Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 383

CiÜNCiÖR KARAUGUZ

ADEM'İN
OCUKLARI
ADEM'İN ÇOCUKLARI
Çiviyazılı Kaynaklar, Tevrat,
İnciller ve Kur'an'a Göre

Güngör Karauğuz
ADEM'İN ÇOCUKLARI
Çiviyazılı Kaynaklar, Tevrat,
İnciller ve Kur'an'a Göre

Güngör Karauğuz
Çizgi Kitabevi Yayınları: 390
Bilim Toplum Siyaset
*

Genel Yayın Yönetmeni


Mahmut Arlı

©Çizgi Kitabevi
Ocak 2013

lSBN: 978-605-4639-27-4
Yayıncı Sertifika No: 1 7536

KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI


- Cataloging in Publication Data(CIP) -

KARAUÔUZ, Güngör
A DEMiN ÇOCUKLARI
Çiviyazılı Kaynaklar, Tevrat, lnciller ve Kur'iin'a Göre
*

ANAHTAR KAVRAMLAR
-Kcy Conccpts-
Adem, Havva, A dem'in Çocukları, Peygamberler Tarihi.
Adem, Havvii , Children of A dem. History of Prophets.

Baskıya Ön Hazırlık: Çizgi Kitabevi Yayınları


Baskı: Sebat Ofset
Matbaacılar Sitesi Yayın Cd. No: 2 / Konya Tel: 0332 342 0 1 53
Cilt: Göksu Cilt Evi - Tel: 0332 342 02 07
*

ÇİZGİ KİTABEVİ
Sahibiata Mah. Mimar Muzaffer Caddesi
Helvacıoğlu Apt. No:4 1 / I - Meram I Konya
Tel: 0332 353 62 65 - 353 62 66
Faks: 0332 353 1 0 22
bilgi@cizgikitabevi.com
www.cizgikitabevi.com
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ................................................................................................ 9
GİRİŞ . .
............................. ............................. .................................... 11

BİRİNCİ BÖLÜM
I. Evren . . . . .
..... ................................. ........ ................. .......... ................. 19
A. Çiviyazılı ve Antik Kaynaklarda Evren ......................................... 20
B. Tevrat ve Kur'an'da Evren . . . . .
......................... . ... .. ............ ............ 24
a. Tevrat'a Göre Evren ....................................................................... 25
b. Kur'an'da Evren............................................................................. 26

İKİNCİ BÖLÜM
1. İlk İnsan .......................................................................................... 3 1
A. Adem ve Y aratılış: Çiviyazılı Kaynaklarda Adem, Havva,
Cennet ve Cehennem . . . .
.......... .................. ........ ..... ............................. 31
a- Adem ve İns anoğlu ........................................................................ 3 1
b- Cennet ve Havva ............................................................................ 33
c- Cehennem....................................................................................... 35
B. Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an'da Adem ve Havva ........................ . 4 1
a. Tevrat'a Göre Adem'in Y aratılışı. .................................................. 52
b. Kur'an'da Adem............................................................................. 53.
C. Adem'den Önce Ademler Var mıydı? . .
...... .. ................................. 56
II. Avcı, Toplayıcı Topluluklar .......................................................... 58
a. Primat, Hominid ve Arkaik Homo Sapiens .................................... 58
b. Mağara Sanatı ... .. . . . .
............. . . . . . . . . . ............. . ................ ........... ......... 67
c. Din ve Kültür .................................................................................. 67

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1 . İlk Üretici ve İleri Üretici Toplumlar.............................................. 7 1
A. Neolitik ve Kalkolitik .................................................................... 72
a. Ticaret. ............................................................................................ 76

5
b. Sanat ve Yazı .................................................................................. 76
c . Din v e Kilittir .................................................... .............................. 77
il. Çiviyazılı Belgelerde Adem'in İki Oğlu ........................................ 80
B. Habil, Kabil ve Kardeş Evliliği Sorunu ......................................... 84
a. Tevrat'a Göre Adem'in İki Oğlu Habil, Kabil ile Zürriyeti ........... 94
b. Kur'an'da Adem'in İki Oğlu .......................................................... 95

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
1. İlk Devletler .................................................................................... 99
A. Nüh ve Tufan ............................................................................... 1 05
a. Çiviyazılı Belgelerde Tufan ve Ziudsudda=
Udnapiştim=Atrahaşiş=Nüh . .
............... .... ........................... ........... . 1 05
b. Gılgameş Destanı ve Tufan .......................................................... 1 1 O
c. Nüh Tufanının Gılgameş Destanı, Tevrat, İnciller ve
Kur'an'ın Karşılaştırılması . . .
.......... ............ .................... .................. 1 19
8. Anadolu'da Ölümsüzlüğü Arayış Söylenceleri . .
... .... .... ........... .. . 1 23
a. Kur'an'da Lokman . . . .
........ ................... ....... .. ........................... ... . 1 24
il. Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an'da Tufan Öncesi . .
....... ..... ...... ....... . 1 26
III. Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an'da Tufan Sonrası . .
.... ..... ........ ..... . 1 27
iV. Kur'an'da Nuh ve Tufan .
......................................... ............... .. . 1 29
V. Nfih'tan Sonraki Peygamberler ................................................... 1 35
a. Hud ve Ad Kavmi, Salih ve Semud Kavmi .................................. 1 35
b. Kur'an' da Hüd . .. . . .
......... ....... . ............................ ... .......... ..... ........ . 1 37
c. Kur'an'da Salih ............................................................................ 1 42

BEŞİNCİ BÖLÜM
1. İlk İmparatorluklara Bir Adım ..................................................... 1 5 1
A. İbrahim Öncesi ve Sonrası Siyasi ve Ekonomik Manzara . . ....... . . 151
a. Din ve Kültür ................................................................................ 1 57
b. Astroloji ve Fal .............................................. ............................... 1 62
8. İbrahim, Çocukları ve Lut ............................................................ 1 63
a. Çiviyazılı Belgelerde İbrahim . .
.. ................................. ................. 1 63
C. Tevrat, İnciller ve Kur'an'da İbrahim . .
........... .. .......................... . 174

6
a. Tevrat ve İncillerde İbrahim ......................................................... 1 80
b. Kur'an'da İbrahim .
.................................. ...................... ......... ... . . . 1 89
il. Eskiçağ Dünyasında Kısırlık .
................................ ........ ...... . .... . .. 1 97
A. Zekeriya ve Kısırlık . .
. ................................... .................. . ............ 1 99
a. İncillere Göre Zekeriya ...................................................... .......... . 200
b. Kur'an'a Göre Zekeriya . ...................................................... ....... . 202
III. Lut ve Kavmi ................................................................... .......... . 204
a. Tevrat ve İncillerde Lat .
............ ....................................... ........... . 205
b. Kur'an'da Lut ............................................................................... 206

ALTINCI BÖLÜM
I. İlk İmparatorluklar .
....... ............................................... . . ............ ... 213
A. Yusuf Sonrası Mısır ve Önasya . . .
. ......... ................... ....... ........... . 219
B. Tevrat ve Kur'an'da Yusuf . . . .
.......... ....... .......... ......... .................. 220
a. Tevrat'ta Göre Yusuf ......................................................... ........ . . . 224
b. Kur'an'da Yusuf .
.............................................. .............. ............. . 233
il. Yusuf Sonrası Bir peygamber ...................................................... 243
A. Sabır Abidesi: Eyyub .
............ ........................ ; ................... .......... 243
a. Tevrat'a Göre Eyyub . .
....... ....................... ............................ . .. . . 247
. ..

b. Kur'an 'a Göre Eyyub .


....................................... .... ................. . ..... 248

YEDİNCİ BÖLÜM
1. İmparatorlukların Sonuna Doğru .
............ .................................... . 25 1
A. Çiviyazılı Belgelerde Mfisa . ........................................................ 252
il. Şuayb, Medyen ve Eyke Kavmi ........................................... ...... . 257
a. Meyden . .
............ ......... ...................................... : ..................... . ..... 258
b. Eyke 260
.............................................................................................

III. Mezopotamya ve Anadolu Kanunları ile Bazı Tevrat Yasalarının


Mukayesesi .
............. .............................................................. .......... . 262
a. Çocuk Düşürme .
.......... ................................................................. 265
b. Adam yaralama ........................................................................... 266
c. Hırsızlık . . . ................................................................................. ... . 267
d. Hayvanların Başkasının Tarlasına Girmesi ........................... ...... . 268

7
e. Kundaklama ....................................................... ........................... 268
f. Hayvanlarla Cinsel İişkiler ............................................................ 269
Diğer Kanular ...... .................................................................. ........... 273
g. Baş Ôrtüsü .................................................................................... 27 3
h. Cünüplük ...................................................................................... 275
III. Tevrat ve Kur'an'da Musa ......................................................... 277
a. Tevrat'a Göre Musa ...................................................................... 280
b. Kur'an'da Musa ............................................................................ 302

SEKİZİNCİ BÖLÜM
1. Demir Çağı ve Sonrası .................................................................. 327
a. Davud ve Süleyman ...................................................................... 330
b. Süleyman ve Büyücülük ............................................................... 333
c. Tevrat'a Göre Davud .................................................. .. ................ 339
d. Kur'an'da Davud .......................................................................... 346
e. Tevrat'a Göre Süleyman .................................................. ............. 350
f. Kur'an'da Süleyman ..................................................................... 335
11. Süleyman'dan Sonraki Ulus ve Peygamberler ............................ 3 60
a. Sebe Halkı ..................... ............................................................... 360
b. İlyas .............................................................................................. 36 l
c. Yunus ......................................................... ................................... 365
d. Tevrat ve İncillere Göre Yunus .................................................... 368
e. Kur'an'da Yunus .......................................................................... 369
SON SÖZ ......................................................................................... 373
KISALTMALAR ve KAYNAKÇA ........................ ....................... 37 8
DİGER KISALTMALAR .............................................................. 3 83

8
ÖNSÖZ

1 988 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya


Fakültesi Hititoloj i Böliimü'nden mezun olmuştum. Fazla değil
bir yıl işsizdim. 1 989'un sonlarına doğru Ankara'da, İkinci
Meclis B inası'nda yapılan müze araştırmacısı sınavını kazan­
mıştım ve Ocak 1 990'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde
çiviyazılı tablet seksiyonunda müze araştırmacısıydım artık.
Müzede, Hititçe tabletler üzerinde çalışacaktım üç yıl .
Sonra kendimi Konya'da, Selçuk Üniversitesi Tarih Bö­
liimü'nde araştırma görevlisi olarak buldum. Yüksek lisans ve
doktoramı aynı üniversitenin 'eskiçağ tarihi' alanında Sosyal
Bilimler Enstitüsü'nde tamamladım. Tarih Bölümü'nde 'yar­
dımcı doçent' kadrosuna atanamayınca -nedenini anlatsam
belki roman olacak kalınl ıkta bir eser ortaya çıkacak ama her
neyse herhalde yeri burası olmasa gerek- bu kez de kendimi
Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi, -şimdiki ad ı Necmettin
Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi- Sos­
yal Bilgiler Eğitimi'nde buldum eskiçağ tarihi doçenti olarak.
Burada eskiçağ tarihi, arkeoloji, antropoloji, mitoloji ve müzeci­
lik dersleri veriyorum.
İşte, bu elinizdeki kitabı, yazmaya karar verdiğim an, Eği­
tim Fakültesi'nde ders vermeye başlamamla başlar. Öğrenciler
eskiçağ tarihi ve arkeoloj i derslerine karşı çok ilgisizdi hatta hiç
sevmiyordu da diyebilirim. Çünkü bugün ilköğretim ve liselerde
okutulan ders kitaplarının eskiçağ tarihi i le ilgili yazılmış kısım­
larının tamamına yakın kısmı yanlış bilgileri içeriyor. Bu yanlış
bilgilerle üniversite sıralarına gelen öğrenciler burada edindiği

9
bilgileri karşılaştırıp uymadığını görünce onlarda bir güvensiz­
lik başlıyordu. Yani balık baştan kokmuştu.
Size ilginç bir şey daha söyleyeyim mi?
Eskiçağ tarihinin alanı genel olarak eski taş çağlarından
başlayıp İ.S. 476 yılına kadar devam eder. Yani -her ne kadar
bu zaman aralığını uzatmamız münkünse de- bu da yaklaşık
1 40.476 yıllık bir zaman dilimi demektir. İlköğretim ve lise
öğrencisi yanlış ve hatalı bir şekilde öğrendiği eskiçağ tarihi
konuları ile bu kadar bir zaman dilimini kapsayan bu dönem,
üniversite sınavlarında, birkaç yıl öncesine kadar bir soru ile
değer buluyordu. Ne yazık ki şimdi yapılan üniversite sınavla­
rında da hiç karşılığını bulmamaktadır. Bu durum öğrencilerde
eskiçağ tarihine olan ilgiyi sıfıra indirmektedir.
Halkımızda da bu alanlara karşı hemen hemen hiçbir ilgi
uyanmamıştır.
Hep düşündüm . . . Bu ilgi ne şekilde halka aşılanabilirdi?
Belki eskiçağ dünyasının bilgileri Tevrat, İnciller ve
Kur'an ile bir kıyaslaması yapılırsa herhalde bir kıpırdanma
olabilirdi. Çünkü halkımız bu konularda bir bilgi ile bir şekilde
donanmıştı. Dolayısıyla edindiği bilgilerin kaynağını araştırmak
isteyebilir ve eski medeniyetlerin kültürlerini merak ederek
eskiçağ tarihine karşı bir sevgi besleyebilirdi. Kendimce bir
çözüm yolu bulmuştum ve faaliyete geçmem gerekiyordu artık.
Böylece elinizdeki bu kitap doğdu . . .

Güngör KARAUGUZ
Necmettin Erbakan Üniversitesi
Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi
Meram Kampüsü 20 l 3
-

10
GİRİŞ

Batıda arkeoloj i, Tevrat, İnciller ve mitoloj ilerinde geçen


öykülerin doğruluğunu araştırmak için doğuyordu 1 9. yüzyılın
sonlarında. Bu amaçla akın akın başta Mezopotamya, Mısır
olmak üzere Anadolu'ya koşuyordu batının tüccarı, ilahiyatcısı
ve arkeoloğu.
Alman bir tüccar olan H. Schliemann, Homeros'un İ liada
ve Odisseia'sını hatmetmiş ve ezberinden kıraat ediyordu . Tek
amacı vard ı ! Homeros'un efsanelerindeki Troia'yı keşfedebil­
mek... Bu yerleşmeyi keşfetti ama Priamos'un hazineleri değildi
buldukları. Eski Tunç Çağı buluntularıydı . . . Onları da karısıyla
birlikte Atina'ya kaçırmakla bu macerasını belki sonlandırmış
oldu.
Aynı zamanda bir ilahiyatçı da olan Bedrich H rozny,
1 906'da Boğazköy kazılarına katılmış ve Hititçe tabletlerin
keşfinde bulunmakla kalmamış bizim Çanakkale önlerinde
ölüm kalım savaşı verdiğimiz 'Boğaz Harbi' sırasında bu dili
deşifre etmişti. Artık dünya Tevrat'taki Het oğullarından yani
bizim deyimimizle Etiler/Hititler'den haberdar oluyordu. Sus­
kun koscaman bir eskiçağ imparatorluğu dile gelip tüm tarihi
verilerini şakıyordu. Hroznf nin ruhu hoşnut olmalıydı, çünkü
Tevrat'ta adı olup da unutulmuş bir halkı tekrar konuşturuyor­
du. Dini bir vecibesini de yerine getirmiş oluyordu belki de.
Çok değil on yıl sonra tekrar Anadolu'daydı. Bin kadar eski
Asurca tablet keşfediyordu Kayseri'nin verimli tarlalarında.
1 936'da İbrahim'in kitabını yazacak olan ilahiyat eğitimi
almış L. Woolley, Sumerlerin önemli kenti Ur'da, 1 922'de,
Irak'ta kazılara başlıyordu. Arkeoloj iye yaptığı katkılardan
dolayı ' şovalye' ünvanı alacaktı çok geçmeden. Ur'da Nuh
11
Güngör Karauğuz

tufanının izlerini bulduğunda, hem kendinin hem de papaz ba­


basının ruhunu herhalde huzura kavuşturmuş olmalı. Çünkü
hem Tevrat'ta ve hem de İncillerde sözü edilen bir sel felaketi­
nin doğruluğunu dünyaya haykırıyordu. Dahası keşfedilmiş
çiviyazılı belgelerin tufandan sözetmesi de cabası. l9 1 2 'de ajan
T. E. Lawrence ile Türkiye-Suriye sınırındaki Kargamış'ta geç
Hitit eserlerini gün yüzüne çıkartıyorlardı sözde. Sonra Mısır' da
Tel-Amarna'da Akhenaton'un mezarına da bir el atmıştı .
Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün . . . Bu görevle bir­
likte Önasya, arkeolojinin metodolojileşmesini yerli yerine
oturtmak için yapboz yani deneme tahtası yapılıyordu batılılar­
ca. Evet, şimdi belli bir kurala bağlanmış durumda bu bilim
dalı.
Arkeoloj i bizde değer bulmadı ilk zamanlar ... Osman­
l ı ' nın son dönem aydınları dahil olmak üzere diğer münevverler
dahi ülkemizden batılıların tarihi eserlerimizi kaçırmalarına ses
çıkarmadılar. Hatta arkeoloj i ile yapılacak pek çok işin olduğu­
nun farkında bile değillerdi ...
Arkeoloji, antropoloj i, antik filoloj i ve eskiçağ tarihi ile
yoğun bir şekilde uğraşmaları gerekirken bu entelektüellerimiz,
deşifre edilen çiviyazılarının doğru .bir şekilde çözüldüğüne bile
inanmıyorlardı. Hatta bu ilimlere dinsizlik gözüyle bile bakan­
lar vardı. Oysaki batılı bu ilimlerle Kitab-ı Mukaddes ' i teyit
ettiriyordu.
Bu amaçla İlahiyat Fakültelerinin 'dinler tarihi' kürsüle­
rinde ilahiyat metodolojisiyle yetişmiş arkeolog, antropolog ve
antik fı lologlara (Sumerolog ve Hititolog gibi) mutlaka bir yer
açılmalıdır. Hatta her üniversitemizin bünyesinde bulunan bu
bölümlerin bilim ve ana bilim dalları ile ortak çalışılması -
zannedersem- çok elzemdir. İlahiyat Fakültesi'nde uzmanlaşmış
bir arkeolog niçin bu kapsamda Anadolu'nun çeşitli köşelerinde

12
Ademin Çocuk/art

arkeoloj ik kazı yapmaz ve keşfettiği malzemeyi bu noktada


yorumlamaz ki? İleride bu metodoloj inin İlahiyat Fakültelerinde
yaygın olarak kullanılacağını ümit etmekteyim.
İşte bu noktalara dikkat çekmek ve halkımız ile öğrencile­
rimizde de bu alanlara karşı bir muhabbet duygusu oluşturabil­
mek için kaleme alındı elinizdeki bu kitap . . .
Kitapta, Önasya uluslarının çiviyazılı metinlerinin tercü­
melerini bulacaksınız. Hitit çiviyazılı metinlerinin -kendimce
önemli gördüklerimin- bir kısmını orij inal haliyle verip çevirile­
.
rini yaptım. Bunun dışında kitapda tekn ik konulara mümkün
olduğunca girmemeye gayret gösterdim. Çünkü bu durum, anla­
şılamaz kılabilirdi yazdıklarımızı. Konuyu sade bir şekilde an­
latmaya çalıştım; umarım, başarılı olmuşumdur. Ayrıca her
peygamberin yaşadığı eskiçağ dünyasının sosyal, kültürel ve
ekonomik yapısını genel hatlarıyla her bölümün başında anlat­
tıın.
Okuyucularımız kitabın birinci bölümünde, eskiçağ top­
lumlarında bir evren fikri oluşmuş mudur? Oluştuysa, bu evren,
bizim bilgilerimizle bütünleşmiş bir evrene ne kadar benziyor­
du? Bu sorulara, bir yanıt bulunacağını ümit ediyorum. Ayrıca
Tevrat ve Kur'an'ın evrenin yaratılışına getirdiği açıklamalar,
toplu olarak verilmeye çalışılmıştır.
İnsanın yaratılışını, cenneti, cehennemi eskiçağ halkları­
nın nasıl algıladıkları, Adem ile Havva'nın isimlerinin geçtiği
efsanelerinin ilgiyle okunacağı ikinci bölüm, aynı zamanda
İslami ve Yahudi kaynaklarda bu konuların nasıl işlendiği orta­
ya serilecektir. Ademden önce yaşamış ademlerin mahiyetini
okurken, herhalde okuyucularımız oldukça şaşıracaktır.
Adem' in çocuklarının başından geçen olayların anlatıldığı
,
üçüncü bölümde, eskiçağ çiviyazılı metinlerinde onların mace­
ralarının anlatıldığına şahit olacaksınız ve onların kız kardeşle-
13
Güngör Karauğuz

riyle evlenmediklerini ve insan neslinin de bu çocuklardan


türümediğini öğrenmek, belki sizi sevindirecek, belki kızdıra­
cak, belki de şaşırtacak!
Hayatımız boyunca Tevrat ve bir Sumer efsanesi olan
Gılgameş destanı okumadığımız halde, 'Nfıh tufanı' ile ilgili
olarak hemen hemen her şeyi bu iki eserden bildiğinizi ve in­
sanlara aktarıyor olduğunuzu göriince hayrete düşeceğinizden
eminim. Oysaki siz bu bilgilerin tamamının Kur'an'da
anatıldığını zannediyordunuz. Yeri gelmişken hemen söyleye­
lim ki Tevrat ve Kur'an bilgileriili kitabımızda okuyup kıyasla­
dıkça, aslında Tevrat'tan :-bu kitabı okumadığınız halde- ne
kadar çok şeyin kültiiriinüzc geçtiğini görünce hayretler için
kalacağınızdan eminim. Mesela Kur'an'da Havva_, Habil, Kabil,
Hacer, Sara, Züleyha, Bünyamin, Asiye ve Belkıs gibi isimler
hiçbir şekilde anılmaz. Bu gibi daha pek çok örneği kitabımız­
dan takip edebilirsiniz. Yine dördüncü bölümün devamında
Lokman hekim ile ilgili bildiklerinizin de aslında bazı İslami
öğeler katılarak, biraz süslenmiş Gılgameş destanından sadece
bir bölüm olduğunu okuyacaksınız.
Beşinci bölümde, İbrahim peygamberin Tevrat'ta an!atı­
lan hikayesinin, hemen hemen aynısını bir Hitit çiviyazılı bel­
geden okumak bir hayli keyifli olacaktır zannedersem. Pek çok
ilahiyat kökenli eserde, İbrahim'in Nemrfıd' unun Hammurabi
olduğu yazılır ve okunur ama bunun için hiçbir arkeoloj ik ya da
eskiçağ tarihi ile alakalı bir belge sunulmaz bunun neden böyle
olduğuna dair. İşte burada bu belgel!!rin yorumlandığını görmek
sizi sevindirecektir zannedersem.
Altıncı bölümde, Yusuf peygamber ile birlikte antik Mı­
sır ' ın politeist dininin nasıl bir anda monoteist bir anlayışa dö­
nüştüğünü ve bu dönemi antik kaynaklardan okumak sizi keyif­
lendirecektir.

14
Ademin Çocuk/an

Tevrat ve Kur'an'da anlatılan Musa peygamberin hikaye­


sinin bir kısmını, yedinci bölümde, çiviyazılı belgelerden takip
etmek ve Tevrat'ta geçen bazı kamın maddelerinin Hitit yasala­
rıyla birebir örtüştüğünü okumak herhalde farklı bir duyguya
sizi sevkedecektir.
Sekizinci bölümde, Davud ve Süleyman peygamberlerin
yaşadığı Demir çağının özelliklerinin Kur'an'da belirtilmiş
olduğunu okumak, gerçekten, okuyucuları etkileyeceğini ümit
ediyorum.

. 15
BİRİNCİ BÖLÜM

"Göklerle yer bitişik idi, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi
sudan yarattık? "
Enbiya: 30
I.EVREN

B ilindiği üzere gaz, toz, yıldızlar ve yıldız sistemlerinden


oluşan evren, binlerce galaksiyi içerir. İçinde bulunduğumuz ve
yüz milyarlarca yıldızın oluşturduğu galaksimizden sonra yüz
bin yılda ulaşılabilecek göreceli bir boşluk daha bulunduğu
bilinmektedir.
Ayrıca içinde yaşadığımız galaksinin 'Büyük ve Küçük
Mace/lan B ulutları' adı verilen iki uydu ile daha ileride, iki
milyon ışık yılı uzaklıkta Andromede galaksisinin de varlığı
saptanmıştır. Bu galaksiden itibaren göreli bir boşluk sonrasında
da bin ya da üstünde galaksi kümelerinin görüldüğü tespit edil­
miştir.
Yapılan ölçümlere göre evrenin bize göre en uç noktası­
nın uzaklığı 8 ila 1 2 milyar ışık yılıdır ve aynı zamanda bu,
evrenin de yaşı olarak kabul edilmektedir. Bilindiği üzere güne­
şin yaşı ise dört buçuk milyar yıldır.
Evrendeki yıldızlar da insanlar gibi doğup, büyüyüp öl­
mektedir. Evren içindeki bir yıldızın doğumu birkaç yüz bin yıl
sürebilmektedir. Dolayısıyla evrendeki kara deliklerin esrarı da
yıldızların çökmeleriyle ilintilidir.
Bugün evrenin bileşenleri gaz, toz ve yıldızlar, ışınım,
ışık hızı ile hareket eden plazma ile mıknatıslı alan olarak tespit
edilmiştir. Evrenin sınırlarının genişlediği ise 1920'lerde keşfe­
dilebilmişti. Eğer evren genişliyorsa sıfır olduğu bir başlangıç
noktası olmalıdır şeklinde genel kabuller mevcuttur. Hatta
herşey müthiş bir patlama sonucu meydana gelmiş ve uzay ile
zamanın bu anda yarılmış olduğu evrim bilimcilerce kabul
edilmeye başlanmıştır.

19
Güngör Karauğuz

' Evren' bahsi hakkında söylenecek çok söz var şüphesiz.


Ama konu bizi aştığından sadece kısa bir girişle yetinmeliyiz.
Dolayısıyla -asıl konumuz olan- eskiçağ halklarının aleminde,
evrenin nasıl şekillenmiş ve algılanmış olduğunu göstermeye
çalışalım şimdi.

A- Çiviyazılı ve Antik Kaynaklarda Evren


'Gılgameş, Enkidu ve Ölüler Diyarı' efsanesinin giriş bö­
lümü ile 'Kazma 'nm Yaratılışı' adlı Sumer efsanesi 1 , eski Me­
zopotamya dünyasındaki evrenin oluşumunu tasvir ediyor:

'Gök yerden uzaklaştıktan sonra,


Yer gökten ayrrldıktan sonra,
İnsanın adı konduktan sonra,
An göğü ele geçirdikten sonra,
Enli/ yeri ele geçirdikten sonra, '
*

'Efendi, verdiği nimetlerin gerçek yaratıcısı olan,


Kararları değiştirilemeyen efendi,
Topraktan ülkenin tohumunufilizlendiren Enli/,
Yerden göğü ayırmayı düşündü,
Gökten yeri ayırmayı düşündü. '

Bu edebi metinlerden de anlaşılacağı üzere, önceleri gök


ve yer bitiştik olup, sonradan ayrılmıştı. Bu eylemi yapan yani
bunları ayıran güç, Hava Tanrısı Enli! idi. Bu olayları tetikleyen
ise büyük bir deniz anlamında 'Namnu' idi. Öyle ki İ.Ö. 2. bin

1 Kramer 1 999, 80, 83, 1 03 .


20
Ademin Çocuklar1

Babil dünyası, evrenin oluşumunu üç madde ile sınırlıyordu:


tatlı su, tuzlu su ve toz bulutu.
Mezopotamya dünyasında bilinen bu bilgilerin, Sumer
uygarlığından yaklaşık 1 200 yıl sonra, Anadolu'da Hitit coğraf­
yasında tekrarlandığı görülmektedir. İ.Ö. 1 6. yüzyıldan itibaren,
Anadolu'nun güney doğusunda, kuzey Mezopotamya ve Suri­
ye'ye uzanan geniş bir alanda yaşadıkları bilinen Hurrililerin
eliyle, Hitit edebiyatına geçmiş olan ' U l likummi Şarkısı2 ' mı­
tinde, bu ilginç verileri görmek bizi şaşırtmıyor:

42 u-e-er-ma AN-is(?) ku-wa-pi te-kci[n-n]a U [RU] DV ku-ru­


uz-zi-it ar-ha ku-e-ri-ir
43 nu a-pad-da-ia Ü-UL S'a-aq-qa-ah-hu-[un]

"ve onlar geldi(ğinde), yeryüzü ve gökyüzünü bakırdan keskin


bir aletle ayırdıklarında bile, ben hiç bir şeyin farkında değil­
dim3. "
*

o
52 nu-k<in ka-ru-u-i-li-ia uRu uar-da-a-la
53 [pa-r]a-a ti-ia-an-du ne-pi-is te-kan-na ku-e-ez ar-ha
ku-e-ri-ir

"Yeryüzü ve gökyüzünü ayırdıkları bakırdan eski kesici aleti


getirsinler4. "

2 Metnin genel değerlendirmesi için bkz. Güterbock 1 95 1 , 1 952.


3
KUB xxxııı 1 06 III 42-43.
4 KUB xxxııı 1 06 ııı 48-55.

21
Güngör Karauğuz

Çünkü İ.Ö. 8. yüzyılda yaşadığı düşünülen Yunan ozanı


Hesiodos'un ' Theogonia' adlı eserine, ilham kaynağı olmuştu
bu ilginç devşirme Hitit efsanesi. Bu Yunan efsanesinde anlatı­
lan Uranos ile Gaia arasındaki mücadeleler, evrenin yaratılışi
sırasındaki yer ile göğün ayrılmasını simgelemekted ir5 • Bu da
'evrenin yaradılışı' bilgisinin, Hititlerden yaklaşık 600 yıl son­
ra, Yunan ve Anadolu coğrafyasında hala geçerliğini koruduğu­
nu bize göstermektedir.
Kur'an, evrenin yaratılmazdan evvel yer ve göğün bitişik
olduğunun üzerinde durur:

"O nankörler görmediler mi ki göklerle yer bitişik idi, biz anla­


n ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık? Hdld inanmıyorlar
mı?6 "

İ.S. 2. yüzyılda yaşadığı düşünülen Byblos' lu Philon ka­


leme aldığı ' Fenike Tarihi' adlı eserinde, 'evrenin bir çeşit ba­
taklıktan' meydana geldiğini vurguluyordu, sanki yukarıdaki
ayeti teyit edercesine7 •
Şüphesiz eskiçağ dünyasının insanı doğayı hem gözlem­
liyor ve hem de daha önceki nesillerin bıraktıkları bigileri aynen
kabul ediyor ya da daha da geliştiriyordu. Bu gözlemler doğal
olarak, büyü ya da dini ritüellerle destekleniyordu. Böylece
takvim ve saat mefuumunu buldu eskiçağ insanı. Hatta günlerin
ve ayların adı bile belliydi artık. Mesela Sumerler, şimdi bizim
Temmuz dediğimiz aya, Dumuzi; Babilliler Kasım/Aralık ayına

5 Hesiodos. 74.
6 Enbiya: 30.
7 Hesiodos, 75.

22
Ademin Çocuktan

Kislev diyordu. Hatta Venüs ve Merkür gezegenlerini8 de tanı­


yorlardı:

"Efendim krala 'Venüs, Adaru ayında görülür ' diye kim yazmış.
. . . Efendim kral bana, meslektaşlarımdan biri Merkür gezege­
ninin Nisannu ayında görüneceğini yaznııştı9. "

Eskiçağ dünyası güneş, ay ve beş gezegenin hareketlerini


bu noktada gözlemliyebiliyordu. Newton bunun farkında olacak
ki evrenin insan aklıyla anlaşılabilir olduğunu savunacaktı.
İ.Ö. 6. yüzyılda ilk defa güneş tutulması önceden hesap­
lanabilmişti Miletoslu Thales tarafından. Tarih: İ.Ö. 28 Mayıs
5 8 5 . Ama bu olaydan ne Lidyalı Alyattes'in ne de Medli
Kyaksares'in haberi vardı. Onlar, bu tarihte Kızılınnak yayı
içinde savaşırken bu olayı tanrıların bir işareti olarak algılamış­
lar ve savaş meydanını terk etmişlerdi. Thales, dünyayı dairesel
bir disk olarak algılayacaktı Anaximender, Aneximenes, Platon
ve diğer çağdaşı ile ardılları gibi.
Eskiçağ dünyası evrenin yaradılışındaki ana maddeleri
uzun yıllar tartıştılar. Toprak, su, hava ve ateş idi bu denklemde
rol oynayan maddeler. Pisagor İ.Ö. 6 yüzyılda bu görüşte başı
çekiyor ve evrenin merkezine güneşi koyup, onun da dünya
etrafında döndüğünü haykırıyordu. Bu görüş, İ.Ö. 4. yüzyılda
Aristo ile taraftar bulacaktı. Ancak Aristo, evrenin merkezine
dünyayı yerleştirecekti.
İ.Ö. 3. yüzyıla gelindiğinde dünya ve güneş arasındaki
uzaklık ile sekiz yüz elli kadar yıldız artık biliniyordu. Çıplak

K Sayılı 1 982, 330 vd.


9 Kuhrt 20 1 0, il, 1 92 vd.
23
Güngör Karauğuz

gözle gözlemlenebilen yıldızlar, parlaklıklarına göre sınıflandı­


rılmıştı artık.

B- Tevrat ve Kur'iin'da Evren


Tevrat ve Kur'an'daki evren algısı ve yaratılışı aşağıda
tablolar halinde sunulmuştur. Dolayısıyla iki kitapta gördüğü­
müz ayrıntılar şöyledir:

Kur'an' da evrenin yaratılışı sureler içine serpiştirilmiş­


ken, Tevrat, 1. Bap'ın tamamında ve 2. Bap'ın başlarında bu
konuya değinmiştir. Tevrat evrenin gün anlamında altı gün
içinde yaratıldığını anlatırken, Kur'an gün manası ile birlikte

devir/evre manasını da kast etmiş olduğu belirtilmiştir .
Kur'an'da yer ve gök aynı anda yaratılmışken, Tevrat'ta önce
yer yaratılmıştır. Tevrat'ta ve İnci1°'de yeri ve göğü yaratan
Allah'ın yedinci günde istirahata çekildiği vurgulanır ama
Kur'an, böyle bir bilgiyi teyit etmez.

Yer ve Göğün Bitişikken Sonradan Aynldığını Anlatan


Sumerce Çiviyazılı Metin (Kramer 1990, 340)

10
Bu konuda B iıilni'nin görüşleri için bkz. Bayraktar 2001, 61. Aynca bkz. Yunak
2011, 76.
11 İbranilere Mektup: 4:4.
24
Ademin ÇocuklarI
Tevrat'a Göre Evren
Tekvin
CBa p : 1)

Allah ilk önce gökleri Allah, her kanatlı kuşu


ve yeri yaratır. Ancak ve suların kendileriyle
1. yer ıssız, karanlık ve 5. kaynaştığı cinslerine
gün boştur. Bunun üzerine gün göre hareket eden her
Allah, gece ve gündüzü canlı mahluk ile büyük
yaratır. Allah'ın ruhu deniz canavarlarını
suların yeri üzerinde yaratır.
hareket etmektedir.

Allah, sığırlar ile sürü-


Allah, suların ortasında nen şeyleri ve cinslerine
2. bir kubbe var ederek, 6. göre yerin hayvanlarını
gün suları sulardan ayırırıp, gün yaratır.
kubbeye 'Gök' adını 'Allah, insanı kendi
verir. suretinde, erkek ve dişi
olarak yaratır.'

Allah, gök altındaki


3. suların bir yere birik-
gün mesine 'denizler', (Bap: 2 )
bunların dışında oluşan
kuru toprağa 'yer' adını
verir. Allah, yerde ot,
tohum veren sebze ile
meyve veren ağaçlar
bitirir.

Allah, geceyi gündüz-


4. den ayırmak ve büyük 7. Gökler ve yerin yara-
gün olan ışığı gündüze, gün tılması tamamlanır ve
küçüğünü geceye hük- Rab ' istirahat eder. '
metmek için, büyük
ışık ile yıldızları yarat-
tır.

25
Güngör Karauğuz

b- Kur'lin 'tla Evren 12


"Gökleri ve yeri evrede günde yaradan O'dur 1 3 • (Bunları
yaratırken) Arş'ı su üzerinde idi (kainatta sudan başka bir şey
yoktu) 1 4 ."
"Üstünüzde yedi sağlam (gök) bina ettik 1 5 • Ve (orada) pa­
rıl parıl parlayan bir lamba yarattık. Sıkışan (bulut)lardan şarıl
şarıl su indirdik ki onunla çıkaralım: Dane(ler), bitki(ler), ve
(ağaçları) birbirine sarmaş dolaş bahçeler16 ."
"Allah odur ki gökleri, görebileceğiniz bir direk olmadan
yükseltti, sonra Arş üzerine istiva etti (bütün mülkünün bütün
yarattıklarının tahtına, yani yönetimine hakim oldu, her şeyi
düzenleyip yönetti), güneşi ve ay'ı iradesine boyun eğdirdi 1 7 •
Her biri, belli bir süre için akıp gitmektedir. (Yaratma) işi(ni)
düzenler, ayetleri açıklar ki, Rabb ' inizle karşılaşacağınıza kesin
olarak inanasınız. O'dur ki arzı uzattı, orada sabit dağlar ve
ırmaklar var etti, orada her meyvadan iki çift yarattı 18 • Geceyi
gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum
için ayetler vardır.. Arzda birbirine komşu kıt'alar, üzüm, bağla­
rı, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır; bunların hepsi
bir su ile sulanır ama ürün(lerin) de bunları, birbirinden üstün
yapıyoruz. Şüphesiz bunda, aklını kullanan bir toplum için ayet­
ler vardır 1 9 . "
"Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? (Al­
lah) onu yaptı. Kalınlığını (tavanını) yükseltti, onu düzenledi.
Gecesini örtüp kararttı, kuşluğunu (güneşinin ışığını) açığa çı-

12
Kitabımızda verilen tüm Kur'an ayetlerinin mealinde, Süleyman Ateş'in çevirisi
kullanılmıştır.
13
Benzer ayetler için bkz. Bakara: 1 1 7; Yunus: 3; Furkan: 59; Secde: 4; Hadid: 4.
14
Hud: 7.
15
Benzer ayetler için bkz. Bakara 29; Mü'minun: 1 7; Mülk: 3-4.
16
Nebe: 1 2- 1 6.
17
Benzer ayet için bkz. A'riif: 54.
1 8 Benzer ayet için bkz. Lokman: 1 0
.

19
. Rii'd: 2-4.
26
Ademin Çocukları

kardı. Bundan sonra da yeri yayıp yuvarlattı. Ondan suyunu ve


otlağını çıkardı, Dağları oturttu, sizin ve hayvanlarınızın geçimi
için20."
"Andolsun biz, gökte burçlar yaptık ve onu bakanlar için
süsledik21 ."

Yer ve Göğün Bitişikken Sonradan Ayrıldığını İma Eden


Hititçe Çiviyazı/ı Metin (KUB XXXlll 106)

20
Nazi'at: 21-32.
21
Hicr: 16.
27
Güngör Karauğuz

"İnsan, anılmaya değer bir varlık olmadan (yaratılmadan) önce


uzun yıllar geçti, öyle değil mi? "
İnsan: 1

28
İKİNCİ BÖLÜM

"Bir zamanlar Rabb 'in meleklere: 'Ben yeryüzünde bir halife


yaratacağım 1 demişti. (Melekler): 'Orada bozgunculuk yapa­
cak, kan dökecek birisini mi halife yapacaksın? Oysa biz seni
överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz ' dediler. (Rabb 'in):
'Ben sizin bilmediklerinizi bilirim ' dedi."
Bakara: 30
1-İLKİNSAN

A- Adem ve Yaratıltş: Çiviyazılt Kaynaklarda Adem,


l/avvii, Cennet ve Celıennem
a- Adem ve İnsanoğlu
Hitit çiviyazıl ı belgelerinde ' insan/fani/ölümlü', 'fanilik'
kelimeleri için danduki-, dandukisfor; ' insanoğlu' ifadesi için
de tandukisnas DVMV-as kelimeleri kullanılmıştır. Şüphesiz
daha eski toplumlarda da, ' insan/insanoğlu' kelimesinin bir
karşılığı vardı. Eskiçağ dünyasında insanın çamurdan şekillen­
dirildiği bilgisi yaygındır. Nitekim -ileride daha detaylı anlatıla­
cak olan- Gılgameş destanında maceraları anlatılan ve
Gılgameş' in dostu Enkidu, topraktan yaratılmıştı:

' Çamurdan yaratılan Enkidu, demir gibi sertti22. '

Yine Sumer edebi metinlerinden olan 'Kazmanm Yaratı­


lışı' başlıklı efsanede, 'insanın yaratılması' şöyle betimlenmiş­
tir:
"Çamurdan insanın başmı biçimledi
Enlil 'in önünde insan, ülkesini kaplad/3."

Yine bir Sumer efsanesi, insanın yaratıl ışını şöyle dile ge­
tiriyor:
'Ey annem, adım vereceğin yaratık oldu.

22
Ramazanoğlu 1 993, 2 1 .
23 Kramer 1 999, 1 03.
31
Güngör Karauğuz

Onun üzerine tanrılarm görüntüsünü ko/-1.


Dipsiz suyun çamurunu karıştır,
Kol ve bacaklarını meyd ana getir.
Ey annem, yeni doğanın kaderini söyle.
İ şte o bir insan25. '

Babil yaratılış destanında Tanrı Marduk insanı, kan ile


yoğrulmuş bir balçıktan yaratmıştır26 • Şurası da bir gerçektir ki
eskiçağ metinlerinde ' insanın yoktan varedildiğine' dair her­
hangi bir bilgi kırıntısına rastlanmaz. Dahası 'katışıksız koyun
sürülerine sağlayacağı iyi şeyler hatırına, insana nefes veril­
7
miştil . '
Adem'in Asurca karşılığı olarak 'Adapa' sözcüğü teklif
edilmişti. Bu isimle kaleme alınmış bir efsane de vardı
Asurbanipal 'in kütüphanesinde. Bu efsaneye göre, Ea'nın oğlu
ve Eridu kentinin rahip kralı olan Adapa, babası tarafından bil­
gelik verilerek insanın ilk örneği olarak yaratılmıştı, ama ölüm­
süz değildi. Adapa'nın görevi tanrıların sofrasına balık sağla­
maktı, ancak balık tuttuğu bir anda güney rüzgarı çıkmış ve
kayığını devirmişti . O da öfkelenmiş ve riizgiirın kanadını kır­
mıştı. Rüzgar da bundan dolayı yedi gün esememişti.
Durumu Anu öğrenince, Adapa'nın huzuruna getirilmesi­
ni emretti. Ama Ea, oğluna Anu'nun huzuruna çıktığında, nasıl
davranmasını ve neleri söyleyip neleri söylememesini öğrete­
rek, 'ölüm ekmeği ve suyunu' kabul etmeyip, 'gömlek ve koku
yağım' kabul etmesini ister.

24 Krş. ' Ve Allah dedi, suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım (Tekvin:
1 :26).
25 Krahmer 1 972, 1 50-1 5 1 .
26 Hooke 1 993, 1 32.
27 Hooke 1 993, 27.

32
Ademin Çocuk/an

Adapa da babasının tavsiye ettiği gibi sadece gömleği gi­


yip, verilen yağdan sürünür. Anu güler ve bu duruma pek bir
anlam veremez. Adapa, babası Ea'nın kendisine bu şekilde ha­
reket etmesini salık verdiğini söylemesi üzerine, Anu da, böyle
yapmakla kendisini ölümsüzlük armağanından mahrum ettiğini
söyleyerek, Adapa'yı yeryüzüne geri gönderir28 , tıpkı Adem
gibi.

b- Cennet ve Havva
Cennet tasavvuru, ilk defa Sumerlerce kaleme alınmış
'Enki ve Ninhursag' efsanesinde görülür. Buradaki cennetle
(Dilmun), Tevrat'ta anlatılan ve Dicle ile Fırat arasında telakki
edilen cennet (Aden)29, tam bir uyum gösterir. Bu efsaneye
göre, hastalık ve ö li.imün girmediği bir bahçe vardır:

'Göz ağrısı 'ben göz ağrısıyım 'demedi.


Baş ağrısı 'ben başağrısıyım ' demedi.
Onun yaşlı adamı 'ben yaşlı adamını ' demedi311• "

Ama suyu eksikti. Bu eksiklik, sular ve okyanuslar tanrısı


Enki'nin ricasıyla, güneş tanrısı Utu tarafından giderilmişti.
Böylece burası, yeşilin hakim olduğu meyve dolu iç açıcı bir
bahçe durumuna gelivermişti. Tevrat'taki 'yerden buğu yükseldi
ve bütün toprağın yüzünü suladı31 ' cümlesi, ne kadar benziyor­
du Sumer'deki cennetin oluşumu ile.

ıx Hooke 1 993 , 59-60.


29 Tekvin: 2:8.
3° Kramer 1 990, 1 25.
3 1 Tekvin: 2:6.
33
Güngör Karauğuz

Ancak bahçe içinde hüküm süren Enki'nin sekiz organı


hastalanmıştır ve onu tedavi etmesi için Ninhursag bulunup
getirilmiştir. Böylece Enki tedavi edilmiştir.
Enki için tedavi edilen organlardan biri de kaburgadır. Ve
bu ağrıyan kaburganın tedavisi için, tanrıça Ninti (Nin=hanım;
Ti=hayat, yaşam, kaburga) yaratılmıştır yani 'kaburganın ha­
nımı' veya 'yaşatan hanım' . Daha da ilerisi Tevrat'taki Havva.

'Kardeşim neren ağrıyor: Kaburgam ağrıyor.


Tanrıça Ninti 'yi doğurdum senin için32• '

Sumerlerden sonra ' kaburga' (uzuTI) kelimesinin kul la­


nımı, Hititler Anadolu'sunda hem Sumerce ve hem de Hititçe
tapuSftapuwasltapusfant- şekliyle ve hatta tapitwasfas GIG33
' kaburga hastalığı' ifadesi de kullanılmaya devam etmiştir.
Sumer dini hayatında sembolize edilmiş olan 'cennet' an­
layışının İ.Ö. 8. yüzyılda fazla değişmediği anlaşılıyor:

"Eskiden insanoğlu bu dünyada


Dertlerden, kaygılardan uzak yaşarlardı,
Bilmezlerdi ölüm getiren hastalıklar/' .
Tanrılar gibi yaşıyordu insanlar,
Kaygısız, rahat, acısız, dertsiz;
Be/Cilı ihtiyarlık çökmüyordu üstlerine,
Kolları bacakları her zaman dipdiri35. "

3 2 Kramer 1 990, 1 27.


33
KUB IX 4 1 27.
34 Hesiodos, 89-9 1 .
35 Hesiodos, İşler ve Günler 90-93, 1 1 3- 1 . 1 6
34
Ademin Çocuk/ar1

c- Celıennenı
Cehennem tasavvuru ile ilgili, yine, Sumer edebiyatında
öneml i bir metin olan 'lnanna 'nın Cehenneme İ nişi ' adlı efsa­
neden bilgiler derlenebilir.' Efsane, Mezopotamya'da Uruk, Ur,
Adab, Nippur, Adade ve Kiş gibi merkezlerde tapınaklarının
bulunduğu tanrıça İnanna'nın, yeraltı dünyasına yani 'dönüşü
olmayan ve gidenin dönmediği ülkeye3 6 ' inme kararı vermesiyle
başlamaktadır. İnanna, cehennemin kapısına vardığında, ölen
kocası için bazı ayinler yapacağını bildirir ve böylece içeriye
37
girmeyi başarır. Ancak, 'cehennemin yedi kapısından ' geçe­
rek, takındığı takılarla birlikte çıplaklaşır ve tanrıça, yeraltı
dünyasının yedi hakimi olan Annunnaki tarafından bir ceset
haline dönüştürülür. Ama tanrıça, tekrar dirilmiştir. Enki'nin
gönderdiği iki adamı tarafından da tanrıçanın iadesine bir bedel
olarak, merhametsiz ve çocuk sevgisinden mahrum zebanilerin,
İnanna'nın yanına verilerek, cehennemden kurtarılabilmiştir.
Bu cehennem tasvirinde görülen zebaniler, İ.Ö. 8. yüzyıl
dünyasında ise 'cehennem köpeği' adı ile anılmıştır:

"Azgın bir köpek bekler kapısını,


Amansız, sinsilikler ustası bir köpek.
Girenlere yaltaklanır kuyruğu kulaklarıyla,
Ama gireni bir daha bırakmaz dışarr,
Pusuda bekleyip paramparça eder,
Çıkmak için kapıya gelenleri3 8 ."

36 Kınal 1 967, 7.
37 Kınal 1 967, 7.
38 Hesiodos, Tanrıların Doğuşu 767-774.
35
Güngör Karauğuz

Artık hür olan tanrıça, kocası çoban tanrı/bereket tanrısı


Dumuzi=Tammuz'un kült merkezi olan Kullab kentindedir.
Ama tanrıçanın bedeli olarak zebaniler, kocasını cehenneme
. götürmek istemektedir ve tanrıça bu durumu onaylar. Bu hak­
sızlığa dayanamayan kocasının, güneş ve adalet tanrısı Utu'ya
müracaat etmesi onun cehenneme girmesini engelleyemez.
Cehennemi tasvir eden bu efsanede, önemli bir nokta, ce­
hennemin 'yedi kapısı' olduğunun vurgulanmasıdır. Nitekim
Kur'an bu bilgiyi teyit eder: "Cehennem o (şeytana uya)nların
hepsinin buluşma yeridir. Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya,
onlardan bir bölüm ayrılmıştır39 ."
Öte yandan Tevrat'ta peygamber Hezekie l ' in tanrı
Tammuz için yapılan ayinlerde, kadınların Sumer tanrısı
Dumuzi için ağladıklarını bildirerek40, bu tanrıya olan tapımının
İ.Ö. 6. yüzyıla kadar devam ettiğini bize göstermektedir. Bu
tanrı adı, bugün Temmuz ayı olarak adını yaşatmaya devam
etmektedir. Yahudi inancına göre, bu ayın yedinci günü tutulan
oruç geleneği belki de Sumer toplumunda, oruç geleneğinin
olduğunu bize düşündürmektedir. Çünkü Kur'an, oruç tutma
geleneğinin eski toplumlarda da uygulandığını haber vermekte­
dir: 'Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi
size defarz kılındı. Umulur ki korunursunuz41 .'
Bu arada, Tevrat'ta adı geçen Hezekiel, Kur.'ıln da sözü
edilen Zülkifl42 peygamberle birleştirilmiştir. Bilindiği üzere bu
peygamber, İ.Ö. 6 yüzyılda yani Babil esareti döneminde yaşa­
mıştır.

3 9 Hicr: 44.
40
Hezekiel: 8: 1 4.
41
Bakara: 1 83 .
4 2 Enbiya: 8 5 ; Siid: 48.
36
Ademin Çocuk/art

İ.Ö. 1 5 . yüzyıl eskiçağ Anadolu'sunda da cehennem tas­


virlerine rastlanır. Nitekim 'Ebedi Olan İ nsan Ruhunun Yolcu­
luğu43 ' adlı efsane, Hititlerdeki ahiret inancını dışa vurur. Çivi­
yazıl ı metin, insan ruhu (Hititçe: istanzana, Akadça:
NAPISTU) hakkında bilgi vermediği gibi onu detaylandıramaz
da, tıpkı Kur'an ' ın ifadelendirdiği gibi: 'Sana ruhtan sorarlar.
De ki: Ruh, Rabb 'imin emrindendir. Size ilimden pek az bir şey
veri/miştir44 . '
'Ruh büyüktür, ruh büyüktür. Kimin ruhu büyüktür?
Ölümlünün ruhu büyüktür ve o, hangi yola geziye çıkar? O,
görünmez yola geziye çıkar. Yolcu bu yol için bizzat kendini
hazırladı. Güneş tannsının ruhu, annenin ruhu kutsal bir şey­
dir. Niçin bir ölümlü olan ben, bir çukura(?) gitmek zorunda-
yım? -15 '
Bu Hititçe ruhu tanımlayan cümlelerden ayrı olarak, aşa­
ğıda yine çevirisini yaptığım metin, pek çok yönden aşağıda
sunacağım Kur'an ayetleriyle örtüşür:

3� te-e-na-u[-wa-as har-zi nu-us Ü-U]L ka-ne-e[-es-zi]


4. a-ra-as a-r[a-an Ü-UL ka-ne-e-]es-zi
5 . an-na-ne-ke-e-[es Ü-UL ka-ne]-es-fa-an-zi
V S v
6 . pa-ap-pa SE[Sl\IE u' -uL
TTT
v v •

ka-n] e-e-es-sa-an-zı
'

7. an-na-as-za DUMU-a[n-si-in Ü-UL k]a-ne-e-es-zi


.
8. [DUMU-as-za A]MA-a[n-si-in Ü-UL k]a-ne-e-d-zı .; 6

43 Karauğuz 200 1 , 84-85.


44 İsra: 85.
45
Karauğuz 200 1, 85.
46 KUB XLVl l 1 09 Il+KBo XXII 1 78 il.
37
Güngör Karauğuz

3 . O [onları] tanımasın [diye], kötü tenawa onu(?) tu­


tar(?). Biri diğerini tanımaz.
4. Aynı anneden olan kızkardeşler (birbirini) tanı [maz] .
5 . Aynı babadan olan erkek kardeşler (birbirini) ta­
nı[maz] .
6. Bir anne (kendi) çocuğunu tanı[maz].
7. [Bir çocuk] kendi annesini tan ı[maz].

1 . [S'a-ni-ı]z-zi-ia-a[z-ka]n GısBANSUR-az
2. [ Ü-UJL a-da-an-zi [S'a-n]i-iz-zi-ia-az-kan ha-ap-s [a-al­
li-az]
3 . [ Ü-UJL a-da-an-zi [S'a-n]i-iz-zi-ia-az-kan GAL-az
4. Ü- UL a-ku-wa-an-zi [a-as-S] u a-da-tar Ü-UL a-da-an-
z[i]
5 . a-as-Su a-ku-wa-tar-m-[it Ü-UJL a-ku-wa-an-zi
6. S'al-u-i-nu-us az-[zi-kan]-zi
7
7 . mi-ir-mi-ir-ru-us (ak-ku-us-k]an-zt1

1 . Onlar güzel bir sofradan


2. yemez. Onlar iskemle(ye oturarak) güzel bir (yemek)
3 . yemez. Onlar güzel bir kaptan
4 . içmez. Onlar güzel (enfes) yemek yemez.
5. Onlar benim güzel içkimi içmez.
6. Onlar çamur parçaları yer.
7. Onlar atık/zehirli sular(?) içer48."

47 KUB XL VII 1 09 Jil+KBo XXII 1 78 III.


48 KUB XLVIII 60 il 2-10, III 1 -7.
38
Ademin Çocuklar1

N1c.17B
[;o &9/94r,

Mahşer ve Cehennemi Tasvir Eden


Hititçe Çiviyazılı Metin (KBo XXJ/)

Bu çiviyazılı metinle ilintili olan Kur'an ayetlerine bir


göz atalım şimdi.

'O gün dost, dostundan bir şey savamaz ve onlara yardım


da edilmez. Ancak Allah'ın acıdığı kimseler (kurtulur). Şüphesiz
O, üstündür esirgeyendir. Zakkum ağacı, günahkarların yeme­
ğidir. Pota gibi karın/arda kaynar, sıcak suyun kaynaması gi­
4
bı 9 .'
'O gün gök, erimiş bir bakır gibi olur. Dağlar, (atılmış)
renkli yün gibi olur. Dost dostun halini sormaz. Birbirlerine
gösterilirler (fakat herkes kendi derdine düştüğünden,
başkasıyle ilgilenemez). Suçlu ister ki o günün azabından (kur­
tulmak için) fidye versin; oğullarını, eşini ve kardeşini, kendisi-

49 Duhan: 41-46.
39
Güngör Karauğuz

ni barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini ve yeryüzünde bulu­


nanların hepsini ki, tek kendini kurtarabilsin. Hayır! O (ateş),
alevlenen bir ateştir. Derileri kavurur, soyar50 . '
'Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman,
işte o gün kişi kaçar: kardeşinden, anasından, babasından,
eşinden ve oğullarından. O gün, onlardan her kişinin, kendisine
yeter derecede işi vardır51 . '
' Ceza gününün n e olduğunu sen nereden bileceksin? Ve
yine ceza gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin? O
(gün), kimsenin kimseye yardım edemeyeceği bir gündür! O gün
emir, yalnız Allah'a aittir52 . '
'Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkarlarından dolayı
da acı bir azab vardır/ 53 '
'Ardından da kendisine irin (gibi) bir suyun içirileceği
cehennem (onu gözetlemektedir). O suyu yutmağa ç alışır, fakat
boğazından geçiremez ve her yandan ona ölüm geldiği halde
yine ölemez. Bunun ardından da kaba bir azab! 54 '
'(Nasıl) ağırlanmak için böylesi mi hayırlr, yoksa zakkum
ağacı mı? Biz onu zalimler için bir fitne (sınav) yaptık. O, ce­
hennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. Tomurcukları, şeytanların
başları gibidir. Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla
dolduracaklardır. Sonra onların, bunun üzerine kaynar su ka­
rıştmlmış bir içkileri vardır55 . '
'Sonra siz, ey sapık yalanlayıcı/ar! Elbette bir zakkum
ağacından yiyeceksiniz. Onunla karınları(nı) dolduracaksınız,

50
Mearic: 8 - 1 6.
51
Abese: 33-37.
52 İnfıtiir: 1 7- 1 9.
53 En'am:70.
54 İbrahim: 1 6- ı 7.
55 sanat: 62-67.

40
Ademin Çocuk/an

Üzerine de kaynar su içeceksiniz. Susuzluk hastalığına tutulmuş


develerin içişi gibi içeceksiniz! (Çünkü içtiğiniz su susuzluğunu­
zu gidermeyecek, tersine hararetinizi artıracaktır.) İ şte ceza
gününde onların ağırlanışı böyledir56 . '
' Orada n e bir serinlik, ne de içilecek bir şey tadarlar:
Yalnız kaynar su ve irin (içerler); yaptıklarına uygun bir ceza
olarak57 .'
'Kızgın ateşe girerler. Kaynamış bir gözeden (su) içirilir­
ler. Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur. Ne se­
mirtir (o), ne de açlığı giderir58 . '

B- Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an 'da Adem ve Havva


İbranice'de 'Adamalı/Adam' kelimesi 'ekili alan' ya da
genel manada insan/insan türünü ifade etmede kul lanılmıştır59 •
Kur'an da ise, Allah'ın seçkin kıldığı kişiler arasında60 anılmış
olan Adem kelimesinin, Arapça el-üdme/el-edeme (esmer­
lik/tip) kökünden türetildiği düşünülür.
Tevrat'a göre, evrenin yaratılışının altıncı günü, 'erkek ve
dişi' olarak insan, 'Allah 'ın kendi suretinde' yaratılmıştır61 .
İlerleyen satırlarda da 'yerin toprağından burnuna hayat nefesi
üjlenerek' 62 , önce erkek, sonra da onun kaburga kemiğinden
kadının yaratılmış63 olduğu anlatılmaktadır64• Tevrat, kadının

56 v iikıa: 5 1 -56.
57
Nebe: 24-26.
SK
Ôaşiye: 4-7.
59 Yakıt 1 999, 1 .
611
A li İmran: 3.
6 1 Tevrat: 1 :24-27.
62
Tevrat: 2:7.
63 Kur'iin'da Havvii'nın topraktan yaratıldığı vurgulanır ( A l-i İmran: 59), kaburga

kemiğinden değil. Ancak hadislerde bu konu işlenmiştir: 'Kadınlar hakkında hayır


tavsiye ediniz, çünkü kadın eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemi­
ğinin en eğri kısmı baş tarafıdır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın, hali üzere
41
Güngör Karauğuz

isminin 'Havva/Hayatı Olan (İbranice: Havvah, Yunanca: Eva,


Latince: Heva)' olduğunu belirtmesine65 karşılık, Kur'an isim
vermez.
Tevrat tefsirlerinde, Allah'ın Havva'yı, Adem ' in diğer
azalarından değil de sağ böğrünün on üçüncü kaburga kemiğin­
den yaratılmasının hikmetinin, kadının mütevazı bir şekilde
hayat sürmesi gerektiğini vurgulamak amaçlı olduğu üzerinde
durulmuştur66 •
Kur'an-ı Kerim, Adem 'in yaratılışının diğer insanlar gibi
olmadığını vurgulayarak, onun yaratılışını İsa ile kıyaslamıştır:
"Allah yanında fsa 'nın durumu, Adem 'in durumu gibidir: Onu
topraktan yarattı, sonra ona 'Ol! ' dedi, artık olur. (Bu),
Rabb 'inden gelen gerçektir. Öyle ise kuşku/ananlardan olma67. "
Kur'an, Adem'in topraktan yaratıldığını vurgalamış an­
cak, onu -aşağıdaki ayetlerde görüldüğü gibi- 'su, yapışkan,
akışkan veya süzme çamur ve balçık' gibi çeşitli terimler ile
ifadelendirmiştir. İslami kaynaklarda rastlanan Adem' in yaratıl­
dığı toprağın, önce Cebrail, Mikail tarafından fakat sonra, onlar
tarafından da getirilemeyince, Azrail'in getirdiği şeklindeki
rivayetler yanında Adem'in toprağının Kabe, Beytülmakdis,
Yemen ve Hicaz gibi çeşitli yerlerden alındığı6 8 yönündeki bil­
giler, Tevrat ve İncilleri açıklayan apokrif kitaplarda69 da mev­
cuttur. Ancak Adem' in cuma.
günü yaratıldığı bilgisi hadislerde
70
geçer .

bırakırsan öyle eğri kalır. Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz' (Buhari, Nikah,
80; İbn Mace Taharet, 77). Daha detaylı bilgi için bkz. Karapınar 2009, 1 50 vd.
''4 Tevrat: 2: 1 8-25.
65 Tevrat: 3: 20.
6
6 Cohen 1 975, 1 60.

67 A l-i İmran: 59-60.


68 Sa'lebi'den aktarım için bkz. Bolay 1 988, 359.
69 Bu apokrif kaynakça için bkz. Bolay 1 988, 359.
70
Ebfı Davlıd Salat 79; Tirmizi Cuma 1 .
42
Ademin Çocuk/an

'Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değişmiş cıvık


balçıktan yarattık7 1 . "
Bir zaman Rabb 'in meleklere demişti ki: 'Ben kupkuru
çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım/7 2 '
' (İ blis): 'Ben bir çamurdan, değişken bir balçıktan yarat­
tığın insana secde edemem! ' dedi73• '
'İ nsanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattı7"'. '
'Andolsun biz insanı çamurdan bir süzmeden yarattık.
Sonra onu bir nutfe (sperm) olarak sağlam bir karar yerine
koyduk. Sonra nutfeyi alaka (embriyo)ya çevirdik, alaka (emb­
riyo)yı bir çiğnemlik ete çevirdik, bir çiğnemlik eti kemiklere
çevirdik, kemiklere et giydirdik7 5; sonra onu bambaşka bir ya­
ratık yaptık. Yaratanların en güzeli Allah, ne yücedir/7 6 '
Ayrıca Kur'an: 'Biz insanı en güzel biçimde yarattık '
77
ifadesiyle birlikte her canlının sudan yaratıldığını vurgular:
'Allah her canlıyı sudan yarattı78; onlardan kimi karnı
üzerinde (sürünerek) yürür, kimi iki ayaküstünde yürür, kimi de
dört (ayak) üstünde yürür. Allah dilediğini yaratrr. Çünkü Allah
her şeye kadirdir79. '
Kur'an, Adem ' in yaratılması noktalarında, aşağıda mad­
deleştirdiğimiz konular itibariyle, Tevrat'tan farklılık göstermiş­
tir:

71
Hicr: 26.
72
Hicr: 28.
73
Hicr: 33.
74
Rahman: 1 4. Benzer ayetler için bkz. Siiffat: 1 1 ; En'am: 2: Secde: 7-9; Rum: 20;
Fiitır: 1 1 .
75
Benzer ayet için bkz. Mü'min:67.
76
Mü'mim'.'in: 1 2- 1 4.
77
Tin: 4.
7K
Benzer ayet için bkz. Furkan: 54.
19
Nur: 45.
43
Güngör Karauğuz

Kur'an, Adem'i halife olarak niteler80 • Ancak Tevrat'ta


böyle bir tabire rastlanmaz.
Adem, Kur'an'a81 ve Hadis'e82 göre bir peygamberdir:
"Allah Adem 'i, Nuh 'u, İ brahim ailesini ve İ mran ailesini seçip
alemlere üstün kıldı. (Bunlar) birbirinden türeyen bir nesildir.
Allah işiten, bilendir83 • Ancak Tevrat'ta böyle ibareye rast­
"

lanmaz.
Adem'e eşyanın isimlerinin öğretildiği hem Kur'an'da84
hem de Tevrat'ta85 kayıtlıdır. Ebu Hüreyre'den gelen bir
hadisde de Adem'in boyu altmış ziradır ve şu andaki halksa
boyca eksilmektedir86•
Meleklerin Adem'e secde etmesi olayı sadece Kur'an ori­
jinlidir. Ama bu bilgi apokrif sayılan Süryanice kaleme alınmış
'Hazineler Mağarası' adlı eserde de geçer87 •
Tevrat'a göre Adem, yeryüzünde kurulmuş ve içinde
hayvanların, kuşların, çeşitli ağaçların yaşadığı bahçenin tam
ortasında 'yaşam ağacı/iyiyi ve kötüyü bilme ağacı' i le
Pişon!N il/Ganj/İndus/Kızı !ırmak,
Gihon/EtiyopyalAmuderya/Habur, Hidekel/Dicle, Perat/Fırat
isimli dört ana koldan oluşmuş bir nehrin bulunduğu Aden'e88 ;
9
Kur'an'a göre 'cennet'e8 yerleştirilmiştir. Ancak bazı İslam
bilginlerinin Adem ile ilgili olayların 'cennet'te geçtiğini kabul

80
Bakara: 30.
81
Bakara: 37.
82
Müsned: V, 1 78, 1 79, 265.
83
Bakara: 33-34.
K.ı
Bakara: 3 1 .
85
Tevrat: 2 : 1 8-20.
86
Kütüb-i Sitte, X, 1 77.
87
Bu apokri f kaynakça için bkz. Bolay 1 988, 360.
88
Tevrat: 2 : 1 0- 1 4.
89
Bakara: 35.
44
Ademin Çocukları

etmesine karşılık90, Matüridi başta olmak üzere diğer Ehl-i


Sünnet bilginleri, Kur'an'daki 'cennet' tabirinden 'bahçe' an­
lamının çıkarılması gerektiği üzerinde durarak, yaratılış dahil
tüm olayların yeryüzünde gerçekleştiğini savunmuştur9 1 •
Tevrat'a göre, yasaklanan ağaçtan önce Havva'nn yediği
kayıtlı iken Kur'an bu konuda bilgi vermediği gibi, ' Havva'
ismi de Kur'an'da geçmez. Sadece 'Adem ' in zevcesi' olarak
zikredilir92 • Ancak Tevrat'ta, meyvesi yasak edilmiş olan ağaç, -
bir doktora tezinde toplu olarak sunulduğu şekliyle93- üzüm
asması, incir, zeytin, badem, hurma, turunç, kafur ağacı, Ebu
Cehil ağacı, meyvesinden yendiğinde büyük abdest hissettiren
ağaç veya buğday başağı şeklinde yorumlanmış olup ' iyilik ve
kötülüğü bilme ağacı'dır; ölümsi.izlük sembolü94 ve kökleri
semada, dalları yeryi.izünde olduğuna inanılan 'hayat ağacı95 '
değildir. Her iki ağaç da -yukarıda ifade ettiğim gibi- cennetin
ortasında bulunmaktadır96 • Hayat ağacı tasvirlerine, Mezopo­
tamya ve Anadolu eskiçağ toplumlarının kültürlerinde rastla­
mak mi.imkündi.ir.
Hıristiyanlara göre, Havva' nın Adem ' i aldatması bir uya­
rıdır ve kadın bu gi.inahtan çocuk doğurmak suretiyle arınabi­
lir97 . Dolayısıyla erkek kadına hakimdir98 , bundan dolayı önce
Adem sonra Havva da ondan yaratılmış. İ lginç olan bir durum


Kaynakça için bkz. Bolay 1 988, 360 vd ..
91
Bu konudaki tartışmalar için bkz Uğur 2008, 1 63 vd.
92
Bakara: 35; A'raf: 19; Taha: 1 1 7. Ancak birkaç hadiste Havva adı geçer: Buhari
Enbiya, 1 ; Tirmizi Tefsir 4, 7.
93 Uğur 2008, 1 68- 1 69.
94 Tekvin: 3:22.
9;
Süleyman'ın Meseleleri: 3 : 1 8.
96
Tekvin: 2:9
97 Korintoslulara ikinci Mektup: 1 1 :3.
98
Timoteos' a Birinci Mektup: 2: 1 2- 1 4.
45
Güngör Karauğuz

da, bir Hitit efsanesi olan 'Güneş Tanrısı, İ nek ve Balıkçı' adlı
masalda, kadın üzerine erkeğin yönetici olduğu vurgulanır:
"Kadın zekidir. O bizzat kendini (diğerlerinin) yetkilerin­
den ayırmaktadır. O tanrının otoritesine(?) bağlıdır(?). O kadı­
nın bağlılığında bulunur ve o, kocası(nın) sözlerini(?) dinleme­
mezlik yapmaz99. "
Tevrat, Adem 'in Aden bahçesinden çıkarılmasının nede­
nini yasak edilmiş ağaçtan ' İ blis denilen büyük100 • yıla­
nın/ejderhanın kandırması sonucu yemeleri 101 olarak açıklar.
Ancak Kur'an, Adem'in cennetten çıkarılmasının asıl sebebini,
'sırf melek veya ebedi kalıcılardan olursunuz diye yasaklan­
mış 102 ' ' ebedilik ağacı' 03 'ndan, İblis tarafından akıllarının çe­
linmesi sonucu yemeleri olarak özetler.
Tevrat'ta yasaklanmış ağacın meyvesinin yenilmesinden
sonra, Adem ve Havva çıplaklıklarının farkına varıp, incir yap­
rağıyla çıplaklıklarını örter 104 • Dahası kadın için doğum sancıla­
rı çekmek, erkeğinin hakimiyetinde olmak, erkek için de; geçim
temini maksadıyla toprağı işlemek suretiyle sıkıntılı bir yaşam
si.irmek 1 05 vardır artık. Ancak Kur'an da ise, her ikisinin de uta­
nılacak yerleri meydana çıkmış ve cennet yapraklarını üst üste
yamamak suretiyle iizerlerine örtmüşlerdir106 • Hatta her ikisi de,
cennetten kovularak yeryi.izüne indirilmek suretiyle, insanlar
arasındaki düşmanlıklara sebebiyet veri lmiştir107 •

99
Karauğuz 200 1 , 2 1 5.
ıoo
Yuhanna'nın Vahyi: 1 2:9.
1 01
Tekvin: 3 : 1 -6.
ıoı
Nriif: 20.
103
Tiihii: 1 20.
ıo4
Tekvin: 3:7.
ıos
Tekvin: 3: 1 6- 1 9.
106
A 'riif: 22; Tiihii: 1 2 1 .
107
Bakara: 36, 38; A'rilf: 24; Tiiha: 1 23 .
46
Ademin Çocuklar1

Adem ve Havva'nın işlediği günahın tüm doğan çocukla­


ra yüklendiği inancı, bugün Hıristiyanl ığın ana felsefesini oluş­
turmuştur. Bu felsefenin temel izlerini, Sumer toplumunda da
görürüz:
'Asla günahsız bir çocuk bir anneden doğmaz, günahsız
bir genç en eski zamanlardan beri yoktu1 oı1. '
Ama Kur'an, Adem 'in tövbe ederek günahının bağışlan­
dığı müjdesini vermiştir109 • Kaldı ki, Kur'an' a göre suç ferdidir
ve kimse kimsenin günahını üstlenmez1 10 •
Kur'an, yeryüzünde Adem'den sonraki yaşamın nasıl şe­
killenmiş olduğu hakkında fazla bir ipuçu vermez. Ancak aşa­
ğıdaki ayetler bu konuda dikkat çeker.
' O 'dur ki sizi bir tek nefisten yarattı 111, gönlü ısınsın diye
ondan eşini var etti1 1 2 . '
' Odur ki sizi bir tek nefisten inşa etti1 1 3 . '
' Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşini meydana
getirdi ve sizin için davar/ardan sekiz çift indirdi: (Deve, öküz,
koyun, keçi.) Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde
yaratmadan yaratmaya (nutfeden alakaya, alakadan et giydi­
rilmiş kemiklere) geçirerek yaratmaktadır. İ şte Rabb 'iniz Allah
budur. Mülk O'nundur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl (O'na
kulluktan şirke) çevriliyorsıınuz? 114 '

ıox
Kramer 1 990, 98.
ıo9
Bakara: 37.
1 10
En'am: 1 64.
111
İncillerde de şöyle bir ifade geçer: 'Her ulusa bağlı insanları tek atadan yarat­
mış ve yeryüzünün her yanında yaşamalarını sağlamıştır (Habercilerin İşleri: 1 7 :
1 6-34).'
112
A'raf: 1 89.
113
En'am:98.
1 14
Zümer: 6.
47
Güngör Korouğuz

'Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve


birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.
Allah yanında en üstün olanınız, (Allah 'ın buyrukları dışına
çıkmaktan) en çok korunanınızdır. Allah bilendir, haber alan­
dır 1 15 . '
'Sonra siz, (yeryüzüne) yayılan insan(lar) oluverdiniz.
O'nun ayetlerinden biri de, size kendi nefislerinizden, kendile­
riyle sükun bulacağınız eşler yaratması ve aranıza sevgi ve
merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için
ibretler vardır. O'nun ayetlerinden biri de göklerin ve yerin
yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin ayrı ayrı olmasıd1r.
Şüphesiz bunda, bilenler için ibretler vardır' 1 6 . '
Adem ve eşinin cennetten kovulmasından sonra nerede,
ne kadar yaşadıkları gibi gelişen olaylar, Ehl-i Sünnet l iteratü­
rüne Tevrat ve İnci ller dışı apokrif kitaplardan geçmiştir. Bu
kovulma olayından sonraki dokuz yüz otuz yıl yaşamış 1 1 7 olan
Adem ve eşi hakkındaki hadiseler zinciri şöyle sıralanmıştır:

a- Adem 'in aç kalması sonucu tövbe etmesi.


b- Adem'in Erden ırmağında kırk gün, Havva' nın da
Dicle ırmağında otuz yed i gün kalması 1 18 • İlginç olan bir nokta
bir Sumer efsanesine göre, insan henüz yaratılmadan önce, tan­
rıların yalnız oturdukları bir dönemde, kentin delikanlısı tanrı
Eni il i le genç kız Ninlil evlenmek ister. Olaydan kızın annesinin
haberi vardır ve ona: 'Duru ırmakta, ey kız, duru ırmakta yıkan'
öğüdü vermesi üzerine kız, yıkanır' 1 9 •

ı ıs
Hucurat: 1 3 .
1 16
Rum: 20-22.
1 1 7 Tekvin: 5:5.
ı ıK
Kaynakça için bkz. Bol ay 1 988, 361 vd.
119
Kramer 1 972, 1 46.
48
Ademin Çocuk/afi

c- Tanrının onlar için, 'Hazineler Mağarası' olarak ad­


landırılacak bir mağara inşa etmesi 120 •
d- Cennetten kovulduktan sonra, ikisinin iki yüz yirmi
üç gün sonra evlenmesi 1 2 1 •
e- Adem ' in oğlu Şit'e son vasiyeti 122 •
f- Adem ' in Hebron ya da Calvaire'e gömüldi.iği.i 123 •

Kur'an ve hadislerde geçmemesine karşın, bazı Müslü­


man tarihçiler, Adem ve eşi hakkında gelişmiş olayları şöyle
betimlemiştir.

a- Adem cennette yalnızdır ve ağır bir uykuya dalmıştır.


Bu arada Havva da onun sol böğründeki kaburga kemiklerinden
birinden acı çekmeden yaratılmıştır. Dolayısıyla kadın kaburga
kemiğinden, yani etten yaratıldığından, erkekler yaşlandıkça
güzelleşmekte, aksine kadınlar çirkinleşmektedir. Daha sonra
Havva'ya cennet elbisesi giydirilmiş ve Adem'in yanına otur­
tulmuştur. Bu arada Adem, uyanmış ve onu görmüş; adını Hav­
va koymuştur.
Adem ' in önce yasak meyveyi yemek istemediği, ancak
Havva'nın ona içki içirtip, onu sarhoş ettikten sonra ağacın
yanına Adem'i götürüp yemesini sağlamıştır124•
b- Adem ' in Hindistan'a yani Seylan adasına, eşinin de
Cidde'ye indiğini ve Müzdelife ve Arafat'ta buluştukları bal­
landıra balandıra anlatılmıştır1 2 5 •

12°
Kaynakça için bkz. Bolay 1 988, 360 vd.
121
Kaynakça için bkz. Bolay 1 988, 360 vd.
122
Kaynakça için bkz. Bol ay 1 988, 360 vd.
123
Kaynakça için bkz. Bolay 1 988, 360 vd.
124
Sa'lebi'den aktarım için bkz. Bolay 1 988, 363 .
125
Taberi ve Sa' lebi'den aktarım için bkz. Bolay ·J 988, 358 vd.
49
Güngör Karauğuz

c- Hatta aşağıda daha detaylı anlatılacağı üzere Havva'nın


her batında ilk kız Luva (İslami kaynaklarda: Akl'ima), son ikiz
Emetülmugis ve ilk erkek Kabil (kız ikizi: Aklejan=İslami kay­
naklarda: Lebuda), son ikiz Abdülmugis olmak üzere yirmi
batında kırk çocuk doğurması, Kur'an'da adı geçmeyen Şit'in,
tek doğması ve bu ikiz kardeşlerin evlenmesi1 26 olayı hikiiyeleş­
tirilmiştir.
d- Allah'ın Adem'e ileride gelecek nesilleri haber verme­
si ve Diivfıd ' un altmış yıl yaşayacağını görmesi üzerine
Adem' in, ömründen kırk yılı ona vermek istemesi ve sonra bu
kararından cayması üzerine de Allah' ııi, Diivfıd 'un yaşını yüze
tamamlaması olayı anlatılmıştır 127 •
f- Adem'in kabrinin cennetin doğusunda olduğu ya da
Nfıh'un tufandan önce Adem'in tabutunu gemiye alarak, onu
Mekke'de Ebfıkubeys mağarasındaki Nevz dağına, defo etmiş
olduğu hikiiyeleştirilmiştir1 28 •

126
Sa'lebi'den aktarım için bkz. Bolay 1 988, 363.
127
Sa'lebi'den aktarım için bkz. Bolay 1 988, 358 vd.; Ayrıca bkz. Bican 1 982, 5 1
vd.
12K
Sa'lebi'den aktarım için bkz. Bolay 1 988, 358 vd.
50
Ademin Çocuk/ar1

Adem ile Havva ve On Üç İkizi ile Onları Aldatan Yılan.


Zübdetü 't-Tevarih (Türk İslam Eserleri Müzesi)
Ama Kur'an ve Hadislerde Hiçbir Şekilde Adem ve Eşinin Çocukları­
nın İkiz Olduğu Belirtilmez.
İkisini Kandıran da Yılan Değil, İblis 'tir.

51
Güngör Karauğuz

a Tevrat a Göre A dem in Ya ratılışı


- ' '

- Tekvin -

Allah, yer ve göğü yarattı­ Kırların en hilekarı yılan,


ğında henüz yerde bir bitki kadına gelerek: 'gözleriniz
çeşidi yoktu ve yeryüzüne açılacak ve iyiyi, kötüyü bilerek
yağmur da yağdırmamıştı. Allah gibi olacaksınız' diyerek,
Toprağı işleyecek bir adam yasaklanmış olan ağaçtan ye­
da yoktu. mesi için onu kandırdı.
Rab, yerin toprağından bir Kadın ağacın meyvesini
adam yarattı ve burnuna hayat alarak yedi ve kocasına da
nefesi üfledi. yedirdi. İkisi de çıplaklıklarının
Rab, Aden'de bir bahçe farkına vardılar ve incir ağacı­
yeşertti ve adamı oraya yerleş­ nın yapraklarını dikerek kendi­
tirdi. lerine önlük yapmaya çalıştılar.
B Bahçede her cinsten bitki ve B Rab, onların sesini işitince:
a hayat ağacını bitirerek bahçeyi a 'Yeme diye sana emrettiğim
p sulamak için Pişon, Gihon, p ağaçtan yedin mi?' deyince,
Dicle ve Fırat adında ırmaklar adam: 'kadın o ağaçtan bana
2 yarattı. 3 verdi' dedi.
Rab, adama: bahçenin her Kadın da: 'Yılan beni aldattı '
ağacından isteğine göre yeme­ dedi.
sini fakat ' iyilik ve kötülüğü Rab, yılana: ' Karnın üzerinde
bilme ağacından yememesini' yürüyeceksin ve ömrün boyun­
emretti. Eğer yerse ölecekti. ca toprak yiyip onların zürriyet­
Rab, kırın ve göklerin her lerine düşman olacaksın' dedi.
hayvanını topraktan yaratıp Kadına da: 'Zahmetini ve
onların isimlerini adama gebeliğini artıracağım, ağrılar
öğretti. içinde çocuk doğuracaksın ve
Rab, adamın üzerine derin arzun kocana olacak' dedi.
bir uyku musallat edip ve Rab, Adem'e: 'Karının sözü­
onun kaburga kemiği.nden bir nü dinleyip yasakladığım ağaç­
'nisa' yarattı. Her ikiside tan yediğin için toprağın sana
çıplak olarak utanmadan bitirdiği diken ve çalı yiyecek­
bahçede dolaşmaktadır. sin' dedi.

52
Ademin Çocuklar1

Adam karısının adını Havva


B (hayatı olan) koydu ve Havva,
a pütün yaşayanların anası oldu.
p Rab, Adem ve karısı için
deriden kaftan yaptı ve onlara
3 giydirdi.
Ve Rab, Adem' i Aden bahçe­
sinden 'kendisinin içinden
alındığı toprağı işlemek için'
çıkardı.

B B Adem, 'Allah benzeyişinde',


a Kain ve Habil'in hakkında a erkek ve dişi olarak yaratıldı.
p hikayeyi içerir, aşağıda anlatı­ p Yaratılınca adı, 'Adam' oldu.
lacaktır. Adem, 930 yıl yaşadı.
4 5 (Bu kısım aşağıda özetlene­
cektir.)

b- Kur't1n 'da Adem


Adenı 'in Yaratılışı
"Bir zamanlar Rabb'in meleklere: 'Ben kupkuru çamur­
dan, değişken balçıktan bir insan (ve) 'yeryüzünde bir halife
yaratacağım ! ' demişti 129 • Onu düzenle(yip insan şekline koy­
du)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye
kapanın! 1 30 ' Melekler): 'Orada bozgunculuk yapacak, kan dö­
kecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih
ediyor ve seni takdis ediyoruz' dediler. (Rabb' in): 'Ben sizin
bilmediklerinizi bilirim' dedi."
İ simlerin Öğretilmesi
"Adem'e isimlerin tümünü öğretti, sonra onları meleklere
sunup: ' Haydi, doğru iseniz onların isimlerini bana söyleyin'
dedi. Dediler ki: ' Sen yücesin (Ya Rab); bizim senin bize öğret­
tiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, ha-

129
Bakara: 30.
130
Hicr: 28-29. Benzer ayet için bkz. Sad: 7 1 -82.
53
Güngör Karauğuz

kimsin (her şeyin iç yüzünü bilen, her şeyi yerli yerince yapan­
sın. (Allah) dedi ki: ' Ey Adem, bunlara onların isimlerini haber
ver. ' (Adem), bunlara onların isimlerini haber verince (Allah):
' Ben size, ben göklerin ve yerin gayplarını bilirim, sizin açıkla­
dığınızı ve içinizde gizlemekte olduğunuz şeyleri bilirim, de­
memiş miydim?' dedi."
Meleklerin Adem 'e Secdesi
"Meleklere: 'Adem'e secde edin' demiştik, hemen secde
ettiler: Yalnız İblis diretti, böbürlendi, nankörlerden oldu 131 • o
(İblis) cinlerdendi, Rabb'inin buyruğu dışına çıktı. Şimdi siz,
benden ayrı olarak onu ve onun neslini dostlar mı ediniyorsu­
nuz? Oysa onlar, sizin düşmanınızdır. Zalimler için ne kötü bir
değiştirmedir (bu. Dost olan Allah'ı bırakıp düşman olan şeytanı
ve zürriyetini dost tutmak!) Ben onları ne göklerin, yerin, yara­
tılmasında ve ne de kendilerinin yaratılmasında hazır bulundur­
dum; yoldan saptırıcıları (kendime) yardımcı tutmuş da deği­
lim 132 ')".
"(Allah) buyurdu: ' Sana emrettiğim zaman seni secde et­
mekten alıkoyan nedir?' (İbl is): ' Ben, dedi, ondan hayırlıyım.
Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın . ' (Allah) buyurdu:
' Öyle ise oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin de­
ğildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın ! ' (İblis) dedi: (Bari)
bana (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar süre ver.' (Al­
lah) buyurdu: ' Haydi sen süre verilmişlerdensin. Öyle ise' dedi,
beni azdırmana karşılık, and içerim ki ben de onlar(ı saptırmak)
için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra (onların)
önlerinden, 'arkalarından, sağlarından, sollarından onlara soku­
lacağım ve çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın ! ' (Al lah)
buyurdu: ' Haydi, sen yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık.
Andolsun ki onlardan sana kim uyarsa (bilin ki) sizin hepiniz­
den (derleyip) cehennemi dolduracağım. (Azdıran) sizler de,
size uyup yoldan çıkan insanlar da cehenneme gireceksiniz! 133 .'

