Professional Documents
Culture Documents
Kırmızı Pazartesi Güdümlü Makale Erkut
Kırmızı Pazartesi Güdümlü Makale Erkut
İNSANLIK
TARAFINDAN
İŞLENEN BİR
CİNAYETİN
İNCELEMESİ
ERKUT GÜROL
11 IB-F 1134
ADAY KODU: 004969-0012
YOZLAŞMIŞ TOPLUMUN ÖYKÜSÜ
Kırmızı Pazartesi adlı romanda, toplumsal baskılar üstünde rol oynayan ve toplumun
yozlaşmasına yol açan, öncelikli olarak incelenecek sebep sınıfsal farklılıkların ta
kendisidir. Toplum içerisinde bireylerin meslekleri, ekonomik durumları ve toplum
içerisinde yönetim yapısındaki önemi olarak ayrılmasına sebep olan sınıfsal farklılıklar,
kendisini romanın başlarında, Victoria Guzman’ın Santiago Nasar’la olan bireysel iç
çatışmasında göstermektedir. Yıllar boyunca Santiago Nasar’ın babası İsmail Nasar
ile ilişki içerisinde olan Guzman, Nasar’ın babası tarafından evlerinde hizmetçi olarak
işe alınmıştır, o günden beri de Nasar ve ailesine kin tutan Guzman, sosyal statü
açısından toplumun üst kesimlerinin ekonomik ve otoriter bakımdan domine ettiği, üst
kesime hizmet eden çalışan toplum sınıfını temsil etmekle birlikte, Nasar’a söylediği:
“Saçmalama,” demişti karısına, “o ikisi kimseyi öldüremez, hele zengin birini hiç.”
(Marquez)
“Bunun Türklerin marifeti olduğu düşüncesini kafamızdan bir türlü söküp atamıyorduk.”
(Marquez)
Son olarak, Kırmızı Pazartesi adlı romanda toplum baskılarından söz edildiğinde ise
dinin ve kültürel özelliklerin yine toplum üzerindeki etkilerine yer vermek gereklidir. Din,
roman içerisinde insanlar üstünde moral ve ahlaki değerlerin kaynağı olması
gerekirken, toplumu kendi içerisinde yozlaştıran başka bir unsur olarak ön plana
çıkmıştır. Piskopos ve Peder Amador karakterleri üzerinden hikayede işlenen din
teması, toplulukların dine olan köreltilmiş bağlılıkları ve dinin ahlaki değerleri saptırma
yöntemini de gözler önüne serer. Santiago Nasar’ın ve birçok kişinin piskopos gelecek
diye beyaz giysiler giymesi ve piskopos sevdiği için şerefine horoz kesilmesi, fakat
piskoposun halkı karşılamak adına geminin güvertesinden dahi inmemesi insanların
dine koşulsuz bağlanmalarını gösterirken, Peder Amador’un namus algısı adına
işlenen cinayeti onayladığının, ve Tanrı’nın da onaylayabileceğinin, sezdirilmesi de
dinin ahlaki yönden çarpıtılmışlığını, insanların onurlarının ve bireysel değerlerinin
dinin ışığı altında şekillenmeye şevk edildiğini temsil eder.
“Ama oğlu, olur ki piskoposun yüzüğünü öpme fırsatı bulur diye böyle şık giyindiğini
söylemişti.” (Marquez)
“Onu bilinçli olarak öldürdük.” demişti Pedro Vicario “ama biz masumuz.”
Kırmızı Pazartesi, ironiler üzerine kurulmuş bir cinayetin öyküsü olup toplumların
kendi içlerinde birçok yönden oluşturduğu toplumsal baskılar sebebiyle yozlaşmış
yönlerini gözler önüne sermektedir. Töre cinayetinin sonucu olarak katledilen romanın
ana karakteri Santiago Nasar, farklı düzlemsel boyutlarda incelendiğinde sadece iki
namus algısı tarafından baskıya yenik dü şmüş kardeşin değil, aynı zamanda iki
kardeşi toplum içerisindeki beklentiler eşiğinde cinayeti işlemeye teşvik eden sakat bir
kültürel yapının ve ahlaki değerlerini din ile korumaya aldığını düşünüp aslında
insanlığa anlam kazandıran birçok değerini kaybetmiş bir toplumun kurbanı olmuştur.
Gerçek hayatta da birçok topluluğu ve yozlaşmış değerleri temsil eden Marquez’in
okuyucuya aktardığı bu toplum, ahlaki, kültürel, ekonomik, sınıfsal ve sosyal yönleriyle
gelişmemiş toplumların ve insanlık algısının yok oluşunun yansıması olmuştur.