Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

MERDAN YANARDAĞ

2022.03.06 07:48

Ukrayna krizi, cesaret ve sol

SİYASET06.03.2022 07:48

Ukrayna-Rusya savaşı ya da daha doğru bir ifade ile Ukrayna üzerinden yaşanan NATO-Rusya çatışması, Türkiye’de halkı ve aydınları olduğu
gibi, solu da ikiye bölmüş görünüyor. Belki bu durumu –sol bakımından- ikiye bölünmeden çok, bir kafa karışıklığı olarak da tanımlayabiliriz.
Oysa solun zihninin açık olması gereken ender bir durumla karşı karşıyayız. Ama pek öyle olmadığı anlaşılıyor. Çünkü Ukrayna savaşı üzerinden
gelişen tartışma ve kimi değerlendirmelere bakılınca, sol akıl üzerinde büyük bir bozulma yaratan ve ağır sonuçlara yol açan liberal lekelenmenin
sandığımızdan da derin olduğu görülüyor.

Durum böyle olunca, egemen medyanın NATO’cu ve Amerikancı haber bombardımanı ve bir ideolojik saldırı karakteri kazanan
propagandasının etkisine, şaşırtıcı şekilde, solun kimi unsurları ve kesimlerinin de girdiği gözleniyor. Kuşkusuz bu dolaylı bir etkidir. İncelikle ve
ilk elde karşı çıkılması zor bir dille ifade edilir. Çünkü son derece hümanist, demokratik ve özgürlükçü gerekçelerle savunulur. Oysa sorun bu
değildir ve biz basit bir ahlaki tartışma yapmıyoruz.

Diğer taraftan, yukarıda ifade ettiğim ortam, genel ve yaygın bir durumdan çok, etkili bir eğilime işaret ediyor. Savaş karşıtı ve hümanist bir
dalgadan söz edilebilir. Sol, romantik bir savaş karşıtlığı ile soğukkanlı bir durum analizi arasında salınıyor. Hata yapmaktan, “Rusyacı” olmaktan
ya da Putin’in yanına düşmekten korkuyor. Oysa böyle tarihsel gelişmeler karşısında hem abdestinden emin olmak hem de entelektüel bir
cesaret göstermek gerekiyor. Her zaman gerektiğinde akıntıya karşı durmak ve aykırı olmayı göze almak, solda durmanın ilk şartı oluyor.
Ukrayna savaşı da bu nitelikle bir gelişmedir.

NATO’CULUK MU, RUSYACILIK MI?


Gelelim yeniden soldaki kafa karışıklığına; bazı arkadaşlarımıza, Soğuk Savaş sonrasında varlık gerekçesi ortadan kalkan, ancak emperyalizmin
bir savaş ve saldırı aygıtı olarak varlığını korumayı sürdüren NATO’nun, doğuya doğru genişleme siyasetini anlatmaya, bunun dünya halkları
bakımından bir tehdit oluşturduğunu kanıtlamaya çalışıyoruz.

Oysa, daha yakın tarihte ve hepimizin gözleri önünde aynı NATO, Yugoslavya’yı kan gölüne çeviren iç savaşı kışkırtmış, dahası bu ülkeye –kuruluş
sözleşmesine aykırı olarak- saldırmış ve 10 yılda tam 7 parçaya bölmüş bir suç örgütüdür. Amerika Birleşik Devletleri ve NATO kısa süre önce,
yine kuruluş sözleşmesine aykırı olarak, Libya’yı adeta taş devrine iade edecek bir operasyon yürüttü. Tam anlamıyla haydutluk yaptı. Bu ülkenin
zenginliklerini yağmalayarak, İslamcı terör örgütlerine ve aşiretlere teslim etti.