131
Bakara 30-34. Benzer ayet için bkz. A'riif: 1 1 .
132
Kehf: 50-5 1 .
1 33
A'riif: 1 2- 1 8 . Benzer ayetler için bkz. Hicr: 30-39.
54
Ademin Çocuk/ar1
Adem 'in ve Eşinin Cennetten Kovulması
"Dedik ki: ' Ey Adem, sen ve eşin cennette oturun, ondan
dilediğiniz yerde bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yok­
sa zalimlerden olursunuz1 34 ! ' (Yine) dedik ki: ' Ey Adem, bu
(İblis), senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın, sizi cennetten çıkar­
masın, sonra yorulursun. Şimdi burada acıkmayacaksın, çıplak
kalmayacaksın. Ve sen burada susamayacaksın, kuşluk vakti
güneşi(nin ısısı)ndan etkilenmeyeceksin.' Nihayet şeytan ona
fısıldayıp: ' Ey Adem, sana ebedilik ağacını ve yok olmayacak
bir hükümranlığı göstereyim mi? dedi 135 .' "
"(Yine İblis onları kandırmak ve) onların kendilerinden
gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara
fısıldadı: ' Rabb' iniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz
de birer melek ya da ebedi kalıcılardan olursunuz diye sizi şu
ağaçtan men etti' dedi. Ve onlara: ' Elbette ben size öğüt veren­
lerdenim' diye de yemin etti. Böylece onları aldatarak aşağı
sarkıttı (onları) önceki mevkilerinden indirdi. Ağacı(n meyvesi­
ni) tadınca çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprak­
larını üst üste yamayıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rabb' leri
onlara ünledi: ' Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan
size apaçık düşmandır, demedim mi?' Dediler: ' Rabb'imiz biz
kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan
muhakkak ziyana uğrayanlardan oluruz1 36 ' "
"Derken şeytan onlar(ın ayağını) oradan kaydırdı, içinde
bulundukları (nimet yurdu)ndan çıkardı. (Biz de dedik ki):
' Birbirinize düşman olarak inin. Sizin, yeryüzünde kalıp bir
süre yaşamanız lazımdır 137 .' "

İblis, Cehennem ve Cennet


"Onlardan kim sana (İblis'e) uyarsa cezanız cehennemdir,
mükemmel bir ceza (size)! Onlardan gücünün yettiğini sesinle

134
Bakara: 35. Benzer ayet için bkz. A'riif: 1 9.
1 35 Tiihii: 1 17- 1 2 1 .
1 36 A'riif: 20-23.
1 37 Bakara: 36. Benzer ayetler için bkz. A'riif: 23-25.

55
Güngör Karauğuz

yerinden oynat; atlıların ve yayalarınla onların üzerine yaygara­


yı- bas; mal larda ve evladlarda onlara ortak ol (bunları haram
yoldan kazanmaya sevk et); onlara (çeşitli) va'dler yap; gerçi
şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey va'detmez. Benim (ger­
çek) kul larım(a gelince) senin onlar(ı kandırmağ)a gücün yet­
mez! 138 ' Vekil olarak Rabb'in yeter139 • (Ben, halis kullarımı
senin azdırmandan, vesvesenden korurum. Yahut: Doğru yol
ihlastır). Benim halis kullarıma karşı senin bir gücün yoktur.
Sen ancak sana uyan azgınlar(ı azdırabilirsin) ' . Cehennem o
(şeytana uya)nların hepsinin buluşma yerid ir. Onun yedi kapısı
vardır. Her kapıya, onlardan bir bölüm ayrılmıştır. (Şeytana
uymaktan, küfür ve isyandan) korunanlar ise cennetlerde, pınar
başlarındadırlar. (Onlara): 'Oraya esenlikle, güven içinde girin ! '
(denilir). Onların göğüslerindeki kini çıkarıp atmışızdır; (hepsi)
kardeşler olarak köşkler üzerinde karşı karşıya oturur (sohbet
eder)Jer. Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar
oradan çıkarılacak da değillerdir1 4 0.' "
"Adem, Rabb' inden bir takım kelimeler aldı (onlarla amel
edip Rabb' ine yalvardı, O da) bunun üzerine onun tevbesini
kabfıl etti. Şüphesiz O, tevbeyi kabfıl eden (kulunun günahından
geçen)dir, çok esirgeyendir1 4 1 ."

C. Adem 'den Önce Ademler Var �uydı?


Tevrat ve İncillerde 1 42 görüldüğü gibi, Kur'an da
Adem 'in herhangi bir canlıdan tekamül suretiyle değil, ancak
topraktan ve türünün ilk örneği olarak belli bir süre zarfında 1 43
yaratıldığını vurgu lamaktadır. Ama hep şu soru sorulagelmiştir
yıllar boyu. Acaba Ademden önce ademler var mıydı? Bu bağ-

138 Benzer ayetler için bkz. Siid: 7 1-85; Hicr: 40.


139
isrii: 63-65.
140
Hicr: 4 1-48.
141
Bakara: 37.
142
Habercilerin İşleri: 1 7:25-26.
143
İnsan: 1 .
56
Ademin Çocuk/an

lamda, İslami kaynaklarda, bu meselenin tartışılageldiği anla­


şılınaktadır.
İslam-dünyasında bu tartışmayı başlatan, Kur'an'daki Ba­
kara suresinde Adem ' in yaratılması ve özellikle: "Bir zamanlar
Rabb 'in meleklere: ('Ben kupkuru çamurdan, değişken balçık­
tan bir insan (ve) 'yeryüzünde bir halife yaratacağım! ' demiş­
ti144 " ayetinin yorumlanması teşkil etmiştir. Bu ayetteki �
' halife' kelimesi tartışmanın odak noktasını oluşturmuştur. Do­
layısıyla da "arzın, insanların hayatına elverişli şeraiti haiz
olmazdan evvel arzda idrakli bir mah!Ukun bulunmuş olduğuna
ve o mahlukun hayatına o zamandaki arzın evvelki vaziyetleri
muvafık ve müsait bulunduğuna işarettir. � tabirinin bu
manaya delaleti, mukteza-yı hikmettir145 " şeklinde genel
yorumlar yapılmıştır.
Böylece İslam bilginleri, Adem'den önce insan türlerinin
de olabileceği üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu kapsamda yuka­
rıdaki ve devamındaki ayetlerde1 46 sözü edilen Adem'in yeryü­
zünde fesat çıkarıp kan dökeceği konusunu, meleklerin nasıl
bildiklerini, alimler, üç ana başlıkta değerlendirmişlerdir:
a. Levh-i mahfüz yani olmuş ya da olacak her şeyin yazıl ı
olduğu ana kitap,
b. Daha önce yaratılmış Adem benzeri yaratıklar olabile-
ceği,
c. Cinler.
İsliim bilginlerinin yaptıkları bu yorumlar ile özellikle ' b '
maddesinin çıkarımı, hem Kur'an bilgilerinin v e hem d e bili­
min, bugün bize verdiği bilgiler çerçevesinde tam bir uyum
göstermektedir.

144
Bakara: 30.
145
Saidi Nursi 200 1 , 203.
146 Bakara: 30-3 1 .

57
Güngör Karauğuz

il. Avcı, Toplayıcı Topluluklar


a- Primat, Honıinid ve Arkaik Homo Sapiens
Şimdi bu konuyu, antropoloj inin bize sunduğu bilgiler
çerçevesinde, ana hatları ve anlaşlabilir bir tarzda sizlere aktar­
maya çalışayım. Antropoloj i, yeryüzündeki ilk hominidlerin -
yani idrakli mahlukların- yapıları, yaşam süreçleri ve bölgeleri
hakkında doyurucu bilgiler sunar. Yani antropoloj i, hem primat­
ları ve hem de hominidleri incelenirken yeryüzündeki diğer
omurgalı canlıları da Paleozoik, Mesozoik, Senozoik olarak üç
ana çağ altında inceler. Bu çağlar da kendi aralarında devirlere
ayrılmıştır. Antropologların daha çok Senozoik çağ, ilgi alanları
içine girer. Çünkü bu çağ, Tersiyer dönem beş ve Kuaterner
dönem iki olmak üzere alt devirlere ayrılmıştır. Tersiyer dönem
içinde ilk devir olan Paleosen devir (65-54 milyon yıl) primat
öncesi çeşitli küçük memelilere ait fosil kalıntılarının örnekleri­
ni içermektedir. İlk antropid fosiller Oligosen devirde (36-23
milyon yıl), karmaşık beyin yapısına sahip ve kuyruksuz olan
Hominoidler de Miosen devirde (23-5 milyon yıl) yaygın halde
yeryüzünde görülmeye başlar. Burada anlatılacak bilgi lerin bir
özeti için 'Jeoloj ik Zaman Çizelgesi' tablosuna bakılabilir.
İşte bizim yukarıda sözünü ettiğimiz - idrakli mahluklar­
dan- hominid türlerden bir grup Miosen devirde ( 1 6-8 milyon
yıl önce) görülen Afrika ve Avrupa'da görülmüş Dryopitek ve
Ramapitek (görüldüğü dönem: 7.5-8 milyon yıl) i le Geç Miosen
devirle birlikte Pliosen devirde de (5-2 milyon yıl) yaşamış
Australopithecus olarak adlandırılan türdü. Bu canlılardan
Australopithecus (3- 1 milyon yıl) türleri iki ayak üzerinde dike­
lebiliyor ve yürüyebilme yeteneğine sahip olup, beyinleri de
diğer iki türe göre (450-550 cm3 ) irileşmişti. Bu türün, kazmak
için sivrittiği bazı hayvan kemikleri ele geçmiştir.

58
Ademin Çocuk/an

Yine Pliosen devirde yaşamış olan diğer bir canlı türü,


600-700 cm3 beyin kapasitesine ve yaklaşık 1 80 cm boya sahip
olan Homo Habilis (görüldüğü dönem: 2- 1 ,6 milyon yıl)'tir. Bu
canlı türü, doğal olarak bir kayadan kopmuş taş çekirdeğini,
yontup işlemek suretiyle yaşamında farklı işlerde kullanmıştır.
Dolayısıyla onun ürettiği Oldowan aletler, avcılık ve toplayıcı­
lığa yard ımcı olmuştur.
Alt Pleistosen ya da Alt Paleolitik çağda yaşamış bir canlı
türü 1 .000 cm3 beyin kapasitesine sahip olan Homo erectus
(görüldüğü dönem: 1 .8-1 m ilyon yıl) da Acheulian/Aşölyen alet
teknolojisiyle kaya çekirdeklerinden ürettiği çeşitli aletlerle
avcılık ve toplayıcılık yapıyordu. Ürettiği aletlerle örgütlü av­
lanma becerileri Oldowan aletlere göre daha karmaşık idi ve
ürettikleri taş aletler filleri, atları, gergedanları ve dev babunları
avlama becerilerini de artırmıştı. Nice yakınlarındaki Terra
Amata'da yapılan kazılarda bu türün avcılık, balıkçılık ve top­
layıcılık yaptıkları bilinir. Hatta Terra Amata başta olmak üzere
İspanya'daki Torralba ve Ambrona'da Homo erectus'un ateşi
kontrol altına aldığı görülmüştür. Dolayısıyla artık bu canlı türü,
yemek pişiriyor ve ateşle ısınabiliyordu;
Orta P leistosen ya da Orta Paleolitik çağın son dönemleri
boyunca yaşamış hemen hemen modern insanın beynin kapasi­
tesine yakın beyne sahip (modern insan beyni yaklaşık 1 3 50
cm3 ) arkaik Homo sapiens türler, Avrupa'da görülmeye başlar.
Yine bu devirde Almanya'nın Duesseldorf yakınlarındaki
Neander vadisindeki Feldhofer mağarasında ilk kez keşfedilmiş
olan Neandertaller (görüldüğü dönem: 220.000-3 5 .000 1 47)
Würm buzulu başlangıcında yeryüzünde görülmeye başlar.
Yeryüzü artık soğuktur ve bu canlı türleri kendi lerini soğuktan
korumak amacıyla giysi giymiş, önceki türlerden daha karmaşık

147
Ersebük 2003, 20.
59
Güngör Karauğuz

aletler üretip, ren geyiği, mamut ve gergadan avlamışlardır.


Aynca Neandertal türün burun yapısı, döneminde hüküm sür­
mekte olan soğuk iklime karşı geniştir ve bu durum onun vücu­
du için havayı ısıtmasına ve nemlendirmesine imkan sağlamış­
tır.

Beyin kapasiteleri 1 .400 cm3 aşkın olan Neandertallerin


geliştirdikleri alet teknolojisi Musteriyen olup, bu canlı türü
ölülerini hoker tarzında gömmüştür. Neandertaller yeryüzünde
arkaik Homo sapiens ile birlikte yaşarken -tıpkı yukarıda say­
dığım diğer canlı türleri gibi- birden bire yeryüzünden kaybolup
nesillerinin kesildiği görülmektedir. İşe tam bu sırada

Konya Çatalhöyük Neolitik Dönem Evinin İç Yapısı

60
Ademin ÇocuklaTI

Adem ile Havva 'nın Cennetten Kovulması


Falname (Topkapı Sarayı Müzesi)

61
Güngör Karauğuz

Jeolojik Zaman Çizelgesi


Cai! Dönem Özellikleri
4 Milyar Yıl Önce Hayatın Başlangıcı
İlkel Arkeolozovik
Zaman Tek (protozoa) ve Çok
3.5 Milyar Yıl Önce
Proterozoyik (metazoa) Hücreliler

Kambrian
570 Milyon Yıl
Önce

Ordovisian
500 Milyon Yıl
Önce

Silurian Balıklar, amfıbiyanlar


430 ./'1 ilyon Yıl (hem karada hem de suda
ünce yaşayabilen canlılar) ve
Paleozoik ilkel sürüngenler
(Birinci Zaman) Devonian
395 Milyon Yıl
Önce

Karboniferus
350 Milyon Yıl Önce

Permian
280 Milyon Yıl Önce

Triassik
230 Milvon Yıl Önce
Jurassik
1 80 Milyon Yıl
Önce Dinazorlar

Mesozoik
(İkinci Zaman)
Kretasiyen
1 3 5 Milyon Yıl
Önce

62
Ademin Çocuk/art

1 -Tersiver Kuşlar ve Memeliler

Primatlar:

a- Paleosen Kuzey Amerika ve Avru-


65 Milyon Yıl Önce pa birbirine yakındı ve
bir kara parçasıyla birle-
sivordu.

Orta Eosen'de Kuzey


Senozoik Amerika ile Güney Ame-
(Üçüncü Zaman) b- Eosen rika küçük bir su parça-
54 Milyon Yıl Önce sıyla birbirinden ayrılmış
olup, Amerika'nın Avru-
pa ve Afrika ile arasında-
ki mesafe açılmıştır.

Yeryüzünde uzun dönem


sürecek soğumalar baş-
lamış ve bu dönemin tek
c- Oligosen
primat fosili: Afrika'nın
36 Milyon Yıl Önce
Fayum Bölgesi'nde ele
geçmiş olan
Aegyptooithecus 'tur.
Hom inidler:
a-Dryopithecus
b-Ramapitekhus

Görü ldüğü Yerler: Yuna-


nistan'ın kuzeyi, Maca-
ristan, Türkiye, Çin.
d- Miyosen
Yeryüzünde soğuma artar
23 Milyon Yıl Önce
ve geniş ormanlar otlak-
!arla bölünür.
Kıtalar hemen hemen
bugünkü şekline almaya
başlar.
Afrika i le Avrasya ara-
sında kara bağlantısı
oluşur.

63
Güngör Karauğuz

Australonithecus
A. Aferensis
A. Africanus
A. Robustus
A. Boisei
A. Anamensis
A. Bahrelgazalia
Görüldüğü Yerler: Doğu
ve Güney Afrika.

Bu dönem canlıları:
e- Pliosen a- Bipedalizim (iki ayak
5 Milyon Yıl Önce üzerinde yürümeye adap-
tasyon)
b-Hepçil beslenmeye
uyum
c-Büyüyen beyin kapasi-
tesine sahiptir.
Homo Habilis
(Becerikli Adam)
2 .4-1 .6 milyon yıl
a. İlkel aletler üretmiştir.

Görüldüğü Yerler: Afrika


2- Kuaterner Austropithecus

a- Pleistosen Homo Erectus


( 1 .8 milyon yıl- 1 milyon
2 Milyon Yıl Önce yıl)
Alt Pleistosen ( 1 .8 a- Acheulien teknoloj isi
milyon yıl-700.000) ile daha karmaşık aletler
üretmiştir.
b-Avcılık ve toplayıcılık
üzerine temellenen bir
yaşamın ilk örneklerini
vermiştir.
c- Ateşi kontrolleri altına
almışlardır.
d- Orgazine avcı toplu-
luklardır.

Orta Pleistosen Görüldüğü Yerler: Afri-


(700.000- 1 25.000) ka, Avrupa, Asya
64
Ademin Çocuklar1

Neandertaller
Dördüncü Zaman (İ.Ö. 1 30.000-35.000)
a- Bilinen en eski mezar
adeti bu canlılarla ortaya
çıkar ve ölülerini hoker
tarzında gömerler.
b-Neandertal kültünde
ayının ayrı bir yeri vardır.
c-Bazı Neandertaller
kanibalisttir.
d- Musteriyen adı verilen
taş işleme endüstrisini
yaratmış ve çeşitli aletler
yapıp bunları kendinden
sonra gelen nesillerine
aktarmışlardır.
e- Ateşi etkin ve sürekli
bir şekilde kullanmayı
geliştirmişlerdir.
Üst Pleistosen Görüldüğü Yerler: Batı
( 1 25.000-1 0.000) Avrupa, Afrika, Asya

Arkaik Homo Sapiens


(Yaklaşık 40.000-35.000
yıl önce)
a-Bipedal
b-Hepçil (omnivor)
c- Oldukça büyük ve
karmaşık beyin
ci- Konıısmrı ,ı ; J i

b- Holosen
i.ö. 1 0.000

arkaik Homo sapiens (İ.Ö. 40.000) Musteriyen tekniğinden


daha hızlı olarak yonga-çekirdek yöntemi ile en az on beş kat
daha kesici aletler üretiyor ve ürettiği bu aletlerle mamut, bizon,
yabanıl at, ayı, gergedan, yaban sığırı, yaban domuzu ve ren
65
Güngör Karauğuz

geyiği avlayabil iyordu. Artık her şey standartlaşmıştı sanki ve


fabrikasyona dönüşmüştü. Ürettikleri aletler içinde kemikten
bıçaklar, çiviler, gözlü iğneler ve balık kancaları önemli bir yer
tutar. Ayrıca iplerle dikilmiş çeşitli giysiler giymişlerdir artık.
Mezolitik çağla birlikte Güneybatı Avrupa'da kutup hay­
vanları yok olmuş hatta ren geyikleri de kuzeye doğru çekilmiş­
ti. Avlanan etler bozulmaması için tuzlanıyor ve evcilleştirilmiş
olan köpek, avlanan avı getiriyordu artık .
Günümüzde i lk, orta ve liselerde okutulan sosyal bilgiler
ya da tarih ders kitaplarında, arkeologlarca keşfedilmiş
Paleolitik-Neolitik çağa ait yerleşmelerdeki arkeolojik buluntu­
lardan yola çıkılarak eskiçağ toplum yaşantısının bilgisayar
ortamında rekonstrüksiyon denemeleri yapılmaktadır. Ancak bu
denemelerden, bu . ders kitaplarında fotoğrafı verilen bir insan
modelini çıkarmak güçtür. Zaten çıkarılan insan modeli de vah­
şi, kaba saba, saç ve sakalı birbirine karışmış pejmürde bir tip­
tir. Böyle bir insan modeli verilmekle aslında öğrencilere 'nasıl
düşünmeleri gerektiği' öğretilmektedir. Oysaki yapı lması gere­
ken, sadece bu dönem insanının ürettiği eserleri görsel manada
vermek gerekir. Böylece öğrenci daha geniş manada düşünebi­
lecektir. Bu kapsamda öğrenciye 'nasıl düşünmesi gerektiği
değil', 'sadece düşünmesi gerektiği' öğretilecektir: Şüphesiz bu
davranış şekli öğrencilerde üretkenliği artıracaktır. Dolayısıyla
'düşünmeyi' ama ' sadece düşünmeyi' yeniden öğrenebilirsek,
işte, ilerlememiz ve 'süper güç' olmamız o zaman çok yakındır!
Sırası gelmişken şunu da ifade etmeliyim ki pejmürde
tasvir edilen Neolitik dönem insanları yemeklerini yerken çatal,
kaşık kullanıyor hatta obsidien ile kemikten imal ettiği ustura
ile de traş olabiliyordu 1 48 • Yani bunlar bizim gibi insan lardı,
yalnızca ellerindeki imkanları kendilerine yetecek oranda olup,

Sevin 2003, 69.


148

66
Ademin Çocukları

o kadarını kullanabiliyorlardı ve dönemlerine göre oldukça i leri


topluluklardı.

b- Mağara Sanatı
Arkaik Homo sapiens artık bu ürettiği aletlerin yanında
bir sanat vücuda getiriyordu mağara duvarlarına çizdiği resim­
lerle. Bu resimlere Avrupa ve Türkiye gibi bugün dünyanın
çoğu bölgesinde rastlamak müıTikündür. Anadolu'da özellikle
boyama, kabartma ve kazıma teknikleriyle mağara duvarlarına
işlenmiş av ritüelleriyle alakalı dağ keçisi ile öküz resimleri
Beldibi, Öküzini (Antalya), Yazıl ıkaya, Kurbanağa (Kars), Pa­
lanlı, Keçiler (Adıyaman) mağaralarında görülmüştür.

c- Din ve Kültür
Neandertallerle birlikte ilk kez bazı kültürel değişiklikler
ortaya çıkar. Bu tür, ilk kez bir ölü ritüeli geliştirir. Onlar yaşa­
dıkları mağara ya da mekanlarda açtıkları çukurlara ölülerini,
mezara, yana yatırarak, hoker tarzında gömmeye başlar. Ayrıca
cesedin yanında da bazı hayvan kemikleri ile kırmızı aşı boyası
izleri görülmüştür.
Fransa'daki Regourdou adlı mağarada, Neandertallerin
avladıkları ayıların kafataslarını 1 49, mezarda ölünün üstüne yığ­
dıkları ve Kuzey Irak'ta Şanidar mağarasında keşfedilen otuz
beş yaşındaki bir erkeğe ait bir mezar içinde, en az sekiz tür
çiçeğin fosi lleşmiş polenlerine rastlanmıştır.

149
Campbell 1 992, 4 1 7.
67
Güngör Karauğuz

Neolitik Dönem (İ. Ö. 8.000-5.550) İnsanının Kullandığı Kaşık, Çatal


ve Kemer Tokaları

68
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

"Onlara Adem 'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku!"


Maide: 27
1- İLK ÜRETİCİ ve
İLERİ Ü RETİCİ T OPLUMLAR

Adem'in iki oğlundan biri olan Habil'in çoban, Kabil ' in


ise çiftçi olduğu sonucu çıkar Tevrat'taki bilgilerden 1 50 . Buna
karşın Kur'an'da onların ne işle meşgul olduğu noktasında bilgi
kırıntısı olacak bir ipuçu olmadığı gibi, onların isimleri dahi
geçmez. Şüphesiz Adem' in yeryüzünde hakim olduğu dönem,
yerleşik hayata geçip tarım ve hayvancılığın yapılageldiği bir
evre olmalıydı. Çünkü Allah, Adem ' i İblis'in kandırması sonu­
cunda, başına gelecekleri şöyle haber vererek onu uyarmaktadır:
"(Yine) dedik ki: 'Ey Adem, bu (İ blis), senin ve eşinin
düşmanıdır. Sakın, sizi cennetten çıkarmasın, sonra yorulursun.
Şimdi burada acıkmayacaksın, çıplak kalmayacaksın. Ve sen
burada susamayacaksın, kuşluk vakti güneşi(nin ısısı)ndan etki­
lenmeyeceksin 1 5 1 ."'
Bu ayetlerde Adem'e cennetten çıktığı anda yorulacağı,
didineceği, çalışacağı, ümitle bekleyeceği, kederlere boğulacağı
ve daha pek çok betbahlıklara uğrayacağı 152 dolayısıyla da ha­
yatın dört temel ihtiyacını temin etmek zorunda kalacağı vurgu­
lanıyor 153 :
a-Y eme için ekmek,
b- İçmek için su,
c- Giyinme için giysi,

1511
Tekvin: 4:2.
1 11
Taha: 1 1 1- 1 1 9.
152
Kutup, c. 1 0, 83.
153
Krş. Tekvin: 3: 16-19.
71
Güngör Karauğuz

d- Barınma için ev 1 54 •
Görüldüğü gibi, bir insanın yeryüzünde yaşamını idame
ettirebilmesi için, bütün bu eylemleri gerçekleştirmesi gerek­
mektedir ve Adem de böyle yapmıştır, cennetten çıktıktan son­
ra. Toprağı işleyip yorulmuş, yani tarım ve hayvancılıkla uğ­
raşmış, ekmeğini taştan çıkartmıştır.
Şunu da söylemek gerekir ki -yukarıda 'avcı, toplayıcı
topluluklar' bölümünde genel hatlarıyla izah edilenler karşılaş­
tırıldığında-, yeryüzü, Adem ve sonraki nesilleri için tüm şartla­
rı taşır durumdadır artık.
Hatta yeryüzünde konutlar inşa ediliyor, tarım ve hayvan­
cılık yapılıyordu Neolitik ve hemen ondan sonraki çağda.

A- Neolitik ve Kalkolitik Çağ


Bu dönem, Batılı arkeologlarca metodolojisi ortaya konup
sistemleştirilerek Neolitik (neos+lithos=yeni/cilalı taş) çağ (İ.Ö.
8 .000-5500) olarak isimlendirilmiştir ('Anadolu'da Prehistorik
Çağlar' tablosuna bkz). Özellikle Anadolu ve Mezopotamya' da
köyler kuruluyor ve günümüz medeniyetinin temelleri atılıyor­
du. Yani geçici yerleşmelerden, yerleşik köy yaşantısına, avcı­
toplayıcı ekonomiden, tarım ve hayvancılık ağırlıklı besin eko­
nomisine ilk adımlar atılıyor ve bir ticaret ağı kurularak gelişi­
yordu.
Neolitik çağın Akeramik ('Anadolu'da Prehistorik Çağ­
lar' tablosuna bkz.) olarak adlandırılan ilk dönemlerinde insan,
çanak çömlek yapamasa da, erken Neolitik' de genellikle

1 54 Mevdudi 1 99 1 , c.3, 28 1 .

72
Ademin Çocuk/art

Mezopotamya ve Anadolu' da Prehistorik Çağlar


Alt Paleolitik Homo Hiibilis
2 Milyon- 1 40.000
Homo Erectus
Paleolitik Orta Paleolitik
(Besin Toplayıcılığı i.ô. 1 40.000- Neandertaller
Dönemi) 40/30.000

Üst Paleolitik
i.ô. 40.000- 1 0.000 Arkaik Homo Sapiens

Çakmak taşı, obsidien


ve mikrolit denen küçük
taş aletler üretildi.
Mezolitik
i.ô. 1 0.000-8.000
(Epipaleolitik)
Bu çağın son evrelerin-
de tahıl üretim süreci
başlatıldı.
Akeramik Neolitik A-
B-C olarak üç evrede
değerlendirilir.
Akeramik (Pre
Pottery - Çanak Evler genel likle yuvar-
Çömleksiz Evre) lak ya da dikdörtgen
i.ô. 8000-7000 planlıdır.

Neolitik Bakır ilk kez işleme


(İlk Köy Toplumları tutulur.
İlk Üretimcilik Döne- Evler düz damlı olup
mi) evlere giriş çatıdan
Erken Neolitik verilmiştir.
Genel Özellikler i.ô. 7000-6500
Ana tanrıça heykelcik-
Doğal barınaklar yerine !eri yaygındır.
konutlar inşa edilir. Evlere giriş kapıdan
verilmeye başlanmıştır.
Yerleşik köy yaşamına ve
avcı toplayıcı ekonomi- Geç Neolitik Avcılık gerilemiştir.
den tarım ve hayvancılık i.ô. 6500-5500 Kutsal alanlar unutula-
ağırlıklı besin ekonomi- rak ev tapınımları önem
sine geçilir. kazanmıştır.
Ana tanrıça heykelcik-

73
Güngör Karauğuz

!erini yapımı artarak,


heykelciklerin
kuçağında erkek çocuk
yapımı artmıştır.

Kuzey Mezop otamya:


Hassuna Kültürü

Kuzey Mezop otamya:


Ha laf Kültürü
Kalkolitik İ.Ö. 5600-5000
Erken Kalkolitik
(Gelişkin Köy Dönemi
i.ö. 5500-4500
İleri Üretici To p luluk- Gü ney Mezo p otamya:
lar) Ubeyd Kültürü
İ.Ö. 5000-4300
Genel Özellikler Güney Mezop otamya:
Saban tarımda kullanıl- Uruk Kültürü
maya başlar. İ.Ö. 3500-3000

Nüfus ve yerleşim yerle-


rinin sayısı artmıştır.
Mezopotamya'da
Geç Kalkolitik Sumer kultürünün
Mezopotamya' da sulu i.ö. 4500-3000 temelleri atılır.
tarımın adımları atılmış-
tır.

Önce bakır sonra bakır ve


arsenik alaşımından
çeşitli aletler yapılmaya
başlanmıştır.
Megaron tipi yapılar
yaygındır.

Ana tanrıçayı sembolize


İlk Tunç eden mermer idoller
(İlk Devletler) yaygınlaşmıştır.
İlk Tunç 1
Erken Kafkasya, Kura
i.ö. 3200/3000-
Genel Özellikler Aras, Kirbet Kerak,
2700/2650
Karaz ve Doğu Anadolu
Bakır ve kalayın karışımı Erken Tunç Çağı adı
ile tunç elde edilmiştir. verilen kültür yayıldı.

74
Ademin Çocukları

Güney Mezopotamya' da Mezopotamya:


Sumer, Akad; güneybatı- Cemdet Nasr:
da Elam; batıda Mısır piktografik yazı
gibi devletler ortaya
çıkmıştır. Güney Mezopotamya:
Er Hanedan Dönemi
Er Hanedan 1
(İ.Ö. 2900-2650)
Çömlekci çarkı kulla-
nılmaya başlandı.
İlk Tunç 2
Devletleşme sürecinde
İ.Ö. 2700/2650-
ilk adımlar atıldı.
2500/2400
Er Hanedan i l =
Mesilim Çağı (İ.Ö.
2650 - 2550)
Güçlü yönetici sınıflar
ortaya çıkmaya başlar.
Anadolu birbiriyle
mücadele eden pek çok
beylik tarafından payla-
şılır.
İlk Tunç 3
Köylerden kentlere
i.ö. 2500/2400-2000
göçler başlar ve Anado-
lu devletleşme sürecine
girer.
Dört tekerlekli arabalar
kullanlmaya başlar.
Er Hanedan III
(İ.Ö. 2550-2300)

monocrom/tek renkli kaplar üretebiliyordu. Hatta bu dönemde


insan, saz ve çamurdan duvar örebi liyor ve çamura saman katıp
kerpiç yapabi liyordu.
Tarım ilk kez Yakındoğu'da ve onun sınırları içinde bu­
lanan yerleşmeler arasında eş zamanlı olarak yapılmaya başlan­
dı. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi buğday, arpa, yulaf,
çavdar ve baklagillerin üretimi noktasında tarımda da başrolü

75
Güngör Karauğuz

oynuyordu. Avrupa bu konuda geriydi ve hala Paleolitik çağı


yaşıyordu 1 55 .
Neolitik çağın hemen akabinde Kalkolitik (Khal­
kos+Lithos) çağda yiyecek üretimi ve köy yaşantısı giderek
daha organize olarak bugünkü kasaba büyüklüğünde yerleşme­
lerin sayısı ve buna bağlı olarak nüfus artmıştır. Avcılık azalmış
ve tarım daha modern şartlarda yapılır duruma gelerek saban da
kullanıma girmiştir artık ('Anadolu'da Prehistorik Çağlar' tab­
losuna bkz).

a- Ticaret
Bu dönem ticaretini volkanik arazilerde bulunan ve
obsidien adı verilen yanardağ lavlarının soğuduktan sonra olu­
şan doğal bir cam türü belirliyordu. Bu cam ti.irü kesici, kazıyıcı
alet ve silah yapımında kullanılan ham madde idi. Dolayısyla bu
maddenin ticareti Neolitik çağın ekonomisini belirliyordu.
Anadolu'da obsidien yatakları Bingöl, Nemrut, Süphan,
Ağrı, Kars ve Erzurum bölgelerinden, Orta Anadolu'daki Hasan
Dağı, Acıgöl, Çiftlik ve Tepecik gibi merkezlerden bilinmekte­
dir. Arkeometrik analizlerle obsidienlerin hangi volkanik arazi­
den elde edildiği tespit edilebilmektedir. Bu tespitlerin ışığında
Doğu Anadolu obsidienlerinin Zagros Dağları ve Suriye civarı­
na, Orta Anadolu obsidienlerinin ise Kıbrıs ve Filistin'e sevke­
dilmesiyle bir ticaret ağının geliştirilmiş olduğu görülür.

b- Sanat ve Yazı
Paleolitik dönemde mağara duvarlarına kazınan ve belki
mitolojik olayların ve günlük yaşamdan sahnelerin olduğu re-

155
Lichler 2005.
76
Ademin Çocukları

simler artık evlerin duvarlarını süslüyordu. Bu duvar resimleri


içinde ve Hasan Dağı'nın lavlarının üzerine püskürdüğü belki
Çatalhöyük'ün yerleşim planının ve çeşitli av sahnelerinin gös­
terildiği panolar en çok tanınanıdır.

Neolitik insanının, Mısır ve Mezopotamya' dan bilinen


hiyeroglif yazısının ön taslak yazı şekillerini geliştirmiş olabile­
56
ceği hala geçerliliğini korumaktadır1 • Eğer bu yorumlar yakın
gelecekte ispatlanabilirse, insanın duygu ve düşüncelerini,
Sumer yazısından yaklaşık dört bin sekiz yüz yıl önce yazıya
geçirdiği rahatlıkla söylenebilcektir.·
f; .

I! , ;:
ı; .

İnsanının Elinde Orak, Belinde Leopar Derisinden


Bir Aksesuarın Bulunduğu Duvar Panosu (Neolitik Dönem)

c- Din ve Kültür
Neolitik dönemde kutsal mekanlar, hem evlerin içlerinde
hem de mekan dışı alanlarda bağımsız yapılar şeklinde görülür.
57
Özellikle Şanlıurfa yakınlarındaki Göbeklitepe buluntuları1
göz önüne alındığında, önemli bir kutsal alan/tapınak (hypetral
temenoi) ve buradaki 'T' şekilli dikilitaşlar insan biçimleri ola-

156 Schmidt 2007, 246 vd.


157 Schmidt 2007.
77
Güngör Karauğuz

rak karşımızda durur. Şimdiye kadar kırk üç adet keşfedilmiş bu


dikili taşlar üzerine, kabartma tekniğiyle boğa, tilki, yaban do­
muzu, Asya eşeği, koyun, böcekler, örümcek, turna ve yılan
motifleri işlenmiştir.
Bu dönem insanları ölülerini evlerinin sekileri altına
hoker tarzında158 ve kafataslarını bedenlerinden ayırıp, kafatası­
m çamurla sıvayıp, göz oyuklarına da renkli taşlar ile deniz
kabukları yerleştirerek gömüyordu 159 • Burada yeri gelmişken
hemen belirtmeliyim ki Kabil'in Habil'i öldürdüğü sahne,
Kur'an'dan okunduğunda, henüz ölen birinin gömülmesinin bu
iki kardeş tarafından bilinmediği sonucu belki çıkarılabilir1 60 .
Ancak anlatılan · olay genel olarak değerlendirildiğinde, hem
Habil'in hem de Kabil ' in ölümü, öldükten sonra hesaba çekile­
ceğini yani 'cennet' ve 'cehennem' kavramlarını bildikleri so­
nucu da çıkmaktadır. Durum böyle olunca burada, karganın
cesedi gömme noktasında Kabil'e örnek olması hadisesi, zan­
nedersem başka bir şeyi -belki de öldiirmeden sonraki panikle­
me anındaki ruh halini- anlatmada kullanılmaktadır.
Neolitik dönem insanları şüphesiz başlangıçta hayvan
şeklinde yaptıkları bazı heykellere tapmakla birlikte, verimlilik
ve bereket kültünün sembolii olduğuna inandıkları ' ana tanrıça'
heykelciklerine de tapıyorlardı. Bu heykelcikler genellikle gö­
ğüs, kalça ve cinsel organları abartılı bir şekilde yapılıyordu.
Dolayısıyla bu dönemde, boğa ve başka hayvanlara tapınım söz
konusu olmakla birlikte, politeizmden çok sadece 'ana tanrıça'
etkisi altında bir inaç sisteminin varlığından şimdi lik
sözedilebilir. Ana tanrıça kültü, tüm Önasya'da baskındır ve bu

15"
Todd 1 976; Mellaart 2003.
159
Schmidt 2007, 43.
160
Maide: 3 1 .
78
Ademin Çocuklar1

Kabil'in Habil'i Öldünnesi


Falname (Topkapı Sarayı Müzesi)

79
Güngör Karauğuz

kült Neolitik'ten itibaren Roma dönemine kadar 'Matar, Manga


Mater, Kubaba, Kubile, Kuvava, Kybele' adlarına bürünerek
Anadolu'da da tapımında ilgi görmeye devam edecektir. Hatta
bugün bilerek ya da bilinmeyerek Anadolu kızlarının isimlerin­
de 'Sibel' adıyla yaşamaya devam ettiği gibi.

Ana Tanrıça (Neolitik Dönem)

II- Çiviyazılı Belgelerde Adem'in İki Oğlu


Habil ile Kabil hakkında ilk bilgiler, Sumer edebiyatında
'Emeş ile Enten Kardeşler' başlığıyla adlandırılmış bir efsanede
geçer. Efsaneye göre Enlil, çoban Emeş ile çiftçi Enten adlı iki
kardeşi yaratır ve onlara özel görevler verir.

"Enten dişi koyunlara kuzulara, dişi keçilere oğlaklar doğurttu.


İnek ve buzağıyı çoğalttı, kaymağı ve sütü bollaştırdı.

80
Ademin Çocuklar1

Emeş ağaçları ve tarlaları var ett/6 1 ."


Ama çok geçmeden bu iki kardeş kavgaya tutuşur ve du­
rum Enl i l ' in huzurunda çözüme kavuşturulmaya çalışılır. Efsa­
ne Emeş'in zaferiyle son bulur.

"Ey Enli/ baba, bana bilgi verdi, bol su getirdim.


Çiftlik üstüne çiftlik koydum, ambarları tepeleme doldurdum.
Şimdi tarladan bi 'haber olan Emeş,
Benim baş kudretime, kuvvetime el uzatıyor162. "

Habil ve Kabil ile ilgili Sumer edebiyatında anlatıla­


gelmiş diğer bir mit de 'İ nanna Çiftçiyi Tercih Eder' başlıklı bir
efsane 1 63 olmakla birlikte, 'Sığır ve Tahıl' efsanesi konumuza
daha uygun düşmektedir. Efsane; sığır tanrısı Lahar ve
kızkardeşi tahıl tanrıçası Aşnan üzerine kurgulanmıştır. Enlil,
Dulkug'da yaratılmış olan bu iki kardeşi buradan -belki de
yeryüziine- indirmiş ve onlara burada ağıl ve ev kumuştur:

"Lahar için ağıl kurdu.


Anşan için bir ev kurdular.
Saban ve boyunduruk armağan ettiler ona.
Lahar ağılında cömertliklerini çoğaltan bir çobandır.
Anşan ekinlerin ortasında,
İ çten ve eli açık bir bakiredir1 6.J." ,

1 6 1 Kramer 1 999, 98-99.


1 62 Kramer 1 999, 99.
1 63 Kramer 1 999, 1 78- 1 8 1 .
164
Kramer 1 999, 1 05 .
81
Güngör Karauğuz

Ama herşey yolunda gitmez ve iki kardeş sarhoş oldukları


bir anda kavgaya tutuşup birbirlerine karşı kendilerini üstün
göstermeye başlar. Durumu çözmek yine Enli! ve Enki'ye düş­
müştür.
Eskiçağ belgelerinde ve özellikle Hititler tarafından ka­
leme alınmış 'Appu ve İki Oğlu' masalı 1 65 Adem' in çocukları
noktasında bize ipuçları sunmaktadır. Masala göre Appu 'nun
adları ' İyi' ve ' Kötü' olan iki oğlu dünyaya gelir. Çocuklar
büyür ve baba evinden ayrılırlar. 'Kötü', ' İyi' isimli kardeşini
kıskanmaktadır ve bazı entrikalarla onun elindeki malı kendi
zimmetine geçirmeye çalışır. Kardeşler babasının mallarını
bölüşür ama malın kötüsü ' İyi' isimli kardeşe düşer. Olayın
çözülmesi güneş tanrısının huzuruna arz edilir 1 66 •

7 . [(DA)]M MAp-pu .SUm-re-es-ki-wa-an da-a.:.is ITU. 1 KAM


ITU.2 K [(AM )]
s . [IT]U.3KAM ITU.4KAM ıTu. sKAM ITU. 6 KAM 1Tu.1KA M
ITU.8KAM ITU.9KAM p[a-it]
9. nu [(IT)]U. ıoKAM ti-ia-at nu-za DAM MAp-pu
DUMU.NITA-an ha-as-ta
1 0. MVN VS [iJMME]DA-as-za DUMU.NITA-an kar-ap-ta
na-as-sa-an MAp-pu
v v

1 1 . gi-nu-wa-as ha-la-is MAp-pu-us-za DUMU.NITA-an


du-us-ki-is-ki-wa-an
1 2. da-a-i[S] na-an ku-un-ki-is-ki-u-wa-an da-a-is
1 3 . nu-us-si-is-fa-an fa-ni-iz-zi lam-an L üHUL-lu da-a-is

165
Siegelova 1 97 1 .
ı<>ıi Karauğuz 200 1 , 206-207.
82
Ademin Çocuk/an

1 4. ku-u-wa-pi-[(si a)]t-t[(a)-aS]-m[i-i] s DINGIRM Es_as


NİG.SI.SA-an
1 5. KASKAL-an U-[UL e-ep-pir (nu-za)] LiJHUL-/u
KASKAL-an har-ki-ir
1 6. nu-us-si-i[s-fo-an L üHUL-llu SVM�an e-es-du
1 7. ta-a[(-an-za nam-m)a DAM MAp]-pu Sıtm-re-es-ki­
wa-an da-a-is
1 8 .l[TU.lOKAM ti-i]a-at nu-za MVNVS-za
T
DUMU.NI A-an ha-as-ta M U Nu s UMMEDA-as-za
1 9.[DUMU.NITA-an kar-a]p-ta nu-us-si-Mn
NİG.SI.SA-an SVM-an da-is
20. [(pa-id)-du-wa-ra-a]n-fa-an NİG.SI.SA-an SVM-an
hal-ze-d-fa-an-du1 61

7. Appu'nun karısı gebe kalmaya başladı. B irinci, ikinci,


8. üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci
(ve) dokuzuncu ay geçti.
9. Onuncu ay girdi ve Appu'nun karısı erkek çocuk do­
ğurdu.
1 O. Dadı(sı) çocuğu (annesinin kuçağından alarak) kaldır­
dı ve Appu'nun
1 1 . diz(ler)ine yatırdı. Appu (da) oğlunun (doğduğuna)
sevinmeye
1 2. ve (çocuğu) avutmaya başladı.
1 3 . Ona tatlı (bir şeyler) verdi. İsmini ' Kötü' koydu.
1 4 . Baba Tanrılar onu doğru/adil

167
KUB XXIV 8 III.
83
Güngör Karauğuz

1 5 . yönde kavramadıkları ve onu kötü yönde tuttukları


için
1 6. onun ismi ' Kötü' olsun (diye takdir ettiler.)
1 7. Appu'nun karısı tekrar gebe kalmaya başladı.
1 8. Onuncu ay girdi ve kadın erkek çocuk doğurdu. Da­
dı(sı)
1 9. çocuğu (annesinin kuçağından alarak) kaldırıp ona
' İyi/Ad il' ismini koydu.
20. (Çocuğun) ismini (bundan sonra) ' İyi/Adi l ' olarak ça­
ğırsınlar.

B- Iliibil, Klibi/ ve Kardeş Evliliği Sorunu


Adem' in oğullarının ismi sadece Tevrat'ta geçer. Dolayı­
sıyla ilk çocuğun ismi Habil (İbranice: Hebel/Hevel), ikincisinin
ise Kabil (Tevrat'ın Türkçe tercümelerinde Kain şeklinde geçen
kelime İbranice: Kayin)' dir. Tevrat'ta Habil, koyun çobanı ve
Kabil de çiftçidir1 68 •
Aşağıda daha detaylı bir şekilde anlatılacağı üzere Tev­
rat'a göre bu iki kardeş Rabb'e takdimeler sunmuş ancak sadece
Habil ' in sunusunun gökten inen bir ateşle kuşatılamasıyla 1 69
değer bulması üzerine, Kabil de kardeşini öldürmüştür. Tev­
rat'ta anlatılan ve kavganın sebebini sunuların kabul edilip
edilmemesi şeklinde özetlenmiş olan bu hikayeye, kavganın
sebebinin 'ilk toprak kavgası' olduğu kaydı da düşiilmüştür 1 70 •
Şüphesiz ifade edildiği gibi kardeşlerden birinin öldürül­
mesinin nedeni, Allah'a sunulan sunulardı ve Tevrat'ta Kabil' in
sunusunun neden kabul edilmediği konusu açık değildir. Ancak

168
Tekvin: 4: 1 -2.
1 69 Kaynakça için bkz. Hannan 1 996, 376 vd.
1 7° Kaynakça için bkz. Hannan 1 996, 376 vd.
- 84
Ademin Çocuk/art

İncillerde bu konu şöylece dile getirilmektedir: 'İmanla Habil


Tanrı ya Kain 'inkinden daha üstün kurban getirdi ve bununla
doğru kişi olduğu onaylandı. Tanrı onun armağanlarına ilişkin
tanıklıkta bulundu. O öldürüldü ama imanı nedeniyle bugüne
dek konuşmaktadır 171 . ' Öte yandan Hıristiyan dünyası Habil'in
dökülen kanı ile İsa'nın dökülen kanını mukayese ederek 1 72 ,
Kabil'in aksine 173 Habil'i bir peygamber olarak görür1 74 •
Kur'an'da Adem' in iki oğlunun öldürülmesi sonucunda
Tevrat'ta yazılı olduğu ifade edilen: 'Bundan dolayı İsrail oğul­
/arma şöyle yazdık: Kim, bir cana kıymamış ya da yeryüzünde
bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse, sanki bütün
insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu(n hayatını kurtarmak
suretiyle) yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.
Andolsun elçilerimiz onlara açık deliller getirdiler, ama bundan
sonra da onların çoğu, yine yeryüzünde israf etmekte (aşırı
gitmekte)dirler175 ' cümleleri ile Yeni Alıit'te geç�n şu cümleler
mana itibariyle birbiriyle uyuşmaktadır: 'Doğru Habil 'in kanm­
dan tutun, tapınakla sunak arasında camna kıydığınız Barkaya
oğlu Zekeriyya 'nın kanına varıncaya dek. Doğrusu size derim
ki, bunların tümü bu kuşağın üstüne yıkılacak176 . ' Nitekim bir
Hadis de bu manadadır: 'Haksız yere öldürülen hiç kimse yoktur
ki onun kanından Adem 'in birinci oğluna bir pay ayrılmasın.
Zira cinayeti adet edenlerin ilki odur 1 77. '
İki kardeşin ne kadar yaşadığı, evlenip evlenmediği ve
çocuk sahibi olup olmadıkları gibi konular İnciller ve Kur'an' da
'

1 7 1 İ branilere Mektup: 1 1 : 4.
1 72 İbranilere Mektup: 1 2:24.
173 Yuhanna'nın I. Mektubu: 3: 12; Yahuda'nın Mektubu: 1 1 ; İ branilere Mektup:
1 1 :4.
174 Matta: 23:35.
1 75 Maide: 32.
1 76 Matta: 23:29-39.
1 77 Kütüb-i Sitte, c. 1 4, 1 35.

85
Güngör Karauğuz

yoktur. Tevrat ise Kfün'in evlenip sadece Hanok isimli bir oğ­
lunun dünyaya geldiğini söyler. Ama bugün toplumda kime
sorsanız, onların ikiz kardeşleriyle evlendiklerini ve günümüze
kadar gelen insan neslinin de, bu iki erkek ve kızkardeşlerden
çoğaldığını söyleyecektir. Konu kutsal kitaplarda ve hadislerde
geçmediğine göre bu mesele nasıl olmuş da toplumun en ücra
noktasına kadar nüfuz edebilmiştir. Hemen şunu söylemek ge­
rekir ki hikaye, öncelikle Yahudi ve Hıristiyanların temel eseri
olan ' Ha�ineler Mağarası' adlı apokrif kaynakı 78 ile birlikte
Müslüman dünyanın tarih, peygamberler tarihi ve Kur'an tefsi­
ri 1 79 gibi eserlerinde yer almıştır.
Şimdi herkesce bilinen bu masalı ' Sa'lebi' lakabı ile ün­
lenmiş, Ahmed bin Muhammed bin İsmail es-Sa'leb'i (künyesi
Ebu İshak)'nin kaleminden kısaca anlatalım.
Havva sadece tek olarak dünyaya getirdiği Şit hariç, yirmi
batında kırk hatta yüz yirmi defa ikiz çocuk 1 80 doğurmuştur. Bu
çocuklardan ilk batında 'Kabi l ve kızkardeşi Akl'ima; ikinci ba­
tında da Habil ile kızkardeşi LebCıda doğmuştur. Bunların birbi­
riyle evlenmeleri yasak olduğundan çapraz olarak yani Kabil,
LebCıda ile Habil de Akllma ile evlenmeleri noktasında Adem
de Allah'tan emir almıştır. Ama Kabil ' in gözü kendi batınında
doğmuş kızkardeşindedir, çünkü o daha güzeldir, üstelik bu
kardeşler cennette doğmuşlardır. Adem de erkek çocuklarına
A llah'a takdime sunmalarını ve kimin sunusu ateşle yok edilirse
onun haklı olacağını söylemesi üzerine Kabil, ziraat ürünlerin­
den hazırladığı kötü ve az olan takdimeyi sunar, ama kabul
görmez. Böylece aşık olduğu kızkardeşiyle evlenme düşüncesi

m Kaynakça için bkz. Harman 1 996, 377.


· 1 79 Tabatabat c. IV, 146.
1 80
Bican 1 982, 56.
86
Ademin Çocuk/art

de suya düşmüştür. Öfkelenir ve kardeşine düşman kesi lir ve


onu öldürme planları yapar.
Bu sırada Adem de Mekke'de Kabe'yi ziyaret etmeyi ka­
fasından geçirmektedir ama Habil'i kime emanet edecektir?
Oğlunu önce gökyüzüne, yere ve dağlara bırakmak i ster, ancak
olumlu bir cevap alamaz. Sonunda kardeşi Kabil'e, bu sorumlu­
luğu yükler.
Kabil de Adem ' in yokluğunu fırsat bilerek ve kardeşi
uyurken, başına vurduğu taşla onu öldürürür. Fakat cesedi ne
yapacağını bilemez ve kardeşinin ölüsünü bir torba içinde bir
yıl boyunca dolaştırır. Bu arada, Allah iki karga gönderir ve bu
kuşlar kavgaya tutuşur ve biri ölür. Diğeri de eşelediği toprağa
onu gömer. Bunun üzerine Kabil, kargalar kadar olamadığı için
hayıflanır1 8 ı .
Bu masalda dikkati çeken ana nokta zannedersem kardeş
evl iliği ve bu yol la insan neslinin ürediği meselesidir. Yukarıda
ifade ettiğim gibi, Eski ve Yeni Ahit'te, Kur'an'da ve Hadisler­
de böyle bir konu işlenmemişken böyle bir yoruma gidilmesi ve
insanların kafalarının meşgul edilmesi doğru değildir. Hemen
burada şunu da hatırlatmak gerekiyor ki Kain, kardeşini öldür­
düğünde sadece ikisinin yeryüzünde olmadığı, Tevrat'tan anla­
şılıyor 1 82 . Çünkü Kain, cinayeti işledikten sonra yeryüzünde
saklanacağını, kaçak, serseri olacağını ve her kim onu bulursa
öldüreceğini anlatıyorı 83 . Hatta Rab de, her kim Kain'i ö ldürür­
se, öldürenden yedi kere öç alacağı nı ve Kain'in öldürülmemesi
için onun üzerine bir iz koyacağını söylemektedir1 84 . Eğer yer­
yüzünde sadece bu kardeşler varsa o zaman Kain'in kaçıp sak-

18 1
Sa'leb'i (ölümü miladi 1 035)'den aktarım için bkz. Harman 1 996, 376 vd.
1 82
Tekvin: 4: 1 - 1 3 .
18
3 Tekvin: 4: 1 4
184
Tekvin: 4: 1 5.
87
Güngör Karauğuz

lanmasına ne gerek var ki? Yine Kain kaçarak, Aden'in doğu­


sunda bulunan Nod d iyarına gider ve orada bir kadınla evle­
nir1 8 5 . Demek ki yaşadığı coğrafyada bazı insanlar vardı ki Kain
onların kızlarından biriyle evlendi. Dolayısıyla her ne kadar
Tevrat'ta anatılan hikayede çelişkiler sezilse de, Adem ve ço­
cukları, yeryüzünde yalnız değillerdi Tevrat'a göre. Kur'an da
Adem ve çocuklarının yalnız olmadığını teyit etmektedir1 8 6 .
Kaldı ki zaten Kur'an da, insanın çamurdan, nefisten, Al­
lah 'ın ruhundan üflemesiyle ve yoktan yaratıldığını dile getirir:
'Rabbin: 'O bana kolaydır, daha önce sen de hiçbir şey değil­
ken seni de yaratmıştım' dedi1 11 7. '
Hatta Adem'in yaratılışında ne anne ne de baba vardır.
İsa'nın yaratılış şekli de ortadadır ve İsa babasız dünyaya gel­
miştir1 88 : 'Melek: 'Bu, dediğin gibidir. Ancak Rabb 'in buyurdu
ki: Bu (babasız çocuk vermek), bana pek kolaydır 1 8 9 . '
Hem İbrahim ve hem d e Zekeriyya d a yaşlıdır ama her
ikisinin de çocukları olmuştur. Hatta Zekeriya: 'Rabb 'im, bana
ihtiyarlık gelip çatmış, karım da kısırken benim nasıl oğlum
olur? ' diyordu. Allah da: 'İşte böyle, dilediğini yapar1 90 ; ' di­
yordu1 9 1 .
Tüm kültürlerde ensest ilişkiler noktasında tabuların ol­
duğu da bir gerçektir. Primat ve hominidler üzerinde yapılmış
incelemeler, yeni yetme genç çiftlerin bile, doğdukları gurubun

ıxs Tekvin: 4: 1 6.
186
"Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere:
'Adem'e secde edin ! ' dedik (A'raf: 1 ! )."
ıx7 Meryem: 9.
ıxx Enbiya:9 1 ; Tahrim: 1 2, Meryem: 1 7; Nisa: 1 7 1 .
ı K 9 Meryem: 2 1 .
190 A l-i İmran: 40.
1 91 Bu tartışmalar için bkz. Karaman vd. 2006, il, 1 1 - 1 2 .

88
Ademin Çocuk/an

dışında birleştiklerini göstermiştir 192 • Dolayısıyla ensesten tiksi­


nip kaçmak içgüdüsel olup, evrensel bir davranıştır.
Şunu da yeri gelmişken hemen ifade etmem gerekiyor, İs­
lam bilginleri 8. yüzyıldan itibaren, bugün C. R. Darwin 193 başta
olmak üzere Batılı bilginlerin evrim konusunda söyledikleri
çoğu meseleyi -maymundan tilreme de dahil- ilk kez tartışmış­
Iardı 1 94 . Biraz konumuzdan uzaklaşacağız ama burada şu ara
bilgiye girmeden yapamayacağım. İ.Ö. 2 1 00' lerde Mezopotam­
ya coğrafyasında insanın maymuna benzemesi ya da bu hay­
vandan türemesi yorumları belki de ilk kez Guti toplumu için
yapılmış olmal ı: 'güdüleri insana, akıllan köpeğe, hatları
maymuna benzer1 9J- , .
Her neyse; İslam bilginleri insanın yaratılışının nasıl ol­
duğu konusuna da eğilmişler, hararetli tartışmalar yapmışlardı;
Cabir b. Hayan, Nazzam, Cahız ve Biruni gibi kişiler buna gü­
zel örnektir. Bu İslam bilginlerinin, insanın yaratılışındaki ana
çıkış noktalarınından biri yaratılışın yeryüzünde gerçekleştiği ve
ikincisi mutasyona ve metamorfoza uğramadan önce ilk insanın
ve diğer insanların 'insan çekirdeğinden' yaratılmış olduğu
üzerinde birleşmeleridir1 96 •
Ancak, 'Biz daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir
ayeti neshetmez (silmez, yürürlükten kaldırmaz) veya onu unut­
turmayız1 97. ' ayeti ışığında aklımıza şöyle bir soru da takılabilir.
A llah böyle bir şeyi önceleri yapılmasına müsaade etmiş, fakat
sonra yasaklamış olamaz mı?

192
Rodseth vd. 1 99 1 .
193
Ertan 201 0.
194
Bayrakdar 200 1 , 1 3 3 vd.
195
Cooper 1 983, 1 42 vd.
196
Bayraktar 200 1 , 146- 1 47.
197
Bakara: 1 06.
89
Güngör Karauğuz

Hemen ifade edelim ki ortada böyle bir eylemin yapılma­


sının hoş karşılandığına dair ne bir ayet, ne bir hadis, ne de Tev­
rat ve İncillerde bir ima vardır. Olmayan bir şey, nasıl olur da
önce hoş karşılanır ve sonradan yasaklanabi lir. Yukarıda anlat­
tığımız Habil ve Kabil'in kızkardeşleriyle evliliği bir masaldır
ve bir kurmacadır. Yani biri/birileri tarafından uydurulmuş se­
naryodan başka bir şey değildir.
Görülüyor ki hem fıtri ve hem de ahlaki yönden insan ru­
hunun kaldıramayacağı böyle davranış ve eylem, eskiçağ Ana­
dolu dünyasında bile bazı toplumlarda yasaktı 1 98 • 'Zalpa Kenti
Öyküsü' adl ı masalda, kraliçe, bir batında otuz erkek çocuğu ve
diğer batında da otuz kız çocuğu doğurur. Mfisa'nın yaşamını
anlatırken de üzerinde durulacağı gibi, erkek çocuklar sepete
konulup nehre bırakılır ve kaybolur. Oğlanlar büyüyüp genç
delikanlı olduklarında annelerini aramaya koyulurlar. Sonunda
annelerini bulurlar, ama anneleri de farkında olmadan
kızkardeşlerini oğullarına vermek ister. Durum anlaşılınca böy­
le bir ahlaksızlığın Hitit ü lkesinde yasaklanmış olduğu vurgula­
nır. Gerçekten de böyle bir eylemin cezası, Hitit dünyasında
ö lümdür.

1 6 . nu-us-ma-as DINGIRoınu eS ta-ma-i-in ka-ra-a-ta­


_

an da-a-ir nu AMA-SU-NU
1 7 .[-u]s na-at-ta ga-ne-es-zi nu-uz-za DUMU.
MUNUSI\I ES_SA A-NA DUMU.NITAM ES_SA pa-is
1 8. [ha-an-te-e]z-zi DUMUM Es ni-ku-us-mu-us na-at-ta
ga-ne-d-sir ap-pi-iz-zi-ia-fa-as-sa-an
1 9.]-x-us-za ne-e-ku-fam-mu-us da-as-ke-e-u-e-n[in]u le­
e fa-li-ik-tu-ma-ri

198 Karauğuz 200 1 , 1 98-20 1 .


90
Ademin Çocukları

1 6. Tanrılar onların içine başka (bir şüphe?) koydu ve an­


neleri
1 7.[onları] tanımadı. Kızlarını erkek oğullarına ver(ecekti
ki)
1 8. büyük oğlanlar kız kardeşlerini tanımadı (ama) küçü­
ğü
1 9 . [dedi ki:] ' Kız kardeşlerimizi alacak mı[yız? (Bu doğ­
ru değildir.) ] Zina yapmayın! 1 99

Hitit tarihinde önemli bir şahsiyet olan ve Kuzey Suriye,


Mitanni ve Amurru krallıklarını kendine bağlayıp, o zamanki
eskiçağ dünyasındaki egemenliği, Mısır ve Babil ile birlikte
paylaşan 1. Şuppiluliuma (İ.Ö. 1 3 80- 1 340), Anadolu' nun ku­
zeybatısında bulunan Haiasa krallığı ile bir antlaşma imzalar21111•
Bu antlaşmada bu krallığın beyi Huqqana'dan, Hititlerde kar­
deşler arası evl i liğin yasak olduğunu hatırlatıp -aşağıda verdi­
ğimiz çiviyazılı metinde- böyle bir ahlaksızlığı yapmamasını
ister.
Ancak bu tür evliliklerin yasaklandığı bu belgelerden bi­
linmekle birlikte, -aşağıdaki metinden de anlaşılacağı üzere­
bazı eskiçağ toplumlarında bu çeşit ahlaksızlık uygun görül­
müştür. Nitekim bir Ugarit mitinde hayvanlarla i lişkinin, Ke­
nanlılar arasında -ileride M;Cı sa bölü.m ünde anlatılacağı üzere­
kutsallık kazandığı anlaşılıyor. Şöyleki Ba'al' in kızkardeşi tan­
rıça Anat, Ba'al ' i aramaktadır. Hizmetçi lerininden onun avlan­
mak için kıra çıktığını öğrenince, o da onun ardınca gider. Bu
arada, Ba'al de bir boğa biçimine dönüşür ve kızkardeşiyle cinsi

199
KBo XXII 2 Öy.
20°
Friedrich 1 930, 1 24-1 25.
91
Güngör Karauğuz

ilişkiye girer. Bu ilişkiden de yaban öküzü bir oğlan doğar201 •


Eski Mısır toplumunda erkek kardeş, kız kardeş ya da kişinin
kızıyla evli liği202 ile Zeus'un kızkardeşi ile evlenmesi203 zanne­
dersem Ugarit efsanesine kadar uzanır.

25. nam-ma-at-ta 0UTU8ı [k]u-in ku-u-un NIN9-IA A-NA


DAMUT-Tl_KA AD-DIN
26. nu-us-s[i] NIN9M ES_su SA MAS-SU NUMUN-SU
me-eq-qa-e-es a-fa-an-zi
27. [nu ap-"Jpa-at-ta-at a-pe-e-ia zi-ga-as-ma-as-za NIN9-
[(ZU ku)]-it har-si
28. A-NA KUR URUJ-la-at-ti-ma-kim fa-a-ak-la-is du-
u[(k-ka)]-ri
" s '
29 S"Es"- [SUJ NIN9-zu M uNu a-a-an-nı-ın-nı-ıa-mı-ın u -
· · · · · ·

UL [da-a-i)]
30. Ü-UL-at a-ra-a ku-is-ma-at i-iz-zi a-pi-ni-is-[.SU-u­
w]a-an-[na] ut-tar
3 1 . na-as uRuHa-at-tu-si Ü-UL hu-u-is-.SU-u-iz-zi a-ki-pa
[nu-us-S]a-an
32 . .SU-me-en-za-an KVR-e dam-pu-u-pi ku-it an-da-at
za[-]-an-fa
3 3 . SE S-SV-za NIN9-SU MUNUSa-a-an-ni-in-ni-ia-mi-in
da-as-ka[n-zi]
34. uR uHa-at-tu-si-ma-at Ü-[( UL a)]-a-ra211-1

20 1 Hooke 1 993, 105-106.


202
Kuhrt 20 1 0, 1, 254 vd.
203
Erhat 1 996, 292.
204
KBo V 3 III.
92
Ademin Çocuk/an

25. Ayrıca ben majestemin sana eş olarak verdiğim


kızkardeşim in
26. soyundan ve neslinden pek çok kızkardeşleri vardır.
27. Sen onları kız kardeş olarak tuttuğundan, (onlar artık
senin soyundan) olmuştur.
28-29. Hattu5a ülkesinde erkek kardeş kız kardeşini ya da
(anne tarafından) kuzenini alamayacağı (noktasında)
öneml i bir hukuk vardır.
30-3 1 . (Böyle bir ahlaksızlığa) izin verilmez. Her kim
böyle bir suç işlerse o (kişi) Hattuşa'da yaşamayamaz,
ölür.
32. Sizin ü lkeniz vahşi (cahil) olduğu için (ancak böyle
bir ahlaksızlık siz de geçerli) olabilir.
3 3 . (Bundan dolayı) erkek kardeş, kız kardeşini ve (anne
tarafından) kuzenini alabilir.
34. Fakat Hattuşa kentinde (bu ahlaksızlığa) izin veril­
mez.

Tevrat'ta Davfıd'un oğlu Amnon'un kızkardeşine aşık


olması ve onunla zina yapması üzerine Tamar'ın 'beni alçalt­
ma, çünkü İsrail 'de böyle şey olmaz' cümlesi ne kadar yukarı­
daki antlaşma metninin ifadelerini çağrıştırıyor205 •

205
JI. Saınuel 1 3 : 1 - 1 4.
93
Güngör Karauğuz

a- Tevrat'a Göre Adem'in iki Oğlu Habil ve Kabil ile Zürriyeti


-Tekvin-
Adem karısı Havva'yı bilir.
Havva gebe kalır ve çiftçi olacak
Kdin'i doğurur.
Sonra, koyun çobanı olacak
Adem, 800 yaşında Şit'in baba­
kardeşi Habil doğar.
sıdır ve 930 yıl yaşar.
Kfün, toprağın semeresinden;
Şit, 1 05 yaşında Enoş'un baba­
Habil, kendi sürüsünün ilk do­ sıdır ve 9 1 2 yıl yaşar.
ğanları i le yağlarından Rabbe
Enoş, 90 yaşında Ken'an'ın
takdime sunar.
babasıdır ve 905 yıl yaşar.
Rab, Habil'in takdimelerini
Ken'an 70 yaşında Maha­
kabul, Kfün'in takdimelerini red
lalel'in babasıdır ve 9 1 0 yıl
eder.
yaşar.
Bunun üzerine kırda oldukları bir
Mahalalel, 65 yaşında Yared 'in
zamanda Kdin, kardeşi Habil'i
B B babasıdır ve 895 yıl yaşar.
öldürür.
a a Yared, 1 62 yaşında Hanok'un
Rab, Kfün 'e: 'Ne yaptın? Karde­
babasıdır ve 962 yıl yaşar.
p şinin kanının sesi topraktan bana p
bağırıyor. Şimdi sen toprak Hanok, 65 yaşında Metuşelah'ın
tarafından lanet edildin; o toprak babasıdır 365 yıl yaşar.
4 ki kardeşinin kanını senin elin­ 5
Metuşelah, 1 87 yaşında
den almak için ağzını açtı; topra­ Lamek'in babasıdır ve 969 yıl
ğı işlediğin zaman, artık sana yaşar.
kuvvetini vermeyecektir; yeryü­ Lamek, 1 82 yaşında NGh'un
zünde kaçak ve serseri olacaksın' babasıdır ve 777 yıl yaşar.
der.
Nuh, 500 yaşında Sam, Ham ve
Kdin, Rabbin önünden kaçarak Yafet'in babası olur2°6.
Aden'in doğusundaki Nod diya­
rına yerleşir ve evlenir. Hanok
adında bir çocuğu doğunca çocu­
ğunun adında bir kent kurar.
Sırasıyla torunları İrad, Mehu-

Bir hadiste NGh'un çocuklarının ismi Sam, Arapların; Yafet, Rumların ve Ham
206

Habeşilerin babası olarak geçmektedir (Kütüb-i Sitte, c.4, 401).


94
Ademin Çocuk/art

yael, Metuşael ve Lamek dünya­


ya gelir.
Lamek, Ada ve Tsilla adında iki
kadınla evlenir. Ada, 'çadırda
oturanların ve sürü sahiplerinin
B atası' Yabali doğurur.
a Yabali'nin kardeşi Yubal, çenk
p ve boru çalanların atasıdır.
Tsilla'dan doğan Tubal-Kilin ise
4 tunç, demir ve bütün keskin
aletleri döven kişidir.
Bu arada Adem karısını tekrar
bilir ve Şit isimli oğlu ve Enoş
adlı bir torunu olur.

b- Kur'iin 'da Adenı 'in İki Oğlu


"Onlara Adem' in i ki oğlunun haberini gerçek o larak oku:
' Hani her biri birer kurban sunmuşlardı, (kurban) birinden kabul
edilmiş, ötekinden edilmemişti. (Kurbanı kabul edi lmeyen,
kabul edilene): ' Seni ö ldüreceğim' demişti. (O da): 'Allah, sa­
dece (azabından) korunanlardan kabul eder' dedi. '
Andolsun, eğer sen beni öldürmek için bana elini uzatır­
san, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam. Çünkü ben
iilemlerin Rabb' inden korkarım ! ' Ben isterim ki sen, benim
günahımı da, senin günahını da yüklenip ateş halkından olma­
yasın! Zalimlerin cezası budur.' Nefsi, onu kardeşini ödürmeye
çağırdı (o da nefsine uyarak) onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan
oldu.
Derken Allah, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini
göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Karganın
yaptığını görünce); 'Yazık bana, şu karga kadar olup da karde-

95
Güngör Karauğuz

şimin cesedini gömmekten aciz miyin (ben?) ' dedi ve pişman


olanlardan oldu ! 2fJ7."

'Appu ve İki Oğlu ' Masalını Anlatan


Hitit Çiviyazılı Metin (KUB XXIV 8)

207 Maide: 27-3 1 .


96
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

" 'Ey yer, suyunu yut ve ey gök tut! ' denildi. Su azaldı, iş bitiril­
di. (Gemi) Cudi'ye oturdu. 'Haksızlık yapan kavim yok olsun! '
denildi."
Hfıd: 44
1- İLK DEVLETLER

Yakındoğu 'da nüfus, şimdiye kadar görülmediği oranda


giderek artıyor ve buna bağlı olarak da ticaret ve üretim çeşitli­
lik kazanıyordu. Köylerden kentlere olan göç de artmıştı.
Bakır madeninin kullanılmaya başlandığı bir önceki devir
olan Kalkolitik' in aksine artık moda, bakır ve kalayın karışı­
mından elde edilen tunçun kullanımındaydı. Bu madenin yoğun
bir şekilde kullanılmasından dolayı, İ.Ö. 3200-2000 yılları arası
dönem, 'Eski Tunç Çağı' olarak adlandırıldı arkeoloj i
l iteretüründe (' Anadolu'da Prehistorik Çağlar' tablosuna bkz).
Bu çağ boyunca toplumlar, örgütlenmiş ve bunun sonucu
olarak da güçlü yönetici sınıflar ortaya çıkmıştı. Hatta Yakın­
doğu sınırları içindeki güney Mezopotamya'da Sumer208 ,
Akad2 09 , güneybatıda Elam, batıda Mısır gibi devletler kurul­
maya başlamıştı artık (' Eski Mezopotamya, Anadolu ve İran
Kronoloj isi' tablosuna bkz).
Şüphesiz bu dönemin en öneml i icadlarından biri, güney
Mezopotamya'da Uruk IV evresinde (İ.Ö. 3 500-3200) ortaya
çıkıyordu: Hiyeroglif yazı/kutsal yazı. i.ö. 3200'lerden sonra
çiviyazısı haline dönüşerek ve kil tabletler, kil çiviler, dikili
taşlar, heykel ler gibi malzemeler üzerine kazınan bu yazı, Ana­
dolu 'ya Eski Asurca olarak gelecek ve Anadolu tarihi devirlere
Mezopotamya'dan yaklaşık bin yıl sonra girebilecektir. Ama
Mezopotamya tarihi devirlerin içindedir ve halk, dini içerikli
efsaneler, şiirler, ağıtlar, kasideler ve çeşitli tarihi metinler vü­
cuda getiriyordu bu çivi yazısıyla; sanki gelecek kuşakların
okuyacağını bilircesine.

208
Tevrat'ta ' Şinar diyarı' şeklinde anılır (Tekvin: 10: 1 0, 1 1 :2).
209
Tevrat'ta ' Akkad' olarak geçer (Tekvin: 1 0: 1 0).
99
Güngör Karauğuz

Bu metinlerden öğrendiğimize göre, 1 5.000 ile 30.000


arasında değişen nüfusu olan kentlere sahip210 Sumer devletinin
tamamında toprak; kral, tapınak ve bir kısmı da özel mülkiyet
arasında pay edilmişti. Hatta yapılan bazı çalışmalarda, Sumer
kentlerinden olan Lagaş' ın, 1 00.000 ve Ur'un 200.000 nüfusa
sahip olduğu ifade edildi2 1 1 •
Tanrılar tarafından yaratılmış, beslenmiş, güçlerle dona­
tılmış olan kral (Lugal), kentin koruyucu tanrısı adına tapınak
(Sumerce: e.dıngır1iın, Akadça: bit ili: tanrı evi) yaptırır,
tapınımla ilgili her şeyin uygun bir şekilde yürüyüp yürümedi­
ğini denetler ve tanrıların ihtiyaçlarını aksatmazdı :

"Gurşar kentinin evladı, Gunidu 'nun oğlu Lagaş kralı Ur­


Nanşe, Tanrıça Nanşe 'nin tapınağını inşa etti (ve) tanrıça
Nanşe 'nin heykelini dikti212."

Mezopotamya'da, eski Babil döneminde, krallar öldükten


sonra tanrı olarak algılanıyor ve onun adına yapılmış heykel le­
rine övücü güzel yakarışlarla da yakarılıyordu:

"Lacivert taşından sakalı olan rengarenk gözlü kralım (ne olur)


konuş, Güzel bir günde parlayan altın heykel21 1 ."

Hatta insanın başına gelen iyilik ve kötülük de tanrılardan


biliniyordu:

"Adil Nisaba (Yazma ve hububat tanrıçası)


Benden bilgelik ve zekayı esirgemedim. "

21°
Kuhrt 2009, I, 40.
211
Kramer 2009, 1 22 .
212
Steible-Behrens 1 982.
213
Kuhrt 2009, I.
1 00
Ademin Çocuk/art

Buna ek olarak, bazı Mezopotamyalı krallar da tanrı isim­


lerinin/theophore yanına ekledikleri sıfatlarla anılmıştır. Özel­
l ikle bir Sumerli değil ama Sami ırkından Akadlı bir kral Na­
ram-Sin 'Ay 'ın sevgilisi' , buna güzel bir örnek teşkil ediyor.
Hatta bu kral, düşmanlarına karşı kazandığı zaferlerini tanrıça
İnanna'nın kendine bağışladığı bir lütuf olarak görmüştür:

"Kudretli Akad kralı Naram-Sin. Dünyanın dört köşesi ona


düşmanca karşı durunca İnanna 'nın aşkıyla dokuz savaştan
zaferle çıktı21 5 . "

Sumerler, tanrı için 'Dingir' kelimesini kullanıyordu ve


panteondaki her tanrı birbiriyle eşit ya da aynı dercede bir öne­
me sahip değildi. İlk dönemlerde elli kadar, İ.Ö. 3 . binin ortala­
rıı1da ise yüzlerce tanrı ve tanrıçadan oluşan Sumer panteonun­
da 'kaderi belirleyen' yedi tanrı, büyük tanrılar içinde sayılı­
yordu. Dolayısıyla 'gök, yer, deniz ve hava' Sumer teoloj isinde
yaratıcı unsurlar olarak algılanıyordu. İnsan şeklinde algıladık­
ları tanrılar, insanlar gibi acıkıyor, su içiyor, evleniyor, çocukla­
rı oluyor, hastalanıyor, yaralanıyordu ama insanlardan farkı,
onlar ölmüyordu. Yani tanrılar baba, tanrıçalar ana oluyordu ve
çoğalıyordular Mezopotamya'da. Bu eskiçağ dünyasındaki mo­
da, eski Anadolu halkı olan Hititler içinde geçer.l iydi imparator­
luk döneminde. Fırtına tanrısı Teşup/Tarhunt tanrıça Hepat ' la
evlenmiş ve nur topu gibi Şarruma adında bir tanrı dünyaya
getirmişti tıpkı Yahudilerin ve Hıristiyanların2 1 6 getirdiği gibi.

214
Klein 1 98 1 a, 1 6 .
215
Farber 1 983.
216
İncillerde İsa hakkındaki bilgiler için bkz. !sa 'nın Doğımııı ve Çocııklıığıı: Luka
1 /26-38; Matta 1 : 1 8-25; Luka 2: 1 -7, Luka 2: 2 1 , Luka 2: 22-38,; Matta 2: 1 -23;
Luka 2: 40; Luka 2: 4 1 -52. !sa 'nın Gösterdiği Mucizeler: Matta 4: 1 -8; Luka 4: i ­
l 3 ; Yuhanna 2 : 1 - 1 1 ; Matta 20:29-34; Markos 1 0:46-52; Luka 1 8:35-43; Matta 9 : 1 -
8; Markos 2 : 1 - 1 2; Luka 5 : 1 7-26; Matta 8 : 1 -4; Markos 1 :40-45; Luka 5 : 1 2- 1 6;
101
Güngör Karauğuz

Mevlana Celaledin-i Rumi 'asılmış bir tanrıdan medet ummak­


tadırlar' sözüyle buna işaret ediyor sanki.
"Yahudiler: 'Uzeyr, Allah 'ın oğludur ' dediler. Hıristiyan­
lar da: 'Mesih Allah 'ın oğludur ' dediler. Bu, onların ağızlarıyla
geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini), önceden inkar etmişlerin
sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da (haktan
batıla) çevriliyorlar21 7. "
Sumerlerin 'göklerde ve güneşin doğduğu yerlerde' yaşa­
dığına inandıkları tanrılarını, heykel şekl inde yapıp bazı hay­
vanlarla da sempolize ediyorlardı . Yılın belli günlerinde bu
heykellerin bakımını yaptıkları gibi, onları özenle koruyup,
onlara bütün yıl boyunca kurbanlarla ve dualarla tapıyorlardı.
Yüzlerce tanrı ve tanrıçayı kapsayan panteonun içinde
tanrı listelerinin başında ön sırayı kapan sadece dört tanrı ve
tanrıça, dini toplantı ile törenlerde başköşede oturtuluyordu
Sumer toplumunda. Ancak daha sonraki dönemlerde panteon­
daki başrolü An değil, Enlil oynayacaktır. Enlil, güneşi doğdu­
rur, insanlara acır, bitkileri bitirir, ülkeyi bolluk ve berekete
boğardı. Enki de dipsiz derinliklerden sorumlu olup Enlil'in
kararlarına uygun hareket ederek yeryüzünü düzene sokardı .
Ninhursag ise bütün yaşayanların anası olarak algılanıyordu. Ay
tanrısı Nanı1a ve onun oğlu ahlaki düzeni denetleyen güneş
tanrısı Utu, kızkardeşi İnanı1a ile birlikte 'kaderi belirleyen'
önemli yedi tanrı olarak Sumer panteonundaki yerini alıyordu.
Bu arada, Sumer toplumunda ilk iki tanrının önemi diğerlerine
göre daha önde idi.

Markos 1 :29-33 ; Luka 6 : 1 7 - 1 9; Matta 4:23-25; Matta 9: 1 8-26; Luka 8:40-56;


Markos 5:2 1 -42; Matta 8:23-27; Luka 8:22-25; Markos 4:35-4 1 , 14: 1 3 -2 1 ; Markos
6:30-44; Luka 9: 10-17; Yuhanna 6: 1 - 1 5 . İsa 'nın Son Günleri ve Ölümü: Matta 26-
28; Markos 1 4 - 1 6; Luka 22-24; Yuhanna 1 8-2 1 ; Markos 16: 1 9-20.
217
Tevbe: 29. Kur'an'da İsa'nın, Allah'ın oğlu olmadığı noktasındaki diğer ayetler
için bkz. Meryem: 1 6-35, Saf: 6, 1 4, Maide: 1 1 0-1 1 5 , Nisa: 1 7 1 .
1 02
Ademin Çocuk/art

An Gök tanrısı
Enlil Hava tanrısı/Tanrıların babası/
Göğün ve yerin kralı
Enki Su tanrısı/Bilgelik tanrısı
Ninmah/
Ninhursag Ana tanrıça

Kur'an, Nüh kavminin taptığı tanrıların isimlerini: 'Vedd,


Suva, Yeğus, Yeük, Nesr' olarak saymaktadır.

"Dediler ki: 'Sakın tanrılarınızı bırakmayın, ne Vedd'i, ne


Suvd'ı ve ne de Yeğus 'u, Yeuk'u ve Nesr'i218 ."'

Sayılan bu tanrılar, Nüh'un toplumunda en büyükler ola­


rak algılananlardan idi, Sumerdeki yedi tanrı gibi. Ama sadece
i l k ikisi, toplumun en değer verdiklerinin başında geliyordu,
yukarıdaki ayetten anlaşıldığına göre21 9 • Yani Nüh kavmi, en
büyükleri olarak algıladığı bu tanrılardan ayrı olarak, daha pek
çok tanrı ve tanrıçaya tapıyordu anlaşılan220 •
Öte yandan Kur'an, Hz. Muhammed dönemi toplumunun
taptığı tanrıların isimlerini de sayarak, eski toplumların tanrı ve
tanrıçalara taptıklarından haber verip, bu tanrıları: 'ne zarar, ne
de yarar vermeğe gücü yetmeyen şeyler221 ' olarak n iteler:
"Gördünüz mü o Ldt ve 'Uzzd'yı? Ve üçüncü(leri olan)
öteki (put) Menat'ı? Demek erkek size, kadın Allah'a mı? O
halde bu insafsızca bir taksimi Onlar (o tanrılar), sizin ve baba­
larınızın, (tanrı) diye isimlendirdiğiniz (boş, kavramsız) isim­
lerden başka bir şey değildir. Allah, onlara hiçbir güç (tanrı

2 1 8 Nfıh:
23.
219
Hak Dini Kur'an Dili, c. 8, 355.
220
Ayrıca krş. Kütüb-i Sitte. c.4, 340-343.
22 1
Maide: 76.
1 03
Güngör Karauğuz

oldukları hakkında hiçbir delil) indirmemiştir. O (tanrılara


tapa)nlar zanna ve nefislerin alçak hevesine uyuyorlar. Halbuki
onlara Rab/eri tarafından yol gösterici gelmiştir222 ."
Biz şimdi yine Sumerlere dönelim. Sumerler öldükten
sonra da, ölüler tarafından geçilmesi gereken 'insan yutan bir
nehirden' , ölüleri gidecekleri yere götüren bir kayığa binmekte­
dir, tıpkı daha sonra Tevrat223 ve Yunan mitosunda görüleceği
gibi. Öldükten sonra da iyi yaşamak için, Sumerler tanrıları
hoşnut etmeliydiler. Sumer inancına göre, tanrılar tarafından
topraktan şekil lenmiş olan insan, tanrılara yiyecek, içecek ve
tapınak yapmak amaçlı olarak yaratılmıştı. Tapınaklarda, tanrı­
lar için aylık ve yıllık ayinler düzenlenmesi yanında hem çeşitli
bayramlarda törenler hem de günlük ritüeller tertipleniyordu.
Bu ayinler sırasında tanrılar için ekmek yanında bira, şarap, süt,
su gibi sıvı sunular yanında hayvanların kesilmesi ve yakılması
sonucu çeşitli kurbanlar da takdim ediliyordu. Bu ayinlerden
belki de en önemlisi 'yeni yıl' törenlerinde, kralın bir tapınak
cariyesi ile evlenmesiyle sonuçlanan hieros gamos/kutsal evlilik
törenlerinde gerçekleştiriliyordu, Dumuzi ve İnanna'nın aşkla­
rını canlandırma gayesiyle.
Aşağıda detayl ıca anlatılacağı gibi, tanrıları hoş tuttuğu,
alçak gönüllü ve dindar olduğu için Ziudsudda öliimslizlüğe
ulaşabilmişti. Arkeologlarca glin ışığına çıkarılmış ve tanrılar
için yapılan Sumer tapınaklarında, tanrı(ları)n heykelinin bir niş
içine yerleştirildiği ve önline de bir sunak konulup, ilk tapınak­
ların kareye yakın formda tek katlı inşa edildiği tespit edilmiştir.
Ancak daha sonraki yıllarda, gökteki tanrıların yeryüzündekiler­
le bir bağlantı kurmaları amaçlı olarak Sumerler, ziggurat adı
verilen tanrı evleri yapmışlardır. Tapınakta tanrılar adına hizmet

222
Necm: 1 9-23 .
223 Eyü p: 1 0:2 1 ; Mczmurlar: 1 39:8.
1 04
Ademin Çocukları

eden rahipler, mabeynciler, arabacılar, çobanlar, müzisyenler ve


hokkabazlar gibi pek çok kişi görev almakta idi.
Sumer toplumu soylular, sıradan yurttaşlar ve köleler ola­
rak üç sınıfa ayrılıyordu. Köleler pazarlarda alınıp satılabiliyor
ve damgalanabiliyordu. Hatta ebeveynler çocuklarını köle ola­
rak satabiliyordu.
Tufan sonrasında da, yukarıda isimlerini verdiğim tanrı
ve tanrıçalara Sumer toplumunda tapılmaya devam edildi,
Nfıh' un bedduasına rağmen224 . Toplum içinde taban yapmış
haksızlıklar ve yoksuzluklar bir şekilde yapılan kanunlarla dü­
zenlemelere tabi tutuluyordu. Hatta Sumer toplumunda bir ka­
dının iki erkekle evlenmesi ilk zamanlar hoş karşılanmış ama
sonra, kral Urgakina bu uygulaına225 ile birlikte bazı ağır vergi­
leri226 de kaldırmıştı.

