Professional Documents
Culture Documents
Yeni Microsoft Word Belgesi
Yeni Microsoft Word Belgesi
Depremler Uygarlık tarihi boyunca insanlığa verdiği can ve mal kayıplarının oranı en yüksek olan doğal
afetlerden biridir. Bu yüzden özellikle deprem kuşağında bulunan ülkemizde, yapı tasarımlarının önemli bir
kısmını depremsellik kontrol etmektedir. Yapıların depremlere dayanıklı olması ve depremlerin yapılarda
yarattığı zararların en aza indirilmesi için gerekli yapım kurallarını belirleyen "Türkiye Bina Deprem
Yönetmeliği" 2018 yılında Resmî Gazete' de yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin büyük bir
bölümü yapıların, ülkemizde sıklıkla ve etkin olarak görülen deprem afetine karşı can kaybını önleyecek ve mal
kaybını en aza indirecek şekilde tasarlanması, hesaplanmasına ilişkin kuralları içermektedir. Ülkemizde
kullanılan bu yönetmeliğin yanında depreme dayanıklı tasarım amacıyla yapıya etkiyen deprem yüklerinin
belirlenmesinde, dünyanın her yerinde farklı pek çok yönetmelik ve standartlar düzenlenmiştir. Düzenlenmiş
olan bu yönetmeliklerde farklı koşullar ve farklı formülasyonlar kullanılmaktadır. Yönetmeliklerdeki bu
çeşitliklerin özellikle bulundukları ülkenin, bölgenin ekonomik kalkınmışlık seviyesi, depremsellik ve zemin
koşullarındaki farklılıklardan kaynaklandığı düşünülebilir. Bu çalışmada Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği
(TBDY 2018), TS 500-2000 ile hasar sınırları ve önlemleri ile Avrupa Birliği Deprem Yönetmeliğindeki
(Eurocode 8), FEMA-356, FEMA-440 ve ATC-40’ daki hasar tanımları ve alınabilecek önlemler yönünden
karşılaştırılacaktır.
Abstract
Earthquakes are one of the natural disasters that have the highest proportion of life and property losses to
humanity throughout the history of civilization. Thus, especially in our country, which has the earthquake zone,
seismicity has been affected a significant part of the design of buildings. Construction rules required for
constructions to be resistant to earthquakes and to minimize the damages caused by earthquakes have been
published as "Turkey Building Earthquake Regulation", which determines the necessary construction rules for
buildings to be resistant to earthquakes and to minimize the damage caused by earthquakes, was published in the
Official Gazette in 2018 and entered into force. A large part of this regulation includes the rules for designing
and calculating structures in a way that will prevent loss of life and minimize property loss against earthquake
disasters, which are frequently and effectively seen in our country. In addition to this regulation used in our
country, many different regulations and standards have been regulated all over the world in determining the
earthquake loads acting on the structure for the purpose of earthquake resistant design. Different conditions and
different formulations are used in these regulations. It can be thought that these variations in the regulations are
caused by the differences in the economic development level of the country, region, seismicity and ground
conditions. In this study, the Turkish Building Earthquake Code (TBDY 2018), TS 500-2000 and damage limits
and measures will be compared in terms of damage definitions and measures to be taken in the European Union
Earthquake Code (Eurocode 8), FEMA-356, FEMA-440 and ATC-40.
1. Giriş
Yerkabuğu içindeki fay hatlarının kırılmaları nedeniyle ani ve şiddetli bir biçimde oluşan
titreşimlerin dalgalanma hareketi şeklinde yayılarak içerisinden geçtikleri ortamları ve yer
üstünü sarsma olayına deprem denir. Deprem, insanın güvenle üzerinde durduğu ve yaşamını
sürdürdüğü toprağın da oynayacağını ve bu toprak zemin üzerinde bulunan tüm yapılarında
hasar görüp, insan hayatını sona erdirecek şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğal afettir.
Depremler oluşmadan önce bazı ikazlar verse de, hala insanoğlunun elinde deprem
oluşumunun önceden tahmini konusunda yeterli sonuçlar bulunmamaktadır. 1975 yılında Çin’
de meydana gelen bir depremde birkaç saat önceden ön uyarı yapılarak on binlerce insanın
yaşamı kurtarılmıştır. Bunun yanında sonra oluşan birçok deprem için yapılan ön uyarının
doğru çıkmadığı görülmüştür. Güvenilir bir uyarı sisteminin günümüzde mevcut olmaması,
yapıların depreme karşı dayanıklı düzenlenerek, depremin etkilerinden korunmamız gereğini
ortaya çıkarmaktadır. Deprem hareketi, yer kabuğunda oluşan bir titreşim olduğu için yapısal
elemanlarda zamana bağlı bir yer değiştirme hareketi meydana çıkararak dinamik bir etki
oluşturur [1].
