Professional Documents
Culture Documents
Türk Devlet Teşki̇latina Gi̇ri̇ş Fi̇nal
Türk Devlet Teşki̇latina Gi̇ri̇ş Fi̇nal
1. TÖRE
Bir siyasi oluşumun devlet olabilmesi için 4 temel unsur üzerine oturması lazım. Bunlar
istiklal, toprak (vatan), insan, töre (hukuk)
Türk tarihinin en eski kavramlarından birisi töredir
Devlet düzenini sağlamakta uygulanması gereken temel unsur Töredir. Töre, geleneklerde
ortaya çıkan ve uyulması zorunlu olan değerler bütünü, yani hukuktur.
Her kurum ve sosyal eylem kendi geleneğini meydana getirdiğinden, bu geleneklerin
dayandığı ilkeler Töreyi oluşturmaktaydı. Ayrıca yılda iki defa toplanan kurultaylar ve
hükümdarların aldıkları kararlar da Töre dediğimiz geleneklere dayanmaktaydı.
Kişi ve kurumların gerçekleştirdikleri eylemler Töreye uymak zorundaydı, aksi takdirde
cezai işleme maruz kalarak cezalandırırlardı. Bu bakımdan Törenin bir bağlayıcılığı ve
yaptırım gücü bulunmaktaydı.
Töre kişiye bakılmaksızın -ister hükümdar olsun, isterse sıradan insan- uygulanmıştır.
Töre geleneklerden meydana geldiğinden, toplumun da bu gelenekleri bilmesinden dolayı
yöneticilerin Töreye uyup uymadıkları halk tarafından kolaylıkla denetlenebilmiştir.
Törenin en temel amacı kişisel hak ve özgürlükleri güvence altına alarak, devletin adalet
yönünde işlemesini sağlamaktı. Böylece kişi kendini güvende hisseder ve kendini güvende
hisseden kişi Töreye ve Törenin uygulayıcısı hükmündeki hükümdar ve devlete sıkı sıkıya
bağlı hale gelirdi. Bu durum toplumsal birliği arttırır ve toplumsal birlik toplumsal
varoluşu sağlardı. Kişisel özgürlüklerden başlayarak toplumsal varoluşun sağlanmasında
temel şart olan Töre, devlet eliyle gerçekleştirildiğinden insanların devlete aidiyeti
sağlanırdı.
Karizmatik olduğunu bildiğimiz hükümdar Tanrıdan aldığı güç ile Türk devlet
düşüncesinde mutlak otorite sahibi, despot bir yapıya bürünmemiştir. Bunun temel
sebeplerinden birisi olarak Kut ve Töreyi gösterebiliriz.
Zira Kut hükümdara halkı yönetmesi maksadıyla verilmiştir. Tanrının istekleri yerine
getirilmez ise bu yetki geri alınarak başkasına devredilmiştir. Öte yandan Türk
toplumunda bir Töre yapısının bulunması ve herkesin bu yapıya riayet etmek zorunda
kalması, Töre önünde Kagan ile halkın ayrılmadan işledikleri suça göre cezaya tâbi
tutulmaları diktatörlüğü engellemiştir.
Törenin tarihi süreçte hâkimiyet hakkına müdahale edişi fiiliyatta Kaganı sınırladığını
2. KUT
Kaganı”37, “Tanrı buyurduğu için, Kut’um olduğu için Kagan oldum” demişlerdir3
Uygur hükümdarı da Gazneli hükümdarı Sultan Mahmud’a 1027 yılında yazdığı mektuba;
‘‘Göklerin sahibi Tanrı, yeryüzü ülkelerinin ve birçok kavmin hâkimiyetini bizlere verdi’’
sahiplerine Kut verilmektedir64. Bunun durumların tersi söz konusu olunca yani kötü bir
insan olunca da Kut kaçmaktadır.
Kut’un ana noktası hizmettir.
Adaletten ve hukuk ayrıldığınız zaman Kut’unuzu tartışmalı hale getirecektir. Sizde
olaması gereken vasıfları ( bilge akıllı ahlaklı) yitirdiğiniz zaman Kut’unuz tartışmalı hale
gelir. Halkın hükümdarlıktan bekledi hususları yerini getirmediğiniz yani halka hizmet
etmediğiniz zaman Kut’unuz tartışmalı hale gelir ve düşebilir.
Toplumun başına gelen büyük afetler ve felaketlerin sorumlusu hükümdardır.
Çıkılan seferlerin sorumlusu hükümdar ve tartışılan kavram Kut’tur.
