Professional Documents
Culture Documents
Hafta Mehmet Yüksel - Post Modernleşme Sürecinde Hukuk-DÜZENLENMİŞ
Hafta Mehmet Yüksel - Post Modernleşme Sürecinde Hukuk-DÜZENLENMİŞ
I. POSTMODERNLEŞME SÜRECİ
157
tısı olarak gören Giddens, modernliğin yapısal olarak küreselleştirici
karakterini şöyle vurgular:
163
Robertson, küreselleşmeyi çok uzun zamandır süregelen ve eşitsiz
gelişen komplike bir süreç olarak değerlendirir. Bu sürecin özellikle
XX.yüzyılda yoğunlaştığını, bunda; Dünya Savaşları ve özellikle il.
Dünya Savaşıyla birlikte insanlığı sarsan olayların ve savaşın kötü
sonuçlarının etkili olduğunu belirtir. Ayrıca, Üçüncü Dünya olarak
adlandırılan ülkelerin giderek artan ölçülerde tanınmalarını; uluslara
rası, uluslarötesi ve uluslarüstü örgütleri ve girişimleri; global eko
nomi olarak adlandırılan oluşumu koordine etmek üzere serpilip geli
şen kurumları, objektif ve sübjektif anlamda küreselleşmenin gelişme
sinde önemli etkenler olarak görür (Robertson, 1994: 9-11 ).
Bu çerçeve içinde; girişimlerin, kurumların, örgütlerin ve b.ireylerin
küreselleşme sürecini yalnızca ilerleten eylem ve davranışlarda
bulunmadıklarını, oldukça sıkça bu sürece direndiklerini de ifade eder.
Robertson, küreselleşme sürecini sadece kaynaşma ya da birleşme ve
bütünleşme yaratan bir süreç olarak değil; aynı zamanda ayrışma ve
farklılaşma yaratan bir olgu olarak ele alır. Örneğin, özellikle
ekonomik ve teknolojik alanlarda yaklaşma - benzeşme olgusu ortaya
çıkarken, sosyal ilişkiler alanında ayrışma olgusuyla yüz yüze
gelinebilmektedir. Robertson, dünyayı bir bütün olarak kavramaya
çalışarak evrensel-özgül, kaynaşma - ayrışma, global - yerel arasında
yapılan ayrımların ötesine geçer.
Robertson, hem özgüllük ve farklılık, hem de evrensellik ve
homojenite üzerinde yoğunlaşır. İki yönlü bir süreçten söz eder. Bu
sürecin hem özgül olanın evrenselleşmesi, hem de evrensel olanın
özgülleşmesi şeklinde ortaya çıktığını, içsel dışsal öğelerin bir arada
bulunduğunu, çok kültürlü, çok etnisiteli bir yapıda olduğunu, kolektif
ve bireysel kimliklerin özdeşimine rastlandığını belirtir. Özgül olanla
komünal olanın, evrensel olanla gayri şahsi olanın bir arda bulundu
ğunu ve bunlar arasında genel bir ilişki olduğunu ifade ederek, küre
selleşme sözcüğünün bütün bu oluşumları kapsadığını düşünür.
Robertson, küreselleşme bağlamında kültürel homojenleştirme ile
kültürel heterojenleşme arasındaki gerilime de dikkati çeker. O'na göre
küreselleşme, basitçe bir toplumlar, bölgeler ve medeniyetler
164
çerçevesinin üstüne çıkan düzenlemeleri dayatırken; bazı gelişmeler
ise, ortaya çıkan sorunlara ulus altı veya yerel düzeyde cevaplar bul
mak yönünde etkili olmaktadır. Örneğin, insan haklarının ve ekolojik
dengenin korunması gibi meseleler uluslarüstü bir çerçeveyi öne çıka
rırken; etnik ve dinsel kimlik sorunları, ulus ölçeğinde modern dev
letle ve onun hukukuyla çatışmaya yol açarak daha küçük yerel bi
rimleri öne çıkarmaktadır. Eroğul'un da belirttiği gibi, ulus dışı ve
vatan dışı niteliğe kavuşan sermaye sınıfı, serbestliğini, güvenliğini ve
karını gerçekleştirebilmek için dünyadaki bütün engellerin kaldırma
sını talep etmekte; ulusal sınırları ve bu sınırlar içindeki devletlerin
kural koyma gücünü kendi gelişmesinin önündeki engeller olarak
görmekte ve bunların zayıflatılmasına ihtiyaç duymaktadır (1997 :48).