Yapı dinamiğinin ana konularından biri de deprem hareketinin sık ve şiddetli oluğu
bölgelerde bu hareketin incelenmesidir. Depreme dayanıklı yapı tasarımının önemli
ilkelerinden biri yapı taşıyıcı elemanlarının iyi düzenlenmesi ve yeterli dayanımda olması
diğeri ise depremin yapıda oluşturması beklenen muhtemel kesit zorlanmalarının yeterli
yaklaşıklıkla tahmin edilerek karşılanmasıdır [2].
Ülkemizin tümünde deprem etkisinin varlığı kabul edilmiş ancak şiddetini göstermek
amacıyla koordinatlar girilerek o zeminin özelliklerini yapay zekâ yöntemiyle
belirlenmektedir [4].
2. Materyal ve Metot
TS 500-2000
6.2.1 – Genel
Tasarımda, yapının kullanım süresi boyunca, hem yıkılmaya karşı gerekli güvenlik
sağlanmalı, hem de çatlama, şekil değiştirme, titreşim gibi olayların yapının kullanımını ve
zaman içinde dayanıklılığını etkileyebilecek düzeye ulaşması önlenmelidir. Bunu sağlamak
amacıyla, yapı üzerindeki yük etkileri, belli oranlarda büyütülerek, malzeme dayanımları da
belli oranlarda küçültülerek tasarımda göz önüne alınmalıdır. Bu oranların belirlenmesinde
istatistik veriler esas alınır.
Yapı elemanlarının her birinin Madde 6.2.5 de belirtilen biçimde azaltılmış malzeme
dayanımları (tasarım dayanımları) kullanılarak hesaplanan taşıma gücü değerlerinin, Madde
6.2.6 da belirtilen biçimde artırılmış tasarım yükü ile hesaplanan iç kuvvet değerlerinden
hiçbir zaman küçük olmadığı kanıtlanacaktır: Rd ≥ Fd (6.1)
Yapı elemanlarından her birinde kullanım yükleri altında oluşacak şekil değiştirme, yer
değiştirme ve çatlamaların, Bölüm 13 de belirtilen yöntemlerle hesaplanan değerlerinin, aynı
bölümde verilen sınır değerleri aşmayacağı gösterilmelidir.
Çelik: fyd = fyk /γms Yerinde dökülen betonlar için γmc = 1,5 alınacaktır. Bu katsayı, ön
dökümlü betonlar için 1,4 alınabilir. Ancak, betonda nitelik denetiminin gerektiği gibi
yapılamadığı durumlarda, bu katsayı tasarımcının kararı ile 1,7 alınır. Donatı çeliğinin tüm
sınıfları için γms=1,15 alınacaktır. Kullanılabilirlik sınır durumu için hesap yapılırken, gen
ellikle malzeme katsayıları 1,0 alınmalıdır.
Yük etkisinin karakteristik değeri Fk, kullanım süresince bu değerden büyük değerler elde
edilmesi, ancak belli bir olasılıkla mümkün olan değerdir. Bu standartta karakteristik yük
etkileri, TS 498 ve TS ISO 9194 ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından düzenlenen
"Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik" de öngörülen yük etkileridir.
Tasarımda, yapıya etkimesi olasılığı bulunan tüm yük birleşimleri dikkate alınmalıdır.
Hesaplarda genellikle karşılaşılan yük birleşimleri aşağıda verilmiştir.
b. Rüzgar yükünün söz konusu olduğu durumlarda, Denklem 6.3 ve Denklem 6.4 ile birlikte,
c. Depremin söz konusu olduğu durumlarda, Denklem 6.3 ve Denklem 6.4 ile birlikte,
d. Yanal toprak itkisi bulunan durumlarda, Denklem 6.3 ve Denklem 6.4 ile birlikte,
e. Akışkan basıncı bulunan durumlarda, bu basınç 1,4 yük katsayısıyla çarpılarak içinde
hareketli yük bulunan tüm yük birleşimlerine eklenir.
f. Yukarıda Madde 6.2.4 de belirtilen kullanılabilirlik sınır durumu hesaplarında, bütün yük
katsayıları 1,0 alınır.
