Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 99

KABALA ve TASAVVUF

Kabalistlerin ve Mutasavvıfların
Temel Kaynaklarından Alıntılar
KABALA ve TASAVVUF

1- “O’ndan Başkası Yoktur!” diye yazılmıştır. Bunun anlamı


dünyada O’na karşı bir şey yapabilecek başka hiçbir
gücün olmadığıdır.”
Baal HaSulam, “Şamati-1”

ef
- “Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur.”
Kur’an-ı Kerim / Bakara sûresi, 163 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “O bir ve her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan Allah’tır.”


Kur’an-ı Kerim / Zümer sûresi, 4 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Aziz ve Hakim olan O’ndan başka İlah yoktur.”


Kur’an-ı Kerim / Al-i İmran sûresi, 18 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- “İki âlemde de Tanrı’dan başka kimse yoktur.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt, 1023

- “Tanrı’dan başka her şey bâtıldır, asılsızdır.”


Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt, 2598

- “Padişahın kahrından başka bir rahmet istemem, ondan başka kimse-


ye sığınamam. Ben, padişaha yüz tutmuş, O’nu sevmiş, O’ndan başkası-
nı yok bilmişim!”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt, 2961-62

- Hem gizliyim hem görünenim, hem ilkim hem sonum.


Tüm var olanları yaratıp, düzene koyan benim.

(Hem bâtınam hem zâhirem hem evvelem hem âhirem


Bu cümlesini yaradup hem tertîbi kılan benem)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.174
3
KABALA ve TASAVVUF

- Her gelen ve giden O’dur, görünen ve gören her şey O’dur.


Bana Yüce veya adi görünen her şey O’dur.

(Her gelen oldur giden ol görinen oldur gören ol


Ulvî vü süflî cümleten oldur ger bana görine)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.14

-“De ki: Hepsi Allah’tandır.” (Nisâ, 4/78). Yâni Allâh’a mensûb olan iyi-
likler ile, senin nefsine ait olan kötülüklerin hepsi Allah katından çı-
kar. Çünkü, aslında hayırdır. Ve her ne kadar sana göre kötü ise de, ilâhî
isimlerin icâbından olduğu için hayırdır.
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, s.420

- “Her şeye tevhîd nazarıyla bak da Hakk’tan gayrı bir şey görme. Ak-
lın başında oldukça gaflete düşüp de Allah’ı unutma. Tevhîd denizinde
yüz, seyr-i sülûk et, sakın balık gibi denizden gâfil olma. Görmüyor mu-
sun? Cenâb-ı Hakk her şeyi ihâta etmiştir (kuşatmıştır). Neye bakarsan
onda Hakk’ın esmâ ve sıfatını müşâhede et. Bütün gayretini tevhîdin
hakîkatine erişmek için seferber et. Yaptığın işleri de kendinden bilme,
zirâ bütün fiilleri halkeden ancak Allah’tır.”
Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi

4
KABALA ve TASAVVUF

2- “İlk kural “Dostunu kendin gibi sev”dir ki bu, manevi-


yatın niteliğidir. Bu, şu demektir: Toplumun mutlulu-
ğu için, başkalarına ihsan etmeyi istemenin ölçüsü,
kendisi için istemesinden daha az olmamalıdır. Yani
dostunun ihtiyaçlarını, kendisininkinden daha önde
tutmalıdır.”
Baal HaSulam, “Barış”

ef
- “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.”
Kur’an-ı Kerim / Tevbe, 71 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzel-


tin.”
Kur’an-ı Kerim / Hucurat, 10 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- “Sizden biriniz kendi nefsi için arzuladığı bir şeyi mümin kardeşi için
de istemedikçe kâmil mümin olmaz.”
Hadis / Buhari, İman, 7

- “Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı


kenetleyip tutan binalar gibidir.”
Hadis / Buhârî, Salât 88, Mezâlim 5; Müslim, Birr 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr
18; Nesâî, Zekât

- “Allah Teâlâ’ya göre arkadaşların hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır.


Yine Allah Teâlâ’ya göre komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olan-
dır.”
Hadis / Tirmizî, Birr 28

5
KABALA ve TASAVVUF

-Her kim dostu severse dosttan yana gitmeli


İşi gücü dost olmalı, tüm işleri bırakmalı.

(Her kim dostı severise dostdan yana gitmek gerek


İşi güci dost olıcak cümle işden olur âzât)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.174

- Sanırdım ben ayrıyım, dost başkası ben başkasıyım.


Beni bu düşünceye sevkeden bu beşeri sıfatım imiş.

(Sanurdum kendüm ayrıyam dost gayrıdur ben gayrıyam


Beni bu hayâle salan bu sıfât-ı insânımış)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.98

- Kur’an’dan “Onlar, işlerini danışarak yaparlar.” âyetini oku. Sevgiliyle


dost ol, nazlanarak “of” deme. Dost, yolda arkadır, sığınaktır. İyice ba-
karsan görürsün ki yol sevgiliden ibarettir. Dostlara, sevdiklere ulaştın
mı sus, otur. O halkaya kendini yüzük taşı yapmaya kalkışma. Aklını
başına devşir. Herkes toplanmıştır, bir düşüncededir, susup dururlar.
Varını yoğunu sükût diyarına çek. Nişan arıyorsan kendini nişâne yap-
maya kalkışma.
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt, 1590

6
KABALA ve TASAVVUF

3- “İnsanların görevi, kendilerini ve dünyadaki diğer in-


sanları, insan sevgisiyle çalışarak O’nun rızası için de-
nilen koşulda Yaradan sevgisine getirmektir, zira insan
sevgisi O’na bağlanmak demek olan Yaratılış amacının
ilk basamağıdır.”
Baal HaSulam, “Arvut”

ef
- “Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak
komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik
edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”
Kur’an-ı Kerim / Nisa, 36 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- “Amellerin en üstünü Allah için sevmektir.”
Hadis / Nesâî, “Sünnet”, 2

- “Benim için birbirlerini sevenler nerede? Onları gölgemden başka


gölge bulunmayan bir günde (Arşın gölgesinde) gölgelendireceğim”
buyurur.
Hadis / Müslim Birr, 12

- “Yanıbaşındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun)


mü’min değildir.”
Hadis / İbn Ebi Şeybe, Kitabu’l-iman

- “İnsanlara merhamet göstermeyen kimseye Allah da merhamet et-


mez.”
Hadis / Buhârî, Edeb 18, Tevhîd 2; Müslim, Fezâil 66. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr
16, Zühd 48

7
KABALA ve TASAVVUF

- “Birbirinize kin tutmayınız, hased etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilgi-


nizi kesmeyiniz.”
Hadis / Buhârî, Edeb 57, 58, 62; Müslim, Birr 23, 24, 28, 30-32. Ayrıca bk. Ebû
Dâvûd, Edeb 47; Tirmizî, Birr 24; İbni Mâce, Duâ 5

- “İnsanların en hayırlısı; iyiliği beklenen, kötülük etmesinden korkul-


mayan kimsedir.”
Hadis / Tirmizî, Fiten 76

- Yetmiş iki milletin ayağını öpmek gerek,


Yaranmak için sevgiliye, cümle millete bile.

(Yitmiş iki milletün ayagın öpmek gerek


Yaramagçün ma‘şûka cümle millete bile)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.274

-Ben gelmedim yalan dünya davası için, benim işim sevgi için.
Yaradanın evi -mekânı- gönüllerdir, gönüllere girmeye geldim

(Ben gelmedüm da’vîyiçün benüm işüm seviyiçün


Dostun evi gönüllerdür gönüller yapmaga geldüm)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.142

-“Kendi huyundan Tanrı huyuna ulaşmaya bak, yola düş.”


Mevlânâ / Divan-ı Kebir, III. cilt, s.67

8
KABALA ve TASAVVUF

4- “Işık ve Sevaplar, sadece insanın arınması, yani doğdu-


ğumuzda bize verilmiş olan, kendini sevme olarak ta-
nımlanan kötülüğün, farkındalığı hissini arttırmak ve
“başkalarını sevmek” denilen Yaradan Sevgisinin tek
yolu olan saf iyiliğe gelmemiz için verilmiştir.”
Baal HaSulam, “Özgürlük”

ef
- “Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsan et.”
Kur’an-ı Kerim / Kasas, 77 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-İlim okumak, bilmek; kendi özünü bilmektir.
Kendi özünü bilmez isen, bir hayvandan betersin.

(İlm okımak bilmeklik kendözini bilmekdür


Pes kendözün bilmezsen bir hayvândan betersin)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.202

-Ondan üstün ne vardır kişi bile kendi özünü


Kendi özünü bilen kişi herkesten seçkin olur.

(Andan yigrek ne vardur kişi bile kendözin


Kendözin bilen kişi kamulardan ol Güzin)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.201

-Aman gözünü aç, nefsinin tuzağını fark et.


Dost meclisine uğra, ondan üstün durak nedir

(Zinhâr gözüni açagör nefs duzagını seçegör


Dost mahfiline geçegör andan yigrek turak nedür)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.3

9
KABALA ve TASAVVUF

-“Yarın, öbür gün diye diye şu yankesici nefis, ömürleri aşındırır durur.
Bütün ömrün, bugündür ancak, başka gün değil; sen şu düzenbazın va-
desine inanma. Kemerini çöz varlıktan; hizmet kemerini kuşan da şu
yabancı nefisten kurtul gitsin.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VI. cilt, s.172

-“O aldatan nefis; ululuktan, aldanıştan, aldatıştan ibarettir. Kendinize


gelin de o aldatıcıya gönül vermeyin.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.16

-“Nefisten kaçıp kurtulduysan bütün canlarla beraber can kanadıyla


uçarsın, lâyığın budur.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.62

-“Bedenle nefis ölmedikçe gönülle can arınmaz. Benim bütün işim gü-
cüm bu arılığa ulaşmaya çalışmak.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.258

-“Ey niyetlenenler, yola düşenler, sizi doğru yola sevk edene ulaşın, ona
kavuşmak için düşün yola, aşın yolları: Araştırın sizi kutluluğa ulaştıra-
nı, nerededir o ulu, nasıl buluşursunuz onunla.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, I. cilt, s.168

10
KABALA ve TASAVVUF

5- “İlk aşama, dostlar arasındaki sevgidir ve bu şekilde Ya-


radan sevgisini edinirler.”
Rabaş, “Merdivenin Basamakları”

ef
- Gitti çokluk, geldi birlik, oldu başbaşalık dost ile,
Hep Hak oldu cümle âlem, pazar şehri kalmadı.

(Gitti kesret, geldi vahdet oldu halvet dost ile,


Hep Hak oldu cümle âlem şehr-ü bâzar kalmadı.)
Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi: Nutki Şerif, s.133

- Hakk’ı gerçek sevenlere cümle alem kardeş gibidir.


(Hakk’ı girçek sevenlere cümle ‘âlem kardaş gelür)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.74

-Kişinin dostu yok ise bu dünya zindandır ona


(Ol kişinin yokdur yâri işbu cihan zindan ana)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.11

-Sen gerçek dost isen, dostun dostuna dost ol


Eğer böyle olmazsan, gerçek dostum deme

(Sen gerçek ‘âşıkısan dostun dostına dost ol


Ger böyle olmazısan dostun dimegil bayık)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.103

- Her bir kişi dostuna vara, armağanını dostuna vere


(Her bir kişi dosta vara armaganın dosta vire)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.96

- Dosttur bizi sevgi yoluna davet eden, sevgi dolu sözlerle bize konuşan
Dostdur bizi okıyan, üstümüze şakıyan
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.48
11
KABALA ve TASAVVUF

- Hak yolını gözlerisen


Gel yanalum dostlarıla
‘Âşık izin izlerisen
Gel yanalum dostlarıla
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.262

-İniş dahi yokuş bir olur cümle yanında,


Cismindeki can gibi bulur dostu canında.
Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi, s.6

-Dostumuzla birlikte yaralanır kanarız.


Her nefeste aşkla Yaradan’ı ararız.
Hacı Bektaş-Veli / Gönül Erleri Serisi 2, s.107

12
KABALA ve TASAVVUF

6- “Kusur görendedir.”
“Eğer kişi dost sevgisine sahipse, sevginin kuralı, dos-
tunun hatalarını değil, erdemlerini görmeyi istemek-
tir. Dolayısıyla, eğer kişi dostunda bazı hatalar görür-
se, bu dostunun hatalı olduğundan değildir, ancak
gören hatalıdır, yani onun dost sevgisi kusurlu olduğu
için, dostunda hatalar görmektedir.”
Rabaş, Makale no: 17, “Dostların Önemine Dair”

ef
- “Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın.”
Kur’an-ı Kerim / Hucurat, 12 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- İbni Mes’ûd, bir gün kendisine bir adam getirilerek, «Bu, sakalından
şarap damlayan falanca kişidir» denildiğini, bunun üzerine kendisinin
de şu cevabı verdiğini bildirmektedir:
“Biz ayıp ve kusur araştırmaktan menedildik. Kendiliğinden bir kusur
veya ayıp ortaya çıkarsa biz onun gereğini yaparız.”
Hadis / Ebû Dâvûd, Edeb 37

ef

“… Örneğin şahıs aynaya bakar, o şahsın yansıması aynada görünür.


Aynaya yansımış olan sûret, bakan şahsın sûreti olduğundan, görende
ne var ise görülen olan yansımada da o mevcûttur.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.933-Tercüme Ahmet Avni Konuk

- Hak’ın yarattığı, her şey yerli yerinde.


Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde.
Hacı Bektaş-Veli / Gönül Erleri Serisi 2, s.107

13
KABALA ve TASAVVUF

- “Her ne ararsan kendinde ara.”


Hacı Bektaş-ı Veli / Işık Eri Hacı Bektaş-ı Veli, s.136

- “… A gönül, aynada kendini eğri-büğrü gördün mü, mutlaka bu eğrilik


sendedir, aynada değil; önce kendini doğrult.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, 5. Cilt, s. 429

- “… İnsanların iyisinden kötüsünden kaçıp duruyorsun; halbuki iyiliğin


de hepsi sende, kötülüğün de; kendi kendinden kaçıyorsun sen.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, 5. Cilt, s. 98

- “… İyi adam kimseden şikâyetçi olmaz, gözü ayıp ve kusur aramaz.


Şikâyet eden, çok kere kötü adamdır.”
Şems-i Tebrizî / Makâlât, s.22

- Dost sûreti aynadır, bakan kendi yüzünü görür.


(Dost sûreti gözgü durur bakan kendü yüzin görür)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.173

- Kimseye hor bakma, sakın gönül yıkma


Yetmiş iki millette hoş dostluk etmek gerek

(Kimseye hor bakmagıl hergiz gönül yıkmagıl


Yitmiş iki milletde dervîşlik yarı gerek)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.113

- Gerçek âşık menzilinde durursa


Çırağ gibi yanıp yağı erirse
Eksikliğin kend’ özünde görürse
O da erdir gerçek erden sayılır
Pir Sultan Abdal / Abdülbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, s. 106

14
KABALA ve TASAVVUF

-“…Açılan her perdeden, beliren ışıklar sizin tarafınızdan gelir. Her ne


zorluk görürsen kendi noksanından bilmeli, bu zorluk bendendir de-
melisin! Allah, kulu ile, onun değeri nispetinde ilgilenir. Kul ne yaparsa
Allah da öyle yapar.”
Şems-i Tebrizî / Makâlât, s.181

-Her şeye mahluk (alma arzusu/nefs) gözüyle bakarsan o mahluk olur


Hak (Yaradan) gözüyle bak ki şüphesiz Yaradan’ın nûru ordadır

(Her şeye mahluk gözüyle baksan ol mahlûk olur,


Hak gözüyle bak ki bî-şek nûr-i Yezdan andadır.)
Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi: Nutki Şerif, s.323

15
KABALA ve TASAVVUF

7- “Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yap-


ma.”
“Hilel ile karşılaşan, maneviyatı öğrenmeye gelmiş ve
‘Bana tüm manevi ilmin tamamını tek ayak üstünde
dururken öğret.’ diyen biriyle ilgili daha dikkat çekici
ikinci bir söz çıkıyor karşımıza. Ve Hilel cevap verdi:
“Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma”
ve geri kalan da tefsirdir, git ve çalış.”
Baal HaSulam “Matan Tora, Madde 2”

ef
- “Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi kardeşi için de sevip
arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”
Hadis / Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72. Ayrıca bk. Tİrmizî, Kıyâmet 59;
Nesâî, Îmân 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime 9

- “Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir kişi hayırdan ken-
disi için istediğini, kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde
îman etmiş olmaz.”
Hadis / İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/113

- Ebû Zer’den rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu:


“Ebû Zer! Senin gerçekten zayıf olduğunu görüyorum. Kendim için ne
istiyorsam senin için de onu isterim. İki kişiye bile olsa sakın başkan
olma! Yetim malına da yöneticilik yapma!”
Hadis / Müslim, İmâre 17. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vesâyâ 4; Nesâî, Vesâyâ 10

- Peygamber ile bir sahabe arasında şöyle bir konuşma geçiyor:


“-Cenneti seviyor musun?”
“-Evet.”