Şimdi aynı NATO ve ABD, Ukrayna krizi üzerinden toplumu yoğun bir ideolojik bombardıman altında tutarak zihinleri teslim almak istiyor. Tablo
açık aslında. Bir tarafta suç örgütü NATO, Amerika ve Neo Naziler ile yolsuzluklara batmış Batıcı bir Ukrayna yönetimi; diğer tarafta ise, kapitalist
restorasyonun sürdüğü bir Rusya ve onun despotik yönetimi bulunuyor. Rusya’nın belki tek farkı –ki bu fark önemlidir- son 30 yıldır Batı’nın
sürekli saldırısı altında kalan, ufalanan, onuru çiğnenen bir ülke olmasıdır. Çünkü NATO, Sovyetler Birliği ve Sosyalist Blok dağıldığı, sosyalist
ülkelerin oluşturduğu askeri ittifak olan Varşova Paktı çöktüğü halde, varlığını korudu. Dahası, sosyalizm fikriyle savaşmaya devam etti. Çünkü
hep sosyalizmin büyük geri gelişinden korktu.

Sol, yukarıda ifade ettiğimiz iki kesim arasında tercihte bulunmak gibi basit bir seçenekle karşı karşıya değildir. Bunu savunmak saçmalıktır.
Ancak, zihinsel bir çaba gösterme tembelliği ile malul olan Türkiye entelijansiyasının bir kesimi, bunu sıkça yapıyor. Oysa sol için durum açıktır.
Doğru olan tutum, iki taraf arasında bir tercih yapmaktan çok, NATO’culuğa, Amerikancı “demokratikleşme” perspektifine, faşizme (neo nazilere)
karşı olmaktır. Kimin ne diyeceğine aldırmaksızın, doğrunun yanında durmaya cesaret edilmelidir.

UKRAYNA SAVAŞI VE YENİDÜNYA


Ukrayna savaşı, sadece Ukrayna savaşı değildir. Esas olarak Ukrayna üzerinden süren Doğu-Batı kavgasıdır. Ukrayna krizi, Soğuk Savaş sonrası
dönemin bitişidir. Henüz, nasıl şekilleneceği ve temel nitelikleri pek belli olmasa da, yeni ve farklı bir dünya düzeninin habercisidir. Moda
deyimle söylersek eğer, artık dünya eskisi gibi olmayacaktır.

Dünyanın dijital-teknolojik bir devrimin içinden geçtiği (buna sanayi 4.0 ya da 4. sanayi devrimi dalgası/aşaması da deniyor), robotik yazılımın
yükseldiği, üretim teknolojisinin işçi sınıfının niteliğini ve bileşimini de etkileyecek ölçekte değiştiği, yeni dönemin temel teknolojik araçları olan
çip ve nanometre ile ölçülen yarı iletkenlerin üretiminin yaşamsal bir önem kazandığı bu tarihsel dönemeçte, asıl kavga, yeni dünyada
hegemonik gücün kim ya da kimler olacağıdır.

Bu bağlamda; Rusya-Çin ekseninin dinamosunu oluşturduğu Asya-Pasifik havzasının yükseldiği, Amerikan hegemonyasının (Avrupa-Atlantik
ekseninin) ise gerilediği bir döneme girdiğimiz açıktır.

İşte, Ukrayna savaşının sonuçları bir anlamda bu yeni dönemin yükselen gücünü ve bu yenidünyanın nasıl şekilleneceğini belirleyecektir. ABD
ve Batı, askeri güç ve siyasal şiddet kullanarak Rusya-Çin ekseninin yükselişini durdurmaya çalışıyor. Rusya ise bu girişime, Ukrayna’ya askeri
müdahalede bulunarak yanıt verdi. Durum basitçe budur.
Bu nedenle, NATO 1991 sonrasında sürekli doğuya doğru genişliyor. Öyle ki, 14 üyeli NATO son 3 yılda tam 16 yeni üye aldığı gibi, genişleme
siyasetini sürdürmek, Ukrayna’yı da bünyesine katmak istiyor. Sırada Finlandiya ve İsveç bulunuyor. Bu tabloya çıplak bir gözle bile bakılsa,
ABD ve Batı’nın Rusya’yı kuzeyden ve güneyden kuşatma siyaseti izlediği görülüyor. NATO’nun bu genişleme siyasetinin Rusya ve Doğu dünyası
için bir güvenlik riski oluşturduğu açıktır. Bu nedenle Ukrayna krizinde Çin ve İran hiç tereddüt etmeden Rusya’yı desteklediklerini açıkladılar.

