Professional Documents
Culture Documents
Araştırma Yöntemleri Kitap Ünite 1-4
Araştırma Yöntemleri Kitap Ünite 1-4
Araştırma Yöntemleri Kitap Ünite 1-4
İçindekiler
Önsöz .................................................................................................................. viii
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Kavramın anlamı, siyaset bilimindeki konumu ve işlevini kavrayabilecek,
Kavramlaştırmanın siyaset bilimi kuramsallaştırmasındaki ve mantık yürütü
me ve siyaset hakkında düşünme için oynadığı rolü açıklayabilecek,
Kavramların nasıl değişkenlere dönüştürüldüğünü ve bu yolla sosyo-ekono
mik, kültürel ve siyasal olgular hakkında nasıl nicel betimlemeler yapılabilece
ğini görebilecek,
Kavramların ölçülmesinde yapılacak hataların geçerli ve güvenilir ölçülere ula
şılmasında nasıl rizikolar oluşturduğunu görecek ve bu konudaki zorlukları
kavrayabilecekbilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.bilgi ve becerilere sahip
olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Kavram • İşlemselleştirme
• Kavramsallaştırma • Bağımsız ve Bağımlı Değişken
• Görgül Gerçek • Ölçüm Düzeyleri
• Gözlem • Ölçümün Geçerliliği
• Denence • Ölçümün Güvenilirliği
İçindekiler
• GİRİŞ
• GÖRGÜL SİYASAL GERÇEK VE KAVRAM
• KAVRAM VE TANIMLAMA
Uluslararası İlişkilerde Siyaset Biliminde Bilimsel • KAVRAMLAR VE DEĞİŞKENLER
Araştırma Yöntemleri Kavramlaştırma ve Ölçüm • ÖLÇÜMDE GEÇERLİLİK
• ÖLÇÜMÜN GÜVENİLİRLİĞİ
• SONUÇ
Siyaset Biliminde Bilimsel
Kavramlaştırma ve Ölçüm
GİRİŞ
Kavramlaştırma ve ölçüm siyaset hakkında geliştirilen kuramsal (teorik) önerme
leri görgül (ampirik) gözleme dayalı sistematik sınama yoluyla yanlışlama etkin
liğinin temel merhalelerinden birisi, hatta ilkidir. Kavramlaştırma gözlem yoluyla
varlığını saptadığımız görgül dünya hakkında düşünmeye başladığımız noktada
oluşur. Kavramlaştırma gözlemlediğimiz ya da ileride bir zamanda gözlemlemeyi
hayal ettiğimiz bir olgunun (fenomenin) veya olayın (event) anlamlandırılması
için zihnimizde yaptığımız bir canlandırmadır. Gözlem yoluyla ulaşabileceği
miz bir siyasal olgu veya olayın anlamını, karakteristik özelliklerini tanımlama ve
zihnimizde biçimlendirerek adlandırma yoluyla yapılan kavramsallaştırma, siya
set hakkında soru sormak ve önermelerde bulunmak için atılan bir ilk adımdır.
Kavramlar siyasal olgu veya olaylara verilen adlar veya yapıştırılan etiketlerdir.
Örneğin, bir toplumu bağlayacak kararları almak için oluşturulan mevkilere ge
lebilmek için seçmenlerin desteğini almak üzere örgütlenen topluluklara “siyasal
parti” adını uygun gördüğümüzde üzerinde bu ad yazan bir etiketi zihnimizde bu
mahiyetteki tüm örgütlenmelerin üzerine asıyoruz demektir.
Bilimde görgül gerçekle ilgili bir kavram oluşturduğumuzda bunu başkalarının
kullanımına sunarız. Bu yolla bu kavramın sadece bizim hayalimizin ürünü olan
bir düşünce olup olmadığını, başkalarının da bu kavramı aynen bizim kafamızda
kurguladığımız gibi düşünebilmelerinden anlarız. O zaman öznel aşırı (inter-sub
jective) anlaşabilirliğe bu kavram aracılığıyla ulaşarak belirli bir olgu hakkında
düşünmeye, onun oluşum, gelişim ve yok oluş koşullarını düşünmeye, anlamaya
ve nihayet açıklamaya çalışabiliriz. Bu bölümde kavramların tanımlanması, bu
tanımların görgül (ampirik) olgularla olan bağlarının kurulması, kavramların de
ğişken olarak ifadelendirilmesi, ölçülmesi ve bu aşamalar sırasında karşılaşılacak
zorluklar, sorunlar, yapılacak hatalar gibi özellikleri inceleyeceğiz.
ceğini varsayar ve görgül olarak doğrudan veya dolaylı olarak saptanamayanı bi
linebilir gerçek olarak kabul etmez. Toplum bilimlerinden olan siyaset bilimi de
Siyasal Felsefe veya Düşünce alanı dışında kalan Uluslararası İlişkiler dâhil tüm alt
dalları da bu varsayıma dayalı olan bilimsel önerileri içerir ve bu çerçevede yapılan
gözleme dayalı görgül çözümlemelerin (empirical analysis) saptadığı bulgulara da
yanarak bu önermeleri sınamaya tabi tutar ve bunların gerçek olup olmadıklarına
dair hüküm verir. Onun için bu ünitede de görgül dünya ve onun içindeki siyaset
olgusu (fenomeni / phenomenon) ile ilgili olarak ortaya konan iddiaların kavram
sallaştırılmaları, kavramların görgül siyasal hayattaki varlıklarla ilintilerinin kurul
ması, sıklık, çokluk, dağılım gibi özelliklerinin ölçülebilmesini inceleyeceğiz.
Burada siyasal hayattaki gerçekler derken olgular, olaylar, beş duyumuzla saptanabi
len kanıtlardan bahsediyoruz. Siyaset biliminde bu konuda siyasal düşünce (siyasal
felsefe) ile siyasetin bilimsel araştırılması olan görgül siyasal kuram (teori) arasında
önemli bir ayrım söz konusudur. Siyasal düşünce kim kimi, nasıl, niçin yönetmeli
dir? Erdemli yönetim, mutlu bir yaşantı temin eden devlet biçimi nedir? vb. sorularla
ilgilidir. Oysa görgül siyaset kuramları her gün içinde yaşadığımız, beş duyumuzu
kullanarak varlığı hakkında kanıt bulabileceğimiz siyasal olgu ve olayların neden
ve nasıl ortaya çıktığı, nasıl ve niçin değiştiği hakkında yanlışlanabilir iddialar (de
nenceler / hipotezler) geliştirir. Siyasal düşünce görgül siyasal gerçek ile sınırlı ol
madığından, görgül olgu ve olaylar siyasal düşünce için gerçek olguların sınırını
oluşturmaz. Siyasal düşünce sadece olan biteni açıklamak amacında olmayıp aynı
zamanda olması gerekeni de üretmek iddiasındadır. Bu yüzden siyasal düşüncede
gerçek beş duyumuzla saptanan gözlemle sınırlı olmak zorunda değildir. O yüzden
Sokrat ve Platon (Arap dünyasında Eflatun diye de anılmakta, ülkemizde de bazen bu
biçimde atıfta bulunulmaktadır), gibi öğrencilerinden bir kısmı gerçeğin gözlemle
sınırlı olmadığını, hatta beş duyumuzla varlığını saptadığımız görgül gerçeğin sa
dece mükemmel ve değişmez olduğunu kabul ettikleri Idealar âlemindeki gerçeğin
yansımasından (gölgesinden) ibaret olduğunu iddia etmişlerdir. Onlara göre değişen
ve bozulan şeyler gerçek olamaz, çünkü gerçek mükemmel, değişmez olup Idealar
âleminde mevcuttur. Bu gerçek ise yansımalarını gözleyerek bulunamaz, değişme
diği için mükemmel olan gerçeği ise ancak Filozoflar belirli bir eğitimi aldıklarında
ve kemale erdiklerinde (yaşları 35’i geçtiğinde) “görebilir” veya “gözlemleyebilirler.”
Onun için hepimizi mutluluk içinde yaşatacak mükemmel devleti de Filozof olan bi
risi “Idealar âleminde gözlemleyebilir!” Onun gözlemleyip bize aktardıklarını biz bu
değişme zorunda olan, yani entropi yasalarına tabi olan ve hiçbir zaman mükem
mel olamayacak olan dünyaya uygularsak hiç olmaza bir müddet mükemmel dev
letin mutluluk ortamında yaşayabiliriz. Bu nedenle insanlığın Filozof Krallar eliyle
yönetilmesini öneren Platon, bu fikrini kabul eden Sicilya’nın Siracusa (Syracuse)
kent devletini bir süre yönetmiş, ancak mutluluktan çok dünyada bir cehenneme çe
virdiği bu kentten filozofça önsezisiyle ayaklanmadan önce kaçarak kurtulmuştur
(Cornford, Francis MacDonald, The Republic of Plato, (1973): tamamı). Bu felaket
Platon’un fikirlerinin yanlış olabileceğine ikna etmemiş (sadece Siracusalıların yete
neksizliğine inandırmıştır), pek çok düşünür ve siyasetçinin onun izinden gitmesini
de engelleyememiştir. İnsanlık tarihinin, dünya olaylarının nereye gittiğini bildiğini
iddia edenler eliyle insanlık büyük trajediler yaşamıştır. On altıncı yüzyılda ortaya
çıkan Niccolo Machiavelli’nin Prens adlı yapıtından itibaren giderek artan ölçüde
görgül siyasal gerçeğe dayalı siyaset kuramı arayışı Siyaset Bilimi’nde ağrılık kazan
dı. Nihayet yirminci yüzyılın ikinci yarısında önce Amerika Birleşik Devletleri’nde
sonra da başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada büyük ağırlık kazanmıştır (görgül
ve aşkın gerçek esaslı bilgi üretimine ilgi duyanlara Popper, Karl, Open Society and
Its Enemies: Vol. I The Spell of Plato (Açık Toplum ve Düşmanları, İstanbul: Liberte
Yayınları, 2008, Cilt 1. Platon) adlı yapıtını okumalarını öneririz.)
1. Ünite - Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm 5
Ancak, burada iki hususa dikkat etmek gerekir. Birincisi, bu zihinsel tasav
vurun ne anlama geldiği tanımlanmadan ve böylece anlamlandırılmadan başka
araştırmacıların ve bilim topluluğunun anlaması olanaksızdır. Oysa bilimsel et
kinlikler toplumsal bir içeriktedir, bilim camiası olarak tanımlanan o bilim di
siplininin saygın üyeleri ki, bunun en somut görgül ifadesi o dalda alınmış olan
doktora derecesidir, tarafından anlaşılır ve başkalarına iletilebilir içeriktedir. Bi
limde kullanılan kavramlar, onların ilişkilerinden oluşan denenceler (hipotezler)
ve onları barındıran kuramlar (teoriler) öznel tasavvurlar değillerdir. Tam tersi
ne, gözlemlenmeye ve yanlışlanmaya elverebilmek için bu tasavvurların mükem
melen ve tek bir biçimde anlaşılabilecek biçimde bir bilim topluluğu içinde araş
tırmacıdan araştırmacıya iletilebilmesi gereklidir. (Bilimsel araştırmada önerilen
kavramlardan türetilen önermelerin yanlış olup olmadıkları araştırılır. Eğer bir
önermenin yanlış olduğu matematiksel olarak ve gözlemlerle saptanamıyorsa o za-
man doğru olduğuna dair inanç sağlamlaşır. Varlığı çeşitli yer ve zamanda saptansa
dahi bir önermenin doğru olmadığının bir kez ispatlanması onun bilimsel bilgi olma
değerini ya tamamen ya da büyük ölçüde azaltır. Bilimsel kuramlar yanlışlıkları
gösterilebilen ama henüz yapılan tüm deney, gözlem veya matematik hesaplamaya
karşın yanlışlıkları gösterilememiş önermelerden oluşur (Popper, Karl, Conjectures
and Refutations: The Growth of Scientific Knowledge, ( New York and Evanston:
Harper and Row, 1965): 36. Popper’ın bilim felsefesi üzerine Türkçe orijinal me-
tin için bakınız Karl Popper, Bilimsel Araştırmanın Mantığı, (İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları, 2010). Dolayısıyla soyut zihinsel tasavvurlar olan bilimsel kavramlar
onu her duyan araştırmacının ondan aynı şeyi anlayabileceği bir öznel-aşırılıkta
(inter-subjectivity) var olmak durumundadır. Örneğin, bir siyaset bilimci “siyasal
katılma” dediğinde diğer siyaset bilimciler siyasal yetkeleri (otoriteleri) etkilemek
amacıyla yapılan eylem (action) biçimlerini anlarlar.
İkinci olarak, bilimsel araştırmanın kavramları araştırmacıların zihinlerinde
yaratılan soyut tasavvurlar olup, orijinal olarak üretildiğinde anlaşıldığı biçimde
öznel-aşırı olarak bilim topluluğunca kullanılabilir içeriktedir. Ancak, bu keyfiyet
orijinal olarak oluşan bir kavramın soyut zihinsel bir tasavvur olarak düşünül
mesini sınırlandırmaz. Zaten bu tür bir sınırlama olmaması için akademik öz
gürlük bilimsel ortamın vazgeçilmezi mahiyetindedir. Bilimsel araştırma mutlak
bir akademik özgürlük içinde yapılır ve araştırmacı araştıracağı görgül gerçeği
nasıl görmek istiyorsa o şeklide tanımlamakta tamamıyla serbesttir. Bu hem eski
bilimsel araştırma konularına yeni kavramsal anlayış, bakış açısı ve yaklaşımlar
getirilmesini sağlar, hem de görgül olguların daha farklı, daha dar veya geniş, da
ha derinlikli veya yüzeysel olarak araştırılmasına olanak verir. Bu nedenle bilim
topluluğunun her üyesi yapmak istediği araştırmanın kavramlarını istediği gibi
tanımlar, eski tanımları istediği gibi değiştirebilir, yeni kavram veya tanımlar öne
rebilir. (Burada dikkat edilmesi gereken husus bu yetkinin sadece o bilim dalının
yetkin ve meşru (bona fide) bir üyesine verilmiş olduğudur. Buradaki temel kabul bu
durumdaki bilimsel araştırmacıların bilim dilini iyice bildiği ve onu kullanma ma-
haretine sahip olduğu, dolayısıyla o dili geliştirme veya değiştirme yeteneğine sahip
olduğudur. Ancak, bu özelliklere sahip olmayan, örneğin bu dili yeni öğrenen birisi
için bu tür bir özgürlük yoktur. Tıpkı ana dilini öğrenen bir bebek için olduğu gibi,
bir bilim dalında eğitim gören birisi için de kavramları ve onların tanımlarını “doğ-
ru” anlama, öğrenme ve kullanma zorunluluğu olmakla birlikte bunları değiştirme
yetkisi söz konusu değildir. Eğer bir bebek hemen başının üzerinde uçmakta olan
bir kelebeğe bakıp “kuş” derse, ebeveynlerinin bu tanımlamaya hemen müdahale
1. Ünite - Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm 7
kavram olarak ifade ettiği görülmektedir. Onun yerine “çok kişinin ortak yöneti
mi” anlamına poliarşi (polyarchy) kavramını önermiştir. Ancak, Robert Dahl’ın
bilimsel açıdan haklı olan eleştirilerine rağmen demokrasi kavramı bilimsel araş
tırmalarda kullanılmaya devam etmiş ve Dahl’ın önerdiği poliarşi kavramı genel
kabul görmemiştir. Her zaman makul önerilerin de toplumbilimleri toplulukları
tarafından kabul görme şansı olmadığını da görmekteyiz. Özellikle eski ve yerle
şik kullanımı olan kavramları değiştirmek kolay bir uğraş değildir. Onun için Inis
L. Claude Jr. “ulusal çıkar” kavramının on dört ayrı anlama geldiğini saptamasına
karşın, uluslararası ilişkiler dalında bu kavram kullanılmaya devam etmektedir
(1966). Bu kavramların birden fazla anlamı olması ve bunları her duyanın başka
bir anlam çıkarması, kullanımda hangi anlamı taşıyacakları açık olarak tanımlan
madığı ve bu tanıma uygun çözümlemeler yapılamadığı zaman bilimsel araştırma
için ciddi bir sorun oluştururlar.
Aslında birkaç anlama gelen kavramlar, özellikle bir dilin edebî değerini yük
seltirler. Birçok şair, öykü ve roman yazarı veya hatip bu tür çok anlamlılıkları
kullanarak kendilerine yöneltilen eleştiri, yergi, hatta hakarete yanıt üretmişlerdir.
Örneğin, “Tahir” adında bir kişinin kendisine “köpek” diye hakaret ettiğini duyan
şair Nef ’i’nin yanıtını anımsayınız: “Tahir efendi bana kelp (köpek) demiş, iltifa
tı bu sözde zahirdir (övgüsü çokçadır); Maliki benim mezhebim zira itikadımca
(inancıma göre) kelp tahirdir (köpek temizdir).” Burada Nef ’i hem İslam’ın dört
temel hukuk ekolünden (mezhep) birisi olan Malikilikte köpeğin temiz olduğuna
atıfta bulunuyor ve bu tür bir karalamanın kendisi için aslında yergi olarak kabul
edilemeyeceğini ima ediyor, hem de aynı zamanda Tahir’e köpek demiş olarak
onun hakaretini ona iade ediyor. Bir dilin zenginliği onun kullanımındaki bu es
neklikler, mecazlar, kavramsal oyunlarla artmaktadır. Ancak, bu tür kavramsal
esneklikler ve kelimelerin farklı anlamlara çekilebilme keyfiyeti o dilin edebî gü
cünü artırırken bilimde kullanımını kısıtlar veya tamamen ortadan kaldırır.
Burada “1” veya “10” numaranın bir nicel (kantitatif) içeriği yoktur, sadece bir
etiket olarak gözlem birimlerini birbirinden ayırarak gözlememize olanak verir.
Eğer gözlem birimlerine veya değişkenlerin kategorilerine raptettiğimiz ra
kamların daha az veya daha fazlayı gösterdiğini düşündüğümüz zamanlarda ise
bu gözlem birimlerinin karşılaştırmalarını daha ayrıntılı yapacak bir aşamaya
ulaşırız. Burada rakamlar sadece birimleri veya kategorileri ayırmaz, bize aynı za
manda her bir birim veya kategoride bir nitelikten daha fazla veya daha azının bu
lunduğun bilgisini de aktarır. O zaman en yüksek sosyo ekonomik statüde (SES)
olana “10”, daha alt SES de olana “9” ve böylece aşağıya doğru sınıflandırarak en
düşük SES düzeyindekine de “1” verdiğimizde bir nitel sıralama yapmış oluruz.
Burada 10 ile 1 arasında bir daha çok ve daha az nitelemesi olduğunu bilmekle
birlikte 10’un 1’e göre 10 kat daha fazla olduğunu söyleyebilecek durumda deği
liz. Sadece en üst SES durumunda bulunanların en alt SES katmanına göre daha
fazla SES’e sahip olduğunu varsayabiliriz. Bu ölçüm gözlem birimlerinin veya bir
değişkenin kategorilerinin sıralanmasından ibarettir. Nominal ölçümdeki temel
sınıflandırma ilkelerine sadık kalmamız koşulu ile yapılan bu sıralama ile bir sı
ralama (ordinal) ölçeğine kavuşmuş oluruz. Sıralama ölçeği nominal ölçeğin tüm
özelliklerine sahip olduğu gibi ondan farklı olarak değişkenlerin kategorilerini
daha az ve daha fazla olarak sıralamamıza elvermektedir. Ancak, yine ölçeğimi
zin kategorileri birbirlerinden kesin hatlarla ayrılmış, kesikli (discrete) kategoriler
hâlinde olup birbirlerinden farklarının niteliği belirli bir özellikten daha fazlasına
veya azına sahip olmaları dışında belirsizdir. Bu durumda değişken kategorilerini
toplama ve çıkartma gibi aritmetik işlemleri yapabilme olanağına ulaşır, gözlem
lerimiz hakkında daha kapsamlı çıkarsamalarda bulunabiliriz.
Nominal ve sıralama ölçeklerinin aritmetik ortalamalarını hesaplamak, seri
nin değerlerinin toplanıp gözlem sayısına bölünmesi söz konusu olduğundan an
lamsızdır. Örneğin bir nominal ölçek olan toplumdaki cinsiyet rollerinin kadınla
rın 1 ve erkeklerin 2 rakamıyla gösterildiği bir seride aritmetik ortalamasını alıp
1,48 bulduğunuzda bu değerin neye tekabül ettiğini anlamlandırmak mümkün
değildir. Ancak, bu tür bir seriyi temsil etmek üzere serinin modal değeri (en çok
tekrar eden) değeri bulunabilir ve bu yetişkinler için genellikle kadınlar çoğun
lukta olacağı için 1’dir. Bu değerin toplumsal cinsiyeti tanımlamak için kullanıl
ması makuldür. SES için de aritmetik ortalama hesaplamak anlamlı olmayacaktır.
Örneğin 4, 18 gibi bir aritmetik ortalaması olan SES serisinde bu ortalamanın ne
anlama geleceği anlaşılamayacaktır. Ancak, serinin modal değerinin 3 mü yoksa
6 mı olduğu çok önemli bir bilgi içerir. En fazla tekrar eden değer olan mod’un
4 olması o toplumda SES’in genellikle düşük olduğu, aynı değerin 7 olması ise o
toplumda SES’in genellikle yüksek olduğunu gösterir. İlk toplumda alt - orta sı
nıfların, ikinci serideyse orta sınıfların yaygın olduğu sonucuna varılabilir ki bu
durumda çok farklı iki toplumu incelemekte olduğumuz anlaşılır.
Sıralama ölçeğimizin kategorileri veya gözlem birimleri arasındaki mesafenin
ne olduğunu bilmek durumunda değiliz. Ancak, bu mesafenin eşit olduğunu var
sayabilecek bir konuma ulaşabilirsek o zaman ölçümlerimizi daha ayrıntılı ve güç
lü olarak yapma şansını elde ederiz. Bu aralıkların eşit olduğunu kabul ettiğimiz
durumlarda artık sıralama ölçeğinden daha başka bir ölçeğe ulaşmış, aralık ölçeği
(interval scale) kullanarak ölçüm yapmamız mümkün hâle gelmiş bulunmaktadır.
Bu ölçek sıralama ölçeğinin tüm özelliklerine sahip olduğu gibi, ayrıca kategoriler
veya gözlem birimleri arasındaki mesafelerin de eşit olduğu varsayımına dayanır.
Örneğin, bir deneğin geliri ölçüldüğünde bunun T1000 olarak saptanması onu
12 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
T1100 kazanan denekten daha az gelire sahip kılar ama T900 kazanandan da daha
çok sahip olduğu sonucuna götürür. Her iki yöne olan fark T100’dir ve 1000 ile
1100 arasındaki T100 de 1000 ile 900 arasındaki T100 de aynı ve eşit miktarlardır.
Üstelik her iki T100’nin değeri aynıdır, satın alma gücü de eşittir. Bu durumda
gelir ölçeğinin kategorileri arasındaki nicel farkların eşit olduğu aşikârdır. Ayrıca
buradaki aralıklar o kadar muntazam bir biçimde düzenlenmiştir ki daha küçük
birimlere inildiğinde de değişmezler. Lira yerine kuruş veya artık kullanılmayan
para gibi alt birimlere de inilse bu aralıkların eşit olma keyfiyeti tüm seri içinde
değişiklik göstermez. Bu tür özellik gösteren neredeyse sonsuz sayıda eşit aralığa
sahip ölçeklere, aynı zamanda sürekliliğe sahip olan seriler adını da vermekteyiz.
Aralık ölçeği düzeyinde ölçülmüş olan bir değişken artık bir sürekli seri özelliği
gösterir. Örneğin gelir, harcama, büyüme hızı, faiz, kâr, ücret vb. değişkenler sü
rekli seri özelliği gösterirler. Bu yolla oluşturulan aralık ölçeği sıralama ölçeğine
göre bize daha fazla bilgi verir.
Eğer bir de aralık ölçeğinin özelliklerine ek olarak gerçek sıfır “0” tanımını,
yani bir kategoride belirli bir nitelikten hiçbir şey bulunmaması tanımını yapa
biliyorsak, o zaman bir oransal ölçeğe (ratio scale) ulaşırız ki artık bu düzeyde
dört aritmetik işlemi de her türlü matematiksel hesaplamayı da yapma olanağı
buluruz. Nominal, sıralama veya aralık ölçeklerinde de sıfır rakamı kullanılabilir,
ama bu gerçek sıfır olmayıp, keyfi olarak tanımlanmış bir rakamsal simgeden iba
rettir. Bu ölçeklerde kullanılan sıfır sayısının anlam itibarıyla bir veya binden bir
farkı yoktur. Oysa oran ölçeği kullandığımızda keyfi bir sıfırdan söz etmiyoruz;
burada kullanılan gerçek sıfırdır. Örneğin, Kelvin ısı derecesindeki sıfır gerçek
sıfır olup ısının bulunmadığı noktayı tanımlar, oysa Celsius veya Fahrenheit ısı
derecelerinde sıfır keyfi olarak seçilmiş bir kategori olup ısının olmadığı noktaya
işaret etmez. Deniz hizasında suyun donma noktası olarak Fahrenheit 32 dereceyi
gösterir, aynı ısı Celsius için 0 olarak kabul edilmiştir. Her iki durumda da Kelvin
derecesindekinden farklı bir sıfır tanımı söz konusudur. Toplumbilimlerinden bir
örnek vermek gerekirse yaşanmış yıl olarak tanımladığımız “yaş” değişkeninde
eğer bir kişi bir yıl yaşamamışsa onun yaşı gerçek anlamda (0) sıfırdır. Bebek ola
rak tanımlayacağımız bu kişilerin yaşını ifade etmek için yıl değil, daha küçük
bir birim olarak hafta veya ay kullanılır. Oransal ölçekler aralık ölçeğinin tüm
özelliklerine ek olarak bir de ölçülen nitelikten hiç bulunmama anlamında “0”
tanımına sahip olan ölçeklerdir. Bu ölçek düzeyinde tüm aritmetik hesaplar ya
pılabilir ve bu değişkenler kategorilerinin çokluğu yüzünden ya çocuk, ergenlik
çağında, genç, orta yaşlı, yaşlı, ileri yaşlı gibi kategorilerde gruplandırılarak gös
terilirler, ya da tüm aritmetik işlemler yapılmaya uygun oldukları için aritmetik
ortalama alınarak gösterilirler. Örneğin, Türkiye’de ortalama seçmen yaşının 29,7
yıl olması gayet anlamlı bir bilgi mahiyetindedir. Bu durumda 2011 seçimlerinde
oy kullanan seçmenlerin yarısının 1981 yılı ve sonrasında doğmuş gençler oldu
ğu, ülkemizde büyük bir genç nüfusun bulunduğu ve bu genç nüfusun ülkemizin
siyasal geleceğinde ağrılıklı bir rol oynadığı sonucu ortaya çıkar.
Kavramlar değişken olarak algılanmalarından ve tanımlanmalarından itibaren
ölçmeye uygun olarak kabul edilirler. Ölçüm düzeyi olarak ne kadar yüksek dü
zeyde olursa o kadar fazla bilgi taşır ve o derecede güçlü matematik veya istatistik
hesaplamalarına uygun hale gelirler. Onun için ölçülecek olan kavramların ta
nımlarındaki berraklık ve sadelik önemli olduğu kadar, onları ölçmeye yarayacak
olan çeşitli göstergelerin hesaplanmasında da aynı sadelik önem taşıyacaktır.
1. Ünite - Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm 13
ne oranda ilgili ölçümde yer aldığı hesaplamaktadır. Her devletin yukarıda sayılan
altı göstergenin her birindeki görece yerleri dünyaya göre saptanmaktadır. Örne
ğin Avusturya’nın dünya kömür ve demir üretimindeki payı, dünya nüfusunda
ki payı, dünyadaki toplam askerî personel sayısı içindeki payı hesaplanmakta ve
bu her altı gösterge için de yapılmaktadır. Sonra bu altı ölçümün basit aritmetik
ortalaması alınarak Avusturya’nın CINC puanı hesaplanmış olmaktadır. CINC
puanları itibarıyla şu anda dünyanın en güçlü devleti 0.17 ile Amerika Birleşik
Devletleri olup Türkiye’nin CINC puanı da 0.015 mertebesinde bulunmaktadır.
Türkiye’nin CINC puanı son otuz yıldır 0.015 civarındadır ve böylece gayet is
tikrarlı bir görünüm kazanmış gibi de durmaktadır. Bu puanların büyük ölçüde
oynaması ancak bir devletin altı ölçüden herhangi birindeki görece (relative) yeri
ciddi ölçülerde değişirse mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin nüfu
sunun son otuz yılda hızla artması onun yerini büyük ölçüde değiştirmeye yetme
miştir, çünkü başka devletlerin nüfusları da artmakta ve Türkiye’nin bu ölçekteki
görece yeri onun üzerinde yer alan devletlere göre pek fazla değişmemektedir.
Özellikle doğrudan gözlemlenmesi olanaksız olan duygu, değer, tutum, inanç
vb. hususların saptanması amacıyla yapılan işlemlerin ortaya çıkarttığı ölçeklerin
neyi ve ne kadar istikrarlı bir biçimde ölçtüğü tartışma yaratmaya uygun bir içe
riktedir. Güç gibi bir yetenek ölçüsü olan CINC’in de tartışmadan ari olduğunu
iddia edemeyiz. Örneğin askerî personel sayısı çok, ama eğitimi ve modern silah,
araç ve gereç sayısı az olan bir ordunun, kendisinden sayıca daha küçük ama mo
dern araç ve gereci daha fazla ve onu kullanan elemanları daha iyi eğitim görmüş
bir orduya nazaran daha güçsüz olduğunu düşünebiliriz. Askerin morali, lojistik
destek örgütlenmesi, savaşı meşru olarak görüp görmemesi vb. etkenler orduların
savaşma gücüne etki etmektedir. Vatanını savunan küçük ve güçsüz devletlerin
ordularının çok daha kuvvetli ve donanımlı orduları yenebildiği kendi Kurtuluş
Savaşı’mızdan Vietnam’ın ABD ordusuna karşı direnişine, Afganistan’daki Rus is
tilasına karşı yapılan direnişe kadar çeşitli savaşlarda tekrar ve tekrar görülmüştür.
Üstelik her ölçü veya ölçek (scale) kullanılması sırasında hata içermeye müsaittir.
Dolayısıyla bu tür ölçümlerin hep bir şeyleri dışarıda bıraktıkları düşünülebilir.
Çok sayıda gözlem, istatistik veya anket sorusundan derlendiklerinde ölçeklerde
ki hata oranı da yükselme eğilimi taşır. Toplumbilimlerinde yapılan gözlemlerde,
özellikle dolaylı gözlemlerde yapılan ölçümlerde hatanın boyutunun tahmin edil
mesi değişkenlerin ölçülmesi kadar denencelerin sınanması yoluyla görgül gerçe
ğe ulaşmak için de kritik önemdedir. Bu husus ölçeklerin geçerliliği ve güvenilir
liğinin saptanması gereksinimini son derecede önemli hale getirir.
