Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 207

• •

BILIM
• •
KUTSAL

BIRINEKTIR
ANTIIONY STANDEN

TUrk~esi:
Bur~ak DAGISTANLI

~/OM f,ff!llMRI

<:;atal~ei?me Sk. Oretmen Han


Kat: 1 No: 106
Cagaloglu/iSTANBUL
Tel: 513 65 16
YAYINCININ SUNU$U

Bilim konusunda halka·seslenen kitaplar arasmda


Bilim Kutsal Bir 1nektir (Science Is A Sacred Cow) ozel
bir yere sahip, en azmdan yaymland1gi yd bak1mmdan.
Antony Standen'm kitab1 1950 Yibnda ABD'nde yaym-
land1gmda ne Kuhn'un Bilimsel Devrimlerin YaplSl
(1952) giin 1§1gina ~1knn§t1, ne de Feyerabend'in eseri
Yonteme Kar§1 (1975). Ustelik o yillar halkm iizerine ''bi-
limsellik bask1s1" en agir bi~imde ~ullanmi§ti. ·Bu yiizden
kitabm giiliimseyen bir iislupla kaleme abnm1§ olmas1-
nm da aynca onemi var. Arna Tiirkiye'de anla§ilma ve
aktarabilme kayg1s1yla yapilan basitle§tirmelerin ko-
layca ciddiyetten uzakla§ma tehlikesini dogurabilecegi-
ni bildigimizden ve 1950 ile 1990 arasmdaki mesafeyi bir
bi~imde kapatma dii§iincesine hak verdigimizden bu ki-
tabm sonuna George F. Kneller'in Science as a Human
Endeavor (Bir 1nsan Cabas1 Olarak Bilim) adb kitabmm
ozetini ekliyoruz. Kneller bu ozet metinleri 333 sayfabk
kitabmdaki her boliimiin sonuna koymu§. Konuyu daha
geni§ bir ~e~~vede ele almayi dii§iinen oku;Ycu nerelere
uzanmas1 gerekecegini kendine sordugunda bu ozet me-
tinden bir ~ok ipucu saglayabilecektir.
The Long Island Demir Yollari bu ki-
tab1 yazmak i~in bana bolca zaman sagla-
d1. Tren ne kadar tehirli ise, o kadar yaza-
cak vaktim oldu.
1<;1NDEK1LER
Yaymcmm Sunu~u
B1L1M KUTSAL B1R 1NEKT1R
I. Harika Oldugunu Soyliiyorlar 9
II. N as1l Allay1p Pullarlar 27
III. Bilim Dorugunda - Fizik 43
IV. Biyoloji yada Kendini Bil 67
v. Kendine Doniik Qah~ma - Psikoloji 85
VI. Sosyal Hayvan 103
VII. Dogru Bilim - Matematik 129
VIII. Bilimadamlanna Dikkat 149

B1R 1NSAN QABASI OLARAK B1L1M


Onsoz
I. Tarihte Bilim 169
II. Bilimde tlerleme 171
III. Tahminlerden Paradigmalara 173
IV. Ara~tn;ma Programlanndan
Metafizik Tasanmlara 175
v. Bir Ara~tirma Yontemi 179
VI. Verilerden Kuramlara 181
VII. Bir Ki~i Olarak Bilimadam1 187
VIII. Bilimsel Topluluk 189
IX. Sosyokiiltiirel Arkaplan I 193
x. Sosyokiiltiirel Arkaplan II 195
XI. Bilim ve Teknoloji 197
XII. Bilimadammm Sorumlulugu 201
I. Boliim

HARiKAOLDUGUNUSOYLUYORLAR
Ba§1m bir an ic;in mikroskop ya da siklotronundan
kaldITan beyaz giysili bir bilimadam1 halka yonelik bir
ac;1klama yaptigmda anla§llmayabilir, ama kendisine
inamlacag1 kesindir. Kimse bir bilimadammm soyledik-
lerinden ku§kuya dii§mez. Devlet adamlan, din adamla-
n, sivil liderler, filozoflar, hepsi sorgulamr ve ele§tirilir,
ama bilimadamlari asla. Bilimadamlan popiiler presti-
jin doruklarmda gezinen CO§kun varhklardlT, cyiinkii bii-
tiin itiraz ihtimallerini ortadan kaldITan "Bilimce kamt-
lanm1§tlr ... " formiiliiniin tekelini ellerinde tutarlar.
Boylece diinya, yamlmama sanatmm ustalan bili-
madamlanyla, kimi zaman kiic;iimsenerek "siradan in-
sanlar" diye adlandmlan ki§iler olarak ikiye aynhr. 81-
radan insan bilimin yaptigi harikulade §eyleri goriir, on-
lardan etkilenir ve hu§u ic;inde kahr. Einstein, maddenin
enerjiye donii§tiiriilebilecegini soylemi§, baz1 atombi-
limciler i§e giri§ip atom bombas1m yaratm1§tlr. Bunun
kadar harikulade bir i§i ba§aran ba§ka bir grup insan var
m1? Bilim 0 kadar ba§an kazanmI§, 0 kadar cok kez hakh
~1km{§tir ki, konu hakkmda itiraz edecek kadar fazla bil-
giye sahip olmayan s1radan insamn, bilimin hata yapa-
cagina inanmas1 c;ok giic;tiir. Bilimin yamlmazhgi gorii-
§iine itiraz etmek bile istemeyebilir, c;iinkii bilimin iddia-
lan fazlas1yla dav~tkard1r. Ondan saglad1g,m1z fayda,

9
televizyondan penisiline, olaganiistiidiir ve bunun dura-
cagm1 dii§iinmek icin bir neden yoktur. Kanser yann ya
da obiirgiin tedavi edilebjlir ve niikleer fizikci altm cag
gelince biitiin bu tekelliif ve te§rifata son vermenin bir
yolunu bulabilir. Hayalgiicii bu harikalarla serseme do~
nen s1radan insanlar, siikliim piikliiin durur ve bilima-
damlanm kibirli, eksiksiz insanlar olarak goriirler.
"Bilimadam1, dogrunun yolunda ilerlemek icin doga-
nm temel yasalanna ve zekasma giivenen inanch ve bii-
tfrnliiklii bir insandir. Dogruya olan sadakati sorgulan-
maz: Sab1rh ve ozverili ara§brma kapasitesi sadece ta-
hammiil giiciiyle smirhd1r; kendini bilimsel yonteme
adami§tir, amac1 insanoglunun refah1d1r ve ke§ifleri, is-
ter tip, ister mekanik, ister psikoloji alanmda olsun de-
mokratik insanlann mahdir."Ol Bu, Bay Stewart Cole'un
''Liberal Education in a Democracy" (Demokraside
Liberal Egitim) kitabmda belirttigi gorii§tiir ve biiyiik
olas1hkla stradan insanlarm cogunlugunun dii§iincesini
yans1tmaktad1r. Bilimadamlan Bay Cole'un inand1gi gi:
bi olmak zorunda kalsalard1, say1lan cok az olurdu.
iltifattan ho§lanmak insanm dogasmda vardir ve bi-
limadamlan da s1radan insanm kendileri hakkmdaki
gt:irii§iinii kabul eder. Ote yandan, s1radan i.nsan, bilima-
damlar1 hakkmdaki bilgilerini bilimadamlanndan ahr
ve daire, Coney Island'daki ath karmca misali donmeye
ba§lar. Bilimadanrlan bireysel olarak, kibirli degil, ge- .
nellikle ictenlikle, alcakgoniillii ve hatta cekingen insan-
lar olduklan yolunda sizi temin edeceklerdir. i;;atafath
ovgiileri genel olarak Bilim adma kabul eder, kendilerini
onun alcakgoniillii temsilcileri olarak goriirler, Am~, bi-

(1) Harper ve Brothers

10
limi'n bir soyutlama oldugunu, bilimi yiiceltmenin ger-
cekte bilimadamlar1m yuceltmek olacagm1 ilk soyleyen
de kendileri olacak ve boylece s1radan insan sessiz seda-
s1z a9ag. konumunu kabul ederken, bu tek tek alcakgo-
niillii insanlarm toplu egolar1 iyi cignenen bir sak1z gibi
§i§irilecektir.
Bilimadamlan, bilimadam1 olarak kesinlik, gozlem,
akil yiiriitme, gftc, entellektiiel merak, ho9gorii ve hatta
alcakgoniilliiliik gibi bircok insani ozellige sahip olduk-
lanm dii9iiniirler. Dahas1, bu ozelliklerin, bilimi ogret-
me yoluyla, bir yere kadar ba9ka insanlara da aktanlabi-
lecegini sanmaktadirlar. Bu nederile, fen ogretmenlerin-
de, bilimadamlarmm dogal kiistahhg.na (bunun toplu
bir kiistahhk oldugu soylenebilir) rastlamr, ciinkii: ogret-
mek i9inin vaaz vermek gibi bir §ey oldugunu dii9iiniir-
ler. Kendilerinin olduguna inand1klan erdemlerden ba-
z1lannm ozmoz (geci9me) yoluyla ogrencilere s1zacag.m
umud ederek konulanm yiiksek bir misyoner ruhuyla i9-
lerler. Bu nedenle ogretmenler, bilimin propagandac1lan
olarak, on saflarda yer alan insanlard1r; ve bizler, ancak
bilimadamlannm ogrettiklerine dikkatle bakarak ve og-
retrne nedenlerini inceleyerek bilimin gercekten nas1l bir
· §ey oldugunu anlayabiliriz.
"Bilimsel yontemin ba9ans1 ... tamamen bir ak1l dii-,
riistliigune ve gercek a9kma dayamr." Athens Geor-
gia'daki Georgia Universitesi'nden Prof. Hendren, yu-
kardaki ciimleyi, yazd1g. fizik kitabmm okurirna neden-
lerinden biri olarak sarfetmi9tir. "Dogmatik onyargi, ya-
lan, gerceklerin ve verilerin tahrifi ve isteyerek hatah
akil yiiriitme bilimlerin ruhuyla uyum icinde degildir.
Bilim tarihinde, kocaman harflerle, bir insanm i9leyece-
gi en bag,9lanmaz sucun, verileri tahrif etme ve onyargi
11
ve arzularmm ak1l yiirii.tmesini renklendirmesine izin
verme oldugu yaz1hd1r. Doganm onemli gerceklerinden
hicbiri, boyle bir kafa tarafmdan ke§fedilmemi§tir. Eger
bir Cigrenci fen dersini bitirdiginde tipik bilimse} bakI§
apsma sahip olursa, mutlu ve ba§anh bir hayat sii.rdii.r-
mesine yard1mc1 olacak bir ahlaki deger kazanmI§ de-
mektir."<o
Eger Georgia'da bilim okumanm etkisi bu ise, dogru-
su toplumun geri kalanmda pek gorii.lmii.yor. Hepsi ko-
lejde "Biyoloji I" ya da en azmdan lisede "Fen Bilimlerine
Giri§" dersi alm1§ siirii sepet insan, digerlerinden, ne
mutlak ak1l dii.rii.stlii.gii., ne de dogmatik onyargilara sa-
hip olmayi§lanyla aynhrlar. Ozellikle mutlu ya da ba§a-
nh olduklan da iddia edilemez. Peki, bu nasil oldu? Onla-
ra yeterince bilim ogretilmedi mi? Yoksa, kotii. ogretild1
de bir §ey mi kalmad1? Ya da bilim -en azmdan onlara og-
retilen bilim tii.rii- ovii.ldiigu kadar yok mu?
Lise ya da daha yiiksek egitim goren herkes bir mik-
tar bilime maruz kalmt§br; kolej mezunlannm cogu, sev-
seler de sevmeseler de, zamanlarmm biiyiik boliimiinii
bu yiice degerli insan etkinligine adamt§lardtr. Fabrika-
dan §U iic tepkiden biriyle c1karlar. 1) Nefret etmi§lerdir, \
bahk kesip, sonuclanm dogru c1karmaya cah§tiklan de-
neyler "yapmakla" ilgili iizii.cii. amlan vardtr, ya da 2) ko-
nuyu ilginc bulmu§lardtr ama, ogretmen s1k1c1d1r ve ha-
yatlarmm geri kalamm daha fazla ogrenmek isteyerek
gecirirler 3) her§eyi yalay1p yuttular ve bilim, atomun
yap1sma girmeyi ba§ard1gi icin evrenin bii.tii.n meselele-
rini cozecegini dii§iinii.rler. tlk iki kategorideki insanlar,

(I) Hendren: Survey of Elementary Physics (Athens, Georgia: The University


of Georgia Press)

12
icten, anlai;nhr insanlard1r. Arna ya iiciincii sm1f! Biraz
al~akgoniilliiliik ogrenmekten o kadar uzaktirlar ki, her
lise ve iiniversitede en dayamlmaz, ukalalar olarak tam-
mrlar. Profesyonel bilimadam1 olurlarsa keskin ko§eleri
yuvarlamr, ama hicbir temel degi§imden gecmezler. On-
lan digerlerinden ay1ran, ogretmenlerinin bizi inandir-
maya cah§bklar1 gibi, biitiinliik ve inanclan ve Doganm
gercekleri kar§ismdaki. sab1rh alcakgoniilliiliikleri de-
gildir. Elektron hakkmda son sozii bilirler ve diger konu-
lar iizerinde de yiiksekten atma haklan oldugunu dii§ii-
niirler. Onlara §iirden sozetmek isteseniz, §iire gosteri-
len "duygus~l tepkinin" sadece ce§itli sozciikler arasm-
daki baglantilara dayanan ko§ullandmlm1§ bir refleks
oldugunu, termodinamik okumak ger~ktigini soylerler.
Teknokrat olurlar. Sava§ sorununu, bir sosy'ologlar ko-
mitesine uluslar arasmdaki farkhhklara bilimsel yonte-
mi uygulatarak cozmeyi onerirler. Konsantre vitamin
haplan icerler. Soylediginiz her sozii, arkasmdaki anla-
m1 tiiketene kadar psikanaliz ederler. Kelimenin tam
a.nlam1yla egitimsizdirler ve fen/bilim ogretmenlerinin
iddialanmn reklam1 olamazlar.
Bilim hakkmda bir §eyler ogrenmek icin bir siirii iyi
neden oldugunu soylemeye ~erek yok. Pratik avantajlan
ortadad1r. Herkes bilimin ne\kadar i§e yarar bir §ey oldu-
gunu, ziraatten bir Ford arabayi tamire kadar bircok i§te
kullamlabilecegini bilir. Bilim satanlann yiiksek sesli
propagandalan olmadan da bunlan herkes bilir. Bu, son ·
derece pratik alanda gerekli olan, biitiin konu§malar
yapmadan diiz bilgi vermektir. -modem hayabm1z1 ba-
sitle§tiriyor olmas1 gereken televizyonlar, bula§1k maki-
neleri ve plastikler hakkmda- Boyle bilgileri ne kadar
cok insan edinirse o kadar iyi, ama bazilan bunun ahlaki

13
degerler ve sabirh, ozverili ara§brmayla bir ili§kisi oldu-
gunu dii§iinme hatasm1 yapar.
Tabii ki, atom enerjisi, bilimsel egitimde, 5 ya§mdan
100 ya§ma kadar herkes icin, biiyiik bir patlama yarat-
m1§br. Qocuklar oyunlarmda atom bombalanyla oynar,
yeti§kinler E=mc2 'nin anlamm1 ac1khga kavu§turmak
icin kitap ve dergi yazilarma yonelir. Hiro§ima'dan he-
men sonra atom enerjisinin ciddiyetinin a§agi yukan ka-
bul edildigi bir zaman oldu ama, atom bombasmm gide-
rek daha az degil, daha fazla korkunc oldugunu dii§iine-
rek ya§amak cok zor. E=mc2 miithi§ onemlidir. Arna bu,
sadece atom enerjisi hakkmda ba§ka bir kitap degildir,
ciinkii bu cehennemi ke§if tabloyu temelde degi§tirme-
mekte, sadece biraz daha keskin ve ciddihale getirmek-
tedir. Bilimsel sava§, oldugu bicimiyle zaten yeterince
kotiiydii, §U anda en azmdan 10.000 kere daha kotii.
Atom enerjisi hakkmda karar vermeye ya da secilmi§
temsilcilerimizin karar vermesine izin vermeye zorlam-
yoruz. Biz ve temsilcilerimiz Uranyum 238 ve notronlar
hakkmda bilebildigimiz kadar cok §ey ogrenmeliyiz. Qok
bilmek, her zaman, az bilmekten daha iyidir ve bu hepi-
mizin uzun, s1k1 bir fizik dersinden gecmesi anlamma ge-
lir, ciinkii bir notronla uzak bir tam§1khk pek i§e yara-
maz.
Arna herkesin biiyiik dozlarda bilim okumas1 icin
one siiriilen bu kusursuz nedenlere ragmen, bilimadam-
lan gercek nedenin ba§ka bir §ey, daha yiice ve azametli
bir §ey oldugu konusunda 1srarhdu. Sevgililerinin gozle-
rini, dudaklanri.1, boynunu vs. oven, sonra da "ama gog-
siindeki erdemi gorebilseniz, daha cok begenirdiniz." di-
yen Elizabet §airlerini and1rmaktadirlar. Yeti§kini sm1-
fa cagmp, cocuga gozdagi vermelerinin temel ve i§e yarar
14
bir nedeni yoktur. En cok reklamm1 yaptiklan da bilimin
sonuclan degil, "bilimsel yontem" ya da ''bilimsel taVIr"
ya da bir dizi ba§ka mistik degerdir. 1§e yarar gercekler
siipriintiiden ba§ka nedir ki: Ruhu temizleyen ve safla§-
tiran, alttaki o yontemdir. Bir kimyac1, "Bilim diiz dii-
§iinmeyi, yamlgidan uzak durmayi, Dogru'nun otoritesi-
ni onurland1rarak insanhga yararh olmay1 ogretir"
der.<l) Bir biyolog "duygusalla§tmlm1§ standartlardan"
soz eder, bu standartlardan biri, bilimsel yakla§tma, "yo-
gunluk apsmdan dinsel bir inanc1 cagn§bracak bicimde
inanmakttr."<2>Saghgm kurallanm, doganm yasayla yo-
netildigini ogretmek ister. Ogrencilerinin ku§lan, agac-
lan, cicekleri vs. sevmesini, onlarla "sozel bir tam§1khk"
kurmasim ister. "Princeton'dan Prof. E.G. Spaulding
toplumda bilimsel yakla§1mlatm ye§ertilmesini, ele§ti-
riye ac1khk ve toplumsai gerekliliklere uysalca boyun eg-
me ah§kanhgma kar§I koyma acilanndan COk onemli bu-
lur." <3> Bu ac1khk hemeyse ve eger ona ula§mak istiyor-
samz o bilimsel yakla§ima sahip olmamz gerekir. Biyolo-
ji egitiminde uzman Bay B.C. Gruenberg, bilim egitimini
"ortak dii§iincemizi zenginle§tirip diizenlemesi" acila-
nndan tutar ve ."bilimin ileTlemesiyle siirekli ili§ki icinde
olmak, ya§l~yla gene ar~smdaki bo§lukta bir koprii kur-
dugundan, aile ve toplumsal biitiinle§me ac1smdan cok
gereklidir." der. <4 >(Gerekli olan kopriidiir, bo§luk degil).
Ak§amlan ate§in ba§ma oturup atomik fizyondan soz et-
meliyiz. Ba§ka bir bilimsel egitimci, "bilimadamlannm
yeti§kin ve ergenlere, evrenin dogas1, insanm oradaki
'
(1) Journal of Chemical Education (La Jolla, Calif.) Ocak, 1947,.
(2) Downing: An Introduction to the Teaching of Science (Chicago: The Uni-
versity of Chicago Press)
(3) Science and the Public Mind' clan B.C. Gruenberg. Mc. Graw Hill Go.Inc.
(4) a.g.e

15
yeri, insan hayatrnrn anlam ve degeri hakkmda bilimin
savunulmaz k1ld1gi (savunulmaz hale gelen insan hayab
degil, geleneksel inam;:lardir; bu, atom ~agindan ~ok on-
ce, 1935 y1hnda yaz1lm1§br) geleneksel dini inanclarm
yerine gececek yeni kavram ve dii§iinceler arama yolun-
da bir sorumlulugu olduguna" (I) inamr. Onlii bir bilim
savunucusu Bay Gerald Wendt §oyle der: "Bilimsel dii-
§iince yonteminde ustala§mak ve bilimlerin temel kav-
ramlanm anlayabilmek icin ogrenci ve bilimadammm
bilimsel yakla§1m1 sindirmesi gerekir. Sadece bu yolla
yani yiizeysel olanm derinine dahp teknik olanm agirh-
gindan kapnarak, daha cok okumaya ve bilimin ne yapb-
gim ve gelecekte ne yapabilecegini anlamaya haz1r olur-
lar. Ancak boylelikle kendi zekalan oyuna dahil edilebi-
lir. "<2l Aman Tannm! Bilim icaci edilmeden once hie zeki
adam yok muydu?
Ne yaz1k ki, bilimadamlarmm her zaman zeki olduk-
lan bile dogru degildir[Bay Hilaire Belloc, ~li!fl.il1..._Q()_Q\!- .
l~rle§tiJ~._t~n sonra olull1§!l~J)_ir.geli§me goster~igini be-
lirtmi§tir. Birkac yiizy1l once, sadece son derece az rastla-
ilan; fazlas1yl~~riji;t8J nihla~ baglanird1 bilime; bilims~l
i~le~ d.e bu nedenle; ii.stun zekah insanlar tarafindan yii~
riitiiliirdii:-§.imdi iiniversitelerde bilimadamlannm seri
iiretimi yap1hy~-;~l:m -ne<lef;fe
de ~~~la~~nda son derece ·
~rrad~n, hatta .vasat entellektiiel giiclere sahip insanlar
var. Bu, bilimadamlanm boyle iiretmemeliyiz anlamma
gelmiyor; yaptiklan §ey son derece kullam§h, hatta vaz-
gecilmez: Bunu durduracak bir §ey yapmamahyiz. Arna
eger grup halinde ele alman bilimadamlanmn beyinleri-
nin ozel olduklanm dii§iiniiyorsak, goziimiizii baghyo-
(1) a.g.e.
(2) Earth Sciences (l H. Bretz, John Wiley and Sons, Inc., 1940)

16
ruz demektir. S1radan; profesyonel insanlard1r onlar ve
bii.tii.n s1radan insanlar gibi, tek bildikleri kendi ii;leridig
Aralarmda, diger alanlardaki beyin devleri gibi, baz1 de-
halar vard1r. Hatm sayihr bii.yii.klii.kte bir orta grup var-
d1r ki, bunlar, toplumda en azmdan tek bir cizgide zeki
olan birsii.rii. insan gibi, kendi belirli cizgilerinde oldukca
zekidirler. Ayr1ca, bilimde aptal insanlar tarafmdan ya-
p1labilecek cok ii; vard1r. Mesela zirai arai;tirmanm cogu 1

i;oyledir: Hangi giibrelerin kendibai;lanna ve digerleriy-


le birlikte kullamlacagm1 saptamak gereklidir. Bii.yii.k
bir tarla karelere bolii.nii.r ve cei;itli giibre bilei;imleriyle
ii;lem gorii.r. Kilolarla elma, kilolarla patates tart1hr. Bu-
nu yapmak icin ayrmblar konusunda biraz dikkatli ol-
maktan bai;ka bir meziyet gerekmemektedir. Hangi giib-
renin gercekten, iyi oldugunu bulmak icin oldukca kar-
mai;1k matematik gerekmektedir. Dogrudii.zgiin mate-
matik, zeki insanlar tarafmdan gelii;tirilmii;tir, ama kul-
lanmas1 hemen herkese ogretilebilir. Bu tur ii;ler sadece
ziraatle smirlandmlamaz. Kaba bir tahminle, bas1hm
bilimsel yazilarm % 90'1 bu tii.rdendir; kimi zaman mate-
matiksiz ve dii.z bir s1k1c1hga sahiptirler. Aynca, gozleri-
mizi baglay1p, hem herkesin yapabildigi, hem de son de-
rece dii.z ve s1k1c1 olan bir i;eyde olaganii.stii. erdemler ol-
dugunu dii.i;iinmemiz icin bir neden yoktur.
Eger yii.zde 90 bir patates hasab degilse, bai;ka bir
i;eydir. Heri;ey gelir "korelasyona" dayamr (bilimadam-
larmm en sevdikleri sozcii.klerden biri.) iki i;eyi olcer ve
biri degii;tiginde digerinin de degii;tigini bulurlar: Buna
harika bir korelasyon adi verilir ve kendi bai;ma bir i;ey-
mii; gibi ciddi ve yogun bicimde izlenir. S1k s1k, bir i;eyin
digerine neden oldugunu iddia ederlerse de, tam tersi
de olabilir. Yoneticilerin bii.yiik bir kelime hazinesine sa-

17
hip olduklan bilinmektedir; onun icin siz de giinde 10 ye-
ni kelime ogrenin ve yonetici olun. Ya da, prensipte §oyle
i§leyen bir argiiman geli§tirilebilir: Adamm biri Pazarte-
si giinii viski soda icerek sarho§ olur, Sah giinii konyak ve
soda icerek sarho§ olur, Qar§amba giinii de cin ve soda
icerek. Sarho§lugunun nedeni nedir? Ortak payda, yani
soda!
Bilimadamlan agirba§h insanlard1r. Toplanblar1,
bir araya geli§leri sabc1lannki kadar heyecanh olmaz.
Diger insanlar gibi, kendi konulan di§mda pek bir §ey
bilmezler, bas1lan biitiin yazilan okumakla gecirdikleri
uzun saatler yiiziinden belki ba§kalannm diger konular
hakkmda bildiklerinden cok daha azm1 bilirler. Bazen
rahatlar ve profesyonel humorun kendilerine ozgii bici-
mine biiriiniirler. Qevrelerindekilerin onyargilarmi. ko-
layhkla emerler, cogu biraz gericidir ve pek dii§iinmeden
hafif sm1f ve irk aynm1 yaparlar.
Daha once de gordiigumiiz gibi bilimadamlan, ozel-
likle de en iyi bilimadamlan bireysel olarak son derece
alcak goniilliidiir. Toplu olarak birbirlerinin sirt s1vazla-
y1c1s1 bir grup goriiniimii verirlerse de, hepsi bilimin mi-
litanca propagandasma aktif olarak kablmaz. Bunu en
cok yapan bilimsel egitimcilerdir, ama geri kalanlar da
bu madrabazlarm giiliinc fazlahklarm1 denetlemek icin
caba gostermez, hatta sessizlikleriyle otekilerin herkesi
kendi taraflarma cekme cabasma goz yl.imduklan dii"§ii-
niilebilir. Sonuc olarak, Bay Cole'un biraraya getirdigi
bu erdemler listesiyle kim yolundan c1kar da bunca ovgii-
yii inkar ederdi? Ve reklamm reklama para yabran kim-
seyi halktan daha fazla ikna ettigi gibi, bilimadamlan
da, Mutlakm Anahtan'na sahip olduklan dii§UnCesiyle
· ve Bay Ortalama Vatanda§'m kendini elektron, proton,
18
notron, genler, kromozomlar, bezeler, hormonlar, potas-
yum kloriir, yiiksek oktanh benzin, ultrasonik dalgalar
ve izafiyet teorisiyle doldurmaktan ba~ka caresi olmad1-
g. dii~iincesiyle tezgahlamrlar ve oyle tezgahlanm1~ ka-
hrlar.
Bu kadar yiiceltilen "Bilim" tam olarak nedir? Onu
tammlamak icin kovalarca miirekkep harcanm1~tir
ama, en basit yol, "Bilim, Bilimsel Yontemle elde edilen
bilginin tiimiidiir." diyerek Bilimsel Yontemi tammla-
maya gecmektir. Bu yontemi ac1klamak icin kovalarca
miirekkep daha harcanm1~tir, ama birbirini kabaca izle-
yen en gerekli sayilabilecek birkac basamak kolayhkla
ifade edilebilir. tlk ad1m gozlemdir. ~nellikle, gozlenen
~ey, onceden diizenlenen bir deneyin sonucudur (ille de
boyle olmas1 gerekmez, ciinkii astronomi de bir bilimdir
ve yild1zlarla deney yapmaya imkan yoktur). Bir dizi goz-
lem biraraya toplamr ve bilimadam1 kendisiyle bir mii-
zakereye girerek hipotezini kurar; bu, gozledigi verilerin
~u ya da bu ~ekilde bir ac1klamas1dtr. Bir hipotez, bir tiir
tahmindir: kitabm sonraki boliimlerinde, bilimin hipo-
tezlerinden baz1lan tammlanacak ve nas1l i~ledikleri an-
latilacaktir. Bundan sonraki a~amada bilimadam1: "E-
ger hipotezim dogruysa, o zaman ~u deneyi yaptigimda
bunun olmas1 gerekir" der. Son a~ama, uygun deneyi
yapmak ve hipotezi smamaktir. Eger deneyin sonucu
beklenenden farkh ise, hipotez hemen reddedilir, ciinkii
yanh~tir. Eger deneyle kamtlamrsa, hipotez gecici ola-
rak kabul edilir. Ba~ka deneyler de yap1ld1g.ndan, hipo-
tez siirekli olarak deneylerle smamr, cok sayida deney-
den ba~anyla gecer ve hepsini ac1klayabilirse, "teori"
mertebesine terfi eder. Teori, iyi smanm1~ bir hipotezdir,
ama ikisi arasmda keskin bir cizgi bulunmaz. Teorilerin

19
en iyileri bile yanh§ c1kabilir, cunkii yann tam tersini c1-
karacak bir deney yap1labilir. Bilimadamlan herzaman
biitiin teorilerinin tepesinde as1h duran bu zay1f §iiphe
golgesini hatirlad1klarm1 zannederlerse de, sonradan da
gorecegimiz gibi, pratikte varhgm1 s1k s1k unuturlar.
Bilimsel yontemin gerekleri yanmda, bilimle yakm-
dan baglantih ba§ka nitelikler de bulunmaktadir. Bun-
lardan biri gozlemde dogruluk ve kesinliktir ki, bunun
gerekliligi ortadad1r. Nicel olciim de vurgulamr. Bilima-_
damlarmm uygulad1kl~nna inand1klan, daha da onemli
goriilen bir ozellik de nesnellik ilkesine uyulmjis1 ya da
onyargidan uzak durulmas1d1r. Bilimin daha yiiksek
alanlannda size ya da bir ba§kasma ait iki teoriyi kar§1-
la§tlnrken ta mamen tarafs1z olmak ya da hipotez kurar-
ken diger ki;;inin sonuclarma sizinkilere e;; bir agirhk
verdiginden emin olmak son derece zordur. Bilimadam-
larmm cogu, bunu kendi uzmanhk alanlarmda son dere-
ce iyi ve adil bicimde yaparlarsa da, bu erdemlerini kendi
karasulan d1;;mda uygulay1p uygulamayacaklan sorgu-
lanabilir; en azmdan boyle bir ;;ey yaptiklan icin kendi
sirtlanm bol bol s1vazlamaktad1rlar. Arna kendi nesnel-
likleri icin ovgiiniin en biiyiigunii hak ederler. Bilimsel
egitimin tiimiinde, oznel duygulann i;;e kam~mamas1 ge-
rektigi siirekli vurgulamr. Bilimadam1, deneyin sonucla-
nm gozlem ve araclann ·okunmas1 terimleriyle kayde-
der; sevip sevmedikleriyle ilgilenmez. Oniindeki nesne-
ler hakkmda konu§ur, bunlar hakkmdaki duygularm-'
dan soz etmez. Teorisine uymayan bir sonucu da uyan gi-
bi kaydedecek bir nesnellige sahip olmak zorundadir.
Baz1 bilimadamlarmm soyledigine gore, insan, bilimi
nesnelligin tamamen yogunla;;tmlm1;; ozii olarakda ta-
mmlayabilir. Bu, bilimin baz1 insanlara neden hie cekici

20
gelmedigini ve herkesin ilgisini cekecek §eylerin cogunu
dt§arda b1rakbgm1 ac1klar; ciinkii hepimiz, bilimadam1
degil ama insan olarak kendi oznel duygulanm1zla son
derece ilgiliyizdi.r. ·
Bilimadamlanmn, hatta sessiz sakin olanlarm bile
kuvvetle inand1gi bir ba§ka nokta ise, terimlerini ac1k ve
kesin bicimde tammlad1klar1 ve kendilerini herkesin
taklit etmesi gereken birkesinlikle ifade edebildikleri-
dir. Qogunun, zamanlannm biiyiik ooliimiinii ba§ka bili-
madamlarmm yazd1klarm1 okuyarak gecirdiklerini goz
oniine ahrsak, bu inanc1 nas1l siirdiirdiiklerini gormek
cok giictiir. Zaten o kesin ifade, bircok yerde oldugu gibi,
bilimadamlan arasmda da cok nadir rastlanan bir §ey-
dfr. Bu bulmacanm coziimii, bili~adamlannm diger in-
sanlardan daha iyi okuyucular olmamalan ve ac1k yaz1y1
tammamaland1r. Ne olursa olsun, kelimeleri icin tamm-
lar catmada cok s1kmb cekmektedirler. Kimi zaman ta-
mmlar kelimelerin ne anlama geldigini belirtir, kimi za-
man belirtmez. Arna bu i§lemin avantajlarmdan etkile-
nir ve kelimeler ogreterek, bilim ogrettiklerine inamrlar.
Memeli hayvanlara "Mammalia" ya da omurgahlara
"Vertebrata" demeleri gerekir. Size, oriimcegin sinek,
balinamri bahk olmad1gim ya da bazen bilim adma bir
kelime oyunuyla kopekbahgmm da bahk olmad1g1m
(ciinkii kemikli bir bahk degildir) ogretivereceklerdir.
Linne'nin tasnif sisteminin felaket bir karma§a oldugu-
nu kabul etseler de, bir hayvan ya da bitkinin Latince
adm1 ogreterek, "bilimsel" adm1 soyleyeceklerdir. "l§"in,
para kar§1hgi yapttgimz pek de ho§ olmayan bir §ey degil,
"kuvvet carpi uzakhk" oldugunu ogreteceklerdir. Daha
yiiksek soyutlamalar alanmda "elektronik rezonans" ve
"ortaya c1kan e~m" gibi giiclii sozler ogretecekler, bun-

21
Ian, zaten anlayanla:r: d1~nndakilere hicbir §ey ifade et-
meyecek s1k1 terimlerle tammlayacaklard1r. Eger smav-
da dogru tan1m kelimelerini ortaya dokebilirseniz, gecer-
siniz. Ve bunun ge~ek bilimle ilgisi, satranc oynamakla
satranc tahtasmdaki ta§lann adlanm bilmek arasmda-
ki ilgi kadardir.
Bilimadamlannm aymc1 ozelliklerinden biri olan
kendinden cok emin olma, gercek bilimin ruhuna pek de
yabanc1 degildir; yilzeysel bir gorii§le bile hakh gosterile-
mez. Bilim tarihini, elde ettigi en onemli §ey bugiin var-
d1gim1z nokta -ve biz harika insanlar- olan uzun bir kre-
§endo<1> halinde yazmak da miimkiindiir tabii. Egitimde
her zaman boyle denir; bu, ugra§ilacak bilime giri§in bir
boliimiidiir. Yunanhlar cok ak1lh insanlard1 diye devam
edecektir giri§, ve birsiirii dahiyane teori dii§iindiiler,
ama tembeldiler ve deneyleri kendi elleriyle yapm1y9r-
lard1. En ,onde gel en filozof Aristo'ydu ve §imdi o kadar da
kotii olmad1gim, ama Otorite'ye, Aristo'nun otoritesine
inanan ortacaghlarm kotii oldugunu soylemek moda.
Modern Bilim, Galileo ve Newton'la ba§lam1§ ve o za-
mandan beri biiyiik bir h1zla ilerlemi§, son 50 ytlda rad-
yoaktevite, rontgen I§mlannm ke§fl, Einstein, Bohr, ato-
mun yap1s1, Oppenheimer, Manhattan Projesi ve Atom
Erierjisi Komisyonu'yla (Amerikah Olmayan Etkinlikler
Komitesi'ni bir kenara birak1rsak) korkunc bir ilerleme
ivmesi kazanmt§tlr. Arna aym hikaye, alcalbc1 bir ters
dille de anlatilabilir: Eger bilimin dorugu, atom hakkm-
. da §imdi bildiklerimiz ise, on y1l once bilinenlerin kesin-
likle kusurlu olmas1 gerekmektedir, ciinkii bilim 0 za-
mandan bu zamana biiyiik a§ama kaydetmi§tir. Yirmi
y1l once bilinen daha da kusurluydu ve 50 y1l oncenin bili-
(1) Crescendo: Gittikc;e artarak.

22
minde bilmeye deger cok az ~ey vard1. Biraz hayal giicii
kullanarak, bundan 20 ya da 30 yil sonra bugiiniin bili-
minin ne hale gelece~ni sorabiliriz. Bilimsel ilerlemenin
h1z1 dikkat cekici bir s1crama.yap1yorsa (ki buna i~aret
eden bir §ey yoktur), bugiiniin en iyi bilgileri kesinlikle
kiif kokmaya ba§layacakbr.
Bilimadamlannm kendi yetenekleri -yani toplu ye-
tenekleri- hakkmda fazlasiyla giivenleri oldugundan, bi-
• limin sm1rlay1rla ilgili bir §ey ogretmemelerine §a§ma-
mah, ciinkii pek boyle bir §ey oldugunu dii§iinmiiyor-
lar.
Ancak, bilimin yapabileceklerinin de sm1rlar1 olabi-
lir: Bilim, hayaletlerin olmad1gm1 kamtlayabilir mi? Ge-
cen yiizy1hn sonundaki fazlas1yla giivenli donemde, Bi-
lim'le Din arasmda bir cab§ma oldugu ve Bilim'in h1zla
kazanmakta oldugu zannedildiginde, "Bilim, hayaletler
gibi §eyler olmad1gm1 kamtlam1$br, bunlar sadece ay-
dmlanmam1§larm babl inancland1r." demek egitilmi§
bir adam olmanm delaletiydi. Egitim hep zamamn geri-
sine kalm1§br ve bugiin de gecerli olan, benzer bir taVIr-
d1r; hala insanlann, "Tabii, bilim hayalet olmad1gim ka-
mtlad1." dedigini duyabilirsiniz. Gercekten oyle mi? Sa-
dece tarti§manm hatm icin hayaletlerin ara s1ra, psiko-
lojik durum elveri§li oldugunda ortaya c1kabildigini dii-.
§iiniin ve bir hayaletin goriinme ko§ulunun etrafta bili-
madam1 bulunmamas1 oldugunu varsaym: "Bilim" (yani
bilimadamlan) hayaletleri birbiri ardma ara§bnr ve tek
tek herbirinin varolmadigim kamtlar ve hayaletler, bili-
madamlan ortada yokken goriinmeye devam eder.
Bu basit bir omek, pek onemli de degil, ama bilimsel
yontemle olumsuz bir §eyi kamtlamanm imkans1zhgim

23
gosteriyor. En azmdan, bilimin hatas1z olmad1gm1 gos-
termek icin yeterli olacakt1r. Ve eger bilim, ko§eden ~1k1-
verecek bir hortlagi algilamaktan daha ciddi eksikliklere
sahipse, bunlann genelde neler oldugunu bilmeye insan-
lann hakk1 var. Ancak bu tiir bilginin, genel olarak sira-
dan insanlarda ve ogrenim kurumlannm miifredatlann-
da bulunmad1gi ortadad1r. Bilimadam1 olmayanlar bili-
min ne yapabilecegini bile bilmezler; bilimadamlar1 ise
kendi uzmar:ihk alanlannm gecmi§teki ba§anlanna ve
gelecekteki ihtimallerine oylesine kapbrm1§lard1r ki
kendilerini, genel olarak bilime uygun alanm ne oldugu
hakkmda bir fikre sahip olmad1klan gibi, sm1rlarm var-
hgim da tammazlar. Onlann yapamad1gim baz1 ba§ka
bilimadamlannm yaptigi varsay1labilir, boylece biiyiik
"B" ile yazilan Bilimin -daha dogrusu onun yogun ve siiz-
me oziiniin, yani Bilimsel Yontemin- insanhk icin evren-
sel her derde deva oldugu dii§iiniilebilir.
Hatahdirlar cunkii bilim her derde deva degildir ..~.,!:;,_
lim §eytanlarmm iddia,lan sacmasapan bir bicimde
ahartilmaktadir. Bilimin, bu kitap boyunca sayila'rl arta:
rak goriilecek bircok sm1rlamas1 vard1r. Bilimin yaml-
maz ve ele§tiri otesi oldugu dii§iincesi bir yamlsamad1r,
dahas1 tehlikeli bir yamlsamadir. Bilim ogretimi sadece
bu yamlsamay1 ebedi k1lar, ciinkii bilim hep, bilimi yaka-
lamaya cah§maktan, ona d1§ardan bakma f1rsab bula-
mayan bilimadamlan tarafmdan ogretibnektedir. Bir
yanda bilimin kendini goremeyecek kadar derinlere da-
lan bilimadamlan, ote yanda fikir beyan edemeyecek ka-
dar deh§ete dii§mii§ bilimd1§1 insanlar arasmda, bilimi
oldugu gibi, yani zamamm1zm biiyiik Kutsal inegi ola-
rak goren kimseye rastlanmaz. ---- ·~
Bilim tapmaginda ibadet edenlerden John Dewey
24
"uygarhgim1zm gelecegi bilimsel dii$iinme ah$kanhgi-
nm gitgide yayilmasma ve derinle$mesine baghd1r." de-
mi§tir. Arna belki de Oliver Wendell Holmes'un eski bir
niiktesindeki ger9ek payi daha fazlad1r: "Bilim, bir ada-
mm iist kata koyabilecegi iyi bir mobilyad1r, yeterki ze-
min kata akh selim konulsun."