A- Nulı ve Tufan
a- Çiviyazılı Belgelerde Tufan ve
Ziudsudda=Utnapiştim=Atralıaşiş=Nulı
1 9. yüzyılda lrak'ın güneyinde yapılan kazılarda ele geçi­
rilen Çiviyazılı İ.Ö. 2 1 . yüzyıla ait Sumerce metinlerde, kutsal
·

kitaplarda anlatılan 'tufan' hadisesi yüzyıllar sonra yeniden

224
Nuh: 26-27.
225
Steible-Behrens 1 982.
226
Kuhrt 201 0, I, 5 1 .
1 05
Güngör Karauğuz

Nuh 'un Gemisi

1 06
Ademin Çocukları

Nuh 'un Gemisi


Zübdetü 't Tevfirzh (Türk İslam Eserleri Müzesi)

1 07
Güngör Karauğuz

okunuyordu. Bu metinler Türkçe'ye de zamanla kazandırıldı227 •


Hatta tufan olayının detayları on iki tablet olarak Ninive'de,
yeni Asur devri kralı Assurbanipal (İ.Ö. 668-63 l ) ' in kütüpha­
nesinin keşfiyle, 'Babil/ilerin milli destanının' eski Babil yaz­
maları da gün yüzü görüyordu yüzyıllar sonra. Bu yazmalarda
Nuh'un adı, Atrahaşiş idi ve yazmalar Hammurabi döneminde
(İ.Ö. 1 8. yüzyıl) herhalde kaleme alındı. Destanın son bölümleri
ise İ.Ö. 1 250'1erde yaratılmıştı. Şurası bir gerçektir ki, tufan
hadisesini nakleden bu efsane, İ.Ö. 3 . binin başlarında sözlü
edebiyat ürünü olarak anlatılıyordu şüphesiz.
Bu efsanenin onbirinci tableti tufan olayını içeriyordu ve
Tevrat'ta geçen olaylar zinciriyle şaşılacak derecede birçok
noktada birebir örtüşüyordu. Bölgede çeşitli Sumer kentlerinde
yapılmış olan kazılar bir tufan olduğunu gösteriyordu ama bu
felaketin uğradığı Sumer kentlerinin şiddet dereceleri bir yana,
tufanın tarihleri de farklılık arzediyordu. Hatta tüm Sumer,
Akad, Asur ve Anadolu'yu kapladığına dair bir iz de yoktu.
Tufan olayının Kahramanl ık çağı/ 1. Er Sülaleler devrinde
(İ.Ö. 2850 - 2650) olduğu düşüncesi bilim adamlarında hakim­
dir. Hatta efsanenin başkahramanı Gılgameş, Uruk kralıdır ve
i l . Er S ülaleleı=Mesilim (İ.Ö. 2650-2550) döneminde yüz yirmi
altı yıl hüküm sürmüştür228 • Bu kral, Kiş kralı Agga'ya karşı
giriştiği mücadeleler ile Uruk'ta yaptırdığı surlarla bilinir.
İşte bu kralın maceralarının anlatıldığı Gılgameş destanı­
nın Sumer versiyonunun başlangıç kısmı; insanların, hayvanla­
rın ve bitkilerin yaratılışına ayrılmıştır:

227
Sandars 1 973; Kraıner 1 990; Hook 1 993; Ramazanoğlu 1 993; Kramer 1 999;
228
Jacopsen 1 939, 76-93.
1 08
Ademin Çocuk/art

"An, Enli/, Enki ve Ninhursag,


Karabaşlı halkı yarattıktan sonra,
Bitkiler topraktan fışkırdı/ar,
Ovanın hayvanları, dört ayaklılar sanatkarca meydana getiril­
diler229. "

Bu yaratılış olayından sonra krallık gökten indirilmiş ve


Eridu, Badtibira, Larak, Sippar ve Şuruppak adlı beş kent ku­
rulmuştur. Bu Sumer versiyonunda Nfıh'un ismi olarak
Ziudsudda ismi ile karşılaşılır. Bu isim, Sumerce olup Zi: hayat,
can, nefis, ruh; Ud: gün, zaman ve Sudda: uzun şeklinde analiz
edilen sözcük grupları 'uzun ömürlü' olarak çevrilebilir. İşte
Ziudsudda'nın karşılığı, Babilli Utnapiştim, metne göre bir
duvar köşesinde durmaktadır ama tanrıların insanlığı yok ede­
ceğine dair bir ses duyar ve tufan başlar:

"Bütün fırtınalar olanca güçleriyle hep birden hücum ettiler.


Aynı anda tufan kült merkezlerinin üstünü kapladı,
Yedi gün yedi gece boyunca.
Dev gemi fırtına ile büyük sulara çarptıktan sonra,
Güneş tanrısı göğe ve yere ışınlar saçarak çıktı ortaya.
Kral Ziudsudda dev gemiden bir pencere açtı,
Kahraman Utu ışınlarını soktu dev gemiye,
Ziudsudda, güneş tanrısının huzurunda yerlere kapandı.
Kral bir öküz, bir koyun kesti2311• "

229
Krahmer 1 990, 1 29.
23°
Krahmer 1 990, 1 32.
1 09
Güngör Karauğuz

b- Gılgameş Destanı ve Tufan


Tufandan sonra artık Ziudsudda ölümsüzleşmiştir. Ama
bu efsanenin baş ve son kısımları şüphesiz Babil, yani Sami ve
Hititçe versiyonlarından doldurulmaktadır. Çünkü Sumer versi­
yomı oldukça eksiktir.
Bu efsanenin hem Hititlerin başkenti Hattuşa/Boğaz­
köy' deki devlet arşivinde ve hem de Megiddo'da Akadça kale­
me alınmış bir versiyonunun ele geçmiş olması, destanın yayıl­
dığı coğrafya hakkında bir fikir vermesi açısından öneml idir.
Birinci Tablet
Efsane, üçte ikisi tanrı, üçte biri insan özelliği gösteren
Gılgameş' in, tanrılar tarafından ona bahşedi len insanüstü yiğit­
liklerinin anlatılması ile başlar. Çünkü Gılgameş halkına karşı
çok kötü davranarak, zulm yapmaktadır ve bu duruma çözüm
bulması için tanrıça Aruru davet edilmiştir. Hatta ona,
'Gılgameş'e rakip olacak birini yaratmasıyla, Uruk kentinin
nefes alabileceği ' şeklinde bir de çözüm yolu önerisi sunulur.
Bu çözüme sıcak bakan tanrıça, ellerini yıkayarak bir ça­
mur parçasından anasız ve babasız; vücudu kıllı, uzun saçlı
Enkidu'yu yaratır. Enkidu, yabanidir; otlayarak beslenmektedir
ve yabani hayvanlarla dolaşmaktadır. Hatta kırda gerilen ağları
parçalayarak avları kaçırmaktadır. Bu duruma bir son vermek
isteyenler, bir avcıyı, Gılgameş'e gönderirler.

1 10
Ademin Çocuk/ar1

Gılgameş'in Maceralarının Bir KısmınınAnlatıldığı


Hititçe Çiviyazılı Metin (KUB VIII 52)

Avcı, olup biteni Gılgameş'e anlatır; o da avcının berabe­


rinde bir fahişeyi götürmesini söyler. Avcı ve fahişe üçüncü
günde Enkidu'nun dolaştığı yere varmıştır ve onu beklemekte­
dirler. Enkidu kadını görür ve kadın tüm kadınlık hünerini ser­
gileyerek onunla altı gün, yedi gece yatar. Artık takatten düş­
müştür, yürüyüşü bile eski yürüyüşü değildir Enkidu'nun. Ama
durumu anlamıştır ve kadına açılınca, kadın da: 'Gel, seni
Uruk'a zorba Gılgameş 'ın, Anu ve İştar'ın tapınağına götüre­
yim' der. Enkidu, bu teklifi Uruk'un alınyazısını değiştirmek ve
Gılgameş'e meydan okumak için kabul eder.

111
Güngör Karauğuz

Bu arada Gılgameş, 'gökyüzündeki yıldızların bir anda


üzerine düştüğünü ve bu duruma bir şey yapamadığını, hatta,
Uruk halkının da toplanıp üzerine yığılanın ayaklarını öptüğü',
şeklinde gördüğü bir düşü, annesine anlatmaktadır. Annesi ya­
bani inek tanrıça Ninsun da Gılgameş'e: ' Enkidu ile birbiriniz­
den hiç ayrılmayacaksınız' der. Gılgameş'ın gördüğü ikinci
rüya da, annesi tarafından 'dar zamanda arkadaşa yardım eden
bir yoldaştır Enkidu' şekilde yorumlanır.
İkinci-Yedinci Tablet
Kadın, Enkidu'yu ekmek yemeğe ve içki içmeye al ıştır­
maktadır, çünkü şimdiye kadar hep ot yemiştir Enkidu. ' Hayatın
şartı olarak' doyuncaya kadar yiyen ve ' ülkenin usulü gereği'
yedi küp şarap içen Enkidu'nun kalbi ferahlamıştır ve kendini
güzel kokularla yağlamıştır. Bu bir eskiçağ geleneğidir ve evle­
necek kadınlar ve erkekler başlarını güzel kokulu parfümlerle
yağlamaktaydılar. Nitekim Mısır'dan Anadolu'nun batısında
yer alan Arzawa'ya gönderilmiş -ve aşağıda çevirdiğim- bir
mektup, bu konuyu izahta önemli bir katkı sağlar inancındayım:

1 1 . ka-a-as-ma-at-ta u-i-e-nu-un Mlr-fo-ap-pa


I 2 . L üha-lu-ga-tal-la-an-mi-in a-u-ma-ni
DUMU. MUNUSTı
1 3 . 0UTU-mi ku-in DAM-an-ni u-wa-da-an-zi
1 4 . nu-us-si li-il-hu-wa-i 1-an SAG.DU-si
1 5.ka-as-ma-ta up-pa-ah-hu-un 1 zu-ha-la-li-ia GUSKIN
1 6 . SIGs-an-ta23 1
___....

23 1
VBoT 1 .
1 12
Ademin Çocuk/an

1 1 - 1 2. İşte bak! Habercim Irfoppa'yı gönderdim, (duru­


mu) görün (bilin).
1 3 .Majestenin kızını (gelin olarak Mısır kralı
Nimutriia'ya) k,a rılığa göndermek için
1 4 . acele edin. İşte bak! (Gelinin) başına (dökülecek) yağ
(ile birlikte)
1 5- 1 6. iyisinden altından zuhaliia (kabını) gönderdim.

Her neyse biz masalımıza dönelim. Elbiseler de giyen


Enkidu, artık bir insana benzemiştir ve Uruk'a gidebilecek hale
gelmiştir. Enkidu, Uruk'tadır ve caddenin tam ortasındadır ikisi
de. Enkidu'nun yabani hayattan belki de köy yaşamından kurtu­
larak, kent yaşamına geçişi Enkidu da tabiatı; Gılgameş'te de
kentsel liği simgeliyor olmalı sanki.
Birbiriyle kavgaya tutuşurlar ama birbiriyle öpüşüp dost
olur iki rakip kişi. Birbiriyle anlaşıp böğürtüsü tufan, nefesi ateş
ve hücumu ö lüm olan ormandaki ejderha Humbaba /Huwawa'yı
öldürmeyi akıl larına koyarlar. İki arkadaş ormanın derinlikleri­
ne onu bulmaya gider ve bulunca da diğer tanrıların yardımıyla
Humbaba'yı öldürürler. Gılgameş de onun kesik başını bir sırı­
ğa asar.
Bu zafere şahit olan tanrıça İştar, Gılgameş'e aşık olmuş­
tur ve onu da kendisine aşkla bağlamak ister. Ancak Gı lgameş,
bu tanrıçanın diğer aşıklarına yaptığı işkenceli hayatı ona hatır­
latarak, kendisini rahat bırakmasını ister. Aşkına karşılık bula­
mayan İştar, gökyüzüne babası Anu 'nun yanına çıkar ve baba­
sından gökyüzü boğasını kendi emrine vermesini ister. Çünkü
onunla Gılgameş' i öldürecektir. Eğer babası gökyüzü boğasını
vermezse, dirileri yesinler ve yaşayanları öldürsün diye ölüleri
dirilteceğini söyleyerek, babasına şantaj yapmaktadır. Kızının

1 13
Güngör Karauğuz

bu şantaj ına boyun eğen Anu, gökyüzü boğasını vermiştir ve o


da bir solumasıyla yüzlerce insan öldürmektedir. İki arkadaş
elele verip gökyüzü boğasının kuyruğundan, Enkidu yakalamış
ve Gılgameş de onun boynunu uçurmuştur. Bu zaferden sonra
iki arkadaş ellerini Fırat'ta yıkadıktan sonra, Uruk'un sokakla­
rında gururla dolaşmaktadırlar.
İki arkadaşın arka arkaya gelen bu zaferleri tanrıları kız­
dırmış, hem de onları hasete boğmuştur ve ikisinden biri artık
ölmelidir. Anu, Enlil, Ea ve Şamaş toplanmış ve Enkidu'nun
ölmesi kararı çıkmıştır toplantıdan. Enkidu bu karara feryad-ı
figan etmektedir ve üstelik hastalanmıştır da. Rüyalar görmek­
tedir: Kartal pençesi gibi tırnakları olan ve yüzü kuşa benzeyen
asık suratlı bir adam, Enkidu 'yu değiştirerek kuşa çevirerek
dönüşü olmayan bir yola götürmektedir. On birinci günde,
Enkidu kendi deyimiyle 'şerefsizce ve düşkün bir şekilde' öl­
müştür.
Sekizinci-OnuncuTablet
Gılgameş, eski kahramanlıklarını hatırlayarak, arkadaşı
Enkidu için ağıtcı kadınlar gibi yas tutmaktadır. Sırtına bir
arslan postu alıp çöllere düşmeye karar vermiştir; gönlünü ölüm
korkusu sarmıştır. Çünkü o da arkadaşı Enkidu gibi ölecektir.
Sonunda Ubar-tutu' nun oğlu ölümsüzlüğe kavuşmuş olan
Utnapiştim'in ikamet ettiği diyara gitme kararı alır. Yola çıkar
ve başları gökyüzüne ve göğüslerine kadar cehenneme batmış,
görünüşleri ölüm olan iki akrep adamın beklediği Maşu dağına
ulaşır. Bu iki yaratık, bir ölümlünün buraya kadar gelme sebe­
bini öğrenmek isterler. Gılgameş de tanrıların arasına girerek
ölümsüzlüğü kazanan Utnapiştim ' i bulmak için yola çıktığını
anlatır. Ama onlar, onun yerini bilen bir insanın olmadığını
söylerek, Gılgameş için Maşu dağlarının yolunu da açar.

1 14
Ademin Çocuk/an

Gılgameş, tanrıça Siduri ve Şamaş ile karşılaşır. Şamaş


ona aradığı hayatı hiçbir zaman bulamayacağını söyler. Siduri
de, Gılgameş'in kendini ve gökyüzü boğası i le Humbaba'yı
öldürdüğünü anlattığı hikayesini dinlemiştir. Ama Gılgameş' in
yanaklarının erimesine, suratının çarpılmasına ve gönlünün
hüzünlü olmasına bir anlam verememiştir. Gılgameş, ona çok
sevdiği arkadaşının öldüğünü ve onun için yedi gün, gece ve
gündüz yas tuttuğunu bir bir anlatır. Bu sözler üzerine S iduri de
ona:
'Sen aradığın hayatı bulamayacaksın, tanrılar insanları
yarattığı zaman onlar insanlara ölümü verip hayatı kendi elle­
rinde tuttular, ey Gılgameş! Karnın dolu olsun, gece gündüz
kendini eğlendir, her gün bir bayram yap, gece gündüz kendini
güldür, üstün temiz olsun, başın yıkansın, su ile yıkanmış ol,
karın kucağında neşe/ensin! ' der.
Mısır, Orta Krallık devri 'arpçinin şarkısı' ile Gılgameş
destanını kaleme alan yazarın ifadeleri ne kadar birbirine benzi­
yor:
' Ölüm insanca bir kader. Ataların zamanından beri bir
kuşak göçer, diğeri kalır. .. . Sanki hiç varolmamışlar. Oradan
gelen olmaz, isteklerini söylemez. . . . Bu nedenle ferah tut yüre­
ğini. Unutkanlık yarar sağlar, yaşadıkça yüreğinin sesini dinle
başına mür yağı sür, güzel ketenler giy, bir tanrıya yakışan
yağlar sürün. Neşeni topla, yüreğini sıkma, yüreğine kulak ver,
mutlu ol, yeryüzünde yüreğinin buyurduklarını yerine getir232. '
Yine Siduri 'nin Gılgameş'e nasihatini, biraz farklı ci.imle­
lerle Tevrat'ta okumak gerçekten çok ilginç:
' Git sevinçle ekmeğini ye ve iyi yürekle şarabını iç; çün­
kü Allah senin işlerinden çoktan razı olmuştur. Esvabın daima

232
Parkinson 1 99 1 , no. 56.
1 15
Güngör Karauğuz

ak olsun; başının üzerinde hoş kokulu yağ eksik olmasın. Güneş


a/İında sana vermiş olduğu boş ömrünün bütün günlerinde,
bütün boş günlerinde sevdiğin karın ile bir hoş hayat geçir;
çünkü hayattan ve güneş altında çektiğin emekten payın bu­
dur233. ,
Gılgameş, bu sözlere rağmen Siduri'den, Utnapiştim'e
gidecek yolu göstermesini rica eder. O da, çetin bir yolculuk
olacaktır ama denizden gitmesini ve orada Utnapiştim ' in gemi­
cisini de aşması gerektiğini söyler. Yola koyulan Gılgameş,
Urşanabi ile karşılaşır. Siduri' nin sorduğu soruları o da
Gılgameş'e sorar ve o da Siduri'ye verdiği cevapların aynını
verir. B irlikte gemiye binerek bir buçuk aylık bir yol, üç günde
katedilir. Ölüm suyuna kadar yaklaşılmıştır artık. Utnapiştim'e
ulaşılmıştır ama Gılgameş onu tanımamaktadır. Bilmeden ba­
şından geçenleri Utnapiştim 'e özetler.
Utnapiştim ona: 'Sen tanrı çocuğu olmana karşın niçin
tanrıların ve insanların alınyazısına karşı geliyorsun? Ölüm her
zaman insana ansızın gelir' diyerek insanoğlu için ölümlülüğün
alın yazısı olduğunu vurgular.
Onbirinci Tablet:
Bu sözlerden Gılgameş, tatmin olmamıştır. Kafasındaki
soru onu hala meşgul etmektedir; durum böyle ise Utnapiştim,
nasıl olmuş da ölümsüzlüğü elde etmiştir? On birinci tablette
Utnapiştim, tufan olayını anlatarak, nasıl öliimsüzleştiğini
Gılgameş'e örneklendirir.
Bu bölümde anlatılan tufan olayı, aşağıda Gılgameş Des­
tanı i le Tevrat, İncil ve Kur'anı Kerim' i karşılaştırdığımız tab­
loda verilmiştir ('Nuh Tufanı'nın Gılgameş Destanı i le Tevrat,
İnciller ve Kur'an'ın Karşılaştırılması' tablosuna bkz).

233 Vaiz: 9:7-9.


1 16
Ademin Çocuk/art

Tufanı, Gılgameş'e tüm detaylarıyla anlatan Utnapiştim,


bu felaketten sağ kurtulunca Enli!, onu ve karısını tanrılar gibi
ölümsüzleştirmiştir. Üstelik tanrılar, Utnapiştim' i, nehirlerin
denize döküldüğü yerde oturtturmuşlardır. Gılgameş artık her
şeyi öğrenmiştir ve yedi gün süren derin bir uykuya dalmıştır.
Utnapiştim onu uyandırmış ve gemicisi Urşanabi'ye; onu yıka­
masını, temizlemesini, yeni elbiseler giydirmesini ve sonrada
ülkesine gitmesine yardımcı olmasını ister. Ama Gılgameş' in
eli boş ülkesine geri dönmesine gönlü razı değildir. Ona başka
bir sır verir ve deve dikenine benzeyen, gül dikeni gibi keskin
bir ottan sözeder.
Bunları duyunca Gılgameş, derin bir kuyu kazmaya baş­
lar ve ayaklarına da ağır taşlar bağlayıp kuyuya iner. Taşların
ağırlığı sayesinde tatlı su denizinin dibinden bu otu, ellerine
dikenleri bata bata alıp çıkartır. Urşanabi de çıktığı bu deniz
kenarındadır ve ona: 'bu ot büyülüdür, insan gençliğini bu otla
kazanır ve ihtiyar adam gençleşir' der. Otu parçalayıp Uruk'a
götürmeyi ve sevdiklerine de yedirip kendisi gibi çocukluğuna
dönmeyi p lanlar.
Otu yanına alıp, yemek yedikten sonra, gördüğü kuyuda
yıkanmak için aşağıya iner ama bu sırada otun kokusunu bir
yılan almıştır. Ota sokulur ve derisini orada bırakarak, otla bir­
likte oradan uzaklaşır. Gılgameş otun yerinde olmadığını anla­
yınca, ağlamaya ve dövünmeye başlar. Sonuçta bu ölümsüzlük
fırsatı da Gılgameş' in elinden uçup gitmiştir, tıpkı bugün Ana­
dolu'nun çoğu yöresinde anlatılan Lokman hekimin ölümsüzlük
otu gibi.

l l7
Güngör Karauğuz

Nuh 'un Gemisi


Zübdetü 't-Tevfirih, (Türk İslam Eserleri Müzesi)

1 18
Ademin Çocukları

c- Nuh Tufanı'nın Gılgameş Desta nı, Tevrat, İnciller ve Kur'an ile

Karşılaştırılması

Gılgameş Destanı Tevrat incili er Kur'an

Anu, Enlil, Ninurta, Tekvin


Ennugi ve Ea'nın Bap: 6 'Gözlerimizin
bulunduğu tanrılar önünde ve
meclisinden Fırat'ın Yeryilzilnde insan
nüfusu artmıştır ve vahyimiz gere-
kenarında bulunan ğince gemiyi
Şuruppak kentinde bir bu dönemde ve
sonraki yıllarda yap ve zulme-
tufan yapmak kararı denler hakkında
çıkar. Karar, Ubar- yeryüzünde
'nefılim' (iri bana hitabetme;
tutu 'nun oğluna şöyle onlar mutlaka
açıklanır: 'Evini sök, insanlar) vardır.
boğulacaklar-
serveti bırak, hayatı Nfıh, 'Rabb'in dır!237'
ara, mülkten nefret et gözünde inayet
bulmuş ve bu nesil 'Nfıh'u da
ve canlı mahlfıkatın
içinde salih' tahtalar ve
her nevinden gemine
görülmüştür. çiviler(le yapıl-
yükle. Yapacağın Tufandan önceki o
Ancak yeryüzü mış gemi)
geminin her yanı günlerde olduğu
bozulunca, kötü- üzerinde taşı-
ahenkli ölçüde olsun gibi, 'Nfıh'un
ilik ve zorbalık dık2.ı•:
ve eni ile boyu bir gemiye bindiği'
ölçüde olsun. Yağmu- artınca Rab, insanı güne dek insanlar 'Nihayet emri-
ra karşı da onun her yarattığına pişman yiyip içiyor, evle- miz gelip de
tarafına bir çatı kur!' olmuş ve onları nip everiliyordum. tandır kaynayın-
yeryüzünden ca (Nfıh'a) dedik
Halk Utnapiştim'in Sonra tufan gelip
silmeye karar tümünü yok ettim. ki: ' Her şeyden
etrafına toplanmıştır
vermiştir. ikişer çifti ve
ve gemi için seferber imanla Nfıh görü-
Rab, Nfıh'tan, aleyhlerinde
olunmuştur. Kimi nürde olmayan
gofer ağacından, hüküm verdikle-
zift, kimi kereste olaylara ilişkin
içinde odaların ve rimiz haric
getirmektedir. Beşinci tanrıdan bilgi aldı.
kapısının olduğu, olmak üzere
günde geminin omur- Taıırısayar tutumla
içinden ve dışından aileni ve inanaıı-
gası bitirilmiştir. ev halkının kur-
ziftlenmiş, ışık lan gemiye
İlerleyen satırlarda tulmasıııı öngöre- yükle!' Zaten

234
Matta: 24:36-44
235
Luka 1 7 : 22-37.
236
İbranilere Mektup: 1 1 :7.
237
Hud: 37.
m Kamer: 1 3 .
239
Hud: 40.
240
Tahrim: 1 0- 1 2.
1 19
Güngör Karauğuz

gem inin ölçüleri alabilecek durum- rek gemiyi yaptı. onunla beraber
verilmiş ve gemi altı da uzunluğu üç Bunu yapmakla inanan pek
katlı olarak inşa arşın, genişi iği elli dünyayı yargıladı azdı219.'
edilmiştir. arşın, yüksekliği ve imanının getir-

Gemi inşa edil irken, otuz arşın olan üç diği doğruluğun

işçi lere sığırlar ve katlı bir gemi mirascısı oldum'.


yapmas ını ister. "Allah inkar
koyunlar kesilmiş,
edenler hakkın-
ustalara da nehir suyu NOlı ile birlikte
da Nulı'un karısı
gibi bira ve şarap gemiye karıs ı ,
i l e Lüt'un karı-
akıtılmıştır. Gemi oğulları (Sam,
sını misal verdi.
yedinci günde ta- Ham, Yafet) ve
B u ikisi, kulla-
mamlannııştır. 'büttın beden
rıınızdan iki
Bitirilmiş olan gemi- sahibi olanlardan
sıllih kulun
ye gümüş ve altın ile her neviden ikişer,
(nikahı) altında
birlikte Utnapiştinı erkek ve dişi
idi ler, onlara
soyunu, sopunu, olarak' biner.
hiyanet ettiler.
kavmini, vahşi ve Kocaları Allah'-
yaban ıl hayvanları
tan (gelen)
gemiye alır. hiçbir şeyi
onlardan sava-
madı. (Onlara):
'Haydi, girenler-
le beraber siz de
ateşe girin'
denildi2�0•

Bap: 7

Bulutların içinde Yedi gün sonra


Adad gürler ve rllz- yeryüzünde kırk
garlar insanların gün kırk gece
tepes inde savaş süren yağmur
edercesine çarpı şır, yağar ve tufan
kimse kimseyi göre- olur.
nıez hale gelir.
Sular yükselir ve
Tufan başlamıştır ve bütün yüksek
tufandan korkan dağları örterek
tanrılar bile göğün en yeryü zU nd eki tü ııı
yüksek katına çıkmış canlıları öldürür.
ve orada bir köpek Sular yüz elli gün
gibi kıvrılmışlardır. yeryüzünde yükse-

Tanrıça !ştar bu lir.

dehşeti i tufan sahne- Tufan, ikinci ayda,


sini görünce: 'Yazık o ayın on yedinci

1 20
Ademin Çocuk/art
güne, nasıl oldu da gününde olduğun-
insanları mahvetmek da Nuh, 600
için bu mücadeleyi yaşındadır.
emrettim?' diyerek
hayıflanır.
Bap: S

Fırtına ve tufan altı


gün yedi gece geçince Allah. yüzelli gün
tufan durulmaya bittikten sonra
başlamış ve bütlln yerin llzerinden bir
insanlık çamur olmuş rüzgar geçirerek
ve yeryllzll dümdüz suları azalıtırır ve
görülmektedir. Bu engin kaynaklar ile
sahne Utnapiştim'i göklerin pencerele-
diz çökertip ağlatır. rini kapattırır.
Nihayet gemi Nissir Gemi yedinci
dağına oturur. Yedin- ayda, ayın on
ci gllnde gemiden bir yedinci gününde
gllvercin salıverilir Ararat dağları
ama konacak bir yer üzerine oturur.
bulamayıııca gemiye
geri döner. Sonra Sular onuncu aya
kırlangıç salıverilir, o kadar oldukça
da konacak bir yer azalır ve onuncu
bulamadığı için geri ayın birinde dağla-
döner. Sonra karga rın başları görünür.
salıverilir ve o susuz Kırk gün bittik-
'Ey yer, suyunu
bir yeri gagalamaya ten sonra Nuh
yut ve ey gök
başlar. geminin pencerele-
tut ! ' denildi. Su
Utnapiştim gemide- rini açarak kuzgu-
azaldı, iş bitiril-
�i her şeyi dışarıya nu gönderir.
di. (Gemi)
çıkarır ve dağın Sular yeryüzllnde Cudi'ye oturdu.
tepesinde bir tütsü eksilmiş mi diye 'Haksızlık
kurbanı yapar. Tanrı- gllvercini gönderir yapan kavim
Jar bu güzel kokuyu ama gllvercin yok olsun! '
alıııca 'tepenin llstlln- ayağının altında denildim.
de sinekler gibi dinlenebilecek bir
toplaşırlar.' Bu yer bulamayarak
kokuya gelmiş olan gemiye döner.

24 1 Ramazanoğlu 1 993, 80-87.


242 Hı'ld: 44.

121
Güngör Karauğuz
Büyük tanrıça 'körü Yedi gün dalıa
körüne tufan yapan ve bekler ve güvercini
insanları felakete bir kez daha salı-
sokan Enlil'in gelme- verir ve akşam
sini istemez. Diğer vakti güvercin
tanrılar da Enlil'e ağzında yeni
sitemkardır. koparılmış zeytin
Ancak Enli! gemi- yaprağı ile döner.
ye biner ve Yedi gün daha
Utnapiştim'in elinden bekler ve tekrar
tutup onu karaya güvercini salıverir
çıkartır ve karısıyla fakat güvercin
brlikte önünde diz dönmez.
çöktürüp onu ve Altı yüz birinci
karısını kutsayıp yılda, birinci ayın
ölümsüzleştirir yani birinde yeryüzün-
onları tanrılar ya- deki sular tümüyle
par2�' . kurur.
İkinci ayın on
yedisinde yer artık
kurumuştur.
Rab, Nüh'a:
'sen, karın, oğulla-
rııı ve seninle
beraber gemiden
olanlar çıksın' der.
'Nuh, Rabbe her
temiz kuştan ve
hayvandan yakılan
takdimelerden bir
mezbah yapar.'
Rab, hoş kokuyu
koklar ve der:
'Yerin bütün
günlerinin deva-
mınca, ekme ve
biçme, soğuk ve
sıcak, yaz ve kış,
gündüz ve gece
kesilmeyecektir.'

1 22
Ademin Çocukları
Bap: 9

Nüh, tufandan 'Onların arasın-


sonra Uç yüz eli i da bin seneden
yıl daha hayatta elli yıl eksik
kalıp toplam dokuz kaldım. '
yoz elli yıl yaşar.

B- Anadolu'da Ölümsüzlüğü Arayış Söylenceleri


Anadolu'daki söylencelere karışmış olan Lokman hekim
hikayelerinin ana çıkış noktası, bugün dini temalarla süslenerek,
aslında Gılgameş' in ölümsüzlüğü arayışının bir tezahürüdür.
Sözlü edebiyat ürünü olarak günümüze kadar gelebildiği anla­
şılmaktadır. Özellikle Adana/Ceyhan dolaylarında anlatılan bu
söylenceye göre, Çukurova'yı dolaşan Lokman hekim sonunda
ölümsüzlük otunu bulmuştur. Bu arada A llah, Cebrai l ' i gönde­
rerek ölümsüzlüğün sırrının yazılı olduğu kitabı, Ceyhan nehri­
ne düşürmesini emretmiştir. Kitap nehre düşünce de ölümsüzlük
formülü de suya düşer244 tıpkı Gılgameş destanındaki gibi.
Nitekim Kur'an: 'Senden önce hiçbir insana ebedi yaşa­
ma vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? Her
nefis, ölümü tadacaktır. Biz sizi sınamak için şerre de hayra da
müptela kılıyoruz. Ve (sonunda) bize döndürüleceksiniz2"'5 ' söz­
leriyle insan için yeryüzünde ebedilik olmadığını vurguluyor.
Sumer ve Sami toplumunda insanlar, basit mezarlara gö­
müldüler: "Babil kralı Nabonidus dokuzuncu yılında eceliyle
öldü. Doğurduğu evladı Babil kralı Nabonidus, onun naşını
ince parlak beyaz ketene sararak istirahate yatırdı. Naşını güzel

243
Ankebut: 14.
244
Okuşluk 1 998, 533; Çıblak 2007, 1 85-1 96.
245
Enbiya: 34-35.
1 23
Güngör Karauğuz

taşlar, değerli taş boncuklar, kokulu yağ kapları konmuş ve


harikulade altın süslerle bezeli gizli bir mezara bıraktı2-16 ."
İ.Ö. 1 9 . yüyıldan sonra tarih sahnesinde görmeye başla­
yacağımız Hititler, önceleri ölülerini törenler eşliğinde toprağa
veriyordu. Nitekim. I. Hattuşili karısına hitaben: 'Beni gelenek­
lere göre yıka, göğsünde tut ve toprağa ver!' diyordu. Ama
imparatorlukla birlikte bu gelenek bozulacak ve artık ölülerini
yakacaklardı. İ.Ö. 1 O. yüzyıldan sonra bazı uluslar yaktıkları
cesetlerin arta kalanlarını urne adı verilen kaplara dolduracak ya
da cenazelerini basit toprak mezarlara koyacak; bir kısmı oy­
dukları kayalara ya da yas tutup ölü yemeği de yiyerek
tümülüslere, yanında hediyelerle birlikte gömeceklerdi .
Tekrar Lokman' a dönersek, İslam l iteratüründe Lokman,
kendisine hikmet verilen ve peygamberliği tartışmalı bir din
büyüğüdür ve yukarıda anlatılan mitoloj i ile ilgisi olmadığı bir
gerçektir. Bu da gösteriyor ki Lokman'a atfedilen çeşitli söy­
Iencelerin aynı adı taşıyan fakat farklı kişilere ait olduğu ve
anlatımların birbirlerine karıştırıldığı görülmektedir. Lokman ile
ilgili İslami literatürde Kur'an ve hadis dışı tarih kitaplarında
aktarımlar bulunmaktadır. Buna göre Lokman, Ad kavmine
mensup olup Eyyub'un kızkardeşinin ya da teyzesinin oğludur
ve Davud döneminde yaşamışır247 •

a- Kur'an 'da Lokman


Kur' an'da Lokman ile i lgili anlatılan olaylar zinciri şöy­
ledir:
'Andolsun biz Lokman 'a, 'A llah'a şükret! ' diye hikmet
verdik, kim şükrederse kendisi için şükreder; kim nankörlük

246
Kuhrt 20 1 O, IJ, 302.
247
Bu tartışmalar için bkz. Kütüb-i Sitte, c. 1 4, 41 ' açıklama' bölümüne bkz.
1 24
Ademin Çocuk/an

ederse Allah zengindir, (onun şükrüne muhtaç değildir), övül­


müştür (hamde ldyıktır).
Lokman oğluna öğüt vererek demişti ki: 'Yavrum, Allah 'a
ortak koşma, çünkü ortak koşmak, büyük bir zulümdür. '
Biz insana, ana babasını tavsiye ettik. Anası onu zayıflık
üstüne zayıflık çekerek (karnında) taşımıştır. (Ona gebe kaldı­
ğından itibaren tCı doğuruncaya kadar günden güne güçsüzleş­
miş, ağırlaşmıştır). Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde ol­
muştur. (Bunların hepsi, güç şeylerdir. Onun için biz insana):
'Bana ve anana-babana şükret, dönüş banadır. Eğer onlar seni,
hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zor­
larlarsa, onlara itCı'at etme. Onlarla dünya (işlerin)de iyi geçin
ve bana yönelen kimsenin yoluna uy. Sonra dönüşünüz banadır;
(o zaman ben) size yaptıklarınızı haber vereceğim ' (diye öğüt
verdik).
(Lokman öğütlerine devam ederek dedi ki): 'Yavrum,
(yaptığın iyilik veya kötülük), hardal &inesi ağırlığınca bir şey
de olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerde bulunsa Allah
mutlaka onu getirir. Çünkü Allah latiftir (O'nun bilgisi her gizli
ve ince şeye ulaşır. O, her şeyi) haber alır.
Yavrum namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve
başına gelene sabret. Çünkü bunlar yapılması gereken işler­
dendir. İnsanlara yanağını bükme (kibirlenerek boynunu bir
yana büküp yüzünü insanlardan öte çevirme) ve yeryüzünde
böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenip övünen kim­
seyi sevmez. Yürüyüşünde tutumlu ol, (orta yürü, ne çabuk ne de
çok yavaş git, ölçülü hareket et), sesini de kıs. Çünkü seslerin en
çirkini eşeklerin sesidir248 ."

24K
Lokman: 1 2- 1 9.
125
Güngör Karauğuz

11- Kitah-ı Mukaddes ve Kur'iin 'da Tufan Öncesi


Tevrat'ta, Adem'den sonra anlatılan olaylar zincirinde
Şit, Hanok ve Nuh dikkat çekmektedir. Kitab-ı Mukaddes'te yer
alan Kabil'in oğlu Hanok249 ve Kur'an'da geçen İdris ile eş
tutulmuştur250 . İdris'in adı Kur'an'da iki yerde25 1 ve hadisler­
de252 anılır. Tevrat'a göre Hanok'un seceresi Adem oğlu Şit
oğlu Enoş oğlu Ken'an oğlu Mahalalel' in oğlu Yared' in oğlu­
dur253 ve Adem ' den sonra yedinci nesi ldir254 . Üç yüz yıl Rab ile
yürümüş ve üç yüz altmış beş yıl yaşayıp gözden kaybolmuş­
tur255 . İslam l iteratüründe onun terzi mesleğini icra ettiği256 ,
otuz sahife verildiği, kalemle yazı yazdığı, hesap ve yıldız il­
miyle ilgilendiği 257 rivayetleri bulunmaktadır. Hatta Hanok,
Adem ile Ş'it'ten sonra peygamber olmuş ve Nuh tufanını haber
vermiştir25 8 .
Tevra'ta göre Hanok'tan sonra oğlu Metuşelah oğlu
Lamek2 59 ve oğlu Nuh dünyaya gelmiştir. Adem ' in yaratılışın­
dan tufana kadar 1 307, 1 656, 2242 ve 2262 yıl geçmiş olduğu
şeklinde çeşitli söylentiler bulunmaktadır260 .

249
Tekvin: 5: 2 1 -24, 6:23-24; İbranilere Mektup: 1 1 :5.
250
Taberi' den aktarım için bkz. Harınan 2007, 224 vd.
251
Meryem: 56-57; Enbiya: 85-86.
252
Kütüb-i Sitte, c.4, 9 1 .
253
Tekvin: 5 : 1 - 1 8.
254
Yahftda'nın Mektubu: 1 4- 1 6.
255
Tekvin: 5: 2 1 -24.
256
İbn-i Kesir' den aktarım için bkz. Harınan 2007, 224 vd.
257
Fahreddin er-Razi' den aktarım için bkz. Harınan 2007, 224 vd.
25"
Seyyid Hüseyin Nasr'dan aktarım için bkz. Harınan 2007, 224 vd.
259 • .
Tekvın: 5 :5, 8, 1 1 , 1 4, 1 7, 20, 27, 3 1 .
· 260
Bu tarihler için bkz. Harınan 2007, 225.
1 26
Ademin Çocuk/an

111- Kitab-ı Mukaddes ve Kur'lin 'da Tufan Sonrası


Apokrif eserlere göre, tufandan önce Şit' in çocukları Kii­
bil ' in soyundan gelen kızlarla evlenmiş ve şiddet taraftarı bozuk
bir nesil dünyaya gelmiştir261 • Bu arada Nfıh, beş yüz yaşına
girmiştir ve üç oğlu Siim, Hiim, Yafet doğmuştur262 • Tanrı da
insanların bu asiliklerine kızmaktadır ve büyük bir öç almak
için sel felaketiyle insan neslini yok etmeye karar vermiştir263 •
Tanrı, dürüst ve imanlı olan264 Nfıh'a -yukarıda ifade et­
tiğimiz gibi- ölçülerini vererek gofer ağacından bir gem i yapa­
rak içine her canlıdan birer çifti gemiye almasını söyler265 • Nfıh
dört yüz seksen yaşında yapmaya başladığı gemiyi, ancak yüz
yirmi yıl sonra tamamlamıştır266 • Yeryüzünde sular yüz elli gün
kalır ve sonra sular çekilir ve Nfıh Tanrı'ya bazı takdimeler
sunar. Nfıh, artık çiftçilik yaparak saban, orak, balta gibi aletleri
kullanır267 ve bağcılıkla uğraşıp şarap üretip içer268 •
Talmud'da, 'Nuh Yasaları' olarak bilinen 'puta tapma­
mak, tanrıyı inkar etmemek, öldürmemek, sapık cinsi ilşkiler
içinde olmamak, hırsızlık yapmamak, canlı hayvan eti yeme­
mek' gibi yedi kural bulunur ki bu yasalar temel ahlaki kurallar
olarak benimsenmiştir.
Aşağıda Tevrat, Kur'an ve İslami kaynaklarında Nfıh
hakkındaki bilgiler -aşağıda verdiğimiz tabloda detaylandırıldı­
ğından- kısaca mukayese edilecektir.

261
Bu apokrif aktarım için bkz. Hannan 2007, 225.
262
Tekvin: 5: 32.
263
Tekvin: 6:5-9
264
İ branilere Mektup: 1 1 :7.
265
Tekvin: 6, 7.
266
Bu apokrif aktarım için bkz. Hannan 2007, 225.
267
Bu apokrif aktarım için bkz. Hannan 2007, 225.
268
Tekvin: 7-8; 9: 20-2 1 .
1 27
Güngör Karauğuz

Kur'an'da Nuh ve tufan olayı bir tek surede değil, ayrı


ayrı surelerde anlatılmıştır ve tevhit mücadelesi veren beş bü­
yük peygamberden biridir O.
Tevrat, Nfih'un zürriyetini sayarken, Kur'an'da bu bilgi
yoktur. Hatta Kur'an, Nfih'un sadece peygamber olduktan son­
raki hayatını anlatır. Ancak İslami kaynaklar Nuh'un soy kütü­
ğünü, Tevrat'ta geçtiği şekliyle verir ve hatta Tevrat'ta geçme­
mesine karşın annesinin adı da Kaynuş olarak kaydedilmiştir269 •
Kur'an, Tevrat'ta söz edildiği şekliyle ne geminin hangi
ağaçtan yapı ldığını ne de ölçüleri gibi özeliklerini vermez. An­
cak İslami kaynaklarda, gemi için ağacı nereden bulacağını
sorması üzerine, ona, Hint meşesi dikmesi söylenir ve bu ağaç
ancak kırk yıl sonra büyür2 70 •
Tevrat'a göre, tufan olayı olmadan önce, gemiye Nfih'un
ai lesi ile birlikte 'bütün beden sahibi olanlardan her neviden
ikişer, erkek ve dişi olarak' alınacaktır. Kur'an'a göre de her
şeyden ikişer çift ve Nuh'un bir oğlu ve hanımı hariç ailesi ile
inananlar gemiye binmiştir. Ancak İslami kaynaklarda maran­
goz olan2 7 1 NCıh, gemiye Adem ' in naşını da almış ve onu gemi­
de bir tabut içinde taşımıştır.
Tufan olayının ne kadar sürdüğü Kur'an' da verilmemiştir.
Tevrat'ın bu olayları daha detaylı anlattığı görülmektedir.
Sular çekilince gemi, Tevrat'a göre, Ararat dağları üzeri­
ne, Kur'an'a göre ise Cudi 'ye oturmuştur.
Kur'an ve Tevrat Nfih'un yaşını dokuz yüz elli yıl olarak
vermektedir.

269
Sa'lebi'den aktarım için bkz. Hannan 2007, 226.
27°
F1rfızabad1'den aktarım için bkz. Hannan 2007, 226.
271
İ bn Kuteybe'den aktarım için bkz. Hannan 2007, 227.
128
Ademin Çocuk/afi

IV- Kur'tln 'da Ntılı ve Tufan


Nuh 'un Peygamberliği, Kişiliği ve Yaşı
"Andolsun biz Nuh'u da kavmine gönderdik272 : "Onların
arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (öğüt verdi, Hak yoluna
çağırdı, dinlemediler), sonunda haksızlık etmekte olan o insan­
ları Tufan yakaladı273 ."
"Doğrusu o, çok şükreden bir kuldu274 . "
Nuh 'un Kavmine Tebliği ve Mücadelesi
(Nuh kavmine): ' Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Yalnızca
Allah'a tapın275• Cidden ben, sizin, acı bir günün azabına uğra­
manızdan korkuyorum.' (dedi)276 •
(Ayrıca) " 'bana da ita'at edin ki (Allah) günahlarınız­
dan bir kısmını bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin.
Zira A llah'ın süresi geldiği zaman ertelenmez. Bilir(kişiler)
olsayd ınız (bunu anlardınız).' (Nuh:) ' Rabb' im, dedi, ben kav­
mimi gece gündüz (imana) da'vet ettim. Benim da'vetim, onlara
kaçışlarını artırmaktan başka bir katkıda bulunmadı. Günahları­
nı bağışlaman için onları (sana) ne kadar da'vet ettimse parmak­
larını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler, diretti­
ler, çok kibirlendiler. Sonra ben onları açıkça da'vet ettim. Son­
ra onlara açıktan söyledim, gizli gizli söyledim: 'Rabbinizden
mağfiret dileyin, çünkü O çok bağışlayandır' dedim. '(O'ndan
mağfiret dileyin) ki üzerinize gökten bol yağmur göndersin. Ve
size çok mallarla, oğullarla yardım etsin, size bahçeler versin,
ırmaklar versin. S ize ne oluyor ki, Allah için saygı(nın yalnız

272
Hud: 25. Benzer ayetler için bkz. Ankebut: 14; Nuh: 1 ; Şuara: 1 05; Mü'minun:
23.
273
Ankebut: 1 4.
274
İ sra: 3.
275
Benzer ayetler için bkz. Nuh: 2-3; A'raf: 59.
276
Hud: 25-26 .
1 29
Güngör Karauğuz

Allah'a ait olacağını) ummuyorsunuz? (Yahut Allah'a saygıya


önem vermiyorsunuz. Oysa O, sizi aşama, aşama yarattı. Gör­
mediniz mi Allah nasıl yedi göğü birbiri üstünde tabaka tabaka
yarattı?' Ve Ayı bunların içinde bir nur yaptı. Güneşi de bir
lamba yaptı. Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi. Sonra yine
oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır. Allah, size yeri bir
sergi yaptı ki onda açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.'
(Bu öğütlerin hiçbirinin fayda vermediğini gören) Nuh,
(Rabb' ine dönerek): ' Rabb'im, dedi, onlar bana karşı geldiler de
malı ve çocuğu kendisinin ziyanını artırmaktan başka işe yara­
mayan (şımarık, gururlu) bir adama uydular. Büyük büyük tu­
zaklar kurdular.' Dediler ki: 'Tanrılarınızı bırakmayın: ne
Vedd'i, ne Suva'ı, ne de Yeğus'u, Ye'uk'u ve Nesr'i bırakmayın !
(Böylece) onlar, çok kimseyi yoldan çıkardılar. Sen de o zalim­
lere şaşkınlıktan başka bir şey artırma.' Hatalarından dolayı
boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yar­
dımcılar da bulamadılar. Nuh dedi ki: 'Rabbim, yeryüzünde
kafirlerden tek kişi bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan, kulla­
rını şaşırtırlar ve sadece ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar.'
Rabbim beni, babamı-anamı, inanarak evime gireni, inanan
erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de sadece helakini artır
(onların köklerini kurut)2 77 ."
(Tüm bu öğütlere rağmen Nuh, inanmayan kavmine):
' Ben buna karŞ ı sizden, bir ücret istemiyorum. Benim ücretim,
ancak alemlerin Rabb'ine aittir. Öyle ise Allah'tan korkun ve
bana ita'at edin278 ' (dedi.)
Kavminden i leri gelen inkarcı grup (da) 'dedi ki: Biz seni de
bizim gibi insan görüyoruz ve sana bizim basit görüşlü ayak
takımlarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz. S izin bize

2 77 NGh: 3-28.
m Şuara: 1 09- 1 1 0.
1 30
Ademin Çocuk/art

karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz; tersine sizi yalancı


sanıyoruz! 2 79"
(Ayrıca) "kavminden ileri gelenler dediler ki: 'Biz seni
açık bir sapıklık içinde görüyoruz! ' Dedi ki: ' Ey kavmim, bende
bir sapıklık yok, ben alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir
elçiyim. S ize Rabb'imin gönderdiği gerçekleri duyuruyorum,
size öğüt veriyorum ve Allah tarafından sizin bilmediğiniz şey­
leri biliyorum. Korunup da merhamete uğramanız için, içiniz­
den sizi uyaracak bir adam aracılığı i le bir zikir (sizi ikaz eden
bir Kitab, size şan ve şeref verecek bir kanun) gelmesine şaştı­
nız mı? O'nu yalanladılar, biz de O'nu ve O 'nunla beraber ge­
mide bulunanları kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları boğduk!
Çünkü onlar kör bir kavim idiler280 ."
(Ayrıca) "kavminin içinden ileri gelen inkarcı bir grup
(diğerlerine şöyle) dedi : 'Bu da sizin gibi bir insandan başka bir
şey değildir. Size üstün gelmek (size hakim olmak) istiyor. Eğer
A llah (elçi göndermek) dileseydi, melekleri indirirdi. Biz ilk
babalarımızdan böyle bir şey işitmedik. O, kendisinde delilik
bulunan bir adamdır, başka bir şey değildir. Hele bir süreye
kadar onu gözetleyin (bakalım)281 ".
(Yine) "kulumuz (Nfıh)' u yalanladılar ve 'cinlenmiştir'
dediler. Ve o(na çeşitli eziyetler yapılarak tebliğden) menedildi.
Bunun üzerine Rabb' ine: 'Ben yenik düştüm, yardım et! ' diye
yalvardı. Biz de boşalan bir su i le göğün kapılarını açtık. Yeri
kaynaklar halinde fışkırttık, (göğün ve yerin) su(ları) takdir
edilmiş bir işin . olması için birleşti. Nfıh'u da tahtalar ve çivi­
ler(le yapılmış gemi) üzerinde taşıdık. (Kendisine karşı) nankör­
lük edilen (kulumuz)a (bizden) bir mükarat olmak üzere (gemi),

279
Hfıd: 27.
280
A 'raf: 60-64.
281
Mü'minfı n: 24-25.
131
Güngör Karauğuz

gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. Bunu bir ibret olarak bı­


raktık, ibret alan yok mudur?282"
(Nfıh'un inkarcı kavmi) "dediler (ki): ' Ey Nfıh, (bu de­
diğinden) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın283 ."
(Bunlara karşılık Nuh) "kavmine: 'Ey kavmim demişti,
eğer benim (sizin aranızda) kalkıp size Allah'ın ayetlerini hatır­
latmam, size ağır geldiyse, o halde ben Allah'a dayandım, siz
de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınız işi (iyice) karar­
laştırın da işiniz başınıza dert olmasın. Sonra hükmünüzü bana
uygulayın, bana hiç fırsat da vermeyin ! Eğer (benim
öğütümden) yüz çevirdiyseniz (neden?), ben sizden bir ücret
istemedim ki ! Benim ücretim, ancak Allah ' ın üzerinedir. Bana
Müslümanlardan olmam emredilmiştir. ' Yine de onu yalanladı­
lar. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık,
onları (yeryüzünün) hakimler(i) yaptık ve ayetlerimizi yalanla­
yanları da boğduk. Bak işte uyarıl(ıp da yola gelmey)enlerin
sonu nice oldu ! 284 "
(Nfıh bunun üzerine) "dedi ki: ' Ey kavmim, bakın, ya
ben Rabb' imden bir delil üzerinde isem ve (O), kendi katından
bana bir rahmet vermiş de, o (rahmet) sizin gözlerinizden gizli
bırakılmış ise? Şimdi siz onu istemezken, biz sizi o (Tanrı rah­
meti)ne zorla mı sokacağız? Ey kavmim, buna karşı ben sizden
bir mal istemiyorum, benim ücretim Allah'a aittir. Ve (siz iste­
miyor, hor görüyorsunuz diye) ben, inananları (yanımdan) ko­
vacak değilim. Çünkü onlar Rablerinin huzurulıa gidecek (yap­
tıklarının hesabını verecek)lerdir. (Herkes kendi amelinden
sorumludur. Onları niçin kovayım?) Fakat ben sizi, cahil lik
eden bir kavim görüyorum. Ey kavmim, ben onları kovarsam,

282
Kamer: 9- 1 7.
283
Şuara: 1 1 6.
2 84
Yfınus: 7 1 -73.
1 32
Ademin Çocuk/afi

A llah'a karşı beni kim savunur? Düşünmüyor musunuz?' Ben


size: 'Allah'ın hazineleri benim yanımdadır.' demiyorum.
'Gaybı da b ilmem. Ben meleğim,' de demiyorum. Sizin gözle­
rinizin hor gördüğü kimseler için 'Allah onlara bir hayır verme­
yecek' de demem. Allah, onların içlerinde olanı daha iyi bilir.
(Böyle bir şey yaparsam) o takdirde ben, mutlaka zalimlerden
o lurum."
"Dediler ki: ' Ey Nuh, bizimle mücadele ettin. Hem bi­
zimle mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen haydi
bizi tehdidettiğin şeyi bize getir ! ' Dedi: 'Onu, ancak Al lah di­
lerse size getirir; siz engel olamazsınız! Eğer Allah, sizi azdır­
mak dilemişse, ben size nasihat da etmek istesem, nasihatım
size fayda vermez. Rabbiniz O'dur ve siz O'na döndürüleceksi­
niz. ' Yoksa 'Onu uydurdu mu' diyorlar? De ki: ' Eğer O'nu uy­
durmuşsam, suçum banadır. Ama ben sizin işlediğiniz suçlardan
uzağım.' "
Nüh 'un Gemiyi İnşa Etmesi ve Gelişen Olaylar
"Nuh'a vahyolundu ki : ' Kavminden, inanmış olanlardan
başka kimse inanmayacak, onların yaptıklarından dolayı üzü l­
me! Gözlerimizin önünde ve vahyimiz gereğince gemiyi yap ve
zulmedenler hakkında bana hitabetme (onların kurtuluşu için
bana yalvarma); onlar mutlaka boğulacaklardır! ' "
"Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler yanından geç­
tikçe onunla alay ediyorlardı . ' Siz bizimle alay ederseniz, sizin
alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz?' dedi. 'Yakında
bileceksiniz: İnsanı rezil eden azab kime geliyor, sürekli azab
kimin başına konuyor?' "
Tufan
"Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca (iş ciddi­
leşip sular kaynamağa başlayınca, Nuh'a) dedik ki: ' Her şeyden
ikişer çifti ve (boğulması) hakkında (ezeli) söz(ümüz) geçenler
1 33
Güngör Karauğuz

hariç olmak üzere aileni ve inananları gemiye yükle! ' Zaten


onunla beraber inanan pek azdı. ' Haydi, geminin içine binin',
dedi. Onun akıp gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır.
Rabb' im, elbette bağışlayan, esirgeyendir! ' Gemi, onları dağlar
gibi dalga(lar) arasından geçirirken Nuh, bir kenarda duran
oğluna: 'Yavrum, bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma! '
diye seslendi. (Oğlu): ' Beni sudan koruyacak bir dağa sığınaca­
ğım,' dedi. (Nuh): ' Bugün, Allah'ın emrinden koruyacak hiçbir
şey yoktur, ancak O'nun acıdığı (kurtulur).' dedi. Ve aralarına
dalga girdi, o da boğulanlardan oldu.
" ' Ey yer, suyunu yut ve ey gök tut! ' deni ldi. Su azaldı,
iş bitirildi. (Gemi) Cudi'ye oturdu. ' Haksızlık yapan kavim yok
olsun! ' denildi."
"Nuh Rabb'ine seslendi: 'Rabb'im, dedi, oğlum benim
ailemdendir. Senin sözün elbette haktır ve sen hakimlerin haki­
misin ! ' (Rabb'i): 'Ey Nuh, dedi, o senin ailenden değildir.
O(nun yaptığı) yaramaz iştir. Bilmediğin bir şeyi benden iste­
me. Sana cahillerden olmamanı öğütlerim! ' (Nuh) dedi ki:
' Rabbim, bilmediğim bir şeyi senden istemekten sana sığınırım.
Eğer beni bağışlamaz, bana acımazsan ziyana uğrayanlardan
olurum ! ' "
"Ey NCıh, denildi, sana ve seninle beraber olanlardan
ümmetlere bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Ama
(seninle beraber olanlardan gelecek) öyle ümmetler de var ki,
onları bir süre yaşatacağız, sonra onlara bizden acı bir azab
dokunacaktır! 285 "
"Andolsun NCıh bize yalvarmıştı da ne güzel kabul bu­
yurmuştuk! Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. Yal­
nız onun zürriyetini kalıcılar yaptık. Sonra gelenler arasında ona

285
Hud: 25-48.
1 34
Ademin Çocuklar1

(iyi bir ün) bıraktık: ' Alemler içinde Nüh'a selam olsun (bütün
insanlar onu esenlikle anarlar)' . İşte biz güzel davrananları böy­
le mükafütlandırırız. Çünkü o bizim, inanan kullarımızdandı.
Sonra ötekilerini suda boğduk286 ." ve onları insanlara bir ibret
yaptık. Zal im lere acı bir azab hazırladık287 ."
"Nitekim Nuh'dan sonra (da) nice nesi lleri helak ettik.
Kullarının günahlarını haber alıcı, görücü olarak Rabb'in ye­
ter2 ss ."
V- Nulı 'tmı Sonraki Peygamber/er
a- Hud ve Ad Kavmi, Siililı ve Semud Kavmi
Hud, Nüh'tan sonra yaşamış olup onun seceresi Sam'ın
zürriyeti ile Nfıh' a kadar getirilmektedir289 • Dolayısıyla onun ve
kavmi hakkındaki bilgiler sadece tarih kitaplarına dayanmakta­
dır. Şunu da not etmek gerekiyor ki Hfıd ve kavminden sadece
Kur'an söz eder. Hfıd kavminin yaşadığı bölge, Yemen'de
Umman ile Hadramut arası olarak kabul edilmekte ve bu kavim
muhteşem saraylara2 90, mallara, sürülere, bağ ve bahçelere2 91
sahip olduğu aşağıda Hfıd ile ilgili ayetlerde ifade edilmektedir.
Ancak bugün bu bölge çöldi.ir.
Medine ile Tebfık arasındaki bölgede yaşamış olan
Semfıd kavmi Ad kavminden hemen sonra 'vadide kayaları
oyarak' yaptıkları evler ile saraylar ve köşklerde yaşadığı bili­
nir. Aşağıda bu iki kavimle i lgili olarak Kur'an ayetlerini bula­
caksınız.

m Saffat: 75-82. Benzer ayetler için bkz. Enbiya: 76-77.


287
Furkan: 37.
m İsra: 1 7 .
Taberi' den aktarım için bkz. Harman 1 998, 279.
289

290
Şuara: l 28- 1 29.
2 9 1 Şuara: 1 33-134.

135
Güngör Karauğuz

• ' '!..

..
;
.,
, ·. .

' ' .
• • ' ıı · '

Medayin-i Salih (Z. Şimşir Arşivi)

136
Ademin Çocuk/an

Mediiyin-i Salih (Z. Şimşir Arşivi)

b- Kur'tin 'da Hud


Hud'un Peygamberliği
"Ad'ın kardeşini (Hfid'u) an292: Ahkaftaki kavmini
uyarmıştı. Onun önünden ve ardından nice uyarıcılar da gelip
geçti293 •

" 'Onlara: (Allah'ın azabından) korunmaz mısınız?'


demişti. 'Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Al­
lah'tan korkun ve bana itaat edin. Sizden buna karşı bir ücret
istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabb' ine aittir.

Ad Kavmi 'nin İnşa Ettiği Binalar

292 Benzer ayet için bkz. Hud: 50


293 Ahkaf: 2 1 .
1 37
Güngör Karauğuz

S iz her yol üzerine (gelip geçenleri yanıltmak için) bir işaret


yapıp da boş şeyle mi uğraşıyorsunuz? Belki ebedi yaşayacak­
sınız gibi köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz? (Bir
kavmi) yakaladığınız zaman zorbalar gibi yakalıyorsunuz. Al­
lah'tan korkun ve bana ita'at edin. S ize bildiğiniz ni'metleri bol
bol veren (Allah)'dan korkun. O size davarlar, oğullar verdi.
Bahçeler, çeşmeler (verdi). Doğrusu ben size büyük bir günün
azabı(nın çarpması)ndan korkuyorum.' Dediler ki: 'Öğüt versen
de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir294 . ' "
Hud 'un Mücadelesi ve Kavminin He/akı
(Sonra Hud devam etti) " ' Ey kavmim, dedi, A llah'a kulluk
edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. S iz (putları Allah'a ortak
koşmakla) sadece uyduruyorsunuz! 295' "
"Dediler: ' Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi
geldin? Doğrulardan isen bizi tehdid ettiğin şeyi bize getir.'
Dedi : ' (Azabın ne zaman geleceğine dair) bilgi, ancak Allah
katındadır. Ben, görevlendirildiğim şeyi size duyuruyorum;
fakat sizi cahillik eden bir kavim görüyorum296 . ' "
(Üstelik) "kavminden ileri gelen inkarcılar dediler ki:
'Biz seni beyinsizlik içinde görüyoruz ve biz seni yalancılardan
sanıyoruz! Ey kavmim, bende beyinsizlik yok, ben alemlerin
Rabb' i tarafından gönderilmiş bir elçiyim' dedi. Size
Rabb' imin gönderdiği gerçekleri duyuruyorum ve ben sizin için
güvenilir bir öğütçüyüm. S izi uyarması için içinizden bir adam
aracılığıyla Rabb'inizden size bir zikir gelmesine şaştınız mı?
Düşünün ki (Allah) sizi, Nuh kavminden sonra, onların yerine
hakimler yaptı. Üstelik, yaratılışta size irilik verdi. Allah' ın
nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz. Dediler ki: 'Ya,

194
Şuara: 1 24- 136.
195 Hud: 50.
296
Ahkaf: 22-23.
138
Ademin Çocuk/art

demek sen, tek A l lah' a kulluk edelim ve atalarımızın taptıkları­


nı bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğrulardan isen bizi
tehdidettiğin (o azabı) bize getir! ' Dedi ki: 'Artık size
Rabb' inizden bir azab ve gazap inmiştir. Allah ' ın, kendileri için
hiçbir delil indirmediği (ve hiçbir güç vennediği), sadece sizin
ve atalarınızın taktığı kuru isimler hakkında mı benimle tartışı­
yorsunuz? Bekleyin öyle ise, ben de sizinle beraber bekleyen­
lerdenim ! ' O'nu ve O'nunla beraber olanları, bizden bir rahmet­
le kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanların ve inanmayacak olan­
ların ardını kestik297 ."
(Hud inkarcı kavmine): " ' Ey kavmim, Rabb'inizden
mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin (O'na yönelin) ki gökten
üzerinize bol bol rahmet göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın.
Suç işleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin ! ' Dedi ler ki: ' Ey Hud,
bize bir mu'cize getirmedin. Biz senin sözünle tanrılarımızı terk
edecek değiliz ve biz sana inanacak değiliz! (Senin hakkında)
seni tanrılarımızdan biri fena çarpmış ! ' demekten başka bir söz
bulamıyoruz.' Dedi ki: 'Ben Allah'ı şahid tutuyorum, siz de
şahid olun ki, ben sizin (Al lah'a) ortak koştuğunuz şeylerden
uzağım.' O Allah'dan başka (taptığınız tanrılardan). Haydi, he­
piniz bana tuzak kurun, sonra bana hiç göz açtırmayın (eliniz­
den ne gelirse yapın)! Ben, benim de Rabb'im, s izin de
Rabb' iniz olan Allah'a dayandım. Hiçbir canlı yoktur ki O,
onun perçeminden tutmuş olmasın (onu dilediği gibi yönetme­
sin) .. Gerçekten Rabb' im, doğru bir yol üzerindedir (O adildir,
yanında kimse zulme uğramaz). Eğer yüz çevirirseniz, artık ben
(duyurmak için) size gönderildiğim şeyi size duyurdum.
Rabb' im, sizin yerinize başka bir kavim de getirebilir. Siz O'na
hiçbir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, herşeyi koruy(up
gözet)endir. ' Emrimiz gelince Hud'u ve onunla beraber inanmış

297
A 'raf: 66-72.
1 39
Güngör Karauğuz

olanları bizden bir rahmetle kurtardık; onları katı bir azabdan


kurtard ık. İşte 'Ad (kavmi), Rab' lerinin ayetlerini inkar ettiler,
peygamberlerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emrine
uydular. Böylece hem · bu dünyada, hem de kıyamet gününde
peşlerine la'net takıldı2 98 ."
"Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu? Biz onların üs­
tline uğursuz mu uğursuz bir günde uğultulu bir kasırga saldık.
İnsanları sanki köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imişler
gibi koparıp deviriyordu299 ."
"Azabın (ufukta) geniş bir bulut halinde vadilerine doğ­
ru geldiğini görünce: 'Bu, bize yağmur yağdıracak bir buluttur'
dediler. Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şey, içinde acı
azab bulunan bir rüzgardır. Rabb'inin emriyle her şeyi yıkar,
mahveder. Derken onlar o hale geldiler ki evlerinden başka bir
şey görülmez oldu. İşte biz, suç işleyen toplumu böyle cezalan­
dırırız. Onlara size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik,
onlara kulaklar, gözler ve gönüller yaratmıştık. Fakat ne kulak­
ları, ne gözleri ne de gönülleri kendilerine bir yarar sağladı. Zira
(düşünüp ibret almıyorlar, tersine) bile bile Allah'ın ayetlerini
inkar ediyorlardı. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini kuşa­
tıverdi. Andolsun, biz çevrenizdeki kentleri de yok ettik ve
belki (küfürlerinden) dönerler diye ayetleri tekrar tekrar açıkla­
d ık300 ."

29"
Hud: 52-60.
299
Kamer: 1 8-20. Benzer ayetler için bkz. Ziiriyilt: 4 1 -42.
ıoo
Ahkaf: 24-27.
1 40
Ademin Çocuklar1

Maşathöyük (Tokat) 'ten Hititçe Bir Tablet Parçası


Tokat Arkeoloji Müzesi

141
Güngör Karauğuz

c- Kur 'an 'da Salih


Salih 'in Peygamberliği
"Semfıd (kavmin)e de kardeşleri Salih'i (gönderdik): 'Ey
kavmim dedi, Allah'a kul luk edin, sizin O'ndan başka tanrınız
yoktur301 ."
"(Allah'ın azabından) korunmaz mısınız? Ben size gön­
derilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan korkun ve bana ita'at
edin. Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücre­
tim yalnız iilemlerin Rabb'ine aittir. Siz burada güven içinde mi
bırakılacağınızı sanıyorsunuz?
Semud Kavminin Binaları
Böyle bahçelerde, çeşme başlarında? Ekinler ve yumuşak
tomurcuklu güzel hurmalıklar arasında? Dağlardan ustalıkla
evler yontuyorsunuz. Allah'tan korkun ve bana ita'at edin. O
aşırıların emrine uymayın. Onlar yeryüzünde bozgunculuk ya­
parlar, ıslah etmezler302 ."
"Andolsun Hicr (Semfıd) halkı da peygamberleri yalanla­
dılar. Onlara ayetlerimizi verdik, ama onlardan yüz çeviriyor­
lardı. Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. Sabaha girerlerken
onları da (o) korkunç ses yakaladı. Kazandıkları, kendilerinden
hiçbir şeyi savamadı3 03 ."
Salih 'in Kavmi ile Mücadelesi
"Sizi yerden inşa eden ve orada yaşatan O'dur; O'ndan
mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin ! Çünkü Rabb'im yakın­
dır, (du'aları) kabul edendir. Dediler ki: ' Ey Salih, sen bundan
önce bizim aramızda ümit beslenen kişi idin. Şimdi atalarımızın
taptıklarına tapmaktan bizi men mi ediyorsun? B iz senin bizi

301
A'riif: 73. Benzer ayetler için bkz. Hud: 6 1 ; Nemi: 45.
Şuara : 1 42- I 52.
302

H i cr : 80-84.
303

1 42
Ademin Çocukları

çağırdığın şeyden şüphe içindeyiz, kuşkulanıyoruz! ' (Salih on­


lara): ' Ey kavmim, dedi, bakın ya ben Rabb'imden bir kanıt
üzerinde isem ve O, bana kendinden bir rahmet vermişse? Peki,
bu durumda O'na karşı gelirsem, beni Allah'tan kim kurtarır?
Sizin bana, ziyanımı artırmaktan başka bir katkınız olamaz! 304 "
Düşünün ki (Allah), Ad'dan sonra sizi hükümdarlar yaptı
ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar
ediniyorsunuz, dağlarını yontup evler yapıyorsunuz, artık Al­
lah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yapıp
karışıklık çıkarmayın. Kavminden büyüklük taslayan i leri ge­
lenler, içlerinden zayıf görülen inananlara: ' Siz,' dediler, ' Sa­
lih'in, gerçekten Rabb' i tarafından gönderildiğini biliyor musu­
nuz?' (Onlar da): '(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene ina­
nanlarız! ' dediler. Büyüklük taslayanlar: ' Biz, sizin inandığınızı
inkar edenleriz! ' dedi ler305 ."
(Ayrıca) "dediler (ki): ' Sen, iyice büyülenmişlerdensin.
Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğrulardansan b ize bir
mu'cize getir306 . ' "
"'Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık
bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz' dediler. 'Zikir,
aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı küstahın biridir!"
(Salih'e dedik ki): 'Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu
b i lecekler307 . ' "
Kavmi Salih 'i Öldürmeye Çalışıyor
"Bir de baktı ki onlar, birbiriyle çekişen iki bölük olmuş­
lar. Dedi : ' Ey kavmim, iyilikten önce neden kötülüğe
eviyorsunuz? Esirgenmeniz için Allah'tan mağfiret dilemeniz

304
Hı'.id: 6 1 -63.
305
A 'raf: 74-76
306
Şuara: 1 53 - 1 54.
307
Kamer: 24-26.
1 43
Güngör Karauğuz

gerekmez m i? Senin ve seninle beraber bulunanların yüzünden


uğursuzluğa uğradık' dediler. Dedi: ' Uğursuzluğunuz(un sebe­
bi), Allah'ın yanında (bulunan takdiri)dir. (Kötü iş yapanlara O,
uğursuzluğu takdir etmiştir). Doğrusu siz (çeşitli olaylarla) sı­
nanan bir kavimsiniz. ' Şehirde dokuz kişi vardı ki yeryüzünde
bozgunculuk yaparlar, ıslah etmezlerdi. Allah'a and içerek bir­
birlerine: 'Biz, gece ona ve ailesine baskın yap(ıp onları öl­
dür)elim sonra velisine: 'Ailesinin öldürülüşünde bulunmadı­
ğımızı, bizim doğru olduğumuzu' söyleyelim' dediler. Böyle bir
tuzak kurdular, biz de onlar hiç farkında olmadan onlara bir
tuzak kurduk (onların tuzaklarını, kendi helaklerinin sebebi
kıldık. Onlar, bilmeden kendi helaklerini hazırladılar). Bak, işte
tuzaklarının sonucu nasıl oldu, (nasıl) biz onları ve kavimlerini
toptan yıktık, (mahvettik). İşte şunlar, zulümleri yüzünden
çökmüş, ıssız kalmış evleridir. Şüphesiz bunda bilen bir kavim
için ibret vardır. İnananları ve (günahlarından) korunanları kur­
tardı k308 ."
Dişi Deve Mucizesi ve Semud Kavminin He/akı
"Biz onlara, kendilerini sınamak için dişi deveyi göndere­
ceğiz. Hele sen onları gözetle, sabret. Onlara, suyun aralarında
paylaştırılacağını haber ver; içme sırası kiminse o gelip suyunu
alsın3 09 ."
"S ize Rabb' inizden açık bir delil geldi. İşte şu, Allah' ın
devesi, size bir mucizedir; bırakın onu Allah'ın arzından yesin
(içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azab
yakalar3 10 . '

ıox Nemi: 45-5 3 .


3 09 Kamer: 27-28.
3 10 A'raf: 73.
1 44
Ademin Çocuk/an

"Yine de onu kesip devirdiler3 1 1 " "ve Rabb'lerinin buyru­


ğundan dışarı çıktılar; ' Ey Salih, eğer hakikaten elçilerdensen,
bizi tehditettiğin (o azabı) bize getir! ' ded iler312 ."
"(Salih onlara) dedi ki: 'Yurdunuzda üç gün yaşayın,
(sonra mahvolacaksınız); bu, yalan olmayan bir uyarıdır! (bir
tehdittir3 1 3 .)"
"Bunun üzerine hemen onları, o sarsıntı yakaladı, yurtla­
rında diz üstü çökekaldılar.' (Salih), onlardan öteye döndü de:
' Ey kavmim, ben s ize Rabb' imin gönderdiği gerçekleri duyur­
dum ve s ize öğüt verdim; fakat siz öğiit verenleri sevmiyorsu-
nuz! ' dedi 314 ." ·

"Nihayet emrimiz gelince Salih'i ve onunla beraber inan­


mış olanları, bizden bir rahmetle (hem azabdan), hem de o
günün zilletinden kurtardık. İşte Rabb'in ö� le güçlü, öyle galip­
tir. Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı, yurtlarında çöküp
kaldılar. Sanki orada hiç şenlik kurmamışlardı. İyi bilin ki
SemGd (kavmi), Rab'lerini inkar ettiler ve iyi bilin ki SemGd
(kavmi) def olup gittiler! 3 1 5"
"SemGd ve 'Ad (kavimleri), başa çarpan olayı yalanladı­
lar. Bu yüzden SemGd (kavmi) azgın bir vak'a ile helak edildi­
ler. 1Ad (kavmi) ise uğultulu, azgın bir kasırga i le helak edildi­
ler. (Al lah) onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardına onların üzerine
saldı. O kavmi orada, içi boş hurma kütükleri gibi serilmiş gö­
rürsiin. Onlardan hiç geri kalan görüyor musun? Fir'avn ve on­
dan öncekiler ve altüst olmuş kentler(in halkı olan Lut kavmi)

Hfıd: 65. Benzer ayetler için bkz. Şems: 1 1 - 1 5 ; İsri\ : 59-60.


311

312
A 'ra f: 77.
313
H fıd: 65.
3 14
A ' ri\f: 78-79.
315
Hfıd: 66-68.
145
Güngör Karauğuz

de günah işlediler. Rab'lerinin elçisine karşı geldiler. O da onla­


6
rı şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı31 ."

Salih (üst), Hud ve Ad Kavmi (alt),


Zübtetü 't-Tevarih

316
Hakka: 4-10.
146
Ademin Çocukları

Nflh 'un Gemisi ve Tufan

147
"İbrahim de onun (Nuh 'un) kolundan idi."
Siiffüt: 83
BEŞİNCİ BÖLÜM

"Gerçekten İbrahim çok içli ve yumuşak huylu idi."


Tevbe: 1 1 4
1- İLK İMPARATORLUKLARA BİR ADIM

A- İbralıim Öncesi ve Sonrası Siyasi ve Ekonomik Manzara


'Nfıh tufanı' olarak adlandırılan büyük felaketten, yakla­
şık altı yüz elli yıl geçmiştir. Mezopotamya' da Sami halklardan
olan Akad devletinin hakimiyeti azalmış ve Sumer geleneği ve
kültürü yeniden şahlanmaktadır III. Ur (İ.Ö. 2 1 1 2-2004) sülalesi
ile. Son Sumer geleneğini yansıtan ve Sumer rönesansı olarak
da kabul gören bu dönemde, 'tufan' olayını anlatan ve yukarıda
detaylandırdığımız olaylar zincirinin yer aldığı Gılgameş desta­
nı ile birlikte idari metinler, kraliyet ilahileri gibi pek çok ede­
biyat türü yeniden kaleme alınır.3 1 7 Böylece, Sumer kültürünün
yeniden canlandırılması amaçlanıyordu belki de.
Güney Mezopotamya'daki III. Ur sülalesinin ikinci kra­
lı olan Ur-nammu, Ur'da, ana tapınak alanında büyük bir
ziggurat ile dini yapılar inşa ediyor; diğer kral Şulgi de takvim,
ölçü ile ağırlık sistemlerini değiştirip, düzenli bir ordunun teme­
lini atıyordu. Hatta ticaretin daha sistemli ve güvenli bir duruma
sokulması için büyük gayret içine de giriyordu. Bu doğrultuda
Mezopotamya'da ana yollar üzerinde bir nevi ' kervansaray' lar
yaptırıyordu:

'Ben patikaları genişlettim, ülkenin yollarını düzelttim. Yolcu­


luğu güvenli kıldım,
oraya büyük evler (kervansaraylar) diktim3 1 8. '

Zaten III. Ur sülalesinin tarih sahnesinden çekilmesinden


hemen sonra, Musul 'un güneyinde bulunan Cebel Hamirin böl-

317
Hallo 1 974, 1 89.
3 18
Klein 1 98 1 b, 26 vd.
151
Güngör Karauğuz

gesinde yer alan Asurlu tüccarların, Anadolu halkı ile yoğun bir
ticaret ağı kurduğu görülür. Hem tanrı ve hem de kent adı ola­
rak çiviyazıl ı belgelerde adı geçen Asur, doğudan batıya, ku­
zeyden güneye uzanan önemli kervan yolları üzerindeyd i. Tica­
retle çok gelişmiş önemli kutsal mekanlara sahip olan Asur'un
çevresi de surlarla örülmüştü.
' Orta Tunç' ya da ' Asur Ticaret Kolonileri Çağı' (İ.Ö.
1 900- 1 780) olarak adlandıran bu evre, Anadolu'nun, Asurlu
tüccarlarca çiviyazısıyla buluşturulup, tarihi devirlere girdiği bir
dönemdir ('Anadolu' da Tarihi Dönemler' tablosuna bkz). Kay­
seri/Kanes'te ele geçen bu çiviyazılı tabletler, eski Asur dili ve
yazısıyla yazılmış olup ticari sözleşmeler, mahkeme kararları,
evlat edinme, evlenme, boşanma, köle ticareti ve miras konula­
rını içermekteydi. Bu ticaretin ana maddesi kalaydır ve kalay
Anadolu'da fazla yoktur. Bu yüzden Asurlu tüccarlarca Pakis­
tan ve Afganistan' dan sağlanan kalayın, Anadolu' da son vara­
cağı nokta, Kayseri yakınlarındaki karum Kaniş/Neşa/Anişa'dır.
Bu ticaret ağının sağlıklı işlemesi yanında Asur, kendi ekono­
misini canlandırmak ve genişletmek amacıyla karum/liman ve
wabartum/konuk/istasyon adı verilen pazar yerleri kurmuştu.
Asurlu tüccarlar beraberinde getirdikleri kalay, dokunmuş ince
kumaşlar, fildişi ve Japis lazuli taşı yerine Anadolu'dan altın,
gümüş ve değerli taşlar alıyorlardı. Şunu da hemen yeri gelmiş­
ken söylemek gerekiyor, Asurlu tüccarlar kalay ticaretinden
yüzde yüz ve kaliteli kumaşlardan ise yüzde iki yüz kar ediyor­
lardı. Hatta kend i aralarında bir faiz sistemi de geliştirmiş olup,
vatandaşlarına yüzde otuzla altın ve gümüşü borç olarak verir­
ken, Anadolu halklarına ise yüzde yüzün üzerinde faiz oranları
uygul uyord u31 9 •

319
Veenhof 1 972, 82-87, 232.
1 52
Ademin Çocuk/an

Bugün Suriye-Irak sınırı yakınında bulunan Tel l Hariri


bölgesinde Sami bir topluluk olan Mari krallığı (İ.Ö. 2600-
1 760), bu Yakındoğu ticaretinde ana dağıtımcı depo işlevi gö­
rüyor ve gelen kalayın dağıtımı ile tunç üretiminde önemli bir
görevi yerine getiriyordu320 •
Bu ticaret ağının denetimi, Hammurabi'nin İ.Ö. 1 792 yı­
lında tahta geçmesinden sonra, artık birinci Babil hanedanlığı­
nın tekelinde idi32 1 • Ama Hammurabi'nin ölümü ve sonra başa
geçen kralların beceriksizliği ile birinci Babil hanedanlığı, Hitit
kralı I. Murşili 'nin Babil' i zaptıyla (İ.Ö. 1 595) sona erecekti.
Artık Babil (Kassit dilinde Karduniiaş)'de -Zagros d�ğlarından
göçüp gelen- Kassit hanedanlığı 576 yıl hakim olacaktı (' Eski
Mezopotamya, Anadolu ve İran Kronolojisi' tablosuna bkz).
Mezopotamya'nın İ.Ö. 2 1 - 1 8. yüzyıl arasını kapsayan si­
yasi ve ekonomik yapısını kısaca özetlediğimiz bu yüzyıllar
arasında, eski Mısır' da, Orta Krallık dönemi (İ.Ö. 2040- 1 720)
olarak isimlendirilmiş bu devrin belki de en önemli kralı I.
Ammenemes idi. (Bu dönem Mısır Kralları için ' Eski M ısır
Kronoloj isi' tablosuna bkz). Bu kralın Mısır tahtına oturacağı
bir kehanetle de doğrulanmıştı. Bu dönemde sadece Teb'de
tapılan yerel bir tanrı görünümü veren Amon, panteonda öne
çıkmakta ve tanrı Re ile birleştirilmeye başlanmıştı. Bu devirde
eski Mısır'ın işgücü kaynağı Nübye idi ve Mısırlılar, Sina yarı­
madasında madencilikle uğraşmakta idi. Bu dönem Mısır'ı,
F i listin ile bazı sorunlar yaşasa da diplomatik ilişkilerle bu tat­
sızlıkların önlendiği görülmektedir. Hatta Mısır'ın, Orta Krallık
döneminde Levant (Lübnan, Suriye, Filistin) ve Mezopotamya
ile güçlü bir ticaret ağı geliştirdiği anlaşılmaktadır.

320
Dossin 1 970,
321
Amold 2005, 40 vd.
1 53
Güngör Karauğuz
.
Buraya konumuzla doğrudan ilintili olmasa da I.
Ammenemes' in I. Sesostris'e verdiği öğütleri yazmadan, konu­
ya devam etmek istemiyorum. Çünkü insan karakterini çok
güzel tahlil etmiş:

"Kardeşine güvenme, kimseyi dost bilme,


Kimseyle canciğer olma, değmez.
Yatarken kalbini kendine emanet et,
Felaket günü kimsenin yandaşı olmaz.
Dilenciye sad.aka verdim, yetimi yetiştirdim,
Yoksulları da zenginler kadar başarılı kıldım,
Ama ekmeğimi yiyen bana kafa tuttu.
Güvendiğim kişi güvenimi kullanıp tuzak kurdu322. "

Eski Anadolu 'nun -yukarıda ana hatlarıyla değindiğimiz


gibi- Yakındoğu'nun ticaret ağında ilk sırayı kapmış olduğunu
söylesek, herhalde hata yapmış sayılmayız. Önasya ticaretinde
etkin rol oynayan Asurlular, Hitit kralı Anitta (İ.Ö. 1 750), tara­
fından güçten düşürüldü ve Anadolu'da kurdukları o görkemli
ticaret ağları yoktu artık.
İşte böyle çalkantılı ve kalay ticaretinin o zamanki dünya
ekonomisini belir!ediği bir devrin ardından sonra, İbrahim' in
tarih sahnesine çıktığını düşünmekteyim.
İbrahim 'in yaşadığı devri tarihlendirebileceğimiz maale­
sef Tevrat'tan başka bir belge elimizde yoktur. Kur'an sadece
onun putlarla olan tevhit mücadelesini örneklendirir.
Tevrat, İbrahim'in yaşadığı devir için, ipucu olabilecek
bazı deliller sunar bize. Ama şunu hemen belirtmek gerekir ki
Eski Ahit'i tarihsel kaynak olarak kullanmak gerçekten zordur.