ÖLÇÜMDE GEÇERLİLİK
Bir ölçek geliştirildiğinde, özellikle CINC örneğinde gösterildiği gibi bir ölçek ele
alındığında farklı istatistiklerle ölçülen şeyin gerçekten ölçülmek istenilen siyasal
güç duygusu olup olmadığına nasıl karar verebiliriz? Bir ölçeğin geçerli olarak ka
bul edilebilmesi için bu soruya verilen yanıtın olumlu olması gerekir; yani ölçeğin
gerçekten ölçülmek istenilen olgu, olay veya eşyayı ölçmekte olduğunu kabul edil
mesi onun geçerli olduğunu gösterir. Ölçüm geçerli değilse o ölçek bir değişkeni
temsil edecek biçimde bilimsel araştırmalarda kullanılamaz. O zaman bir ölçeğin
geçerliliğini saptamak son derecede büyük önem arz eder.
Ölçeklerin geçerliliğini kanıtlamakta kullanılan dört yol vardır. Bunlardan ilki
yüzeyde geçerlilik (face validity) olarak ifade edilen mantık yürütmeye dayalıdır.
Mantıklı olarak düşünüldüğünde bir kavramın varlığını, özellikle tutum, duygu,
1. Ünite - Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm 15
inanç gibi doğrudan gözlemlenmesi hemen hemen olanaksız olan bir kavramın
varlığını hangi göstergelerle saptayabiliriz? Bu sorunun yanıtı bizi yüzeyde geçer
liliğin saptanmasına götürecektir. Örneğin, siyasal etkinlik duygusunun var olup
olmadığını nasıl anlayabiliriz? Bunun için bireyin kendisini uğradığı bir haksızlığı
giderme konusunda ne kadar güçlü hissettiğini doğrudan dogruya o bireye sormak
düşünülebilir. Ayrıca, siyasal yetkelerin (otoritelerin) ne derecede kendisi gibi olan
kişileri kaale aldıklarını düşündüklerini sorgulamak yoluna da gidilebilir. Nihayet,
hayatını kendisinin mi yönettiğini düşündüğünü, yoksa bir yaprak misali kontrol
edemediği bazı güçler tarafından oradan oraya sürüklendiğini mi düşündüğünü
saptamak yoluna gidilebilir. Bu sorular ve onlara bireyin vereceği yanıtların bize
o bireydeki siyasal etkinlik duygusu hakkında bilgi vereceği mantıklı geliyorsa, o
zaman bu sorularla siyasal etkinlik duygusunun yüzeyde geçerli olan bir ölçümü
yapılmış olur. Yukarıdaki CINC ölçeğinde eğer makul olarak bir ülkenin etkide
bulunmak ve etkiye direnmek konusunda dünyadaki yerinin büyük ölçüde CINC’i
oluşturan altı ölçü tarafından temsil edildiğini düşünüyorsak, o zaman geliştirmiş
olduğumuz ölçeğin yüzeyde geçerli olduğu sonucuna ulaşabiliriz.
Bu mantığı biraz daha geliştirmemiz mümkündür. Kendimizce yüzeyde geçer
li olduğunu düşündüğümüz bir ölçeğin mantıken ölçmek istediği kavramı ölçüp
ölçmediğini bu konunun uzmanı olan bilim adamlarına da sorarak yolumuza de
vam edebiliriz. Bu durumda uzman bilim adamlarının yapacağı mantıki incele
me sonunda ulaşılacak olan sonuç eğer olumlu olursa, o zaman daha güçlü bir
biçimde ölçeğimizin içeriğinin geçerli olduğuna veya ölçeğin içerik geçerliliğine
(content validity) sahip olduğuna hükmedebiliriz. Gerek birinci yüzeyde geçerlilik
gerek ikinci olarak başvurduğumuz içerik geçerliliği mantıki geçerlilik yöntem
leridir. Burada yapılan belirli bir dilde mevcut olan kelime, dil bilgisi ve mantık
kuralları kullanılarak tanımlanmış olan bir kavramın mantıki olarak hangi görgül
olgu, olay, özne, eşya vb. tekabül ettiğini zihnen saptamaktan ibarettir. Geçerlilik
sadece mantıki olarak ileri sürülebilen bir özellik değildir. İki yolla mantıki geçer
lilik olgusu daha da geliştirilebilmektedir.
Bu yollardan ilki ölçüte ilişkin geçerlilik (criterion-related validity) adını verdiği
miz bir geçerlilik türüdür. Yeni geliştirdiğimiz ve mantıki olarak geçerliliğinden emin
olduğumuz bir ölçek, daha önce başka araştırmalarda kullanılmış olan ve geçerli ol
duğu genel kabul görmüş olan başka bir ölçekle görgül olarak ilişkilendirilir. Eğer her
iki ölçek arasında istatistiksel olarak geçerli olan (yani sadece şans eseri olmayan) bir
ilişki saptanabilirse, o zaman geliştirdiğimiz ölçeğin ölçüt geçerliliği olduğu kabul
edilir. Bu tür bir geçerlilik saptaması ancak hâlen geçerli olarak kabul edilen bir öl
çeğin zaten var olduğu durumlarda yapılabilir. Tabii eğer geçerliliği kabul edilen bir
ölçek zaten mevcutsa, onun kullanılması da yeterli olabilir. Bu tür bir ölçeğin kulla
nılması yerine yeni bir ölçek geliştirme yoluna gidilmesi genellikle daha etraflı veya
daha üst düzey bir ölçüm yapılması durumunda söz konusu olmaktadır. Daha önce
kullanılan ölçeğin basit olması, kavramın anlamını yeterince temsil edememesi ya da
yeni bir tanımlama ile kesintili olan bir ölçek yerine sürekli bir ölçeğin geliştirilmesi
nin mümkün olabilmesi yeni bir ölçeğin geliştirilmesini meşru kılar.
Aynı zamanda ölçüt geçerliliği öngörüye konu olabilecek durumlarda gelişti
rilen ölçekler için de kullanılır. Örneğin, bir parti tutma ölçeği geliştirilmiş ve bir
çalışmada uygulanmışsa, elde edilen sonuçlara göre bir partiyi tuttuğunu ifade
eden kişilerin çoğunlukla o partiye oy verme eğilimi içinde olduklarını öngöre
bilmelidir. Eğer böyle bir tahminde kullanılmış ama o partiyi tuttuğunu söyleyen
kişilerin diğer kişilerden farklı olmayan oy verme eğiliminde oldukları saptanmış
16 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
sa, o zaman parti tutma ölçeğinin geçerli olmadığı sonucuna varılır. Özellikle, eği
tim psikolojisinde bu geçerlilik sınaması bir sınavın eğitimde başarı ölçütü olarak
kabul edilebilecek olan bir göstergeyi önceden tahmin edebilmemiz için geçerli
olması gerektiği fikrinden hareketle kullanılır. Üniversite giriş sınavından yük
sek puan alanlar üniversite eğitimlerinde daha başarılı olmaları beklenen adaylar
olacaklardır. Burada üniversitedeki derslerdeki başarı ölçüt, üniversite giriş sınavı
ise başarı ölçeği konumundadır. Eğer üniversite giriş sınavı ile üniversitedeki eği
timde gösterilen başarı arasında bir ilişki bulunamazsa, o zaman üniversite giriş
sınavlarının geçerli bir ölçüme sahip olmadığı veya ölçüte ilişkin geçerliliğe sahip
olmadığı düşünülür. Bu durumda bu sınavların ölçmeyi amaçladığı nitelikler dı
şında bir şeyi ölçtüğü şüphesinin doğması gayet makuldür.
Nihayet, ölçüt geçerliliğinin biraz daha kapsamlı bir türü olan yapılanma ge
çerliliği (construct validity) türünden de bahsedebiliriz. Burada hem mantıki ola
rak bir ölçeğin ölçülmek istenilen kavramı ölçtüğü ileri sürülebilir hem de geliş
tirilen ölçeği kullanmak suretiyle onun temsil ettiği kavramın temel rol oynadığı
bir kuramın görgül olarak sınanması mümkün olur. Ünlü Fransız sosyologu Emile
Durkheim’in intihar konusundaki kuramı toplumla bütünleşmemiş, dolayısıyla
onun koyduğu yazılı ve yazısız kuralların dışında yaşayan bireylerin daha kolay
intihar edebileceklerini öngörmektedir. Bir araştırmada bireylere kuralsızlık eği
limi (anomie) konulu bir ölçüm uygulanmışsa, bu ölçümde kuralsızlık düzeyi en
yüksek çıkanların aynı zamanda intihar etme eğilimlerinin de yüksek düzeyde ol
ması beklenmelidir. Bu bulgulara ulaşılamaza o zaman bu araştırmada kullanılan
anomie ölçeğinin geçerliliğinden şüphe edilir. Burada sadece bir değişkenin ölçü
sünün bir ölçütle bağlantısı görgül olarak kurulmakla kalınmamakta, aynı zaman
da bu değişkenin kuramsal gerekçelere dayalı olarak başka değişkenlerle nasıl bir
ilişki içinde bulunması gerekiyorsa, ona da bakılarak ölçümün geçerliliğine karar
verilmektedir. Böylece hem görgül hem mantıki bir değerlendirme yapılmaktadır.
Eğer bir değişkeni ölçmeyi başarmışsak, o zaman o değişkenin kuramsal olarak ve
mantıken kabul edilebileceği gibi bir dizi başka değişkenlerle belirli ilişkiler içinde
olduğu da gözlenebilmelidir. Örneğin, eğitim düzeyi yükseldikçe mantıken insan
ların daha fazla kitap, dergi, gazete, İnternet sayfası vb. okuyacağı beklenir. Eğer ge
liştirilen eğitim düzeyi ölçüsü bunun tersine işaret ediyorsa, ilk olarak akla gelecek
olan burada kullanılan eğitim düzeyi ölçümünde bir geçerlilik sorunu olduğudur.
Okuryazarlık oranı, kişi başına yıllık gelir ve halk sağlığı harcamaları istatistikleri kar
5 şılaştırarak siyasal güç konusunda geçerli bir ölçüm geliştirme olanağımız var mıdır?
ÖLÇÜMÜN GÜVENİLİRLİĞİ
Geliştirdiğimiz ölçünün (measure) veya ölçeğin (scale) geçerli olduğundan emin
olsak bile, bu ölçeği kullanmadan önce onunla ilgili emin olmamız gereken ikinci
bir husus daha vardır. Ölçeğimiz ölçmek istediğimiz her neyse onu olabildiğin
de hatasız ölçmekle birlikte, acaba bu ölçekle yaptığımız ölçümler istikrarlı, her
seferinde aynı kesinlikte sonuç veren, güvenilir bir ölçek midir? Isı ölçen bir ter
mometre imal ettiğimizi düşünelim ve bu termometrenin ısı göstergesi için kul
landığımız malzemenin hava basıncına karşı çok duyarlı olduğunu varsayalım, o
zaman ısıyı ölçtüğümüz bu alet ile deniz hizasında bulduğumuz 15 derece Celsius
ile Erciyes dağının tepesinde ölçtüğümüz 15 derece Celcius aynı derecede olan ısı
lar mıdır? Basıncın farklı olduğu bu iki konumda derecemiz aynı sonucu göster
mekle birlikte, aslında basınç farkı nedeniyle gerçekte farklı olan dereceleri aynı
1. Ünite - Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm 17
olarak saptamış oluruz. Mekâna göre değişim gösteren bir ölçü istikrarlı, inanılır,
güvenilir sonuçlar vermez. Tıpkı derece gibi toplumsal hayatta yapılan ölçümler
de özellikle doğrudan gözlemlenemeyen tutum, eğilim, değer gibi zihinsel hazır
lık durumlarına ilişkin özellikleri saptamada farklı cins, ırk, etnik köken, sosyal
sınıf, ülke vb. ortamlarda farklı sonuçlar üretebilirler. O zaman, geçerli ölçümün
yanı sıra güvenilir ölçümlere ulaşmayı da hedeflemek durumundayız.
Güvenilirlik sorunu şöyle ifade edilebilir: Aynı ölçek üst üste kullanıldığında
farklı sonuçlar elde ettiğimizde bu sonuçlar araştırdığımız olguda ortaya çıkan
farkları mı ifade etmektedir yoksa bilmediğimiz nedenler yüzünden de olsa, araş
tırdığımız olgu değişmezken ölçüm sonuçları farklı veya hatalı olarak mı saptan
maktadır? Bir öğretim üyesi bir ay boyunca her hafta yazılı bir sınav yaptığında
sınıf ortalamasının ve modunun her hafta on üzerinden bir puan yükseldiğini
saptasa, acaba bu sınıfın daha fazla çalıştığı, konuları daha iyi kavradığı sonucuna
mı ulaşmalıdır? Yoksa sınavın niteliği gereği, örneğin çoktan seçmeli soruların ya
nıt kalıplarını öğrenciler daha iyi kavradığından, yanıtını bilmemelerine rağmen
soruların cevaplarını daha iyi mi tahmin etmektedirler?
Güvenilirlik konusunu anlatmak için genellikle bir tüfek örneği verilir. Diye
lim ki bir tüfek imal ettik ve bununla insan yiyen büyük bir yırtıcı hayvan avla
yacağız. Tüfekle ateş edip böyle bir yırtıcı hayvanı vurduğumuzu saptadığımızda
bu tüfeğin yapmak istediğimizi yaptığını, yırtıcı hayvanı öldürebildiğini (geçerli
bir silah olduğunu) saptamış oluruz. Ancak bu silah ile insan yiyen bir yırtıcının
peşinden gidebilmemiz için bir de her ateş etmek için tetiği çektiğimizde kurşunu
ateşleyebilmesi ve bu kurşunu da bizim hedef olarak seçtiğimiz noktaya sevk ede
bilmesi lazımdır. Eğer bir kere nişan alıp ateşlediğimizde hedefin tam ortasından,
ikinci defa aynı şekilde nişan alıp ateşlediğimizde hedefin bir metre sağına, üçün
cüsünde bir metre daha yukarıda bir noktayı vurmamız söz konusuysa bu tüfe
ğin güvenilir olduğu düşünülebilir mi? Onunla ava çıkmak hayatımızı tehlikeye
atacaktır. Aynı şekilde aynı ölçümü iki, üç veya çok defalar yaptığımızda deği
şik sonuçlar aldığımızda, bu sonuçlar güvenilir olmayan bir ölçekten mi kaynak
lanmaktadır yoksa ölçtüğümüz olgu nitelik değiştirdiği için mi biz bu sonuçlara
ulaşmaktayız sorusunu yanıtlamak için ölçeğin güvenilirliğini saptamak gerekir.
Tüfek için bunu, onu sabitleyip tek bir hedefe doğru ateş etmekle yaparız. Eğer
mengeneyle sabitlenmiş bir tüfek ile defaten ateş edildiğinde hedefin aynı noktası
etrafına kümelenmiş isabetler söz konusuysa tüfek güvenilirdir. Aynı biçimde bir
yöntem kullanarak güvenilirlik saptamak için ölçeklerin farklı ölçümlerinin ben
zerlik veya farklılıklarının saptanması yoluna gidilerek toplumbilimlerinde kulla
nılan yöntemlerin de güvenilirliği saptanır.
Güvenilirliğin saptanması için ilk yapılacak olan bir ölçeği aynı gözlem birim
lerine iki kere tatbik etmektir. “Sınama ve yeniden sınama” (test - retest) yöntemi
adı verilen bu güvenilirlik saptamasında aynı sorular aynı kişilere arada bu soruları
tamamen anımsayamayacakları kadar bir zaman bırakarak sormaktır. Örneğin, bir
gruba çeşitli tutum soruları, beklentiler, durum değerlendirmelerini içeren sorular
ve bunların yanı sıra boy, kilo, sağlık durumu vb. kişisel özellikleri içeren sorular
yılbaşında ve sonra yine aynı sorular yaz başında (altı ay kadar sonra) sorulur. Eğer
ilk grup sorulara verilen yanıtlarla ikinci grup sorulara verilen yanıtlar arasında,
özellikle yanlışlıkları aşikâr olan tutarsızlıklar ortaya çıkarsa, bu grup için o soru
cetvelleri sorulmaz. Örneğin, Jeffry Sacks, W. Mark Krushat ve Jeffrey Newman
1980 yılında 207 kişiye sağlıklarıyla ilgili sorular yöneltmişler, sonra üç ay sonra
aynı soruları tekrar sormuşlardır. İlk defa bu sorulara verilen yanıtlarda bireylerin
18 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
belirttiği boyları ile ikinci defa aynı kişilerin yanıtladıkları boyları arasında, denek
lerin yüzde onu için açıklanması mümkün olmayan farklar olduğunu saptamışlar
dır. Deneklerin yüzde birinin ilk belirttikleri yaşları ile üç ay sonra belirttikleri ara
sında ortalama 20 yıllık bir fark belirmiştir. Bazı kişiler ilk yanıtladıkları sorularda
annelerini vefat etmiş olarak işaretlemişken aynı soru üç ay sonra sorulduğunda
annelerinin hayatta olduğunu belirtmişlerdir (zikreden Babbie, 2004: 142). Bu du
rumda bu kişilerin tutumları, değerleri vb. konulardaki yanıtlarının da tutarsızlık
lar içerdiği ve bu ölçümün güvenilir olmadığı sonucuna ulaşılması doğaldır.
Genellikle, toplum bilimleri araştırmalarında siyasal etkinlik, yabancılaşma,
hoşgörü vb. konularda sorulan soruların sayılarını arttırmanın ve bunları soru
cetvelinin farklı yerlerine yerleştirmenin güvenilirlik ölçümü için iyi bir strateji
olduğu kabul edilir. Bunun daha gelişmiş bir türü ortadan ikiye ayrılmış güve
nilirlik sınama yöntemidir (split - half method) . Bu yöntemde çok sayıda soru
hazırlanır ve bunlar rastsal bir yöntemle ikiye ayrılır. Örneğin on iki soruluk bir
cetvel rastsal olarak ikiye ayrılmış altışar sorudan oluşan iki cetvele ayrılır. Sonra
bu sorular soru cetvelinin farklı noktalarına yerleştirilerek sorulur. Bu durumda
altı soruluk setlerin yanıtları denekleri aynı biçimde sınıflandırmak durumunda
dır. Eğer bu sorulara verilen yanıtlar deneklerin sınıflandırılmasında farklılıklar
doğurursa, o zaman bu ölçümüm güvenilirliği olmadığı sonucuna varılır. On iki
soruluk bir toplumsal hoşgörü ölçeğinin ilk altı sorusuna göre pek hoşgörülü çı
kan birisi, ikinci altı soruda tam tersine hoşgörüsüz olarak sınıflandırılacak olur
sa, bu soru bataryasının güvenilirliği çok şüphelidir.
Gerek geçerlilik gerek güvenilirlik için önemli bir öneri daha önce geçerlilik ve
güvenilirliği saptanmış olan ölçü veya ölçeklerin kullanılmasının tercih edilmesi
dir. Bu durumda araştırmaya yöneltilebilecek olan eleştirilerin azaltılması sağlan
mış olur. Tabii, dikkat edilmesi gereken bir husus özellikle bireylerden görüşme
yoluyla toplanan alan taraması sonuçlarında anketörlerin ve yanıtları kodlayan
elemanların iyi eğitimli olmaları ve bu güvenilmez yanıtların onların dikkatsiz
liklerinin eseri olmamasıdır. Bu tür dikkatsizlikle kolayca hamile erkekler, aylık
geliri yüksek yoksullar, kentte ikamet eden göçebeler vb. garip bulguların veri se
tinde yer almasına yol açabilir. O nedenle bu tür yazım ve kodlama hatalarını mi
nimuma indirgemek için denetimler, en az iki kere aynı formaların kodlanması
gibi yöntemler kullanılır. Tüm bu önlemlere karşın bir ölçüde hata payı, hem de
nekten hem anketörden hem de kodlamadan dolayı ortaya çıkar. Bu tür hatanın
en aza indirilmesi sağlanabilir ama tamamen ortadan kaldırılması olanaksızdır.
Bu durumda ölçümde dikkat edilecek temel husus kavramların tanımlarının
olabildiğince açık, belirgin olması ve her işiten için tek ve aynı anlama gelmesinin
sağlanmasıdır. Bu durum genellikle toplum b ilimlerinin hiçbir alanında mükem
melen yoktur. Onun için bir kavramın birden fazla anlamı varsa, hepsini aynı
biçimde ölçmeye çalışmamız gereklidir. Ölçülmeyen anlamlar geçerlilik sorunları
olarak araştırmamızı zedeleyecektir.
Eğitim bilimci Fred Kerlinger, “... güvenilirlik para gibidir, yokluğu ciddi bir sorun
6 dur ama çokluğu da tüm sorunlarımızı çözmez” demekle ne kastetmiş olabilir?
1. Ünite - Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm 19
SONUÇ
Bu ünitede kavramların bilimsel düşüncenin temel taşlarını oluşturduğunu, on
ların zihnimizde soyut olarak üretilen tanımlar olduğunu ve görgül gerçekleri ve
olguları etiketlemekte kullanıldıkları işlendi. Bilimde kavramları tanımlamanın
bilim topluluğu üyeleri için tamamen özgürce yapılan bir etkinlik olduğunu an
cak bu durumun eleştirilemez olmadığı da gösterildi. Zihnimizin soyut ürünleri
olan kavramların bilim topluluğunda anlaşılabilir bir içerikte kullanılabilmesi için
herkes tarafından anlaşılabilir bir yalınlıkta ifade edilmeleri gereği ortaya konul
du. Özellikle doğrudan görgül olarak gözlemlenebilmesi mümkün olmayan top
lumsal olgular ve özellikler için soyut tanımlara tekabül eden görgül göstergelerin
neler olduğunun gösterilmesinin önemi vurgulandı.
İşlemselleştirilen kavramların ölçülmesi işleminin gözlemlediğimiz olguları
birbirinden ayırıp, kategorize etmeye başladığımız andan itibaren ortaya çıktıgı
gösterildi. Bu kategorileştirme işleminin kategorilerin sıralanması, sıralanan kate
gorilerin aralıklarının eşit olup olmaması ve nihayet bir gerçek sıfırın bu olgu için
tanımlanabilmesi durumunda farklı güçte ölçekler üretebileceğimizi de bu ünitede
gördük. Her ölçümün geçerli olduğunun ve geliştirdiğimiz ölçeklerin tutarlı, istik
rarlı veya güvenli bir biçimde kullanılıp kullanılamayacağını saptamamız gerekti
ğini saptadık. Geçerli ve güvenilir ölçeklere sahip olmanın yollarının araştırılması
nı da bu üniteyle işledik. Böylece, neden - sonuç ilişkisi içinde gördüğümüz siyasal
olgular arasında, zihnimizde kavramsallaştırdığımız ilişkilerin değişkenler olarak
ifadesini, bu değişkenlerin geçerli ve güvenilir ölçülerini kullanarak söz konusu
ilişkilerin görgül olarak yanlış olup olmadıklarını saptamanın önemini de böylece
belirlemiş olduk. Bu kitabın ilerideki ünitelerinde bu ilişkilerin sınanmasının yol
ve yordamını görmek için gereken altyapıya böylece bir temel inşa etmiş olduk.
20 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Özet
Kavramın anlamı, siyaset bilimindeki konumu ve kabul ederiz. Bu değişkenler artık ya başka olgu,
1 işlevini kavramak olay, koşul, değer vb. belirleyen ama kendileri
Kavram bilimde de siyaset biliminde de görgül nin nasıl belirlendiği bilinmeyen veya araştırıl
olarak saptanabilir olgulara zihnimizde iliştiril ması gerekmeyen bağımsız değişkenlerdir ya da
miş olan etiketlerden ibarettir. Kavramlar aracı bu bağımsız değişkenlerin etkileri altında deği
lığıyla somut veya soyut olgu, süreç, kurum vb. şen, onlara dayanan bağımlı değişkenlerdir. Bu
hakkında düşünür ve iletişim kurarız. Ayrıca, durumda bağımsız değişkenler aracılığıyla ba
kavramların karşılık geldiği (tekabül ettiği) ol ğımlı değişkenleri açıklarız. Siyaset bilimindeki
gular arasında olduğunu düşündüğümüz neden oy verme, siyasal protesto, savaş, barış, devlet
- sonuç ilişkilerini de zihnimizde kurgularız. biçimleri, devrim, siyasal partiler, çıkar grupla
rı, yasama organı, siyasal ideoloji vb. değişkenler
Kavramlaştırmanın siyaset bilimi kuramsallaştır bağımlı değişkenler olup, bağımsız değişkenlerle
2 masındaki ve mantık yürütüme ve siyaset hakkın açıklanmaya çalışılır.
da düşünme için oynadığı rolü açıklayabilmek Gerek bağımlı gerek bağımsız değişkenler gör
Siyasal olay ve olguları da kavramlar olarak ta gül olarak varlıkları ve yoklukları saptanabilir
nımlarız. Bu tanımların siyasal hayattaki karşı niteliktedir. Bir değişkenin var olduğunu sapta
lıklarını gözlemleriz. Onların ortaya çıkmasını, dığınız andan itibaren onu nitel olarak ölçmüş
sürmesini ve sona ermesini sağlayan koşulları olursunuz. Varlık durumunda bir sayısal içe
araştırı, bunlar arasındaki neden - sonuç ilişki riği olmayan bir rakam kullanarak bu olgunun
lerini (illiyet rabıtasını) daha önce yanlış olma varlığını belirtmek mümkündür. Örneğin, bir
dığını bildiğimiz önerme, denence ve kuramları bölgede savaş varsa “1” yoksa “2” gibi rakamlar
kullanarak mantıksal olarak kurgularız. Bunları kullanarak savaşın olması durumuyla olmama
da yeni denence veya kuramlar biçiminde ifade durumunu ayırarak bir savaş değişkeni ölçümü
ederiz. yapabiliriz. Bu nitel ölçümde eğer gözlemlerimi
zi büyükten küçüğe veya küçükten büyüğe doğ
Kavramların nasıl değişkenlere dönüştürüldüğü ru sıralayabilirsek, o zaman sıralama ölçeğinde
3 nü ve bu yolla sosyo ekonomik, kültürel ve siyasal bir ölçüm yapabiliriz. Eğer bu sıralamalardaki
olgular hakkında nasıl nicel betimlemeler yapıla aralıkları nicel olarak eşit olarak kabul edebilir
bileceğini görmek sek, örneğin bir devletin nüfusu, yüz ölçümü, bir
Önerdiğimiz denencelerin bilimsel olarak kabul siyasal partinin üye sayısı, bir çıkar grubunun
edilebilmesi için aralarında neden - sonuç iliş var olduğu zaman dilimini bu şekilde ölçebiliriz.
kileri olduğunu iddia ettiğimiz olgular, olaylar, O zaman artık nicel bir ölçü olan aralık ölçeğini
tutumlar, değerler vb. beş duyumuza dayana kullanarak gözlem yapabiliriz. Nihayet, gerçek
rak yapılan gözlemlerle saptanabilmesi gerekli sıfır (0) tanımının kabul edildiği nicel ölçeklere
dir. Bunun için kullandığımız kavramaların her ulaşacak bir ölçüm yapma düzeyine ulaşırsak ar
duyan siyaset bilimci için değişmez, tek ve aynı tık oransal ölçüm düzeyine ulaşırız ki bu düzey
anlamı (tek boyutlu kavramlar) olmaları esas de tüm aritmetik işlemleri kullanmamıza olanak
tır. Bu durumda bu kavramların ortaya çıkışları sağlayan ölçekler ortaya çıkar.
(varlığı veya yokluğu), sıklığı (zamanla artması
veya azalması), yaygınlığı vb. görgül (ampirik)
özellikleri saptanabilir. Bu görgül saptama bir
kavrama karşılık olan olgunun farklı sıklık, de
rece veya oluşma hâllerini gözlememize olanak
verir. Bu farklılıkların (variation) varlığı bu kav
ramların değişen sıklıkta, yaygınlıkta, yoğunluk
ta vb. ortaya çıktığına işaret eder. Bu durumda
kavramlarımızın birer değişkene işaret ettiğini
1. Ünite - Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm 21
Kavramların ölçülmesinde yapılacak hataların
4 geçerli ve güvenilir ölçülere ulaşılmasında nasıl
rizikolar oluşturduğunu görecek ve bu konudaki
zorlukları kavramak
Yapılan ölçme süreci ki buna işlemselleştirme
(operationalization) adını vermekteyiz, hatadan
ari değildir. Tüm ölçümlerde hata payı vardır,
veya hatasız ölçüm söz konusu değildir. Ölçme
de amaç hatasız ölçüm yapmak olmayıp ölçüm
hatasını olabildiğince asgari düzeye indirmek
tir. Ölçüm sırasında iki tür hata ile karşılaşmak
mümkündür. Bunlardan birisi ölçmek istediği
miz olguyu gerçekte ölçüp ölçmediğimizle il
gilidir. Ölçüm sırasında kullandığımız işlem
selleştirme adımları sonucunda ortaya çıkan
rakamsal sonuçlar zihnimizde canlandırdığımız
kavramın görgül yansıması mıdır? Bir ölçünün
geçerliliğini mantıken veya kuramsal olarak ya
hut daha önce yapılmış ve geçerli olduğunu bil
diğimiz benzer bir ölçüye atfen saptayabiliriz.
İkinci dikkat edeceğimiz hata kaynağı ise gü
venilirliktir. Bir ölçüyü kullanarak arka arkaya
yaptığımız ölçümlerde farklı farklı sonuçlar bul
duğumuzda bu sonuçlar ölçmekte olduğumuz
olgudaki değişmeleri mi göstermektedir yoksa
işlemsel adımlar açıklanamayacak biçimde dal
galanmakta olup, ölçtüğümüz olgu aynı kaldığı
hâlde farklı ölçümler mi ortaya çıkartmaktadır?
Vücut ısımızı ölçtüğümüzde hep aynı sonucu bi
ze gösteriyorsa, bu bizim ateşimizin normal ol
duğunu mu, yoksa termometrenin bozuk oldu
ğunu mu gösterir, Kısacası bu örnekte kullanılan
termometre ne ölçüde güvenilirdir? Aynı soruyu
her bilimsel ölçme işleminde sorgulamak ve bi
lahare ölçünün güvenilirliğini saptamak duru
mundayız. Hem geçerli hem güvenilir olan bir
ölçü ile yapılan ölçmelerde hatanın hoş görüle
bilir bir düzeye indiği kabul edilerek görgül sına
ma işlemlerine geçilmesinde sakınca bulunmaz.
22 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Kendimizi Sınayalım
1. Bilimsel önermelerle bilimsel olmayan önermele 5. Bilimsel dil
rin arasındaki en önemli fark nedir? a. ...yalın olsa da kullanılan dilin zenginliği ve es
a. Sadece bilimsel önermeler soyut kavramlara nekliği her zaman bilimde iletişimi güçlendir
dayanır. miştir.
b. Bilimsel önermeler görgül gözlemle yanlışlanabilir. b. ...yalın olmasına çalışılsa da toplumbilimlerin
c. Bilimsel önermeler kavramsal gözlemlerden de kullanılan demokrasi gibi kavramlar onların
türetilir. hayatala olan bağlantısını kurmakta etkili ol
d. Bilims el önermeler deneys el kavramlar ın muştur.
ürünüdür. c. ...yalın olması her zaman arzu edilmez, çünkü
e. Bilimsel gözlemler öznel aşırıdır. bazı kavramlar dildeki zenginlikle beslendikle
rinden onun bu gücünden yaralanmak gerekir.