25
II. Boliim

NASIL ALLAYIP PULLARLAR


"Her normal dii§iinen kadm ve erkek, kimya, fizik,
jeoloji, cografya, fizyografi, meteoroloji, astronomi, biyo-
loji, botanik, zooloji, insan biyolojisi, psikoloji, sosyoloji,
ekonomi, siyaset bilimi ve ahlak biliminin cerceveledigi
ana gerceklikleri gormelidir. "o> $ikago Universitesi'nin
Profesor Emeritus'u Franklin Bobbitt, "olojilere" oylesi-
ne a§tkbr ki, listeyi §i§irmeden edemez; ~iinkii insan bi-
yolojisi zoolojiye dahildir ve hem zooloji, hem de botanik
biyolojinin icindedir. Aynca ahlakbilim diye de bir §ey
yoktur. Arna tekrarlan bir kenara b1raksak bile, geriye
oniki bilimin ad1 kahr ve "normal dii§iinen" standartma
uygun ama, bunlardan birkac tanesinden fazlasmm te-
mel gercekliklerini gormeyen birsiirii kadm ve erkekle
kar§1la§mak miimkiindiir.
Ku§kusuz, bir egitim siirecinde oniki bilim hakkmda
bir §eyler ogrenmeye cah§Irsamz, bu §ey}ere COk Sig bir
bicimde yayilabilirsiniz. Yoksa, bir ya da iki bilimle ugra-
§IP kalan dokuz tanesini bo§vererek Bilim Ruhu'nun size
ozmoz yoluyla sizmasm1 umud etmek daha m1 iyi? Ya da
sadece bir bilim iizerinde yogunla§ip, onu meslegi haline
mi getirmeli insan? Bilim egitimcileri bu meseleyle kar§I

(1) "The Educational Policies Commission Banishes Science" (Egitim Politika-


lan Komisyonu Bilimi yasakhyor) The Scientific Monthey, Agustos 1946

27
kar§1yad1r. Bundan sonraki boliimlerde bilimleri te'ker
teker inceleyerek hangisinin hepsi icin iddia edilen mis-
tik erdemlere en yakm oldugunu gorecegiz. Bu meseleyle
pratikte kar§I kar§iya olanlar ise bilim insanland1r: Ya-
yabildigin Kadar S1gYay ile 1stedigin Gibi Sec arasmda
bir tercih yapmaya cah§1rlar. Profesyonel bilim-olojistle-
rin, ogretmenlerin, kendilerine herkes iizerinde deh§etli
bir etki saglayan bir konumlan var~1r ve bilimadamlan,
i§te bu insanlar kanahyla bumumuza halka tak1p ceker-
ler.
1stedigin Gibi Sec son iki ku§aktir Amerikan egiti-
minin geleneksel sistemini olu§tunnu§, ne cok ya§h ne de
cok gene olan insanlann cogu buna maruz kalm1§tir. Her
doneme dev bir "sunulanlar" listesine bakarak ba§lar ve
gev§ekligiyle iinlii bir profesoriin bu avantajmm, dersin
saat 9'da ba§lamas1 dezavantajm1 ortadan kaldmp kal-
d1nnad1gma ve "hayvanc1hk" hakkmda bir dersin s1k1c1-
hgmm saat ll'de kalk1p yurdun yamba§mdaki sm1fa yii-
riime konforunu silip silmedigine karar verirsiniz. Baz1-
lan "Hayatm Kimyasal Temeli" dersini ahrken, digerleri
Dizel Miihendisligi okudular. Kimi Anonnal Psikoloji
okuyarak diizgiin dii§iinmeyi, kimide Kayalann Hikaye-
si'yle hileden uzak dunnayi ogrendi. Bilim olarak tamm-
lanabildigi siirece, Mandira Kimyas1, Endiistriyel Psiko-
.loji, Ki§isel Temizlik, Fotografc1hk, Ev Kurma, Pratik
Yemek, Giysi Secim ve Yap1m1 bile dense, dersin admm
ne oldugunu ya da baz1 smirlar icinde ne hakkmda oldu-
gunun hie onemi yoktu. Ve bu sistem, "ortak dii§iincemi-
zi dengeleyip zenginle§tirmekten" o kadar uzakbr k~,
hicbir ikilinin aym bilgi temeline sahip olmamasm1 sag-
layarak insanlan birbirinden uzak tutmak icin tasarlan-
m1§ oldugu dii§iiniilebilir.

28
1stedigin Gibi Sec, 1870 yilmda Harvard'da_ Ba§kan
Eliot'm Secmeli Sisterniyle, yurnu§ak bir bicirnde ba§la-
d1. 0 ilk giinlerde bile, hayatm karma§tkhgi oyle bir yere
ula§rnt§b ve herhangi bir rneslek icin gereken uzrnanhk
egitimi o kadar fazlayd1 ki, bu egitimi alrnakicin ger~ken
zaman, ciddi egitirne rniidahaleye donii§iiyordu. Eliot'un
cesur giri§imi, her ogrenciye, sectigi rneslekte kendisine
yard1mc1 olacak birkac dersi secme hakk1 vermesiydi.
Secmeli sistern, orijinal yumu§ak biciminde harikulade
bir §eydi herhalde ve okµnmak icin hep okunmu§ olmak-
tan ba§ka bir gerekcesi bulunmayan toz gibi kupkuru bir
klasikler miifredatmdan kurtulmarn1za cok yard1m etti.
Daha ilerki a§amalarda sistem her boliim ve ogretim
iiyesinin daha fazla ogrencinin ilgisini cekmek icin k1ya-
s1ya rekabet ettigi bir tiir ac1k artbrma haline geldi. Pa-
rola "motive edilmi§ ogrenim"di, ciinkii art1k psikologlar,
insanlarm ogrendikleri §eye ilgi duyduklan zaman daha
iyi ogrendiklerini saptam1§lard1 (ya da onlann ifade ede-
cegi gibi, "ogrenmede ba§an, biiyiik olciide duygusal ton-
lara: sahip diirtiilerce belirlenir.") Bilimadamlan caglar1-
m giderek daha pratik hale getirerek, Evdeki Bilimsel
Aletler konulu bir dersin Elizabet Donemi Tiyatro-
su'ndan daha fazla ogrenci cekecegini dii§iindiiler, ciin-
kii birincisi basit olarak ve hemen kullamma sokulabili-
yordu. "Bilimsel Yontemin giindelik hayata uygulanma-
s1" ya da benzer bir ciimle, bu cabalan hakh c1k~rmak
icin sarfedilebilir. Termodinamik, son derece bilimsel ol-
masma kar§m programdan c*anhr, yerini, tuketici icin
bilim iiretici icin oldugundan farkh bir §eymi§ gibi "Tii
ketici Bilimi" isimli daha pratik bir ders ahrd1. Dizel Mii-
hendisligi ya da Havaland1rma, sadece hayab kazanmak
icin degil, egitim adma, sanki bu konulan uyguland1kla-
n atelyeler yerine sarma§1k kuleli bir kampiisteki taklit

29
somiirge binalarmda incelemek, insana hayatm1 nasil
kazanacag1m ve kazand1gmda onunla ne yapacagm1 og-
retebilirmi§ gibi, programa dahil edilirdi.
Yaz1k ki, arkasmda yeterli teori bulunmayan bu
"pratik" egitim, pratik bile degildir. Lenin "Devrimci teo-
ri olmadan devrimci pratik olamaz." demi§tir ve bu, dev-
rimler icin oldugu kadar bilimsel olan her§ey icin de dog-
rudur. Radar ya da elektronikteki pratik bir ders hangi
teli nereye baglayacagimz1 ya da anza oldugunda hangi
diigmeye basacagimz1 ogretir: elektronlar ya da elekt-
ronlann ke§fine yol acan bilimsel yontem hakkmda ger-
cek bir bilgi vermez, cunkii bunun icin once gercekten
zorlu bir matematik egitimi gormek gereklidir. En iyi du-
rumda, §U anda bulunduklan konumlar1yla radar ya da
elektronik hakkmda bir §eyler soyleyebilecek ve egitim,
hayati en az yirmi yil geriden izlediginden, cok~an koku§-
mu§ bir §eyler soyleyecektir. Bundan yirmi y1l sonra ta-
mamen i§e yaramaz hale gelecek bir §ey. Bundan yirmi
y1l once, o zaman bile modas1 gecmi§ dii§iincelere gore
radyo iizerine "pratik bir ders diizenlendigini dii§iiniin:
piller, ince bir tel ve bir kristal oldugunµ duyacaktir in-
san. Sonra tiipler ve elektrik seti gelir ve piller pencere-
den d1§an atihverir. Derken frekans modiilasyonu; ve b\l
yeni dalgalan anlayamaz olur (zaten dalgalann ne oldu-
gunu, d~lgalananm ne oldugunu hie anlamam1§br). Ra-
dann ardmdan da televizyonun geli§iyle tamamen ap-
. talla§tr. Yann cok daha temel de@§iklikler getirecektir
ve bunlan anlamak icin yirmi yil once ac1klanm1§ olmas1
gereken teorik bilimin bir boliimiinii ogrenmekten ba§ka
bir yol yoktur.
istedigin Gibi Secin popiilaritesinin en onemli ne-
denlerinden biri, kolej miidiirlerine cok cekici goriinme-

30
sidir; ciinkii miifredatI ~i~irmek icin cok iyi bir yoldur.
Bir iki basit ders yerine uzun bir liste c1kanlabilir; kimya
boliimiinden kimya miihendisligi, fizikten niikleonik gi-
bi dallar tiirerken, astronomi kendi halinde kiiciik bir bo-
liim haline gelir; biyoloji once botanik ve zooloji, giderek,
bakteriyoloji, biyometri, ekoloji, endokrinoloji, taksono-
mi, zoocografya ve belki de paleobotanik gibi dallara ay-
nhr. Bu, tabii ki, Prexy'nin Riiyas1dir. Program okundu-
_gii:ida_r.ie kadar da.~!!§:r!1!~£ir kolej gibi g5rii~_~f· Ne-ka-
dar da iistiin bir ce§itlilik sunan, aym zamanda da son de-
rece dengeli bir "oneriler" listesi! Ancak, bu dengelilik sa-
dece programda, Prexy'nin kafasmdadir. Hicbir insan bu
dei;slerin tiimiinii almaz ama, biraz ondan biraz bundan
bir §eyler edinir. Ne onemi var. Yoneticiler kurulu, bu bil-
gi parcac1klanmn, baz1lan sadece The National Geog-
raphic Magazine'i, baz1lanysa sadece The Wall Street
Journal'1 okuyabiliyorlarsa da, biitiin mezunlarm orta-
lamas1 almd1gmda, gercek bir egitim haline gelecegine
kolayhkla inandmlabilir.
istedigin Gibi Sec sisteminin altm devri kapanm1§-
tir; egitimde de her§eyde oldugu gibi modalar vardir ve
kotii bir §eye dayand1ktan sonra tam ters uca ko§mak
son derece insani bir egilimdir. Secmeli sistemde bilim
giderek, ufak, daha ufak parcalara aynlm1§br. Bunun
sonucu olarak, eskisinden cok daha biiyiik gruplar halin-
de toplanm1§br. Ortaya pkana "Genei Bak1i{ dersi ad1
verilir, anlam1 da koca bir konular siiriisiiniin tepesin-
den, ayagm1 pek yere basmadan ucu§up durmaktadir.
Bu dersler ortalama otuz yil once ba§latilm1§tir ve her-
halde popiilariteleri giderek artmaktad1r. Gelir, s1g da
olsa yaygmla§tir ilkesine dayamrlar. Botanik (bitkiler)
ya da zoolojiyi (hayvanlar) ayn ayn incelemek yerine, bir

31
fen dersi, size bir y1lda biitiin biyolojiyi yani botanik ve
zoolojinin bile§imini verecek ve bakteriyolojiden zoocog-
rafyaya biitiin ek bilimlerin cizdigi temel gerceklikleri
sundugunu iddia edecektir. Bir fizik dersi onceleri sade-
ce fizikti (ve bu kendi icinde omiir boyu incelenebilecek
bir §eydi), ama fizik konulu bir fen dersi astronomi vejeo-
lojiyi de kapsayacaktir. Bununla da tatmin olmayacak,
biiyiikliik itibariyle fizikle kar§1la§tmlabilecek bir konu
olan kimyaya her§eyin biiyiileyici panoramas1m sunabil-
mek icin atomdan en uzak nebulaya kadar her§eyi dahil
edecektir. Giine§ 93.000.000 mil uzaktadir -nebuladan
gelen l§Igm bize ula~mas1 100.000 yil alabilir- Paleozbik
donem 350.000.000 y1l siirmii§tiir- bir hidrojen atomu-
nun cap1 santimetrenin onmilyonda biri kadardir. -Kar-
bonun 100.000'den fazla bilinen bile~kesi vardir- cok bii-
yiik bir basmc altmda buz s1fir derecenin iizerinde de va-
rolabilir-plutonyum, uranyum 238'in yava§ notron bom-
bard1manma tutulmas1yla elde edilir- ve biitiin bu ger-
ceklerin not edilmesi ve smav sirasmda ortaya pkanl-
mas1 gerekmektedir. Boyle bir §eyin hayal giiciinii diirt-
tiigu soylenmektedir ama, oylesine kahn bir y1gmd1r ki
kar§1smdaki, insan entellektiiel bir sopayla kafasma vu-
rulmu§ gibi hisseder kendini. Dogru ve kesin dii§iince
ah§kanhklan icin. zaman yoktur, tempo nefes keser; k1h
kirk yaran tarafs1z gozlem icin zaman yoktur; sadece bi-
rinin gerekli g0zlemleri yaptigi soylenir bize; bilimsel er-
demlerin herhangi birini uygulamak icin zaman yoktur,
sadece olgular olgular ve olgular dizisinin elden geldigin-
ce fazlas~m sindirebilip, miimkiin oldugu kadar azm1
unutmay1 ba§arabiliriz. Ancak, s1k s1k ortaya pkan Bili-
me Giri§ ya da benzeri dersler (butiin dallanyla) fizigi ve
arkada§lan jeoloji ve astronomiyi, kimya ve hatta biitiin
yan bilimleriyle biyolojiyi kapsamakta, olciiyii tuttur-

32
mak i9in meteoroloji ve "toprak bilimi''ni de barmd1r-
maktad1r ve sadece Her§eyin Genel Planmm aclSlz hap
haline getirilmi§ halidir.
Oyleyse problem §udur: bir diizine farkh bilimin te-
pesinde u~:up dur, ve me§hur bilimsel yontem sulandml-
maktan zor tam!11r hale gelsin; bilim konusu olan her§ey
kiiciik parcal13:ra aynld1gi i~in biitiine ac1k secik bakma-
nm olanaW. kalmasm. -Konusunda iyice calu~mak icin za-
man harcayacak ol~n- uzman icin hava ho§, o ,herhalde
bir bilimadam1 haline gelecek ve sab1rh, fedakar ara§br-
ma icin gerekli biitiinliik, inane ve gercege sadakati geli§-
tirecektir. Arna biitiin bu nitelikleri bilimle cok smirh bir
tam§1khgin otesine gidemeyen birine a§ilamak nas1l
miimkiin olacakbr? Gercekten, acaba bu miimkiin mii-
diir?
Hem bilimadamlan, hem de egitimciler bu soruyu
biiyiik bir titizlikle incelemi§ ve farkh yollardan aym so-
nuclara varm1§lardir.
Bir bilir,nadam1 neden bilim ogretecegini ara§brmak
isted1ginde (onun deyimiyle bilimsel egitimin hedeflerini
belirlemekistediginde) i§e ba§lama yolu gerc~kten cok
tuhaftir. (Ortaogrenim Miifredati, ilerici Egitim Derne-
gi'nin) Bilimin Genel Egitimdeki i§levine ili§kin Komite-
si, i§levsel Kimya konusundaki derslerinin amac1yla il-
gili bilimsel bir tav1r takman uc ortaokul ~gretmeninin
Colorado'da yaptigi ara§brmadan sozeder. "ilk sorunla-
~J>fu_:e. .D&U~rin cl~r_steri, kendilerine, gen-el . .
egitimlerinde degfil'.}i_o.lacakne_hekJ~~ii1lte§­
fii.tmek oldu. Deneyin ba§mda bunu~-n~Iab1focegini
~gi°bi; kesinlikle soylemenin i_mkam yoktu. Birkac
yil boyunca ogrencilere, kimyamn kendilerine yard1mc1
olacak §eylere nas1l bir katk1s1 olabilecegi soruldu. Ya-
33
mtlan tablola§tmld1 ve belli bir s1khk gosterenler, der-
sin duzenlenmesinde kullamld1." Ol Bu kimyac1lar, bili-
madam1 olarak neden kimya okuttuklarm1 bulmak icin
bir tur deney kullanmak zorundayd1lar ve bu "deney" bi-
rilerine soru sorma bicimini aldi. Ancak, kimyac1lara,
kendi kimya bilgilerine dayanarak (eger oyleyse) kimya-
nm ned.en ogrenmeye deger oldugu konusunda fikre sa-
hip olabilecek insanlara soru sormad1lar Ogrencilere, l
hie kimya bilmedikleri icin ogrenci olan insanlara, yani
_!lOrmal dii§tinen herhangi birinsana, cevab1 bilecek son
:lnsanfara sordl.llar sonilanrn. )
Bu deneydeki ogrenciler, belki de "hocanm ne istedi-
gi"ne dair kurnaz tahminlerle "Kimya benim icin onemli
olabilecek bir sorunu zekice ara§tlrma yetenegi kazan-
dirmaya yard1mc1 olmahdir."<2>"Bu dersin bana mal ve
hizmetleri ak1lhca secme ve kullanmam1 saglayacak
~ir anlay1§ geli§tirmeme yard1m edecegini dii§iinuyo-
rum."<3> gibi maddelerden olu§an bir "amaclar" listesi c1-
kard1lar ortaya. t!?in icine bo§ zamanlan degerlendirme
faaliyetleri, "diizenli saghk ah§kanhklan" ve birkac §ey
daha katt1lar ve "bilimsel dii§iinme ah§kanhg1"rn ozel-
likle vurgulad1lar. Ara§tirmac1lar biiyuk bir hazla kar§1-
lad1klan bu yamti: "Bu amac oylesine kapsay1c1 ki, bilim-
sel dii§iinmenin ozelliklerini de ke§fetmek gerekiyor" di-
ye degerlendirdiler ve bunu da i:igrencilere sorarak ger-
cekle§tirmeye karar verdiler1< 4 > Bilimsel dii§iinme ah§-
kanhgmm §unlan kapsad1gi goruldii: yargmm, butiin el-
de edilebilir onemli veriler incelenip dogrulanana kadar

(1) Thayer: Science in General Education (New York; Appleton Century


Crofts, Inc.) 1938
(2) a.g.e.
(3) a.g.e.
(4) a.g.e.

34
ask1da kalmas1 -onyargih ve onyargis1z gorii§leri ay1r-
detmeyi ogrenme-'kesin sonuclara ula§madan once ye-
terli kamt talep etme -diiriist cah§anlann smanm1§ so-
nuclarma giivenme -kesinlik iizerinde 1srar etme- me-
rakh, gozlemci, ac1k fikirli, ho§goriilii olma, her sonucun
arkasmda yeterli bir neden oldugunun farkmda olma ve
bilimsel problem cozme yontemini kullanma, gecici yar-
gilar temelinde hareket etmeye haz1r olma. Yani bu dahi-
yane ve dii§iinceli lise ogrencileri bilimadamlanna, bek-
ledikleri harc1alem karma§a ve pisligi geri sundular.
Bir k1z lisesinin mezunlan iizerinde yapilan benzer
bir deney ise daha yumu§ak sonuclar verdi. Deney, gayet
makul bicimde, dersi (bilimsel dii§iincelerin tarihi iizeri-
ne oldukca ozel bir ders) vermeden once degil, verdikten
sonra uygulandi. Yamtlarm cogu konvansiyonel "bilim-
sel yontemin takdir edilmesi" ve "gozlem ve bilimsel dii-
riistliik yontemlerinin onemini ve bilimsel diiriistliigu
anlama" cercevesindeydi, ama k1zlar, dersin ak§am ye-
megi sohbetlerine katk1da bulundugunu soyleyerek, top-
lumsal bir degeri giindeme getirdiler ve boylece de yeni
bir k1vnm eklediler.
Zaman zaman bilimadamlan, "cevremizi tamma"
ad1 verilen ba§ka bir neden, bir vesile ekleyeceklerdir.
Bu, ozellikle jeoloji ya da yeni "yer bilimleri" ad1 verilen
ve yeni icad edilen karman corman birtak1m cah§malan
ogretenler tarafmdan vurgulamr. Kimi zaman en azm-
dan dogru ve kesin olan "fiziksel cevre"yi kullamrlar
ama, bazen sozkonusu olan sadece "cevre"dir. "Cevreyle
rastla§mz." Bu, ders kitaplarmdan birinin birinci bOlii-
miiniin ilk ciimlesidir ve devam eder: "Ormanh tepele-
riyle pml pml adalar, vard1 ciftlikleri ve koyler! Mavi,

35
tuzlu suyun saran kollan!"(l) Bunun altmdaki fikir, bili-
madamlannm tekrar etmeye bayild1klan bir soze daya-
mr: "1nsan, kahtim ve cevrenin iiriiniidiir." Soylemek is-
tedikleri, "Bir insan kendi kahtimmm ve kendi cevresi-
nin iiriiniidiir, ciinkii kimse "insanm" kahtimmm ne ol-
dugunu bilmiyor." (Zincirin eksik baklas1 h~la eksik)
Tarlt§maya apk bir soylem bu, ciinkii ornegin bir Kalvi-
nist, insanm kaderinin onceden tayin edildigini soyleye-
cektir, bu da kahtim ve cevreniri herhangi bir miktanm
a§ar; ote yandan, kaderci bir Kalvanist, bilimadam1 de-
gildjr, bu nedenle de onun soyledikleri hesaba katilma,z
ve bilimadamlan birbirlerine o kadar s1k "1nsan, kahtim
ve cevrenin iiriiniidiir" demi§lerdir ki, hepsi buna sorgu-
suz sualsiz inamr.
Arna insanm "cevresi" nedir? Apkca, ya§ad1g1 yer.
1nsan diinyamn yiizeyinde ya§ar, birkac mil a§agi inebi-
lir ve belki sekiz dokuz mil yukan pkabilir ve diinyanm
yiizeyindeki bu on millik katman onun "cevresidir" dola-
yIS1yla jeoloji, cografya ve toprak bilimleri iizerindeki
vurgu. Bunlar yararh bilimlerdir ve diinyada bunlan
kullam§hhk adma incelemeye hicbir itiraz yoktur. Arna
bunlan daha yiiksek kuru laf, gosteri§ adma incelemek,
insanm cevresi hakkmda neyin bilmeye deger oludguna
dair naifbir yanh§ anlamaya dayamr. Bir suclu, cevresi
yiiziinden (herhalde tamamen degilse de biiyiik olciide
cevresi yiiziinden) suclu olabilir, ama onu hapse yolla-
yan, gencligini gecirdigidiinya kabugunun belirli bir par-
casmm jeolojisi degildi. Daha cok, coc'uklugundan beri
vaktini, kasa acan, polis doven insanlarla gecirmesi ve
annesinin dizinde yankesiciligi ogrenmesi gercegiydi.
Bir bilgin, ya§ama bicimini secerken, evindeki kitap dolu
(1) Earth Sciences, J.H. Bretz John Wiley and Sons. Inc. 1940.

36
ve egitimli ya§ama biciminden etkilenmi§ olabilir. 1nce-
lenecek onemli cevre tiirii budur i§te, diinya yiizeyinin fi-
zik ya da kimyas1, esen riizgarlar ve topraktaki bakteri-
ler degil.
Bilim derslerinin "fiziksel cevre"sinden daha incele-
meye deger ba§ka bir tiir ce\rre vard1r. Ben cocuklanmm
cevresini olu§turan Hauppauge, Longlsland'da oturuyo-
rum. Buras1, kirsal me§galeler pe§inde ko§ulan bir koy.
Eger biz 20 mil batida Syosset'te ya§asayd1k, cevre daha
farkh olacakti, ciinkii Syosset tipik bir Kuzey Sahili Long
Island §ehri. Bizimki yerle§imin eski oldugu bir yer: "Ha-
uppauge", "Tath Su" anlamma gelen bir k1z1lderili sozcii-
gii ve ah§veri§ merkezimiz Smithtown 1659'da Richard
Smith tarafmdan kurulmu§. Fazla uzakla§madan Ba-
ti'ya gidince Walt Whitman'm dogdugu yer var. Bu tarih-
sel gercekler cevrenin bir parcas1 ve umanm cocuklanm
bunlan ogrenecek, tipk1 §imdiye ve gelecege ait gercekle-
ri bilecekleri gibi; Long Island demiryolunun eski sahibi-
nin Penny'sylvania oldugunu, siirekli sorunlar c1kard1gi-
m, Hauppauge'm giineydogusuna birkac mil otede MC
Arthur Havaalam'nm buhmdugu ve adanm daha otesin-
de Brookhaven'da atom ara§brmalan yapilq.1gim ogre-
necekleri gibi. Fiziksel cevre -topragin tiirii ve iklim-de
bilmeye deger ama, hikayenin tamam1 olmaktan cok cok
uzaktir.
Profesyonel egitimciler cevreye bilimadamlarmdan
daha biiyiik bir onem atfederler. Qevre sabit, diizenli bir
§ey gibi goriiliir, oradad1r ve egitimin ahc1smm kendini
ona gore ayarlamas1 gerekmektedir. "Uyum icin Egitim"
denir buna. Ogrencinin ve vatanda§m zekalanm oyuna
dahil etmek icin bilimsel tavn iclerine sindirmelerini is-
teyen gazeteci Gerald Wendt, "egitim ... birincil olarak
37
her bireyin kendini cevresine gore ayarlamas1, boylece
kendine ba§anh bir yer bulmas1, mutlu bir hayat siirme-
sidir"O) der. Bu, sarkacm, okul miidiresinin disiplininden
ve -Ogrencileri hayat boyu herhangi bir cevreye uyumsuz
hale getirecek kompleksler edindiren onuncu sm1f koy
okulunun s1k1c1hgmdan lizakla§mas1dir. Toplumsal uy-
gunsuzlar yaratan bir egitim tabii ki yanh§br ve egitim-
ciler, fazla s1k1 disiplinle yada di§ diinyay1 dayamlmaz
derecede ac1mas1z gi:isterecek kadar korunakh ve ho§ bir
ortam saglayarak, i:igrencileri hayat boyu uyumsuz ki§i-
ler haline getirmemeye dikkat etmelidirler. Biitiin bun-
lar olumsuz bir anlamda gayet iyidir ama, olumlu bir
amac olarak canavarca ve sinsidir. Qunkii insanm cevre-
sine uymak icin ayarlanmas1 gerektigi dogru degildir.
insan cevresini kendine uymas1 icin ayarlayabilme yeti-
sine fazlas1yla sahiptir. Bilim, cevreyi tammak icin, onu
degi§tirmek icin bir arac olarak faydahdir ama, onu neye
a" ( li§tiirecegimiz hakkmda fikir sahibi olmadan cevreyi
degi§tirme yetisine sahip olmak i§e yaramaz. Bilim bize
cevreyi neye dogru degi§tirecegimizi si:iyleyemez ya da
degi§tirip degi§tirmememizi. Ve eger biz ba§1m1z1 egip
. insanm cevreye uymas1 gerektigi fikrini kabul edersek,
reformculanm1z1 nereden balacagizTYa devrimcilerimi~ ·
zi? Nas1l her§eyi daha iyi yapacag1z? Eger George Was-
hington bir koloni olarak yi:inetilen Amerika'da ba§anh
bicimde cevresine uymak icin egitilseydi Amerikan Dev-
rimi gercekle§ebilir miydi? Muzaffer bir gi:iriintii isteme-
sek, kendini begenmi§ bir doyumdan cok bir doyumsuz-
luk hissetme yetenegimiz olmasa Abbey of Theleme'i -
News From Nowhere- Bellamy'nin Looking Back-
ward'm1 ve diger iitopyalan neden okuyahm? Bir egitim-

(1) a.g.e.

38
ci, eger kotii sosyal cevremize ili§kin tannsal bir doyum-
suzlugun en azmdan izlerini yerle§tirememi§se kendini
ba§ans1z saymahd1r.
Yayabildigin Kadar Yay sistemi, ara§tirma dersleri
biciminde ya da ba§ka isimlerle adlandmlan benzer §ey-
ler halinde giderek yiikselirken, tstedigin Gibi Sec siste-
mi giderek gozden dii§mektedir. Secme sisteminin eski
giinlerdeki bereketli, budanmamI§ biiyiimesi sadece bir-
kac kolejde goriilmektedir. Bir "dam§man" ya da "tez ho-
cas1" veya "ogretmen" ogrencilerin secimlerini torpiile-
mektedir. Bu insan, iinvam ne olursa olsun, edebi ve sa"
natsal konulara ilgi duyan bir ogrencinin zorunlu iic fen
kredisini, Ekonomik Entomoloji, 1§ Makinalan Kullam-
m1 ve Evde Kek Yap1m1 derslerini alarak doldurmamas1-
na dikkat eder. Bunun yerine, §Oyle diizenlemeler yap1-
labilir: -Bir ogrenci, ilk sm1fta biyoloji ya da fizik dersin-
den birini, ikinci s1mftaysa digerini ahr ve boylece hicbir
§eyden pek fazla almamasma ozen gosterilir-ondan son-
ra da bilimin cam cehenneme ... Egitimciler siirekli ola-
rak sorunlanm kagit iizerindeki sistemlerle cozmeye ca-
h§tiklanndan, kimi zaman "blok" ya da "konu alanlan"
gibi karma§ik sistemler -ya da "Qekirdek miifredat" ya
da -"dagitim gerekleri" ve "yogunluk gerekleri"- ortaya
atilmaktadir. Daha cok, ho§ laf eden egitimciler olarak
tammlanabilecek "egitimistler" koca koca laflarla daha
da ileri gider. Lafkal~ah~ ya~a egitimciler bilima-
damlarmdan daha beterdir. Sadece politikacilarla kar§1-
la§tir~~l-~n11_d~ _i~in~hrlar .• Miifredati "icseTin='-
~sanfdegerlere" dogru yonelteceklerdir. "Birle§ik bir ca-
h§ma diizeni planlayacak", "a§m boliimciiliigu" engelle-
mek icin "geni§ alanlann fiizyonunu haz1rlayacak"lar-
d1r. Onlar, sorunlann "ele§tirel olarak ke§fedilmesini

39
saglar." Onlar, "ki~isel ayarlama" durumlannm gozden
gecirilmesi icin bir mekanizma saglar. "Deger yargilan-
na ula§mak" "demokratikle§tirici bir etki" yaratacaktir.
"Anla§thr bir egitim sistemi" ya da "baW,ms1z cah§ma
plam" ya da "yazm cah§ma donemi" ya da ''kt§ saha done-
mi" ba§latilacakt1r. "Bicim ve icerigi ya§amsalla§tirma-
nm yeni bir yontemi" "pedagojik olarak onem kazana-
cak" ve tabii ki hemen arkasmda, "bicim ve icerigin ya-
§amsalla§tinlmas1yla" kazamlan "artm1§ onem" gele- ·
cektir. Bir konu "i§aretli egitimsel degerleri icerecek",
yani ogrenilmesinde fayda goriilecek ama, bunun nedeni
bilinmeyecektir. Ve eger neden ogrenilmesi gerektigine
karar veremezlerse buna "Li~eral Arts" (Temel Bilimler)
(kutsalm1§ g.Ibi kelimelerin ha§ harfleri hep biiyiik yaz1-
hr) derler. Bunlarm neler oldugunu, neden liberal ad1yla
amld1klanm anlamak cok giictiir. Bircok zengin insan,
cocugunun bir liberal haline gelmesi tehlikesiyle deh§ete
dii§erse de, "liberal" bir egitim saglama konusunda israr-
hdir.
Biitiin bu degi§kenligin fen bOliimlerinin egitim iize-
rindeki etkisi kiiciik bir hikayeyle gosterilebilir -hayali
bir kolejle ilgili hayali bir hikaye, ama tipik. Bir kolejde
kendi kiiciik ama saygideger bolii~iiniin ba§kam bir fi-
zik profesorii varm1§. Birkac yil boyunca bu konuyu se-
cen birkac ogrenciye iyi bir fizik dersi vermekt~n mem-
nunmu§. Derken, okulu genel bak1§ tutkusu sarm1§. Ge-
ne} Bak1§ Dersleri'ni "mutlak bilimlerin kiiltiirel deger-
. Jeri" ac1smdan inc_elemek iizere bir komite kurulmu§.
Komite dekana olumlu rapor vermi§, o da.Fizik Bolii-
mii'niin Ba§kam'ndan "meslekoncesi dersler gibi mezu-
niyet dersleri" de vermesini istemi§. Bu fizik boliimii og-
rencilerinin eskiden aldiklan, fizikle ilgili bir §eyler an-

40
layabilmek icin gerekli zorlu cabalan talep ettiginden
ad1 hakh olarak "kaz1k"a c1km1§ dersleri almaya devam
etmeleri, boliimden olmayan ogrencilerin ise, fizik kari-
yerlerini sona erdireceginden "mezuniyet dersi" ,denen
k1sa bir programla s1mfa cekilmesi anlamma geliyordu.
Tam da bu etkiyi yapti; cok da cabuk, ¢nkii bunu gercek
bilimin sulandmlmas1 olarak kabul ederek kiiciimseyen
boliim ba§kam dersin h1rs ve iistiin bir matematik yete-
negiyle donanmt§ ama, ogretme becerisinden nasibini al-
mam1§ gene asistam tarafmdan verilmesini uygun gor-
dii. Asistan da kendi mesleki kariyerine pek bir katk1s1
olmayacagm1 dii§iindiigunden kursa kar§1 isteksizdi.
Ogrenciler, fizik profesoriiniin iiziintiiyle izledigi gibi
topluca derse uzak durdular.
Sonunda, Biiyiik Adam kendisinin de "kiiltiir ada-
m1" olabilecegini gostermeye karar verdi. Tenezziil ede-
cek ve dersi b0liimd1§1 ogrencilere o verecekti. Ogrencile-
ri cezbetmek icin dersi Bilim Harika Bir $ey Degil Mi?
yontemiyle verdi -"bir dii'§iiniin, sadece bir sentlik bir
elektrik icin bu ampuliin telinden oniic trilyon elektron
geciyor.!" Sonuc, dersin, kimse i§in bu yoniiyle ilgilenme~
se de, tam olarak bilim d1§1 §eylerle gercekten dolu olma-
s1yd1.
Arna profesoriin cok onem verdigi, beklenmeyen bir
sonuc daha vard1. Bilim W§I dersi o kadar basitle§tirmi§-
ti ki, boliim ogrencilerinin ald1gi fizik dersi eski katihgim
korurken, herkes onu degil, basit '-'mezuniyet dersi"ni
ahyordu. Artik fizik boliimiinde okuyan ogrenci kalma-
m1§tI! Bu sadece boliim icin degil, onun kendi ki§isel ko-
numu icin de kotii bir goriintiiydii, ciinkii profesor fakiil-
tedeki yerini korumak ici.J:t en azmdan yilda bir kere ya-
ymlamak zorunda oldugu bilimse.l eserler icin lisansiistii
41
ogrencilerinin yaptigi rutin deneylere giiveniyordu.
Profes or eski sisteme donmeye karar verdi, arbk tek
bir fizik dersi verecek, onda da sacmasapan §eyler degil,
fizik ogretecekti. Arna §imdi bunu fakiilteye ve dekana
nasil kabul ettirecekti? Bu soru hakkmda uzun uzun ka-
fa patlatbktan sonra i§ler tahmin ettiginden daha kolay
halloldu. Kolej inceleme derslerinden uzakla§ma egilimi
icindeydi, sarkacm hareketi bu yondeydi ve popiiler slo-
gan "Liberalle§tirici Bir Etki Olarak Egitim"di. Profesor
ac1k apk fakiilte toplanbsmda "Fizigin toplumsal bir ko-
nu" oldugunu ac1klad1ginda i§leri ne kadar kolay idare
ettigine §a§irm1§b. Ac1klama her boliim ba§kammn ken-
di konusu icin aym §eyi soylemeye hazirland1gi ve kimse-
nin, kendi konumunu tehlikeye atma korkusuyla, ona
kar§l c1kmay1 dii§iinmedigiydi. Kimse, hangi konulann
sosyal, hangilerinin olmad1gi hakkmda bir fikre sahip ol-
mad1gindan, cogu liberal kelimesinin anlamm1 bile bil-
mediginden, biitiin mesele eskiden oldugu gibi biiyiik bir
iyiniyet ve dostluk ortammda halledildi.

