Köy Ensti̇tüleri̇ Üzeri̇ne Yazim

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 5

KÖY ENSTİTÜLERİ

KİTAP DEĞERLENDİRMESİ

AD-SOYAD: KADİR İNDİBAY


NUMARA:200105031
EĞİTMEN: PROF.DR. EMİNE ÖZLEM YİĞİT
KÖY ENSTİTÜLERİ KİTAP DEĞERLENDİRMESİ

Köy enstitüleri 1940’ta açılan ve 1951 yılında Demokrat Parti iktidarı tarafından kapatılan bu
11 yıllık süreç içinde Türkiye’ye sanatçı, zanaatçı, edebiyatçı ve daha nice alanlarda yetkin
insan kazandıran bir kurum olmuştur Ancak Köy Enstitülerini kıymetinin daha iyi anlaşılması
için bu döneme kadarki olan eğitim ve öğretim anlayışından bahsetmekte yarar görüyorum

Bizim bugünkü yaşadığımız bu sınırlar içerisinde Osmanlı İmparatorluğu hüküm sürmekteydi


Osmanlılar siyasi ve askeri anlamda kısa sürede büyük başarılar kazanıp topraklarını
genişlettiler Ancak bir toplum sadece savaşla ayakta kalamaz Kuruluş ve yükseliş dönemi
padişahları bunun farkındaydı Bu yüzden eğitim ve öğretime önem veren kişiler olmuşlardır
Örneğin Fatih Sultan Mehmet’in kendisi akli bilimlere, mantığa ve felsefeye önem verirdi
Yine onun kurdurduğu Sahnı seman medreselerinde sadece dini eğitim verilmediğini
görüyoruz Onun torunu Kanuni Sultan Süleyman da dedesinin izinden gitmiş ve kendi adına
Süleymaniye medreselerini kurdurmuştur Ancak Kanuni Sultan Süleyman devri sonrası
devlette birtakım bozukluklar meydana çıkmaktadır Tabi bu bozukluk iç ve dış nedenler
olarak ikiye ayırmak mümkündür Ancak bizi ilgilendiren kısım özellikle eğitimdeki
bozulmadır Medreseler zamanla yozlaştılar ve sadece dini eğitim veren bir yer haline geldiler
Öyle ki astronomiyle ilgilenen Takiüyyddin Mehmet bir gözlemevi inşa eder ancak bu
şeyhülislamın fetvasıyla yıkılır gerekçe ise Allah’ın gözlenmesidir Bakın nereden nereye…
Osmanlı’nın gerileme ve çöküş dönemlerinde artık her alanda Batı’nın üstünlüğü kabul
edilmiş bu eğitime de yansımıştır Eğitimde de batılılaşmanın başlangıcı olarak Tanzimat
fermanına kadar götürebiliriz Batı Rönesans ve reformla karanlık çağı aşmış her alanda etkin
olan din geri planda bırakılmış bu eğitimde de böyle olmuştur Batı karanlık çağı geride
bırakırken Osmanlı muhteşem çağından karanlık çağa doğru ilerlemektedir. Osmanlı’nın
gerileme ve çöküş döneminde de yetenekli ve tecrübeli padişahlar bu durum el atmıştır Bunu
ilk olarak Abdülmecit zamanında görüyoruz Tanzimat fermanının ilanıyla beraber artık eğitim
bir bilim olarak görülmeye başlanmıştır ve eğitim alanında kitaplar yazılmıştır Eğitim artık
devletin görevi olarak görülmeye başlanmış ve Maarifi Umumiye Nizamnamesi çıkarılmıştır
Zira bundan önce eğitim devletin bir görevi değildi isteyen kendine özel bir hoca tutuyordu ve
kızlar bugünkü anlamda ilkokulu bitirdikten sonra eğitim- öğretimine devam edemiyordu
Ancak Tanzimat döneminde ilk kez Kız Öğretmen okulunun açılması bence Osmanlıda
eğitimdeki devrimlerden biridir Yine Tanzimat’ı takiben 1. Ve 2. Meşrutiyet döneminde de
eğitimdeki yenilikler hızla devam etmiştir Özellikle 1. Meşrutiyet döneminde Kanuni
Esasi(Osmanlı’nın ilk anayasası) eğitimle ilgili bazı maddeler yer alması bakımından çok
önemlidir 2. Meşrutiyet döneminde ise en önemli olayı öğretmenliğin artık bir meslek olarak
kabul edilmesidir Yine Meşrutiyet döneminde 1940’lardaki köy enstitülerine zemin
oluşturacak görüşler ortaya atılmıştır Örneğin idadilerde ziraat şubeleri açılması fikri yine
Ahmet Tevfik adlı öğretmenin Darulmuallimlerde köylerde ve köy civarlında kurulsun
fikirleri bize 1940’lı yıllarda kurulan köy enstitülerini hatırlatmaktadır Yani genel olarak
Osmanlı’nın eğitimini bu şekilde özetleyebiliriz