2. Bilimde görgül gerçekle ilgili bir kavram oluşturdu d. ...yalın olsa da kavramlar değişkene dönüştürül
ğumuzda onu nasıl kullanırız? meden önce zengin imalara müsait olabilirler.
a. Bu kavramı kendi kuramsal denencelerimizde e. ...yalın olmak ve kullanılan kavramların tek bir
kullanmak temel amacımızdır. anlam içermesi ve ima yoluyla da olsa çok an
b. Bu kavramı soyut zihinsel bir ürün olarak be lamlı bir içerikte olmaması esastır.
timleriz.
c. Bu kavramı başka bilimsel araştırmalarda kulla 6. Bilimde kavramlar
nılmasını sağlamak için iletiriz. a. ... genellikle sadece ayrıntılı tanımlama ve be
d. Koşullar ne olursa olsun, bu kavramın var oldu timleme suretiyle bir olgunun görgül olarak ta
ğunu görgül olarak göstermek için kullanırız. nınması için kullanılırlar.
e. Bilimsel sınanmaya tabi tutmak için gerekli ku b. ... kuramların aslında hangi koşullarda sınana
ramsal gelişmeleri bekleriz. bileceğini saptamak için kullanılırlar.
c. ... genellikle neden - sonuç bağlamında kullanı
3. Bilimsel kavramlar lan değişkenler olarak ele alınmaya yatkındırlar.
a. ... bizim araştırmalarımızda kullandığımız sına d. ... kuramların siyasal hayattaki etkilerini göster
maların yapı taşlarıdır.
mek için siyaset biliminde kullanılırlar.
b. ... sadece düşünsel özellikler olmayıp aynı za
e. ... kuramların neden - sonuç ağlarından örülme
manda görgül olgulardır.
sinden sonra anlaşılmaları için oluşturulurlar.
c. ... her gün gözlemlediğimiz gerçeklerden farklı
soyutlamalardır.
7. Ölçme için ilk adım neden ibarettir?
d. ... etrafımızdaki görgül olgulara zihnimizde uy
a. Nitelik itibarıyla yalın olan bir olgunun nicel ta
gun gördüğümüz tanımlamalar, hatta etiketler
nımından ibarettir.
dir.
b. Görgül olarak gözlenen bir niteliğin farklı kate
e. ... bilimsel araştırmanın tamamlanması için zo
goriler halinde sınıflandırılmasının yapılmasın
runlu düşünsel yapılardır.
dan ibarettir.
c. Görgül bir olgunun nicel bir içeriğinin olduğu
4. Bilimde kavramların tanımları
nun saptanmasından ibarettir.
a. ... serbestçe yapılır ve değiştirilir; bu konuda bir
d Görgül bir olgunun nitel ve nicel olarak ayrıştı
sınır olması bilimsel düşüncenin sınırlanması
hatta yok olması demektir. ğını fark etmemizden ibarettir.
b. ... görgül gözleme uygun olarak yapılır. e. Görgül bir olgunun tek boyutlu olduğunu sap
c. ... görgül sınamanın ilk adımı olup işlemsel ola tamamızdan ibarettir.
rak yapılır.
d. ... görgül olmazsa bilimsel önermelerde kullanı
lamaz.
e. ... serbestçe yapılmasına izin verilirse, bilimsel
bir dil ve uygulama geliştirmek olanaksız olur.
1. Ünite - Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm 23
Yararlanılan Kaynaklar
Babbie, Earl, The Practice of Social Research. (10. Neuman, W. Lawrence, Social Research Methods:
Baskı) (Australia, Canada, United States: Qualitative and Quatitative Approaches. (7.
Thomson, Wadsworth, 2004). Baskı), (Boston, New York, San Francisco: Pe
Babbie, Earl, The Practice of Social Research. (12. arson, 2009).
Baskı) (Australia, Canada, United States: Popper, Karl Conjectures and Refutations: The
Wadsworth, Cengage Learning, 2010). Growth of Scientific Knowledge. ( New York
Baloğlu, Burhan, Sosyal Bilimlerde Araştırma Yönte and Evanston: Harper and Row, 1965).
mi. (2. Baskı) (İstanbul: Der Yayınları, 2009). Popper, Karl, Open Society and Its Enemies: Vol. I
Claude Jr., Inis L., Swords into Plowshares: The Prob The Spell of Plato. (5. Baskı), (Princeton, N. J:
lems and Progress of International Organi Princeton Univ. Press, 1966).
zation. (3rd ed.) (New York: Random House, Seyidoğlu, Halil, Bilimsel Araştırma ve Yazma El Ki
1966). tabı. (8. baskı) (İstanbul: Güzem, 2000).
Cornford, Francis MacDonald, The Republic of Pla Shively, W. Phillips, The Craft of Political Research.
to. (London, Oxford, New York: Oxford Univ. (3. Baskı) (Engelwood Cliffs, New Jersey, Pren
Pres, 1973). tice-Hall: 1990).
Gökçe, Birsen, Toplumsal Bilimlerde Araştırma. (5. Stouffer, Samuel, The American Soldier. Princeton, N.
Baskı) (Anakara, Savaş Yayuınları, 2007). J.: Princeton Univ. Press, 1949).
Kağıtçıbaşı, Çiğdem, “Ölçme ve Ölçekleme”, Ruşen Ke Weber, Max, Sosyal Bilimler Metodolojisi. (Istanbul:
leş (der.) Toplum Bilimlerinde Araştırma ve Küre Yayınları, 2012).
Yöntem. (Ankara, TODAİE, 1976): 79 - 112. Yıldırım, Ali ve Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Ni
Kalaycıoğlu, Ersin , “Türkiye’de Demokrasi’nin Pe tel Araştırma Yöntemleri. (2. baskı) (Ankara:
kişmesi: Bir Siyasal Kültür Sorunu” Prof. Dr. Seçkin, 2000).
Ergun Özbudun’a Armağan (cilt I), (Ankara: Yıldırım, Cemal, Bilim Felsefesi. (8. Basım) (Istanbul:
Yetkin Publications, 2008) içinde: 247 – 277. Remzi Kitabevi, 2011).
Kaptan, Saim Bilimsel Araştırma ve İstatistik Tek
nikleri. (10. baskı). (Ankara: Tekışık, 1995).
Karasar, Niyazi, Bilimsel Araştırma Yöntemi. (21.
Baskı) (İstanbul: Nobel, 2010).
2
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
İki değişken arasında nedensel bir ilişki nasıl kurulur ve test ediliri açıklayabilecek,
Araştırma kurgularının temel aşamaları nelerdir, temel kurgular nelerdir ve de
neysel yaklaşımlar diğer yaklaşımlardan nasıl farklılıklar gösterir sorunlarını
yanıtlayabilecek,
Deneysel kurguların çeşitleri hakkında bilgi sahibi olabilecek,
Kontrol ve nedensellik arasındaki ilişkiyi detaylı olarak açıklayabilecek,
Deneysel yaklaşım kullanarak hangi uluslararası ilişkiler konularını araştırabi
leceğinizi keşfedebilecek,
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Değişkenlik ve Kontrol • Rastgele Atama (Random
• İç ve Dış Geçerlik (Internal and Assignment)
External Validity) • Solomon Dörtlü Grup Kurgusu
• Deneysel Kayıp (Experimental • Öncül Test
Mortality) • Simülasyon
• Doğal Deneyler
İçindekiler
• GİRİŞ
• BİLİMSEL ÇIKARIM
• NEDENSELLİK VE ARAŞTIRMA
KURGULARI
Nedensel İlişkiler, Araştırma • DENEYSEL YAKLAŞIMLAR VE
Uluslararası İlişkilerde ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Kurguları, Deneysel Yaklaşımlar ve
Araştırma Yöntemleri • DENEYSEL KURGU ÇEŞİTLERİ
Uluslararası İlişkiler
• DÂHİLÎ GEÇERLİK
• HARİCÎ GEÇERLİK
• SİMÜLASYON (SIMULATION)
• DOĞAL DENEYLER
• SONUÇ
Nedensel İlişkiler, Araştırma
Kurguları, Deneysel
Yaklaşımlar ve Uluslararası
İlişkiler
GİRİŞ
Etrafımızda cereyan eden olaylarla ilgili bizi düşündüren ve bazen de şaşırtan so
rulara cevap ararken zaman zaman araştırma yapmak durumunda kalırız. Araş
tırma denilen olgu sistemli olarak gerçekleştirilen, bazı fikirler ve dünya görüşleri
ile teknik uygulamaların birleştirilmesi ile ortaya çıkan gerçek hayatta olan biteni
anlamımıza ya da açıklık getirmemize katkıda bulunan bir bilgi üretme sürecidir.
Bu süreçte, neyin cevabını aradığımız ve nasıl aradığımız çok önemlidir. Cevabı
nı aradığımız soruya kuram ve yöntem rehberlik etmelidir. Genelde hayatımızın
erken evrelerinde öğrendiklerimiz araştırma yapılarak değil de ailemizden, ya
kın çevremizden, televizyon haberlerinden ve diğer iletişim kaynaklarından, ya
da içgüdü ve sağduyu ile ulaştığımız bilgilerdir. Bu bilgiler daha sonra bilimsel
araştırmalar ile yenilenir ve güncellenir. Bilimsel çalışmaların temelinde tam da
bu anlayış yatar. Tam anlamıyla hiçbir zaman etrafımızda olup bitenleri anlama
ve açıklama şansına sahip değiliz. Bilgi yeni buluşlar ışığında sürekli güncellen
melidir. Tabii ki her olup biten muhakkak açıklanabilir bir neden-sonuç ilişkisi
dâhilînde gerçekleşmez. Tesadüfler kaçınılmazdır. Bilimsel araştırma bir olay ger
çekleşirken sistemli olarak ortaya çıkan kısımları açıklamaya yöneliktir. Diğer bir
deyişle, olayın gerçekleşmesini açıklamaya yardımcı olacak neden-sonuç örüntü
sünü keşfetmeye çalışır.
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanlarında devletlerin siyasi sistemle
ri, seçmenlerin oylarla ilgili tercihleri, savaşlar, devrimler, terörizm ve iç savaşlar
gibi konuları bir neden-sonuç örüntüsü içinde açıklamayı hedefliyoruz. Örneğin,
devletlerin yönetim biçimleri savaşları nasıl etkiler?, sorusunu cevaplarken bir dev
letin demokrasi ya da otokrasi ile yönetilmesinin o devletin bir dış tehditle başa
çıkarken ne şekilde hareket ettiği üzerindeki etkisini inceleriz. Ayrıca, diğer başka
faktörlerin bahsettiğimiz uluslararası olguya nasıl sebep olabileceğini açıklarız.
Devletlerin yönetim biçimleri ile savaşlara katılmaları arasında sistemli bir ne
den-sonuç ilişkisi olup olmadığını açıklamaya çalışırız. Nedensel bir ilişki ya da
bağ, herhangi bir iki olay ya da oluşum arasında bir tanesinin önce olduğunu ve
diğerinin önce olan olaydan sonra geldiğini, diğer bir deyişle ilk olayın bir sonu
cu olduğunu belirtir. Deneysel yaklaşımlar hangi olayın önce geldiği konusunda
araştırmacıya tam bir kontrol imkânı tanıdıkları için, nedenselliğin ispatlanma
sında en etkin yöntemdir.
28 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
BİLİMSEL ÇIKARIM
Genel olarak araştırma kurgularını deneysel ve deneysel olmayanlar üzere ikiye
ayırmak mümkün. Yöntem ne olursa olsun, ortak amaç araştırmaya konu olan
değişkenler arasında nedensellikle ilgili açıklayıcı bilimsel bir çıkarım yapmak
tır. Hepimiz Sherlock Holmes’un filmlerindeki şu sahneyi hatırlarız: Holmes suç
mahalline gelir, gözlerini kül tablosunda tütmekte olan izmarite diker, ani bir ha
reketle yerinden kalkar ve izmaritin yanında duran yarıya kadar yanmış ve ucu
küllenmiş kibriti incelemeye başlar. Sonra da şüphelinin 44 yaşında, 174 cm.
boyunda, 83 kilo ağırlığında olduğunu söyler. Devamında, şüphelinin sağ elini
kullandığını, kızılderelilerle yapılan savaşlardan kalma bir gazi olduğunu, ve sağ
avucunda bir kurşun top kütlesi taşıdığını anlatır. Hatta, daha da ileri giderek şüp
helinin saygıdeğer bir insan olduğunu, suç mahalline girdiğinde suç işleme niye
tinin bulunmadığını, dedektif ve ekibinin geldiğini duyunca pencereden hızlıca
dışarı çıktığını, ama birazdan içeri geleceğini söyler. Çok geçmeden, şüpheli kapı
yı çalar ve içeri girer. Holmes’un yardımcısı Watson bunu nasıl bilebildiğini sor
guladığında ise cevabı tümdengelim olur. Aslında, Holmes’un cevabı eksik, çünkü
sadece tümdengelim değil, aynı zamanda tümevarımı da kullanmıştır.
Tümdengelim ve tümevarım sadece bilimsel çıkarım yapmakta kullanılan iki
yöntem değil, aynı zamanda günlük yaşamımızda da kullandığımız mantık yürüt
me yöntemleridir. Akşamları işten ya da okuldan döndüğümüzde, evimizin ışık
larını yanar gördüğümüzde, tümevarım yöntemi ile annemizin ya da eşimizin eve
bizden önce geldiği çıkarımında bulunuruz. Annemiz ve eşimiz hakkında geç
mişten beri gelen tecrübelerimizi düşündüğümüzde ise tümdengelim yöntemini
kullanarak o anda mutfakta yemek pişirdiğini ve aynı zamanda masayı hazırladı
ğını tahmin edebiliriz. İçeri girdikten sonra da tahminlerimizin doğru olup olma
dığını gözlemleyebiliriz. Yani, belirli bir durumdan genele ulaşmaya tümevarım
ve genelden daha özel ve belirli bir gözleme ulaşmaya tümdengelim denir. Bu iki
yöntemin sağlıklı işleyebilmesi için de bilim adamları açık ve tam olarak gerçek
olayları gözlemlemek ve yansıtmak durumundadırlar.
Deneysel yaklaşımların Siyaset Uluslararası İlişkiler alanında çalışan siyaset bilimciler ise, etrafımızda olup
Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
alanlarında uygulanması biten siyasi içerikli olayları araştırmak, açıklamak ve tahminler yürütmekle il
özellikle 1990’lardan bu yana gilenirler. Örneğin, kim oy kullanır? Hangi devletler insan haklarını çiğnemeye
artmıştır. Bu artışın temelinde meyillidirler? Yargıda bağımsızlık nasıl elde edilir? Seçim propogandalarının seç
ucuzlayan bilgisayar
teknolojisi ve geliştirilen menler üzerindeki etkisi nedir? Bu tür sorulara cevap ararken deneysel yakla
bilgisayar programlarının şımların avantajı gerçek hayatta olup biten bir olayın laboratuvar ortamında basit
bir çok deneysel kurgunun şekliyle de olsa araştırmacının gözü önünde yeniden cereyan etmesine imkân ta
oluşturulmasına ve bulguların
analizine yardımcı olmasıdır. nımasıdır. Deneysel yaklaşımlar şu soruların cevaplanmasında sıklıkla kullanıl
mıştır: Hangi şartlar altında devletler birbirleri ile işbirliğine gider? Devletler ne
zaman uluslararası kurallara ve anlaşmalara uyar? Silahlanma nasıl önlenir?
Fakat, göz ardı edilen bir gerçek, dünyada iş gücünü benzer şekilde baskı altın
da tutan başka ülkelerin ekonomik gelişme konusunda bu ülkeler kadar başarılı
olmadıklarıdır.
Bu örneklemde sadece hızlı büyümeyi başaran ülkeler olduğu için, iş gücü üze
rindeki baskının diğer ülkelerde de benzer şekilde büyümeye katkısı olup olma
dığını anlamak oldukça zordur. Daha sağlıklı bir yöntem, örneklemi belirlerken
sadece hızlı büyümeyi başaran değil, başarmayan ülkeleri de analize eklemektir.
Eğer analiz sonunda hızlı büyümeyi başarmayan ülkelerin de benzer şekilde iş
gücünü baskı altında tuttuğunu gözlemliyorsak o zaman iş gücü baskısı ve büyü
me arasında nedensel bir bağdan söz edilemez. Sonuçta, büyümeyi başaramayan
ülkelerde iş gücünün bastırılmadığını görürsek o zaman nedensel bir ilişkiden
bahsetmek söz konusu olabilir. Fakat her zaman aklımızda tutalım ki, nedensel
ilişkiler en başta belirlediğimiz kuramların ürünüdür. Araştırma kurguları kura
mın belirttiği nedensel bağlantıları ispatlayacak kanıt bulmaya yararlar.
Baştaki örneğimize geri dönersek örneklemimizde hem negatif hem de po
zitif propoganda içeren reklamları görmüş olan seçmenlerin olması gerekmek
tedir. Reklamın mahiyeti ve seçmenlerin seçim sandığına gidip gitmeyeceği ara
sında nedensel bir bağ kurulmaya çalışılmaktadır. Bir sonraki aşamada, araştırma
kurgusu örneklemle ilgili testlerin yapılması için nasıl bir yöntem seçileceğini ve
neden belli bir yöntemin diğerlerine tercih edildiğini açıklamak durumundadır.
İlerleyen bölümlerde de ele alınacağı üzere, araştırma yöntemlerini nitel veya ni
cel, deneysel veya deneysel olmayan olarak sınıflandırmak mümkün. Hangi yön
tem seçilirse seçilsin, bir araştırma kurgusu, herhangi bir kuramı test etmeye çalı
şırken aşağıdaki hedefleri dikkate alır:
1. İki ya da daha fazla değişken arasında bir bağ kurmaya çalışmak,
2. Bulguların gerçek hayatta da genel olarak doğru olduğunu göstermek,
3. Bir olgunun diğer olgudan daha önce ya da sonra geldiğini göstermek,
4. Mümkünse alternatif açıklamaları elemek.
Barbara Geddes. (1990). “How the Cases You Choose Affect the Answers You Get:
Selection Bias in Comparative Politics”, Political Analysis. Cilt 2, s. 131-150.
Y X X Tablo 2.1
Oy Kullanımı ve
Oy Kullandı mı? Negatif Propaganda Evet Negatif Propaganda Hayır Negatif Propaganda
Evet %100 Duyumu
Hayır %100
İki değişkenin birbirini takip ettiği her durumda nedensel bir çıkarım yapılamaz.
Örneğin, her zaman bahar kıştan sonra gelmesine rağmen, kış bahara neden olur
denilemez. Nedensel bir açıklama getirebilmek için, bir değişkenin diğer bir değiş
ken üzerinde değer değişikliklerini meydana getirdiği fikrinin oluşması gerekir.
Sovyetler Birliği’nin çöküş sebepleri arasında birçok neden sayılmıştır. Bir tanesi
1 Amerika Birleşik Devletleri’nde artan askerî harcamalardır. Amerikan askerî har
camaları ile Sovyetler’in çöküşü arasında nasıl bir ilişki kurmak mümkündür? Ne
densel bir açıklama getirmek gerekirse bu ilişkiyi nasıl yorumlarsınız? Sovyetler’in
çöküşü ile ilgili alternatif açıklamalar ne olabilir?
J.B. Johnson, H.T. Reynolds ve Jason Mycoff. (2008). Political Science Research Met
hods. Washington, DC: CQ Press.
Araştırma Kurguları
Bir araştırma kurgusu, araştırmanın nasıl yapılacağı ile ilgili mantıksal yapıyı su
nar. Genelde araştırma, araştırmacı açısından ilginç, o zamana kadar çalışılmamış
ya da az çalışılmış ve düşündüren bir soru ile başlar. Soruyu iyi bir şekilde ce
vaplayabilmek için verilmesi gereken en önemli karar ne tür bir araştırma yönte
mi geliştirilmesi gerektiğidir. Yöntemler arasında, deneysel yaklaşımlar, kısımlar
arası (cross-sectional), boylamsal (longitudinal), vaka analizi ve karşılaştırmalı
kurgular sayılabilir. Başka bir sıklıkla yapılan ayrım da nitel ve nicel yöntemler
arasındadır. Nitel yaklaşımların avantajı, bir olay hakkında derinlemesine ve de
taylı bilgi toplamaya imkân sağlamalarıdır, fakat bilgi toplanan vaka sayısı kısıtlı
olmak durumundadır. Örneğin, siyasi liderlerle görüşmeler yapılması, bir siyasi
partinin derinlemesine incelenmesi ya da bir sosyal harekete katılımın gözlem
yoluyla incelenmesi nitel yaklaşımlar arasındadır. Fakat nitel yaklaşımların olay
ları detaylı ve derin incelemesi, bir olay hakkında benzerleriyle ilgili genelleme
yapılmasına engel teşkil etmektedir. Nicel yaklaşımlar, çok fazla sayıda olayın aynı
anda inceleyebilmeleri sebebiyle, genelleme konusunda avantaja sahip olmalarına
rağmen çoğu zaman bir veri tabanı bulmak ve ya oluşturmak çok pahalı, zahmetli
ve oldukça da vakit alan bir çabadır. Toplanan veri tabanının ne derece gerçeği
yansıttığını bilmek zordur ve verinin analizi de araştırmacının bazı istatistiksel
yöntemlerle ilgili bilgi ve beceri sahibi olmasını gerektirmektedir. Bu dezavantaj
lara rağmen, laboratuvar ve doğal deney yapmak her zaman mümkün olmadığı
için araştırmacılar deney dışı yöntemleri daha pratik bulurlar.
Deney dışı yöntemler nedensel çıkarım yapmak ve bir bağımlı değişken ile ba
ğımsız değişken arasındaki neden-sonuç ilişkisini daha kesin bir şekilde ortaya
çıkarma konusunda deneysel yöntemlar kadar güçlü değillerdir. Yukarıda bahsedi
len neden-sonuç ilişkisinin tespiti için gereken eşzamanlı değişkenlik, zaman sırası
ve alternatif açıklamaların elenmesi şartlarının özellikle kontrollü laboratuvar de
neylerinde yerine getirilmesi daha kolaydır. Diğer yöntemler, deneysel yaklaşım
lar kadar nedensellik konusunda net çıkarımlar sağlamasalar da kişiler dışındaki
aktörlerin de (gruplar, şehirler, devletler, organizasyonlar) araştırmaya dahil edil
mesini sağlarlar. Deney dışı araştırma kurgularında, bağımsız değişkenin uygulan
ması ve katılımcıların gruplara atanması üzerinde araştırmacının hiçbir kontolü
olmadığı gibi bazı durumlarda bağımlı değişkenin bağımsız değişken etkisini gös
termeden önce ölçülmesi imkânı yoktur. Fakat bu yöntemler laboratuvar çalışma
2. Ünite - Nedensel İlişkiler, Araştırma Kurguları, Deneysel Yaklaşımlar ve Uluslararası İlişkiler 33
Kraus, Sarit, Jonathan Wilkenfeld, Michael Harris ve Elizabeth Blake. (1992). “The
Hostage Crisis Simulation”, Simulation & Gaming. Cilt 23, Sayı 4, s. 398-416.
Schafer, Mark. (1997). “Images and Policy Preferences”, Political Psychology. Cilt
18, Sayı 4, s. 813-829.
Beer, Francis, Alice Healy, Grant Sinclair, ve Lyle Bourne. (1987). “War Cues and
Foreign Policy Acts”, American Political Science Review. Cilt 81, Sayı 3, s. 701-716.
Healy, Alice, Joshua Hoffman, Francis Beer, ve Lyle Bourne. (2002). “Terrorists and
Democrats: Individual Reactions to International Attacks”, Political Psychology. Demokratik Barış Paradigmasi,
Cilt 23, Sayı 3, s. 439-467. demokratik devletlerin
birbirleri ile savaşmayacağını
savunan bir görüştür. Özellikle
Deneysel yaklaşımlar dış politika ile ilgili karar verme süreçlerinin analizinde de nicel yaklaşımlar kullanılarak
kullanılmışlardır. Alex Mintz ve Nehemiah Geva deneysel yaklaşımların dış politi araştırılan demokrasi ile
ka analizine uygulanmasında öne çıkan isimler arasındadır. Mintz ve Geva 1993’te barış arasındaki ilişki çeşitli
nedensel açıklamalara
yaptıkları çalışmaları ile demokratik barış paradigmasını test etmişlerdir. Çalışma dayandırılır: demokrasilerin
da, Amerikalı ve İsrailli öğrenciler ve Amerikalı yetişkinler katılımcı örneklemini birbirleri ile aynı normları
oluşturmuştur. 3 tane deney gerçekleştirilmiş ve katılımcıların bir kriz durumunda paylaştıkları, daha iyi iletişim
kurabildikleri, liderlerin bir
demokratik bir ülkeye ve demokratik olmayan bir ülkeye karşı güç kullanmak is savaş kararını halklarına
teyip istemedikleri incelenmiştir. Güç kullanımı konusunda, demokratik olmayan açıklamalarının zor olduğunu
ülkelere karşı daha fazla destek ortaya çıkmıştır. Daha sonraki bir çalışmada Geva ve bir savaşı kaybetmenin
bedelinin ağır olabileceği gibi.
ve Hanson (1999) kültürel faktörlerin güç kullanımı ile ilgili kararlar üzerindeki et
38 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
kisine bakmışlardır. Devletlerin, kendileri ile benzer bir kültürü paylaşan devletlere
karşı güç kullanma kararı verdiklerine çok sık rastlanmamıştır.
Alex Mintz ve Nehemiah Geva. (1993). “Why Don’t Democracies Fight Each Other?
An Experimental Study”, the Journal of Conflict Resolution. Cilt 37, Sayı 3, s. 484-503.
Nehemia Geva ve Christopher Hanson. (1999). “Cultural Similarity, Foreign Policy
Actions, and Regime Perception: An Experimental Study of International Cues and
Democratic Peace”, Political Psychology. Cilt 20, Sayı 4, s. 803-827.
Şu aşamaları içeren Deneysel kurgularda, yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere, bağımsız değiş
çalışmalara, deneysel
kurgu diyoruz: bir araştırma ken tamamen araştırmacı tarafından kontrol edilir. Bağımlı değişken serbest bıra
sorusu geliştirir, konuyla kılır. Katılımcıların deney konusu olan uyarana (treatment) maruz kaldığı ortam
ilgili öne çıkan kuramları tamamen kontrol altındadır. Bunun başlıca sebebi, alternatif ya da diğer bağımsız
belirler, bağımlı ve bağımsız değişkenlerin katılımcıların davranışları üzerindeki etkisini elemektir. Sosyal Bi
değişkenleri tanımlar ve
nasıl ölçüleceğini belirler, limlerin birçok alanında, deneysel kontrol bazen imkânsız bazen etik kurallara
hipotezleri ortaya koyar, aykırı bazen de pratikte uygulaması zordur. Buna rağmen, araştırma konusunda
çalışmanın konusu olan ki bilimsel yaklaşımlar arasında deneysel olanı en gelişmiş ve kapsamlı olanıdır.
popülasyonu tanımlar, deney
katılımcılarını seçer ve uygun
Gerçek bir deneysel kurgu, aşağıdaki tüm özellikleri barındırdığı için araştırma
olan gruplara yerleştirir, deney kurguları arasında özel bir konuma sahiptir:
esnasındaki gözlemlerle 1. Bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkenlere olan etkisi ile ilgili bir ya da
ilgili prosedürü belirler, birkaç tane kuram önerir.
deneyin geçerliliğini (validity)
etkileyebilecek tehditler için 2. Bağımsız değişken için en az iki seviye de ölçüm belirtir.
hazırlık yapar, deneyde kontrol 3. Katılımcıları deney gruplarına rastgele tayin eder (random assignment).
olarak kullanılabilecek şartları 4. Kuramları test edebilmek için detaylı bir prosedür belirtir.
belirler ve deney sonunda elde 5. Dâhilî geçerliğe (internal validity) tehdit oluşturabilecek olgular için, diğer
edilen verinin analizi için takip
edilecek yöntemleri ortaya bir deyişle ölçümde hata olmaması için, kontrol mekanizmasını barındırır.
koyar. Deneysel yaklaşımları içeren çalışmalarda önemli olan kurgunun detaylı bir şe
kilde planlanmasıdır. Katılımcıların gözlemlenmeye başlamasından önce araştır
macı şu adımlardan geçer: bir araştırma sorusu geliştirir, konuyla ilgili öne çıkan
kuramları belirler, bağımlı ve bağımsız değişkenleri tanımlar ve nasıl ölçüleceğini
belirler, hipotezleri ortaya koyar, çalışmanın konusu olan popülasyonu tanımlar,
deney katılımcılarını seçer ve uygun olan gruplara yerleştirir, deney esnasındaki
gözlemlerle ilgili prosedürü belirler, deneyin geçerliliğini (validity) etkileyebilecek
tehditler için hazırlık yapar, deneyde kontrol olarak kullanılabilecek şartları belirler
ve deney sonunda elde edilen verinin analizi için takip edilecek yöntemleri orta
ya koyar. Tüm bu aşamaları içeren çalışmalara, deneysel kurgu diyoruz. Bir deney
kurgusu hem planlama aşamasını hem de deneyin kendisini kapsar. Deneyin başa
rısı planlama aşamasının ne kadar detaylı ve net olduğu ile yakından ilgilidir. Tabii,
bunun için önemli olan araştırmacının deneyle ilgili gözlem ve verileri baştan sona
kadar kendi düzenlediği bir kurgu ile elde etmesidir. Bu tür veriye deneysel veri adı
verilirken araştırmacının kontrolü dışında gelişen vey a toplanan veriye de gözlem
Dâhilî geçerlik, bir deneyde sel ya da deney dışı veri adı verilir. Gözlemsel verinin toplanmasında araştırmacı,
gözlemlenen neden-sonuç hiç bir şekilde verinin oluşması sürecini kontrol etmez ya da karışamaz.
ilişkisinin gerçekten deneye
konu olan uyarandan ya Deneysel yaklaşımları diğer yöntemlerden ayıran en önemli iki özellikleri,
da bağımsız değişkenden rastgele atama (random assignment) ve kontrol grubudur. Bu iki özellik deneyler
(treatment) kaynaklandığı de hem dâhilî geçerlik, deneyde gözlemlenen neden-sonuç ilişkisinin gerçekten
olgusuna denir. Haricî geçerlik, deneye konu olan bağımsız değişken tarafından belirlendiği, hem de harici geçer
deney sonucu saptanan
bulguların, farklı ortamlarda lik, deneysel bulguların daha farklı ortamlara genellenebilir olduğu, için karşılaşı
ve farklı örneklemler (sample) labilecek sorunlara çözüm oluşturur. Gelecek bölümlerde, deneysel yaklaşımlarla
için geçerli ve genellenebilir ilgili temel konular ele alınacaktır.
olmasına denir.
2. Ünite - Nedensel İlişkiler, Araştırma Kurguları, Deneysel Yaklaşımlar ve Uluslararası İlişkiler 39
Üniversite öğrencilerinin, son dönemde basında sıkça duyduğumuz Arap Baharı ile il
gili görüşleri ile ilgili bir çalışma yapacağınızı düşünün. Çalışmanın amacı, öğrencilerin 2
Arap Baharı ile ilgili pozitif görüşlere maruz kalmalarının, Arap Baharı’nın geleceği ile
ilgili görüşleri üzerindeki etkisini öğrenmektir. Çalışmayı gerçekleştirmek için öğrenci
leri nasıl seçeceğinizi ve deneysel ve kontrol gruplarını nasıl oluşturacağınızı açıklayınız.