Kısaca Kağanın hükümdarlığı Kut ve Töreye bağlıdır. Hükümdarlık sonsuz ve mutlak
değildir.
Kut verilen aileler de vardır.
Ama nasıl hangisi gerçek değil diye ayırıldığı bilinemmektedir.
Bazıları Kutla peygamberlik arasında ilişkiler olduğunu söylemektedir.
Kut gönderildiğine inanılan ve saygı duyulan aileler, türklere gönderilen peygamberlerin
aileleri midir
Sahte kutlarının çıkmaması ve kut’un dini mahremi….
Töre eski Türk dini mi ..
3. ORDU
Eski Türklerde orduyu en önemli yapan özelliklerden bir tanesi bizim kesintisiz olarak
(Hun>>> osmanli ve şimdiye) devam eden tarihimiz.
Bunun en önemli sağlayıcılardan biri de geleneksel anlamında, asya hunları döneminde
metenin kurduğu eski türk ordu sisteminin sürekli olarak takip edilebiliyor olmasıdır.
Eski türk ordusunun en önemli özelliği budur. Yani onlu sistem
Tüm ordular ve ordu sistemleri ortaya çıktıkları coğrafya, dünya algısı ve insan tipolojisi
neticesinde kendilerine en büyük başarıyı sağlayabilecek şekilde oluşmuştur.
Orduları genelde 3 bölümde incelenir. Yerleşik ve merkezi yapılanmalarda (devletlerde)
genellikle ağır zırhlı piyadeye dayanalı, daha çok hat savaşı icra eden (meydan
muharebesi gibi ) ordu sistemi olur. Orman ve sahra altı bölgelerde yani insan nüfusunun
yoğun olamadığı merkezileşmenin gerçekleşemediği yerlerde, küçük gruplarla hafif
piyade ve daha çok mızrak ve kalkanın kullanıldığı ama hat muharebelerinin daha az yer
tuttuğu küçük gruplarla çatışan ordular. Bir de eski türklerin yaşamış olduğu bozkır
bölgesinin çıkardığı bir ordu ve savaş türü mevcut. Burada hareketlilik at ve demir çok
önemli. Hafif süvari, okçu süvari asker tipi ön plana çıkmakta. Hareketliliğin çok önemli
olduğu süvarilerin olduğu ordular ön plana çıkmıştır.
Türk bozkır kültürünün orataya çıkmasında 2 saç ayağı mevcut ve doğrudan orduyla
ilişkilidir. Bunlar at ve demirdir.
Eski türk atı prjevalskıy denilen hafif kısa ama çok daha dayanıklı ve uzun mesafeler kat
edebilen bir at
Demir de savaş aletleri ve silahın ana mataryeli olması sebebi ile çok önemlidir.
Hem at hem de demir eski türklerde çok çok eskiden itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Mete orduya 10’lu sistem getiriyor. Küçükten büyüğe doğru düzenleniyor. 10-100-1000-
10000…
10 bin kişiden oluşan birliğe tümen deniyor.
Onbaşı, yüzbaşı, binbaşı, tümenbaşı..
En eski türk devletleri en güçlü dönemlerini yaşadıkalrında 20-24 tümen arasında hafif
süvariden oluşan bir askeri ordu oluşturmuşlardır.
Bozkır tipi ordu = hafif süvariye dayalı, hafif zırh kuşanmış, yakın muhabere için kılıç
kalkan kullanan ama ana muharebe için ok ve yayı tercih eden, ağırlıklı olarak düşman
birlikleri takip eden ya da kendini takip ettirip pusuya düşürmeyi hedefleyen ordu tipi ve
organizasyonu
Bunu çevresindeki kültürlerden ve medeniyetlerden ayıran faktörlerin biri de eski türk
ordusunda paralı askerlik yoktur.
Bozkır hayatının getirmiş olduğu bir takım özellikler, hareketli yaşam tarzı, avcılık
avlanma, sürülerin güdülmesi gibi, bu ordu tipinin oluşmasına ve paralı askerliğin
olmamasına katkı sağlamıştır.