16
KABALA ve TASAVVUF

“-O halde nefsin için sevdiğini, kardeşin için de sev!”


Hadis / Taberânî’nin el-Mu’cemu’l-Evsat’ından Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid,
8/186

- “Kendin için istediğini başkaları için de iste!”


Hadis / Tirmizi, Zühd 2, (2306); İbnu Mace, Zühd 24, (4217)

- Ahmed b. Hanbel, ez-Zühd adlı kitabında şöyle bir haber naklediyor:


“Bir kimse Hz. İsâ’ya gelerek: “Ey hayırlı şeylerin öğretmeni, onu bana
öğretir misin, o bana fayda versin, sana zarar vermesin.” Hz. İsa; “Neyi
öğretmemi istiyorsun?” dedi. O kişi; “Bir kul Allah’a karşı gerçekten na-
sıl takvâ (korkup sakınma) sahibi olur?” diye sordu. Hz. İsâ: “Bu kolay
bir iştir: Allah’ı gerçekten yüreğinle seversin. O’nun rızâsı için gücün
yettiği kadar amel (hayırlı işler) işlersin. Kendi cinsinden olan bütün
insanlara da kendine merhametli davrandığın gibi merhametli davra-
nırsın.” cevabını verdi. O kişi; “Aynı cinsten olandan amaç nedir? dedi.
Hz. İsâ: “Âdemoğullarının hepsi.“ Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi
sen de başkasına yapma. O zaman Allah’a karşı hakkıyla takvâ sâhibi
olursun.” dedi.
Ahmed b. Hanbel / Kitabu’z-Zühd, Dâru’l-Ciyl, Beyrut 1414-1994, s: 113

ef
- “ Kendine karşı nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de başkalarına
öyle davran.”
Hz. Hasan / İmam Caferi Sadık Buyruğu, s. 335

- Kendi beğenmediğini başkasına düşünme.


Başkasına kötü düşünürsen bilki işin bozula.

(Nefsün begenmeyeni ayruklara sanmagıl


Ayruklara sanursan bilgil kim işün şaşa)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.236

17
KABALA ve TASAVVUF

-Kendi istemediğini başkasına isteyen kişi.


Adı Müslüman olsa, kendi benzer keşişe.
(Kendüye yaramazı biregüye sanan ol
Adı müsülmân anun kendü benzer keşîşe)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.236

-Sen kendine ne istersen, başkasına da onu iste


Dört kitabın mânası budur eğer var ise.

(Sen seni ne sanursan ayruga da anı san


Dört kitâbun ma‘nîsi budur eger varısa)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.243

18
KABALA ve TASAVVUF

8- “Kişinin tüm erdemi ve maneviyatı, çevre seçimine bağ-


lıdır.”
Baal HaSulam, “Özgürlük”

ef

- “İnsan, dostunun yaşayış tarzından etkilenir. O halde her biriniz dost


edineceği kişiye dikkat etsin!”
Hadis / Ebû Dâvûd, Edeb 16; Tirmizî, Zühd 45

- “Kişi sevdiği ile beraberdir.”


Hadis / Buhârî, Edeb 96; Müslim, Birr 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 50; Daavât
98

ef
- “…İnsanların mahiyeti, düşüp kalktığı ve beraber yaşadığı insanlardan
anlaşılır.”
Hz. Ali / İmam Caferi Sadık Buyruğu, S. 335

- “…Çünkü kötü yılan, insanın yalnız canını alır. Kötü arkadaşsa insanı
cehenneme sürer, orasını adama durak eder.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, V. cilt, 2635

“…Yarın dostunun senden nefret etmesini istemiyorsan bir akıllıyla


dost ol, akla yâr ol!”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt, 2690

- Eğriler eğri ile, doğrular doğru ile.


Yalan yalanı sever, fitneciler fitneci ile.

(Egriler egri ile togrular togru ile


Yalan yalanı sever gammâzlar gammâz ile)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.272
19
KABALA ve TASAVVUF

- Bu dünyâda dostını kılavuz dutmak gerek


Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.113

- O dost açtı gözümü, gösterdi kendi özümü


(Ol dost açdı gözümi gösterdi kendözümi)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.159

20
KABALA ve TASAVVUF

9- “İnsan yaratılışın merkezidir.”


Baal HaSulam, “Zohar Kitabına Giriş”

ef
- “And olsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde
taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları
yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”
Kur’an-ı Kerim / İsra, 70 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “O, sizi yeryüzünde halifeler kılandır.”


Kur’an-ı Kerim / Fatır, 39 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından sizin hizmetinize ve-


rendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.”
Kur’an-ı Kerim / Casiye, 13 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- “Sen kendini küçücük et kemik sanırsın, oysa sende âlem-i ekber giz-
lidir.”
Hz. Ali / Işık Eri Hacı Bektaş Veli, s.136

- “…İnsanın zâhirinde, âlemin zâhirinde (görünende) olan ve bâtınında


da, âlemin bâtınında (içte gizli olanda) bulunan her bir şeyin benzeri
vardır. Bundan dolayı insan mevcûtların özeti ve kâinatın özüdür. ”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.136

- “…Senin ilâcın sende olduğu halde bilmiyorsun. Ve hastalığın senden


olduğu halde görmüyorsun. Ve sen küçük bir cüsse olduğunu zanne-
dersin, halbuki en büyük âlem sende toplanmıştır.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.125

21
KABALA ve TASAVVUF

- “Okunacak en büyük kitap, insandır.”


Hacı Bektaş-ı Veli / Işık Eri Hacı Bektaş Veli

- “…Dünyanın özü, içi sensin, sen; geri kalanı hep kabuk; insan kabuk-
larla gelişir, semirir mi hiç?”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.463

- “…Tanrı’nın, yeryüzünde de, yüce gökte de insan ruhundan daha gizli


bir şeyi yoktur.”
Mevlânâ / Fîhi Mâ Fîh Tercümesi, VI. cilt, s.2877

- Bir imiş cümle âlem, âlemin birliğini bilendir Adem.


Bu birliği inkar eden, öz canına düşmanımış.

(Tevhîd imiş cümle ‘âlem tevhîdi bilendür Âdem


Bu tevhîdi inkâr iden öz cânına düşmânımış)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.98

22
KABALA ve TASAVVUF

10- “Işıkta hiçbir değişiklik yoktur.” Daha ziyade tüm de-


ğişiklikler kapta olur, yani bizim hislerimizde. Her şeyi
hislerimize göre değerlendiririz.”
Baal HaSulam, “Şamati-3”

ef
- “Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır.”
Kur’an-ı Kerim / Zümer, 69 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz.“


Kur’an-ı Kerim / Tevbe, 32 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Allah nurunu tamamlayacaktır.”


Kur’an-ı Kerim / Saf, 8 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- Şu halde varlıkların kemendi (yoklukları çekip varlık âlemine getiren)
ihtiyaçtır. Tanrı’nın ihsanı, ihtiyaç miktarınca zâhir (görünür/zuhur
eder) olur. Yürü, çabuk ihtiyacını artır da Tanrı’nın kereminden cö-
mertlik denizi coşsun.
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, II. cilt, 2879/2880

“- … İlâhî hakîkatlerin değişmesi ve bozulması mümkün değildir. Fakat


her bir görünme yeri, ilim mertebesinden kopup bu görünen âlemde
insan bedenini oluşturan unsuri sûretler ile açığa çıkıncaya kadar geç-
tiği yollardan birer sıfat kapar ve o sıfatların rengine boyanır.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, s.266

“- … Hiç güneş, zerreden kendini kaybeder mi?”


Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt, 3304

23
KABALA ve TASAVVUF

- Bir dem gelir Musa olur, yüz bin dualar eder.


Bir dem girer kibir evine, Firavunla Haman olur.

(Bir dem gelür Mûsâ olur yüz bin münâcâtlar kılur


Bir dem girer kibr evine Firavn›ıla Hâmân olur)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s. 40-41

24
KABALA ve TASAVVUF

11- “Tüm halk birbirinden sorumludur, hem olumlu hem


de olumsuz yönden. Olumlu taraftan, eğer her biri,
Bağı dostunun ihtiyaçlarıyla ilgilenip karşılayana dek
korursa Manevi Çalışma ve Islahı tam anlamıyla yerine
getirebilirler, yani Yaradan’a mutluluk getirebilirler.
Olumsuz taraftan da, eğer ulusun bir kısmı Bağı koru-
mak istemezse ve kişisel sevgiden zevk almayı seçerse
ulusun geri kalan kısmının da içinden hiç çıkamaya-
cakları bataklıkta ve alçak seviyede kalmalarına ne-
den olurlar.”
Baal HaSulam, “Arvut”


“…Ve her biri şöyle dedi: “Yapacağız ve duyacağız.” Bu
nedenden dolayı seçildik, zorunluluk karşısında tüm
insanlar arasından seçilmiş bir topluluk olduk. Böyle-
ce, sadece Yaradan’a kalplerini yönlendiren bir toplu-
luk gerekli olan karşılıklı sorumluluğu kabul edilmiş-
ti. Diğer tüm dünya ulusları yer almadıkları için kabul
edilmediler. …”
Baal HaSulam, “Arvut”

ef

- “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu
yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi.”
Kur’an-ı Kerim / Ahzab, 72 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

- Hakk’ı gerçek sevenlere cümle âlem kardeş gibidir.


(Hakk’ı girçek sevenlere cümle ‘âlem kardaş gelür)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.74
25
KABALA ve TASAVVUF

- Birliktedir varlığımız, biz bir olduk hepimiz


İkilik söylemeye varmaz bizim dilimiz

(Birlikdedür varumuz biz bir olduk kamumuz


İkilik söylemege komaz lisânumuzı)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.339

26
KABALA ve TASAVVUF

12- “Bilgelerimizin dediği üzere: ‘Kötü eğilimi yarattım ve


buna şifa olan Tora’yı da yarattım.’ Bu, Tora’nın içinde-
ki ışığa işaret eder, bu ışık ıslah eder.”
Baal HaSulam, “Şamati-6”

ef
- “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalblerde olana şifa, ina-
nanlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir.”
Kur’an-ı Kerim / Yunus, 57 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-Her kim benliğinde kalırsa, Müslüman değildir ölürse


(Her kim nefsine kalursa müselmân degül ölürse)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.86

- “Nefis zehirleriyle hastalanmış, hastalığa tutulmuşsan eline ne alır,


elini nereye atar, neye sahip olursan hastalığa alet olur, onu da berbat
edersin! Eline mücevher alsan taş olur, gönül sevgisine yapışsan savaş
olur.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt, 2693-2694

- “Gemiye yükünü yükledin mi Tanrı’ya dayanman gerek.”


Mevlânâ / Divan-ı Kebir, 2870

- “Bizi tutsak ettin şu nefse, fakat kötülüğü emreden nefsin de beyi sen-
sin, bizi bey yap da onu kul et bize.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, 5, s.15

- “De ki: Hepsi Allah’tandır.” (Kur’an-ı Kerim / Nisâ, 78). Yâni, Allâh’a
mensûb olan iyilikler ile, senin nefsine ait olan kötülüklerin hepsi Allah
27
KABALA ve TASAVVUF

katından çıkar. Çünkü, aslında hayırdır. Ve her ne kadar sana göre kötü
ise de, ilâhî isimlerin icâbından olduğu için hayırdır.
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, s. 420

-“Bizim nefsimiz cehennemin (egoizm) bir parçasıdır. Onun için cüzü-


ler (parçalar) daima küllün (bütünün) tabiatındadır. Nefsi öldürecek
ayak da ancak Hak’kın (Yaradan) ayağıdır. Zaten nefsin yayını Hak’tan
gayrı kim çekebilir?”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,1382/1383

-“Şehvete kul olan, Tanrı indinde köleden, esir olmuş kullardan beter-
dir. Çünkü köle, bir sözle sahibinin kulluğundan çıkar, hür olur. Şehvete
kul olansa tatlı dirilir, acı ölür. Şehvet kulu, Tanrı’nın rahmeti, hususi bir
lütuf ve nimeti olmadıkça kulluktan kurtulamaz.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,3815/3816/3817

-“… Nefis kötülük ile emreder.” Fakat Hak emrinde hakîmdir. Bundan
dolayı insan-ı kâmilden çıkan fiiller, görünüşte çirkin bile olsa, râzı ola-
nın fiili olduğundan mutlaka kendisinden râzı olunan olur.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.407

-Tüm âlemler üstüne iyiliği ve kötülüğü sen düzenledin


Rahmetini ve öfkeni engel koydun kendi aslına ulaşmaya.

(Cümle ‘âlemler üstine hayr u şerri sen yasadun


Rahmet ü hışm havâledür kendü aslına katmaga)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.278

-Derman arardım derdime derdim bana derman imiş


Kanıt arardım aslıma aslım bana kanıt imiş

(Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,


Bürhân arardım aslıma aslım bana bûrhân imiş)
Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi, s.344

28
KABALA ve TASAVVUF

13- “Yaratılanlara verilen, Yaradan’ın tüm Adları, manevi


derecelerdir.”
Baal HaSulam, “İşleyen Akıl”

ef
- “En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun
isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın.”
Kur’an-ı Kerim / Araf, 180 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın.
Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.”
Kur’an-ı Kerim / İsra, 110 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

29
KABALA ve TASAVVUF

14- “Bana kalbinde bir iğne ucu kadar yer aç, sana dünya-
ları bahşedeceğim.”
“… Bana bir iğne deliği kadar bir delik aç, ben sana yüce
kapıları açayım.”
Zohar, Emor,129

ef

- “Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir.”


Kur’an-ı Kerim / Nur, 35 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-“Kul(um) bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir arşın yaklaşı-
rım; o bana bir arşın yaklaşınca ben ona bir kulaç yaklaşırım; o bana
yürüyerek geldiği zaman, ben ona koşarak varırım.”
Hadis / Buhârî, Tevhîd 50. Ayrıca bk. Müslim, Zikir 2, 3, 20-22, Tevbe 1; Tirmizî,
Daavât 131; İbn-i Mâce, Edeb 58

ef
-Allah dileyene vermiştir aşk varlığını
Kime bir zerre aşk verse, Hakkın varlığı ondadır

(Allah benüm didügine virmişdür ‘ışk varlıgını


Kime bir zerre ‘ışk vire Çalap varlıgı andadur)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.53

-Yunus Hakk’a hizmet kıldı, Hak Yunus’a kapı açtı


Ebedî saadet benim imiş, ben kul iken sultan oldum.

(Yûnus Hakk’a kıldı tapu Hak Yûnus’a açdı kapu


Bâkî devlet benüm imiş ben kul iken sultân oldum)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s. 140

30
KABALA ve TASAVVUF

15- “Yaradılışın amacı Yaradan’a memnuniyet vermektir.”