42
III. Boliim

BiLiM DORUGUNDA-FiZiK
Qegitli bilim dallan, oldukca iyiden orta karara, ko-
tiiye kadar s1ralanabilir. Bilimadamlarmm en biiyiik
maharetlerini ortaya koymalarma izin versek, i§e bilim-
lerin en iyisinden, fizikten baglayabiliriz.
Genel bir tammla fizik, diinyadaki canh olmayan bii-
tiin maddeleri inceler. Bu apdan bakarsak, kimya da fi-
zigin bir dah haline gelir-konvansiyonel "kimya" ve kon-
vansiyonel "fizik" arasmdaki aynm bir i§e yararhk ayn-
m1dir, ve herzaman ikisine birlikte "fiziksel bilim" dene-
bilir. Astronomi, jeoloji, metoroloji ve diger birkac fizik-
sel bilimlerin tiirevleridir, ciinkii kimya ve fizigin genel-
lemelerini ahp, bunlan ce§itli alanlara, yi1d1zlara, kaya-
lara ve havaya uygularlar. Bilimlerin bundan sonraki
genel boliimlenmesi ise canhlarla ilgilenen biyolojidir.
Sonra, kendini maddesel geylerle smirlamadan dii§iin-
ceyle ugragan - ya da oyle yapmaya yeltenen - psikoloji
gelir. En son da, insanlann birbirleriyle iligkileriyle ug-
ragan, baz1 heveslilerin (biitiin bilimadamlarmm degil)
"sosya} bi}im}er" ad1y}a gereflendirdigi karmakarI§Ik ca-
hgma}ar gelir.
Fizik, biitiin bilimlerin en geligmi§i ve 17. yy'a uza-
nan tarihiyle en eskidir, diger bilimler onun ardmdan ge-
lir ve bu bilimlerin savunuculan fizik gibi ilerlememele-

43
rinin nedeni olarak, bu i§lerle o kadar uzun siiredir ug-
ra§makta olmad1klarm1 dii§iinmek ister. Aslmda, daha
sonra gorecegimiz gibi, bunun ba§ka nedenleri de vard1r,
ama en azmdan bilimin tarb§mas1z dorugu olan fizige
saygi ve hiirmet gostermekte hakhd1rlar.
Fizik hakkmda anla§1lmas1 gereken ilk §"ey, cok az
fizik ogretmeninin ac1klamaya cah§bgi §ey, ondaki ola-
ganiistii dolayhhktir. Qok dogrudan sorularla ba§lar gibi
goriiniirse de, ba§tan beri aldatmacalar vard1r. Her lise
ogrencisine, Aristo'ya gore, iki maddeden daha agir ola-
nm daha cabuk dii§ecegi soylenir; ama Galileo, egn Pisa
kulesinden iki farkh agirhk dii§iirerek Aristo'nun yanh§
oldugunu "kamtlad1", cunkii iki agirhginda aym zanian-
da dii§tiigu goriildii. Arna Aristo hakhyd1. Daha agir olan
r. madde dahah~1zhdii~~r; cilnkiiniivaniii-direnci, daha1fa-
fif maddeyi agi~ olandan daha fazla yava§latir. Dogru-
dur; sadece-bfraz daha h1zh; aradaki fark belki de sapta-
namaz ama bilimadamlari, kelimeleri cok biiyiik bir ke-
sinlikle kullandiklanm iddia ederler.
Bir fizikciyi bu konuda zorlarsamz, hemen, iki mad-
denin vakumda aym h1zda dii§ecegini soyleyecektir. Bi-
raz daha zorlarsamz, istemeyerek de olsa, kimsenin bir
vakum yaratamadigim ve vakuma en yakm §eyin icinde
her santimetrekiipte milyorilarca gaz molekiilii bulun-
dugunu soyleyecektir. Bu durumda, fizikcinin iki mad-
denin aym h1zla dii§tiigunii belirtmesi, tamamen hipote-
tik, gercekdI§l bir duruma i§aret etmekte, ote yandan
Aristo'nun soyledigi, icinde ya§ad1gim1z gercek diinyayi
anlatmaktadir. Bu, fizigin ozelligidir. Ancak, fizik buna
ragmen degil, bundan dolay1 bilimlerin en iyisidir. Qiin-
kii fizik, gercek diinyayla degil, gercek diinyadan "soyut-
lamalar"la ilgilidir ve onu bu kadar bilimsel yapan bu-
dur.
44
Kesin olcumiin onemi, her~eyin matematige indir-
genmesi, dikkatle tammlanan ve kesin kullamlan terim-
ler, manbksal dii~iincenin ac1mas1zca kab zincirleri gibi,
bilim adiyla amlan her~eyde bulunmas1 gereken nitelik-
lere sahiptir. Diger sozde bilimler, fizigin ~erefine ula~­
tiklan oranda bilimseldirler, ve ba~ka hicbirinin degilde
sadece fizigin bilim oldugunu soylemek hafifbir abartma
olurdu. Qiinkii fizik, bilginin herhangi ba~ka bir dahn-
dan daha s1k, daha ac1k ve daha bal}anh bicimde, gercek-
ten bilimsel olan bir i~lem yapar;, bu da, gozlem've deney-
lerin sonuclanm "ac1klamak" ya da anla~1hr k1lmak icin
hipotezler kurmakbr. Hipotezler her zaman "soyutlama-
lar" terimleriyle olu~turulur, bunlar da, dogrusunu soy-
lemek gerekirse, b\itiin maddelerin, icinde aym h1zla
dii§tiigu varsay1lan kusursuz vakum gibi gercekd1§1 §ey-
lerdir. Teorik fizik bu gercek d1~1 soyutlamalarla gecinip
gider, ama sonuclan her olas1 a§amada deneylerle denet-
lenmektedir. Deneylerin, teoriyle miimkiin oldugu ka-
dar yakm bir uyum icinde olmas1 gerekir, ama her olcu-
mun bir yamlma pay1 olduguna gore, uyum hicbir zamari
tam degildir. Fizikcilere gore "e~ite yakm"la "e§it" aym
§eydir.
Fizikteki en iyi §eyler, bilimi yanh§ nedenlerle yu-
celtme adetleriyle bilimadamlarmm hayranhk uyand1-
nc1 diye iddia ettigi kadar, belki de onlarm iddia ettigin-
den daha fazla hayranhk uyandiran §eylerdir. Huma-
nistler, Shakespeare'in•ve diger dahilerin profesyonel ce-
zalandmc1lan oze) dahilerin konumlarmm insam "insan
kafasmm urettigi en iyi §ey" le kar§1 kar§1ya getirdigini
iddia eder. Fizik de bOyledir, cunku insari dil§ilncesinin
tarihinde, Newton'un hareket kanunlan ve yercekimi te-
orisinden daha buyilk bir kavram bulmak zor olurdu. Bu

45
§a§1rtic1 derecede cesur varsay1m ya da varsay1m cifti,
dii§iincemize o kadar sinmi§tir ki, §a§irbc1 ve carp1c1
ozelliklerinin farkma varmak zordur. Once, hareket
eden bir maddenin, herkesin en ba§ta zannedecegi gibi,
onu siirekli itecek bir kuvvete gerek duymayacagi, ama
buna kar§m, durduracak bir kuvvet olmasa herdaim
hareket edecegi varsay1hr. ikinci varsay1m, daha da
abestir; herhangi iki nesnenin, herhangi bir yerde, her
zaman birbirini "cektigini" soyler. Bir uzakhkta, hatta
biiyiik bir uzakhkta, iki nesne arasmdaki bo§lugu doldu-
racak hicbir §eyin izi olmadan bu gizemli "ce~im"in nas1l
gercekle§tigi konusunda en ufak bir ipucu bil~ yoktur. Bu
iki vah§i ve inamlmaz gibi goriinen varsayim ve cekici
giic ve giiciin e§yalar iizerindeki etkilerine ili§kin birkac
kuciik varsay1m, bizi en §a§irbc1 sonuclara gotiiriir. Ta-
rihin §afagindan beri en dar kafalan kan§bran astrono-
mi fenomeni, goklerin, giine§in ve aym hareketi, geze-
rrenlerin COk karma§Ik hareketJeri aniden yuvar}amr Ve
sendeleyerek, varsay1m terimlerinin bu gizemli "cekim
giicii"nde anla§1hr hale gelir. Ve sadece gok cisimlerinin
hareketleri degil, yerdeki cisimlerin hareketleri de daha
onceki biitiin filozoflann "onceden bilinmez oyle i§te"le-
rine degil, matematiksel olarak tammlanabilen aym ku-
rala bagh gibi goriinmektedir. i§te bu, dev bir olcekte bi-
limdir. Bu, bilinmeye deger bilimdir.
Fizige soyunmu§ cok az insan, yercekimi hakkmda
bir§eyler bilir. Qiinkii yercekimi, vah§i, heyecanh ve §e-
refli zaferlerle dolu bir entellektiiel macera yerine, "Fizi-
. ge Giri§ I" dersinin en ba§mda gecilecek konulardan biri
olarak gosterilir. Kural ogrencilere "verilir" ve dersin
ba§lannda i§ler iyice zorla§madan okunan bir konu oldu-
gundan, neden bu kadar ovgiiyii hakettigine ya da me§-

46
hur kanununu nas1l ke§fettigine ac1khk kazandmlrna-
dan, Newton'1 §a§aah Ders ba§ka· alanlara kayar, ciinkii
i§lenecek cok konu vard1r ve insamn fizikle neden ugra§-
rnas1 gerektigini ac1klamaya girmek zahmetlidir.
Fizik, deh§etli teorilerle doludur - bilirnin gercek
malzemesi. Bunlardan en iyisi 1§1g:m dalga teorisidir; iyi-
dir cunkii l§Ig:m gercekten ne yapt1gi konusunda §a§IrtICI
bir ba§an gosterir. Bunu deh§etli bir yoll2. ve aynca kar-
rna§1k rnaternatiksel hesaplarla, cok ufak detaylara ine-
rek yapar. l§1gin, titre§irnlerden meydana geliyor olmas1
gerekir ya da dalga hareketinden, §oyle ya da boyle, su-
yun yiizeyindeki dalgalan andiran arna, cok daha h1zh
hareket eden dalgalardan. Teori ozellikle incelenmeye
deger, ciinkii insana titre§imlerin ne yapacaklarmdan ve
ne yapmayacaklanrn.bn sozeder. $irndi, ruhla ugra§an
her falc1 genellikle neden bahsettigini bile bilrneden,
"dalgalar" hakkmda mavi bir I§mdan sozeder. l§1gin fizi-
gi hakkmda biraz bilgi, ne oldugunu tammada cok kulla-
Ill§h olacaktir (sacmasapan konu§an ve bir siirii insam
etkileyen, o kadar sahte titre§irnci vardir ki). "Makul Ol-
mak 1steyenler icin Dalga Teorisi" ya da "Okkiiltistler
1cin titre§imler'' konularmda ozel dersler olrnah. Bu, fi-
zik hakkmda bir §eyler ogrenmek icin kusursuz bir ne-
den olurdu. Arna fizik ogretmenleri meseleye boyle bak-
m1yor; onlar icin fizik okumamn nedeni, fizik hakkmda
bir §ey}er ogrenrnektir - dar bir bakI§ apSl.
l§ik teorisi, aynca, bilimin buyiik dii§iincelerinden
bir ba§kasma harika bir omektir; "cok onemli deney" ya
da §erefli bir bicimde Latince ifade edildigi gibi, experi-
mentum crucis. Bir bilimadammm §Unun ya da bunun
cevab:m1 veren bir teorisi vard1r - I§1gm nitelikleri, su
darnlalarmm davram§I ya da herhangi bir ba§ka §ey.
47
Ba§ka bir bilimadammm da ba§ka bir teorisi vard1r, ta-
mamen aym §eyleri ac1klayan, oldukca farkh bir teori.
Hangisi dogru ya da hangisi yanh§? Karar vermek icin,
birbirlerinden cokfarkh §eyler soyledikleri bir yer bula-
na kadar iki teorinin biitiin olas1 sonuclar1 degerlendiri-
lir. Sonra gerekli olan, sadece uygun deneyi yapmaktir ve
sadece bir §ey yapilacaktir, digeri degil; ve bu, bir teoriyi
kamtlarla ispat edecek, digerinin yanh§hgm1 kamtlaya-
caktir.
l§te I§Ik teorileri durumunda olan budur. Biiyiik
Newton'a ithaf edilen dalga teorisinden daha eski bir teo-
riye gore I§Ik, dalgalar halinde degil, kiiciik "zerreler" ya
da herhangi bir parlak maddeden diiz cizgiler halinde fir-
latilan ufak parcac1klar halindedir: Zerreler goze carpti-
gmda, "goriiriiz". Bu teori, dalga teorisinden farkh da ol-
sa, l§Igm niteJikJerinin cogunu ac1klayabi}ir. 19. yy'm
ba§lanndan beri dalga teorisi gene] bir kabul gordii, ciin-
kii zerre teorisinde hatm say1hr sapma ve zorlanmalara
yol acan baz1 §eyleri kurnazca ve kolayhkla ac1klayabili-
yordu. Daha sonra, 19.yy'da cok kesin, hayati bir deney
yap1ld1. Deney, I§tgm hlZlm olcmeye dayamyordu ve §OY-
le i§ledi: dalga teorisinde I§tgm 'Suda, havadakinden da-
ha yava§ hai:eket ettigini varsaymak gerekliydi, ama
zerre teorisinde l§tgm suda, havadakinden daha h1zh
hareket etmesi bekleniyordu. l§1gm hlZlm olcmek kolay
degildir, ama bunu yapmak icin gerekli malzeme bulun-
dugunda hayati deney yapild1 ve I§1gm suda havadakin-
den daha yava§ hareket ettigi goriildii ve tamda dalga te-
. orisinin iddia ettigi oranda daha yava§. Bilimadamlar1
zerre teorisinin yanh§, dalga teorisinin dogru oldugu so-
nucuna vard1 ve bu giizel hayati deney, bilimin yiiksek
noktalarmdan biri haline geldi. ·

48
Arna ne yaz1k ki, zerre teorisi tamamen olmiifS gibi
goriinse de, oyle kalmad1. Onu canlandmnak ger~kliydi.
lfl1gm, §imdi, sadece Newton'm "zerre" kelimesinden
kurtulmak icin "kuanta'' adt verilen, kiiciik, ayn ayn pa-
ketlerden olufltl.igu varsayilarak ac1klanabilecek tuhaf
bir davran1§ bicimine sahip oldugu ke§fedildi. Arna dalga
teorisinin ac1klamada cok ba§anh oldugu olgunlar ve ta-
bii zerre teorisiy}e ac1k}anamayacagi dii§iinii}en I§Igin
havada, sudakinden daha yava§ hareket ettigi olgusu
var ortada. · · ·
tki yonii de kapsayan, daha onceki teorilerin iyi yon-
lerini birle§tiren bir teori geli§tirmek gerekti. Sir Willi-
am Bragg, "Pazartesi: Qar§amba, Cuma giinleri kuan-
t~m teorisi, Sah, Per§einbe ve Cumartesileri dalga teori-
si ogretiyoruz" demi§ ve meseledeki diigiimii kesin ola-
rak cozecegine inamlan biiyiik ve cok onemli deney yap1l-
m1§br. Qiinkii insan, bundan fizigin gercekten nas1l ol-
duguyla ilgili bir §ey ogrenir. Fizik, bir tartI§Ilmaz ve de-
gi§mez gerce]{ <iegil~~ece iyi d~~~l~!}_®--,ml,l.h~!
go~ii!}iigiir ve dii~ri h~r _an patlayabilir.
Bunu~·daha genel aniamCl1:Coilliimesi ve genI~icimae
tamtilmas1 gerekir. insan dogas1 geregi fizikcilerin bunu
kendi kendilerine yapmalarm1 beklemek olmaz, bir ba§-
kas1 yapmahd1r. Toplumun geri kalamndan, hicbir §ekil-
de farkh olmayan fizikcilerin neyin uygun olduguna dair
zayif bir haf1zalan vard1r. Nobel Fizik Odiilii sahibi Mil-
likan, 1936'da bilim hakkmda yazd1gi popiiler bir kitap-
ta "Bilimde, bir kere ke§fedilen gercek, hep gercek kahr."
demi§tir. <ll
Eski giinlerde, I§Igin titre§imlerden olu§tugunu soy-
(1) Science and the new civilization, Millikan (New Yorlc: Charles Scribner's
Sons.)

49
leyen dalga teorisi, tart1~rnas1z bicirnde "kamtland1-
gi"nda gercek olarak goriiliiyor ve kirnse tarafmdan sor-
gulanrn1yordu, bilimadarnlan titre~irnleri yapacak olan
"eter", ya da "lurniniferous Aether"i postule ettiler. - Ne-
ye benzedigini soylernek zor cunkii, bildigirniz herhangi
bir madde gibi degildi; arna ne ise, her yerdeydi, biitiin
uzayi kaphyordu. En ~a~irtic1 niteliklere sahipti - bunla-
ra. nitelik denebilir.se: esnekliginin yogunluguna oram
bilinen herhangi bir rnaddeninkinden cok daha yiiksek
olrnayild1 - 9 ve pe~inde 20 s1fir - ve icinde hareket eden,
eger gercekten hareket ettikleri soylenebilirse, ciinkii
bunlar eterle yer degi~tirmiyor, cisirnleri delip geciyor-
du; kati _cisimlere hicbir direnc gosterrnerneliydi. Arna
inanmas1 zor da olsa, ki hayal etrnesi de neredeyse kesin-
likle imkans1zd1, insan onun arada oldugunu varsaymak
(ya da "postule etmek") zorundayd1 ve boylece, o zarnana
kadar bilinen biitiin ·1~1k fenorneni tarnarnen ve sonuna
kadar "ac1kland~." i~te, bilimin her zaman hedefledigi
budur; fenomeni ac1klayacak bir hipotezin kurulmasi.
19. yy. ingiliz fizikcisi Lord Kelvin, bilimsel zaferiyle o
kadar tatrnin oluyordu ki, eterin varhgindan, insanm
herhangi bir ~eyden ernin olabilecegi kadar emin oldugu-
n u apklad1.
Modern fizikciler eter \izerinde durrnaz. Boyle bir
~eyle ugra~mayi b1rakm1~lardir. Ne kadar ararlarsa ara-
smlar onu asla bulamayacak gibi olduklarmdan ~iiphe­
lenrneye ba~lam1~lard1r. Eger eter biitiin uzay1 dolduru-
yorsa, diinya, ekseninde doniip giine~in etrafmda dola-
mrken eter icinde hareket etmektedir. Diinyamrt eterde-
ki bu hareketi hakkmda deneysel kamt toplarnak miirn-
kiin olmahyd1. Arna degildi, boyle bir hareketin hicbir izi
bulunarnad1. Arna ya diinya, hangi yone hareket ederse

50
etsin, eteri ~evresinde ta~1yorsa? Bu dU.§iinceye de itiraz-
lar oldu. Fizik~iler rre yaparlarsa yapsmlar eteri .bulama-
d1lar. Hi~bir deneyin sonucu olarak a~1ga ~1kmad1. Bili-
madamlan dunU.§celerini §oyle terimlerle yeniden de-
gerlendirdiler: "Eter diye bir §eY oldugunu neden varsay-
d1k? Qiinku I§Igm titre~imlerden olu§tugunu bulduk ve
titre§ecek bir ~ey olmas1 gerekir. Arna oyle mi? Bu, sade-
ce titre~mek fiiline ozne saglamak i~in gramatik bir ge-
reklilik. Gramatik gereklilikler bizi baglamaz - atio. git-
sin. ! Attilar gitti ve Lord Kelvin'in ne dii~undugunu og-
renmek icin bir spiritualiste dam§mak geregini bile duy-
madilar.
Modem teorilere gelindiginde - ve bunlara mumkiin
oldugu kadar cabuk gelirler, ~iinkii bay1hrlar bunlara -
fizikciler bilimleri hakkmda bir "Alis Harikalar Diyann-
da" niteligini samimiyetle kabul ederler. Hatta bundan
gurur bile duyarlar. izafiyet Teorisi ve Kuan tum Teori-
si'nin gerekli k1ld1gi temel degi~ikligi yliksek sesle hay-
kmrlar. tzafiyet Teorisi kesinlike tuhaf §eyler yapar.
Ona gore, iki olaym zaman s1ras1, iki gozlemci icin kan~­
tmlabilir. Bir gozlemci A'nm B'den once oldugunu du§ii-
nur ama, birinci gozlemcinin onilnden deh§etli bir h1zla
gecen bir ba§kas1, B'nin A'dan once oldugunu bl}lur. Ha-
rika degil mi? Ve zamanla ilgili bu.tun onceden bilinen
nosyonlanm1z1 y1kan bir §ey. Arna' talihsiz "s1radan in-
san"1 bu tiir gorunurdeki paradoksla §a§kma ~evirmek­
ten zevk alan bilim propagandacilar1, A ve B olaylanmn
uzayda fazlas1yla uzak - milyonlarca km. - ve zaman ola-
rak ~ok yak1n olduguna herzaman dikkat ~ekmezler. 0
kadar uzaktirlar ki, ilk gozlemci A'yi gordukten sonra,
B'nin olu~unu engellemek i~in hi~bir §ey yapamazd1,
~unku onu durduracak herhangi bir i§areti zamamnda

51
yollayamazd1 ve benzer bicimde, ikinci gozlemci, B'yi
gordiikten sonra A'yi durdurmak iciri bir. §ey yapamazd1.
Bizim siradan neden - sonuc dii§iincelerimiz hie degi§mi-
yor tabii. Her iki gozlemci ya da bir ba§kas1 icin A, B'nin
nedeni olamaz, B de A'nm. Arna eger C ve D olaylan, bir-
birlerine, uzay ve zamanda C'nin, D'nin nedeni olabilece-
gi kadar yakmsa, (yani C'den gelen bir sinyal, D'yi dur-
duracak ya da ona neden olacak zamanda D'ye ula§abili- .
yorsa) o zaman C, biitiin gozlemciler icin D'nin nedeni
olabilir. Uzayda, her yonde vlZlldayarak ne kadar h1zh
hareket ettiklerinin hie onemi yoktur. Bizim neden olma
hakkmdaki siradan dii§iincelerimizde en ufak bir sarsm-
b olmam1§br. Modern izafiyetin mucizeleri arasmda ge-
zinen birkac bilimadam1 bu noktay1 ac1khga kavu§turma
zahmetine girer. Paradokslann sahtesinden bile ·cok ho§-
lamrlar.
Bilimadamlar1, kavramdan cok, kelime olarak Mut-
lak'tan deh§ete dii§erier, zira, ne anlaina g~ldigi konu-
sunda cok azmm apk bir fikri vardir. lzafiyet, modern bi-
limadamlar1 tarafmdan biiyiik bir sevincle kabul edil-
mi§tir, ciinkii Einstein, Mutlak Zaman ve Mutlak Uza-
ym yerine ho§a gidecek §ekilde izafi olan dort boyutlu bir
uzay - zaman siirekliligini getirerek, Mutlaklan ortadan
kald1rm1§br. Bunun momentumu diger alanlara da ta§1-
mr. ~imdi miimkiin olan her§eyin izafi oldugu kabul edil-
mektedir; ahlak izafidir, sozciiklerin anlamlar1 izafidir,
hatta gercek bile izafidir ve insanm izafi olarak tammla-
yabilecegi §eyler arttikca, Modem Dii§iiniir'iin prestiji
de artar. Ancak, Einstein Mutlak'1 yikmam1§br. Bilimde
herzaman bir Mutlak vard1r. !f!,_)'Y'_<:la l\futla_k et~!_'.~i
ama, et~~ pa.:rcala~a ay11,hp d~~ld1gmda Mutlaktan geri- ?\
ye hicbir §ey kalmam1§b - bunu bilmeseler de bilimadam-

52
Ian icin tahammiil edilmez bir durum. Einstein uzay ve
~!!1 izafiJ1ale getirmii!J.r~ ~Jl!a_l>inu_yap~~_ifin, (
~~r~eyj ~hQ ~1l_1!,~la~ Ii.~1ie~~~~~-~~~: ...
Q!, l§lk 1)1.~1.i:n. Ii;1k h1zmm modem fizikte olaganiistii bir
yeri vard1r. Ii;1k h1z1yla ilgili herhangi bir elei;tiri yapmak
lese-majeste ha§metliye kari;1d1r. li;1k h1z1 kutsal bir
inekteki bir kutsal inektir ve hemen hemen insan dii§iin-
ce tarihinde en Mutlak Mutlakbr. Bir fizik ders kitab1,
ac1kca "1zafiyet, i;imdi bir inane olarak kabul edilmekte-
dir ."Ol demektedir. Bilim olmaya delalet eden §eyde son
derece irkiltici olan bu ifade, ne yaz1k ki, sadece fazla dog-
rudur.
19. yy'm i;ai;aah giinlerinde, fizikciler; heri;eyin ku-
rallara uygun yiiriiyecegine inamyorlardI. Doganm ya-
salan kei;fedilecek ve heri;eyi cozmek miimkiin olacaktI.
Y1ld1zlar, paylanna diii;eni yapi:p hepbirlikte yercekimi
yasasma uydular. li;1k, dalgalardan meydana geliyordu
ve bunlar oldukca iyi anlai;1hyordu. Elektrik biraz daha
belahyd1, ama yasalannm cogu bulunmu~tu, ve geri ka-
lam da zamanla kei;fedilecekti. Ve doganm biitiin yasa-
lan bulundugunda, gerekli verilerin de yard1m1yla, her-
§eyi ongormek miimkiin olacakb. Eger evrendeki biitiin
maddenin her atomunun pozisyonunu, h1zm1 ve belki
birkac i;eyini daha bilebilseydik, doga yasalan sistemin
tiimiiniin biitiin gelecegini ongormekte kullamlabilirdi.
Bu inanca determinizm denir. 19. yy'm sonuna kadar ol-
dukca makul goriiniiyordu. Arna, yiizy1lm' doniimiinde
gelii;tirilen kuantum teorisi, onu temelinden sarsm1i; ve
o zamandan beri fizik, kendine duydugu pii;kin giivenin
cogunu kaybederek biiyiik bir a$ama saglam1i;br.

(1) Houston: Treatise on Light (New York: Longmans, Green ve Co. Inc.)
7. bask1, 1947

53
Kuantum teorisi cetrefillidir. Anlamak icin bol ma-
tematik gerekir ve en onemli sonuclar1m, a§1n basitle§-
tirmeye gitmeden kelimelerle apklamas1 kolay degildir.
i§te, California institute of Technology Matematiksel Fi-
zik ve Fiziksel Kimya profesorlerinden R. C. Tolman'm
soyledikleri: "Heisenberg'in belirsizlik ilkesini kabul
ederek, fiziksel bir sistemin durumu hakkmda herhangi
bir andaki tam bilgi, sistemin gelecekteki davram§mI
kesinkes ongormeye yeterli degildir. Yapabilecegimiz en
iyi §ey, gelecekteki davram§a ili§kin ortalama beklenti-
lerle ilgili istatistik hesaplar yapmaktir. Bunun bir so-
nucu olarak, fiziksel neden ve sonuc arasmdaki dogru
baglantiya istatistik bir olgu olarak bakmam1z ve fizik-
sel diinyanm davram§mm s1k1 s1k1ya belirli oldugu dii-
§ilncesinden vazgecmemiz gerekir. (I)
Bu kuru kelimeler, fizikcilerin determinizminin
elektronlar ve atomlar gibi cok kuciik §eylere uyguland1-
gmda i§e yaramad1g1 anlamma gelir. Bir elektronun ne
yapacag1m soyleyemedikleri gibi, ne zaman yapacagm1
da soyleyemezler. Ortalama bir yolla, bir silril elektron
hakkmda konu§abilirler. Bir milyon elektrondan
"600.000'inin 1 saniye icin §6yle bir manevra yapacagim,
400.000'inin yapmayacagim" soylerler. Olayda manevra
yapan 600.001, hatta 600.002 elektron varsa, o kadar
elektron arasmdan bir iki tane nedir ki? S1radan pratik
amaclar icin 1 ya da 2 elektrona ili§kin bir belirsizlik hic-
bir fark yaratmaz, cilnkii biz normalde milyonlarca bile
degil, kentilyonlarca elektronla ugra§mz; atna ne olursa
olsun, modas1 gecmi§ determinizm gitmi§tir. $imdi, §im-
diye ait herhangi bir miktardaki bilgiden gelecegi tama-

(I) "A Survey of the Sciences"(Bilimlere Genel Bakt§) Richard C. Tolman,


Science dergisi, 15 Agustos, 1947.

54
men ongormenin asla miimkiin olmayacagma inaml-
maktad1r. Bu 19. yy. dii~iincesine gore bii)'iik degi~iklik­
tir. Arna tiim fizik~iler, izafiyeti degerlendirmedeki ana
felsefemizde temel bir degi~iklik icin hayk1rmakta iseler
de cogu "Heisenberg'in belirsizlik ilkesi"nde fazla degi-
~iklik yapmay1 istemez. Sir Atrhur Eddington ve arka-
da~lari ortaya c1k1p belirsizlik ilkesinin ozgiir iradeye
izin verdigini soylediler. Dikkatlice, ozgiir iradeyi "kamt-
lad1gm1" soylemekten cekindiler- kamtlamaz, sadece
"izin verir" - ama bu kadarim bile soyledikleri icin diger
fizikcilerin saldmsma ugrad1lar. Ortodoks bilimsel tav-
ra gore, sadece popiilarite ve sansasyon pe§inde ko§an-
lar, modern fizigin yiice dogrularim yanh§ anlayanlar,
Heisenberg'in bulu§unun eski Ozgiir irade sorunuyla bir
ilgisi oldugunu dii§iinebilirler. Prof. Tolman §Oyle der:
"iyi bir fizikcinin belirsizlik ilkesinin ozgiir irade ve ahla-
ki sorumlulugu diinyaya geri getirecegi gorii§iinii makul
bulmuk cok zordur. Bildigim kadariyla, ahlaki sorumlu-
luk diinyay1 hie terketmemi§tir."< 1l
Fizikcilerin, kendi "belirsizlik" bulu§larmdan onem-
li sonuclar pkarmada gosterdikleri bu tuhaf isteksizligin
bir nedeni var. 0 da, "belirlilik" ilkesinden dogrudiiriist
bir sonuc c1karmam1§ olmalan. Esl).i giinlerde (100 yil on-
ce) bilimadamlan, daha ac1k, daha iyi dii§iiniirler ve §U
anda olduklarmdan daha iyi filozoflar iken, cans1z doga-
nm tamamen determinist bir sistemle i§ledigine inamhr,
ama ya§ayan varhklardaki maddenin bu sisteme uyup
uymad1gi konusunda emin olunamazd1. Canh maddeyi
olii maddeden tamamen farkh k1lan bir "Hayat Giicii" ya
da "clan vital" (isterseniz ba§ka bir isim de verebilirsi- .
niz) olabilirdi. Daha yakm zamanlarda, bilimadarnlan
(!) a.g.e.

55
bunun boy le olmad1gm1 dii§iinmeye ba§lad1lar ve deter-
minizmin evrenin tiimiinde, olii, canh maddede ve her-
§eyde bulundugunu varsayd1lar. Arna bundan tam sonu-
cu c1karamad1lar. Eger 10 saniye sonra ne yapacagm1z,
bedeninizdeki atomlarm gecmi§teki ve §U anki durumu
tarafmdan tamamen belirleniyorsa, o zaman secenek
yok, ozgiir irade ve ahlaki sorumluluk da yok. Modem fi-
zikt;:iler, ahlaki sorumlulugun donii§ii ii;:in ho§geldin bay-
raklan acmazfar, cunkii cekip gittiginin farkmda degi.1-
dirler.
Arna, §U an icin bu yiiksek felsefi alam bir kenara b1-
rak1rsak, fizikcilerin karde§i degilse de, ilk kuzeni olan
kimyacilara bakabiliriz. Kimyac1lar fiziki;:ilere benzer
ama, "daha az" onlar gibidirler. Aym harikulade hatalan
yapmazlar, yaptiklannm cogu, dogru bilimden cok, ye-
mege ili§kin sanatbr. Kendi anlan ve kendi yasal gurur
kaynaklar'1 vard1r. Fizikcilerin yaptigi gibi atomlan par-
calamaz, birle§tirirler v_e bu da cok takdire §ayan bir ha-
rekettir. En biiyiik kimya §irketlerimizden birinin anteti
"Daha iyi ya§am icin, daha iyi §eyler - kimya ile" dir.
Kimyac1lar, bilimlerinin propagandasm1 yaparken,
ba§ka bilimadamlarmmkine benzer ikna yollanm kulla-
mr, bun Iara deney tiipii sanatplarmm ozelligi gibi gorii-
nen belli bir isterikton eklerler. "Yiizy1llar siiren caba-
lardan sonra, uzun belirsiz bir §afak patlad1 giinden ve
sonunda, gecen yiizy1lm ortasmda kimyac1 maddenin ya-
p1sal birimlerinden baz1larm1 biraraya getirip bunlan
yeni maddelere donii§tiirmeyi ogrendi - sentez denen bir
i§lem. Mode. diinya, sentetik ki~yanm ortaya pk1§1yla
dogdu." Cl) Bunlar exoteric d1§rak, aleni nedenlerdir:
(1) Elementary General Chemistry Hogg and Bickel (New-York: P. Van Nost-
rand Company Inc) 1941

56
esoteric ii;rek, deruni nedenler §un1ard1r: "... Geni§ bir
geri;ekler toplulugu hakkmda detayh bilgi edinerek, bi-
limsel bir ruh yaratmak; di§ diinya hakkmdaki bilgileri-
m~zi geni§letmeye ve o bilgiyi gelenek ya da otoritenin de-
gil, emin o]unmu§ geri;eklerin ii.zerinde temellendirmeyi
amai;layan bir ho§gorii ve i§birligi ruhu; entellektiiel ma-
cera ve entellektiiel diiriistliik." OJ Yine eski hikaye. Bir
de dogru olsadi.
K.imyac1lar, i§e ortadan ba§lama ve geri donii§ler
yapma ah§kanhgma sahiptir. Kimya I. sm1fI ogrencileri,
ilk derste, Biiyii.k Adamm pnlayan bir sesle "Bir hidrojen
atomu, 1 elektron ve 1 protondan meydana gelir." dedigi-
ni duyabilirler. "Atom"un, "elektron" ve "proton"un ne ol-
dugunu sonradan ogreneceklerdir, bilimadamlarmm
bunlara inanmasm1 hakh gosteren geri;ek1eriyse, belki
bir gii.n ogrenir1er. Daha sonra sm1f, tahta ve te11erle bir
atomun nasi1 o1mas1 gerektiginin faz]as1y]a karrna§ik bir
modelini yapabi1ir. Sadece, y11Jar siirJn i;ah§rna1ar sonu-
cu uzman o1an birkac ogrenci biitiin karrna§ikhk1arm te-
rnelindeki deneyse] kamti bu1acak ve oraya vardik1arm-
da atornik yapmm biitiin teorisinin o1dukca farkh o1du-
gunu an1ayacak1ardir. Biitiin geri;ek1eri top]arnadan ka-
rar verrnerne erdemi varm1§ gibi gostermek de ortadan
kalkm1§tir. Arna ba§ka erdernler vardir. Bir kirnyac1,
atornik yap1ya dikkat1ice "basitle§tirilrni§ bir yak1a§imm
- neredeyse dinsel - kozrnik birligin harikulade ilharn ve-
rici kamti" o1dugunu dii§ii.nrnektedir. c2J
Atornik yapmm ii;sel ozelliklerinin fazlas1yla heye-
canh olmasm1 engellernek ii;in zarnan zaman tarihten
pari;a1ar ge1ir gii.ndeme. Bunun yap1lrnasmm nedeni, ko-
(I) Finlay; The Spirit of Chemistry (New York: Longmahs Green ve Co. Inc)
(2) Journal of Chemical Education (La Jolla, Calif.) Ocak 1947

57
lej ve iiniversitelerde, biraz bilim tarihinin "kiiltiir"e kat-
k1da bulunduguna inamlmas1dir. Hickimsenin "kiil-
tiir"iin ne olduguna ili§kin apk bir dii§iincesi olmad1gm-
dan, sosyal bilimcilerin, kendine maletme sava§mda bir
puan one gecen bilimadamlarma kar§I gelmesi zordur.
"Kiiltiir" ve "insana ilgi", meseleye gecmi§in iinlii
kimyac1larmm biyografileri §eklinde dahil olmu§tur.
Atom teorisinin babas1 John Dalton, 1766'da ingilterede
dogdu. Manchester'da ogretmenlik yapti. "Uniinii borclu
oldugu atom teorisi 1807'de ac1klandi. Sessiz, sakin veal-
cakgoniillii bir adam olan Dalton, en biiyiik doyumu bi-
limsel gercegi ararken elde etti. Ba§anlan ve ad1 hem iil-
kesinde, hem de biitiin diinyada tanman Dalton, 1844'te
Manchester'da oldii." Ol Her ikisi de aym konuya onemli
katk1larda bulunan iki bilimadam1, Dalton'un cagda§I
Avogadro ve daha sonraki caglarm kimyac1s1 Canniza-
ro'nun adlarma, herhalde italyan olduklanndan, biyog-
rafilerde rastlanmaz. Frans1z olmasma ragmen Lavoisi-
er'nin, hayatmm dramatik sonu nedeniyle - Frans1z Dev-
rimi'nde, "Cumhuriyet"in bilginlere ihtiyac1 yok diyerek
giyotinlenmi§ti - her zaman bir biyografisi olmu§tur. Bi-
yografilerle ilgili gercekten ilginc olan §eyler genellikle
ortaya pkmaz. Manchester s1k1Cl bir §ehir olarak iin sal-
m1§br ve Dalton'un biyografisi de bunu teyid eder, ama
19. yy'm ba§larmda s1k1Cl olmaktan cok uzakb. Endiistri
Devrimi'nin tam ortasmdayd1 ve kiiciik bir kasabadan
biiyiik bir iiretim kentine donii§menin karma§asm1 ya§1-
yordu. Tanmmam1§ bir kasabamn ortasma neredeyse
yanh§hkla atilan onemli bir ki§i olan Dalton sadece bir
kaza degildi, o siralarda Manchester'da birsiirii onemli
§ey oluyordu - Manchester Ekonomistler, Serbest Tica-
(1) Finlay: The Spirit of Chemistry (New York: Longmans Green ve Co. Inc)

58
ret, "Manchester'm bugiin dii§iindiigunii Londra yarm
dii§iinecek" slogamyla The Manchester Guardian ...
Biyografik gercekleri tarihin geri kalamyla baglayarak
ilginc ve bilinmeye deger kilan fazladan bir §eyler verme-
dikce, Dalton'm ah§1lm1§ hikayesi sadece Dalton'1 ilgi-
le11dirir.
Yine de kimyac1lar Bilimsel Yontemle ilgili olarak
neler soylediklerini habrlarlar. Dogmatik onyargidan ne
kadar uzak oldugunu, Doga'dan gercegi nas1l ogrendigi-
ni ve diger bildik teraneleri gostermek icin Lavoisier'in
onemli deneylerinden birinin bezdirici hikayesini anlat-
may1 nadiren ihmal ederler. Dalton'm atom teorisinde
dikkatle biitiin kamtlan tartar ve hipotezlerin gercekleri
nas1I ac1klad1gm1 gosterirler. Bunu 19. yy'm sonlarma
kadar siirdiiriir ve o sirada daha kolaylarma gelen bir sti-
le dogru kayarlar. Bu, gayet basit olarak teorilerin ne ol-
dugunu soyleyerek, verileri oluruna birakmakbr. insa-
nm, iinlii Bilimsel Yontem'in Lavoisier'le giyotinde oldii-
gunii ya da Dalton'la birlikte Manchester'da gomiildiigu-
nii dii§iinesi geliyor.
Bilimadamlanmri idolleri bir totem kaz1gi gibi birbi-
rinin iizerine dizilseydi, en tepedeki olciim ad1 verilen s1-
ntkan bir feti~ olurdu. Hem kimyac1lar, hem de fizikciler
olciim'iin oniinde egilip ona taparlar. Oldukca dogru bir
saptama yaparak, biitiin fiziksel bilimlerin sadece ozenli
olciimlerle ilerleyebildigini soylerler: hemen herkes fi-
zikteki herhangi bir ~ey hakkmda muglak, nitel ve kesin
olmayan bir ac1klama geli§tirebilir ama, bu nicel bir s1-
navdan gectiginde cokmeye mahkumdur. bte yandan,
eger bir teori ac1klamas1 gereken §eyleri kaba, genel bir
yolla degil, her kesin detayiyla neden gostererek anlata-
biliyorsa, bu teorinin "dogru" ya da en azmdan fazlas1yla
59
akla yakm oldugunu giivenle varsayabiliriz. Omegin 1§1-
gm dalga teorisine gore l§lk h1zmm suda havadakinden
daha az olmas1 gerekir; ama muglak bir "daha azhk" de-
. gil, herhangi bir rakamdan degil, % 25'1ik bir azhktan so-
zediyoruz. Olcumler bunu dogrulad1 ve bu iinlii teori bir-
cok ba§ka yonden de olcumlere kesin bir uygunluk gos-
terdi. Bu nedenle; fizik bilimci olcum yaparak teorisiyle
kesin bir uyum olup olmad1gm1 ara§tmr; eger o anda bir
teorisi yoksa, yakmda olacagi umuduyla her haliikarda
olcum yapar. Olcum, bir fizik bilimcinin ikinci dogas1 ha-
line gelir; bunu ah§kanhk giicuyle yapar. Fizik dersleri-
nin laboratuar bolumlerine egemen olan olaganustii s1-
k1c1hgm apklamas1 budur. Oyle keskin bir s1k1C1hk ki,
bircok insanm egitiminin en ac1 deneyimidir. Fizikci her-
§eyi olcum terimleriyle gorur ve ogrencilerini de bu du-
§Unceyle doldurmas1 gerektigini hisseder. Bir fizikciye
m1knabs gosterin, bir de sokaktaki adama, ne olur? Fi-
zikci "manyetik moment"ini olcmek ister, obur adam do-
kiilen ignelerini toplamakicin kullanmak ister. Bir agir-
hk varsa, fizikci tartmahdir; "yercekimiyle serbestce du-
§iiyorsa" h1Z1m ve ivmesini olcmeli, odada elektrik varsa
volt ve devrelerini bilmeli ve ak1m gecmeye ba§lad1gmda
amperleri olcmeli ve elektronlan saymahdir. Eger odada
1§1k varsa, bunu lumenlerle olcmeli, sokakta havah bir
matkapla kuyu ac1ld1gm1 goren fizikci, parmaklaniu ku-
laklarma bkamak yerine sesi desibel biriminden olcer.
Olcum korkutucu bir oneme sahip oldugundan, ga-
yet dogal olarak flzikcilerin bu konuda kararh dii§iince-
leri bulunmaktadir. Her§eyden ote, dunyamn farkh yer-
lerinde cah§an farkh fizikcilerin aym §eyi olctuklerinde
aym cevab1 elde etmeleri gerekir - I§1gm h1z1 ya da diinya-
nm kutlesi ya da giine§in radyasyonunun yogunlugu.

