Professional Documents
Culture Documents
Sevil Atasoy Bu Ayak İzi Senin, DR Watson! Gerçek Suç Öyküleriyle
Sevil Atasoy Bu Ayak İzi Senin, DR Watson! Gerçek Suç Öyküleriyle
Dr. Watson!
Labirent
Karanlığa Yolculuk
Her Çikolata Yenmez
Kusursuz Cinayet Yoktur
Yeraltındaki Melekler, Yerüstündeki Şeytanlar
Acayip İşler
Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı
Çürük Elmalar Masum Mahkumlar
Sevil Atasoy
ıT4 Doğan
.-ıil Kitap
Içindekiler
Başlangıç ............................................................................................ 9
Sevil Atasoy
İstanbul, Ocak 2011
Cavit'in intikamı
Beş ay boyunca bir değil, iki değil, tam yüz küçük erkek
çocuk , tıpkı "Fareli Köyün Kavalcısı" masalındaki gibi, iyi
kalpli, temiz giyimli, güler yüzlü, gözlüklü adamın ardından
Ravi Sokağı'ndaki eve gitti ve bir daha geri dönemedi. Kim
se onları aramadı, kimse ortadan kaybolduklarını fark etme
di . Ta 1 999 kasımının son haftasında, Urdu dilinde yayınla-
14
Ölümsüzlüğü yakalayanlar
Peru'dan misafir gelir de, beş yüz yıl önce ne yiyip ne içtiği
ve elbette koka yaprağı çiğneyip çiğnemediği merak edilmez
mi? Sevgili dostum Doç. Dr. Rainer Wolfgang Schmid, Viya
na Üniversitesi'nin Klinik Kimya Bölümü'ndeki sıvı kroma
tografisi-kütle spektrometrisini Teknik Müze'ye taşıdı. İnan
mayacaksınız ama, İnorganik Kimya Bölümü'nün ICP-TOF
kütlesi, ayrıca İnnsbruck Üniversitesi'nin Analitik ve Radyo
Kimya Bölümü'nün MALDI-TOF lazerli kütlesi de, başında
bekleyen uzmanları ile müzede yerlerini aldılar.
Bulut Adamların'ın saç örnekleri müzede alındı, ziyaret
çilerin önünde incelendi. Aslında serginin asıl amacı da buy
du. Temel bilimlerin arkeolojiye nasıl destek verdiğini gös
termek.
1991'de Şili'de gün yüzüne çıkartılan mumyaların saçın
da benzoilekgonin'e, yani koka yıkım ürününe rastlanmıştı.
Erythroxilon Coca bitkisinin asıl yetiştiği yer olan dağların
insanı, Bulut Adamlar'da da, aynı ürün bulundu.
23
Dosya, beş yıl sonra, 2000 yılı ekiminde, Adli Tıp Kuru
mu Genel Kurulu'nun gündemindeydi. İhtisas kurullarının
başkan ve üyeleri, "ceset muayenesinde ve otopside, haricen
darp cebir izi, iç organlarda travmatik değişim, makrosko
bik ve mikroskobik olarak ölüme neden olabilecek bir hasta
lık tarif ve tespit edilemediğine göre, kişinin herhangi bir te
sirle veya kendinde mevcut bir hastalıktan öldüğünün tıbbi
delillerinin bulunmadığı"nı bildirdikten sonra, kurum toksi
kologlarının verdiği rapora dayanarak, kişinin koluna takılı
olarak bulunan yirmi mililitrelik enjektördeki sıvı ile beş mi
lilitrelik boş enjektörün kimyasal bakımdan benzer bir mad
deyi içerdiğini ve polis kriminalin raporuna göre bu madde
nin karnegin olduğunu kaydetti. Ölenin iç organ parçaları,
kan ve idrar örneklerinde karnegin'in bulunamamasını da,
söz konusu maddenin vücuda girdikten sonra hızla parçalan
mış ve bu nedenle tespit edilememiş olma ihtimaline bağladı.