Postmodem yaklaşıma göre, modem ulus-devlet yapısı, modemite
mantığını yansıtır. Aşırı ölçüde merkeziyetçi ve bütünleştirici bir
özelliğe sahip olan ·ve güçlü bir bürokrasiye dayanan modem devlet
yapısı içinde resmı nitelik taşıyan, yani devlet tarafından şekillendiri
len hukuka büyük önem verilirken; resmı nitelik taşımayan hukukı
kurallara ve mekanizmalara itibar edilmemiştir. Oysa bugün, kapita
lizmin ulaştığı yeni aşamaya yanıt vermeyen böyle bir hukuk anlayışı
ve uygulaması ciddi tehditlerle yüz yüze gelmiş bulunmaktadır
(Güriz,1997: 147-53). Başka bir deyişle, modemite koşullarında oluşan
hukukı kavrayışlar ve düzenlemeler, postmodemleşme ve küresel
leşme süreçleri çerçevesinde sorgulanmaktadır. Ancak bu,
postmodemleşme ve küreselleşme koşullarında modern hukukun an
lamını ve işlevini tamamen kaybettiği anlamına gelmemektedir. Hu
kukun, ulusal düzey yanında, uluslarüstü ve altı düzeylere doğru ev
rimleştiği, modem. hukukun monist yapısının parçalanarak, giderek
pluralist bir niteliğe kavuşmakta olduğu anlamına gelmektedir.
Küreselleşmeyi, postmodem kolonyalizmin bir biçimi olarak de
ğerlendiren Silbey (1997)'e göre, modernleşmeden postmodemleş
meye ve küreselleşmeye uzanan çizgide hukuk, giderek önem kazanan
bir araç işlevi görmüştür. Bugün, zamanın, mekanının, insanların ve
şeylerin yeniden organize olduğu bir dünya düzeninde yaşamaktayız.
Böyle bir yapıda, hukuk başat bir yer işgal etmektedir. İnsanların,
sermayenin ve kültürün küresel ölçekteki hareketliliği, büyük ölçüde
hukuki düzenlemeler ve mekanizmalar ile sağlanmaktadır.
167
oldukça radikal farklı biçimlerde ortaya çıkabilmektedir. Mevcut hu
kuk kültüründe hukuk ile gerçeklik, soyut olan ile somut olan arasında
bir gerilim ya da açıklık vardır. Bugün ise, sadece bazı grupların hak
larını dile getirmek için yeni iletişim araçlarını nasıl kullanmakta ol
duklarına değil; aynı zamanda yeni medyanın bu hakları destekleyip
desteklemediğini de anlamaya çalışmak durumundayız. Sadece soyut
düzeyde ya da hukuk alanında kalamayız. Soyutlamaların kullanımı,
ileriye yönelik anlamlı bir hareket olmakla beraber; bu aşılmalıdır.
Soyutlamaların kullanılması, geleneksel ayrıcalıkları ve hiyerarşileri
parçalamak; ayrımcılığı ve sosyal hiyerarşileri ortadan kaldırmak,
evrensel insan haklarını hukukı haklar biçiminde inşa etmek bakımın
dan önemli bir araçtır. Modem demokratik toplumlardaki formel hu
kuki çerçeve, soyut bireyin güvencesidir. Bu formel çerçeve, biçimsel
özgürlük ve hukuk önünde eşitlik sağlar. Bunlar önemli ve vazgeçil
mez kazanımlar olmakla beraber, eğer gerçek anlamda özgür ve eşit
olmak istiyorsak bunları aşmak zorundayız. Bu ise, ancak kendi po
tansiyellerini gerçekleştirebilen, otonomisini güçlendirebilen, sosyal
düzen içinde kendi özgünlüğü ve somut varlığı ile yaşayabilen ve
toplumsal çevreden soyutlanmamış olan bireylerin bakış açısı teme
linde başarılabilir (1989:263-65).
Sonuç olarak; bilgiyi yaratma, saklama, işleme ve iletme süreçleri
üzerinde inşa edilen bir kurum olarak hukuk, enformasyon iletişimin
deki geniş ölçekli değişmelerden bağışık değildir. Çünkü hukuk, hem
kamudan alınan enformasyona bir cevaptır, hem de bizzatihi kendisi
kamuya iletilen· bir enformasyondur. Toplumsal sistemin diğer öğele
riyle ve süreçleriyle etkileşim içinde bulunan hukuk, postmodem ko
şullarda yeni özellik!er ve işlevler kazanacaktır. Kısacası, halen şekil
lenmekte olan postmodem hukuk, varlığını büyük ölçüde sürdürmekte
olan modem hukuk' -m büyük ölçüde farklı olacaktır.
181