Eski türklerin icat ettiği bozkır tipi bir yay kullanıyorlar. Bu yay şimdi kullanılanlardan
çok daha kısa ama ters geriliği için (reflex yay, hayvan kemiklerinden, sinirden ve
ahşaptan yapılıyor) daha etkili ve uzun mesafeye atış yapmaya ve at üstünde kullanmaya
uygun
Erken dönemde kullanılan oklar ise üç parçadan oluşuyor. Temren, gövde ve tül. Temren
ok ucudur. Erken dönemlerde kemikten sonra demirden yapılmaya başlanmıştır ve eski
türklerin kullandığı 3 tip temren mevcuz, normal temren (zırh kullanmayan düşmana karşı
ya da avda ), kancalı temren (ağır zırhlı düşmana karşı), ıslık çalan temren (demirden
ahşaptan öretiliyor, küçük bir başta hava delikleri ıslık sesi çıkarıyor ve psikolojik harp
olarak düşman için kullanılıyor. Özellikle de gece heheheheh)
Kılıçlar, meç adı adı verilen daha kısa kılıçlar, mızrak, kargı, süngü, hançer, kamçı
kement… yakın dövüş
Zırhlar da pantolon gömlek ve ceket olarak tasarlanılmıştır. Ve küçük parçalardan (demir
ve tahta gibi ) oluşuyor
Saldırı ve savunma yöntemleri bozkır tipi türk ordusuna has yöntemlerdir. Bunlardan biri
yıldırma ve yıpratmadır. Doğrudan bir saldırı yapmayıp küçük ve sık saldırılarla düşmanı
yıpratma. Mobilizasyonu yüksek ordular.
Sahte geri çekilme diğer saldırı şeklidir. Ve devamında turan taktiği
Pusuya düşürme ve imha taktiği… ormanlık alanlarda sarp kayalıklarda ırmak yataklarına
(turan taktiği)
Bu 3’ünün hepsi birlikte kullanılıyor.
Savunma yöntemlerinden birisi ve yaygın olan çöle çekme taktiğidir. Eski türk
topraklarının güneyinde çöl veya çok kurak yerler var. Düşman buraya çekilerek sıcaklık
ve susuzlukla yıpratılır. Veya dar geçit ve boğazlara çekiyorlar
Eski türklerin temas ettiği kültürlerin anlattığına göre de türk ordusu savaş ve
anlaşmazsızlıklarla ve hızlı olmaları ile yazılmıştır.
Bazen de abartıyorlar. Mesela greekler eski türk savaşçılarının insan olmadığı, tanrının
ceza olarak gönderildiğini anlatmıştır.
Bozkır tipi türk ordusunun motivasyonu cihan anlayışıdır bu yüzden paralı asker yoktur ve
sadece erkekler değşl kadın çocuk herkes silahlanmaya başlayabilir.
4. DEVLET TEŞKİLATININ ŞEMATİK YAPISI
Devlet idaresinin temelini oluşturan meclisler, Asya Hunlarından beri bilinmekte ve bütün
büyük Türk devletlerinde farklı isimlerle de olsa mevcudiyetine rastlanmaktaydı.
Belirli sınırlar içinde hükmetmek hükümdara aitti
Belirli yer ve zamanlarda toplanan, sıkı protokol kurallarının uygulandığı meclisler
Kaganın açış konuşmasıyla çalışmalarına başlardı.
Devletin en önemli kararlarının alınıp görüşüldüğü, Kagandan sonra devlet teşkilatında
önemli bir yere sahip olan bu meclislerde devletin savaş açılıp açılmaması, harici
problemleri, iktisadi, askeri, siyasi, kültürel gibi dahili tüm meseleleri gündeme getirilip
görüşülerek karara bağlanırdı.
Elçiler kabul edilir, hükümdarların kararları, devlet organlarının icraatları ve Törenin
uygulanışı denetlenir, Kaganlık makamı boş ise yeni Kagan seçimi, tasdiki ve gerektiği
takdirde Töreye yeni hükümlerin ilave edilmesi de gerçekleştirilirdi.
Ayrıca ordu teftiş edilir, insan gücü saptanır, toplum hayatının önemli unsuru hayvan
sayısı belirlenir ve Kaşgarlı Mahmud’un “Geniş elbise parçalanmaz, danışmakla gelişen
bilgi ise bozuk ve kötü çıkmaz”, sözündeki gibi uygulamaya dönük sağlıklı ve doğru
kararlar almak için ülke meselelerine dair genel müzakere yapılırdı
Eski Türk İl (el)’inin yani devletinin başında İlig, Elig, İllig denilen hükümdar bulunurdu,
Bunlar genelde Tanhu, Han, Yabgu, Kagan (daha çok cihanşümullüğü ifade eder) gibi
unvanlar kullanırlardı.
Kağan tam manasıyla cihan şuur devlet manasını yansıtır ve imparator olarak kullanılır
Otağ, Orgin (taht), Tuğ, Davul, Kotuz, yay eski Türklerde hükümdarlık alametleriydi.