Bir başka deyişle, genel kurul, toksikologların otopsi ma
teryalinde bulamamış olmasına rağmen, ölümün karne
gin'den kaynaklandığı sonucuna vardı. Bununla birlikte, ra
porunu bağlarken, "kimyasal incelemede saptanamayan baş-
29
Kulağın arkasındaki iz
Kutsal emanetler
Kefendeki yüz
şın üzerinde, yer yer pas rengi lekeler var. Son yirmi yirmi
beş yıl içinde yayınlanan yüz elliye yakın romanda adı geçen
(bunlardan Julia Navarro'nun La Hermandad De La Saba
na Santa adlı eseri, dilimize Kutsal Kefen diye çevrilmişti) ve
milyonlarca kişinin Hz. İsa'nın kefeni olduğuna inandığı bu
kumaşın ilk fotoğrafını, İtalyan avukat ve amatör fotoğrafçı
Secondo Pia 1898'de çekti. İzleyen yıllarda, kefenin başka fo
toğraflarını, hatta röntgenini çekenler oldu.
Pozitifinden daha net ve daha fazla ayrıntı içeren siyah be
yaz fotoğrafların negatifinde, kumaşın üzerinde belirgin biçim
de beyaz tenli, saçları omuzlarında, bıyıklı ve sakallı bir erkek
yüzü görülüyor. Yüzün kumaşa çıkmasını açıklamaya çalışan
fiziksel, kimyasal pek çok yorum yapıldı, hala da yapılıyor.
Kefenle ilgili bilimsel çalışmalar, 1900'de, Sorbonne Üni
versite'sinde karşılaştırmalı anatomi profesörü Yves Delage
yönetiminde başladı. Fransızlar, lekelerden yola çıkarak, ke
fenlendiğinde ölü katılığının başlamış olduğu öne sürdüler, ay
rıca yaraların yerini belirlediler. Kefen ve fotoğraflar, 1980'le
re kadar, farklı ülkelerde on iki ayrı üniversitede incelendi.
Otuz ila kırk beş yaşlarında, 1. 75-1.80 boyunda, yetmiş beş ila
seksen bir kilo ağırlığında bir erkek olduğunda hemfikirdiler.
Yüz şeklinden, sefarad Yahudilerine benzetenler oldu.
199 7 mayısında, Fransa'da Nice'te toplanan bir sempoz
yumda, Las Vegas Adli Tabibi Dr. Robert Bucklin, elli yıllık
meslek yaşamının doruğundaydı. Torino Kutsal Kefeni'nin
üzerindeki görüntü ve lekelerden yola çıkarak hazırladığı
otopsi raporuna göre, mağdur işkence görmüş, çarmıha geril
mişti ve kesinlikle Hz. Isa'ydı.
Da Vinci'nin hileleri
Kudüs çiçekleri
Şaşırtan iplik
Dikişsiz entari
Kanlı mendil
Tanrı'nın DNA'sı
Menekşe Operasyonu
dan bir erkeğin ortalama beyin ağırlığı bin dört yüz gram ol
duğu halde, Einstein'ın beyninin bin iki yüz otuz gram geldi
ğini, ayrıca dış tabakasının da normalden ince olduğunu öne
sürdü. Bu bulgular, dahi fizikçinin beynindeki sinir hücrele
rinin daha sıkışık ve yoğun biçimde bir arada olduğu, bu sa
yede aralarındaki iletişimin normal insanlarınkinden daha
hızlı biçimde gerçekleştiği ve küçük beyinli olanların hiç de
sanıldığı gibi aptal değil, bilakis üstün zekalı olabilecekleri
şeklinde yorumlandı.
Kanadalı Dr. Sandra Witelson, ünlü Lancet dergisinde
1999'da yayınlanan "Albert Einstein'ın istisnai beyni" ad
lı makalesinde matematik ve üç boyutlu düşünmeyi denetle
yen bölgede, normalden fazla girintinin bulunduğunu bildiri
yordu. Yazarları arasında, Thomas Harvey'in de yer aldığı bu
araştırma pek çok eleştiriyle karşılaştı.
Kırk yıl boyunca kapı kapı dolaşıp, Einstein'ın beynini
doğru dürüst inceleyebilecek birini bulamadığına sinirlenen
patolog Thomas Harvey, sonunda elindeki her iki kavanozu,
içinde kalan beyin parçalarıyla birlikte Princeton Tıp Mer
kezi'ne hediye etti. Doktor, 94 yaşında 5 nisan 2007'de New
Jersey'de öldü. Yaptıklarından hiç pişman olmadı.
Megumi yokota'nın kaçırılışı ya da
DNA üzerinden siyaset
* Bkz. S. Atasoy, Labirent, "İnsan sadece bir kere ölür" Doğan Kitap, 2006.