Kitabımıza dönecek olursak toplumumuz yeni bir savaştan çıkmış ardından bir kurtuluş
mücadelesi vermiş tam işleri yoluna koyarken bu seferde 2. Dünya savaşı gelip çatmış hal
böyleyken ülkemizin gelişmesi yolunda engeller karşımıza çıkmıştır Çünkü Osmanlı’da
halkın eğitimle ilgili fikrinin olmadığını biliyoruz Çünkü genelde din eğitimi vardı Bunun
yanında Osmanlı’daki okuma yazma oranı elbette yıllara göre farklılık göstermiştir Ancak bu
seviyenin genel olarak% 10’u bile geçmediği hem kitabımızda hem de yapılan araştırmalarda
mevcuttur. Mesela Türkiye’de 1928’de yapılan harf inkılabı okuma yazma oranını arttırmıştır
Ancak bazı kesimler Osmanlı’da okuma yazma oranının yüksek olduğu Harf inkılabından
sonra düştüğünü iddia etmektedirler oysa bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır (Buraya kadarki
kısımda halk ile ilgili analizlerde bulundum) Türkiye’de hal böyle olunca bir okuma yazma
seferberliği başlatılması kararı alındı ancak bunu özellikle köylü halk içindi çünkü okuma-
yazma bilmeyenlerin büyük bir çoğunluğu köylerde yaşamaktaydı İşte tüm bu sebeplerden
dolayı Türkiye’de Köy Enstitüleri kurulması fikri yaygınlaştı İsmail Hakkı Tonguç Köy
Enstitülerinin mimarıdır(Kendisine ne kadar teşekkür etsek az) İsmail Hakkı Tonguç
Pestalozzi’nin bize yansımasıdır Kendisinin Pestalozzi’den etkilendiğini biliyoruz(Pestalozzi
Avrupa’da ve bizde modern eğitimin kurucusu kabul edilir) Tonguç köy enstitülerinin ders
programlarının içeriğine, bu okulların hangi civarlarda yapılacağına eğitim süresinin kaç yıl
olacağını tasarlamıştır Bizim toplumumuz nedense iyi yaptığımız bir şeyin değerini yıllar
geçtikten sonra anlıyor Köy Enstitüleri birden fazla işlevi olan bir kurumdu(Daha detaylı
bahsedeceğim) Ancak kapatılması için elinden geleni yaptılar ve köylünün bilinçlenmesi için
kurulan bu kurumlar siyasi söylemlere kurban gitti Yazarımız da bundan şikayetçi Neymiş
Ruslardaki komünist sisteme benziyormuş Oysaki az önce de bahsettim Osmanlı’da zaten
bunun temelleri var Adamlar Avrupa’ya gidiyor okuyor görüyor bizimde kendimize göre iç
dinamiklerimiz var Onları sentezleyip güzel bir kurum ortaya çıkarıyorlar

Köy enstitülerinin yapısı, oradaki sürecin nasıl işleyesinden de bahsedelim Köy Enstitülerinin
eğitim süresi 5 yıldır Tek amacı köylülerin bilinçlendirilmesi değil tabi ki Öğretmen yetişiyor,
sağlıkçı yetişiyor, halk bilinçleniyor Düşünün tek bir okul birçok işlev…

Yine bu kurumlarda bireye sadece kuru bilgi kazandırmak hedeflenmiyor Okulun amacı
yaparak-yaşayarak öğretsin ve öğrenme elden geldiğince üretimle sonuçlansın yani bugünkü
çoğu modern kuramlarda olan yaparak-yaşayarak o zamanlar uygulanmış ve çok iyi sonuçlar
alınmış ancak biz bugün 21. Yüzyıl Türkiye’sinde bunu uygulamıyoruz Yine kitabımızda
temrin yoluyla eğitim ve öğretime karşı çıkılıyor mesela bir köy enstitüsü nasıl yapılırdı?
Merak ettiniz mi hiç Bugün mimarlar, ustalar, çalışanlar var ancak o zaman imkanlar bu kadar
geniş değil. İş birliğiyle okulunu, yatacakları yeri, yemek yiyecekleri yeri kendileri yapıyordu
örneğin bahçe yaparak ekip dikerek geometri öğreniyorlardı İçme suyu getirerek elektrik
üreterek fizik, kireç yakarak kimya işte modern eğitim uygulaması… Yine okul içinde iş
bölümü var Kimisi sofra kuruyor kimisi kaldırıyor kimisi kütüphaneyle ilgileniyor kimi yatak
evlerini temizliyor Bugünkü tam olarak olmasa da işbirlikçi öğrenme kuramı aklıma geliyor.