Zaman içerisinde ele geçirilen bölgeye içinde Örgin bulunan Kale-Saray inşa etmek de
hâkimiyete işaret etmiştir. Tahtlar altından yapılmış ve “Altın Otağ” diye anılmıştır.
Orhun Kitabeleri’nde “Tanrı, Türk Bodun’u yok olmasın diye babam İlteriş Kagan ile
annem İl-Bilge Hatun’u yükseltti...” ifadesi kadının konumu açısından oldukça dikkat
çekmektedir.
Kut’un evlada olduğu kadar Hatun’a da sirayet ettiği düşünülen ve Hatunluk hukukuna
sahip olan hükümdar eşleri arasında devlet siyasetine yön verenler, devlet başkanlığı
yapanlar, kahramanlığı ve cesareti ile ön plana çıkanlar vs. bulunmaktaydı.
Nitekim M.Ö. 200 yılında Mo-Tun’un hanımı devlet siyasetine yön vermekteydi. Sabar
Hükümdarı Balak’tan sonra yerine geçen dul Hatunu Bagarık, savaşçılığı ve idareciliği ile
dikkat çekmiş 100.000 kişilik Sabar Ordusu’na kumanda etmiştir. Asya Hun, Göktürk ve
Uygur Devletlerinde de görüldüğü gibi, Attila’nın hanımı Arıkan kendisine ait sarayında
Bizans Elçilerini kabul etmiştir. Uygurlar’da “Hatun Şehri” olarak bilinen prenseslerin
oturduğu şehirler mevcuttu. Türk ailesindeki karı-koca münasebeti ile Kagan- Hatun
münasebeti zihni ve uygulama, temelde aynı idi.
Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi âlemde; “dört köşe” üzerinde Türk hâkimiyetini,
yönetimini tabii bir unsur kabul eden Türk inancına, felsefesine göre, devletin derleyici,
birleştirici vasıflarından da yola çıkarak “güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar” her
ciheti Türk devletinin idaresi altına alma anlayışıdır.
Bundan asıl maksat idare etmek değil adalet ve nizamın kaynağı olarak kendilerini
gördüklerinden her bir tarafa, kavimlere, topluluklara Türk adalet ve nizamını götürmekti
Bu ülkü Türk hükümdarlarının en önemli vazifelerinden birisi addedilmiştir.
Türk fütuhat felsefesinin sembolik bir ifade biçimi olan Kızılelma anlayışı da Türk cihan
hâkimiyeti düşüncesinin en mühim dayanak noktasını oluşturmuştur. Elde edilmesi,
erişilmesi hedeflenen herhangi bir yer, Ergenekon Destanı’nda olduğu gibi kaybedilmiş
yurdu tekrar ele geçirme, göçlerde ulaşılmak istenen coğrafya gibi unsurlar Türkler için
birer Kızılelma olmuştur.
Cihan hâkimiyeti anlayışı kaynaklarda mühim akisler bulmuştur. Nitekim Oğuz Kağan
Destanı’nda Oğuz Han toy da hükümdar ilan edildikten sonra “güneş bayrağımız,
gökyüzü otağımızdır” demiş, “daha çok denizlere, daha çok ırmaklara doğru” diyerek
hedef göstermiştir.
Got tarihçisi Jordanes, Tanrı Ares’in kılıcının eline geçmesiyle Attila’nın dünya
hâkimiyetinin artık kendisine verildiğine inandığını belirtmiştir.
Ayukı= idari yapı, meclis kararlarını ülke çapında uygulanmasını sağlamak
Bu ayukılar bir nevi bakanlardan oluşur bu bunlara buyruk adı verilirdi. Bu buyrukların
başının adı aygucı’dır.
Aygucılar hükümdar adına ordu komutanı olarak sefere katılır, diplomatik ilişkileri
yürütürlerdi. Devletin aklı ve hafızası gibi. Ve geleneğin kaydedilip aktarılmasında önemli
rol oynamışlardır.
Buyrukların sayısı zamana ve devlete göre değişiklik gösterir.
Devlet bürokrasisi vardı ama tam olarak bilinmiyor.
İki teşkilat sistemi de vardı. Bu devletin doğu ve batı olarak yürütülmesi ama iki ayrı
krallık gibi değil, merkezi töre ve gücü çerçeve içerisinde idari bir yapılanma idi. (vali)
Toprakların ayrımı yok ve hukuk idare şekliydi.
Türk devletindeki en önemli kilit noktaları Kut ve Töredir.
5. EKONOMİ