60
Bunu yapabilmek i~n "ii;lemsel tamm" dedikleri i;eyleri
gelii;tirmii;lerdir. Bunlar olculecek i;eyin degil, olcumde
kullamlacak araclann ac1k tammlar1d1r. Bir i;eyin ne .ol-
dugunu apklamak yerine, onun bai;ka bir i;eyden kac kat
biiyii.k oldugunu soylerler - cunkii. olcum a~lmda bundan
ibarettir. Boylece, bir fizikci icin biri;eyi olcmenin arac1 o
i;eydir: 1i;1k i;u kadar lii.mendir ve miknatis da i;u kadar
unite manyetik momen~tir. Ve buna gore fizigin daha
sa~ma kavramlarmdan herhangi birini ac1klama yolu;.
bir fizik dersi kurbamnm biitiin ii;lemleri kusursuzca ta-
mamlay1p, tamamen dogru olcumleri yap1p, hala ne ol¢-
tiigunii bilmemesi gibi bir sonucla kari;1la§ma tehlikesi
var ise de; bunlar1 hemen ogrencilere olcturmek olabi-
lir.
"Hakkmda konu§tugunuz §eyi olcebildiginiz, ra-
kamlarla ifade edebildiginiz zaman, onun hakkmda bir
§eyler bilirsiniz; ama olcemediginiz, rakamlarla ifade
edemediginiz zaman, bilginiz c1hz ve yetersiz olacakbr:
bilginin bai;langic1 olabilir, ama siz diii;iincelerinizde bi-
lim a§amasmayii.kseldiniz." ii;te Lord Kelvin, kurah boy-
le koyuyor. Ve oldukca yanh§ olmasma r~en, bu sefer . '?
arkasmda resmi modern Bilim'in destegi var. Hakkmda •
konu~tugunuz'"i;eynn~eblld~an, onun hakkmda '·
bir i;eyler bildigimiz dogru degildir. Bir i;eyi olcebilecegi-
niz gercegi, o i;eyin varoldugunu bile g0stermez. Bu tuhaf
gorii.nebilir, ama dogrudur ve bunuf' fizikte kamtlaya-
cak cok ornek vardir. Omek olarak eteri alabiliriz: Es-
nekliginin yogunluga oramm olcmediler mi? Bu, eteri
gercek haline getirmedi. Bai;ka bir omege - bu sefer ast-
ronomiden - goz atarsak, cok gerilere gitmemiz gereke-
cek. Eski astronom Ptolemy ve Ronesans astronomu Ko-J
pernik (ve aradaki qii.tiin .astronomlar) gezegenlerin ha-

61
reketlerini modern bilimsel yontemin s1k1 bir uygulama-
s1yla ortaya c1kan "episikl" dedikleri §eylerle ac1kladilar.
Bu episikller olciiliiyor ve boyutlan biiyiik bir kesinlikle
kaydediliyordu. Ancak, tamamen yokoldular ve 300 yil-
dan fazla siiredir hicbir bilimadam1 bir episikl ya da ben-
zeri bir §eyi kullanmad1.
Diyelim ki, bir masamn kenarma bak1yorsunuz,
onun orada oldugunu bilirsiniz ye bir cetvel ahp birkac
kere masanm kenarma tutarak olcebilirsiniz. Arna onun
orada oldugunu bilmenizin nedeni, onu olcebilmeniz de-
gildir; tam tersine, onu olcebilirsiniz cunkii 0 hakikaten
oradad1r. Siz onu, kar~1la§brma standardm1z1, yani cet-
veli ahp olciilecek §eyin, yani masanm kenanna yerle§ti-
rerek olctiiniiz. Gercek olciim budur ve sadece gercekten
varolan §eyler boyle olciilebilir. Ne yaz1k ki, fizikte bu
gercek yolla yapilmayan bir siirii olciim bulunmaktad1r.
Fizikciler hidrojen atomunun capmm bir santimetrenin
2/10 milyonda biri oldugunu soylediklerinde, ellerine
santimetrenin on milyonda birinin i~areti oldugu bir cet-
vel ahp bunu hidrojen atomunun kenarma getirip ikisini
kar§1la§brd1klarm1 m1 soylemek istiyorlar? tlgisi yok!
Boyle bir §ey yapmad1lar. Hipotezlerinden birini kurdu-
lar; atomun cap1 milyonda birin §U kadan ise, belli bir de-
neyin sonucu §U olurdu ve o zaman bulunan dogrudur de-
diler. Aym dolayh "olciim" tiirii episikller durumunda da
yapild1; ve eterin elastikliginin yogunluguna oram o dev
say1ysa, o zaman 1§1gm dogrudan olciilebilen ozellikleri
tam olarak bulunanlar olmahd1r. Fizigin ol9iimlerinden
cogu bu dolayh tiirdendir, bu da ol9iildiigu iddia edilen
§eyin varhgim kamtlamaz. Fizik9iler ·Sik s1k bunu ima
ederlerse de, atomlar tarbld1gi, olciildiigu ve say1ld1gi
i9in atomlar hakkmda bir §eyler bildigimiz dogru degil-

62
dir. Atomlann varhgm1 bildigimiz de dogru degildir, ciin-
kii fizikteki baz1 i§ler "ato-qi-carp1§mas1" olarak tanimla-
mr; belki de fizikciler, siklotronlanndan elde ettikleri so-
nuclarm atomlarla ilgili oldugunu dii§iiniirken yamh-
yorlard1r. Atom bombas1 oldugu icin-atomlarm olmas1
gerektigi de dogru ~egildir: bombanm varhgi tarb§1l-
mazd1r, ama atomik midir? Bundan yiizlerce yil sonra, fi-
zikcinin "o·deh§et verici bombalarmm 'atom' dedikleri
§eylerle ilgisi oldugunu dii§iindiikleri zaman"a eglene-
rek bakmas1 ve "Tabii, §imdi dogrusunu biliyoruz," de-
mesi miimkiindiir.
Atomlarm varolduguna dair bir kamt var m1 elimiz-1
de? Bunun cevab1, fizigin, hicbir zaman matematikte ol-
dugu gibi, alternatif olas1hklann tiimiinii ortadan kald1- .
((
rarak, kamtlama yapamad1g1dir. Alternatif olas1hklann
neler oldugunu soylemek miimkiin degildir. $u anda
kimse atom teorisine bir alternatif dii§iinememektedir,
ama bu, yarm birinin atomlara ihtiyac duymayan, deh-
§etli, §a§Irtlc1 bir teoriyle ortaya pkmayacagm1 kamtla-
maz. Atomlarm varhg1 kamtlanmam1§, sadece yiiksek
olas1hkla var olduklan dii§iiniilmektedir. Atom Iara'
inanca giden kamt cizgileri cok fazladir ve birbirlerinden
cok farkh olmalanna ragmen, hepsi aym yone giderler.
Bir atomun bir olciimii onu asla kamtlamaz; gercekten
aym olciimlerse, cok say1da olciim de kamtlamaz, cunkii
aym deney durmadan tekrarlamyorsa hie ozel bir §ey ek-
lenmiyor demektir. Arna atomlar ce§itli tiirlerde deney-
lerle olciilebilir ve hepsinin aym boyuttaki bir atomun
varhgma i$aret etmesiinsana, "atom" denen §eyinger-
cekten varoldugu hakkmda biiyiik bir giiven verir. "Bii-
yiik bir giiven" demek az bile: atomlar icin kan1t o kadar
giicliidiir ki, birinin, bir tiir atom kullanmadan §imdi bi-

63
linen biitiin gercekleri apklamas1 (oldukca imkans1z de-
gilse de) olas1hgi cok cok dii9iiktiir. Ve bu, tiim pratik
amaclar icin bir kamta yeterince yakmd1r ve kesinlikle
fizikcilerin yaptiklan gibi, atomlanna duyduklan sars1l-
maz inancla yola devam etmelerini hakh gosterir. An-
cak, onda bile abarbhdirlar. Bir keresinde, fizikcinin biri
"Bizi biitiin onceki ku9aklardan ay1ran §ey "ATOMLA-
RIMIZI GORMU~ OLMAMIZDIR." demi9tir. Ol "Tam
olarak bunu demek istemedi. Atomlanmm asla goreme-
yecegimizi dii9iinmemiz icirt cok iyi nedenler oldugunu
biliyordu. Kafasmdan gecen dii9iinceyi cevirirsek: "Tek
bir yiiksek h1zh atomun izledigi yol, akany1ld1zm birakb-
g1 iz gibi gozlenip fotograflanabilir."dir. Sadece bir
atom'un birakbg1 izi gorebilecegimizi soylemek istiyor-
du. ~imdi bir avcmm "Diin Long Island'da bir kaplan gor-
diim." dedigini s1k1 bir sorgulama sonucu meselenin ash-
na "Yani, kaplamn izini gordiim"e geriledigini dii9iiniin,
Kliip'te ona inanan pkar m1?
Fizikcileri kendi konulan hakkmda konu9urken
abartmak ve fazlaya kacmakla suclayabilirsek de, onlan
ovmek de cok kolaydir. Bilimlerinin devas1 onemi yeni
yeni tanmmaktadir. Son sava9taki biitiin kayda deger
ilerlemeleri -radar, kor ucu9, biiyiik A bombasmm kendi-
fizige borcluyuz. Daha onceki sava9ta kimyac1lard1: ig-
renc patlay1c1lar ve daha korkunc zehirli gazlar geli9tir-
diler. Sava9lar arasmdaki korku resimleri, toplumun ge-
ri kalam gaz maskeleriyle dola9irken bir deney tiibiine
egilmi9 gulyabanivari bir kimyageri gosteriyordu. Bu ko-
tiiliik ihtimalleri kimyageri korkulan ve saygi duyulan
bir figiir haline getirdi ve o da prestijinden edindigi sos-

(I) K. K. Darrow: The Renaissance of Physics (Fizigin Ronesanst) New


York: The Macmillan Co.) 1936.

64
yal giicle gidip rayonu, naylonu geli§tirdi, lastik, pil ve
benzinde, ilaclarda, kozmetik ve plastikte, atabrin ve
DDT' de ilerlemeler kaydetti. 0 20 ytl, uygulamah kimya-
nm altm y1llanyd1. 0 giinlerde "fiz~k profesorii" lafi,
kampiiste caktirmadan SlVl~n utangac ve neredeyse gii-
liinesi bir figiirii cagrI§tmyordu. ~imdi o}dukca farkh.
Fizik profesorleri gayet dik durup, Prexy'nin s1rtma bir
§aplak atip "Niikleonik laboratuan icin o bir milyondan
ne haber?" diyebilmektedir.
Progpaganda yaparken ba§ka insanlann soyledikle-
rine dikkat etmeleri icin ileri siirdiikleri nedenler, fizik-
cilerin, hakettiklerinden daha iddiac1 oldugunu gosterir.
Belki bu herkes icin boyledir. Ve en azmdan fizikcilerin
baz1 iddialanna can ii goniilden hak verilebilir. Fizigin, -
. fizik hakkmda- kesin, dogru dii§iinme yolunda harika
bir ah§tirma oldugu dogrndur. Gercekten de kesin, tek-
rarlanabilir deneylere ve hipotezleri dogmatik onyargi-
dan miimkiin oldugu kadar ozgiirce kurmaya dayamr.
Ve bunlar hayattaki gercekten onemli §eyler olsalard1,
fizik herkes icin gerekli bir cah§ma alam olurdu. Fizik
gittigi yere kadar harikabir konudur, ama pek uzaga git-
me~. Fizikten, fiziksel diinyadan oteye gitmez. Fizikciler
yontemlerinin sm1rlanmn tam olarak farkmda degildir-
ler, ama 'kim farkmda ki?' diyerek kontra bir soru sorabi-
lirler. Hukukcu her§eyi davalar ve yasalar halinde, as-
ker "ulusal savunma ve seferberlik'.', gazeteci ba§hk ve
rakipleri atlatma, egitimci sm1flar ;e-s-omestr saatleri,
Ulusal Ureticiler Dernegi iiretimle ve herkes yaptiklan
i§in terimleriyle goriir. Fizigin sm1rlan hakkmda bir§ey-
ler ogrenmek istiyorsak, gidilecek insan fizikci degildir.
Fizigin sundugu resme bir bakm; diinya elektron ve pro-
tonlardan meydana gelmi§tir (Evet, ve pozitronlar, not-

65
ronlar, deutronlar, mezonlar ve diger birkac "on" daha);
bunlar siirekli birbirleriyle etkile~im icindedir, bir yer-
den bir yere ongoriilmez bicimde z1play1p dururlar. Arna
evreni proton ve elektronlar halinde mi dii~iinmeliyiz?
Yoksa, iyi ve kotii olarak mi? Sadece soruyu sormak, fizi-
gin en azmdan onemli bir sm1rlamasmm farkma var-
maktir.

66
IV.B6liim

BiYOLOJi, YA DA KENDiNi BiL


"Bugiin ya§amakta olan her insan, her biri hayatm-
da en azmdan bir kere ciftle§mi§, 11 milyon ytlhk bir zin-
cirin halkalar1 olan atalanndan tiiremi~tir. Bu atalarm
cogunun neden ciftle§tiklerini bilmedikleri ya da sonuc-
larm1 sezmedikleri oldukca kesindir. Kanlanndaki baz1
inamlmaz kimyasal maddelerin belirledigi bir davram§
bicimine (anne sevgisi gibi) itaat ediyorlardi."co
Belki de sonu~lan "sezemediler" ama, neden ciftle§-
tiklerini biliyorlard,1 -ciftle§mekten ho§lamyorlard1.

L
--~, Biyolojide, her tiir bilimadamm1 karakterize eden
§atafath sacmahkl.ar1 dile getirme egilimi bulunmakta-
d1r. Arna biyolojide bilimin erdemleri var m1d1r? Bu, sor-
·gulanmaya daha deger bir konu. ·
~ilimle ugra§lna~1~ nedenlerinden biri rnantiksal
dii§iinme ise, biyoloji pek haritada goriinrniiyor. Bii- biyo-
Ioji dersi ahr ya da ders k.itaplarmdan birini okursamz,
herhangi bir bilimsel anlamda bilimsel denebilecek cok
cok az §ey bulabilirsiniz. Qiinku orada, tammlayICI ger-
ceklerden ba§ka hicbir §ey yoktur ve gercekler tekba§la-
rma bir bilim dah olu§turam~l§te size verilen malze-
meyi temsil eden bir omek -tam bir ozet degil, ciinkii bu
(1) Journal of Chemical Education (La Jolla, Calif.) Ocak·I947

67
can s1k1Cl olurdu; ama bir fikir vermeye yetecek kadar..
Ya§ayan her maddenin temeli protoplazmadir - ya§ayan
maddeler hiicreler halinde orgiitlenmi§tir, -en dii§iik
hayvanlarda sadece bir hiicre bulunmaktad1r - bitkiler
klorofillerle karbonhidrat sent~zi yapar- bahgm yap1s1, -
ve burada bahkla ilgili bir dolu tamrnlay1c1 detay yer ala-
cakbr - insan da dahil olmak iizere daha yiiksek hayvan-
lann bedeni, bir kedininkiyle biiyiik benzerlikler goste-
rir - ve bir kediyi kesmeniz gerekmektedir - sinir sistemi
bir memelide §tiyle, bir ku§ta boyle, bir siiriingende ba§-
ka tiirlii ve bir bahkta daha ba§ka tiirliidiir - iskelet ve di-
ger sistemler icin de bunlan soyleyebiliriz - iireme "go-
nad" ad1 verilen ozel bezelerle yap1hr - anabolizma ve ka-
tobolizma - etki ve tepki - briyofitler, pteridofitler sper-
matofitler parazit ve predatorlar - gollerdeki bitkiler -
sosyal bocekler ve daha neler neler. Allah a.::k_iria bund~•
Hi.c~i·r
?ilim. sel .ne var? yiiriitm~ i~ine :astl~IIl.a?~.~. ?· \
..a.·k····1l
dersten tam not alab1hr, k1tab1 sonuna kadar okuyab1hr-
~ifiiz. · · · · -·· ·· -
-------·--~-

Gercekten bilim olan bilim, tabii ki olgulan tan1m~l:l­


makla ba§lar, ama bundan cok daha fazlasm1 yapar. De-
neylerle tercihen tam ve nicel olarak uyumlu olmas1 ge-
reken hipotez ya da teoriler olu§turarafliinlan ictlilli::.
maya cah§ir. Fizigin atomlan cok §eyi ac1klar: Fizikcile-
rin l§lgi ac1klamak icin kulland1gi "dalgalar" ya da "zer-
reler" (hangisiyse) de oyle. Bu hipotezlerin sonuclanm
izlemek, kafa kaslanm hatm sayihr miktarda esnetir ve
bu caba baz1lan icin deger, ama bilimadamlarmm miis-
rifiddialannm hepsi icin degil. Bir biyoloji der§ininuste-
sinden gelmeniz icin iyi bir haf1zadan ba§ka bir §eye ihti-
. yacm1z yoktur - ve haf1zamz1 cah§tirmamn bir siirii ba§-
ka yolu vardir. . ··-··

68
Biyolojide teori olarak g~enlere tipik bir ornek "hiic-
re teorisi"dir. Bunda bir rniktar saks1ya konrnu§ tarih bu-
lunur - yine "kiiltiir" - ve §U ~izgiyi izler: 1838'de Schlei-
den adh bir Alman botanisti bi*ilerin ~ok biiyiik bir bo-
liirniind~ ya§ayan d.okularm hiicrelere boliinrnii§ oldu~­
na dikkat eder. Bir yd sonra Schwann adh zoolog hayvan
dokulan i~in aym gozlemi yapar ve her ikisi de iki farkh
alanda yapbklan ke§iflerin benzerligi kar§1smda §a§mp
kahr. Bundan ortaya ~kan teori, biitiin ya§ayan organiz-
rnalann canh dokusunun hiicrelere bOliinmii§ oldugu--
dur. "Bugiin canb organizmalarm hiicre teorisinin bir
ger~ek oldugunu biliyoruz: arbk bir teori degil". Yani?...
Biitiin ya§ayan organizmalann canh dokusu hiicrelere
boliinmii§tiir. Bu bir fizik bilimcisinin anlad1gi anlamda
bir teori degil, gozlemlenen olgulann basit bir dile getiri-
li§idir.
Ayr1ca, biyolog, hiicreleri olmayan canh organizma-
lar oldugunu da itiraf edecektir. Bu a§SW. §eylere siimiik-
sii madde ad1 verilir. Biyologlann bunu a~1klamas1 tipik
bir bilimadam1 ka~amagiyla olur: biitiin hiicrelerin ~e­
kirdegi vard1r, bunlar birbirlerinden diizgiin hiicre du-
varlanyla a:Ynlmak yerine, kekteki iiziimler gibi dagm1k
durmaktad1rlar; hiicreleri birbirinden ay1ran duvarlar
ortadan kaybolduguna gore, bu dii§iik organizmalann
bozulmu§ hiicreleri olmas1 gerekmektedir. Kesin konu§-
mak gerekirse, ki bilimadamlan hep kesiil konu§tuklan
konusunda israrhd1rlar, teori (daha dogrusu gozlem)
dogru.degildir.
Biraz acarhk etmek ve ka~amag1 saklarnak i~in
"Hiicre biitiin ya§arnm ternel birirnidir" gibi, anlarn1 ~r­
m1§ gibi goriinen sozciiklerle resrni bir a~1klarna yapila-
bilir. Bunu herkes ogrenip hat1rlayabilir ve eger bir biyo-
69
loji smavma girerseniz cevap budur, yazmamz gereken
budur. Ancak, i;ie anlama gelir? Eger hiicre, daha biiyiik
§eyleri.n yap1ta§1 anlammda bir birimse, bu, yine ayru §ey
demek olan, ya9ayan.organizmalann hiicrelerden mey-
dana geldigi (istisnalar d19ta tutulursa) anlamma gelir
sadece. Arna eger hiicre temel bir birimse, "temel'' ne de-
mektir? Bunun iizerinde istediginiz kadar dii9iiniin, ama
eger smava girrneniz gerekiyorsa, dert etmeyin, kimse
size "te~el" kelirnesiyle ne anlatilrnak istendigini sor-
rnayacaktir.
Biyolojinin deh9etli muglak dii9iincelerinden biri de
"protoplazma"dir. 0, "temel" ya9ayan rnadde, hiicrenin
i~erigidir. 0 tek ba9ma canhd1r ve oldftgu zaman, hemen
· par~alanrnaya ba9lar, art1k protoplazma degildir. Olii
protoplazma diye bir §ey yoktur. Protoplazmanm kimya-
sal bile9imi fazlas1yla karma91kttr ve herhangi iki hay-
van ya da bitkide, ~ok yakm tiirlerde bile, birbirinin aym
olrnad1gi gibi, ayni tiiriin iki bireyinde de bir ozde9likten
soz edilernez; ama biyologlar, nereden gelirse gelsin, hep-
sine "protoplazrna" demektedir. "Protoplazma" giivenli
bir kelirnedir; o kadar giivenlidir ki, biyologlar protoplaz-
nia denen her9eyin, farkh da olsa, gizemli bir bi~imde ay-
m oldugunu dii9iiniirler. Nas1l aym olduklanm hi~ a~1k­
laya:rnazlar ve biiyiik bir lafa s1gimrlar: "Biitiin protop-
lazmalar oz olarak aymdir." Ve kimse de ~1k1p, bununla
ne dernek istedikleririi sormaz. Onlar i9in anlam, yani 01:
dugu kadanyla anlam, tamamen rnistik bir §eydir ya da
kendilerinin ifade edecegi gibi "metafizik"tir.
Ger9ek, biyologlann dii9iinmedigi, en azmdan kesin
onciillerden yola 9Jkarak resmi sonu9lara vannak yolun-
da dii9iinmedigidir. Onlarm kafas1 a~~-~e~~
tutma) ~ah91r. Analoji, dii9ii.ncenin en harika;Ifollan19h
70
ve en onemli bicimidir ve biyoloji buna doymu§tur. Hicbir
§ey sin-dirilmemi§ olgulardan-dana kottt degndit ve· olgu-
lar bir yere oturmuyorsa, sindirilemez. Fizikci, olgula-
nyla akh arar, biyologsa bir tiir analoji. Bir adamm kolu,
atm on bacagi, oocegin kanad1 ve balinanm yiizgeci - her-
birine biraz hayalgiiciiyle bakm, cok ac1k secik, cok giizel
analojilerle kar§1la§acaksm1z; cunkii hepsinde degi§ik
yollarla §ekillenmi§ aym kemikler aym diizen icinde bu··
lunmaktadir. (Biyologlar, burada "homoloji"den bahse-
decek ve "analoji" kelimesini ba§ka tiir benzerlikler icin
kullanacakh1rd1r ama, o kelimeleri ozel, teknik bir an-
lamda kullanmaktad1r.) Birinsan fu.W~!~k]a bii;x~!c
~erlikleE~EE__ye bir biyol?g hayal~c}!_nii ~id~-~~!e
ph§imrsa_._l;:>~~- c~11e kemiglnde-iiisar;i k~!~~-1:1~~~-bir
parca goriir. Bu analoji, bU:Tarklihklarm ortasmda ben-
~erhk gorme biyolojinin btiyiik zaferidir, ama biyologlar
bunu bilmezler ve kendilerini yanh§ nedenlerle overler.
Mutlak fizik biliminin daha tistiin prestiji kar§tsmda o
kadar biiytilenmi§lerdir ki, onu taklit etmek geregini du~
yarlar ve yaptiklarmm bir fizikci gibi "hipotezler kur-
ma'', "smama" oldugunu iddia ederler.
Fizigi kole gibi taklit etmeyi siirdiiren biyologlar,
§artlannm kesin, ac1k tammlarm1 yapmak zorunlulugu-
nu hissederler. Sonuclar gtiliincttir. 'liayatI" tammla-
mak cok zordur-Allah'tan gerekli de degil. "Etki" ve "tep-
ki" birbirleriyle tammlamr. Hicbir biyolog bir "Tiir"ii ta-
mmlayamaz. Tak1m (genus) durumunda ise, -biitiin ca-
balar §Una gelir: "Bir talom, taksonornik bir uzmanm ta-
k1m adm1 verdigi bir tiirler grubudur." - §aka degil, ger-
cekten boyle.
Biyoloji dev bir analojiler ktitlesidir, fizikcinin soguk
manbksal dii§iincesinden cok farkhd1r. Genetik, biyo-
71
kimya, noropsikoloji ve diger "oloji"ler arasmda, biyolog-
lar baz1 hipotezler kurup onlan deneylerle test eder, o St-
rada bile ".................. kavramlanyla anlamaya cah§tr-
sak" ya da "§u ya da bu yonii vurgulayarak .................... "
gibi ciimlelerle konu§maya egilimlidirler. Bu merkezi
iceriginde biyoloji dogru dii§iince degildir. Silip siipiiren
genellemelerle dogru gozlem ve hayalci biiyiik bir dii§iin-
cedir. "Hayatm Biitiinliigu", miiptelas1 olduklan bir al-
datma kahb1d1r. Bunun deneyle dogruland1g1 soylene-
mez, ciinkii herhangi bir anlam1 varsa bile, ne anlama
geldigini soylemek neredeyse imkans1zdir.
Biyolojinin bugiine kadar yaptigi biiyiik genelleme-
ler arasmda en silip siipiiriiciisii ve en iyisi, Evrim Teori-
si' dir; hicbir deneyle kamtlanmam1§ bir §eye teori dene~
bilirse tabii. Uzak jeolojik caglara gidip, gercekten ne
olup bittigini bulmak miimkiin degildir ve teori sadece
gayet sm1rh bir tiir smamaya tabi tutulabilir, §imdi ne
oldugu goriilerek. Biyologlar binlerce ve binlerce kugak
boyunca Drosofila'y1 (muz sinegi, bu tip igler icin favori
yarat1klan) iiretmekte; k1rm1z1 gozlii, k1sa kanath, k1l-
s1z, ciice, bodur sinekler, bagka bir deyigle sineklikten
c1km1§ sinekler yaratmaktadirlar. Arna Drosofila'y1 ba§-
ka bir tiiriin sinegi haline getirmeyi, daha uzak bir yara-
tik haline sokmay1 bagaramad1lar. Bilimadamlan kendi-
lerine ve di§ diinyaya o kadar s1k "Bilimadamlan herza-
man teorilerini deneylerle smarlar" demiglerdir ki, bu
kadar cok tekrar, herkesin, hatta bilimadamlannm ken-
dilerinin bile bu soze inanmasma yol acmi§br.
~vrim teorisi nedir? Muglak bir yolla bulmak cok ko-
lay, kesin bicimde bulmak cok zordur. Bunun nedeni, or-
tada biri muglak, biri kesin iki teori olmas1d1r. Muglak
teori, dev bir kamtlar kiitlesiyle bol bol kamtlanmi§br,
72
§ii.phe etmek arbk sozkonusu degildir. Kesin teori hie ka-
mtlanmami§br. Ancak, izafiyet misali, bir inane gibi ka-
bul edilmi§tir. J
Muglak evrimi formule etmek, muglakhk yii.zunden
biraz zor, gormek ise son derece kolayd1r. Herhangi bir
. biyoloji kitab1 onunla doludur ve o kadar eok yerde kar§1-
m1za pkar ki, varhgmdan haberdar olmayan yok gibidir.
insan ve maymunlarm bedenindeki earp1c1 benzerlikle-
re, insanla diger memeliler arasmdaki biraz daha uzak
benzerliklere, Huxley'nin "bir Surungen Habrlama Mu-
zesi" dedigi ordek gagah platypusa (Avustralya'ya mah-
susu bir hayvan, Q.N.) surungenlerin kendilerine, hem
kemikli hem k1kirdakh bahklara ve iyi bir kitapta bulu-
nabilecek birsuril benzer §eye i§aret eder. "Aile agacma
brmanan" embriyonun geli§imine, kayalarm kay1tlan-
na da i§aret eder - surungenlerden once bahk, memeliler-
den once surilngenler vardi. Kamtlad1gi §ey - ki butun
ya§am bieimlerinin bir ~ekilde baglanbh oldugu kamt-
lar gibi gorunmektedir- tarb§1lmazd1r.
Arna ne yolla? Bu soruya cevap vermek iein kesin bir
teoriye ihtiyac1m1z var:
Evrimin kesin teorisi, dunya yii.zunde §U anda var
olan butun ya§am bieimlerinin orijinal bir ya§am biei-
minden kaynaklanarak, her a§amas1 dogal ve bilimce
a~1klanabilir bir dizi degi§iklik geeirdikten sonra orta-
ya pktigidir.
G.K.Ch~sterton'm i§aret ettigi gibi, evrimin Dar-
win'in zamanmdan beri bu kadar yogun bir populer ilgi-
ye ilham vermesi, saf bir bilimsel teori olmay1p ieinde ah-
lak, yani insan davram§I da bulundurmas1dir. Dunyanm ·
gilne§ eevresinde ya da gilne§in dunya eevresinde don-
73
mesi teorilerinden cok farkhchr, cunkii son analizde, ne-
yin ne ce.vresinde dola§tigmm insani onemi cok azd1r.
Kesin evrim teorisiyle ilgili soru, Tannnm canhlara ara-
da s1rada (belki de her zaman) evrimsel bir diirtii mii ver-
digi, yoksa her§eyi ba§tan kurup olgunla§maya mi b1rak-
tigidir? Canhlann kendi kendilerini kurduguna inamm-
yorsamz, Tann her iki durumda da i§in icindedir; ama
onemli olan nokta, Tannmn diinyada olup bitene "kan-
§tp" k~:i.r1§mad1gidir. Biyologlar (i§ ba§mda olmad1klan
Pazat giinleri d1§mda) asla Tanndan soz etmezler, ciin-
kii bir bilimadammm boyle yapmas1 goriilmii§ §ey degil-
dir. Bu smirlamayla evrimin kapsamm1 asla tam anla-
m1yla tarti§amazlar ve muglak evrim teorisiyle kesin
olam kan§tlrarak, her ikisinin de kamtlanm1§ oldugu
hissini uyandmrlar. Oysa, insan kanatlamp aya ucmak~
tan ne kadar uzaksa, kesin teori de kan1tlanmaktan oka.:--
dar uzaktir.
Kesin evrim icin kamta gelince, evrim cok hassas bir
konu oldugundan, biyologlann kendi adlarma konu§ma-
sma izin vermekte yarar var. i§te Prof. Bateson. "insamn
Amip'ten nas1l tiiredigini hayal etmek kolayd1r, ama Ve-
ronica agrestis ve Veronica polita'nm nas1l tiiredigi-
ni, birinin digerinden mi, yoksa ikisinin ortak bir bicim-
den mi geldigini bilemeyiz. Giimii§ Wyandotte tavugu-
nun Gallus bankiya'dan tiireyi§ a§amalan hakkmda
hicbir fikrimiz yoktur ve boyle olduguna inanmam1z bile
giictiir."< 0 Yiice ve biiyiik bak1§ ac1sma gore, evrim olabil-
digince kolayd1r, ama i§ gercek detaylara geldiginde, zor-
luklar ba§lar.
Prof. J. Arthur Thomson §oyle demi§tir: "Haekel'in
(1) Concerning Evolution, J. Arthur Thomson (New Haven, Yale University
Press)

74
cizineye bayild1gi soyagaclarmm cogu parcalara aynl-
ffil§tlr. Ku§larm ya da omurgahlarm atalar1 hakkmda
kim genel §eylerin d1§mda bir §ey soyleyebilir? The Ori-
gin of Species (Tiirlerin Kokeni) 1859 yilmda bas1lm1§-
tir, ama bugiin kimin herhangi bir turi.in kokeni hakkm-
da ac1k ve kesin bir gorii§ii var?" <1>Ancak, bu bilimadam1
evrim hakkmda kesin olan hicbir §ey bilmedigi sonucuna
vannca, daha biiyiik bir inancla, bunun ardmda I
i§lerin
iki tiirlii de yiiriiyebilecegi bir duman perdesi olmaktan
ote bir anlam1 varm1§ gibi, bir "model form ill" olduguna
i§aret eder. Modem hayvanlann nas1l geli§tigini goster-
meye yarayan soyagaclan yeterince tamd1ktir. Belli bir
hayvandan gelen herhangi bir hayvam gosterirlerse,
(birkac k1s1th cizgi di§mda) sacmalam1§ olurlar. Hayvan-
lar gercek hayvanlardan ya da hipotetik "atalardan" tii-
rememi§tir. Agaclar birkac dal gosterecek ve dallann
ucunda, insan, biiyiik "ape"ler, (1nsanm tiiredigi varsa-
y1lan maymun) diger memeliler; ve anla§1hr bir agac ise,
belki ku§lar, siiriingenler, amfibyumlar bahklar ve her-
halde ba§ka §eyler de olacaktir. Modem hayvanlann bu-
lundugu uclara gelene kadar ana govdeden yukan uza-
nan, dallara yayilan bir dizi hayvan olmast gerekmekte-
dir. Hie yoktur. Haekel'in agaclan gercekten parca parca
olmu§tur, cunkii onlan des'teklemesi gereken agac tama-
men hipotetik bir agacti. Arna yine de, egitim amach he-
men her kitapta israrla yer ahrlar.
J. Arthur Thomson, hayatm nasil ba§lad1gi sorusu-
nu da tart1§1r. Ba§ka bir diinyadan m1 geldigi,-yoksa ken-
di kendine mi ba§lad1gi gibi ce§itli dii§iinceleri inceler.
Farkh oldugunu dii§iindiigu bir ba§kasm1 da, Tannmn
yaratip yaratmad1gim da inceler. Ya da onun deyimiyle,
(1) a.g.e.

75
sihirli sozler sacan birini tekrar ederek "Protoplazma
Tann'mn biiyiiledigi bir avuc toz mudur?" diye sorar.
Bundan deh§etle riicu eder, cunkii bu "bilimsel ara§br-
.mamn heniiz bicim kazanmam1§ ifadeye terkedili§inin
bir delaletidir."
Prof. W.R. Thompson, cok kiiciimsenen Aristo'nun
bilimsel bilgisi iizerine dayanan duruluga sahip bir biyo-
logdur. Eger "modal" sozciigunii kullan1yorsa, rie anlama
geldigini mutlaka biliyordur. "Evrimin yava§ ve siirekli
olmas1, at ve filler gibi birtak1m belli durumlai:a dayanan
bir tiimevanmd1r, paleontolojik kay1tlann bir biitiinliik
icinde incelenmesinden pkmam1§br" demektedir. Ayn-
ca, "Darwin doktrini, boylece, i§leyen bir hipotez olarak
degil, kamtlanmak yerine omeklerle gosterilmesi yeterli
bulunan apklayICI bir ilke olarak kullamlm1§br."< 1l
Bir biyologdan, Yale Universitesi'nde Paleo.ntoloji
Profesorii olan R.S. Lull'dan da bir almtI yapmak istiyo-
rum: "Evrim, Darwin'in zamanmdan beri giderek daha
genel bir kabul gormekte; §imdiye kadar bilgili, dii§iinen
insanlarm kafasmda, yarad1h§m yorumlamp anla§ilabi-
lecegi tek manbkh yol oldugu konusunda §iiphe yoktur.
Ancak, modus operandi konusunda o kadar da emin
degiliz, ama i§lemin, baz1lan bala bilinemeyen ve belki
de hie bilinemeyecek biiyiik dogal yasalarla uygunluk
icinde oldugundan eminiz. n( 2)
Biyologlar "emin olmaya" devam ederler. Arna in-
san, biiyiik dogal yasalarm baz1lan hala bilinmiyorsa,
orada olduklanndan nasil emin olabilecegimizi sormak

(1) W.R. Thompson: Science ve Common Sence (New York: Longmans, Gre-
en ve Co. Inc.)
(2) Organic Evolution, R. S. Lull (New York: The Macmillan Co.) •
1929, 1947.