322
Lichtheim 1 973-80, I, 1 35-1 39.
1 54
Ademin Çocukları

Ama bu konuda bize yardımcı olabilecek başka bir belge de


görünmüyor.
Bu ipuçlarından biri, İbrahim' in muhtemelen Kildanilerin
kenti Ur' da doğması, kardeşi Haran' ın bu kentte ölmesi, Ken'an
diyarına gitmek için Ur'dan Harran kentine ailesi ile birlikte
hicret etmesidir323 •
Tevrat'daki diğer ipucumuz, Rabbin, 'Ken 'anlı/arın,
Hittilerin, Amorf/erin, Perizzilerin, Yebusilerin ve Girgaşilerin
diyarını onun zürriyetine vermek üzere ahitleşmesi324 .'
Bu kapsamda bir diğer ipucumuz da İbrahim' in, Het
oğullarından Hitti Tsohar oğlu Efron'dan tarlasının sonunda
bulunan Makpela mağrasını, ölen karısı Sara için ebedi
istirahatgah olarak satın almak istemesidir325 •
Şimdi bu ipuçlarını, yani 'Kildanilerin Ur kenti' ve 'Het
oğullarının' Tevrat'ta beraber geçmesini değerlendirmeye al­
mamız lazım geliyor ve bu iki anahtar sözcüğün kilidi açacağı­
na inanıyorum.
Bu iki kavram beraberce değerlendirildiğinde İbrahim' in,
Kildanilerin Ur kentinde yaşarken Het oğulları ile çağdaş bir
zamanda ortaya çıktığı görülmektedir.
Peki, kimdir bu Kildaniler?
Kildani sözcüğü bilindiği üzere Babil'in karşılığıdır ve
Babil, ilk kez birinci Babil hanedanlığı (İ.Ö. 1 894- 1 595) ile
tarih sahnesine çıkar. Ama bu kelime, Yeni Babil devleti döne­
minde -İ.Ö. 7. yüzyılda-, yani pak Tevrat'tan yaklaşık beş yüz
yıl sonra kul lanılmaya başlanır.
Birinci Babil hanedanın altıncı kralı olan Babilli
Hammurabi'nin (İ.Ö. l 795 'te tahta geçer) krallığının yaklaşık
otuzuncu yılında (İ.Ö. 1 763) İsin, Uruk ve Nippur kentleriyle

323 Tekvin: 1 1 :27-3 1 ; Nehemya: 9:7.


324
Nehemya: 9:8.
325
Tekvin: 23: 3-20.
1 55
Güngör Karauğuz

birlikte Ur kentini, birinci Babil hanedanlığının sınırları ıçıne


dahil ettiği bilinir326• Böylece bir Sumer kenti olan Ur, Sami
ırkından bir sülalenin elindedir artık.
Hammurabi 'nin, Hitit çağdaşı Anitta idi ve bu kralla, Hi­
tit devletinin temelleri atılılıyordu yavaş yavaş. Durum böyle
olunca İbrahim, hem Babilli Hammurabi 'nin Ur' u ele geçirdiği
yıllarda ve hem de Anitta döneminde (İ.Ö. 1 750) genç bir
dekikanlı olmalıydı. Yani İbrahim'in Nemrfıd'u: Hammurabi
idi.
Şimdi anlatımlarımıza burada biraz ara verip şu can alıcı
soruyu soralım ve buna bir cevap vermeye çalışalım.
Tevrat'da sözü edilen 'Het oğulları' acaba hangi eskiçağ
ulusuna karşılık gelmektedir?
20. yüzyılın başlarında Boğazköy/Çorum' da yapılan kazı­
lar neticesinde pek çok çiviyazılı belge gün ışığına çıkarıldı ama
Mezopotamya çiviyazıları okunabildiği halde bu belgeler daha
okunamıyordu. Bu yazı, 1 9 1 5 yılında, Çek ulusundan B.
Hrozny tarafından çözülebildi. Yazı, okunabilir ve anlaşılabilir
bir duruma gel ince, görüldü ki bu ulus kendini 'Neşaumnili'
yani 'Neşalı' d iye tanımlıyordu ve kendine Hititli demiyordu ve
hiçbir zaman da demedi. İlk zaman ' Eti' şeklinde Türkçe'de
kullanılmış olan bu ulusun adını, batılı Tevrat'ta geçen ve -
yukarıda sözünü ettiğimiz gibi- 'Hittiler/Het oğulları' ifadesin­
den hareketle, bu halka ' İngilizce ve Fransızca: Hittite, Alman­
ca Hethiter, İtalyanca: Jttita' yani Hitit ismini taktı.
Şimdi şu soruya bir cevap arayalım.
Bu durumda, hem Babilli Hammurabi ve hem de Hititler­
le çağdaş olduğu anlaşılan İbrahim, Hitit devletinin hangi dö­
neminde yaşamış olmal ıdır?

326
Kuhrt 201 0, l, 1 4 1 .
1 56
Ademin Çocuk/art

·Tevrat'ta verilen bilgilerden yola çıktığımızda ve -


yukarıda sözünü ettiğimiz gibi-İbrahim, karısı Sara için bir ka­
bir aradığında, Hititli bir kişiden bu kabri satın almaktadır. Bu
ifadeler bize şunu ima etmektedir: Hitit kralı Anitta'nın hemen
ardından Hitit varlığı Anadolu'yu kaplamış ve hatta kuzey Suri­
ye de bile Hititli nüfus ve nüfuz artmıştır. Yani İbrahim'in orta
yaşından ölümüne kadar, Anadolu ve kuzey Suriye'de hatırı
sayılı bir Hitit nüfuzu ve etkisi vardır artık. Konuyu biraz daha
açarsak, Hammurabi'nin Ur'u ele geçirdiği tarihte, Hitit varlığı
sadece Orta Anadolu'da Kayseri ve Boğazköy civarı ile Kon­
ya'nın kuzeyine kadar genişleyebilmişken327 , Tevrat'ta verilen
bu bilgi çerçevesinde, Hititler artık doğu ve güneydoğu Anado­
lu 'da da söz sahibi olması gerekmektedir. Durum böyle olunca
I. Labarna döneminde Hitit sınırlarının Konya'nın güneyine
kadar uzandığı anlaşılıyor3 28 •
Ancak 1 . Hattuşili329 , sınırı doğu ve güneydoğu Anadolu
bölgesi ile birlikte kuzey Suriye'ye kadar genişletecektir. Hatta
kendisinin ifadesiyle, daha önce Akadlı Sargon'un geçtiği Fırat
nehrini geçip, bu bölgede bulunan kentleri Hitit toprağına katıp,
Urşu/Urfa kentinde yaralanıp, Kuşşara'da ölecektir. Bu anlatım­
larımız ışığında İbrahim, eski Babil kralı Hammurabi ve Hitit
kralı I. Hattuşili arasındaki bir dönemde yaşamış olmalıdır.

a- Din ve Kiiltiir
Bu dönemde Mezopotamya ve Anadolu'da tapınılmakta
olan tanrı ve tanrıça sayıları fazla artmamıştır. Hatta Babil'de
baş tanrı Marduk'tu ve tanrı Zababa, Nergal, Ea ve Enlil'in
yerini almıştı. Ama 1. Şuppiluliuma zamanında Hitit hakimiyeti
alanına dahil edilmiş Aştata krallığının merkezi Emar/kuzey

327 Alp 2000, 53-55.


328 Alp 2000, 59.
32 9 Haas 2004, 32 vd.
1 57
Güngör Karauğuz

Suriye'de Tel Meskene'de keşfedilen bir tablet üzerinde Ea,


yine de ayrı bir yere konuluyordu tanrılar arasında:

"Alınyazımızı çizen Ea,


Payımıza karar veren de tanrıların iradest330."

Asur Ticaret Kolonileri çağında Asur, Şamaş, İştar, Adad,


Zababa, Sin ve Belum gibi tanrılar tapınım görmüştür. Bu tanrı­
lar gurubundan tanrı Asur için, Orta Asur krallarından I .
Tukulti-Ninurta (İ.Ö. 1 3 . yüzyılda) zamanında, Dicle kıyısında
yeni bir tapınak daha yapılması ve İ.Ö. 9. yüzyılda 'beni yara­
tan tanrı Asur ' ifadesiyle33 1 bu kültiin, İ.Ö. 20. yüzyıldan beri
devam ettiğini gösterir:

"Tanrı Asur, kentimin karşısında benden bir kült merkezi yap­


mamı istedi. Beni seven tanrı Asur 'un emriyle şehrim Asur 'un
önüne . . . bir kent inşa ettim. Asur ile yüce tanrılara adaklar
sunulmasını sağladım . . . . Tanrı As ur 'un ikameti için görkemli
bir tapınak ve (içine) heykelini diktim332. "

Yine yukarıdaki tanrı guruplarından Adad, İ.Ö. 3 . binde


tufan sırasında olanca gücüyle çakmakta olan fırtına tanrısı idi
ve Aramice yazılmış bir metin üzerine günleri bereketlendir­
mek, ömrü uzatmak, hastalığı defetmek gibi yetenekleri üzerin­
de barındırdığına inanılıp, İ.Ö. 9. yüzyıla kadar değer buluyordu
eskiçağ dünyasında:

"Gökteki ve yerdeki suların düzünleyicisi, bereket yağdıran,


bütün kentlerdeki insanlara otlak ve sulama yeri veren, tanrıla-

330 Arnaud 1 986, n. 767.


331 Weidner 1 932-3, n. 28.
332 Weidner 1 959, n. 1 6.

158
Ademin Çocukları

ra paylarını bahşeden, ırmakların düzenleyicisi, bölgeleri zen­


ginleştiren, tapınmaya değer kudretli tanrı yüce efendi
Adad333."

Tanrılara karşı ne tarzda bir dua edilmeşi gerektiği, yuka­


rıdaki tanrılar içinde saydığımız ve tanrıça İştar'ın İ.Ö. 9. yüzyı­
la kadar değer bulduğunu anladığımız bir metninde can alıcı bir
şekilde detaylandırılır:

"Tanrıça İştar endişeyle iç çektiğimi duydu ve 'korkma ' dedi ve


bana güven vererek dedi ki: 'Dua ederken ellerini yukarıya
kaldırman ve gözlerinin yaşlarla dolması merhametimi uyan­
dırdı33-1."

Ama özellikle Hitit imparatorluk döneminde Hitit pante­


onunda tapınan tanrı ve tanrıça sayısı bini bulmuş335 ve çiviya­
zılı antlaşma netinlerinde 'Hatti ülkesinin bin tanrısı' ifadesi
yazılır olmuştur. Hitit toplumunun taptığı tanrılar Sumer, Sami,
Luwi, Hurri ve Hatti gibi ulusların panteonundan oluşmakta idi.
Yukarıdan beri izah ettiğimiz uluslar da çeşitli toplumların tanrı
heykellerine tapınmakta hiçbir beis görmüyorlardı. Hatta -belki
de- tanrıçalara özel bir yer ayırıyorlardı. Kur'an bu duruma
dikkat çekmektedir: "Onlar, Allah'ı bırakırlar da, yalnız dişile­
re taparlar. Böylece ancak inatçı şeytana tapmış olurlar336 ."
Hitit panteonununda Fırtına tanrısı (Hattice: Taru,
Hurrice: Teşup, Luwice: Tarhunt) eşi Arinna kentinin güneş
tanrıçası (Hattice: Wuruşemu) başköşeyi tutmuş ve bu tanrı,
tanrıça ile anılır olmuştur. Ayrıca Ay tanrısı Kaşku, fırtına tan­
rısının oğlu Telipinu ve karısı Hatepinu, savaş ve salgın tanrısı

333 Kuhrt 201 0, il, 19 vd.


334 Kuhrt 2010, il, 1 73.
335 Laroche 1 947.
336 Nisa: ı ı 7.
1 59
Güngör Karauğuz

Şulinkatte ve Mezopatamya'daki ile müsavi Nirgal ve Zababa,


sihir ve büyü tanrısı Kamruşepa gibi tanrı ve tanrıçalar Eski
Hitit döneminin belli başlılarıydı.
Suriye ve Levant bölgesi tanrıları Irşapa, Elkunirşa,
Aşertu, fırtına tanrısı Ba'al ve Sami tanrısı İştar'a da Hititler,
özel ilgi göstermiştir.
Hititler- taptıkları tanrı heykellerinin neye benzediklerini
de çiviyazılı belgelere kaydetmiş olmaları, Önasya dünyasında
diğer ulusların taptıkları tanrı heykelleri hakkında bize bir fikir
veriyor:

'Göğün fırtına tanrısı, bir erkek heykeli, altın kakmalı, oturur


durumda, sağ elinde bir topuz, sol elinde altından sağlık sembo­
lü tutar33 7. '

Hitit dünyasında olduğu gibi tüm Mezopotamya ve Mı­


sır'da -yukarıda kısaca değindiğimiz gibi- tanrılar, kendilerine
ait tapınaklarda özel odalara konur; haftada, ayda ve yılda belir­
li törenlerle temizlenir, yıkanır ve önünde secdeye kapanarak ya
da eğilerek (Hititçe: aruwai-338) sunular yapılırdı :

" Tanrıça Wişuriianza yı aşağıda nehre götüreceğim. Nehir


kenarına gid(ince) sunağa bırakacağım. (Sonra) tanrıça
Wişuriianza yı sahilde, kil sabunla yıkayacağım. Ve şöyle söy­
leyeceğim: 'İşte bak, seni temizledim. Seni (nasıl) aşağıda te­
mizlemişsem, sen Wişuriiazanza da kurban sahibine yeniden
yaşam, sağlık, güç, uzun yıllar, basiret, güç, kuvvet ver. Tanrı­
çayı temizlemeyi bitirdiğimde (de) bir avuç buğday unundan
somun, peynirli küçük bir somun ve incirli somunu parçalaya­
cağım. 339 '

337 KUB XXXVIII 2 il 8- 10.


338 Neu 1 970, 24 vd.
339 KBo XV 25 1 5-14. Carruba 1 966, 1 -3

1 60
Ademin Çocuk/an

Ayrıca tapınaklarda korunan tanrılar, yılın belli gün ve


haftalarında, Anadolu'da yüz ellinin üzerindeki bayram kutla­
maları için340 , tapınak odalarından çıkartılıp kral ve kraliçenin
yönettiği törenlerle, bazen otuz sekiz gün boyunca, halkın
önünde arz-ı endam ettirilirdi. Tapınakta tanrılar, tapınak görev­
lilerince göz bebeği gibi bakılır ve hizmette kusur edilmezdi.
Hatta tapınak .görevlileri tanrılara sundukları sunularda, temiz
elbiseler giymeli, vücut kılları ve tırnaklarının kesilmiş olmala­
rına dikkat etmeli ve cünüpken kesinlikle tanrılara kurban sunu­
ları yapmanıalıydılar34 1 • Tanrılara karşı yapılan her büyük ku­
sur, tapınak görevlisinin ailesi ile birlikte öldürülmesi şeklinde
sonuçlanırdı.
Hitit toplumunda tanrılara içtenlikle ve pişmanlıkla yapı­
lan dualar (arkuwar, mugawar), genel olarak bize Önasya insa­
nının dua psikoloj isini yansıtması açısından bir fikir verebil ir:

'Ey benim tanrım! Anam beni doğurduğundan beri, beni sen


büyüttün ey tanrını. Benim adını ve ünüm senindir, tanrını. Beni
iyi insanların arasına sen koydun. Bana güç zamanlarda ne
yapacağımı sen gösterdinw. '
'Bir kuş tehlikeden nasıl kaçar ve yuvasına sığımp, yaşarsa, ben
de efendimfırtına tanrısına sığındım, hayatımı bağışla
beninln. '

Kuzey Suriye'de kurulmuş bir krallık olan Alalah/Tel


Açana'ın kralı İdrimi, isteklerini sıralamadan önce tanrısına
şöyle seslenir.

340
Gumey 1 940, 1 8- 1 9.
341
KUB XIII 4 lII 68-83.
342
Dinçol 1 982, 88.
343
KUB XIV 8 Ay. 20-36.
161
Güngör Karauğuz

"İlimilimma 'nın oğlu İdrimi. Tesup 'un Hepat 'ın ve Ala/ah tan­
rıçası Sauşga 'nın hizmetkiirıyım3.u. "

Şunu da burada hemen eklememiz gerekiyor; eskiçağ


dünyasında ve özellikle Hititlerde, krallar öldükten sonra tanrı­
laşıyordu. Hititler çiviyazılı metinlerinde ölümü ifade ederken:
'Babam tanrı olduktan sonra' deyimini kullanır. Amarna çağı
yazışmalarında krala hitab ederken 'yaşam kaynağım efendim,
yedi ve sonra yedi kez ayaklarına kapamyorum3./5 ' ifadeleri
dikkatimizi çekiyor.
Önceki bölümde gördüğümüz gibi eski Anadolu toplum­
ları da öldükten sonra cesedin çürümesine karşın insan ruhunun
yaşamaya devam ettiğine inanmaktaydı346 •

b- Astroloji ve Fal
Anadolu'ya falcılık, Babil'den ithal edilmiş ve Anado­
lu'nun tüm gündelik işlerine sirayet etmişti. Hititler devri Ana­
dolu' sunda fal yani kehanet, tanrıların tespit ettiği ve insanlara
bahşettği işaretlerin yorumlanmasıyla ortaya çıkartılıyordu.
Hem Anadol u ve hem de Babil kökenl i fal gurupları içinde talih
falı, kuşların hareketlerinin gözlendiği kuş falı, hayvanların
ciğer, mide, bağırsak gibi iç organlarına bakılarak kehanette
bulunulan et/deri falı ve suların içindeki yılanların hareketleri­
nin gözlendiği su yılanı falı sayılabilir. Bu fal çeşitlerinden Hu­
rililerce Hitit dünyasını da etkilemiş olan kuş falı, özellikle
Babil'de ve Suriye'de yoğun bir ilgi görüyordu ve -Anadolu'da
uygulananın tersine- kuşların iç organlarına bakılması sonucu,
gelecekten haberler uçuruluyordu eskiçağ insanına.

344 Smith 1 949.


345 Kuhrt 20 1 0, I, 427 vd.
346 Ünal 2003, 1 04-1 05.
1 62
Ademin Çocukları

Bu fal çeşitleriyle birlikte, başta Babil olmak üzere tüm


Önasya'da, gökyüzündeki ay, yıldızlar ve güneşin hareketleri­
nin izlenmesiyle de kehanetlerde bulunuluyordu. Gök cisimleri­
nin bu hareketleri içinde güneş ve ay tutulması, yıldızların al­
dıkları şekiller, kişinin doğduğu ay ve güne bakarak, insan ka­
rakterine ve kaderine etkisi ile gelecekten haber verme şeklinde
yapılmakta idi bu gözlemler.
Aşağıdaki Kur'an ayeti, Babil'de gök cisimlerinin göz­
lemlemesinin kehanet olduğu şeklindeki algılanmasının tersine,
gök cisimlerinin gerçek anlamlarının İbrahim'e gösterildiğini
vurgulamaktadır: "Böylece biz İbriihim'e göklerin ve yerin me­
lekütunu (muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin ina­
nanlardan olsun3·17."

B- İbriilıinı, Çocukları ve Lut


a- Çiviyazılı Belgelerde İbriilıinı
1

Çiviyazılı belgelerde Tevrat ya da Kur'an'da geçtiği ş�k-


l iyle Abram/İbrahim adlarına rastlanmaz. Ancak Hititçe bir
masal olan 'Appu ve İki Oğlu' miti, kanımca iki tarihi olayı bir
masalda toplamıştır. Bu hadiselerden biri yukarıda sözününü
ettiğimiz ve masalın ortasında anlatılan 'Adem ' in İki Oğlu'
bölümünde izah ettiğimiz şekliyle ' İyi' ve ' Kötü' adlı iki karde­
şin maceralarıydı. Bu masalın baş tarafı ise Tevrat'ta anlatılan
İbrahim'in hikayesi ile birebir örtüşmektedir.
Kildanilerin/Babillilerin kenti Ur348 'da İ .Ö. 1 8. yüzyılda
doğduğunu düşündüğümüz İbrahim, babası yeğeni Lut, eşi Sara
ile birlikte Ken'an diyarına gitmek için bu kentten ayrılarak ilk
zamanlar Harran'a yerleşmiştir349 • Oysaki İslami kaynaklar

347
En'am: 75.
34s
Tekvin: 1 1 :28, 3 !, 1 5:7; Nehemya: 9:7.
349 Tekvin: 1 1 :28-3 1 .
1 63
Güngör Karauğuz

onun Harran' da doğduğunu anlatır350 ve İbrahim, Nfıh'un mille­


tindendir35 1 . Harran, Önasya çiviyazılı kaynaklarda URUHarranu
ya da URUKASKALK1 yani ' Harran kenti' şeklinde geçmekte
olup Sumerce ve Akadça olarak yazılmış olan kelime 'yol' an­
lamına gelmektedir352 .
Müslüman tarihçilerin kaleme aldığı tarih kitaplarında,
İbrahim' in doğacağı yıl dünyaya gelecek bir çocuk, halkın dini­
ni değiştireceği gibi Nemrfıd' un saltanatına da sari vereceği
şeklinde bir söylenti, kahinler tarafından yayılmıştır. Hatta
Nemrud da bu manada bir rüya görmüş ve hamile kadınları bir
araya toplamaya, kocalarını kadınlarından ayırmaya ve
-tıpkı Mfısa'nın kavmine yapıldığı gibi- doğan çocukları öldür­
meye başlar. İbrahim'e hamile olan annesini de kocası bir ma­
ğaraya saklamıştır. İbrahim bu mağarada dünyaya gelir353 .
Babasının ölümü üzerine bu kentten ayrılan İbrahim,
Ken'an diyarına gelmiş354 ve burada kıtlık olunca Mısır'a göç
etmiştir355 . Daha sonra tekrar Ken'an'a yeğeni Lut ile birlikte

350
Sa'lebi'den aktarım için bkz. Hannan 2000a, 269.
m Siiffiit: 83.
352
Yardımcı 2007, 1 5 .
353
Sa'lebi v e Taberi' den aktarım için bkz.Hannan 2000a, 269.
354
Tekvin: 1 2 : 1 -5.
m Tekvin: 1 2:9- 1 0.

1 64
Ademin Çocuk/an

Anadolu'da Tarihi Dönemler


Asur Ticaret Kolonileri
Bakır ve kalayın karışma-
sı sonucu tunç eşyaların Kanes/N esa/Anisa,
yapımı çoğaldı. Hattusa, Samuha,
Kalay, bugün Bursa Turhamit, Wahsusana
Soğukpınar yakınlarındaki gibi karum (liman) ve
Madenbelenitepe'de Kufaura, Ankuwa, Ma-
bulunmasına karşılık ma, Zalpa gibi wabartum
Anadolu'da ihtiyaca (konuk/istasyon) adı
cevap verecek miktarda verilen yüzlerce pazar
değildi. yerleri kuruldu.

Bundan dolayı kalay, Anadolu' da Raba'um


Pakistan, Afganistan'dan (kral) ve Rubatum (krali-
Orta Tunç Çağı sağlanarak Asur ve Kay- çe) i le yönetilen pek çok
İ . Ö . 2000- 1 450 seri yakınlarındaki Kanes beylik vardı.
başta olmak üzere tüm
Anadolu.' da bir ticaret ağı
Kanes karum'daki dört
kuruldu.
yapı katı tespit edilmiş
olup yazılı belgeler II-lb
Asurlu tüccarlar kalayla tabakasında keşfedilmiş-
birlikte dokunmuş in.ce tir.
kumaşlar, fildişi ve liıpis il. tabaka: Ilusuma i le
lazuli taşı getirip Anado- başlar ve il. Puzur-Asur
Iu'dan Asur'a altın, gü- ile son bulur.
müş ve değerli taşlar
lb tabakası : 1. Samsi-
götürüyordu.
Adad ile çağdaş olup
Hammurabi ile eş za-
Kanes Karum'da ele manda yaşamış
geçen tabetler eski Asurca Anitta'nın hançeri bu
kaleme alınmış ticari tabakada ele geçmiştir.
sözleşmeler, mahkeme
kararları, evlat edinme,
Eski Hitit
evlenme, boşanma, köle

1 65
Güngör Karauğuz

ticareti ve miras konuları-


nı içerir. Kuzey Suriye Devleti:
lamhat Krallığı

Orta Hitit
Batı Anadolu'da:
Arzawa, Ahiiawa
Doğu Anadolu'da:
Azzi-Haiasa, Mitanni
Orta Anadolu'da:
Tarhuntassa

Teke Yarımadası'nda:
Lukka

Geç Tunç Çağı Hitit İm p aratorluk Güneyde, Çukurova'da:


İ . Ö . 1 450- 1 200 Kizzuwatna

Kuzeybatı Anadolu'da:
Pala-Tu mana
Anadolu 'nun Ku-
zey'inde:
Kaska

Kuzey Suriye' de:


Am urru

İ . Ö . 1 2. yüzyıl başlarında Geç Hitit Beylikleri:


Hitit İmparatorluğu yıkıl- Sam'al, Kargamıs,
masıyla Anadolu'da Taba!, Melidia, Que.
siyasal ve sosyal bazı Hi lakku, Kummuh,

1 66
Ademin Çocuk/art
çalkantılar baş gösterir. Gurgum ve Hattina.

KaSkalar Orta Anadolu'yu


ele geçirir.

Ka1kaslar yoluyla Anada-


lu'ya gelmiş olan
Mufö' ler Doğu Anadolu
Bölgesi'ne; Trakyalı
göçmenler de Batı Anada-
Demir Çağı lu'nun kuzeyine; Sami Urartular
kökenl i Aramiler de Gü-
i.ö. 1 200-750 Lydiahlar
neydoğu Anadolu Bölge-
si 'ne yerleşirler. Phyrigler

Mısırlıların 'Deniz Ka-


vimleri' dedikleri (Lukka,
Şerden, Danuna,
Tjekker/Zakala,
Peleset/Filistler, Tereş,
Şekleş/Şikalayu, Veşşeş,
Ekveş/Akaivaşa) çapulcu
topluluklar terör olayları
başlatırlar.

İ .Ö . 9. yüzyılın sonlarına
doğru demir madeni,
silahların ve diğer aletle-
rin yapımında artarak
kullanılır. - -

1 67
Güngör Karauğuz

Büyük Kolonizasyon
Dönem i
(İ.Ö. 750-550)

1 . Evre (İ.Ö. 750-650)


Kolonilerinin Merkezleri:
Greklerin Ege, Marmara,
Sicilya ve Guney İtalya Akdeniz ve Karadeniz
kıyılarında çok sayıda
Arkaik ve Klasik
2. Evre (İ.Ö. 650-550) koloninin kurulduğu 200
Dönem
Kolonilerinin Merkezleri: yıllık süreçtir.
İ.Ö. 750-330
Trakya, Çanakkale, Mar-
mara, Karadeniz Bölgesi,
ayrıca Güney İtalya,
Sicilya, Kuzey Afrika ve
İspanya

Persler, bugünkü İran


Devleti'nin bulunduğu
Andolu'da Pers Hakimi-
topraklarda hüküm sür-
yeti
düler ve İ .Ö. 9. yüzyıldan
(İ.Ö. 546-300) itibaren tarih sahnesinde
görülmeye başladılar.

Helenistik Dönem III. Aleksandros (=Büyük


i.ö. 330-3 1 İskender)'in Doğu sefe-
rine giriştiği İ.Ö. 334
yılından, son Hellenistik
krallık olan
Ptalemaios'ların Actium
Savaşı ile tarih sahnesin-
den silindikleri i.ö. 30
yılı arasındaki üç yüz
yıllık dönemi kapsar.
Roma Dönemi
İ.Ö. 3 1 -İ.S. 395

1 68
Ademin Çocuklar1

dönmüş ve amca yeğen ayrılarak Lut, Erden Havzası'na ve


İbrahim Hebron'a yerleşmiştir356 • Bu kez de İbrahim, buradan
Kadeş ile Şur arasındaki Gerar'a göç etmiştir357 •
Abram' ın Saray'dan çocuğu olmuyordur. Abram ve Saray
yazdım, çünkü onların adı daha İbrahim ve Sara olmamıştır
Tevrat'a göre. Saray bu duruma çok üzülmektedir. Onların Mı­
sırlı, Hacer adında bir cariyeleri vardır. Saray, Abram'a döne­
rek: 'Rica ederim cariyemin yanına gir, belki ondan çocuklarım
olur' der3 58 • Saray'ın 'çocuklarım' ifadesini kullanması gerçek­
ten ilginçtir. Şöyleki, İbrahim'in yaşadığı dönemden yaklaşık
yüz elli yıl önce İsin kralı Lipit-İştar tarafından konulmuş bir
şeriat vardır ve İbrahim ile karısının da bu şeriata göre hareket
ettiği anlaşılmaktadır Tevrat'ta okuduğumuz bu paragrafa göre.
Lipit-İştar kanununun 26. paragrafındaki: Eğer (birinin) ilk
karısı ölürse, karısından sonra cariyesini karrlığa alırsa ilk
karısının çocukları onun varisleridir. Cariyesinin efendisine
doğurduğu çocuklar (onun kendi) çocuğu gibidir, evde yetişe­
ceklerdir359 ' cümleleri bu olayı aydınlatıyor zannedersem.
Aşağıda İbrahim' in gençlik dönemini içeren Tevrat ifade­
leri ile Hititçe metnin tercümesi kıyaslanacaktır.

7. URU-as SUM-an-se-et UR [ USJ


V u-du-ul
v v v

8. V RVLu-ul-lu-wa-ia-as-fa-[a]n KUR-e a-ru-ni


9. ZAG-si e-es-zi nu-kan fr-er L V-as

356
Tekvin: 1 2, 1 3 .
357
Tekvin: 20: 1 - 1 8. İslami kaynaklar d a İbriihim'in Harran'a, oradan Ürdün'e ve
oradan da Mısır'a gittiğini sonra da Filistin diyarına döndüğünü anlatır (Taberi ve
Sa'lebi'den aktarım için bkz.Harman 2000a, 269).
m Tekvin: 1 6 : 1 -3 .
359
Tosun-Yalvaç 1 975, 67.
1 69
Güngör Karauğuz

1 O. MAp-pu SUM-an-se-et KUR-e-kan is-tar-na a-pa-a-


as
. .
1 1 . ha-ap-pı-na-an-za G[UDHI.] A-us-sı-ıs.
• ..

1 2. UDU-us me-ek-[kiJ-is
1 3 . KU.BABBAR-ma-as-si GUSKIN-as N [\ZA.GI]N­
as ud-da-ni
1 4 . [p]a-an-ku hu-u-i-ga-tar ma-a-[an] ha-ah-ha-ri-ia-an

7. Sudu! isimli (bir) şehir vardı.


8 . Lulluwa ülkesinde deniz ona
9- 1 0. sınır idi. Appu isimli bir adam ü lke içinde
1 1 . (en) zengin idi. Sığırları (ve)
1 2. koyunları çok idi.
13 . - 1 4. (Hububatın) işlenip yığılması (gibi) altın, gümüş
(ve)
lapis lazuli taşı {yığmıştı).

Tevrat:
" Ve Abram sürülerde, gümüşte ve altında çok zengin-
.
dlJ6(). ,,

1 5 . nu-us-si-pa Ü-UL ku-it-ki wa[-a]q-qa-ri


1 6 . nu-us-si-pa 1-an ut-tar wa-aq-q[a-r]i DUMU.NITA­
.Si DUMU.MUNUS-i.S
S
1 7. NU.GAL LÜ. M E SU.GI uRuSu-du-ul-um-ni-is
1 8. pi-ra-an-si-it a-da-an-na a-fa-an-zi

360 Tekvin: 1 3 :2

1 70
Ademin Çocukları

1 9 . [n]u-za ku-is-fo DUMU.NITA-/i N[INDA-]an vzvİ­


ia pa-a-i
20. [ku-ı]s-ma-za DUMU.NITA-/i a-ku-wa-an-na pa-a-i
2 1 . [MAp]-pu-us-ma NINDA-an U-UL ku-i-ta-ni-ik-ki
a-a-i
1 5 . Onun hiçbir eksiği yoktu.
1 6. Ama bir şeye ihtiyacı vardı: Ne erkek ne de kız çocuğu
1 7. vardı (olmuyordu). Sudu! kentinin (önde gelen) yaşlı-
ları
1 8. onun huzurunda yemek için oturdu(klarında)
1 9. biri oğluna ekmek ve yağlı (et) veriyor(du).
20. diğeri oğluna içmek için (şarap) veriyor(du).
2 1 . Ama Appu'nun ekmeği(ni) verecek kimsesi (yoktu).

Tevrat:
"Ben çocuksuz gidiyorum ve evimin sahibi bu Şamlı
Eliezer olacaktır. İşte bana zürriyet vermedin ve işte evimde
doğan benim mirascım olacaktır361. "'
" Ve Abram 'ın karısı Saray ona çocuk doğurmadı362 ."

22. [GısBAN] SUR-kd[n GA]D-it ka-ri-ia-an


23. [na-]at GıszAG .GA.RA pi-ra-an ar-ta-ri
24. [a-r]a-i-fo-pa MAp-p[u-u]s na-as-za par-na-as-fo
25. [i-i]a-an-ni-iS s[a-as-t]a-as-fo-an
26. [GıslNA-as for-ku-w[(a-a)]n-za Se-eS-k[(i-)]it

36 1
Tekvin: 1 5:2-5.
362
Tekvin: 1 6 : 1
171
Güngör Karauğuz

27. [DAM] MAp-pu Lü.MEsAMA.TU-an pu-nu-us-ki-w[a-


]an da-a-is
28. [ Ü-]UL-wa ku-us-fa-an-qa kat-ta e-ep-ta
29. [ nu-]wa ki-nu-un kat-ta e-ep-ta pa-a-i-ta-as
30. [MUNU]S-za na-as-za IT-TI MAp-pu wa-as-fa-an-za
se-es-k-it
3 1 . [ MAp-pu-us Ü-az par-ku-i-ia-ta-at
32. [na-]an DAM-ZU pu-nu-us-ku-wa-an da-a-is
33. [ U-]UL-wa ku-us-fa-an-qa kat-ta e-ep-ta
34. [nu-]wa ki-nu-un kat-ta e-ep-ta
3 5 . [MA]p-pu-us IS-ME nu-us-si me-mi-is-ki-wa-an da-a­
is
36. [MUNUS-]an-za-wa-za MUNUS-ni-li-ia-az zi-ik
37. [nu-]wa Ü-UL ku-it-ki Sa-ak-ti
. v
3 8 . a-ra-ı-sa-pa MAp-pu GISNA'-az
39. [n]u-za har-ki-in SILA-an da-a-[aS]
40. na-as 0UTU-i kat-ta-an i-ia-an-ni-[iS]
4 1 . 0UTU-us-kcin ne-pi-fo-za kat-ta s[a-ku-wa-ia-at]
42. na-as-za LüGURUS-an-za ki-sa-at
43 . na-as-si-pa an-da i-ia-an-n[i-iS]
44. [n]a-an pu-nu-us-ki-wa-an da-a-[iS]
. v '[-tı-ıt
45 . rkl u-ıt-wa wa-as-tu
[ 363
• • nu-wa-ra-at-t a

22. Sofraya örtü serildi


23 . ve sunağın önüne kondu .
24. Appu (da) evine

363 KUB XXIV 8 !.

1 72
Ademin Çocuk/art

25. yöneldi. Serili


26 karyolasına ayakkabılarıyla (birlikte) uzandı.
27. Appu'nun karısı uşaklarına soru sorarak (onlarla dert­
leşmeye, onlara kinayeli bir şekilde içini dökmeye) baş­
ladı:
28. ' Daha önce o, (çocuk yapmayı) asla başaramamıştı.
29. Şimdi başaracağını mı düşünüyorsunuz?' (Söylene
söylene) giden
30. kadın, Appu'nun (yanına) giysileriyle yattı.
3 1 . Appu uykudan uyan(ır uyanmaz)
32. karısı onu soru (yağmuruna) boğ( arak):
3 3 . ' Daha önce (çocuk yapmayı) bir türlü başara­
ma(mış)tın.
34. (Sanki) şimdi başardın mı?'
3 5 . Appu (bu sözleri) işitin(ce) (kızarak) söylenmeye baş-
ladı:
36 ' Sen bir kadınsın ve kadın (gibi düşünüyorsun. Hatta)
37. hiçbir şeyin de farkında değilsin.
3 8 . Appu yataktan kalktı
39. ve beyaz bir kuzu al(ıp)
40. Güneş Tanrısı'nın yanına (gitmek için) yola koyuldu.
4 1 . Güneş Tanrısı gökyüzünden aşağıya nazar etti.
42. (Yaşlı olan Appu'yu) genç bir delikanlı(ya) dönüştür-
dü.
43 . (Güneş Tanrısı) ona yönelip
44. soru sormaya başladı:
45. ' Senin kusurun nedir? Senin [için çözmemiz gereken
mesele nedir?]

1 73
Güngör Karauğuz

Tevrat:
" Ve Allah, İbrahim 'e dedi: 'Senin karın Saray 'a gelince,
onun adım Saray çağırmıyacaksın fakat onun adı Sara olacak­
tır. Ve onu mübarek kılacağım ve ondan da sana bir oğul vere­
ceğim. ' Ve İbrahim yüz üstü düştü ve güldü ve yüreğinden dedi:
' Yüz yaşında olana bir oğul doğar mı ve doksan yaşında olan
Sara doğurur mu?3 64 '
"Sara kocamış ve yaşta ilerlemişti. Sara adetten kesilmiş­
ti. Ve Sara: 'İhtiyar olduktan sonra bana sevinç olur mu? Efen­
dim de kocamıştır diyerek içinden güldit365 ." -

C- Tevrat, İnciller ve Kur'iin 'da İbrlilıim


Aşağıda İbrahim'in hayat hikayesinin kısa özetini tablo­
laştırdığımız Tevrat'ta ve Kur'anda geçtiği şekliyle su�ulmuş
olan ayetleri kıyasladığızda, ana hatlar ile şunları söylemek
mümkündür.
Tevrat'ta İbrahim hakkındaki bilgiler, onun soyağacının
verilmesi, kısa yaşam öyküsü ve göçü ile başlamasına karşın
Kur'an, İbrahim' in peygamberlik öncesi ve sonrası yaşamından
sahneler aktarır. İbrahim; İbranilerin atası, inananların babası ve
Allah' ın dostu olarak anılır366 • Kitab-ı Mukaddes'te İbrahim'in
babasının adı Terah, Kur'an'da ise Azer'dir ve her iki kitaba

364 Tekvin: 1 7 : 1 5- 1 7
365 Tekvin: 1 8: 1 1 -1 2.
366 Galatyalılara Mektup: 3:7-9; Yakub'un Mektubu: 2:23; İşaya: 4 1 :8; İkinci
Tarihler: 20:7.
1 74
Ademin Çocuk/an

Fırtına Tannsı ve Güneş Tanrıçası ile Çeşitli Kanşık Varlıklann


Betinlenmiş Olduğu ve Yöre Halkının 'Allah Taşlan ' Olarak Adlan­
dırdığı Eflatunpınar (Konya/Beyşehir) 'daki Hitit Açık Hava Tapınağı

1 75
Güngör Karauğuz

İbrahim 'in Oğlu İsmail'i Kurban Etmeye Hazırlanışı


Falname, (Topkapı Sarayı Müzesi)

1 76
Ademin Çocukları

göre o, putperesttir367 •
Yaratılmışların en hayırlısı olarak bir hadisde anılan368 İb­
rahim' in, ateşe atılması olayı sadece Kur'an'da geçer ve ateşten
kurtulunca İbrahim, emin ve bereketli topraklara göç eder. An­
cak Tevrat, bu göçün Mısır'a olduğunu vurgular. İbrahim'in
ateşe atılması olayından, Kitab-ı Mukaddes dışındaki Yahudi
dini eserlerinde söz edilir369 •
Tevrat, Mısır'a ve Abimelek'in ü lkesine göç eden İbra­
him'in karısı Sara'nın ve yine oğlu İshak'ın da karısı Rebeka'yı
kızkardeşi olarak tanıttığından söz eder ama Kur'an böyle bir
bilgiyi teyit etmez. Ancak Kur'an dışı İslami kaynaklarda370 bu
durum kabul görmüştür. Bir Hadis-i Şerifte İbrahim'in üç kez
yalan konuştuğu a. kavmi tarfından çağrıldığında hastayım de­
mesi b. putları kimin kırdığını sorusuna verdiği yanıtta c. eşini
kızkardeşi olarak tanıttığında vurgulanmaktadır37 1 •
İbrahim'in putlara tapan kavmine karşı bir mücadele ver­
diği sadece Kur'an'da anlatılmaktadır. Hatta İbrahim'in gök
cisimlerine bakarak Allah' ı bulması, İbrani kaynaklarda da bu­
lunmaktadır372 .
Tevrat, İbrahim ' in ilk oğlu İsmail olmasına karşın oğlu
İshak üzerinden olayları anlatmayı tercih eder ve İshak'ı İbra­
him'e müjdeleyenleri Kur'an' ın melek olarak tanıtmasına karşın
Tevrat, onları alalade adamlar olarak gösterir.
İsmail ' in soyu ve annesinin isminin Hacer olduğu sadece
Tevrat'ta verilmiştir.

367 Yeşu:24:2; En'am: 74.


368
Kütüb-i Sitte, c. 1 2, 34 1 .
369 Apokrif aktarımlar için bkz. Harman 2000a, 270.
Taberi ve İ bnü'I Esir' den aktarımlar için bkz.Harman 2000a, 270.
370

37 1 Buharı Enbiya, 8.
372 Apokrif aktarım için bkz. Hannan 2000a, 266 vd.
1 77
Güngör Karauğuz

İbrfilıim'in Allah'a kurban ettiği çocuğu Tevrat'a göre İs­


hak iken Kur'an bu çocuğun ismini anmasa da İsmail olduğu­
nu373 ima eder.
Tevrat'a göre İbrfilıim Ketura adında bir kadınla üçüncü
evliliğini yapar ('Tevrat ve İncillerde İbrfilıim' tablosuna bkz).
Bu evlilik Kur'an dışı İslami kaynaklarca doğrulanır ve kadının
ismi de Hacur olarak verilir374 .
İbrfilıim' e sahifeler verilmiş375 ve Müslüman tarihçilerce
on sahifeden oluştuğunu söylenen bu kitabın, meseleleri ihtiva
ettiği vurgulanmıştır376.
İncillerde İsa, İbrfilıim' in soyundandır377.
Tevrat'a göre İbrfilıim yüz yetmiş beş yıı378, Kur'an dışı
İslami kaynaklarda ise yüz yetmiş beş ila iki yüz yıl379 yaşamış­
tır.

Asur Ticaret Kolonileri Çağı 'na Ait


Eski Asurca Çiviyazlı Bir Mektup

373 Saffat: 102-105 . .


374 Taberi' den aktarım için bkz. Harman 2000a, 270.
375 Necm: 36-37.

376 Taberi'den aktarım için bkz.Harman 2000a, 266 vd.

377 Matta: 1 : 1 ; Luka: 3:34, 13: 16., 19:9

378 Tekvin: 25:7.

379 Sa'lebi' den aktarım için bkz. Harman 2000a, 270 vd.

178
Ademin Çocuk/art

Tanrı Şarruma Hitit Kralı iV. TuthaUia 'yı Korukları Altına Almış.
Kabartmanın Sağ ve Sol Üst Köşesinde Tanrı ve Kralın İsmi Hiyerog­
lif Yazıyla Kazınmış (Boğazköy/Yazılıkaya/Çorum).

179
Güngör Karauğuz

a- Tevrat ve İncillerde İ brahim

Tevrat -Tekvin- Incil Tevrat -Tekvin- İncil

Yüceliği İbrahim,
tanrısı, atamız Kadeş ile Şur
İbrahim'e daha arasında otur-
o Harran'da maktadır ve
Dillerin nasıl yaşamadan Gerar'da misa-
doğduğu anlatı- önce, Mezopo- fırdir.
lır. İlerleyen tamya'da gö- İbrahim,
satırlar İbrahim ründü. Tanrı Mısır' da yaptı-
i le ilgilidir. kendisine şöyle ğı gibi aynı
Terah, yetmiş dedi: 'Yurdun- eylemi yap-
yıl yaşayıp dan ve hısım maktadır ve
Abram'ın, akrabandan Gerar kralı
Nahor'un ve ayrıl, benim Abimelek'e:
Haran'ın babası sana gösterece- 'bu benim
B olur. ğim yere gel. ' B kızkardeşimdir'
a Haran, Lut'un Bundan sonra a diyerek kendi
p babasıdır. o, Kildanilerin p karısını takdim
Abram' ın ülkesinden eder. Ancak
11 karısının adı ayrılarak Har- 20 Allah,
Saray'dır ve ran'da yaşadı. Abimelek'e
kısırdır. Babasının rüyasında
Terah; oğlu ölümünden olayın iç yüzü-
Abram'ı, geli- sonra tanrı onu nü anlatınca,
nini, torunu oradan bugün İbrahim'e:
Lut'u sizin yaşadığı- 'Bize ne yap-
Kildanilerin nız yere getirdi. tın? Sana karşı
kenti Ur'dan Ama kendisine ne günah işle-
alarak Ken' an burada miras dim de bana ve
diyarına hare- olarak bir karış ülkeme büyük
ket eder. yer bile verme- günah getirdin'
Ancak Terah, di. Oysa tanrı der.
iki yüz beş orayı ona ve -Bunun üzerine
yaşında Ha- kendisinden İbrahim: 'Bu
ran'da ölür. sonra gelecek yerde Allah
sovuna mülk korkusu yoktur

3 80
Habercilerin İşleri: 7: 1 -8. Ayrıca İbrahim ile ilgili diğer konular için bkz.
Romalılara Mektup: 4: 1 -8; 9:6- 1 3 ; İbranilere Mektup: 1 1 :8- 1 0.
1 80
Ademin Çocukları

olarak verece- ve karım yü-


ğine söz ver- zünden beni
mişti. Ne var öldürecekler ve
ki, İbrahim bu gerçektende
dönemde ço- benim
cuksuzdu380• kızkardeşimdir,
babamın kızı
fakat annemin
kızı değildir ve
benim karım
oldu' der.
Bunun üzeri-
ne Abimelek,
İbrahim'e
koyunlar,
sığırlar, köleler
ve cariyeler ile
birlikte Sara'yı
da verir.

Rab, Ab- Sara gebe


ram'a: 'memle- kalır ve adına
ketinden ve İshak koyduk-
akrabanın !arı bir oğul
yanından ve doğurur ve
babanın evin- çocuğu, sekiz
den sana göste- günlükken
receğim mem- B sünnet ettirirler.
B lekete git, seni a İshak doğdu-
a büyük bir millet p ğunda İbrahim
p edeceğim ve yüz yaşındadır.
seni mübarek 21 V e İshak
12 kılacağım' der. büyüyüp sütten
Bunun üzeri- kesilince İbra-
ne Abram, him büyük bir
edindiği tüm ziyafet verir.
mülklerle bir- Bu ziyafet
l ikte karısı sırasında Sara,
Saray ile Lut'u Hacar'ın alavlı

JKITevrat'ta anlatılan bu olay, biraz daha farklı bir şekilde Ebu Hüreyre'nin ağzıy­
la yeniden canlandırılmıştır ve Saray'a, firavun bu olayın sonunda Hacer'i bağış
olarak vermiştir (Kütüb-i Sitte, c. 1 5, 6-7).
181
Güngör Karauğuz

da yanına bir şekilde


alarak Ken'an güldüğünü
iline gitmek görünce: 'Bu
üzere Ha- cariyeyi ve
ran'dan ayrılır. oğlunu dışarı
Abram, at, bu çocuk
Ken'an'ın benim oğlumla
güneyine doğru birlikte mirascı
yerleşir. Ancak olmayacak'
bu sıralarda der.
Ken'an'da bir İbrahim,
kıtlık olur. sabahleyin
Bunun üzerine erken kalkıp
Mısır' da misa- ekmekle bir su
fir olmak üzere tulumunu hazır
Ken'an'dan edip çocukla
hareket eder. birlikte Hacar'a
Mısır'a yak- verir ve onları
laşırken karısı yolcu eder.
Saray'a: ' Sen Hacar, Beer-
güzel bir kadın- şeba çölüne
sın, Mısırlılar varır ve çocuğu
seni görünce burada bir çalı
'bu onun karısı' altına bırakır.
derler ve beni Çünkü onun
öldürebilirler' ölümüne katla-
diyerek Mısırlı- namayacaktır.
tara karısını Bu arada melek
kızkardeşi ona seslenir ve
olarak tanıtır. ona bir su
Abram'ın kuyusunu
dediği gibi gösterir.
olmuş ve Fira- İsmail büyür
vun'un emirleri ve çölde oturur.
Abram' ın Okçu olur,
karısını görün- anası ona Mısır
ce onun güzel- diyarından bir
!iğini Firavun kadın alır.
önünde dile
getirmeleri
üzerine Saray,
saraya alınır ve
Abram da karısı
1 82
Ademin Çocukları

sayesinde
ikrama boğulur.
Firavun, işin
iç yüzünü
anlayınca Ab-
ram'ı çağırır ve
ona kızarak
'niçin bana
bunu yaptın?
Üstelik onu eş
olarak da almış-
tıın' der.
Sonunda
Firavun Abram
ve karısını
kendilerine ait
olan tüm mülk-
terle birlikte
Mısır' dan
çıkarır38 1 •

Abram, karı- Sonra Allah, İbra-


sı, Lut ve sahip İbrahim'i dener him
olduğu her şey ve ona: 'Ey denendi-
ile birlikte İbrahim, işte ği zaman
ayrıldıktan .Ben. Şimdi imanla
Beyt-el 'e gelir- sevdiğin biricik İshak'ı
B ter. B oğlun İshak'ı al sundu.
a Abram gibi, a ve Moriya Tanrı
p Lut'un da malı p diyarında dağ- vaatlerini
mülkü çoğal- tarın üzerinde almış biri
13 mıştır. Her ikisi 22 yakılan kurban olarak
de anlaşarak olarak takdim tek oğlu-
Abram, Ken'an et.' der. nu sun-
diyarında kalır. Bunun üzeri- maya
Lut da doğuya ne İbrahim, hazırlan-
doğru hareket sabahleyin dı. Ona,
ederek Erden erkenden kal- 'soyun
Havzası ile kıp yakılacak İshak'ta
Sodom ve kurban odunla- anılacak'
Gomorra'da rını yarar. diye vaat
verleşir. Ancak Eşeğine palan edilmişti.
1 83
Güngör Karauğuz

Sodom halkı vurup uşakla- Bunun


kötü ve günah- rından ikisi i le için,
kardırlar. birlikte İshak'ı tanrının
alıp ve söyle- ölüler
nen yere üç gün arasından
sonra ulaşır. diriltme-
Uşaklarına: 'siz ye bile
burada eşekle gücü
birlikte kalın. olduğunu
Ben çocukla düşündü.
birlikte orada Böylece
secde edip İshak'ı
döneceğim' simgesel
der. anlamda
İbrahim ölümden
kurban odunla- geri
rını alıp oğlu aldı382.
İshak'a yüklet-
tirir. Ateşi ve
bıçağı kendi
elinde taşır.
Ancak İshak bu
duruma bir
anlam veremez
ve ona: 'yakıla-
cak kurban için
kuzu nerede?'
der.
Allah'ın önce-
den söylediği
yere varırlar ve
İbrahim orada
bir mezbah
yapıp, odunları
dizip, İshak'ı
bağlayıp, onu
mezbah üzerine
yatırır. Tam
boğazlayacaktır
ki Rab'in me-
leği gökten

m İbranilere Mektup: 1 1 : 1 7- 1 9.
1 84
Ademin Çocuk/an

ona: ' İbrahim,


işte ben, elini
çocuğa uzatma,
ona bir şey
yapma, bildim
ki sen Allah'tan
korkuyorsun ve
biricik oğlunu
benden esirge-
medin' der.
İbrahim
gözlerini kaldı-
rınca görür ki
arkasında bir.
koç, boynuzla-
rından tutulmuş
bir haldedir.
İbrahim koçu
alarak oğlunun
yerine onu
yakılan kurban
olarak takdim
eder.
Şinar kralı Sara yüz
Amrafel' in, yirmi yedi yıl
Ellasar kralı yaşar ve
Aryok'un, Ken'an diya-
Elam kralı rında
Kedorlaomer' in Kiryatarba'da
ve Goyim kralı B ölür.
B Tadal'ın zama- a -İbrahim ağla-
a nında; Sodom p yarak dövün-
p kralı Bera ve meye başlar ve
Gomorra kralı 23 ona bir mezar
14 Birşa; Adma yeri bulmaya
kralı Şinab ve koyulur. So-
Tseboim kralı nunda Het
Şemeber ve oğullarından
Bela kralı Tsoar Tsohar oğlu
ile olan savaş- Efron 'dan dört
tar anlatılmak- yüz şeqel gü-
tadır. müş tartarak
satın aldığı bir
1 85
Güngör Karauğuz

tarla içindeki
Makpela
mağrası içine
onu defneder.
Abram, Rab- Tanrı İbra- İbrahim
be: ' Ben çocuk- him'e vaatte oldukça yaş-
suz gidiyorum, bulunduğu lanmıştır ve
bana zürriyet zaman, ant oğlu İshak için
vermedin' içilecek daha kendi doğduğu
deyince Rab: üstün biri B memleketten
B 'Şimdi göklere olmadığından, a bir eş aramak-
a bak ve eğer kendisi üzerine p tadır. Sonunda
p yıdızları saya- ant içerek şunu oğlu İshak'ı
bilirsen onları bildirdi: 'Ger- 24 kendi soyundan
15 say, zürriyetin çekten seni olan Rebeka
böyle olacak' kutladıkça adında bir
der. kutlayacağım bayanla evlen-
ve soyunu dirir.
çoğalttıkça
çoğaltaca-
ğım3 83.'
Abram'ın Bu arada
karısı Saray İbrahim'in iki İbrahim de
çocuk doğura- oğlu yazılıdır; Ketura adında
mıyordur. Ama biri köle kız- başka bir ka-
onun Hacar dan, öbürü B dınla evlenir ve
B adında Mısırlı özgür kadın- a altı çocuğu
a bir cariyesi dan. Köle p dünyaya gelir.
p vardır. Saray, kızdan olan İbrahim
Abram'a cari- doğal yoldan 25 kendisine ait
16 yesi i l e yatma- doğdu, özgür olan her şeyi
sını ve ondan kadından olan- oğlu İshak'a
belki çocukları sa tanrısal vaad bırakır.
olabileceğini uyarınca doğ- İbrahim yüz
söylemesi duJS4. yetmiş beş yıl
üzerine Abram, yaşar ve karısı
Hacarla yatar. Sara'nın gö-
Hacar gebe İmanla Sarah müldüğü mağa-
kalınca karısı da, vaatte raya defnedilir.
Saray, Ab- bulunanın

m İbranilere Mektup: 6: 1 3- 1 5 .
3 84
Galatyalılara Mektup: 4:22-23.
1 86
Ademin Çocukları
ram'ın gözün- sözüne güveni-
den düşer. lir olduğunu
Bunun üzeri- göz önünde
ne Saray, tutarak, yaşı
Hacar'a eziyet geçmişken
etmeye başlar. çocuk doğurma
Hacar da ora- gücünü buldu.
dan kaçar. Bu nedenle,
Melek, İbra- bedeni ölü
him'i Şur yo- sayılabilecek
lunda olan yaşta bir adanı-
pınarın başında dan, göğün
bulunca hanı- yıldızları kadar
mına dönmesini niceliği bilin-
ve onun buyru- mez, deniz
ğuna boyun kıyısındaki
eğmesini salık kumlar kadar
vererek doğa- sayısız bir soy
cak çocuğunun yetişti3 85•
isminin İsmail
(Allah işitir)
olacağını ona
müjdeler.
Hacar, İsma-
il'i doğurdu-
ğunda Abram
seksen altı
yaşındadır.
Abram dok- İbriihim'in
san dokuz günlerindeki
yaşında iken gibi bir kıtlık
B Rab, ona görü- daha olur.
a nür. Ve Ab- ' Kitapta yazıl- İshak,
p ram'a: ' Benim mış olduğu Filistilerin kralı
önümde yürü, gibi: ' Seni bir olan
17 ahdimi seninle çok ulusun Abimelek'in
benim aramda babası kıl- ısrarlarına
yapacağım ve dım3s1.' dayanamayarak

m İbranilere Mektup: 1 1 : 1 1 - 1 2.
386 Hadiste İbrahim, sünnet olduğunda 'seksen' yaşındadır Ebu Hüreyre'nin akta­
rımıyla (Kütüb-i Sitte, c.7, 53 1 ).
387 Romalılara Mektup: 4: 1 7 ; İbranilere Mektup: 6: 1 4.
1 87
Güngör Karauğuz

seni ziyadesiyle kendisi


çoğaltacağım' Gerara'da
dediği anda ikamet eder.
Abram yüz üstü Aynı babası
düşer. Rab İbrahim gibi o
sözlerine de- da karısın
vam eder: kendisinin
' Birçok millet- kızkardeşi
!erin babası olduğunu bura
olacaksın ve 'Bedeninin ölü halkına söyler.
adın bundan denebilecek Çünkü buranın
sonra İbrahim durumunu - ahalisinin
(cumhurun yaklaşık yüz kendisini öldü-
babası) olacak. yaşındaydı- ve receğini düşü-
Aranızda her Sara'nın çocuk nerek 'karım-
erkek sünnet doğuramayacak dır' demeye
edilecektir. durumda oldu- korkmaktadır.
Karın Saray'ın ğunu düşündü- Filistilerin kralı
adı Sara (pren- ğünde imanı B onları oynaşır
ses) olacaktır. sarsılmadı3 88. ' a görünce: ' az
Ondan sana bir p kalsın halktan
oğul verece- biri senin karın-
ğim.' 26 la yatacaktı ve
Bu sözler üzerime cürüm
üzerine İbrahim getirmiş ola-
yüz üstü düşer caktın' der.
ve güler: 'yüz İshak günler
yaşında olana geçtikçe olduk-
bir oğul doğar ça zenginlemiş-
mı? Doksan tir. Filistilerin
yaşında olan kralı onun
Sara doğurur bölgeden git-
mu?' der. mesini ister. O
Bunun üzerine da Gerar Vadi-
Rab: 'Adını si'ne çekilir.
İshak (gülmek)
koyacaksın'
der.
Sözleri biti-
rince Allah,
İbrahim'in

3 88
Romalılara Mektup: 4 : 1 9.
1 88
Ademin Çocuk/art

yanından yuka-
rı çıkar.
Böylece
İbrahim, on üç
yaşında ofan
oğlu İsmail'i ve
evinde doğan-
!arla birlikte
kendini sünnet
ettirir386•

B B
a Lut hakkın- a İshak'ın
p daki p oğulları Esav
hikayeyi içerir, ve Ya'kfib'un
18- aşağıda anlatı- 27 hikayesini
19 lacaktır. anlatır.

b- Kur'iin 'da İhriilıinı


f
İ�riilıinı'in Soyu, Kişiliği ve Peyganıherl� i:
''Ibrahim de onun (Nfıh' un) kolundan idi38 ."
"Gerçekten İbrahim, çok içli ve yumuşak huylu idi390 ."
"İbrahim'i de (gönderdik). Kavmine dedi ki: 'Allah'a kul-
luk edin, O'ndan korkun, bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.
Siz Allah'tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan
uyduru(p onlara tanrı şefaatçi) diyorsunuz. Sizin Allah'tan baş­
ka taptıklarınız, size rızık veremezler. Siz rızkı Allah'ın yanında
arayın, O'na tapın ve O'na şükredin. Hepiniz O'na döndürüle­
ceksiniz391 .' "
"İbrahim Allah'ı birleyerek O'na ita'at eden bir ümmet
(her iyiliği kendinde toplayan bir önder) idi, ortak koşanlardan
değildi. O'nun ni'metlerine şükredici idi. (Allah) onu seçmiş ve

m Siiffüt: 83.
390 Tevbe: l l 4.
391 Ankebut 1 6-17.
1 89
Güngör Karauğuz

doğru yola iletmişti. Ona dünyada güzellik (iyilik) vermiştik. O,


ahirette de iyilerdendir392 ."

İbrahim 'in Ateşe Atılması (altta), İbrahim 'in Oğlu İsmail'i Kurban
Etmeye Hazırlanırken Meleğin Koçu Getirmesi (üstte)
Zübdetü 't-Tevarih, (Türk İslam Eserleri Müzesi)

392 Nahl: 120-122.


190
Ademin Çocuklar1

İbrahim 'in Gençliği ve Putlarla Mücadelesi


"O, çok doğru bir peygamberdi. Babasına demişti ki:
' Babacığım, işitmeyen görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan
şeylere niçin tapıyorsun?
Babacığım, bana; sana gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy,
seni düzgün bir yola i leteyim.
Babacığım, şeytana tapma, çünkü şeytan, Rahman'a isyan
etmişti.
Babacığım, ben sana Rahman'dan bir azabın dokunma­
sından korkuyorum. O zaman, şeytanın dostu olursun. '
(Babası): 'Ey İbrahim, sen benim tanrılarımdan yüz mü
çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen,
andolsun seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl, g�t ! ' dedi.
(İbrahim): ' Selam sana, (esenlik içinde kal), dedi, senin
için Rabb' imden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok
lutufkardır. Sizden de, Allah'tan başka yalvardıklarınızdan da
ayrılıyor ve yalnız Rabb' ime yalvarıyorum. Umarım ki
Rabb' iıne yalvarmakla (sizin gibi) bahtsız olmam (istediklerim­
den mahrum bırakılmam)393 . ' "
"İbrahim, babası Azer'e (yine) demişti ki: ' Sen putları
tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir
sapıklık içinde görüyorum.
Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekı'.'ıtunu (bü­
yük ve harikulade muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki,
kesin inananlardan olsun394 •
İbrahim 'in Gök Cisimleri ile İmtihanı
"Andolsun biz, daha önceden İbrahim'e de doğru yolu
bulma yeteneğini vermiştik. Zaten biz onu(n olgun insan oldu­
ğunu) biliyorduk. Babasına ve kavmine demişti ki: ' Sizin şu
karşısında durup taptığınız heykeller nedir? Babalarımızı onlara
tapar bulduk (da onun için biz de onlara tapıyoruz.)' dediler.
' Doğrusu siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içine düşmüş-

393 Meryem: 4 1 -48.


394 Enam 74-75.
191
Güngör Karauğuz

sünüz! ' dedi. Dediler ki: ' Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa
şaka yapanlardan mısın? ' Hayır', dedi, 'Rabb'iniz, göklerin ve
yerin Rabb' idir ki, onları yaratmıştır. Ben de buna şahidlik
edenlerdenim.395 ' "
(Üzerine gece basınca İbrahim) bir yıldız gördü : 'Budur
Rabb ' im' dedi. Yıldız batınca: 'Batanları sevmem' dedi. Ay' ı
doğarken görünce: ' Budur Rabb'im' dedi. O d a batınca:
' Rabb' im bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapan toplu­
luktan olurdum' dedi. Güneşi doğarken görünce: ' Budur
Rabb' im, bu daha büyük' dedi. (O da) batınca dedi ki: ' Ey
kavmim, ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uza­
ğım. ' Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene
çevirdim ve artık ben O(na) ortak koşanlardan değilim ! '
İbrahim Kavminin Putlarına Bir Tuzak Kurar
Kavmi onunla tartışmaya girişti. (O, onlara) dedi ki: 'Be­
ni doğru yola iletmiş iken Allah hakkında benimle tartışıyor
musunuz? Ben, sizin O 'na ortak koştuğunuz şeylerden kork­
mam. Ancak Rabb'imin dilediği olur! Rabb'im, bilgice her şeyi
kuşatmıştır. Hala (kendinize gelip) öğüt almıyor musunuz? Hem
siz, Allah'ın size, (tanrı oldukları) hakkında hiçbir delil indir­
mediği şeyleri, ona ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da ben
nasıl sizin (O'na) ortak koştuğunuz şeylerden korkarım? Şimdi
biliyorsanız (söyleyin), iki topluluktan hangisi (tek Allah'a ina­
nanlar mı yoksa Allah'a ortak koşanlar mı) güvende olmaya
daha layıktır?396"
(İbrahim): "Allah'a and olsun ki siz dönüp gittikten sonra
putlarınıza bir tuzak kuracağım ! (dedi)397 ."
"O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: ' Yemez misi­
niz?' dedi. 'Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?' Ve gizlice üzer­
lerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi398 ."

395
Enbiya: 5 1 -56.
396
En'i\m:80-8 1 .
397
Enbiya: 57.
398 Saffüt: 9 1 -93.

1 92
Ademin Çocuk/afi

"Nihayet (İbrahim) onları parça parça etti, yalnız onların


büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye(! )
(Döndükleri zaman): 'Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Mu­
hakkak o zal imlerden biridir. ' dediler. 'Onları diline dolayan bir
genç işittik, kendisine İbrahim deniliyormuş' dediler. ' Onu
insanların gözü önüne getirin de (ona ne biçim bir ceza verdi­
ğimize) tanık olsunlar' dediler.
(İbrahim'i getirdiler), dediler ki: ' İbrahim, tanrılarımıza
sen mi bunu yaptın? Hayır' dedi, (büyük putu göstererek) ' işte
şu büyükleri yapmış; onlara sorun, eğer konuşurlarsa(!)'
Kendi vicdanlarına başvurup (içlerinden): 'Hakikaten siz­
ler haksızsınız ! ' dediler. Sonra yine eski kafalarına döndürüldü­
ler: ' Sen de bilirsin ki bunlar konuşmazlar' dediler.
' Peki, dedi, siz Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve za­
rar vermeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Yuh size ve Allah'tan
başka taptıklarınıza. Aklınızı kullanmıyor musunuz siz?399 '
" ' Şimdi gördünüz mü neye tapıyorsunuz?' dedi. ' Siz ve
eski atalarınız?
Onlar benim düşmanımdır. Yalnız alemlerin Rabbi (be­
nim dostumdur). Beni yaratan ve bana yol gösteren O'dur. Bana
yediren ve içiren O'dur. Hastalandığım zaman bana şifü veren
O'dur. Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur. Ceza günü hatamı
bağışlayacağını umduğum da O'dur. Rabb'im, bana hüküm
(hükümdarlık, bilgi) ver ve beni satihler arasına kat. Sonra ge­
lenler arasında bana, bir doğruluk dili (sonraki nesiller arasında
iyilikle anılmak iyi bir ad bırakmak) nasib eyle (sonraki nesiller
arasında hayır ile anılmamı sağla)! Beni ni'met(i bol olan) cen­
netinin varislerinden kıl. Babamı da bağışla(yıp doğru yola ilet).
Çünkü o, sapıklardandır. (Kulların) diriltilecekleri gün, beni
utandırma. O gün ki, ne mal, ne de oğullar fayda vermez. Ancak
Al lah'a (küfür ve nifak hastalıklarından korunmuş) sağlam ve
temiz kalb getiren (fayda görür). ' (O gi.in ) cennet, korunanlara
yaklaştırılır. Cehennem de azgınların için ortaya çıkarılır. Onla-

399
Enbiya: 58-67
1 93
Güngör Karauğuz

ra: ' Hani taptıklarınız nerede?' denilir. 'O Allah'tan başka (tap­
tıklarınız) size yardım ediyorlar mı? Yahut kendilerine yardım­
ları dokunuyor mu?' Onlar ve azgınlar, tepe taklak oraya atılır­
lar. İblis'in bütün askerleri de. Onlar orada (putlarıyla) çekişerek
derler ki: 'Vallahi biz apaçık bir sapıklık içinde imişiz! Çünkü
sizi iilemlerin Rabb' ine eşit tutuyorduk. B izi o suçlulardan baş­
kası saptırmadı. Şimdi artık bizim ne şefii'atçilerimiz var, ne de
sıcak bir dostumuz. Ah keşke bir kez daha (dünyaya) dönüşü­
müz daha olsa da inananlardan olsak! ' Şüphesiz ki bunda bir
ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar. Doğrusu Rabb' in, işte
üstün O'dur, merhamet eden O'dur400 ."
İbrahim 'in Ateşe Atılması ve Göçü
Dediler: ' Onu yakın! Tanrılarınıza yardım edin, eğer bir
iş yapacaksanız.'
Biz de: ' Ey ateş, İbrahim'e serin ve esenlik ol ! ' dedik.
Ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de, asıl kendilerini hüsrana
uğrattık40 1 ."
(İbrahim ateşe atılacağı sırada) "Allah, kendisine hüküm­
darlık verdi diye (şımararak) Rabb'i hakkında İbrahim' le tartı­
şanı görmedin mi? İbrahim: ' Benim Rabb' im O 'dur ki yaşatır,
öldürür' demişti.
Ben de yaşatır, öldürürüm' dedi. İbrahim: 'Allah, güneşi
doğudan getirir, sen de onu batıdan getir! ' deyince inkar eden o
adam şaşırıp kaldı.
A llah, zalim toplumu doğru yola iletmez4°2 ."
"(İbrahim kavmine) dedi ki: ' Siz dünya hayatında birbiri­
nizi sevmek için A llah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. (O
putlara tapmanız, dünyada aranızda bir sevgi meydana gelmesi­
ne sebep olsa bile) daha sonra kıyamet gününde birbirinizi inkar
eder ve birbirinizi la'netlersiniz. Varacağınız yer de ateştir ve
hiçbir yardımcınız da yoktur.' Bunun üzerine Lfıt ona inandı ve
(İbrahim, kavmine) dedi ki: ' Ben Rabbi'(min emrettiği yer)e

400
Şuara: 75-1 04.
401
Enbiya: 58-70.
402
Bakara: 258.
1 94
Ademin Çocuk/art

göç edeceğim. Çünkü O, (mutlak) galibdir, hikmet sahibidir403 . '


"
"Onu (İbrahim) ve Lfıt'u kurtarıp alemlere bereketli kıldı­
ğımız bir yere getirdik404 ."
İbrahim ve Diriliş
"İbrahim de bir zaman: ' Rabb'im, ölüleri nasıl dirilttiğini
bana göster! ' demişti. (Allah): ' İnanmadın mı?' dedi. (İbrahim):
' Hayır (inandım), fakat kalbim kuvvet bulsun diye (görmek
istiyorum) dedi. 'O halde kuşlardan dördünü tut, onları kendine
çek (iyice incele), sonra (kesip) her dağın başına ondan birer
parça koy. Sonra onları kendine çağır; koşarak sana gelecekler.
Bil ki Allah daima galip ve hikmet sahibidir' dedi405 ."
İbrahim 'in Misafirleri
"Onlara İbrahim'in misafirlerinden haber ver; Onun yanı­
na girmişler: ' Seliim' demişlerdi.
İbrahim: 'Biz sizden korkuyoruz. ' dedi.
' Korkma' dediler, ' biz sana bilgin bir çocuk(un olacağını)
müjdeleriz!
Bana ihtiyarlık dokunduktan sonra beni müjdelediniz? Ne
tuhaf bir şey ile müjdeliyorsunuz beni?' dedi.
' Sana gerçeği müjdeledik, umut kesenlerden olma! ' dedi­
ler. ' Sapıklardan başka kim Rabb'inin rahmetinden umut ke­
ser?' dedi.
(İbrahim gelenlerin Hak elçileri melekler olduklarını an­
layınca): ' Ey elçiler, dedi, işiniz nedir?' "Biz. suçlu bir kavme
gönderildik,' dediler. Yalnız Lut ailesi (suç işleyenlerin) dışın­
dadır. Biz onların hepsini kurtaracağız. Ancak karısı hariç4 06 ."

403
Ankebut 25-26.
404 Enbiya: 7 ı .
405
Bakara: 260.
406
Hicr: 5 1 -60.
1 95
Güngör Karauğuz

İbrahim 'in Bir Çocukla Müjdelenmesi ve Çocuğun Kur­


ban Edilmesi:
(İbrahim) dedi ki: ' Ben Rabbi'me gideceğim, O, beni
doğru yola iletecek. Rabb' im, bana iyilerden (bir çocuk) lutfet! '
Ona halim bir erkek çocuk müjdeledik407 • (Çocuk) onun yanın­
da koşma çağına erişince (İbrahim ona): ' Yavrum, dedi, ben
uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne der­
sin?'
(Çocuk): ' Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni
sabredenlerden bulacaksın.' dedi.
İkisi de böylece (Allah'ın emrine) teslim olup (İbrahim,
kurban etmek için) çocuğu alnı üzerine yıkınca, Biz ona: ' İbra­
him ! ' diye ünledik. ' Sen rüyayı doğruladın, işte biz, güzel dav­
rananları böyle mükafütlandırırız! '
Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi. Ve fidye olarak ona
büyük bir kurbanlık verdik. Sonra gelenler arasında ona (iyi bir
ün) bıraktık. (İleride gelecek nesiller): ' İbrahim'e selam olsun ! '
(diyeceklerdi.) İşte biz güzel davrananları böyle mükafütlandırı-
. rız. Çünkü o bizim mü'ınin kullarımızdandı. Biz ona iyilerden
bir peygamber olacak İshak'ı müjdeledik408 • Kendisine de, İs­
hak'a da bereketler verdik409 ."
İbrahim 'in Duası ve Beyt
"Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sı­
namış, o da onları tamamlayınca: 'Ben seni insanlara önder
yapacağım' demişti.
' Soyumdan da (önder yap, ya Rabbi!)' dedi.
(Rabb'i): 'Zalimlere ahdim ermez (onlar için söz verme­
diın)' buyurdu.
Biz Beyt'i (Kabe'yi) insanlara sevap kazanılacak bir top­
lantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir

"Kitapta İ sma'il'i de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi. Halkına
407

namaz kılmayı, zekat vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti (Meryem:


54-55)."; " İ sma'il'i, Elyesa'ı, Zülkifıl'i de an. Hepsi de iyilerdendir (Sad: 48)."
4ox Benzer ayet için bkz. En'am: 84.
409
Siiffüt: 99-1 1 3 .
1 96
Ademin Çocuk/an

namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e:


'Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde edenler için
Ev' imi temizleyin! ' diye emretmiştik. İbrahim demişti ki:
' Rabb'im, bu şehri güvenli bir şehir yap, halkından Allah'a ve
ahiret gününe inanları çeşitli ürünlerle besle!
(Rabb'i) buyurdu ki: 'İnkar edeni dahi az bir süre geçindi­
rir, sonra onu cehennem azabına (girmeğe) zorlarım, ne kötü
varılacak yerdir orası !
İbrahim, İsmail ile beraber Ev' in temellerini yükseltiyor:
' Rabb' imiz, bizden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilen­
sin. ' Rabb'imiz, bizi sana teslim olanlar yap, neslimizden de
sana teslim olan bir ümmet çıkar; bize ibadet yerlerimizi göster,
tevbemizi kabul et; zira tevbeleri kabul eden, çok merhametli
olan ancak sensin, Sen! Rabb' imiz, onlara kendi içlerinden
ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitab ve hikmeti öğrete­
cek, onları temizleyecek bir elçi gönder. Her zaman üstün gelen,
her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin, sen! '

il- Eskiçağ Diinyasmda Kısırlık


Eskiçağda kısırlık önemli bir hastalık olarak algılanmakta
ve tedavi edilmeye çalışılmaktaydı. Nitekim İ.Ö. 3 . binin erken
dönemleri ile İ.Ö. 2 . bin yılın başlarında yeniden Akadça olarak
yazılmış bir Sumer metninde, Kiş kralı Etana, tanrılara sunula­
rını sunm,ayı aksatmayan dindar biridir, ama ismini devam etti­
recek bir çocuğu yoktur. Bu amaçla gökte yetişmekte olan kısır­
lık otunu bir kartalın yardımıyla elde etmeye çalışmaktadır4 1 0 .
Bu metinden anlaşılacağı üzere, bu hastalık bitkisel tedavi
ile iyileştrilmeye çalışıldığı gibi, eskiçağ dünyasında iktidarsız­
lık4 1 1 ya da kısırlık, daha çok büyü ritüelleri yoluyla tedavi edi-

41° Kramer 1 972, 43-44.


411
KUB VII 53+KUB XII 58.
1 97
Güngör Karauğuz

Iiyordu. Bu amaçla, özellikle İ.Ö. 2. bin yıl Anadolu'sunda bü­


yü ile karışık ayinler yapılıyordu.
Bu ayinlerden birinde kara bir koyun ve kilden yapılmış
bazı objeler hastanın başı üzerinde gezdiriliyor ve hasta bir
sığırın boynuzunu tutturmasıyla sembolik olarak boğanın
güçünün o şahsa geçmiş olduğuna inanılıyordu41 2 • Hatta bu
ritüellerde hastaya banyo yaptırılarak bakire bir kızla birlikte
açık alana çıkarılıyordu. Burada kamıştan yapılan kapıya kırmı­
zı ve beyaz ipler bağlanarak hastanın eline de ayna ile kirman
tutuşturulmuş vaziyette bu kapıdan geçiriliyordu. Kapıdan çı­
kınca da eline yay ve ok verilerek: 'Senden kadınlığı aldmı ve
erkekliği verdim. Kadın davramşlarını at ve erkek gibi davran'
sözleriyle hasta yüreklendiriliyordu4 13 •
Bu maj ik tedavi yöntemleri yanında hastalığın tedavisi
için o zamanın tıbbi yöntemlerine de müracaat edildiği ve hatta
Babi14 1 4 ve Mısır41 5 gibi komşu ülkelerden tabib çağrıldığı anla­
şılmaktadır. Bu çağrılan tabibler içinde Mısır/Mizri ülkesi başı
çekiyordu. Mısır kralı il. Ramses ve Hitit kralı III. Hattuşili
arasındaki yazışmalardan biri gerçekten çok ilginçtir. Çünkü III.
Hattuşili elli ya da altmış yaşında olan kızkardeşinin çocuk
sahibi olabilmesi için Mısır firavunundan ('firavun' kelimesinin
manası: ' büyük ev' anlamındadır41 6) yardım istemektedir4 1 7 •
Firavun önce altmış yaşında kocamış bir kadının doğum yapma­
sının mümkün olamayacağını söyler41 8 ama bu ricayı sonra geri
9
çeviremez4 1 :

412
KUB IX 27.
4 13 Ü nal 2003, 1 1 4.
414
Zaccaginini 1 983.
415
KUB III 67.
416
Kuhrt 201 0, 275.
417
KBo XXVIII 30 Öy. 8-14.
418
KBo XXVIII 30 Öy. 1 5- Ay. 5 .
419
Edel 1 976. 3 1 -32.
198
Ademin Çocukları

"Ve kardeşin kral (sana) bir rahip ile bir hekim gönderecek ve
onun doğum yapabilmesi için ilaçlar hazırlayacaklar420."

A- Zekeriya ve Kısırlık
İbrahim gibi Zekeriya da geç yaşta çocuk sahibi olmuştur.
Bu durum hem İncillerde hem de Kur'an' da anlatılır:

İbrahim 'in Ateşe Atılması ve Ateşin Gülistana Dönüşmesi


Falname, (Topkapı Sarayı Müzesi)

420 KBo xxvm 30 Ay. 9- 13.


199
Güngör Karauğuz

a- İncillere Göre Zekeriyya


Luka 1 : 5-25 Luka 1: 57-80

Zekeriyya, Yahudiye kralı Herodes' in


zamanında yaşamış bir rahipti ve
eşinin adı Harun kızlarından olan
Elizabet idi. Her ikisi de tanrı önünde
doğru insanlar olup Rabb'in tüm
emirlerine uyarak kusursuz bir yaşam
sürmektedirler. Ancak her ikisinin de
yaşı oldukça ilerlemiş ve kısır olduk­
ları için çocukları olmamaktadır.
Zekeriyya rahipken, rahiplik töresince
Rabb'in tapınağında buhur sunma Elizabeth'in doğum vakti gelince bir
kurası çekmiş ve buhur yakıldığı oğul doğurur. Komşuları da onlarla
sırada tüm halkla birlikte dışarıda dua beraber sevinir. Sekinci günde çocu­
etmektedir. Bu sırada Cebrail, ğu sünnet etmeye gelirler ve çocuğa
Zekeriyya'ya görünür ve Zekeriyya babasının adını vermeği uygun bu­
korkar, içi titrer. Bunu üzerine Cebra­ lurlarsa da annesi adının Yahya
i l ona: ' Korkma, duan işitildi, eşin olacağını söyler. Ama akrabaları
E lizabeth sana bir oğul doğuracak ve arasında bu isimde kimse yoktur ve
adını Yahya koyacaksın, sana ve çoğu onlar da buna itiraz eder.
kişiye sevinç · getirecek, şarap ve Zekeriyyii'ya bakarlar ve o da bir taş
alkollü içki kullanmayacak, İsrail levha isteyerek levha üzerine, 'Yah­
oğullarından birçoğunu Rabb'e dön­ ya' adını yazar. Bu arada
dürecek, Rabb'in önünde ruh ve güç Zekeriyya'nın dili çözülmüştür. Bu
bakımından İ lyas peygamber gibi olaylar Yahudiye'nin tüm dağlık
yürüyecek' der. bölgesine yayılır ve konuşulur.
Bunun üzerine Zekeriyya meleğe: Yahya, artık fiziken ve ruhen büyü­
'Bunu nasıl bileceğim? Kendim ve müştür ve İsrail'e açıklanacağı güne
eşim yaşlandı' deyince melek: 'Ben kadar çölde yaşamaktadır.
Cebrai l ' im sana Sevindirici 1-!abcr'i
müjdelemek için gönderildim, şu
anda dilin tutulacak ve bunlar olunca­
ya kadar hiç konuşmayacaksın' diye
ekler.

200
Ademin Çocuk/ar1

Halk, tapınağın kutsal bölümünde


uzun zamandır duran Zekeriyya'yı
beklemektedir. Zekeriyya dışarıya
çıkar ama kimseyle konuşmaz sadece
işaretlerle anlaşır. · Dili tutulmuştur ve
evine döner.

Bir. süre sonra beş ay boyunca kendi­


sini gizlemiş olan Elizabeth, gebe
kalır. Eliiabeth: 'Rab halimi gördü,
utancımı kaldırdı ve bana iyilik yaptı'
diyerek içten içe sevinmektedir.

Luka 1: 5-25 Luka 1: 57-80

Hitit Tanrılar Alayı (Boğazköy/Yazılıkaya/Çorum)

201
Güngör Karauğuz

b- Kur'iin 'da Zekeriya


"Bu, Rabb'inin, kulu Zekeriyya'ya rahmetini anıştır.
O, Rabb' ine gizli bir seslenişle yalvarmıştı: ' Rabb' im,
demişti, ben, bende kemik gevşedi; baş, ihtiyarlık aleviyle tu­
tuştu. Rabb' im, sana du'a ile hiçbir zaman bahtsız olmadım (her
du'a ettikçe kabul buyurdun, beni istediğimden mahrum etme­
din). Doğrusu ben arkamdan, yerime geçecek yakın lar(ımın iyi
hareket etmeycekler)inden korktum; karım da kısır. (Ne olur)
katından bana yerime geçecek bir veli lutfet ki, (o), bana ve
Ya'kfıb oğullarına mirasçı olsun. Rabb' im, onu beğendiğin bir
insan yap.'
(Allah buyurdu): ' Ey Zekeriyya, biz sana bir oğul müjde­
leriz, adı Yahya'dır. Daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık
(ondan önce kimseye bu adı vermedik.)'
(Zekeriyya): ' Rabbim, dedi benim nasıl oğlum olur? Ka­
rım da kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım.'
(Evet) öyledir dedi, ama Rabb' in : 'O bana kolaydır, daha
önce sen de hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım' dedi.
Rabbim, dedi, (öyle ise) bana bir işaret ver.
Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde tam üç gece (ve
gündüz) insanlarla konuşamam�ndır4 21 . ' dedi.
(Zekeriyya), ma'bedden kavminin karşısına çıkıp onlara:
' Sabah akşam (Rabb'inizi) tesbih edin ! ' diye işaret etti.
' Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut (Onun emirlerine göre ha­
reket et ve onunla hükmet).' (dedik) ve ona çocuk iken hikmet
verdik. Katımızdan bir rahmet (bir acıma duygusu) ve temizlik
de (verdik ve günahlardan) korunan oldu. Ana babasına
iyilikediciydi, baş kaldıran bir zorba değildi. Doğduğu gün,

Benzer ayetler için bkz. A l-i İmran: 38-4 1 ; Enbiya: 89-90.