“İlahi Yönetimin açığa çıkması ancak yaratılanlar,
Yaradan’a memnuniyet vermek için aldıklarında ger-
çekleşir; yani tüm alma, ihsan etme amacıyla olduğu
zaman…
Kişi sadece Yaradan’a memnuniyet vermek için yaşa-
mak istediği bir aşamada olmak için, Yaradan için ken-
dini iptal etmeyi değerli kılacak olan Yaradan’ın yüce-
liği inancıyla kendini korumalıdır.”
Rabaş, “Sosyal Yazılar”

“Yaradan dünyayı yarattıklarına haz vermekten başka


bir şey için yaratmadı. Aklımızı ve tüm düşüncelerimi-
zi koyacağımız yer burası, zira dünyanın yaratılması
hareketinin nihai amacı budur. Aklımızda tutmamız
gereken şey; yaratılış düşüncesi yaratılanlara ihsan
etmek olduğuna göre, ruhlarda onlara vermeyi düşün-
düğünü alacak çok büyük bir arzu yaratmak zorunday-
dı. Zira her bir arzu ve zevkin ölçüsü alma arzusunun
ölçüsüne bağlıdır. Alma arzusu ne kadar büyükse haz
da o kadar büyüktür ve arzu ne kadar az ise almaktan
alınan haz da o kadar azdır.”
Baal HaSulam, “Zohar Kitabına Giriş”

ef
- “Ama kim Rabbinin azametinden korkup da kendini kötülükten alı-
koymuşsa, varacağı yer şüphesiz cennettir.”
Kur’an-ı Kerim / Nâziât, 40-41 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”


Kur’an-ı Kerim / Zariyat, 56 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

31
KABALA ve TASAVVUF

-“Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi


sandınız?”
Kur’an-ı Kerim / Mü’minun, 15 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- “Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnu-
niyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki
sevincinden çok daha fazladır.”
Hadis / Buhârî, Daavât 4, Müslim, Tevbe 1, 7, 8

ef

- Âlemlerin arzusu seni bulmak içindir


Ben seni bulmuş iken, sensiz nasıl olayım

(Âlemlerün arzûsı seni bulmagiçündür


Ben seni bulmışiken sensüzin nite olam)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.167

-Bana sen gerekirsin, ne edeyim benliğimi


Eğer ben sen oldum ise, ben beni yok edeyim -kaybedeyim-

(Bana sen geregisen n’iderem kendözümi


Ger ben sen oldumısa ben beni yavu kılam)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.167

-“Tanrı, bizi bunun için meydana getirdi. ‘İnsanları ancak bana ibadet
etsinler diye yarattım, cinleri de’ dedi.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt,51

32
KABALA ve TASAVVUF

16- “Şunu hatırlamalıyız ki, grup başkalarını sevme


temeline dayanmaktadır ve bu, Yaradan sevgisine
ulaşmak için bir sıçrama tahtası olacaktır.”
Rabaş, Makale no:2, “Dost Sevgisine Dair”

ef
- “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir
topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”
Kur’an-ı Kerim / Âl-i İmrân, 104 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın


sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O,
kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeş-
ler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken,
oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayet-
lerini böyle açıklar.”
Kur’an-ı Kerim / Âl-i İmrân, 103 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- “Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim.
Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Eğer beni yalnız başına anar-
sa, ben de onu yalnız anarım. Şayet beni bir toplulukla beraber anarsa,
ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.”
Hadis / Buhârî, Tevhîd 15, Müslim, Zikir 2, 19, 50, Tevbe 1

-“…Yol, nasıl yoldur? Gidenlerin ayak izleri ile dopdolu bir yol. Dost na-
sıl dosttur? Rey ve tedbir bakımından merdivene benzeyen, seni aklı
ile her an irşat edip yücelten dost. Tutalım ki ihtiyatlısın da seni kurt
kapmadı. İyi ama topluluk olmadıkça o neşeyi bulamazsın ki. Yalnız
olarak bir yolda neşeli neşeli giden kişinin neşesi, dostlarla, yoldaşlarla

33
KABALA ve TASAVVUF

giderse birken yüz olur. Eşek, ağır canlı olduğu halde dostu ile giderse
neşelenir kuvvet bulur. Kervandan ayrılıp yalnız yol almaya kalkışan
eşeğe o yol, yüz kere daha uzar, o derece yorulur.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt,510

-“…Bu, o demektir ki, insan denilen bu mahlukun yaratılışındaki değe-


ri, ancak kendisinden beklenilen Tanrı zikriyle Allah’ı anan kimse bilir.
Çünkü Allah, kendisini zikreden kimse ile yan yana oturur. Yan yana
oturan bir dost ise kendini zikredene görünür.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.241

-Zorluktayım ey hak dostları eylenbeni doğru yola (Yaradan yolu)


Kim hayırlı işi yaparsa hak (Yaradan) katında dileğine ersin

(Müşkülüm var size ey Hak dostları eylen reşâd,


Kim sevabın vere olsun Hak katında bermurâd)
Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi: Nutki Şerif, s.70

34
KABALA ve TASAVVUF

17- “Yaradan gibi merhametli ol.”


“… Kişinin form eşitliği olan Yaradan ile Dvekut (tutun-
mak) elde etmesi için “O’nun merhametli oluşu gibi,
sen de merhametli ol.”
Rabaş, Makale no: 1, “Kendin İçin Bir Öğretmen Yap
ve Bir Dost Satın Al -1”

“İnsan, Yaradan’daki gerçeğin niteliğine ulaşmalıdır.


Yaradan’ın iyiliksever rehberliğini edindikten sonra,
bütünlüğe eriştiğini, bolluğa sahip olup olmadığını bi-
lir. Fakat aynı zamanda, başkalarının da bolluğa sahip
olduğunu görmelidir, yani herkesin tam bolluğa sahip
olduğunu görmelidir.”
Rabaş, Makale no: 13, “Bazen Maneviyata Ruh Denir”

ef
- “Biz insanı en güzel şekilde yarattık.”
Kur’an-ı Kerim / Tîn, 4 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına


vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.”
Kur’an-ı Kerim / Câsiye, 13 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe ka-
vuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Resulullah (Allah’ın
Elçisi) en güzel örnektir.”
Kur’an-ı Kerim / Ahzab, 21 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

- “Allah Âdem’i kendi sûretinde yarattı.”


Hadis / Buhârî, İstizan, 1; Müslim, Bir, 115

35
KABALA ve TASAVVUF

- “Allah, insanı Rahman sûretinde yarattı.”


Hadis / Buharî, İsti’zân, 1; Müslim, Birr, 115, Cennet, 28

- “Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanın.”


İmâm Suyuti, İmam Kastalâni, İbn-i Hacer el-Heytemî, Ali el-Kârî, Fahruddîn
er-Râzî

36
KABALA ve TASAVVUF

18- “… Yaradan, insanı yaratmak istediği zaman, melekle-


re, “Haydi insanı kendi görüntümüzden yapalım.” dedi.
Yaradan, onu tüm yukarı meleklerin başı yapmak, tüm
meleklerin üstüne atamak istedi ve melekler onun yö-
netimine bağlı olacaklardı. Yusuf ile ilgili olarak söy-
lendiği üzere, “Onun bu topraklara denetmenler ata-
masına izin verin.”
227) Bu nedenle, melekler onun hakkında şikâyette
bulunmak istediler ve dediler ki: “İnsan nedir ki onu
bu kadar düşünüyorsun?” Nihayetinde, senin önünde
günah işlemeye yazgılı; neden bizim mevkimizi onun
altına indirdin? Yaradan onlara dedi ki: “Eğer siz, insan
gibi aşağıda, yeryüzünde olsaydınız, ondan daha fazla
günah işlerdiniz.”
Zohar, Bereşit

ef

- “Rabbin meleklere ‘Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim.’ demiş-


ti; melekler, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi var
edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve Seni devamlı takdis edi-
yoruz.’ dediler; Allah ‘Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim.’ dedi.”
Kur’an-ı Kerim / Bakara, 30 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “And olsun ki, biz insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve de-
nizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yarattık-
larımızın pek çoğundan üstün kıldık.”
Kur’an-ı Kerim / İsra, 70 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

37
KABALA ve TASAVVUF

19- “Bizim nihai amacımız Yaradan’la bir olmak için vasıf-


larımızı artırmak, O’nun amacı ise bizimle bağ içinde
olmaktır.”
Baal HaSulam, “Dinin Özü ve Amacı”

ef

-“Kendi huyundan Tanrı huyuna ulaşmaya bak, yola düş.”


Mevlânâ / Divan-ı Kebir, III. cilt, s.67

-“Sen Tanrı huylusun, sende O’nun sıfatları var. Sen bir kişi olamazsın,
binlerce varlıksın sen. Bir yardımınla, bir lütfunla herkesi gamdan da
yursun, arıtırsın, suçtan da. Herkes yolunu yitirmiş, herkes kıbleden
yüz çevirmiş. Fakat ne gam? Sonunda herkesi de arar bulursun sen.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.576

-Kim o izafî ruha erdi, odur insan (adem/insan-ı kâmil)


O en büyük nokta olan rahmanın suretidir
İnsan da denir ona, hem Adem’in mânasıda
Hem ruhla verilmiştir o hem de akıl ve bilgi

(Ol rûh-i izafiye kim erdi odur insan,


Ol nokta-i kübrâdır olan sûret-i Rahman
İnsanda denür ana dahi hem Âdem-i ma’nâ,
Hem rûh-u musavverdir o hem âkil-ü dana.)
Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi: Nutki Şerif, s.11

38
KABALA ve TASAVVUF

20- İsrail ve İsrailoğulları


ef

- “Tevrat’ın indirilmesinden önce İsrail’in kendisine haram ettiğinden


başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: “Doğru sözlü
iseniz Tevrat’ı getirip okuyun.”
Kur’an-ı Kerim / Al-i İmran, 93 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden,


Adem’in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbra-
him ve İsrail (Ya’kub)’in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıl-
dığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah’ın âyetleri
okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.”
Kur’an-ı Kerim / Meryem, 58 (Diyanet Vakfı Yayınları)

- “And olsun biz İsrailoğullarına, bilerek (kendi zamanlarında) âlemlerin


üstünde bir imtiyaz verdik.”
Kur’an-ı Kerim / Duhân, 32 (Diyanet Vakfı Yayınları)

- “And olsun ki Biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik ver-


dik; onları temiz şeylerle rızıklandırdık; onları dünyalara üstün kıldık.”
Kur’an-ı Kerim / Câsiye, 16 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “And olsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara


temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrı-
lığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü onların, aralarında
ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.”
Kur’an-ı Kerim / Yunus, 93 (Diyanet Vakfı Yayınları)

39
KABALA ve TASAVVUF

- “O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldı-


ğımız bir kuldur.”
Kur’an-ı Kerim / Zuhruf, 59 (Diyanet Vakfı Yayınları)

- “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi cümle âleme üstün


kıldığımı hatırlayın.”
Kur’an-ı Kerim / Bakara, 47; 122 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

“Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenile-
yecek bir müceddid gönderecektir.”
Hadis / Ebu Davud, Melahim, 1.

“Ümmetimin âlimleri, İsrailoğullarının Peygamberleri gibidir.”


İmam Rabbâni, Mektubat, 1. cilt, 234. Mektup

40
KABALA ve TASAVVUF

21- “Hepinize kendimden bir parça verdim.”


“Kendisini Yaradan’a doğru yönlendiren ruhların an-
lamı şudur ki, onlar Yaradan’ın bir parçasıdır. Ruh, se-
bep-sonuç ilişkisiyle kademeli olarak bu dünyaya gel-
meye uygun hale gelene ve bu cismani vücudun içinde
kıyafetlenene kadar derece derece düşürülmüştür.”
Baal HaSulam, “Bir Bilgenin Ağzından kitabının
önsözünden”

“Işığın sırları, muhteşem bir kaynaktan geldiğinden


(Yaradan’ın insana Kendisinden verdiği bir parçası
olan ruhun özünün gizliliğinden) tüm kalplere, hatta
derin ve hudutsuz bir bilgi elde edebilme derecesine
ulaşamamış kalplere bile girer. Ve onlara verilen bu
hediyeyi kullandıkları zaman (onları alçakgönüllülük-
le dolduran yetersizliklerinin kabulü ile beraber, Üst
Işığın sırlarına yönelik ilgileri) dünyaya bereket ve bil-
gelerin büyük Işığını getirir.”
Kabalist Raiah Kook, Erdemliliğin İncileri

ef

“Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen


onun için secdeye kapanın!”
Kur’an-ı Kerim / Hicr, 29 (Diyanet Vakfı Yayınları)

“Bir de, onu yaratılış amacına uygun olarak şekillendiren, rahmetiyle


var ettiği düzenin bir bölümü olan ruhundan nûrânî dalgalar halinde
onun bütün hücrelerine ruh yayarak hayat veren, onu bilinçlendiren,
sizin için kulaklar, gözler, akıllar ve kalpler planlayıp yaratandır. Ne
kadar az şükrediyorsunuz?”
Kur’an-ı Kerim / Secde, 9 (Ahmet Tekin Meali)

41
KABALA ve TASAVVUF

“Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve
sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsu-
nuz!”
Kur’an-ı Kerim / Secde, 9 (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)

42
KABALA ve TASAVVUF

22- “İnsanı sevmeyen, inanç sahibi olamaz.”


“… Ve burada toplanma sebebimiz budur: Her birimi-
zin Yaradan’a ihsan etme ruhunu izlediği bir toplum
kurmak. Ve Yaradan’a ihsan etmeyi başarmak için,
‘başkalarını sevmek’ denilen insana ihsan etmek ile
başlamalıyız.”
Rabaş, Makale no: 1, “Toplumun Amacı 1”

ef

“Rableri, onlara şu karşılığı verdi: Ben, erkek olsun, kadın olsun,


sizden hiçbir çalışanın amelini zâyi etmeyeceğim. Sizler birbirinizden-
siniz.”
Kur’an-ı Kerim / Al-i İmran, 195 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

“Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe


iman etmiş olmazsınız.”
Hadis / Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et’ime 45; İbni Mâce, Mukaddime, 9

43
KABALA ve TASAVVUF

23- “Yaradan’ın amacı, yarattıklarına ihsan etmektir ki


böylece O’nun büyüklüğünü ve hakikatini bilsinler ve
onlara sunduğu tüm haz ve mutluluğu alabilsinler.”
Baal HaSulam, “Zohar Kitabına Giriş”

ef

- “Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.”