76
isteyebilir. Ve bazilan da bilinemez ise, "mantiksal" ol-
duklanm nereden biliyorlar?
Biyologlar1 "eksik baglanti" yiiziinden suclamak
haks1zhk olur; tanmm1§ biyologlar bunlan amaclamak-
tan herzaman kacmm1§lardir. Eksik baglantI son derece
yamltic1 bir sozdiir, ciinkii sadece bir baglantmm eksik
oldugunu ima eder. Zincirin biiyiik bir boliimiiniin orta-
da olmad1gim soylemek daha dogru olurdu. Bu arada,
zincirin varhgi konusunda da kesinlikle emin degiliz. Fo-
sil adam ya da yan insanm her yeni ke§finde, soyagac1
daha karma§1kia§1p, giderek hala bir siirii halkas1 eksik
olan bir zinciri andmyor. Her ihtiyath onyargis1z insan,
"1nsamn biyolojik kokeni giderek atin ya da filinki kadar
ac1k hale gelebilir, ama gelmeyebilir de, bekleyelim ve
gorelim" sonucuna var1rd1. Biyologlar bu kadai: temkinli
degil. Bilimin Birgiin Yapacaklar1'na sarsilmaz bir
inanclan var.
Darwin, Huxley ve Herbert Spencer'm zamanlarm-
dan bu yana tonlamada tuhaf bir degi§iklik olmu§tur. Bu
19. yy devleri "uyum· saglayanm idamesi" gibi terimlerle ·
konu§urlard1. Bu, biraz da yasal, teknik nedenlerle ya-
p1lmaktad1r; ilk Darwinciler fazla ab~tmI§tir ve evrim-
de gozoniine ahnmas1 gereken ba§ka etmenler bulun-
maktad1r. Arna gizli nedenlerle de kiiciimsenmi§tir.
"Uyum saglayamn idamesi", "k1z1l di§ ve penceli doga"
kavramma gitmi§tir ve bu, modern bilimadamlan icin
yeterince renksiz degildir. Onlar kendilerini ifade etmek
icin daha yumu§ak terimleri yeglerler - belli mutasyon-
larda "idame degeri" vardirya da sozii daha uzatmak icin
"olumlu ve idame degeri bulunmaktadir" derler. Her du-
rumda, idame edenler en iyi uyum saglayanlard1r, yani.
bunun anlam1 yine uyum saglayanm idamesidir; ama
77
kulaga o kadar da sert gelmemektedir. "Deger" kelimesi
okurun koku almamas1 icin bilimadamlari tarafmdan
fazlas1yla yiiceltilmektedir. - Arkas1 sonraki bOliimler-
de. ·
insan neden biyolojiyi dert etsin ki? Soylemesi zor.
Tabii, soru biraz daha farkh bicimde sorulsayd1 - N eden
hayvanlan incelemeli?-, cevap oldukca ac1k olurdu. Hay-
vanlar yaradih§tan ilginctir. Baz1 insanlar onlara diger-
lerinden daha biiyiik bir ilgi duyar, ama §ehir insanmm
vah§i bir hayvam dogada gordiigunde en ufak bir ilgi
duymamas1 rezil bir b1kkmhktir. B1kacak vakti olmayan
cocuklar; herzaman canh bir hayvana ilgi duyarlar. Hie
§ehirli olmayan Kizilderililer ve vah§iler, hayvanlarm
harika gozlemcileridir ve onlar hakkmda cok §ey bilirler.
Resmi biyologun bildiklerini bilmezler, ama hayvanlann
adetlerini bilirler, onlan izler, adetleri iizerindeki dogru
ve detayh bilgileri I§1gmda dahiyane tuzaklar kurarlar.
Arna diizenli biyoloji, bir "oloji" dir ve "bilimsel" olmas1
gerekir; bunun pratikteki anlam1, s1k1c1 hale getirilmesi-
dir. Thallophytes bryophytes pteridophytes sperma-
tophytes - Botanistin Kisa Kitabesi.
Biyologlann konulanni incelemeye deger gorme ne-
denlerinin en onemlilerinden biri, nesnelere bakmanm
baglantis1z bir yolunu talim etmektir. Fizikte uygulanan
bilimsel yontemden arta kalanm tiimii de budur. Sonuc,
resmi biyolojiyi, oliimciil bir s1k1c1hga bogmada katkida
bulunan tuhafjargonla sonuclanir. Her§ey tamamen ki-
§isellikten armdmlm1§ terimlerle ifade edilmelidir. Bir
sincap fmd1klarm1 sakhyorsa, bunu, insamn dogal ola-
rak dii§iinebilecegi gibi k1§a yiyecek depolamak icin de-
gil, soguk havanm ya da k1salan giinlerin ba§lattigi bir
refleksle yap1yordur. Eger bir tirtil ya da ba§ka bir yara-
78
bk i~1ga dogru hareket ederse, bu, fototropizm; eger i~1k­
tan kacarsa olumsuz fototropizmdir; ve ce~itli hareketler
icin jeotropizm, kemotropizm, tigmotropizmler mevcut-
for. Eger kopegi,nize gelmesini soylerseniz, hayvanda
~arth bir reflekse seslenirsiniz. Tann biyologlan, bir ta-
vugun, obiir tarafa gitmek icin caddeyi gectigini soyle-
mekten korusun: bu bilimd1~1 olurdu, 'Qiitiin meselenin
"etki ve tepki ·terimleriyle anla~1lmas1 gerekir." "Achk,
deney farelerinin aktif hale gelmesine neden olan diirtii-
lerden biridir." 0 > "Diger hislerin de ce~itli hedonik tonla-
n oldugu si:iylenebilir ise de, sanc1 naho~ olmas1yla tam-
n1r. "<2>
Biitiin bunlann a\!Ik amac1, bilimin biyologlar tara-
fmdan anla~Ild1gi anlamda "bilimsel" olmas1dir, ama na-
diren ac1kca ifade edilen gizli bir amac da bulunmaktadir
ve "materyalizm" "mekanizm" ya da "determinizm" de-
nebilecek belli bir "iZM"e talim etmekten meydana gelir.
Admm ne oldugu o kadar onemli degil. insanlann "beden
ve bilinclerinin, y1ld1zlar diinyasmm yasalanndan daha
karanhk, ama onlar kadar merhametsiz, dogal yasalara
bagimh oldugunu" anlamad1klanndan ~ikayet eden Ale-
xis Carrel, konuyu iyi ifade etmi~tir.(3) Eger dogruysa,
korkunc bir ~ey, ciinkii i:izgiir iradenin inkan anlamma
geliyor. Arna dogru olup olmad1gim nasil bilebiliriz?.
Eger bilimadamlan heniiz bu yasalan ke~fetmedilerse,
merhametsiz olduklarm1 nereden bilebiliriz: Arna Dr.
Carrel'in bir kripto - fa~ist oldugu ve soylediklerinin kay-
naginda koku~tugu gibi bir itiraz gelirse, Goucher Colle-

(l) The Human Frontier Roger J. Willioms (New York: Harcourt, Brace ve
Co. Inc.)
(2) Boring, Langfeld ve Weld'in (Psikoloji'ye Giri§) Introduction to Psycho-
logy kitabmdan. John Wiley ve Sons. Inc. 1939.
(3) Man the Unknown, Alexis Carrel (New York: Harperve Brothers)

79
ge'de biyoloji docenti olan Bentley Glass'm Genes and
the Man'in (Genler ve insanlar) ilk boliimiinde soyledik-
lerine bir goz atahm. "Bir bireyin her ozelligi sadece kah-
timsal ve cevresel etmenlerin etkile§iminden kaynakla-
mr. "Cll Buna gore, bir bireyin kendisi i~n bir ~yyapma­
s1 asla miimkiin degildir. Kararhhk gosterdiginiz ya da
herhangi bir bicimde "ozgiir irade"nizi kulland1gm1z za-
man saygmhk kazanmazs1mz (Bunu yapmazsamz sucla-
ma yok), ciinkii her§ey "sadece kahtimsal ve cevresel et-
menlerin etkile§iminden kaynaklamr." Carrel ve
Glass'mki gibi ifadeler duyarsamz, verilecek en iyi cevap
~ .
yiiksek sesle sa~mahk demek ve bilimadamm1, ifadesini
kamtlamaya davet etmektir. Kamtm izine bile sahip ol-
mad1g1, biitiin meselenin bir kere daha Bilimin Herza-
man Yapacaklan'na bir ornek oldugu ortaya c1kacaktir.
Daha dogrusu, Bilimin Yapmaya Qah§may1 Biraktigi,
~iinkii fizikcilerin determinizmi birakti!1im gordiik, ama
bu, (onlar boyle dii§iinmese de) biyologlara heniiz s1zma-
m1§tir. Tekba§ma determinizm biyoloji icin hie uygun
degildir, ciinkii canh §eylere cans1zm1§ gibi bakmak an-
lamma gelir, ama biyologlar determinist olarak dii§iin-
meye devam ederler; cunkii bilimadam1 olarak daha iyi-
sinin ne oldugunu bilemezler.
Bircok biyolog ve egitimci, biyoloji ogretirken, eski
ogiidii "Kendini Bil"i izlediklerini dii§iiniir. Bu amacla,.
insan bedeninin anatomi ve fizyolojisini ogreten dersler
diizenlerler. Bu, kendi icinde cok ilginc ve insanm sagh-
gim korumas1 icin cok yararhdir, ama yemegin golgesin-
de kalan diyetetik dersleri de 5yle. Fiziksel hareketler
herzaman, egitimle birlikte uygun dozlarda yapilmah-

(l) Kolombiya Universitesi Teachers College, (Ogreunen Okulu). Bureau of


Publications

80
dir, ama kimse fiziksel hareketlerin egitim oldugunu
dii~iinmez. Biri bedeni cah~tmr, degeri kafayi. 1nsan ka-
racigeri iizerinde yapilan incelemeler, yemek derslerin-
den daha fazla kafa cah~tirmaz ve karaciger icin iyi bir
basketbol macmdan daha yararh degillerdir. Beden, egi-
timin birinci derdi degildir. 1yi atletler, iyi egitim gormii~
insanlar olmakla tanmmaz. ·1nsa~ bedenini incelerseniz,
kendinizi bilme yolunda cok az yol katediyorsunuz de-
mektir. QunkU, nas1l portakal, portakal suyu; ev, yatako-
das1 degilse, insan da beden degildir, "Kendini Bil", "Be-
denini Bil" den cok daha yiiklii bir anlama sahiptir.
Biyologlarm herkesin biyoloji okumas1 gerektigini
dii~iinmesinin nedenlerinden biri, insanm bir hayvan ol- .
duguna duyduklar1 buyiik inanctir. Hayvanlan incele-
yin, insan hakkmda bir ~eyler ogreneceksiniz derler. tn-
' sanm kordata filumunda, Memeliler sm1finda ve ~u ya da
bu boliimde oldugunu ogreneceksiniz. Buna, "1nsanm
dogadaki yerini anlamak'' diyorlar. Bu tamm "cemaat"
kelimesini oldukca zorluyor, ona vah~i bir c1ghk attmyor
ise de, insan bazen 'bir organizmalar cemaatindeki hay"
vanlardan biri" olarak an1hr. Sivrisinekler de bu cemaat-
teki organizmalardir, ama c1kanm1z olmadan sivrisinek-
ler icin bir ~ey'yapmayacagim1za gore, onlara olan tavn-
m1z cemaat anlay1~ma hie uygun degildir.
Baz1 biyologlar bu insan-hayvan analojisini cok ileri
gotiiriirler; biyologlar hep analojilerle ugra~tiklarmdan,
kolayca onlar tarafmdan yamltihrlar. Ornegin, etkileri-
ni gormek icin farelere ya da dcimuzlara alkol verirler. Bu
kemirgenlerin mideleri bizimkinden daha zayifbr ve de-
neyi daha adil bir hale getirmek icin alkoliin kendisini
degil; kokusunu verdiler. Sonuclar cok kotiiydii, cunkii
cak1rkeyif yaratiklann yavrulan cihz, zayif ve "i~lem
81
gormemi§" hayvanlardan her ac1dan daha kotuydu. bte
yandan, alkolik kiimes hayvanlarmm yavrulan, kontrol
grubununkilerden daha iyi oldu. Ve §a§irbc1d1r ki, ke-
mirgenler birkac ku§ak boyunca alkol kokusuyla yeti§ti-
rilince, daha iyi fareler ve daha iyi domuzlar elde edildi.
Alkoliin zay1flan ortadan kaldird1gi, bOylece yalmz giir-
biiz hayvanlann ya§ad1gina inamldi. Arna insan-hayvan
analojisi bu hikayeden ders almada kullamlamaz, ciinkii
bir biyolog, daha iyi bir domuzu goriir gormez tamr ise de,
daha iyi insamn ne oldugu hakkmda en ufak bir fikri yok-
tur.
Baz1 ultra bilimadamlan hayvanlann gercekten
yapbklanm inceleyerek, insanm ne yapmas1 gerektigi
konusunda bir koku almaya cah§b. Ciddiyetle, biitiin
hayvanlarm ya§ama sava§I verdigini ya da en azmdan
yavrulanm korumak icin dovii§en bir di§i hayvam gozo-
m1ne alarak, tiirlerin ya§ama sava§I verdigini gozlemle-
diler. Bu, sadece, insanm da tiiriiniin ya§amas1 icin sa-
va§ vermesi gerektigi gibi aydmlatlCl bir sonuca ula§bnr
bizleri. Biitiin hayvanlar cevrelerine uyum saglar. Onun
icin, insanm da cevresine uyum saglamas1 gerekmekte-
dir. Ve bu zay1f sonuc bile kesinlikle gecerli degildir. Me-
seleye tam bir tarafs1zhkla bakarsak (ki bu bilimsel bir
erdem olarak degerlendirilmektedir) biitiin hayvan tiir-
lerinin cevrelerine uyum saglamad1gm1 ve hepsinin
varkalmad1gim goriiriiz. Bazilannm soyu tiikenir. Hay-
vanlann hayabm gercek bir tarafs1zhkla incelersek, ba-
zilan ya§ar, bazilarmm soyu tiikenir, i§te o kadar. Han-
gisini taklit etmeliyiz? Biitiin olas1hklarla, insan soyu
becerebilirse ya§ayacakbr, ama bu karar icin hicbir bi·
limsel neden bulunmamaktad1r.
1nsan bir hayvan degildir. Dii§iinen bir hayvandir
82
(Ve giilen, tapmaklar yapan, ensest tabulan olan bir hay-
van). Tekboynuz, bir at rmdtr? Tekboynuz, bir at art1 boy-
nuzdur, at degil. 1nsan, hayvan art1 bir ~eydir - dii§iinme
yetenegi; ve dii~iinme yetenegi boynuzun ata verdigi
farkhhktan cok daha onemli bir aynm yarabr. Evet, ta-
bii, insan bir anlamda hayvandir, ama bir anlamda da
degildir. 1nsanlar ve hayvanlar vard1r ve birbirlerinden
farkhd1rlar, "dii~iinen" nitelemesi olmadan sadece "hay-
van" demek, insam dahil etmemektedir. Biyoloji bize,
kendi ba~larma zaten ilginc olan hayvanlan anlatabilir;
bize bedenlerimizden sozedebilir, bu da cok ilginc ve faz-
las1yla onemlidir; ama bize insan hakkmda soyleyebile-
ceklerinde ciddi bo~luklar bulunmaktad1r.
Hayvanlar beslenir ve iirer. Baz1 insanlar hayvanlar .
gibi davramr, digerleri oyle davranmaz. Hayatlan bes-
lenme ve iiremeyle oldukca sm1rh baz1 insanlar vard1r,
ama tamamen farkh olan, herhangi bir hayvandan ta-
mamen farkh olan ba~kalan da vard1r. Bilincli olarak
iiremeyen birsiirii kadm ve erkek vard1r. Bunlar zevkler-
den tamamen el etek cekmi~tir ve bu hayattan biiyiik
zevk almaktadir. Azd1rlar, azizdirler ama, azizleri az da
olsa, azizlere ozenen insanlar gercekten cok fazladir. Bi-
limadammm akh insan-hayvan analojisinde ~unu soyle-
yecek kadar kan§iktir: "Biyoloji hakkmda bildiklerim,
gercekte davram§lanm1zm bir ii.stun ve ya§amsal amac
tarafmdan harekete gecirildigini, bunun da, nesnel bir
bak1§la, tiim hayvan varhgmm tek sonundan farkh ol-
mad1gm1 gostermi§tir. Bu amac, tek bir kelimeyle, ra-
. hathkbr."<1 >
Buna verilecek gerekli ve yeterli cevap "z1rva"dir.
(1) Science ve Good Behaviour (Bilim ve lyi Davram11)tan, H. M. Parshley.
1928, The Bobbs. Merrill Co.

83
V. Bolii.m

KENDiNE DONiIK CAL~MA - PSiKOLOJi


Eger insan tiiriiniin kendine doniik incelenmesi in-
sanm incelenmesiyse, biyoloji sadece hikayenin bir oolii-
miidiir ve en onemlisi de degildir. Diger boliim, Yunanca.
ruh anlamma ·gelen kelimeden tiireyen "psikoloji"dir.
Ruhbilim deseydik daha zarif olmasa da, daha ac1k ola-
cakbr.
insanm bir ruhu oldugunu $C>ylemede gizemli bir §ey
yoktur. Kendinizi dii§iiniin, bedeninizden mi ibaretsi-
niz? 0 "sizin" bedeninizdir: bedene sahip olan "siz", ruhu-
nuzdur. Eger insantn oliimsiiz bir ruhu olup olmad1gim
tart1~1rsak, gizem girer i§in icine; bu tarb§Ilabilir ve tar-
. b§1lmaktad1r. Arna, siz sadece insamn bir ruhu oldugu-
nu kabul ederek, bu konu iizerinde herhangi bir inanca
baglanmazsmlz; Bedenin agirhgi vard1r, ruhun yoktur:
bu, ikisi arasmda cok ac1k bir aymmd1r.
Eksi giinlerde katI, materyalist bir cerrah, ruhun ol-
mad1gim k~mtlamak icin anatomi bilgisini kullamr, hic-
bir ameliyatta da ruhla kar§ila§mad1gim soylerdi. Bu-
giinlerde bu kadar kesin b~r tavtr almmamaktad1r. Psi.-
kologlar ruhu incelElr, ama neyi incelediklerini size an-
latmak konusunda isteksizdirler. 1nsan, beden ve ruh-
tan olu§an bir biitiindiir; ve "ruh"un tamm1 Aristo tara-
fmdan oldukca a~1k bicimde yapilmt§tir - ama bu uzun -

85
zaman onceydi. Diger bilimadamlan gibi psikologlar da,
fazlas1yla modem ve boylece de oncekilerden cok daha iyi
olduklan icin gurur duyarlar. $a§kmhkla, kimsenin §iip-
helenmedigi bir §eyi, ruh ve bedenin birbirleri iizerinde
cok derin etkilere sahip olduklanm ke§fetmi§lerdir. Ka-
falan kan§Ik oldugundan bedenle ruh arasmdaki bu ya-
km baglantiy1 ke§fedince bunlarm aym §ey oldugunu
varsayarlar: 1nsanm fiziksel ve zihinsel yonleri "aynla-
maz" derler. Tabii ki, bedeni oldiirmek suretiyle zihin-
den ayirabilirler, ama i§lem §iddetli ve geri doniilmezdir,
bunu yapmak nadiren gereklidir ve biz farkh olduklanm
§Oyle bir sozii degerlendirerek kolayhkla anlayabiliriz:
"O simftayd1 ama, zihni derste degil, futbol sahasmday-
di."
Fizikcileri izleyen biyologlarm pe§indeki psikolog-
lar, ne pahasma olursa olsun objektif olmak zorunda his-
sederler kendilerini. Bunun icin de insam, sanki kendile-
ri insan degilmi§ gibi di§ardan bir yolla incelerler. Bay
Sidney Hook, (Education for Modern Man - Modern in-
san icin Egitim) kitabmda insanm zeki olup olmad1gm1
ciddiyetle ara§tirm1§tlr. Bunun hatm say1hr miktarda
kamtm topland1gi ampirik bir soru oldugunu soyler. Bay
Hook'un, tamd1gi baz1 insanlarm zeki olup olmad1klanm
bilecegi dii§iiniilebilir. Arna hay1r. Bilimsel temkin, ihti-
yath "kamt topland1" soziinii ister. Arna kamt nasil topla-
mr? Bir tiir cop y1ginmm etrafmda m1 yatmaktad1r, yok-
sa kafalarda m1 toplamr; ve eger oyleyse kamt toplamak
icin insanlann da zeki olmas1 gerekmez mi? Belki de "en
azmdan baz1 insanlarda biraz zeka vardir" sonucuna
varmak cok da iddiah olmaz. Bay Hook bu sonuca uzun
uzadiya dii§iinerek gelmi§ olabilir. Arna i§te mesele bu-
rada - bilimsel oyunun kurallarma gore, uzun uzad1ya

86
dii§iiniip bir yere gelmede. Bu nesnel olmazd1, oznel olur-
du. Biitiin gercek bilimadamlan tarafmdan en karanhk
§iipheyle bakilan icgozlerni kullanrnak olurdu.
Nesneleri nesnel olarak incelernek kolayd1r. Eger
nesne canhysa, bu bizi durdurrnayacaktir, cunkii bir
arnip ya da §empanze hakkmda da son derece nesnel ola-
biliriz. Ba§ka bir insam da istedigimiz kadar nesnellikle
inceleyebiliriz. Dii§iincelerirniz hakk1nda ve kendi ken-
dini analiz alanmda rnucizeler yaratarak kendi duygula-
r1m1z hakkmda nesnel olabiliriz. Arna neden olahrn ki?
Bunu bir ta§ icin yapmaya degerse, o zaman insan icin
yapmaya da deger sonucuna varamay1z. Bir vah§i, ta§a
ya da kendini besleyecek hayvana kendisininkilere ben-
zer arzular ve duygular atfeder. Vah§ilerin belli bir pra-
tiklik anlammda kusursuz biyologlar ve son derece kotii
fizikciler olmasmm nedeni budur. Bir ta§m duygulan
yoktur ve ta§lan incelemede ilerleme kaydetmek, ancak
klasik bilim fizigin klasik yontemiyle, duygulan kaale
almay1p nesnel olmakla miimkiindiir. insanm duygulan
vardir ve eger bir insanm duygularmm sizinkilere cok
benzer olabilecegini unutursamz, onu anlama §ansm1z1
cope atm1§ olursunuz. Bir insam k1zd1nrsamz, neler his-
settigini bilirsiniz,'\!iinkii siz de k1zgmhk deneyimini ya-
:;;adm1z. Bir :;;empanzenin de duygulan vard1r ve siz,
"duygulanm incittiginiz icin" ya da bir ba:;;kasma goste-
rilen ilgiyi k1skan1p bir ko:;;ede biiziiliip kald1gmda bir ev
:;;empanzesine ne olup bittigini bilirsiniz. (Bu arada,
:;;empanzenin de bir ruhu vardir, ama onun ruhu insan
ruhunun biitiin giiclerine sahip degildir.) Kizgm bir
adamla ilgili olarak nesnel olmak miimkiinse de tavsiye
edilmez, ciinkii bu onu daha k1zgm hale getirmekten ba:;;-
ka i:;;e yaramayacaktir. Son defa k1zgm oldugunuzda si-

87
ze, kendinize ne olmu§tu? Sizi sakinle§tirebilen birileri
oldu mu: Bu nas1l oldu? Gercekten nesnel bir psikolog
(Eger boyle bir insan ya da canavar varolduysa) kendisi-
ne bu aydmlatICI sorulan soramayacaktir; ciinkii bu, o
yaramaz sozciige, icgozleme girer. Psikologun bilimsel
yontemle hareket etmesi, k1zgm adam laboratuan yerle
bir edene kadar sistematik bir bicimde §unu ya da bunu
denemesi gerekmektedir.
1nsam incelemek, ta§lar1, sopalar1 ve diger fiziksel
nesneleri incelemekten tamamen farkhd1r. Ta§ ve sopa-
lar1 incelerken gercek bilimsel baglanbs1zhgi talim et-
mekten, belli ko§ullar altmda neler oldugunu tarafsiz bir
bicimde gozlemekten ve kaydetmekten, hipotezler kurup
bunlan deneylerle smamaktan ba§ka bir §ey yoktur.
Arna insanlan inceledigimizde, -bizler de insamz ve bu,
inceledigimiz §eyi anlamam1z icin olaganiistii olanakiar
saglar, ama nesnellik yontemiyle degil. Boylece psikolog-
lar kendilerini icinden c1k1lmaz bir durumda bulurlar,
ciinkii ne kadar bilimsel olurlarsa (''bilimsel"i "nesnel"le
aym §ey ' olarak kabul edersek), gozlerini insan hakkmda'
daha cok §ey ogrenmenin en iyi yoluna 0 kadar korce.ka-
patmalan gerekir. Ve boylece, bilim, "insan dii§U.ncesi-
nin evrensel anla§masmm miimk\i.n oldugu alan" olarak
kabul edilirken, psikologlar, nesnelligin uc noktas1yla
resmi bilimsel yontemin b1rakilmas1 arasmda verdikleri
tavizlere gore cok sayida "okula" ayrilmaktad1r. Evren-
sel bir anla§ma olmas1m birakm bir yana, davranI§CI psi-
koloji, Gestalt psikolojisi, normik psikoloji, i§levsel psi-
koloji, hareket psikolojisi, yap1sal psikoloji, tepki psjko-
lojisi, dinamik psikoloji, refleksolijik psikoloji ve biraz da
sol kanat siyasi notas1 olsun diye, ·diyalektik materya-
lizm psikolojisi vard1r. ·

88
Olcegin bir ucunda iinlii iicliiniin Freud, Adler ve
Jung'un ve bii.tii.n psikiatristlerin temsil ettigi denensel
olmayan (non-experimental) psikologlar bulunmakta-
d1r. (Psikiatrist, hasta ruhlan tedavi etmeye cah§an in-
sand1r. Psikoanalist Freud'un icad ettigi, sozii. uzatan bir
teknik kullanari, bir psikiatristtir.) Freud'a gore insan
ruhu Ego (s1radan biliuc), karanhk, ahlaks1z id ve Siipe-
rego'ya holiinmii§tiir. Bunlan· herhangi bir nesnel yon-
temle ke§fetmemi§tir. Hicbir bilimsel test ya da arac 1d'i
saptayamaz. Freud sadece onlann orada bulunduklanm
belirtir. Burm dam§manhk odasmm mahremiyetinde in-
sanlardan ogrendiklerinin iizerin;.; kurar, ba§kalarmm
da deneylerle kamtlayabilecegi kesinkes tekrarlanabilir
bilimsel ko§ullann degil. Eger etrafta sonuclan kamtla-
mak ve teyid etmek isteyen merakh bilimadamlan olsay-
d1, hastayla psikiatrist arasmdaki gerekli ili§ki bozulur-
du. Freud'a riiyalarda goriilen ortak nesnelerin seks
sembolleri oldugunu gosteren bir deney olmad1 ve boyle
olduklarm1 teyid eden bir deney de olamaz. Bii.tii.n dii.-
§iince, deneyden yapilan ak1lc1 c1kanma degil, anlay1§a
dayanmaktad1r ve s1k1 bilimsel yontemin insan ruhu
hakkmda soyleyebilecegi herhangi bir §eyden cok daha
aydmlatic1 olmasmm nedeni budur. Deneysel olmayan
bu dii§iincelerin bazilan, psikologlar ve s1radan insanlar
tarafmdan aym §ekilde kabul edilir ve hepimiz, bilincal-
tmdan (Freud), a§agihk komplekslerinden (Adler) ve ice
ve d1§a doniiklerden (Jung) sozederiz. Anlay1§, bilimsel
pkarsamayla aym §ey degildir,, ama burada bile istatis-
tikten daha giivenilir olabilir.
Psikologlar "meseleleri" nasil gordiiklerine ya da di-
ger yonleri "vurgulamalan"na gore farkhla§an ce§itli
gruplara ayrilm1§lard1r. Nesnel bir bicimde icgozleme

89
izin verirler. Deneylerinden birinin oznesinin "k1rm1z1
bir imge goriiyorum" ya da "kulaklanmda bir cmlama
var" demesine izin verilir ama, "kiistahhgmdan nefret
ediyorum" ya da "Seni seviyorum" gibi sonuna kadar ki§i-
sel bir §ey diyemezler. Biitiin duyulann aynnblanyla in-
celenmesinden, yiikselme ya da boyun egme, idetik imge,
d~gerlendirmeci yakla§tmlar ya da atip* gorii§ler gibi
terimlerle yap1lan ki§iler sm1fland1rmalarma uzanan
dev bir sahaya yay1lm1§lardir. Ellerini norologlara (sinir-
leri inceleyen biyologlar) uzatirlar, cunkii ruhun hare-
ketlerini bedeninkierle ac1klamay1 umarlar ve beyinle
sinir sistemi i§e ba§lamak icin en uygun bolgeler gibi go-
riiniir. Size noronlardan, akson ve dendritlerden sozede-
ceklerdir. Naron, sinir hiicresidir ve kiiciik olmasma rag-
men ondan c1kan akson birkac fit boyunda olabilir, ayr1ca
bir miktar daha kiiciik, dal gibi pkmtilar bulunmaktadir
ki, bun Iara da dendritler ad1 verilir. Bir noronun dendrit-
leri genellikle bir digerinin aksonunun ardmdan gelir ve
dokundugu yere sinaps denir. Baz1 noronlar duyusal me-
sajlan i~eri getirir, digerleri motor mesajlan du~ar1 ta-
§H. Deneysel psikologun sevgilisi refleks yay1, iceri du-
yusal bir mesaj getirip beyin ya da omurilikteki k1sa bir
norona mesaj1 ileten bir noron ve mesaj1 alarak bir kasm
hareket etmesini saglayacak uciincii bir norondan mey-
dana gelir. Bazen, bir ara noron yerine, dendrit dallany-
la birbirine baglanan bir siirii noron olabilir ki, sinirsel
uyanlarm geni§ bir yollar secenegi olsun. Refleks yay1
cok basit hayvanlann hareketlerini ya da belli biryerine
dokundugunuzda kopegin ayagm1 ka§1mas1 gibi, daha
yiiksek hayvanlarm basit hareketlerini apklayabilir. in-
simlarm yaptiklan, milyonlarca millik apklamalarla
anla§1lamaz. Gercekten kullam§h insan anlayt§lan ge-
li§tiren deneysel olmayan baz1 psikologlar, bunu noron-

90
Ian ve sinapslan gozoniinde bulundurmadan yapm1§lar-
d1r. Arna Prof. Clark L. Hull: "Davram§I ciddiyetle incele-
yen hemen herkes, bir giin, davram§ bilirp.inin temel il-
kelerini olU§turmaya yeterli bicimdeki ana norolojik ka-
nunlarm ke§fedilecegine inanmak ister." der.<ll Bilima-
damlannm iyimserligi gercekten sm1rs1z!
Psikolojik olcegin obiir ucundaysa davram§cilar
ad1yla amlan yokolmaya yiiz tutmu§ bir grup bulunmak-
tad1r. Bu yiizyilm onlu yillannda J.B. Watson'm onderli-
gini yaptigi grup, bilimsel olmak icin gercekten yiirekli
bir gayret gostermi§tir. tcgozlemden gelen hicbir §eye
izin vermeyeceklerdir. Dii§iince yok, duygu yok, sansas-
yon bile yok, sadece davram§. Pavlov'un daha onceleri
kopekler iizerinde yaptig. cah§malardan, iinlii §arth ref-
leksten hatm sayihr ilham aldilar. Kopekler bir davra-
Ill§CI icin idealdir, ciinkii eger dii§iiniir ya da hisseder ya
da icgozlem yaparlarsa, en azmdan bunu dile getiremez-
ler. Pavlov, deneyleriyle yemek zili oldugunu §artlad1g.
bir zilin her cah§mda iirettikleri tiikiiriik miktanm ol-
cen dahiyane bir diizene baglad1 kopekleri. Aym deney
insanlar iizerinde de yap1ld1 ve onlann ag.zlannm da ye-
meyle ilgili bir duyu uyaramyla suland1g.m ve insanla-
rm da hayvanlar gibi §arth refleksleri olabilecegini gos-
terdi. Biyolojide gordiigumiiz gibi, hayvanlann etki tep-
ki terimleriyle anla§1lmas1 gerekmektedir; davram§c1lar
insanlan da aym bicimde anlayabileceklerini belirttiler.
Davram§cdann sorunu, etki verildiginde tepkiyi tahmin
etmek ya da tepkiden yola pkarak etkiyi ongormekti
(Watson boyle diyordu.) Konu§ma, bir uyarana verilen
sozel bir tepkidir. Dii§iince diye bir §ey yoktur; sadece

(I) Hull: Principles of Behavior (New York: Appleton-Century Crofts, Inc)


1943

91
"Sessiz sozelle§tirme", "yan dinlenebilir girtlaga ait ak-
tivite" ya da bunun gibi §eyler vardir. Qocuklann §una ya
da buna "ko§ullandmlarak" egitilmesi gerekir ve yeti§-
kinler "yeniden ko§ulland1rmayla" geli§tirilebilir. Kotii
insanlar bOylece iyi vatanda§lar haline getirilebilir; ve
sonunda hepimiz diizgiin, yeniden ko§ullanm1§ bir or-
tamda ya§ayabilirdik. Dogal olarak, bu hicbir zaman
gercekle§medi.
Degi§ik okullara bagh psikologlar arasmdaki §iddet-
li agiz dala§lan artik gecmi§te kalmi§tir. Bugiinlerde
birbirleriyle cok daha iyi anla§Iyorlar. Hatta, iizerinde
biitiin psikologlann b.tle§tigi birtak1m temel postulala-
nn bir listesi bile yap1labilmi§tir: Bunlardan biri §udur:
"insan davram§I, hicbirinin dogru ya da yanh§ olmas1 ge-
rekmeyen, herbiri bir anlama biitiiniiniin parcalarm1
olu§turabilecek degi§ik gorii§ ac1larmdan yorumlanabi-
lir ve oyle de olmu§tur." Bir ba§kas1, bilimsel inancm bili-
nen konvansiyonel dile getirilmesidir. "insan davram§I-
nm hicbir yorumu bilimsel kamtm cisimle§tirdigi ger-
ceklere dayanmad1kca kabul edilemez." Psikologlar, so-
nuclannm bilimsel kamtm cisimle§tirdigi gerceklere da-
yandird1klarma inanmak ister, ama bunu yapmazlar
ciinkii postulalardan ikisi §oyledir: "Biitiin insan davra-
m§larmm bir nedeni vardir" ve "Potansiyel olarak biitiin
insan davram§lari olciilebilir ve tammlanabilir."Ol Bu
yorumlarm hi~bir deneysel isbati yoktur. Baz1 insan
davram§larmm nedeni olabilir ve baz1lar1 olciilebilir ve
tammlanabilir ama, biitiin insan davran1§lan hakkmda-
ki her§eyi kapsayan ifadeler dins el bir umuttan ba§ka
bir §ey degildir. Psikologlar bilimsel yontemi selamlayip

(1) The Basic Postulates of Psychology, W. E. Vinake, The Scientific


Monthly, Agustos 1948;

92
uygun durumlarda kullamrlar; ~ma uygun olmad1gmda
denetlenmez hayallerinde vah§i s1cramalar yaparak ha-
la nesnel gerceklere dayand1klarm1 varsayarlar. Mesela
Prof. Gardner Murphy psikoloji ders kitabmm onsozii.n-
de §Oyle der: "Degeri ne olursa olsun ben, bu metne temel
olarak degerlendirdigim baz1 doktrin ve gorii§leri koya-
- rak, kamtm yetersizligine ragmen bu ilkelerin bii.tiin·de-
taylan degerlendirmede kullamlacak bir cerceve olu§-
turdugunu dii§iinii.yorum.''(r) Ne bilimadarn1! Hayal ede-
bilirseniz, bir fizikcinin boyle bir §ey soyledigini hayal et-
meye cah§m. Psikolog kamtm tam olmad1gm1 bilir, ama
neyin dogru oldugunu hisseder.
Eger insanoglunu anlamay1 gercekten istiyorsamz,
psikologlardan ba§ka gidebileceginiz cok insan var. Res-
.mi bir bilimsel prosedii.rden gecmemelerine ragmen, in-
sanogullanm harika bir bicimde anlayan erkek ve ka-
dmlar vard1r. Bu insanlarm bii.yii.k bolii.mii. bilgilerini
iletmeye muktedir degillerdir, iletebilenler romanc1lar-
dir. iyi romanc1lardir, cunkii. iyi psikologlard1r. Arna bi-
limsel psikologlar degillerdir: bir anlamda §airdirler ve
§airlerin cogu (hepsi degil) birinci sm1~ psikologlard1r.
Eger insan, psikolojiyi bilimsel degil de hakiki bicimiyle
ogrenmek isterse, yap1lacak en iyi §ey, edebiyat ba§ya-
p1tlanm okumakbr. Egitimciler bunun farkmdadir ve
herzaman her mii.fredatta "be§eri bilimler"e biraz, kimi
zaman bolca yer aymrlar. Bu, Prof. Babbit gibi "oloji"
hayranlanm pld1rtm1§br, cunkii. bunlar onbe§ ya§mdan
sonras1 icin kesin bir bilim bilim bilim diyetinden ba§ka
bir §ey hayal edemezler. 1nsan tii.rii.niin genel hissiyab
bunlara kar§1dir, cii.nkii. herkes, hayab boyunca en az bir

(1) A Briefer General Psychology, Gardner Murphy (New Yolk: Harper ve


Brothers).

93
Shakespeare oyununu en az bir kez okumam1§ birine
"egitilmemi§" goziiyle bakar, ama Shakespeare'i profes-
yonel olarak ogretenler, biiyiik edebiyab incelemenin
gercek nedenlerini bilmesi gerekenler, maharetlerini or-
taya dokmez, herkesin yap1lmas1 gerektigini dii§iindiigu
§eyleri yapmay1, iyi nedenler yerine zay1f savlara daya-
narak apklarlar. "Kiiltiirel fayda" hicbir anlama gelme-
yen bir sozdiir: cevrildiginde, diger "egitimli" insanlann .
bildigi almblarm aymm bilmek iyi bir §eydir, boylece
klasik etiketleri degi§ toku§ ederek egitirrisiz insanlan
d1§lanm1§ hissettirebiliriz, bundan ba§ka bir anlam1 yok-
tur. Daha iyi (ki nadiren oyledir) bir neden, §oyle dile ge-
tirilebilir: "Shakespeare'i okumak baz1 insanlara biiyiik
zevk verebilir ama, nas1l yap1lacagm1 ogrenmek, zorlu ve
gii~ bir i§tir. Bu nedenle, birkac tanesinin ileriki y1llarda
bu biiyiik §iirin tadm1 c1karabilecegi ihtimaliyle, bir sm1f
dolusu gene insam Shakespeare "y_apma" yoluna koyma-
ya deger. Arna edebiyatm gercek nedeninin bu olmas1
tatminkar degil. Eger baz1 bilimadamlarmm dii§iindiigu
gibi, insanlara bilimden ba§ka bir §ey ogretmeyerek ato-
mik bir diinya sava§m1 engellemek miimkiin olsayd1,
Shakespeare'i, Dante, Homeros ve Cervantes'i kiiller
arasma atmaya degerdi. Biiyiik edebiyat okumak icin
gercekten onemli nedenler vardir; bunlardan biri de ya-
zarlarmm iyi psikologlar olmas1dir.
Edebiyat, psikolojiyle ilintiliymi§ gibi ogretildigin-
den degil. Genellikle, "degerler" ya da "egilimler" ya da
"formlar"la ilintiliymi§ gibi okutulur. Profesyonel edebi-
yatcilar! Bilimadamlarmdan beter birileri varsa, onlar-
dir; bir sanat eseriyle, ne anlama geldigini bulmaktan
ba§ka her§eyi yaparlar. Bir eseri "degerlendirirler", son-
ra "yeniden degerlendirirler" ve ardmdan "tammlay1c1"

94
(kesin bir degerlendirme) yaparlar, ki bu sonuncusunun
daha ilerde yeniden degerlendirilmesi gerekecektir. Ne
demek istediklerini anlamak yerine, Plato'nun Yunan
diinyas1 icin ya da Macchiavelli'nin 1talyan Ronesans1
icin ne anlama geldigini dii§iineceklerdir. Milton'1 yok
edene kadar apklayacaklard1r. Kitabm, §imdi ve bura-
da, bizim zamamm1z icin bir §ey soyleyemiyorsa okun-
maya degmeyecegini gormeden, biiyiik eserleri "zaman-
lan baglammda" okuyacaklardir. 1cerigi -yani yazann
gercekten soyledigini- goz oniine almadan stilini incele-
yecekler ve bu amac ugruna bilim adamlanyla ittifak ya-
parak yazarm stilini uluslararas1 i§ makinalanyla tablo-
lar haline getirip i§leyen, ritm ve ton diizenlerinin aso-
nans ve konsonanslarm, ortak degerlerin ve hece uzun-
lugundaki Sekanslann grafiklerini yapan araclar geli§-
tireceklerdir.
Tom Sawyer'm diger cocuklara citleri boyatmas1 ede-
biyattaki psikolojinin -bir cocuk kitabmdaki- cok basit
bir ornegidir. 0 kadar basittir ki, bilimsel psikoloji ogre-
tirken kullamlabilir, kullamlmaktad1r da, ciinkii
Tom'un diger cocuklara zamanlanm boya yaparak gecir-
me hevesini nas1l verdigi cok ac1k terimlerle ifade edile-·
bilir. Biiyiik edebiyat eserleri pek boyle ozetlenemez.
Eger katil olmanm ya da delirmenin nas1l bir duygu oldu-
gunu anlatmak miimkiin olsayd1,. Shakespeare bunu
a:c1k secik ifade ederdi. Bunun yerine, Macbeth'i ve deli-
lik iizerine ce§itli cah§malan yazdi. Gercekten, biiyiik
psikolojik anlay1§lar basitce ifade edilemez, sadece oykii-
lerle aktanlabilir. Hicbir zaman akson ve noronlar iize-
rindeki laboratuar deneylerinin sonucu gibi "bilimsel
olarak bilinmeyeceklerdir."
Bir bilimadam1 icin bir duygu, bir ba§kas1 gibi bir in-
95
celeme nesnesidir ve Kelvin'i izlersek (ki pek de matah
bir lider sayilmaz) bunlan olcme geregini duyarlar. An-
cak, duygularla beraber ortaya c1kan bedensel degi§im-
leri olcmek miimkiindiir. Ornegin, bfrden soguk terler
dokerseniZ, bilimadam1 ter miktanm olcebilir. Eger duy-
gularm1z yiiziinden eliniz titrerse, titreme olciilebilir.
Kalp ab§I ve solunum temposu olciilebilir ve bunlar duy-
. gularla degi§ir; derinin elektriksel direncinin (galvanik
deri tepkisi) cok hassas bir olciimii yap1labilir. Bunlar
psikologlar t~rafmdan ozenli deneylerle olciilmii§tiir ve
biitiin soyleyebildikleri, ozne bir duygu ya§arken degi-
§iklikler oldugudur. Nab1z kimi zaman h1zlamr, kimi za-
man dii§er; solunum da o:yle. Galvanik deri tepkisi duy-
gularla degil, ba§ka §eylerle de anla§Ilmaz, diizensiz ve
kestirilmez bir bicimde degi§ir. Araclarm soyleyebildigi
kadanyla, ho§ ve naho§ duygular arasmda kesin bir fark
da yoktur. Bunu ogrenmek icin ofneye sormam1z gerekli-
dir -bu da icgozlem demektir. S1rt1m nesnellige dayayan
Gardner Murphy, "Farkh duygular gercekten birbirin-
den ayirdedilebilir mi?" gibi son derece sacma bir soru bi-
le sorar. Bu, sadece, duygulann tamamen yanh§ bir yon-
temle ara§tmld1gm1 gostermektedir.
Basit duygular bile olciiler ve kayit araclanyla ara§-
tirmadan kacarlarsa, daha karma§1k duygulanm1za ne
olacak? Nefret, a§km h1sm1d1r. -Bunu hepimiz biliriz
ama, bir bilimadammdan ogrenmedik. Deh§etin cekicili-
gi en s1radan deneyimlerden biridir ama, galvano'metre-
den kacar. Byron bir hamm1 ba§tan cikarmayi (iyi tan1d1-
gi biri, bilimd1§1 ama ba§anh bir bicimde) tammlarken,
"Hie kabullenmeyecegini fts1ldarken, boyun egdi" der.
Bu kadm bir psikologa cok ilginc gelecek kar1§1k duygu-
lar icindeydi, ama bu duygular naSil "olciilebilir?" Kad1m