1 00
cuk kaçırmakla suçlandı. Ortada DNA gibi çok ileri bir tek
nolojinin sonuçları vardı. Lydia çocukların annesi değildi.
Bu gelişmeler yaşanırken üçüncü çocuğunu doğurmak üze
re hastaneye yattı. Mahkeme, doğum sırasında çocuktan ve
anneden kan alınarak DNA analizi yapılmasını istedi. So
nuç bir felaketti. Bebek, diğer iki çocuğun kardeşiydi. Baba,
onun da babasıydı. Ancak Lydia, bilirkişi huzurunda doğur
duğu halde, son çocuğunun bile annesi değildi. Önceki suç
lamalara, yasal olmayan yollarla rahim kiralayarak gelir el
de etmek gibi bir yenisi eklendi. Savcılık, her üç çocuğun bir
sosyal hizmet kurumuna yerleştirilmesini talep etti.
Bayan Lydia Fairchild'ın avukatı Alan Tindell, durumu
genetik uzmanı bir arkadaşıyla tartışmasaydı, o da 1998 yı
lında New England Journal of Medicine adlı bilimsel dergi
deki makaleye rastlamamış olsaydı, kadının yeryüzünde bi
linen elli kadar kimerik insandan biri olduğu, yani tek be
dende birden fazla tipte DNA profiline sahip olabileceği, kim
senin aklına gelmeyecekti. Mahkeme, öne sürülen gerekçeyi
kabul etti. Lydia'nın incelenebilecek tüm dokularında DNA
analizi yapılmasını istedi.
Cilt, saç, kan ve yanak içi hücrelerinin DNA'sı çocukların
annesi olamayacağını gösteriyordu ama, rahim içinden alı
nan hücreler bir anda her şeyi değiştirdi. Buna göre, Lydia,
her üç çocuğun da annesiydi.
Bayan Lydia Fairchild'ın duruşmalarla geçen üç yıla ya
kın kabusu böylece bitti. Nihayet kocasından boşanabildi ve
çocuklanna devlet yardımı bağlandı.
mekle hata etmişti. Kaçırılan bir küçük kız için fidye istenen
Kapan adlı bir filmden (Luis Mandoki'nin yönettiği, Charli
ze Theron'un oynadığı , 2002 yapımı film) esinlenmiş, 9 tem
muzda Leigh Matthews'u kaçırmıştı. Parayı almasının ar
dından, kızın kendisini ele vereceğinden korkarak öldürme
yi planlamış, aynı gece Saddler Sokağı'ndaki otluk yere getir
miş, soyunmasını istedikten sonra, Taurus tabancasıyla dört
kez ateş etmişti. Giysileri ve cep telefonunu, kendi üzerinde
ki elbiselerle birlikte yakmıştı.
Donovan, aynı öyküyü, çıkarıldığı mahkemede de anlattı.
Yalan söylediğini, genç kızı Saddler Sokağı'ndaki otlukta öl
dürmediğini hem dedektif, hem savcı, hem de yargıç bildikle
ri halde, gerçeği söyletmeleri mümkün olamadı. İkrarına da
yanan Yargıç Joop Labuschange, 4 ağustos 2005 günü onu
ömür boyu hapse mahkum etti.
ğu yere dört tane yeni kesilmiş tavuk koyarak, bir saat için
de sineklerin nasıl üşüştüğünü, yargıcın kendisine bile gös
terdiler. Avukat, her iddiaya karşı bir savunma sundu. Sade
ce örümcek ağı delilini çürütemedi.
Yargıç Joop Labuschagne, Donovan'ın suç işlerken tek ba
şına olmadığında, ayrıca genç kızın bulunduğu yerde öldü
rülmediği ve bir buzdolabında tutulduğunda ısrar ettiyse de,
Donovan ilk ifadesinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Aradan
aylar geçti. 28 haziran 2006'da garip bir şey oldu . Donovan
Moodley, olaylar sırasında tek başına olmadığını, kızın cese
dini oto tamircisi Imraan Sallie'nin buzdolabında sakladığı
nı, öldürülmekten korktuğu için sustuğunu ve yeniden yargı
lanmak istediğini bildirdi. 2007 temmuzunda temyiz başvu
rusundan hala bir sonuç çıkmamıştı.