Kur’an-ı Kerim / Hûd sûresi, 90 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef
- “Peygamber’in (sav) huzuruna (Havazin kabilesinden) birtakım esir-
ler gelmişti. Bunların içinde emzikli bir kadın vardı (Çocuğunu kaybet-
mişti). Göğsüne biriken sütü sağıyor, çocuklara veriyor, emziriyordu. Bu
kadın, esirler arasında bir çocuğa rastlamış, hemen onu alıp sinesine
basmış ve derin bir şefkatle çocuğu emzirmeye başlamıştı. Bu yüksek
şefkat sahnesini görünce Peygamber bize:
- “Şu kadının kendi çocuğunu ateşe atacağını düşünür müsünüz?” dedi.
Biz de:
- “Hayır, elinden geldikçe, gücü yettikçe atmaz.” dedik.
- “İşte Yüce Allah kullarına karşı bu kadının çocuğuna olan şefkatinden
daha merhametlidir.” buyurdu.
Hadis / Buhari, Edeb, 28

ef

“… Çünkü işin sonu mutlak ve genel olarak rahmettir. Öyleyse bununla


sevinmelisiniz. Yani Allah’ın ihsanı ve rahmetiyle sevinin. Çünkü O ‘si-
zin topladıklarınızdan daha hayırlıdır.’’’ (Al-i İmran :157)…”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî, Fütühat-Mekkiye,C.13/S.345

-“ … Sanatkâr sanatını nasıl sevmez ki? Biz, hiç kuşkusuz O’nun sanatı-
nın ürünleriyiz. O bizim yaratıcımız olduğu kadar rızkımızın ve masla-
hatımızın da yaratıcısıdır. Allah bir peygamberine şöyle vahyetmiştir:
44
KABALA ve TASAVVUF

‘Ademoğlu! Eşyayı senin için, seni kendim için yarattım. Senin için ya-
rattığım eşyada kendim için yarattığım gayeyi telef etme. Ey Ademoglu!
Şanım üzerine yemin olsun ki ben seni severim, senin üzerindeki hak-
kım karşısında, sen de beni sevmelisin.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî, Fütühat-Mekkiye,C.17/S.14

-“Tanrı’nın merhameti herkese şâmil olduğundan, diler ki o rahmet


herkesi aydınlatsın.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,3614

- “Âlemi lütfetmek için yarattı. Zerrelere, onun güneşi riayetlerde bu-


lundu. Peygamber ‘Tanrı, âlemi yaratmadan maksadım, ihsan etmekti.
Yarattım ki benden bir fayda görsünler, balıma parmaklarını bansınlar.
Ben bir fayda göreyim, çıplak adamdan bir libas elde edeyim diye yarat-
madım, dedi.’ buyurmuştur.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, II. cilt,3632/3635/3636/3637

- “Şu halde varlıkların kemendi (yoklukları çekip varlık âlemine geti-


ren) ihtiyaçtır. Tanrı’nın ihsanı, ihtiyaç miktarınca zahir (görünür/zu-
hur eder) olur.”
Yürü, çabuk ihtiyacını artır da Tanrı’nın kereminden cömertlik denizi
coşsun.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, II. cilt,2879/2880

- “Tanrı’yla buluşmanın kadrini bilsinler, Tanrı ayrılığının derdini gör-


sünler diyedir onların yeryüzüne gelişleri.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, V. cilt, s.240

- “Adamlıktan maksat anlayıştır; bakış, görüştür. Ey anlayışa, görüşe,


bakışa biteviye (sürekli) yağıp duran rahmet. İhsanın, şeker mâdenidir;
şu halksa dudu kuşlarına benzer; dudu, şekere gönül vermez de neyler.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.23

45
KABALA ve TASAVVUF

-“Tanrı’nın size ihsan ediverdiği şeylere sevinin, neşelenin. Sizi işgal


eden şey, sizi Hak’tan ayırır, aldatır.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,506

-“Tanrı, sana bunları gösteriyordu ki onun hikmet sahibi ve her şeyden


haberdar, aynı zamanda derman kabul etmez dertlerin dermanını ih-
san eden bir Tanrı olduğunu bilesin.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt,2429

-“Tanrı, lütfetti mi o lütuf, can gibi sana karışır, seninle bir olur. Adeta
sen o olursun; o, sen olur.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt,3166

-“Dünyanın yaratılışından maksat, yüzlerini birbirine dayayan iki sev-


gilinin, heva ve hevesten uzak, yalnız Allah yolunda birleşmeleridir.”
Şems-i Tebrizî / Makalat S-130

-“Hiç şüphe yok ki, şu âlemin yaratılışında bir maksat ve sebep vardır.
Bir mutlu kimse vardır ki, bu sarayın içi dışı, onun için döşenmiştir. Geri
kalan ne varsa onun uyruğu, onun kölesidir. Her şey onun içindir.”
Şems-i Tebrizî / Makalat S-76

-Âlemlerin arzusu seni bulmak içindir


Ben seni bulmuş iken, sensiz nasıl olayım

(‘Âlemlerün arzûsı seni bulmagiçündür


Ben seni bulmışiken sensüzin nite olam)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.167

46
KABALA ve TASAVVUF

24- “Başkasını sevmek, ancak bireyin kendini iptal etme-


siyle olur.”
Rabaş, Makale no: 1, “Toplumun Amacı 1"

ef

- “Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmış-


tır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz
Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
Kur’an-ı Kerim / Nisa sûresi, 128 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin


ta kendileridir.”
Kur’an-ı Kerim / Teğabun sûresi, 16 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi ko-
yacaktır.”
Kur’an-ı Kerim / Meryem sûresi, 96 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

- “Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de


iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir
şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”
Hadis / Müslim, Îmân 93. Ayrıca bk. EbûDâvûd, Edeb 131; Tirmizî, İsti‘zân 1;
İbniMâce, Mukaddime 6, Edeb 11

ef

-“Varlığını yonup kesen, benliğinden geçip giden kişinin herkes kimi


kimsesi olur.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, III. cilt, s.119

47
KABALA ve TASAVVUF

-“Kendimizden vazgeçersek suyla aynı renge gireriz. Biz, bir ağacın dal-
larıyız, hepimiz de kapı yoldaşıyız.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, I. cilt, s.291

-“Daha yakın gel: benlikten-bizlikten geç gitsin; daha yakın gel de ne


sen kal, ne biz kalalım.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir,V. cilt, s.3

-“Kendini, kendinden geçişe verdin mi, bil ki varlığından kurtuldun;


binlerce tuzağın bağlarından sıçradın.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, V. cilt, s.212

-“ Her insanoğlunda bir benlik vardır, insan sonunun neye varacağını


önceden görse idi, hiç benlik davası eder miydi? Muhakkak ki sakınırdı.
Ama önceden sonunu göremedi. İşte Peygamberlerin sultanı ve sonun-
cusu olan Hazreti Muhammed’in üstünlüğü buradadır. Âşık, benliğini
sevmek sevdasından kendini kurtarırsa sevilen ve istenilen sevgili de
benlik sevdasından vazgeçer. ”
Şems-i Tebrizî / Makalat S-187

Enel Hakk’ın anlamını bilmez cahil,


Bilge gerek bu yollarda, mertler denizi,
Akıllı kullar Hak yâdına “sevgili” dedi,
Candan geçip Sevgili’yi sevdim ben işte.
Ahmet Yesevî / Divan-ı Hikmet S-71

-Dosta giden kişiler unutur kendi varlığını


(Dosta giden kişiler unıdur kendözini)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.274

48
KABALA ve TASAVVUF

-Dosttan yana giden kişi, kendi özünden geçmek gerek


(Dostdan yana giden kişi kendözinden geçmek gerek)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.282

-Sen seni elden bırak, dost yüzine sensüz bak


Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.107

Cehd eyle halini yoluna uydur


Yoluna uymazsa emeğin zaydır
Nefsine cellat ol canına kıydır
Açılsın güllerin hem taze taze
Pir Sultan Abdal / Abdülbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, s. 212

49
KABALA ve TASAVVUF

25- “İnsanın özü, realitedeki diğer unsurların özü gibidir.


Yani alma arzusudur.”
Baal HaSulam, “Zohar Kitabı’na Giriş”

“Vahşi bir eşek (ego), bir insana dönüşebilir.” Kişi yara-
tılışın merkezinden, bayağılıktan, kötülükten ve başka-
larına ihsan etme isteği olmadan sadece kendi için ha-
reket etme doğasından çıktığı zaman bu gerçekleşir. “
Baal HaSulam, “Yaradan’ın İfşası”

ef

- “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği ha-


riç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağış-
layandır, çok merhamet edendir” dedi.
Kur’an-ı Kerim / Yusuf sûresi, 53 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir.”


Kur’an-ı Kerim / Kıyâme sûresi, 14-15 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-“Varlığınla bakma ona, kendinden çık, varlığından sıyrıl; çünkü sınırsız


şeyi sınırlı şey kaplayıp kavrayamaz.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VI. cilt, s.3

“Kendi çevrende dolanmadasın, çünkü kendini görmede, kendini gös-


termedesin; halbuki sende bir define var, var amma benliğin gizlemiş
onu. Bedenden ibaret bulundukça candan haberin bile olmaz, fakat can
olursan can mülküne girer, orda karar kılarsın.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.454

50
KABALA ve TASAVVUF

-“Beden atının üstünde titreyip durma, in, ondan daha yürük bir yaya
kesil: Tanrı bedene binmeyene kanat ihsan eder.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.312

-“Onların kemiklerine, kıllarına (onlardan kalan eserlere) bak da ibret


al; eşeğini onların yoluna sürme.
Eşeğin başını çek, onu yola sok, doğru yolu bilen ve görenlerin yoluna
sür. Onu boş bırakma, yularını tut; çünkü o, yeşilliğe gitmeyi sever. Gaf-
let edip de bir an boş bıraktın mı çayırlara doğru fersahlarca yol alır.
Eşek yol düşmanıdır, yeşillik görünce sarhoş olur. Onun yüzünden nice
ona kul olanlar telef olup gitmişlerdir. Eğer yol bilmezsen eşeğin dileği-
ne aykırı hareket et; doğru yol, o aykırı yoldur.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,2950/51/52/53/54/55

-“Benlik Firavununu beden Mısır’ından dışarı atarsan gönül evinde


Musa’nı da görürsün, Harun’unu da.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, III. cilt, s.467

-“Dünya bir tuzak, dilek-istek de yem; onun tuzağına koşma, yem hava-
sına düşme. Onun tuzağından kurtuldun mu gökyüzüne ayak bas, gök-
ten başka bir eşiğe ayak basma.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, III. cilt, s.277

-“Elini-ağzını, hırstan vur, arınırsan padişaha eş olursun, aynı kâseden


nimet yersin onunla.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, V. cilt, s.103

-“Dünya, gizli bir denizdir; o denizde Âdemoğullarından başkası dönüp


dolaşmaz. Hayvanlıktan insanlığa uçmadıkça âb-ı hayata dalamaz; âb-ı
hayatın içinde yüzemez.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VI. cilt, s.162

51
KABALA ve TASAVVUF

-“Çocuğun gözü, eşek gibi ahırdadır. Akıllı adamsa gözünü işin sonuna
diker. Akılsız, ahırdaki otu tatlı görür. Akıllı, ahırdaki hayvanın nihayet
kasap elinde telef olacağını görür, bilir.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,3741/3742

-“Bir an gelir, insanı eşek gösterir, bir an gelir eşeği şaşılacak bir adam
şekline bürür! İşte senin içinde böyle bir sihirbaz gizlidir. Vesveselerde
daimî bir sihir kudreti vardır!”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,4073

-“İnsana nurdan başka bir yiyecek yoktur. O candan başka bir şeyle
beslenip yetişmez insan. Bu yiyecekleri yavaş yavaş azalt, çünkü bunlar
eşek gıdasıdır, hür adamın gıdası değil! Bunları azalt da asıl gıdayı al-
maya kabiliyetin olsun, nur lokmalarını yiyesin.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt,1955/56/57

-“Kendinden geçmeye çalış da hemencecik kendini bul. Doğrusunu


Tanrı daha iyi bilir. Aklını başına devşir; her zaman kendinle eş olma,
her an eşek gibi balçığa düşme.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt,3218/3219

-“Bâtın (manevi dünya) âleminde oturanların kıblesi lütuf ve ihsan sa-


hibi Tanrı’dır, zâhire (maddi dünya) tapanların kıblesi kadın (kendim
için alma arzusu) yüzü.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt,1900

-“Nefis yolunda benlikle ölürsen bil ki hakikatte sen de o kadın (kendi


için alma arzusu) gibisin. Tanrı, nefsimize eşek (alma arzusu/beden)
sûreti vermiştir. Çünkü sûretler, huylara uygundur.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, V. cilt,1393/1394

52
KABALA ve TASAVVUF

-“Hakka giden yol, şu iki ihtimalin dışında değildir: Bu da, ya iç âlemini


geliştirmek yoludur ki, nebilerle velîler bu yoldan yürümüşlerdir. Yahut
da ilim tahsili yoludur. Bu yol da mücahade ve tasfiye yolu yani cehalet-
le savaş, kötülüklerden içini temizleme yoludur. ”
Şems-i Tebrizî / Makalat S-46

53
KABALA ve TASAVVUF

26- “ Bilgelerimiz şöyle der: “Kendine bir öğretmen bul ve


bir dost satın al.” Bu, şu demektir: Kişi kendi için yeni
bir çevre yapar. Bu çevre hocasının büyüklüğünü, dost
sevgisi vasıtasıyla edinmesine yardım eder. Dostların
arasındaki bağla, her biri onun büyüklüğünün hissini
edinir. Bu şekilde, hocasının amacına ihsan etme, kişi-
ye Yaradan’a bağlanma isteği verir.”
Baal HaSulam, “Zohar’ın Bitişi İçin Konuşma”

ef

- “De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ Ancak akıl sahipleri
öğüt alırlar.”
Kur’an-ı Kerim / Zümer sûresi, 9 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

- “İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katından-


dır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.”
Kur’an-ı Kerim / Âl-i İmran sûresi, 7 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-“Tanrı ile oturup kalkmak isteyen kişi veliler huzurunda otursun. Veli-
lerin huzurundan kesilirsen helâk oldun gitti. Çünkü sen küllü olmayan
bir cüzüsün.”
Mevlânâ / Mesnevi-i şerif 2.cilt beyit:2163)

-“Tanrı emrini, Tanrı’ya ulaşmış birisinden sor, öğren. Her gönül, Tanrı
emrini anlayamaz.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,2229

54
KABALA ve TASAVVUF

-“Yürü, bir gönül ehlinin gönlünde yer tut. Katre bile denizde inci olur,
mercan kesilir. Her zerrenin oynayışı, kendi aslıyladır, kim, kime mey-
lederse o olur gider.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, V. cilt, s.41

-“Gerçek dost yoldadır, yolculuktadır, yola düşmek gerek, yolculuk et-


mek gerek; bahtı yolculuğun bahtı bil, iş, yolculukta artık.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, III. cilt, s.203

-“Allah için olsun, bir başka aşka düşmeyin; can meclisinde başka bir
düşünceye dalmayın. Başka bir dost seçmek, başka bir işe girişmek, ol-
mayacak bir küfürdür; din meclisinde kâfirlerin mezhebine girmeyin.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.15

-“Çünkü öğretmen Tanrı vekilidir, emindir. Her eminin hakkındaki hü-


küm de böyledir.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt,1519

-Rehberim herkesten yüce, yol ise yücelerden yüce


Gönlüm idi kaygılı, nefsim huzur içinde benim.

(Şeyhüm kamudan ulu, yol da uludan ulu


Gönlüm idi kaygulu nefsüm âsâyiş benüm)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.185

-Eğriliği bırakasın, doğru yola gelesin


Gururu kini çıkar ki, Rehberden nasip alasın.

(Egriligün koyasın togrı yola gelesin


Kibr ü kîni çıkargıl erden nasîb alasın)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.203

55
KABALA ve TASAVVUF

Rehberin var ise olursun insan


Rehberin yok ise kalırsın hayvan
Arasat gününde açılır meydan
Açılan meydanda rehber isterler
Pir Sultan Abdal / Abdülbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, s. 264

Pir Sultan Abdal’ım yüreğim döğün


İmamlar rengine boyandım bugün
İrehber pişirir talibin çiğin
Ahiri bu imiş pişmeğe geldim
Pir Sultan Abdal / Bütün Şiirleri, Cahit Öztelli - Özgür Yayınları, Onuncu Ba-
sım, Ağustos 2004, s.22-23

56
KABALA ve TASAVVUF

27- “Hikmet sahibi öğretmenlere bağlanarak, destek al-


mak mümkündür. Diğer bir deyişle, sadece hikmet sa-
hibi bir öğretmen ona yardım edebilir. Kişi tüm kitap-
ları bilen en büyük kişi olsa bile eğer Yaradan’ın ağzın-
dan öğrenme ile ödüllendirilmediyse, ‘sıradan insan’
olarak adlandırılır.
Öyleyse kişi, kendini hikmet sahibine teslim etmeli ve
mantık ötesi inançla, tartışmasız, öğretmeni ona ne ve-
rirse kabul etmelidir.”
Baal HaSulam, “Şamati-105”

ef

- “Ve Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecek.”