Diğer yandan, Ukrayna savaşının uzaması, daha önemlisi bu savaşa NATO’nun da dahil olması halinde çatışmanın Pasifik’e doğru yayılması
kaçınılmaz görünüyor. Çin ve ABD arasında Tayvan üzerinden çıkacak bir savaşın dünyayı yangın yerine çevireceğini görmek gerekiyor. Asıl
büyük tehlikeyi bu olasılık oluşturuyor. Bu nedenle Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un nükleer silahların da kullanılacağı bir üçüncü dünya
tehlikesinden söz etmesini ciddiye almak gerekiyor.

BİR KEZ DAHA NEO NAZİLER


Türkiye solunun, demokratların ve aydınların, Ukrayna’da faşistlerin etkinliğini gördükleri halde neden bu konuda bir tereddüt yaşadıklarını
insan merak ediyor. Bunun nedeni açık; Ukrayna’daki Neo Nazilerin etkinliği, gücü, suç sicili vs. toplum ve aydınlar arasında pek bilinmiyor. Bu
konuda Batı basınından beslenmeye devam eden egemen medyanın tutumu da belirleyici oluyor. Oysa asıl yapmamız gereken şey, bu ablukayı
kırmaktır.

Şimdi bir kez daha, Rusya’nın Ukrayna'ya başlattığı askeri müdahaleye gerekçe yaptığı Neo Naziler konusuna gelelim. Onları, yani Ukraynalı
ırkçıları ve faşistleri sadece biz değil, bütün dünya merak ediyor. Ukrayna ve müttefiklerine göre Ruslar, Neo Nazi grupların varlığı ve etkisini
abartarak bir gerekçe üretiyor. Ukraynalı Ruslar ve Moskova ise başından itibaren faşizmin planlı bir şekilde yükseldiğini birçok kanıtla
destekleyerek ileri sürüyor. Şimdi tabloya biraz daha yakından bakalım.*

Neo Nazi örgütlerin varlığının Rusya’nın askeri müdahale ve işgali için bir gerekçe yapıldığını, aslında bu güçlerin önemli bir etkinliğinin ve
ağırlığının bulunmadığı belirtiliyor. Oysa Ukrayna'nın 2013'ten itibaren yaşadığı çalkantıda, Maidan'da (Meydan) yapılan Gösterileri ve bu
gösterilerin arkasındaki gücün bileşenleri önemliydi. Dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'i 2014’te bir darbeyle deviren güçler arasında
başlangıçta Nazilerle işbirliği yapmış Ukrayna Milliyetçi Örgütü'nün lideri Stepan Bandera'nın izinden giden Svoboda Partisi, Sağ Sektör, Azov
(Azak) Taburu ve S-14 gibi aşırı sağcı ve faşist gruplar vardı.

NEO NAZİLERİN YÜKSELİŞİ


Evet, Neo Nazi grupların halk arasındaki desteği yüzde 3 ila 5 civarında seyretmesine karşın, bu örgütler siyaset ve güvenlik bürokrasisinde
büyüklükleriyle orantısız bir güce ve etkiye sahip oldu. Özellikle, 2014'te “Rusya yanlısı” denilen seçilmiş devlet başkanı Viktor Yanukoviç bir
darbeyle devrildikten sonra Neo Nazilerin yükselişi hızlandı. Svoboda Partisi'ne yeni hükümette Başbakan Yardımcılığı, Savunma Bakanlığı,
Tarım Bakanlığı ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Başsavcılık ve iki valilik verildi. Oysa aynı Svoboda, İkinci Dünya Savaşı sırasında, 1943'te Sağ
Sektör ile birlikte çoğu Yahudi 600 Polonyalının öldürüldüğü Yanova Dolina Katliamı’nın yıldönümünde kutlama yapacak kadar Nazi hayranı bir
hareketti. Hem de Yahudi kökenli olduğu belirtilen sözüm ona “demokrat” Zelenski yönetimindeki ülkede.