Aslında dedektif Piet Byleveld CAS 2 5 3/7/2 004 cinayet
dosyasını zaten kapatmamıştı. Moodley'in "işbirlikçim" de
diği oto tamircisini tutuklamakla birlikte, kızın ölümüne da
ha fazla kişinin karıştığından emin, üstelik buzdolabını da
henüz bulabilmiş değil. Ancak buraya kadarki başarısı bile,
Güney Afrika Güvenlik Bakanlığı'nın 27 eylül 2007'de onu
müdürlükle ödüllendirilmesine yetti.
Hey doktor, bu tarafa!
Sesler karıştırılır
Ses değiştirilir
Kimyacılar devrede
mış cesedi bir yıl sonra dağlarda bulundu, kafası yoktu. Tem
muz geldiğinde, ABD'nin kuzeybatı ucundaki Seattle'da, ba
şına vurulan, ırzına geçilen ve faili bulunamayan kız cinayet
lerinin sayısı onu bulmuştu. Sonbaharda, bu kez Utah eyale
tinde Salt Lake City'de kızlar ortadan kaybolmaya başladı,
ertesi yıl Florida'da, sonra başka kentlerde, sonra yine Flo
rida'da. 1 978 olduğunda, ölen kızların sayısı kırka ulaşmıştı.
Bir tek ipucu, bir tek tanık yoktu.
1 5 ocak 1 9 7 8 gecesinin ilerleyen saatlerinde Nita Neary,
yurt kapısından içeri girdi, merdivenlere doğru ilerledi, bir
kaç basamak çıkmıştı ki, gözlerine kadar inmiş lacivert beyz
bol kasketli, elinde beze sarılı beyzbol sopası bulunan bi
ri, yıldırım hızıyla yanından geçti, kapıdan çıkıp karanlık
ta kayboldu . Nita Neary'nin o gece, o binada, dört kızın uy
kudayken başlarına sert bir cisimle vurulduğunu, bunlardan
ikisinin öldüğünü anlaması fazla sürmedi. Bir hafta kadar
sonra, Nita hipnotize edildi ve sorgulandı. Yan yana sıralan
mış fotoğraflar arasından birini seçti. Bu, liseli ve üniversite
li genç kızları baştan çıkartmakla ün yapmış, hukuk fakülte
si öğrencisi yakışıklı Ted Bundy'den başkası değildi.
Yaklaşık bir ay sonra, 9 şubat 1 9 78'de, beyaz kamyonet
li birisi, on iki yaşındaki küçük kız Kimberly Leach'i okulu
nun hemen yanıbaşından kaçırdı, dövdü ve öldürdü. Olayın
tek görgü tanığı Clarence Anderson'du. Anderson iki kez hip
noz altında ifade verdi. Hemen ardından kendisine gösteri
len fotoğraflara baktı ve Ted Bundy'yi teşhis etti. Ted, sayıla
rı kırkı bulan genç kız cinayetlerinden bazılarını üstlendiyse
de, halk hepsini onun öldürdüğüne inandı . 24 ocak 1 989'da
elektrikli sandalyeye oturduğu ana kadar, her gün en az iki
yüz hayranından mektup aldı. Yıllar geçti, Ted Bundy'nin te
cavüz ettiği ve boğazını keserek öldürdüğü sanılan on beş ya
şındaki Katherine Devine'in çamaşırlarındaki sperm lekele
ri nihayet incelendi. DNA profili, ırza geçme suçundan ceza-
1 56
Kimyasal kısırlaştırma
Hindistan'da sati geleneği çok eski. Yedi yüz yıl önce Raj
put kadınları, savaşta ölen kocalarının ardından, galip gelen
ordu mensuplarının tecavüzüne uğramamak için kendileri
ni yakmışlar. Daha sonraları, kocaya sadakati ve onun ölü
münden sonra yaşamın anlamsızlığını kanıtlamak için uygu
lanmış . 1 82 9'da İngilizlerin yasakladığı sati, Hindistan hü
kümetinin çıkarttığı ağır yasalara rağmen, başta Madya Pra
deş ve Racastan eyaletleri olmak üzere, ülkenin orta ve ku
zeyindeki kırsal kesimlerde yaşayan Hindular arasında hala
sürüyor. Ve ne yazık ki bazı psikiyatrlar tarafından ritüel in
tihar olarak değerlendirilerek meşrulaştırılmaya çalışılan bu
insanlık dışı uygulama, oy toplama gayretiyle milletvekille
rinden bile destek görüyor.