42 1

202
Ademin Çocuklar1

öleceği gün ve diri olarak kaldınlacağı gün ona selam


olsun!422 "'

.(;.r.-·
.
'"

. •.
" �·
i"
� ' :

. ' ;, J
..
.
.. / ·•n -� - ,,

� . .;:
· ·,, .•..... � • . . . ...;,,,, _ ,. ,, ...• . ' .,
Zekeriya ve Yahya
Zübdetü't-Tevarih

422 Meryem: 2-15.

203
Güngör Karauğuz

III- Lut ve Kavmi:


İbrahim'in, misafirlerince erkek çocukla müjdelenmesi
üzerine misafirler, Lfıt'un ikamet ettiği Erden Havzası' ndaki
Sodom, Gomore' ye doğru hareket eder. Çünkü Lfıt kavmi, 'o
zamana kadar hiçbir dünya milletnin yapmadığı bir ahlaksızlı­
ğı' yapmaktadır423 •
Gerçekten de Hitit kanunları tetkik edildiğinde görülecek­
tir ki böyle ahlaksız eylemler içinde sadece akrabalar ve hay­
vanlar arası sapık ilişkiler konu edilmiştir, ancak erkekle ilişki
noktasında kanun bir düzenleme getirmemiştir. Dolayısıyla
Hitit kanunlarında böyle bir eylem görülmez. Aynı durum Me­
zopotamya kanunları için de geçerlidir.

Lut (üstte), Hanzale (altta)


Zübtetü 't-Tevarih

423 A'raf: 80.


204
Ademin Çocuklar1

a- Tevrat ve İnciller' de Lut


-Tekvin-

Tevrat Tevrat İncil


Ba p : 18 Ba p : 1 9 Luka: 1 7: 28-
29
İbrahim, o günün sıca­ İbrahim'in misfirlerinden iki
ğında çadırının kapısında melek akşamleyin Sodom'a
otururken üç adam çıka­ varırlar. Lut, Sodom'un kapı­
gelir. İbrahim onları sında onları görür ve onları
çadırında misafir eder. karşılar. Onlara: 'Efendilerim,
Hanımına hamuru yoğu­ şimdi kulunuzun evine inin.
rup pide yapmasını söy­ geceyi geçirin, ayaklarınızı
ler ve kendi de körpe iyi yıkayın ve erken kalkıp yolu­
bir kuzuyu alıp uşağına nuza gidersiniz' der.
sofranın hazırlanması Onlar da geceyi meydanda
için emir verir. Ayran, geçireceklerini söylemeleri
sütle birlikte kuzuyu üzerine Lut, onları kendi
onların önlerine koyar ve evinde misafir etmek için
kendisi yanlarında ağaç zorlar. Evinde onlara ziyafet
altında durur, onlar da verir.
hazırlanan yemeği yerler. Ancak bu arada Sodom'un
Misafirler, İbrahim'e adamları, her mahalleden
karısı Sara'nın bir oğlu gençten ve ihtiyardan halk,
olacağını müjdelerler. Bu Lut'un evini sarmıştır. Lut'u
sözleri duyan ihtiyarla­ çağırıp: 'Bu gece senin yanına
mış ve adetten kesilmiş giren adamları bize ver' diye
olan Sara: ' ihtiyar olduk­ bağırırlar. Ancak Lut: 'Ey
tan sonra bana sevinç kardeşlerim, kötülük etmeyin.
olur mu? Efendim de işte benim ere varmamış iki
kocamıştır' diyerek kızım!' demelerini dinlemez­
içinden güler. ler. Bunun üzerine melekler,
Misafirler İbrahim'in Lut'a, Sodom'un helak edile­
yanından ayrılarak ceği için damatlarını, oğulla­
Sodom'a doğru gitmek­ rını, kızlarını ve şehirde kimi
tedirler. Ancak olacak varsa çıkarmasını söyler.
olayları Rab, İbrahim'e Ancak Lut'un yakınları bu
haber verir. İbrahim, tehdidi şaka olarak algılar.
Rab'e; belki şehrin içinde Seher vakti melekler, Lut'a iki
elli siilih kişinin buluna­ kızı ile birlikte karısını alıp
bileceğini ve bu yüzden şehirden uzaklaşmasını söyler.
205
Güngör Karauğuz

sfüih kişileri kötülerle Güneş artık üzerlerine doğdu­


birlikte yok eder misin? ğunda Sodom ve Gomorra
der. Ancak Rab, eğer üzerine göklerden kükürt ve Lut'un günle­
orada on salih kişi bula­ ateş yağmaktadır. Lut'un rinde de durum
bilirse orayı helak etme­ karısı bu olaylar esnasında buydu. Herkes
yeceğini İbrahim'e bildi­ geriye bakınca bir 'tuz direği' yiyor, içiyor,
rir. olur. satın alıyor,
Lut, bu helak sırasında geldiği satıyor, ekiyor,
Tsoar'dan çıkıp dağda bir yapılar kuru­
mağarada iki kızı ile birlikte yordu. Lut'un
yaşamaya başlar. Lut'un Sodom'u bıra­
büyük kızı, küçüğüne: 'Ba­ kıp gittiği gün
bamız kocamıştır, yanımıza gökten ateşle
girecek erkek de yok, gel kükürt yağdı ve
babamıza şarap içirelim ve tümünü yok
babamızın zürriyetini yaşat­ etti.
mak için onunla yatalım' der.
Bunun üzerine geceleyin
babalarına içirdikleri şarapla
şarhoş ettikleri Lut ile önce
büyük kız, sonraki akşam da
küçük kız yatar.
Her ikisi de babalarından gebe
kalır ve büyük kız Moab,
küçük kız da Ben-ammi adın­
da iki erkek çocuk doğurur.

b- Kur'an 'da Lılt


Liit'u11 Peygamberliği
"Lüt (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı. Kardeşleri
Lüt, onlara424 : ' (Allah'ın azabından) korunmaz mısınız?' demiş­
ti. ' Ben sizin için güvenilir bir elçiyim. Allah'tan korkun ve
bana ita'at edin. Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum.
Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir4 25 . ' "

424 Benzer ayet için bkz. A'riif: 80.


425 Şuara: 1 60- 1 64.
206
Ademin Çocuk/an

Lut Kavminin Günahı


" ' Siz, sizden önce dünyalarda hiç kimsenin yapmadığı
fuhşu mu yapıyorsunuz? Siz, kadınları bırakıp şehvetle gidiyor­
sunuz ha! Doğrusu siz, israfçı (aşırı) bir kavimsiniz! 426 ' "
"Siz göre göre o aşırı kötülüğü yapıyorsunuz ha?! 427 "
"Ve Rabb'inizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsu­
nuz? Siz sınırı aşan bir kavimsiniz428 ."
"Ben sizin bu işinize, (kadınları bırakıp erkeklere gidişi­
n ize) kızanlardanım429 ."
"Kavminin cevabı: 'Onları (şu Lf:ıt taraftarlarını) kenti­
nizden çıkarın, çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış ! ' de­
melerinden başka olmadı43 0 ."
İbrahim 'e Lut Kavminin He/akı Haber Veriliyor
"Elçilerimiz, İbrahim'e müjde getirdikleri zaman ' selam ! ' dedi­
lerdi. O da ' selam ! ' dedi; çok durmadan hemen (elçilere) kı­
zarmış bir buzağı getirdi. Ellerinin buzağıya uzanmadığını gö­
rünce durumlarını beğenmedi ve onlardan ötürü içine bir korku
düştü. ' Korkma', dediler, 'biz Lut kavmine gönderildik.' Ayak­
ta durmakta olan karısı, güldü. Biz de ona İshak'ı müjdeledik.
İshak'ın ardından da (torunu) Ya'kfıb'u. ( İbrahim ' in karısı):
' Vay, dedi, ben bir kocakarı, bu kocam da bir pir iken doğura­
cak mıyım? Bu, cidden şaşılacak bir şey! ' (Elçi melekler) dedi­
ler ki : 'Allah'ın işine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bere­
ketleri sizin üzerinizdedir, ey ev halkı ! O, övülmeğe layıktır,
iyiliği boldur.'
İbrahim'den korku gidip kendisine sevinç gelince, Lf:ıt
kavmi hakkında bizimle mücadele etmeye başladı (elçilerimize
onlardan azabı kaldırmalarını veya hafifletmelerini rica ediyor­
du). Çünkü İbrahim, gerçekten halimdir, içlidir, (Allah'a) yüz
tutup yalvarandır. (Melekler): ' Ey İbrahim, dediler, bundan

426
A 'riif: 80-8 1 .
42 7 Nemi: 54.
428
Şuara: 1 66.
429 Şuara: 1 68.
430
A 'riif: 82.
207
Güngör Karauğuz

vazgeç (boşuna uğraşma). Zira Rabb' inin emri gelmiştir. Mut­


,
laka onlara, geri çevrilmez azab gelecektir!
Liit Kavminin He/akı ve Liit 'un Ailesinin Kurtuluşu
Elçilerimiz Lut'a gelince onlar yüzünden kaygılandı.
(Çünkü elçiler, genç delikanlılar şeklinde gelmişlerdi. Lut onları
insan sandı. Oğlancı olan kavminin, onlara saldıracaklarından
korktu), onlar için arşını daraldı (ne yapacağını şaşırdı):
' Bu(gün, çetin bir gündür!' dedi. Daha önce de kötü işler yap­
makta olan kavmi koşarak ona geldiler. (Llıt) dedi ki: ' Ey kav­
mim, işte kızlarım, onlar sizin için daha (güzel, daha) temiz!
Allah'tan korkun, konuklarımın içinde beni rezil etmeyin ! İçi­
nizde akl ı başında bir adam yok mu sizin?' Dediler ki: ' Senin
kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını bilirsin. Ve sen bizim
ne isteğimizi de pekala bilirsin ! ' (Llıt): "Keşke sizi savacak
gücüm olsaydı yahut da çok sarp bir kaleye sığınabilseydim! '
dedi.
(Melekler) dediler ki: ' Ey Lut, biz senin Rabb'inin elçile­
riyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Gecenin bir kısmında aile­
ni yürüt; içinizden karından başka hiç kimse geri kalmasın.
Çünkü ötekilerine erişen (azab) ona da erişecektir. Onlara vaat
edilen (azab) zamanı, sabah (vaktidir). Sabah da yakın değil
mi?' (Azab) emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik, üze­
rine de taş yağdırdık: Çamurdan taşlaşmış (onlara azab için)
hazırlanmış, istif edilmiş. Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlar).
Bu, zalimlerden uzak değildir (Onlar, zulümleriyle bu azabı hak
etmişlerdir. Bu onlara çok değildir)43 1 ."
"Biz de onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısının
(azabda) kalanlardan olmasını takdir ettik (Yalnız (azabda)
kalacaklar arasında bulunan ihtiyar bir kadın hariç432). Üzerleri­
ne (pişmiş çamurdan bir taş) yağmur(u) indirdik. Uyarıl(ıp da
aldırmay)anların yağmuru gerçekten ne kötü oldu! 433 "

43 1
Hud: 69-83. Benzer ayetler için bkz.,Hicr: 5 1 -77; Ziiriyiit: 24-37.
432
Siiffiit: 1 35. Benzer ayetler için bkz, A 'riif: 83-84.
433
Nemi: 57-58. Benzer ayetler için bkz. Kamer: 33-35.
208
Ademin Çocuk/afi

"Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz; sabahleyin


ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz?434"

Ana Tannça ve Kucağında


Oğlu (İ. Ö. 14-13. yy.)

Konya Karahöyük'te
Bulunmuş Tanrıça İştar
(Alp 2000, 136)

434 Saffilt: 137-138.


209
Güngör Karauğuz

Her bilgi sahibinin üstünde daha bir bilen vardır.


Yfısuf: 76

210
ALTINCI BÖLÜM

"Sana bu Kur'an'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini


anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin
yoktu. "
Yusuf: 3
1- İLK İMPARATORLUKLAR

İbrahim'in ölümünden yaklaşık iki yüz elli yıl geçmiştir


ve Yfısuf, eski Mısır tahtındadır Tevratt'an çıkardığımız hesaba
göre435 • Bu hesaplamada, İbrahim'in eski Hitit devletinin kuru­
cu krallarından biri olan 1. Hattuşili döneminin sonuna kadar
(İ.Ö. 1 620) yaşadığını, bir önceki bölümde izah etmiştik. Du­
rum böyle olunca, Yfısuf, yaklaşık İ.Ö. 1 3 70' lerde Mısır'da,
belki de zindandan yeni kurtulmuş ve Mısır bürokrasisinde
önemli bir görevde idi. Bu dönem Mısır'da, Amarna çağı (İ.Ö.
1 403 - 1 3 06) olarak adlandırılır arkeoloj i literatüründe. Geç 1 8.
Hanedanlık dönemi olarak da isimlendirilmiş olan bu dönem
içinde Yfısuf, iV. Amenofıs/Akhenaton'un (İ.Ö. 1 379- 1 360)
yüksek memurlarından biri olmalıdır.
111. Amenofis'in (İ.Ö. 1 4 1 7- 1 3 79) oğlu ve Nefertiti'nin
kocası iV. Amenofis, geleneksel olarak tarih boyunca süregel­
miş olan Mısır dini ve kültüründe devrim niteliğinde bazı deği­
şiklikler yapmaya başlamıştır. Bu değişikliklerin en başta gele­
nini, Orta Mısır'da Hermopolis yakınlarında Akhetaton ' ufukta­
ki Aton' adıyla, yaklaşık 30.000 nüfusa sahip yeni bir dini ve
kraliyet merkezi kurması436 şeklinde özetleyebiliriz. Bu mer­
kezde III. Amenofis, açık havada kurulmuş ve Aton'a ait birkaç
tapınak daha inşa etmiştir.
Bu merkezde kurduğu tapınak yetmezmiş gibi iV.
Amenofis, 'Alon/Güneş Kursu' kültünü benimsemiş ve kendine
tahta geçtiğinin sekizinci yılında (İ.Ö. 1 3 70) Akhenaton yani
'Alon 'a bağlı olan adam ' lakabını takmıştır. Onun tanrısı olan

435
Hesaplamada temel aldığımız Tevrat'ta ilgili bölümler: Tekvin: 35:28-29; 47:
28; 50:2.
436 Smith-Redford 1 977.
213
Güngör Karauğuz

Re yani Aton, Mısır'da tapılan diğer tanrıların tüm sıfatlarını


üzerinde toplamıştır437 • Dolayısıyla Mısır'da dini açıdan mono­
teist/tek tanrılı bir evre başlamıştır.
Artık Mısır' da, diğer tanrılar değer bulmadığı gibi, onlara
da tapılmaz. Üstelik Mısır' ın tümiinde tanrılarının evleri olan
tapınaklar da kaldırılmış ve atıl duruma gelmiştir. Böylece,
Mısır dini ve kültürü kökten değişmiş ve üstelik tasvir sanatında
insan biçimli şekillerin yerini sıra dışı ve absürd çizimler alma­
ya başlamıştır438 •
Mısır'ın dini hayatında yaptığı bu köklü değişikliklerden
sonra, bu firavun daha sonra Mısır tahtına çıkacak diğer fira­
vunlarca yok sayıl ıp hep 'düşman' olarak görülecektir.
iV. Amenofis'in Mısır'a getirdiği bu yeni dinin esaslarını
el-Amarna'da bir mezar duvarına yazılmış şu sözler ne kadar
güzel özetliyor4 39 :

"Kadınlarda dölü büyüten, spermlerden insanlar yaratan,


Anasının rahmindeki oğlu besleyen, yarattığı her varlığı besle­
yen,
Rahimde bakıcı, soluk vericı-1.ıo.

Ne çok işin vardır, gözle görünmesen de,


Ey Ulu Tanrı, senden başkası yok!.ı.ı ı
Yeryüzünü yarattın dilediğince, tek başına, bütün insanları,
hayvanları, kuşları,
Yeryüzünde ne varsa, kanat açıp uçan her şeyı-1.ıı.

437
Kına! 1 954.
438
Robins 1 983.
m Lichtheim 1 973-80, II, 96-98.
·
44°
Krş. Nah!: 4.
441
Krş. Bakara: 1 63 ; Nemi: 26; Muhammed: 1 9; Tegabun: 1 3.
442
Krş. Nah!: 5 .
214
Ademin Çocukları

Her insanı yerine koyar, ihtiyaçlarını verirsin,


kes yemegını alır, zamanı sayılıdır.J.IJ.
. � -

lJ
ııer

Mısır'daki dini gelişmeler Kur'an verileri ile örtüşmesine


karşın, Amarna çağı olarak adlandırılan bu dönem, çiviyazılı ve
hiyeroglif yazıtlarında, Önasya'yı içine alan bir kuraklık olup
olmadığı noktasında ne yazık ki bir bilgi vermez. Kur'an ise, bu
dönemdeki kuraklık hakkında şunu söyler.

"Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki birik­


tirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitire­
cek-1.u_ ,,

Ancak Orta Hitit krallarından Ammuna, İ.Ö. 1 6. yüzyı lda,


yani Yusuf tan yaklaşık yüz elli yıl önce Anadolu'da bir kurak­
lık445 olduğunu haber verir446 . Hatta İ.Ö. 1 3 . yüzyılda Mısır'daki
kuraklıktan söz edilerek başka çiviyazılı metinlerde -nüfusunun
çoğunun Ken'anlı ve Hurililerden oluşmuş- Ugarit/Suriye kıyı­
sındaki Ras Şamra447 ve Mısır'dan Anadolu'ya sevkedilen hu­
bubattan sözedilir448 .
"Beyimiz Seth kızgındır. Gök, bir damla olsun yağmur
akıtmamaktadır-1-19_ "
İ leriki yıllarda hem Mısır ve hem d e Anadolu'da yapıla­
cak çalışmaların, iV . Amenofıs döneminde de bir kuraklığın

443
Krş. Zariyiit: 58.
444
Yusuf: 48.
445
Ü nal 2007, 79-90.
446
Alp 200 1 , 60.
447
Klengel 1 974, 1 7 1 vd ..
44x
KUB III 34; XXI 38.
449
Kitchen 1 996, 93.
215
Güngör Karauğuz

olduğu noktasında ipuçu vereceği ümidini taşımaktayım. Zaten


Yfısuftan sonra, Anadolu ve Mısır arasındaki hububat ticareti­
nin kurulmuş olması, böyle bir ticaretin daha önce de var oldu­
ğuna delil teşkil ettiğini akla getirmektedir.
Bu kuraklık olayı, hem Tevrat'ta hem de Kur'an'da rüya
aracılığıyla bildirilmiş ve Yusuf un bu rüyaları yorumlaması
sonucu gerçekleşmişti:

"Böylece Rabbin seni seçecek ve sana düşlerin yorumundan bir


parça öğretecek4511."

Yfısufun yaşadığı dönem sonrası, yani İ.Ö. 1 3 . yüzyılda


yazılmış Hititçe bir metin, eskiçağ dünyasında rüyaların gücü­
nün ne kadar etkili olduğunu göstermesi açısından çok önemli­
dir. B u çiviyazıl ı metin Hitit imparatorluk dönemi krallarından
III. Hattuşili'nin otobiyografısidir4 5 1 • Bu yaşam öyküsünde,
Hitit kralı abisinin rüya ile babasına müjdelendiğini anlatarak
kendisi için de şu bilgileri haber verir:

450 Yusuf: 6.
45 1 Otten 1 98 1 .
216
Ademin Çocuktan

Eski Mmr Kronolojisi

Y11karı Mısır Aşağı Mısır


il
HANEDANLIK ONCESI
ı.o. sooo Badarien Merimde/Fayyum A

l.Ö. 4000 Amraıien/Nakada 1 Omori A ?

İ.Ö. 3500 Erken Gerze/Nakada ll Omori B?

l.ö. 3300 Geç Gerze/ Nakada il Geç Gerze/Ma'adi

İ.Ö. 3IOO Proıo-Hanedanlık/Nakada 111 Proto�Hanedanlık

ERKEN HANEDANLIK ESKi KRALLIK

1. Hanedanlık il. Hanedanlık 111. Hanedanlık iV. Hanedanlık


(İ.Ö.3I00-2890J (i.Ö. 2890-2686) (İ.ö. 268612649- (26 I 3/2575-2494/2465)
2613/2575)

'

Narmer lleıepsekhemvy Sanakhıe Snefru

Cer Nynetjer Netjerirkyhet/Coser/Zoser Keops/Khufu

Ceı Veneg Sekhemkhet Recedef /Cedefre

Den/Udi mu Sened Khaba Kefren/Khafre

Anedjib/Enezib Sekhernid/ Peribsen Huni/Nisuteh Mikerinos/Menkaure

Semerkheı Khasekhem/Khasekhemvy Şepseskaf

Qaa/Ka'a

ESKi KRALLIK

V. Hanedanlık VI. Hanedanlık


(İ.ö. 249412465- (İ.ö. 2345!2323-21 8112I50)
2345/2323)

Userkaf Teli

Sahura Usarkare
Vll. Hanedanlık Vlll. Hanedanlık
Neferirkare Kakao 1. Meryre Pepi (İ.Ö. 218 1/2I50- (i.Ö. 2 17312 142-
Şepseskare İsi Merenre Antiemsaf 2 1 73/2I42) 2I60/2I29)

Neferefre il. Neferkare Pepi


Neuserre Neçerikare

Menkauhor Akauhor Kraliçe Nitokris

Cedkare isesi

Un is

ESKİ KRALLIK BİRİNCİ ARA DÖNEM ORTA KRALLIK


İKİNCİ ARA DÖNEM - llYKSOS DAlllL

217
Güngör Karauğuz
IX-X. Hanedanlık XI. Hanedanlık Xll. Hanedanlık Xlll·XVll. Hanedan·
lık
(İ.Ö. 2 1 60..2040) ileti Fttih SonraSI (İ.Ö. 1991-1783)
Evi
(i.ö. 2040/2023- 1991/1963) (i.ö 1783-1 550)
Fttib Öncesi
(i.ö. 2 1 33-2040/2023)
lnyotef

1. Mentuhoıep

1. İnyotef 1. Ammenemes/Amenemhat

il. Vahankh İnyotef I. Sesostris/Senwosret

1. Meryibre Akhıoy ili. Nankhınebıepnefer il. Ammenemes

il. Nebkaure Akhıoy il. Sesostris


lnyoıef

lll. Sesosıris
il. Nebhepeıre Menıuhoıep
lll. Vahkare Akhıoy
Smatovi
Merikare 111. Ammenemes
lll. Sankhkare Menıuhoıep
iV. Ammenemes
iV. Nebtovire Mentuhotep
Kraliçe Sobeknefru
Fetih Sonrası (1.0.
2040/2023 - 1 99 1 / 1 963)

YENi KRALLIK ÜÇÜNCÜ ARA


DÖNEM

XVl lI. l111 ncd11 nl ı k XIX. llancd;1nhk XX. Uucd11nhk Rlincs:ıns Çaf:ı

(i.Ö. 1�70-IJ20) (132U-t 200) (l.ö. 1200-11169) XXl. llıı.ncdan

(İ.Ö. 11169-94!'i)

J<:rken /Ja11edanlık
Amosc

l. Amcnofis

1-IJI Tutmosis

Hatşcpsut l. R:ıınscs Smcndcs

11. Amcnofü 1. Seti Pinuccm

iV. Tuunosis 11. Rmnscs Scknalht Anıcııcnuıisu

(h-ç_ l/anedaıılık Mcmcpıah 111-XI. Raınscs 1. Psuscnncs

111. Amcnolis Anıcmııcssc Amcncmopc

iV. Aıncııofıs/Aktuıcton il. Seti Osorkon

Sıncnkharc Siptııh Siamun

Tuı:uıkhanıon T:ı,·osrct il. Psuscnncs

Ay

Horcınhcb

UÇUNCU ARA DONEM

SAIS DÖNEMi GEÇ DÖNEM

PERS EGEMENLICI

XXll-XXV. Hanedan XXVI. Hanedan XXVll-XXXI. Hanedan


(İ.Ö. 945-664) (İ.Ö. 664-525) (i.ö. 525-332)

218
Ademin Çocuk/an

"Sahibem tanrıça İştar babam Murşili ye kardeşim


Muwattalli yi rüyada gönderdi. "
"(Devamında ona şöyle hitap etti): 'Hattuşili 'nin yılları kısadır
(o fazla) yaşamayacak. Onu benim (hizmetime) teslim et. O
benim rahibim olsun. Böylece (ancak) yaşaya(bilir) m. "'

Bu rüyaya göre hareket etmiş olan kahramanımızın babası


il. Murşili, her iki oğlunun Hitit tahtına oturup gösterdikleri
kahramanlıklarını -aşağıdaki bölümde anlatılacağı üzere bu iki
kardeş Mısır ile Kadeş önlerinde savaşmış ve III. Hattuşili'nin
de, Kadeş antlaşmasını imzalamasını- göremeden ölmüştür.

A- Yusuf Sonrası MISlr ve Önasya


Mısır dininde bu köklü değişikliklere rağmen Anadolu,
Levant ve Mezopotamya'da politeist/çok tanrılı tapınım devam
etmektedir. Anadolu' da Hititler hala ' bin tanrıya' . sunular sun­
maktan usanmamıştı. Tevrat Yusuf ve sonraki dönemde yoğun
bir Hitit varlığından söz eden ipuçları sunar4 53 • B u bağlamda IV.
Amenofis'in Anadolu çağdaşı I. Şuppiluliuma idi. Dahası
Önasya'sının super gücü Mısır ve Hitit idi ve Önasya ticaretine
bu iki dünya devleti yön veriyordu. Bu arada Levant coğrafya­
sındaki Mitanni ülkesi, Suriye yolunun sürekli açık tutulması
için Hitit ve Mısır için hep önemli oldu. Bu yüzden I.
Şuppiluliuma bu bölgeye sefer yapmış, ancak Mitanni kralı
Tuşratta, Mısır'ı tercih etmiş, üstelik Mısır firavunu III.
Amenofis ile akrabalık bağları kurmuştur. Ancak I.
Şuppiluliuma kuzey Suriye'deki bu ticaret ağını genişletmek
amacıyla Kadeş ve Amurru (Trablusşam civarı)'yu da işgal

452 KBo III 6 1 2- 1 6.


453
Tekvin: 36:2.
219
Güngör Karauğuz

etmişti. Bu arada İ.Ö. 3 . binden itibaren tarih sahnesinde görül­


müş ve Kafkas dil grubundan olan Mitannice ya da diğer bir
adlandırmayla Hurice, Eski Ahit'te geçen Horitler/Horlular
olmalıdır4 54 • Hurri etkisini Anadolu, kuzey Suriye ve kuzeybatı
İran bölgelerine yayıldığı bilinir. Hurice, İ.Ö. 9. yüzyılda Urartu
devleti sınırları içinde konuşulmaya devam edecektir.
Monoteist dinin temellerini atan iV. Amenofis'ten sonra
başa geçen Tutankhamon (İ.Ö. 1 3 6 1 - 1 3 52) -Hitit metinlerindeki
adıyla Niphuriiaş- da ölmüştür. Tutankhamon'un dul eşi Hitit
kralının göndereceği herhangi bir oğluyla evlenme kararı almış­
tır ve bu kararını 1. Şuppiluliuma'ya bir ulakla iletir:

"Kocanı öldü, oğlum yok. Duydum ki senin oğulların çokmuş.


Sen bana bir oğlunu verirsen o benim kocam olabilirm. "

Önceleri, bu mektuba güvenemeyen 1. Şuppiluliuıiıa, son­


radan Mısır ile yaptığı yazışmalarla bu olayı doğrulatınca, oğlu
Zananza'yı Mısır'a gönderir. Ama oğlu öldürülür. Bu olayı
duyunca, Mısır'a karşı bir sefer düzenler ve oğlunun intikamını
alır. Hattuşa'ya dönünce Mısır' da yakalandığı vebadan ö lür.

B- Tevrat ve Kur'/in 'da Yusuf


Tevrat ve Kur'an'da anlatılan Yfısuf' un hayatı ana hatla­
rıyla bibirine benzer ama detayda farklılıklar içerir. Şöyleki
Tevrat'ta geçen ve Yusuf un gördüğü ikinci rüya Kur'an ile
aynıdır ama Tevrat'a göre Yusuf, rüyalarını kardeşlerine anlat­
mıştır. Kur'an'da ise rüyasını kardeşlerine anlatmamasını baba­
sı, Yfısuf'a tavsiye etmiştir.

454
Tekvin: 1 4:6, 36:20; Tesniye 2 . 1 2 ; !. Tarihler: 1 .38.
455
KBo V 6 Ill 1 0- 1 4.
220
Ademin Çocukları

Tevrat'ta kardeşlerince kuyuya atılan Yusuf; kardeşlerin­


ce tekrar kuyudan çıkarılarak oradan geçen kervana satılır. Ama
Kur'an'da Yusufun kuyudan kervanın üyelerince çıkarıldığı
anlatılırr.
Tevrat, Yfısufun bir ücret karşılığı kervandakilere satıl­
dığını ve Firavun'un muhafız askerlerinin reisi Potifar tarafın­
dan satın alındığını anlatır ama Kur'an böyle bir bilgi vermez.
Tevrat, Potifar' ın karısının Yusufa göz koyduğunu ve
onunla yatacakken Yusufun entarisini onun yanında bırakıp
kaçtığı ve bundan dolayı zindana atıldığını anlatır. Kur'an ise
Yfısufun elbisesinin arkadan yırtıldığını ve Yfısufun suçsuz
olarak zindana girdiğini vurgular. Hatta kadının ailesinden biri
de Yusuf lehine şahitlik eder. Ayrıca Kur'an ve Tevrat, Yfı­
sufa iftira eden kadının adını vermez.
Tevrat'ta, Kur'an'da anlatılan ve Potifar'ın karısı tarafın­
dan Yusufun, kentteki bir takım kadınların önüne çıkarılması
olayı geçmez.
Yusuf zindana atılınca iki kişinin de zindana girmesi ve
gördüğü rüyalar Tevrat'ta biraz daha detaylandırılmasına karşın
genel hatlarıyla Kur'an ile aynıdır.
Yfısufun zindanda iki yıl kaldığını Tevrat ifadelendirme­
sine karşın, bu konuda Kur'an bir bilgi vermez.
Firavun'un gördüğü rüyaların tasviri Kur'an ile benzeşir.
Ancak Yfısufun efendisinin kızıyla evlendiği bilgisi Kur'an'da
bulunmaz ama Yusuf, her iki kitapdaki bilgilere göre Mısır'ın
Firavun'dan sonraki ikinci adamdır.
Tevrat'a göre, kıtlık yıllarında Yfısufun kardeşleri Mı­
sır' a gelmişler ve Benyamin ' i M ısır'da rehin bırakmışlardır. Bu
rehin bırakılma durumuna daha da üzülmüş olan Ya'kub'un
gözlerine ak düşmüş ve Yusuf un gönderdiği gömleği gözlerine

22 1
Güngör Karauğuz

sürmesiyle gözleri açılmış ve görmüştür. Bu anlatıma Tevrat'ta


rastlanmaz.
Her iki kitaba göre Yusufun ailesi, Mısır'a gelerek Mı­
sır' da ikamet etmeye başlamıştır.

Geyik Biçimli Vaw Üzerinde Tanrıya Yapılan Libasyon (İçki) ve


Ekmak Kurbanı Töreni (İ. Ö. 14. yy.) Metropolitan Museum ofArt

222
Ademin Çocuk/ar1

Yusufun Kuyudan Çıkartılması


Falname (Topkapı Sarayı Müzesi)

223
Güngör Karauğuz

a- Tevrat'a Göre Yüsuf


-Tekvin-

Mısır kralının sakisi ve ekmek-


çisi bir suç işleyip Yusuf un
tutuklu bulunduğu zindana
atılır. Bir müddet sonra ikisi de
birer rüya görür ama rüyalarını
tabir ettirecekleri birinin olma-
dığını düşünürler ve üzgündür-
ler. Yusuf onların bu hallerini
görüp onlara sorar ve onlar da
bir rüya gördüklerini söyler.
Yusuf 'tabir Allah 'a mahsustur'
diyerek rüyalarını anlatmaları
İshak, oğlu Ya'kub'u çağırır ve için ısrarcı olur.
onu kutsayarak: 'Ken'an kızla- Baş saki rüyasını şöyle anla-
B rından kendine kadın alma, B tır: 'önümde bir asma ve asma-
a Allah seni mübarek kılsın, a da üç çubuk var ve tomurcuk-
p zürriyetini çoğaltsın; İbrahim'in p lanır gibiydi ve çiçekleri çıkıp
bereketini sana ve nesline ver- salkımları olgun üzümler verdi.
sin' der. 40 Firavunun kasesi de elindeydi.
28 Ya'kub, Harran'a doğru yola Üzümleri alıp Firavunun kasesi
çıkar ve geceleyin konakladığı içine sıktım. Ve kaseyi Firavu-
yerde bir rüya görür: Yer üzeri- nun eline verdim.'
ne bir merdiven dikilmiştir ve Yusuf, ona: ' Üç güne kadar
başı göklere ermiştir. Babası Firavun senin başını yükselte-
İbrahim ve İshak'ın Allah'ı ona: cek ve seni memuriyete döndü-
'Üzerinde yatmakta olan diyarı recek evvel olduğu gibi Firavu-
sana ve zürriyetine vereceğim, nun kasesini onun eline vere-
zürriyetin yerin tozu gibi olacak, ceksin' der ve ekler: ' Fakat
doğuya, batıya, kuzeye ve gü- sana iyilik dokunduğunda beni
neye yayılacaksın' der. hatırına getir, bana lutfet ve
beni Firavuna söyle.'
Bu yorumu baş ekmekçi
duyunca o da rüyasını Yusuf'a
anlatır: ' Başımın üstünde üç
sepet beyaz ekmek vardı ve en
üstteki sepette Firavunun yiye-
ceklerinin her çeşidinden ek-
mekçi işler vardı ve kuşlar
224
Ademfn Çocuk/art

başımın üstündeki sepetten


onları yiyordu. '
Yusuf bu rüyayı da: 'Üç güne
kadar Firavun senin başını
senden kaldıracak ve seni ağaca
asacak ve kuşlar senin etini
yiyecekler' şeklinde yorumlar.
Firavun doğum gününde
verdiği ziyafet sırasında baş
ekmekçiyi asar ve baş sakiyi de
sakiliye döndürür.
Fakat baş saki, zindandan
kurtulunca YCısufu hatırlamaz.

Bu olaydan iki yıl sonra


Firavun bir rüya görür: ' Fira-
vun ırmağın yanında durur ve
ırmaktan görünüşü güzel ve
ette semiz yedi inek çıkar ve
sazlar arasında otlar. Sonra
Ya'kfib, babasının tavsiyesi görünüşü çirkin ve ette cılız
üzerine Harran'da ikamet et- başka yedi inek çıkar. Çirkin ve
mekte olan dayısı Laban'ın ette cılız inekler, güzel ve
B küçük kızı Rahel' i -yedi yıl B semiz yedi ineği yer. '
a hizmeti karşılığı- eş olarak a Firavun uyanır ve sonra
p almak istediğini dayısına söyler. p tekrar uykuya dalar. Bu kez de
Dayısı bu teklifi kabul eder. rüyasında: 'Bir sapta yedi
Yedi yıl dolduğunda yatağında 41 semiz ve iyi başak çıkar. Sonra
29 Rahel' i değil onun büyük cılız ve doğu rüzgarlarından
kızkardeşi Lea'yı bulur ve bu yanmış yedi başak biter. Cılız
durumu dayısına sorduğunda, başaklar yedi semiz dolgun
dayısı, küçük kızı büyüğünden başağı yutar.'
önce verme geleneklerinin Firavun uyandığında ülkesin-
olmadığını söyliyerek: 'bir yedi deki tüm sihirbazları ve bilgin-
sene kadar hizmet et, onu da Ieri bu rüyaların yorumu için
sana verelim' der. Ya'kCıb, huzuruna çağırır ama hiç biri
zamanı gelince diğer kızkardeşi rüyaları tabir edemez.
de kendine eş alır. Baş saki Yfisufu hatırlar ve
Ya'kfib'un Lea'dan Ruhen, rüyaların yorumunu ancak
Şimon, Levi ve Yahuda olmak Yusuf un yapabileceğini çünkü
üzere dört oğlu olur. Çünkü zindandayken kendisi için
Rahe!, kısırdır. yaptığı rüyaların oldull.u ıribi
225
Güngör Karauğuz

çıktığını beyan eder.


Yusuf zindandan çıkarılır ve
Firavunun rüyalarını tabir eder:
'Allah yapmak üzere olduğu
şeyi Firavuna bildirdi' diyerek
'yedi iyi inek, yedi iyi başak
yedi yıldır. Sonraki yedi cılız,
çirkin inek ve doğu yelinden
yanmış boş yedi başak da yedi
yıldır. Yedi büyük bolluk yılı
gelecektir. Sonra yedi kıtlık yılı
çıkacaktır. '
Firavun bunun üzerine par-
mağından çıkardığı mührünü
Yusufa takar: İnce keten esvap
giydirir ve boynuna da altın
zincir takarak YQsufu Mısır
üzerinde vali yapar. Poti-
fera'nın kızı Asena ile evlendi-
rildiğinde ise Yusuf otuz yaşın-
da idi.
Bolluk yıllarında Yusuf,
bütün yiyeceği toplar, şehirlere
koyar ve deniz kumu gibi
buğday yığar.
Kıtlık yılları gelmeden önce
Yusuf un Manasse ve Efraim
adında iki oğlu olur.
Kıtlık geldiğinde bütün ülke-
!er buğday satın almak için
Mısır'a gelmektedir artık.

Kıtlık, Ken'an ilini de vurmuş-


tur. Ya'kub, Benyamin hariç
oğullarını Mısır'a buğday
almak için göndermektedir.
Mısır'a gelen Ya'kub'un
Rahe!, kısır olduğuna içten içe oğulları Yusufun önünde yere
üzülüyor ve kızkardeşini kıska- kapanırlar ve Yusuf kardeşleri-
nıyordur. Bundan dolayı Rahe!, ni tanır fakat onlar onu tanı-
cariyeleri Bilha ve Zilpa ile maz. Yusuf çocukken gördüğü
Ya'kub'un birlikte olun rüyasını hatırlar.
226
Ademin Çocukları
Ya'kub'a çocuklar doğurmaları Onlara siz casussunuz demesi
gerektiği gibi bir fikre sahip olur üzerine onlar: 'Biz kulların,
ve bu planını uygulamaya ko- Ken'an diyarında bir adamın
yar. oğullarıyız, on iki kardeşiz,
Dolayısıyla Ya'kub'un cariye birimiz babamızın yanında
Bilha'dan Dan ve Naftali; cariye diğeri de yoktur' derler.
Zilpa'dan da, Gad ve Aşer Bunun üzerine Yusuf: 'küçük
adında erkek çocuklar doğar. kardeşiniz buraya gelmedikçe
Daha sonra yine Lea'dan buradan çıkamazsınız' diyerek
İsakar, Zebulun adında erkekler onları üç gün hapishaneye atar.
B ile Dina adında kız çocucuğu B Üç gün sonra Yusuf, kardeşi
a dünyaya gelir. a Şimeon'u rehin alıp diğer
p Bu arada Rahe! gebe kalır ve p kardeşi Benyamin' i getirmeleri
Yusuf (Artırsın)'u doğurur. için çuvallarına buğday yükle-
tip ücretlerini de çuvallarına
30 42 geri koydurttur.
Kardeşlerden biri konaklama
yerinde çuvalını açınca parası-
nın iade edldiğini sevinçle
görür. Olan biteni Ken'an'a
dönünce babalarına anlatırlar.
Sonunda Ya'kub istemeyerek
de olsa Benyamin'i Mısır'a,
Yusuf un yanına göndermeyi
kabul eder.

Ya'kub ailesinin hububatı


tükenince Ya'kub: 'Yine gidin
ve bize biraz yiyecek satın alın'
B Yirmi yıl boyunca Ya'kub der. Ancak Ya'kub oğlu
a dayısı Laban'a hizmet etmiştir. B Benyamin'i Mısır'a göndermek
p Ya'kub, iki karısı, çocukları a istememektedir. Fakat Yahuda
ve dayısının yanında edindiği p ve diğer oğulları babalarını
31 mal, mülkle birlikte Ken'an ikna ederler. Ya'kub da, yanı-
diyarına babası İshak'ın yanına 43 nıza vali için bazı hediyeler ile
gitmek üzere yola çıkar. iki kat para alın, 'çuvallarınızda
geri verilmiş olan parayı da
iade edin, belki bir yanlışlık
olmuştur' der.
Ya'kub'un oğulları Mısır'a
varır ve Yusurun huzuruna
kabul edilir. Yusuf onları karşı-
227
Güngör Karauğuz

larında görünce evin kahyasına


onları evine götürmesini ve
öğle yemeği için bir davar
kesip hazırlamasını emreder.
Yusuf un kardeşleri korkar-
lar. Kendilerine bir komplo
kurulduğunu ve köle olarak
alıkonulacaklarını düşünürler.
Yusuf, evine gelince hepsi
birden onun önünde eğilirler.
Yusuf onların hal ve hatırlarını
sorarak: 'Babanız selamette
mi?' der. O sırada kardeşi
Benyamin'i işaret ederek:
'Bana söylediğiniz küçük
kardeşiniz bu mudur?' diye
sorar ama yüreği yanıyordur,
ağlayacak bir yer arar. Odasına
girip, ağlar ve yüzünü yıkayıp
çıkar ve kendini zor tutar.
Sofraya oturulduğunda, Yü-
surun önünde ilk doğan ilk
oğulluk hakkına ve küçüğü
küçüğüne göre bir düzende
oturulur.
I

Yüsuf, kahyasına: 'adamların


çuvallarına kaldırabilecekleri
Ya'küb'un iki karısı, iki cariyesi kadar yiyecek doldur ve her
B ve on bir çocuğunu alıp kardeşi B adamın parasını çuvalana yer-
a Esav ile karşılaşmadan önceki a leştirip, küçük kardeşinin çuva-
p olaylar anlatılır. Bu arada p lının ağzına da gümüş kaseyi -
Ya'küb, Yabbok geçidini geçin- ki bu kase ile Yüsuf fala bak-
ce onunla tanrı tan yeri ağarın- maktadır- ve parasını koy' der.
32 caya kadar güreşir ve bu güreşin 44 Denildiği gibi yapılır ve erken-
sonunda Ya'küb 'İsrail' olarak den Yüsufun kardeşleri yola
anılacaktır. Ya'küb, adama koyulur. Fazla ilerlememişler-
ısrarla adını sorar o da: 'adımı dir ki Yüsuf kahyasına hemen
niçin soruyorsun' der ve onların arkasından yetişerek:
Ya'küb'u mübarek kılar. 'Niçin iyiliği kötülükle ödedi-
Ya'küb da o yerin adını Peniel niz?' demesini tembihler.
(Allah'ın yüzü' koyarak 'Allah'ı Yüsufun kardeşleri bu du-
228
Ademin Çocuk/an

yüz yüze gördüm ve canım sağ ruma bir anlam veremezler ve


kaldı ' der. çuvallar büyük kardeşten küçük
kardeşe doğru kontrol edilmeye
başlanır. Kardeşler kendilerin-
den emin bir şekilde 'kimin
yanında bulunursa o efendisine
köle olsun' derler. Sonuçta kase
Benyamin'in çuvalından çıkar.
Kardeşler çok şaşkındır ve
Benyami'in bırakılması için
Yusura yalvarmaya başlarlar.

Yusuf bu duruma daha fazla


B B dayanamaz ve onlara kendini
a a tanıtıp kardeşi olduğunu söyler.
p Ya'kub, kardeşi Esav tarafın- p Şaşırırlar, kucaklaşıp ağlaşırlar
dan sevinçle karşılanır. Yusuf, kardeşlerinin Ken'an
33 diyarına gidip babasını ve diğer
45 sülalesini Mısır'a getirmesini
kardeşlerine emreder. Firavun
da bu durumu destekleyerek:
'Babanızı, evleriniz halkını alıp
yanıma gelin. Size Mısır diya-
rında iyi olanı vereceğim' der.
Ya'kub kendine ait olan her
şeyle birlikte gördüğü rüyanın
etkisiyle de olmak üzere Fira-
B B vunun gönderdiği arabalarla
a Ya'kub'un Lea'dan olma kızı a taşınarak Mısır'a gelir.
p Dina'nın Hivilerden Hamor'un p Metin Mısır'a gelen İsrail
oğlu Şekem tarafından tecavüze oğullarının dökümünü vererek
34 uğraması ve gelişen olaylar devam eder.
anlatılmaktadır. 46 Yusuf babasını karşılamak
üzere Goşen iline gider, baba-
sına sarılarak ağlar. Babasına,
Firavunun huzuruna çıktığınız-
da çoban olduğunuzu söyleyin.
Böylece Goşen ilinde oturursu-
nuz, der.

Ya'kub'un kızına yapılan teca-


229
Güngör Karauğuz

vüzden sonra gelişen olaylar


anlatılmaktadır. Bu arada
Ya'kub, kardeşinin memleke- İsrail oğulları Goşen ilinde
tinden ayrılmış ve Rahe! oğlu ikamet edip çoğalırlar. Ya'kub
B Benyamin (sağ elin kolu)'i B öleceğine yakın oğlu Yusufa
a doğururken ölmüştür. Ya'kub a kendisini Mısır' da gömmeme-
p karısını Efrat yolunda gömmüş p sini ancak ataları yanına def-
ve Eder kulesinin ötesinde netmesini ondan ister.
35 çadırını kurmuştur. 47
Bu arada Ya'kub'un oğlu
Ruben gidip babasının cariyesi
Bilha ile yattar ve Ya'kub bu
olayı işitir.
İshak yüz seksen yaşında
ölmüştür. Esav ve Ya'kub onu
gömmüşlerdir.

B
a Esav'ın zürriyeti ve onun B Yusuf un iki oğlunun Ya'kub
p Ken'iin diyarından kardeşi a tarafından mübarek kılınışları
Ya'kub'un yerleştiği bölgenin p anlatılır.
36 yakınındaki Seir dağına yerleş-
mesi konu edilir. 48

Yusuf on yedi yaşında kardeş- Ya'kub'un oğullarını çağırıp


!eri ile birlikte sürülerini güder. onların son günlerinde başları-
Yusufu İsrail/Ya'kub diğer na gelecek hadiseleri bildirir.
çocuklarından daha çok sever Ya'kub, Hitti Efron'dan satın
çünkü ihtiyarlık döneminin alınmış tarlasında defn edilmiş
mahsülüdür. Yusufa alaca bir olan ataları İbrahim, Saray,
entari yapmıştır ki kardeşleri İshak ve kendi karıları Rebeka,
bunu görünce -zaten Yusufu Lea'nın yanına gömülmeyi
kıskanıyorlardır- daha da kıska- vasiyet ederek yüz kırk yedi
nırlar ve ondan nefret ederler. yaşında vefat eder.
Bu arada Yusuf gördüğü Yusuf, Firavunun huzuruna
rüyalardan birini kardeşlerine çıkarak, babasının vasiyetini
şöyle anlatır: 'Tarlanın ortasında ona bildirir ve ondan babasını
biz demet bağlıyorken, benim istediği yere
demetlerim kalktı, dikildi ve
sizin demetleriniz etrafını kuşa-
tıp benim demetime eğildiler. '
Kardeşleri bu sözleri duyunca
hiddetlenerek: ' Sen bizim üze-
230
Ademin Çocuk/art
rimize kral olup hüküm mü
süreceksin?' diyerek Yfısufa
olan nefretlerini artırırlar.
Yusuf, gördüğü başka bir
rüyayı da babası ve kardeşlerine
şöyle anlatır: 'Güneş ve ay ve
on bir yıldız bana eğildiler.'
Rüyayı dinleyen babası onu
azarlayarak: 'gerçekten ben,
anan ve kardeşlerin yere kadar
sana eğilmek için mi geleceğiz?
Bu rüya nedir böyle! ' der. Kar-
deşleri Yfısufu kıskanırlar ama
babası Ya'kfıb bu sözü yüreğin-
de tutar.
B Bu arada kardeşleri sürüyü B
a gütmek için Şekem'e gider. a gömebilmesi için izin ister.
p Ya'kub da sürünün akıbetini p Firavun da gereken izni verir.
öğrenmek için Yfısufu onların
37 yanına Hebron vadisine gönde- 49
rir.
Oraya varan Yusuf, kardeşle-
rini bulamayınca buradaki bir
adamdan kardeşlerinin Dotan 'a
göç ettiğini öğrenince oraya
yönelir.
Kardeşleri Yfısufun geldiğini
uzaktan görünce onu öldürmek
için hemen bir tuzak kurmaya
başlar ve 'onu kuyulardan birine
atalım ve canavar onu yedi
deriz' derler.
Ruben, onu öldürmeyin ama
şu kuyuya atın diye akıl verir. ,,

Suyu olmayan kuyuya Yusufu


atmadan önce üzerindeki alaca
entariyi de çıkarırlar.
Yemek için oturduklarında
G ilead'dan gelip Mısır'a giden
İsmaillerin kervanını görürler ve
Yahuda, Yfısufu bu kervanda-
kilere satmayı teklif eder ve onu
virmi gümüşe satarlar. Bir keçi

23 1
Güngör Karauğuz

kesip Yusuf un entarisini onun


kanına bulayıp babalarına geti-
rip, Yusufu bir canavar yedi,
derler. Ya'kub günlerce Yusuf
için yas tutar. Bütün erkek ve
çocukları onu teselli etmeye
çalışırlarsa da fayda vermez.
Bu arada Yusufu, Firavun'un
muhafız askerlerinin reisi
Potifar satın almıştır.

Yusuf babasının ölümü üzerine


Yahuda'nın Ken'iinlı Şua isimli onun üstüne kapanır, ağlar ve
B bir adamın kızı ile evlenmesi ve B babasının mumyalanmasını
a iki oğlunun dünyaya gelmesi a emreder. Kırk gün içinde mum-
p konu edilir. Ayrıca Yahuda'nın p yalanan Ya'kub için Mısırlılar
çocularının büyüdükten sonra yetmiş gün yas tutar.
38 ilk oğlunun ölmesiyle dul kalan 50 Yusuf da yüz on yıl yaşar ve
karısının küçük oğluyla evlendi- o da mumyalanıp bir tabuta
rilmesi ve onun da ölmesiyle konulur.
gelininin baba evine gönderil- Yusuf ölmeden önce kardeş-
mesi konu edilir. Yine !erine: 'Rab, bu diyardan sizi
Yahuda' nın karısı ölünce de bu İbriihim'e, İshak'a ve Ya'kub'a
dul gelini ile nasıl evlendiği ve yemin ettiği diyara çıkaracaktır.
ikiz çocuğu olduğu hikayesi Siz de kemiklerimi buradan
anlatılır. çıkarın' diye yemin ettirir.

Artık Yusuf, Mısırlı efendisinin evindedir. Efendisinin hizmetinde


bulunmaktadır. Efendisi, sadece yediği ekmeği bilir, çünkü her şeyi
Yusuf idare etmektedir.
'Yusuf endamı güzel bir gençtir.'
B Potifar'ın karısı Yusuf ile yatmak ister. Fakat Yusuf, 'efendim kendi-
a sine ait olan her şeyi elime vermiştir, senden başka bir şeyi benden
p esirgemedi. Nasıl böyle büyük bir kötülüğü ona yapabilirim ve Allah'a
karşı da nasıl suç işlerim' der.
39 Her gün kadın, Yusufa bu teklifi bıkmadan usanmadan yapar ama
Yusuf onu dinlemez. Bir gün, Yusuf işini yapmak için eve girdiğinde
evde ikisinden başka kimse yoktur ve kadın onu kendisiyle yatması için
zorlayınca Yusuf, esvabını onun ellerinde bırakıp dışarı kaçar.
Kadın evin hizmetçilerini çağırıp onlara: ' Benimle yatmak için yanıma
geldi ve bağırınca da kaçtı, esvabını da yanımda bıraktı ' der.
232
Ademin Çocuk/an

Yfısufun efendisi eve gelince kadın, durumu çarpıtarak ona da anlatır


ve duruma sinirlenen efendisi Yfısufu zindana attırır.
Yusuf zindandadır ama zindan müdürü zindandaki tüm tutukluların
idaresini Yfısufun eline vermiştir.

"Atalar Yfısufu kıskanarak onu bir köle gibi Mısır ülkesine sattılar.
Ama tanrı onunla birlikteydi. Onu tüm acılarından kurtardı. Ve Mısır'ın
i kralı Firavun'un karşısında kayra ve bilgelikle donattı. Firavun onu
n Mısır ülkesine ve tüm krallık ailesine yönetici olarak atadı.
c Bu olaylardan sonra tüm Mısır'da ve Ken'iin bölgesinde kıtlık oldu,
i yoğun bir acı başladı. Öyle ki, atalarımız yiyecek bulamaz oldular.
1 Ya'kfıb Mısır' da buğday bulunduğunu duyunca, i lkin atalarımızı oraya
1 gönderdi. İkinci kez gidişlerinde, Yfısuf kendi kardeşlerine açıkladı.
e Böylece Firavun Yfısufun hangi soydan geldiğini anladı. Yfısufhaber
r gönderip babası Ya'kfıb i le toplamı yetmiş beş kişi olan tüm hısım akra-
basını çağırdı. Ya'kfıb Mısır'a indi. Kendisi de atalarımız da orada öldü-
ler. Bedenleri Şekem'e götürülerek, İbrahim'in Şekemli Hamor oğulla-
rından para karşılığı satın almış olduğu mezara gömüldü456."

b- Kur'iin 'da Yılsuf


Çocukluğu ve Kuyuya Atılişı
"Hani bir zaman Yusuf, babasına: ' Babacığım demişti,
ben (rü'yada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm, bunların bana
secde ettiklerini gördüm.' demişti. (Babası Ya'kfıb): 'Yavrum,
dedi, rü'yanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar.
Çünkü şeytan, insa'na apaçık bir düşmandır! Böylece Rabb'in
seni seçecek ve sana rüya(da görülen) olayların yorumunu (veya
Allah' ın kitabının ve peygamberlerin sünnetlerinin inceliklerini)
öğretecek, sana ve Ya'kfıb soyuna ni'metini tamamlayacaktır;
nasıl ki daha önce ataların İbrahim'e ve İshak'a da ni'ınetini
tamamlamıştı. Şüphesiz Rabb'in, bilendir, hikmet sahibidir. '

456
Habercilerin İşleri: 7:9- 1 6.
233
Güngör Karauğuz

Andolsun, Yusuf ve kardeşlerin(in kıssaların)da, soranlar


için ibretler vardır:
(Kardeşleri) demişlerdi ki: 'Yusuf ve (öz) kardeşi, baba­
mıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz bir cemaatiz. Babamız
açık bir yanlışlık içindedir! Yusufu öldürün, ya da onu bir yere
bırakın da babanızın yüzü yalnız size kalsın (bundan böyle ba­
banız yalnız s izi görsün ve sevsin)! Ondan sonra da (Allah'a
tevbe eder), iyi bir topluluk olursunuz! ' İçlerinden bir sözcü:
' Yusufu öldürmeyin ve kuyunun dibine atın, kervanlardan biri
onu (görüp) alsın; eğer yapacaksanız (böyle yapın),' dedi . (Bu
fikirde karar kıldılar ve babalarına gelip) dediler ki: ' Ey baba­
mız, neden Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun, oysa biz ona
öğüt verenler (onun iyiliğini isteyenler)iz? Yarın onu da bizimle
beraber (kıra) gönder, gezsin, oynasın; biz onu elbette koruruz. '
(Ya'kub) dedi ki: 'Onu götürmeniz beni üzer; korkarım ki, sizin
haberiniz yokken onu kurt yer ! ' Dediler ki: 'Biz bir topluluk
olduğumuz halde onu kurt yerse, o zaman biz tamamen becerik­
siz kimseleriz, demektir! '
Nihayet onu götürüp de kuyunun dibine atmağa topluca
karar verdikleri zaman biz, Yusufa: 'Andolsun sen onların bu
işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber
vereceksin ! ' diye vahyettik. Akşamleyin ağlayarak babalarına
geldiler. Dediler ki: ' Ey babamız, biz gittik, yarışıyorduk; Yu­
sufu yiyeceğimizin yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş! Ama
biz doğru söylesek de sen bize inanmazsın ! ' (Yusufun) gömle­
ğinin üstünde yalan kan getirdiler. (Ya'kub): ' Herhalde, dedi,
nefısleriniz sizi aldatıp (kötü) bir işe sürükledi. Artık tek çarem
güzelce sabretmektir. (Bu) dediğinize (dayanmak için) ancak
Allan'tan yardım istenir! '
Bir kervan geldi, sucularını (kuyuya) gönderdiler, (o da
gidip kuyuya) kovasını sarkıttı: 'Müjde, dedi, işte bir oğlan ! '

234
Ademin Çocuk/art

(Kervandakiler) onu ticaret için sakladılar, halbuki Allah, onla­


rın ne yaptıklarını biliyordu. Nihayet (Mısır'a varınca) onu dü­
şük bir pahaya, birkaç paraya sattılar. Onlar, ona (Yusufa) karşı
isteksiz idiler. Buluntu olduğu için ona değer vermediler, hemen
onu ellerinden çıkarmak istediler. Mısır'da onu satın alan, karı­
sına: 'Ona iyi bak, belki bize yararı dokunur, ya da onu evtad
ediniriz! ' dedi. Böylece biz Yusufa o yerde güzel bir imkan
verdik ki ona (rüyadaki) olayların tevilini öğretelim. A llah,
emrini yerine getirendir, ama insanların çoğu bilmezler.
Gençliği ve Zindana Atılması
(Yusuf), güç ve kuvvetine kavuşunca ona hüküm ve ilim
verdik. İşte biz, güzel hareket edenleri böyle mükafütlandırırız.
Yusufun, evinde kaldığı kadın, onun nefsinden murad almak
istedi ve kapıları kilitleyip: 'Haydi gelsene! ' dedi. (Yusuf):
'Allah'a sığınırım dedi, efendim bana güzel baktı. (Ben nasıl
onun iyiliğine karşı hiyanet ederim) zalimler iflah olmazlar! '
Andolsun, kadın onu arzu etmişti, eğer Rabb' inin doğruyu gös­
teren delilini görmeseydi o da onu arzu etmişti. Böylece biz
kötülüğü ve fuhşu ondan çevirmek istedik; çünkü o, ihlasa erdi­
rilmiş (seçkin) kullarımızdandır. Kapıya doğru koşuştular. Ka­
dın, Yusufun gömleğini arkadan (çekip) yırttı. Kapının yanında
kadının beyine rastladılar. (Hemen) kadın: ' Senin ailene kötülük
yapmak isteyenin cezası nedir? Zindana kapatılmak veya acı bir
biçimde işkence edilmek değil midir?' dedi. (Yusuf): ' Hayır'
dedi. Ben ona saldırmadım, o benden murad almak istedi ! '
Kadının ailesinden bir şahid de şöyle şahidlik etti: ' Eğer
Yusufun gömleği önden yırtılmışsa kadın doğrudur, o yalancı­
lardandır ve eğer onun gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan­
cıdır, o doğrulardandır! ' (Kadının kocası, Yusufun) gömleğinin
arkadan yırtılmış olduğunu görünce (kadına): ' Bu, sizin dü­
zen(ler)izdendir, dedi, gerçekten sizin düzeniniz büyüktür! Yu-

235
Güngör Karauğuz

suf, sen bundan vazgeç (bunu kimseye söyleme), (ey kadın), sen
de günahının bağışlanmasını dile! Çünkü sen, günahkarlardan
oldun! '
Şehirde birtakım kadinlar: ' Vezir'in karısı, uşağının nef­
sinden murad almak istemiş! Sevda, onun bağrını yakmış! B iz
onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz! ' dediler. (Kadın), onla­
rın (dedikodu yaparak kendisini dile düşürme) düzenlerini işi­
tince, onlara (adam) gönderdi (yemeğe davet etti). Onlar için
dayanacak yastıklar hazırladı ve her birine de birer bıçak verdi.
(Kadınlar önlerine konan meyveleri soyup yemekle meşgul
iken) Yfısufa: 'Çık karşılarına! ' dedi. Kadınlar, Yfısufu görün­
ce onu (gözlerinde) büyüttüler, (ona hayranlıklarından ötürü)
ellerini kestiler ve: 'Allah için, haşa bu, insan değildir; bu ancak
güzel bir melektir! ' dediler. (Kadın) dedi ki: ' İşte siz, beni bu­
nun için kınamıştınız! Andolsun ben kendisinden murad almak
istedim de o, iffetinden ötürü (beni) reddetti. Ama kendisine
emrettiğimi yapmazsa, elbette zindana atılacak ve alçalanlardan
olacaktır ! ' (Yusuf): ' Rabbim dedi, bana göre zindan, bunların
beni davet ettiği şeyden iyidir. Eğer onların düzenini benden
savmazsan onlara meylederim ve cahillerden olurum! ' Rabbi
onun du'asını kabul buyurdu da onların düzenini ondan savdı.
Şüphesiz O, işitendir, bilendir.
Sonra (Yfısufun masumluğu hakkındaki) bu delilleri gör­
dükleri halde yine · onu bir süre zindana atmaları kendilerine
uygun geldi. Onunla beraber iki delikanlı daha zindana girdi.
Onlardan biri dedi ki: 'Ben düşümde şarap sıktığımı görüyo­
rum.' Öteki de: ' Ben de, görüyorum ki başımın üstünde ekmek
taşıyorum, kuşlar (gelip) ondan yiyor. Bunun yorumunu bize
haber ver, zira biz seni güzel davranan (iyi rü'ya yoran)lardan
görüyoruz.' dedi. (Yfısuf) şöyle dedi: ' Size rızık olarak verilen
yemek henüz size gelmezden önce bu (rüya)nın yorumunu size

236
Ademin Çocukları

haber vermiş olurum. Bu (yorum) Rabb' imin bana öğrettiği


şeylerdendir (bu bilgileri Rabbim bana lutfetti). Ben, Allah'a
inanmayan, ahireti de inkar eden bir kavmin dinini terk ettim:
'Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kfıb'un dinine uydum. Bizim,
herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmağa hakkımız yoktur. Bu
(tevhid), bize ve bütün insanlara Allah'ın bir lutfudur, ama in­
sanların çoğu şükretmezler. Ey benim zindan arkadaşlarım,
(düşünün bir kere) çeşitli tanrılar mı iyi, yoksa herşeyi (hükmü
altında tutan) kahredici tek Allah mı? Siz, O'nu bırakıp ancak
sizin ve atalarınızın taktığı birtakım (anlamsız boş) isimlere
.
tapıyorsunuz. Allah onlar(ın gerçekliği) hakkında hiçbir delil
indirmemiş (onlara hiçbir güç vermemiş)tir. Hüküm, yalnız
A llah'ındır. O, yalnız kendisine tapmanızı emretmiştir. İşte doğ­
ru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler. Ey zindan arka­
.
daşlarım, (rü'yanıza gelince) biriniz (eskisi gibi) yine efendisine
şarap sunacak, diğeri ise asılacak, kuşlar onun başından yiye­
cek. Sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir.'
O iki kişiden kurtulacağını sandığı kimseye dedi ki: ' Beni
efendin (kralın)ın yanında an (benim suçsuz olduğumu krala
hatırlat)' dedi. Fakat şeytan o adama, (Yfısufun durumunu)
efendisine söylemeyi unutturdu, (bundan ötürü Yfısut), birkaç
yıl zindanda kaldı.
Zindandan Kurtuluş ve Hazine Bakanı Oluşu
(Bir gün) Kral dedi ki: ' Ben, düşümde yedi semiz inek
görüyorum, bunları yedi zayıf inek yiyor. Ve yedi yeşil, yedi de
kuru başak (görüyorum). Ey efendiler, eğer siz rü'ya ta'bir edi­
yorsanız bu rü'yamın ta'birini bana anlatın. ' (Kralın başına top­
lanmış olan en ünlü rüya tabircileri) dediler ki: ' Bu, karışık
hayallerden ibarettir. Biz, hayalleri tabir etmeyi bilmeyiz. '
(Zindandaki) iki kişiden kurtulan (adam), uzun bir süre
sonra (bu olay üzerine Yfısufu) hatırladı da dedi ki: ' Ben size

237
Güngör Karauğuz

onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin.'


(Zindana, Yı1sufun yanına geldi, dedi ki): 'Yusuf, ey çok doğru
söyleyen (insan), bize şu rü'yayı çöz: Yedi semiz ineği, yedi
zayıf (inek) yiyor ve yedi yeşil, yedi de kuru başak (neyi göste­
rir)? Umarım ki senin yorumunla insanlara dönerim, onlar da
bilirler. ' (Yı1sut) dedi ki: ' Siz, adetiniz üzere yedi yıl (mahsul)
ekersiniz. Biçtiğinizi başağında bırakırsınız, ancak yiyeceğiniz
az bir mikdar(ı da alırsınız, gerisini depolarsınız). Sonra onun
ardından yedi kurak (yıl) gelir ki (tohumluk olarak) sakladığınız
az miktar d ışında, o yıllar için önceden biriktirdiklerinizi yeyip
bitirecek. Sonra onun ardından bir yıl gelcek ki, o yılda insanla­
ra bol yağmur verilecek ve insanlar o yıl (bol bol meyve) sıka­
caklar (hayvan sağacaklar).'
(Elçi bu yorumu getirince) Kral: 'Onu bana getirin . ' dedi.
Elçi, (zindandan çıkarmak için) Yı1suf'un yanma gelince (Yı1-
sut): ' Efendine dön de ona sor, ellerini kesen o kadınların mak­
sadı neydi? (Bunu tahkik edip ortaya çıkarsın). Şüphesiz Rab­
bim, onların tuzaklarını bilir', dedi. (Kral, kadınlara): 'Yı1sufun
nefsinden murad almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?'
dedi. Dediler ki: 'Haşa, Allah için (doğru söylemek lazım), biz
onda hiçbir kötülük görmedik! ' Aziz'in karısı da: 'İşte şimdi
hak yerini buldu, ben onun nefsinden murad almak istemiştim.
O tamamen doğrulardandır! ' dedi. (Gerçeği söyledim ki Yı1sut)
benim, arkadan kendisine hiyanet etmediğimi ve hainlerin tuza­
ğını Allah'ın başarıya ulaştırmayacağını bilsin. Ben nefsimi
temize çıkarmam. Çünkü nefis, daima kötüli.iğü emredicidir.
Meğer Rabb' imin esirgediği bir nefis ola. Rabbim bağışlayan­
dır, esirgeyendir. '
Kral: 'Onu bana getirin, dedi, onu kendime özel (dost)
yapayım ! ' Kendisiyle konuş(up ondaki olgunluğu gör)ünce
(Yı1suf'a): ' Sen, dedi, artık bugün yanımızda mevki sahibi, gü-

238
Ademin Çocuk/afi

venilir (bir kimse)sin. (Yusuf, krala): 'Beni ülkenin hazineleri


üstüne bakan yap. . Çünkü ben (onları) iyi korur, (yönetmesini)
iyi bilirim. ' dedi. Böylece biz Yusufa o ülke'de iktidar verdik.
Orada dilediği yerde konaklardı. Biz, dilediğimiz kimseye rah­
metimizi ulaştırırız, güzel davrananların ecrini zayi etmeyiz.
İnananlar ve (kötülüklerden) korunanlar için elbette ahiret ödü­
lü, daha hayırlıdır.
Kıtlık ve Yusuf'un Kardeşlerinin Mısır 'a Gelişi
Yusufun kardeşleri geldiler, onun yanına girdiler, o onları
tanıdı; fakat onlar onu tanımıyorlardı. (Yusuf) onların (zahire)
yüklerini hazırlatınca dedi ki: ' Sizin baba bir kardeşinizi de
bana getirin, görüyorsunuz ya ben, ölçüyü tam yapıyorum ve
ben konukseverlerin en iyisiyim! Eğer onu bana getirmezseniz
artık benim yanımda size ölçü(lüp verilecek bir şey) yok. (Bir
daha) bana yaklaşmayın ! ' Dediler ki: 'Onu babasından isteyip
getirmeğe çalışacağız, (bunu) mutlaka yapacağız" (Yusuf) uşak­
larına: "Onların sermayelerini · yüklerinin içine koyun, belki
ailelerine döndükleri zaman bunun farkına varırlar da yine gelir­
ler' dedi.
Babalarına döndüklerinde dediler ki: ' Ey babamız, bizden
ölçü men'edildi, kardeşimizi bizimle beraber gönder de (ihtiya­
cımız olanı) ölç(üp al)alım. B iz onu mutlaka koruruz.' (Ya'kub)
dedi ki: ' Daha önce kardeşi için size güvendiğim gibi onun için
de size güveneyim, öyle mi? En iyi koruyan Allah'tır ve O,
merhametlilerin merhametlisidir.! ' Zahire yüklerini açtıklarında
sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüler.
Dediler ki: ' Ey babamız, daha ne istiyoruz? İşte sermayemiz de
bize geri verilmiş! Yine ailemize yiyecek getiririz. Kardeşimizi
koruruz, bir deve yükü de fazla (azık) alırız. (Çünkü) bu, az bir
ölçüdür (bize yetmez). ' (Ya'kub): ' Hepiniz kuşatılıp engellen­
medikçe siz, onu bana getireceğinize dair Allah adına bana sağ-

239
Güngör Karauğuz

lam söz vermeden onu asla sizinle göndermem ! ' dedi. Ne za­
man ki, sözlerini verdiler, (Ya'kı1b): ' Söylediğimize Allah, ve­
kildir! ' dedi. Ve dedi ki: 'Oğullarım, (Mısır'a) bir kapıdan gir­
meyin, ayrı ayrı kapılardan girin (ki size nazar değmesin). Ama
ben, (ne yapsam) Allah'tan gelecek hiçbir şeyi sizden savamam.
Hüküm, yalnız Allah'ındır. (O size ne takdir etmişse muhakkak
olacaktır.) Ben O'na tevekkül ettim, tevekkül edenler de O'na
tevekkül etsinler ! ' Babalarının emrettiği yerden (Mısır'a) girdi­
ler; (gerçi babalarının) bu (tedbiri), Allah'ın (takdiri)nden hiç bir
şeyi onlardan savamazdı . Ama Ya'kub, içindeki bir dileği açığa
vurmuştu. E lbette o, kendisine öğrettiğimizden ötürü bilgi sahi­
bi idi (bundan dolayı 'Allah'ın takdirinden hiç bir şeyi sizden
savamam' demişti). Fakat insanların çoğu bilmezler.
(Kardeşleri), Yı1sufun yanına girince, (Yusuf, öz) karde­
şini yanına aldı ve: ' Ben senin kardeşinim, onların (bizim hak­
kımızda) yaptıklarına üzülme! ' dedi. (Yusuf), onların yüklerini
hazırlatırken su tasını (öz) kardeşinin yükünün içine koydu.
(Kervan hareket ettikten) sonra bir ünleyici şöyle seslendi: ' Ey
kervan, siz hırsızlarsınız ! ' Bunlara döndüler: 'Ne kaybettiniz,
(ne arıyorsunuz)?' dediler. Dediler ki: 'Kralın su tasını kaybet­
tik (onu arıyoruz). Onu getirene bir deve yükü (mükafüt) var.
Ben buna kefilim' (Yusufun kardeşleri): 'Allah, Allah ! ' dediler,
'herhalde siz de bilmişsinizdir ki biz bu yere bozgunculuk yap­
mak için gelmedik. Ve biz hırsız değiliz! ' (Yfısufun ada�ları):
' Peki, dediler, ya yalancı çıkarsanız o (hırsızlık ede)nin cezası
nedir? Cezası, (tas) kimin yükünde bulunursa işte o, onun karşı­
l ığıdır. (Hırsızlığına karşılık kendisine el konur). Biz zalimleri
böyle cezalandırırız! ' dediler. Bunun üzerine (Yusuf), kardeşi­
nin yükünden önce ötekilerin yüklerini aramağa başladı; sonra
tası kardeşinin yükünden çıkardı. İşte Yfısufa böyle bir çare
öğrettik. Yoksa kralın dini (kanunu)na göre (Yusuf) kardeşini
alamazdı. Meğer Allah dilemiş olsun. (Biz) dilediğimizi derece-
240
Ademin Çocuk/art

!erle yükseltiriz. Her bilgi sahibinin üstünde daha bir bilen var­
dır.
(Yusufun kardeşleri) dediler ki: '(Bu) çaldıysa bundan
önce kardeşi de çalmıştı.' Yusuf bunu içinde sakladı, onlara
açmadı. ( İçinden): ' S iz fena bir durumdasınız, Allah, sizin an­
lattığınızın içyüzünü çok iyi biliyor! ' dedi. Dediler ki: ' Ey ve­
zir, onun büyük bir ihtiyar babası var! (Onun alıkonduğuna çok
üzülür.) Onun yerine (bizden) birimizi al; zira, biz seni iyilik
edenlerden görüyoruz. Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden
başkasını almaktan Allah'a sığınırız, yoksa biz zulmedenler
oluruz! ' dedi. Ondan umudu kesince aralarında konuşmak üzere
(bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: ' Babanızın sizden
Allah adına kesin söz aldığını; daha önce de Yusuf hakkında
işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verin­
ceye yahut Allah benim için hükmedinceye kadar bu yerden
ayrılmayacağım. O da, hükmedenlerin en iyisidir. Babanıza
dönün, deyin ki: ' Ey babamız, oğlun hırsızlık etti! Biz. ancak
bildiğimize şahidlik ettik (tasın, onun yükünden çıktığını gör­
dük, ötesini bilmiyoruz), biz gizliyi bilenler değiliz. (İnanmaz­
san) içinde bulunduğumuz kente ve beraber geldiğimiz kervana
sor. Biz doğru söylüyoruz! '
(Dönüp babalarına geldiler ve kardeşlerinin sözünü söy­
lediler. Ya'kub): 'Herhalde, dedi, nefısleriniz size bir işi
süs(leyerek sizi ona sürük)ledi. Artık (bana) güzelce sabretmek
gerek. Belki de Allah, onların hepsini bana getirir. Çünkü O,
bi lendir, herşeyi hikmetle (yerl i yerince) yapandır. Ve yüzünü
onlardan öteye çevirdi de: ' Ey Yusuf üzerindeki tasam (gel, gel,
tam senin gelme zamanındır) ! ' dedi ve tasadan gözleri ağardı.
(Acısını) yutkunuyor (açığa vurmamağa çalışıyor)du. Dediler
ki : 'Vallahi sen, Yusuf'u ana ana hasta olacaksın, yahut ölecek­
sin ! ' ' Ben üzüntü ve tasamı yalnız A llah'a arz ederim ve Allah

24 1
Güngör Karauğuz

tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim. ' dedi. ' Ey oğulla­


rım, gidin, Yusufu ve kardeşini araştırın, Allah'ın rahmetinden
umut kesmeyin ; zira kafir kavimden başkası Allah'ın rahmetin­
den umut kesmez! '
(Ya'kub'un oğulları, tekrar M ı sır'a) Yusuf'un yanına dön­
düklerinde dediler ki: ' Ey vezir, bize ve çocuklarımıza darlık
dokundu, değersiz de bir sermaye ile geldik, ama sen bizim için
tam ölçü ver, bize tasadduk eyle; çünkü Allah, tasadduk edenle­
ri mükafütlandırır.' (Yusuf) dedi ki: ' Sizler cahil iken Yusufa
ve kardeşine neler yaptığınızı hatırladınız mı?' 'A, yoksa sen,
Yusuf musun?' dediler. 'Ben Yusuf'um, bu da kardeşimdir,
dedi. Allah bize lutfetti (bizi korudu, yüceltti), doğrusu kim
(Allah'tan) korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik edenlerin
ecrini zayi etmez. ' Vallahi dediler, Allah seni bizden üstün kıl­
dı. Doğrusu biz suç işlemiştik! Bugün sizi kınama yok, Allah
sizi bağışlar; O merhametlilerin merhametlisidir! dedi. ' Şimdi
benim şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun da gözü
açılsın. Ve bütün ailenizle birlikte bana gelin.'
Ya 'kuboğullarının Mısır 'a Göçü
Kervan (Mısır'dan) ayrıl(ıp yola koyul)unca, babaları,
(yanında bulunanlara): ' Eğer bana bunak demezseniz, inanın
ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum.' dedi. 'Vallahi sen hata
eski şaşkınlığın içindesin! ' dediler. Müjdeci gelip de (Yusuf'un
gömleği)ni (Ya'kub'un) yüzüne koyunca, derhal (gözü açı ldı),
görür oldu: ' Size demedim mi ben, Allah'tan sizin bilmediğiniz
şeyleri bilirim? ' dedi . (Oğulları): ' Ey babamız, bizim günahla­
rımızın bağışlanmasını dile. Gerçekten biz günah işledik. ' dedi­
ler. ' Sizin için Rabb'imden istiğfar edeceğim, dedi, şüphesiz O,
bağışlayandır, esirgeyendir.'
(Hep beraber Mısır'a hareket ettiler). Nihayet Yusuf'un
yanına vardıklarında (Yusuf) ana, babasını kendine çekip ku-

242
Ademin Çocuk/an

cakladı ve: 'Allah'ın dileğiyle güven içinde Mısır'a girin! ' dedi.
Ana, babasını tahtın üstüne çıkardı ve hepsi onun için secdeye
kapandılar (ona kavuştukları için Allah'a şükür secdesi yaptılar
veya onun önünde saygı i le eğildiler. Yusuf): 'Babacığım, dedi,
işte bu, önceden (gördüğüm) rü'yanın yorumudur. Rabb' im onu
gerçek yaptı, bana iyilik etti; zira şeytan, benimle kardeşlerim
arasına fitne soktuktan sonra O, beni zindandan çıkardı, sizi de
çölden getirdi . Gerçekten Rabb'im dilediği şeyi çok ince düzen­
ler. O, (her tedbiri) bilen, her şeyi yerli yerince yapandır.
Rabb'im, bana bir parça mülk verdin ve bana rü'ya yorumunu
öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada da, ahirette
de. benim yarim sensin! Beni müslüman olarak öldür ve beni
iyilere kat! 4 57 ' "

il- YusufSonrası Bir Peygamber


A- Sabır Abidesi: Eyyiib
Yfısuf'tan sonra peygamber olarak Eyyfıb görülür, tefsir
ve kısas-ı enbiya kitaplarında. Bu eserlere göre Eyyfıb, baba
tarafından İshak'ın anne tarafından da Lfıt'un soyund andı458 ,
hanımı da Ya'kfıb'un kızı Liya veya Yusuf'un oğlu Efraim'in
kızı Rahme idi459•
Eyyub Tevrat ve Kur'an'da malını mülkünü kaybetmiş ve
pek çok musibetlere uğramış biri olarak anlatılmakta ve bu mu­
sibetlerin de şeytan tarafından Allah ' ın iziniyle başına geldiği
izah edilmiştir. Ancak Tevrat'ta bu musibetler gelmeden önce
Eyyub sarhoştur.

457
Yusuf: 4- 1 0 ı .
45K
Taberi' den aktarımlar için bkz. Hannan 1 995, 1 6- 1 7.
459
Taberi ve Sa'lebi'den aktarımlar için bkz. Hannan 1 995, 1 6- 1 7.
243
Yakup ile Yusufun Kavuşması
Kısasü'l Enbiya

244
Ademin Çocuk/an

Tevrat ve Kur'an Eyyfib'a çektiği çilelerden sonra tüm


malı ve çocuklarının misliyle geri verildiğini anlatmaktadır.
Kur'an, - Tevrat'ın aksine- Eyyfib' un yaptığı duası sonucu yer­
den çıkan su ile şifa bulduğunu vurgulamaktadır.
Çiviyazılı belgelerde de bazı musibetlere maruz kalmış
birinin hikayesi genel hatlarıyla anlatılır. Bir Sumer kenti olan
Nippur'da keşfedi lmiş çiviyazılı belgede, hastalık ve çeşitli
üzüntülere yakalanmış bir insan şöyle tasvir edilmişti:
"Bana durmadan yeni üzüntüler verdin.
Eve girdim, ruh ağırdır.
Ben, insan, sokağa çıktım, kalp sıkıntılıdır.
Cesur, dürüst çobanım bana kızdı, düşmanca baktı bana.
*

Herkese hisseler dağıtıldığı gün, benim hissem üzüntü oldu.


*

Gözyaşları, ağıt, keder ve sıkıntı sardı beni,


Üzüntüler, gözyaşından başka bir seçeneğim yokmuş gibi kap­
ladı beni,
Kötü kader eline aldı beni, çalıyor yaşam soluğumu
Fena hastalıklar vücudumu yakıyor.
*

Söylediği doğr_u sözü, temiz sözü tanrısı kabul etti;


Adamın dua dolu tevbe/i sözü
*

Kanatlarını geniş geren hastalık demonlarını uzaklaştırdı on­


dan.
Onun verilmiş olan fena kaderini, değiştirdi o,
Adamın üzüntülerini sevince döndürdü.
245
Güngör Karauğuz

Yakup Karşısında Yusuf ve Bu Mecliste Bulunan Diğer Kardeşleri


Zübdetü't-Tevarih, (Türk İslam Eserleri Müzesi)

246
Ademin Çocuk/an

a- Tevrat'a Göre Eyyiib


Eyub
Uts diyarında kamil, doğru, Allah 'tan
korkan ve kötülükten çekinen Eyyub
adında bir adam vardı. Yedi oğlu ve Uç
kızı dünyaya gelmişti. Yedi bin koyunu,
üç bin devesi, beş yoz çift öküzü, beş yoz
dişi eşeği ve pek çok da köleye sahipti.
Günü geldiğinde oğulları evlerinde
kardeşlerine ziyafetler verir ve Eyyiib da
onları takdis ederdi. Eyyub sabahleyin
erken kalkar ve çocuklarının sayısına
göre yakılan takdimeler arz ederdi. Rab, şeytana yine: 'Nereden geliyor­
Rab, şeytana: 'Nereden geliyorsun?' sun?' diye sorunca şeytan da: 'Dün­
diye sorunca şeytan da: 'Dünyada dolaş­ yada dolaşmaktan' der. Rab de:
maktan' der. Rab de: 'Kulum Eyyiib'a 'Kulum Eyyiib'a iyice baktın mı?
iyice baktın mı? Çünkü Allah 'tan kork­ Allah 'tan korkar ve kötülüklerden
ması ve kötülüklerden çekinmesi bakı­ çekinir, boşuna onu yutayım diye
mından dünyada onun gibisi yok' der. beni kışkırtma' deyince şeytan da
Şeytan da: 'Onun malı memlekette Rab'e: ' Ş imdi onun kemiğine ve
çoğaldı. Ama şimdi elini uzat da nesi etine dokun. Böylece yüzüne karşı
varsa hepsine dokun, sana nasıl lanet sana lanet edecektir' deyerek Rab'in
edecek!' der. önünden çıkar.
Bir gün Eyyub, çocuklarının evinde Bu kez de Eyyub'un ayağının
yemek yemekte ve şarap içmekte iken başıııa kadar vücudunun her yerinde
biri gelip: 'öküzler çift sürüp eşekler çıbanlar çıkar. Karısı da ona: 'Al­
onların yanıııda otlarken Şebalılar baskııı lah'a lanet et de ö l ' demektedir.
yapıp ne varsa alıp götürdü; üstelik Ama Eyyub da: 'Allah'tan iyilik
uşakları kılıçtan geçirdi' der. Bu kişi kabul edelim de kötülük kabul
sözlerini bitirmişken bir başkası gelip: etmeyelim mi?' diye karşılık verir.
'Göklerde Allalı 'ın ateşi düştü ve koyun­ EyyOb 'un hastalığını llç arkadaşı
larla uşakları yaktı' der. Bu kişinin duyar ve onu teselli etmeye ve ona
arkasından bir başkası da gelip: bakmaya gelirler. Onun yanıııda
'Kildaniler Uç bölük olarak develerin yedi gün yedi gece kalırlar ve onun­
üzerine saldırdı hayvanları alıp uşakları la hiç kimse konuşmaz.
·

kılıçtan geçirdi' der.


Eyyub bu haberleri alırken bir başkası
da gelip: 'Oğullarınla kızların büyük
kardeşlerinin evlerinde yemek yiyip
şarap içerken büyük bir fırtıııa onların
evini vurdu ve öldüler' der.
Bu kötü haberler üzerine EyyOb kalkar,
kaftanıııı yırtar, saçlarıııı keser ve secde­
ye kapanır ve der. 'Anam bağrından
çıplak çıktım, oraya çıplak döneceğim,
Rab verdi ve Rab aldı' der.

247
Güngör Karauğuz

Rab, Eyyılb'un halini eskis inden


daha iyi bir duruma döndürür ve
Eyyılb'un sonunu başlangıcından
ziyade bereketlendirir. Böylece
Eyyılb, on dört bin koyuna, altı bin
Sessizl iği Eyyılb bozarak arkadaşlarıyla deveye, bin çift öküzüne ve bin dişi
söyleşmeye başlar. eşeğe sahip olur.
Eyyı1b bu felaketli yıllardan sonra ·
yoz kırk yıl yaşar, dört göbek torun­
larını görerek günlere doymuş
olarak ölUr.

b- Kur 'iin 'da Eyyub

"EyyOb'u da an. O, Rabb'ine: 'Bu dert bana dokundu, sen merhametlilerin en


merhametlisisin!' diye du'a etmişti. Biz de onun du'iisını kabul ettik. Kendisi­
ne bulaşan derdi kaldırdık; ona tarafı mızdan bir rahmet ve ibadet edenler için
bir öğüt olarak kendisini, ailesini ve onlarla beraber bir katını daha verd i k460."
''Kulumuz EyyOb'u da an: (0) Rabb'ine: 'Şeytan, bana bir yorgunluk ve aziib
dokundurdu' diye seslenmişti. 'Ayağını (yere) vur, işte yıkanacak ve içilecek
serin (bir su)', (dedik). Ona bizden bir rahmet ve sağduyu sahiplerine bir ibret
ol arak ailesini ve onlarla beraber bir eşini daha armağan ettik. (Dedik ki):
'Eline bir demet sap al, onunla vur da yeminini bozma.' Gerçekten biz onu
sabreden (bir kul) bulmuştuk. Ne güzel kuldu, o diiima (bize) başvururdu461."