96
herhangi bir alete baglamak sahnenin mahremiyetini
zedelerdi!
Fizikcinin yaptigi bilimle psikolojinin yapmayi deger
buldugu bilim arasmdaki dev yar1gi a§maya kalkild1gin-
da bugiinlerde moda olan harikulade bir §ey ke§fetmenin
kendinden memnun havas1yla, tek bir bilimsel Yontem
de~l, Bilimsel Yonternler oldugunu ilan etrnek en gecerli
yoldur. Her bilimin kendi konusuna uygun bir yontemi
vardir. Hatta her bilimin kendi manbgi oldugu da soyle-
nebilir; bu kimi zaman sanki bildigimiz s1radan eski mo-
da manbktan daha farkh bir §eyrni§ gibi, ne demekse, "ic
manbk"br. Bilirn, basit olarak, ''bilimadamlan ne yapar-
sa odur" ve bilimadam1 da "bilim" olarak sm1flandmlm1§
bir konuda doktorasm1 yapmt§ bir insan olarak tammla-
nabilir. Fizigi bu kadar degerli kilan kat1 kesin dii§iince
ba§ka bir bilimde hie olmayabilir. Bilim isterse, matema-
tiksiz idare edebilir. Bilimadamlan bundan istemeye is-
temeye vazgecerlerse de, olciim olmadan da idare edebi-
lirler. Geri kalan, nesnellik ve bilimsel yontemin diizenli
basamakland1r: gozlem, hipotez kurma ve onu deneyler- .
le smama. Ve bu a§amalar bile genellikle ba§a eklenen
bir basarnakla nitelenir: bilimadam1 dogru soruyu sor-
mahd1r, yani bilimsel araclarla yamtlanabilecek bir so-
ru. Bu, psikoloji iizerinde ciddi bir sm1rd1r, ciinkii sadece
sorabildigi sorulara cevap verir. Bir insan hakkmda ger-
cekten bilmek istediklerimiz ne tiir §eylerdir? Muhabbe-
tinin iyi olup olmad1gim bilmek isteyebiliriz. Tamamen
bilimd1§1 bir soru-keselim gitsin. Diiriist ve gii~enilir mi?
Bencil mi? Materyalist mi? Kocakar1 dedikodusuna me-
rakh m1? Acil bir durumda destek mi c1kar, yoksa arka-
dan m1 b1caklar? 1nsan ona dertlerini anlatabilir mi, an-
lar m1? Zor bir durumda yardimc1 olur mu? lyi bir sevgili

97
olur mu? Bir psikolog bu sorulart cevaplamada size cok
az yard1m edebilir. Eger iyilik ya da dindarhk gibi ger-
cekten onemli insan ozellikleri hakkmda bilgi almak is-
terseniz daha da az yard1m goreceksiniz. Dindarhk hak-
kmda bir §ey soylemek zorunda kalmak dii§iincesi (Pa-
zar giinleri haric, ki onlan da saym1yoruz), bir psikologu
deh§ete dii§iiriirdii. "Egonun kan§tiklan" hakkmda bol
bol konu§abilir ise de, cesaret, alcakgoniilliiliik, ihtiyat,
itidal, bilgelik ya da diger erdemler hakkmda soyleyecek
cok az §eyi vardir. Qok §a§irbc1 ama gercek; bir psikoloji
dersini, ce§itli erdemlerin neler oldugu, hangilerinin en-
tellektiiel, hangilerinin ahlaki oldugunu duymadan bi-
tirmek miimkiindiir. "Arna heniiz erdemler hakkmda bir
mutabakata vanlamad1 ki" diye bag1racaktir bilimsel
ruhlarmdan sars1lan psikologlar. Sanki boyle §eylerden
sozetmeleri gerekiyormu§ gibi, buna verilecek cevap da,
psikoloji hakkmda da bir mutabakata vanlmam1§ olma-
s1dir. Psikolojide, sadece §unlan soylemenin miimkiin ol-
dugu bircok nokta vardir: "Freud ve ardmdan gelenler
bunu §U ve bu terimlerle apklarken, Gestalt grubu ...... .
olarak anlatmaktadir." "Gurur pagan bir erdein ama,
Hristiyan bir giinahtir." demek miimkiin olurdu, birakm
insanlar secimini yapsm. Bu profesyonel sandalyeden
vaaza bile yol acmaz, ki bu, psiko-pedagoglann kacmd1k-
lanm dii§iinmeyi yegledikleri bir kusurdur. Bundan ka-
.cmmazlar, cunkii hikayelerini ne kadar "nesnel" olarak
Smamaya cah§Ir}arsa cah§SmJar, -gercekten erdem ise-
ler, modern erdemlerin dort ozelligi-Ho§gtirii, Liderlik,
Satic1hk ve Kiistahhk icin kiiciik tikaclar koymay1 pek
unutmazlar. (Ho§gtirii ho§gtiriisiizliikten iyidir ama, ha-
yirseverlik daha iyidir.)
Psikologlann tipik bir davram§1 da insanm gorevleri

98
hakkmda soyleyecek cok az §eyleri olmasma ragmen, is-
tekleri, arzulan ve ihtiyaclan hakkmda cok lafyapabil-
meleridir. Bunlar1 biiyiik bir dikkatle numaralandmr-
lar. Bu listelerden biri sekiz tane sirahyor: yiyecek, giy~~·
eek ve bannak; eylem; etkili caba, giizellik; seks; giiven-
lik; prestij ve "ba§kalanna hfamet verme" anlamma ge-
len tuhaf bir bicimde "hizmet" olarak adlandmlan, as la
bir Hizmet apartmanmdaki hizmet gibi dii§iiniilemeye-
cek §ey. 1nsamn tahmin edebilecegi gibi, bundan farkh
ba§ka listeler de vardir ama bu da, bircok ba§kas1 da ko-
caman pml pml bir bo§lugu barmdmr, ciinkii herkesin
hissettigi deh§etli bir istegin esamesi okunmaz; ogren-
meye a§erme. Bu listenin bir egitim psikolojisi kitabn~-,
dan ahnm1§ oldugunu bilmek §a§irbc1d1r: yazar, tarihiri
§afagmdan once dinlerin doyurdugu a§ermeyi ve rastge-
le bilimin kendi icin itici giic olan, Bilgi icin, Belirlilik icin
duyulan temel ihtiyac1, kendinde ve ogrencilerinde gor-
miiyorsa, cocuklan durmadan Neden? diye sorduran
diirtilyii tamm1yorsa, ogretmenligi yoku§ yukan bir i§
olarak goriiyor demektir.
Psikologlar oviinerek, kendilerininkinin i§e yarar bir
bilim oldugunu iddia ederler. Biraz1 oyledir de. Bu kita-
bm amac1 bilimin yaptigi i§e yarar §eyleri inkar etmek ya
da kiiciimsemek degildir, ama burada bilimin elde ettik-
lerinden de fazla sozetmeye niyetim yok, cunkii bircok bi~
lim gazetecisi bu i§le me§gul. Psikolojinin ba§an hanesi-
ne yaz1labilecek §eyler vardir: sava§ §Oku yemi§ askerle-
rin tedavisi ve baz1 tiir ak1l hastahklarmm cok daha iyi
anla§1lmas1, iki gozahc1 ornektir; daha saymak gerekirse
(artik bir giizel sanat haline gelmi§ olan) yetenek testi, i§
analizi, reklam psikolojisi, dikkat cekme teknikleri ve di-
ger insanlan "motive etme" yontemleri. Arna biitiln bun-

99
Jann kullam§hhgi bir yana, insan hayatmdaki gercekten
onemli sorulara psikologlar tarafmdan dokunulmam1§-
tir bile. Yalanc1lar sonunda kendi yalanlanna inamrlar
m1? Reklamc1lar kendi palavralanna? Ho§lanma mutlu-
lukla aym §ey midir? A§1k olmak ve kaybetmek, hie a§1k
olmamaktan, olamamaktan daha m1 iyidir? Sadece bir
ce§it sevgi mi vard1r, yoksa birden fazla m1 ve bunlardan
hangileri hiddetle bagda§abilir? Kizgmhkla? korkuyla?
sevilene duyulan nefretle? Psikoloji iizerine, her biri da-
ha yiiksek bilimsel z1rva adma verilen, ama sonunda bu
deh§etli onemli ve pratik meseleler hakkmda ilac icin bir
tek aktlh §ey soylemeyen ders iizerine ders alabilirsiniz.
Ve daha dii§iik bir i§e yararhk diizeyinde, bilimadam1-
nm rahat ettigi bir diizlemde bile Sab§ Dayamkhhgi ya
da insanlardan Nas1l Kurtulmah ve Onlardan etkilen-
mekten Kapnmah gibi kiiciik pratik dersler bulma ola-
nagm1z yoktur.
Psikologlarm a§k hakkmda soyleyecekleri ozel bir
§ey yok ise de -bu apdan §airlere gore §a§1rt1c1 bir yoksul-
luk sergilerler-, nefret hakkmda cok kesin gorii§lere sa-
hiptirler. Qziiliirler, bu kadar "olumsuz" bir §eyi canlan-
d1rmak istemezler. "Otoriteler gorii§ birligi icindedir"
der Roger Williams (Otoriter bilimadamma dikkat edin.
"Deneyler gostermi§tir" demi§tir. Bilimadamlan otorite-
ye biiyiik bir inane icindedirler, Aristo olmasm da hangi
otorite olursa olsun.), "O,toriteler, nefretin gerek zihinsel
gerekse fiziksel olarak zararh oldugu konusunda gorii§
birligi icindedir. Herhalde bedene zehir yayar, ama me-
kanizma ne olursa olsun, kotii etkileri genel olarak ta-
nmmi§br ."Ol Felaket! Bu, canavarca ve tamamen igrenc!

(I) The Human Frontier (lnsan Smm) Roger J. Williams (New Yolk: Har-
comt. Brace ve Co. Inc.)

100
Bugiine . kadar kar§tla§tigim1z bilimadamlarmm diger
dalgmhklanna ancak giiliinebilir -iyi, yiiksek bir giilii§,
ciinkii bilimadamlan kalm derililerdendir -ama bu §id-
detle cignenmeli ve damgalanmahd1r. Nefret bizim gore-
vimizdir. 1nsanlardan nefret etmek degil (ki bu aptal
Otoritelerin kafalarmdaki tek nefret tiiriidiir), cunkii
hicbir insan icinde bir nebze iyiligi banndmnayacak ka-
dar kotii degildir. Sozii edilen nefret kotiiliikten nefret-
tir. !{otiiliigu nerede bulursak nefret etmeliyiz.. Burada
da yine §airier bilimadamlanndan daha akilhdir, cunkii
biiyiik §iirlerin bircogu nefret §iirleridir. 1nsan bir psiko-
logdan nefret etmemeli. Onun icinde bol miktarda iyilik
vardir. Bundan yiizlerce y1l sonra insanlar, refleks yay-
lan ve etki tepkileriyle bizim '.'nesnel" psikologlanm1za,
bir ignenin ucunda kac melegin dansedecegini tartI§an
ortacag bilginlerine bizim baktigitmz gibi bakacaklardir.
Psikologlar dogru sorulan soramazlar ve (az ya da cok)
insam anlamak icin elimizdeki en iyi yoldan vazgecmi§-
lerdir, ama bu smirlamalar icinde en iyiyi yapmaktad1r-
lar. Ve hepsi ak1l yiiriitme yeteneklerinden gurur duy-
duklan ve cogu mizahtan yoksun oldugu icin §U basit ak1l
yiiriitmeyi izlemelerini soyleyelim: "Jestte birsiirii dogru
soz vardir."; bilimadamlan miithi§ kasvetlidirler; bu
yiizden birsiirii dogru sozii kacmrlar. '

101
VI. Boliim

SOSYAL HAYVAN .
Egitimcilerin ve.hatta cogu "egitimbilimcinin" sosyal
bilimleri Bilimsel Yontemle ogretmek safsatasma kap1l-
mamalan olumlu bir nokta. Onlar, sosyal bilimleri, bu bi-
limler ogrenilmeye deger olduklan icin ogretirler. Bir
miktar fiziksel bilim, belki biraz da biyoloji-doganm ol-
gular1 kar§1s1nda, bir ders kitabma a§m dikkatten kay-
naklanan o harikulade alcakgoniilliigu ve s1k1 ders notla-
n tutup bunlan profesore geri vermenin yolactigi Otori-
te' den ogrenme isteksizligini a§Ilamak icin bun}ar1 sin-
dirmek gereklidir. Oysa tarih, ekonomi, siyaset, sosyoloji
ve hatta biraz antropoloji sozkonusu oldugunda, odev ka-
gitlar1 hicbir mistik "bilimsel" sacmahk bannd1rmaz.
Sosyal bilimciler arasmda da bu konuda farkhhklar
vard1r. Yalmzca bir gr'tp sosyal bilimci kendilerini "bili-
madam1" olarak adlandmr. Digerleri, tarih iizerihde uz-
manla§arak, "tarihci" ya da ekonomi iizerinde uzmanla-
§arak "ekonomist" s1fatlanm benimser ve hie durmadan
ne kadar da "bilimsel" olduklanm tekrarlamaz. Sosyal
bilimciler, tipk1 psikologlar gibi, en bilimselden en akh-
ba§mdaya bir yelpazeye dagilm1§lard1r. Sosyal bilimciler ·
arasmdaki farkhhklar, psikologlar arasmdaki farkhhk-
lardan daha fazlad1r. Bir yanda, psikologlarda bile e§i
bulunmayan bir bilimsel sald1rganhk icinde olanlar var-

103
dir. Konulan, herhangi bir insanm ruhunu ara§brmak-
tan eok daha karma§Ik bir §ey, insanlann birbirleriyle
ili~kileri oldugundan, kendilerine duyduklar1 giiven ~ok
abart1hd1r.
Yelpazenin diger ucunda ise, Bay Walter Lippmann
gibi sosyal bilimlerin en azmdan bir dahm son derece iyi
bilen ve buna ragmen bu bilgiyi, kendini bilimadam1 ola-
rak ilan etmek iein kullanmayan ki~iler vard1r. Eger Bay
Lippmann bir bilimadam1 oldugun~ iddia etseydi, Bay
Walter Winchell ve Bay Westbrook Pegler da aym iddia-
da bulunabilirdi.
Sosyal bilimciler bir bilimadammm yaptigi gibi, i~e
tammlarla ba§lamak ister. Bu tammlarm neler oldugu
konusunda ise hiebir anla§ma yoktur. Prof. G.A Lund-
berg'in eah~masma nas1l ba~lad1gina bakahm: "insan,
simgesel techizatmm erdemiyle bir dereceye kadar (me-·
sela dii~iincelerinde) ba~ka bir insana ya da insanlara rii-
cu ederek davramr. (Bunu yapmayan bir insana rastlan-
m1~ m1dir ki?) Dolay1s1yla, sosyolojinin en temel birimi,
toplumsal ~artlanmalariyla birlikte insan, yani bi-
reydir. Simrnel'den yola pkan Spykman bu temel birime
"monad" (tek-tekil) adm1 verrni~tir."Ol Daha sonra kar§1-
m1za "dyad" ya da eift elkiyor. Ve eiftler kimi zaman iire-
meye katk1da bulunduklan iein bir sure sonra "severa-
lad" (bireok) veya "familyad" (aile) kavrarnlanyla kar~1-
la§1yoruz. Hie ku~kusuz anlatilmak istenen kavrarnlar
hie de biiyiik terimlerle anlatilmiyor, eunkii hiebir sosyo-
log, dii~iincelerini anlatmak iein boyle terirnlere ba§vur-
muyor. Bir kadm ya da erkek, "kadm" ya da "erkek" diye
adlandmlabilir, "monad" terirnini kullanmak, yani keli-
(1) G.A. Lundberg: Foundations of Sociology (Sosyolojinin Temelleri) New
York: The Macmillan Company) c. 1939.

104
melerle oynamak, anlablmak istenenleri daha degerli
k1lm1yor.
Sosyal bilimciler topluluk halindeki insam inceler,
ciinkii.. insamn toplumsal ya da politik bir hayvan oldugu-
nun bilincindedirler. Eger incelenen ilkel bir topluluksa,
sozkonusu alan antropolojidir. Eger inceleme konusu uy-
gar bir topluluksa, sozkonusu alan sosyolojidir. Bu arada
i§in i~ine bir miktar psikoloji de girer ve art1k "sosyal psi-
koloji"den soz edilir ve daha da ileri gidilerek eski ve say-
gm tarih, ekonomi ve devlet teorileri de i§in icine kabla-
rak, yeni ve parlak bir a.Ian yaratihr: Sosyal Bilim. Bu
noktada, bu alanlann ge~ekten 'bilim" olup olmad1klan
bii.yii.k bir tarti§ma konusudur. Hakiki Bilim (B harfinin
bii.yii.k yaz1lmas1 ko§uluyla) izafi olarak bir azmhgm ko-
nusudur. Geri kalanlar son derece manbkh ve cogu du-
rumda takdire §ayandir. Bunlar iyi olanlardir ve kimi za-
man yapbklan i§i daha uygun bir terim bulabilmek icin
muglak bir bicimde "sosyal bilim" olarak adland1rsalar
bile, bunu aleyhlerinde kullanmamahy1z. Fakat eger ke-
limeler kesin bir §ekilde kullamhyorsa, bir "sosyal bilim-
ci" bir "Sosyal Bilimcidir" ve bu terim, dii.nya icin tii.mii.y-
le yeni, daha oncekilerden daha iyi bir §eye sahip olduk-
lanm iddia eden kendisi kucuk, sesi bii.yiik bir grubu an~
labr. Boyle hareket etmenin tek yeniligi, bilimsel tavrm
mesafeli ve nesnel bak1§ma sahip olmakbr. insana bir te-
leskobun yanh§ tarafmdan bak1lmakta ve sanki kullam-
lan alet bir teleskop degil de, pa~alan gosteren bir mik-
roskopmu~ gibi davramlmaktad1r. Ve eger bu telemik-
roskopik yontemin baz1 sonuclan bir c1gir acacak kadar
onemli degilse, bu gorii§lerin savunuculan ac1k yii.rekli-
likle bilimlerin Galileo oncesi bir bilim oldugunu itiraf
ederler. Bu grupta yer alanlar, §U anda, enerjik bir bicim-

105
de biiyiik miktarlarda olgu topluyorlar ve bir Galileo ya
da Newton'm baz1 "yasalar" ortaya atmasm1 ya da baz1
kavramlar olu§turmasm1 bekliyorlar. Boylelikle, her§ey
birle§ecek ve tipk1 fizik gibi, katI ve mantikh bir sistem
kurulacak. Bunu heniiz kimse yapmad1 ya da bOyle bir
sistemin yanma bile yakla§amad1. Sosyal bilimlerin ger-
cek anlamda birer bilim olduklan dogrultusundaki iddi-
alar, Bilimin Heniiz Yapmaya Ba§lamad1klan iizerine
kurulmu§tur.
Her§eye ragmen, bilimadamlan tembel degil, hele
sosyal bilimciler anlar misali a§m cah§kand1r. Sosyal
Galileo'nun geli§ini bekleyerek "Toplumsal Ara§tirma
icin Demoskoplar Geli§tirme", "Evlilik Seciminde Bir
Faktor Olarak Nufus Yogunlugunun Yerle§imde Yakm-
hkla ili§kisi"; "insanlarm A§k ili§kilerinin incelenme-
sinde iki Kar§1t Yontem: Anket ve Roportaj"; "Manhat-
tan'da Duyulan 1001 Yorumun Ornekleri" gibi konular-
da yaz1yorlar. Stanford Universitesi Profesorlerinden
R.T. Lapiere, sosyal bilimcinin etkinliklerini, cok say1da
ki§iden nas1l elde edildiklerine ve neyle ilgili olduklanna
gore diizenlenmi§ gorii§ler, tav1rlar, inanclar, degerler
ya da bilgi.leri toparlayarak bunlann sosyo-ekonomik
diizey, ya§, cinsiyet ve bircok etkinlikle. olan korelasyon-
lanm kurmak olarak tammhyor.Ol Bir korelasyon nere-
deyse kutsaJ bir §eydir. Sosyal bilimci, ne kadar onemsiz
olursa olsun, bir korelasyon bulur bulmaz bilimsel ola-
rak bilinen bilgiye bir ekleme yaparak, insanhga biiyiik
bir katk1da bulundugunu dii§iiniir. Ve hie ku§kusuz, "bi-
limsel olarak bi.linen" kategorisine girmeyen hicbir verj-
yi dikkate bile almaz. Bir seferinde sosyal bilimcilerden
olu§an bir grup, belli bir kasabadaki kiicuk erkek cocuk-
(1) Sociology R. T. Lapiere 1946. Mc. Graw-Hill Book C. Inc.

106
farm neden adeta birbirlerini izlercesine ve periyodik
olarak yaramazhk krizlerine tutulduklanm ara§brmay1
kararla§brdi. Gt:izle gt:iriilebilir her§eyi kay1tlara gecirdi-
ler ve bir korelasyon arayi§1 icinde her§eyi birbirine bag-
lamaya cah§blar. Sonunda bir korelasyon yakalad1lar:
yaramazhk krizleri, sinemalarda Superman filimlerinin
oynand1gi zamanlara denk geliyordu.
Ku§kusuz, kimi zaman ortaya atilan korelasyonlar
bundan cok daha t:inemli olabiliyor. insanlarm oy kullan-
ma egilimleri ya da gt:irii§leri ya da her tiirlii davram§la-
r1yla gelir diizeyleri, sac renkleri, irksal kt:ikenleri veya
herhangi bir ba§ka §ey arasmdaki korelasyonlann so-
nuclan sonderece yararhd1r. Fakat biitiin bunlar, sosyal
bilimleri gercek anlamda hirer bilim yapmaya yetmiyor.
Sosyal bilimlerin "bilim" olmamasmm bircok nedeni var.
Bu nedenlerden biri, bunlarm cah§ma alanlanyla ilgili
hicbir belirlenmi§ ya da sabit degerin bulunmamas1dir.
Diger bilimlerle sosyal bilimler arasmda, bu noktada,
keskin bir kar§1thk vardir. Bilimler belirli ve degi§me-
yen degerleri inceler ve bu degerler iizerine bilgi birikti-
rir. Mesela bir fiziksel bilimci bakmn ergime noktasm1
bulmaya cah§maktadir. Bakir bakirdir. Diinden bugiine
degi§memi§tir ve ergime noktalanm bulma yt:intemleri
belirlenmi§tir; dolay1s1yla onlar da degi§mez. Bir biyolog
bile izafi olarak belirlenmi§ §eyleri inceler. Eger kannca-
lar inceleniyorsa, karmcalarm bir y1ldan sonraki y1la
pek fazla degi§iklik gt:istermediklerini st:iyleyebiliriz. Oy-
sa bir sosyologun inceleme konusu insand1r. insan t:iyle-
sine ve sonsuzca degi§kendir ki, sosyologla fizikciyle ara-
smda hicbir benzerlik kurmak miimkiin degildir. Bir sos-
yolog cah§masmm_konusunu asla "bakir" ya da "campo-
notus pennysylvanicus" (bir tiir karmca) olarak belir-

107
leyemez. Tam tersine, "Bu ara§tirma Giiney Merkezi Illi-
nois'daki 14-15 ya§ aras1ndaki 1073 lise ogrencisi arasm-
da yap1lm1§tir" demek zorundad1r ve bilmektedir ki,
ara§tirmanm sonuclan, 14 ya§m altmdaki ve 15 ya§m
iistiindeki cocuklara gore oldugu kadar, Illinois'nin diger
bolgelerindeki aym ya§taki cocuklara gore de degi§ecek-
tir. Aynca, ara§tirma sonuclan gelecek sene ve hatta er-
tesi gun bile gecerli olmayabilir, cunkii Giiney Merkezi
111inois'daki toplumsal ko§ullar degi§mi§ olabilir. Bili-
madamlan bu tiir zorluklan, yogun bir gayretle yenme-
ye cah§maktadir. Ara§tirmanm gercekte neyi ara§tir-
mak durumunda oldugunu bulmak icin Kuzey Illinois. ve
hatta Wisconsin'de kapsamh ara§tirmalar yapmak; da-
ha da ileri giderek 15-16 ya§ arasmdaki cocuklar hakkm-
da daha detayh ara§tirmalara girmek gerekecektir. As-
lmda, bu, kelimenin tam anlam1yla, sonu gelmez bir ara-
y1§br. Dr. Kinsey'in iinlii raporunun ad1, "Erkeklerde
Cinsel Davram§" yerine "Amerikan Erkeginin Cinsel
Davrarn§1 "Bu Konuda Konu§maya Goniillii Olan 3500
11

Erkegin Cinsel Davram§lan" ya da en iyisi "Utanc Duy-


gusu Ta§imayan Baz1 Erkeklerin Cinsel Davram§lan"
olmahydi.
Yukanda sozii edilen tiirden ara§tlrmalarm daha
biiyiikrahats1zhk verici yonleri de vardir, ciinkii sonuc-
ta, verilerin "tiimii" ortada yoktur. Varsayahm ki son de-
rece zeki bir bilimadam1, bir ordu giiciindeki ara§brmac1
kadrosunun da yard1m1yla, Oedipus kompleksine sahip
olmanm tiim gerekli ve toplumsal nedenlerini ortaya ci-
karmak istiyor. Antropologlann ortaya c1karm1§ oldugu
gibi, bulunacak nedenler, Trobriand Adalan icin tiimiiy-
le gecersiz olacakbr. Biiyiik olas1hkla Oedipus komplek-
sine yol acan nedenler, aym yorede ya§ayan degi§ik ku-

108
§aklar icin de farkh veya gecersiz bulunacaktir; hatta tek
bir ku9ak suresince bile bircok toplumsal degi9me ya9a-
nabilir. Verilerin, ara9tirmanm yaymlanmasmm hemen
ertesi g11nu tumuyle gecersiz kalmas1 da mumkundur.
Dahas1, ''kayda gecmemi9 suclann say1s1" turunden veri-
lerin elde edilmesi bile olanaks1zd1r.
Boylesi bir §ey, sosyal bilimleri ak1lhca uygulayanla-
n fiziksel bilimlerin "bilimselligi" anlammda bir bilim-
sellik iddiasmdan uzak tutar. Onlann ilgi alam son dere-
ce degi9ken ve karma91ktir ve, onlar bu bilgiyle yola pka-
rak, "bilimsel" gevezeligi b1rakir, konularm1 ellerinden ·
geldigince iyi incelemeye bakarlar. Oysa gercek bilim
muptelalan icin bu tur zorluklar, a91lmas1 gereken basit
engellerdir. Yaptiklannm bilimsel oldugunu soylemeye
bir kez karar verdiler mi, her halukarda boyle soyleyecek
ve goru9lerini desteklemek icin iyi ya da kotu nedenler
du9uneceklerdir. "Bilimsel yontemin ozu ve esas1, hipo-
tezler kurarak onlan deneylerle smamaktir" diyecekler-
dir. Dolayis1yla, yaptiklarmm hipotez kurmak ve sma-
mak maskesine burunmesini saglayacak teknikler geli9-
tirmi9lerdir.
I

Bunu yapmanm kolay yollarmdan biri, boyle sonuc-


lar dogurnp dogurmad1gma ya da herhangi bir sonuca
varacak nitelikte olup olmad1gma bakmaks1zm bir hipo-
teze sahip oldugunu ve bu hipotezin §Oyle ya da biiyle so-
nuclar dogurdugunu soylemektir. Dikkat edilecek tek
§ey, hipotezin dogurdugunu soylediginiz sonuclarm da-
ha onceden yapilm19 ara9tirmalarla uyum icinde olmas1-
d1r. Yukanda anlatilan bu surec, herhangi bir hipotezin
man6kh du9unmeyle vanlan belirli baz1 sonuclan do-
gurmas1 gelenegine sahip olan fiziksel bilimler alamyla
kar9Ila9tinld1gmda, sosyal bilimlerde cok daha kolay ya-
109
§arnr, cunkii fiziksel bilimlerde insanlarm herhangi bir
hipotezin sonuclan konusunda fikir aynhgma dii§mesi
imkans1zd1r. Yercekiminin uzakhgm karesiyle ters
oranbh oldugu teotisi, ister istemez, bir gezegenin yo-
riingesinin sekiz biciminde ya da yumurta biciminde ve-
ya herhangi ba§ka bir bicimde degil de elips biciminde ol-
dugu sonucunu dogurur. i§te bu mantiksal dii§iinme fi-
ziksel bilimlerin esas etidir. Sosyal bilimci deriyi saklar
ve altmdaki eti atar. Bir sosyal bilimci, kiiltiirleri ve her
kiiltiiriin "ethos"unu I.D.O. (Implicit Dominant Ontoloji
-ickin Baskm Ontoloji) terimleriyle "anlamaya" karar
verd1ginde; her kiiltiiriin postulalanm ve teorilerini
miimkiin olan en sahte-bilimsel yolla ortaya pkarmaya
cah§arak i§e ba§lar. Bu noktada, artik teoremler postu-
lalarm sonucu olmaktan pkar. Sonuc, laf salatalanyla
siislii bir tahmin oyunudur.
Sahte-bilimsel bir goruntii yaratmamn bir ba§ka yo-
lu da, herhangi bir soru§turmay1 "bir hipotezin smanma-
s1" olarak sunmaktir. Bu, "yamlmazhgm giizelligidir."
Eger bir sosyal bilimci zenginlerin Cumhuriyetcilere oy
verme oranlarmm, fakirlere gore daha yiiksek olup ol-
mad1gm1 bulmak isterse; once "gelir diizeyiyle Cumhuri-
yetcilik arasmda olumlu bir korelasyon oldugu" dogrul-
tusunda bir hipotez kurar. Daha sonra da bu "hipotezi s1-
nar." Bu herzaman yap1labilir ve her§eyin de miikemmel
bir bicimde "bilimsel" goriinmesirii saglayabilir. Kur§un
kaleminizin masamzm en ii.st cekmecesinde olup olma-
d1gm1 bulmak istiyorsamz, once kalemin orada olduguna
dair bir hipotez kurar, sonra da bu hipotezi smarsm1z.
Her zaman, sozel olarak miimkiin olan bu durum, hipote-
zi oylesine zavalh bir konuma gindirgemektedir ki, art1k
hipotezde, bilimsel yontemin erdemlerine rastlamak

110
miimkiin degildir. Fiziksel bilimlerde -ki burada bilimsel
oldugunu kamtlamak icin umutsuzca bir cirp1m§a gerek
duyulmaz- bir olciide canh tutulan daha eski bir gelenek-
te deney, "Dogaya bir soru sormak" olarak nitelendirildi.
Bakmn ergime noktasrn1 bulmak isteyen bir ki§i Do-
ga'ya "Bakmn ergime noktas1 nedir?" sorusunu sormak
icin uygun arac gerecleri hazirlard1. Bir sosyal bilimci ise
dogru bir hipoteze ula§ana kadar once bakmn ergime
noktasmm 1000, sonra 1001 sonra 1002 diorece olduguna
· <lair hipotezler kurardi. Bir kedinin kac brnagi oldugunu
bilmek isteyen bir biyolog, "kedi tiiriiniin say1sal uclan-
nm 4, 5 veya 6 olduguna" dair bir hipotez kurmaz; basit
bir bicimde kediye bakar ve sayar. Bir sosyal bilimci, her
seferinde daha dolambach bir ifadeyi tercih eder, ~iinkii
bu yol, yapbgi i§e biitiiniiyle sahte bir bilimsellik goriin-
tiisii verecektir. Sigarr icen erkekler kanlanm dover mi?
Bu soruyu, "sigara icmekle kadmlan dovmek arasmda
olumlu bir korelasyon olup olmad1gim_ ortaya c1karmak"
b'iciminde ifade edersek, kulaga cok daha ho§ gelir.
Stouffer admda bir sosyal bilimci, Cleveland'da ya-
§ayan insanlarrn ev degi§tirme tarzlan hakkrnda cok
uzun bir ara§brma yapb. Bu ara§brma sirasrnda, tabii
ki, bilimd1§1 biri gibi aptalca ve duygulannm yonetimin-
de davranmad1! Kaba onyargilara kap1lmay1 kesinlikle
reddederek, sozkonusu bu davram§larrn genel bir tam-
mrn1 olu§turabilecek degi§ik hipotezleri "degerlendir-
. di."Cil Uzun cah§ma ve hesaplardan sonra, "belli bir me-
safe kateden insanlarrn say1srnrn o mesafedeki konut
olanaklan ile dogru; araya giren olanaklar ile ise ters
oranbh" oldugu sonucuna vard1.Cll Bir ba§ka deyi§le, in-

(!)Lundberg: Can Science Save Us (Bilirn Bizi Kurtarabilir Mi?) New York:
Longmans, Green ve Co. Inc.

111
sanlar gerekenden daha uzaga ta§mmazlar. Oysa, in-
sanlarm hangi yone dogru hareket ettikleri, yani kentin
daha iyi yoksa daha kotu oolgelerine mi ta§md1klan gibi
insani faktorler hakkmda hicbir §ey soylenmiyor, Aym
matematiksel genellemenin, kimi degi§ikliklerle, Ame-
. rika Birle§ik Devletleri'nin tumu ve tsvec icin de dogru
oldugu bulgulandi. BU.tun mesele, "bir hipotez kurmak
ve bu hipotezi deneylerle dogrulamak" iizerine kuruldu-
gundan; bu ara§tirma, bilimsel yontemin en takdire §a-
yan uygulamalarmdan biri olarak degerlendirildi.
Yaptiklarm1 bilim olarak tammlamak icin §oyle ya
da boyle k1vranan sosyal ustatlar, cabalannm herhalii-
karda kestirime olanak tamd1gm1 iddia edeceklerdir.
Ortaya atbklan kestirimlerle de yargilanmaya haz1rdir-
lar, cunku onlar, kestirimi, bilimselligin kamtI olarak
gorurler. Fiziksel bilimlerin en yuksek doruklanndan bi-
rinde 'bulunan astronomi, bir gezegenin tiim hareketleri-
ni, saniyesi saniyesine kestirebi.lir. Yeri geldiginde, yeni
gezegenlerin ke§fini de kestirebilir. Bir kimyac1 icin iki
bilinen maddeyi bir deney tupiinde kan§bnnca ne olaca-
gm1 ya da yeni elementlerin ke§fini kestirmek miimkun-
diir. Sosyalbilimci de, aym §eyi yapabilmelidir. Kendi-
sinden Cleveland'daki ta§mma hareketlerini kestirmesi
istenirse, cevab1 haz1rd1r: "BeUi bir mesafe kateden in-
sanlanri say1s1, o mesafedeki konut olanaklar1yla dogru
orant1hd1r, vs." Bu ciimle belli bir zaman diliminde dogru
olabilir. Cleveland'daki insanlar, tam aksi yone dogru
hareket etmeye ba§lad1klarmda ise, Stouffer'm Yasas1
dogrulugunu yitirir. Bu CU.mleyi, Amerika Birle§ik Dev-
letleri veya isvec biitununde degi§tirmek gerekecegi gi-
bi, kulaga daha ho§ gelmesi icin daha kapsamh degi§ik-
{I) a.g.e.

112
Iikler ya da "reformlar" yap'mak da gerekebilir. H~r halii-
karda, yer:ii bir yasa bulmak icin ara§brmay1 en ba§tan
yapma zorunlulugu dogacakt1r.
Biitiin ytld1zlarm ve gezegenlerin, bir sonraJd ytlda-
ki tiim konumlarm1 gosteren Denizci Almanait (The
Nautical Almanac) fiziksel bilillJlerin en biiyiik kestirim
abidesidir. Tiim denizciler bu ~lmanaga gore hareket
ederler ve alrnanaktaki veriler son derece giivenilirdir.
Bu almanagi bir tren tarifesiyle kar§Ila§brahm: Tren ta-
rifesini kullanmak zorundayizd1r oysa biliriz ki, her za-
rnan icin trenlerin programland1klan saatlere uymama
ihtimalleri vard1r. Sosyal bilimlerdeki kestirim agirhgi,
sigorta §irketlerinin hayat sigortas1 cetvelleri kadard1r.
Bu cetveller, verili bir 1000 ki§i icinden, her yil olmesi
'muhtemel ki§i say1~m1 ya§a, cinsiyete, meslege ve dige~
bircok degi§kene gore kestiren saptamalarla doludur. Bu
saptamalar, ortalamalar g0z oniine ahnd1wnda giiveni-
lirdir ve ortalama giivenilirlik primleri ayarlay1p·pilan-
colan derigeleyerek kar etmek amacm1 giiden sig<>rta §ir-·
ketleri icin yeterlidir. Sigorta cetvelleri, sosyal bilimlerin
yapabileceginin en iyisidir, yine de belirli bir tiir oliim
oramm, yani belli bir .bireyin tam olarak ne zaman olece-
gini kestiremezler. Yaptlabilen tek §ey, belli sm1rlar cer-
cevesindeki oliim oranm1 kestirebilmektir. Tek bir si-
gorta §irketi bile, Hartford, Connecticut'daki tiim ya§am
sigortas1 cetvellerini gecersiz kilacak atom bombalannm
ne ·zaman dii§ecegini kestiremez:
Bu nokla.da, sosyal bilimciler ve bir olciide de fiziksel
bilimciler arasmda eok yaygm .olan standart mazeret or-
taya c1kar. Bu mazeret, sosyal bilimlerin belirli sm1rlar
i9indeki oliim oramm kestirebil'mesine ragmen, tek bir
insamn ne zaman olecegini kestirememesini ortmeye c~-
113
h§ir. Gorii§, fizikteki Belirsizlik tlkesi iizerine kurulur.
Fizigin de belirsizliklere sahip oldugu, fizigin tek bir
elektronun davram§larm1 aynntih olarak kestiremeye-
cegi soylenir. Fizik de, bircok elektronun davram§lan
hakkmda ortalama kestirimlerde bulunur. Her zaman
icin, ufac1k da olsa bir belirsizlik pay1 vard1r. Oysa mil-
yarlarca elektron soz konusu oldugundan, belirsizlikler
cok onemsizdir. T1pk1, mesela Joe Doakes adh birinin ka-
za sonucu olmesinin oliim oram iizerindeki etkisi ka.
dar ... 1ddia §oyle devam eder: Fizik, bir elektron biiyiik-
liigundeki hayali bir varhk icin cok degi§iktir. Bu varhk,
hicbir bicimde Newton'm hareket yasalarmdaki giizel
diizenliligi farkedemez. Sadece diizensiz bir davram§
gozlemler ve cok say1da elektronun istatistiksel davra-
m§larmdan yola c1karak birtak1m yasalar formiile edebi-
lir. Evet, sosyal bilimcilerin soylemek istedigi neticede
budur: Sosyal bilimlerdeki zorluk, bireysel davram§lann
incelenmesini engelleyen, sadece ortalama temelinde ge-
cerli olan bilimsel genellemelerdir. Bu, bir bilimadam1
icin cok rahatlat1Cl bir dii§iincedir, cunkii sosyal bilimle-
rin bilimsel olabilecegine; sosyal bilimlerin konusunun
hpk1 fiziksel diinya gibi "bilime" uyarlanabilecegine i§a-
ret eder. Elektronlar, diizensizlikleri ya da teker teker
varolmayi§lanyla gercek~n de kestirime elveri§li bir or-
talamaya sahiptirler. insanlar oldukca farkhd1r. Birey-
ler, tek tek ele almd1klannda veya topluluk halindeyken -
de kestirime pek olanak tammazlar. Qiinkii insanlarm
ozgiir iradeleri vardir.
Arna ate§li bir bilim miiptelasm1 ozgiir irade bile y1l-
diramaz. Lundberg, Can Science Save Us adh eserinde
"Bilimsel amaclar icin i§aret etmek istedigim tek §ey, in-
sanlarm bir §eyleri arzulamasmdaki biiyiik diizenlilik ve

114
kestirilebilirliktir."c 1> der. Gercekten mi? Time Dergi-
si'nin Manners and Morals ko§esine rastgele bir bak1§,
bilimadam1 olmayan birinin bunu sorgulamasrna yol
acacaktir. Bir keresinde, §ehrin birinde, gene k1zlarm
heykellere, kamu binalanna, mezarta§lanna ve heryere
rujlu dudaklanyla opiiciik kondurma salgm1 ahp yiirii-
mii§tii; ba§ka bir yerde k1sa coraplan goriinmeyecek ka-
dar k1sa k1V1rma modas1 c1ktI; bir yerlerde lise ogrencileri
saclanm ye§ile boyad1. Bunlar her hafta orada burada
okudugumuz §eyler. Elektronla aralannda hicbir ben-
zerlik yok.
Bilimadamlan, insanoglunun neredeyse sonsuz on-
goriilmezlik anlanm bilir ama, bundan ancak ak1l hasta-
nesinde, kendisine Napoleon olmad1gi soylenen deli ka-
dar etkilenir. insan davram§mdaki bu tuhafhklarm
onemli olmad1g1m soyleyip c1karla..r i§in icinden. Bu,
onemli olsa da olmasa da, fiziksel davram§1 kestirmeyi
amaclayan bir fizikciyi tatmin edebilecek bir ac1klama
degildir. Ve mazeret dogru bile degildir: insan davram§l-
nm baz1 kestirilmez tuhafhklan son derece onemlidir.
1920 y1h dolaylannda, Adolf Hitler adh karanhk bir as-
ker eskisinin davram§mI kestirebilen bir sosyal bilimci
c1ktI m1? Hie bir dinsel hareket onceden kestirilebildi mi?
Dinsel hareketler sadece bir tek insanfa ba§lar, devreye
birkac comez girer ve en ba§ta gecici bir modadan fazla
bir §ey gibi goriinmezler; bir §ey )'litan k1rmlZI bahgm ya-
rattigi dalgalar ya da capcanh pervane ba§hklan kadar
s1radandirlar, ama deh§etli onemlidirler.
insanlarm ozgiir iradelere sahip oldugunu soyle-
mek, sosyal bilimciler icin cok §a§irtic1d1r. Oysa bilima-

(!) a.g.e.