Resmi istatistiklere göre, 194 7' deki bağımsızlıktan sonra
Hindistan'da yaşanan satilerin sayısı elli kadar. Halbuki sati
ile mücadele eden sivil toplum örgütleri, kırk milyona yakın
dul kadının yaşadığı ülkelerinde, yakılanların sayısının bu
nun çok üzerinde olduğunu, polis tarafından örtbas edilen ci
nayetlere, intihar süsü verildiğini ve siyasilerin soruşturma
ları etkileyip, yönlendirdiğini iddia ediyor.
kentli bir ailenin kızı Rup Kanvar'ın ölümü, buna bir örnek.
On sekiz yaşında, sekiz aylık bir gelinken dul kalan Rup
Kanvar 4 eylül 1 98 7 günü, güneş tepeye ulaşmadan, Ra
castan eyaletinin Deorala köyünde, binlerce kişinin gözle
ri önünde ve sati mata ki jai (kutsal anne çok yaşa) nidaları
arasında kocasıyla birlikte yakıldı.
Kimileri, genç kadına cenaze sabahı afyon yutturulduktan
sonra kırmızı gelinliğinin giydirildiğini, kucakta köy meyda
nına taşınarak odunların üzerine oturtulduğunu söylediler.
Kimileri, genç gelinin böyle bir sona kendisinin talip olduğu
nu ve kocası ile birlikte ölmek istediğini anlattılar.
Bu olay üzerine Hindistan, gelenekçiler ile modernler di
ye ikiye bölündü . Hızla , "S ati Önleme Yasası" çıkartıldı .
Medyayı uzunca bir süre meşgul eden soruşturma sonunda,
olayı engellemeyen, hatta teşvik eden onlarca köylü ve göre
vi ihmalden çok sayıda devlet görevlisi ile siyasi hakkında
dava açıldı . Aralarında genç kadını odunlara bağlayan ka
yınpederi ve kayınbiraderinin de bulunduğu on bir kişi mah
kum oldu.
Ancak 3 1 ocak 2004'te, bir Jaipur sati özel mahkem e
s i , delil eksikliğinden hepsinin beraatine karar verdi. Bera
at edenlerin arasında eski Racastan bakanları da bulunuyor.
Mahkeme, sadece Kanvar davasının mahkumlarını değil, ha
len görülmekte olan yirmi iki sati davasının pek çok sanığını
da delil yetersizliğinden serbest bıraktı.
O günden bu yana, Hindistan'ın pek çok kentinde yüzler
ce kadın, zaman zaman bir araya gelerek protesto yürüyüş
leri yapıyor, devlet dairelerinin önüne siyah çelenkler bırakı
yor, zorla uyuşturucu verilen dul kadınların, kocalarıyla bir
likte yakılmalarına oy kaygısı nedeniyle göz yumulduğunu,
göstermelik yasalar çıkartmanın yetmediğini, uygulamanın
önemli olduğunu, yargıya baskı yapıldığını ileri sürüyorlar.
1 70
kabul etmek istedi. Ancak suç yerindeki parmak izleri ile du
vardaki kanlı avuç izinin Ron'a ait olmayışı, tutuklamanın
önündeki en önemli engeldi. İzlerin karşılaştırılmasında ha
ta yapılmış olabileceğini düşünen polis, Debra Carter'ın me
zarını açmaya karar verdi. Hala bütünlüğünü koruyan elle
rin izini aldı. Duvardaki kanlı avuç izinin kurbanın kendisi
ne ait olduğu ortaya çıktı. Böylelikle, Ron Williamson ile ar
kadaşının tutuklanmasının önündeki engel kalkmış oldu.
Cinayetten beş yıl sonra iki arkadaş, öldürülen kadının li
seden arkadaşı Glen Gore ile cezaevindeki telefon konuşma
sını duyduğunu söyleyen mahkum Terri Holland'ın tanıklı
ğı ve ceza ehliyeti bulunmayan şüphelinin rüyasından baş
ka delil olmaksızın, Debra Sue Carter'ı öldürmekten cezaevi
ne girdiler.
73 1 . Birlik kuruluyor
Ahlaksız pazarlık
katildir. Ancak aynı şeyi ondan üç yüz yıl kadar önce İskoç
ya'da binden fazla insanı avlayıp yiyen Sawney Bean ile kırk
sekiz kişilik ailesi, ya da 1 600'lerde, haremindeki erkeklerle
ilişkiye girdikten sonra onları öldüren Angola Kraliçesi Zin
gua için söylemek mümkün olmaz.