Sıra Sizde 2’de sorulan soruya göre, deney sonucu iki grup öğrenci arasında gözlem
3 lenen farkın, pozitif haberden kaynaklandığından ve başka faktörlerin etkili olma
dığından emin olmak için nasıl bir yöntem takip edersiniz?
siyasi görüşleri henüz tam olarak benimsememiş olmaları ve uluslarası siyasi olay
larla ilgili fazla bilgi sahibi olmamalarıdır. Böylece deneysel bulgular üzerindeki
dış etkenlerin kontrol edilebilmesi mümkün olmuştur. Öğrenciler web üzerinden
birbirleri ile iletişim kurma olanağına sahipler ve deneyden sekiz hafta önce öğret
menler tarafından belirlenen ülke gruplarını atanırlar. Bu süreçte öğrencilerden
tayin edildikleri ülkenin kültürel ve geleneksel değerlerini öğrenmeleri istenir. Ay
rıca, öğrenciler belli tema gruplarına ayrılır. Genelde her ülke için 20 öğrenci ve
bu grupların içerisinde temalara göre ayrılmış 3-4 kişilik gruplar vardır. Temalar,
insan hakları, küresel çevre, çatışma ve iş b irliği, uluslararası ekonomi ve yıl içeri
sinde popüler olmuş bir konu olarak beş konuyu içerir. Her konu ile ilgili ortalama
15 ülke grubu deneye dahil edilir. Gruplar, hep-kadın, hep-erkek ya da karışık ola
rak düzenlenir. Her deneyde, muhakkak her grup türünün var olduğundan emin
olunur. Öğrenciler, diğer gruplardaki öğrencilerin cinsiyetlerinin bilmezler fakat
kendi gruplarınınkinin farkındadırlar. Bir deney 5 hafta sürmektedir. Öğrenciler,
İnternet’te araştırma yapıp, dokümanlar hazırlayabilirler. Ayrıca, elektronik posta
vasıtası ile diğer ülke gruplarına ulaşabilirler. İsim ve cinsiyet konusunda bilgi ver
meleri yasaktır. Birbirlerine genelde ülke ve tema ismi ile hitap ederler. Örneğin,
Nijerya İnsan Hakları Komitesi ya da Kanada İnsan Hakları Komitesi gibi.
Öğrenciler, uluslararası siyasi konuları diğer okullardan deneye katılan diğer
öğrenciler ile deney için geliştirilmiş bir yazılım aracılığı ile tartışır ve müzakere
ederler. Deney sonunda müzakere stillerinin ölçümü için iş birlikçi (collaborati
ve), çatışmacı (conflictual), yaratıcı (creative), karşılıklı (reciprocal), bencil (self-
interested) ve iddialı (assertive) olmak üzere 6 farklı müzakere biçimi belirlen
miştir. Deney sonucunda, tümü kadın olan grupların tümü erkek ya da karışık
gruplardan daha fazla diğer gruplarla iletişime geçtikleri gözlemlenmiştir. Ayrıca,
tümü kadın grupların daha fazla sayıda iş birlikçi müzakere ve daha az sayıda kar
şılıklı ve bencil müzakere stillerini tercih ettikleri gözlemlenmiştir.
Boyer, M.A., Urlacher, B., Hudson, N.B., Niv-Solomon, A., Janik, L., Butler, M.J., Brown,
S.W., Ioannou, A. (2009). “Gender and Negotiation: Some Experimental Findings from
an International Studies Simulation,” International Studies Quarterly, Cilt 53, s.23-47.
Alan deneyleri doğal deneylerden farklıdır. Alan deneylerinde, araştırmacı deneye konu
olan temel bağımsız değişken ya da uyaran üzerinde kontrol imkânına sahiptir, sadece
deneyi katılımcıların doğal ortamına taşımıştır. Doğal deneylerde ise araştırmacının de
ney uyaranı üzerinde hiçbir kontrolü yoktur. Bağımsız değişken şans eseri ortaya çıkar.
Öncül test hassasiyeti ile başa çıkmak için bu testin deneyden uzunca bir süre
önce yapılması yoluna gidilebilir. Aradaki zaman, katılımcıların öncül test ve de
ney arasında bağlantı kurmalarını engelleyebilir. Fakat bu da kesin çözüm olma
yabilir. Özellikle de sorular hassas bir konu ile ilgili ise, katılımcılar uzun vadede
konu ile ilgili fikir değişikliğine gidebilirler. Bazen de öncül testi deneyden çok
önce yapmak münkün olmayabilir. Bu problemi çözmek için araştırmacılar çoğu
zaman öncül test yapmaksızın deneye başlarlar. Bir sonraki deney kurgusu, deney
sonrası test - kontrol grubu kurgusunu anlatmaktadır.
da hem deney hem de kontrol grubu katılımcıların eşit şartlara sahip olduğunu
sağlamak için yeterlidir. Dolayısıyla deneysel işlem öncesi katılımcıların aynı şart
larda başladığını belirlemeye ihtiyaç duyulmaz. Tabii bu varsayım, deney katılım
cılarının sayısı fazla oldukça doğruluğu artan bir varsayımdır. Örneğin 10 kişinin
katıldığı bir deneyde eğer katılımcılar bağımlı değişkenle ilgili çok farklı sonuçlar
gösteriyorsa deney ve kontrol grubuna kişilerin benzer şartlarla dağıldığını dü
şünmek zorlaşır. Genel kural, katılımcı sayısının en az 25-30 arasında katılımcıyı
rastlantısal olarak atamaya elverişli olmasıdır. Deney Sonrası Test- Kontrol Grubu
kurgusu hem deneyin maliyetini ve sarfedilen çabayı hem de öncül test hassasiye
tinden kaçınmak için elverişli bir yöntemdir.
Şekil 2.2
Şekil 2.3
Solomon Dörtlü Grup 1: Öncül Deneysel Deney Sonras›
Grup Kurgusu Test ‹fllem Test
Deney Sonras›
Grup 4: Test
DÂHİLÎ GEÇERLİK
Deneysel bulguların yorumlanmasında, dâhilî geçerlik önemli bir role sahiptir.
Dâhilî geçerlik, deney sonucunda gözlemlenen etkinin sadece deneyin uyaranı
(treatment) olan faktörden ya da bağımsız değişkenden kaynakladığı anlamına
gelir. Deney ortamında araştırmacı, özellikle laboratuvar deneylerinde, birçok
çevresel faktörleri kontrol etme imkânına sahip olduğu için, dâhilî geçerliğe ulaş
mak nispeten daha kolaydır. Deney sonucunda gözlemlenen neden-sonuç ilişki
sinin de dâhilî geçerlik sayesinde, bu ünitenin başında anlatıldığı gibi, sahte olma
dığını, gözlemlenen etkinin deneyin başında düşünülen bağımsız değişken ya da
değişkenler tarafından oluştuğunu anlamak mümkündür. Diğer bir deyişle deney
grubu ve kontrol grubu arasındaki tek fark deneye konu olan uyaranın birinci
gruba uygulanıp, ikincisinde uygulanmamış olmasıdır.
Dâhilî geçerliğin sağlanmasında bazı sorunlar yaşanabilir. O sorunları şöyle
özetleyebiliriz:
Geçen Zaman -Tarih (History): Deneysel yaklaşımın üstünlüğü, araştırma
cının deneyin yapıldığı ortam üzerinde oldukça yüksek kontrollünün olması ve
deney grubu ile kontrol grubu bulguları arasında gözlenen farkın sadece bağım
sız değişken tarafından oluştuğundan emin olmasıdır. Bazen, öncül test ile deney
sonrası test arasında geçen zamanda, bağımsız değişken haricinde, deneyin so
nucunu etkileyecek bazı olaylar olabilir. Örneğin, terörizme ve terörist saldırıla
ra olan tepkilerle ilgili bir çalışma yapılıyor olsun. Katılımcılar deney ve kontrol
gruplarına ayrıldıktan sonra bir anda radyoda ya da televizyonda yeni bir saldırı
nın haberini alabilirler. Böyle bir durumda deney bulgularının bağımsız değişken
olarak kullanılan deneysel işlem (treatment) ve katılımcıların deney öncesi dinle
dikleri haber ile ilgili etkiyi birbirinden ayırtetmek zordur.
Olgunlaşma (Maturation): Deney bulgularını bağımsız değişken dışında et
kileyebilecek diğer bir faktörde, zaman içerisinde katılımcıların kendilerinde bazı
değişikliklerin oluşmasıdır. Katılımcılar, deney esnasında yorulabilir, dikkatleri
dağılabilir ya da sıkılabilirler.
2. Ünite - Nedensel İlişkiler, Araştırma Kurguları, Deneysel Yaklaşımlar ve Uluslararası İlişkiler 47
HARİCÎ GEÇERLİK
Haricî geçerlik, bir deney sonucu bağımlı değişken üzerinde etkisi olduğu söyle
nen bağımsız değişkenin ve bu etkinin nasıl ortaya çıktığına dair nedensel süre
cin, farklı bir grup katılımcı ve farklı bir ortamda yine aynı şekilde ortaya çıkıp
çıkmayacağı konusunu tanımlamak için kullanılan bir tabirdir. Laboratuvarda
yapılan deneylerin, dâhilî geçerlik uğruna haricî geçerlikten feragat etmesi ve bu
lunan sonuçların laboratuvar dışı farklı ortamlara ya da toplumlara genellenebi
lir olup olmadığı eleştiriye konu olmaktadır. Deney sonucu elde edilen bulgular
genele dökülürken hem katılımcılar hem de araştırmacı tarafından sebep olunan
problemleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
Katılımcı Farkındalığı
Laboratuvarda yapılan deneylerde katılımcılar, deney ortamında olduklarının far
kında oldukları için elde edilen sonuçların yanlı olma ihtimali yüksektir. Araştır
48 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
fotoğraflardı. Fakat yeni deneyde tüm katılımcılara eğer önceki deneyin sonuçları
ile aynı şekilde değerlendirme yaparsalar 2 $ kazanacakları söylendi. Deney sonu
cunda, bulgular beklenti etkisini yansıtır şekilde idi. Deneyi yapan öğrenciler ara
sında, kendilerine bir önceki deneyin sonuçlarına göre fotoğraflarla ilgili, katılım
cılardan pozitif değerlendirme bekleyebilecekleri söylenenler daha yüksek sayıda
pozitif değerlendirme bildirdiler.
ile daha fazla iş birliği yapıp yapmadıklarını gözlemlemekti. Deneyi yapan kişiler
katılımcılara birbirlerinin etnik kimliği hakkında bilgi vermeyip, bu bilgiye oyunları
oynamak için iletişim kurarken kendilerinin ulaşmalarını sağlamıştır. Habyarimana
ve diğerleri bu çalışma ile laboratuvar ortamındaki bir deneyi sahada tekrarlayarak
ilk bulguların sağlamlığını ispatlamışlar, deneyin farklı ortamlara nasıl uyarlanabi
leceğini göstermişler ve bulguların genellenebilir olduğunu ispatlamışlardır.
Habyarimana, J., Hamphreys, M., Posner, D. N., Weinstein, J. M. (2007). “Why Does
Ethnic Diversity Undermine Public Goods Provision?”, American Political Science
Review, Cilt 101, Sayı 4, s. 709-725.
SİMÜLASYON (SIMULATION)
Simülasyon araştırmacıların dâhilî ve haricî geçerlikle ilgili tehditlerle başa çık
mak için kullandıkları bir yöntemdir. Gerçek yaşamdaki bir ortam ya da olay
bilgisayar üzerinde taklit edilir. Birden fazla deneysel kurguyu taklit edebilme
imkânı olduğu için dâhilî geçerlik garanti altına alınmış olur. Ayrıca, gerçek ya
şamda o ana kadar karşılaşılmamış durumların da gözlemlenmesi olasılığı vardır.
Uluslararası İlişkiler alanında genelde oyun kuramı diye adlandırdığımız bir çok
kuram simülasyon ile yaratılan deney ortamında test edilmiştir. Simülasyon ger
çeğini ne kadar iyi yansıtırsa, haricî geçerlik problemi de minimize edilmiş olur.
Simülasyon ve gerçek arasındaki benzerlikten emin olmak için araştırmacılar sa
ha deneylerine başvurup, sonuçları simülasyonun sonuçları ile karşılaştırabilirler.
Simülasyonun en çok bilinen örneklerinden biri, aynı zamanda Uluslasarası
İlişkiler alanında klasik olarak nitelendirilen çalışmalardan biri, Robert Axelrod’un
1984 yılında yayınladığı Ortaklığın Gelişmesi (the Evolution of Cooperation) isimli
eseridir. Axelrod bu çalışmasında mahkumların çıkmazı (prisinor’s dilemma) oyu
nunu bilgisayar ortamına programlamış ve tarafların sadece bir kere değil bir kaç
2. Ünite - Nedensel İlişkiler, Araştırma Kurguları, Deneysel Yaklaşımlar ve Uluslararası İlişkiler 51
kere karşılaştıklarını varsaymıştır. Simülasyonun sonunda tarafların ilk oyunda ya Kısasa kısas (tit-for-tat)
da karşılaşmada iş birlikçi bir tutum izlemeleri ve daha sonraki karşılaşmalarda Oyun kuramları arasında
yer alan, karşı taraf eğer
diğer tarafın bir önceki turda ya da karşılaşmada yaptığının aynısını yapması du düşmanca bir tavra girerse
rumunda (kısasa kısas - tit-for-tat) uzun vadede devletlerin ortak çalışmaya ve iş aynı şekilde karşılık vermek,
birliğine doğru ilerleyecekleri saptanmıştır. dostça bir tavır sergilerse yine
aynı şekilde karşılık vermek
Beriker ve Druckman 1996’da yayınlanan çalışmalarında Birinci Dünya Sa prensibine dayalı bir oyundur.
vaşı sonunda toplanan uluslararası bir konferansın simülasyonunu yapmışlar ve Dünya Ticaret Örgütünün
sonuçları Lozan’da 1922-23 yıllarında toplanan konferansla karşılaştırmışlardır. savunduğu karşılıklılık
Konferansın en dikkat çeken yanı taraflar arasındaki dengesiz ya da asimetrik ilkesinin temelinde bu oyun
kuramı yatar. Eğer bir ülke
güç dağılımı idi. Dengeli ve dengesiz güç yapıları iki konu üzerinde yoğunlaştı: diğer bir ülkeye karşı ticaretle
Boğazlardan Karadeniz’e geçmek ve azınlık hakları. Konferans tutanaklarına dair ilgili korumacı politikalarını
içerik analizi iki güç yapısı arasında yapılan pazarlık açısından farklılıkları ortaya kaldırıyorsa, diğer ülkenin de
koymuştur. Sonraki aşamada, bu iki güç yapısı simüle edilmiş ve bir üçüncü se aynısını yapması gerekir.
naryo ile karşılaştırılmıştır. Üçüncü senaryoda eşit güce sahip fakat diğerlerine
göre daha az güçlü iki devlet arasındaki karşılıklı müzakere ortamı taklit edilmiş
tir. Bu üçüncü senaryo, gerçek konferansta yaşanmamış bir durumu analiz etme
imkânı tanımış ve ikili müzakerelere katılanların konferansın sonucundan daha
fazla memnun oldukları, daha hızlı çözüme ulaştıkları ve çok partili müzakerelere
göre daha az rekabet hâlinde davrandıkları gözlenmiştir. Bu simülasyonda ayrıca
haricî geçerlik ya da genellenebilirlik baştaki iki farklı güç dağılım senaryolarının
farklı ortamlarda analiz edilmesi sayesinde arttırılmıştır.
Simülasyonların diğer bir avantajı da gerçek yaşamda olup biten olayları tüm
komplex yapısıyla yansıtabilme başarısıdır. Laboratuvar deneylerinde olayların
gerçek yaşamdaki gibi komplex hâlleriyle yansıtılması oldukça zor, saha deneyle
rinde ise gerçek olduğu gibi yansıtılabilir fakat saha deneylerini yapmak her konu
için mümkün olmayabilir. Beriker ve Druckman (1996) çalışmasında görüldüğü
gibi Lozan Konferansı gibi savaş sonrası bir konferansın gerçekleşmesi için bek
lemek çok vakit alabilir. Simülasyonun başarısı iki boyut üzerinde değerlendiri
lebilir: range (çeşitlilik) ve extension (uzantı). Çeşitlilik taklit edilen senaryoların
sayısına, uzantı ise senaryoların gerçek olayla ilgili detay ve kapsamına işaret eder.
Taklit edilen senaryo sayısının kısıtlı olduğu simülasyonlara dar kapsamlı, fazla
sayıda olduğunda geniş kapsamlı denir. Senaryolar ya da modeller gerçek olayla
ilgili çok fazla detay içerdiğinde derin uzantılı, az detay içerdiğinde ise yüzeysel
uzantılı olarak adlandırılırlar.
Oyun kuramının simülasyonlarla test edilmesine geri dönecek olursak oyun ku
ramı modelleri basit bir varsayım üzerine inşa edilir: kişiler bir konu hakkında karar
verirken var olan opsiyonlar arasından kendileri için en iyi olanı seçerler. Oyun
kuram çözümlerinden birisi olan Nash Dengesi (Nash equilibrium), kişiler kararla
rını verirken sadece kendileri için en iyi olanı değil aynı zamanda diğerlerinin ne
düşündüğünü de hesaba katarak kendileri için en iyi opsiyonu seçeceklerini öngör
mektedir. Nash dengesi, iki kişinin pazarlık içinde olduğu durumlarda her iki taraf
için de en faydalı çözümün bulunacağını savunur. Nash dengesi bulunduğunda, iki
tarafın da zararları minimize edilmiş olur. Nash dengesinin gerçek yaşamda ikili
İçerik Analizi yazılı
pazarlıklarda sıklıkla ortaya çıkan bir sonuç olup olmadığını anlamak için labora dokümanların dikkatlice
tuvar ortamında gerçek kişilerle deneyler yapılabilir. Fakat, farklı bir çok senaryo ve okunarak iletişim dilinin
modellerle ilgili varsayımları hesaba katarak simülasyon çalışması yapılabilir. ve biçimlerinin detaylı
Uluslararası İlişkiler alanında yapılan simülasyon çalışmalarının klasik örnek olarak incelenmesidir.
Yazılı dokümanlar arasında
lerinden bir tanesi, Richard Stoll’un 1987 yılında küresel bir otoritenin olmadığını uluslararası anlaşmalar,
varsayarak devletler arasında güç dengesinin (balance of power) nasıl otomatik ola organizasyonların ve siyasi
rak ortaya çıktığını inceleyen çalışmasıdır. Şekil 2.4 bu simülasyonun aşamalarını partilerin kuruluş sözleşmeleri
yer alabilir.
göstermektedir. Bu çalışma için devletlerle ilgili realist dünya görüşü varsayılmış,
52 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
yani devletlerin sürekli yaşam mücadelesi verdiği düşünülmüştür. Anarşik bir or
tamda (mutlak bir uluslararası otoritenin olmadığı bir ortam) devletler birbirle
rini yok mu ederler yoksa bir devlet tüm devletlere hükmetmeye mi başlar? Bir
bilgisayar programı kullanarak, simülasyona dahil edilecek devletler belirlenir. Bu
devletlerin başlangıçta sahip oldukları güç için değerler belirlenir. Ayrıca, bilgisa
yar programı oyunun kurallarını da net bir şekilde yansıtmalıdır. Örneğin, sade
ce coğrafi açıdan yakın devletler birbirlerine savaş açabilirler. Simülasyon turlar
şeklinde ilerler. Her turda, bir devlet rastgele saldırgan olarak bilgisayar programı
tarafından atanır. Saldırgan devletin komşu devletlere göre gücü hesaplanır. Dev
letlerarası ittifaklar kurulur ve saldırgan devletin gücü yeniden hesaplanır. Son
raki aşamada, oyunun kurallarına göre savaş açma kararı alınır. Savaşa taraf olan
ülkeler için savaşın sebep olduğu zarar hesaplanır. Bu süreçte bazı ülkeler elene
bilir. Program daha sonra, birden fazla devletin kalıp kalmadığını hesaplar. Eğer,
en az iki devlet yaşamayı başarmışsa bir sonraki tura geçilir ve yeni hesaplamalar
yapılır. Turlar istenildiği kadar çok tekrarlanabilir. Fakat bir turun sonunda sadece
bir devlet kalırsa, simülasyon sona erer. Stoll çalışmasını 270 turla tamamlamıştır.
Şekilde görüldüğü üzere, simülasyon, çok detaylı olarak düşünülmüş bir de
neydir. Araştırmacı, bir aktörün bir olay karşısında ne tür tutum ve hareket sergi
leyeceğini ve buna karşılık diğer aktörlerin ne tür tavırlarda bulunacağını detaylı
olarak düşünmek zorundadır. Dolayısıyla simülasyonların oluşturulması araştır
ma konusu ile ilgili oldukça fazla bilgi sahibi olmayı gerektirir. Simülasyonlar du
rağan ya da geleneksel modellerle anlaşılması güç olan konuları aydınlatabilirler.
Özellikle, araştırmacı ilgilendiği konuya ait temel aktörleri ve onların birbirleri
ile nasıl bir etkileşim içinde olduğunu ancak aktörler hareket etmeye başlayınca
anlayabileceği durumlarda, simülasyon çok faydalı bir yöntem olarak öne çıkar.
Gerçek hayatta aktörleri birden fazla turda birbirleri ile etkileşim hâlinde yakala
mak zor olacağı için, simülasyon farklı modellerin farklı turlarda ele alınmasını
sağlayarak araştırmanın bir nevi deney ortamında yapılmasını sağlar.
Şekil 2.4
Güç Dengesi Sald›rgan›n
Seçilmesi
Simülasyonu
Gücü olmayan
Bafllangݍ devletleri eleme
Güç oranlar›n›n
hesaplanmas›
Ülkelerin ve güç
de¤erlerinin Birden daha fazla ülke
programa girilmesi kald› m›?
Gerekiyorsa Hay›r
ittifaklar›n kurulmas› Evet
Nimet Beriker ve Daniel Druckman. (1996). “Simulating the Lausanne Peace Nego
tiations, 1922-23: Power Asymmetries in Bargaining”, Simulation and Gaming, Cilt
27, Sayı 2, s. 162-183.
Richard J. Stoll. (1987). “System and State in International Politics: A Computer Simulati
on of Balancing in an Anarchic World”, International Studies Quarterly, Cilt 31, s. 387-402.
Robert Axelrod. (1984). The Evolution of Collaboration. New York: Basic Books.
DOĞAL DENEYLER
Laboratuvar ve saha arasındaki fark temelde araştırmanın yapıldığı ortamların
farklı olmasıdır. Laboratuvar deneyinde, katılımcılar deneyin yapılacağı yere gi
derler. Doğal deneyde ve saha deneyinde ise araştırmacı deneyle ilgili herşeyi
katılımcılara kendi doğal ortamlarında sunar. İnternet’in gelişmesi ile beraber,
araştırmacılar neredeyse katılımcıların evlerinin içine kadar girebilmişlerdir. La
boratuvar ortamı ve saha arasındaki fark İnternet’in gelişimi ile beraber iyice be
lirsiz bir hâl almıştır. İkisinin arasındaki ayrım ise aslında katılımcıların bir deney
ortamında olduklarının ne kadar farkında olup olmadıklarıdır. Kendi doğal or
tamlarında olduklarında, katılımcılara önceden bir çalışma içinde yer alacakları
söylense bile, çalışmanın amaçlarının daha az farkındadırlar.
Genel bir araştırma stratejisi olarak laboratuvar ve saha ortamları arasında gi
dip gelme iki yönlü bir yol üzerinde olmalıdır. Sosyal bilimcilerin ilgilendiği bir
çok konu doğal ortamların ya da gerçek hayatın gözlenmesi sonucu ortaya çıkar.
Gerçek hayat çok komplike olduğu için, bir değişkenin diğeri üzerindeki etkisini
ayırdetmek zordur. Belirli bir neden-sonuç ilişkisini test etmek için bağımlı de
ğişkeni ya da etkisine inanılan değişkeni doğal ortamının dışına çekmek, ve diğer
değişkenlerin kontrol edildiği laboratuvar ortamına taşımak gereklidir. Neden-
sonuç ilişkisi laboratuvar ortamında tespit edildikten sonra ise tekrar sahaya geri
dönmek ve etkiyi yaratan değişkenin doğal ortamda değişmediğini görmek gere
kir. Saha ve laboratuvar arasındaki bu iki yönlü alışveriş yukarıda da bahsedildiği
gibi haricî geçerliğin sağlanması için gereklidir. Şekil 2.5 neden-sonuç ilişkisinin
keşfedilmesinde bu karşılıklı süreci göstermektedir.
Şekil 2.5
mına gelir. Tabii, diğer bir çok değişken üzerinde kontrolü az olsa da araştırmacı
hâlen deney konusu bağımsız değişkeni kontrol etme imkânına sahiptir. Doğal
deneylerde araştırmacı bağımlı değişken ya da uyaranla ilgili manipülasyon yap
ma imkânına sahip değildir. Aradaki farkı daha da netleştirmek için, doğal deney
lerle ilgili üç konudan söz edilebilir: doğal davranış, doğal yönlendirme ve doğal
ortam (Crano ve Brewer, 2002, pp.198-202).
Doğal davranış, gözlemlenen etkilerin deneydeki yönlendirmeler sonucu de
ğil de doğal bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkması demektir. Bu tür bir doğal
davranış ya da tepki çok değerlidir, çünkü araştırmacının ya da deneyin talepleri
sonucu ortaya çıkmamıştır. Doğal dürtüler sonucu ortaya çıkan tepkiler katılım
cının bir araştırma içerisinde olduğu bilincinin dışında oluşur. Bu da bulgula
rın genellenebilirliğini (generalizability) arttırır. Doğal yönlendirme, araştırmacı
olsun ya da olmasın doğal olarak oluşan bir durumdur. Yani bağımsız değişken
araştırmacı tarafından kontrol edilmez, doğal olarak araştırmaya konu olan olayın
gerçekleştiği sırada ortaya çıkar. Örneğin, insanların terörist saldırılara tepkisini
anlamak istiyorsak, bir saldırı gerçekleştikten sonra insanların fikir ve davranışla
rını gözlemleyebiliriz. Saldırının gerçekleşmesinde araştırmacının hiçbir etkisi ya
da yönlendirmesi yoktur. Deneysel dürtü ya da uyaran (treatment) kendiliğinden
ortaya çıkmıştır. Doğal ortam, laboratuvar dışında gerçekleşen deneysel gözlem
demektir. Ortam araştırmacı tarafından bir deney yapmak için oluşturulmamıştır.
Katılımcıların da ortamla ilgili böyle bir algıları yoktur. Örneğin, sınıf öğrenciler
için bir laboratuvar ortamı değil, doğal ortamdır.
Doğal deneylerde öne çıkan diğer bir konuda gözlemi yapan araştırmacının,
araştırmaya konu olan kişilerle nasıl bir iletişim geliştireceğidir. İletişimin seviye
si katılımcı gözlemi ya da uzaktan gözlem arasında değişebilir. Bu seviye, toplanan
verinin kalitesini ve ne tür çıkarımlar yapılabileceğini de etkiler. Katılımcı gözlemi
durumunda araştırmacı, araştırma konusu kişilerle yüz yüze görüşür ve araştırma
ya konu olan olayın doğal ortamında diğer katılımcılarla birlikte yer alır. Diğer bir
deyişle, araştırmacı analiz edilen ortamın bir parçasıdır, araştırma ortamını hem
etkiler hem de ondan etkilenir. Katılımcı gözlemi yapmak isteyen araştırmacıların
karşılaşacakları temel sorun, araştırma konusu olan gruba nasıl dahil olunucağıdır.
Gruba dahil olurken araştırmacı grup içi dinamikleri etkileyecek ve doğal ortamı
değiştirecek bir şekilde grubun bir parçası olmaya çalışmamalıdır. Doğal gözlem
çalışmasının klasik örneklerinden biri, Clifford Geertz’in 1950’lerde Bali’deki ho
roz döğüşlerini inceleyen çalışmasıdır. Geertz (1973) horoz döğüşlerinin köylüler
arasında nasıl bir ortak kültür ve gelenek oluşmasına katkıda bulunduğunu anla
maya çalışmıştır. O sırada Bali’de horoz dövüşleri yasak olduğu için köylüler de
vamlı polisin takibinde olup yakalananlar hapse atılıyordu. Yine böyle bir zaman
da, iki köylüyü polisten gizlemeyi başaran Geertz, köylülerin güvenini kazanmış ve
gruba bu şekilde dahil olarak, bir çok gözlem ve röpörtaj yapma imkânı bulmuştur.
Geertz’in çalışması katılımcı gözlemi ve gözlenen gruba dahil olma konusunda gü
zel bir örnektir, ama yaptığı çalışma doğal deney değildir.
Doğal deneylerin farkı, deneye konu olan bağımsız değişkenin tesadüfi bir bi
çimde araştırmacının etkisi olmadan ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla deneysel dürtü
ya da uyarı şans sonucu tesadüfen ortaya çıkar. Yakın zamanda doğal deney kulla
nılan araştırmalardan bir örnek vermek gerekirse, Susan Hyde’ın (2007) yeni ku
rulan demokrasilerde uluslararası seçim gözlemcilerinin etkisi ile ilgili yaptığı ça
lışması sayılabilir. Hyde (2007) uluslararası gözlemcilerin seçimlerde işlenebilecek
hile ve yolsuzluğu azaltıp azaltmadığını anlamak için, 2003 yılında Ermenistan’da
2. Ünite - Nedensel İlişkiler, Araştırma Kurguları, Deneysel Yaklaşımlar ve Uluslararası İlişkiler 55
Clifford Geertz. (1973). The Interpretation of Cultures. New York: Basic Books.
Susan D. Hyde. (2007). “The observer effect in international politics: Evidence from
a natural experiment”, World Politics, Cilt 60, Sayı 1, s. 37-63.
Lyall, Jason. (2009). “Does indiscriminate violence incite insurgent attacks? Eviden
ce from Chechnya”, Journal of Conflict Resolution, Cilt 53, Sayfa 3, s. 331-362.
Susan D. Hyde. (2010). “The Future of Field Experiments in International Relati
ons”, Annals AAPSS, Cilt 628, s. 72-84.
Saha deneyleri de doğal deneyler gibi, önceden belirtildiği üzere dâhilî ve haricî
geçerlik arasında bir köprü oluşturur. Bunun yakın zamandaki örneklerinden bi
ri, Findley ve Harris’in (2012) Güney Afrika’da gerçekleştirdikleri çalışmalarıdır.
Etnik kimliğin bir ülkede yaşayan çeşitli etnik gruplar arasında çıkan çatışmalar
üzerindeki etkisini inceleyen araştırmacılar, öncelikle kişilerin farklı etnik gruplarla
ilgili farkındalıklarının anlaşılması gerektiğini vurgulamışlardır. Siyaset Bilimi araş
tırmacıları Michael Findley ve Adam Harris, (2012) Güney Afrika’nin Doğu Kap
bölgesinde yaptıkları bir deneyde, bir etnik gruba mensup bireylerin, başka bir et
nik grup mensubu diğer bireylerin etnik kimliğini teşhis etme konusunda en belir
leyici faktörün, kendi etnik kimliklerini ne kadar güçlü sahiplendikleri olduğunu
savunmaktadır. Etnik çatışma ile ilgili bir çok çalışma olmasına rağmen, çatışmanın
ortaya çıkması için öncelikle farklı etnik gruplardan bireylerin karşı tarafın etnik
kimliğini tanıması gerektiği konusu göz ardı edilmiş, yeterince çalışılmamıştır. Phi
lip Gourevitch’in 1994’te Ruanda’da Hutuların Tutsilere karşı işlediği soykırımı konu
56 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
alan kitabı, Hutuların Tutsileri tanımakta çektikleri zorlukları, bazen kendi grupla
rından insanları Tutsi diye tanımladıklarını anlatmaktadır. Bir kişi diğer bir kişinin
etnik kimliğini nasıl tahmin eder? Harris ve Findley, 62 katılımcı ile yaptıkları de
neyde, katılımcılara toplam 9 farklı etnik grubu temsil eden 76 kişinin fotoğrafını ve
videosunu göstermişlerdir. Deney sonunda, her katılımcı toplam 152 tane tahminde
bulunmuş ve bu da 62 katılımcı için 9424 gözlem elde edilmesini sağlamıştır. Veri
nin analizi sonucunda, etnik kimliği doğru tahmin etmek için en önemli faktörün
kişilerin kendi etnik kimlikleri hakkında ne kadar güçlü hissettiği olmuştur.