TBDY 2018
TBDY(2018)’de Sünek elemanlar için kesit düzeyinde üç hasar durumu ve hasar sınırı
tanımlanmıştır. Bunlar Sınırlı Hasar (SH), Kontrollü Hasar (KH) ve Göçme Öncesi Hasar
(GÖ) durumları ve bunların sınır değerleridir. Sınırlı hasar ilgili kesitte sınırlı miktarda elastik
ötesi davranışı, kontrollü hasar kesit dayanımının güvenli olarak sağlanabileceği elastik ötesi
davranışı, göçme öncesi hasar durumu ise kesitte ileri düzeyde elastik ötesi davranışı
tanımlamaktadır. Gevrek olarak hasar gören elemanlarda bu sınıflandırma geçerli değildir
(TBDY,2018).
Binanın tepe yer değiştirme istemine kadar yatay yükün artırılması ile betonarme
kesitlerde meydana gelen iç kuvvetlerin ve/veya şekil değiştirmelerin Tablo 2’de tanımlanan
birim şekildeğiştirme sınırları ile karşılaştırılması sonucunda, kesitlerin hangi hasar
bölgelerinde olduğuna karar verilir. Elemanın en fazla hasar gören kesiti eleman hasarı olarak
tanımlanır. Kritik kesitlerinin hasarı SH’ ya ulaşmayan elemanlar Sınırlı Hasar Bölgesi’nde,
SH ile KH arasında kalan elemanlar Belirgin Hasar Bölgesi’nde, KH ile GÖ arasında kalan
elemanlar İleri Hasar Bölgesi’nde, GÖ’ yü aşan elemanlar ise Göçme Bölgesi’nde yer alırlar
(Şekil ….).
Şekil 1 Kesit hasar sınırları ve hasar bölgeleri (TBDY,2018)
Yapının hasarına göre gerekli önlemler alınmalıdır. TBDY 2018’ de eleman ve sistem
güçlendirmesi şeklinde 2 farklı türle yapılabileceğini görmekteyiz. Hasarlı yapının hasar
seviyesine ve yetersiz kalan elemanlarına, Kolonların Sarılması (Betonarme Sargı, Çelik Sargı
veya Lifli Polimer (LP) Sargı), Kolonların Eğilme Kapasitelerinin Artırılması, Kirişlerin
Sarılması (Dıştan Etriye Ekleme veya Lifli Polimer (LP) Sargı), Bölme Duvarların
Güçlendirilmesi, Yerinde Dökme Betonarme Perdeler eklenerek, Yeni çerçeveler eklenerek
ve betonarme sistemin kütlesini azaltılması (üst katların iptal edilerek kaldırılması, mevcut
çatının hafif bir çatı ile değiştirilmesi, çatıda bulunan su deposu vb. tesisat ağırlıklarının
zemine indirilmesi, ağır balkonların, parapetlerin, bölme duvarların, cephe kaplamalarının
daha hafif elemanlar ile değiştirilmesi) gibi bazı önlemler alınabilir.
Minimum Hasar Bölgesi (DL): Binada hafif derecede hasar söz konusudur. Taşıyıcı
elemanların yanal dayanımları ve rijitlikleri korunmakta olup elemanlarda ciddi bir
plastikleşme söz konusu değildir. Taşıyıcı olmayan elemanlarda hasarlar söz konusu olabilir
fakat bu hasarlar kolayca onarılabilir. Kalıcı yer değiştirmeler ihmal edilecek kadar küçüktür.
Binanın güçlendirilmesine gerek yoktur. Belirgin Hasar Bölgesi (SD): Binada orta derecede
hasar söz konusudur. Taşıyıcı elemanlarda yanal dayanım ve rijitlik kaybı olup düşey taşıyıcı
elemanlar düşey yükler altında yük taşıyabilir durumdadır. Taşıyıcı olmayan elemanlar hasar
görmüştür fakat bu elemanlar düzlemi doğrultusuna dik olarak yıkılmamıştır. Orta derecede
kalıcı yer değiştirmeler söz konusudur. Bina orta derecedeki artçı depremlerde ayakta
kalabilecek vaziyettedir. Binanın güçlendirme işlemi ekonomik değildir. Göçme Öncesi Hasar
Bölgesi (NC): Binada ileri derecede hasar söz konusudur. Taşıyıcı elemanlarda ciddi yanal
dayanım ve rijitlik kaybı olmasına rağmen düşey taşıyıcı elemanlar düşey yükler altında yük
taşıyabilir durumdadır. Taşıyıcı olmayan elemanlar hasar görmüştür ve büyük bir kısmı
yıkılmıştır. İleri derecede kalıcı yer değiştirmeler söz konusudur. Bina göçme sınırında olup
orta şiddetli bir depremde yıkılabilir durumdadır.