Kur’an-ı Kerim / Âl-i İmrân sûresi, 48 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

- “Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah’ı zikret-


mek ve O’na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek iste-
yen öğrenci bundan müstesnadır.”
Hadis / Tirmizî, Zühd 14. Ayrıca bk. İbniMâce, Zühd 3

- “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin
yolunu kolaylaştırır.”
Hadis / Müslim, Zikr 39. Ayrıca bk. Buhârî, İlim 10; EbûDâvûd, İlim 1; Tirmizî,
Kur’ân 10, İlim 19; İbniMâce, Mukaddime 17

- “Allah, hakkında hayır dilediği kimseye din hususunda büyük bir an-
layış verir.”
Hadis / Buhârî, İlim 10, Humus 7, İ’tisâm 10; Müslim, İmâre 175, Zekât 98, 100.
Ayrıca bk. Tirmizî, İlim 4; İbniMâce, Mukaddime 17

57
KABALA ve TASAVVUF

- “İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar
Allah yolundadır.”
Hadis / Tirmizî, İlim 2

ef

-“Bir Pîr ele geçirdin mi hemen teslim ol; Mûsâ gibi Hızır’ın hükmüne
girip yürü. Pîrin eli, kısa değildir, gaiptekilere de erişir. Onun eli, Tanrı
kabzasından başka bir şey değildir ki.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,2969/2975

-“Ulaşmayı istiyorsan ulaşmış erlerle düşüp kalk. Kavuşmayı, gerçek-


ten de kavuşmuş adamdan iste.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.629

-“Ticarette kâmil değilsen yalnız başına dükkân açma; yoğrulup kemâle


gelinceye dek birisinin hükmü altına gir. ‘Susun, dinleyin’ emrini işit,
sükût et. Madem ki Tanrı dili olamadın, kulak kesil.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, II. cilt,3455/3456

-“İki üç ahmakla oturup durma da böyle bir yoldan kalma. Can huyları-
nı da Tanrı erlerinde ara, dünya huylarını da.”
Mevlânâ / Dîvân-ı Kebîr-7 s-416

-“Ustaya müracaat etmeksizin bir sanat tutan kişi şehre de alay mevzuu
olur, köye de! Doğuda da, batıda da anasız, babasız bir insan doğması
pek nadirdir. Bir işe girişen, çalışan kişi mal kazanır. Ama nadir olarak
bir adam, bir hazine de bulabilir.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,590/591/592

58
KABALA ve TASAVVUF

-”Temiz olmayan bir şey, su ile temizlenir. Bir şeyi temizlemek için mut-
laka bir su gerekir. Sanat ve meslek, öğretmen veya usta olmadan öğre-
nilemez. Allah’ı tanıma ise (bunlardan) daha zordur ve işlerin en değer-
lisidir, her şeyin üzerindedir. Bu işin de bir usta olmadan kendiliğinden
öğrenilmesi mümkün olamaz. Yüce Allah, büyüklüğü ile bu önemli iş
için de ustalar buldu, öğretmenler gönderdi.”
Hacı Bektaş Veli / Hacı Bektaş Veli Külliyatı s-451

-Gökten inen dört kitabı, günde bin kez okusan


Rehberlere inkarcı isen, Hakk’ın yüzü uzaktır sana.

(Gökden inen dört kitâbı günde bin kez okurısan


Erenlere münkirisen dîdâr ırak senden yana)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.11

-Kim Rehbere kulluk ederse, o azaptan kurtulur.


Mutlaka o bağışlanır, kim görürse Rehber yüzünü.

(Kim ere kullık ide ol ‘azâbdan kurtıla


Mutlak ol yarlıganur kim görürse er yüzin)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.201

-Rehberlere gidelim, eteklerini tutalım


Bugün öyle edelim, yolda kalmamak için.

(Erenlere gidelüm eteklerin tutalum


Bugün eyle idelüm yolda kalmamagiçün)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.204

-Rehbere vardım onda buldum aradığımı


Bulamadım başka yerde sormak ile.

(Ere irdüm erde buldum maksûdum


Bulımadum taşradan sormagıla)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.240
59
KABALA ve TASAVVUF

Serseriye sır kapısı açılmaz


Mürşit olmayınca müşkil seçilmez
Kılavuzsuz yedi derya geçilmez
Gel Muhammed Ali katarına gel
Pir Sultan Abdal / Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Güz 2017, Sayı 83, S. 67

Gelin kardaş pirden ayak tutalım


Biz tutalım tutmayandan bize ne
Hakikatı muhabbete katalım
Biz katalım katmayandan bize ne
Pir Sultan Abdal / Abdülbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, s. 210

- Tabip görmeyince yara onulmaz


Rehber olmayınca Hakk’a varılmaz
Kul Himmet / Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:8 Sayı:37

60
KABALA ve TASAVVUF

28- Kalpteki Nokta


“Şunu görüyoruz ki, tüm canlı türlerinde olmayan, fa-
kat sadece insanın arzusunda olan şey, Tanrısal Bütün-
lüğe gelme bilincidir. Buna, sadece insan hazırdır.
Bundan da anlaşılacağı gibi, insan türünün tüm varlı-
ğının sebebi, maneviyatı edinmek için hazırlıktır ve bu
şekilde günahkârlardan (kalpteki noktası olmayanlar)
daha üstün hale gelir. ”
Baal HaSulam, “Bu Yahuda İçin”

“Işığın sırları, muhteşem bir kaynaktan geldiğinden


(Yaradan’ın insana Kendisinden verdiği bir parçası
olan ruhun özünün gizliliğinden) tüm kalplere, hatta
derin ve hudutsuz bir bilgi elde edebilme derecesine
ulaşamamış kalplere bile girer. Ve onlara verilen bu
hediyeyi kullandıkları zaman (onları alçakgönüllülük-
le dolduran yetersizliklerinin kabulü ile beraber, Üst
Işığın sırlarına yönelik ilgileri) dünyaya bereket ve bil-
gelerin büyük Işığını getirir. ”
Raiah Kook, “Erdemliliğin İncileri” s. 74

ef

-“İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik.”
Kur’an-ı Kerim / Şûra sûresi, 52 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa


erenler de işte onlardır.”
Kur’an-ı Kerim / Bakara sûresi, 5 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

61
KABALA ve TASAVVUF

- “Sen kendini küçücük et kemik sanırsın, oysa sende âlem-i ekber giz-
lidir.”
Hz. Ali / Işık Eri Hacı Bektaş Veli, s.136

-“Can gözü burakına (manevi binek) binip de yola düşenler, can gözünü
açıp da yolculuğa koyulanlar, bulutsuz, tozsuz o Ay yüzlüyü seyredip
dururlar. Şehvet tohumlarını ateşe verirler, şu aşılması zor, kurtulması
güç tuzak yerinden bir koşuda kurtulurlar, bir seğirtmede geçer gider-
ler. Şu sağır tabiatın gürültüsünden geçerler, o yana giderler de konak-
ları meclis olur, o tarafın gül bahçeleri olur.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.333

-“Bilgi sahibi oldun amma varlık yüzünden oldun; varlık gözünü bırak,
varlığı görme de yürü, can gözünü aç, can gözüyle gör”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.157

-“Zaten dünyada can gözüne sahip olanlardan başka, senin gözbebeğini


kim görebilir ki?”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,3524

-“Yürü, can gözünü aç da âşıklara bir iyice bak: Onlar, gönül gibi alt-
üst olmuş bir topluluktur, can gibi başsız ayaksız bir topluluk. Hepsi de
kazançsız çalışıp çabalamada. Hepsi de tencere gibi kaynayıp coşmada.
Hepsi de perdesiz, örtüsüz; hepsinin de gönlü, onun hükmüne karşı bir
siper halinde, ne gelirse kabul etmiş.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, I. cilt, s.85

-“Sen Tanrı nurusun. Canı, Tanrı’ya kuvvetle çeker durursun. Halksa ve-
him ve şüphe karanlıklarındadır.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, V. cilt,23

62
KABALA ve TASAVVUF

-“Zıtlar, zıtlardan zuhur etmekte. Tanrı, kalpteki süveydâda daimî bir


nur yarattı.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,3865

-“Ey oğul! Tanrı, kimlerin gönül gözünü açtıysa bu cebri (zorlama) on-
lar anlar.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,1466

-“Kimin kalbinde kapı açılırsa gönül göğünde yüzlerce güneş görür.”


Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,1399

-“Gözün açıkken de tasalanırsan bil ki gönül gözünü yummuşsundur,


onu aç! Bil ki sıkıntı gönlünün iki gözü de kapalı olduğundandır. Gönül
gözü kıyasa sığmaz bir ziya arayıp durmaktadır.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, II. cilt,87/88

-“Allah’a ait sıfatlara ortak olan bu yaratığın görüşü, bütün görüşlerden


daha yücedir. Ne gariptir ki, ulu Allah, bütün sıfatları ile bu yaratıktan
belirir. «Nerde olsanız, o sizinle beraberdir.» mealindeki âyetin hikmeti
anlaşılır. Nasıl ki bu basiret, görüş sayesinde Allah herkese bir yön, bir
alan göstermiştir. Başka tarafı görmesinler ve sapmasınlar diye.”
Şemsi Tebrizî / Makâlât, s.113

-“Ruhun güzelliğine erişmek, ruhu görebilmek uzak bir mertebedir.


Ruhu gördükten sonra da Allah yoluna gitmek gereklidir ki, Allah gözle
görülebilsin. «Bu hayatta ve bu dünyadayken» görür demiyorum. Dün-
yadaki cevherlerin birer perdeleri varsa da her cevherin bir de ışığı
vardır ki dışarı vurur. Olgun görüşlü olanlar, dışarıya vuran bu ışığı gö-
rürler. Ama dışarıya vurmayan ışığı görüp bilmemelerine de şaşılamaz.”
Şemsi Tebrizî / Makâlât, s.20

63
KABALA ve TASAVVUF

-“Derviş gönlünü teklik suyu ile beslemeli, ruhunu Hakk’ın görüntü


nuruyla ışıklandırmalı; “İnsanın özü, benim sırrımdır, ben de onun sır-
rıyım” incisine kavuşmak için Yaradan’ın görüntü denizinde dalgıçlık
yapmalıdır. Çünkü ruha can diyorlar (Canın içinde bir sır saklıdır ki ona
da canan denir. Sadece sevgilinin makamı değil kendisidir de) derun
(iç) diyorlar. O sevgi, hatta Allah’ı anma makamıdır.
Yüce Hakk’ı anmak üç çeşittir: Birincisi dil ile anmak, ikincisi kalp ile
anmak, üçüncüsü sır ile anmak. Hadis-i kutsîde şöyle buyurulmaktadır:
“İnsanoğlunun gövdesinde bir et parçası vardır; et parçasında bir kalp,
kalpte bir gönül, gönülde bir işaret, işarette bir nur, nurda bir sır ve
sırda biz varız.”
Hacı Bektaş Veli / Hacı Bektaş Veli külliyatı S-345 Türk Kültürü ve Hacı Bektaş
Veli Araş.Vakfı

-“İşte ey okuyucu, biz sana Hakk’a ulaştıran gayet geniş bir yol açtık.
Sen basiret gözü (kalp gözü) ile bakıp ahadiyyet cemâlini, âlemin bütün
görünme yerlerinde ve bu sûretlerde müşahede et! Ve âlemin çokluk
sûretleri gözüne perde olmasın!”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.502

- “Senin ilâcın sende olduğu halde bilmiyorsun. Ve hastalığın senden


olduğu halde görmüyorsun. Ve sen küçük bir cüsse olduğunu zanne-
dersin, halbuki en büyük âlem sende toplanmıştır.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.125

Bâtın (iç/manevi dünya) gözü açılsa bütün perdeler,


Açılır gider, kalmaz örtü sırda,
Canın gözü hayran olur işte o yerde,
Bakarak iman nuru ile görür dostlar
Hoca Ahmed Yesevî / Divan-ı Hikmet Sayfa-192

64
KABALA ve TASAVVUF

Gönül gözünü (kalp gözü) ışıldatmadan ibadet eylese,


Dergâhına makbul değil, bildim ben işte.
Hakikatten bu sözleri temiz öğrenip
Lâmekan’da (bilinmeyen mekan) Hakk’tan dersler aldım ben işte.
Hoca Ahmed Yesevî / Divan-ı Hikmet S-85

Can gözün[ü] aç[ıp da] ol görücü


Bu küfre iman eylemez Hâricî
Kul Himmet bir kemter Hak’tır verici
Kul Himmet bir kemter Hak’tır verici
Bu madende gevher[i] satan nedir
Kul Himmet / Kul Himmet’in Bir Mecmuada Yer Alan 50 Şiiri, Uluslar Arası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:8 Sayı:37- Nisan 2015

-“Safâya ermek istersen, kalb gözünü aç da Hakk’ın cemâlini seyret.”


Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi:

- Eğer gözlü isen dizil katara


Şu yol gözlünündür, körün değildir
Âşık mısın ne ararsın bu bağda
Bu gül bülbülündür, harın değildir
Bu yol gözlünündür, körün değildir
Pir Sultan Abdal / Abdülbaki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav, s. 271

65
KABALA ve TASAVVUF

29- Dua
“Dua, bütün bir dua olmalıdır, yani kalbin en derinliğin-
den. Bu, şu demektir: Kişi yüzde yüz bilir ki, Yaradan’ın
kendisinden başka dünyada ona yardım edecek kimse
yoktur.
Peki, kişi Yaradan’ın kendisinden başka ona yardım
edecek kimsenin olmadığını nasıl bilecek? Kişi bu bi-
linci, eğer kendi tasarrufundaki tüm güçleri kullanıp
başarılı olmazsa, özellikle talep eder. Böylece kişi “Ya-
radan için” koşuluna gelmek için bu dünyada mümkün
olan her şeyi yapmalıdır. Ve daha sonra kalbinin tüm
derinliklerinden dua eder ve Yaradan onun duasını
duyar.”
Baal HaSulam, “Şamati-5”

ef

-“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara


çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O
hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman
etsinler.”
Kur’an-ı Kerim / Bakara sûresi, 186 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“Rabbinize gönülden ve gizlice yalvarın. Doğrusu O aşırı gidenleri sev-


mez.”
Kur’an-ı Kerim / A’râf sûresi, 55 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sa-


bah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.”
Kur’an-ı Kerim / A’râf sûresi, 205 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

66
KABALA ve TASAVVUF

-“De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!”


Kur’an-ı Kerim / Furkan sûresi, 77 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim.”