Philip Gourevitch. (1998). We Wish to Inform You That Tomorrow We will Be Killed
with Our Families: Stories from Rwanda. New York: Picador.
Adam Harris ve Michael Findley. (2012). “Is Ethnicity Identifiable? Lessons from an
Experiment in South Africa”. Journal of Conflict Resolution. Forthcoming.
SONUÇ
Deneysel yöntem siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerle ilgili bir çok konunun
araştırılmasında kullanılabilecek birçok yöntemden bir tanesidir. Deneysel yak
laşımlar, fizik, biyoloji ve tıp gibi doğal bilimlerde; psikoloji ve ekonomi gibi sos
yal bilimlerde etkili olarak kullanılagelmişlerdir. Maalesef Uluslararası İlişkiler
alanında deneylerin kullanımı, özellikle genellenebilirlikle ya da dış geçerlik ile
ilgili kaygılar yüzünden, daha yavaş ilerlemiştir. Deneysel yöntemin en önemli
avantajı, başka hiçbir yöntemde mümkün olmayacak şekilde araştırma konusu
bağımsız değişkenler üzerinde kontrol sağlama imkânıdır. Araştırmacı, sistem
li olarak bağımsız değişkenin değerlerini yönlendirebilir. Bu nedenle deneysel
yöntem başka yöntemlerden üstün dâhilî geçerlik seviyesine sahiptir. Diğer bir
deyişle araştırmacı deney sonunda bağımlı değişken üzerinde gözlemlenen etki
nin deney esnasında manipüle edilen ya da yönlendirilen bağımsız değişkenden
kaynaklandığından oldukça fazla emindir. Hangi faktörün daha önce gerçekleşe
ceğini araştırmacı belirlediği için, iki faktör ya da değişken arasında neden-sonuç
ilişkisi kurmak da kolaydır.
Deneysel yöntemin diğer bir avantajı, araştırma kurgusunun çok detaylı ve
titiz olarak tasarlanmasından kaynaklanır. Deney bulguları, bağımsız değişken
olarak dikkatlice kayıt edilir ve sosyal bilimlerde başka bir yöntemin izin verme
yeceği derecede kusursuz ölçüme olanak sağlar. Maalesef, siyaset bilimcilerin de
neysel çalışmaların kendi başlarına yeterli olabilmesi gerektiği vurgusu, bu durum
gerçekleşmediğinde, deneysel yöntemin gereksiz olduğu kanısına yol açmıştır.
Deneysel yöntem de diğer yöntemler gibi başka araştırma yöntemleri ile birlikte
kullanılıp, bilimsel çalışmalara katkıda bulunabilir. Önceden anlatıldığı gibi, de
neyler oyun kuramı modellerinin test edilmesinde etkili olarak kullanılmış ve bu
modellerin daha da detaylandırılmasına yardımcı olmuşlardır. Deneysel yöntem
sadece bağımlı değişken üzerinde oluşan etkiyi değil, bu etki oluşurken geçen sü
reci de yakından takip imkânı tanımaktadır. Bu da neden-sonuç ilişkisinin detaylı
bir şekilde nasıl gerçekleştiğini anlamaya yardımcı olmaktadır.
Uluslararası İlişkiler alanında deneysel yöntemin kullanımının yaygınlaşması
daha önceden çalışılmamış konular hakkında bilgi edinmek için fırsatlar sunmak
tadır. Bu tür konular arasında, kültürel farklılıkların siyasi görüşler üzerindeki et
kisi, devletin yönetim sisteminin kişilerin davranış ve tutumları üzerindeki etkisi,
kimlik oluşumu, ve ittifakların kurulması, sürdürülmesi ve bozulması sayılabilir.
2. Ünite - Nedensel İlişkiler, Araştırma Kurguları, Deneysel Yaklaşımlar ve Uluslararası İlişkiler 57
Özet
Bu ünitede, öncelikle nedensellik konusu ince Deneysel kurguların çeşitleri
3
lendi ve hangi yöntemlerin iki değişken arasın Klasik deney kurgusunda olması gereken bile
da nedenselliği ispatlamak için en etkili olduğu şenler, deney grubu, kontrol grubu ve uyaran
üzerinde duruldu. Ünitenin temel amaçlarından (treatment) dır. Deneysel yöntemde ilerlemeler
birisi deneysel yöntemleri yakından incelemek kaydedildikçe, grupların sayısı artmış ve de
olduğundan, deneysel yöntemlerle ilgili çeşit ğişkenler arasındaki karşılıklı iletişimde analiz
li kurgulara yer verildi, dâhilî ve haricî geçerlik edilmeye başlanmıştır. Öncül test yapılması, ka
ve değişkenlik konuları yakından incelendi. En tılımcıların rastgele gruplara atanması ve katı
önemlisi, deneysel kurguların uluslararası iliş lımcılardan aydınlatılmış onay alınması deneyin
kiler alanındaki geçmişteki uygulamalarına yer başlangıcında yerine getirilmesi gereken temel
verildi ve gelecekte ne gibi araştırma fırsatlarına şartlardır. Öncül test katılımcıların başlangıçta
yol açacağı konusu anlatıldı. Deneysel yöntemin eşit özelliklere sahip olduklarını göstermek ve
yumuşak karnı olan haricî geçerliğin simülas bağımlı değişken üzerinde başka faktörlerin et
yon ve doğal deney yöntemleriyle nasıl aşılacağı kisini kontrol etmek açısından önem taşır.
konuları üzerinde duruldu. Başta belirttiğimiz
amaçlar üzerinde duracak olursak, Deneysel yaklaşım kullanarak hangi uluslararası
4 ilişkiler konularını araştırılabilir
İki değişken arasında nedensel bir ilişki nasıl ku Deneysel yöntemin uluslararası ilişkiler alanın
1 rulur ve test edilir daki kullanımı pek yaygın olmamasına rağmen,
Nedenselliğin objektif bir değerlendirme değil, geçmişten günümüze bir çok konu üzerinde uy
aslında kişisel ya da subjektif bir değerlendirme gulanmıştır. Savaş, çatışma, iş birliği, oyun ku
sonucu ortaya çıktığı görüldü. İki değişkenin ay ramı, dış politika analizi, karar verme süreçle
nı anda değişiyor olması ya da birinin diğerin ri gibi konuları deneysel yöntemin kullanıldığı
den önce ya da sonra geliyor olması, aralarında araştırma alanları arasında sayabiliriz. Ayrıca,
bir neden-sonuç ilişkisi olduğu anlamına gel gelecekte de deneysel yöntem kullanılarak bir çok
mez. Deneysel kontrol, bu neden-sonuç ilişkisi yeni araştırma yolunun açılması mümkündür.
ni daha objektif kurmaya yardımcı olur. Ama bu
yöntem de problemsiz değildir. Araştırmacının
farkında olmadığı başka faktörler çalışmaya bir
şekilde dahil edilmezse nedensellik konusunda
doğru çıkarımlar yapılması zordur. Her araş
tırma bir soru ve ona cevap oluştarabilecek bir
kuram ile başlar. Kuram de bize öngördüğümüz
nedensel ilişki konusunda ipuçları sağlar.
Kendimizi Sınayalım
1. Deneysel ve kontrol gruplarını oluştururken, katı 5. Aşağıdakilerden hangisi değişkenlik ile ilgili yanlış
lımcıları aşağıdaki kurala göre dağıtırız. bir bilgidir?
a. Her grupta eşit sayıda kadın ve erkek olduğuna a. İki değişken arasında neden-sonuç ilişkisini
dikkat ederiz gösterebilmek için, gruplar-arası değişkenliğe
b. Katılımcıların yaşlarının 30’u geçmemesine ihtiyaç yoktur.
dikkat ederiz b. Deney sonucunda, deney grubu ve kontrol gru
c. Katılımcıları iki gruba da rastgele atamaya dik bu arasında sistemli bir fark olması beklenir.
kat ederiz c. Değişkenlik, bağımlı değişkenin deney sonrası
d. Her grupta eğitim seviyesinin dengeli olduğuna ölçümü sırasında deney ve kontrol grubu ara
dikkat ederiz sında farklı değerler gözlemlemek demektir.
e. Her grupta farklı siyasi görüşten katılımcı ol
d. Grup-içi değişkenlik çok da kaygı duyulacak bir
masına dikkat ederiz
problem değildir.
e. Değişkenlik deney esnasında araştırmacının
2. Yaşları 2 ile 5 arasında değişen çocukların, annele
kontrolünde olan bağımsız değişken tarafından
ri ile nasıl bir ilişki geliştirdiklerini incelemek isteyen
belirlenir.
bir grup araştırmacı, bir mahalle seçerek, yaklaşık 20
çocuk ve annesini düzenli olarak her ay ziyaret etmek
tedirler. Ziyaretleri sırasında çocuklar ve annelerine 6. Belmont Raporu öncelikle hangi bilimsel alanda
çeşitli oyunlar oynatıp, aralarındaki iletişimi gözlemle çalışmalara katılan kişilerin haklarını korumak için
mektedirler. Bu deneyde araştırmacıların karşılaşacağı yazılmıştır?
en önemli zorluk ailelerin başka adreslere taşınmaları a. Fizik
ve izlerinin kaybedilmesidir. Deneysel çalışma ile ilgili b. Tıp
tanımlanan bu tehdit aşağıdakilerden hangisidir? c. Ekonomi
a. Seçme yanlılığı d. Biyoloji
b. Dış geçerlik e. Psikoloji
c. Zaman
d. Deneysel kayıp 7. Bonham’ın 1971 yılında yayınlanan silahlanma
e. İç geçerlik müzakereleri ile ilgili deneyi sadece erkek katılımcı
ların olduğu bir laboratuvarda yapılmıştır. Bu durum
3. Yaz mevsimlerinde hem dondurma satışları hem aşağıdakilerden hangisine tehdit oluşturur.
de boğulma vakaları arttığına göre, çok dondurma ye a. dâhilî Geçerlik
mek boğulmaya sebep olur. Dondurma satışları ile bo b. Haricî Geçerlik
ğulma arasında nasıl bir ilişki vardır? c. Doğru Ölçüm
a. Neden-sonuç ilişkisi d. Olgunlaşma
b. Sahte ilişki e. Beklenti Etkisi
c. Genellenebilir ilişki
d. Eşzamanlı ilişki
8. Cinsiyet farkının, savaş kararı üzerindeki etkisini
e. Deneysel ilişki
inceleyen bir çalışma yapacağınızı düşünün. Amacınız,
kadınların çatışma yerine iletişim taraflısı olduğunu
4. Ev hanımları ile ilgili bir deney yapmak istediğini
ispatlamaktır. Sadece kadınların katılımcı olduğu bir
zi düşünün. Amacınız, ev hanımlarının çalışmaya kar
deney yaparsanız, aşağıdaki problemlerden hangisi ile
şı tutumlarını ölçmektir. Bunun için bir anket hazırlar,
bir mahalledeki evleri gezmeye başlarsınız. Bu ne tür karşılaşırsınız?
bir deneye örnektir? a. Deney tekrarlanamaz
a. Doğal deney b. Deneysel kayıp ihtimali artar
b. Solomon deneyi c. Katılımcılar, bir deney ortamında olduklarının
c. laboratuvar deneyi daha çabuk farkına varırlar
d. Öncül test-kontrol grubu deneyi d. Geçmiş zamanın etkisi artar
e. Bu bir deney değildir e. Seçim yanlılığı hatası yapmış oluruz
2. Ünite - Nedensel İlişkiler, Araştırma Kurguları, Deneysel Yaklaşımlar ve Uluslararası İlişkiler 59
Yaşamın İçinden
9. Aşağıdakilerden hangisi doğal deneyleri diğer de Hangi devletler insan haklarını çiğnemeye meyillidir
neylerden ayıran en önemli özelliktir? ler? Son yıllarda hem bilim adamları hem de uluslar
a. laboratuvar ortamı yerine, sahada yapılır arası camianın çeşitli hükûmetlerin insan hakları
b. Araştırmacı deneyin bir parçasıdır na olan duyarlılığına olan ilgileri artmıştır. Özellikle,
c. Bağımsız değişken ya da uyaran şans eseri orta Uluslararası Af Örgütü, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Öz
ya çıkar gürlik Evi (Freedom House) tüm ülkelerin insan hak
d. Katılımcılardan aydınlatılmış onay alınır ları performansı ile ilgili göstergelerini yıllık raporlar
e. Araştırmacı, deney konusu gruba dahil olmaya halinde yayınlamaktadırlar. Araştırmacı Stephen C.
ya da bağlantı kurmaya çalışır. Poe ve C. Nael Tate devletlerin insan hakları ihlalleri
ile ilgili sebepleri araştırıp, neden bazı hükûmetlerin
10. İki taraflı körlük uygulaması bir deneyde önem ta insan haklarına daha duyarlı olduğunu açıklamaya ça
şır, çünkü lışmışlardır. Aşağıdaki açıklamalar iki araştırmacının
a. Katılımcıların, araştırmacıyı memnun etmek incelediği sebepler arasındadır:
için doğal bir istekleri vardır 1. Demokratik işleyişin ve koruyucu tedbirlerin
b. Araştırmacı, hangi katılımcıların deney, hangi yerleşmiş olması. Genelde demokratik ülkeler
lerinin kontrol grubunda olduğunu bilirse de de insan haklarını taciz eden liderler rahatlıkla
ney bulgularını etkileyebilir seçimlerde koltuklarını kaybedebilecekleri için,
c. Eğer katılımcılar hangi grupta olduklarını bilir insan hakları ihlaline daha az rastlanır.
seler, farklı tepkiler gösterebilirler. 2. Nüfus Miktarı ve Büyüme Hızı. Kalabalık nüfü
d. a, b ve c sa sahip olan ve nüfus artış hızı yüksek olan ül
e. a ve b kelerde, devletin zorlayıcı tedbirlere basşvurma
ihtimali de fazladır. Özellikle, hızlı nüfus artışı,
kaynakların paylaşılması konusunda da strese
sebep olur. Genç nüfusun fazla olması, toplum
daki suç oranını da arttırır.
3. Ekonomik Gelişme ve Büyüme. Hızlı ekonomik
büyüme, milli gelirden istediği payı alamayan
toplumun bazı kesimlerinde gücenme ve kırgın
lığa yol açar. Bu da siyasi istikrarsızlığa ve baskı
ya neden olabilir. Fakat, biliyoruz ki, gelişmişlik
düzeyi yüksek olan ülkeler bireylerin ihtiyaçla
rını karşılama yetisine sahip olduğundan, bu tür
ülkelerde baskıcı yöntemlere başvurmaya gerek
kalmamaktadır.
4. Savaş ya da iç savaş tecrübesi. Eğer bir ülke aynı
zamanda hem dışarıda hem de içerde savaşıyor
sa, vatandaşlarını kontrol etmek için baskıya ve
dolayısı ile insan haklarını ihlal edebilecek yön
temlere başvurabilir.
İnsan Hakları ihlalleri ile ilgili verilen yukarıda
ki örnekte, görüldüğü üzere bir çok farklı sebep
lerden bahsetmek mümkün. Bu farklı sebepler
arasında hangilerinin en açıklayıcı olduğunu
belirlemek için faklı araştırma kurgularından
yararlanırız. Eğer amacımız en etkili faktörü be
lirlemek ise, çok sayıda ülkede aynı faktörün ge
60 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 4 Axelrod, R. (1984). The Evolution of Cooperation. New
Öncelikle mağaza elemanlarını rastgele atama yöntemi York: Basic Books.
ile iki gruba ayırırdım. Gruplardan birisi deney gru Beer, F., Healy, A., Sinclair, G., Bourne, L. (1987). “War
bu, yani eğitimi alacak grup, diğeri de kontrol grubu, Cues and Foreign Policy Acts”, American Political
yani eğitim almayacak olan grup, olarak belirlenir. De Science Review, Cilt 81, Sayı 3, s.701-716.
neye başlamadan önce, iki grubun da eşit koşullarda Beriker, N., Druckman, D. (1996). “Simulating the
çalışmaya katılmalarından emin olmak için öncül bir Lausanne Peace Negotiations, 1922-23: Power Asy
test yaparım. Öncül test, kişilerin o anki aylık ortalama mmetries in Bargaining”. Simulation and Gaming,
satış miktarlarına bakar. Bir de başka faktörlerin etki Cilt 27, Sayı 2, s. 162-183.
li olmamasından emin olmak için, satış performan Bonham, M. (1971). “Simulating International Disar
sını etkileyebileceğini düşündüğüm bazı durumları mament Negotiations”, the Journal of Conflict Re
elemanlara bir anket vasıtası ile sorar ve bu faktörle solution, Cilt 15, Sayı 3, s.299-315.
rin kontrolünü sağlarim. Örneğin, o an maddi sıkıntı Boyer, M.A., Urlacher, B., Hudson, N.B., Niv-Solomon,
yaşayıp yaşamadıkları, ailede hastalık gibi sorunların A., Janik, L., Butler, M.J., Brown, S.W., Ioannou,
olup olmadığını, ve elemanların işlerini gerçekten se A. (2009). “Gender and Negotiation: Some Expe
vip sevmedikleri gibi sorularla bu dış etkenleri kontrol rimental Findings from an International Studies
etmeye çalışırım. Eğitim sonrasında, elemanların satış Simulation,” International Studies Quarterly, Cilt
performanslarını 2-3 aylığına takip eder ve eğitim alan 53, s.23-47.
grupla almayan grup arasında önemli bir farklılık olup Campbell, D. T., Stanley, J. C. (1963). Experimental and
olmadığını tespit etmeye çalışırım. Quasi-experimental Designs for Research. Chica
go: Rand McNally and Company.
Sıra Sizde 5 Cook, T.D., Campbell, D.T. (1979). Quasi-Experimen
Doğal bir deney yapabilmek için, bir saldırının gerçek tation: Design and Analysis Issues for Field Set
leşmesi beklenmelidir. Önceden, çalışmanın nasıl bir tings. Boston: Houghton Mifflin Company.
grupla yapılacağı tasarlanmalı ve saldırı gerçekleşme Crano, W.D., Brewer, M.B. (2002). Principles and Met
den önce bağlantılar kurulmaya çalışılmalıdır. Hatta, hods of Social Research. New York: Psychology
saldırı öncesinde öncül bir test yapılıp katılımcıların Press.
başlangıçtaki fikir ve tavırları ölçülebilir. Katılımcılar, Deutsch, M., Epstein, Y., Canavan, D., Gumpert, P.
öğrenciler olabilir, bir camide tanışacağınız bir grup (1967). “Strategies of Inducing Cooperation: An
olabilir ya da bir bankanın çalışanları olabilir. Tabii Experimental Study”, the Journal of Conflict Re
esas olan öncül test ve saldırı gerçekleşinceye kadar ge solution, Cilt 11, Sayı 3, s. 345-360.
çen sürede kayıba uğramamaktır. Saldırı sonrası da bir Druckman, D. (1993). “The Situational Levers of Nego
anket vasıtası ile insanların tepkileri ölçülebilir. tiating Flexibility”, the Journal of Conflict Resolu
tion, Cilt 37, Sayı 2, s. 236-276.
Druckman, D. (2005). Designing Experiments and
Conducting Simulations in Doing Research. Sage
Publications.
Druckman, J., Nelson, K.R. (2003). “Framing and De
liberation: How Citizens’ Conversations Limit Elite
Influence”, American Journal of Political Science,
Cilt 47, s. 729-45.
Druckman, J. N., Green, D.P., Kulinski, J.H., Lupia, A.
(2006). “The Growth and Development of Expe
rimental Research in Political Science”, American
Political Science Review, Cilt100, Sayı 4, s.627-35.
62 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Geddes, B. (1990). “How the Cases You Choose Affect McDermott, R. (2002). “Experimental Methods in Po
the Answers You Get: Selection Bias in Compara litical Science”, Annual Review of Political Scien
tive Politics”. Political Analysis, Cilt 2, s.131-150. ce, Cilt 5, s.31-61.
Geertz, C. (1973). The Interpretation of Cultures. McDermott, R. (2011). “New Directions for Experi
New York: Basic Books. mental Work in International Relations”, Interna
Geva, N., Hanson, C. (1999). “Cultural Similarity, Fo tional Studies Quarterly, Cilt 55, s.503-520.
reign Policy Actions, and Regime Perception: An Merolla, J., Zechmeister, L. (2012). Collaborative Re
Experimental Study of International Cues and De search: The Effects of Terrorist Threats on De
mocratic Peace”, Political Psychology, Cilt 20, Sayı mocratic Support in Liberal and Illiberal Democ
4, s.803-827. racies. (Turkey Study with Belgin San-Akca).
Gourevitch, P. (1998). We Wish to Inform You That Miller, R.R. (1993). “Negotiating with Terrorists: A
Tomorrow We will Be Killed with Our Families: Comparative Analysis of Three Cases”, Terrorism
Stories from Rwanda. New York: Picador. and Political Violence, Cilt 5, Sayı 3, s.78-105.
Graziano, A.M., Raulin, M.L. (1997). Research Met Mintz, A., Geva, N. (1993). “Why Don’t Democracies
hods: A Process of Inquiry. New York: Longman. Fight Each Other? An Experimental Study”, the Jo
Habyarimana, J., Hamphreys, M., Posner, D. N., Weins urnal of Conflict Resolution, Cilt 37, Sayı 3, s.484-
tein, J. M. (2007). “Why Does Ethnic Diversity Un 503.
dermine Public Goods Provision?”, American Po Morton, R. B., Williams, K. C.. (2008). Experimentati
litical Science Review, Cilt 101, Sayı 4, s. 709-725. on in Political Science in the Oxford Handbooks
Harris, A., Findley, M. (2012). “Is Ethnicity Identifiab of Political Science. Janet M. Box-Steffenmeier,
le? Lessons from an Experiment in South Africa”, Henry E. Brady, David Collier (eds.). Oxford Uni
Journal of Conflict Resolution. Forthcoming. versity Press.
Healy, A., Hoffman, J., Beer, F., Bourne, L. (2002). “Ter Morton, R. B., Williams, K. C.. (2010). Experimen
rorists and Democrats: Individual Reactions to In tal Political Science and the Study of Causality:
ternational Attacks”, Political Psychology, Cilt 23, From Nature to the Lab. New York: Cambridge
Sayı 3, s.439-467. University Press.
Hyde, S. D. (2007). “The Observer Effect in Internatio Pilisuk, M. (1984). “Experimenting With the Arms Ra
nal Politics: Evidence from a Natural Experiment”, ce”, the Journal of Conflict Resolution, Cilt 28, Sa
World Politics, Cilt 60, Sayı 1, s. 37-63. yı 2, s.296-315.
Hyde, S. D. (2010). “The Future of Field Experiments in Rosenthal, R. (1966). Experimenter Effects in Beha
International Relations”, Annals AAPSS, Cilt 628, vioral Research. New York: Appleton-Century-
s. 72-84. Crofts.
Johnson, J.B., Reynolds, H.T., Mycoff, J.(2008). Politi Schafer, M. (1997). “Images and Policy Preferences”,
cal Science Research Methods. Washington, DC: Political Psychology, Cilt 18, Sayı 4, s.813-829.
CQ Press. Shively, W.P. (2011). The Craft of Political Research.
Kinder, D., Palfrey, T.R.. (1993). On Behalf of an Ex Eighth Edition. Pearson Education, Inc.
perimental Political Science, in Experimental Fo Stoll, R. J. (1987). “System and State in International
undations of Political Science. Ann Arbor: Uni Politics: A Computer Simulation of Balancing in an
versity of Michigan Press. Anarchic World”, International Studies Quarterly,
Kraus, S., Wilkenfeld, J., Harris, M., Blake, E. (1992). Cilt 31, s. 387-402.
“The Hostage Crisis Simulation”, Simulation & Ga
ming, Cilt 23, Sayı 4, s.398-416.
Lyall, J. (2009). “Does indiscriminate violence incite in
surgent attacks? Evidence from Chechnya”, Journal
of Conflict Resolution, Cilt 53, Sayı 3, s. 331-362.
Majeski, S., Fricks, S. (1995). “Conflict and Cooperati
on in International Relations”, the Journal of Conf
lict Resolution, Cilt 39, Sayı 4, s.622-645.
3
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Araştırmalarda kullanılan temel örneklem mantığını kavrayabilecek,
En basit örneklem yöntemlerinden daha gelişkin ve çetrefil yöntemlere kadar
farklı yaklaşımları örneklerle açıklayabilecek,
Kendi araştırmalarınızda kullanabileceğiniz örneklem yöntemlerinin avantaj
ve dezavantajlarını kavrayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Ağırlıklandırma • Katmanlı Örnekleme
• Anahtar Öge Seçimi (Stratified Sampling)
• Basit Rastsal Örnekleme • Kota Örneklemesi
(Simple Random Sampling) • Küme Örneklemesi
• Büyüklüğe Orantılı Olasılıklı (Cluster Sampling)
Örnekleme (BOOÖ) • Öge(ler)
(Probability Proportionate to • Örnek Listesi
Size Sampling) • Örnek Listesinde Kümeleme
• Çalışma Evreni Sorunu
• Elverişlilik Örneklemesi • Örnek Listesinde Yineleme
• Kapsanan/Kapsam Dışı Sorunu
Öge(ler) • Örneklem/Örnek Grubu
• Örnekleme
İçindekiler
• GİRİŞ
Uluslararası İlişkilerde • SIK KULLANILAN HEDEF KİTLELER VE
Örnekleme Yöntemleri BUNLARIN ÖRNEK LİSTELERİ
Araştırma Yöntemleri
• NEDEN ÖRNEKLEM SEÇELİM Kİ?
• ÖRNEKLEMİ NASIL SEÇELİM?
Örnekleme Yöntemleri
GİRİŞ
Sosyal bilim araştırmalarında herhangi bir şekilde veri toplayan herkesin temel iki
kaygısı vardır. Biri ikinci bölümde tartışıldığı gibi kavramsallaştırma ve bu bağ
lamda ölçüm sorunlarıdır. Diğeriyse toplanılan verinin ulaşılması amaçlanan he
def kitleyi temsil edebilme yeteneğidir. Türkçede örnekleme (sampling) derken
aslında tam da bu ikinci tür bir kaygıyı dile getirmiş oluyoruz. Örnek seçmek
özünde daha geniş bir kitlenin temsilcisini seçmektir. Yani örnek seçim yöntemi
üzerine tartışmalar her zaman üzerinde konuşulacak örnekler temelinde aslında
daha geniş bir kitle hakkında çıkarım yapma, o geniş kitleyi temsil etme sorunu
üzerine inşa edilmiş bir tartışmadır.
Günlük hayat örneklem seçimi üzerine pek çok tecrübe edinmemizi sağlar.
Örneklem seçmekten pek çok zaman kaçamayız ve pek de farkında olmadan bu
konu üzerine geniş tecrübeye sahip oluveririz. Pazardan alışveriş yapan herkes
şeftali alacaksa önce bir şeftaliyi elle yoklar ve sonra koklar örneğin ya da can erik
ten bir tanesinin tadına bakar. Değişik beyaz peynir kalıplarından bıçak ucunda
bir parça alınıp tadına tuzuna bakılır. Peynir kalıbının bir o ucundan bir bu ucun
dan ayrı ayrı tadımlık alınmaz. Ya da can erik yığınının içine elini daldırıp şöyle
derinlerden bir yerden de bir ikinci tanenin tadına bakılmaz. Bu sadece sokak
adabına uymadığı için değil aynı zamanda böyle bir örneklem yönteminin pek bir
mantığının da olmadığı için yapılmaz.
Sosyal konularla uğraşan meraklı gazeteciler yazdıkları yazılarda ya da televiz
yon tartışma programlarında sık sık “halkın nabzını” nasıl tuttuklarından örnek
vermektedirler. Bu ya Ayşe Hanım Teyze’nin sorduğu sorular ya da taksi şoförle
rinin neler düşündükleriyle ilgili hikâyeciklerle aktarılmaktadır. Bu örneklerde
gazeteci İstanbul ya da Ankara’da bir yerden diğerine giderken bindiği taksilerin
şoförleriyle memleketin sorunları hakkında konuşmakta ve onların görüşlerini
aktarmaktadır. Ya da yine bir mahalle pazarında görüşülen kadınların enflasyon
da gerçekten bir düşüş olup olmadığı hakkında fikirlerini ya da işsizlik sorunu ni
ye çözülemiyor gibi sorularını “halkımızın nabzı” olarak yansıtmaktadırlar. Hatta
arada bazıları “sadece İstanbul ya da Ankara’da değil memleketin her yerinde pek
çok taksici ile” görüştüklerini söyleyerek topladıkları verilerin ya da bir anlamda
örneklemin inandırıcılığını arttırmaya çalışmaktadırlar.
Günlük yaşamımızda vücudumuzdan da değişik amaçlarla veri toplar, örneklem
alırız. Örneğin bir şeker hastası düzenli olarak kan şekerini ölçer. Günde birkaç defa
66 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
parmak ucundan bir damla kan alıp şeker ölçümü yapan hasta kimi zaman merak
edebilir örneğin: yetişkin bir insanın vücut özelliklerine bağlı olarak vücudunda
4-8 litre arasında kan bulunmasına rağmen bir ufak damla ile bu ölçüm nasıl ye
terli olmaktadır? Damardan bir şırınga boyutunda bile kan gerekmediği gibi, ne
sağ el parmağından bir örneğin yanı sıra bir de sol el parmağından örnek alma
yoluna gidilmemektedir. Herhangi bir yerden bir ufak damla işimizi görmektedir.
Benzer mantıkla kendimize börek tepsisinden alınan örneklerin nasıl bir man
tığı yansıttığını da sorabiliriz. Evde örneğin anneannemizin yaptığı börekten ka
çamak “örneklem(ler)” aldığımız çok olmuştur. Genelde tepsinin ortasından bir
ufak parça kenar meraklıları için yeterli olmayacaktır ve bir de kenar kısımlardan
tadımlık almak çoğu zaman şart (?!) olur. Yani peynir kalıplarından ya da insan
vücudundan kan alırken örnek alımını kabaca pek “dağıtmaksızın” gayet ufak tu
tarken börek tepsisinin değişik yerlerinden örnekler toplamak doğal olarak en
mantıklı yol gibi gelmektedir. Gazetecilerin taksi şoförü örneklemlerinde de farklı
illerde görüşmeler yapmanın gereği hissedilmektedir sanki. Tabii aynı mantık ile
her ilin farklı mahallelerinin taksi şoförlerinin de farklı görüşleri yansıtma olası
lıklarının da farklı olacağı görülebilir. İstanbul’u bilenler için Etiler’deki bir taksi
durağından konuşulacak bir şoför ile Bayrampaşa durağından bir şoförün görüş
lerinin örtüşme olasılığı eşit olabilir mi? Keza benzer şekilde Ankara’da Çankaya
ya da İzmir’de Alsancak mahallelerinden bir durağın şoförü ile bu kentlerin biraz
daha varoşlarından gelen bir şoför elbette farklı görüşler yansıtacaklardır.