İnanılır gibi değil ama, Almanya’da bile yasak olan Nazilerin simgesi ‘Gamalı Haçı” amblem ve bayrak olarak benimsemekte sakınca görmeyen
Sağ Sektör adlı örgüt ise İçişleri Bakanı Arsen Avakov döneminde yasal statü kazandı. Sağ Sektör’ün silahlı örgütü Azov Taburu da Ulusal
Savunma Ordusu bünyesine alındı. Neo Nazi Sosyal Milliyetçi Parti ile paramiliter Ukrayna Vatanseveri'nin kurucusu olan, Maidan'daki gösterici
silahlı milislerin komutanı Andri Parubi ise yeni dönemde Ulusal Güvenlik ve Savunma Konseyi Başkanı yapıldı.

Daha sonra Parlamento Başkanlığı'na seçilen Parubi, İkinci Dünya savaşı sırasında Ukrayna’yı işgal eden Nazilerle işbirliği yapan, faşist lider
Stepan Bandera ve onun Ukrayna İsyancılar Ordusu'nun (UPA) başkomutanı Roman Şuheviç'e "Ulusal Kahraman" unvanı verilmesini sağlamıştı.
Bandera’nın doğum günü olan 1 Ocak da (1909) Zelenski yönetimi tarafından ulusal bayram ilan edilecekti. İkinci Dünya Savaşı sırasında Kızıl
Ordu'ya karşı Nazilerle birlikte savaşan bu faşist liderlere verilen unvanlara Ruslarla birlikte Ukraynalıların önemli bir bölümü de karşı çıkacaktı.

DÖNÜM NOKTASI 2014 DARBESİ


Radikal milliyetçilerin sistem ve devlet üzerindeki etkisi, özellikle 2014 darbesinden sonra daha da arttı. Darbe sonrasında Cumhurbaşkanı olan
Petro Poroşenko ve ondan sonra gelen Yahudi kökenli Volodimir Zelenski döneminde de Neo Nazi grupların bürokrasi ve güvenlik aygıtlarındaki
yükselişleri devam etti. Cumhurbaşkanlığı tarafından 19 Ağustos 2006'da şeref madalyası, 21 Kasım 2016'da devlet nişanı ile ödüllendirilen Sağ
Sektör'ün lideri Dimitri Yaroş ise, Ekim 2021'de Genelkurmay Başkanı Danışmanlığı'na atandı. Zelenski, iktidar ve ikbal için kendisine ve soyuna
ihanet eden siyasetçilerin ne ilki ne de sonuncusu olacaktı.

Ukrayna'daki Rusların kopuşunu tetikleyen en önemli adımlardan biri, 2014 darbesinden sonra “Azınlık Dil Yasası”nın iptal edilmesiydi.
Ukrayna’da iktidarı ele geçiren Batı yanlısı sağcı güçler Rusça, Romence ve Macarcayı yasakladı. Oysa Rusça iki resmi dilden biriydi. Ruslar ise
Ukrayna’nın iki kurucu unsurundan biri sayılıyordu. Kopuşu tetikleyen bir diğer olay ise, Odessa'da yapılan bir maç sonrası çıkan olaylar
sırasında, Sağ Sektör'ün yönettiği ırkçı grupların, Rusya yanlılarının sığındığı sendika binasını ateşe vererek 48 kişiyi öldürmesiydi. Faşistler, tıpkı
bizdeki Madımak Katliamı gibi bir toplu cinayet işlemişlerdi

İşte, bütün bu gelişmelere tepki olarak nüfusunun yüzde 82’si Rusça konuşan Kırım, bağımsızlığını ilan ederek, Rusya'ya katılma referandumu
düzenledi. Aynı şekilde Donbas bölgesinde de Lugansk ve Donetsk'te “halk cumhuriyetleri” ilan edilecekti. Böylece Ukrayna’da tam 8 yıl süren,
binlerce sivilin yaşamını yitirdiği bir iç savaş dönemi başlayacaktı. Ancak Ukrayna ordusu ve güvenlik aygıtlarında Neo Naziler etkin olduğu için,
bu iç savaş tek yanlı bir katliama dönüşecekti. Milyonlarca Rus Ukrayna’yı terk ederek Rusya’ya sığınacaktı. Rusya, üniformalarından ulusal
simgelerini çıkardığı askerlerini bu bölgelere göndererek korumaya ve katliamları önlemeye çalışacaktı.