460 Enbiya: 83-84.


461 Siid: 4 1 -44.

248
YEDİNCİ BÖLÜM

"İnanan bir kavim için Musa ile Firavunun haberinden bir


parçayı, doğru olarak sana okuyacağız"
Kassas: 3
1- İMPARATORLUKLARIN SONUNA DO GRU

Yusuf, kardeşleri ve nesli ölmüştür. İsrail oğulları Mı­


sır'da çoğalmaktadır ve Yfısuf'u unutmuş olan bir Firavun yö­
netmektedir Mısır'ı462 •
Aton kültü de Mısır'da tamamen unutulmuş ve onun ismi
yazılı yerlerden silinmiştir. Hatta önceki gibi Mısır firavunları
yine ' Krallar Vadisi'ne' gömülmekte hem de Amon kültüne
olan ilgi artmış ve bu tanrı için vakıf arazileri tahsis edilmeye
başlanmıştır. ·

Mısır' da Geç Yeni Krallık ya da 1 9. Hanedanlık iş başın­


dadır (İ.Ö. 1 306- 1 200). Bu yıllar içinde özellikle 1 9. Hanedan­
lık döneminde Mısır ve Hitit, Önasya'nın hala iki süper gücüdür
( ' Eski Mısır Kronoloj isi' tablosuna bkz). Ama bu iki devlet bu
egemenliği, Mezopotamya uluslarından olan Asur ve Babil ile
paylaşmak zorundadır şimdi. Çünkü Mezopotamya'da bazı
kıpırdanmalar olmaktadır.
Ticaret yolları üzerindeki kuzey Suriye' nin paylaşımı Hi­
tit ve Mısır' ın iştahını kabartmaktadır yine. Ama bu bölgede
hakim olan Amurru devleti önceleri Hitit'in vasali iken birden
bire saf değiştirerek Mısır' ı destekleyen bir güç olarak ortaya
çıkar. Bu arada İbranice'nin akrabası batı Sami dil konuşan
Amurrulular, ili. Ur sülalesinden itibaren Güney Mezopotam­
ya'dan Levant'a kadar olan bölgede oturmaktadır.
Hitit kralı il. Muwatalli kardeşi III. Hattuşili ile birlikte
Hattuşa'daki merkezi, Konya bölgesinde olması çok muhtemel
olan Tarhuntaşşa'ya taşımak suretiyle, Mısır'a karşı Kadeş ön­
lerinde savaşa tutuşurlar. Mısır ordusuna, il. Ramses komuta

462
Çıkış: 1 :6-8.
25 1
Güngör Karauğuz

etmektedir. Yapılan savaş iki tarafın yenişemeden savaş mey­


danını terk etmesiyle sonuçlanır.
II. Ramses, bu savaşı anlatan sahneleri Karnak ve
Ramseseum'daki tapınaklara kazıttırmıştır. Bu savaştan çok
sonra III. Hattuşili ve II. Ramses arasında eşit şartlarda -tarihte
bilinen ilk antlaşma metni olmayan- bir barış antlaşması imza­
lanır. Bu antlaşma üzerine kazınanlardan da anlaşılacağı iizere
Mısır'da Memphis'te tapınım gören Apis öküzü olan tanrı Ptah,
Busiris'te Osiris'e, Hermontis'te Mont'a, Heliopolis'te Menevis
boğası şeklinde güneş tanrısı Aton'a, Teb'te koç şeklinde
Amon'a tapılmaya devam ediliyordu. Hatta eski Mısırlılar dağ
ve nehirlere de tapıyorlardı tıpkı Hititler gibi.
Musa, Allah ile kırk gün için sözleşip u lusunu kardeşi
Harun' a emanet edip gittiğinde İsrail oğullarının tekrar bir bu­
zağıya tapması b izi şaşırtmamalıdır. Çünkü zaten Mısır'da o
puta aşina idiler:

"Musa kavmi, kendisin(in, Rabbi ile mülakata gitme­


sin)den sonra kendilerinin zinet takımlarından yapılmış, bö­
ğürmesi olan bir buzağı heykelini (tanrı diye) benimsediler.
Görmediler mi ki o, ne kendilerine söz söylüyor, ne de onlara
yol gösteriyor? Onu benimsediler ve zalimler(den) oldular.ı63. "

A- Çiviyazılı Belgelerde Mı'isa


Tevrat'a göre Musa, Levi kabilesinden olup İsrail oğulla­
rının ağır zulüm gördükleri ve 'doğurma iskemlesı464 ' üzerinde

463
A 'raf: 1 48.
464
Çıkış: 1 : 1 6.
252
Ademin Çocukları

görülen erkek çocuklarının öldürülüp kız çocuklarının sağ bıra­


kıldığı bir durumda Mısır' da doğmuştu465 .
Eskiçağ Anadolu' sunda hamile kadınların ebeler tarafın­
dan doğum iskemlesinde doğurtulduğu bilinmektedir. Hititçede
'doğum iskemlesi' kupdfar- ve harnau- sözcükleri ile karşı­
lanmıştır. Eski Mısır ve Yunanistan'da İ.Ö. 2. binden itibaren
doğuracak kadınların doğum sadalyesinde doğum yaptıkları
bilinmektedir466 :

l . u.'�K
ı r.1.-
M'A
n.
Mpa-a-pa-nı-ı"k-rı
· ·
LÜnat-tı-
u · zl· SA KUR
URUKum-ma-an-ni

2 .ma-a-an MUNUS-za har-na-a-u-i e-es-zi nu


DUGLIS.GAL

3 .har-na-a-u-wa-as hu-ni-ik-ta-ri na-as-ma GısKAK


4 .du-wa-ar-na-at-ta-ri nu-za ma-a-an MUNUS TUM na-a­
u-i
5 .ha-a-si na-as-kan a-pi-ia-pat an-da e-es-zi nu
GISDUBllI.A

6.EGIR-pa ha-as-fa-an-zi nam-ma U-UL fo-up-pi


' ' v har-na-a-u• sa-ra-a
rr ' /ı-ıs
7 .nu LÜııat-tı- v 4
da-a-ı 67

1 .Kumanni Ulkesinden Hattili (doktor) Papanikri şöyle


(söyler):
2 . 'Doğum sandalyesinde (doğum yapacak) bir kadın bu­
lunduğunda

Çıkış: 1 : J6-22.
465

466
Erginöz 1 999, 1 94 vd.
467
KBo V 1 I.
253
Güngör Karauğuz

3 .doğum yapılacak yerin (doğum sandalyesinin) küveti


hasar
gördüğünde ya da (doğum sandalyesinin) ayağı
4 .kırıldığında ve kadın henüz
5 .doğurmamışsa, bu kadın o yerin içinde öylece kalır, ye­
niden bir sandalye
6.kurulur. Bu kadın artık (dini bakımdan) temiz değildir.
7.Hattili (doktor) doğum sandalyesini ve içinde bulunan­
ları yukarıya kaldırır.

Musa doğduğunda, annesi çocuğu üç ay boyunca gizlemiş


ve daha sonra harç ve ziftle kalafatlanmış sazdan bir sepet içine
çocuğunu koyarak nehre bırakmıştı. Sepet içindeki çocuğu,
Firavun ailesinin görmesiyle nehirden kurtarılan çocuğa 'sudan
çıkarılan468 ' manasında 'Musa' adı verilmişti.
Akad kralı Sargan da anlattığı yaşam öykiisünde, sepet
içine konarak nehre bırakıldığını şöyle betimler:
"Akad kralı kudretli kral Sargan, benim. Annem bir
entum idi, babamı tanımadım. Babamın kardeş(ler)inin (meka­
nı) dağlarda, kentim Azupiranu, Fırat 'ın kıyısında, annem,
entum, bana gebe kalmış, beni gizlice doğurmuş. Beni kamış bir
sepete koymuş, kap(ağ)ımı ziftle yapıştırmış. Suları yükselmeyen
ırmağa bırakmış. Irmak yardım etti bana, Saki Akki 'ye götürdü.
Saki Akki testisini daldırırken çıkardı beni sudan. Saki Akki
oğlu bildi beni, büyüttü. Saki Akki bahçesine bahçıvan yaptı
beni. Bahçıvanken İştar bana aşık oldu469. "

46K
Çıkış; 2:3-J O.
469 King 1 907; Kına! 1 9883, 76.
254
Ademin Çocuk/art

Hititçe kaleme alınmış olan 'Zalpa Kenti Öyküsü470 ' adlı


bir masalda da Kaneş kraliçesinin bir batında doğurduğu çocuk­
larını -tıpkı aşağıdaki Tevrat'taki Musa hikayesinde görüldüğü
gibi- nehre bıraktığını okumaktayız:

1. [MUNUS.L UGA] L uRuKa-ni-is XXX DUMUM Es 1EN


MU-an-ti ha-a-as-ta UM-MA SI-MA
2. [ki-]i-wa wa-al-ku-an ha-a-as-hu-un tup-pu-us fa-kan­
da .SU-un-na-as
3 .nu DUMUl\rns_S U an-da-an zi-ke-e-et [S]u-us İD-a tar­
na-as İD-fa
4.A-NA A.AB.BA KUR uRuza-al-pu-wa pe-e-da-a[s
D l_
DING] IR0I L fa
DUMUM Es_us A.AB.BA-az
5 .fo-ra-a da-a-ir .SU-us fa-al-la-nu-us-kir
.

l .Kanes kenti [kraliçesi] bir yılda otuz erkek çocuk do­


ğurdu. (Bunun üzerine) şöyle söyledi:
2.'Bu doğurduk(larım) nedir böyle! ' Çamurla sepeti(?)
kalafatla(yıp)
3 .çocuklarını içine yatırdı . Onları nehire bıraktı. Nehir
(onları)
4.Zalpuwa ü lkesindeki denize götürdü. Tanrılar (da) ço­
cukları denizden
5 .kurtar(ıp) besleyip büyüttü47 1 .

470
Otten 1 973.
471
KBo xxıı 2 öy.
255
Güngör Karauğuz

Tevrat:
" Ve kadın gebe kalıp bir erkek çocuk doğurdu ve onun
güzel olduğunu gördü ve üç ay onu gizledi. Ve onu artık gizle­
yemeyince onun için sazdan bir sepet alıp harç ve ziftle sıvadı
ve içine çocuğu koyup ırmağın kenarından sazlığm içine bırak­
.ı12
tı . "
Şüphesiz Musa, Firavun'un sarayında bir aristokrat olarak
yetiştirilmiş hatta Mısır hiyeroglifi yanında hem dönemin ulus­
lararası yazışma dili Akadça'yı hem de Anadolu'da ikinci süper
güç olan Hititlerin dilini öğrenmiş olmalıydı.
Musa'nın yaşadığı bu devir, Mısır'da -yukarıda ifade et­
tiğimiz gibi- 1 9. Hanedanlık dönemini kapsamış olmalıdır.
Muhtemelen Musa'nın çocukluk ve gençlik yıllarındaki olaylar
Horemheb (İ.Ö. 1 348- 1 320), 1. Ramses ve 1. Seti zamanında
yaşanmış olmalıdır. Bu yıllarda İbrani asıllı bir kişiye yardım
ederken bir genci öldürmesi ve Mısır'dan kaçıp Medyen/Mid­
yan'a gelmesi4 73 muhtemelen 1. Seti'nin hükümranlık yıllarını
(İ.Ö. 1 3 1 8 - 1 3 04) kapsamıştır. Ama aşağıda anlatılacak olaylar
dizisinde Musa'nın mücadele ettiği Firavun ise II. Ramses ol­
malıdır (' Eski Mısır Kronolojisi' tablosurla bkz). Şunu da be­
lirtmek gerekiyor, Musa'nın halkını Mısır'dan çıkarmaya baş­
ladığı andan itibaren, İsrail oğulları dört yüz otuz yıl boyunca
Mısır' da ikamet ettiğini Kitab-ı Mukaddes haber verir4 74 .
Musa, Medyen kahini -daha sonra kayınbabası olacak­
Reuel475/Hobab4 76/Yetro'nun477 yanında kırk yıl kalmıştır. Bu­
rada yeri gelmişken şunu da söylememiz gerekir ki Kur'an dışı

472
Çıkış: 2:3 .
473
Çıkış: 2: 1 5; Resullerin İ şleri: 7: 29.
m Çıkış: 1 2:40.
475
Çıkış: 2: 1 8.
476
Hakimler: 4: 1 1 .
477
Çıkış: 1 8:5.
256
Ademin Çocuklar1

bazı İslami kaynaklar, Tevrat'ta Medyen kahini olarak geçen bu


kişinin Şuayb peygamber olduğunu yazar4 78 • Bazıları da
Şuayb'ın, Lut'un torunu ya da Lut'un kızıyla evli olduğunu
belirtmiştir4 79 .

il- Şuayb, Medyen ve Eyke Kavmi


Şuayb adı, Tevrat'ta geçmez ama Kur'an onun bir pey­
gamber olduğunu ve Medyen ile Eyke halkını Allah'a kul ol­
maya davet ettiğini anlatır. İbrahim ' in üçüncü eşi Keturah'tan
doğma üçüncü oğlu Medan' ı ve bu kişiden türeyen topluluğa
verilen bir ad (Midyan' ın oğulları) olan Medyen, Kitab-ı Mu­
kaddes'de geçer4 80 ve aynı zamanda bir yer adıdır. Medyen
halkının ikamet ettiği bölgede daha önce Lut ve kavmi oturu­
yordu. Dolayısıyla bu bölge Akabe Körfezi'nin doğu sahili ile
Arap Yarımadası'nın kuzeybatısını içine alan bölgeyi kapsıyor­
du. Hatta Midyaniler Akabe' den Sina'ya48 1 , kuzeydeki Moab
bölgesine482 , Suriye çöliine4 83 ve Ürdün'ün doğusuna4 84 kadar
yayılmışlardı.
Medyen halkının ikamet ettiği bu bölge ticaret yolları
üzerinde olup halkı ticaretle uğraşıp4 85 ve şüphesiz Mısır ile
Ken' an ticaretinde önemli bir rol oynuyordu. Bugün Tebük
yakınlarında Akabe körfezi sahilinde megair-i Şuayb denilen
bölgede bazı harabeler mevcuttur.

47K Sa'lebi, 1 32 - 1 34.


479 Kurtubi 7/247; Kazancı 200 1 , il, 1 1 9.
Tekvin: 25: 2; 1. Tarihler: 1 :32.
4Ko

1
4K Sayılar: 1 0:29.
4K2 Tekvin: 36:35.
483
Hakimler: 7:25.
4 84 Sayılar: 25:6-7.
485
Tekvin:37:28.
257
Güngör Karauğuz

Kur'an-ı Kerim'de Adı Geçen Peygamberler

1 .Hz. Adem 6.Hz. İbrahim 1 1 .Hz. Yüsuf 16.Hz. Dilvüd 2 1 .Hz. Zülkill

2.Hz. idris 7. Hz. Lut 1 2.Hz. Eyyfıp 17Hz. Süleyman 22.Hz. Zekeriyya

3.Hz. Nülı 8.Hz. İsmail 13.Hz. Ş uayp 18.Hz. Yünus 23. Hz. Yahya

4.Hz. Hüd 9.Hz. ishak 14.Hz. Mfısa 19. Hz. İlyas 24. Hz. lsa

25. Hz.
5.Hz. Salih 10.Hz. Ya'küb 15.Hz. Hanın 20.Hz. Elyesa
Muhammet

a- Medyen
"Medyen'e de kardeşleri Şuayb' i (gönderdik)4 86 : ' Ey
kavmim' dedi. 'Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız
yoktur4 87 ." "Ahiret gününü umun (ona inanın), yeryüzünde karı­
şıklık çıkarıp bozgunculuk yapmayın! 488" "Size Rabb' inizden
açık bir delil geldi. Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşya­
larını eksik vermeyin4 89 ." "Ben sizi bolluk içinde görüyorum ve
ben sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum! 490"
"Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmai, ın; eğer
inanan (insan)lar iseniz, böylesi sizin için daha iyidir! 49 "

4K6 Benzer ayet için bkz. Ankebut: 36.


4
K7 A'riif: 85.
m Ankebut: 36.
4 89
A'riif: 85.
490 Hud: 84.
49 1
A 'riif: 85.
258
Ademin Çocuk/art

(Yine) "eğer inanan insanlar iseniz, A llah'ın (helalin­


den) bıraktığı (kar), sizin için daha hayırlıdır. (Ama yine de siz
bilirsiniz), ben sizin üzerinize bekçi değilim! Ey Şu'ayb, dediler,
senin namazın mı sana, babalarımızın taptığı şeylerden, yahut
mallarımız üzerinde dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi
emrediyor? (Yoksa sen, bunu yapmazsın), çünkü sen yumuşak
huylu, akıllı (bir insan)sın! Ey kavmim, dedi, bakın, ya ben
Rabb' imden bir delil üzerinde isem ve (O), bana kendinden
güzel bir rızık vermişse? Ben size menettiğim şeyleri (kendim
yaparak) size aykırı davranmak istemiyorum. Sadece gücümün
yettiği kadar (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Al­
lah(ın yardımı) iledir. Yalnız O'na dayandım ve yalnız O'na
yönel irim!
Ey kavmim, bana karşı gelmeniz, sakın sizi Nfıh kav­
minin yahut Hfıd kavminin veyahut Salih kavminin başlarına
gelenler gibi bir felakete uğratmasın! Lfıt kavmi henüz sizden
uzak değildir. Rabb' inizden mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe
edin! Doğrusu Rabb' im çok esirgeyen, çok sevendir.' Dediler
ki: ' Ey Şu'ayb, senin söylediklerinden çoğunu anlamıyoruz, biz
seni içimizde zayıf görüyoruz. Kabilen olmasaydı seni mutlaka
taşla(yarak öldürü)rdük! Senin bize karşı hiçbir üstünlüğün yok!
Ey kavmim, dedi, size göre Kabilem Allah'tan daha mı değerli
ki O'nu arkanıza at(ıp unut)tunuz? Şüphesiz Rabb'im yaptıkla­
rınızı kuşatıcıdır (O'ndan hiç bir şey gizli kalmaz).
Ey kavmim, olduğunuz yerde (yaptığınızı) yapın, ben
de yapıyorum. Yakında kime azabın gelip kendisini rezil edece­
ğini ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. Gözetin, ben de
sizinle beraber gözetmekteyim! 492"
"Ve her yolun başına oturup da tehdid ederek inananları
A llah yolundan çevirmeye çalışmayın; düşünün siz az idiniz, O
sizi çoğalttı ve bakın bozguncuların sonu nasıl oldu !

492
Hud: 86-93.
259
Güngör Karauğuz

Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilene inanmış ise, Allah


aramızda hükmedinceye kadar sabredin; O hükmedenlerin en
iyisidir.'
Kavminden büyüklük taslayan i leri gelenler .dediler ki:
' Ey Şuayb, ya mutlaka seni ve seninle beraber inananları kenti­
mizden çıkarırız, ya da dinimize dönersiniz! ' Dedi ki:
' İstemesekde mi (bizi yurdumuzdan çıkaracak veya dinimizden
döndüreceksiniz). A llah bizi, sizin dininizden kurtardıktan sonra
eğer tekrar ona dönersek, Allah'ın üzerine yalan atmış oluruz.
Rabb' imiz Allah, dilemedikten sonra o (sizin dediğiniz di)ne
dönmemiz, bizim için olur şey değildir. Rabb'imiz, bilgice her
şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a dayanmışız. (Ey) Rabb' imiz bi­
zimle kavmimizin arasın(daki iş)i gerçekle aç(ığa çıkar). Mu­
hakkak ki sen (gerçekleri) aç(ığa çıkar)anların en iyisisin ! '
Kavminden inkar eden i leri gelenler dediler ki: ' Eğer Şuayb'a
uyarsanız muhakkak siz ziyana uğrarsınız ! ' Derken o müthiş
sarsıntı onları yakalayıverdi493 , yurtlarında diz üstü
çökekaldılar. Şuayb' ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç otur­
mamış gibi oldular.
Şuayb' ı yalanlayanlar . . . İşte ziyana uğrayanlar, onlar o l­
dular. (Şuayb), onlardan öteye döndü de: ' Ey kavmim' dedi.
'Ben size Rabb'imin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size
öğüt verdim, artık kafir bir kavme nasıl acırım?494 . "

b- Eyke
"Eyke halkı da gönderilen elçileri yalanladı. Şu'ayb, onla­
ra demişti ki: ' (Allah ' ın azabından) korunmaz mısınız? Ben size
gönderilen güvenilir bir elçiyim. Allah'tan korkun ve bana ita'at
edin.

493 Ankebut: 37.


494 A'raf: 86-93.
260
Ademin Çocuk/art

Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim


yalnız alemlerin Rabb' ine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenler­
den olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların haklarını kısma­
yın. Yeryüzünde bqzgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
Sizi ve önceki nesilleri yaratandan korkun.'
Dediler: ' Sen iyice büyülenmişlerdensin. Sen de bizim
gibi bir insansın, biz seni mutlaka yalancılardan sanıyoruz. Eğer
doğrulardansan o halde üzerimize gökten parçalar düşür. Rab­
bim yaptığınızı daha iyi bilir' dedi.
Onu yalanladılar, nihayet o gölge gününün azabı, kendile­
rini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabı idi. Muhak­
kak ki bunda bir ibret vardır ama yine çokları inanmazlar. Şüp­
hesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur495 ."
"Gerçekten Eyke halkı da ziilim kimselerdi. Onlardan da
öcümüzü aldık, her ikisi de (Sodom da, Eyke de) hata (yol üze­
rinde, gözler) ön(ün) de apaçık durmaktadır496 ."

Kur'anda Şuayb ve halkı hakkında verilen bu bilgilerden


sonra Musa'nın çiviyazılı belgelerde anlatılan diğer konuları
Tevrat ilintili olarak anlatmaya devam edelim.
Musa, Midyan'da kırk yıl kalarak497 bura kahininin kızıy­
la evlenir. Bu arada sarayda yanında büyüdüğü Mısır firavunu
ölmüştür. Musa da Horeb dağı civarında sürüsünü otlatırken
dağda gördüğü ateşe doğru yönelmesiyle Firavu'nun zulmünden
İsrail oğullarını kurtarmak amacıyla verilen mucizelerle498 ken­
disinin peygamber olarak görevlendirildiği söylenir499 •

495
Şuara: 1 7 6- 1 9 1 .
496
Hicr: 78-79.
497
Resullerin İşleri: 7:30.
49R
Çıkış:4; 1 -9.
499
Çıkış: 3 : 1 - 1 2; Resullerin İşleri: 7:30-35.
26 1
Güngör Karauğuz

Bunun üzerine Firavun'a giden Musa, ondan İsrail oğulla­


rını salıvermesini istese ve pek çok mucize gösterse de500 ilk
başta bunda başarıl ı olamaz. Ama Mısır'da her evden ilk doğan
çocukların ölmesiyle Firavun, İsrail oğullarının Mısır'dan çık­
masına izin verir. Çok geçmeden bu kararından dolayı pişman
olur ve Musa ile kavminin peşine düşse de Kızıldeniz'de boğu­
larak ölür.
Firavun'un ölümünden sonra Musa ile kavmi Mara'ya,
Elim'e ve S in Çölü'ne varırlar. Mısır' dan çıkışın üçüncü ayında
Musa ve kavmi S ina dağındadır ve Musa kırk gün kaldığı dağda
on emri içeren taş levhalar verilmiştir artık50 1 • Dağdan inen
Musa, kavminin bir buzağıya taptığını görünce kızgındır ve taş
levhaları parçalamıştır. Sonra yeniden iki levha daha yontarak
S ina dağına çıkar502 ve kırk giin kaldığı dağda yeniden ilahi
emirleri al ır503 •
Musa'nın aldığı bu emirler aşağıda Hitit kanunları ile kar­
şılaştırılacaktır. Bu kıyaslamayı yapmadan önce konunun biraz
daha iyi analaşılabilmesi için Hitit ve Mezopotamya kanunlarını
kısaca özetleyelim.

111- Mezopotamya ve Anadolu Kanunları ile Bazı Tevrat


Yasalarının Mukayesesi
Mezopotamya'da kaleme alınmış kanunları Sumerce ve
Akadça yazılmış yasalar olarak guruplandırabiliriz. Bu gurubu
göre Sumerce yazılmış kanunlar içinde U rukagina (İ.Ö.
2350' ler), Ur-Nammu (İ.Ö. 2 1 30 '1ar), Ninive'de Asurbanipal ' in
kitap lığında bulunmuş olan Ana İttusu/Vadesi Gelene Kadar

500
Çıkış: 7-1 1 .
501
Çıkış: 1 9: 1 -25.
502
Çıkış: 34: 1 -2.
503
Çıkış: 34:27-28
262
Ademin Çocuk/art

(İ.Ö. 2060' 1ar) ve Lipit İştar (İ.Ö. 1 900' 1er) kanunlarını sayabi­
liriz. Akadça yazılanlar ise Esnunna (İ.Ö. 1 980' 1er), Hammura­
bi (İ.Ö. l 750' 1er) ve Orta Asur (İ.Ö. 1 400- 1 050) kanunlarıdır504 •
Mezopotamya kanunları önsöz (prolog), maddeler ve epi­
log (sonuç) olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Her madde
' umma - eğer' kelimesiyle başlayan bir şart cümlesi ile bir suç
tasavvur edilerek her suça bir ceza verilmiştir. Sumerlerde ceza­
ların karşılığı para cezası ile ödettirilirken Sami kanunlarda -
Tevrat'ta olduğu gibi- kısasa kısas uygulanmıştır. Mezopotam­
ya kanunları halkı hürler, muşkenular ve köleler olarak bazı
sınıflara ayırmıştır.
Kısasın Tevrat' ta olduğunu doğrulayan Kur'an, kısas için
şu ifadeleri kullanır:
"Onda (Tevrat 'ta) onlara: cana can, göze göz, buruna
burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas yaz­
dık5os . "

"Ey inananlar, öldürmede kısas size farz kılındı. (Katilin


de öldürülmesi gerekir). Hüre hür, köleye köle, kadına kadın.
Ama kim (yani katil), müslümdn kardeşi tarafından affedilirse, o
zaman (affedenin, örfe göre) uygun olanı yapma(sı uygun diyeti
istemesi, affedilenin de) güzelce onu ödenıe(si) gerekir. Bu,
Rabb 'iniz tarafından bir hafıfletme ve acımadır. Kim bundan
sonra da saldırıya kalkarsa artık onun için acı bir azap vardır.
Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır, böylece koru­
nursunuz506 . "

504 Tosun-Yalvaç 1 975.


505
Maide: 45.
6
50 Bakara: J 78- 1 79, ayrıca krş Nisii: 92.
263
Güngör Karauğuz

Hatta Kur'an' ın, yukarıdaki ayetleri eski Hitit dönemi


belgelerinden olan Telipinu Fermanı'ndaki şu hükmü de onay­
lar:
'Kan (dökme) konusu da şöyledir. Kim kan dökerse, ci­
nayetin sahibi (ölenin varisi) ne derse (o olsun.) Eğer 'o ölsün! '
derse, o ölsün. Fakat 'tazminat ödesin! ' derse, tazminat ödesin.
Kral (bu konuda) hiçbir (yetkiye sahip değildir5117). '
Yeri gelmişken hemen şunu da belirtmek gerekiyor, Tev­
rat'ta adam öldürme konusu, babaya ve anaya hürmet etmek,
zina etmemek, hırsızlık yapmamak, komşusuna karşı yalan
şahitlik yapmamak ve komşusunun evine, karısına, cariyesine,
öküzüne, eşeğine tama etmemek gibi maddeleri kapsayan on
emir içinde sayılmıştır508 •
Eski Anadolu'da sistemleştirilmiş yasalara gelince, bilin­
diği üzere 1 906- 7, 1 9 1 1 - 1 2, 1 93 1 yılı Boğazköy kazılarında gün
ışığına çıkarılmış Hitit yasaları iki yüz maddeyi içerir. Maddeler
tablette belli konular olarak değil, gelişigüzel serpiştirilmiştir.
Konu itibariyle, birinin kasden ya da kaza ile öldürülmesi, kişi­
lerin yaralanması, nişanlanma, evlenme, boşanma, hırsızlık,
kundaklama, hayvanlar ile bazı aletlerin kiralanması, hayvanlar
ve yakın akrabalarla günah işleme gibi bazı maddeleri içerir.
Hitit yasaları, eski Yakındoğu yasalarının aksine daha hafif ve
genel likle cezanın ödetilmesini para cezasına dönüştlirmüştür.
Hatta kölenin ödemesi gereken para cezası hüre göre yarı mik­
tardadır. Dolayısıyla kanun halkı, hürler, köleler ve NAM.RA
olarak üç sınıfa ayırır. Kanun metinleri eski H itit dönemini
içinde telakki edilen Gasp Krallıklar devri krallarından Telipinu
(İ.Ö. 1 525- 1 500) zamanında yazılmış ve daha sonraki dönem-

507
Alp 200 1 , 64.
SOK Ç ıkış : 20: 1 2- 1 7.
264
Ademin Çocuk/an

!erde özellikle iV. Tuthalia (İ.Ö. 1 250- 1 220) ve sonrasında bazı


tadilatlara uğradığı metinlerden anlaşılmaktadır.
Şurası da bir gerçektir ki Tevrat yasaları, kısasa kısas uy­
gulaması ve diğer bazı maddeler açısından Hammurabi yasala­
rına benzetilmekle birlikte şekil ve suçun tasarlanıp maddeleşti­
rilmesi noktalarında Hitit yasalarıyla birebir örtüşmektedir.
Buradan hareketle de Tevrat' ı yazanın/yazanların iyi bir ' Hitit
kanunları dersi' aldıkları sonucunu çıkartmak bizi yanıltmaya­
cağı kanaatindeyim . Çıkış, Leviler ve Tesniye bölümlerine ser­
piştirilmiş olan Tevrat yasaları ile benzerlikler ana başlıklar
altında aşağıda irdelenecektir.

a- Çocuk Düşürme
Hitit kanunlarının 1 7. maddesi çocuk düşürme olayını ya­
salaştırmıştır ve Tevrat'taki aynı konudaki kanun ile benzerlik
göstermektedir. Dolayısıyla Hititçe kanunun, cezanın tasarlan­
dığı ilk satırı ile Tevrat'ta geçen ilk satır ortaktır.

40. [(tak-ku MVNVS-as EL-LI far-hu-wa-an-du-us-.SU­


.SU ku-is-ki p[( e-e)] s-[(si-ia)]-zi
40. Eğer herhangi biri hür bir kadının meyvesini (çocuğu­
nu) attırırsa (düşürtürse)5°9 ;
Hititçe kanun maddesinin ilerleyen satırlarında hamilelik
süresi temel alınarak verilecek para cezaları düzenlenmiştir.
Hemen takip eden paragrafta da cariyenin aynı eyleme maruz
kalması halinde uygulanacak müeyyidenin bir kurala bağlandığı
görülmektedir5 1 0 •

509
lmparati 1 992, 44-45.
510
Imparati 1 992, 44 vd.
265
Güngör Karauğuz

Durum Tevrat'ta da -Hitit yasa koyucunun i lk cümlesin­


deki gibi- şöyle kanunlaştırılmıştır:
"Eğer adamlar kavga edip bir gebe kadına çarparlar ve
onun çocuğu düşerse ve bir zarar olmazsa kocasının kendi üze­
rine tayin edeceği gibi tazmin edecek ve hakimler vasıtasıyla
verecektir. Fakat zarar olursa, o zaman can yerine can, göz
yerine göz, diş yerine diş el yerine el, ayak yerine ayak, yanık
yerine yanık, yara yerine yara, bere yerine bere vereceksin51 1 . "

b- Adanı Yaralama
Hitit kanunlarının 8. maddesi erkek ya da kadın kölenin
biri tarafından d işinin kırılması ya da kör edilmesi durumunda
verilecek ceza belirlenmiştir. Tevrat'taki benzer kanun maddesi
Hitit yasasının bu fıkrası i le birebir uyum göstermektedir.

1 9. tak-ku İR-an na-as-ma GEME-an ku-is-ki da-su-wa­


ah-hi na-as-ma [(KAxUD-SU)] la-a-ki
20. [( l O)] GİN KÜ.BABBAR pa-a-i par-na-as-se-e-a Su­
wa-a-iz-zi

1 9. Eğer bir adam erkek kölesini ya da cariyesini kör


ederse ya da [(dişini)] kırarsa
20. on seqel gümüş verir. (Böylece yaptığı kötülüğü)
evinden kaldırır5 1 2 •

İlgili konu Tevrat'ta şöylece kanunlaştırılmıştır.

511
Çıkış: 2 1 :22-25.
512
Jmparati 1 992, 40-4 1 .
266
Ademin Çocuk/afi

"Eğer bir adam kölesinin gözüne yahut cariyesine vurur


ve onu sakat ederse, gözü yerine onu hür olarak salıverecektir.
Eğer kölesinin yahut cariyesinin dişini düşürürse, dişi yerine
onu hür olarak salıverecektir5 1 3 ."·

c- llırsızlık:

Hitit kanununun 57. ve 59. maddesi, sığır ve koyun ça­


lınmasını düzenlemiştir. Bu maddeler Tevrat'taki aynı konudaki
yasa maddesi ile birebir örtüşür. Hitit kanununun ilgili maddele­
rine göre bir öküze ve bir koyuna karşılık otuz adet verilirken
yasa koyucu cezayı yeniden düzenlemiş ve suçun cezası olarak
her bir öküze ve koyuna karşılık tazminatı onbeşe indirmiştir.
Suçun cezası Tevrat'ta ise daha az miktardadır.

26. tiık-ku GUD.MAH ku-is-ki ta-ia-az-zi


26. Eğer bir adam öküz çalarsa

3 5 . tiık-ku UDU.A.LUM ku-is-ki ta-ia-az-zi


3 5 Eğer bir adam koyun çalarsa51 4 •

Konu Tevrat'ta şöyle kanunlaşmıştır.


"Eğer bir adam öküz yahut koyun çalarsa ve onu boğaz­
lar yahut satarsa bir öküz yerine beş öküz ve bir koyun yerine
dört koyun ödeyecektir5 1 5 ."

513 Çıkış: 2 1 :26-27.


514 Imparati 1 992, 76-77.
515 Çıkış: 22: 1 .

267
Güngör Karauğuz

d- Hayvan/arın Başkasının Tarlasına Girmesi


Hitit yasasının 79. maddesi hayvanların başkalarının tar­
lasına girmesi üzerine nasıl bir ceza müeyyidesi uygulanacağını
belirlemiştir. Böyle bir eylemin olması durumunda, Hitit kanun
koyucu, sığırların . tarla sahibi tarafından akşama kadar boyun­
duruğa koşabileceği hükmünü getirmiştir.

6. [(tak-ku)] GUDili A A. SA-ni pa-a-an-zi BE-EL A. SA


v ' v •

[( u)]-e-mi-ia-zi
6. Eğer sığırlar tarlaya girer (ve) tarla sahibi (onları tarla­
sında otlar) bulursa516

Tevrat'ta ise aynı eylemin suçu aşağıdaki gibi takdir


edilmiştir. Dikkat edilecek olursa kanun paragraflarında uygu­
lanan kalıp, tüm Tevrat ve Hitit kanun maddelerinde ortaktır.
"Eğer bir adam bir tarlada yahut bir bağda otlanmak
üzere kendi hayvanını salıverir ve o başkasının tarlasında otlar­
sa kendi tarlasının en iyisinden ve bağının en iyisinden ödeye­
cektir5 1 1 ."

c- Kundaklama

Hitit kanunlarının 1 06. maddesi de başkasının tarlasının


ateşe verilmesi durumunda ne gibi ceza uygulanacağını düzen­
lemiştir.

22. [(tak-ku pa-ah-hur A-NA A. SA-su k)] u-is-ki pe-e­


da-i nu mi-ia-an-da-an

516
Imparati 1 992, 86-89.
517
Çıkış: 22: 5.
268
Ademin Çocukları

23. [(tar-na-a-i A.SA lu-uk-ki-iz-z)]i ku-is-sa-at lu-uk-k­


iz-zi
22. Eğer ateş (yakıp) biri, (başka)sının tarlasına (onu) sıç­
ratırsa ve (ateş, başak dolu ekin alanına)
23. yayılırsa, tarla (da) yanarsa, kim (ateşi) tutuşturmuş­
sas ı s

Hitit yasası, tazminat olarak yanan tarlayı yakana, buna


karşılık daha iyi bir tarlayı da tarlası yanana, yakan tarafından
ötettirmektedir. Tevrat aynı suçun cezası olarak genel bir ifade
kullanmaktadır.
"Eğer ateş çıkıp dikenlere varırsa ve demet yığınları ya­
hut ekin yahut tarla yanarsa ateşi tutuşturan mutlaka ödeyecek­
19
tirs . "

f- Hayvanlarla Cinsel İlişkiler


Hitit kanunlarının 1 87. 1 88. 1 99. ve 200. maddeleri hay­
vanlarla sapık ilişkileri düzenlemiştir. Bu maddelerde geçen
Hititçe hurkil- sözcüğü Tevrat'ta da ifadesini bulan ' rezalet'
kelimesine karşılık gelmektedir. Dolayısıyla Hitit kanunlarında­
ki bu kelime Tevrat'taki ilgili maddelerle birebir örtüşmektedir.

20. tiık-ku LV-is GVD-as kat-ta [wa-as-t]a-i hu-ur-ki-il


a-ki-as
20. Eğer bir adam sığırla gü[nah iş]lerse rezalettir, o öl­
sün.

5 1 8 Imparati 1 992, 1 22- 1 23 .


5 19 Çıkış: 22:6.
269
Güngör Karauğuz

23 . ta[(k-k)]u [(LÜ)-is (UDU-as kat-ta) wa-as-t]a-i hu­


ur-ki-il a-ki-as
23 . E[(ğe)]r bir [(adam koyunla) günah iş]lerse rezalettir,
o ölsün.
1 6. tak-ku SAH UR.ZİR-as kat-ta ku-is-ki wa-as-ta-i a­
ki-as
1 6. Eğer domuz (ve) köpekle biri suç işlerse o ölsün.
23 .tak-ku Lir-as ANSE .KUR.RA-i na-as-ma
S İ
AN E.G R.NUN.NA kat-ta
24. wa-as-ta-i U-UL ha-ra-tar
23 . Eğer bir adam at ya da katırla
24. suç işlerse ceza gerektiren bir durum değildir520 •

Tevrat'ta i lgili kanun maddeleri ise aşağıdaki gibidir.


"Hayvanla her yatan mutlaka öldürülecektir52 1 ."
"Hiçbir hayvanla kendini murdar etmek için yatmayacak­
sın ve bir kadın hayvanla yatmak için onun önünde durmaya­
caktır, rezalettir522 ."
"Bir hayvanla yatan adam mutlaka öldürülecektir, hay­
vanı da öldüreceksiniz523 ."
"Bir kadın bir hayvana yaklaşmak üzere onun yanına gi­
derse kadını ve hayvanı öldüreceksin, mutlaka öldürülecekler ve
kanları kendi üzerinde olacaktır524 ."
"Herhangi bir hayvanla yatan lanetli olsun525 ."

;ıo
Jmparati 1 992, 1 72- 1 85.
52 1 Çıkış: 22: 1 9.
522
Leviler: 1 8:23.
523 Leviler: 20: 1 5 .
524
Leviler: 20: 1 6.
270
Ademin Çocuk/an

Yakın Akrabalarla Cinsel İlşkiler


Hitit kanunun 1 89. maddesi yakın akrabalar arası ensest
ilişkileri düzenlemiştir. Aynı eylemler Tevrat tarafından da suç
sayılmıştır.

26. [(tak-ku LU-i]s a-pe-e-e[(l-pat)] an-na-fa-as kat-ta


wa-as-ta-i
27. hu-u-u[r-k]i-il tak-ku L[(U)-iS] DUMU.MUNUS-as
kat-ta wa-as-ta-i
28. hu[-u-u]r-ki-il tak-ku LU[-iS] IBILA-as kat-ta wa-as-
ta-i hu�u-ur-ki-il
26. [(Eğer bir adam öz annesi ile günah işlerse,
27. rezalettir. Eğer bir adam kızı ile günah işlerse,
28. rezalettir. Eğer bir adam oğluyla günah işlerse, reza­
lettir.
49. tak-ku LV-as MA-HAR DAM SE S-SU fo-es-ki-iz-zi
SE S-SU-ma
50 hu-u-is-wa-an-za hu-ur-ki-il
49 Eğer bir adam erkek kardeşinin karısı ile yatarsa ve
:
erkek kardeşi
50. hayatta ise rezalettir526 •

B u başlık altındaki düzenlemeler ' Leviler ve 'Tesniye'


bölümlerinde Tevrat'a yer alır.
"Babasınm karısı ile yatan babasının çıplaklığını açmış­
tır, ikisi de mutlaka öldürülecektir527 ."

525
Tesniye: 27:2 1 .
526
lmparati 1 992, 1 74- 1 7 5.
27 1
Güngör Karauğuz

"Babasının karısı ile yatan lanetli olsun528 . "


"Babasının kızı ya da anasının kızı olan kızkardeşi ile ya­
tan lanetli olsun529 ."
"Kadınla yatar gibi erkekle yatmayacaksın53 0 ."
"Bir adam kardeşinin karısını allrsa, murdardır, kardeşi­
nin çıplaklığım açmıştır, çocuksuz olacaklardır53 1 ."

İlginç olan nokta belki de şurası .


B u konu İ.Ö. 8 . yüzyılda d a s u ç sayıl ıyordu, eski Yunan
ve eski Anadolu dünyasında:

"Dilenciye, konuğa kötü davranmak suçtur.


Bir kardeşinin yatağına girip gizli gizli
Karısıyla oynaşanın iğrençtir suçu.
Yetimlerin hakkını.yiyenin de öyle;
Yaşlı bir babaya saldıran, dil uzatanında532. "

B u dönemin diğer ilgi çeken kanunları ya d a özlü sözleri


de belki şöyle sıralanabilir, Hesiodos'un ağzıyla:

"Seni seveni çağır sofrana, sevmeyeni değil.


Çağırdığm daha çok komşuların olsun.
Komşunun kötüsü beliidır, iyisi bir hazine.
Komşudan ödünç aldığmı tanesi tanesine say,
Tastamam da geri ver, mümkünse fazlasıyla.
Seni seveni sev, sana gelene git;

5 2 1 Leviler: 2 1 : 1 1 .
528 Tesniye: 27:20.
5 29 Tesniye: 27:22.
53 0 Leviler: 1 8 :22.
53 1 Leviler: 20:21 .
53 2 Hesiodos, İ şler ve Günler 326-33 1 .
272
Ademin Çocuk/an

Sende olanla yetindin mi işin yolundadır,


Sende olmayanı özlemeye başladın mı için için.
Kardeşinle bir anlaşma yaparken bile,
Şakaya vurup bir tanık çağır yanına533•
Güzel konuşayım derken yalan söyleme.
Kendini tutan dil bir hazinedir insan için."

Diğer Konular
g- Baş Örtüsü
Orta Asur döneminde (İ.Ö. 1 400- 1 050) yürürlükte olan
bir kanun maddesi kadının örtünmesine o dönem için ne kadar
önem verildiğini göstermesi açısından önemlidir:
"İster evli kadınlar, ister dul kadınlar veya Asurlu kadın­
lar olsun sokağa çıkarken başlarını açmamış olacaklardır, bir
şal ya da bir giysi veya gulinu ile örtülü olmalrdır; (evin içinde)
örtünmeyecekler, yalnız olarak sokağa gittiklerinde örtünecek­
/erdir. "
Kanun maddesinin ilerleyen satırlarında da, sahibi ile so­
kağa çıkan (evlenmiş) cariyenin ve kocaya varmışların da örtülü
olacağı, ancak evlenmemiş genç kızların ise başlarını örtme
sorumluluğunun olmadığı vurgulanır.
Fakat fahişe hiçbir şekilde başını örtmemelidir. Eğer ba­
şını örter ve anlaşılırsa, ona elli sopa vurulup başına zift dökü­
leceği vurgulanır. Aynı şekilde örtünen fahişeyi biri görür ve
haber vermezse de elli sopa vurularak cezalandırılmaktadır.
Ancak birinin bu durumu ihbar etmesi durumunda, ihbarcı,
fahişenin elbisesini alıp bir ay süreyle kralın' haberciliğini yap­
makla ödüllendirilmektedir.

533 Hesiodos, İ şler ve Günler 343-344, 349-350, 353, 366-367, 3 7 1 -372, 709, 7 1 9.
273
Güngör Karauğuz

Kadın esireler de hiçbir şekilde başlarını örtmeyeceği hu­


susu kurala bağlanmıştır ve böyle bir eylemi yapan veya ihbar
edenin cezası ve mükafatı fahişeye uygulanan gibidir. Ancak
biri cariyesini örterek onu karısı yapmak isterse beş ya da altı
arkadaşını buna şahit yapmalıdır534 •
Tevrat da örtünmeyi desteklemekte535 ve İncillerde de şu
cümleler okunuyor: "Kadın başını örtmeyecekse, saçlarını da
kessin! Madem kadının saçlarını kesmesi ya da traş etmesi say­
gınlıgını hiçe indiriyor, başını örtmesi zorunludur53 6. "
Kur'an, kadının başını örtmesi noktasında Hz. Muham­
med' e hitapla şu mesaj ı ulaştırıyor: "Ey Peygamber, eşlerine,
kızlarına ve inananların kadınlarına söyle: (Bir ihtiyaç için
dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine salsınlar (vücutları­
nı örtsünler); onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan
budur. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir53 1 ."
"İnanan kadınlara da söyle: ."Bazı bakışlarını kıssınlar,
ırzlarını korusunlar. Süslerini göstermesinler. Ancak kendili­
ğinden görünenler hariç. Başörtülerini yakalarının üzerine
koy(up boyuna/arını ört)sünler. Süslerini kimseye göstermesin­
ler. Yalnız kocalarına, yahut babalarına, yahut kocalarının
babalarına, yahut oğullarına, yahut kocalarının oğullarına,
yahut kardeşlerine, yahut kardeşlerinin oğullarına, yahut
kızkardeşlerinin oğullarına, yahut kadınlarına, yahut ellerinin
altında bulunan (köle)lerine, yahut kadına ihtiyacı bulunmayan
erkek tiibi'lerine, yahut henüz kadınların mahrem yerlerini an­
lamayan çocuklara gösterebilir. Gizledikleri süslerin bilinmesi

534 Tosun-Yalvaç 1 975, 252-253.


5 3 5 Tesniye: 22: 1 2.
536 Korintoslulara I. Mektup: 1 1 :6-7, 1 3- 1 6 .
537 Ahziib: 59.
274
Ademin Çocuk/art

için ayaklarını (yere) vurmasınlar. Ey mü'minler, topluca Allah­


'a tevbe edin kifelaha eresiniz53 8 ."

h- Cüniipliik
Tevrat'ta Musa, Harun'a: 'Eğer bir adam kendisinden
meni çıkarsa, o zaman bütün bedenini suda yıkayacak539 ' diyor­
du. Eskiçağ Anadolu' sunda Hititler dünyasında da ci.inüp do­
laşmak büyük suçlar içinde sayılıyordu:

68. ma-a-an-na-za MUNUS-i ku-is GAM-an se-es-zi


69. nu-kan ma-ah-ha-an DINGIRM Es_as fo-[(a)]k-la-in
as-fo-nu-zi DINGIRLI M_ni
a-da-an-na
70. a-ku-wa-an-na pa-a-i na-as [l]T-TI MUNUS rı QA­
TAM-MA
7 1 . na[m]-ma MUNU[S]-i [GAM-an S]e-[e]s-[d]u na-as­
ta ku-it-ma-<an> 0UTU-us fo-ra-a
'./()
72 . nu-za [h]u-u[d]a-a-a[k] wa-ar-[ap-d] u'

68. Eğer biri kadının(la) yatarsa,


69. tanrılara dini vazifesini nasıl düzenler (ve) tanrılara
yeme ve
70. içme (sunularını) nasıl verirse kadınla da aynı şekilde
(gitsin)
7 1 . kadınla yatsın. Ama güneş doğ(ar doğmaz)
72 hemen yıkansın.

m
Nur: 3 1 .
539 Leviler: 1 5 : 1 6 .
54° KUB XIII 4 I J 1
275
Güngör Karauğuz

İlerleyen satırlarda da yıkanmayı ihmal eder ya da kült


görevlilerine durumu bildirmeyip yıkanmadan tanrıların kurban
ekmeğini ve içkisini sunarsa, durum da anlaşılırsa bu kişi ölüm
cezasıyla tehdit edilmiştir54 1 •
Kur'an'da böyle bir eylemi hoş karşılamamıştır: "Eğer
cünüp iseniz tam temizlenin. Hasta yahut yolcu iseniz yahut
biriniz tuvaletten gelmişse ya da kadınlara dokunmuş ve su
bulamamışsanız toprağa teyemmüm edin542 ."
Görüldüğü gibi Tevrat metinlerinin Hitit metinleri ile bi­
rebir örtüştüğü noktalar oldukça fazladır. Bilindiği üzere ' İbra­
niler', ' İsrail oğulları', 'Yahudiler' ve 'Museviler' olarak adlan­
dırılan halkın dini literatürü birkaç yüz yıla yayılan bir derle­
menin sonucu olarak İ .Ö. 950 yıllarında yazılmış Yahvist me­
tinler, İ.Ö. 8. yüzyılda yazılmış Elohist metinler ve i.Ö.
400' 1erde yazılmış Ruban metinlerden oluşmuştur.
Bu arada şunu da hemen not etmeliyiz, 'Yahudi' terimi
İ.Ö. 6. yüzyılda Yudea halkının bakiyeleri için ilk kez kul lanıl­
mıştır. Şüphesiz bu derlemelerin bunda büyük bir payı olduğu
anlaşılmaktadır. Hatta Kitab-ı Mukaddes' e yukarıdaki Hitit
kanun maddelerinden ayrı olarak diğer edebi türler; Ken'an,
Hurri ve Akad edebiyatından geçmiş olmalıdır. Çünkü Akadça
İ.Ö. 2 . binde u luslararası bir dildir ve özellikle Filistin ve çevre­
sinde önemli oranda konuşulmaktaydı.
Bilindiği üzere İsrail krallığı İ.Ö. 922 yılında kral Süley­
man ' ın ölümüyle Samiriye'de İsrail krallığı ve Yeruşalim (Ku­
düs)'de Yahuda krallığı olmak üzere ikiye bölünmüştür. İ.Ö.
722'de İsrail krallığı Asurlular tarafından ele geçirilince Yahu­
diler, Ninive'ye sürgün edilmiş; Yeruşalim Krallığı da İ.Ö.
5 87'de Babil kralı Nebukadnezzar tarafından ele geçirildiğinde·

;41 KUB III 73-83.


542 Maide: 6; ayrıca bkz A l-i İ mran: 43.

276
Ademin Çocuk/an

halk, Babil'e sürgün edilmiştir. Yakındoğu, Perslerin eline ge­


çince de Pers kralı Kyros İ.Ö. 5 3 8 ' de sürgünlerin Filistin'e
dönmesine izin vermiştir. Romalılar İ.S. 70'de Filistin' i ele
geçirip Yahudilerin siyasi özgürlüklerine son verince halk, Ro­
ma'nın çeşitli bölgelerine sürgüne gönderilmiştir.

111- Tevrat ve Kur'iin 'da Musa


Tevrat, Musa'nın hayatını detaylı anlatmakla ve soy kü­
tüğünü teferruatıyla vermesine karşılık, Kur'an'da Musa olduk­
ça hacimli bir şekilde anlatılır ama Musa'nın soy kütüğü veril­
mez. Kur'an dışı İslami kaynaklarda Musa'nın soy kütüğüne
rastlanır543 •
Kur'an'da, Musa, kendini Rab ilan eden Firavun'un ve
yandaşlarının islahı ile kavmini kurtarmak için gönderilmesine
karşın Tevrat'ta, İsrail oğullarını dünyaya hakim kılacak bir bir
millet olması amacıyla görevlendirilmiştir.
Kur'an'a göre Musa'yı nehirde bulanlar Firavun ile
adamlarıdır ve onun öldürülmemesini isteyen de Firavun 'un
karısıdır. Firavunun karısının adının Asiye olduğu Kur'an dışı
İslami kaynaklarda rastlanır544 • Tevrat'ta ise çocuğu bulup öldü­
rülmemesini isteyen Firavun'un kızıdır.
Kur'an'da sihirbazlar Musa'ya iman eder ama Tevrat'ta
bu olay geçmez.
Musa cinayet işleyip Mısır'dan kaçınca, Kur'an' a göre
Medyen'e, Tevrat'a göre Midyan'a gelir. Musa, yaptığı bu öl­
dürme olayından dolayı pişmandır ama Tevrat'ta böyle bir piş­
manlığa rastlanmaz. Medyen'de, Musa'nın yardım ettiği kızla­
rın sayısı Kur'an'a göre iki, Tevrat' a göre yedidir. Medyen' de

543 Sa' lebi'den aktarım için bkz. Harıııan 2006, 2007 vd.
544 Sa'lebi'den aktarım için bkz. Hannan 2006, 207 vd.
277
Güngör Karauğuz

evlenir, Tevrat'ta Midyan kahini Yetro'nun kızı iledir bu evli­


lik. Kur' an'da isim yoktur ama bu evlilik karşılığı Musa, on
yıllık bir hizmet antlaşması yapar.
Tevrat'ta Musa'ya, Horeb dağında; Kur'an'a göre de Tur
dağının Tuva vadisinde peygamberlik verilir. Kur'an'da Musa,
geceleyin dağda ateş görüp ondan bir kor parçası almak veya
yol sormak için dağa çıkmıştır ama Tevrat'ta bu olay gündüz
gerçekleşmiştir. Bu dağ üzerinde Kur'an'da iki mucize Mfısa'ya
verilmişken Tevrat'ta bu iki mucizeye ' nehir suyunun karaya
dökülünce kan olacağı' eklenir. Musa, bu dağda Allah' la konuş­
tuğu sırada üzerinde yünden şalvar, cübbe, kisa, küçük bir ser­
puş; ayağında da ölü eşek derisinden bir ayakkabı vardır İbnu
Mes'ud'tan nakledilen bir hadise göre54 5 •
Musa, Firavun önünde gösterdiği asa mucizesinde,
Kur'an'a göre, bizzat kendi asasını atmışken Tevrat'ta, bu göre­
vi Harun üstlenmiştir. Ayrıca sadece Kur'an'da, Firavunun
vezirinin Haman olduğu kaydedilmiştir. Tevrat'ta Mısır halkına
gelen mucize sayısı on, Kur'an ve hadislere546 göre dokuzdur.
Tevrat ve Kur'an, Mısır' dan İsrail oğullarının çıkış vakti­
ni gece olarak ifade eder.
Tevrat ve Kur'an, Mısır'dan çıkan İsrail oğullarının peşi­
ne düşen Firavun'un denizde boğulduğunu anlatır. Ancak
Kur'an bir ibret olması açısından Firavun'un cesedinin buluna­
cağına d ikkat çeker.
Her iki kitaba göre, Firavun'un ölümünden sonra İsrail
oğulları çölde yaşamaya başlar.

545 Kütüb-i Sitte, c. 1 5. 89.


546 Kütüb-i Sitte, c. 1 2, 346-347.
278
Ademin Çocuklar1

Musa, Tur Dağı'na çağrılınca; kavmi de buzağı şeklinde


bir puta tapmaya başlar. Kur'an bu buzağının Samiri, Tevrat ise
Harun tarafından yapıldığını söyler.
Tevrat'ta Musa, Allah'ı arkasından görmüş ama
Kur'an'da Allah' ın bir dağa tecelli etmesi üzerine dağ parça­
lanmıştır ve dolayısıyla Müsa, Allah ' ı görememiştir.
Kur'ana göre, Samiri'nin ve diğerlerinin cezalandırılma­
sından sonra, Musa yetmiş adamla Tur'a gelir ve bu kişilerin
Allah' ı görmek istemeleri üzerine bir yıldırım düşmesiyle öl­
müşlerdir. Tevrat'ta Tur'a çağrılan sadece Musa' dır.
Kur'an'da, İsrail oğullarından birinin öldürülmesi üzerine
katilin kim olduğunu öğrenebilmeleri için kesilmesi istenen
sığır hadisesi, Tevrat'ta hiç boyunduruğa koşulmamış kızıl bir
ineğin ordugahın dışında sadece kurban edilmesi olayı Sayılar:
1 9 . bapta anlatılmakta olup detay verilmemektedir.
Musa'nın bilge bir kiŞiyle yaptığı yolculuk sadece
Kur'an'da ve hadiste547 anlatılır. Hadis'te geçtiği şekliyle bu
kişi H ızır'dır.
Kur'an'da Harun, Musa'nın kardeşidir ve Firavun'a
· onunla birlikte gönderilmiştir. Tevrat'taki Harun, Musa'nın
yardımcısı ve bir kahindir.
Kur'an'da Musa, Hz. Muhammed' i haber vermiştir. Tev­
rat'ta da ümmi resulün geleceği kayıtlıdır54 8 •
Musa'ya kitap, suhuf ve elvah verilmiştir549 •

541 Kütüb-i Sitte, c .4, 72-78.


54K A'riif: l 56-157.
Bakara: 53; Enbiya: 48; Necm: 37; A J a : 19.
549
'

279
Güngör Karauğuz

a- Tevrat'a Göre M u sa

Çıkış

Musa'nın İkinci Kitabı

Bap: 1 Bap: 2 Bap: 3 Bap: 4

Yusuf i l e tüm Levi evinden Musa kayınba- Musa: ' fakat


kardeşleri ve bir adam gider basının sürüsünü bana inanmaya-
tüm o nesi l ve bir Levi kızı gütmektedir. caklar'deyince;
ö l müştür. An- alır. Kadın gebe Sürüyü çöle Rab. Musa'ya:
cak İsrail oğul- kalıp bir erkek getirir ve Al- ' E l indeki nedir?
lan Mısır' da çocuk doğurur lah ' ı n dağı der. O da: 'Değ-
türeyip çoğal- ve onu üç ay Horeb'e gelir. nek' diye cevap
mış ve Mısır gizler. Onun için Rabbin meleği verir. Bunun
onlarla do lmuş- sazdan bir sepet bir çalı ortasında üzerine Rab,
tur. alır, harç ve ateş alevi şeklin- 'Onu yere at'
Mısır'da ziftle sıvar ve de ona görünür. deyince o da atar
Yusuf 'u tanı- içine çocuğu Musa bu olayı ve değnek, yılan
mayan ve onu koyarak ırmak görmek için olur. Musa onun
unutmuş bir kenarında sazl ı- gittiğinde Rab önünden kaçar.
kral çıkar ve ğın içine bırakır. ona çalının orta- Rab, yılanın
der: ' İsrail Bebeğin sından: 'M usa! kuyruğundan tut
oğullarına karşı kızkardeşi uzak- İşte ben ! Buraya diye emred ince o
akıl l ıca davra- tan ona ne ola- yaklaşma, çarık- da tutar ve tekrar
nalım yoksa cağını anlamak larını çıkar. değnek olur.
çoğalıp bir için onu seyret- Çünkü üzerinde
Bu kez Rab,
savaş esnasında mektedir. Fira- durduğun yer
ona: ' E l i n i koy-
düşmanla b i r vunun k ı z ı yı- mukaddes top-
nuna koy' deyin-
olup bizimle kanmak için raktır. Gerçekten
ce de eli kar gibi
savaşab ilirler. ' nehre girer ve Mısır' da olan
cüzzamlı olur.
sazlıklar arasın- kavminin sıkıntı-
Böylece ' E l i n i yine koy-
daki sepeti gö- !arını gördüm.
onlara eziyet nuna koy' deyin-
rür. Sepeti açar Onları Mısırlıla-
etmeye ve ce de tekrar e l i
ve çocuk ağla- rın elinden kur-
onları tarlalar- kendi teni gibi
maktadır ve ona tarınak ve o
da, harçta, olur.
acıyıp: ' B u d iyardan geniş
kerpiçte her

280
Ademin Çocuk/art
türlü ağır işte İbranilerin ço- bir diyara süt ve Rab. yine sana
çalıştırmaya cuklarından bal akan diyara inanmazlarsa o
başlar. Hatta biridir' der. Ken'anlı, Hitti, zaman ırmağın.
ebelerine de: Mfısa'nın Amori, Perizzi, suyundan alıp
onların kadınla- kızkardeşi Fira- Hivi ve karaya dök ve o
rını doğurma vun'un kızına: Yebusilerin su kan olacaktır,
iskemlesinde 'Senin için yerine çıkarmak der.
gördüğünüz İbrani kadınlar- için indim. Şimdi Ancak Musa,
zaman bir erkek dan emzikli bir gel ve benim Rab'e: 'ben söz
çocuk doğur- kadın çağırayım kavmimi Mı- adamı değilim,
duklarında mı?' der. Bunun sır'dan çıkarmak ağzı ve dili ağır
çocuğu öldürü- üzerine olumlu için seni Firavu- bir adamım' der.
nüz. Eğer kız cevap alan kız, na göndereyim' Bu sözlerinden
çocuğu doğu- hemen koşup dersso. dolayı Rab, Mu-
rursa da onu çocuğun anasını Sonra da Rab, sa'ya öfkelenip:
öldürmeyin diye çağırır. Firavu- Musa'ya şunları 'Kardeşin Levili
emir verir. nun kızı ona söyler: 'Sen ve Harun'u bilirim
Firavun bütün 'benim için İsrail ihtiyarları ki o iyi söyler.
kavmine de: emzir senin Mısır kralına Ben senin ağzın
'doğan her ücretini veririm' gideceksiniz. ve onun ağzı ile
erkek çocuğu der. Böylece G ittiğinizde eli beraber olaca-
ırmağa atın ve Mfısa annesinin boş gitmeyecek- ğım' der.
her kızı sağ yanında büyür. siniz. Her kadın Musa kayınba-
bırakın' diye komşusundan ve
Mfısa büyü- bası ile vedalaşıp
emirler yağdırır. evinde olan
yünce İbranilerin Mısır'a gitmek
çektiği eziyetlere misafirinden için yola çıka-
şahit olur. Bir gümüş, altın ve cakken Rab:
Mısırlının bir esvap gibi şeyler 'Mısır'a dön,
İbraniye vurdu- isteyecek; kızla- çünkü senin
ğunu görür. rınızı ve oğulla- canını arayan
Buna dayanama- rınızı onlarla adamların hepsi
yarak Mısırlıya süsleyip Mısırlı- öldü. Bütün
vurup onu kum- !arı soyacaksınız' harikaları Firavu-
da gizler. Ertesi nun önünde
gün de iki İbrani yapmaya dikkat
birbiri ile kavga et. Ben onun
eder. Mfısa, yüreğini sertleşti-

28 1
Güngör Karauğuz

kötülük edene: receğim ve kavmi


'Niçin arkadaşı- salıvermeyecek'
na vuruyorsun?' der.
der. Bunun Rab, Harun'a
üzerine o genç: çöle gitmek için
'Seni üzerimize emir verdiğinde
kim hakim koy- Harun, Allah'ın
du, Mısırlıyı dağında MOsa'yı
öldürdüğün gibi karşılar. Musa'da
beni de mi öldü- Rabbin emirlerini
receksin?' der. önce Harun'a
Musa olayın sonra da kavmine
herkesce bilindi- bildirir.
ğini anlayınca
korkar ve Mı-
sır' dan kaçarak
Midyan diyarına
gider.
Musa, burada
bir kuyunun
başında otur-
maktadır. Bu
arada Midyan
kahininin yedi
kızı da sürülerini
suvarmak için
kuyunun başında
tekneleri su ile
doldurmaktadır-
tar. Ancak bu
sırada çobanlar
gelir ve onları
kovar ama Musa
onlara yardım
eder ve kızlar
işlerini bitirip
evlerine erken

282
Ademin Çocuk/art

döner. Babaları-
na bu olayı
anlattıklarında o
da: 'Bu adamı
niçin bıraktınız?
Onu çağırın da
ekmek yesin'
der. Musa gider
ve sonra kızı
Tsippora'yı
Mftsa'ya verir.
Mftsa'nın bu
kızdan Gerşom
adında bir oğlu
olur.
Bu arada Mısır
kralı ölmüştür.
Ama İbraniler
kölelik sebebiye
hiilii Mısır' da
eziyet görmekte-
<lir. Ve Allah
onların iniltileri-
ni işitmektedir.
Bap: S Bap: 6 Bap: 7 Bap: 8

Mftsa ile Rab da, Mft- Rab, Mftsa'ya: Rab, Mftsa'ya:


Harun Firavuna sa'ya: 'Firavuna 'Seni Firavuna 'Firavunun yanı-
gidip: ' İsrail'in yapacağımı Allah gibi yaptım na gir ve de ki
Allah'ı kavmi- şimdi görecek- ve kardeşin eğer sen kavmimi
mi salıver diyor, sin. İbriihim'e, Harun senin salı vermezsen
dediğinde Fira- İshak'a ve peygamberin bütün sınırlarını
vun: ' Yehova Ya'kftb'a kadir � olacak. Sana kurbağalarla
kimdir? olan Allah ola- emrettiğim bütün vuracağım' de-
Yehova'yı rak göründüm şeyleri sen Fira- mesini ister,

550 Buraya kadar anlatılan olayları karşılaştırmak için bkz. Habercilerin İşleri: 7:
1 7-43.
283
Güngör Karauğuz
tanımam ve fakat onlara vuna söyleyecek- Musa ve Harun'a:
İsrail ' i de salı- Yehova ismimle sin ve Harun da 'değneğini ırmak-
vermem' der. malum olmadım' söylecek. Firavun lar, kanallar,
Üstelik Fira- der. kendiniz için bir havuzlar üzerine
vun Musa ve Bu arada İsrail harika gösterin uzat ve Mısır
Harun' dan bu oğulları ağır dediği zaman diyarı üzerinde
sözleri duyunca esirlik sebebiyle Harun'a kendi kurbağalar çıkart'
İsrail oğulları- Musa'yı dinle- değneğini ver o der.
nın işlerini memektedir. da Firavunun Kentin her yeri
ağırlaştırır ve önüne atsın ve kurbağalarla
İlerleyen satır-
'yalan sözleri yılan olsun' der. dolar, Firavun,
tarda 'atalar
dinlemesinler evinin reisleri- Firavunun Musa ve Harun'u
diye' onları nin' adları ve- önünde denildiği yanına çağırıp
daha da ağır rilmektedir. gibi yapılır ve kavmini salıvere-
işlerde çalıştırır. Firavunun önün- ceğini taahhüt
Rab, Musa'ya:
Sonuç ta de değnek, yılan eder ama sözünde
' Sana söyledi-
Musa Rabbe: olunca da Fira- durmaz.
ğim her şeyi
'Niçin bu kav- vunun hikmetli Bu kez Rab,
Firavuna söyle
me kötü mua- adamlarını ve Musa'ya:
deyince Musa
mele ettin, niçin afsuncularını 'Değneyini uzat
da: 'Dudaklarım
beni görmedin çağırır. Onların ve yerin tozuna
sünnetsiz, Fira-
ve kavmimi asla attıkları da yılan vur ki bütün
vun beni nasıl
kurtarmadın?' olunca Musa'nın Mısır diyarında
işitecek' der.
der. değneği onları tatarcık olsun'
yutar. der. Öyle de olur.
Ancak bunları Bütün sihirbazlar
gören Firavunun tatarcıkları kov-
yüreği katılaşır mak için bildikle-
ve onları dinle- rini sergiler ama
mez. Bu olaylar nafiledir ve sihir-
olduğunda Musa bazlar Firavun'a
seksen, Harun da der: 'Bu Allah'ın
seksen üç yaşın- parmağıdır. '
dadır. Rab, bu kez
Rab, Musa'ya Musa'ya: ' Bu
Firavunun kav- sabah erken kalk
mini salıvermek ve Firavunun
istemediğini önünde durarak

284
Ademin Çocukları
ancak sabah kavmimi salıver,
olunca ona git- eğer salıvermez-
mesini ve değne- sen senin ve
ğiyle dokunduğu kavminin evinin
her su kaynağının içi at sinekleriyle
kana dönüşeceği- dolacak ama
ni söyler. . Goşen diyarında
Musa ile Harun at sinekleri olma-
Firavuna gidip yacak' demesini
Firavunun ve ister. Musa'nın
kullarının önünde dediği gibi olur
bu olayı gerçek- ve Mısır diyarı at
leştirirler. Bunun sinekleriyle dolar.
sonucunda ır- Firavun, Mu-
makta olan balık- sa'nın kavmini
lar ölür ve ırmak salıvereceğini
kokar. Mısırlı lar yine taahhüt
ırmaktan su etmesine karşın
içemez. Bütün yerine getirmez
Mısır diyarında ve yüreği katıla-
artık kan vardır. şır.
Bu olaydan
yedi gün sonra da
Bap: 9 Bap: 10 Bap: 1 1 Bap: 12

Ve Rab, Mu- Bu kez Musa Rab, Musa'ya: Her bir İsrail


sa'ya bu kez de yine Rabbin 'Mısır'ın üzerine oğlu kendisine bir
Firavun, emriyle Firavuna bir bela daha yaşında bir kuzu
Ya'kub oğulla- gider ve eğer getireceğim ya da keçi alıp
rını salıvermez- kavmi salıver- Firavun ondan onu kesip kanını
se Mısırlıların mezse bu kez de sonra sizi bura- evlerinin iki kapı
hayvanları çekirge belasına dan salıverecek- süvesi üzerine ve
üzerine büyük tutulacağını tir' der. üst eşiği üzere
bir kırgın/salgın söyler. Bu musi- Böylece Rab, sürmesi gerekti-
hastalık gelece- bet de tüm Mısır Mısır üzerinde ğini Rab, Mu-
ğini ama İsrail diyarını kaplar. Firavunun ilkin- sa'ya ve Harun 'a
oğullarının Firavun yine den, Mısır diya- bildirir. Böyle
hayvanlarının Musa ve Ha- yapılmakla
285
Güngör Karauğuz

hiç birinin run 'u çağırtarak rındaki bütün ilk Rab'in yapacak-
ölmeyeceğini onlara: 'bu doğanlar ve !arından İsrail
Firavuna anlat- kerelik suçumu hayvanların oğulları etkilen-
masını söyler. bağışla. Bu bütün ilklerinin meyecektir.
Ertesi gün ölümü kaldırma- öleceğini sözleri- Ancak Mısır
Mısırlıların sı için Rabbinize ne ekler. halkının insanın-
hayvanları yalvarın' der ve Rab, Mfısa'ya: dan hayvanına
ölmesine karşı- bu bela da Mı- ' Mısır diyarında kadar bütün ilk
!ık Firavunun sır'ın üzerinden harikalarım doğanları ölecek-
yüreği yine kaldırılır ama çoğalsın diye tir.
katıdır ve kavmi Firavunun kalbi Firavun sizi Gece yarısı,
salıvermez. yine katıdır ve dinlemeyecektir' Firavunun ilkin-
İsrail oğullarını der. Nitekim den zindanda
Bu kez Rab,
salıvermez. böyle olur. Rab, olan ilk esirin
Mfısa ile Ha-
run'a: 'Yanınıza Rab, Mısır Firavunun yüre- ilkine kadar Mısır
avuç dolusu diyarını bu kez ğini katılaştırır ve diyarındaki bütün
ocak külü alın de üç gün bo- Firavun İsrail ilk doğanlar ölür.
ve Firavunun yunca koyu oğullarını yine Mısır' da büyük
gözü önünde karanlık içine salıvermez. bir feryat vardır,
göğe doğru gömer ve hiç çünkü içinde ölü
saçın. Bütün kimse yerinden olmayan ev
Mısır diyarı kalkamaz hem yoktur.
üzerinde ince de hiç kimse Firavun, Mfısa
bir toz olacak birbirini göre- ile Harun'u çağı-
ve bütün Mısır mez. Yalnızca rıp: 'Kavmimin
diyarında insan İsrail oğullarına içinden çıkın,
ve hayvanlarda aydınlık vardır. koyunlarınızı ve
çıban oluşacak' Firavun yine sığırlarınızı da
der. Mfısa ve Mfısa'yı çağırıp alıp gidin' der.
Harun denildiği 'yalnız koyunla- İsrail oğulları
gibi yaparlar ve rınız ve sığırları- çocuklar hariç altı
hem insanlarda nız kalsın ev yüz bin kadar
hem de hayvan- halkınız sizinle yaya erkekler
!arda irin çıka- beraber gitsin' olarak Mısır' dan
ran çıban olu- der. Ama Mfısa: ayrılmaya başlar.
şur. Sihirbazlar 'Hayvanlarımız Böylece İsrail
buna bir çare da bizimle bera- oğulları Mısır' da
bulamaz ama her gidecekler, toplam dört yüz
bir tırnak bile
286
Ademin Çocuklar1
Firavun yine bırakılmayacak' otuz yıl oturmuş-
yüreğini katılaş- diye karşılık tur.
tırır. verince, Firavun:
Bu kez de 'Başımdan git,
Rab, Musa'ya bir daha yüzümü
yine Firavuna görme. Çünkü
gitmesini ve yüzümü gördü-
'Mısır' da onun ğünde öleceksin'
gibisi görülme- diye karşılık
miş bir dolu verir. Ve Musa
yağdıracağını da: 'İyi söyledin,
bildirmesini artık bir daha
ister. Mısır senin yüzünü
diyarı üzerinde görmiyeceğim'
çok ağır ve der.
ateşe karışmış
bir dolu yağar.
Mısır diyarında
insandan hay-
vana bütün
kırda olan her
şeyi vurur.
Ancak İsrail
oğullarının
bulunduğu
Goşen diyarına
dolu yağmaz.
Firavun Musa
ile Harun'u
çağırıp: 'bu
defa suç işle-
dim, Rab adil-
dir, ben ve
kavmim kötü-
yüz. Rabbe
yalvarın bu
gökgürlemesi
ve dolu artık

287
Güngör Karauğuz

yeter' demesine
karşılık dolunun
durduğunu
görünce kalbi
yeniden katıla-
şır ve İsrail
oğullarını salı-
vermez.
Bap: 1 3 Bap: 1 4 Bap: 15 Bap: 1 6

Firavun İsrail Bu arada Fira- Bu zaferin İsrail oğulları


oğullarını salı- vun: 'Ne yaptık ardından Musa Mısır'dan çıktık-
verdiği zaman da İsrail oğulla- ve kavmi Rab ları ikinci ayın on
Allah onları rını bize kulluk için uzun bir ilahi beşinci günü
Filistiler diyarı- etmek yerine okurlar. Elim ile Sina
nın yolunda onları salıverdik' Musa kavmini arasında bulunan
değil de Kızıl- diyerek altı yüz Şur çölüne gö- Sin çölüne varır.
deniz çölünden seçme savaş türmüştür ve İsrail oğulları
dolaştırır. arabasını hazır- çölde üç gündür Musa ile Ha-
Musa, Yu- (attırıp Musa'nın yürüyorlardır ve run'a: 'Keşke
sufun kemikle- kavminin peşine su da bulamamış- Mısır diyarında et
rini de kendisi. düşer. Firavun (ardır. kazanları başında
ile birlikte alır. Baal-tsefon oturduğumuz
Mara'ya ge-
Rab, onlara yol önünde onlara zaman doyana
linmiş ve burada
göstermek ve yetişir. Firavunu kadar ekmek
su bulunmuştur
ışık vermek için arkalarında yerken Rabbin eli
ama buranın
gündüzün bulut görünce İ srail ile ölse idik'
suları içilemeye-
direğinde, oğulları çok diyerek sitem
cek kadar acıdır.
geceleyin de korkmuştur ve etmeye başlarlar.
İsrail oğulları
ateş direğinde Musa'ya: 'Mı- Bunun üzerine
söylenmeye
önlerinde gider. sır' da kabir Rab, sabahleyin
başlamıştır ama
bulunmadığın- gökten ekmek
Rab, Musa ve
dan mı çölde yağdırır. Akşam-
halkı için buranın
ölmek için bizi leyin de bıldırcın-
sularını tatlılaş-
getirdin?' diye lar çıkıp ordugahı
mıştır. Böylece
sitem etmeye kaplar ve toplu-
burada on iki su
başlarlar. Bunun luğun et ihtiyacı-
kaynağı ve yet-
üzerine Musa nı giderir.
miş hurma ağacı
288
Ademin Çocuk/art
kavmine: 'Kork- arasında ve sula- İsrail oğulları
mayın, rahat rın yanında din- Ken'iin sınırına
olun; bugün Rab, lenmişlerdir. gelene kadar kırk
sizin için sava- yıl bu yiyecekleri
şacak' der. yerler.
Rab, MQsa'ya:
'Değneğini
kaldır, elini
deniz üzerine
uzat ve onu yar!'
der. Musa deni-
leni yapınca
Rab, denizi
karaya çevirir ve
sular yarı lır.
Sular onların
sağlarında ve
sollarında duvar
olmuştur.
Firavunun tüm
atlıları onların
arkasından
denizin ortasına
kadar gelmiştir.
Tam bu anda
Rab, Musa'ya:
' Elini deniz
üzerine uzat, ta
ki sular Mısırlı-
!arın üzerine
dönsün' der.
Böylece Rab,
Mısırlıları deni-
zin ortasına
silkip atar ve
onlardan bir
asker bile sağ
kalmaz.

289
Güngör Karauğuz

Artık Mu-
sa'nın kavmi
Rabden korkmuş
ve O'na ve
Musa'ya inan-
mışlardır.

Bap: 1 7 Bap: 1 8 Bap: 1 9 Bap: 20

İsrail oğulları Musa'nın kavmi İsrail oğulları Allah, Musa'ya:


Sin çölünde ile birlikte Mı- Mısır' dan çıkışla- ' Karşımda başka
konaktan kona- sır'dan kurtuldu- rının üçüncü ilahların olmaya-
ğa göç edip ğunu duyan ayında Sina cak; oyma put
Refıdim'e kayın babası çölüne gelirler. yapmayacaksın
gelirler ama ve onlara ibadet
Midyan kahini Kavmi ve etmeyeceksin.
burada su yok- Yetro, Musa'nın Musa, Rabbi
tur. Toplum yanına gelmiştir. Allah'ın ismini
görmek için Sina boş yere ağzına
yine Musa'ya: Üstelik önceden dağına çıkar. almayacaksın.
'Bizi, oğulları- kayınbabasına Ancak bu olay-
mızı ve hayvan- gönderdiği karısı Sebt günü sen,
dan önce toplu- oğlun, kızın,
)arımızı susuz- ve iki oğlunu da luk esvaplarını kölen, cariyen,
Jukla öldürmek beraberinde yıkayıp, kadınla- hayvanların ve
için mi Mı- Musa'ya getir- rına yaklaşmaya- kapılarında olan
sır' dan çıkar- miştir. cak ve üçüncü garibin hiçbir iş
dm?' diye Midyan kahini günde de Rab, yapmayacak.
sızlanmaya Musa'ya bazı topluluğun gözü Babana ve
başlar. Musa da öğütler vererek önünde Sina dağı anana hürmet
Rabbe: 'Bu sonra üzerine inecektir. edeceksin.
kavme ne yapa- memeleketine Katietmeyecek-
Rab, Sina dağı
yım az kalsın döner. sin.
üzerinde dağın
beni taşlayacak-
tepesine inmiş ve Zina etmeye-
!ardı' der. ceksin.
Musa'yı oraya
Bunun üzere çağırmıştır. Çalmayacaksın.
Rab: 'İsrail Komşuna karşı
oğulları ile yalan şehadet
ihtiyarlarından etmeyeceksin.
bir kaçını ve Komşunun
290
Ademin Çocuk/afi
değneğini alarak evine tamah
yürü. Ben etmeyeceksin'
Horeb 'de senin şeklindeki emir-
önünde duracağım !erini İsrail oğul-
ve kayaya vura- farına bildirmesi-
caksın ve kayadan ni ister.
sular çıkacak' der.
Bap: 2 1-23 Bap: 24 Bap: 25-30 Bap: 31

İsrail oğulları- Musa, Rabbin Yapılacak Sina dağında


nın uymakla bütün sözlerini sandık, kefaret Musa ile söyleşi
yükümlü olduğu yazarak ahit örtüsü, sofra ve bitince, şehadetin
çeşitli konular- kitabını alıp şamdanın; perde iki levhasını,
daki kanun kavminin karşı- ve çerçevelerin; Allah'ın parmağı
maddelerini sında okur. mezbah ve mes- ile yazılmış taş
içerir. Topluluk: 'Rab- kenin avlusunun levhalar Musa'ya
bin tüm söyle- detayları anlatılır. verilir.
diklerini yapaca- Harun'a izzet ve
ğız ve dinleye- ziynet için yapı-
ceğiz' derler. lacak mukaddes
Rab, Musa'ya: esvabın detayları
'Dağa yanıma anlatılır.
çık. taş levhala- Kahinlik yapa-
rımı ve emirle- cak olan Ha-
rimi öğretmek run'un takdis
için onları sana edilmesi için
vereceğim' der yapılan
ve Musa, Ha- takdimeler anlatı-
run'u kavminin lır.
yanında bırakır
Buhur yakmak
ve kırk gün kırk için yapılacak
gece dağda kalır. mezbahın, yıkan-
mak için yapılacak
tunç kazanın ve
mukaddes mesh
yağının detayları
anlatılmaktadır.

291
Güngör Karauğuz

Bap: 32-33 Bap: 34 Bap: 35 Bap: 36-40

Musa'nın Rab, Musa'ya: Musa, İsrail Yapılacak perde


dağdan inmesi 'Kendin için oğullarının bütün ve akasya ağa-
gecikince kavmi evelkiler gibi iki cemaatini topla- cından çerçevele-
Harun'un yanı- taş levha yon ve yarak onlara rin; sandık, sofra,
na gelip: ' Kalk kırdığın önceki Rabbin emirlerini şamdan ve buhur
bizim için bir levhaların üze- bildirir. mezbahının;
ilah yap, çünkü rinde olan sözle- yakılan
Musa'ya ne ri bu levhalar takdimeler
oldu bilmiyo- üzerine yazaca- mezbahı, kazan
ruz' derler. ğım' der ve dağa ve avlunun;
Harun da Musa'dan başka esvapların ve
onlardan karıla- hiç kimsenin de altın işlerinin,
rınızın, oğulla- çıkmaması mukaddes tacın
rınızın, kızları- gerektiğini de detayları anlatılır.
nızın kulakla- ekler. İkinci yılda
rındaki altın Musa denildiği birinci ayda ayın
küpeleri çıkartıp gibi yapar, kırk birinci gününde
kendisine ge- gün kırk gece Musa meskenini
tirmesini söyler. dağda kalır ve on kurmuş ve içini
Getirilen ziynet emir levhalar denildiği gibi
eşyalarından üzerine yazılmış- tasarlamıştır.
Harun bir buza- tır tekrar. İsrail oğulları-
ğı yaparak: 'Ey Musa iki levha nın tüm göçleri
İsrail, seni Mısır da elinde olduğu sırasında meske-
diyarından halde dağdan nin üzerinde
çıkaran ilahların indiğinde yüzü- sürekli duran
bunlardır' der. nün derisi parlı- bulut kaldırılmış-
Buzağının yordur. Bu tır.
önünde bir durumu Harun
mezbah yaparak ve kavmi görür.
ertesi günde Musa onlarla
tüm toplumun söyleştikten
ona tapması ve sonra yüzüne bir
yakılan peçe koyar.
takdimeler Ancak Rab ile
yapması için söyleşirken

292
Ademin Çocuk/an
bayram ilan peçeyi çıkarır.
eder.
Bu arada
Musa'ya da
Rab: ' Git,
kavmin bozul-
du' diyerek onu
göndermiştir.
Musa iki tarafı
yazılı iki levha
ile kavminin
yanına gelir ve
bu kötü durumu
görür. Bunun
üzerine levhala-
rı atar ve dağın
eteğinde onları
kırar. Yapılmış
buzağıyı da
ateşte yakıp toz
oluncaya kadar
onu ezer ve onu
suyun yüzüne
saçıp İsrail
oğullarına içirir.
Musa, Ha-
run'a dönerek:
'Bu kavim sana
ne yaptı ki onun
üzerine büyük
bir suç getir-
din?' der.
Harun da
kavmin kötülü-
ğe meyillidir
dolayısyla onlar
istedi ben de
yaptım der.