Kur’an-ı Kerim / Mü’min sûresi, 60 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-“Resûlullah: ‘Dua ibadetin kendisidir.’ buyurdular ve sonra şu ayeti


okudular: ‘Rabbiniz: Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet
etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme girecek-
lerdir.’ buyurdu.”
Hadis / Tirmizi, Tefsir, Gafir, (2973); Ebû Davud, Salat 358, (1479). Metin
Tirmizi’ye aittir.

ef

- “Ey akılları ihsan eden Tanrı, feryada yetiş. Sen bir şey dilemezsen hiç
kimse dilemez.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi,VI. cilt,1438

-“Bizi tutsak ettin şu nefse, fakat kötülüğü emreden nefsin de beyi sen-
sin, bizi bey yap da onu kul et bize.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, I. cilt, s.310

-“Her zerreye, lütfunla bir başka güneş ver, lütuf ve ihsan güneşini her-
kese tam olarak doğdur. Duayı tatlılaştır bize, dua, ağzımıza süt gibi,
bal gibi tatlı gelsin, amin diyene de lütfet, onu, herkesin iyiliğini ister
bir hale getir.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, I. cilt, s.310

67
KABALA ve TASAVVUF

-“Madem ki kudretini gösterdin, merhametini de göster ey, et ve yağ


parçalarına merhametler ihsan eden Tanrı. Eğer bu dua gazabını arttı-
rıyorsa ulu Tanrı, sen bize bir dua öğret.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt,beyit.2505

-“Ey muhabbet ihsan eden muhabbetli Tanrı, böyle sağlam bir kilidi, se-
nin fazlından başka kim açabilir? Biz kendimizden vazgeçer, yüzümüzü
sana tutarız. Çünkü sen, bize bizden yakınsın. Bu dua da senin öğret-
menledir, senin ihsanındandır. Yoksa külhanda (kor ateş) nasıl olur da
gül bahçesi yetişir?”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt,beyit:2447/48/49

-“Ey duaları duadan önce duyan, muratları istenmeden veren Tanrı, gö-
nüle her an yüzlerce kapı açarsın.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, V. cilt,beyit:309

-“Dert, Tanrı’yı gizlice çağırmana sebep olduğundan bütün dünya ma-


lından yeğdir. Dertsiz dua soğuktur, bir şeye yaramaz. Dertli dua ve ni-
yaz; gönülden, aşktan gelir.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,203/204

-“Kul dertten, elemden Tanrı’ya sızlanır, uğradığı zahmetten yüzlerce


şikayette bulunur. Tanrı da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet,
seni, bana yalvarır bir hale getirdi, seni doğrulttu. Sen, seni yolundan
alıkoyandan, bizim kapımızdan uzaklaştırıp kovandan şikayette bulun!
Hakikatte her düşman senin ilâcındır. Sana kimyadır, seni faydalandırır,
gönlünü alır senin! Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Tanrı
lütfundan yardım dilersin.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt,91/92/93/94/95

68
KABALA ve TASAVVUF

-“Dua et de belki bu gönlün kilidi açılır. Çirkin, güzeller meclisinde yer


alır. Çarpılmış kişi dua bereketiyle güzelleşir. Yahut da bir şeytan, yeni-
den melek olur! Yahut da kuru dal, Meryem’in elindeki kuvvetle misler
kokar, yaş bir hale gelir, meyve verir! İsrailoğlu o anda secdeye kapandı
da dedi ki: Ey Tanrı, ey aşikâr ve gizli işleri bilen! Kul, senden başka
kimin huzurunda el kavuşturur? Dua da senden, duayı kabul etme de
senden! Önce duaya meyil veren de sensin, sonradan duayı kabul eden
de sen!”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt,3495/96/97/98/99/3500

-“Eğer bir kimsede, hem iyilik libası hem de manevî olgunluk olursa o
zaman nur üstünde nur olur. Senin gönlünde kendimi evvelce gördü-
ğüm gibi göremiyorum. Allah gönlünde bizi şirin göstersin, dua edelim.
Dostlara da tavsiye edelim ki, dua etsinler. Bundan sonra işimiz bu ola-
caktır.”
Şemsi Tebrizî / Makâlât, s.41

-“Ve bu ertelemesin, o kul talebinde ısrar etsin ve duasını tekrar eylesin


diye yapar. Bilinmektedir ki, kulun talebi ve duası ya kalben veya lisa-
nen olur. Çünkü lisanın sözü olduğu gibi kalbin de sözü vardır.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.259

-Allah arayan herkese, vermiştir aşk varlığını


Kime bir zerre aşk verdiyse, Hakk’ın varlığı ondadır.

(Allah benüm didügine virmişdür ‘ışk varlıgını


Kime bir zerre ‘ışk vire Çalap varlıgı andadur)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.53

69
KABALA ve TASAVVUF

30- Zıtlık (İyi Kötü-Işık Karanlık, Güzel Çirkin)


İnsanlığın durumundaki bozuk gidişat iyi durumla-
ra yol açar. Her bir iyi durum, bozuk koşuldaki çalış-
manın meyvesinden başka bir şey değildir. İyi ve kötü
haller, gerçekte o durumun değeri değildir, ama genel
amaç olarak, insanlığı amaca yaklaştıran her bir koşul
iyi olarak, amaçtan uzaklaştıran da kötü olarak kabul
edilir.
Baal HaSulam, “Barış”

ef

-“İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdi-


ğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.”
Kur’an-ı Kerim / Bakara sûresi, 216 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“(Kötülüklerinden) belki dönerler diye onları iyiliklerle ve kötülükler-


le imtihan ettik.”
Kur’an-ı Kerim / A’râf sûresi, 168 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O’ndan başkası gideremez. Sana bir
iyilik dilerse O’nun nimetini engelleyecek yoktur. O’nu kullarından di-
lediğine verir. O, bağışlayandır, merhametlidir.”
Kur’an-ı Kerim / Yûnus sûresi, 107 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kulları-
yız ve biz O’na döneceğiz, derler.”
Kur’an-ı Kerim / Bakara sûresi, 156 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

70
KABALA ve TASAVVUF

-“Her can ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak size iyilik ve kötülük ve-
ririz. Sonunda Bize dönersiniz.
Kur’an-ı Kerim / Enbiya sûresi, 35 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona
bir nimet verdiğimiz zaman: ‘Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir’ der.
Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.”
Kur’an-ı Kerim / Zümer sûresi, 49 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-“Mü’minin durumu gıpta edilmeye ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli


kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde
vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir
belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”
Hadis / Müslim, Zühd 64

ef

-“İyiyi bilmedikçe kötüyü bilemezsin, ey yiğit zıt, zıddıyla görülebilir.”


Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt, 1345

-“Yapılma, yıkılmadadır; topluluk, dağınıklıkta; düzeltme, kırılmada;


murat, muratsızlıktadır; varlık, yoklukta. Her şey, buna benzer, öbür
zıtlar ve eşler de hep bunlar gibidir.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt, 2341

-“Eğer çirkinin resmini yapmayı bilmezse ressam, nâkıstır (noksan/


eksik). İşte bu yüzden Tanrı hem kâfirin yaratıcısıdır, hem müminin.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, II. cilt, 2543

71
KABALA ve TASAVVUF

-“Her cüz’e de, diğer bir cüz’e meyil verdi. İkisinin birleşmesinden bir
şey doğar, bir şey vücut bulur. Gece de böylece gündüzle sarmaş dolaş
olmuştur. Geceyle gündüz, sureta birbirlerine aykırıdır ama hakikatte
birdir. Geceyle gündüz görünüşte birbirine zıttır, düşmandır; fakat her
ikisi de bir hakikatin etrafında dönmekte, ağ kurmaktadır. İşini gücünü
başarıp tamamlamak için her biri, canciğer gibi öbürünü ister. Çünkü
gece olmayınca insanın geliri, kuvveti olmaz. Bu gelir olmayınca da
gündüzler neyi harceder?”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,4416/17/18/19/4420

-“Kötü renkli gecede çok iyilikler vardır. Âb-ı hayat, karanlıkların eşidir,
karanlıktadır.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt, 3690

-“Ağrı, sızı ve hastalık hazinedir. Rahmetler ondadır. Deri yırtıldı mı iç


tazelenir. Kardeş; karanlık yere, soğuğa, gama, kırıklığa ve hastalığa
sabretmek, âb-ı hayat kaynağı ve sarhoşluk kadehidir. Çünkü yücelik-
ler, hep aşağılıktadır. Baharlar güz mevsiminde gizlidir, güz mevsimi de
baharda. Kaçma ondan. Nefsinin “Bu kötü” dediğine kulak asma. Çünkü
onun işi hep zıddınadır. Onun dediğinin zıddını yap. Âlemde peygam-
berlerin de vasiyetleri böyledir.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, II. cilt, 2261/62/63/64/66/67

-“Dert, eziyet müşkül bile olsa gene ümidini kesme ey gönül, çünkü
gayb âleminden o derde, o eziyete karşılık, elbette bir lütuf, bir ihsan
belirir.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.239

-“Evet, uzak, yakın beden içindir. Tanrı’ya ne sabah vardır, ne akşam.


Yol, ister cefa ile alınsın, ister vefa ile; canından canınadır, senden sana-
dır, senden nereye gidecek ki?”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.424

72
KABALA ve TASAVVUF

-“İnsanların iyisinden kötüsünden kaçıp duruyorsun; halbuki iyiliğin


de hepsi sende, kötülüğün de. Kendi kendinden kaçıyorsun sen.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir,V. cilt, s.98

-“Sıfatlarını, karanlıklar içinde ara; çünkü zatında ışık da mahvolur gi-


der, karanlık da. O karanlıkta, âb-ı hayata ulaşırsın; fakat âb-ı hayatı da
her karanlıkta bulunmaz onun.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VI. cilt, s.194

-“Tercüme: “İyilik ve kötülük herkese kendinden gelir. İyilere iyi ve kö-


tüye de kötü ulaşır.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S. 226

-“Ve eğer “ilim” olmasa idi, hiçbir şey idrak olunmaz idi. Ve “ışık” olma-
sa idi, vücudi aynlar kendilerini örten karanlık içinde kalır idi. Örne-
ğin gece karanlığında, ışık olmadıkça odamızın içindeki eşyayı görmek
mümkün değildir. Bundan dolayı “izafî vücud” ile Hakk’ın mutlak vücu-
du idrak olunur.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.482

-“Şu halde güzellik ve çirkinlik görecelidir. İnsan kendince çirkin gör-


düğü şeyde Hakk’ın zuhurunu uygun görmez. Her ne kadar bu edeptir,
hoştur. Fakat işin hakikatinden gaflettir.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.317

Ârif aşık şevki ile kıyamet günü,


Allah’a konuşup cevap verir imiş,
Bu âlemde çektiği cefa ve eziyetleri,
Göğsünü yarıp Hakk karşısına koyar imiş
Hoca Ahmed Yesevi / Divan-ı Hikmet Sayfa-235

73
KABALA ve TASAVVUF

Âşıklara dert ve bela afet gerek,


Hakk’dan yakınarak can vermeğe rahat gerek,
Melâmete, ihanete takat gerek,
Takat eylemeden Hakk’a âşık olsa olmaz
Hoca Ahmed Yesevî / Divan-ı Hikmet Sayfa-247

-Bir kaynaktan akan su acı tatlı olmaz.


(Bir çeşmeden akan su acı tatlu olmaya)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.136

-Kimün ki eziyeti var ise derdine dermân istesin


Kesdi benim bu eziyetimi, dermân oldu bu dert bana

(Kimün ki renci varısa derdine dermân istesün


Kesdi benüm bu rencümi dermân oldı bu derd bana)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.10

-Karanlık sürülüp gider, dünya aydınlanır.


Karanlık yerine, nûr ile gündüz gelir

(Karanulık sürilür ‘âlem münevver olur


Karanulık yirine nûrıla gündüz gelür)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.20

-Ben dert ile ah ederdim, derdim bana derman imiş.


İster idim hasret ile, dost (Hak) yanımda gizli imiş.

(Ben derdile âh iderdüm derdüm bana dermânımış


İsteridüm hasretile dost yanumda pinhânımış)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.98

74
KABALA ve TASAVVUF

31- Dünyalar / Yaratılış / Realitenin Algılanması


“Zohar’da şöyle yazar: ‘Gel ve gör, dünyadaki tüm var
olanlar, insan için vardır ve her şey onun içindir, şöyle
yazdığı gibi: ‘Ve Tanrı, her şeyin bütünü o olduğundan,
her şeyi kapsadığından ve Yukarıda ve aşağıda olan
onda da olduğundan dolayı, insanı tam bir adla yarat-
tı.’ Bu şekilde şunu açıklar ki Yukarıda ve aşağıda olan
tüm dünyalar, insanın içindedir. Bu dünyalardaki tüm
realite sadece insan içindir.”
Baal HaSulam, “Kabala İlmine Giriş”

ef

-“And olsun ki, biz insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve de-
nizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yaratık-
larımızın pek çoğundan üstün kıldık.”
Kur’an-ı Kerim / İsrâ sûresi, 70 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“Gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Size şekil vermiş ve şeklinizi


güzel yapmıştır. Dönüş O’nadır.”
Kur’an-ı Kerim / Teğâbun sûresi, 3 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-“Yürü, ‘Tanrı eli, onların elleri üstündedir’ sırrı sana verildi. Tanrı eli
gibi sebepsiz, vesilesiz rızık saç.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, V. cilt, 2795

75
KABALA ve TASAVVUF

-“Neden Âdem’in yaratılışı kırk sabah sürdü, yavaş yavaş o balçığı insan
haline getirdi? Tanrı, senin gibi aceleci değildir, a ham adam. Sen, şimdi
sıçrayıp koştun; çocuk olduğun halde kendini şeyh göstermedesin.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt, 1216-1217

-“Ben cemâdattandım, öldüm; yetişip gelişen bir varlık, nebat oldum.


Nebatken öldüm, hayvan sûretinde zuhur ettim. Hayvanlıktan da geç-
tim, hayvanken de öldüm de insan oldum. Artık ölüp de yok olmaktan
ne korkayım? Bir hamle daha edeyim, insanken öleyim de melekler
âlemine geçip kol kanat açayım. Melek olduktan sonra da ırmağı atla-
mak, melek sıfatını da terk etmek gerek. Her şey fanidir, helâk olur, an-
cak onun hakikati bâkidir.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt, 3901/3902/3903/3904

-“Gönlü sır deliğinden başını çıkarsın, açık gözü önü ve sonu görsün.
Önce cansızlar ülkesine geldi; cansız oluştan nebat/bitki haline ulaştı.
Yıllarca nebat halinde ömür sürdü; savaştan dolayı cansızlık halini ha-
tırlamaz. Nebat halinden hayvanî hale geçince, nebat hali hiç hatırına
gelmez. Bunun cüz’î/parça aklı, o küllî/bütün akıldandır; bu gölgenin
hareketi, o gül dalındandır. Gölgesi, sonuçta kendinde yok olur; o za-
man istek ve arayışın sırrını bilir. Bildiğin yaratıcı, yine onu hayvanî
halden insanlığa çekip götürüyordu.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt, 3635/36/37/38/42/43/45

-“Otuz yıldır, Mecnun gibi deli-divane oldum, senin ardında koştum


durdum; hem de bir adada yelip yorttum ki ne kuruydu, ne ıslak. Habe-
rim yoktu ki varlığın tümü senmişsin; benim fikrimse imanla, kâfirlikle
oyalanıp durmadaydı. Halbuki iman da senden vuran, senin ışığından
gelen bir şey, kâfirlik de, şüphe de, ta’til (manevi ayrılık) de; sen hem
cennetsin, hem cehennem, hem de Kevser havuzu. A gönül, bütün, tüm
varlık sensin, fakat iki âlemden de dışarısın; a gönül, her şey sensin, her
şeyden de münezzehsin sen.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.436

76
KABALA ve TASAVVUF

-“Sen Tanrı huylusun, sende O’nun sıfatları var. Sen bir kişi olamazsın,
binlerce varlıksın sen. Bir yardımınla, bir lütfunla herkesi gamdan da
yursun, arıtırsın, suçtan da. Herkes yolunu yitirmiş; herkes kıbleden
yüz çevirmiş. Fakat ne gam? Sonunda herkesi de arar bulursun sen.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.576

-“Hikmet ehli bilginlere göre küçük âlem, insanın yaratılışında gizlidir.