Çünkü Bean'lerin tek amacı karınlarını doyurmaktı ve
mağaralarının önünden geçen herkesi, küçük büyük, kadın,
erkek demeden yemişlerdi . Öte yandan Angolalı erkekler,
öleceklerini bildikleri halde, kraliçenin yatağı için kıyasıya
mücadele etmişlerdir. Kara Kraliçe Zingua, kriminolojik, psi
kolojik ya da sosyolojik açıdan incelemeye değer bir seri katil
olabilir ama, Suç Sınıflama Elkitab ı'na göre, faili belli, olay
yeri belli, üstelik kurbanları gönüllü bu örneğin, kayda değer
hiçbir önemi yoktur.
FBI çalışanları, faili belli olmayan bir cinayet yerinin
özellikleri, cesedin bulunuş şekli ve otopsi bulgularına daya
narak, seri katil elinden çıkıp çıkmadığını belirlemenin, ka
tilin kim olabileceğini öngörmenin, tekrar öldürmeden yaka
layabilmenin ve en önemlisi bir sonraki kurbanın özellikleri
ni saptayarak, onu korumanın peşindeydi . Tıpkı bugün, suç
la mücadele eden profesyonellere öğrettiğimiz gibi.
Tünel etkisi
Başbakanın D NA profili
Bankadaki çocuklar
lngiliz polisi, DNA veri bankası sayesinde son bir yılda kırk
beş bin olay aydınlattı. Veri tabanına yüklenen profile tam ola
rak uyanı bulma olasılığı yüzde kırk. Geçen yıl banka kullanı
larak çözülen olaylar arasında dört yüz yirmi iki cinayet, altı
yüz kırk beş ırza geçme, iki yüz elli altı cinsel içerikli suç, 1974
201
Portekizlilere benzemeyelim
!kinci hata
Farklı fotoğraflar
Dondurma kabı
Zehirle cinayet
* Bkz. S. Atasoy, Labirent, "Neredeyse kusursuz bir cinayet: Doğan Kitap, 2006.
22 1
Polonyumla ölüm
Nereden buldular?
Ingiliz Mobeseler
Türkiye'deki pornocular
Telefonculuk oyunu
Savunmanın silahları
Ertesi sabah, Dr. Wecht bir adım daha ileri gitti . "Bill
Ward sakat değildi, madde etkisinde değildi. Delbert ondan
ufak tefekti. Nefes alması engellenirken nasıl olur da hiç di
renç göstermedi? Ayrıca ağız ve burnun zorla kapatılmasın
da, genellikle bu boşluklarda kanama olur. Otopsi raporuna
2 42
Bağıranlar, bayılanlar
Türkiye'de DNA
2006'da pek çok ülke DNA teknoloj isiyle yeni tanıştı. Ör
neğin Pakistan, vücudu parçalanan bir intihar bombacısının
kimliğini belirleyemeyince, polis teşkilatının ilk DNA analiz
laboratuvarını İslamabad'da kurdu.
DNA incelemelerini genellikle biyoloj ik babanın belirlen
mesinde kullanan Malezya, cinayetlerin aydınlatılmasında
da DNA'dan yararlanmaya başladı ve ırzına geçip öldürülen
bir kadının üzerindeki üç saç telinin, şüpheliler arasında yer
alan, ancak kesinlikle katil olamayacağı öne sürülen bir as
kere ait olduğunu kanıtlayarak, tartışmalara son verdi.
Mayıs ayında Kazakistan, Karaganda'daki Adli Tıp Mer
kezi içerisindeki DNA laboratuvarının açılışını yaptı.
247
Kitleler tarandı
Dolaylı yakalamalar
Benzer şekilde, otuz yıl önceki bir cinayeti işleyen kişi Mon
tana' da yakalandı. Mahkemeye çıkartılamadan intihar etti.
Virginia'da ruhsatsız silah taşımaktan tutuklanan ve
DNA profili bankaya eklenen kişinin, 1 9 7 7'de bir pizzacıda
işlenen ve bir türlü aydınlatılamayan cinayetin faili olduğu
ortaya çıktı.
On iki yaşındaki küçük İngiliz'in öldürülmesinde kullanı
lan bıçaktan, otuz dokuz yıl sonra DNA profili elde edilebildi.
İki kişi tutuklandı.