Enstitülere öğrenci seçimi ise adından da anlaşılacağı gibi köylü çocuklardan yapılıyor Bunun
yanında enstitünün programlarına baktığımızda haftada 44 saatlik bir eğitimden söz edebiliriz
Bunların 22 saati kültür dersler 22 saati ise iş dersiydi İş dersleri ise 11 saati sanata kalan 11
saati ise tarıma ayrılırdı İş derslerinde marangozluk, demircilik, bitki yetiştirme gibi dersler
vardı Yine çocuklar yaptıkları işerden sonra yurt gezilerine çıkarılıyor Yani çocuk motive
ediliyor Bu uygulamaları yazarken o kadar mutlu oluyorum ki benim ülkemde de demek ki
başarılıyormuş diyorum Yani bizde de o tecrübe var bizde istersek bir şeyleri başarabiliyoruz
Ancak kapatılmaları da bizim sayemizde…

Osmanlı’da öğretmenlik ve toplumun buna bakış açısıyla ile ilgili değerlendirme yapmıştım
Halk için eğitim zorunlu değildi ancak sonralarda Tanzimat’la bu gerçekleştiriliyordu
Toplumumuzun eğitim ile ilgili çok fikri olmadığı için onu gerçekleştiren kişiye de dair pek
fikri bulunmuyor ama bu zamanla değişiyor Öğretmenler zamanla değer kazanıyor İşte
Türkiye’de eğitimin evrimleşmesi serüveni bu şekilde oluyor…

Üzerinde durulması gereken bir diğer husus Köy enstitülerinin siyasete alet edilmesidir Yani
eğitime siyasetin girmesi sadece eğitime değil siyasetin siyaset dışı alanlarda girdiği her yer o
kurumun bozulmasına yol açar Ne zamanki köy enstitüleri siyasete alet ediliyor O zaman bu
kurumlar işlevini yitiriyor Hatırlarsanız Osmanlıda medreselerdeki bozulmanın da en temel
nedeni medreseye siyasetin alet edilmesiydi Medreseleri padişah bile kapatmaya cesaret
edemiyordu Çünkü toplum tepkisinden çekiniliyordu Görünüşe göre toplumumuz da
halinden memnun eğitimi çokta önemsemiyorlar Din eğitimini yeterli görüyorlar Ne yazık ki
Elbette din eğitimi de olmalıdır Buna kimsenin itirazı yok Ancak tüm pozitif bilimleri
reddedip din temelli bir eğitim verirsek ileri de öğretmen, savcı, doktor, cumhurbaşkanı
olacak çocuk nasıl bir dünya görüşü kazanabilir ki? Bunun yanında karma eğitim eğitimin
vazgeçilmez özelliklerinden biridir Karma eğitim çocukların farklılıkları anlamlarını sağlar
Eğitimde önemli ilkelerden biridir Köy enstitülerinin siyasete alet edilmesi üzerine buraların
kızlı-erkekli yatılan kötü işler yapılıyormuş izlenimi veren bir yermiş gibi aksettiremeye
çalışılıyor Elbette yazarımızın da bahsettiği gibi birkaç olay olmuştur ancak bunu oradaki
masum herkese genellemek son derece yanlış bir tutumdur

Her eğitim sistemi belli ilkeler üzerine kurulur Okullarda bu ilkelere uymak zorundadır Köy
Enstitülerini de köy enstitüsü yapan bazı ilkeler vardı Bunlarda en önemli bulduklarımdan
birkaç tanesini yazacağım

Karma Eğitim Herkesi başarılı kılma ilkesi


Fırsat Eşitliği Öğrencinin yönetime katılması

Öncelikle herkesi başarılı kılma ve öğrencinin yönetime katılması noktasında bugün


ciddi eksiklikler olduğunu söyleyerek başlamalıyım sözüme Mesela herkesi başarılı
kılma ilkesine bugünün gözüyle baksak enstitüde herhalde herkes sınıfta kalırdı Çünkü
günümüzde bazı öğretmenler çocukları sınıfta bırakınca zevk alıyor, mutlu oluyor
Oysa enstitülerde diyelim ki çocuk sınıfta kalmış o çocuğun yıl boyunca yapıp
ettiklerine bakılır tekrar bir değerlendirme yapılırmış Öğrencinin yönetime katılması
bugün bunun için ne yapılıyor? Çocuk eleştirebiliyor mu, sorgulayabiliyor mu yoksa
sadece öğretmen sanki yatırımcı çocukta yatırım nesnesi gibi bir muamele mi
görüyor?
Enstitülerde cumartesi günü tartışma eleştirme günleri çocuklar-çocukları,
öğretmenlerini hatta müdürlerini bile eleştirebiliyorlar biz bugün bırakın müdürü,
öğretmeni kendi kendimizi bile eleştiremiyoruz Öğretmeni eleştirsek elindeki not
kozunu kullanıyor çoğu.
Karma eğitim kız ve erkeğin bir arada eğitim görmesini ifade ederken Fırsat eşitliği
erkeklerin okula gittiği gibi kadınların da okula gitme hakkının olduğunu ifade eder
Öğrencinin yönetime katılması ilkesi ise cumartesi öğrenciler, öğretmenler toplanır
değerlendirmeler yaparmış ve öğrencinin fikri de alınırmış bu ilkeler en dikkat çekici
ilkeler olduğu için açıklama gereği duydum
Sonuç olarak bu kurum kısa sürede iyi sonuç veren bir kurum olmuş ve asıl hedefi
olan köylü eğitimine önemli katkıları olmuştur Umarım Bugün okullarda bu kurumda
uygulanan ilkeler geri gelir ve eğitimimiz hak ettiği yere kavuşur

You might also like