293
Güngör Karauğuz

Musa kavmi-
ne dönerek:
' Herkes kılıcını
beline kuşansın
ve herkes kendi
kardeşini, arka-
daşını komşu-
sunu öldürsün'
der. O gün
toplam üç bin
adam ölür.
Musa, Rabbe
yönelir ve Rab
de Musa'ya
kavmini söyle-
diği yere gö-
türmesini emre-
der.
Musa'nın
ordugahtan
dışarı kurduğu
'toplanma
çad ırı' hakkın-
daki detayları
anlatılır.
Bu arada
Musa, Allah 'ın
yüzünü değil
arkasını görür.
Lcvilcr
Musa'nın Üçüncü Kitabı
Bap: 1 Bap: 2 Bap: 3 Bap: 4

Rabbe arz Rabbe arz olu- Rabbe arz olunan Rabbe karşı suç
olunan sığır, nan ekmek selamet işlendiğinde suç
davar, kumru ve takdimelerinin takdimelerinin takdimesi yani
güvercin nasıl yapılması nasıl yapılması kefaret kurbanı
294
Ademin Çocuklar1
takdimelerinin gerektiği ayrıntı- gerektiği ayrıntı- olarak arz edile-
nasıl sunulması !arıyla anlatıl- !arıyla anlatıl- cek kurbanların
gerektiği ayrın- maktadır. maktadır. nasıl olması
tılarıyla anla- Ekmek maya- Kurbanların gerektiği ayrıntı-
tılmaktadır. sız. ince undan, bütün yağı Rab !arı ile anlatıl-
Bu üzerine yağ için olup nesiller maktadır.
takdimelerin dökülerek Rabbe boyunca ebedi
boğazlanıp hoş koku olarak kanun olarak iç
mezbahta ateş mezbah üzerinde yağ ve kan ye-
üzerindeki yakılmalıdır. nilmeyecektir.
odunların üs-
tünde yakılması
anlatılarak
ateşte yakılan
takdimenin,
Rabbe hoş koku
olduğu vurgu-
!anmaktadır.
Bap: S Bap: 6 Bap: 7 Bap: 8

Yalan yere Birinin Rabbe Takdimeleri nasıl Rab, Mfisa'ya:


yemin eden karşı tecavüz yapılması gerek- 'Harun'u ve
biririnin veya etmesi, emanet tiği üzerindeki kendisiyle bera-
Rabbin mukad- veya rehin ya da hususlar tekrar ber oğullarını,
des şeylerine çalınmış bir edilerek pekişti- esvaplarını, mesh
tecavüz edilme- şeyle komşusuna rilmektedir. yağını, suç
si veya Rabbin birinin hile ile takdimelerinden
yapılmasını hareket etmesi olan genç boğayı,
yasakladığı bir gibi bazı davra- iki koçu ve ma-
eylemi yapması nışlarda bulu- yasız ekmek
durumunda nulması duru- sepetini al. Bütün
Rabbe arz munda Rabbe cemaati toplanma
edeceği kefaret arz edilecek çadırının önünde
kurbanlarının takdimelerin topla' deyince
nasıl yapılması nasıl yapılacağı- Mfisa'da denildi-
gerektiği ayrın- nı ayrıntıları ile ği gibi yapar ve
tıları ile anla- anlatmaktadır. Harun ile oğul la-
tılmaktadır. rını suyla yıkayıp

295
Güngör Karauğuz

çeşitli ritüelleri
yaptıktan sonra
Rabbe suç
takdimelerini arz
eder.
Mfısa, Harun'a
ve oğullarına
toplanma çadırı-
nın kapısında
etleri haşlamayıp
yemelerini. yedi
gün toplanma
çadırının kapısın-
dan çıkmamaları�
nı söyler.
Bap: 9 Bap: 1 0 Bap: 1 1 Bap: 12

Sekizinci Harun ve çocuk- İsrail oğulları Bir kadının


günde Mfısa, !arının suç için yenmesi doğum yaptıktan
Harun ile oğul- takdimesi ritüeli helal ve haram sonra uygulana-
!arını ve İsra- ayrıntıları ile olan hayvanların cak ritüel ayrıntı-
il'in ihtiyarları- devam etmekte- listesi ayrıntılı lan ile anlatıl-
nı çağırarak dir. olarak verilmek- maktadır.
Harun'a kendisi tedir.
için suç
takdimesi ve
yakılan bir
takdime yapma-
sını ister. Harun
da denildiği gibi
takdimeleri arz
eder.

296
Ademin Çocuk/ar1

Bap: 13-14 Bap: 15 Bap: 16-17 Bap: 1 8-27

Cüzzamlıların Birinin bede- Harun'un İsrail oğullarının


durumu, birinin ninde akıntı Rabbe takdim uyması gereken
cüzzamdan olması ya da bir ettiği kefaret tüm kurallar
iyileşmesi kadının adet kurbanlarının arz ayrıntılarıyla
sonucunda arz görmesi duru- edilmesi ayrıntı- anlatılmaktadır.
edilecek kefaret munda uygula- lan ile anlatıl-
kurbanları ile nacak olan ku- maktadır.
cüzzam hakkın- rallar ayrıntıları İsrail oğullarına
da genel konu- ile birlikte anla- kan yemenin
lar ayrıntıları ile tılmaktad ır. haram olduğu
birlikte anlatıl- detaylarıyla
maktadır. anlatılmaktadır.
Sayılar
Miisa'nın Dördüncü Ki�abı
Bap: 1 -9 Bap: 10 Bap: 1 1 Bap: 1 2

Mısır diyarın- Rab, Müsa'ya: Göç edilen bu Rabbin Miryam,


dan çıkışın 'Kendine iki yerde de Mü- Harun ve Mü-
ikinci yılında gümüş boru yap; sa'nın kavmi sa'yı 'toplanma
ayın birinci onları dövmeci şikayetlerini çadırına' çağır-
günü Rab'ın işi olarak yapa- artırarak: 'Kim ması ve
Sina çölünde caksın ve onları bize et yedire- Miryam' ın
toplanma çadı- cemaati çağır- cek? Mısır'da cüzzam hastalığı-
rında Mfısa'ya mak için ve parasız yediğimiz na tutulması
bütün İsrail orduların göç balığı, hıyarları, anlatılır.
oğullarını aşi- etmesi için karpuzları, pıra-
rctlerine, ataları ku ilanacaksın' salan, soğanları
evlerine ve der. ve sarımsakları
adlarının sayısı- İkinci yılda, hatırlıyoruz.
na göre sayma- ikinci ayda, ayın Fakat şimdi
sını istemesi yirminci günün- canımız kurudu,
üzerine uzun bir de şehadet mes- hiçbir şey yok'
listeyi kapsar. keninin üzerin- derler.
den bulut kaldı- Bunun üzerine

297
Güngör Karauğuz

rılmış ve Israil Mfısa: 'Bütün bu


oğulları Sina kavme nereden et
çölünden Paran bulayım' deyince
çölüne göç Rab: 'lsrail ihti-
etmişlerdir. yari arından
yetmiş kişiyi
bana topla, onları
toplama çadırına
getir ve seninle
orada görüşece-
ğim' der.
Sonra rüzgar
çıkar ve denizden
bıldırcınlar getiri-
lir. Ordugahın
etrafında bir
günlük yol ve bir
tarafta bir günlük
yol kadar yerin
yüzünden yukarı
iki arşın kadar
yüksekliğinde
olmak üzere
ordugahın üzeri-
ne bıldırcın
yağdırılır.
Bap: 13 Bap: 14 Bap: 15 Bap: 16

Mfısa, kavmin- Bu haberler İsrail oğulları- Mfısa ile


den bazısına üzerine Mfı- nın Ken'an iline Korah'ın müca-
Ken'iin iline sa'nın kavmi girdiğinde Rabbe deleleri anlatılır.
giderek buranın yine şikayetlere yapacakları
müstahkem mi başlar ve: ' Keş- yakılan
ya da korunak- ke Mısır diya- takdimeler ve
sız mı olup rında ya da çölde kurbanlar ayrıntı-
olmadığını ölseydik! Kılıçla larıyla anlatılır.
öğrenmelerini düşelim diye
ister. niçin Rab bizi bu

298
Ademin Çocukları
Geri dönen diyara götürü-
topluluk güney- yor' diye sızla-
de Amalek, nırlar.
dağlık alanda
Hittiler,
Yebusiler ve
Amoriler'in
ikamet ettiğini
ancak deniz ve
Erden kıyısı
boyunca da
Ken'dnlıların
oturduğunu ama
buranın ahalisi-
nin de uzun
boylu adamlar
olduğunu Musa
ile kavmine
haber eder.
Bap: 17 Bap: 1 8 Bap: 19 Bap: 20

Rabbin emri ile Harun'a Rab Boyunduruğa hiç Kadeş'e gelen


Musa, her ata tarafından bütün koşulmamış kızıl Musa'nın kavmi-
evi için bir mukaddes şeyle- bir ineğin kurban nin Edom kralına
değnek alarak rin bekçiliği edilmesi ile bazı bir elçi göndere-
şehadet çadırın- verilir. şeriat kuralları rek toprakların-
da Rabbin dan geçmek
anlatılmıştır.
istediğini bildirir
önüne koyar.
ama Edom kralı
bu teklifi kabul
etmez. Bu du-
rumda Musa ve
kavmi Edom
krallığı sınırının
yanından geçer.
Bu arada Harun,
Hor dağında ölür.
Kavmi onun için
otuz gün yas
tutar.
299
Güngör Karauğuz

Bap: 2 1 Bap: 22-24 Bap: 25 Bap: 26-29

Musa'nın Musa ve kav- İsrail oğulları Rab, Musa'ya


kavminin minin Eriha Şittim'de oturur kavmi içinden
Ken'iinlı Arad karşısında ko- ve Moab kızla- yirmi yaş ve üzeri
Kralı'nı mağlup naklaması üzeri- rıyla zina ederler olanları toplama-
ettiği anlatıldık- ne Moab kralı hatta onların sını ve sayılarına
tan sonra kav- Balak'ın uygula- tanrılarına da göre memleketi
min Hor dağın- dığı strateji uzun özelikle de Baal- bunlar arasında
dan Edom uzadıya anlatıl- peora tapmaya böleceğini söyler.
diyarını dolaş- maktadır. başlamışlardır. İlerleyen satır-
mak için Kızıl- farda da Rab.
deniz yolundan Musa'ya: kendi-
göç etmesi sine arz olunan
üzerinde duru- takdimeyi hoş
lur. Kavim bu koku olarak
arada yine muayyen vakit-
şikayetlere ferde sunulması
başlamış ve: için lsrail oğulla-
'Çölde ölelim rının özen gös-
diye niçin bizi termesi gerekti-
Mısır'dan çı- ğini vurgulayarak
kardınız? Ek- takdimeleri sayar.
mek ve su da
yok, artık canı-
mız bu bayağı
ekmekten de
iğreniyor'
derler.
Bunun üzeri-
ne Rab. kavmi
sokması için
yakıcı yılan lar
gönderir.
İsrail oğulları
sırasıyla
Obot'a. İye-
abarim'e, Zered

300
Ademin Çocukları
vadisine, Arnon
deresinden
öteye, Beer'e,
Mattana'ya,
Nahaliel'e
Bamota'ya,
Pisga tepesine
göç eder.
Bu arada
Amorilerin kralı
Sihon'a elçi
gönderilerek
topraklarından
geçiş izni istenir
ama verilme-
yince de bu kral
ile savaşılır.
Başan yolun-
dan çıkılır ve
Başan kralı Og
ile yapılan
savaşta galip
gelinir.
Bap: 30-31 Bap: 32-33 Bap: 34-35 Bap: 36
1

Adakların ne Gad ve Ruhen Ken'an diyarına Tselofhad' ın


şekilde sunula- oğullarına girildiğinde kızlarının İsrail
Aınoriler kralı
cağı ve Sihon'un ve Başan sınırların nasıl oğullarından
İsrail oğulla- kralı Og'un ülkesi- olacağı ile başka bir sıpta
rının ni nasıl verdiği bilerek ve varması ile mira-
detayları ile sın nasıl bölüşü-
Midyanilerle kasden adam
Musa ve Ha- leceği anlatılır.
savaşması konu öldürme veya
run'un Mısır
edilmektedir. diyarından ordula- kaza ile adam
'
rına göre çıkan öldürmenin
İsrail oğullarının kuralları belirle-
göç menzilleri
nir.
anlatılmaktadır.·

Tesniye

301
Güngör Karauğuz

b- Kur'lin 'da Miisa551


"Kitapta Mfısa'yı da an, çünkü o, içi temiz (bir insan)dı ve
elçi bir peygamberdi 552 ."
"İnanan bir kavim için Musa ile Fir'avn'ın haberinden bir
parçayı, doğru o larak sana okuyacağız:
Musa 'dan Önce Mısır
Fir'avn, o yerde ululandı (zorbalığa kalktı), halkını çeşitli
gruplara böldü. Onlardan bir zümreyi (İsrail oğullarını) zayıfla­
tıyor, oğul larını kesiyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o,
bozgunculardan idi. Biz de istiyorduk ki o yerde ezilenlere
lutfedelim, onları önderler yapalım, onları (ötekilerin mülküne)
mirasçı kılalım ve onları o yerde hakim kılalım, onlardan (yani
İsrail oğulları yüzünden başlarına gelmesinden) korktukları şeyi
gösterelim.
Musa 'nın Çocukluğu
MCısa'nın annesine, ' O (çocuğu)nu emzir, başına bir şey
gelmesinden korkuyorsan (bir sandık içinde) onu denize (Nil 'e)
bırak, korkma, üzülme biz onu tekrar sana geri vereceğiz ve onu
elçilerden yapacağız.' diye vahyettik.
Nihayet onu Fir'avn ailesi aldı ki, kendilerine bir düşman
ve başlarına derd olsun. Gerçekten Fir'avn, Haman ve askerleri
yanılıyorlardı. Fir'avn'ın karısı: ' Bana da, sana da göz bebeği
(olacak, çok seviml i bir çocuk). Onu öldürmeyin, belki bize

Musa kıssası ile ilgili ayetler: Hud: 96-99; İ brahim: 5-8; İ sra: 1 0 1 - 1 04; Enbiya:
55 1

48; Mü'minfin: 45-49; Furkan: 35-36; A'rı'if: 1 7 1 ; Nemi: 7-14; Saffat: 1 1 4-1 22;
Duhan: 1 7-39; Zariyat: 38-40; Kamer: 4 1 -43; Saf: 5; Nazi'at: 1 5-26; Hud: 96-99.
Furkan: 35-36.
551
Meryem: 5 1 -5 3 .
302
Ademin Çocuk/art

faydası dokunur ya da onu evlad ediniriz.' dedi. (Onu almakla


hata ettiklerini) anlamıyorlardı.
Musa'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı (meraktan
çıldıracak oldu). Eğer biz, (va'dimize) inananlardan olması için
onun kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa
vuracaktı. (Musa'nın) kızkardeşine: 'Onun izini takip et' dedi. O
da onlar farkına varmadan onu uzaktan gözetledi. Biz daha önce
ona, süt verenler(in sütünü emmey)i haram etmiştik. (Hiçbir
kadının sütünü emmiyordu. Fir'avn ve ailesi, çocuğun emeceği
bir dadı bulma telaşı içinde idiler. Kızkardeşi uzaktan durumu .
görünce sokuldu): 'Sizin için onun bakımını üstlenecek ve ona
öğüt ver(ip onu güzelce eğit)ecek bir aileyi göstereyim mi?'
dedi. Böylece biz onu, annesine geri verdik ki gözü aydın olsun,
üzülmesin ve Allah'ın va'dinin gerçek olduğunu bilsin. Fakat
çokları (bunu) bilmezler.
Musa 'nın Gençliği
(Musa), güçlü çağına erip, olgunlaşınca biz ona hüküm ve
i lim verdik. İşte güzel davrananları böyle mükafiit landırırız.
Halkının (kendisinden) habersiz olduğu bir sırada şehre girdi,
orada biri kendi taraftarlarından, öbürü de düşmanlarından olan
iki adamın dövüştüklerini gördü. Kendi taraftarlarından olan,
düşmanlarından olana karşı Musa'dan yardım istedi. Musa da
ötekine bir yumruk indirip onun işini bitirdi. (Sonra): ' Bu dedi,
şeytanın işindendir. O, gerçekten apaçık, şaşırtıcı bir düşmandır.
Rabb' im, ben nefsime zulmettim, beni bağışla! ' dedi. (Allah)
onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
'Rabbim, dedi, bana lutfettiğin ni'metler hakkı için artık bir
daha suçlulara arka olmayacağım.'
Şehirde korku içinde (sonucu) gözetleyerek sabahladı. Bir
de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (İsrail oğlu), yine
kendisine feryad ed(ip yardım ist)iyor. Musa, ona: 'Belli ki sen
bir azgınsın ! ' dedi. Nihayet (Musa) ikisinin de (kendisinin ve
yardım isteyenin) düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o
dedi ki: ' Ey Musa, dün bir canı öldürdüğün gibi şimdi de beni
mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde bir zorba olmak isti-

303
Güngör Karauğuz

yorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun . ' Şehrin öbür


ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey Musa, dedi, i leri gelenler
seni öldünnek için aralarında konuşuyorlar. Sen (buradan) çık
(git), ben sana öğüt verenlerdenim.'
(Musa, etrafı) kollayarak, korka, korka oradan çıktı:
' Rabb'im, beni şu zalim kavimden kurtar! ' dedi. Medyen'e doğ­
ru yönelince: 'Umarım ki Rabb'im beni doğru yola i letir' dedi.
Medyen Suyu' na varınca o (kuyu)nun başında birçok in­
sanların, (hayvanlarını) suladıklarını gördü. Onların gerisinde
de, (diğerlerinin hayvanlarına karışmasın diye hayvanlarını)
sudan meneden iki kız buldu. (Musa, onlara): ' İşiniz nedir, (ni­
çin hayvanları suya bırakmıyorsunuz)?' dedi. Dediler ki: 'Ço­
banlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanla­
rımızı) sulamayız. Babamız da büyük bir ihtiyardır (O gele­
mez) . ' Hemen (Musa) onlarınkini de suladı, sonra gölgeye çe­
kildi: ' Rabb'im, dedi, doğrusu bana indireceğin her hayra muh­
tacım, (azıcık azık indir de şu karnımı doyur).'
Derken o iki kızdan biri utana utana yürüyerek ona geldi:
' Babam seni çağırıyor, bizim için (hayvanları) sulamanın ücre­
tini verecek,' dedi. (Musa), o (kızların babaları)na gelip (başın­
dan geçen) hikayeyi anlatınca o: ' Korkma, o zalim kavimden
kurtuldun' dedi. O (kız)lardan biri: ' Babacağım', dedi, ' bunu
(çoban) tut işte, çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı budur,
hem de güçlü, güvenilir (adam)dır.'
O zat, (Musa'ya) dedi ki: ' (Bak), bana sekiz yıl hizmet
· etmen şartıyle şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum.
Eğer (bu süreyi) on (yıl)a tamamlarsan artık o, senin tarafından
(bir iyi li k)dir. Ben sana zahmet vermek istemem. İnşallah beni
iyilerden bulacaksın. '
(Musa) dedi: 'Bu, seninle benim aramızda (bir sözleş­
me )dir. Demek hangi süreyi yerine getirsem, bana düşmanlık
yok. Allah dediğimize vekildir.'
Musa 'ya Peygamberlik Verilişi
Musa, süreyi bitirip ailesiyle yola çıkınca Tur'un (sağ)
yanında bir ateş gördü. Ailesine dedi ki: ' S iz durun, ben bir ateş

304
Ademin Çocuktan

gördüm, belki ondan size bir haber getiririm yahut bir ateş koru
(getiririm) de ısınırsınız553 . ' "
"(MCısa), o (ateşin yanı)na gelince kendisine 'Ey MCısa! '
diye seslenildi.
' Ben, (evet) ben senin Rabb' inim!
Pabuçlarını çıkar. Çünkü sen, kutsal vadide, Tuva'dasın.
Ben seni seçtim, (sana) vahyolunanı dinle. Muhakkak ben,
(evet) ben Allah'ım, benden başka tanrı yoktur. (Yalnız) bana
kulluk et ve beni anmak için namaz kıl. (Kıyamet) sa'at(i) mut­
laka gelecektir. Herkesin, peşinde koştuğu (hayır veya şer) ile
cezalansın diye neredeyse onu gizleyeceğim (geleceğini söyle­
meyeceğim. Ama insanların yararına olduğundan onun gelece­
ğini söyleyip insanları uyarıyorum). Ona inanmayıp (nefsinin)
arzusuna uyan kimse, seni on(a inanmak)tan alıkoymasın, sonra
helak olursun!
Sağ elindeki nedir ey MCısa?' (MCısa) dedi: 'O, asamdır.
Ona dayanıyorum ve onunla davarıma yaprak silkeliyorum ve
onda benim daha birçok ihtiyaçlarım var (onunla birçok ihtiya­
cımı gideririm). '
(Allah) buyurdu: '(Yere) at onu ey MCısa ! '
(MCısa) attı, b i r de n e görsün o , koşan kocaman bir yılan !
(Allah): 'Al onu, dedi, korkma biz onu yine ilk durumuna
sokacağız. Elini (sol) yanına sok; bir hastalık olmadan, ayrı bir
mu'cize olarak bembeyaz bir durumda çıksın ki sana en büyük
mu'cizelerimizden bazılarını göstermiş olalım554 . ' "
" ' İşte bunlar, Fir'avn'a ve onun adamlarına (göstermek
için) Rabb'inden sana verilen iki delildir. Çünkü onlar yoldan
çıkan bir kavim olmuşlardır.'
'Rabb'im', dedi, 'ben onlardan bir kişi öldürmüştüm, beni
öldüreceklerinden korkuyorum. Kardeşim Harlın, o, dil bakı­
mından benden daha güzel konuşur. Onu da benimle beraber,

553 Kasas: 3-29


554 Taha: ı J -23.
305
Güngör Karauğuz

beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Zira ben, beni ya­
lanlayacaklarından korkuyorum555 .' "
"(Musa ekleyerek) dedi ki: 'Rabb'im, benim göğsümü aç
(risalet görevini yüklenebilmesi için yüreğimi genişlet) Bana
işimi kolaylaştır. Dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlasınlar.'
(Allah) buyurdu: ' Ey Musa, istediğin sana verildi556 .' "
"(Allah) dedi: ' Senin pazunu kardeşinle kuvvetlendirece­
ğiz ve size öyle bir yetki vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde
onlar size asla erişemeycekler. İkiniz ve size uyanlar üstün ge­
leceksiniz! '
Musa 'nın Firavun, Haman ve Karun ile Mücadelesi
"Onlardan sonra Musa'yı mucizelerimizle Fir'avn'e ve
onun ileri gelen adamlarına gönderdik557 ."
" ' Sen ve kardeşin, ayetlerimi götürün, beni anmakta gev­
şeklik etmeyin. Fir'avn'e gidin, çünkü o azdı . Ona yumuşak söz
söyleyin, belki öğüt alır veya korkar.'
Dedi ler ki: 'Rabb'imiz, onun bize taşkınlık etmesinden
yahut iyice azmasından korkuyoruz.' ' Korkmayın', dedi, 'ben
sizinle beraberim, işitir ve görürüm. Haydi, varın ona, deyin ki:
Biz senin Rabb' inin elçileriyiz; İsrail oğullarını bizimle gönder,
onlara azab etme. B iz Rabb' inden sana bir ayet getirdik. Esen­
lik, hidayete uyanlaradır. B ize yalanlayıp yüz çevirenin, azaba
uğrayacağı vahyolundu.'
(Fir'avn): 'Rabb' iniz kimdir ey Musa?' dedi. (Musa):
' Rabb' imiz, her şeye yaratılışını (varlığını ve biçimini) verip
sonra onu doğru yola ileten (yaratılış gayesine uygun yola yö­
nelten)dir.' dedi558 ."
"Musa dedi ki: ' Ey Fir'avn, ben alemlerin Rabbi tarafın­
dan gönderilmiş bir elçiyim. Allah' a karşı gerçekten başkasını
söylememek, benim üzerime borçtur. Size Rabb'inizden açık
delil getirdim, artık İsrail oğullarını benimle gönder! '

m Kasas: 32-34
556 Taha 25-36.
551 A'raf: 1 03 .
55 8 Tiiha: 42-50.
306
Ademin Çocuk/art

(Fir'avn) dedi: ' Eğer bir ayet (mu'cize) getirmiş isen, ha­
kikaten doğru söylüyorsan göster onu bakalım! 559 ' "
"Fir'avn dedi ki : '(Ey Musa) alemlerin Rabbi nedir?'
(Musa): 'Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şe­
yin Rabb'idir. Eğer işin içyüzünü düşünüp gerçeği anlayan kim­
seler iseniz (bunu anlarsınız),' dedi.
(Fir'avn), çevresinde bulunanlara: 'İşitiyor musunuz?' de-
di.
(Musa): 'O sizin de Rabb' iniz, önceki atalarınızın da
Rabb' idir' dedi.
(Fir'avn): ' Siz,e gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir' de-
di.
(Musa): ' Eğer düşünürseniz O, doğunun, batının ve bun­
lar arasında bulunanların da Rabb' idir' dedi.
(Fir'avn ey Musa): 'Andolsun ki benden başka tanrı edi­
nirsen, seni mutlaka zindana atılanlardan yapacağım' dedi.
(Musa, peki) dedi: ' Sana (doğruluğumu) kanıtlayan apa­
çık bir şey getirmiş olsam da mı?' dedi560 ."
"(Fir'avn): ' Peki ya ilk nesillerin hali ne olacak?' dedi.
Dedi ki: 'Onların bilgisi Rabb' imin yanında bir Kitapta­
dır. Rabb'im şaşmaz ve unutmaz. ' O ki, yeri size beşik yaptı ve
onda sizin için yollar açtı, gökten bir su indirdi. Onunla her
çeşit bitkiden çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı otlatın.
Şüphesiz bunda, akıl sahipleri için (Allah'ın birliğine) işaretler
vardır. Sizi ondan (yani yerden) yarattık, yine oraya döndürürüz
ve sizi bir kez daha ondan çıkarırız.'
Musa, onlara açık açık ayetlerimizle gelince: 'Bu uydu­
rulmuş bir büyüden başka bir şey değildir. İlk atalarımız arasın­
da böyle bir şey (olduğunu) işitmedik. ' dediler.
Musa, ' Rabb' im, kimin kendisinin yanından hidayet ge­
tirdiğini ve bu (dünya) evin(in) sonun(da güzel sonuc)un kime

559
A 'raf: 1 04-1 06.
560
Şuara: 23-30.
307
Güngör Karauğuz

iiid olacağını daha iyi biliyor. Muhakkak ki zalimler iflah ol­


maz' dedi.
Fir'avn dedi ki: ' Ey i leri gelenler, ben sizin için benden
başka bir tanrı bilmiyorum, ey Haman, haydi benim için çamu­
run üzerinde ateş yak(arak tuğla imal et de) bana bir kule yap,
belki Musa'nın tanrısına çıkarım, çünkü ben onu (Musa'yı) ya­
lancılardan sanıyorum.'
O (Fir'avn) ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük
tasladılar ve kendilerinin bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
Biz de onu ve askerlerini tuttuk, denize attık; bak, o zalimlerin
sonu nasıl oldu! Biz onları ateşe çağıran önderler yaptık. Kıya­
met günü asla yardım olunmazlar. Bu dünya hayatında biz onla­
rın peşine bir la'net taktık (daima la'netle anılacaklardır). Kıya­
met günü ise onlar çirkinleştirilenlerdendir. Andolsun biz, ilk
nesilleri (Nuh, Hud, Salih ve Lfit kavimlerini) helak ettikten
sonra Musa'ya, insanların kalb gözlerini aydınlatacak nur ve
onlara yol �österici olarak Kitabı verdik, belki düşünür, öğüt
alırlar diye5 1 ."
Andolsun biz o (Fir'av)n'a ayetlerimizin hepsini göster­
dik, yine de yalanladı ve dayattı. Ve: ' Sen bizi büyünle yurdu­
muzdan çıkarasın diye mi geldin ey Musa?' dedi. ' Biz de mut­
laka sana o (se)nin (büyün) gibi bir büyü getireceğiz. Sen şimdi
seninle bizim aramızda bir buluşma zamanı ve yeri tayin et; ne
senin, ne de bizim caymayacağunız uygun bir yerde olsun.'
(Musa): ' Buluşma zamanız Süs (Bayram) günü ve
insanaların toplanacağı kuşluk vakti olsun' dedi. Fir'avn, dönüp
gitti, hilesini (büyücüleri ve onların aletlerini) topladı, sonra
(belirtilen yere) geldi.
Musa onlara: 'Yazık size, dedi, Allah'a yalan uydurma­
yın, sonra (O), bir azab ile kökünüzü keser, doğrusu iftira eden
perişan olmuştur! '
(Fir'avn'ın topladığı büyücüler), işlerini kendi aralarında
tartıştılar ve gizli konuştular. Dediler ki: 'Bunlar iki büyücü,

561 Kasas: 35-43.


308
Ademin Çocuk/art

başka bir şey değil . İstiyorlar ki büyüleriyle sizi yurdunuzdan


çıkarsınlar ve sizin örnek yolunuzu, (en güzel dininizi) gidersin­
ler.' Onun için siz hilenizi toplayın, sonra sıra halinde gelin.
Bugün üstün gelen başarmıştır.
Dediler ki: ' Ey Musa, ya sen at yahut önce atan biz ola-
lım.'
(Musa): ' Hayır siz atın! ' dedi. (Attılar. Musa) bir de ne
görsün, büyülerinden ötürü onların ipleri ve sopaları hakikaten
koşuyor gibi görünüyor. Bu yüzden Musa, içinde bir korku
duydu. (Biz kendisine): ' Korkma, dedik, üstün gelecek sensin,
sen! Sağ elindekini at! Onların yaptıklarını yutacaktır. Çünkü
onların yaptıkları, bir büyücünün hilesidir. Büyücü de nereye
varsa iflah olmaz! '
Bunun üzerine büyücüler secdeye kapandılar: 'Harun'un
ve Musa'nın Rabb'ine inandık! ' dediler.
(Fir'avn): 'Ben size izin vermeden ona inandınız ha? O,
size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse ben de sizin ellerinizi
ve ayaklarınızı çapraz keseceğim ve sizi hurma dallarına asaca­
ğım, hangimizin azabı daha çetin ve sürekli imiş bileceksiniz! '
dedi.
Dediler ki: ' Biz, seni, bize gelen açık delillere ve bizi ya­
ratana tercih edemeyiz. Yapacağını yap, sen ancak bu dünya
hayatında istediğini yapabilirsin. Biz Rabb'imize inandık ki (O)
bizim günahlarımızı ve senin bizi yapmaya zorla(yıp yap­
tır)dığın büyüyü bağışlasın. (Elbette) Allah daha hayırlı ve (O'­
nun mükafatı ve cezası) daha süreklidir.' Kim Rabb' ine suçlu
olarak gelirse onun için cehennem vardır; orada ne ölür ne de
yaşar. Kim de iyi işler yapmış bir mü'ınin olarak O'na gelirse,
işte onlar için de yüksek dereceler vardır. Altlarından ırmaklar
akan Adn cennetle.ri. Orada sürekli olarak kalırlar. İşte (günah­
lardan) arınanların mükafatı budur! 562"

562
Tiihii: 5 1 -76.
309
Güngör Karauğuz

"Andolsun biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir yetki


ile gönderdik: Fir'avn'e, Haman'a ve Karun'a. '(Bu,) yalancı bir
büyücüdür.' dediler.
(Musa,) onlara katımızdan hakkı getirince: 'Onunla bera­
ber inananların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın ! '
dediler. Fakat kafirlerin tuzağı hep boşa çıkar.
Fir'avn dedi: ' Bırakın Mfısa'yı öldüreyim de, Rabb'ine
yalvarsın (bakalım O, Musa'yı kurtaracak mı?) Çünkü ben
onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde bozgunculuk
çıkaracağından korkuyorum.'
Musa dedi: 'Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden,
benim de Rabb'im sizin de Rabb'iniz (olan Allah)a sığındım.'
Fir'avn ailesinden imanını gizleyen mü'min bir adam
(şöyle) dedi: ' Rabb'im Allah'tır dediği için bir adamı öldürüyor
musunuz? Oysa o size Rabb' inizden kanıtlar getirmiştir. Eğer
yalancı ise yalanı kendi zararınadır. Ve eğer doğru söylüyorsa,
size va'dettiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allah
aşırı giden, yalancı kimseyi doğru yola iletmez. Ey kavmim,
bugün mülk sizindir; buraya siz hakimsiniz. Eğer bize (Allah'ın
hışmı) gelirse kim bizi ondan kurtarır?'
Fir'avn dedi: ' Ben size yalnız (doğru) gördüğümü gösteri­
yorum ve ben sizi ancak doğru yola götürüyorum.'
İnanan adam dedi ki: ' Ey kavmim, ben üzerinize önceki
toplulukların günü gibi bir günün gelmesinden korkuyorum:
Nuh kavminin, 'Ad ve Semfıd'un ve onlardan sonrakilerin du­
rumu gibi (bir durumla karşılaşmanızdan kaygı duyuyorum).
Allah kullara zulmetmek istemez, (günahsız kimselere ceza
vermez). Ey kavmim, sizin için (insanlardan korku ve dehşetten
bağırıp birbirlerinden yardım isteyecekleri) o çağırma gününden
korkuyorum. O gün arkanızı dönüp kaç(mak ist)ersiniz ama sizi
A llah(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi şaşır­
tırsa artık ona yol gösteren olmaz. ' Daha önce Yusuf da size
açık kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp
duruyordunuz. Nihayet o ölünce: 'Allah ondan sonra elçi gön­
dermez,' dediniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri böy-

3 10
Ademin Çocuk/afi

le saptırır. Onlar ki kendilerine gelmiş bir delil olmadan Allah­


'ın ayetleri hakkında tartışırlar. (Bu hareketleri) gerek A llah
yanında, gerek inananlar yanında (onlara karşı) ne büyük bir
kızgınlık (doğurur)! İşte Allah, her kibirli zorbanın kalbini böy­
le mühürler.'
Fir'avn dedi: ' Ey Haman, bana yüksek bir kule yap da o
sebeplere (yol lara) erişeyim: ' (Yani) göklerin yollarına (erişe­
yim) de çıkıp Mı'.'ısa'nın tanrısına bakayım. Çünkü ben onu (Mı'.'ı­
sa'yı), yalancı sanıyorum.' Böylece yaptığı kötü iş, Fir'avn'a
süslü gösterildi ve (o), yoldan çıkarıldı. Fir'avn'ın tuzağı, tama­
men boşa çıktı.
İnanan (adam) dedi ki: ' Ey kavmim, bana uyun, sizi doğ­
ru yola götüreyim. Ey kavmim, bu dünya hayatı (kısa) bir ge­
çinmedir. Ahiret ise ebedi olarak durulacak yerdir. Kim bir
kötülük yaparsa sadece onun (yaptığı kötülük) kadar cezalanır,
ama erkek ve kadından her kim inanarak faydalı bir iş yaparsa
onlar cennete girerler ve orada kendilerine hesapsız rızık verilir.
Ey kavmim, neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni
ateşe çağırıyorsunuz? Siz beni, Allah'a nankörlük etmeğe ve
bilmediğim şeyleri O'na ortak koşmağa çağırıyorsunuz; bense
sizi O aziz ve çok bağışlayana çağırıyorum. Sizin beni çağırdı­
ğınız şeye kesinlikle ne dünyada, ne de ahirette davet olamaz.
Bizim dönüşümüz Allah'adır. (Davranışlarında) aşırı gidenler,
işte onlar ateş halkıdır. Benim size söylediklerimi yakında hatır­
layacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz A llah,
kulları görür. '
Allah onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden
korudu ve Fir'avn ailesini, azabın en kötüsü kuşattı: Ateş! Sabah
akşam ona sunulurlar. Kıyamet koptuğu gün de: 'Fir'avn ailesini
azabın en çetinine soku n ! ' (denilir). Ateşin içinde birbirleriyle
tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki:
'Biz size uymuştuk. Şimdi siz, şu ateşin ufak bir parçasını biz­
den savabilir misiniz?563 ' "

563 Mü'min: 23-47.


311
Güngör Karauğuz

"(Fir'avn): ' Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını


sağ bırakacağız. Biz daima onların üstünde eziciler olacağız! '
dedi.
Musa kavmine: 'Allah'tan yardım isteyin, sabredin! ' de­
di; yeryüzü A l lah'ındır, onu kullarından dilediğine verir. Sonuç,
(Allah 'tan korkup günahtan) korunanlarındır! '
'(Ey Musa), sen bize gelmezden önce de, sen bize geldik­
ten sonra da bize işkence edildi' dediler. (Musa) dedi: 'Umulur
ki Rabb' iniz düşmanınızı yok eder ve onların yerine sizi yeryü­
züne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar.'
Andolsun biz, Fir'avn ailesini tuttuk, öğüt alsınlar diye
yıllarca kıtlıkla ve ürünleri azaltmakla sıktık. Onlara bir iyilik
geldiği zaman: ' Bu bizimdir (bizim yüzümüzdendir, kendi dav­
ranışımızla bunu elde ettik)' derler; kendilerine bir kötülük ula­
şırsa, Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlar (onların
yüzünden belaya uğradıklarını sanırlar)dı. İyi bilin ki, onların
uğursuzluğu Allah katındandır, fakat çokları bilmezler. Ve dedi­
ler ki: ' Bizi büyülemek için ne kadar mu'cize getirirsen getir,
biz sana inanacak değiliz! '
Biz de onların üzerine ayrı ayrı ınu'cizeler olarak tufan,
çekirge, kımıl (haşerat), kurbağalar ve kan gönderdik; ama yine
büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular. Üzerine azab
çökünce: ' Ey Mfısa, dediler, sana verdiği söz hakkında bizim
için Rabb' ine dua et; eğer bizden bize azabı kaldırırsan, muhak­
kak sana inanacağız ve mutlaka İsrail oğullarını seninle beraber
göndereceğiz! '
Biz onlardan, geçirecekleri bir süreye kadar azabı kaldı­
rınca, hemen yeminlerini bozmaya başladılar. Biz de onlardan
ÖÇ aldık, onları denizde boğduk! Çünkü onlar, ayetlerimizi ya­
lanlamışlardı ve onları umursamaz olmuşlard ı564 ."
"Onlara gösterdiğimiz her mu'cize, mutlaka ötekinden
büyüktü. Belki dönerler diye onları azab(lar) ile cezalandırdık.
Bunun üzerine dediler ki: ' Ey büyücü, bizim için Rabb' ine du'a

%4 A'riif: 1 27- 136. Benzer ayetler için bkz. Yünus: 75-97.


3 12
Ademin Çocukları

et, sana verdiği söz hakkı için (bizi bağışlasın) artık biz yola
geleceğiz! '
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeğe
başladılar. Fir'avn kavminin içinde bağırıp dedi: ' Ey kavmim,
Mısır mülkü ve şu altımdan akıp giden ırmaklar benim değil
mi? Görmüyor musunuz? Yahut ben, şu aşağılık, nerdeyse söz
anlatamayacak durumda olan adamdan daha iyi değil m iyim?'
(Eğer o, doğru söylüyorsa) üzerine altın bilezikler atılmalı yahut
yanında (kendisine yardım eden, onu doğrulayan) melekler de
gelmeli değil miydi?' Kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun
eğdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavim idiler. Onlar bizi
kızdırınca biz de onlardan öc aldık, hepsini boğduk. Onları son­
radan gelen (inkarcı)ların geçmiş ataları ve örneği yaptık (bun­
lar da onların izinden gittiler)565 ."
"İsrail oğullarını denizden geçirdik, Fir'avn ve askerleri
de zulmetmek ve saldırmak için onların arkalarına düştü566 ."
"(Fir'avn ve adamları), güneş doğarken onların ardına
düştüler.
İki topluluk (yaklaşıp) birbirini görünce MCısa'nın adam­
ları: ' İşte yakalandık! ' dediler. (Musa): ' Hayır, dedi, Rabb' im
benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir.'
MCısa'ya: 'Değneğinle denize vur ! ' diye vahyettik. (Vu­
runca deniz) yarıldı, (on iki yol açıldı). Her bölüm, kocaman bir
dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. MCısa'yı ve be­
raberinde olanları tamamen kurtardık. Sonra ötekilerini boğduk
Şüphesiz bunda bir ibret vardır, ama çokları inanmazlar567 ."
"Nihayet boğulma kendisini yakalayınca (Fir'avn): 'Ger­
çekten İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına
inandım, ben de müslümanlardanım ! ' dedi. ' Şimdi mi? Oysa
daha önce isyan etmiş, bozgunculardan olmuştun?' (denildi).
'Bugün senin (canından ayırdığımız) bedenini, (denizin d ibin­
den) kurtarıp (sahilde) bir tepeye atacağız ki senden sonra ge-

565
Zuhruf: 48-56.
566
Yunus: 90.
567
Şuara: 60-67.
3 13
Güngör Karauğuz

!enlere ibret olsun. Ama insanlardan çoğu bizim ayetlerimizden


gafıldirler568 . ' "
"Hor görülüp ezilmekte olan milleti de içini bereketlerle
donattığımız yerin, doğularına ve batılarına mirasçı kıldık.
Rabb' inin İsrail oğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yü­
zünden tam yerine geldi. Fir'avn' ın ve kavminin yapageldiği
şeyleri ve yükseltmekte oldukları sarayları (ve bahçeleri) de
yıktık. İsrail oğullarını denizden geçirdik, kendilerine mahsus
bir takım putlara tapan bir kavme rastladılar: ' Ey Musa, dediler,
(bak) bunların nasıl tanrıları var, bize de öyle bir tanrı yap ! '
(Mfısa): ' Siz, gerçekten cahil bir toplumsunuz. Şunların
içinde bulundukları (din) yıkılmıştır ve yaptıkları şeyler boşa
çıkmıştır. Allah, sizi alemlere üstün yapmış iken size Allah'tan
başka bir tanrı mı arayayım?' dedi.
Musa 'mn Firavun 'un Ölümünden Sonraki Hayatı
(Ey İsrail oğulları), hatırlayın o zamanı ki biz sizi Fir'avn
ailesinden kurtarmıştık. Onlar size azabın en kötüsünü yapıyor­
lardı: ' Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı.
Bunda, size Rabb' iniz tarafından büyük bir imtihan vardı. Mfısa
ile otuz gece (bana ibadet etmesi için) sözleştik ve buna on gece
daha kattık. Böylece Rabb' inin tayin ettiği vakit, kırk geceye
tamamlandı.
Mfısa, kardeşi Harun'a dedi ki: ' Kavmim içinde benim
yerime geç, ıslah et, bozguncuların yoluna uyma. '
Musa, tayin ettiğimiz vakitte bizimle buluşmaya gelip de
Rabb'i on(unl)a konuşunca: 'Rabb' im, bana (kendini) göster,
sana bakayım ! ' dedi.
(Rabb'i) buyurdu ki: ' Sen beni göremezsin; fakat dağa
bak, eğer o yerinde durursa, sen de beni göreceksin ! ' Rabb'i
dağa görününce onu darmadağın etti ve Musa da baygın düştü.
Ayılınca: ' Sen yücesin, sana tevbe ettim, ben inananların ilki­
yim ! ' dedi.

568
Yfınus: 90-92.
3 14
Ademin Çocukları

(Allah) buyurdu ki: ' Ey Musa, ben elçilerimle (verdiğim


vahiylerle) ve konuşmamla seni insanların başına seçtim; sana
verdiğimi al ve şükredenlerden o l ! '
Öğüte v e her şeyin açıklamasına dair n e varsa hepsini
Musa için levhalara yazdık: ' Bunları kuvvetle tut, kavmine de
emret, bunların en güzelini tutsunlar (bu en güzel buyruklar
gereğince amel etsinler); size, yoldan çıkmışların yurdunu (nasıl
tarumar ettiğimi) göstereceğim ! '
Yeryüzünde haksız yere büyüklenenleri ayetlerimden
uzaklaştıracağım. Onlar her ayeti görseler de yine de ona inan­
mazlar. Doğru yolu görseler, onu yol edinmezler, ama azgınlık
yolunu görseler, onu yol edinirler. Çünkü onlar, ayetlerimizi
yalanladılar ve onları umursamaz oldular. Ayetlerimizi ve
ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. On­
lar, yalnız yaptıklarıyla cezanlanmıyorlar mı?
Musa kavmi, kendisin(in, Rabb'i i le mülakata gitme­
sin)den sonra kendilerinin zinet takımlarından yapılmış böğür­
mesi olan bir buzağı heykelini (tanrı diye) benimsediler569 ."
"(Allah): ' B iz senden sonra kavmini sınadık. Samiri onla­
rı saptırdı' dedi.
Bunun üzerine Musa, çok kızgın ve üzüntülü bir halde
kavmine döndü: ' Ey Kavmim, dedi, Rabb' iniz size güzel bir
va'idde bulunmamış mıydı? (Ayrılış) süre(m) mi size uzun gel­
di? Yoksa Rabb'inizden bir gazabın üstünüze inmesini mi iste­
diniz ki, bana verdiğiniz sözden caydınız?'
Dediler ki : 'Kendi malımızla harcamak sureti i le senin
sözünden çıkmadık, fakat o milletin (yani Mısırlıların) süs
(eşyas)ından bize yükle(tilip taşıtıl)mıştı. Onları (ateşe) attık.
Aynı şekilde Samiri de attı. ' Onlara, böğürmesi olan bir buzağı
heykeli ortaya çıkardı.
Dediler ki, 'Bu sizin de tanrınız, Musa'nın da tanrısıdır,
fakat o unuttu (da gitti, Tanrıyı Tur yöresinde arıyor)' .

569 A'riif: 1 37- 1 48. Benzer ayetler için bkz. Bakara: 92-93.
315
Güngör Karauğuz

Onlar görmüyorlar mı ki o (buzağı) kendilerine bir söz


söyleyemez; ne bir zarar, ne de yarar veremez?
Önceden Harun, kendilerine: ' Ey kavmim, andolsun siz
bununla sınandınız. Rabb' iniz, o çok esirgeyen (Allah)'dır.
(Gelin) siz bana uyun, buyruğuma ita'at edin ! ' demişti. (Hayır)
dediler: ' Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan vazgeç­
meyeceğiz! '
(Musa) ' Ey Harfin, oların saptıklarını gördüğün zaman
sana ne engel oldu (da önlemedin)?' dedi. 'Neden bana uyma­
dın, buyruğuma karşı mı geldin?'
(Ve kardeşinin sakalından tutup çekmeğe başladı.) (Ha­
run, kardeşini yumuşatabilmek için): ' Ey anamın oğlu, dedi,
sakalımı, başımı tutma. Ben senin ' İsrail oğulları arasında ayrı­
l ık çıkardın, sözümü tutmadın' diyeceğinden korktum (da onun
için idare yoluna gittim).'
(Bu defa Musa, Samiri'ye döndü): ' Ey Samiri, ya senin
amacın nedir?' dedi. (Samiri): 'Ben dedi, onların görmediklerini
gördüm. Elçinin ayak bastığı yerden bir avuç (toprak) aldım onu
(eriti lmiş mücevheratın içine) attım; nefsim bana böyle (yap­
mayı) hoş gösterdi.'
(Musa): '(Defol!) git, dedi. Artık hayat boyunca sen: 'Ba­
na dokunmayın ! ' d iyeceksin. (Kime dokunsan o hummaya ya­
kalanacak, onun için devamlı olarak: ' Bana dokunmayın' diye­
ceksin, yalnız başına kalacaksın. Ahrette de) sana va'dedilen bir
ceza var ki ondan asla şaşırılmayacaksın (mutlaka o cezanı tam
zamanında bulacaksın). Şimdi durup taptığın tanrına bak. Biz
onu yakacağız, sonra onu ufalayıp denize savuracağız. Tanrınız
ancak kendisinden başka tanrı olmayan Allah'tır. O'nun bilgisi
her şeyi kuşatmıştır570 ."
Öfkesi dinince Musa, levhaları aldı. Ondaki yazıda
Rabb' lerinden korkanlar için yol gösterme ve rahmet vardı.
Musa, tayin ettiğimiz (buluşma) vakt(i) için kavminden yetmiş
adam seçti (huzura getirdi. Fakat Musa ile Allah arasındaki o

570
Tilha: 85-98.
316
Ademin Çocuk/an

yüce konuşmayı işitince, bununla yetinmediler, Allah' ı açıkça


görmedikçe inanmayacaklarını söylediler. Bunun üzerine) onla­
rı bir sarsıntı tutunca (hepsi baygın düştüler. Musa) dedi ki :
' Rabb'im dileseydin bunları da beni de daha önce helak eder­
din. İçimizden bazı beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi helak
mi edeceksin? Bu (iş), senin imtihanından başka bir şey değil­
dir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğine yol gösterirsin. Sen
bizim vellmizsin, b,izi bağışla, bize acı ! Sen bağışlayanların en
iyisisin ! ' Bize bu dünyada da iyilik yaz, ahrette de. Biz sana
yöneldik.'
(Allah) buyurdu ki: 'Azabıma, dilediğimi uğratırım; rah­
metim ise her şeyi kaplamıştır. Onu, korunanlara, zekatı veren­
lere ve ayetlerimize inananlara yazacağım. ' Onlar ki yanların­
daki Tevrat ve İncil' de yazılı buldukları o Elçi'ye, o ümmi Pey­
gamber'e uyarlar. O (Peygamber) ki, kendilerine iyiliği emre­
der, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri heliil,
çirkin şeyleri haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki
zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı
gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirirlen nura
uyanlar, işte felaha erenler onlardır571 ."
"Musa kavminden gerçeğe götüren ve hak ile adalet ya­
pan bir topluluk da vardır. Biz onları (Yakub'un on iki oğlun­
dan gelen) on iki torun kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su
isteyince, Musa'ya: 'Asanla taşa vur! ' diye vahyettik. Taştan on
iki göze fışkırdı. Her Kabile içeceği yeri bildi. (Ayrıca) üzerine
bulutla gölge yaptık ve onlara kudret helvasıyla bıldırcın eti
indirdik: ' Size verdiğimiz güzel rızıklardan yiyin! ' (dedik).
Ama onlar (saptılar, haksızlık ettiler. Böylece onlar) bize zul­
metmediler, fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı 572 ."
"Hani siz demiştiniz ki: 'Ey Musa, biz bir yemeğe daya­
namayacağız, bizim için Rabb'ine dua et de bize yerin bitirdiği

57 1 A'raf: 1 54-1 57,


572 A'raf: 159-1 60.
317
Güngör Karauğuz

sebzesinden, acurundan, sarımsağından, mercimeğinden, soğa­


nından çıkarsın' .
(Musa): ' İyi olanı, daha aşağı olanla mı değiştirmek isti­
yorsunuz? Bir şehre inin, orada size istediğiniz var' demişti.
Üzerlerine alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu; Al­
lah 'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu, çünkü onlar, Allah' ın
ayetlerini inkar ediyorlardı ve haksız yere peygamberlerini öl­
dürüyorlardı . İsyana daldıkları, sınırı aştıkları için bunu hak
ettiler573 ."
"Musa, kavmine demişti ki: ' Ey kavmim, Allah'ın size
olan nimetini hatırlayın; zira (O), aranızda peygamberler var
etti, sizi krallar yaptı ve size dünyalarda hiç kimseye vermedik­
lerini verdi. Ey kavmim, Allah ' ın (naslbettiği) kutsal toprağa
girin, arkanızı dönmeyin, yoksa kaybedersiniz!
Dediler ki: ' Ey Mfısa, orada zorba bir millet var. Onlar
oradan çıkmadıkça biz asta oraya girmeyiz. Eğer çıkarlarsa, o
zaman oraya gireriz.'
(Allah'tan) korkanlardan, Allah'ın nimet verdiği iki adam
dedi ki: 'Onların üzerine kapıdan girerseniz, muhakkak ki siz
galip gelirsiniz. Haydi, eğer inanıyorsanız Allah'a dayanın.
Dediler ki: ' Ey Mfısa, onlar orada olduğu sürece biz oraya
asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin, savaşın, biz burada oturu­
yoruz574 .
(Mfısa): 'Ya Rabbi' , dedi, ben kendimden ve kardeşimden
başkasına malik değilim. Bizimle, o yoldan çıkmış toplumun
arasını ayır. (Allah) buyurdu ki: 'Orası onlara kırk yıl yasaklan­
dı. Yerde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen yoldan çıkmış olanlar
için üzülme575 ."
Musa 'nın Kavminin İnekle İmtihanı
"Mfısa, kavmine: 'Allah size bir inek kesmenizi emredi­
yor. ' demişti.
' Bizimle alay mı ediyorsun?' dediler.

573
Bakara 6 1 .
574
Sayılar 1 4 . bab 6- 1 0.
Maide: 20-26.
515

318
Ademin Çocuklar1

'Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım! ' dedi.


'Bizim için Rabb' ine du'a et, onun ne olduğunu bize açık­
lasın. ' dediler.
Dedi ki: 'O diyor ki: O (inek) ne yaşlı, ne körpe, ikisinin
ortasında (bir inek)tir! Haydi, size emredileni yapın. '
Dediler ki: 'Bizim için Rabb'ine du'a et, renginin nasıl
olduğunu açıklasın. '
Dedi: ' O diyor ki: 'Rengi parlak, sarı bir inektir, bakanla­
ra sevinç verir.'
'Bizim için Rabbine du'a et, onun nasıl bir şey olduğunu
bize açıklasın. Zira o inek bize (başka ineklere) benzer geldi.
Ama Allah dilerse mutlaka (emredileni yapmağa) yol buluruz.'
dediler.
Dedi: 'O şöyle diyor: O, henüz boyundurluk altına alın­
mamış bir inektir. Yeri sürmez, ekin sulamaz. Salma, (çifte
koşulmamış) hiç alacası yok. '
'İşte şimdi gerçeği getirdin' deyip ineği boğazladılar; az
daha yapmayacaklardı.
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun (katili) hakkın­
da birbirinizle atışmıştınız; oysa Allah, gizlediğinizi ortaya çı­
karacaktı . Onun için '(ineğin) bir parçasıyla o (öldürülene) vu­
run. ' demiştik. İşte A llah böylece ölüleri diriltir, size ayetlerini
gösterir ki düşünesiniz576".
Musa 'nın Kavminin Cumartesi Günü ile İmtihanı
"Onlara, deniz kıyısında bulunan kent (halkın)ın durumu­
mı sor. Hani onlar Cumartesine saygısızlık edip haddi aşıyor­
lardı. Çünkü (Cumartesi günü, avlanmaları yasaklanmıştı). Cu­
martesi (tatil) yaptıkları (yasağa riayet ettikleri) gün, balıklar
onlara akın akın gelirdi. Cumartesi yapmadıkları gün (yani Cu­
martesi.olmayan günlerde veya Cumartesine saygı göstennedik­
leri zamanlarda) balıkları gelmezdi. (Avlandıklarını anladıkları
için artık balıklar, gelmez olmuş ve Allah'ın koyduğu yasağa
uymamalarından ötürü rızıkları daralmıştı). Biz onları yoldan

576 Bakara: 67-73.


319
Güngör Karauğuz

çıkmalarından ötürü böyle sınıyorduk. İçlerinden bir topluluk:


'Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir şekilde azabedeceği
bir kavme artık ne diye öğüt veriyorsunuz?' dedi. Dediler ki:
' Rabb'inize ma'zeret (beyan edebilmek) için, bir de belki koru­
nurlar diye (öğüt veriyoruz).' Ne zaman ki onlar, kendilerine
hatırlatılanı unuttular, biz de kötülükten menedenleri kurtardık;
zulmedenleri de, yoldan çıkmaları yüzünden çetin bir azab ile
yakaladık577 •
Kibirlerinden dolayı kendilerine yasak kılınan şeylerden
vazgeçmeyince onlara: 'Aşağılık maymunlar olun ! ' dedik.
Rabb' in, 'Elbette ta kıyamet gününe kadar onlara azabın en
kötüsünü yapacak kimseler gönderecektir! ' diye ilan etmişti.
Şüphesiz Rabb'in çabuk ceza verendir ve O, çok bağışlayan,
çok esirgeyendir.
Onları yeryüzünde topluluklara ayırdık. Onlardan kimi iyi
kişilerdi, kimi de alçak! Belki dönerler diye onları iyilikler ve
kötülüklerle de sınadık578 ."
Musa ve Karun
"Karun, Mfisa'nın kavminden idi. Onlara karşı azgınlık et­
ti. Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki onun (hazineleri­
nin) anahtarlarını (taşımak), güçlü bir topluluğa ağır geliyordu.
Kavmi ona demişti ki : 'Şımarma, Allah, şımarıkları sev­
mez. Allah'ın sana verdiği (bu servet) içinde ahiret yurdunu ara,
dünyadan da nasibini unutma, Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen
de öyle iyilik et, yeryüzünde bozgunculuk (etmeyi) isteme, çün­
kü Allah bozguncuları sevmez. Bu (servet) bende bulunan bir
bilgi sayesinde bana verildi' dedi.
O (mağrur) bilmedi mi ki Allah, kendisinden önceki ku­
şaklar arasında kendisinden daha güçlü ve daha çok cemaati
bulunan nice kimseleri helak etmiştir? Suçlulara günahlarından
·

sorulmaz.

577 Benzer ayetler için bkz. Nisii: 153-154.


m A'riif: 1 63- 168.
320
Ademin Çocuk/an

(Karlın) süsü, (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıktı.


Dünya hayatını isteyenler: ' Keşke Karfın'a verilenin bir benzeri
de bize verilseydi, dediler, gerçekten onun büyük şansı var ! '
Kendilerine bilgi verilmiş olanlar ise: 'Yazık size, dediler, ina­
nan ve iyi iş yapan kimse için Allah'ın sevabı daha hayırlıdır.
Buna ancak sabredenler kavuşturulur.'
Nihayet biz onu da, evini barkını da yere batırdık. A llah'a
karşı ona yardım edecek bir toplyluğu olmadı. Kendi kendini
(savunup) kurtaranlardan da değildi. Dün onun yerinde olmayı
isteyenler: 'Vay, demek Allah kullarından dilediğine rızkı açar
ve kısar. Allah bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yere batırırdı.
Demek gerçekten kafirler iflah olmaz! ' derneğe başladılar579 ."
"Böylece sana geçmişlerin haberlerinden bir miktar anla­
tıyoruz. Gerçekten sana katımızdan bir Zikir (ibret verici olayla­
rı taşıyan bir Kitabı) verdik580 ."
Musa ve Bir Kul
"Mfısa uşağına demişti ki: 'Durmayıp ya iki denizin bir­
leştiği yere varacağım veya uzun bir zaman yürüyeceğim. İkisi
(yürüdüler), iki denizin birleştiği yere varınca, (tuttukları balığı,
kokmasın diye bir su birikintisi içine bıraktılar ve orada bir
kayaya sığınıp) balıklarını unuttular, (balık) sıyrılıp denizde
yolunu tuttu. Orayı geçip gittiklerinde (Musa) uşağına: 'Kuşluk
yemeğimizi bize getir (de yiyelim), andolsun ki, bu yolculuğu­
muzdan (epey) yorgunluk çektik.' dedi.
(Uşağı): 'Gördün mü, dedi, kayaya sığındığımız vakit ba­
lığı unuttum. Onu söylememi, bana ancak şeytan unutturdu.'
(Balık), şaşılacak biçimde denizin içinde yolunu tut(up
git)ti !
(Musa): ' İşte aradığımız o idi.' dedi.
Tekrar izlerini ta'kibederek geriye döndüler, (kayaya var­
dılar). (Orada) kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katı-

5 79 Kasas: 76-82.
SKO
Tfrha: 99.
321
Güngör Karauğuz

mızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğret­


miştik.
Musa ona: ' Sana öğretilenden, bana (doğruyu bulmama
yardım edecek) bir bilgi öğretmen için sana tabi olabilir mi­
yim?' dedi. (O da): ' Sen benimle beraber biılunmağa sabrede­
mezsin' dedi . ' Sana bildirilmeyen bir şeye nasıl dayanabilirsin?'
(Musa): ' İnşaallah, dedi, beni sabredici bulursun, senin
emrine karşı gelmem. ' (O kul): 'O halde, dedi, eğer bana tabi
olursan ben sana anlatıncaya kadar (yaptığım) hiçbir şey hak­
kında bana soru sorma. '
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri za­
man gemiyi deliverdi.
(Musa): 'Halkını boğmak için mi gemiyi deldin? Hakika­
ten sen müthiş bir iş yaptın! ' dedi. (O kul): ' Sen benimle bera­
ber bulunmağa dayanamazsın demedim mi?' dedi.
(Musa): 'Unuttuğum şeyden ötürü beni kınama ve bana
bu işimden dolayı bir güçlük çıkarma.' dedi.
Yine yürüdüler. Nihayet bir oğlan çocuğuna rastladılar.
(O kul) hemen onu öldürdü.
(Musa): 'Bir can karşılığı olmadan temiz bir cana kıydın
ha? Doğrusu sen, çirkin bir iş yaptın ! ' dedi. (O kul): 'Ben sana,
sen benimle beraber bulunmağa dayanamazsın, dememiş miy­
dim?' dedi.
(Musa) dedi ki: ' Eğer bundan sonra (bir daha) sana bir
şey sorarsam, artık bana arkadaş olma. (O zaman) benim tara­
fımdan sana özür u laşmıştır (artık benden ayrılmakta mazur
sayılırsın)' .
Yine yürüdüler. Nihayet bir kent halkına varıp onlardan
yemek istediler (kent halkı) onları konuklamaktan kaçındılar.
Derken orada yıkılmak isteyen (yıkılmak üzere olan) bir duvar
buldular; hemen onu doğrulttu. (Musa): ' İsteseydin buna karşı­
lık bir ücret alırdın,' dedi. 'İşte, dedi bu, benimle senin aramızın
ayrılmasıdır. Şimdi sana sabredemeğin şeylerin içyüzünü haber
vereceğim. O (yaraladığım) gemi, denizde çalışan yoksullarındı.
Onu kusurlu yapmak istedim, çünkü onların ilerisinde her (sağ-

322
Ademin Çocuk/ar1

lam) gemiyi zorla alan bir kral vardı. Çocuğa gelince: Onun
anası babası mü'min insanlardı. Bunun, onlara azgınlık ve küfür
sarmasından (isyfuıiyle onları şerre sürükleı:nesinden yfilıut onla­
rın imanına kendi azgınlık ve inkarını bulaştırmasından veya
· onları da kendisi gibi azgınlığa ve küfre sürüklemesinden) kork-
tuk. İstedik ki Rableri onun yerine onlara ondan daha temiz,
daha merhametli (ana babasına iyilik eden) birini versin. Duvar
ise şehirde iki yetim çocuğun idi. Altında onlara ait bir hazine
vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki onlar (bü­
yüyüp) güçlü çağlarına ersinler ve Rabbi' nden bir rahmet olarak
hazinelerini çıkarsınlar. Bunları, ben kendiliğimden yapmadım.
İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzü budur581."

Fırtına Tanrısı (°vffeşup/Tarhut)


(İ.Ö. 14.- 1 3 yy.) Tokat Arkeoloji Müzesi

581.
Kehf: 60-82.
323
Güngör Karauğuz

Musa 'nın Asasının Ejderhaya Dönüşmesi.


Zübdetü't-Teviirih, (Türk İslam Eserleri Müzesi)

324
SEKİZİNCİ BÖLÜM

" . . . ve ona demiri yum14şattık.


"Geniş zırhlar yap, dokumasını ölçülü yap . . . "
Sebe: 1 0- 1 1
I. DEMİR ÇAGI ve SONRASI

İ.Ö. 1 2. yüzyıl başlarına doğru Önasya'da siyasi ve


ekomnomik çözülmeler başlamıştır. Mısır'ın Ken'an üzerindeki
nüfuzu giderek azalmıştır. Önasya'da kıtlık sorunu ülkeleri
kasıp kavurmaktadır hata. Buğday fiyatlarındaki dalgalanmalar
ve aşırı artışa bir de Deniz halklarının ('Anadolu 'da Tarihi Dö­
nemler' tablosuna bkz) tüm Öna�ya'yı tehtid eder bir güç olarak
ortaya çıkması istikrarı ortadan kaldırmıştı.
Anadolu'da koca Hitit imparatorluğu Kaşka ve Balkan
uluslarından Phryglerin saldırıları ve tazyikiyle çökmüştür. Bu
çöküşle birlikte yaklaşık dört yüz yıl sonra Anadolu'da siyasal
sosyal bazı çalkantılar baş gösterecektir. Hitit imparatorluğunun
çökmesiyle Çukurova' da, Orta, güneydoğu Anadolu'da Hitit­
Luwi, Arami ve Hurri u luslarından oluşan halkların oturduğu
Geç Hitit beylikleri kuruldu. Anadolu'da, artık Luwice/hiye­
roglif Hititçesi yaygın bir şekilde kullanılır oldu.
Sami kökenli Aramiler, Güneydoğu Anadolu'ya yerleşti­
ler. Bu ulus, Sami dillerinin kuzeybatı kolundan olup İbranice
ve Fenikece ile akraba bir dil konuşuyordu. İ .Ö. 7. yüzyılda
Aramice'nin yerini Arapça alana kadar bölgede yaygın olarak,
insanlar meramlarını bu dil ile dillendirdiler. Hatta Akamenid
Pers imparatorluğu sınırları içinde bu dil konuşulurken İsa'da
bu dil ile öğretilerini yayacaktır. Bu dönemin renkli simaların­
dan biri de denizci Fenikelilerdir ve bu dönemin tunç işleme
merkezlerini sömürüyorlardı. Ama bugün kullandığımız yazıyı
da ilk onlar icad etmişlerdi.
Başkenti Tuşpa/Van ve kuzeydoğu Kafkasya d i l ailesi
içinde bitişken dil grubuna dahil olan Urartu devleti, Doğu
Anadolu'da hakimiyetini sürdürmekteydi. Hint-Avrupa dilinin

327
Güngör Karauğuz

satem grubuna dahil olan Phrygler ise Marmara denizinin güne­


yi, Sakarya, Kızılırmak, Tuz gölü, Denizli ile Antalya/Elmalı
bölgelerinde hüküm sürüyordu. Yine Hint-Avrupa dil grubuna
ait bir dil konuşan Lydia devleti de Ariadolu'nun Manisa ve
Uşak bölgesinde hakimdi.
Çağa adını veren demir madeni Yakındoğu'da artarak
kul lanılmaktadır her alanda. Hatta İ.Ö. 9.yy. sonlarına doğru
demir madeninin kul lanımı oldukça artmış ve silahlar ile aletle­
rin yapımında başrolü çekmekteydi . Dolayısıyla ekonomide
demirin kullanımı fabrikasyona dönüşmiiş ve demir çok ucuz­
lamıştı. Bu durum Kur'an'da Davfıd'a hitapla şöylece ifadesini
bulmuştur:

". . . ve ona demiri yumuşattık.


"Geniş zırhlar yap, dokumasını ölçülü yap . . . 5112"
"Ona (Davud'a), sizi savaşın şiddetinden koruması için zırh
yapmayı öğretmiştil!83• "

Bu dönemde tunç, çeşitli eşyaların yapımında kullanılma­


ya hata devam ediyordu. Hatta Geç Hitit beyliklerinden biri
olan ve bugün Kayseri, Nevşehir-Niğde ve Gürün'ü içine alan
bir bölgede hakim Taba!, önemli bir tunç kazan üretim merke­
ziydi. Tevrat, bu üretim merkezi Tabal ile Phryg/Meşek584 ' i bu
konuda göklere çıkartır. Şu da bir gerçektir ki İ.Ö. 1 . binyılın ilk
yarısında tunç kazanlar Önasya dünyasındaki krallarca çok sevi­
len birer prestij eşyası olarak kabul görmekte idi. Hatta tapınak­
lara armağan olarak yollanmakta ve üç ayaklı altlıklarıyla soylu
mezarların vazgeçilmez armağanlarıydı. Bu bağlamda, meşhur

582
Sebe: 10-1 1 .
583 Enbiya: 80.
584 Hezekiel: 27: 1 3 .
328
Ademin Çocuk/an

Phryg'in kralı eşek kulaklı Midas ' ın mezarı, üç tunç kazan ile
şereflendirilmişti.
Şunu da yeri gelmişken hemen belirtelim, Phryg' in kralı
eşek kulaklı Midas, kral seçilir seçilmez bir şükran borcu ola­
rak, arabasını Gordion kenti akropolündeki Zeus Basileios tapı­
nağına ve üzerine oturduğu tahtını da Yunanistan'da
Delphoi'deki Apollon tapınağına adar. Yine Süleyman ' ın üze­
rinde oturduğu tahtı dillere destandı ve bir benzeri yoktu585 Tev­
rat' a göre.
Urartu krallığı ise yaptırdığı onlarca kale, kanallar ile bağ
ve bağçeleriyle ünlenmişti bu dönemin diğer eskiçağ halkları
gibi. Yeni Asur kralı il. Asurnasirpal (İ.Ö. 883-859) inşa ettir­
diği sarayının bahçesini anlata analata bitiremez:
"Kanal basamak basamak yükselerek bahçelere varıyor;
yürüyüş yollarını mis gibi kokular sarmış, fıskiyelerden zevk
bahçesine gökyüzünden kayan yıldızlar gibi sufişkırıyor5116. "
Yine Asur kralı i l . Sargon (İ.Ö. 72 1 -705) d a 'akan suyu
getiren bir kanal kazarak suyun, Fırat gibi gürül gürül akması­
nı' sağlamıştı. Hatta: 'Kanal kıylSlnda kendi zevki için bir saray
ile kraliyet konutu yaptırmış ve Sardihura kalesini korunaklı
olsun diye dağa inşa etmişti5R7• "
Kur'an 'Demir çağının' bu özelliklerine Süleyman odaklı
olarak ilgi çekmektedir:

"Ona dilediği gibi kaleler, heykeller, havuzlar kadar (geniş)


leğenler, sabit kazanlar yaparlardı51111. "

5R5
I . Krallar. 1 0: 1 8-20.
m Kuhrt 201 0, il, 142.
m Kuhrt 201 0, il, 242.
SRR
Sebe: 1 3.
329
Güngör Karauğuz

a- Davud ve Süleyman
İsrail'in tahtının ilk i.iç kralı Saul (İ.Ö. 1 030/1 020), Davud
ve Süleyman'dır Tevrat'a göre. Bu krallık, kuzeyde Samiriye ve
güneyde başkenti Kudi.is olan Yehuda olmak i.izere ikiye bölü­
nür İ.Ö. 930' larda. Bu krallıklardan Samiri 'ye, İ.Ö. 72 1 'de Asur
kralı V. Salmanassar'ın, Yehuda krallığı da İ.Ö. 5 87'de Babil
kralı il. Nebukadnezzar' ın kuşatmasıyla yıkılır; halk, sürgün
edilir. Ama Pers kralı Kyros, İ.Ö. 538'de Babil l ' i ele geçirmiştir
ve İsrail oğullarının Kudüs' ü yeniden imar etmesine sıcak bak­
mıştır. Ama İ.S. 70'de Romalı Titus, Kudi.is'ü yerle b ir edecek­
tir.
İsrail oğullarının kurduğu İsrail Krallığı'nın ikinci kralı
( İ.Ö. 1 000) olan Davud, başkent i lan ettiği Kudi.is'te davalara
bizzat kendi bakmıştır589 . İsrail oğulları Davud'un otuz yaşında
kral olması ve kırk yıl altı ay saltanat si.irdüği.i590 dönemde, İsrail
oğulları yerleşik hayata geçerek Fırat kıyılarından Kızıldeniz'e
kadar olan alanda sürekli bir ordu kurmuştur59 1 . Davud, ahit
sandığını Kudi.is'e getirerek resmi konuta yerleştirmiştir.
Kitab-ı Mukaddes'de Davüd ' un soyu İbrahim'e kadar
uzandığı592 vurgulanır. Tevrat; Davüd'un yedi erkek ve iki kız
kardeşi olduğunu anlatmasına593 karşın Kur'an dışı İslami kay­
naklarda da on üç kardeşin en küçüğü olduğu üzerinde duru­
lur5 94 .
Davud, güçlü kuvvetli biri olup sürüye saldıran aslan ya
da ayıyı yere serebi lecek yetenektedir595 . İ lginçtir ki Tevrat

589 il. Samuel: 8 : 1 5, 14:4-22; 1 5 : 2-6; 1. Tarihler: 1 8: 1 4.


590 il. Samuel: 2: 1 1 , 5:4-5; 1. Tarihler 29:27.
591 il. Samuel: 8:3; Tarihler 1 8:3.
592 Rut: 4: 1 8-22.Matta: 1 : 1 -6; Luka: 3:3 1 -35.
593 1. Tarihler: 2: 1 3 - 1 6.

m Sa'Iebi'den aktarım için bkz. Hannan 1 994, 2 1 .

595 I . Samuel: 1 7:34-36.

330
Ademin Çocuk/afi

kaynaklı bu bilgilere, İslam kaynaklarından olan bazı tarih ki­


taplarında dahi rastlanılabilmektedir.596
Yine Tevrat, Davfıd'un yaptığı pek çok savaştan söz et­
mesine karşılık Kur'an onun sadece Calut (Saul)'u öldürdüğün­
den söz eder. Yine ilginç olan nokta, Tevrat'ta ayrıntılarıyla
anlatılan Calut'un öldürülmesi ile ilgili bilgilerin büyük bir
kısmı, İslami kaynaklardan biri olan tarih kitaplarında anlatıl­
maktadır597 . Calut katıldığı bir savaşta ölünce yerine Davud kral
olur598 . Tevrat'ta Davud bir kraldır ama Kur'an'da hem kral ve
hem de ona hikmet verilmiştir yani o bir peygamberdir599 .
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi Davud, demiri işleyerek ge­
niş zırhlar yapmayı biliyordu600 . Hatta Davud zırh yapıp giyen
ilk kişidir60 1 ve Davud, 'sadece kendi el emeğiyle kazandığını
yemiştir602 '.
Davfıd'un halkıyla ilgili baktığı davalardan biri, doksan
dokuz koyuna sahip olan biri, tek koyunu olanın koyununu ken­
di koyunları arasına katmasını konu edinen bir dava, Kur'an'da
anlatılmaktadır603 . Bu olay Tevrat'ta, Hitti/ Hititli Uriah' ın karı­
sı ile Davud'un zina yapması olayı ile irtibatlandırılarak anla­
tılmıştır604 . Kur'an dışı İslami kaynaklardan tarih kitaplarında
da Tevrat'ta anlatılan bu olay bazı rütuşlarla yer alması gerçek­
ten insanı şaşırtıyor605 . Şunu da ifade etmek gerekir ki Tevrat' ta
bu şekilde anlatımlara sıkça rastlanmaktadır. Hatta Davud'un

596 Sa' lebi ve Taberi'den aktarım için bkz. Hannan 1 994, 2 1 vd.
597 Sa'lebi ve Taberi'den aktarım için bkz. Hannan 1 994, 2 1 vd.
59x I. Samuel: 3 1 :6; il. Samuel: 2:4.
599 Bakara: 25 1 .
6mı
Enbiya: 80; Sebe: 1 0- 1 1 .
601
Buhari Büyü, 1 5 .
Kütüb-i Sitte, c. 1 2, 353.
602

603
Siid: 2 1 -25.
604
II. Samuel: 1 2 : 1 3- 1 8.
605
Sa' lehi'den aktarım için bkz. Hannan 1 994, 23.
33 1
Güngör Karauğuz

oğlu Amnon da -yukarıdaki bölümlerde ifade edildiği gibi­


kızkardeşi Tamar ile zina etmiştir606 • Ancak Kur'an böyle bir
bilgiyi -doğal olarak- teyit etmez.
Kur'an'da Davud'un pek çok meziyetlerinden söz edile­
rek kendisine Zebur verildiği bildirilmesine607 karşılık, bu bilgi­
ler Tevrat'ta geçmiyor.
Davud, yerine küçük oğlu Si.ileyman' ı bırakır (İ.Ö. 970).
Tevrat'a göre Si.ileyman sadece kralken Kur'an'a göre hem kral
hem de kendine mülk ve saltanat verilen peygamberdir608 tıpkı
Davud gibi.
Süleyman Kudi.is'deki tapınağı i.ö. 950 yılında bitirmiş
olmalı ve tapınağın inşaatında çalıştırmak üzere Fenikeli zana­
atkarlar getirttirmiştir Kudi.is'e. Süleyman Kızıldeniz'den Şam'a
kadar Akdeniz'e uzanan ticaret yollarını da denetimi altında
tutuyordu. Hatta bu ticaret bağlamında Mısır'dan at da
getirtiriyordu609 •
Kur'an'da Süleyman' ın (hayvanlarla konuşması, ri.izgar­
lara ve cinlere emretmesi gibi) pek çok mucizeleri anlatılırken
böyle anlatımlara Tevrat'ta rastlanmıyor.
Sebe kraliçesinin adı ne Tevrat'ta ne de Kur'an'da var.
Kur'an da, bu kraliçenin tahtının getirttirilmesi gibi anlatılan
bazı konular Tevrat'ta geçmiyor.
I. Krallar, üçi.incü babda anlatılan ve aşağıda özetini ver­
diğimiz iki fahişe kadının Süleyman'a gelerek beraberinde ge­
tirdikleri bir bebeğin kendilerine ait olduğunu her ikisinin de
iddia etmesi üzerine davayı çözmesi olayı hadisde de anlatıl­
maktadır. Ama hadiste, Tevrat'ta geçtiği şekliyle 'fahişe kadın'

il. Samuel: 1 3 : 1 -1 4.
606

607
Nisa: 1 63 ; İsra: 55.
<>oK Kütüb-i Sitte, c. l, 1 37.
609 1. Krallar: 1 0:28.
332
Ademin Çocuk/art

tabiri kul lanılmaz ve onlardan ' iki kadın' diye sözedilir. Tev­
rat' ın aksine, iki çocuktan birini kurt kapmıştır ve dava önce
Davfıd'a intikal etmiş ve onun kararını beğenmeyen diğer anne,
davayı tekrar Süleyman' ın görmesini istemiştir. Süleyman da
bir bıçak getirilmesini ve çocuğu ikiye ayırıp her bir yarısının
iki anneye vermeyi teklif etmiştir. Çocuğun öz annesi buna razı
olmamış ve çocuğu diğer anne adayına vermeyi kabul etmesi
üzerine Süleyman, çocuğun asıl annesinin bu kadın olduğuna
hükmetmiştir610 •
Tevrat, Süleyınan'ın diğer ulusların tanrı ve tanrıçalarına
taptığını anlatır ama bu bilgi Kur'an tarafından doğrulanmıyor.
Tevrat bu tanrıçanın adını Aştarte ve tanrının ise M ilkom oldu­
ğunu vurguluyor61 1 • Dolaylı olarak da Süleyman' ın egemenliği
döneminde tapınım bulan putlar üzerinde bir yoğunlaşmanın
olduğunu ima ediyor. Yani Mezopotamya'da çok sevilip yaygın
bir ritüeli olan aşk ve savaş tanrıçası İştar'a.
b- Süleyman ve Büyücülük
Önasya toplumlarında büyü, büyücülük, fal ve falcılık
Babil'den büyük etkiler aldığı görülür. Anadolu toplumlarında
yaşlı kadınlar, doktorlar ve ebeler gibi pek çok büyücü grup
vardı. Anadolu uluslarından olan Hititlerin, büyüyü her alanda
kullandıkları söylenebileceği gibi, bir kişinin sağlığına kavuştu­
rulması amacıyla yapıldığını ve bunun toplumda ilk sırayı işgal
ettiğini de söyleyebiliriz. Bu maksatla yapılmış bir büyü de
·
anemi hastalığı görülen birine, önce otlardan ilaç hazırlanıp
vücudunun çeşitli yerlerine sürüldükten sonra kişi yıkanmakta
ve sudan çıkar çıkmaz da üzerinde bir kuş gezdirilmekteydi. Bu

Kütüb-i Sitte: c. 1 2, 355-356.


61°

61 1
1. Kıralar: 1 1 :5.
333
Güngör Karauğuz

büyünün bir benzerinin Tevrat'ta, Mfısa'nın ağzıyla anlatılması


gerçekten şaşırtıcıdır61 2 •
Eskiçağ dünyasında büyüler, büyüleyici ve etkili sözlerle
savılmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda eski Anadolu'da yapılan
büyüleri yeminin bozulması, öli.iırtler, yalan yere yemin etme,
adam öldürme, dedikodu, kara büyü yapma, ölü ruhlarına soru
sorma, cinler ve hastayı rahatsız eden ölü ruhlarının kovulması,
yeni doğan çocuğa isim verme aile ve akrabalar arasındaki ge­
çimsizlikler, yapılan hataların giderilmesi, ay ve güneş tutulma­
ları sonucu olacak olaylar ve astroloj i gibi ana başlıklar altında
toplayabi liriz.
Süleyman peygamber döneminde, büyücülüği.in çok ileri
seviyede top lumu meşgul ettiği anlaşılmaktadır. Hatta bu bi.iyi.i­
cülüğün ana temalarından birinin karı kocanın arasını açmak6 13
amaçlı yapılmış büyü olduğu ve bu türlerin toplum hayatında
daha fazla yer tuttuğu anlaşılmaktadır.

"İnsanlara büyü ve Biibil'de Hiirüt ve Miirüt adlı melekler(den


ilham alan iki kişiy)e indirileni öğretiyorlar. "
"Fakat bunlar, onlardan, erkekle karısının arasını açacak şey­
ler öğreniyorlardı6 1 4 . "

Aile içi geçimsizliklerin önlenmesi ve bu durumun düzel­


tilmesi için eski Mezopotamya ve Anadolu 'da çeşitli bi.iyülerin
yapıldığı bilinir. Buna göre baba oğluyla, koca karısıyla, erkek
kardeş kızkardeşiyle kavga etmesi durumunda büyüye müracaat
edilmesi gereken bir durumdur eski Anadolu'da615 •

612 Levililer: 1 4 : 1 -9.


613
Bakara: 1 02.
614
Bakara: 1 02.
6 1 5 Jakob-Rost 1 953, 345 vd ..
334
Ademin Çocuklar1

Şimdi burada okuyucuya bir fikir vermesi ve yukarıdaki


ayetleri biraz açmak amacıyla, Süleyman döneminden yaklaşık
dört yüz yıl önce yazılmış bir H itit metninde, aile içi tatsızlığın
giderilmesi için yapılmış bir büyü örneği vermek istiyorum .
Tatsızlık yaşamış kişileri ,barıştırmak amaçlı yapılacak
böyle bir büyü için öncelikle şunlar hazır edilmeliydi: Yufka
ekmek, zeytinyağı, incir, kuru üzüm, kaseler, şarap ve bira dolu
testiler, leğen, maşrapa, beyaz ve siyah bir koyun, köpek yavru­
su.
Bu çok sıkıcı ve uzun ayinin ilk aşamasında büyücü kadı­
nın her uzattığına geçimsizliklerden kurtulmak isteyenler, do­
kunur. Bu arada büyücü kadın peynir ve somun ekmeği parça­
layıp ve şarabı dökünce, 'ey güneş tanrısı, beyim! Bak, senin
huzuruna geçimsizliğe neden olan kötü dilleri yerleştirdim'
diyerek ayini başlatır.
Bu arada büyücü ka� ın, hazırlanmış olduğu fıgürünleri,
geçimsizliklerden kurtulmak isteyenlerin ayakları altına yerleş­
tirmiştir. Elinde tuttuğu iki dili fıgürünlerin başı üzerine koyar.
Figürünlerin gövdelerine önce bağladığı mavi yün ve kırmızı ipi
çeker. Kırmızı yünü alır ve bunu onların üzerinde bıçakla kesip,
'bir zamanlar kavga etmiş olduğunuz dilleri tanrı Andaliia nasıl
sizden bıçakla kesip aldığına bakın' deyip elindekileri ocağa
ateşe atıp yakar.
Sonra bir balık alıp geçimsizliklerden kurtulmak isteyen­
lerin başı üzerinde gezdirir, 'şu balığa bak! Balrk denizden nasıl
çekilip çıkarılmışsa, şimdi o kötü günlerin dili ve lanetleri de
aynı şekilde çıkarılmış olsun' deyip balığı da ocağa fırlatır.
Ardından beyaz ve siyah yün alıp içine hayvan yünü sarar
ve bunları da geçimsizliklerden kurtulmak isteyenlerin üzerine
tutup, 'ağız ve diliniz ile neler söyleyip gelmişseniz, vücudunu­
zun ve kötü günlerin dilleri sizden kesilip ayrılsın' sözleriyle
onları da ocağa fırlatır.