Çeşitli pardonlar
senler olsa da, ölünün ruhu için baş alanların Sarawak yerli
leri arasında çok saygın bir yeri vardı. Onları, ellerinin üstü
ne bakarak tanıyabilirdiniz . Çünkü her erkek ve her kadın,
gövdesinin her yerine dövme yaptırabilirdi ama, elin üzerine
dövme yaptırabilmek için, bir baş getirmiş olmak şarttı.
Kızlar, bir kafatası avcısıyla evlenmek için can atar, ev
li kadınlar avcı kocalarıyla gurur duyar, birbirlerini kıskan
dırırdı. Çığlıklar, davul sesleri, şarkılar ve danslarla karşıla
nan kahraman, ganimetini kendi elleriyle tavandan sarkıtı
lan çubuğa tutturur, hemen altındaki odunları tutuşturur ve
uzun evin verandasını bir boydan diğerine dolduran yüzler
ce insan, derinin kavrulmasını, saçların tutuşmasını, etlerin
düşmesini seyreder, yanık kokusunu içine çekerdi.
Uzun evin tavanına asılan kafataslarının sayısı ne denli
çoksa, orada oturanlar o denli savaşçı, güçlü ve cesur bilinir
di. Ancak kadınların başını bu denli döndürmeseydi eğer, er
kekler taze bir baş uğruna, bir pala, içinde uçları upas ağacı
özsuyuna daldırılmış zehirli oklar bulunan bir bambu sadak
ve onları üfleyecek uzun bir boruyla, aylar sürebilecek zorlu
yolculuklara çıkmayabilirdi. Kafası kesilecek, yakın-uzak ak
raba olmayan birini bulmak pek kolay değildi çünkü. Zaman
içinde gönüllü avcılık bitti ve bu işi meslek edinenler türedi.
Beyaz raca Sir James Brooke kafatası avcılığını yasakla
dığında, akraba olmayanların sayısı zaten çok azalmıştı ve
kimi kimsesi olmayan, küçük kulübelerde tek başına yaşa
yan, göçebe Penan'lardan başka kurban bulunmaz olmuştu.
İngilizler, uzun evlerdeki tüm kafataslarını topladılar, hepsi
ne birer numara verdiler, cenazesi olanlara kiraladılar, yasa
ğa rağmen avcılığı sürdüreni ve yakınlarını ağır biçimde ce
zalandırdılar, XX . yüzyıla girildiğinde Borneo'nun kuzeyin
deki yağmur ormanlarında atalarının ruhu için insan kanı
akıtanlar kalmamıştı.
258
Kasetçalarda patlayıcı
Tartışılan bilirkişiler
Raporlar saklanıyor
Kanındaki ilaçlar
1 960 yılı nisan ayıydı . Ayın on dokuzu bir salı günü. Pas
kalya tatili bitmiş, İsa Peygamber'in dirilişi kutlanmış, Fede
ral Almanya'nın her köşesindeki gibi, Bavyeralılar da, işine,
okuluna dönmüş , hasret gideriyordu. Dr. Otto Praun'un sek
reteri Bayan Renate Maier için durum biraz değişikti. Öğlen
olmuştu. Doktor ortalarda yoktu. Randevulu hastaları bir bir
geri göndermek zorunda kalmıştı ve bu da çok can sıkıcıydı.
Gün boyu, doktorun Starnberg Gölü kıyısındaki villasına te
lefon edip durduğu halde, bir türlü ulaşamayan Bayan Ma
ier, öylesine kaygılanmıştı ki, akşama doğru kocasını yanına
alıp villaya gitti. Zile bastı, açan olmadı. Zemin katın balkon
kapılarından biri hafifçe aralıktı. İçeri girdiler. Önce berbat
bir kokuyla karşılaştılar, sonra giriş kapısının önündeki hol
de, boylu boyunca yatan doktorun cesediyle.
Pöcking polisinin olay yerine gelmesi biraz uzun sürdü. Ge
ce yarısını az geçe memurlardan biri bodrum katından yuka
rı seslendi: "Burada bir ceset daha var!" Hemen tanıdı Bayan
Maier. "Bu, kahya kadın Elfriede Kloo" dedi. "Doktor yıllar ön
ce karısından boşandığından beri burada oturur, evin her işiyle
2 79
Çokbilmiş polisler
rinin ona inanıp, Albert Tirrell'i suçsuz bulması için, iki saat
yetmişti.