Büyük âlem de, bu bizi çevreleyen âlemdir. Peygamberlere göre de, dış-
taki bu âlem, küçük âlemdir. Büyük âlem, insanoğlunda gizlidir. Şu hal-
de sen de bu âlemden, insanlık âleminden bir örneksin.”
Şems-i Tebrizî / Makâlât, s.83

-”…Bil ki Allah yer ve gökte ne yaratmışsa onun bir benzerini de senin


vücudunda yaratmıştır. Gökte arşı yarattı ve senin zatında himmeti.
Himmet, arştan bin kere daha büyüktür. Gökte cenneti yarattı ve senin
gövdende yüreği ki, cennetten bin kere daha güzeldir. Çünkü cennet
şehvet yeri, yürek marifet yeridir. Cennetin hazinedarı Rıdvan, yüreğin
hazinedarı ise Rahman’dır. Yerde cehennemi, senin gövdende heves ve
şehveti yarattı. Gökte ayı yarattı, senin vücudunda da akl’ı; ay arttırır ve
eksiltir, senin akl’ın da öyledir. Gökte güneşi yarattı, senin gönlünde de
marifeti. Güneş canlılara cansızlara ışık saçar, senin marifetin ise arş’a
ve kürsüye ulaşır. Dünyada denizleri yarattı, senin içinde de sırları. Bu
konuda yüce Allah şöyle buyuruyor: ‘Kendi içinizde Allah’ın varlığına
nice deliller vardır; görmez misiniz?’ (Kur’an-ı Kerim 51/20-21) Yani
aradığınız şey kendi vücudunuzda mevcuttur ama ne fayda ki, görmü-
yorsunuz ve bilmiyorsunuz.”
Hacı Bektaş Veli / Hacı Bektaş Veli külliyatı S-417/419 Türk Kültürü ve Hacı
Bektaş Veli Araş.Vakfı

- “…İnsanın zâhirinde, âlemin zâhirinde (zahir, görünen) olan ve


bâtınında da, âlemin bâtınında (batın, içte gizli olan) bulunan her bir
şeyin benzeri vardır. Bundan dolayı insan mevcûtların özeti ve kâinatın
özüdür.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî, Fusûsu’l-Hikem, S.13

77
KABALA ve TASAVVUF

-“…Tabiat uluhiyyet mertebesinin zahiri olup, maddesel sûretlerin do-


kunulduğu bir tezgâh olup, onların bâtınıdır. Tabiatın rükunları algıla-
nabilir ise de, gözle görülür değildir. Yalnız madde sûretine münase-
betinin eserleriyle görülebilir. Suyun donduğunu gördüğümüz yerde
soğukluğun ve buzun eridiğini gördüğümüz yerde de sıcaklığın oldu-
ğuna hükmederiz. Ve bunları gözlerimiz görmediği halde, vücudumuz
hisseder.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.58

-“…Fakat duyularla algılanan şeylerden silsileler yoluyla kaynağa ulaş-


mak mümkün değildir. Bir sınır gelir ki duyularla algılanan şeyler müz-
mahıl, yâni yok hükmünde olur. İşte o zaman yine idrak edilebilenler
sahasına dalmak ve vehmin üstün gelen kuvveti altında zebun kalmak
vardır.”
Muhyiddîn İbnu’l Arabî / Fusûsu’l-Hikem, S.309

-Aslında seven, sevilen ve sevgi birdir


Bu birden kim yüz, bin göründü

Eğer ayna bin olsa bakan bir


Gören bir görünen bin, bin göründü.

(Asılda ‘âşık u ma‘şûk u ‘ışk bir


Bu birden gerçi kim yüz bin görindi)

(Eger âyîne bin olsa bakan bir


Gören bir görinen bin bin görindi)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.334

-Çok çaba sarf edip çok istedim yeri göğü aradım


Hiçbir yerde bulamadım buldum insan içinde

(Çok cehd idüp istedüm yir ü gögi aradum


Hîç mekânda bulmadum buldum insân içinde)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.275

78
KABALA ve TASAVVUF

- Ete deriye büründüm, geldim size göründüm


Adımı Adem koydum, ondan ortaya çıktım

(Ben ezelden varıdum ma’şûkıla yârıdum


Hak beni viribidi âlemi göre geldüm

Et ü deri büründüm geldüm size göründüm


Adumı âdem kodum andan zuhûra geldüm)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.142

-Ben bu cihâna gelmeden cihânın sultanında idim


Sözün aslı ruhum ile o sultânın hükmünde idim

Yaratılmışlar yaratılmadan, gökler melekler dolmadan


Bu dünyalar kurulmadan, yaradanın mülkünde idim.

(Ben bu cihâna gelmedin sultân-ı cihândayıdum


Sözi girçek hükmi revân ol hükm-i sultândayıdum

Halâyık bunda gelmedin gökler melâik tolmadın


Bu mülke bünyâd olmadın mülk-i yaradandayıdum)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.137

-”Bu adem dedikleri


El ayakla baş değil
Adem mânaya derler
Suret ile kaş değil”
Kaygusuz Abdal / Kaygusuz Abdal, Hatayi, Kul Himmet - Hayatı, Yaşamı, Eseri;
sayfa 37-40

79
KABALA ve TASAVVUF

32- Yaradan’ın Gizliliği


“Yaradan’ın neden insanlardan gizlendiği şöyle açıkla-
nır: İnsanların maneviyatı edinmelerine ve ona seçim-
siz olarak ruhunu yüceltmek ve bilinçle bağlanmasına
olanak vermek için kasıtlı olarak gizlenmiştir. Bu böy-
ledir, çünkü insanların kendi çabaları ile manen yü-
celmeleri ve O’nu edinmeleri, Yaradan’a hiçbir seçimi
olmayan ve manevi hayata mecbur edilmiş meleklerin-
den duyduğu memnuniyetten daha çok memnuniyet
verir.”
Baal HaSulam, “On Sefirot Çalışması’na Giriş”

ef

-“İkiyüzlüler, Allah’ın onların sırlarını ve gizli toplantılarını bildiğini,


Allah’ın görünmeyenleri bilen olduğunu bilmiyorlar mıydı?”
Kur’an-ı Kerim / Tevbe sûresi, 78 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

-“Gökleri ve yeri gerçekle yaratan O’dur ki ‘Ol’ dediği gün (an) hemen
olur; sözü gerçektir. Sura üfleneceği gün hükümranlık O’nundur. Görül-
meyeni de görüleni de bilir. O Hakim’dir, haberdardır.”
Kur’an-ı Kerim / En’âm sûresi, 73 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

ef

-“Hak; kendisinden ümit kesenlerin de bu ibadetten yüz çevirmemele-


rini istemektedir. Onlar da bir ümide kapılsınlar, birkaç gün o ümidin
maiyetinde koşup dursunlar; Tanrı’nın merhameti herkese şâmil oldu-
ğundan diler ki o rahmet, herkesi aydınlatsın. Her bey, her esir, ümit ve
korkuyla Tanrı’dan çekinsin. Bu ümit ve korku, herkes bu perdenin ar-
dında beslenip yetişsin diye perde ardına girmiştir. Ümit ve korku per-
desini yırttın mı, gayb (Yaradan sırrı) bütün görkemiyle ortaya çıkar.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt, 3612/13/14/15/16

80
KABALA ve TASAVVUF

-“Tanrı da dış âlemde görünmez, baş oynatmaz ama buna karşılık içine
öyle bir zevk verir ki, çalışıp çabalar, akla hizmet edersen aklın sana ya-
pacağı şey şudur: Seni doğru yola ulaştırır; bu yola ulaşma vesilelerini
arttırır. Tanrı sana açıkça baş sallamaz ama seni başlara başbuğ yapar!
Tanrı, sana gizlice öyle bir şey verir ki bütün dünyadakiler sana secde
ederler.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt, 3484/3485/3486/3487/3488

-“Gurbetteyiz, dertten kurtulmamıza bir çare yok; toprak yurdunda


yola düşmüşüz, tozdan kurtulmamız mümkün değil. Şu şekiller, hep
izinin tozu belirmeyen bir ressamın varlığına delil, kem gözden gizli,
ta izi belirmeyen ressama varalım. Belâlarla dopdolu bir yol; fakat kıla-
vuzumuz aşk; bu yolda nasıl gideceğimizi öğretiyor, belletiyor bize. Pa-
dişahın lütuf, kerem gölgesi korur bizi; korur amma gene de kervanla
yol almamız daha iyi.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, II. cilt, s.389

-Gör şimdi gizli seyri seyir içinde sırrı


Her kul bilmez bu yolu, kime gelecek Hakk’ın ihsanı

Gel şimdi perdeni aç, senden ayrıl sana kaç


Sende bulasın yükselişini, sana gelir cümle yol

(Gör imdi gizlü seyri seyir içinde sırrı


Kul bilmez bu tedbîri kime degdi bu nüzûl

Gel imdi hicâbun aç senden ayrıl sana kaç


Sende bulasın Mi’râc sana gelür cümle yol)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.120

81
KABALA ve TASAVVUF

33- Manevi Çalışmada Çaba ve Sabır


Manevi çalışma sırasında herkes onun için emek ver-
meli, “Yaradan’ın Yüzünün Işığını” bulmak için kalbi-
ni ve arzusunu geliştirmeli ve “yüzün nuru” denilen
Yaradan’ın ihsanını edinmelidir. Herkes bunun için
uygundur, şöyle yazdığı gibi: “Ben’i arayanlar, Ben’i bu-
lacaklar” ve yazdığı gibi, “Aradım ve bulamadım, buna
inanmayın.” Öyleyse bu durumda aramak haricinde ya-
pılacak bir şey yoktur.
Baal HaSulam, “On Sefrot Çalışması’na Giriş”

ef

-“Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: ‘Allah Teâla şöyle buyuruyor:


Ben kulumun zannı üzereyim. Beni andığı zaman, onunla beraberim.
Eğer Beni kendi nefsinde (kendi kendine) anarsa, Ben de onu kendi
nefsimde anarım. Eğer Beni bir topluluğun içinde zikrederse, Ben de
onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluğun içinde anarım. Bana bir
karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşırsa
Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak
giderim.”
Hadis / Buhârî, Tevhîd 50, VIII, 212; Müslim, Zikr 2, s.2061 ve Tirmizî, 3603

ef

-“Aşkta konuşma yoktur, inleyiş yeter sana; âşıkı kurtaran, ancak sabır-
dır, sabır.”
Mevlânâ / Divan-ı Kebir, VII. cilt, s.44

-“Maksada sabırla erişilir, aceleyle değil. Sabret, doğrusunu Tanrı daha


iyi bilir.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,4003

82
KABALA ve TASAVVUF

-“Bu sabır ve sebatla şu yedi renkli zahiri (dünyevi/maddi) gözden


başka bir göz elde edersin. O gözle bu renklerden başka renkler, taşlar
(ego) yerine mücevherler (ihsan etme) görürsün.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, II. cilt,756/757

-“Sabır, sıkıntının anahtarıdır. Sırrına ermek için gülerek hoşlanarak


onun derdini çek.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, VI. cilt,2148

-“Bir adam ekin ekince ambarı boşalır ama bu işin iyiliği, tarlada belli
olur. Fakat tohumu ambara kor, biriktirirse zaman geçtikçe bitler, fa-
reler, o tohumu yiyip bitirirler. Bu cihan tamamen fânidir; aradığını
sebatlı, kararlı âlemde ara! Sûretin sıfırdan ibarettir; dilediğini mâna
âleminde.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt,2239/2240/2241

-“Bunun için sabır, güç bir şey değildir. Sabret, sabır, güçlüklerin, sıkın-
tıların anahtarıdır. Bu pusudan sabır ve ihtiyat etmeksizin kimse kur-
tulmadı. Sabır da ihtiyatın eli ayağıdır.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt,212/213

-“Sonra yine kendi kendisine dedi ki: ‘Dur hele, sabır daha iyi. Sabır,
adamı maksadına çabucak ulaştırır.
Sormazsam iş daha çabuk anlaşılır. Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha
iyi uçar.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt,1846/1847

-Cümlesi Hak yoluna geldiler, sabır ile Hakk’a erdiler


Aşkın aslı oddandır (kalpten arzulayıştır) sabrım ile olmaz benim

(Cümle Hakk’a yol vardılar sabrıla Hakk’a irdiler


‘Işkun aslı oddan durur sabrumıla olmaz benüm)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.177
83
KABALA ve TASAVVUF

-Ya dünya sevgisini tut, ya gel Yaradan sevgisi yolunu tut


İki dava bir mâna bu yola sığmaz derler.

(Yâ sevgil dünyâ dutgıl yâ gelgil yol iletgil


İki da‘vî bir ma‘nî bu yolda sıgmaz dirler)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.32

-Hedefi uzak bu yolun bu yola kim varır


Zorluğu çok bu hâlin bunu kim başarır

(Menzili ırak bu yolun bu yola kim varası


Müşkili çok bu hâlün bunı kim başarası)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.306

84
KABALA ve TASAVVUF

34- Dinde Zorlama Meselesi


“Artık bireyin özgürlüğü ile ilgili cümleyi açıkça anlı-
yoruz. Gerçekten de bir soru mevcut: “Çoğunluk bire-
yin özgürlüğünü elinden alma hakkına ve hayattaki en
önemli şey olan özgürlükten mahrum etme noktasına
ne zaman geldi?” Görünüşe bakılırsa burada kaba güç-
ten başka bir şey yok. /.../
Dolayısıyla, toplumun fiziksel hayatının varlığıyla ilgili
olmayan tüm konularda çoğunluğun kişinin özgürlü-
ğünü kötüye kullanması ve onu mahrum etmesi haklı
görülemez. Ve eğer bunu yaparlarsa o zaman dünyada-
ki herhangi bir hak ve adalet için kaba kuvveti tercih
eden hırsızlardan farkları kalmaz, çünkü burada bire-
yin çoğunluğun arzusuna uyma zorunluluğu uygulana-
maz.”
Baal HaSulam, “Özgürlük”

ef

-“Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır.”


Kur’an-ı Kerim / Bakara sûresi, 256 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

85
KABALA ve TASAVVUF

35- Yaradan’dan Ümidi Kesme


“... Gerçekte, insanların geri kalanından daha kötü ol-
duğu için, Yaradan’ın kendisine çok fazla yardım etme-
sine ihtiyacı olduğunu anlayan kişi, duasının cevaplan-
ması için daha uygundur, şöyle yazıldığı gibi, ‘Yaradan,
kalbi kırık olana yakındır ve ezilmiş ruhu kurtarır’. Bu
yüzden kişi, Yaradan’ın onu daha yakına getirmesi için
uygun olmadığını söylememelidir, bunun nedeni, kişi-
nin çalışmasında aylaklık etmesidir. Bunun yerine kişi
daima üstesinden gelmeli ve umutsuz düşüncelerin
zihnine girmesine izin vermemelidir, bilgelerimizin
söylediği gibi (Berachot, 10): ‘Keskin bir kılıç boynu-
na yerleştirilmiş olsa bile, kişi merhameti inkâr etme-
melidir.’ Şöyle söylendiği gibi (Eyüp, 13): ‘Beni katletse
bile, O’ndan ümidimi kesmeyeceğim.”
Rabaş, Makale no: 19, “ Firavun’a Doğru Gel-1”

ef

-“Peygamberler dediler ki: ‘Ümitsizliğe düşmek kötüdür. Tanrı’nın ih-


san ve rahmetlerine son yoktur.
Böyle bir ihsan sahibinden ümit kesmek hiç de yaraşmaz. Bu rahmete
el atın, yapışın!”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,2922/2923

86
KABALA ve TASAVVUF

36- Kral ve Kraliçe Hakkındaki Alegori


“VaYikra [Yaradan Çağırdı]
Yaradan, halkın tüm sürgünlerine bir başlangıç ve
bir bitiş zamanı verdi. Ve sürgünlerin hepsinde, halk
Yaradan’a geri döner ve halkın bakiresi olan Malhut da
belirlenen zamanda yerine geri döner. Fakat şimdi, bu
son sürgünde bu böyle değildir. Malhut, daha önceki
sürgünlerde olduğu gibi geri dönmeyecektir. Şu sözler
açıklar: “O düştü; tekrar ayağa kalkmayacak – Halkın
bakiresi.” Ve şöyle demez: “O düştü ve ben onu tekrar
ayağa kaldırmayacağım.” Kraliçesine kızan ve onu sa-
rayından bir süreliğine atan bir Kral gibidir. Bu süre
biter bitmez Kraliçe hemen Kral’a geri dönecektir. Bu,
birinci, ikinci ve üçüncü seferde böyle idi. Fakat bu son
seferde, Kral onu sarayından uzun süreliğine attığı
için, saraydan uzaklaştı. Kral dedi ki: “Bu sefer, daha
öncekilerde olduğu gibi o bana dönmeyecek. Bunun
yerine, ben ve tüm ev halkı gidip onu arayacağız.” Kral
ona eriştiğinde, onun tozlar içinde yattığını gördü. Bu
durumda, kim onun onurlu bir Kraliçe olduğunu ve
Kral’ın da onu aradığını bilebilirdi ki? Nihayet Kral onu
kollarına aldı, onu kaldırdı ve sarayına götürdü. Kral
bir daha asla ondan ayrılmayacağına ve asla ondan
uzaklaşmayacağına söz verdi. Yaradan’la da buna ben-
zer: Her defasında halk sürgüne gittiğinde, Kral’a geri
dönmüştür. Fakat şimdi, bu sürgünde durum böyle de-
ğildir. Aksine, Yaradan onu elinden tutup kaldıracak,
onu rahatlatacak ve O’nun sarayına geri götürecektir. ”
Zohar