Eurocode’da yukarıda açıklanan her hasar sınırı öngörülen depremler Çizelge 3.14’te
verilmiştir.
Göçmenin önlenmesi performans düzeyi (S-5): Binada ciddi seviyede hasar söz
konusudur. Yapının yanal rijitliği ve dayanımında önemli azalmalar vardır, buna rağmen bina
düşey yükleri taşımaya devam etmektedir. Artçı depremlerin etkisinde binanın toptan göçme
ihtimali söz konusudur. Binanın güçlendirilmesi teknik ve ekonomik açıdan mümkün değildir.
Hasar kontrolü performans aralığı (S-2), can güvenliği performans düzeyi (S-3) ile
kullanıma devam performans düzeyi (S-1) arasında kalmaktadır.
Sınırlı güvenlikli performans aralığı (S-4), göçmenin önleme performans (S-5) ile can
güvenliği performans düzeyi (S-3) arasında kalmaktadır.
Yapısal elemanların performans düzeylerine bağlı olarak bina göreli kat yerdeğiştirme
sınırları Çizelge 3.16’da verilmiştir.
Çizelge 3.16 : Bina için göreli kat yerdeğiştirme sınırları (FEMA-356, 2000).
Ayrıca yönetmeliklerce belirlenen hasar (şekil değiştirme, eksen dönmesi, dönme) üst
sınırları elemanlara göre farklılıklar göstermektedir. Hasar üst sınırları, TBDY 2018’de, tüm
taşıyıcı betonarme elemanlar için geçerlidir. Eurocode 8’de betonarme kolon, kiriş ve perdeler
için; FEMA 356’da betonarme kolon, kiriş ve kolon-kiriş birleşim bölgeleri için ayrı ayrı
hasar üst sınırları verilmektedir.
Gözönüne alınan depremde oluşacak hasar ve yapının deprem sonrası kullanımına ne şekilde
devam edebileceğine bağlı olarak performans seviyeleri tanımlanır. Performans seviyeleri, yapısal
elemanlarda ve yapısal olmayan elemanlarda olmak üzere iki şekilde tanımlanmıştır. Yapısal
elemanlar, binanın taşıyıcı sistemini oluşturan kolon, kiriş, perde gibi birincil elemanlar ile ana taşıyıcı
sistem dışındaki tali elemanlardan oluşmaktadır. Bu elemanlarda, deprem sonrasında meydana
gelebilecek hasar miktarına göre çeşitli performans durumları öngörülmektedir. Tablo 3.1’de bu
performans seviye ve aralıklarına ilişkin tanımlar verilmiştir.
Hemen Kullanım Performans Seviyesi (SP-1): Çok hafif taşıyıcı sistem hasarına karşılık gelir.
Bina, deprem öncesindeki düşey ve yatay yük taşıyıcılık özelliklerini ve kapasitesini hemen hemen
aynen korumaktadır. Yapısal hasarlardan kaynaklanan bir yaralanma sözkonusu değildir. Bina deprem
sonrasında sınırsız olarak kullanıma açıktır. Hasar Kontrolü Performans Aralığı (SP-2): Deprem sonrası
hasar durumunun, hemen kullanım ile can güvenliği performans seviyeleri arasında kalan performans
aralığıdır. Hasarın belirli ölçüde sınırlandırılması yanında can güvenliği de sağlanmaktadır. Deprem
yönetmeliklerinde, 50 yıllık bir süre içerisinde aşılma olasılığı %10 olarak tanımlanan depremde
öngörülen performans seviyesi bu aralığa düşer.
Can Güvenliği Performans Seviyesi (SP-3): Deprem sonrasında taşıyıcı sistemde önemli ölçüde
hasar olmasına karşın, yerel veya toptan göçme söz konusu değildir. Binanın toptan göçmeye karşı
kapasitesi hala bulunmaktadır. Deprem sırasında yapısal hasarla ilgili olmayan yaralanmalar olabilir.