İ zleyen yıllarda, Türkiye dahil, dünyanın birçok yerin
de katilleri savunanlar, uyurgezerliği defalarca kullandılar.
Bunların yetmiş kadarında başarılı olunduğu biliniyor (Ara
larında Türkiye'den kimse yok.)
Uyursevişen uyurgezerler
Stockholm Sendromu
Bu da Lima Sendromu
Tabii, bir de işin öbür yüzü var. Yani rehin alınanın re
hineciye bağlanması değil de, tam tersine , rehinecinin re
hin aldığının suyuna gitmesi. O nun adı da "Lima Sendro
mu ." 17 aralık 1 996'da Lima'daki Japon Büyükelçiliği'ni ba
san ve onlarca asker, diplomat, işadamını dört ay rehin tutan
Peru'nun Marksist Leninist Tupac Amaru Devrimci Hareke-
3 00
Eşcinsellerin beyinleri
ha'da "umut" anlamına gelen Rewa, iki eski bağımlı genç ta
rafından kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Hindistan'da gör
dükleri tedavinin aynısını uygulayarak bağımlıları kurtar
maya çalıştıklarını anlatıyorlar. Temizlik, çamaşır, yemek
pişirme gibi gündelik işleri, hastalar üstlenmiş.
Doktorun haftada bir gün geldiğini, kirayı ödeyecek para
yı zor bulduklarını öğreniyorum. Dört metrekarelik, yarı ka
ranlık, sıcak ve havasız bir odaya giriyoruz. Üç taraftaki du
var boyunca dolanan tahta sedirde, zayıf, halsiz, on on iki
genç adam diz dize oturuyor. Onları yüreklendirme gayretiy
le birkaç sözcük ediyoru m . Teşekkür ediyorlar. Donuk göz
bebeklerinde, biraz zorlanarak da olsa, yaşama dönebilme
umudunun kıvılcımlarını yakalıyorum.
Saçtan tanıklar
Bundan otuz üç yıl önce, bir mart sabahı evine dönen Bay
Lloyd, biri dokuz aylık, diğeri üç yaşında, iki çocuğunun anne
si Barbara'yı, yatağında, bir kan gölünün ortasında yatarken
buldu. Barbara'nın ırzına geçilmiş ve on altı yerinden bıçak
lanmıştı. Buffalo polisi, kocadan şüphelendi, günlerce sorgula
dı, ancak katil olduğunu gösterir hiçbir kanıta ulaşamadı.
Yıllar geçti, Barbara Lloyd cinayeti çözülemedi. Olay ye
rinden ve mağdurun üzerinden toplanan ne varsa kocaman,
beyaz bir karton kutu içerisine kondu, Buffalo adli emaneti
nin soğuk odasındaki rafların birine yerleştirildi. Beyaz ku
tu, çocuklar büyüyüp, katilin enişteleri olduğundan şüphe-
3 42
Su bardağındaki tükürük
Schwarzenegger etkisi
Ü niformalı dopingçiler
Taro'nun öyküsü
Drakula cinayetleri
* S. Yerly et al., Nosocomial Outbreak of Multiple Bloodborne Viral l nfections, The Journal of lnfectious Di
seases, 1 84, 369372, 200 1 .
386
Kaddafi'nin şartları
Son idam kararına bir kez daha itiraz edildi. Ancak bu ara
da Kaddafi, sanıkların bırakılması yönündeki çağrıları "anlam
sız saçmalıklar" diyerek reddetti ve hemşirelerin serbest bıra
kılması için bazı şartlar ileri sürdü. Bunlardan ilki, halen bir
İskoç cezaevinde yatan Libyalı istihbarat subayı Megrahi'nin
serbest bırakılması. * Megrahi, 2 1 aralık 1 988'de Londra-New
York arasında 103 sayılı seferini yaparken İskoçya semaların
da patlayan Pan American Havayolu'na ait Boeing 747'deki iki
yüz yetmiş kişinin ölümünden sorumlu tutulmuştu.
Kaddafi'nin bir diğer talebi, HIV bulaştırılan hastaların
ailelerine tazminat ödenmesiydi. Bu rakam, dört milyar Eu
ro'yu buluyordu. Hemşirelerin suçsuz olduğunu ve tazmina
tın ödenmeyeceğini bildiren Bulgaristan, Avrupa Birliği fon
larını kullanarak Bingazi'de genç AID S'lilerin bakılacağı bir