“… Şunu bilmelisiniz ki, Yaradan’ın yarattıklarına ihsan


etmekten duyduğu haz, yarattıklarının O’nu -O’nun ve-
ren olduğunu ve O’nun onlara haz veren olduğunu- his-
setmesinin ölçüsüne bağlıdır. Çünkü o zaman O, sevgili
87
KABALA ve TASAVVUF

oğlu ile oynayan bir baba gibi, oğlunun babasının bü-


yüklüğünü ve yüceliğini hissettiği ve fark ettiği ölçüde,
onlardan büyük haz alır ve baba, oğlu için hazırladığı
bütün hazineleri ona gösterir.”
Zohar

ef

-“Hiç şüphe yok ki, şu âlemin yaratılışında bir maksat ve sebep vardır.
Bir mutlu kimse vardır ki, bu sarayın içi dışı, onun için döşenmiştir. Geri
kalan ne varsa onun uyruğu, onun kölesidir. Her şey onun içindir. “
Şems-i Tebrizî / Makalat S-76

88
KABALA ve TASAVVUF

37- “… İlahi Takdir bizi sona getirmek için iki yolla sarıp
kuşatmıştır:
Istırap Yolu, ki bizi bu yolda bilinçsizce geliştirir.
Manevi İlim Yolu, bu da bizi ıstırap ve zorlama olmadan
bilinçli geliştirir.
Ve elbette ki nesilde birey daha gelişmiş olduğundan
halkın korkunç ıstıraptan kendisini kurtarmak, bilinç-
lenmek ve gönüllü olarak gelişmek için ki bu manevi
gelişimin yoludur, fiziksel özgürlüklerinden vazgeçe-
rek kendilerini bireyin disiplinine boyun eğdirip onun
sunduğu kural ve çarelere uymaktan başka seçeneği
yoktur.”
Baal HaSulam, “Özgürlük”

ef

-“Hakka giden yol şu iki ihtimalin dışında değildir: Bu da, ya iç âlemini


geliştirmek yoludur ki, nebilerle velîler bu yoldan yürümüşlerdir. Yahut
da ilim tahsili yoludur. Bu yol da mücahade ve tasfiye yolu, yani cehalet-
le savaş, kötülüklerden içini temizleme yoludur. ”
Şems-i Tebrizî / Makalat S-46

89
KABALA ve TASAVVUF

38- “… Kişi en düşük durumda iken, cennet krallığının


yükünü kabul etmelidir ve bu durumda dahi, bundan
daha düşük bir şey olmadığını, yani kişinin tamamen
mantık ötesinde, akıl ve hislerinden kesinlikle hiçbir
destek almadığını söylemeliyiz, üzerine bir temel inşa
etmek için. Bu durumda kişi, cennet ve yer arasında
duruyormuş gibidir, tamamen desteksizdir, çünkü her
şey mantık ötesindedir. Böylece kişi, tamamen alçakta
olduğu bu koşulu ona Yaradan’ın gönderdiğini söyler,
çünkü Yaradan, cennetin krallığının boyunduruğunu,
bu alçakgönüllülük durumunda almasını istemektedir.
Böylece kişi bunu üstlenir, çünkü mantık ötesi inanır ki
şu an içinde bulunduğu durum, kendisine Yaradan’dan
gelmiştir, yani Yaradan’ın onun bu dünyada olası en
düşük durumunu görmesini istiyor. Her halükârda, her
koşulda kişi Yaradan’a inandığını söylemelidir ve buna
‘koşulsuz teslimiyet’ denir.”
Rabaş, Makale no:21, “Ayın Kutsanması”

ef

-“İyi dostun yüce göklere gitti, kötülük dostunsa yerin dibine geçti. Ara
yerde sen kalakaldın, yardımsız, yardımcısız, kervandan arta kalan ve
sönmeye mahkûm ateşe döndün. Ey baba yiğit dost, yukarıdan, aşağı-
dan münezzeh olanın eteğini tut.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, III. cilt,342/343/344

90
KABALA ve TASAVVUF

39- “Baal HaSulam, Yaradan onun tüm dileklerini yerine


getirmediği için O’ndan şikâyet eden kişi hakkında bir
alegori verir. Bu, küçük bir çocukla sokakta yürüyen
bir babanın durumuna benzer. Çocuk acı acı ağlamak-
tadır. Sokaktaki tüm insanlar babaya bakar ve şöyle
düşünür: Oğlunun ağladığını duyup da hiç ilgi göster-
meyen bu adam ne kadar da acımasız? Çocuğun ağla-
yışı sokaktaki insanları bile üzerken, babası olan bu
adam hiç üzülmüyor. Oysa bir kural vardır ‘Çocukları-
na şefkat gösteren bir baba gibi.’”
Rabaş, Makale no:2, “Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalı”

ef

-“İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdi-


ğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.”
Kur’an-ı Kerim / Bakara sûresi, 216 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

91
KABALA ve TASAVVUF

40- Yaradan İyiye de Kötüye de İyilikle Yaklaşır


“… Şöyle yazıldığı gibi: Kişi, Yaradan’ın insanlarla iliş-
kisinin O’nun ‘İyiye ve kötüye iyilik yapan’ isminden
gelen gerçek İlahi formunda olduğunu bildiği zaman,
‘Öğretmenin artık kendini gizlemeyecek ve senin göz-
lerin O’nu görecek.”
Rabaş, Makale no: 13, “Bazen Maneviyata Ruh Denir”

ef

-“Hak; kendisinden ümit kesenlerin de bu ibadetten yüz çevirmemele-


rini istemektedir; Onlar da bir ümide kapılsınlar, birkaç gün o ümidin
maiyetinde koşup dursunlar; Tanrı’nın merhameti herkese şâmil oldu-
ğundan diler ki o rahmet, herkesi aydınlatsın. Her bey, her esir, ümit ve
korkuyla Tanrı’dan çekinsin. Bu ümit ve korku, herkes bu perdenin ar-
dında beslenip yetişsin diye perde ardına girmiştir. Ümit ve korku per-
desini yırttın mı, gayb (Yaradan sırrı) bütün görkemiyle ortaya çıkar.”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, I. cilt, 3612/13/14/15/16

92
KABALA ve TASAVVUF

41- İnsanın Doğası Baştan Kötü Yaratıldı


“…Tüm başlangıcımızın sadece kötülük içinde olduğu
biliniyor, zira “hiçlik varoluştan önce gelir.” Bu nedenle
“vahşi merkebin sıpası insanda doğar.” Ve sonunda, in-
san şeklini alır.
… Hiçbir hayvan türünde olmayan, ama sadece insanın
arzusunda olan tek ihtiyacın, İlahi Dvekut’a (bağlılık)
doğru uyanmak olduğunu bulduk. Yalnızca insan türü
buna hazırdır, başka hiçbiri değildir. …”
Baal HaSulam, “Bu Yahuda İçin”

ef

-Doğrusu Biz, sorumluluğu (emaneti) göklere, yere, dağlara sunmu-


şuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup tit-
remişlerdir; onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir
(kabulüne rağmen emanete hıyanet etmektedir).”
Kur’an-ı Kerim / Anzab sûresi, 72 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

93
KABALA ve TASAVVUF

42- “Yaradan’ın hazine dolu kulesi var ama paylaşacak


kimse yoktu.”
“… Şehina’nın üzüntüsü: Bollukla dolu bir kulesi olan
ama hiç misafiri olmayan bir kral gibidir, oğlu için
düğün düzenler ve yüzlerce çeşit yiyecek sipariş eder
ama, şimdi onun hiç konuğu yoktur, zira hiç kimse ge-
lip kulenin tadını çıkarmak istemez.”
Rabaş, “Şehina’nın [Kutsallık] Üzüntüsü”

ef

-“Bu âlem halkı, hikmet hazineleri gizli kalmasın, meydana çıksın diye
yaratılmıştır. Ben bir hazineydim dedi Tanrı, hem de gizli, bunu duy da
cevherini kaybetme, meydana çıkar!”
Mevlânâ / Mesnevî-i Şerif Tercümesi, IV. cilt,3027/3028

94
KABALA ve TASAVVUF

43- “Ve tarlada gezinirken bir adam onu buldu. Ve adam


ona sordu: ‘Ne arıyorsun?’ Şöyle dedi: ‘Kardeşlerimi
arıyorum. Sana yalvarırım, bana sürüyü nerede otlat-
tıklarını söyle.’”
“Tarlada gezinen” adam, dünyayı besleyecek ekine kay-
nak olan yer anlamına gelir. Ve tarladaki çalışma, top-
rağı sürmek, tohum ekmek ve ekin biçmektir. Bununla
ilgili şöyle denir: “Gözyaşı içinde ekenler, neşe içinde
biçecek” ve buna, “Kralın kutsadığı toprak” denir.
Baal HaTurim, tarlada gezinen kişiyi, aklın yolundan
sapan kişi olarak açıklar. O, “tarlada gezinen eşek” du-
rumundadır ve ulaşması gereken yere onu götürecek
gerçek yolu bilmez. Ve gerçekleştirmesi gereken amacı
asla gerçekleştiremeyeceğini düşündüğü bir koşula ge-
lir.
“Ve adam ona sordu: ‘Ne arıyorsun?’, yani, “Sana nasıl
yardım edebilirim?” Ve o şöyle dedi: ‘Kardeşlerimi arı-
yorum.’ Kardeşlerimle, yani dost sevgisinin olduğu bir
grupla beraber Yaradan’ın evine giden yolu çıkabilece-
ğim.
Bu yola, “ihsan etme yolu” denir ve bu davranış tarzı bi-
zim doğamıza aykırıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için,
dost sevgisinden başka bir yol yoktur. Dost sevgisi ile
herkes dostuna yardım edebilir.
“Ve adam şöyle dedi: ‘Buradan ayrıldılar.’ Ve Raşi, bunu
onlar kendilerini kardeşlikten ayırdılar, yani seninle
bağ kurmak istemiyorlar olarak yorumlar. Bu, sonun-
da halkın Mısır’a sürgününe neden oldu. Ve Mısır’dan
çıkmak için, dost sevgisinde olmak isteyen bir gruba
girmeyi kendimize görev edinmeliyiz, ancak bu şekilde
Mısır’dan topluca çıkmak ve Manevi Edinim ile ödül-
lendirilebiliriz.”
Rabaş, Makale no:3, “Dost Sevgisi”

95
KABALA ve TASAVVUF

ef

Aklım şaşkın, gözüm yaşlı, evim viran,


Hakk yolunu bilemiyorum özüm cahil,
Ey talipler, güçsüzüm, nerde sevgili,
Sevgilimden hiç kimse haber bilir mi ki?
Hoca Ahmed Yesevi / Divan-ı Hikmet Sayfa-161

96
KABALA ve TASAVVUF

44- “Kabalist Akiva şöyle derdi: ‘Her şey önceden emanet


edilmiştir ve hayatı her taraftan surlar sarar.’ Dükkân
açık, dükkân sahibi taksitli satış yapıyor; defter açık ve
el yazıyor. Ve ödünç almak isteyen herkes gelip alabi-
lir ve tahsildarlar düzenli olarak gelirler, gün be gün,
bilerek ya da bilmeyerek kişiden tahsil ederler. Ve gü-
venceleri var ve yargı doğru, ziyafet için her şey hazır.”
“Dükkân açık.” Bunun anlamı, bu dünyayı sahibi olma-
yan açık bir dükkân gibi görmemiz anlamına geliyor ve
oradan geçen herkes bedavadan, sınırsızca, istediği ka-
dar alabilir. Ancak, Kabalist Akiva bizi dükkân sahibi-
nin taksitli satış yaptığı konusunda uyarıyor. Bir başka
deyişle, dükkân sahibini görmemenize rağmen onun
orada olduğunu bilin ve onun herhangi bir ödeme iste-
memesinin nedeni taksitli satış yapmasıdır.
Ve eğer, “Ne kadar borcum olduğunu nereden biliyor?”
derseniz, şöyle cevap verir: “Kitap açık ve el yazar.”
Yani, hiçbir hareketin kaçırılmadığı, her bir eylemin
yazıldığı genel bir kitap vardır. Ve amaç, bizi sonsuza
dek ileriye götüren ve insanlığın içine işlenmiş olan ge-
lişim yasasını sarar.
Ve Kabalist Akiva şöyle der: “Ödünç almak isteyen her-
kes gelip alabilir.” Bunun anlamı şudur; dünya sahibi
olmayan bir dükkân değildir, orada bir sahip vardır,
her müşteriden dükkândan aldığının doğru karşılığını
talep eden, yani dükkân tarafından beslenirken karşı-
lığında O’nun istediği gibi kişiyi yaratılışın amacına ge-
tirmesi kesin olacak şekilde manevi çalışma yapılması
demektir. ”
Baal HaSulam, “Barış”

97
KABALA ve TASAVVUF

ef

Bu dünya bir pazardır, sûretler olmuş dükkân


Bu dükkâna girip de O’dur satan bu her şeyi

(Bu dünye bir bâzârdur sûretler olmış dükkân


Bu dükkâna girüben oldur satan bu kânı)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.322

98
KABALA ve TASAVVUF

45- Mantık Ötesi Çalışma


“Yaradan’ın Romemut’u (büyüklüğü, yüceliği) kişinin
mantık ötesi gitmek için gücü Yaradan’dan istemesi
gerektiği anlamına gelir. Bunun anlamı; Yaradan’ın bü-
yüklüğünün iki yorumu vardır:
1. Bilgiyle dolmak değildir; bu kişinin sorularına cevap
bulabildiği akıldır. Aksine kişi sorularını Yaradan’ın
cevaplamasını ister. Buna Romemut (yücelik, büyük-
lük) denir, çünkü tüm bilgelik yukarıdan gelir, adam-
dan değil, yani bu kişi ancak kendi sorusunu cevapla-
yabilir anlamındadır.
Kişinin cevaplayabildiği herhangi bir şeyi, dış akılla ce-
vaplıyor sayılır. Bunun anlamı, manevi çalışmamızı ve
ıslahımızı tutmanın değerli olduğunu alma arzusu an-
lıyor demektir. Ancak, eğer mantık ötesi kişiyi çalışma-
ya zorlarsa, buna ‘alma arzusunun fikrine karşı’ denir.”
Baal HaSulam, “Şamati-14”

ef

-İlimle bilgelikle, kimse ermez bu sırra.


Bu bir acayip sırdır, ilme kitaba sığmaz.

(İlmile hikmetile kimse irmez bu sırra


Bu bir ‘acâyib sırdur ‘ilme kitâba sıgmaz.)
Yunus Emre / Dîvân-ı Yûnus Emre, s.87

-Dersini aklından (alma arzusu/nefs) alırsan bil sana yol gösterici ol-
maz
Dersini var Hak’tan al ki ilmi sana yol göstersin

(Dersin aklından alursun bil sana olmaz delil,


Dersini var Hak’dan al kim ilmin ola rehnümâ)
Niyazi Mısrî / Mısrî Niyazî Dîvânı Şerhi, s.27

99

You might also like