Sonuç olarak; Ukrayna krizinde Neo Nazi etkeni öyle hafife alınacak, NATO’cu ve Amerikancı medya ile kimi gazetecilerin ileri sürdüğü gibi işgal
gerekçesi yapılacak bir durum değildi. Somut bir olgu, bölge halkı için ciddi bir tehditti. Ortada insanlığa karşı suç işleyen ırkçı ve faşist örgütler
vardı. Bu olguyu reddetmek ve tersini savunmak, NATO’nun doğuya doğru genişleme siyasetini destekleyen ve Ukrayna dramına asıl yol açan
güçlerle aynı çizgiye savrulmaktır. Bu tutumu özgürlükçü ve demokratik gerekçelerle savunmaya çalışmak ideolojik ve ahlaki bir hiledir. Farklı
olanı ve gerçeği söylemekten, yazmaktan, savunmaktan korkmamak gereklidir.

* Yazının bu bölümündeki verileri, Fehim Taştekin’in BBC Türkçe’deki 3 Mart tarihli yazı ve haberlerinden derledim.
MERDAN YANARDAĞ
2022.02.27 07:49

Ukrayna, neo Naziler ve Batı

SİYASET27.02.2022 07:49

Ukrayna savaşı konusunda herkesin kafası karışık. Bir yandan savaşın vahşi yüzü, kıyıcılığı ve sivil kayıplar, diğer yandan ise tarihsel, kültürel ve
jeopolitik sorunlar bu dramatik olaya farklı bakışlara kaynaklık ediyor. Hümanist ve savaş karşıtı bir bakışla soğuk kanlı bir siyasal değerlendirme
ister istemez birbiriyle çelişiyor.

İnsanı merkeze alan hümanist bir bakışı yitirmeden, ve fakat tarihsel olarak Ukrayna savaşının nedenlerini de doğru saptamak bizim görevimiz.
Çünkü, solu hâlâ etkisi altında tutan liberal bir bakışla sorunu anlamak mümkün değil. Bu nedenle solun, liberal ve salt hümaniter bakıştan
farklı olması gereken tutumunun temellerini oluşturmak bizim işimiz. Çünkü, tarihsel perspektiften bağımsız bir savaş karşıtlığıyla konuya
yaklaşmak, bizi ABD ve Batı ile yan yana getirebilir.

O halde kestirmeden konuya girelim; Ukrayna sorununun asıl mimarları ABD, NATO ve Batılı ülkeler ile onların Ukrayna’daki işbirlikçisi darbeci
neo Nazilerdir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Şubat sabahı yaptığı açıklamada "Mevcut koşullar bizi kararlı ve acil önlemler almaya zorluyor. Donbass
halkı Rusya'dan yardım talep etti. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51. Maddesi ve Federasyon Konseyi'nin onayı ile Federal
Meclis tarafından onaylanan Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti ile varılan karşılıklı yardım ve dostluk anlaşmaları uyarınca
özel askeri operasyon düzenlemeye karar verdik" ifadelerini kullanıyor. Putin şöyle devam ediyor:

"Buna bağlı olarak özel bir askeri operasyon düzenlemeye karar verdik. Operasyonun amacı sekiz yıldır Kiev rejimi tarafından istismara,
soykırıma maruz kalan insanları korumaktır. Rusya Federasyonu vatandaşlarına da dahil olmak üzere sivillere karşı çok sayıda suç işleyenleri
adalete teslim etmenin yanı sıra Ukrayna'nın Nazizm'den ve militarizmden arındırılması için çaba göstereceğiz."

Peki, Rusya’nın bu operasyonuna kadar gelen süreç nasıl gelişti? Bu operasyon ile ne amaçlanıyor? Ukrayna hakkında yapılacak
değerlendirmeler 2014’te neo Nazilerin yaptığı darbe unutularak, faşistlerin ABD ve NATO desteğinde başlattığı etnik temizlik harekatı dikkate
alınmadan hiçbir anlam ifade etmeyecektir.