115
damlan elektronlarla insanlar arasmdaki fark1 gorecek-
tir. Bir elektronun yapabilecegi smirh say1da §ey vard1r
ve hepsi bir tiir matematiksel olas1hklar paketi ha.linde
toparlanabilir. Hicbir elektron, tek ba§ma bir dini hare-
keti ya da gecici bir moday1 ba§latamaz. Eger insanlar,
. elekt.ronlar kad~r kestirilebilir ise, bir sosyal bilimci id-
diasm1 gecerli k1lmak icin en azmdan sosyal bilimciler
arasmdaki bir sonraki modanm ne olacagm1 kestirebil-
meliydi.
Yine de Lundberg, "Ben insanlarm iradesini ve se-
cimlerini dogal olaylar icin kulland1gim yontemlerin ay-
mm kullanarak kestirebilirim."< 1l diyor ve §oyle devam
ediyor: "Aym §ey Tann icinde soylenebilir. Tann ac1kca
dikkat cekici ve gosterilebilir diizenlilikte ah§kanhklara
sahiptir." <2l Apkca goriiyoruz ki, Prof. Lundberg, ne de-
digini bilmiyor. Hukuk bile meseleyi daha iyi gormii§tiir:
Tannnm hikmeti, hukuki olarak"hickimsenin onceden
goremeyecegi bir olayd1r."
lnsanm iradesi Ve secim}eri SOn derece karma§Ikbr.
insani durumlarda, kestirilebilir meselelerden biri, tra-
fik kontroliidiir. l§ci Bayram1'nda polis biiyiik §ehirler-
den d1§an dogru yogun bir trafik ak1§1 olacagim kestirir
ve bu yogunlukla ugra§mak icin ek memurlar gorevlen-
dirir. Giiniin degi§ik saatlerinde New York City'yi Long
, Island'a baglayan Tribourgh kopriisii iizerindeki trafik
yogunlugu oldukca dogru bir bicimde kestirilebilir. Tii-
miiyle kestirilemez, ciinkii trafik yogunlugu hava duru-
muna bagh olarak degi§ir. Hava durumu, ilerideki bir-
kac giin icin a§ag1 yukan kestirilebilir ve bu da, gorev
dagihm1 yapacak polis memurlan icin yeterlidir. Onii-

(1) a.g.e.
(2) a.g.e.

116
miizdeki y1l t~ci Bayram1'nda Tribourgh Kopriisii'niin
iizerinden kac araba gececek? Bu soruya cevap vennek
icin General Motors ve diger ~irketler tarafmdan iiretile-
cek ve satilacak arabalann sayis1m goz oniine almak ge-
keri ki, bu da bircok faktor ve tabii ki insan faktoriine de
bagh olarak degi~ecektir. Aynca, bir sonraki yil hava du-
rumunun da ne olacagm1 bilmek gerekir. Bir giin hava
kiitleleri ve soguk cepheleriyle ilgili bilgiler oylesine geli-
~ebilir ki, bir sonraki y1l icin hava tahminleri yapmak
miimkiin olur. Arna yine de baz1 zorluklar soz konusu. 1k-
lim ve hava·durumu, onnan oranma baghd1r. Orman ora-
m ise, ne kadar agac kesildigine baghd1r. ~u anda bir ya
da iki biiyiik kereste tiiccan, New York'un iklimini ve ge-
lecek y1l t~ci Bayram1'nda Tribourgh kopriisii uzerinden
gececek arabalarm say1sm1 etkileyebilecek bir karar ve-
riyor olabilfr. Bu tW:carlann kararlarmm ne olacagm1 .
kestinnek icin bir psikolog gerekir ve bu i~i iistlenecek
nitelikte bir psikolog bulmak da cok zor olacakbr.
Sosyal bilim, psikolojiye dayamr. insanlar arasmda-
ki ili~kileri anlamak icin, oncelikle insanlan anlamak
gerekir. Psikolojinin (bir bilim olarak kabul edilse bile)
biiyiik bir dezavantaj1 oldugunu gordiik: Psikoloji, insan-
lan anlama yolundaki en onemli engelle, bizlerin de hirer
insan olmas1 engeliyle ku§ablm1§br. Sosyal bilimin daha
da biiyiik bir dezavantaj1 vardir: Eger sonunda §U ya da
bu konuda ne yap1lmas1 gerektigini soylemeyeceksek,
toplumun herhangi bir a~amasm1 incelemenin (yani
"toplumsal davram§lan" ara~brmanm) amac1 nedir?
Resmi kurallar geregince bir sosyal bilimci ne yap1laca-
gm1 soyleme hakkma sahip degildir. Middletown'm ta-
nmm1§ yazan Bay Robert S. Lynd, sosyal bilimcilerin
toplumsal sorunlarla ilgilenmelerini ve oneriler geli~tir-

117
melerini tavsiye etmi:;;tir. Diger baz1lan, Lynd'e bu fikir-
lerinden dolayi ac1mas1zca sald1rm1:;;lardir, cunkii "ne
yap1lmas1 gerektigini" soylediginiz anda, arbk bir bili-
madam1 da degilsinizdir. Bir vatanda:;;, yani gercek bir
insan olursunuz ki, bu cok daha iyidir. Bilim "meli" "ma-
h" eklerini ortadan kaldirm1:;;br. Bu nedenle de, bilima-
damlan tarafmdan yonetilmeye asla meydan vermeme-
liyiz. Bilimadamlan bizim hizmetkarlanm1z olmahd1r,
efendilerimiz degil.
Biiyiik bir toplumsal degi:;;im ya:;;and1gm1 varsaya-
hm. Mesela Amerika ba:;;ar1h bir bicimde topyekiin ko-
miinist oluyor. Bu konuda bir yarg1ya varrnak, bunun
olumlu ya da olumsuz oldugunu soylemek istiyoruz. Yine
varsayahm ki, son derece etkin bir ara:;;brmac1 ordusuna
sahibiz. ilk ara:;;brrna raporlan geliyor. "Amerika Birle-
:;;ik Devletleri'nde ya:;;ayan her bireyin rnaddi ya:;;am
standartlan biiyiik olciide yiikselmi:;;tir." Bunun da iyi
bir :;;ey olup olrnad1gm1 kararla:;;tirmam1z gerekir. Bu du-
rumun cok kotii olduguna bile karar verebiliriz. Daha
sonra, elimize ikinci raporlar ula:;;iyor. "Ancak, hicbir bi-
reysel ozgiirhi.k yok. Bireysel ozgiirlukler, kapitalist sis-
terndekinden de daha k1s1th." Yine bir karar verrneliyiz:
Bu iyi bir durum mu, yoksa cok mu kotii bir durum? Bi-
limsel yontem, bize veri saglamaktan ote bir :;;ey yapa-
maz. Meselelerin iyiligi ya da kotiiliigu, bilimin yontem-
lerinden tiirniiyle farkh yontemlerle kararla:;;tmlabilir.
Son y11larda bilime daha onceden terkettigi "meli"
"mah" eklerini geri getirmek dogrultusunda bir egilirn
belirdi. Bu, "degerler !)orunu" olarak adlandmhyor. Ku-
laga ho:;; gelen iki kelirne; belirsizligi de son derece cekici.
insanlar altm1 degerli buluyorsa, ya altmrn kendisinin
bir deger oldugunu ya da altmm "degerler icerdigini" soy-

118
leyebilitiz. Benzer bir bicimde, erdem ya da giizellik ya
da benzerleri hirer degerdir ya da degerler icerir. Her ha-
liikarda, biitiin her§ey, son J.crece ho§ bir bicimde "izafi-
dir." Boylece konu, modern bilimadamlarma son derece
cekici gelir ve onunla kabaca iic bici.mde ilgilenirler. Bu
iic yol, iic ayn insan grubuna tekabiil etmektedir: felsefe-
ci-bilimadamlan, antropologlar ve protisyen sosyal bi-
limciler.
Felsefeciler kitap yazar. Onlar bilimde, bir §ekilde
"meli" "mah" eklerini bulmak ister. Onceden elde ettikle-
ri sonuclann, demokrasinin en iyi yonetim bicimi oldu-
gunu gosterecegine inanmakta kararhdirlar. Baz1lan,
gorii§lerini evrim teorisi iizerine, baz1lan da "bilimsel 1

deneyimi dogrulama" iizerine temellendirir. Baz1lan bu-


nu bilimsel oldugu iddia edilen ba§ka yollarla yapar ve
yolun sonunda hepsi demokrasinin en iyi yonetim bicimi
oldugu sonucuna vanr. Bunun o kadar hafif bir argii-
manla yaparlar ki, sonucun saf fa§izm olmas1 icin cok
ufak bir sapma yeterli olacaktir. Hepsi, herhangi belli bir
durumda samimi bir karara nas1l ula§1lacagm1 belirtme-
den ortaya bir dolu biiyiik lafve soyut argiiman atar. Bu,
zamamm1zm ana entellektiiel i§lerinden biridir ve ba§a-
ns1zhga mahkumdur. Tanns1z bir ahlak sistemi yarat-
maya calu~maktad1r. Konu iizerindeki biitiin kitaplar bir
ateistin ahlak hakkmda gorebileceklerinden fazla bir
§ey icermez ve bu da hicbir §ey degildir.
Aristo'nun hayaletini siiriiklemek ve Tanns1z ahla-
ga ula§manm miimkiin oldugunun kamti olarak sergile-
mek de modad1r. Aristo, bu bak1§ aps1 icin yeterli bir ta-
mk degildir. Ahlak iizerine yazd1gi, ad1 cok duyulmu§
ama az okunmu§ kitabmda soylediklerinin bir parcas1-
d1r: "... Pratik meselelerdeki gercek hayatm olgulanm
119
idrak eder, cunkii karan etkileyen etmen budur. Haliha-
z1rda soyledigimizi incelemeli, hayatm verileriyle sma-
mah, onlarla uyum icindeyse kabul etmeli, ama cati§irsa
sadece bir teori oldugunu dii§iinmeliyiz. Ak1l yiiriiten in-
san hem kafaca en iyi yerde, hem de Tann'nm en sevgili
kulu gibi gotiinmektedir. Qiinkii eger Tannlann, tahmin
edildigi gibi, insani i§lerle bir ilgileri varsa, onlar icin en
yakm ve en iyi olandan (yani ak1ldan) zevk alacaklanm
dii§iinmek makuldur; ve tabii, sevdikleri §eylere ozen
gosterdikleri, dogru ve soylu davrand1klan icin onu en
cok sevip onurlandiram odiillendireceklerdir. "Cll Zavalh
Aristo!. Fizik ve biyolojide yaptigi ce§itli hatalar icin ala-
ya almmt§br ama, onu bir de ateist olarak etik kay1tlara
gecirmek haks1zhk olur.
Degerler meselesiyle oldukca dolayh bicimde ugra-
§an antropologlar cok eglenceli hayatlar ya§arlar. Once,
diinyanm son derece ilginc ve ula§1lmaz bir bolgesine gi-
der ve yerliler arasmda ya§arlar. Ancak uygarhga geri
dondiikleri zaman kitaplar yazar, iistelik soyleyecek §ey-
leri oldugundan felsefeciforden cok daha iyi kitaplar ya-
zarlar. Diinyanm, ziyaret ettikleri biitiin 1ss1z ko§elerin-
de tuttuklan notlan kar§tla§brarak insanogullarmm
olanganiistii bir ce§itlilik gosteren ko§ullar altmda bir.a-
rada ya§ayabileceklerini bulmu§lard1r. Kimi kabileler
seksi biiyiitiir ve yiiceltir, kimi de miimkiin olan en az il-
giyi gosterir. Baz1 kabilelerde, akrabas1 Olen bir adam ac1
krizleri gecirir, baz1larmdaysa sonsuz bir sessizlik ve ra-
b1taya gomiiliir. Baz1 kiiltiirlerde, bir adamm ritiiel ola-
rak delirmesinin belirli yollan vard1r, baz1lanysa delilik
gibi uc bir §eye hiddetlenir. Yeni dogmu§ bir Eskimo.be-

(1) Works of Aristotle Translated Into English (Aristo'nun lngilizce'ye


0

<;evrilmi~ Eserleri) Oxford University Press.

120
begini ahp Honttantulu ailesinde yeti§tirseniz (Hottan-
tu ailesinin de nzas1yla) Hottant~'lu, New York ailesinin
yamnda yeti§tirseniz New York'lu olur.
Her kiiltiir tutarh bir sistemdir; biraz §U, biraz bu
kiiltiirden bir §eyler alarak i§leri yiiriitemezsiniz. 1ki
kiiltiir kar§1la§bgmda, kan§1p her ikisinden de daha iyi
bir §ey, hatta ortalama bir §ey bile c1kmaz. Tam tersi, be-
yaz adamlar Pasifik adalarma gittiginde yerli kiiltiir
parcalamr ve yerlilerin yeni ku§ag., ebeveynlerinin ken-
di kiiltiirleri cercevesinde biiyiik dii§kmkhg. yarabr, bi-
zim kiiltiiriimiize gore ise onemli bir §ey yoktur.
Yeni bulu§lanyla co§an antropologlar, kiiltiirlerara-
s1 farkhla§malar dii§iincesine doymu§lardir. Poligami
bir kiiltiirde sue, digerinde normal bir §ey say1lmaktadir.
lntihar ve insan eti yemek baz1 halklarda ritiiel olarak
ya§anmakta, baz1lannd~ kesinlikle yasaklanmaktad1r.
Bu §a§irbc1 farkhhklarla kar§1la§an antropologlar, here
§eyin iyilik ya da kotiiliige degil, siiren geleneklere
u;vumla degerlendirildigi bir tiir "ahlag.n izafiyeti" konu-
sunda gerceklerin kendi adlarma konu§acag.m varsaya-
rak, biraz "meli" "mah" ekleri kullanmaya egilimlidirler:
Yapmamamz gereken tek §ey, kiiltiiriimiizii tam bir sis-
tem haline getirmektir. Bunu yasaklad1ktan sonra her-
§ey olabilir, ciinkii hicbir kiiltiir digerinden daha iyi de-
gil. Zinamn hiikiim siirmesi tam bir kiiltiirel engel degil-
dir, onun icin de icsel bir yanh§hg. barmdmyor olamaz.
Kiiltiiriimiizde goriilebilecek her degi§iklik, dengeli bir
. sisteme d.ogru gittigi siirece iyidir. Hicbir §ey ahlaki ola-
rak yanh§ olamaz ve aym argiimana dayanarak, hicbir
§ey ahlaki olarak dogru da olainaz. Ancak, "ahlak" adt al-
tmda ders veren bir kiiltiirel antropoloji profesoriiniin
varhg. da kay1tlara gecmi§tir.

121
Bilimin yiiksek teorisyenleri deger yargilan konu-
sunda ne soylerlerse soylesin, antropologlar isterlerse
sessiz kalsm, pratik sosyal bilimci bunlarla gayet basit
bir bicimde ugra§ir. Nesnellik yeminlerini hatirlad1kla-
rmda yarg1lanm olu§turmak icin ba§ka insanlar bulur-
lar. Bir deger yargism1 kendi kendine olu§turmak bilim-
sel degildir, ciinkii nesnel degildir, ama her biri insaniye-
tin izin verdi.gi oranda bilimdi§I olan ba§kalanmn deger
yargilanm kaydetmek, hayranhk verecek kadar bilimsel
kabul edilir. Bu karma§ik orneklem teknikleri, bol mate-
matik kullanmak gerekli oldugundan boyledir. Ba§ka
tiirlii ifade etmek istersek, tamd1k, denenmi§ ve dogru
Gallup ara§brmasm1 kullamrlar.
1948 seciminde yanh§ tahmi.nde bulunmalan yii-
ziinden kamuoyu ara§brmalarmm giiciinii hafife almak
hata olur. Ara§brmac1lar o zama11 biiyiik bi.r hata yap-
m1§lardir ama, en azmdan hatalarmdan bir §eyler ogren-
me yetenegine sahiptirler. Dr. Gallup tamirata giri§me-
ye soz verdi ve birinci ara§brmanm yanh§mI bulmak ici.n
ikinci bir Gallup ara§brmast diizenledi. Kamuoyu ara§-
tirmalarmm tarihi diizenli bi.r ilerleme gost~rmektedir
ve gelecekte Truman'm zaferinden sonra birkac ki§inin
iddia ettigi gibi solmayacaklar, daha iyi, daha biiyiik ola-
caklardir. Asla hatas1z hale gelmeyecekler ama, her yeni
deneyimle yeni bir §eyler ogrenecek ve daha iyiye gide-
ceklerdir. Gelecekteki hatalarm gecmi§tekilerden cok
daha az gost~ri§li olmas1 cok miimkiindiir. Ne olursa ol-
sun, sosyal bilimci, abrhkh olarak kamuoyu ara§brma:
lanna giivenmeyi planlamaktadir. Prof. Lundberg in-
sanlann, Marshall Plam, i§ten atilanlar, evrensel asker-
lik, sab§ vergisi, saghk icin devlet yard1m1, tereyabna
kar§I margarin, konut, hayat pahahhgi ve geri kalan her-

~.22
§ey hakkmda ne dii§iindiiklerini ogrenmek icin bir Ka-
muoyu Laboratuan kurulmasm1 onermi§tir. Can Scien-
ce Save Us (Bilim Bizi Kurtarabilir Mi?) adh kitabmda,
"dogrudiiriist diizenlenmi§ kamuoyu ara§tirmalan yo-
luyla profesyonelle§mi§ kamu gorevlilerinin, §U anda
otoriter merkezi yoneticilerin iddia ettigi biitiin verimli-
ligi saglayabilecegi, aym zamanda yonetimi geleneksel
demokratik i§lemlerdeki teknolojik ac1dan karanhk bii-
tiin arac ve gereclerin sundugundan cok daha hassas bir
barometrenin, halkm isteginin sesine baglanabilecegini
savunur."Ol Uzun lafm k1sas1, "b1rakm, her§eyi kamuoyu
ara§tirmalan yonetsin" demek istiyor.
Peki kamuoyu ara§tirmalanm kim yiiriitecek? i§te
burada,sosyal bilimcileri dikkatle izlemeliyiz. "Gelenek-
sel demokratik i§lemlerdeki teknolojik apdan karanhk
biitiin arac ve gerec" elimizde olduktan sonra, kendimizi,
kendimizden ba§kasmm denetimine dii§mekten koruya-
biliriz. Demokrasimiz hantald1r ve "hassas bir baromet-
re" olmad1gm1 kabul etmek gerekir, ama kuvvetli bir co-
maktir ve barometre comak olarak kullamlmak iizere
yapilm1§1tr. Eger bir politikac1, Washington'a gider ve
halletmesi gereken i§i halletmeden geri donerse, biz de
onu sonraki secimlerde secmeyiz. Bir kamuoyu ara§br-
mac1sma ne yapabiliriz ki? "Profesyonelle§mi§ bir kamu
gorevlisi" olacaktir ve kamu gorevlileri iizerindeki dene-
timimiz gercekten cok azd1r. $imdiye kadar yapllan iinlii
kamuoyu ara§tirmalarmdan hicbiri hakkmda diiriist ol-
mama gibi bir §iiphe dogmad1gi dogrudur. Ara§brmac1-
nm bilincsiz tercihinin ortaya c1kabilecegi iddia edilmi§-
tir ama, tabii rii§vet yediginin degil. Arna bunlar resmi
olmayan kamuoyu ara§tirmaland1r. Eger siyasal karar-

(I) Lundberg: Can Science Save Us (New York: Longmans, Green ve Co. Inc)

123
lar onlarm sonuclanna dayand1nhrsa, bu leylak beyaz1
diiriistliigun ne kadar siirecegini hie bilemeyiz.
Herhangi bir ara§brmaya gelecek icin yamanacak
hile §iiphesi hemen bilimadamlanmn yiiksek sesli tepki-
lerine yol acacaktir. "Neden, kamuoyu ara§brmas1 yap-
mak bir bilimdir." derler, "ve bir bilimadam1, tamm1 iti-
banyla son derece diiriist ve tam bir insand1r." Bir ac1dan
dogru ama; eger belli bir insan, giiclii ve derin yozla§bnc1
etkiler altmda kahrsa, yanm diizine iiniversiteden dok-
tora dereceleri olsa bile art1k bilimadam1 degildir. Tersi-
ni iddia: etmek, ba§kas1 yapsa aym bilimadamlan tara-
fmdan kucumsenerek reddedilecek bir si:izciikten, bir i§-
lemden yola pkmaktir.
Fiziksel bilimciler herhalde yozla§mama ve kendini
saf dogruya adama yolunda edindikleri ii.nu hakediyor-
lar. Qiinkii onlara rii§vet yedirmeye degmez. Yetenekle-
rini, insanhgm refah1 O.egil de y1k1m1 icin kullanmalan
istenirse, ikna edilmeleri gerekir (sava§ s1rasmda, bir-
cok bilimadam1 "Biz yapmazsak Almanlar yapacak" ar-
giimamyla atom bombast iizerinde cah§maya ba§laml§- .
ti.), ama vard1klan sonuclara miidahale etmeye cali§ma-
nm yaran yoktur. Atom fiziginin gercekleri olduklan gi-
bidir: Eger Manhattan Projesi'ndeki bilimadamlan ver-
diklerinden ba§ka sonuclar iletselerdi, bomba hicbir za-
man yapilamazd1. Nesnelerle ugra§1yorlard1, insanlarla
degil. Sosyal bilimin "gercekleri", gercek olsalar bile, du-
manh ve tutars1zd1r. Kim belli bir anda ne jstedigini bile-
bilir ki? Elmo Roper'in kap1 kap1 dola§an ara§brmac1la-
rmdan biri, bir adamm gercek dii§iincelerini saptayabi-
lir mi? Sorunun ifadesindeki belli belirsiz bir degi§iklik,
ses tonu cevapta i:inemli degi§iklikler yaratabilir. Mese-
la, "Yahudilere tavnmz nedir?" gibi resmi bir soru resmi
124
bir cevap alacakbr ama, eger ara§brmac1 defterini kapa-
bp, "Neyse, i§i bitirdik, neden §imdi bana §u pis Yahudi-
ler hakkmda gercekten ne dii§iindiiguniizii soylemiyor-
sunuz?" derse, tamamen farkh bir cevap ahr. Boyle bir
esneklik derecesinde sonsuz olas1hk bulunmakt.ad1r ve
cevaplara herhangi bir pratik onem atfedilirse, giiclii bir
bask1 grubunun, ara§brmactlarm "dogru'' sorulan "dog-
ru" ses tonunda sormas1 icin caba gostermesine degecek-
tir.
l§ilbh bilimsel gelecek bize, herhangi ba§ka bir
gruptan oldugundan cok, sosyal billmcilerden umut veri-
yor. Bay D.W. Hill, Science -Its Effect on Industry,
Politics, War, Education, Religion and Leadership
(Bilim - Endiistri, Siyaset, Sava§, Egitim, Din ve Liderlik
Uzerindeki Etkileri) a..dh kitabmda "Uluslar arasmda,
bilimin, biiyiik bir sava§m yiizde biri maliyetle cozeme-
yecegi biiyiik bir mesele yoktur."Cll demektedir. Atom
Enerjisi Komisyonu'nun eski iiyelerinden Dr. K U. Con-
don ise, "Kisaca, bilimin gercek giivenlige yapacagi en
onemli katk1, bilimsel yontemin sosyal bilimlere uzan-
mas1 ve sava§tan tamamen uzak durma meselesine co-
ziim getirilmesidir." der.< 2l Dahas1, sava§m kendisi ce§it-
li sosyal gerilimlerin belirtisidir ve ba§ka bir sava~1 onle-
mek icin uluslar arasmdaki gerilimi ortadan kald1rmak,
en azmdan azaltmak gerekir. Arna once, bu gerilimlerin
neler oldugunu bulmahy1z. $imdi Dr. Gallup ve Bay El-
mo Roper'la baglantih tekniklere g~liyoruz. Kamuoyu
ara§brmalan bir ihracat iiriiniidiir ve trigiltere, 1svec,
BatiAvrupa'daki ce§itli iilkeler, 1ngiliz dominyonlannm
baztlar1 ve Giiney Amerika'daki birkac geli§mi§ iilkede

(1) Chemical Publishing Co. Inc.


(2) Science dergisi

125
uygulanmaktadir. Sava§m bitiminden hemen sonra,
boyle bir §ey i~in umutlar artmi§ ve S.C. Dodd Birle§mi§
Milletler'e "sava§a yol acan gerilimleri yetkin ve erken
bicimde saptamak amac1yla" bir Uluslararas1 Giivenlik
Barometresi kurulmasm1 onermi§tir. Tabii ki, baz1 zor-
luklar olacakbr. Kamuoyu ara§brmac1lan i§lerini, soru-
lann genellikle soranm istedigi bicimde cevapland1gi
Uzak Dogu iilkelerinde pek ba§anyla yapamazlar. Hii-
kiimetin girmelerine izin vermedigi bir iilke hakkmda
rapor hazirlayamazlar. Aynca, §Una da dikkat edilmeli-
dir ki, Joe Amca, vatanda§lan iizerinde biitiin "dilek" ve
"gerilimlerini" ortaya pkaracak ara§brmalar yap1lmas1-
na izin verse bile, sava§m c1k1p pkmayacagim bilemeyiz.
Qi.inki.i sava§lar, kendi nedenleriyle degil, yetkili birinin
karanyla patlar. Gelecekteki bir sava§ iizerine onemli
bir bilginin Politbiiro'nun gizli dam§mamm da icermesi
gerekir ve bunu bize soyleyecek bilimadam1 da bulunma-
maktad1r.
'The Proper Study of Mankind" (insanhgin Dog-
ru Tarihi) kitabmm yazan Stuart Chase, sosyal bilimler
icin iyi bir tambc1dir. Bay Chase, baz1 profesyonellerden
daha fazla farkmdadir zorluklarm. Sava§m birkac ilkel
topluluk di§mda tum toplumlarda derin kokleri olan bir-
kurum oldugunu ve alelacele bir formi.ille yokedilemeye-
cegini soyler. Qe§itli ti.irlerde daha fazla bilimsel veri el-
de edilmesi cagr1s1m ya par. "Alan cah§malan". istenir ve
"Rusya'nm Columbia, Harvard, Yale, Stanford ve Cali-
fornia Universiteleri tarafmdan incelenmekte oldugu-
na" dikkat cekmekten zevk duyar. "Kurt Lewin'in erkek
kli.iplerinin ce§itli tiirlerdeki saldm miktan iizerindeki
deneylerinin kapsam1" geni§letilmelidir diye di.i§iiniir.
Di.inyanm yiyecek kaynaklan, hammaddelerin dagihm1,

126
miireffeh ve yokluk ceken uluslan da kaale ahr. Siyaset
bilimciler, tarihciler, psikiyatristler, sosyologlar, antro-
pologlar ve psikologlardan olu§an bir ekibin "ce§itli dii-
zeylerdeki giic ili§kilerini incelemede i§e yarar bicimde
cah§bnlmasm1 onerir."C 1>Arna bu so~uclan elde ettikle-
rinde, onlarla ne yapacaklanm soylemez. Otorite incele-
meye izin verecek mi? Columbia, Harvard ve diger iini-
ve~iteler, Joe Amca'mn kar§1sma gecip giiciinii incele-
diklerini soylediklerinde acaba dikkat edecek mi? Oneri-
lerine hayir diyebilir. Bunun alternatifi evet demesi ve
her§eye soz vermesidir, ama yarm bir Avrupa iilkesini i§-
gal edebilir. 0 zaman giic ili§kileri degi§mi§ olacaktir ve
her§eyi silba§tan yeniden incelemekten ba§ka pkar yol
yoktur.
Sava§ meselesi herhangi bir sosyal bilimcinin anla-
yacagmdan cok daha derin bir meseledir. insani amacla-
ra ili§kin bir sorun oldugundan, kolay bir tedavisi yok-
tur. insanlar melek degildir ve bilimin bunu bulamam1§
olmasmm nedeni, bilimin melekler hakkmda bir §ey bil-
memesidir. Kurulmas1 dii§iiniilen Ulusal Bilim Vakf1'na
sosyal bilimlerin de katilmas1 konusu tarb§1hrken, Se-
nator Willis, Senato'da derin bir bilgelikle §U sozleri soy-
lemi§tir: "Bencilligi denetim altmda tutmak gerek, hepsi
bu." Senator Willis, hiikiimet meselesini biitiin basitligi
ve deh§etli zorluguyla kavrami§. Herhangi bir sosyal bi-
limciye benzemiyor. Zaten bu yiizden birle§ik Devletler
Senatosu'nda bulunan o, sosyal bilimciler degil.

(1) Harper ve Bmthers

127
VII.B6lfun

DOGRU BiLiM-MATEMATiK
Gercekten dogru olan sadece ve sadece tek bir bilim
vard1r: Matetnatik. Fizikten ba§layarak sayarsak, diger-
leri dogruyu bulmaya yonelmezler, sadece gorii§lerin pe-
§indedirler. Tabii, bu cok yiiksek olabilir. Mesela, giine-
§in yarm dogmas1 ya da bir topu elinizden b1rak1i"samz
yere dii§mesi biiyiik bir olas1hktir. Arna eger "7'nin bole-
ni yoktur" derseniz, bunun dogru oldugunu bilebilirsi-
niz. Hayattaki bircok pratik amac icin dogruyla olas1hgi
yiiksek olan arasmdaki fark onemli degildir, ama orada-
dir ve hayattaki biitiin amaclar da pratik degildir.
Fizigin sonuclarmm olas1bgi yiiksek ama, ille de
dogru olmamas1 §imdi fizikciler tarafmdan da kabul edil-
mektedir. 19. yy'm, fizigin dogruya yoneli§ine duydugu
saglam inancm yerinde yeller esmektedir. 0 kiistah do-
nemin doruklarmda bile, gorii§ler ikliminde fazla dikkat
cekemeyen ya da "lider" addedilmeyen baz1 felsefeciler,
elinizden bir milyon kere biraktigimz bir topun her sefe-
rinde yere dii§mesinin, bunun bir milyon birinci seferde
de boyle olacagim gostermediginin farkmdayd1lar. "Bi-
lim, evrenin i§lemesine giivenilebilecegi inanc1 iizerine
kurulmu§tur" - ve bu saf bir varsayim olarak kahr, ciin-
kii hicbir zaman evrenin tamamen giivenilir oldugu ko-
nusunda bir kamt edinemeyiz. Fizik teorilerinden hicbi-
ri kamtlanamaz, ciinkii tasavvur edilebilecek biitiin di-
129
ger ac1klamalann denendigini ve hafifkapk bulundugu-
nu soylemek miimkiin degildir. A.ma 7 rakammm bolen-
leri olup olmad1gm1 bulmak istiyorsamz, altmdaki bii-
tiin sayilan deneyebilir - 6'dan fazla olamaz - ve 1 d1§mda
hicbirinin 7'yi kalan olmadan bolmeyecegini gorebilirsi-
niz. Boylece, fizikte ya da daha a§agi bilimlerde degil
ama, matematikte bilmek miimkiindiir.
Teorik olarak fizikciler sonuclarmm olas1 oldugu-
nun, yiiksek bir olas1hk sozkonusu olsa bile dogru olma-
d1gmm farkmdadirlar ama, bu onlar icin yiiksek bir teo-
ridir ve bilinclerine yerle§mez. Hemen hemen her za-
man, yapbklan ve dii§iindiikleri §eylerde kendi teorik
sonuclanm unutarak, Bilim tart1§1lmaz bicimde dogruy-
mu§ ve dahas1, sadece bilim dogruymu§ gibi davramrlar.
Bunu desteklemek icin, kelimenin tiireyi§ine -scientia
"bilgi"nin Latincesi-dikkat cekerler. Bu arada, ba§ka biri
kelimenin tiireyi§inden kaynaklanan bir argiiman one
siirerse kopiiriirler. Eski Yunan'da "bilim"in "bilgi" anla-
mma geldigi bir zaman vardir, "olas1 gorii§"iin kar§1b
matematiksel bilgi gibi. Arna kelimeler, bilimadamlan-
nm ba§ka durumlarda belirtecegi gibi, anlamlanm de-
gi§tirirler ve §imdi "bilim" sozciigu (ya da en azmdan ma-
tematigi d1§layan "fizik bilimi") sadece o eski hayran olu-
nacak bilimsel yonteme gonderme yapar. Boylece "bi-
lim'', bugiinlerde olas1 gorii§ti.ir, bilgi degil. Bilimsel yon-
temden ba§ka herhangi bir yontemle elde edilen her bil-
gi, dogru bile olsa, bilimadamlari taraflndan "bilimsel
degil" diye nitelenecek, bu kelime bir karalama kelimesi
olarak kullamlacak, orijinal anlammdan bir cagri§im ge-
tirilerek, bilginin yanh§ ya da en azmdan biraz sahte ol-
dugu ima edilecektir. Bilimadamlarma dikkat etmek ge-
rek; kelimelerin kotii niyetli, yanh§ kullamc1landir on-
lar.
130
Bugiin en "ileri" dii~iiniirler (herhalde en az giiveni-
lir olanlar - diiniin ileri dii~iiniirlerini dii§iiniin bir) ma-
tematigin dogrulugunun da bilinemeyecegini kamtla-
mak icin ellerinden geleni yaparlar. Bizim say1 ve uzay
(geometri icin) hakkmdaki gorii~lerimizin, Kant'm san-
d1g. gibi zihni donamm1m1zm deney oncesi kategorilerin-
den dogmak yerine, duyulardan tiiretildigine dikkat ce-
kerler. Eger fiziksel diinyayla ilgili bir deneyimimiz ol-
masayd1 matematik yapamazd1k; bu nedenle, matemati-
gin temel olarak fizige bag.mh oldugunu iddia ederler.
Bunu soyleyenler, en saygideger iiniversitelerimizdeki
en onde gelen profesorler de olsalar, sofistlerdir. As1l so-
fistler gibi bun]arm da tartJ§Ilarak CiiriitiiJemeyecek bir
konumlan vardIT, ama bu hakh olduklannm garantisi
degildir. Eger iinlii Piskopos Berkeley'le birlikte, kendi
duyusal izlenimlerinizden otede bir §eyin varolmad1g.m
1srarla iddia ederseniz, tartl§arak hatah oldugunuz ka-
mtlanamaz, ama kimse de buna inanmaz. Dr. Johnson,
bir ta§a tekme atarak Berkeley'i curutmii§tiir. Sofistler-
le ugra§manm yolu budur. Ta§ oradadIT ve bunu bilirsi-
niz, cunkii ona tekme atabilirsiniz. Sofisti tekmelemek
de cok cekici gelir insana, ama 0 kadar da gerekli degildir,
ta§1 tekmelemek yeterlidir. Alternatif olarak, gorii§ ikli-
rni degi§ene kadar bekleyebilirsiniz. ileri ve rnoda dii~ii­
niirlerimiz, dogal olarak, sarkacm geni~ bir turunda, bir
oncekinden cok uzaklardadirlar. Tam ortaya ula~mak is-
tiyorsamz en ileri dii~iinurlerden uzak dursamz iyi olur.
Hareketin ortasmda durun ve sarkacm size geri donme-
sini bekleyin.
i~te matematikle fizik arasmdaki tipik farkhhg1
gormenin bir yolu. 4'i.i alm ve 4 ekleyin ve bir 4 daha (iicii
beraber) ve 12 eder. 3'ii alm ve 3 ve 3 ve 3 (dart tanesi be-

131
raber) ve yine 12 eder. Sevgili Watson ve digerleri bai;;ka
tii.rlii. diii;;ii.nmez. 3x4=4x3. Sofistler bu bilgiyi, temel ola-
rak, 4 nesneden 3 grup ve 3 nesneden 4 grup alarak elde
ettiginizi soyleyeceklerdir; sonra, matematiksel gercek
fiziksel nesnelerin davrami;;mdan c1kanld1gma gore, ma-
tematigin bir tii.r fizik oldugunu, duyularm kan1tlanna
bagh oldugunu ve fizigin temel gii.venilmezligini paylai;;-
tiwm soylerler. Arna bir fark vard1r. 20 haneli bir sayi ya-
zm; eger bu say1y1 30 haneli bir rakamla carparsan1z, de-
vasa bir say1ya ulai;;1rs1mz (49 ya da 50 haneli). Eger 30
haneli say1y1 20 haneli sayiyla carpsaydmiz yine aym 49
ya da 50 haneli sayiya ulai;;1rdm1z ve ~arpmayi yapmak
zorunda kalmadan bunun dogru oldugunu bilirdi-
niz. li;;te bu, fizikte asla atamayacagimz bir ad1mdir, te~
yid edici bir deney yapmadan bir i;;eyin dogru oldugunu
bilemezsiniz. Fizikte, genelleme gibi gorii.nen bir i;;eyle il-
gili ne kadar omeginiz olursa olsun1 yeni bir olgunun ge-
nellemenin gerektirdigi gibi davramp davranmayacagi-
m bilemezsiniz. Sonucunuz sadece yii.ksek bir olas1hga
sahiptir ve genelleme neredeyse dogrudan fazla bir i;;ey
degildir. Golf oynarken deligin yakmma gelmekle, topu
delige sokmak nas1l ay111 i;;ey d,egilse, "neredeyse dogru"
"dogru"yla aym i;;ey degildir.
Tabii, 20 haneli bir say1yla 30 haneliyi carpmak icin
bir hesap makinesi edinebilirsiniz. Ona 30 haneli sayiyla
20 haneliyi carpmasm1 soylersiniz. Aym sonuca varacak-
br, ciinkii oyle programlanm1i;;bt. Son zamanlarda, in-
sanlardan olui;;an bilgisayar ekiplerinin y1llarca cahi;;a-
rak yapacagi karmai;;1k hesaplan birkac saatte sonuclan-
diracak, i;;ai;;irtic1 karma§1khk ve yetenekte bilgisayarlar
iiretilmi§tir. Bu makineler herzaman dogru soriucu bu-
lurlar ve bunun "nedeni de herzaman, oyle yap1lm1i;; olma-