Burada verilen örneklerin farklılaşması örnek alınan hedef kitlelerin doğa
larının farklılığından ileri gelmektedir. Peynir kalıbının altıyla üstü ya da köşe
lerinden birinin tadı ya da tuzunun farklı olmasını beklemediğimizden tek bir
parçayla yetiniriz. Benzer şekilde litrelerce kanın şeker açısından homojen olması
nedeniyle herhangi bir yerden bir ufak damlanın tüm vücuttaki hedef kitle olan
litrelerce kanı temsil edeceğini düşünürüz. Oysa bir tepsi böreğin içindeki peynir,
ıspanak ya da diğer malzemenin tepsi içinde homojen şekilde yayılmamış ola
cağını biliriz. Pek çok zaman tepsinin ortasında hem malzeme bol olur hem de
pişkinlik derecesi kenarlara göre daha azdır. Böyle olunca tepsi böreğin tadına tek
bir yerden bakılmaz genelde.
Taksi şoförü örneğinden hareketle sosyal araştırmalarda hedef kitle pek çok
farklı özellik gösteren bireylerden oluşuyorsa o zaman bu farklılıkları yansıtma
becerisine sahip olmak kullanılan örneklemlerde aranılan en başta gelen özellik
olacaktır. Ancak yukarıda verilen örneklerde de vurgulandığı gibi unutmamak ge
rekir ki sosyal araştırmalarda örneklem sadece bireylerden oluşan hedef kitleleri
temsil amacıyla bir araya getirilmez. Herhangi bir arşiv çalışmasında çoğu zaman
ulaşılabilir olan belgeler veri hâline dönüştürülebilecek sayıdan çok daha fazladır.
Bu belgelerin gözlem ve ölçümlerini yapmak için hedef kitleyi temsil eden bir ör
neklem çekip az sayıda belgeden oluşan gözlemler temelinde hedef kitle hakkında
çıkarımlar yapmak mecburiyetinde oluruz. Benzer şekilde pek çok zaman gazete
lerin içeriklerinin önemli bilgiler içerdiği ve bu bilgilerin anlamlı bir özet çerçeve
içinde çözümlemeye hazır hâle dönüştürülmesi hedeflenir. Örneğin halkın ne dü
şündüğünden önce gazete okurlarının karşı karşıya oldukları haber ve yorum içe
riğini saptayıp bunun gazete okurlarının görüş ve tercihleri üzerinde nasıl etkileri
olduğunu test etmek isteriz. Bir gazetenin içeriğini temsil gücüne sahip bir içerik
örneklemi nasıl çekilebilecektir? Belirli bir zaman içerisinde tek bir gazetenin içe
riği üzerine yoğunlaşmaktan uzaklaşırsak o hâlde de zaman içinde içeriğin temsili
günlük gazetelerde farklı bir kurguyla elde edilirken 24 saat yayın yapan televizyon
3. Ünite - Örnekleme Yöntemleri 67
tek bir ögeye tek bir hedef kitle ögesi karşılık gelirken bazı ögelerin kümelenmiş
öge gruplarına karşılık gelmesi nedeniyle birden çok ögeye ulaşma olanağı verme
sidir. Eğer yine telefon numaralarından oluşan bir örnek listesi örneği kullanırsak,
bazı numaralar tek bir kişiye bizi götürürken, bazı diğer numaralarda pek çok kişi
ye birden ulaşma olanağı olabilir. Bu durumda tek kişiye ulaşılabilen numaralarda
ki ögelerin seçilme şansı olması gerektiğinden yüksek tutulmuş olacaktır.
Hedef kitleyi temsil amacıyla araştırma amaçlarımıza uygun olarak seçilmiş
ögelere örneklem ya da örnek grubu (sample) diyoruz. Örneklem (sample) örnek
listesinden seçilen ögelerdir ve sadece bu ögeler üzerinde gözlem ve ölçümler ya
pılır. Pek çok zaman bu örneklem hedef evren ile karşılaştırıldığında çok ufak bir
grup ögeden oluşacaktır. Üzerinde gözlem ve ölçümlerin yapılacağı örnek ögeleri
ni seçme sürecine örnekleme (sampling) diyoruz. Gözlem ve ölçümlerin başarıyla
yapıldığı ögeler örnek ögeleri ya da denekler olurlar ve başarıyla seçilip ölçümleri
yerine getirilerek örneğe dahil edilirler. Kimi örneklemimize dahil edilen ögeler
ya da deneklerin bazı ölçümleri eksik olabileceği gibi kimi örnekleme dahil ol
mak üzere seçilen ögelerden ölçüm almak mümkün olmayabilir. Her iki durumda
da bir temsil sorunuyla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Seçilen örnek ögesinden
hiç ölçüm alınamaması tüm denek bilgilerinin eksikliğine yol açarken, o ögenin
temsil ettiği bilginin bütünüyle örnek dışında kalmasına yol açmaktadır. Benzer
şekilde bazı ölçümlerin yapılabildiği ancak bazılarının yapılamadığı durumlarda
söz konusu ölçümler için temsil gücümüz kısıtlanmış olacaktır. Örneğin aşağıda
özetleneceği gibi bir şekilde örneklem için seçilen diyelim Ayşe Hanım eğer hiçbir
sorumuza yanıt vermeden örnek dışında kalırsa Ayşe Hanım’ın temsil ettiği özel
likler de örneğimiz dışında bırakılmış olacaktır. Ancak benzer şekilde örnekleme
dahil edilmiş Ahmet Bey sorularımızın bir kısmına cevap verirken bazı “hassas”
sorulara cevap vermeyi ret ederse o zaman da söz konusu “hassas” sorular için
Ahmet Bey’in temsil ettiği açı araştırmamıza yansımamış olacaktır.
Gözlem yapamama ya da deneklerden cevap alamama durumları açıktır ki
örneklem seçiminde önemli bir sorundur. Bu sorunu örnekleme sürecinde alına
bilecek önlemlerle en aza indirme gayretinde olmak gerekir. Ancak, bir şekilde bu
sonuca varma durumunda örneklem seçim süreci ertesinde de yapılabilecek olan
bazı düzeltmeler vardır. Bu düzeltmeler üzerinde örnek seçim süreci özetlendik
ten sonra duracağız.
Burada amacın sokaklarda oturan bireylere gitmek olduğu hatırda tutulursa böyle
bir listede kayıtlı olmayan sokaklarda oturanlarla herhangi bir sokak olmaksızın
şehirlerin uç bölgelerinde gecekondularda yaşayan vatandaşların kapsama dışı
kalmaları söz konusudur. Bu aşamada her sokaktan gidilecek hane adresleri tes
pit edilmekte ve ardından her hane içinden görüşülecek bireylerin tespiti için bir
yöntem takip edilerek hane içinden görüşülecek birey tespit edilmektedir. Birden
çok hane sahibi olanlar için de bu tür listelerde yineleme nedeniyle örnek içine
dahil olma olasılıkları daha yüksektir. Elbette bu tür bir örnekleme yönteminde
kümeleme sorunu da yaşanmaktadır. Açıktır ki sokaklardan seçilecek hane adres
lerinde eşit sayıda birey yaşamamaktadır. Çok kişinin yaşadığı hanelerdeki birey
lerin örnek içine dahil olma şansları daha düşük olmaktadır.
Telefon listeleri de benzer örneklem seçim sorunlarına yol açmaktadır. Ön
celikle her hanede telefon olmadığının hatırda tutulması gerekir. Özellikle kırsal
bölgelerde hanelere telefonla ulaşmak önemli bir sorundur. Resmî olarak bu lis
telerin tam ve eksiksiz olarak elde edilmesi mümkün görünmemektedir. Hane
telefonu olmayan pek çok kimsenin de bugünlerde cep telefonu sahibi olduğu
gözlenmektedir. Cep telefonu listeleri de doğrudan farklı servis sağlayıcı firmala
rın elinde olduğundan bunların da kullanımı sorunludur. Elde kullanımda oldu
ğu değişik raporlarla ortaya çıkan bu listelere kimlerin dahil olduğu, kimlerin bu
listelerin dışında kaldığı gibi temel soruların cevabı belli değildir. Hiç ulaşılama
yan bazı kişilerin yanı sıra bazı kişilere de hem ev telefonlarından, hem de iş için
kullandıklarının yanı sıra bir de kişisel cep telefonlarından da ulaşılabilmektedir.
Böylelikle yinelenme sorunu da bu mevcut listelerde vardır diyebiliriz. Öte yan
dan sadece kırsal bölgelerde değil ama kentsel yerleşim bölgelerinde de örneğin
gecekondu mahallelerinde yaşayan ya da sık sık ev değiştiren öğrencilerin de hiç
sabit hatlı ev telefonu olmaksızın sadece cep telefonu kullanmaları söz konusu
olmaktadır. Bu tür farklılıklar ve belirsizlikler telefon örnekleminin kullanımını
kısıtlamaktadır.
Kurumlar
Kurumlardan oluşan hedef kitle ve bunların temel verdiği örnek listeleri farklı şe
killerde ortaya çıkabilmektedir. Örneğin okullarda yapılacak çalışmalarda Millî
Eğitim Bakanlığının değişik coğrafi temelli ve farklı tür okulların listeleri kulla
nılabilir. Firma isim ya da adresleri farklı il Ticaret Odalarından elde edilebilir.
70 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Olaylar
Pek çok zaman hedef evren evli çiftlerden ya da bir servisi almış müşterilerden,
bir tür hastalığa yakalanmış ya da tedavi görenlerden, trafik cezası almış olanlar
gibi belli özellikleri olan olaylara bağlıdır. Burada önemli olan açık bir “olay” tanı
mı bağlantısıyla mevcut arşivlere erişmek ve listeleri oluşturmaktır. Açıktır ki bu
tür olay bağlantısı aslında bir tür zaman kısıdı bağlamında anlamlı olacaktır. Bu
açıdan hangi tür olayların hangi zaman içinde gerçekleştiğine bağlı olarak örnek
listelerinin oluşturulması gerekir.
Bu tür örnek listelerinde de kümelenme ya da yinelenme gibi sorunlar gözle
nebilir. Örneğin, bir banka kredisi alındığında bu krediyi alan kişi ile kullanan kişi
her zaman örtüşmeyebilir. Ya da örneğin hırsızlık mağduru olan hanelerin listesi
çıkarıldığında hane halkından hangi bireylerin doğrudan bu tür bir olayın mağ
duru olduğu belli olmayabilmektedir.
sil amacıyla toplanan bir verimiz var ya da Türkiye’nin içinde bir İstanbul, İzmir,
Trabzon, Kayseri ve Diyarbakır’dan toplanmış kentsel yerleşim birimlerini temsil
eden bir başka araştırmamız var. Araştırmacılar olarak ilk yapmak isteyeceğimiz
genellemeler belki hedef kitlelere dairdir ancak hemen ardından da örneğin farklı
iller temelindeki verilerimizden Türkiye geneline genellemeler yapmak isteyebi
liriz. Ya da bir adım ileri giderek Türkiye temelli örneklemler ile Avrupa’ya ya da
farklı seçmen kitlelerine dair genellememeler yapmanın çekiciliğine kapılabiliriz.
Burada araştırma evrenleri ya da hedef kitleleri farklı olmasına rağmen girişilen
genelleme çabası sorgulanmaya açıktır. Aynı bir ölçümün dışsal geçerliliği (exter
nal validity) nasıl sorgulanabilirse burada da evrenler arası genellenebilirlik de
(cross population generalizeability) sorgulanabilir olacaktır.
Burada yine hatırda tutulmalıdır ki rastsal seçilmiş bir örneklemin rastsal ol
mayan örneklemlerden daha doğru sonuçlar üreteceği de garanti değildir. Tüm
rastsallık gereklerinin yerine getirilmesi durumunda bile hedef kitle hakkında
üretilen beklentiler ihtiyatla değerlendirilmek durumundadır. Ancak çok sayıda
benzer örneklemlerle çalışılmış olsa bu örneklemlerin ancak ufak bir kısmında,
ki bu ufak kısım öznel olarak genelde %5 olarak belirlenir, gözlenen değerlerden
bir miktar uzaklaşacağı beklentisi üretilebilir. Eldeki herhangi bir örneklemin bu
%5lik grubun içinde olup olmadığını ise bilebilmek mümkün değildir. Dolayısıy
la rastsal olmayan bir örneklem ile de olsa bulunmuş olan diyelim ki %47’lik bir
oran bir iki gün sonra gözlenecek seçim sonucunda ortaya çıkacak sonuçtan rast
sal örneklem ile bulunan %45 oranından daha uzak olacak diye bir şart yoktur.
Kaldı ki seçim araştırmaları hedef kitledeki gerçek oranların gözlenebildiği çok
nadir bir duruma karşılık gelir. Bilimsel araştırmaların hemen tümünde bu tür bir
gerçek değer gözlenememektedir. Dolayısıyla bu belirsizlik karşısında rastsal ör
neklemin belirsizlik düzeyini istatistiki olarak belirleyen özel mantığının avantaj
ve kısıtları akılda tutulmalıdır.
sonuçların hedef kitleyi ne derece temsil edeceğine de ancak yine uzman gözün
den ya da öznel olarak cevap verilebilir.
Siyasi araştırmalarda kimi zaman anahtar ya da tipik seçim bölgeleri seçilerek
buradaki sonuçların hedef kitleye yakın çıkacağı beklentisi takip edilir. Uzman
seçiminin öznelliğinden biraz uzaklaşıp geçmiş seçimlerde ülke geneli sonuçları
en yakından takip eden “kilit” seçim bölgeleri arasından ülke sonucuna en yakın
olan seçim bölgesi seçilebilir. Bu yöntemin en önemli avantajı, seçilen kestirme
gücü en yüksek “kilit ya da tipik” yerleşimdeki durumu en iyi şekilde sezerek ya
da ölçerek daha geniş ve tahmin yapması çok daha güç bir hedef kitle için kestir
meden bir tahmin üretmektir. Bu tür anahtar bölgelerin temel sorunu geçmiş ve
riler temelinde şekillenirken herhangi bir seçimde ülke genelinden sapma göster
me olasılığının hiçbir zaman sıfırlanmamasıdır. Herhangi bir seçimde bu anahtar
bölge özelliği şans sonucu bir başka bölgeye geçebilir. Bu tür seçimler bilimsel
araştırmalarda hemen hiç kullanılmaz.
Kota örneklemi hedef kitledeki temel bazı özellikler temelinde grupların örnek
leme kullanılan kotalar ile yansıtılmasından ibarettir. Örneğin, hedef kitlede diye
lim ki %50 kadın %50 erkek varsa örnekleme seçilecek kişilerin de %50 kadın %50
erkek olması sağlanır. Biraz daha çetrefil kota örneklemlerinde cinsiyetin yanı sıra
yaş ve eğitim düzeyi de kullanılabilir. Bu tür detaylı kotalarla çalışıldığında elde edi
len örneklemler seçilmiş kota değişkenlerinin özelliklerini mükemmel olarak yan
sıtabilirler. Ancak bu örneklemlerin yapamadığı şey elde edilen örneklemin hata
düzeyinin tahminidir. Kota örneklemleri örneklem hatası tahmini yapamazlar.
Kota örnekleminde unutulmaması gereken bir pratik kısıt da kota değişkenle
rinin sayısı arttıkça kotaya uygun kişi bulmanın da git gide zorlaşmasıdır. Diyelim
ki kır-kent, cinsiyet, yaş grubu ve eğitimden oluşan bir kota çerçevesi kullanıyo
ruz. O zaman hedef kitlenin özelliklerine göre örneğin 18-25 yaşlarında, yüksek
öğretim görmüş kırda ikamet eden kadın bulmak gibi bir örneklem hedefimiz
olabilir. Bu tür özellikleri gösteren ögelerin bulunması ve örnekleme dahil edil
mesi saha çalışmasında özel zorluklar yaratacaktır. Çoğu zaman görüşmeciler ko
tası dolmamış özelliklere sahip ögeler bulmak için bir arayışa girecekler bu da
rastsallıktan iyice uzaklaşılmasını ve sadece bazı tür yanlı özelliklere sahip ögelere
ulaşılması sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla bu tür karmaşık kotalar uygula
mada genellikle kullanılmaz. Örneklem hatası hakkında bir çıkarımda bulunula
maması nedeniyle de bilimsel çalışmalarda da kota örneklemi yine kullanılmaz.
Akademik dünyada sık sık kullanılan öğrenci örneklemleri ya da dersin yapıl
dığı sınıflarda yürütülen deneysel araştırmaların da temsil gücünün son derece kı
sıtlı olduğu unutulmamalıdır. Pek bilimsel inandırıcılığı yok gibi görünse de bu tür
örneklemlerin kullanılmasındaki mantık çalışılan konu temelinde örneğin sınıfta
bulunan öğrencilerin genel eğilimlerden çok da uzak olmayacağı beklentisidir. El
bette bu tür bir beklentinin aslında bir hipotez olarak alınıp test edilmesi gerekir.
testi için kan örneği almak ya da beyaz peynir kalıbından bir ufak parça tatmak
hep bu tür bir mantığın parçasıdır.
Hedef kitlede türdeşlik azaldığında örneklem çekmek git gide zorlaşır. Yoksa
örnek seçmek konusunda pek dikkatli değilsek bunu herkesin yapabileceğini dü
şünebiliriz. Hatta pek çok araştırmada benzer bir basite indirgeyen mantık takip
edilmektedir. Örneğin, derslerimizin takip edildiği üniversitelerde öğrencilerin gö
rüşlerini bir örneklem çerçevesinde öğrenmek ve çözümlemek sık sık üstlenilen bir
araştırma çerçevesidir. Üniversitemizdeki öğrencileri temsil yeteneğine sahip şim
dilik diyelim ki 100 öğrenci ile görüşmek istiyorsak örneğin üniversite kampüsüne
gidip “rastgele” öğrencilerle görüşmeyi seçebiliriz. Ancak bu “rastgele” görüşmele
rin aslında kendi içinde sonuçlarınızı etkileyip bir yöne doğru taraflı hâle getirebi
lecek içsel dinamikleri olacağını tahmin etmek zor değildir. Bu süreçte en büyük
etkiler en başta hepimizin sahip olduğu kişisel ön yargılarımız ve yanlılıklarımızdan
gelecektir. Örneğin sigara içen bir araştırmacı sigara içmeyen öğrencilerin daha rağ
bet ettiği açık alanlara değil de daha çok duman altı kantinlere gidebilecektir. Hadi
diyelim kantinlerde artık sigara yasağı var ama yine her kampüste bazı kantinlerin
biraz daha ucuz ya da pahalı olması ya da farklı yiyecek ve içeceklerin bulunması
nedeniyle farklı öğrenciler için çekim merkezi olduğu sık gözlenen bir olgudur. Bu
tür farklılaşmaları diyelim göz önüne aldık ama yine hem kendi arkadaş çevremiz,
kampüsteki çevremiz bizi bazı gruplarla daha rahat konuşabilir kılarken diğerle
rinden de uzaklaştırıyor olacaktır. Diyelim ki bu şekil ortaya çıkacak tarafgirliğin
önüne geçmek istedik yine zorlanacağımız konu ne tür öğrenci özelliklerinin ne
oranda hedef kitlemizde yer aldığını tespit etmek olacaktır. Tüm bu kaygılarla öğ
renci seçimini bizim ön yargı ve sosyal eğilimlerimizden koparmak amacıyla bir
formüle bağlayıp diyelim ki her 10 öğrenciden biriyle görüşme formülüne bağladık.
Eğer kantinin kapısına yakın bir yerde her 10 öğrenciden biriyle görüşürsek örnek
lemimizdeki yanlılığı sıfırlayabilir miyiz? Kantine gelemeyen öğrenciler açıktır ki
örneklemimize giremeyecektir. Eğer söz konusu kantin diyelim iletişim fakültesi
ne yakın ama mühendislik fakültesine uzaktır, o zaman fakülte, puan türü ve puan
düzeyi farklılıkları doğrudan örneklemimize de yansımış olacaktır. Bu ve benzer
yanlılıklar örneklemimizin temsil gücünü yok edecektir.
Rastsal örnekleme “rastgele” örneklem demek değildir. Rastsal örnekleme ga
yet basit bir temel prensibe dayanır: rastsal örneklemde hedef kitledeki tüm ögele
rin örnekleme seçilme şansları eşittir.(Burada Moser ve Kalton’daki (1971, 80-82)
tartışmayı referans almamız yerinde olur. Moser ve Kalton sınırlamasız rastsal
örnekleme (unrestricted randon sampling) yöntemini hedef kitledeki tüm ögelerin
örnekleme seçilme şanslarının eşit olduğu yöntem olarak tanımlar. Sınırlamasız
rastsal örnekleme aynı zamanda ikameli bir örneklemedir. İkamesiz örneklemeye
geçildiğinde basit rastsal örnekleme geçilmiş olur ve burada da hedef kitledeki
her ögenin örnekleme seçilme şansı eşitlenmiştir. Prensip olarak hedef kitledeki
ögelerin örnekleme seçilme şanslarının bilinmesi ya da hesaplanabilmesi ve
bunların sıfırdan farklı olması rastsal örneklem için yeterlidir Hansen, Hurwitz ve
Madow (1953). Burada sıfır olasılıktan farklı olmak sadece örnekleme seçilmenin
mümkün olmasıdır. Bu seçilme şanslarının eşit olması gerekmez.) Yani izlenilen
yöntem seçilme şanslarının eşitliği prensibine dayanır (equal probability of selecti
on method). Bu temel prensibe uyan rastsal örneklem seçiminin iki temel avantajı
vardır. Birincisi, her ne kadar hiçbir zaman tam olarak hedef kitleyi temsil ede
mese de diğer tüm yöntemlerden daha yüksek temsil gücüne sahiptirler ve yuka
rıdaki örnekte farklı örnekleri verilen sistematik hataları yoktur. İkinci ve daha
76 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
önemli bir avantaj rastsal örneklem ile seçilmiş örneklerde olasılık teorisi yardımı
ile örneğimizin ne derece hata payı olduğu ya da doğruluk derecesi hesaplanabilir.
Her ne kadar uzak ihtimal de olsa herhangi bir sıradan ya da “rastgele” yöntem
ile seçilmiş örneğiniz hedef kitleyi mükemmel temsil ediyor olabilir. Burada ür
kütücü olan araştırmacının rastsal olmayan bir örneklem yöntemi ile elde edilen
örneğin ne derece temsili olduğunu tahmin edememesidir.
Benzer şekilde aynı dört gözlemli hedef kitleden bu sefer üçlü tüm örnek
lemlerin dökümü de (toplam 64 değişik ikameli örneklem) yine aşağıdaki Tablo
3.2’de üretilmiştir. Burada örneğin birinci gözlem 3, ikinci gözlem 6 ve üçüncü
gözlem de 3 olduğu takdirde elde edilecek örneklem (3,6,3) ortalama 12/3=4 ve
recektir. 4 ortalama (0,9,3), (0,6,6), (0,3,9), (3,0,9), (3,3,6), (6,3,3), (3,9,0), (6,6,0),
(6,3,3), (6,0,6), (9,3,0) ve (9,0,3) örneklemlerinden elde edilmektedir.
1
yansız kitle kestirme değeri δ = s = ( ∑( X − X )12
N −1
s ∑(X1 − X
kestirilen d x = =
N 2
78 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Tablo 3.3
Örneklem Dağılımı Örneği-3
Örneklem Büyüklüğü
Pratik olarak kamuoyu/anket çalışmalarında ilk sorulardan biri çalışılacak örnek
lem büyüklüğüne dairdir. Genellikle örneklem büyüklüğünün ne kadar olacağını
pratikte projenin bütçesi belirler. Ana prensip olarak görece büyük örneklemler
3. Ünite - Örnekleme Yöntemleri 79
küçüklerinden daha avantajlıdırlar. Ancak elbette her zaman sorunun nihai ceva
bı araştırmacının amaçlarına bağlıdır.
Çoğu zaman örneklem seçim yöntemi basit rastsal örneklem olmasa da sanki
öyle olduğu varsayımı altında basit bir nominal evet-hayır cevaplı değişken ile
çalışıldığı varsayımıyla oran için bir güven aralığı denklemi kullanılarak farklı
varsayımlarda gerekli örneklem büyüklükleri hesaplanır. Aşağıda bu amaçla kul
lanılabilecek formül verilmiştir:
Cp=±Za(sp)
Zα2 p(1 − p) N
n=
Zα2 P(1 − P ) + ( N − 1)C2p
80 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Yukarıdaki örneği bu kez 200 kişilik bir küçük hedef kitle için kullanırsak
(1.96)0.5(1- 0.5)(200)
n= = 168.57 bulunur.
(1.96)0.5(1- 0.5) + (200 -1)00.032
Elde edilir. Buradan da görüleceği gibi küçük hedef kitlelerde örneklem olarak
oldukça yüksek bir oran çekilmesi gerekmektedir. Aşağıda bu amaçla kullanılabi
lecek bir en ufak gerekli örneklem büyüklükleri tablosu verilmiştir.
%95 güvenilirlik düzeyi %99 güvenilirlik düzeyi
Hedef Kitle (N) ±%3 ±%5 ±%10 ±%3 ±%5 ±%10
500 250a 218 81 250a 250 125
1.000 500a 278 88 500a 399 143
1.500 624 306 91 750a 460 150
3.000 788 341 94 1142 544 158
10.000 965 370 96 1556 622 164
50.000 1.045 382 96 1777 655 166
100.000 1.058 383 96 1809 659 166
Aralık ölçekli değişkenler için örneklem büyüklüğü hesabı yine benzer şekilde
yapılabilir. Yeterince geniş bir hedef kitle olduğu varsayımı altında önceki denk
lem aşağıdaki gibi değiştirilebilir:
Ci=±Za(sx-)
Burada Ci=aralık ölçeği için güven aralığı
Za=a düzeyi için Z skoru
σ x = σ / n = örneklemdeki oran için standart hata olarak tanımlanmıştır.
Yine küçük hedef kitleler için bir düzeltme yapıldığında aşağıdaki formül elde
edilir:
Zα2 s2 N−n
n=
Ci2 N −1
Yine aynı örnekle çalışmaya devam edip bu sefer sadece 5000 kişilik bir ufak
mahallenin hane gelirini hesaplamaya gayret edersek
1.96210002
n= = 356.7 bulunur.
1002 + (1.96210002 / 4999)
Aralık ölçeği için yukarıdaki gibi bir tablo oluşturmak mümkün değildir. Her
değişken için yukarıdaki formüller tek tek uygulanmak durumundadır.
Şimdi tekrar örnekleme yöntemlerine geri dönüp rastsal örnekleme tartışma
sını tamamlamaya çalışacağız.
Şekil 3.1
Anket Çalışması Ölçüm Temsil
örneğinde ölçüm
ve örneklem seçim
sürecinde hatalar Hedef evren (Y)
Geçerlilik Kapsama
hatas›
Ölçüm (Yi) Örnek çerçevesi (Yc)
Örnekleme
Ölçüm hatas›
hatas› Örnek (ys)
Cevaps›zl›k
Yan›t (yi) hatas›
Denekler (yr)
Veri ifllem Düzeltme
hatas› hatas›
Örneklem sonras›
‹fllenmifl yan›t (yip) düzeltmeler
(yrw)
Ağırlıklandırma
Aşağıda TUİK-ADNKS kaynağından Türkiye nüfusunun illere ve kır-kent ayrı
mına göre nüfusu 2010 yılı sonu itibarıyla verilmiştir. Bu bilgiler doğrultusunda
örneklem seçimi yapılsa dahi sonuçta elde edilen örneklemin bölgesel dağılımı
eldeki bu verilerden farklılaşmaktadır. Bunun pek çok değişik nedeni olabilir. Her
ne kadar ADNKS sonuçları veri alınarak örneklemde bulunması gereken görüş
me sayıları bölgelere dağıtılmış olsa da her bölgede yürütülen saha çalışmasında
istenilen sayıda anket belirlenen süre içinde tamamlanamayabilmektedir. Yapılan
kontroller sonucu bazı anketlerin iptal edilmesi de gerekebilmekte sonuç olarak
bölge dağılımını tam yansıtmayan bir sonuç elde edilmektedir. Bu sonuçları ağır
lıklandırma ile amaçlanan dağılıma benzetebiliriz.
3. Ünite - Örnekleme Yöntemleri 87
Tablo 3.4
Toplam Nüfusun Bölgesel Dağılımı, 31.12.2010 itibariyle
Toplam Kent toplam Kır toplam Toplam(%) Kent (%) Kır (%)
Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=39
yıda gözlem alınarak daha sonra bu veriler toplanıp bir ülke geneli sonuç üretil
meye çalışılır. Burada amaç bölge temelinde bazı sonuçlar üretebilmektir. Örne
ğin burada verilen örnekte her bölgeden 1000 gözlem ile bölge temelinde sonuç
lar da verilebilecektir. Ancak bu şekilde eşit olarak her bölgeden aynı büyüklükte
örneklemler bir araya getirildiğinde ülke genelindeki bölge dağılımından sapılmış
olunacaktır. Bunu düzeltmek için verilecek ağırlıklar da aşağıda (B/C) kolonunda
hesaplanmıştır. Bu kolondaki ağırlıkların 1’den olan sapmaları ilk ağırlık hesabı
olan (B/A) kolonundan çok daha yüksektir.
Tablo 3.5 Hedef
Ağırlık Hesapları Örneklemde Bölgesel Örneklemde Bölgesel
Kitledeki
gerçekleşen ağırlıklar (1) gerçekleşen ağırlıklar (2)
pay (%)
pay (%) (A) (B/A) pay (%) (C) (B/C)
(B)
Istanbul (1) 17,5 18,0 1,03 11,1 1,62
Ege (21-23) 13,1 13,1 1,01 11,1 1,18
Akdeniz (31-33) 11,3 12,8 1,13 11,1 1,15
Güney Doğu Anadolu (41-43) 9,3 10,3 1,11 11,1 0,93
Batı Anadolu (51-52) 7,9 9,5 1,20 11,1 0,86
Marmara (61-62, 111-112) 16,1 13,6 0,84 11,1 1,22
Karadeniz (71-73, 100) 8,6 9,5 1,11 11,1 0,86
Orta Anadolu (81-82) 8,2 5,2 0,64 11,1 0,47
Doğu Anadolu (91-92, 121-122) 8,0 7,9 0,99 11,1 0,71
100 100 100
Özet
Araştırmalarda kullanılan temel örneklem man Kendi araştırmalarınızda kullanabileceğiniz ör
1
tığını kavramak 3 neklem yöntemlerinin avantaj ve dezavantajları
Sosyal araştırmalarda kullanılan belli başlı rast nı kavramak
sal ve rastsal olmayan örneklem seçme yaklaşı Tartışmamızda rastsal ya da rastsal olmayan ör
mının mantığı üzerinde durduk. Bu mantığın neklem seçim yöntemlerinin gerek bu iki kamp
basit rastsal örneklem yönteminden başlayarak arasındaki karşılaştırmasını gerek her bir yakla
nasıl gerekli değişikliklere uğradığını irdeleyip şımın kendi içerisindeki karşılaştırmaları yaptık.
farklı ihtiyaçlara nasıl farklı örneklem seçme Özellikle rastsal örneklem seçiminde farklı yön
yöntemleriyle cevap verildiğini gördük. Bu çer temlerin avantaj ve kısıtlarının üzerinde durduk.