NATO’NUN GENİŞLEME SİYASETİ


Savaş, eğer haklı bir nedeni bulunmuyor ve öz savunma ya da vatan savunması gibi bir gerekçesi yoksa cinayettir. İnsanlığa karşı suçtur. Ancak
Ukrayna’da bugün kan dökülüyorsa bunun asıl nedeni, NATO’nun doğuya doğru genişleme siyasetini sürdürmesidir. Batı’nın bir düşman
yaratma ihtiyacı nedeniyle faşist darbecileri desteklemesidir. Bu savaş daha büyük bir savaşı önlemek için yapılan bir operasyondur. Dahası 8
yıldır süren bir iç savaşı ve etnik temizlik girişimini bitirme çabasıdır. NATO’ya “dur” demektir.

Biliyoruz ki, emperyalizm, geçen yüzyılda bir ulus olarak birleşmiş toplumları yeniden etnik ve dinsel kimliklerine ayrıştırarak, -ki bu siyaset
halkları bir anlamda Orta Çağ’a iade etme girişimidir- büyük ve güçlü ülkeleri Batı’nın kolayca kontrol edip yönetebileceği topraklar haline
getirmeye çalışıyor. Emperyalizmin bu siyaseti, Soğuk Savaş sonrasında istikrarlı bir şekilde sürdürülüyor. Bu nedenle, Balkanlar’da, Kafkaslar’da
Orta Doğu’da hala oluk oluk kan akıyor. Ukrayna bu siyasetin kurbanlarından biridir.

Bu siyasetin en somut uygulanma alanı olarak Sovyetler Birliği’nden ayrılan cumhuriyetler seçilmişti. Bu ülkelerin tarihsel kaynakları, kültürel
temelleri, etnik ve inanç mimarileri dikkate alınmadan bir emperyalist mühendislik çalışması yapılarak, parçalara ayrıldı. Sonra da bu
küçültülmüş ve güçten düşürülmüş ülkelerin bir kısmı AB’ye ve bir bölümü de NATO’ya alındı. Oysa, Soğuk Savaş sonrasında Doğu Bloku dağılmış,
onun askeri ittifak örgütü Varşova Paktı kendisini feshetmiş ve NATO’nun varlık gerekçesi artık ortadan kalmıştı.

Ancak öyle olmadı. NATO kendisini güçlendirmeye, yeni üyeler almaya, sosyalizm fikriyle savaşmaya devam etti. Ama bir düşmanları yoktu.
Boşlukta kalan ve kendi varlıklarının hukuksal ve ahlaki temellerini açıklayamayan Batı, yeni bir düşman yaratmaya soyundu. Pek yaratıcı
olamadıklarından, yine eski düşmandan geriye kalan bir ülkeyi, Rusya’yı düşman olarak seçtiler.

NATO, Soğuk Savaş’tan sonra doğuya doğru genişlemeye devam etti. Toplam 14 üyesi olan NATO, önce 2, ardından da 14 yeni üye alarak 30
üye ülkeyi buldu. NATO’nun Ukrayna’yı da bünyesine alarak genişlemesini sürdürmeye çalışması, bardağı taşıran damla oldu. Ardından İsveç ve
Finlandiya da alanırak üye sayısı 33’e çıkarılacaktı. İşte bu girişime Rusya “dur” dedi. Çünkü NATO’nun doğuya doğru genişleme stratejisine bir
sınır koymak gerekiyordu. Rusya bu sınırı Ukrayna’da çekti.

ABD-NATO HESAP HATASI YAPTI


Rusya, Ukrayna’ya müdahaleye zorlandı. Batı, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahale edemeyeceğini, yani bir savaşı göze alamayacağını varsaydı. Bu
nedenle yüksek perdeden tehditler savurdu. Fakat bu öngörülerinde yanıldı. Dahası, Rusya’nın askeri müdahalesi karşısında hiçbir hazırlık
yapmadıkları da anlaşıldı. Rusya bu operasyon ile hem siyasal inisiyatifi ele geçirdi hem de askeri bakımdan bir tür şah-mat hamlesi yaparak,
yeni büyük oyunu bozdu.
Batı’nın Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya’nın gücünü hafife aldığı ve büyük bir savaş kapasitesine sahip olduğunu göremediği
ortaya çıktı. Ukrayna Soğuk Savaş dönemi sonrası dünyanın şekilleneceği bir test alanı haline geldi.