335
Güngör Karauğuz

Büyücü kadın bu kez tuz alır eline ve ondan yedi dil sem­
bolü yapar. Geçimsizliklerden kurtulmak isteyenlerin üzerinde
onları döndürür ve 'bir zamanlar kavga etmiş olduğunuz o kötü
dilleri güneş tanrısı yerin dibine çaktı' deyip elindekileri ocağın
içine fırlatır.
Bu arada bir koyun alınıp süslenmştir ve geçimsizlikler­
den kurtulmak isteyenler bu koyunun ağzına tükürüp, ' uğursuz
lanetleri tükürüp atın' deyip koyunu çukur kazdıkları yerde
kurban ederler. Kurban edilen koyun ocakta yakılıp üzerine bal,
zeytinyağı ve şarap dökülüp ocağın içine atılır. ·
Bu kez de büyücü kadın bir kertenkele alıp onu mavi ve
kırmızı yünle sarar. Geçimsizliklerden kurtulmak isteyenlerin
üzerinde gezdirildikten sonra 'ey kertenkele kötü dili ye, bitir!'
denir. Bu arada bir köpek yavrusu alınır ve geçimsizliklerden
kurtulmak isteyenlerin üzerinde çevrilir. 'Bedeninizin tamamı
için kefaret olsun' denip eniğin ağzına tükürülür. Öldürülen
enik, toprağa gömülür.
Sonra da sırasıyla şu işlemler yapılmaya devam eder.
Büyücü kadın geçimsizliklerden kurtulmak isteyenlerin
üzerine su serperek onları arındırır. Kilden yaptığı bir hamur
teknesine yağ, mavi, kırmızı yün, buğday taneleri koyar. Sonra
şarap, zeytinyağı, incir, kuru üzüm, tuz ve balla doldurduğu bir
kabı alarak ' uğursuz ağız ve dille birlikte kap da kın/sın' deyip
kabı kırar ve ocağa atar.
Bir kez daha koyun si.islenir, ekmek ve bir testi şarap alı­
narak koyun, güneş tanrısına adanır. Koyun kesilmemiştir, bi.i­
yi.ici.i kadının evine götürmesi için ona verilmiştir. Bi.iyi.ici.i ka­
dın bu kez de yedi çivi almıştır eline. Onları sunular eşliğinde
çakar ve 'çiviler nasıl çakıldı ise aynı şekilde uğursuz ağızlar
dilleriyle birlikte yere çakılsın' der.

336
Ademin Çocuk/art

Tüm bu uzun ve yorucu ayinler hiiJa bitmemiştir ve bu


kez de büyücü kadın ekmek, peynir ve şarap dolu kaseyi alır ve
geçimsizliklerden kurtulmak isteyenlere uzatır. Onlar da ellerini
dokundurur. B üyücü kadın elindekileri güneş tanrısına sunar ve
' ey şanlı güneş tanrısı bu uğursuz ağız ve dil için kabul et' de­
nir. Bu arada bir ateş yakılmıştır ve taştan yedi ayak dikilmiştir.
Büyücü kadın eline aldığı ekmeği, şarap kasesini geçimsizlik­
lerden kurtulmak isteyenlere uzatır v� onlar da elleriyle dokuna­
rak ' bu taş direkler devriliyor, geçimsizliklerden kurtulmak
isteyenlerin ağızlarından ve dillerinden her ne çıkmışsa bu söz­
ler de böyle devrilsin' der.
Bu arada geçimsizliklerden kurtulmak isteyenler çömelir
ve sekerek ateşten atlarlar. Çıkardıkları ve fırlatıp attıkları giysi­
lerini büyücü kadın kendisi için alır.
Bu can sıkıcı ayin hiilii devam etmektedir.
Bu sefer de büyücü kadın elindeki kabı geçimsizliklerden
kurtulmak isteyenlerin üzerinde çevirir ve leğeni onların ayakla­
rı altına koyar. Kötü dili kovmak amaçlı kabı büyücü kadın,
leğeni geçimsizliklerden kurtulmak isteyenler kırıp 'tüm kötü
sözler böyle kırılıp gitsin' derler.
Artık bu sıkıcı ayinin sonuna gelinmektedir.
Büyücü kadın bir bitki alıp bu bitkiyi geçimsizliklerden
kurtulmak isteyenlerin vücuduna sürer, 'ağzınızdan ve dili.niz­
den çıkan kötü sözler tümden silinsin' diye bağır. Büyücü kadın
tarafından verilen iki kase su, geçimsizliklerden kurtulmak iste­
yenlerin başlarına dökülür ve onlar elleriyle gözlerini yıkar.
Sonra öküz boynuzu içine su doldurulup mühürlenir.
Böylece bu uzun ayin de sona ermiştir artık.

337
Güngör Karauğuz

Kızıldağ (Konya-Karaman) 'da Bulunan Tahtı Üzerinde


Kral Hartapuş

338
Ademin Çocuk/an

c- Tevrat'a Göre Davud


Birinci Samuel

Bap: 17 Bap: 18 Bap: 20 Bap: 23

Davud, Beyt- Saul, Davud'u Davud, Bu arada


lehemli babasının evine Noyat'tan kaçıp Filistiler Keila'ya
Yesse'nin en dönmeye bı- Saul'un oğlu karşı savaşmakta-
küçük oğludur rakmaz ve Yonatan'ın dırlar. Davud,
ve ailesinin Davud'u canı yanına gelir ve Rabbe Filistilere
sürüsünü güt- gibi sever. şöyle der: 'Ba- karşı savaşıp sa-
mektedir. Ağa- Davud Filisti'yi bana karşı su- vaşmamasını sorar.
beylerinin üçü vurduğunda · çum nedir ki Rab de savaşmasını
Saul616'un ordu- İsrail şehirle- canımı arıyor?' ister ve Davud
suyla Ela dere- rindeki halk Bunun üzerine onları yenip Keila
sinde Filistilerle Saul'u karşıla- Yonatan, Davud ahalisini kurtarır.
savaşa gitmiştir. mak için soka- ile babsı Davud'un burada
Ağabeylerine ğa dökülmüş- Saul'un arasını savaştığı Saul'e
yiyecek götür- tür, şarkılar bulmaya çalışsa bildirilir. Bu arada
mek için Davud, söyleyerek: da bunda başarı- Saul, Davud'a
sabah erkenden 'Saııl vıırdıı lı olamaz. So- saldırmak için bir
yola çıkıp araba- binlerini; nuçta Davud, fırsat kollamakta-
Jar ordugahına Davud da Saul'un yanın- dır. Davud da Zif
gelir. Bu sırada on bin/erim"' dan kaçmak çölündeki dağlık
ordu savaş için diye haykırırlar. zorunda kal ır. alanda kalmaktadır.
hazırlanır. Gatlı Davud'un burada
Bu sözler
Filisti pehlivan olduğunu duyan
Saul'un canını Bap: 21
Golyat ortaya Saul'un oğlu
sıkmıştır ve
atıldığında ise Yonatan da
Davud'a artık
İsrailliler kork- Davud da Nob'a Davud' un yanına
'eğri gözle'
muş ve o da kahin gelmiştir. Saul,
bakmaktadır.
karşısındakilere Ahimelek'in Davud'un peşinde-
Hatta Saul,
hakaret edip yanına gelir. dir, ve onu yakala-
Davud'a düş-
meydan oku- Ondan ekmek mak için fırsat

616 Habercilerin İşleri: 1 3 : 2 1 -22.


339
Güngör Karauğuz

maktadır. mandır artık. ve bir kılıç ister. kollanıaktadır.


Davud da abisi Ama yine de Ahimelek de Davud'u Maon
Eliab ' ı görmüş kızı Mikal' i kendisinde çölünde sıkıştırır
ve o, ona gelme- Davud'a eş sadece tek bir fakat
sinin gereksiz olarak verir. kılıç olduğunu yakalamayamaz.
olduğunu söy- ·
ve onun da Çünkü Filistiler
(emektedir. Filisti Golyat'ın topraklarına saldı-
kılıcı olduğunu rıya geçmiştir.
Davud,
söyler ve Davud Bu.arada Davud
Saul 'un yanına
o kıl ıcı alır. da En-gedi hisarın-
gelir ve ona:
'kulun gidip bu Bap: 19 Davud bura- da oturmaktadır.
Filisti ile sava- dan Gat kralı
şacak' der. Ama Akişten' in
Bap: 24
Saul, Davud'a yanına sığınır
yaşının küçük ve ama ondan
bu alanda teciü- korkar ve çeki� Saul, Filistilere
hesiz olduğunu · Saul, oğlu nir. karşı topraklarını
söyler. Davud Yonatan ve tüm savunmak için geri
da: sürüye bir halkından döndükten sonra
Bap: 22
aslan ya da ayı Davud'u öl- Davud'un En-gedi
daldığında dürmelerini çölünde olduğu
onları öldürdü- ister. Ama Sonra buradan haberini alır. Bu-
ğünü vurgulaya- Yonatan, da ayrılıp nun üzerine Saul,
rak 'aslan ve ayı Davud'u çok Adullanı mağa- İsrail' den üç bin
pençesinden sever ve bu . rasına sığınır. seçme adam alarak
beni kurtaran durumu Kardeşleri ve Davud'un peşine
Rab, bu Davud'a bildi- .babasının bütün yeniden düşer ve
Filisti'nin elin- rir. Hatta baba- ev halkı onun bu onu bir mağarada
den de beni sına Davud'u mağarada oldu- sıkıştırır. Ama bu
kurtaracaktır' afetmesini rica ğunu işitince mücadelenin galibi
der. eder. Saul, buraya gelirler. Davud olur.
Davud'u affe- Hatta daha Davud, Saul' ü
Saul, Davud'a
der ama Davud sonra Davud'un öldürmez ve onu
kendi esvapları
başka bir savaş yanına borçlu ve serbest bırakır. Bu
ile tunç başlık
daha kazanınca sıkıntıda olan, iyilik karşısında
ve zırh giydirir
kıskançlığı canı yanmış dört Saul ağlar ve 'sen
ama Davud
yeniden kabarır yüz kadar insan benden daha
alışkın olmadı-
ve onu mızrakla toplanır. siilihsin, çünkü ben
ğından bunları

340
Ademin Çocuk/afi
üzerinden atar. öldürmeye Davud, Moab sana kötülükle
Eline değneği ile çalışır. Mitspesin'e ödediğim halde sen
sapanını alır ve Davud evine gider ve ona: bana iyilikle öde­
yerden topladığı kaçar ama Saul 'Babamla anam din' der.
beş çakıl taşını onun arkasın­ yanınızda kal­
çoban torbasına dan ulaklar sın' der. Kendisi
koyar. gönderir. da Heret orma­
Golyat, Davud'un karısı nına gider.
Davud'u kü­ onun hasta Ancak bu arada
çümser ama olduğunu söy­ Saul da
Davud torbasın­ leyerek gelenle­ herşeyden ha­
dan çıkardığı ri oyalar ve o berdar olmuştur
taşı sapanla sırada Davud ve Ahimelek ve
fırlatıp onu kaçarak ailesini yanına
başından yarala­ Samuel'in çağırttırarak
yıp öldürür. Bu yanına gelir. tümünü öl­
durumu gören Olan biten her dürtmüştür.
Filistiler kaçar şeyi Davud ona
ve Ekran kapıla­ anlatır.
rına kadar kova­ Samuel'le
lanır. birlikte
Noyat'ta yerle­
şir.
Bap: 25 Bap: 26 Bap: 28

Samuel ölür Saul'un İsrail'le savaşmak için Filistiler ordu­


ve onu Ra- Davud'u öl­ larını toplamaktadır. Bu arada Saul de
ma' daki evine dürmeye kal­ cincileri ve bakıcıları memleketten
gömerler. Davud kışması ve kaldırmıştır. Filistiler toplanıp gelmiş­
da Paran çölüne Davud'un da ler ve Şunem'de ordugah kurmuştur.
gider. bundan kurtu­ Saul de bütün İsrai!'i toplar ve
B u arada lup Saul'un Gilboa'da ordugah kurar ve Filistileri
Davud adamla­ çadırına gizlice görünce korkar.
rını Nabal adl ı girip o uyurken Rabbe sonucun ne olacağını sorar
birine göndere­ başucundaki ama hiçbir yanıt alamamaktadır. Bu­
rek ondan elin­ mızrak ile su nun üzerine kılığını değiştirerek iki
den geldiğince matarasını alıp adamla birlikte En-dor'da bulunan
yardım etmesini oradan uzaklaş- cinci bir kadına durumun ne olacağını
34 1
Güngör Karauğuz
ister. Ama tığı ile gelişen sormak için gider. Aralarında geçen
Nabal yardım olaylar üzerinde uzun konuşmalardan sonra kadın ona:
etmeyi kabul durulmaktadır. 'İsrail seninle beraber Filistilerin eline
etmez. Bunun geçecek' der.
üzerine karısı
Abigaildi koca-
. sının yardım
etmemesi duru­
munu içine
sindiremez;
Hayvanları
yükleterek·
Davud'un yanı­
na gider. Bu
Davud tüm
arada Davud da
ailesi ile birlik­
Nabal ve tüm
te.altı yüz kişi Bap: 29-31
erkekleri vur­
Gat kral ı Maok
mak için yola
oğlu Akiş'e
çıkmıştır.
sığınır ve artık
Davud ve Saul, Diivud'un Filistiler tüm ordularını Afek'e toplar.
Abigaildi yolda izini sürmez. İsrailliler de Yizreel ' deki pınarların
karşı )aşınca, yanına ordugah kurar. Yapılan savaş
Akiş,
Abigaildi bu Davud'a otur­ ayrıntılarıyla anlatılır ve savaşın so­
durumdan dola- ·
nunda Saul ve oğulları Filistiler tara­
ması için
yı üzüntüsünü fından öldürülür.
Tsiklagı verir
Davud'a arz
ve Davud bura­
eder ve Davud
da bir yıl dört
da onu ve koca­
ay oturur ve
sını afeder.
akınlar yapar.
Kocasının bu
durumdan habe­
ri yoktur ve
Abigaildi koca­
sının yanına
gelir ama çok
sarhoştur. Sabah
olunca karısı
olan biteni

342
Ademin Çocukları
Nabal'a anlatır,
taş kesilir ve.
ölür.
Davud,
Nabal'ın öldü­
ğünü duyunca
karısına elçi
gönderir ve
kendisiyle. ev­
lenmek istediği­
ni bildirir ve
Abigaildi bu
teklifi kabul
eder. Ayrıca
Davud
Yizreel'den
Ahinoam'ı da eş
olarak alır.

İkinci Samuel
Bap: 1-24

Saul öldüğünde Davud da Amalekiler ile yaptığı savaştan dönmüştür ve


yanına Saul'un ordugahından bir adam gelir ve Saul'un nasıl öldürüldüğünü
detaylarıyla anlatır.
Davud, Rabbe sorarak karıları ve adamları ile birlikte Hebrcm'a gider;
Saul evi . ile Davud'un · evi arasındaki savaş uzamış ve Davud'un evi gün
geçtikce kuvvetleniyordur ancak Saul'un evi zayıflıyordu. Hebron'da
Davud'un altı oğlu doğar: Amnon, Kileab, Abşalom, Adoniya, Şefatya,
'
İtream.
Abner Hebron'da ölür. Ayrıca Saul 'un oğlu İş-boşet'in başı vurularak
Davud'a getirirler.
İsrail'in bütün sıptları gelip Davud'a biat ederler ve Davud, kral olduğunda
otuz yaşındadır.
Davud Yeruşal im'de kendine eş olacak cariyeler ve karılar alır ve onlardan
erkek ve kız çocukları olur: Şammua, Şobab, Natan, Süleyman, İhbar, Elişua,

343
Güngör Karauğuz

Nefeg, Yafıa, Elişama, Elyada ve Elifelet.


Davud topladığı otuz bin adamıyla Allah'ın sandığını çıkarmak için Bale-
yaHuda'ya gider.
Rab için bir ev inşa edilir.
Davud, Filistileri vurup onları kendi egemenliği altına alır.
Davud, Saul'un evinden Yonatan'ın oğlu ayakları sakat olan Mofiboşet'e
ihsanda bulunur.
Davud, Arrimon oğulları ile savaşır.
Davud yatağından kalkınca kral evinin damında yıkanan Hitti Uriya'nın
karısı Elimm'ın kızı Batşeba'yı görür. Daha sonra onu yanına çağırttırarak
onunla yatar ve kadın gebe kalır. Böylece Davud, Rabbin önünde kötü bir iş
yapmış olur. Ancak doğan çocuk ölür.
Bu olaydan sonra Davud'un karısı Bat-şeba, Süleyman 'ı doğurur.
Davud'un oğlu Amnon, kızkardeşi Tamar'a tecavüz eder. Olay şöyle gelişir.
Davud' un oğlu Abşalom'un Tamar adında güzel bir kızkardeşi vardır.
Davud'un diğer oğlu Amnon, kızkardeşine delicesine kara sevdaya tutulmuş­
tur ve bu işin içinden çıkamaz. Ama Amnon'un Yonadab isimli bir dostu ona
bir akıl verir: ' Yatağına girip hasta olduğunu söyle; baban seni ziyaret etmeye
geldiğinde de kızkardeşim bana yemek hazırlasın ve elinden yiyeyim de', der.
Amnon, tavsiye edildiği gibi yapar ve kızkarcİeşi ona yemek hazırlayıp odası­
na götürür. O anda Amnon, kızkardeşine: 'Kızkardeşim gel benimle yat' der.
Tamar da: 'Hayır kardeşim, beni alçaltma, çünkü İsrail 'de böyle şey olmaz, bu
deli liği etme' yalvarmalarına aldırmayan Amnon kızkardeşini alçaltır ve
onunla yatar.
Davud'un günlerinde arka arkaya üç yıl kıtl ık olur.
Birinci Krallar
Ba p : 1 -2

Davud ataları i le uyur ve Davud şehrinde gömülür. Davud, İsrail tahtında yedi
yıl Hebron'da, otuz üç yıl Yeruşalim'de olmak üzere kırk yıl krallık yapar.
Süleyman, babası Davud'un tahtına oturur.

344
Ademin Çocuk/art

Süleyman'ın Meclisi
Enbiyaname, (Los Angeles Country Museum ofArt)

345
Güngör Karauğuz

d- Kur'iin 'da Davud


Davud'un Meziyetleri ve Peygamberliği
"Güçlü kulumuz Davud'u an; çünkü o (bize) çok başvu­
rurdu. Biz dağları ona ram etmiştik; akşam sabah onunla tesbih
ederler (onun yaptığı tesbihle çınlarlar)dı.
(Her tarafından) toplanıp gelen kuşları da (ona ram etmiş­
tik). Hepsi onun nağmesine katılır (beraber tesbih ederler)di.
Onun mülkünü güçlendirmiştik, kendisine h ikmet (pey­
gamberlik, yüksek bilgi, hakkı batıldan ayırma, davaları çözme)
ve açık, güzel konuşma (yeteneği) vermiştik61 7 •
"Davud'a da Zebur'u verdik618 ."
"Ve ona demiri yumuşattık: 'Geniş zırhlar yap, dokuma­
sını ölçülü yap ve (hepiniz) iyi işler yapın. Çünkü ben yaptıkla­
rınızı görmekteyim.' diye (vahyettik)619 ."
Davud'un Adaleti
Sana davacıların haberi geldi mi? Hani odasının duvarına
tırmanmışlardı, Davud'un yanına girmişlerdi de (Davud) onlar­
dan korkmuştu:
' Korkma, dediler, biz iki davacıyız. Birimiz, ötekinin
hakkına saldırdı. Şimdi sen aramızda hak i le hükmet, (adaletten
ayrılıp bize) zulmetme. Bizi yolun ortasına (adalete) götür. Bu
kardeşimin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyu­
num var. Böyle iken 'Onu da baria ver' dedi ve konuşmada bana
ağır bastı (onunla baş edemedim.)'
(Davud) dedi ki: 'And olsun (o) senin, koyununu kendi
koyunlarına katmayı istemekle sana zulmetmiştir. Zaten (malla­
rını birbirine) karıştıran (ortak)ların çoğu birbirine zulmederler.
Yalnız inanıp iyi işler yapanlar bunun dışındadır ki, onlar da ne
kadar azdır! '
Davud, (bu hükümle) kendisini denediğimizi (kendisine
bir beta vereceğimizi) sandı da Rabb' inden mağfiret diledi,
eğilerek secdeye kapandı ve tevbe edip (bize) döndü .

617
Siid: 1 7-20
m İsra: 55.
619
Sebe: 1 0- 1 1 .
346
Ademin Çocuk/art

Biz de ondan bunu affettik. Yanımızda onun bir yakınlığı


ve güzel bir geleceği vardır. ' Ey Davud, biz seni yeryüzünde
(senden öncekilerin yerine) hükümdar yaptık. İnsanlar arasında
adaletle hükmet; keyf(in)e uyma, sonra seni Allah'ın yolundan
saptırır. Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unuttukla­
rından dolayı, onlara çetin azab vardır620 .· "
Davud, Talut ve Ca/Ut
"Musa'dan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerini gör­
medin mi? Peygamberlerine: ' Bize bir hükümdar gönder, (onun
önderliğinde) Allah yolunda savaşalım' demişlerdi.
Ya size savaş yazılınca savaşmazsanız? dedi.
Dediler: ' Bizler neden Allah yolunda savaşmayalım ki;
oysa biz yurtlarımızdan ve oğullarımız arasından çıkarılıp sü­
rüldük.'
Fakat kendilerine savaş yazıl ınca (farz kıl ınınca), içlerin­
den pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimleri bi lir.
Peygamberleri onlara dedi ki: 'Allah, Talut'u size hü­
kümdar gönderdi. Dediler ki: 'O bizim üzerimize nasıl hüküm­
dar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha layıkız, ona geniş
mal da verilmemiştir.'
De ki: 'Allah onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun
bilgisini ve gücünü artırdı . ' Allah mülkünü dilediğine verir.
A llah(ın lfitfu) geniştir, (O her şeyi) bilendir.
Ve peygamberleri onlara dedi ki: 'Onun hükümdarlığının
alameti, içinde Rabb'inizden bir huzur ve Musa ailesinin, Harun
ailesinin geriye bıraktığından bir kalıntı bulunan, meleklerin
taşıdığı (Allah'ın ahid sandığı) Tabut'un size gelmesidir. Eğer
inanıyorsanız bunda sizin için (Talfit'un hükümdarlığına) kesin
bir aliimet vardır.'
Talfit, askerlerini yürütüp (ordugahtan) ·çıkarılınca dedi
ki: Allah sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim ondan içerse ben­
den değildir. Ondan (kana kana) tadmayıp sadece eliyle bir avuç
alan bendendir. ' İçlerinden pek azı hariç, hepsi ondan içtiler.

620
Sad: 2 1 -26.
347
Güngör Karauğuz

Nihayet Tfilfit ve kendisiyle beraber inananlar, ırmağı geçince:


'Bugün Cfilut'a ve askerlerine karşı bizim güzümüz yok. ' dedi­
ler.
Allah' a kavuşacaklarına kanaat getirenler ise: 'Nice az bir
topluluk var ki, Allah'ın izniyle çok topluluğa galip gelmiştir.
Allah, sabredenlerle beraberdir.' dediler.
(Tfilfit'un askerleri) Cfilfit ve askerlerinin karşısına çıktık­
larında şöyle dediler: 'Rabb'imiz, üzerimize sabır dök! Ayakla­
rımızı sağlam tut ve o kafir millete karşı bize yardım et! '
Derken Allah'ın izniyle onları bozdular, Davfid, Cfilfit'u
öldürdü. Allah ona (Davfid'a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve
ona dilediğini öğretti. Eğer Allah, insanların bir kısmıyla diğer­
lerini savmasaydı, dünya bozulurdu. Fakat Allah, bütün filemle­
re karşı lütuf sahibidir62 1 ."

Karatepe (Adana Kadirli) 'de Ba 'al Heykeli

621
Bakara: 246-25 1 .
348
Ademin Çocuklar1

Davud ve Süleyman ile Çeşitli Kuşlar


Zübdetü't-Tevarih, (Türk İslam Eserleri Müzesi)

349
Güngör Karauğuz

e- Tevrat'a Göre Süleyman


Birinci Krallar

Ba p : 1 Ba p : 2 Ba p : 3

Kral Davud ihtiyarlamış- Davud'un öleceği Süleyman Mısır fıravu-


tır ve üstünü üşümesin günler yaklaşmış ve nunun kızını alır ve
diye esvaplar örtmelerine Süleyman'a: 'Ben Rabbin evini ve
karşılık ısınamamaktadır. bütün dünyanın gittiği Yeruşalim duvarını
Çareyi Şunemli Abişagı yola gidiyorum, sen bitirinceye kadar kad ını
isimli genç ve güzel bir kuvvetli ol, yaptığın Davud kentine getir-
kadını Davud'un hizme- her işte hikmetli olasın mez.
tine vermekte bulurlar diye Müsa'nın şeria- Bu arada Süleyman
ama Davud onunla yat- tında yazılmış olana bir rüya görür ve rüya-
maz. göre Rabbin yolların- sında Rab: ' Senden
Bu arada Haggit'in da yürümek ve kanun- sonra senin gibisi çık-
oğlu Adoniya krall ığını !arını, emirlerini tut- mayacak. Sana diledi-
ilan etmesine karşın bu mak için onun bekçili- ğin şeyi de verd im hem
durumdan Davud'un ğini tut' diyerek ona zenginlik hem de izzet
haberi yoktur. Davud, bazı nasihatlerde ki krallar arasında senin
olayı öğrenince İsrail ve bulunur. gibisi olmayacak' der.
Yahuda üzerine hüküm- Davud ölünce tahtı- Bu arada Süleyman'ın
dar olarak Süleyman'ı na Süleyman geçer. karşısına iki fahişe
tayin ettiğini bildirir. kadın gelir ve yeni
doğmuş bir bebeğin
kendilerine ait olduğu-
nu iddia eder. Bunun
üzerine Süleyman da bir
kılıç getirilerek çocuğu
ikiye bölmelerini ve
çocuğu bu iki kadına
taksim etmelerini ister.
Ama çocuğun asıl annesi
buna karşı çıkarak çocu-
ğun diğer kadına verilme-
sine razı olur.

Ba p : 4 Ba p : 1 0 Ba p : 1 1

350
Ademin Çocuklar1
Süleyman' ın reislerinin, Sebe kraliçesi, Sü- Süleyman, Firavunun
kahyalarının isimleri ile leyman'ın şöhretini kızından başka
onu bir günlük yiyeceği- işitince onu Moabiler, Ammoniler,
nin listesi verilir. bilmecelerle denemek Edomiler, Saydalılar ve
Ayrıca Süleyman'ın için yanında getirdiği Hittilerden de kadınlar-
cenk arabaları için kırk baharat, pek çok altın la evlenir. Süleyman'ın
bin ahır bölüğünde atları ve değerli taşlarla yediyüz karısı ve üç
vardır. Ve Allah, Süley- yüklü develeriyle yüz cariyesivardır.
rnan'a ziyadesiyle hikmet birlikte Yeruşalim'e Süleyman ihtiyarla-
anlayış ve kalp genişiliği gelir. Yüreğindeki tüm yınca karıları onun
vermiştir. konuları Süleyman ile aklını çelip Saydalıların
konuşur ve her konuda tanrıçası Aştarte 'ye ve
mutmain olur. SUley- Moab'ın tanrısı
Bap: S man'a da: ' İşlerin ve Kemoş'a ve
hikmetin için memle- Ammon'un tanrısı
Süleyman, Sur kralı ketimde işittiğim söz Milkom'a tapmaya
Hiram'dan kereste gön- doğru imiş' der. başlamıştır. Üstelik bu
dermesini ister. Süleyman da Sebe tanrı ve tanrıçalar
kraliçesinin tüm iste- içinde tapınaklar inşa
Bap: 6 diklerini verir ve etmiştir.
kraliçe memleketine Bunun üzerine Rab,
Süleyman, Mısır diya- döner. Süleyman'a düşman
rından çıkışın dört yüz Hiram'ın gemileri de olur. Süleyman İsrail
sekseninci ve tahta otu- Ofır'den altın, pek çok üzerinde kırk yıl krallık
ruşunun dördüncü yılında sandal ağaçları ve yaparak ölür ve
ve Ziv ayında Rabbin değerli taşlar getir- DavCıd'un şehrinde
evini yapmaya başlar. mektedir. gömülür. Yerine oğlu
İlerleyen satırlar yedi Bir yıl içinde Sü- Rehoboam geçer.
yılda bitirilen bu tapına- leyman'a gelen altın
ğın mimari özellikleri ve miktarı altı yüz altmış
detaylarını anlatır. altı talantdır. Bunlar-
dan her birinin ağırlığı
altı yüz şekel olan
Bap: 7 ikiyüz adet büyük
kalkan ile dövme
Süleyman'ın on Uç altından her birinin
yıldır yapımı süren evi- ağırlığı Uç mana olan
nin mimari özellikleri ve Uç yüz küçük kalkan
detayları anlatılır. yapar.
Bu arada Süleyman Sur Ayrıca fildişinden,
kentinden getirttiği tunç saf altınla kaplı, altı
ustası Hiram' dan evin basamak üzerinde iki
bütün tunç işlerini yap- tarafta on iki aslanlı ve
351
Güngör Karauğuz

masını ister. Böylece o, tahtın arka baş tarafı


parlak tunçtan kazanlar, yuvarlak, oturacak
leğenler ve kürekler yerde iki tarafındaki
yapar. Onun yaptığı kollarında aslan olan
tunçtan dört arşın geniş­ büyük bir taht yapar.
liğindeki on kazan evin Süleymfın 'ın içme
sağına ve güneyine konu­ kaplarının tamamı
lur. altındandır ve onun
yanında gümüşün bir
değeri yoktur. Süley­
man zenginlikte ve
hikmette bütün kral­
Süleyman'ın Rabbe lardan daha üstündür.
olan takdimelerini ve Süleyman bin dört
yakarışlarını içerir. yüz savaş arabası ile
on iki bin atlı topla­
mıştır ve atlar Mı­
sır' dan getirilmiştir.

Süleyman evi ve yapma­


yı arzuladığı her şeyi
bitirdiğinde Rab, Süley­
man 'a Gibeon'da görü­
nür ve Süleyman'ın
yakarışlarına karşılık
verir.

352
Ademin Çocuk/ar1

Süleyman 'ın Meclisi


Süleymanniime, (Dublin Chester Beaty Library)

353
Güngör Karauğuz

Davud ve İki Melek (üstte), Süleyman ve Çeşitli Hayvanlar (altta)


(Dublin Chester Beaty Library)

354
Ademin Çocukla"
f- Kur'iin 'da Süleymiin
Süleynuin 'ın Kişiliği ve Meziyetleri
"Biz DavOd'a Süleyman'ı annağan ettik,
(Süleyman) ne güzel kuldu ! O (Allah'a) çok döner, (sesle
çok tesbih eder)di622 ."
"Süleyman'a da, sabah gidişi bir ay(lık mesafe), akşam
dönüşü bir ay(lık mesafe) olan rüzgarı boyun eğdirdik ve onun
için bakır kaynağını da akıttık. Rabb' inin izniyle cinlerin bir
kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim buyruğumuzdan
sapsa, ona alevli azabı taddırırdık. Ona dilediği gibi kaleler,
heykeller, havuzlar kadar (geniş) leğenler, sabit kazanlar yapar­
lardı. ' Ey Davud ailesi, şükredin ! ' kullarımdan şükreden az­
dır623 ."
Süleyman, Atlar ve Rüzgar
"Akşariıiistü kendisine safın (görkemli) hızlı koşan (saf
kan Arap) atları gösterilmişti. ' Ben, dedi, mal sevgisini,
Rabb' imi anmaktan (ötürü) tercih ettim.' Nihayet bu atlar per­
denin arkasına gizlendi. 'Onları bana getirin' (dedi), bacaklarını
ve boyunlarını okşamağa başladı.
Andolsun Süleyman'ı denedik: Tahtının üstüne bir ceset
bıraktık, sonra (bize) yöneldi.
Rabb' im, dedi, beni affet, bana, benden sonra hiç kimseye
nasib olmayan bir mülk (hükümdarlık) ver. Çünkü Sensin o çok
lutfeden, Sen ! '
B iz, rüzgarı ona boyun eğdirdik. Onun buyruğuyla, onun
istediği yere yumuşak (yumuşak) eserdi. Ve şeytanları; her bina
ustasını ve datgıcı ve (kötülük yapmamaları için) zincirlerle
birbirine bağlanmış başka (şeytan)ları (yani cinleri veya isyancı
Kabileleri ona boyun eğdirdik). ' B u bizim ihsanımızdır. Artık
dilediğine ver veya verme, hesapsızdır' (dedik). Onun bizim
yanımızda bir yakınlığı ve güzel bir geleceği de vardı624 ."

622
Sad: 30.
623
Sebe: 1 2- 1 3 .
624
Sad: 3 1 -40.
355
Güngör Karauğuz

Ddvud ve Süleyman
"Davud ile Süleyman'ı da (an).
Hani onlar, toplumun davarının yayıldığı bir ekin hakkın­
da hükmediyorlardı, biz de onların hükümlerine şahit idik. O
hükmü Süleyman'a bellettik. Onların hepsine de hükümdarlık
·

ve bilgi verdik.
Davud'a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber
tesbih ediyorlardı. Biz (bunları) yaparız. Ona, sizi, savaşın şid­
detinden korumak için zırh yapmayı öğretmiştik. Ama siz şük­
rediyor musunuz ki?
Süleyman'a da fırtınayı (boyun eğdirmiştik). Onun emriy­
le, içinde bereketler yarattığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi
(yapmasını) biliriz. Onun için denize dalan ve bundan başka
işler yapan bazı şeytanları da emrine vermiştik. Biz onları onun
emrinde tutuyorduk625 ."
"Andolsun biz, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik de
onlar: ' Bizi inanan kullarından birçoğuna üstün kılan Allah'a
hamdolsun.' dediler.
Süleyman, DavCıd'a m irasçı oldu (DavCıd'un peygamber­
liği, ilmi ve mülkü Süleyman'a kaldı.)
Dedi ki: ' Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize
her şeyden (bolca) bir pay verildi. İşte bu, açık bir lutuftur.'
Süleyman ve Sebe Kraliçesi
Süleyman'a cinlerden insanlardan ve kuşlardan orduları
toplandı, hepsi bir arada düzenli olarak sevk ediliyordu. Karınca
vadisine geldikleri zaman bir karınca: ' Ey karıncalar dedi, yu­
valarınıza girin ki Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi
ezmesinler.'
(Süleyman) onun sözüne gülümseyerek dedi: ' Rabb' im,
bana ve anama, babama lutfettiğin ni'mete şükretmemi, senin
beğeneceğin faydalı bir iş yapmamı gönlüme i lham eyle ve
rahmetinle beni iyi kullarının arasına sok.'

m Enbiya: 78-82.
356
Ademin Çocuk/art

Kuşları teftiş etti, (içlerinde hüdhüdü bulamadı), dedi ki:


'Neden hüdhüdü göremiyorum, yoksa kayıplardan mı oldu?
Ona çetin bir azabedeceğim, ya da onu keseceğim. Yahut da
bana (mazeretini belirten) açık bir delil getirecek.'
Çok geçmeden (hüdhüd) geldi:
' Ben, dedi, senin görınediğin bir şey gördüm ve Sebe'den
sana gerçek bir haber getirdim. Ben onlara hükümdarlık eden
b ir kadın buldum, kendisine (kralların muhtaç olduğu) her şey
verilmiş ve büyük bir tahtı var. Onun ve kavminin, Allah'ı bıra­
kıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan onlara işlerini süs­
leyip onları doğru yoldan çevirmiş, bu yüzden yola gelemiyor­
lar. Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran ve gizlediklerini
ve açığa vurduklarını bilen Allah'a secde etmeleri gerekmez mi?
Allah ki, O'ndan başka Tanrı yoktur, büyük Arş'ın sahibidir. '
(Süleyman): 'Bakalım, dedi, doğru mu söyledin, yoksa
yalancılardan mısın? Bu mektubumu götür, onlara at, sonra
onlardan biraz öteye çekil de bak, neye başvuruyorlar (ne yapa­
caklar).'
(Hüdhüd mektubu götürüp attıktan sonra Sebe melikesi)
danışmanlarına dedi ki: 'Ey ileri gelenler, bana çok önemli bir
mektup bırakıldı. O Süleyman'dandır ve Rahman ve Rahim
Allah'ın adiyle (başlamakta)dır. Bana karşı büyüklük taslamayın
ve bana teslim olarak gelin (diye yazıyor). Ey ileri gelenler,
dedi, bu işimde bana bir fikir verin; (bilirsiniz ki) ben, siz olma­
dıkça hiçbir işi (kendi başıma) kesip atmam. '
Dediler ki: 'Biz kuvvetliyiz, yaman savaşçılarız ama emir
senindir. Bak, (düşün) ne buyurursan öyle yaparız.'
Dedi ki: ' Hükümdarlar bir ülkeye girdiler mi, orayı bozar­
lar, halkının şereflilerini zelil (ve perişan) ederler, (evet) böyle
yaparlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de bakayım elçiler
ne ile dönecekler. '
(Elçi, hediyelerle) Süleyman'a gelince (Süleyman) dedi
ki: ' Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Allah'ın
bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Hediyenizle ancak
siz sevinirsiniz.' (Ey elçi) onlara dön (söyle): 'onlara, kend ileri-

357
Güngör Karauğuz

nin asla karşı koyamayacakları ordularla gelirim ve onları hor


ve hakir bir durumda oradan sürüp çıkarırım.'
(Elçi gittikten sonra Süleyman, danışmanlarını toplad ı):
' Ey ileri gelenler, dedi, onların bana teslim olarak gelmelerin­
den önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir?' Cinlerden bir
ifrit (kötü bir cin): ' Sen makamından kalkmadan önce ben onu
sana getiririm, dedi, bunu yapmağa gücüm yeter ve benim sö­
züme güvenilir.'
Yanında Kitaptan bir ilim bulunan kimse de: ' Sen gözünü
açıp yummadan ben onu sana getirebilirim.' dedi.
(Süleyman) tahtı yanına yerleşmiş görünce dedi ki: 'Bu,
Rabb'imin lutfundandır. (Kendisine) şükür mü edeceğim, yoksa
nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak istiyor. Şükreden
kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, Rabb'im
müstağnidir (onun şükrüne muhtaç değildir), çok kerem sahibi­
dir' (Ve) dedi ki: ' Onun tahtını tanınmaz hale getirin, bakalım
tanıyabilecek mi, yoksa tanımayacak mı?'
(Kraliçe) gelince (ona): ' Senin tahtın da böyle mi?' dendi,
'Tıpkı o', dedi, 'zaten bize daha önce bilgi verilmişti. (Allah'ın
kudretini ve senin peygamber olduğunu anlamış) ve biz
müslüman olmuştuk. '
Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler, (bu zamana dek
tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkar
eden bir kavimdendi.
Ona: ' Köşke gir! ' dendi. Köşkü görünce zemini su sandı
ve bacaklarını sıvadı. (Süleyman) ' O, cilalı, şeffaf sırçadandır'
dedi.
(Kraliçe): 'Rabb' im, ben nefsime zulmetmişim. (Artık)
Süleyman'la beraber , alemlerin Rabbi Allah'a teslim oldum,'
dedi626 ."

626
Nemi: 1 5 -44.
358
Ademin Çocuk/an

Süleyman ve Büyü
"Süleyman' ın hükümranl ığı hakkında onlar, şeytanların
uydurdukları sözlere uydular (Süleyman' ın, büyücülükle salta­
natını kazanmış olduğunu söyleyenler, büyü ile uğraşan şeytan
ruhlu insanlar ve onları azdıran cinler idi. İşte onlar, bu gibilerin
iftiralarına uğrayarak Süleyman ' ı bir büyücü olarak tanımaya
başladılar). Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre gitmemişti.
Fakat o şeytanlar, küfre gittiler.
İnsanlara büyü ve Babil'de Harut ve Marut adl ı me­
lek(lerden i lham alan iki kişiy)e indirileni öğretiyorlar. Halbuki
onlar: 'Biz bir fitneyiz (bu bilgi, sizin bunu kötüye kullanıp
kullanmayacağınızın denenmesi için size öğretilmektedir. Sakın
bunu kötüye kullanıp büyü yaparak) küfre gitme(yin)! ' deme­
dikçe kimseye bir şey öğretmiyorlardı.
Fakat bunlar, onlardan, erkekle karısının arasını açacak
şeyler öğreniyorlardı. Ama onlar, Allah' ın izni olmadan büyü
ile hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine zarar veren
değil, zarar vereni öğretiyorlardı. Andolsun, onu sat(ıp onunla
çıkar sağlay)anın, ahrette bir nasibi olmadığını gayet iyi biliyor­
lardı. Vicdanlarını sattıkları şey ne kötüdür, keşke (bunu) bilse­
lerdi! 627 "
Süleyman 'ın Vefatı
(Süleyman'ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öl­
düğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Kur­
dun yemesiyle değnek çürüyüp de ona dayalı duran Süleyman)
yıkılınca (onun öldüğü) anlaşıldı ki eğer cinler gaybı bilselerdi,
o küçük düşürücü azab içinde kalmazlardı628 ."

627
Bakara: 1 02.
628
Sebe: 1 4.
359
Güngör Karauğuz

il- Siileynıiin 'dan Sonraki Ulus ve Peygamberler


a- Sehe Halkı
Süleyman ile Sebe halkının ticari, sosyal ilişkilerini Tev­
rat ve Kur'an'dan az önce öğrenmiştik. Bu bağlamda güneşe
tapan Sebe kraliçesi ve halkının Süleyman ile görüşmesinden
sonra iman ettiği Kur'an'dan anlaşılmaktadır. Ancak Süley­
man ' ı n ölümünden sonra bu imanın, fazla devam etmediği gö­
rülüyor
Sebe ulusu Demir çağı halklarından olup Yemen bölge­
sinde hüküm sürmüştür. Aşağıda bu ulusun bu dönem özellikle­
rini yansıtan bazı nitelikleri dile getirilmektedir:
"Anda/sun Sebe (oğulların) ın oturdukları yerlerde de bir
ibret vardır: (O meskenler) sağdan, soldan iki bahçe (ile çevrili
idi. Onlara): 'Rabbinizin rızkından yeyin de O'na şükredin! Hoş
(bir) ülke, çok bağışlayan Rab! ' (denilmişti). Ama (şükürden)
yüz çevirdiler; bu yüzden üzer/erine Arim selini gönderdik;
onlarm iki bahçesini buruk yemişli, acı İneyvalı ve içinde biraz
da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik. Nankörlük ettikle­
rinden ötürü onları böyle cezalandırdık; biz nankörden başka­
sını cezalandırır mıyız?
Onlarla, içinde bereketler yarattığımız kentler arasında,
(birinden diğeri) görünen şehirler var ettik ve bunlar arasında
yürümeyi takdir ettik: 'Oralara geceleri ve gündüzleri güven
içinde yürüyün ' (dedik). 'Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzak­
laştır (şehirlerimiz birbirine çok yakın, bunların arasını uzat da
daha uzun mesafelere gidelim) ' dediler ve kendilerine zulmetti­
ler. Biz de onları (insanlar arasında söylenen) efsanelere çevir­
dik, onları darmadağm ettik. Şüphesiz bunda, sabreden, şükre­
den herkes için ibretler vardır629 ."

629 Sebe: 1 5- 1 9 .

360
Ademin Çocuk/an

b-İtyiis
Tevrat'ta Süleyman'dan sonra bir peygamber olarak
İ lyii/İlyas anı lır. İslam dünyasında kaleme alınmış tarih ve kı­
sas-ı enbiya türü kitaplarda630 İlyas' ın , Harun'un torunlarından
olduğu gösterilmektedir.
İlya'nın İ.Ö. 9. yüzyılda İsrail kraları Ahav (İ.Ö. 869-850)
ve oğlu Ahazia (İ.Ö. 850-849) döneminde yaşadığı ve adının
İlya olduğu Tevrat'tan bilinmektedir63 1 • Ahav ' ın Samiriye'de
Ba'al tapınağı inşa ettirmiştir. Dolayısıyla İlyas, eskiçağ Feni­
ke'si ile çevresinde hüküm sürmüştü. Bu dönem Yeni Asur
krallarından il. Asurnasirpal ile III. Salmanassar dönemlerine
denk düşer.
Fenike ve çevresinde Ba'al'den başka Sidon kentinde
Eşnun ve Tyros kentinde Melkart tanrıları için tapınımlar da
vardı. Bakın ilginç bir şey, bu panteon için bu eskiçağ bölgesin­
de bebek kurbanı da yapılıyordu. Bu da cahiliye Arapların kız
çocuklarını neden diri diri toprağa gömmüş olabileceklerini
aklımıza getiriyor632 •
Ba'al kültü bu dönemde Anadolu'da özellikle Fenike ve
Hitit hiyeroglif yazısıyla yazılmış kitabelerin bulunduğu Kara­
tepe/Adana' da yaygın bir şekilde değer buluyordu. Aslında bu
adlandırma, İ.Ö. 4. bin yıldır hem Mezopotamya (Adad) ve hem
de Anadolu'da (Teşup/Tarhunt) adıyla tapınım bulan fırtına
tanrısının, bu dönende ' Ba'al' olarak farklı adlandırılmasından
başka bir şey değildi.

630
Taberi' den aktarım için bkz. Hannan 2000b, 1 60 vd.
63 1
1 . ve II. Krallar.
632
Edelman 1 987.
361
Güngör Karauğuz

"Ben Güneş tarafından kutsanmış Azatiwatas. Ba 'al 'in kulu,


Adana 'nın kralı633. "

İ.Ö. 9 . yüzyıldan ayrı olarak İlyas' ın mücadele ettiği


Ba'al kültünün hem Anadolu'da634 hem de Levant bölgesinde
İ.Ö. 1 6. yüzyıldan beri yaygın olarak tapınım gördüğü anlaşılı­
yor.

"Yüce Ba 'al öldü.


Yeryüzünün efendisi, kralımız can verdl'35. "

Bu dönemde, eski Mezopotamya tanrı ve tanrıçalarına


aynı ya da farklı isimlerle tapınmaya devam edildiğini önceki
bölümlerde izah etmiştik. Özellikle Anadolu' nun doğusundaki
Urartular, kendi milletine ait olan savaş tanrıları Haldi ile birlik­
te fırtına/gökgürültüsü tanrısı Teişeba ve güneş tanrısı
Şivini/Şimegi yani Şamaş' a tapıyordu. Phyrig ve Lidyalılar,
Neolitik devirden beri aralıksız olarak Anadolu'da tapınım bu­
lan Kybele/Kuvava'ya sunular yapmaktan usanmamışlardı.
Hem Tevrat636 hem Kur'an ve hem de İncillerde637 İl­
yas' ın Ba'al kültüyle mücadele ettiği anlatılmaktdır. Dolayısıyla
Ba'al kültüyle bağlantılı olarak İ lyas adının iki kez geçtiği63 8
Kur'iin'da bu mücadele şöyle özetleniyor: "İlyas da elçi/erden­
di. Kavmine demişti ki: '(Allah'ın azabından) korunmaz mısı­
nız? ' Ba 'al'e yalvarıp yaratıcıların en güzelini bırakıyor musu­
nuz? Sizin ve evvelki atalarınızın tanrısı olan Allah 'ı (terk edi-

633 Kuhrt 20 1 0, II.


634 Karauğuz 200 1 , 1 94-1 96.
635 Kuhrt 201 0, I, 398.
636
II. Karalar: 1 :3.
637 Romalılara Mektup: 1 1 :4; Ya'kub'un Mektubu: 5 : 1 7- 1 8.
m En'am: 85; Saffat: 1 23 .
362
Ademin Çocuk/art

yorsunuz ha ?) Onu yalanladılar, bundan dolayı onlar (azaba)


getirileceklerdir. Yalnız Allah 'ın halis kulları azab dışındadır­
lar. Biz, sonra gelenler arasında ona (İlyas 'a da iyi bir ün) bı­
raktık: 'İlyas'a selam olsun. ' İşte biz güzel davrananları böyle
mükafatlandırırız. Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı639 ."
Tevrat'ta, Rab, İlya'ya -tıpkı Musa gibi- kendini göster­
64
ıniş 0, tıpkı Hanak/İdris gibi İlya da ölmeden önce hem bede­
nen hem de ruhen göğe yükseltilıniş64 1 , bundan dolayı -tıpkı İsa
gibi- yeryüzüne ineceğine inanılmaktadır642. Oysaki Allah,
Kur' an' da hiçbir insana ölümsüzlük verilmediğini vurgular643 .

Karatepe (Adana Kadirli) 'de Törensel Ziyafet Sahnesi (Üstte)


Demir Çağı 'nda Sıkca Görülen Bir Taht Örneği:
Kral Azatiwata 'nın Tahtı (Altta).

639 Saffat: 123-132.


640 1. Krallar: 19:9-14.
641 il. Krallar: 2:1- 12.

642 Matta: 16: 14, 17: 10; Markos: 9: 1 1 ; Luka: 9:8, Yuhanna: 1:21.

643 Enbiya: 34.

363
Güngör Karauğuz

İlyas, Bir Melek ve Onu Göğe Kaldıracak Olan At


Zübdetü 't-Tevarih

364
Ademin Çocuk/art

c- Yunus
Yfinus'un İsrail kralı II. Yaroboam döneminde (İ.Ö. 786-
746) yaşadığı düşünülür. Bu durumda Yunus, Asur kralı III.
Asur-dan ile V. Asur-Nirari döneminde yaşamış olmalıdır. İ.Ö.
8 . yüzyıl metni Yfinus' un hüküm sürdüğü coğrafyayı il. Sargon
odaklı olarak betimlemektedir:

"Ninova bölgesindeki ormanlar, sulak araziler içinde bulunan


.
b ır kale gı"b ı' uzanıyor6././. ,,

Yfinus'un yaşadığı devirden yaklaşık yüz doksan yıl son­


ra Babil kralı Nabonidus Babil'in milli tanrısı Marduk'u gölge­
de bırakmış ve onun gözde baş tanrısı Sin/Nannar'dır artık64 5 •
Ama diğer tanrı ve tanrıçalar da göz bebeğidir Mezopotamya
dünyasının hala.
6. yüzyılda İran'da hakim olan güç Persler/Medler'dir.
Pers din dünyasında kral ve tanrıları Ahuramazda/Hürmüz ev­
rensel varlıklardır. Pers kralı 1. Dareios'un (İ.Ö. 522-486) Nakş­
i Rüstem'deki mezarına kazınmış yazıt bu iş birliğini özetle­
mektedir:

"Bu yeryüzünü yaratan, ötedeki göğü yaratan, insanı yaratan,


insanlar için mutluluğu yaratan, Dareios 'u yaratan ve pek ço­
ğunun tek kralı, pek çoğunun tek efendisi Ahuramazda yüce
tanrıdır.
Ben kralların kralı, her türlü insanı barındıran ülkelerin kralı,
bu uçsuz bucaksız yeryüzünün kralı, bir Akamenit, bir Pers, bir

644 Postgate 1 969, n. 32.


645 Berger 1 975 .
365
Güngör Karauğuz

Pers oğlu, Aryan soyundan gelen bir Aryan, Hystaspes 'in oğlu
yüce kral Dareios6.ı6. "

Aşağıda gösterileceği üzere, Tevrat'ta Yunus ü ç gün balı­


ğın karnında kalmıştır ama Kur'an bu bilgiyi teyit etmiyor. Yu­
nus 'un balığın karnında iken yaptığı duası her iki kitap da vardır
ama ikisi de farklı farklı. Hadislerde Yfınus'un babasının ismi,
' Mettii' olarak geçer647 •
Antik Kaynaklarda YUnus
Yfınus'un yaşadığı dönemden yaklaşık iki yüz yetmiş yıl
sonra Yfınus'un dillere destan öyküsü değişik bir biçime sokula­
rak anlatılmaya devam edildi Herodot'un kalemiyle. Heradot,
Korintos tiranı Periandros zamanında geçen ' Yfınusbalığı ve
Arion' adl ı bir efsane yazdı. Buna göre Kitara sanatçısı
Methmnalı ve ömrünün büyük bir bölümünü Periandros' un
yanında geçiren Arion, burada büyük bir üne kavuşmuş hatta
oldukça da zengin olmuştur. Artık hayat onu sıkmaktadır. İtalya
ve Sicilya'ya doğru deniz yolculuğuna çıkma kararı alır.
Taranto'da, çok güvendiği Korintoslu hemşehrilerinin
gemisine biner. Ama hemşehrilerinin niyeti kötüdür, çünkü onu
denize atıp tüm mal varlığına konmayı tasarlamaktadır onlar.
Gemiye bindiği andan itibaren fazla bir an geçmemiştir ki niyet­
lerini anlamıştır, ama artık çok geçtir onun için. Hemşehrilerine
yalvarır ve nesi varsa vermeyi teklif eder, ama nafile.
Hemşehrileri onun denize atlamasını istemektedirler. O da tüm
gösterişli elbiselerini giyip geminin arkasında son kez türküler
söylemesine izin vermelerini ister onlardan. Dileği kabul edilir

646
Kent 1 953.
647 Kütüb-i Sitte, c. 1 2, 347-348.
366
Ademin Çocuk/an

ve en güzel türkülerini gemideki hemşehrileri için söyler. Sonra


da gösterişli elbiseleriyle birlikte kendini denize atar.
Gemi de hiçbir şey olmamış gibi Korintos'a doğru yol
alır. İşte tam bu sırada bir Yfinusbalığı Arion'u sırtına alır ve
onu Tainaron'a kadar taşır. Arion kıyıya çıkınca da Korinthos'a
gider ve başından geçenleri Periandros'a anlatır ama inandıra­
maz. Arion'u tutaklattınr onu denize atan gemiciler gelene ka­
dar. Çünkü gemiciler gelince Arion'u onlarla yüzleştfrecektir.
Gemiciler Arion'u karşılarında görünce söyleyecek söz bula­
mazlar.
Hatta bu masalın anlatıldığı dönemde, Tainaron'da Arion
adına tunçtan bir adak ile Yfinusbalığı sırtında Arion'un bir
heykeli dikilmiştir.

Silifke-Keben Köyü İçinde Yer Alan


Başı Örtülü Bir Kadın Kabartması (İ. Ö. 8. yy.)

367
Güngör Karauğuz

d- Tevrat ve İncil'e Göre Yunus

Amittay'ın oğlu Yunus'a Rab:


'Kalk, Ninive'ye o büyük şehre
git, onları çağır, çünkü onların
kötülüğü benim önüme kadar
çıktı' der. Ama Yunus oranın
halkını Rabbe çağıracağı yerde
Tarşiş'e kaçmak için Yafa'ya
gider. Burada Tarşiş'e giden bir
gemiye biner.
Ancak Rab denizin üzerine
buyuk bir fırtına gönderir ve
gemi kırılacak ve batacak gibi
olur. Gemiciler korkarak tanrıla­
rına dua etmeye ve gemideki
fazlalıkları denize atmaya başlar­
lar. B u arada Yunus da geminin
ambarında uyumaktadır. Gemi­
nin reisi de Yfıııus 'un bulunduğu
yere inmiş ve ona: 'Sen uyuyan
adam, kalk ve Allah'ını çağır da Yunus, balığın karnında Rabbe dua
belki helak olmayız' der. eder ve Rab de balığa emredince
Gemidekiler birbirlerine kura balık, Yunus'u karaya kusar.
çekip bu felakete sebep olanı
bulmayı teklif ederler ve kura da
her seferinde Yı1nus'a çıkar.
Bunun üzerine gemidekiler: 'İşin
ne, nereden geliyorsun, memle­
ketin neresi ve hangi kavimden­
sin?' gibi sorularla onu soru
yağmuruna tutup 'deniz yatışsın,
sana ne yapalım?' diye sorarlar.
Yunus da: 'Beni denize atın' diye
cevaplar. Yunus kendi rızasıyla
denize atılınca denizin kudurması
yatışmıştır.
Rab, Yunus'u yutması için bir
balık hazırlar ve Yunus bu
balığııı karnında Uç gün Uç gece
kalır.
"'
::ı
=
<::l
c
c..
..
ı:::ı

3 68
Ademin Çocukları
İkinci defa Rab Yunus'a: 'Kalk, Yunus kızar ve Rabbe şöyle dua eder:
Ninive'ye o büyük şehre giderek 'Tarşiş'e kaçmaya çalıştım ama sen
sana söyleyeceğim sözleri onlara çok acıyan ve geç öfkelenensin;
tebliğ et' deyince Yunus da, caııımı al çünkü ölmek benim için
genişliği üç gunlUk yol olan bu yaşamaktan iyidir.' Rab de ona:
büyük kente gider. Oraya vardı­ 'Öfkelenmekle iyi mi ediyorsun?'
ğında: 'Kırk gün sonra bu kent diye karşılık verir.
yıkılacak' der. Bunun lizerine Yunus, kentin doğu­
Ancak buranın halkı Allah'a suna gidip orada kendisine bir çardak
inaıııp oruç tutunca Rab de inşa edip kente ne olacağıııı seyret­
pişman olmuş öfkesinden ve meye durur.
kızgınlığından dönmüş ve kenti Yunus'u bu kötli durumundan kur­
yıkmamıştır. tarmak için Rab, onun başına gölge
olsun diye bir asma kabak fidanı
bitirir. Yunus bu kabağa çok sevin­
miştir. Ama sabah bir kurt asma
kabağa zarar vererek onun çürlimesi­
ne sebep olmuştur. Bu da glineş
'Yunus o koca balığın kamında doğunca Yunus'un başına vurup ve
nasıl üç gün üç gece kaldıysa bayılmasına sebep olur. Yunus da
insanoğlu da yerin bağrında üç bunun Uzerine ölmeyi arzular. Rab de
gün üç gece kalacaktır.' Yunus'a: 'Asma kabağından dolayı
(Matta 12: 40) öfkelenmekle iyi mi ediyorsun, sen
emeğini çekmediğin ve büylitnıediğin
kabağa mı acıyorsun, ya ben bu
Ninive şehri için iıcınıayayım mı?
Kaldı ki bu kentte yüz yirmi binden
fazla insan ve bir o kadar da hayvan
var' der.

e- Kur'tin 'da Yılnus


"Yunus da gönderilen elçilerdendi.
Dolu gemiye kaçmıştı. Kur'a çekti. (Yunus) yenilenler­
den oldu.
(Yunus), kendi kendisini kınarken (denize attılar) balık
onu yuttu. Eğer tesbih edenlerden olmasayd ı, (insanların) yeni­
den diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı648 ."

MK
Siiffiit: 1 3 9- 1 44.
369
Güngör Karauğuz

"Senden başka tanrı yoktur. Senin şanın yücedir, ben zfilimler­


den oldum! " diye yalvardı649." (Balığın karnında bizi bu şekilde
andı, tesbih etti, biz de) onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak bir
yere attık650. Ve üzerine kabak türünde bir ağaç bitirdik. Ve onu
yüz bin insana ya da daha fazla olanlara elçi gönderdik. İnandı­
lar, biz de onl� bir süreye kadar geçindirdik651 ."
"Yoksa gayb (görünmez bilgi hazinesi), kendi yanlarında
da onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar? Sen Rabb'inin hükmü­
ne sabret, balık sfilıibi (Yunus) gibi olma. Hani o, sıkıntıdan
yutkunarak (Allah'a) seslenmişti. Eğer Rabb' inden ona bir
ni'met yetişmeseydi, yerilerek çıplak bir yere atılırdı. Fakat
Rabb' i onun du'asını kabul etti de onu salih (iyi insan)lardan
s ,,
yaptı6 2 _

Kargamış 'ta Başı Örtülü Kadınlar (İ. Ö. 8. yy.)

64 9 Enbiya: 87.
650 Benzer ayetler için bkz. Enbiya: 87-89.
65 1 Saffat: 145-148.
2
65 Kalem: 47-50.

370
Ademin Çocuk/an

YUnus, Üzeyr ve Yeremya


Zübdetü't-Tevarih

371
" . . . Onlar bir ümmetti, gelip geçti . . "
.

Bakara: 1 4 1
SON SÖZ

Kitabımızın buraya kadar anlattığımız bölümlerinden


okuyucunun şöyle bir sonuç çıkarması doğaldır.
Eskiçağ halklarından olan Sumerler aracılığıyla dini ve
kültürel konular d iğer uluslardan Mısır, Akad, Babil, Hitit ve
Pers gibi pek çok u lusu, hatta bu halklar da birbirini bu bağlam­
da etkilemiştir. Şüphesiz bu etkileşim günümüze kadar da gel­
miştir.
Evet, doğrudur; Sumer uygarlığı ve diğer eskiçağ halkları
pek çok ulusun kültür yaşamında derin izler bırakmıştır. Kur'an
zaten bunun böyle olduğu noktasında karşıt bir fikir i leri sür­
memektedir, aksine bu çıkarımımızı teyit de etmekte ve ' ibret'
nazariyle konunun anlaşılması gerektiğini vurgulamaktadır
(Yusuf: 1 1 1 ) .
Dahası bu etkileşimi Kur'an, halklarının dilleriyle gönde­
rildiği (İbrahim: 4) peygamberler aracılığıyla verilmiş olan ilk
ilahi emirlerin, insanlar tarafından dejenarasyona uğratılarak
bozulduğunu anlatıyor. Zaten önceki saf Tevrat, Zebur ve İncil­
lerdeki bilgileri, Kur'an bazen tekrarlayarak: 'O(nun söyledikle­
ri), evvelkilerin kitaplarında da vardır. İsrail oğulları bilginle­
rinin onu bilmesi de (Kur 'an 'ın Allah kelamı olduğu hakkında)
onlar için bir delil değil mi? (Şuara: 1 96- 1 97)' ve 'Bu Kur 'an,
İsrail oğullarına, kendilerinin ayrılığa düştükleri şeylerin bir­
çoğunu anlatmaktadır (Nemi: 76)' şeklinde doğrulayıcı bir
uslup takınır.
Kur'an, Tevrat ve İncillerde geçen hikayeleri anlatırken
Hz. Muhammed dönemi Yahudileri ve cahiliye Araplarının
"kendilerine ayetler okunduğu zaman: 'eskilerin masalları '

(Kalem: 1 5 ; Nah!:. 24; Mutaffıfın: 1 3 ; Ahkaf: 1 7; Enam: 25)'


373
Güngör Karauğuz

deyip küçümser tarzda alay edip eğlendiklerini ifadelendirir.


Hatta 'inkar edenler: 'Bu (Kur 'an), yalandan başka bir şey
değildir. (Muhammed) onu uydurdu, başka bir topluluk (Yahu­
diler ve başkaları) da kendisine yardım etti ' dediler de kesin bir
haksızlığa ve iftiraya vardılar. Dediler: 'Evvelkilerin masalları,
onları yazdırmış, sabah akşam onlar kendisine okunuyor (Fur­
kan: 3-5)' sözleriyle işi daha da ileri götürüyorlardı.
Evet, anlatılanlar eskilerin masal larıydı belki ama unutu­
lan bir nokta vardı. Bunları anlatan peygamberin okuma yazma­
sı bile yoktu, klasik bir ifadeyle O, ümmi idi (A'raf: 1 57). Daha­
sı 'vahyedilen bilgiler gayb haberlerindendi ve ne peygamber
ne de halk, daha önce bunları bilmiyordu (Hud: 49) ' . Dolayı­
sıyla Hz. Muhammed, anlatılanları düzenleyip belli bir metodo­
loj iyle dillendiremezdi. Yani bu kitap, ilahi bir gücün eseri idi.
Bu ilahi güce karşı 'onlara ayetlerimiz okunduğu zaman
'işittik ' derler, 'istesek, biz de bunun gibisini söyleriz (Enfal:
3 1 )' gibi alaycı tarzda yaklaşımlarda bulunuluyordu . Ama
Kur'an: 'Andolsun eğer insan(lar) ve cin(ler) bu Kur'an 'ın bir
benzerini getirmek üzere toplansalar yine onun benzerini geti­
remezler. Birbirlerine arka ol(up yardım et)seler de bunu ya:­
pamazlar (İsra: 88)' ifadesi ile meydan okuyordu muhatapları­
na.
Ayrıca eskiçağ insanı, bazı ilahi emirlerin mahiyetini an­
lamasalar da -mesela birinci bölümde sözettiğimiz yer ve göğün
ayrılması olayı gibi- bu yasaları bir şekilde mitoloj ilerinde ya da
kültürlerinde yaşatarak kuşaktan kuşağa aktarmışlardı. Aslında
bunda bir olağan üstülük yoktu. Çünkü sahabe ve ardılları, sula­
rı birbirine karışmayan ' iki deniz' den kastedilenin ne olduğunun
idrakinde değillerdi ama buna olduğu gibi iman ediyorlardı. ' O,
iki denizi birbirine salmıştır. Bu tatlı, susuzluğu giderici; şu
tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına birbirine kavuşmalarına

374
Ademin Çocukları

engel olan bir perde koymuştur (hiç birbirine kavuşmaz/ar)


(Furkan: 5 3 ; Nemi: 6 1 ; Rahman: 1 9-2 1 ). ' Ancak günümüz bi­
limi bu ' iki denizin' bulunduğu yerin Cebel-i Tarık Boğazı'nda
olduğunu daha yeni keşfedilebilmişti. Bu bağ!amda Kur'an'da
keşfedilmeyi bekleyen belki daha nice olay/konu var.
Kur'an, hikayeleri öğüt alınılması ve üzerinde uzun uzun
düşünülmesi amacıyla anlatıyor ve tarihi verilere yer vermiyor:
'Senden önce de şehirler halkından, yalnız kendilerine
vahyettiğimiz erkeklerden başka, (elçi) göndermedik. Yeryüzün­
de hiç gezmediler mi ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl
olduğunu görsünler? (Günahlardan) korunanlar için ahiret
yurdu daha iyidir. Aklınızı kullanmıyor musunuz? (Yusuf:
1 09)' . ' (Bugün) meskenlerinde gez(ip gör)dükleri, kendilerin­
den önce (gelip geçmiş) nice nesilleri yok edişimiz onları hala
yola getirmedi mi? Elbette bunda akıl sahipleri için ibretler
vardır (Taha: 1 28; Bakara: 1 4 1 ; Ankebut: 43 ; En'ıim: 6; Kaf:
36; A ' raf 94- 1 02; Hud: 1 00; AI-i İmran: 1 37; Meryem: 74;
Meryem: 98; Hac: 45-46; Rum: 9, 42; Secde: 26; Fıitır: 44; Ya­
sin: 3 1 ; Mü'min: 2 1 ; Mü'min: 82; Muhammed: 1 0; Teğabun: 5-
6;Talak: 8-9)' .
Oysaki Tevrat daha çok bir tarih kitabı niteliğinde. Eski
Ahit olarak da isimlendirilmiş olan Tevrat'ta peygamberler ile
ilgili pek çok -yukarıdaki bölümlerde gösterdiğimiz gibi- hatalı
ve müstehcen olaylar anlatılmış olsa bile bazı noktalarda ister
istemez bu kitaba müracaat edilmesini gerekli kılmaktadır.
Yine Kur'an'da on emir olarak Musa'nın Allah'tan aldığı
yasalardan söz edilmez. Dolayısıyla 'on emir' sonradan Tev­
rat.'a sokulmuş olmalıdır. Dahası Hitit kanunları -yukarıdaki
bölümlerde söz ettiğimiz gibi- belli konularda Tevrat yasalarıy­
la hemen hemen aynıdır. Her iki kanun maddeleri de bir şart
cümlesiyle başlatılmış olup bir kanun paragrafı tasarlamış. Ta-

375
Güngör Karauğuz

sarlanmış olan bir suç paragrafından sonra da Hitit kanunları


suçun cezasını gümüş ile para cezasına dönüştürürken Tevrat,
kısas ile ya da bazen misliyle ödettirmiştir.
Şunu da ifade etmeliyim ki eğer siz arkeoloj i, antropoloj i,
eskiçağ tarihi ve antik filoloj iler (Sumeroloj i, Hititoloj i, Grekçe
ve Latince) gibi diğer pek çok bilim dalını yani kısaca bilimin
verdiği verileri tam manasıyla kullanmaz ve kullanamazsanız
Kur'an ile ilgili yapacağınız çoğu yorumlar ya güdük ya da
belki hatal ı olacaktır. Şüphesiz klasik metodlar da kullanılmalı­
dır ama arkeolojik ve eskiçağ tarihi verilerini kullanmazsanız
peygamberlerin yaşadığı devirleri nasıl tespit edebilirsiniz ki?
Bu kitabımızla yapılmak istenenlerden biri de bu konuyu gös­
termekti şüphesiz. Bu bağlamda İbrahim'in Nemrud 'unun kim
olduğu noktasında yaptığımız idantivikasyon herhalde buna
güzel bir örnektir.
Dahası ademden önce ademler meselesi, antropoloj i ve
arkeoloj inin bugün bize sunduğu bilgiler değerlendirilmeden
nasıl bir sonuca bağlanabilir ki? Hem i lahiyat hem de arkeoloji,
antropoloj i ve eskiçağ tarihi gibi disiplinler, ilgil i bilgileri kendi
metodoloj ilerinin süzgecinden geçirdikten sonra ancak doğruya
ulaşabileceklerdir. Böylece muğlak kalmış nice bilgi ve bilgi
kırıntısı karanl ıkların derinliklerinden aralanabilecek ve gün
ışığı görebi lecektir. B iz bu noktada fikir vermek amacıyla bir
pencere aralamak istemekteyiz sadece. Tek gayemiz de budur.
Yine arkeoloj inin kazı metodoloj ilerine müracaat edilme­
den nasıl Nuh'un gemisini bulacağız? Yoksa çiftçinin tarlasını
sürerken sabanının ucuna bir küp altın takılması gibi tesadüfen
ayağımıza mı takılacak bu koskoca gemi? Böyle olsa bile hangi
metodoloj i ile gemiyi çıkartıp sergileyeceksiniz? 1 9. yüzyılın
sonlarında başlamış ve sonra durmuş olan Mezopotamya ve
Güney Doğu Anadolu bölgemizde uzun soluklu arkeoloj ik yü-

376
Ademin Çocuk/art

zey araştırmalarının tekrardan başlatılması gerekiyor. Ne yazık


ki bölgedeki huzursuzluklar bu araştırmaların yapılmasını hem
geçiktiriyor ve hem de imkansız hale getiriyor.
Kur'an, önceki nesillerin hikayelerini anlatarak öğüt ve
ibret alınmasını salık veriyor elbet. Hatta şimdiki nesillerden
her alanda çok güçlü olduğu vurgulanıp, eski kavimlerin hara­
belerinin bir kısmının hılla ayakta ve bir kısmının da toprak
altında olduğu sürekli tekrarlanıyor: '(Halkı) zulmederken he/Cık
ettiğimiz nice kent vardır ki duvarları (yıkrlan) tavanlarının
üstüne çökmüştür. Nice kullanılmaz olmuş kuyu ve nice (ıssız
kalmış) sağlam köşk vardır! Hiç yeryüzünde gezmediler mi ki
(kendilerinden önce mahvolan/arın yerlerini görsünler de) dü­
şünecekleri kalbleri, işitecekleri kulakları olsun. Zira gözler kör
olmaz; fakat (asıl) göğüslerdeki kalbler kör olur (Hac: 45-46.
(Hfıd: 1 00; Meryem: 74; Rum: 9; Secde: 26; Mü'min: 2 1 , 82;
Kaf: 36).'
Kur' iin'da verilmeyen detayların sebebi, önemsiz ya da
gereksiz olmaları mıdır acaba? Hiç böyle olduğunu düşünmüyo­
rum.
Şüphesiz yukarıdaki Kur'an ayetleri; eskiçağ uluslarının
araştırılması gerektiği noktasında bir ipucu değil midir?
Kaldı ki Kur'an hem Nfıh'un halkının ve cahiliye Arapla­
rının putlarını tek tek saymaktadır. Hatta putların aralarındaki
ince özelliklerine varana kadar o dönemin dini ve kültürel ya­
şantısını anlatmasındaki amaç sadece ibret midir acaba? Bu,
amaçlardan sadece biri olmalıdır kanımca. Zaten yapılacak araş­
tırmaların değerlendirilmesi, ' ibret' almak olmayacak mı?
Eskiçağ halklarının sosyal, kültürel, ekonomik yapısının
incelenmesi ve araştırılması da nedenlerden biri niçin olmasın?

377
KISALTMALAR ve KAYNAKÇA

Alp, S. 200 1 Hitit Çağında Anadolu, Çiviyazılı ve Hiyeroglif Yazılı Kaynak­


lar, Ankara.
Amaud, D. 1 986 Recherches an Pays d 'Ashtata, EmarV/14. Textes de la
Bibliotheque, transcriptions et tradductions, Paris.
Amold, B. T. 2005 Who were the Babylonians, Leiden-Boston.
Bayraktar, M. 200 1 İslam 'da Evrimci Yaratılış Teorisi, İstanbul .
Berger, P. R. 1 974 "Der Kyros-Zylinder mit dem Zasatzfragment BIN I I Nr.
32 und die akkadischen Personennamen im Danielbuch'', Zeitschrift
für Assyriologie und Vorderasiatische Archiiologie, LXIV, 1 92-234.
Bican Y. A. 1 982 Enviirü '1-Aşıkin, (Sadeleştirenler: H. Mahmud Serdaroğlu,
·

A. L. Aydın), İstanbul.
Bolay, S. H. 1 988 'Adem', Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, l, 358-
363.
Campbell, J. 1 992 İlkel Mitoloji, (Çeviren: K. Emiroğlu), Ankara.
Carruba, O. 1 966 Das Beschwörungsritual für die Göttin WiSıırijanza,
'
Wiesbaden.
Cohen, A. 1 975 Everyman 's Talmud: The Major Teachings of the
Rabbinic Sages, New Y ork.
Cooper, J. S. 1 983 The Curse ofAgade, Baltimore.
Çıblak, N. 2007 'Tarsus Kültürünün Tanıtımında Şahmeran Efsanelerinin
Önemi', Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
XVI/ 1 , 1 85-196.
Demirci, K. 1 985 Dinlerin Dejenerasyonu, İstanbul.
Diçol, A. 1 982 "Hititler", Görsel Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, l, 1 2-
1 20.
Doğan, i. 8. 2008 Tarihöncesinde Ticaret ve Değiş Tokuş, İstanbul.
Dossin, G.
1 970 ' La route de l'etain en Mesopotamie au temps de Zimrilim', Revue
d 'Assyriologie et d 'Archeologie Orientale, LXIV, 97-1 06.
Edel, E. 1 976 ligyptische Arzte und iigyptische Medizin anı hethitischen
Königshof, Köln, 1 976.
378
Ademin Çocukları
Edelman, D. 1 987 'Biblical molek reassessed', Journal of the American
Oriental Society, CVII, 727-73 1 .
Ersebük, G . 2003 ' Kim Bu Neandertal'Ier: (Kökleri Kurumuş) Uzak Soydaş­
larımız mı, (Küçümsenen ve Reddedilen) Atalarımız mı, (Yoksa) Hiçbir Şe­
yimiz mi?', (Hazırlayanlar: Özdoğan, M.-H.Hauptmann-N. Başgelen ) Köyden
Kente Yakındoğıı 'da İlk Yerleşimler, 1 , 2 1 -3 1 ), İstanbul .
Ertan, H . 2009 Biyolojik Evrim Kuramının Arkasındaki Yaşam: Charles
Robert Darwin, İstanbul.
Faber, W. 1 983 'Die Vergöttlichung Naram-Sins', Orientalia, LXII, 67-72.
Gurney, O.R. 1 940 Hittite Prayers ofMıırsili l/, Oxford.
Güterbock,, H. G. 1 9 5 1 "The song of Ull ikummi, Revised Text of the Hittite
Version of a Hurrian Myth", Joıırnal of Cuneiform Stııdies. American
schools ofOriental Research, V, 135- 1 6 1 .
Haas, von V. 2004 Die hethitische Literatıır, Berlin-New York.
Elmalılı M. H. Yazır Hak Dini Kur 'iin Dili. (Sadeleştirenler: i. Karaçam,
E. Işık, N. Bolelli, A. Yücel, M. Demirci, N. Yılmaz), İstanbul.
Halio, W. W. 1 974 'Towards a history of Sumerian literatures', Sıımerological
Studies in Honor of Thorkild Jacobsen, Chigaco, 1 8 1 -203 .
Harman, Ö. F. 1 994 'Davud', Türkiye Diyanet Vakfı lsliim Ansiklopedisi; IX,
2 1 -24.
1 995 'Eyyub', TürkiyeDiyanet Vakfı lsliim Ansiklopedisi; XII, 1 6- 1 7.
1 996 'Habil ve Kabil', Türkiye Diyanet Vakfı İsliim Ansiklopedisi; XJV,
376-378.
1 998 'Hud', Türkiye Diyanet Vakfı İsliim Ansiklopedisi; XVIII, 279-28 1 .
2000a ' İbrahim' Türkiye Diyanet Vakfı İsliiin Ansiklopedisi; XXI, 266-272.
2000b ' İlyas', Türkiye Diyanet Vakfı lsliim Ansiklopedisi; XXII, 1 60- 1 62.
2006 'Musa', Türkiye Diyanet Vakfı İsliim Ansiklopedisi; XXXI, 207-2 1 3 .
2007 'Nuh', Türkiye Diyanet Vakfı İsliim Ansiklopedisi; XXXIII, 224-227.
Herodot Herodot Tarihi, (Çeviren: M. Ökmen), 2004, İstanbul.
Hesiodos Hesiodos Eseri ve Kaynakları, (Çeviren: S. Eyuboğlu, A. Erhat),
Ankara..
Hook, S. H. 1 993 Ortadoğıı Mitolojisi, Mezopotamya, Mısır, Filistin, Hitit,
Musevi, Hristiyan Mitosları, (Çeviren: A. Şenel), İstanbul.
Imparati, F. 1 992 Hitit Yasaları, Ankara.
379
Güngör Karauğuz
İncil (Sevindirici Haber),
İncil 'in Yunanca Aslından Çağdaş Türkçeye Çevirisi, İstanbul, 1 998.
Jacobsen, T. 1 939 The Sıımerian King list, Chicago.
Jakob-Rost, L. 1 953 'Ein hethitisches Ritual gegen Familienwist',
Mitteilııngen des Jnstitııts fiir Orientforschııng Deutsche Akademie der
Wissenschaften, I, 345-379.
Karapınar, F. 2009 Anlatım Özellikleri Açısından Sahih-Hasen Rivayeter ve
Mevzu Haberler, Konya.
Karauğuz, G. 200 1 Hitit Mitolojisi, Konya.
2002 Boğazköy ve Ugarit Çivi Yazılı Belgelerine Göre Hitit Devletinin
Siyasi Antlaşma Metinleri, Konya.
KBo Keilschriftexte aus Boghazköi, Leipzi/Berlin.
Kent, R. 1 953 Old Persian. Gramer, Texts, Lexicon, New Haven.
Kına!, F. 1 954 ' Eski Önasya Dinlerinde Monoteist Temayüller', Belleten,
XVIIl/70, 1 1 5- 1 29.
1 983 Eski Mezopatanıya Tarihi, Ankara.
King, L. W. 1 907 Chronicles Concerning Early Babylonian Kings, London.
,
Kitabı Mukaddes Eski ve Yeni Ahit, Tevrat, Zebur (Mezmurlar) ve İncil,
(İbrani, Kildani ve Yunani Dilleren Tercümedir), İstanbul, 1 997.
Kitcherİ, K. A. 1 996 Ramesside lnscriptions, Translated and Annoyated, il,
Oxford.
Klaus, S. 2007 Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı: Göbekli Tepe, En
Eski Tapınağı Yapanlar, (Çeviren: R. Aslan), İstanbul.
Klein, J. 1 98 1 a The Royal Hymns ofShıılgi of Ur. Man 's Qııestfor Jmmortal
Fanıe, 7 1 17, Philadephia.
1 9 8 1 b Three Shıılgi Hymns: Sıımerian royal hymns glorifying King Shulgi of
Ur, Ramat Gan.
Klengel, H. 1 974 "Hungerjahre in Hatti', Altorientalische Forschunger, I,
1 65 - 1 74.
Kottak, C. P. 2008 Antropoloji, İnsan Çeşitliliğine Bir Bakış, (Çeviren: S. N.
Altuntek vd.), Ankara.
Kramer, S. N. 1 972 Sumerians, TheirHistory, Cıılture, and Character,
Chicago&London.
1 990 Tarih Sumer 'de Başlar (Çeviren: M. i. Çığ), Ankara.

380
Ademin Çocukları
1 999 Sümer Mitolojisi, İstanbul.
KUB Kei/schrifturkunden aus Boghazköi, Berlin.
Kuhrt, A. 2007 Eski Çağ 'da Yakındoğıı. yaklaşık M. Ö. 3000-330, (Çeviren: D.
Şendil), 1-11, İstanbul.
Kur'iin-ı Kerim
Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali (S. Ateş), Ankara.
Karaman H, M. Çağrıcı, İ. K. Dönmez, S. Gümüş
2006 Kur 'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Ankara, 1-V,2006.
Kutup, S. Fizilal 'il Kur'an, (Mütercimler: E. E. Saraç, İ. H. Şengüler, B.
Karlığa), 1-XVI, İstanbul.
Kütüb-i Sitte Hadis Külliyatı, Tercüme ve Şerhi (İ. Canan), 1-XVIII, Ankara.

Laroche, E. 1 947 Recherches sur Les Noms Des Dieııx Hittites, Paris.
Lichtheim, M. 1 973-80 Ancient Egyptian Literature: a book ofreadings 1-111,
Berkeley, California.
Lichter, C. 2005 How did Farming Reach Europe? Anatolian-European
Relationsfrom the Second Half of the 7th through the First Hal/of the
6tlı Millenniıım Cal BC. Proceedings oftize lnternational Workshop İs­
tanbul, İstanbul.
Mellaart, J. 2003 Anadolu 'da Bir Neolitik Kent, İstanbul.
Mevdudi, Ebu'! Al'a 1 99 1 Tejhimu 'l Kur 'an, 1-VII, İstanbul.
Neu, E. 1 970 Ein altlıetlıitisclıes Gewitterritual, Wiesbaden.
Okuşluk, R. 1 998 'Adana' da Ölüme ve Mezara Bağlı Efsaneler', lll. Uluslar
Arası Çukurova Halk Kültürü Bilgi Şöleni Sempozyumu, 30 Kasım-2
Aralı k 1 998, Adana, 53 1 -540.
Otten, H. 1 98 1 Die Apologie Hattusilis lll, Wiesbaden.
Parkinson, R. B. 1 99 1 Voices from Ancient Egypt: an antropology of Middle
Kingdom writtings, Landon.
Postgate, J. N. 1 969 Neo-Assyrian Royal Grants and Decrees, Roma.
Ramazanoğlu, M. 1 993 Gi/gameş Destanı, Ankara.
Robins, G. 1 983 "The God's Wife of Amun in th 1 8th dynasty in Agypt',
lmages of Women in Antiquity (Editör: A. Cameron and A. Kuhrt),
Cranberra: Croon Helm. 65-78.
Rodseth, L.-R.W. Wrangham, A.M. Harrigan-B. Smuth
381
Güngör Karauğuz

1 99 1 'The Humarı Community as a Primate Society', Current Antropology,


XXXII, 221 -254.
Saidi Nursi 2001 İşaratü '/-İcaz, (Mütercimi: A. Nurs1), İstanbul.
Sandars, N. K. 1 973 Gılgameş Destanı, (Çeviren: S. Kutlu, T. Duralı), İstan­
bul.
Sayılı, A. 1 982 Mısırlılarda ve Mezpotamya/ılarda Matematik, Astronomi ve
Tıp, Ankara.
Sevin, V. 2003 Eski Anadolu ve Trakya, Başlangıcından Pers Egemenliğine
Kadar, İstanbul.
Smith, R. W.-D. B. Redford 1 977 The Akhenaten Temple Projeci, I,
Warminster.
Smith, S. 1 949 The Statue of!drimi, London.
Steible, H-H. Behrens 1 982 Die altsıımerischen Bau- ıınd Weihinsschriften,
Teil 2, Stuttgart.
Tabfıtabiii, M. H. El-Mizôn Fi Tefsir-il Kur 'ôn, (Çeviren: V. İnce), İstanbul.
Todd, lan A. 1 976 Çatal Hüyük in Perspective, Menlo Park.
Tosun, M.-K. Yalvaç 1 975 Sumer, Babi/, Asur Kanunları ve Ammi-Saduqa
Fermanı, Ankara.
Uğur, H. 2008 Kur 'ôn 'ın Tasdik Ettiği Tevrat 'taki Konular (Basılmamış
Doktora Tezi), Konya.
Ünal, A. 200213!5Hititler Devrinde Anadolu, 1-III, İstanbul.
2007 Anadolu 'nun En Eski Yemekleri. Hititler ve Çağdaşı Toplumlar­
da Mutfak Kültürü, İstanbul.
VBoT A. Goetze, Verstreııte Boghazköi-Texte, Marbug, 1 930.
Veenhof K. R. 1 972 Aspects ofOld Assyrian Trade lts Terminology, Leiden.
Weidner; E. 1 932-3 'Assyrische Beschreibungen der Krieges-Reliefs
Assurbanaplis', Archivfor Orientforschun, VII, 1 75-203.
1 959 Die Inscriften Tukıılti-Ninurtas I und seiner Nachfolger, Graz.
Yakıt, i. 1 999 "Kur'iin'da Hz. Adem", Süleyman Demirel Üniversitesi İlahi­
yat Fakültesi Dergisi VI, 1 - 1 8.
Yardımcı, N. 2007 Mezopotamya ya Açılan Kapı: Harran, İstanbul.
Yunak, Y. 20 1 1 Kıır 'ôn 'daki Maymun, Kutsal Kitaplara Göre Evrim,
İstanbul.
Zaccaginini, C. 1 983 'Patterns of mobility among Near Eastern Craftsmen',
Journal ofNear Eastern Studies, XLll, 245-264.

3 82
Ademin Çocukları

DİGER KISALTMALAR

Bkz. Bakınız
c. Cilt
cm Santimetre
cm3 Santimetre küp
Hz. Hazreti
Krş. Karşılaştırınız
İ.Ö. İsa'dan Önce
İ.S. İsa'dan Sonra
vd. ve devamı/ve diğerleri
yy. Yüzyıl
[ ] Hititçe metnin o kısmının kırık olduğunu gösterir.

383

You might also like