çevede rastsal olmayan örneklem seçim yön
temlerinin neden bilimsel kriterlere uymadığını
vurgulayıp rastsal örneklem seçim yöntemleri
nin teknik gereklerini tartıştık.
Kendimizi Sınayalım
1. Taksi şoförleri iyi bir örneklem oluşturmaz çünkü... 6. Aşağıdakilerden hangisi örnek listesinde karşılaşı
a. Türkiye’nin her yerinde taksi bulunmaz lan güçlüklerden değildir?
b. Taksicilerin hepsi okuma yazma bilmez a. Listelere birden çok nedenle kayıt olunabilir
c. Yol şartları taksicilerle konuşmayı engeller b. Listeler güncellenmez
d. Ülkedeki herkesimi taksi şoförleri temsil edemez c. Listelerde olması gerekenler olmayabilir
d. Listelerde olmaması gerekenler olabilir
e. Gazeteciler en çok taksiyle yolculuk eder
e. Listelerin uzun olması
2. Aşağıdakilerden hangisi örneklem kullanımı için bir
7. Aşağıdakilerin hangisinde =denek güdümlü ör
neden olarak verilemez? nekleme ihtiyaç duymayız?
a. Hedef kitle bütünüyle gözlenemeyecek kadar a. Hedef kitle gizlidir
büyüktür b. Hedef kitle gizli değildir ama çok nadirdir
b. Hedef kitleye ulaşmak çok çaba gerektirir c. Hedef kitle nadir değildir ama ulaşılması çok
c. Hedef kitlenin bir listesi yoktur güçtür
d. Örneklem pahalıdır d. Hedef kitleye ulaşmak kadar nasıl bir sosyal ağ
e. Daha yüksek tahmin doğruluğu sağlar içinde bulunduğunu merak ederiz
e. Elimizde hedef kitlenin tam bir listesi olduğunda
3. Rastsal örneklemde...
a. hedef kitledeki her ögenin seçilme şansı eşittir 8. Aşağıdakilerden hangisi kota örnekleminin kısıtla
rından değildir?
b. seçilenlerin görüşmeyi kabul olasılığı daha yük
a. Sahada görüşmeciler seçilirken sistematik hata
sektir eğilimi oluşması
c. seçilenler gönüllü olarak çalışmaya katılır b. Hedef kitle içindekilerin örnekleme seçilme
d. ilgili tüm gruplar tam olarak temsil edilir şansının eşit olmaması
e. hata payı en düşük örneklem yöntemidir c. İstatistiki çözümleme olanağı vermemesi
d. Kotalı örneklemin yönetilmesinin daha zor ol
4. Aşağıdakilerden hangisi rastsal örnekleme sayıla ması
bilir? e. Hedef kitlede bazı grupların paylarının tam ola
a. Fabrika çıkışında seçilen kamyonların içinden rak bilinmesi
bir mal örneği almak
b. Sıraselviler Caddesinde seçilen öğrencilerle gö 9. Aşağıdakilerden hangisi küme örneklemesinin
mantığını yansıtır?
rüşmek
a. Hedef kitlenin alt gruplarından birbirine ben
c. Trafik sorunlarıyla ilgili olarak Boğaziçi köprü
zer gözlemler arasından seçim yapar
leri gişelerinde seçilen vasıtalarda görüşme yap b. Hedef kitleyi sıraya dizer ve oradan seçim yapar
mak c. Hedef kitlenin uç noktalarını atar ve öyle seçim
d. Öğrenci kahvelerinde öğrenci sorunlarıyla ilgili yapar
görüşmeler yapmak d. Hedef kitleyi coğrafi alt gruplara ayırır ve ora
e. Yaklaşık 40 kişilik sınıfların olduğu okul öğren dan seçim yapar
ci listesinde beşinci öğrenci ile başlayıp 15. 25. e. Hedef kitle içinden rastgele seçim yapar
35..... öğrencileri seçerek ilerlemek
10. Aşağıdakilerden hangisi katmanlı örneklemesinin
5. Anket verilerinin çözümlemesinde neden ağırlık mantığını yansıtır?
kullanılır? a. Hedef kitlenin alt gruplarından birbirine ben
zer gözlemler arasından seçim yapar
a. Sonuçlar beğenilmediğinden
b. Hedef kitleyi sıraya dizer ve oradan seçim yapar
b. Sonuçların bilinen hedef kitle özelliklerinden
c. Hedef kitlenin uç noktalarını atar ve öyle seçim
olan sapmalarını düzeltmek için
yapar
c. İstenilen sonuçlara ulaşılamadığından d. Hedef kitleyi coğrafi alt gruplara ayırır ve ora
d. İstatistiki çözümleme yapılamadığından dan seçim yapar
e. Çok veri olduğundan e. Hedef kitle içinden rastgele seçim yapar
3. Ünite - Örnekleme Yöntemleri 91
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Vaka analizlerinin avantajlarını ve kullanım alanlarını açıklayabilecek,
En benzer ve en farklı sistem, en olası ve en az olası, kritik ve sapkın vaka analiz
lerinin farkını, önemini, işlevini ve uygulamasını açıklayabilecek,
Vaka içi analizlerin ve süreç takibi yönteminin özelliklerini, işlevini ve uygula
masını açıklayabilecek,
Doğal deneylerin ve tipolojik kuramların işlevini ve faydasını söyleyebilecek,
Uygunluk yöntemini, karşı-olgusal akıl yürütmeyi ve vaka analizlerinde zaman
boyutunun nedensellikle olan kritik bağlantısını açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Süreç Takibi • J. S. Mill’in Uyuşma ve Farklılık
• Gerekli ve Yeterli Koşullar Yöntemleri
• Seçilim Ön Yargısı
(Selection Bias)
İçindekiler
• GİRİŞ
• NEDEN VE NASIL VAKA ANALİZİ?
• VAKA ANALİZİ ÇEŞİTLERİ: EN BENZER
VE EN FARKLI SİSTEM TASARIMLARI
• TEK VAKALI ANALİZLER: EN OLASI VE
EN AZ OLASI VAKALAR
• TEK VAKALI ANALİZLER: KRİTİK VE
SAPKIN VAKALARIN ÖNEMİ
Uluslararası İlişkilerde • VAKA İÇİ ANALİZLER
Vaka Analizi
Araştırma Yöntemleri • SÜREÇ TAKİBİ YÖNTEMİ
• DOĞAL DENEYLER
• KARŞI-OLGUSAL AKIL YÜRÜTME
DENEYLERİ
• UYGUNLUK YÖNTEMİ
• TİPOLOJİK KURAMLAR
• VAKA ANALİZLERİNİN ZAMAN
BOYUTU
• SONUÇ
Vaka Analizi
GİRİŞ
Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde kullanılan nitel araştırma yöntemleri ara
sında en önemlilerinden ve şüphesiz en çok kullanılanlardan birisi ‘vaka analizleri’
başlığı altında toplanan yaklaşımlar ve çalışmalar bütünüdür. Örneklemini geniş
tutarak pek çok ülkeyi, bazen dünyanın tüm ülkelerini, araştırma kapsamına alan
niceliksel ve istatistiki araştırma yöntemlerinin aksine, vaka analizi yönteminde
ilgi alanında olan sonucun gerçekleştiği ya da gerçekleşmediği bir ya da birkaç ül
ke, bölge ya da olaya başlıca vaka veya vakalar olarak yoğunlaşılır. Sadece siyaset
bilimi ve uluslararası ilişkilerde değil, tarih boyunca sosyal bilimlerin değişik dal
larında genel olarak çok yaygın biçimde kullanılan vaka analizleri, bugün sosyal
bilimlerin kurucuları arasında kabul edilen Emile Durkheim, Karl Marx, Alexis
de Tocqueville ve Max Weber gibi öncü bilim insanlarının sıkça başvurduğu ve en
önemli eserlerinde takip ettikleri bir araştırma yöntemidir. Vaka analizi yöntemi
nin, bu ünitede detaylı olarak inceleneceği üzere, değişik amaçlara yönelik olarak
kullanılan ve değişik sayı ve türde vakaları ele alan pek çok farklı çeşidi mevcuttur.
Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerin doğası gereği araştırma alanlarının pekço
ğunda ele alınan vakalar ülkelere karşılık gelmektedir. Buna rağmen, bir ülkenin alt
bölgelerini (coğrafi bölge, eyalet, il, ilçe, köy vs.) inceleyen vaka analizleri olduğu
gibi din, dil, ekonomik gelişmişlik gibi birtakım özelliklerine istinaden pek çok ül
keden oluşan bölgeler de vaka analizlerinin inceleme birimi olarak ele alınmıştır.
Alman sosyal bilimci Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adllı ese
rinde kapitalizmin Kuzey Avrupa’da Güney Avrupa’ya göre daha gelişmiş olmasını
bir vaka olarak ele alır ve bunu kuzeyin Protestan güneyin ise Katolik oluşuyla iliş
kilendirerek, Protestanlığın kapitalizme daha meyilli bir ahlak öğretisini meşrulaş
tırarak sermaye birikimini teşvik ettiğini savunur.
geçmişi, bir önceki rejimin niteliği ve etnik çeşitlilik seviyesinin önemli rol oy
nadığının düşünüldüğünü birer veri olarak kabul edelim. Bu durumda, yukarıda
saydığımız faktörlerin hepsinde birbirine benzeyen fakat demokrasi seviyesinde
farklılaşan birkaç ülkeyi karşılaştırarak demokrasinin yerleşmesinde etkisi ola
bilecek fakat gözden kaçan başka etken ya da etkenler ortaya çıkarılabilir. Ma
li, Moritanya ve Nijer ekonomik kalkınmışlık seviyesi olarak nispeten birbirine
yakın (az gelişmiş, kişi başına düşen gelirin 1,000-2,000 ABD doları seviyesinde
olduğu) ülkelerdir. Her üçü de eski Fransız sömürgesi olduğu gibi, her üçünün
de nüfusunun kesif çoğunluğu Müslümandır. Yine bu ülkelerin üçü de Afrika’nın
Sahra çölü bölgesinde benzer iklim ve coğrafi koşullara sahip ve her üçü etnik
olarak yüksek seviyede çeşitliliğe sahiptir. Yukarıda sayılan tüm bu benzerliklere
rağmen, Mali 2012’ye dek uzun yıllar boyunca çok partili demokratik bir sistemle
yönetildiği hâlde, Moritanya ve Nijer son derece anti-demokratik rejimlere sa
hip olagelmişlerdir. Bu örnekte de görüldüğü üzere en benzer sistem tasarımında,
önemli olduğu varsayılan pek çok olası bağımsız değişkeni (ekonomik gelişmişlik,
etnik yapı, din, coğrafya, iklim, sömürge geçmişi vs.) benzer olduğu hâlde bağımlı
değişkende (bu örnekte ‘demokrasi’) farklılık gösteren vakalar karşılaştırmalı ola
rak incelenir. En benzer sistem tasarımında kullanılan yönteme John Stuart Mill’e
istinaden “Mill’in farklılık yöntemi” (Mill’s method of difference) denilmektedir.
İncelenen vakalarda pek çok bağımsız değişken aynı olduğu hâlde bağımlı değiş
ken farklı olduğundan, araştırmacı ‘farklı’ olan ve dolayısıyla bağımlı değişkenin
de farklılığının nedeni olan bağımsız değişkeni aramaktadır.
Tablo 4.1’de görüldüğü gibi, karşılaştırmalı vaka analizi yapan bir araştırmacı,
cevap aradığı konuda siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler yazınında önemli etkisi
olduğu varsayılan beş bağımsız değişkende (N-1, N-2, N-3, N-4, N-5) aynı değere
sahip üç vakayı ele almıştır. Örneğin N-1 kişi başına düşen gelir, N-2 şehirleşme
oranı, N-3 okuma yazma oranı, N-4 ekonomide petrol ürünlerinin payı, N-5 de
en büyük etnik azınlığın nüfusa oranı olsun. Sebebi merak edilen sonuç (S) ülke
nin demokrasi seviyesi olsun. Bu araştırma tasarımını en benzer sistem tasarımı
yapan sonuçta ortaya çıkan bağımlı değişkenin değerinin ilk iki vakada aynı (1)
fakat üçüncü vakada farklı (9) oluşudur. Aynı örnekten yola çıkarsak ilk iki vaka
demokrasinin olmadığı bir ülkeye işaret ederken üçüncü vaka son derece demok
ratik bir ülkeye işaret etmektedir. Araştırmacı, en benzer sistem tasarımı sayesinde
ilk beş bağımsız değişkenin her üç vakada da değerleri aynı olduğu için, sonucu
etkilemeyeceğini, bağımlı değişkende ortaya çıkan farklılığın sebebinin şimdiye
kadar incelenmemiş bir başka neden olması gerektiğini öngörmüştür. Yukarıda
ki örnek tablomuzda bağımlı değişkene sebep olan bağımsız değişken N-6 olarak
ifade edilmiştir. Çünkü N-6’nın değerleri ilk iki vakada aynı olduğu hâlde, üçüncü
vakada oldukça farklıdır ve bu farklılık aynı doğrultuda bağımlı değişkendeki fark
lılığa paraleldir. Elbette bu örnekte “aynı değerde” olarak ifade ettiğimiz bağımsız
değişken değerleri, pratikte çoğu en benzer sistem analizinde birbirine yakın veya
96 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
benzerdir ama aynı değildir. Örneğin, üç ülkeli bir en benzer sistem tasarımında
üç ülkenin de kişi başına düşen gelirinin tam olarak “aynı” olması beklenemez.
Fakat örneğin bu üç ülkenin de kişi başına düşen geliri genel olarak az gelişmiş
veya Üçüncü Dünya ülkeleri olarak kabul edilen ülkeler seviyesindeyse (örneğin
$1,200, $1,600 ve $1,800), bu üç ülkenin benzerliği kabul edilebilir. Çünkü geliş
miş ülkelerin $20,000 ve üzerindeki kişi başına düşen millî gelirleri göz önünde
bulundurulduğunda, bu üç ülkenin millî gelir düzeyinde benzerliği yadsınamaz.
Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde en benzer sistem tasarımı kullanan ça
lışmalar pek çoktur. Mounira Charrad, en benzer sistem tasarımı örneği olan ça
lışmasında, ekonomik, sosyal, etnik, dinî, kültürel, ve tarihi olarak birbirine son
derece benzeyen Cezayir, Fas ve Tunus vakalarını ele almış ve tüm bu benzerlikle
re rağmen neden kadın haklarının Tunus’ta gözle görülür şekilde daha ileri, Fas’ta
nispeten geri ve Cezayir’de ise ikisinin ortası bir noktada olduğunu araştırmış
tır. Araştırması sonucunda Charrad bu farklılığı, Tunus’ta devletin kapasitesinin,
özellikle coğrafi sebeplerden dolayı çok daha yüksek, Cezayir’de ve Fas’ta ise çok
daha sınırlı olmasına bağlamıştır. Devletin kapasitesinin Tunus’ta çok daha yük
sek olmasını bağladığı coğrafi sebepler arasında, Tunus’un nispeten çok daha kü
çük ve coğrafi olarak ulaşımı kolay düzlük olması, Cezayir ve Fas’ın ise daha geniş
ve çok daha dağlık olması yer almaktadır.
Mounira M. Charrad. (2001). States and Women’s Rights: The Making of Postcolonial
Tunisia, Algeria and Morocco, Berkeley: University of California Press.
Ian Lustick. (1993). Unsettled States, Disputed Lands: Britain and Ireland, France
and Algeria, Israel and the West Bank-Gaza, Ithaca: Cornell University Press.
4. Ünite - Vaka Analizi 97
Tablo 4.2’de görüldüğü gibi, karşılaştırmalı vaka analizi yapan bir araştırmacı,
siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler yazınında ilgilendiği sonuçla ilişkilendirilen
beş önemli bağımsız değişkenin (N-1, N-2, N-3, N-4 ve N-5) değerlerinin her üç
vakada farklı olduğu fakat ilgilenilen sonucun (S) değerinin her üçünde de aynı
olduğu (1) bir en farklı sistem tasarımı yapmıştır. Bu tasarımın doğası gereği, her
üç vakada da değerleri birbirinden farklı olan ilk beş bağımsız değişkenin sonuç
ta ortaya çıkan bağımlı değişkenin sebebi olmadığı tahmin edilmektedir. Bu üç
vaka pek çok bağımsız değişken açısından birbirinden olabildiğince farklı olduğu
hâlde her üçünde de aynı sonuç gözlendiğine göre, araştırmacı daha önce önemi
fark edilmemiş fakat sonucun ana sebebi olan bir başka bağımsız değişkeni (N-
6) veya değişkenleri keşfetmek zorundadır. En farklı sistem tasarımının amacı,
birbirinden çok farklı vakaları aynı sonuca götüren ortak bağımsız değişken(ler)
i ve nedensellik yapısını ortaya çıkarmaktır. Bu açıdan en farklı sistem tasarımı
yeni kuramların ortaya konmasında ve eski kuramların da geliştirilmesinde çok
önemli rol oynamıştır.
Siyaset biliminde en farklı sistem tasarımını kullanan çalışmalar pek çoktur.
Harvard Üniversitesi’nden Barrington Moore’un öğrencisi de olan Theda Skocpol,
en farklı sistem tasarımı örneği olan Devletler ve Toplumsal Devrimler: Fransa, Rus
ya ve Çin’in Karşılaştırmalı Analizi adlı meşhur kitabında, siyasal, demografik, eko
nomik, sosyal, etnik, dinî, kültürel ve tarihi olarak birbirinden çok farklı özellikler
gösteren Fransa, Rusya ve Çin vakalarını ele almış ve tüm bu farklılıklara karşın
98 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Stephen M. Walt. (1996). Revolution and War, Ithaca: Cornell University Press.
2010 yılı Aralık ayında Tunus’ta Muhammed Bouazizi adlı bir işportacının kendini
1 yakmasıyla başlayan halk ayaklanmaları Tunus’ta iktidarın devrilmesine yol açmış,
izleyen iki yıl içerisinde Mısır ve Libya’da da iktidarlar halk ayaklanmaları sonucu
devrilirken, Yemen ve Suriye başta olmak üzere birçok başka Arap ülkesinde de iç
savaşa kadar gidebilen iktidar karşıtı protestolar gerçekleşmiştir. ‘Arap Baharı’ ya
da ‘Arap devrimleri’ olarak adlandırılan bu hareketlerin karşılaştırmalı olarak ince
lenmesi için daha uygun olan yöntem en benzer sistem tasarımı mı yoksa en farklı
sistem tasarımı mıdır? Neden?
Ahmet T. Kuru. (2011). Pasif ve Dışlayıcı Laiklik: ABD, Fransa ve Türkiye, İstanbul:
Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn ve Suriye’yi derinden etkileyen ve Arap Baharı veya
Arap devrimleri olarak bilinen halk ayaklanmalarını en farklı ve en benzer sistem 2
analizini aynı anda kullanarak nasıl inceleyebilirsiniz? Bu soruyu cevaplarken Tu
nus ve Mısır’da devrimin görece kansız ve barışçıl yollardan çok partili demokratik
seçimlere yol açtığını, Libya’da da uzun ve kanlı bir iç savaştan sonra diktatörlüğün
devrildiğini fakat Bahreyn’de muhalif protestoların kısa sürede Suudi Arabistan’ın
askerî müdahalesiyle bastırıldığını, Suriye’de ise muhalifler ve iktidar arasında sa
vaşın uzun süre sürdüğünü göz önüne alabilirsiniz. Devrim sayesinde demokrasiye
ulaşma başarıları açısından başarılı olandan başarısıza doğru bir sıralama yapmak
gerekirse Tunus, Libya, Mısır, Suriye ve Bahreyn olarak sıralanabilecekken, iç sa
vaş yaşamış olmaları açısından da Suriye ve Libya’nın diğerlerinden ayrıldığını göz
önüne alabilirsiniz.
100 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Michael L. Ross. (2012). Oil Curse: How Petroleum Wealth Shapes the Development
of Nations, Princeton: Princeton University Press.
Graham T. Allison. (1971). Essence of Decision: Explaining the Cuban Missile Crisis,
Boston: Little, Brown, and Co.
olmayan bir ülke olarak demokrasinin sebeplerine dair ortaya konan tüm yapısalcı
kuramların beklentilerinin aksine kısa sürede çok partili demokratik bir rejimi te
sis ettiği için tam bir ‘sapkın vaka’ olarak incelenebilir. Steven Fish Moğolistan’ı bu
çerçeveden incelemiş ve bu sapkın vaka incelemesinden hareketle demokrasinin
hiçbir yapısal ön koşul olmaksızın yerleşebileceğini iddia etmiştir.
Tanımı gereği, sapkın vakaların tespiti de ancak karşılaştırmalı bir yelpazede ya
pılabilir. Çünkü ancak tüm vakaların dağılımı ortaya çıkarıldıktan sonra eğer varsa,
herhangi bir vakanın sapkın olup olmadığı tespit edilebilir. Tüm vakaların dağılımı
bilinmeden sapkın vakanın olup olmadığı, varsa hangisi olduğu tespit edilemez. Do
layısıyla büyük ölçekli istatistiksel analizler sapkın vakaların tespitinde çok yararlı
ve yaygın bir rol oynar. İstatistiki analizdeki dağılımı gözlemleyen araştırmacı, aynı
zamanda mevcut dağılımın çok dışında kalan vaka ya da vakaları da tespit etme im
kânına sahiptir. Eğer varsa, mevcut dağılımın en uzağında kalan vaka ya da vakalar
sapkın vaka incelemesine tabi tutulabilir. İnsani kalkınmışlık endeksi ile demokra
tikleşme endeksleri arasında çok güçlü bir korelasyon bulunmaktadır. Üstelik petrol
zengini fakat demokratik olmayan ülkelerin yüksek gelirlerine rağmen insani geliş
mişlik seviyeleri düşük olduğu için onların durumu da bu korelasyona aykırı değil
dir. Fakat Singapur, insani gelişmişlik endeksi çok yüksek olduğu ve üstelik petrol
zengini de olmadığı hâlde demokratik olmayan bir ülke özelliğiyle demokratikleşme
kuramlarının test edilerek geliştirilmesi için tam bir sapkın vaka örneği sunmaktadır.
Nikki R. Keddie (der.). (1995). Debating Revolutions, New York: NYU Press.
Uluslararası ilişkilerde kritik vaka örneği çalışmalar arasında Richard Ned Le
bow ve Janice Gross Stein’ın Soğuk Savaşı Hepimiz Kaybettik adlı eseri gelir. Bu
eserde Lebow ve Stein, nükleer silahlar ve caydırıcılık stratejilerine ilişkin kuram
lar için birer kritik vaka olarak Küba Füze Krizi ve Yom Kippur Savaşı’nı inceler
ler. Yazarlar ABD ve SSCB’nin her iki krizde de birbirlerini nükleer silahların des
teğinde tehdit etmesinin iddia edildiği gibi başarılı bir caydırıcılık örneği olma
dığını ve hatta tam tersine Soğuk Savaşı daha da uzatarak ve savunma harcama
larını muazzam seviyelere çıkararak her iki tarafa da büyük zarar verdiğini iddia
etmişlerdir. Bu yaklaşım kritik vaka analizi sayılabilir çünkü nükleer caydırıcılık
kuramlarının işlerliği eğer en büyük iki nükleer güç olan ABD ve SSCB arasında
bile ispatlanamıyorsa, bu kuramlar çok büyük bir yara almış sayılır.
Richard Ned Lebow ve Janice Gross Stein. (1995). We All Lost the Cold War, Prince
ton: Princeton University Press.
John J. Mearsheimer. (2003). Tragedy of Great Power Politics, New York: W. W. Nor
ton & Company.
4. Ünite - Vaka Analizi 105
Milliyetçiliğin sebeplerini açıkladığını iddia eden kuramlar için hangi vaka veya va
kalar (hangi milliyetçilikler) kritik vaka olabilir? 6
vaka içi analiz, ilgilenilen bağımlı değişkenin (örneğin, “devrim”) ortaya çıktığı
herhangi bir alelade vaka üzerine yapılıyorsa, acaba varılan sonuçların bilimsel
katkısı ne ölçüde olacaktır? Bu çerçevede tartışma ve endişeler, vaka analizlerinde
en önemli hususlardan birinin, belki de en başta geleninin, sorulan soruya uygun
ve savunulabilir vakaların seçilmesi olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
Türkiye örneğinde seçim sisteminin siyasi parti sayısına etkisini test etmek isteyen
7 bir araştırmacı nasıl bir vaka içi analiz tasarlayabilir?
Ruth Berins Collier. (1999). Paths toward Democracy: The Working Class and Elites
in Western Europe and South America, New York: Cambridge University Press.
Susan Peterson. (1995). “How democracies differ: Public opinion, state structure,
and the lessons of the Fashoda crisis,” Security Studies, Cilt 5, Sayı 1, s.3-37. James
Lee Ray. (2009). Democracy and International Conflict: An Evolution of the Democ
ratic Peace Proposition, Columbia, SC: University of South Carolina Press.
DOĞAL DENEYLER
Doğal deney (natural experiment), siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde pek
az rastlanılan ve en benzer sistem analizinin uç noktası olarak tarif edilebilecek
bir yöntemdir. Doğal deney, hemen her bakımdan birbirinin aynı olan, zaman
ve mekân da dahil olmak üzere aynı çevresel ve bağlamsal etmenler tarafından
kuşatılmış, sadece değişken etkisi araştırmanın odağında olan etmen söz konu
su olduğunda birbirinden farklılaşan, iki ya da daha fazla vakanın karşılaştırmalı
incelenmesidir. Aynı yörede yan yana yaşayan, sosyo-ekonomik, dinî, kültürel,
dilsel, coğrafi ve diğer önemli özellikleri bakımdan birbirine benzeyen ve sadece
etkisini ölçmek istediğimiz etmenin farklı olduğu toplumsal gruplar bulunabilir
se, bu bize bir doğal deney fırsatı sunar. Çünkü doğal deney, neredeyse labora
tuvar ortamındakine benzer bir şekilde, tek bir etmenin diğer tüm etmenlerden
bağımsız etkisini izole ederek ölçmemize olanak sağlar.
Bir doğal deney çalışmasının da yer aldığı yeni eserinde, Amerikalı siyaset bi
limci Keith Darden, 1940’lı yıllarda Ukrayna’nın batısında, Karpat dağları etekle
rinde iki komşu il olan Transcarpathia ve Stanislaviv’i ele alır. Bu iki il aynı dili
(Ukraynaca) konuşmakta, aynı din (Hristiyan) ve mezhebe (Yunan Katolik) men
sup, aynı seviyede sanayileşmiş, aynı seviyede şehirleşmiş, aynı oranda ve seviyede
dağlık bir araziye ve aynı tür orman örtüsüne sahip, halkının çoğunluğu nüfusu
2,000’den az yerleşim birimlerinde yaşayan kişilerden oluşuyordu. Siyaset bilim
cilerin isyan ve gerilla savaşı konusunda önemli olduğunu düşündükleri tüm bu
etmenlerin benzerliğine rağmen, Sovyetler Birliği tarafından 1944 yılında işgal ve
ilhak edildikten sonra bu iki ildeki Sovyet karşıtı Ukrayna milliyetçisi gerilla dire
nişi seviyesinde muazzam bir fark ortaya çıktı. Stanislaviv işgal altındaki batı Uk
rayna’da en yoğun Sovyet karşıtı gerilla savaşına sahne olurken, Transcarpathia’da
hiç Sovyet karşıtı gerilla direnişi gözlenmedi. 1944 sonunda Stanislaviv Sovyet kon
trolüne geçtiğinde Ukrayna Direniş Ordusu’na mensup 10,000 gerilla savaşçısı dağ
larda Sovyet ordularına karşı direniyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın tüm Avrupa’da
sona erdiği 1945 yılında bile hâlen 4,500 direnişçi Stanislaviv’de Kızılordu’ya karşı
4. Ünite - Vaka Analizi 109
Keith Darden. (2013). Resisting Occupation: Mass Schooling and the Creation of
Durable National Loyalties, New York: Cambridge University Press.
Türkiye’de Cumhuriyet döneminin ilk on beş yılındaki (1923-1938) inkılapların nü
fus üzerindeki etkisini ölçmek için Türkiye içindeki ya da dışındaki hangi iller ya da 9
bölgeler arasında bir doğal deney tasarımı yapılabilir?
Bir bakıma her ciddi siyasal bilimler ve uluslararası ilişkiler çalışması, en azından
bir boyutuyla karşı olgusal akıl yürütmeyi gerekli kılar. Çünkü her çalışmada araş
tırmacı, savunduğu tez hakkında şu sorunun cevabını açıkça vermek zorundadır:
110 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
UYGUNLUK YÖNTEMİ
Bu ünitede örnek verilen vakalar kadar birbirine benzeyen vakalar bulmak ve kon
trollü karşılaştırmalar yapmak her konuda ve her araştırma sorusunda mümkün
olmayabilir. Doğal deneyler bir yana, ele alınan her iddia için en benzer sistem
analizi tasarlayabilmek ve hatta kritik veya sapkın vakalar bile bulabilmek çok zor
ya da imkânsız olabilir. Bu durumda en azından nedensellik zincirindeki hâlkaları
oluşturan her bir ayrı nedensellik iddiasının, değişik vakalardaki gerçekliğe uygun
olup olmadığı uygunluk yöntemiyle (congruence method) test edilebilir. Uygunluk
yönteminde süreç takibine ya da kontrollü karşılaştırma yöntemlerinin ayrıntılı
koşullarının herbirini sağlamaya gerek yoktur. Tek bir nedensellik iddiası ele alı
nır ve tek tek vakaların bu iddianın tahminiyle uygunluk içinde olup olmadığına
bakılır. Daha önce de belirttiğimiz elli domino taşının birbirine çarparak düştüğü
nedensellik zinciri benzetmesini düşünecek olursak, uygunluk yöntemi örneğin
sadece 27. ve 28. taş arasındaki nedensellik ilişkisine odaklanır. Oysa daha doğru,
bilimsel ve tercih edilmesi gereken yöntem elbette eğer mümkünse tüm nedensel
lik zincirini bir bütün olarak incelemeyi başarabilmektir. Araştırmacıyı uygunluk
yöntemini kullanmaya zorlayan sebep, aynı örnekten hareketle, elli domino taşı
nın da birbirine çarparak yıkıldığı bir süreci tek bir vakada gözlemlemenin çok
zor ya da imkânsız oluşudur. Uygunluk yönteminde nedensellik süreci parçaları
na ayrılır ve her bir halkası diğerlerinden izole edilerek incelenir.