Bütün bu olup bitenler Soğuk Savaş sonrası dönemin sonunu işaret eden bir gelişmedir. Artık dünyada, henüz adı konulmamış yeni bir dönem
ve yeni bir düzen başlayacağını söyleyebiliriz. Bu dönemin adına, belki “Soğuk Barış” çağı diyebiliriz. Rusya, Çin, Hindistan, Japonya ve İran’la
Asya’nın yükseldiği bir döneme girildiği değerlendirilebilir. Dünyada yeni bir ticaret düzeninin de devreye gireceği bir dönem olacak bu. Ukrayna
savaşı, Asya’nın öne çıktığı, Batı’nın ve ABD’nin ise gerilediği bir dönemin de kapılarını aralayan bir gelişme olarak görülebilir.

BATI’NIN AHLAKİ TEMELLERİ

Bu dönem kendi hukukunu da kuracaktır. Kaldı ki; Afganistan’ı, Irak’ı, Vietnam’ı, Kamboçya’yı, Suriye’yi işgal etmiş ABD ve Batı’nın “uluslararası
hukuk” söylemiyle dünyayı hizaya sokmaya hakkı da hali de yoktur. Dahası, Ukrayna’da 2014’teki Neo Nazi darbeye ve etnik temizlik girişimine
sessiz kalan Batı’nın bugün ahlak dersi vermeye çalışması son derece saçmadır.

Yaptırımlar Rusya’nın kendi kendine yeterli bir ülke hale gelmesini hızlandıracak ve esas olarak Batı’nın Rusya üzerinde olan etkisini azaltacaktır.
Bu nedenle NATO’nun Rusya’yı, Ukrayna’ya müdahale etmeye zorlayarak tuzağa düşürdüğü şeklindeki yorumlar temelsizdir. Bu yorumlar,
Batı’nın yaptırımlarla Rusya ekonomisini çökertme varsayımına dayanıyordu. Çünkü Moskova’nın böyle bir savaşın maliyetini de
kaldıramayacağı sanılıyordu. Oysa tam tersine, Ukrayna savaşı Batı’nın küçüleceği bir sürecin başlangıcı olacaktır.

Bir böbrek hastası diyaliz makinesine bağlı olduğu gibi Rus doğalgazına bağlı bir Avrupa’dan söz ediyoruz. Rusya ve ardından Çin’in, Batı’ya aynı
şekilde karşılık vererek yaptırım uygulamaya başladıklarında durumun ne olacağını görmek gerekiyor. Daha önemlisi, Çin ve ABD arasında
savaşa yol açabilecek bir Tayvan krizi var. Çin’in Tayvan’a müdahale etmesi durumunda ABD ne yapabilecek? Bunu bilmiyoruz, ama topyekûn
bir savaşı göze alması zor görünüyor. Eğer ABD, Ukrayna’da yaptığı hatayı Pasifk’te tekrarlarsa bu onun için felaket olacaktır. Çünkü, Çin’in yanıtı
da farklı olmayacaktır. Bu bağlamda Rusya ve Çin arasında son yıllarda yapılan bir dizi askeri ve ekonomik antlaşmayı hatırlatmak gereklidir.

NELER OLMUŞTU?
Ukrayna tarihsel temelleri derin olmayan bir ülkedir. Böyle bir ülkeyi entelektüellerin yarattığı söylenir. Bu yorum bir bakıma doğrudur. Çünkü,
Ukrayna tarihsel olarak Rusların /Slavların yaşadığı bir ülkedir. Orta ve Yakın Çağ boyunca Çarlık Rusyası'nın bir parçasıdır. Putin’in dediği bu
anlamda doğrudur; Ukrayna’yı Rusya yarattı. Sovyetler Birliği’nin sonsuza kadar yaşayacağı varsayımıyla bu ülkeyi Bolşevikler kurdu. Ukrayna
Halk Cumhuriyeti 1917’de kurulduktan sonra Sovyetler Birliği’ne katıldı. Doğusunda ağırlıklı olarak Ruslar, batısında ise yine ağırlıklı olarak
Ukraynalı dediğimiz Slav kökenli bir halk yaşıyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Ukrayna Cumhuriyeti de bağımsızlığını ilan etti. Rusya
Federasyonu, NATO’ya girmeme şartıyla bunu kabul etti.