Sınırlı Güvenlik Performans Aralığı (SP-4): Can güvenliği ile toptan göçmenin önlenmesi performans
seviyeleri arasında kalan aralıktır. Bir binanın güçlendirilmesinde can güvenliğinin tam olarak
sağlanması durumunda göz önüne alınabilir. Yapısal Stabilite (Göçmenin Önlenmesi) Performans
Seviyesi (SP-5): Bu seviye, taşıyıcı sistemin güç tükenmesi sınırında bulunmasına karşılık gelir. Deprem
sonrası sistemde önemli hasar meydana gelmiş olup binanın taşıyıcı elemanlarında kapasitenin
yitirilmesi söz konusudur. Can güvenliği sınırı aşılmış olduğu için artçı depremlerle birlikte, güç
tükenmesi sınırındaki yapı toptan göçme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Yapının düşey yük taşıma
kapasitesi halen mevcuttur. Hasarın çok fazla olması nedeniyle binanın mutlaka güçlendirilmesi
gerekmektedir. Yapısal elemanlarda tanımlanan performans seviyelerinin benzeri, yapısal olmayan
elemanlar için de tanımlanmıştır. Binanın taşıyıcı olmayan elemanlarında deprem etkisinde meydana
gelecek muhtemel hasara ve deprem sonrası kullanımına bağlı olarak tanımlanan performans
seviyeleri Tablo 3.2’de gösterilmiştir.
Binadaki taşıyıcı elemanlar ile taşıyıcı olmayan elemanların performans seviyelerinin bir
birleşimi olarak “bina performans seviyeleri” tanımlanır. Binadaki performans seviyelerine ilişkin
bilgiler Tablo 3.3 te gösterilmiştir.
Tablo 3.3: Bina Performans Seviyeleri
Hemen Kullanım Performans Seviyesi (1-B): Bu seviye, önemli yapılar için öngörülen bir
seviyedir. Binanın hacimleri ve sistemleri kullanılabilecek durumdadır. Bina içindeki eşyalarda hasar
görülmesi muhtemeldir.
Can Güvenliği Performans Seviyesi (3-C): Yapısal olan ve olmayan elemanlarda hasar
meydana gelebilir. Ancak bu hasar sonrasında yaralanma söz konusu olsa da can güvenliği tehlikesi
yoktur. Bu seviye, günümüz yönetmeliklerinin yeni binalar için öngördüğü performans seviyesinden
biraz daha düşük olarak tanımlanmıştır. Taşıyıcı sisteminde önemli bir kapasite halen kalmış
durumdadır.
Yapısal Stabilite Performans Seviyesi (5-E): Deprem sonrasında binanın yatay yük taşıma
kapasitesi tamamen tükenmiştir. Sistem sadece düşey yük altında taşıyıcılığını sürdürebilir. Artçı
depremler ile birlikte yapıda güç tükenmesi meydana gelebilir. Binada, taşıyıcı olan ve olmayan
elemanlardan dolayı can güvenliği tehlikesi mevcuttur. Bina rölatif kat ötelemeleri öngörülen
sınırların çok üstüne çıkmıştır.
Bina Performans Seviyesi (3-D): Taşıyıcı elemanlarda can güvenliği ve taşıyıcı olmayan
elemanlarda azaltılmış hasar seviyelerinin birleşimidir. Yönetmeliklerde esas alınan ve 50 yıllık süre
içerisinde aşılma olasılığı %10 olan deprem için verilen deprem kuvvetlerinin %75 ini alarak yapılan
güçlendirme müdahalesinin böyle bir performans seviyesini sağlaması öngörülür.
Bina Performans Seviyesi (3-B): Bu seviyede, taşıyıcı sistemdeki hasar binanın kullanımına
engel olmamaktadır. Bu tür performans seviyesinin bütün bir bina için öngörülmesi yerine, binanın
kontrol merkezi ve bilgisayar merkezi gibi belirli hacimleri için kabul edilmesi uygun olabilir [ Celep ve
Kumbasar, 2004 ].
ATC 40’a göre yapılacak hesaplarda, grafik bir prosedür sayesinde yapının kapasitesi yapıdaki
deprem talebi ile karşılaştırılmaktadır. Deprem talebinin belirlenebilmesi için öncelikle elastik
spektrum eğrisinin tanımlanması daha sonra bunun talep spektrumuna dönüştürülmesi gerekir.
3. Sonuçlar
Lineer olmayan analiz yöntemleri ile yapı talebi hesabında ATC 40 ve FEMA 356
aynı performansa dayalı metodu kullanmaktadır. İki standartta yapıların kuvvet-şekil
değiştirme davranışını tahmin etmek için artımsal itme eğrisi kullanılmaktadır. Fakat bu iki
standardı birbirinden ayıran hesap farklılığı ise yer değiştirme isteminin hesaplanmasındadır.
FEMA 356 da katsayı yöntemi ile hesap yapılırken, ATC 40 da kapasite spektrum yöntemi ile
hesap yapılmaktadır.