Uluslararası ilişkiler alanındaki kuramsal tartışmalarda önemli bir yeri olan
demokratik barış kuramını ele alalım. Bu kuramın karmaşık ve uzun bir neden
sellik zinciri bulunmakta, bu zincir pek çok farklı fakat birbiriyle ilişkili iddiadan
oluşmaktadır. Eğer araştırmacı bu iddiaların hepsini aynı anda bir ya da birkaç
vaka üzerinden süreç takibi yöntemiyle izleyerek test etme imkânını bulamıyor
sa, bu iddiaları teker teker uygunluk yöntemiyle test edebilir. Demokratik barış
kuramına göre demokratik ülkelerin halkları başka demokratik ülkelerin halk
larına karşı savaşa girmeye (demokratik olmayan ülkelerle savaşa girmeye göre)
daha az isteklidirler. Sadece bu iddianın uygunluk yöntemiyle test edilebilmesi
için araştırmacı demokratik ülkeler arasında uluslararası kriz ve gerginliklerin
yaşandığı dönemlerde demokratik ülke halklarının gerçekten birbirleriyle sa
vaşa daha az istekli olup olmadıklarını ölçebilir. Üçüncü Cumhuriyet Fransa’sı
ve Weimar Almanya’sının halkları gerçekten birbirleriyle savaşa, örneğin Sovyet
Rusya’ya karşı savaşa olduğundan daha mı az istekliydiler? Faşoda krizi sırasın
da İngiliz halkı Fransa’yla savaşa, örneğin benzer bir kriz döneminde Japonya’yla
savaşa olduğundan daha mı az istekliydi? Bu örneklerde olduğu gibi uygunluk
yönteminde biri hariç diğer tüm etmenler ve süreçler gözardı edilerek ve hatta
olaylar mekânsal ve zamansal bağlamından bile koparılarak sadece temel kuram
sal iddianın öngördüğü tahminin somut vakanın gerçeğine uygunluk arz edip
etmediği test edilmektedir.
Pek çok iddianın iç içe geçtiği karmaşık bir nedenselliğe sahip petrolün lane
ti (oil curse) olarak bilinen kurama göre petrol zengini ülkeler pek çok sebepten
dolayı demokratikleşmede büyük zorluk çeker ve büyük oranda demokratikleşe
mezler. Bu sebeplerden bir tanesi petrol zengini ülkelerde devletin çok büyük bir
istihbarat ağını besleyerek kendi halkının demokratikleşme taleplerine karşı kul
lanabilmesidir. Tek başına bu iddiayı test edebilmek için petrol zengini ülkeler tek
tek ele alınıp kişi başına düşen istihbarat elemanı harcaması ve istihbarat elemanı
sayısının dünya ortalamasının üzerinde olup olmadığı test edilebilir. Venezuela,
Katar, Rusya, Brunei, Libya, Suudi Arabistan gibi petrol zengini ülkelerde istihba
112 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
TİPOLOJİK KURAMLAR
Tipolojik kuramlar (typological theories) farklı bağımsız değişken kombinasyon
larının her biri için belli bir bağımlı değişkeni öngören kuramlardır. Örneğin belli
bir sonucu etkileyen üç bağımsız değişkenin olduğu bir konuda, matematiksel
olarak toplam altı bağımsız değişken kombinasyonu ve dolayısıyla altı sonuç ola
bilir. Elbette bu altı bağımsız değişken kombinasyonundan bazıları, daha önce
bahsettiğimiz “eşsonuçluluk” (equifinality) olasılığına istinaden aynı sonuca sebep
olabilirler. Her hâlükârda, araştırmacının tipolojik kuramda bütün olasılıkları ön
görmesi gerekmektedir.
Tablo 4.3 Bağımsız değişken Bağımsız değişken Bağımsız değişken Bağımlı değişken
Üç bağımsız A B C 1
değişkene yer veren
bir tipolojik kuramın A C B 2
yapısı C A B 3
C B A 4
B A C 5
B C A 6
Örneğin, Tablo 4.3’teki birinci bağımsız değişken askerî harcamalar, ikinci ba
ğımsız değişken sağlık harcamaları, üçüncü bağımsız değişken eğitim harcama
ları sonuçta ortaya çıkan bağımlı değişken de vergi politikası olsun. Eğer öyley
se, bu tipolojik kurama göre askerî harcamada C, sağlık harcamasında A, eğitim
harcamasında B’nin benimsendiği bir vakada (ülkede), sonuç olarak, 3 sayısı ile
ifade edilen tipte vergi politikası ortaya çıkacaktır denilmektedir. Bennett ve Ge
orge tipolojik kuramların işaret ettiği nedensellik ilişkilerini patolojideki hasta
lık sendromlarına benzetirler (George ve Bennett, Case Studies, s.235). Doktorlar
çoklukla hastalık sendromları için tek bir sebep öne sürmezler; birtakım sebeple
rin birtakım sonuçlarla ilişkili olduğunu belirtmekle yetinirler (“Yüksek tansiyon,
kolestrol ve sigara alışkanlığının beraberce bulunduğu hastalarımızda şu rahat
sızlıklara sıklıkla rastlanmaktadır” gibi). Bu açıdan tipolojik kuramların ortaya
koyduğu nedensellik ve ondan kaynaklanan tahminler de patolojideki sendrom
lara benzer. Kuşkusuz tipolojik kuramların ortaya koyduğu böylesi görece muğlak
nedensellik örgüleri, daha kesin ve basit nedensellik ilişkileri arayan sosyal bilim
ciler için pek de tatminkâr açıklamalar ortaya koyamaz. Fakat hangi sebeplerin
üst üste gelişinin hangi sonuçlara (patolojinin “sendromları”) sebep olduğunun
disiplinli ve muğlaklıktan uzak bir açıklıkla belirtilmesi, bilimsel bir araştırma
için yeterli olacaktır. Tipolojik kuramlar da bu amaca hizmet eder.
4. Ünite - Vaka Analizi 113
Tornado tarzı olaylarda bağımsız değişkenin ortaya çıkışından çok kısa süre son
ra bağımlı değişken ortaya çıkar. Öyle ki ikisinin ortaya çıkışı eş zamanlı (örne
ğin aynı yıl içerisinde) bile olabilir. Pierson, günümüz Amerikan siyaset biliminin
fazlasıyla tornado benzeri sebep-sonuç ilişkilerine yoğunlaştığını gözlemlemekte
ve bu durumu eleştirmektedir. Eleştirisinin sebebi, sosyal bilimlerde karşılaşılan
çoğu olayın sebeplerinin çok uzun zaman dilimlerine yayılması, sebep ve sonuç
arasında uzun bir kuluçka dönemi olmasıdır. Sadece tornado tarzı sebep-sonuç
ilişkilerine yoğunlaşan çalışmalar bu gibi olayların nedensellik örgüsünü analiz
etmekten acizdirler.
Paul Pierson, Politics in Time: History, Institutions, and Social Analysis (Princeton:
Princeton University Press, 2004), s.81, Tablo 3.1.
Göktaşı metaforu ile ifade edilen süreçlerdeyse, sebep (bağımsız değişken) kısa
süre zarfında gerçekleşirken (göktaşının yere düşüş anında olduğu gibi), sonucun
(bağımlı değişken) ise çok uzun süreler zarfında gerçekleştiği (göktaşının düşme
siyle yaşanan iklim değişikleri dolayısıyla dinazorların neslinin tükenmesi gibi) sü
reçlere işaret eder. Deprem metaforu ile işaret edilen süreçlerdeyse, fay hatlarının
yüzlerce yıllık yavaş hareketinde olduğu gibi, sebep (bağımsız değişken) çok uzun
süre zarfında gerçekleşirken, sonuç (bağımlı değişken) ise bir depremde olduğu
gibi çok kısa sürede ortaya çıkmaktadır. Popüler medyada da bazen “siyasi dep
rem” olarak adlandırılan ani ve muazzam nitelikteki olayların çoğu zaman onyıl
lara yayılan bir arkaplanı, kuluçka dönemi bulunmaktadır. 3 Mart 1924 günü genç
Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm siyasal, toplumsal ve kültürel yapısını etkileyecek ve
laikliği temellendirecek üç önemli yasanın eş zamanlı olarak parlamentoda kabulü
(Halifeliğin kaldırılması, Şeriyye ve Evkaf Bakanlığının lağvedilmesi ve eğitimin
laik bir temelde birleştirilmesi [Tevhid-i Tedrisat]), nedensellik örgüsü açısından
Pierson’ın tarif ettiği şekliyle bir depremdir çünkü sonuç (bağımlı değişken) aynı
günde aniden çıkarılan ve zamanı için son derece radikal sayılan kanunların uygu
lanması ise de bu radikal reformları doğuran entelektüel ve siyasal altyapı İttihat ve
Terrakki’nin kuruluşundan başlayıp 2. Meşrutiyet (1908-1918) dönemini ve son
rasını da kapsayan en azından çeyrek yüzyıllık bir süreçtir. Şükrü Hanioğlu, Ata
türk: Entelektüel bir Biyografi adlı kitabında Atatürk reformlarının çeyrek yüzyıla
yayılan arka planını incelemekte ve açıklamaktadır. Bu örnekte, bağımlı değişken
bir günde tecelli ederken, onun sebebi olan bağımsız değişkeni tespit ve analiz ede
bilmek için en az çeyrek yüzyıllık bir dönemin süreç takibi yöntemiyle incelenmesi
gerekmektedir. Son olarak, Pierson’un küresel ısınma metaforuyla ifade ettiği sü
reçlerdeyse, hem sebep hem de sonuç çok uzun sürelere yayılarak kendini göster
mektedir. Küresel ısınmanın sebebinin Sanayi Devrimi’nden bu yana geçen yüzyıl
larda atmosfere yayılan endüstriyel gazlar olduğu, sonucunun da onyıllar boyunca
kademeli olarak artan küresel ısı olduğu gözönüne alınacak olursa, bu tarz neden
sellik örgülerinde hem bağımlı hem de bağımsız değişkenin incelenmesinde geniş
zaman dilimlerini ele alan süreç takibi yönteminin gerekeceği aşikârdır.
4. Ünite - Vaka Analizi 115
SONUÇ
Bu ünitenin sınırları çerçevesinde açıklanmaya çalışıldığı üzere niteliksel araştır
ma yöntemlerinin en önemlilerinden sayılan vaka analizi yöntemleri kendi içinde
çok çeşitlidir. Bu yöntemlerin pek çoğunun süreç takibi analizini gerektirdiği dü
şünülecek olursa, vaka analizlerinin araştırmacılar için son derece uzun sürelerde
ve yoğun çalışmayı, yanı sıra vaka olarak incelenen ülkelerin diline, kültürüne
ve sosyal bağlamına hakimiyeti gerektirdiği ortaya çıkar. Bu zorluğu anlayabil
mek için sadece yeni bir dil öğrenmenin veya sadece bir ülkenin en çok okunan
gazetesinde ilgilenilen konuyla ilgili birkaç yıl boyunca yazılmış tüm yazıları tes
pit ve analiz etmenin ne kadar uzun süre alacağını düşünmek yeterlidir. Bundan
dolayıdır ki niteliksel vaka analizine yönelen araştırmacıların diğer yöntemleri
kullanan meslektaşlarından daha uzun ve zor araştırma koşullarını göze almala
rı gerekebilir. Bu ünitede vaka analizlerinin tasarımına ve uygulanmasına ilişkin
kısaca açıkladığımız temel kuralların hiçbirine dikkat edilmeden yapılmış bazı
araştırmaların da “vaka analizi” adı altında takdim edildiğini hayretle ve üzüntüy
le görmek mümkündür fakat bu gibi çalışmaların uluslar arası ilişkiler ve siyaset
bilimine kayda değer bir katkı yapması beklenemez.
Tüm araştırma yöntemlerinde olduğu gibi vaka analizinde de önce yanıt ara
nan soru veya soruların belirlenmesi ve ancak bu sorular ışığında hangi vaka
analizi tasarımının seçileceğine karar verilmesi gerekmektedir. Mevcut pek çok
değişik vaka analizi türünün ne çeşit işlevleri olduğunu ve ne gibi soruları cevap
landırmakta özellikle etkili olduklarını bu ünite boyunca kısaca ele aldık. İster
nicel ister nitel her türlü araştırma yönteminde olduğu gibi vaka analizlerinde de
son derece dikkat edilmesi gereken bir konunun da araştırmacının ortaya koy
duğu iddianın yanlışlığının nasıl kanıtlanabileceğini açıkça göstermesi olduğunu
belirttik. Çünkü hiçbir kanıtın çürütemeyeceği, tersini ispatlamanın imkânsız ol
duğu bir iddia bilimsel olamaz ve ancak bir totolojiye işaret eder.
Sosyal bilimlerde bilgi birikimi ve kuramsal ilerlemelerin önemli bir kısmı
vaka analizi yöntemlerini kullanan araştırmaların sonucu olarak gerçekleşmiş
tir. Gelecekte de vaka analizlerinin bilimsel gelişmeye katkılarının artarak devam
etmesi muhtemeldir. Bu alandaki araştırma yöntemlerinin günden güne daha da
disiplinli ve kuramsal olarak tutarlı bir yörüngeye oturması da bu kanıyı güçlen
dirir mahiyettedir. Vaka analizi yöntemlerinin kullanım alanları, sınırları, koşul
ları ve işlevlerinin açıkça ortaya konması, bu yöntemin hızla iyileşerek gelişme
sine katkıda bulunmaktadır. Kuramsal ve teknik olarak hızla gelişen ve iyileşen
vaka analizi yöntemlerinin Türkiye’de de daha yaygın ve disiplinli kullanımının
teşvik edilmesinin ülkemizde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanındaki
araştırmalara büyük katkıda bulunacağına ve bu alanlardaki eğitime de son dere
ce olumlu yansımaları olacağına kuşku yoktur.
116 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Özet
Vaka analizlerinin avantajlarını ve kullanım ve bu bağımsız değişkenlerin tam olarak nasıl
1 alanlarını açıklayabilmek bağımlı değişkene sebep olduklarını açıklamayı
Vaka analizleri, doğrudan bir veya birkaç vakaya amaçlar. Süreç takibi yöntemi karşılaştırmalı si
odaklanarak nedensellik ilişkisini ve mekaniz yaset alanındaki nitel çalışmaların en fazla baş
masını adım adım takip ederek ortaya çıkarmak vurduğu yöntemdir.
ta diğer araştırma yöntemlerine (örneğin, ista
tistiki çalışmalara) nazaran daha avantajlıdırlar. Doğal deneylerin ve tipolojik kuramların işlevini
Korelasyonların keşfi için niceliksel, istatistiki 4 ve faydasını söyleyebilmek
çalışmalara, değişik nedensellik mekanizmaları Doğal deney, hemen her bakımdan birbirinin
nın ortaya çıkarılmasında ise vaka analizlerine aynı olan, zaman ve mekân da dahil olmak üzere
başvurulabilir. aynı çevresel ve bağlamsal etmenler tarafından
kuşatılmış, sadece değişken etkisi araştırma ko
En benzer ve en farklı sistem, en olası ve en az nusu olan etmende birbirinden farklılaşan, iki
2 olası, kritik ve sapkın vaka analizlerinin farkını, ya da daha fazla vakanın karşılaştırmalı incelen
önemini, işlevini ve uygulamasını açıklayabilmek mesidir. Tipolojik kuramlar ise farklı bağımsız
Neredeyse tüm bağımsız değişkenlerin benzer, değişken kombinasyonlarının her biri için belli
bağımlı değişkenin ise farklı olduğu araştırmala bir bağımlı değişkeni öngören kuramlardır.
ra en benzer sistem tasarımı, neredeyse tüm ba
ğımlı değişkenlerin farklı, bağımsız değişkenin Uygunluk yöntemini, karşı-olgusal akıl yürütmeyi
ise aynı olduğu araştırmalara ise en farklı sistem 5 ve vaka analizlerinde zaman boyutunun neden
tasarımı denilmektedir. İlkinde amaç, diğer tüm sellikle olan kritik bağlantısını açıklayabilmek
bağımsız değişkenleri aynı tutarak sonuçta fark Uygunluk yönteminde tek bir nedensellik iddia
lılık yaratan bağımsız değişkeni keşfetmektir. sı ele alınır ve tek tek vakaların bu iddianın tah
İkincisinde amaç, birbirinden son derece farklı miniyle uygunluk içinde olup olmadığı ortaya
özelliklere sahip vakalarda aynı sonucu doğuran konur. Kontrollü bir karşılaştırma yapabilmek
sebebi keşfetmektir. Kritik vaka bir kuram için için birbirine benzer iki somut vaka bulunamaz
doyurucu bir şekilde açıklanması zorunlu olan sa, karşı-olgusal akıl yürütmeye başvurularak
vakadır. Belli başlı kuramların inanılırlığını test var olan bir vakayla icat edilen bir vaka karşılaş
etmek için kullanılır. Sapkın vaka ise herhangi tırılır. Vaka analizinde zaman boyutu çok önem
bir faktörün tüm vakalarda gözlenen dağılımın lidir çünkü aynı sebepler benzer koşullar çer
dan belirgin bir şekilde saptığı bir vakanın ince çevesinde ve hatta aynı coğrafyada olsalar bile
lenmesidir ki burada amaç kuramsal bir ilerleme farklı zamanlarda farklı sonuçlar doğurabilirler.
sağlamaktır. Dahası, sebepler ve sonuçlar eş zamanlı olarak
ortaya çıkmayabilecekleri gibi, sebebin ve sonu
Vaka içi analizlerin ve süreç takibi yönteminin cun tam olarak ortaya çıkması farklı uzunlukta
3 özelliklerini, işlevini ve uygulamasını açıklaya süreleri gerektirebilir.
bilmek
Vaka içi analiz karşılaştırmalı vaka analizinin tek
bir vakaya uygulanmış hâli olup, bir vakanın ta
rihindeki değişik dönemler arasında veya deği
şik alt-bölgeleri arasında karşılaştırma yapılarak
uygulanır. Amaç tek bir vaka içinde tarihsel ya
da mekânsal olarak gerçekleşen kırılmaları veya
farklılaşmaları kullanarak nedensellik mekaniz
masını ortaya çıkarmaktır. Süreç takibi yöntemi
sadece birtakım bağımsız ve bağımlı değişkenler
arasında ilişki olduğu saptamasının ötesine geçer
4. Ünite - Vaka Analizi 117
Kendimizi Sınayalım
1. Bir karşılaştırmalı vaka analizinde, neredeyse tüm 5. Vaka içi analizlerde gözlem sayısını arttırmak için
bağımsız değişken değerleri benzer fakat bağımlı de aşağıdakilerden hangisinin yapılması en uygundur?
ğişken değeri farklıysa bu vaka analizi tasarımı ne adla a. Analiz edilen vakada test edilen kuramların sa
anılır? yısı arttırılır
a. Sapkın vaka analizi b. Analiz edilen vakada atıf yapılan eser sayısı
b. Kritik vaka analizi arttırılır
c. En benzer sistem tasarımı c. Vaka için mülakat yapılan her insan ayrı bir va
d. En farklı sistem tasarımı ka sayılır
e. Vaka içi analizi tasarımı d. Analiz edilen vaka, ilgilenilen değişkenlerin da
ğılımına göre dönemlere ayrılır
2. Bir karşılaştırmalı vaka analizinde, neredeyse tüm e. Sonuçlar başka araştırmacıların sonuçlarıyla
bağımsız değişken değerleri farklı fakat bağımlı de karşılaştırılır.
ğişken değeri aynıysa bu vaka analizi tasarımı ne adla
anılır? 6. Paul Pierson, siyasal olaylarda sebebin de sonucun
a. Sapkın vaka analizi da kısa süre içinde ve birbirine yakın olarak ortaya çık
b. Kritik vaka analizi tığı nedensellik örgüsüne ne ad vermektedir?
c. En benzer sistem tasarımı a. Tornado
d. En farklı sistem tasarımı b. Göktaşı
e. Vaka-içi analizi tasarımı c. Deprem
d. Küresel Isınma
3. Bir kuramın doğru olarak açıkladığında ispatlan e. Tayfun
dığı, açıklayamadığında ise kuramın çürütüldüğü bir
vakaya ne ad verilir? 7. Belli sayıda bağımsız değişkenin her türlü kombi
a. Sapkın vaka nasyonuyla ortaya çıkan farklı nedensellik zincirlerini
b. Kritik vaka ve sonuçta ortaya çıkacak bağımlı değişkeni belirten
c. Tipolojik vaka tasarımlara ne ad verilir?
d. Karşı-olgusal vaka a. Tipolojik kuramlar
e. Kuramsalcı vaka b. Karşı-olgusal düşünce deneyleri
c. En benzer sistem analizi
4. Aşağıdaki durumlardan hangisinde tek vakalı (tek d. Süreç takibi
ülkeli) analiz yapmak bilimsel olarak meşru kabul e. Doğal deneyler
edilebilir?
a. Araştırmacı sadece bu ülkenin siyasetine ve ta 8. Aşağıdakilerden hangisi birkaç aşamadan oluşan
rihine hakimse bir nedensellik zincirini tamamen ortaya çıkarmayı
b. Araştırmacı sadece bu ülkenin dilini biliyorsa sağlacak yöntemlerden birisi değildir?
c. Yakın zamanda bu ülkenin içinde yer aldığı bir a. Süreç takibi
savaş gerçekleşmişse b. Vaka-içi analiz
d. Bu ülke hiç endüstrisi olmadığı hâlde demokra c. Doğal deney
tik olan tek ülkeyse d. Uygunluk testi
e. Bu ülke üzerine yapılacak araştırmalar için bol e. En benzer sistem analizi
ca araştırma teşvik fonu varsa
118 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Sıra Sizde 2
En farklı sistem tasarımı için vakaların bağımlı değiş
kenlerinin değerinin benzer, bağımsız değişkenlerin
farklı olması gerekmektedir. En benzer sistem tasarımı
için ise bağımlı değişkenin farklı, bağımsız değişkenle
rin benzer olması gerekmektedir. Bu örnekte, her ikisi
de eski İngiliz sömürgesi ve Arap olan Mısır ve Bahreyn,
ilki demokratikleştiği ikincisiyse demokratikleşemediği
için en benzer sistem tasarımına müsaittir. Aynı şekilde,
her ikisi de eski Fransız sömürgesi ve Arap olan Tunus
ve Suriye de ilki demokratikleştiği ikincisiyse demokra
tikleşemediği için en benzer sistem tasarımına müsaittir.
4. Ünite - Vaka Analizi 119
Öte yandan, Libya ve Suriye Arap devrimi sürecinde alınabilir. Bunun gibi pek çok başka örnek bulunabile
kanlı iç savaşlar yaşayan iki ülke olarak benzer bir ba cekse de hepsi bu cevap anahtarına sığmayacaktır.
ğımlı değişkene sahiptirler. Oysa bu ülkelerin sömür
ge geçmişleri (biri İtalyan diğeri Fransız), ekonomik Sıra Sizde 6
zenginlikleri (Libya Afrika’nın en zengin ülkelerinden, Dünya çapında milliyetçiliğin doğuşu için son derece
Suriye ise görece yoksul), dinî yapıları (Suriye’nin üç önemli olan Fransız milliyetçiliği kritik vaka sayılabilir.
te bir Hristiyan, Nusayri ve diğer dinî azınlıklardan Bunun yanı sıra etnik milliyetçiliğin tarihsel olarak en
oluşmuşken Libya’nın neredeyse tamamı Sünni Müs önemli ve yıkıcı (Yahudi soykırımı dolayısıyla) örneği sa
lüman), şehirleşme oranları ve sosyal yapıları birbirin yılan Alman milliyetçiliği de kritik vaka sayılabilir. Fran
den bir hayli farklıdır. Dolayısıyla, Suriye ve Libya iç sız veya Alman milliyetçiliklerinin doğuşunu açıklaya
savaş bağımlı değişkeni açısından ise en farklı sistem mayan bir milliyetçilik kuramı büyük yara almış sayılır.
tasarımına müsaittir.
Sıra Sizde 7
Sıra Sizde 3 Türkiye örneğinde seçim sisteminin parti sayısına ve
Çin Halk Cumhuriyeti’nin son otuz yılda istikrarlı bir sistemine etkisini ölçmek üzere bir vaka içi inceleme
şekilde dünyanın en hızlı büyüyen ekonomik ve askerî tasarlayan araştırmacı, Türkiye’nin çok partili demok
gücü olduğu göz önüne alınacak olursa, Yeni Gerçek rasi tarihini uygulanan seçim sistemlerine göre deği
çilik kuramına göre, komşularının Çin’i dengelemek şik dönemlere ayırır. 1946-1960 döneminde dar bölgeli
için Çin-karşıtı bir ittifaka yönelmiş olmaları gerekir. çoğunluk sistemi, 1960-1980 döneminde barajsız ya da
Bunun gibi, dünyanın değişik bölgelerinin yükselen düşük seçim barajlarının uygulandığı bir nispi temsil
ekonomik ve askerî güçlerine karşı ittifak kurulacağı sistemi ve 1983 yılından bugüne kadar yüksek bir se
beklentisi üzerine Yeni Gerçekçilik kuramı açısından çim barajının (%10) kullanıldığı nispi temsil sistemi.
en olası vaka analizi tasarımları yapılabilir. Bu üç dönemden ilkinde yasasına göre parlamentoda
iki partili bir sistem, ikinci dönemde irili ufaklı çok sa
Sıra Sizde 4 yıda partinin parlamentoya girdiği bir sistem ve üçün
Tarihsel kurumsalcılığın öngörüsüne en ters olmasını cü dönemdeyse önceki iki dönemin arasında bir sayıda
beklediğimiz kurumlar, tanımı gereği toplumdaki güç partinin parlamentoya girdiği bir sistem olacağı tah
odaklarını değil de güçsüzleri gözetmesi beklenen ku min edilmektedir.
rumlardır. Bunların başında da yargı kurumları gelir.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve diğer mah Sıra Sizde 8
kemeler adaleti sağlayarak güçsüzü gözetmekle görevli Yüksek petrol gelirinin polis devletine sebep olup ol
oldukları için tarihsel kurumsalcılığın bu iddiası için madığını ölçmek üzere süreç takibi analizi uygulaması
en az olası vakalar olarak ele alınabilirler. için öncelikle ele alınan ülke veya ülkelerin petrol geliri
ve bunların dünya ortalamasının üzerinde olup olma
Sıra Sizde 5 dığı tespit edilir. Daha sonra bu gelirin ne kadarının
Gana (HDI puanı 0.541 ve dünya sıralamasında 135. ül doğrudan ya da dolaylı yollarla devletin kullanılabilir
ke olduğu hâlde FH notu 1.5 ve özgür), Hindistan (HDI bütçesine girdiği tespit edilir. Eğer petrol gelirleri her
puanı 0.547 ve sıralamada 134. ülke olduğu hâlde FH hangi bir denetime tabi olmaksızın devleti yöneten
notu 2.5 ve özgür) ve Benin (HDI puanı 0.427 ve sırala lerin (emir, sultan, diktatör vs.) harcayabilecekleri bir
mada 167. ülke olduğu hâlde FH notu 2.0 ve özgür) çok fona aktarılıyorsa bu gibi bir durum mutlaka tespit edi
az gelişmiş oldukları hâlde yüksek demokrasi standart lir. Daha sonra bu ülke ya da ülkelerin bütçelerinin ne
larına ulaştıkları için olumlu anlamda sapkın vakalar kadarlık kısmını askerî ve sivil istihbarat, polis ve diğer
olarak ele alınabilir. Öte yandan Singapur (HDI puanı güvenlik harcamalarında kullandığı tespit edilir. Daha
0.867 ve sıralamada 26. ülke olduğu hâlde FH notu 4.0 sonra petrol gelirlerinde yıllık artış ve düşüşlerden gü
ve kısmen özgür), Birleşik Arap Emirlikleri (HDI pua venlik harcamalarının diğer harcamalardan daha fazla
nı 0.846 ve sıralamada 30. ülke olduğu hâlde FH notu etkilenip etkilenmediğine bakılır. Kısacası petrol ge
6.0 ve özgür değil) ve Brunei (HDI puanı 0.838 ve sı lirinin ortaya çıkışından harcanmasına kadarki tüm
ralamada 33. ülke olduğu hâlde FH notu 5.5 ve özgür süreç adım adım incelenir ve güvenlik harcamalarının
değil) son derece kalkınmış oldukları hâlde demokratik büyüklüğüyle arasında bir ilişki olup olmadığı bu sü
olmadıkları için kötü anlamda sapkın vakalar olarak ele reçte gözlemlenir.
120 Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 9 Abdelal, R., Herrera, Y., Johnston, A., McDermott, R.
1923-1938 dönemindeki inkılapların Türkiye nüfusu (2009). Measuring Identity: A Guide for Social
üzerindeki etkisini ölçmek için bu inkılapların yaşan Scientists, New York: Cambridge University Press.
dığı dönemde Türkiye’nin illeriyle, bu dönemde Türki Aktürk, Ş. (2015). Almanya, Rusya ve Türkiye’de Et-
ye’nin bir parçası olmayan fakat 1923 öncesi dönemde nisite Rejimleri ve Milliyet, İstanbul: Bilgi Üniver
Türkiye’nin geri kalanına çok benzer özellikler göste sitesi Yayınları.
ren iller karşılaştırılabilir. Örneğin Hatay ili, 1938’de Allison, G. T. (1971). Essence of Decision: Explaining
Türkiye’ye katıldığı için Cumhuriyet döneminin ilk the Cuban Missile Crisis, Boston: Little, Brown,
onbeş yılındaki inkılapları yaşamamıştır ama 1923 ön and Co.
cesi ve 1938 sonrası dönemde Türkiye’nin diğer illeriy Brady, H. E., Collier, D. (2004). Rethinking Social In-
le aynı yapının bir parçasıdır. Dolayısıyla örneğin bir quiry: Diverse Tools, Shared Standards, Lanham:
Hatay-Adana ya da Hatay-Kilis karşılaştırması inkılap Rowman & Littlefield.
ların etkisi konusunda doğal deney işlevi görecektir. Brubaker, R. (1992). Citizenship and Nationhood in
France and Germany, Cambridge: Harvard Uni
Sıra Sizde 10 versity Press.
Milliyetçiliğin ortaya çıktığı bir dizi ülke, milliyetçi Charrad, M. M. (2001). States and Women’s Rights:
akımların ortaya çıktığı tarihlere göre sıralanır. Daha The Making of Postcolonial Tunisia, Algeria and
sonra o tarih sırasına göre bu ülkelerde okuma-yazma Morocco, Berkeley: University of California Press.
oranları tespit edilir ve okuma-yazma oranlarıyla milli Collier, D., Levitsky, S. (1997). “Democracy with Ad
yetçi akımların ortaya çıkışı arasında bir uygunluk olup jectives: Conceptual Innovation in Comparative
olmadığı görülür. Örneğin, Fransız ve Alman milliyet Research”, World Politics, Cilt 49, s.430-451.
çiliği okuma-yazma oranının %60 olduğu bir dönem Collier, R. B. (1999). Paths toward Democracy: The
de ortaya çıkmışken, Tatar milliyetçiliği okuma-yazma Working Class and Elites in Western Europe and
oranının %5 olduğu bir dönemde ortaya çıkmışsa, bu South America, New York: Cambridge University
Anderson’un kuramının doğruluğu konusunda şüphe Press.
lenmemize sebep olur. Darden, K. (2013). Resisting Occupation: Mass Scho-
oling and the Creation of Durable National Lo-
yalties, New York: Cambridge University Press.
Fish, M. S. (1998). “Mongolia: Democracy Without
Prerequisites”, Journal of Democracy, Cilt 9, Sayı
3, s.127-41.
George, A. L., Smoke, R. (1974). Deterrence in Ame-
rican Foreign Policy: Theory and Practice, New
York: Columbia University Press.
George, A. L., Bennett, A. (2005). Case Studies and
Theory Development in the Social Sciences,
Cambridge, Massachusetts: MIT Press.
Goertz, G. (2006). Social Science Concepts: A User’s
Guide, Princeton: Princeton University Press.
Hanioğlu, M. Ş. (2011). Atatürk: An Intellectual Biog-
raphy, Princeton: Princeton University Press.
Hanson, S. E. (2010). Post-Imperial Democracies:
Ideology and Party Formation in Third Republic
France, Weimar Germany, and Post-Soviet Rus-
sia, New York: Cambridge University Press.