Ukrayna’da 25 Şubat 2010’da yapılan seçimleri, “Rusya yanlısı” diye nitelendirilen Viktor Yanukoviç ve ekibi kazandı. Yanukoviç Avrupa Birliği ile
yapılan ortaklık anlaşmasını 2013’te askıya alınca, ülkede Sorosçuların kışkırtmasıyla Neo Naziler ayaklandı. Düşük yoğunluklu bir iç savaş
yaşandı. Ordunun da desteğiyle 22 Şubat 2014’te Amerikancı-NATO’cu bir darbe yapıldı. Seçilmiş Devlet Başkanı Yanukoviç devrildi ve bir suikast
düzenlenerek öldürülmek istenince Rusya’ya sığındı.

Darbenin ardından, devlet başkanlığı binasına ve parlamentoya, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerle işbirliği yaparak ülkelerine ihanet eden
Ukraynalı faşistlerin bayrakları asıldı. Ağırlıklı olarak Rus nüfusun yaşadığı Kırım, Lugansk ve Donetsk bölgelerinde halk cumhuriyetleri ilan edildi.
Rusya bu ülkeleri tanıdı. Kırım yaptığı referandum ile Rusya’ya katıldı.

UKRAYNALI NEO-NAZİLER
NATO destekli neo Nazilerin iktidarı ele geçirmesinden ve ülkede etkinlik kurmasından sonra, Rus nüfusa karşı bir etnik temizlik harekatı
başlatıldı. Açıkça soykırım suçu işlendi. Saldırılarda 9 bini sivil, 3 bini çocuk olmak üzere, yaklaşık 14 bin kişi öldürüldü. Bu sayılar bağımsız
kaynaklarca da teyit edildi.

Söz konusu etnik temizlik harekâtı, Ukrayna’nın doğusundaki çatışmalar sırasında kötü nam salmış birlik olan Azov Taburu tarafından organize
ediliyordu. Üstelik Azov Taburu, resmi Ukrayna Ulusal Muhafızları arasında da yer alıyordu. Söz konusu taburun logosunda ise, İkinci Dünya
Savaşı yıllarında İkinci SS Panzer Bölüğü’nün de kullandığı eski Germen alfabesindeki ‘Wolfsangel’ harfi yer alıyordu. Taburun lideri Andriy
Biletsky, yaptığı bir açıklamada, “Ulusumuzun tarihi görevi dünyanın beyaz ırklarına hayatta kalmalarını sağlayacak son bir haçlı seferinde
önderlik etmektir. Bu haçlı seferi, Yahudilerin yönetimindeki aşağı ırklara karşı sürdürülecektir" diyordu.

Kendilerinin Germen soyuna yakın ya da onun bir parçası olarak gören Ukraynalı Neo Nazilere “Banderacılar” da deniyor. Bu adlandırma,
Ukraynalı faşistlerin İkinci Dünya Savaşı sırasındaki lideri Stepan Bandera’dan (1909-1959) geliyor. Bandera, İkinci Dünya Savaşı sırasında
Sovyetler Birliği’ne saldıran Nazilerle işbirliği yapan, kurduğu örgüt ile Hitler Almanya’sına katıldığını ilan eden bir siyasi lider. Kızıl Ordu’ya karşı
savaşmış ve soykırım suçu işlemiş bir faşist olan Bandera, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerle beraber Polonyalı Yahudileri katletmekle de
suçlanıyor.

Ukrayna’daki NATO destekli darbeyle 2014’de devlet başkanlığına getirilen Pyotr Poroşenko, Stepan Bandera’nın öğretisini benimsediğini ilan
etmişti. Bandera’nın doğum tarihi olan 1 Ocak ise, geçen yıldan beri Ukrayna’da resmi tatil ilan edildi. Ukraynalı Neo-Naziler ise, 2015’ten beri
Kiev şehrinin merkezinde ellerinde meşalelerle bu günü kutluyorlardı.

You might also like