132
land1r. Qnlan, cevab1 yanh!J verecek §ekilde yapmak da
aym derecede miimkiin olurdu, ciinkii bu makinelerin
anlayi§1 yoktur. Sadece sayleneni yaparlar.
Bir makineye 11e yapac$m "soylemek" icin diigmet
lerine basar, icine delikli bir kart sokar; belli bir yontem-
le manyetize edilmi§ bir telden yararlamr Y.a da benzer
bir §ey yapars1mz. Makine, karttaki deliklere gore elekt-
rik kontagi yapar, boylece kapanan devreler elektronik
tiipleri harekete gecirir, bunlar ba§ka elektronik tiipleri
devreye sokar ve bir dizi §a1J1rt1c1 fiziksel olay gercekle-
§ir. En sonunda makine delikli bir karti iiJaretler ya da
bir teli belli bir bicimde manyetize eder. Ya da makine,
rakamlar1, yani insanlann sayilan okuyabilmeleri icin
geli§tirilen, aslmda ID!lkine icin kagit iizerinde mekanik
olarak yap1lan miirekkep izlerinden ba§ka bir !Jey olma-
yan sembolleri basmak icin programlanm11Jtlr. Makine-
ye en ba§ta ne yapmas1 gerektimni "soylemek" ve i§lemin
sonunda rakamlan okumak icin (kart ya da tel de olabi-
lir) insana ihtiyac vard1r. Hesab1 yapan insan ve ~akine­
nin bile!Jimidir. Makine kendi ba!Jma, sadece dogasma
gore, mekanik ve elektronik i§lemler yapar. Bir carita
ahp icine iki taiJ atsamz ve sonra iki ta§ daha, sonunda,
icinde dort ta§ oldugundan cantanm hesap yapbgim m1
soylerdiniz? ~imdiye kadar yap1lan en karma§1k rnakine
cantadan daha fazla hesap yapmaz.
Bilimdeki en yeni ve biiyiileyici geli!Jmelerden biri,
yeterince yiiksek bir karma§1khk diizeyine eri§en rnaki-
nelerin insan beyni ve sinir sistemiyle tuhafbenzerlikler
gostermesidir. Ayn1 hastahklara bile yakalanmakta, ba-
zen §iddetle sarsmak ya da kuvvetli elektrik ak1m1 ver-
mek (psikopatik kogu§ta "§Ok tedavisi" deniyor) gibi ben-
zer yollarla tedavi edilrnektedirler. Makinelere yerle§ti-
133
rilen "amlar" bazen hata yapar, unutmalan gerekeni
unutmazlar (<;ocugun biri, haf1zanm "unutmak icin kul-
land1gim1z §ey" oldugunu soylemi9tir). Mekanik bir hafi-
za, bayat bir bilgiyi durmadan ogutmekte israr edebilir
ve bu makinelerin teorisyeni Dr. Norbert Wiener, bunu
siiregelen endi9eyle kar91la9bnrken, ba9ka bir dalm ter-
minolojisinde vicdan olarak tammland1gim dii9iiniir.
Baz1 bilimadamlan, bu makinelerin dii9iiniip dii9iinme-
digini bile ciddiyetle tarb9m19lardu. Bu bilimadamlan
dii9iiniir, ama dii9iinme hakkmda hicbir §ey bilmez. Bir
bilimadam1 (ya da "s1radan insan") hesap yaptiginda, ka-
g1t iizerine i9aretler yapabilir ya da yapmayabilir, ama
bu i9aretler sadece ona yard1m etmek icindir: sayilar ak-
hndad1r. Hicbir say1 hicbir zaman makinenin akhna gi-
remez, ciinkii makinenin akh yoktur. Makineye giren ya
da pkan her9ey, kagit pm:calan ya da manyetik teller-
dir.
Arna eger say1lar makineye girmiyorsa, nerede ve
nas11lard1r? Cevap, onlarm akillarda oldugudur (beyin-
lerde degil) ve sadece ak1llarda. 0 zaman oznel olmalan
gerekir. Bu bir bilimadam1 icin ne kadar korkunc olma-
h.
Gercekten de, "oznel"in ne oldugunu anlamayan,
ona son derece §a91rt1Cl bir ilgisizlikle yakla9an bilima-
damlan icin korkunctur. Bilimad~mlarmm genel bak191
§oyle bir §eydir: Her9ey "nesnel" ya da "oznel" olarak ay-
nlabilir; "nesnel" d191m1zdaki maddi diinyadaki her9eyi,
gorebildigimiz, duyabildigimiz, hissedebildigimiz, kok-
lay1p, tadabildigimiz her9eyi kapsar ve "oznel'' kendi
duygu ve dii9iincelerimizdir. Ba9ka hicbir §ey yoktur ve
bu "oznel"in icinde bile sadece ince ve golgemsi bir varhk-
tan sozedilebilir. Bilimadamlan daha da ileri giderek,
134
nesnel diinyada bir anla~maya var1labilir ise de, oznel
diinyada "Ben kahve severim, sen cay" gibi bir mesele soz
konusudur ve anla§ma miimkiin degildir diye dii§iiniir-
ler. Her§eyi iki sm1f halinde goriirler; herkes icin aym
olan nesnel ve bir zevk meselesi ya da onlann deyimiyle
I

"izafi" olan, yani oznel. Sadece nesnel §eyleri incelerler


ve psikologlarm yapmak zorunda oldugu gibi, oznel bir
§eye goz atbklannda bunu "nesnel" olarak yapmaya cah-
§irlar.
Yaz1k ki, iki kesin gruba ay1rmak tamamen yanh§-
tir. Nesnel diinyada anla§maya vanlabilecegi a§agi yu-
kan dogrudur. Oznel diinya o kadar da basit degildir. Bir
boliimiiniin sadece ki§isel zevk meselesi oldugu dogru-
dur. Bir boliimii say1lardir, cunkii gordiigumiiz gibi say1-
lar sadece ak1lda varolurlar. Hickimse, "Bence dort kere
iic oniic eder, ama sence 14 olabilir" diyemez. Sayilarla il-
gili bir anla§mazhk yoktur ve bu onlar hakkmda, her za-
man herkes icin tamamen aym olmayan, "nesnel" diinya
hakkmda oldugundan cok daha az anla§mazhk bulundu-
gunu gosterir. Eger haklarmda evrensel ya da tam bir
anla§ma saglanabilecek §eyler anyorsamz, bunlan sade-
ce ak1lda bulacaksm1z.
Bilimadamlan terimlerini tammlamak ister, ama
matematikciler en basit kavramlanndan baz1lanm ta-
mmlamanm neredeyse imkans1z oldugunu anlam1§lat-
dir. Bir noktanm, cizginin ya da diiz cizginin gercekten.
kesin bir tamm1m yapmak isterseniz, bir dolu zorlugun
arasma gomiiliirsiiniiz. Matematikciler, doyurucu so-
nuclara varamadan bu dii§iinceler hakkmda cok derin
ve anla§1lmaz tartI§malara girebilirler. Ancak, tuhaf
olan, nokta ve cizgileri tammlamak ne kadar zor olursa
olsun, anlamak son derece kolaydir. Biraz aptal ogrenci-
135
ler bile kolayhkla anlarlar. Bir geometri sm1fmm daha
aptal ogrencileri, onermeleri anlayip ispatlar1 izlemekte
zorluk cekebilirler ama, bu zorluklar hicbir zaman diiz
bir cizginin ne oldugu hakkmdaki ciddi bir yanh§ anla-
madan kaynaklanmaz. Onlar bunu "diiz i§te bu kadar"
olarak anlarlar. Bu tamamen bilimd1§1 anlama, kesin go-
rii§ birligi iciil yeterlidir.
Euclid, 2000 yildan uzun zaman once, icinde 400
onerme bulunan bir kitap yazd1. Bu onermelerin herbiri
dogrudur. lspatlannm baz1lan ciddiyetle ele§tirilebilir
ama, ya§ayan ya da olii hicbir matematikci, sonuclardan
§tiphe etmez. Euclidyen olmayan geometrinin soriuclan
da dogrtidur. Euclid'inkilerden farkhdirlar arria, ters
dti§mezler; cunkii farkh dtinyalara aittirler. Euclid oner-
meleri verilen bir dogruya paralel olan ve verilen bir nok-
tadan gecen sadece ve sadece tek bir dogru cizilebilecegi
bir diinyaya gonderme yapar. Paralel cizgilerin olmad1-
gi, Euclidyen olmayan bir geometri, ve (verilen bir nokta-
dan gecen dtiz bir dogruya paralel) bir stiriistinii bannd1-
ran bir digeri bulunmaktadir. Bu geometriler, kendi
Euclidyen olmayan dtinyalarma gondermeler yaparlar.
lcinde ya§ad1gim1z dtinyanm Euclidyen olup olmamas1
matematigin degil, fizigin meselesidir. Soru §U anda da
ac1kbr ve eger §U ya da bu yolla cevab1 bulunursa, biitiin
geometrilerin dogrulugu tizerinde etkisiz olacaktir. Boy-
lece, matematigi 'incelemek icin iyi bir neden, gayet basit
ve biiyiik bir neden, matematigin d,oiru olmas1d1r, bir
dagcmm daga brmanma nedeni olarak "ciinkii orada"
demesini and1ran ama, onunkinden cok dal;ia iyi bir ne-
den.
Matematik ogretmenlerinin matematigin biiyiik de-
gerini anlad1klan ve onu kendi ogrenilmeye deger bul-
136
duklarmdan ogrettikleri bir zaman vardi. Arna bunu
yapmalarma ragmen, nedenlerini iyi gosteremediler ve
matematigi s1k1c1, isteksiz bir bicimde, daha once yap1-
lanlarm iizerinden gecerek ogrettiler. Yii.z yil oncesinin
Amerikan kolej egitimi boyleydi ve s1mf konik kesitleri
i§liyordu, cunkii. konik kesitleri, Apollon'un zamamndan
beri egitilmi§ insanlann neden konik kesitleri i§lemekte
oldugunu anlamadan i§lemek geleneksel bir §eydi. Ma-
tematik 51mfm111 raison d'etre'inin en ac1k secik ifadesi,
insanm egitilme nedeni disiplinin kendisiymi§ gibi, "Ma-
tematik degerli bir disiplindir" idi. "Bilim" gibi "disiplin"
de modas1 gecmi§ bir anlamm kuru kabuguna sahiptir ve
meseleyi kart§tlrmak icin ortaya ablabilir. Ashnda, her-
hangi bir ogretrnenin ogrencileri tarafmdan incelenen .
her§ey bir disiplindir, yani kelirnenin egitirndeki gele-
neksel anlam1 boyle; bugiinkii. anlarn1 ise, orduda verilen
hazir ol ve ernirlere itaat et, gibidir. Modern lastikli laf
ustalanrn1z kelirneyi, belli bir inceleme alamm belirle-
rnek icin kullamrlar, arna ordu anlarnmdan gelen cagr1-
§tmlarla bizi zor ve naho§ her cah§rnanm yararh oldugu
gibi eski bir dii§iincenin dt§ kap1smm rnandalma getirir-
ler.
"Disipliner deger", dahna s1k1 s1k1 bagh bir egitimci-
nin sacma bir gelenekten ba§ka hicbir neden olrnaks1zm
varhgm1 sii.rdii.ren bir cah§ma icin iddia edecegi §eydir.
Bundan yiiz y1l once, oniki ya§mdaki cocuklann Latince
§iir yazabilrneleri icin ortaya pkan bir gelenegi korumak
icin Latince savunmasmm son saflannda kullamlmi§ttr .
. Latince cah§rnak icin -iyi nedenler olrnasma ragmen- iyi
bir neden dii§iinerneyen, bulamayan modas1 gecmi§ kla-
sikciler "iyi bir disiplindir, kafay1 cah§ttnr"a dayanm1§-
lard1r.

137
Bu, sonunda Latince okuyan bir cocugun, diger ko-
nulan ogrenmede, Latince okumayan kar;nsmda hicbir
avantaja sahip olmad1gim ortaya c1karan baz1 "sistema-
tik" olciimlerle gosterilmi~tir. (Ne olursa olsun cok siste-
matik olcumler). Bu, egitimde "transfer" olmad1gim ka-
mtlam1~tir. Olsayd1, insan Latince ogrenmek yerine bul-
maca cozerdi, o da iyi kafa cah~tmr, aym zamanda keli-
me hazinesini de geli~tirir ve kimse bunun okulda gerekli
oldugunu dii~iinmez. insan cabuk karar verme yetenegi-
ni geli~tirmek icin bric oynamay1 da ogrenebilir: bric oy-
namanm cabuk karar vermeye yard1m ettigi gosterilmi~­
tir, ama ba~ka bir alanda degil. Bricten hayattaki ba§ka
bir ~eye transfer yoktur. Bu "transfer yok" dii~iincesi ma-
tematige uygulanm1~; ve daha iyi bilmesi gereken mate-
matikciler argi.imana yenik dii§mii~ ve kendi -icin- mate-
matigi camdan sahvermi§lerdir. Bunun yerine, matema-
tige §imdi bir "hizmet bilimi" ya da "arac incelemesi" ola-
rak bak1lmakta ve matematik diger bilimlerde i~e yara-
d1g1 icin okunmaktadir. Ancak, matematige "bilimlerin
kralicesi" denen zamanlar da vardi. $imdi onlarm oda
hizmetcisidir. Nas1l oldu da bu kadar a~agi dii§tii?
Matematigin dii§ii§ii, bilimin, genelde bilginin, egi-
timin tek amacm1 "i§e yarar" bir amaca katk1da bulun-
mak olarak goren modern utilitaryan (yararc1) felsefeyle
oldu. Bu tavn ortaya koysak bile, nelerin "i~e yarar" ol-
dugunu bulmam1z gerekir; ve neye yarar olduklanm. Bu
soruyu bilim yoluyla cevaplayamay1z; ve bunun cevab1
bilimsel cah~mamn herhangi bir miktarmdan cok daha
onemlidir. Sadece kendi icin biraz matematik cah§ma-
nm bu son derece onemli soruyu cvaplamada, bize yar-
d1mc1 olmas1 muhtemeldir. Zeki insanlar bundan once
boyle dii~iinmii~lerdir.

138
Kendi icin matematik cah§mak bir "transfer" soru-
nu degildir. tlk yil ogrencilerine uygulanan bir smavm
son sm1f ogrencilerine de uygulanmas1 ve ne kadar ilerle-
diklerinin (ya da ne kadarm1 sindirdiklerinin) goriilmesi
hicbir amaca hizmet etmez. Egitimin en iyi amaclan o
kadar h1zh cah§maz, son derece gecikmi§ bir etkiyle ha-
yat boyu surer. Vatanda§hk icin egitimle de ozellikle ilgi-
lenmez, ciinkii iyi bir vatanda§ yeti§tirmek egitimin
amaclanndan sadece hiridir. Ba§ka bir amac ise, iyi bir
insan yeti§tirmektir -bu da bizi o deh§etli soruya geri ge-
tirir? 1yi bir adam nedir? Ne yapar? Dogrunun, iyinin,
giizelin pe§inde olacagm1 soylemek cevap vermek degil-
dir. -Cidden, gercekten pe§inden ko§maya degecek ba§ka
ne var ki? Okullanm1z, pek e§giidiimlii olmayan bir bi-
cimde giizellige ozen gi:isterirler; iyiyi neredeyse tama-
men ihmal ederler ve rriatematige yaptiklan gozden dii§-
mii§ muamelesiyle, dogrunun deneyimini kazand1rma-
nm iyi bir firsatm1 ka'pnrlar.
Bunun sonucu, tahmin edilecegi gibi acmilacak bir
durumdur. Orta ve liselerimizin mezunlan, bir §eyi ger-
cekten bilme deneyiminden, onu bilmekten, nedenlerini
bilmekten yoksundurlar. Neden lnand1klanm bilme is-
tegine bile sahip degildirler. Kafalan bilgiyle doludur,
ama der-ki temelinde inanmayi tercih ederler: "Bilim der
ki" ya da "Bilim gi:istermi§tir ki" gibi. "saghkh bir §iiphe-
cilik" i:igrettiklerini iddia eden fen i:igretmenleri de bu-
lunmaktadir. Bunu yapmazlar. derin bir aldanabilirlik
ogretirler; ve kendileri adma dii§iinmemeye ah§bnlm1§
saf diller herhangi bir yaman palavrayi yutacaktir, yeter
ki uzun si:izlerle v'e bilimsel goriiniim kazansm diye nes-
nellik cilvesiyle siislenmi§ olsun.
Bilimlerin, kendilerini fizigin tepeden, sosyal bilim-
139
lerinse diplerde oldugu bir olcekte diizenlediklerini gor-
diik. Fizik tepededir, ciinkii matematikle arasmda yakm
benzerlikler bulunur. Fizik, dogrudiiriist ogretildigi za-
man, manbksal dii§iinme icin harikulade bir ah§brrnas1
olabilir; §iipheciligin fizigin kendisine uygulanmas1 du-
rumunda §iiphecilik ah§brinas1 bile olabilir. Fizik iyi bir
bilimdir, ama "bilim" terimi biyoloji, psikoloji, ve sosyal
bilimler denen bilimleri de icerecek bicimde geni§letildi-
ginde, erdemleri hirer hirer dii§er. Biyoloji manbksal dii-
§iinceyle degil, biiyiik hayal ak1§lar1yla birbirine bagla-
nan detayh gerceklerden olu§an bir kiitlenin incelenme-
sini icerir. Psikoloji, onemli sorulan soramaz ve bilimsel
olmak icin bildigimizin cogunu bilmiyormu§ gibi yapma-
mlZl ister, ciinkii bilgimiz, "dogru olmayan"m e§anlamh-
Sl gibi- bilimsel olmayan, yontemlerle gelir. Ve sosyal bi-
lim, tam da "Ne yapacagiz?"m en onemli soru oldugu me-
selelerde "Ne yapacagiz?" sorusunu ask1da tutmam1z1 is-
ter. Bunlarm hepsinde bulunan ve egitimcilerimize, Bi-
limsel dii§iinme ah§kanhgmm geni§leyen yaygmhgm1 1

ve derinle§en kapsamma inanc1 veren nedir? Nedir bu


dii§iinme ah§kanhg1?
Temele indigimizde, sozii edilen ah§kanhk, tarafs1z
yargilar verebilme ah§kanhg1d1r. Bunu, genellikle cok
muglak, siislii ciimlelerle sanp sarmalarlar. James Har-
vey Robinson, "The Mind in· the Making" adh yaz1smda
1920'lerin ba§larmda pan-bilimsel dii§iinceleri savun-
mu§, "genel bir kafa cercevesi" ve "ele§tirel, ac1k fikirli
bir tavir" istemi§tir.
Eger istenen tavir buysa, "Buna ula§mak icin bilimi
incelemek mi gerekir? Sorusu ortaya c1kar. Neden hu-
kuk olmasm? Bir hakim, biitiin olgulara vak1f olmadan
karar vermeme, daha sonra da elinden gelen en iyi bicim-
140
de, davanm iyiligini dii~iinerek tarafs1z olarak karar ver-
. me gibi, bilirnadammm·~vik edildigi her~eyi zaten yap-
mak zorundad1r. Bir avukat, davamn taraflanndan biri-
ni, yeteneginin elverdigi ol~de, kendi gercek fikirlerini
gozoniine almadan sunar; bunu yapma deneyirninin in-
sanda, digerinin bak1~ acis1m anlarnada yard1mc1 olacak
bir kafa elastikiyeti geli~tirecegi, onyargilanm saptayip
ortadan kald1rmay1 ogretecegi ortadad1r. Vatanda~hk
icin egitirnde, hukukun, vatanda~hkla ili~kili olmas1 ac1-
smdan bilime gore biiyiik bir avantaj1 vard1r. Gercekten,
hie transfer yoksa, bilimadamlannm da bizleri inandira-
bilecekleri gibi, okunmas1 gereken, hukuktur.
Ba~ka bir oneri: Mantiksal tlii~iinceyle, onceden be- ·
lirlenmi~ nosyonlar olmadan bilimsel tiimdengelim yap-
mak icin neden bir Sherlock Holmes dersi olmasm? Geor-
gia'dan Prof. Hendren'in dedigi gibi dedektifler ya da en
azmdan dedektifhikayeleri yazanlar "dogmatik onyargi, ·
yalan, olgulan ve verileri yalanlama ve isteyerek yanh~
ak1l yiiriitmeyi bertaraf etme" konusunda bilimadamla-
nyla birl~~irler. B1rakm, herkes polis hafiyelerinden s1k1
bir ders alsm o zaman belki de toplumsal, siyasal ve eko-
nomik i~lerqe daha iyi dii~iiniiliir, ciinkii bir hafiye bir bi-
limadam1 kadar soguk muhakemeye ve bir yargic kadar
bilimsel tarafs1zhga sahip olmah.
Bilirnsel egitimcilerimiz, bu yollann ikisinde de iler-
lemezler. Onlann yiice amaclanna ula§ma recetesi "ilk
yil biyoloji, ikinci yil fizik" ya da benzer formiillerin her-
hangi biridir. Biraz bakteriyoloji ya da akustik okumu~
,bir kolej ogrencisinin daha iyi vatanda~ olmada bu ders-
lerden yard1m gorecegi samlmaktad1r. Bu deneyimin irk
nefreti ya da daha hafif deyimiyle 1rktan ho~lanmama gi-
bi konularda kullamlan hammevlad1 ve yapmac1kh soz-
141
leri, yani "onyargi" ya da kimi zaman "taraf11hgi" ortadan
kald1rmada ogrenciye .yard1m edecegine inamhr. Ancak,
bilimin bizim ho'§land1klanm1zla ve ho9lanmad1klan-
m1zla bir ili9kisi yoktur. Bilimadam1 biitiin olgulan ince-
lemede tarafs1zdir ve teorisinin olgulara uyup uymad1gi
konusunda cansiperane tarafs1zd1r (ya da olmahd1r),
ama bunun, cah9masmm nesnesinden ho9lamp ho9lan-
mamas1yla bir ili9kisi yoktur. Bir entomolojist, bocekle-
rini sevmek zorunda m1dIT? Bir parazitolog bir hastah-
gm nedeninin viriis ya da kITba hastahg1 ta91y1c1smm
sivrisinek mi, bit mi oldugunu belirlerken tarafs1zd1r,
ama hastahgin nedenini bulur bulmaz tamamen taraf11
bir taVJr ahr ve hastahgi yoketmek icin elinden geleni ya-
par. Hastahga kar91 bir "onyargis1" ya da "taraflihgi" var-
dIT. Yeni bir vitamin bulan bir g1da kimyageri tarafs1z
davranmayacak ve g1dalanm1z arasma o vitamini ekle-
mek icin elinden geleni yapacaktir. Bilim bize Ruslar
hakkmda bulabildigi her9eyi soyleyebilir, bizimle aym
havay1 soluduklanm, kafatas1 kapasitelerinin bizimkiy-
le aym (ya da daha kiiciik, daha biiyiik, herneyse) oldu-
gunu belirtebilir, ama bu bilgi bircok insanm Ruslan
ba~belas1 olarak gormelerini engellemeyecektir. Bilim,
sendikalar hakkmda bir cok ~ey bulabilir: Zenginlerin
cebinde daha az para olmasm1, saglayacaklan sonucuna
da varabilir; bu boyleyse, bircok zengin insan bilimsel
egitim gormii9 olsalar da olmasalar da, i9ci hareketlerine
kar91 pkacaktIT.
"Tarafl1hgm" profesyonel bilimadamlarmda bile
kayda deger §ekilde azalmas1 pek olas1 degildir. Ya9ad1-
gimz caddeye bir zenci ailenin ta9md1gim dii9iiniin. Ev-
sahiplerinden biri de, semender pigmentasyonu konu-
sunda uzman bir bilim profesorii olsun, Pigmentasyon
kar91smdaki hayranhk verici tarafs1zhgmm zenciye

142
"transfer" olmas1 miimkiindiir ve bu bilimadammm me-
seleye yakla§1m1 kom§ularmdan dikkat cekecek kadar
farkh olacaktir. Arna, herhangi biri kadar "tarafh" dav-
ranmas1 da beklenebilir. Emlak degerlerinden haberdar
olabilir ve zenciyi "kendi insanlarmm arasma" donmeye
zorlayacak bir komiteye ko§a ko§a katilabilir. Bu, belli
bir yetenegin transferinin sadece cok yakmdan ilgili bir
§eye yap1labilecegi bilimsel bulgusunu dogrulamakta-
d1r; bu olayda, semenderden olsa olsa iriba§ bir transfer
olabilir, daha oteye degil.
Egitimleri sirasmda ara s1ra birkac fen dersi goren
milyonlarca insamn, vatanda§ olarak karar vermeleri
gereken onemli siyasal meseleler kar§1smda "ele§tirel,
ac1k fikirli bir tavir" geli§tirmeleri dii§iik bir olas1hktir
ve kesinlikle gozleneb;lir bir §ey degildir. Uzman bilima-
danu en azmdan kiiciik delik ve ko§esinde bilimsel er-
demlerini uygulayarak y1llanm gecirmi§tir. Kolej mezu-
nu, belki de bilimsel yontemi kullanabildigi say1s1 bir
elin parmaklanm gecmeyen deneyler yapmi§, bilimsel
yontemin ovgiilerini dinlerken esneme dolu saatler ge-
cirmi§ ve birders kitabmdan fazlas1yla s1k1 bu yontemle
bulunan bir olgular dizisini tika basa atI§tirm1§br. Buol-
gularm cok kiiciik bir boliimiiniin, iyimser bir tahminle
yiizde birinin nas1l bulundugu ve ka§ifin ne kadar apk fi-
kirli oldugu hakkmda bir fikri vardir. Biitiin geri kalan
icin; oviilmeye deger bir bilimadammm apk fikirli dav-
rand1g1 soylenmi~tir kendisine ve bu erdemi kullan-
mak icin Izaak Walton'm The Compleat Angler'm1
okuyan birinin bir sinegi salma konusunda ne kadar fikri
varsa, o kadar fikre sahiptir.
Profesyonel bilimadamlar1 bile nesnellik konusun-
·da kolay yola kacarlar. Qiinkii nesnelligi, uygulanmas1
143
gayet kolay bir alarida, nesneler iizerinde kullanmakta
ve bundan dolay1 sirtlanm s1vazlamaktad1rlar. H~rmon­
lann kimyas1, diastolik basmc ya da sinir sisteminin fiz-
yolojisi gibi konularda nesnel olmak o kadar da zor degil-
dir. Eger gercek insan meseleleri konusundaki onyargi-
mz1 ortadan kadirmak istiyotsamz, yap1lacak §ey, bun-
lan, insanlarm gercek meselelerini incelemektir, terci-
hen kendi §ehrinizdekileri; onyargilanmz1 bulun ve or-
tadan kaldirmak icin elinizden geleni yapm. Aynca me-
seleler hakkmda da ne yap1lmas1 gerektigine karar ver-
m.eniz ve harekete gecmeniz gerekecek. Yap1lmayacak
§ey, mikroskoptan amipe bak1p bunun sosyal sorunlar
hakkmdaki yargilanmz1 geli§tirecegi konusunda kendi-
nizi kand1rmaktir. Boyle olmayacak Amipin eni kadar
bile yaran olmayacaktir. Daha kotiisii, bir §ey elde etme-
diginiz halde, ettiginiz duygusunu verecek, sizi aldata-
caktir. Bu apdan, bilim, incelenecek en kotii §eydir, en
iyisi degil.
Arna matematik, bunun nedenlerini modern bilim-
sel gorii§ ikliminde bulmak zor ise de, 'bilim"in geri kala-
m kar§1smda gercekten degerli ve onemlidir. Aristo'dan
bile onceye, ba§ka insanlar yanh§ken hakh olma gibi es-
rarh bir ustahga sahip bugiiniin ileri dii§iinurlerinden
cok daha giivenilir bir rehber olan Plato'ya gitmek gere-
ke.cektir. En yiice gercekler, yalmz mit biciminde ifade
edilebilir; ve Plato matematik ve matematiksel bir mitte,
Bolii.nmii§ Qizginin Miti'nde bilim hakkmda biiyiik ger-
cekler koymu§tur ortaya.
Ne yaz1k ki, Plato cevirileri alu~kanhkla, hie mate-
matik bilmeyen uzman "klasik" insanlar tarafmdan ya-
p1lmaktad1r. Plato'nun Akademisinin kap1smda "Geo-
metri bilmeyen giremez." yaz1hydi. Baz1 cevirmenler bu-
144
raya girememeliydi. Onlar Boliinmii§ Qizgi'yi o kadar ko-
tii cevirirler ki, kims·e anlayamaz ve bunun sonucu ola- ·
rak da, Devlet'in baz1 popiiler bas1mlanndan bile c1kanl-
m1§tlr. Bu tra§lanm1§ versiyonlann okurlan paralel mit,
Magaranm Mitiyle idare eder ve matematigin gercegi
anlatma a.mach en yiice §iirin temeli haline getirilebile-
cegini gorme deneyimini kacmrlar. Magara Miti herza-
man cok popiiler olmu§tur, ciinkii Boliinmii§ Qizgi'den
cok daha dramatik ve carp1c1dir ("Edebi" herhangi bir §ey
Plato'yu okumanm dogru nedeniymi§ gibi, daha yiiksek
"edebi" degerlere sahiptir), ama aym anlam derinligi.
yoktur, cunkii temeli matematik degildir.
Plato'nun iinlii cizgisi a§agidaki gibi iki e~it olma-
yan parcaya boliinmii§tiir:

A B

Parcalarm her biri, Ave B, tekrat aym oranda bolii-


niirler:

Al A2 Bl B2

Bunun basit bir sonucu, A2'nin Bl'e e§it olmas'ld1r. Plato


buna ac1k secik d'ikkat cekmez ve cevirmenler de kac1r-
maya egilimlidir, ama Plato'nun ogrencilerinin tiimii ge-
ometri smavm1 gecmi§lerdir ve kendileri gorebilirler.
$imdi mit geliyor. Kisa boliim, A "duyulan", Bise
"anla§1lan"d1r. A gorebildigimiz, duyabildigimiz, hisse-
debildigimiz, koklay1p tadabildigimiz §eyler, yani maddi
145
nesneler, bilirnadarnlarmm ilgilerini smirlad1klan alan.
Arna anla§ihr degil. Maddi nesneleri anlayabilecegini-
zi sand1ysamz, yamld1mz.
"Duyulan" ve "anla§1lan" bir kere daha bOliiniir:

Duyulan Anla§ilan

Al A2 Bl B2
Seraplar ~eyler Matematik yilksek Bilgi

Kiiciik Al bohirnii, seraplar, sannlar ve "duyulanrn1z bi-


zi aldattigmda" gordiigurniiz §eylerden rneydana gelir.
Biraz daha onernli olan A2'de "gercek" §eyler vardir. An-
la§1lanm en dii§iik boliirnii olan Bl' de rnaternatiksel nes-
neler bulunur, rakarnlar, say1lar, cizgiler ve benzerleri.
Bl'in A2'ye e§it oldugunu hatirlaym. Bu, rnaternatigin
rnaddi nesneler diinyasma "uydurulabilecegini" gosteri-
yor. Bilirnadarnmm yaptig1, Bl'in A2'ye uydurulrnas1-
dir.
Arna bizirn bilimadamlanm1z Bl'in sonunda durur-
lar, i§te hatalan buradadir. Bl'in otesinde B2, en buyiik
ve en iyi boliim bulunrnaktadir. Matematik gereklidir,
ama kendi hayrma incelenrnek icin degildir, "i§e yarad1-
gi" icin ya da kendi smirh yolunda dogru oldugu icin de
degil, ama B2'deki gercekten onernli bilgiye ula§mada
bir atlama ta§I olarak kullamlabilecegi icin incelenmeli-
dir. Bunu deneyin. Kulaga geldigi kadar delice bir fikir
degil. iyi.ce deneyin- hayabmzm en az birkac y1h boyun-
ca.
Boliinmii§ <;izginin en yiiksek bolgesine bu kitapta,
"daha yiiksek bilgi" ad1m.verdik. Plato'nun konu hakkm-

146
da soylemek istedikleri, Devlet'in herhangi bir iyi bas1-
mmda bulunabilir, ama biraz muglak ve izlenmesi zor-
dur. Bunun nedeni, olaganiistii birfilozofve §air olmas1-
na ragmen, kay1ts1z bir ilahiyat;c1 olmas1d1r. Arna kayit-
s1z bir ilahiyatc1 bile modem bir bilimadammdan iyidir.
Bir zamanlar bilimadam1 kesin bir ateist olmak zorun-
dayd1. ~imdi, Lecomte du Noiiy gibi kimi bilimadamlan,
Tann'y1 bilimadamlan arasmda saygm bir hale getir-
mek icin ugra§1yorlar. Bilimadamlannm cogu kiliseye
gider ama, Pazarlarla hafta ici giinleri dii§iincelerle bag-
h boliimlerde saklad1klanndan, ne belirli bir teolojileri,
ne de belirli bir ateolojileri vardir.
Bilimadamlannm, boliinmii§ cizginin iist tarafmda
ne olduguna ili§kin hicbir nosyonlan yoktur.Dahas1, bili-
min gerc_ekten ne icin oldugunu da bilmezler. "Kendi
icin" kovalanan "saf' bilim ve insanm maddi c1kar1 icin
.kovalanan "uygulamah" bilim terimleriyle dii§iiniirler.
Sadece uygulamah bilimin say1ld1g1m, eger varsa "saf'
bilimadamlannm fildi§i kulelerin insanlan olduklanm
dii§iiniirler. Boyle dii§iinmekte tamamen hatahd1rlar ve
esas meseleyi kacmrlar. Bilimin ilk amac1 Tann hakkm-
da bilgi edinmek, O'nun eserleri yoluyla O'na hayranhk
duymaktir. Eger i§e yarar bir §eyler c1karsa ortaya -ki
biiyiik miktarlarda c1kar-, daha iyi ya i§te. Eger bilima-
damlan i§lerine bu ac1dan baksalard1, Bilime tapmmayi
birak1rlar ve daha iyi bilimadamlan olurlard1. Ve bilim
hakkmda rastgele bir mizah anlay1§1 geli§tirirler, bu da
onlan bu kadar cok kez, bu kadar giiliinc olmaktan kur-
tanrd1.

147
VIII. Boliim

BiLiMADAMLARINA DiKKAT
"Bilimin insail i9in yapabilecekleri yeterli degildir.
Bu, bilimin insana yapabileceklerine gore ikincil ol-
mahd1r. "O) Amerikan Bilim Geli~tirme Dernegi Gene}
Sekreteri Otis W. Caldwell bt:iyle demi~tir.
Bilimin insana neler yapabilecegi dii~iincesi kor-
kunctur. Atom bombas1, radyoaktif zehir gazlan ve biyo-
lojik sava~ da t:iyle, ama biraz daha farkh bir bicimde.
Bu:ndan sonraki sava~m terorii herkesce, t:izellikle bili-
madamlan tarafmdan bilinmektedir ve bilimadamlan,
bunlarm asla kullamlmamasm1 saglama konusunda
herkesten daha endi~elidir. Aynca, bilimden gelebilecek
cok daha iistii kapah tehlikeler vardir ki, bunlara bilima-
damlannm cehaleti yol acar.
Ta~-sopa bilimi fizik bize, bilimin nas1l ba~lad1gm1
gt:isterdi. Bitkiler, hayvanlar ve gerek bireysel gerekse
• toplumsal olarak insanlarla ugra~tiklarmdan sozde yuk-
.sek bilimler, ashnda fizik biliminden daha dii~iiktiir;
cunkii ya~ayan maddeler iizerinde ta~-sopa-olojinin yt:in-
temlerini kullanmakta diretirler. Dogru sorulan sora-
mazlar ve dogru cevaplan almayi bilmezler ve cevaplar1
bulduklarmda, onlarla ne yap1lacagm1 st:iyleyemezler.
Ve bilinmeye deger ~eylerin cok az1m bilmelerine rag-
(I) Science dergisi

149
men, aram1zda olaganii.stii. bir prestije sahip olduklann-
dan, bunlara cok dikkat etmeliyiz, cunkii. bunlara ne in-
san icin, ne insana bir §ey yapma konusunda giiven ol-
maz.
Bilimadamlanrnn gormediklerini gostermek icin
bir bilimadam1 hakkmda bir hikaye, bir arkada§1m, Na-
poli'deki dunyaca ii.nlii. akvaryumda, bahklarla ilgili de-
neylerle ugra§an bir bilimadamiyla kar§1la§IT; Adam ba-
hklan kuyruklarmdan iple bir gerece baglayarak, kuy-
ruk hareketlerini kaydediyormu§. Bahklarm baz1lan,
bildigimiz bahklar, bir bolii.mii. de beyni ahnm1§ bahklar-
m1§. Beyinsiz bahklar, kay1t aletinde dii.zgiln ve dilzenli
kavisler cizerken, i§lem gormemi§ bahklarm kuyruklan
ii.zilcil derecede duzensiz kavisler ciziyormu§. Bu ke§if
bilimadamm1 cok sevindirmi§. "Bak", demi§, "kaslarm
temel hareket duzenini k1ran, daha yii.ksek beyin mer-
kezleri. Beyinsiz bahklar, gilzel gilzel, dtizenli hareket-
ler yap1yorlar." Bu bilimadam1, akvaryumda yaptigi §ey-
le etrafmda, italya'da olanlar arasmdaki herhangi bir
baglanti kuram1yordu. Mussolini, trenleri daha diizenl~
i~ler hale getiriyor, ama kimsenin rejimin ideolojisine
kar§I bir dti§ilnce ilretmesine izin vermiyordu.
Bu bilimadam1 bir bahkbilimci oldugundan, kendi
deneyimleri (bahklardan ba§ka) herkes icin zarars1zdi.
Ba§ka bilimadamlan daha hirshyd1lar. Lancelot Hog-
ben, Science and the Citizen (Bilim ve Vatanda§) kita-
bmda, "insan beyninin nas1l diizenlenebilecegi ya da top-
lumsal kurumlarm nas1l devam edebilecegini ke§feden
sosyal bir programdan sozeder."Cl) Ben beynimin, ne Hog-
ben ne de ba§ka bir bilimadam1 tarafmdan dii.zenlenme-
sine gii.venirdim.
(I) Alfred A. Knopf, Inc.

150
Bilimin harikulade ke§iflerinden biri de "beyin dal-
galan"d1r. Ba§iri cevresine sanlan elektrikli bir arac ta-
rafmdan saptamrlar. Epilepsi te§hisi koymada cok i§e
yararlar ve beynin icinde neler oldugunu ara§tiran bili-
madamlan tarafmdan yogun bicimde kullamhrlar. Bili-
madamlan, §U ana kadar, bu beyin dalgalanm diizenle-
meye ya da degi§tirmeye kalk1§mad1lar. Bir giin buna
yeltenirlerse, gozlerimizi onlardan ayirmamahy1z. Zira,
daha once de gordiigumiiz gibi, bilim bize neyin iyi neyin
kotii oldugu hakkmda hicbir §ey soyleyemez ve bilima-
damlan bilimsellik d1§1nda bir yolla dii§iinmek icin egi-
tilmediklerinden, kimin beyin dalgalarmm, neye degi§-
tirilecegi konusunda kendi yan-pi§mi§ dii§iincelerinden
ba§ka bir §eye sahip degillerdir. Bilimadamlan, bilima-
dam1 olarak, neyi amaclamam1z gerektigi hakkmda hic-
bir §ey bilmeyip sadece karar verdigimiz yolda nas1l iler-
leyecegimizi biliyor gibi yaparlarsa da, pratikte neyin
yap1lmas1 gerektigi.ne karar verme konusunda cok ba-.
sit bir yollan vardIT. Ne yaz1k ki bu, son derece kotil bir
yoldur.
Bu yol, beyin dalgalan konusunda §oyle i§leyebilir
(beyin dalgalan degil de, ho rm on salgilan ya da ba§ka bir
§ey olabilir): ilk olarak bir bilimadam1, i§lem gormemi§
bahgm kuyruk izleri gibi diizensiz, yeni bir tiir beyin dal-
gasmm ke§fini ac1klar. "Anormal" oldugu kabul edilir,
cunkii ortalamadan farkhdIT. Ortalama bir bilimadam1
icin herzaman kutsaldir. Sonra, bir psikolog "anormal"
dalgalara sahip biitiin insanlar1 ara§tinr, zeka t~stleri,
Rorschach testleri, motor koordinasyon testleri, ki§ilik
biitiinliigu testleri, duygusal olcek degerlendirmeleri,
biitiin psikolojik eserleri uygular. Bu insanlann cogun-·
da, ciddi duygusal dengesizlik §eklinde tammlad1klan

151
bi~ §ey bulabilirler. Bunlann, diizensiz beyin dalgalann-
dan kaynakland1gm1 soyleyeceklerdir, cunkii beyin dal-
galan daha once ke§fedilmi§tir. (Eger duygusal rahats1z-
hklar daha once ke§fedilmi§ olsayd1, onlar beyin dalgala-
rmm nedeni olurdu; pratikte, bilimadamlarmm dii§iin-
me bicimi budur.) Daha sonra, bilimadamlan, resme
ad1mlarm1 atarlar. Diizensiz beyin dalgac1klanmn hare-
ketlerini "sosyal baglamlarmda" ya da "toplumsal belir-
gin likleriy le" incelerler. Bu azmhgm toplumun sosyal
degerlerini kabul etmedigini dahas1, diger, normal in-
sanlan yan deli dii§iinme bicimlerine ortak etmeye cah§-
tiklanm bulabilirler. Dii§iindiikleri o anda hangi biiyiilii
"izm"le cak1§tiysa, sahne ,son ve en ugursuz geli§me icin
haz1r demektir. Noropsikiyatrist ya da psikosomatik uz-
mam cagnhr ve onlan toplumun geri kalam gibi bilimce
gozlenebilecek saygideger insanlar haline getirmek icin
cok basit bir "tedavi" onererek, o muzaffer ideale, ortala-
maya kazand1nr.
Peki, ya ortalamamn kendisi yanh§sa? Bu ·iilkedeki
modern hayat fazlas1yla dogadi§I. Makineler, telefonlar,
radyolar, vitamin haplan, metrolar, arabalar, trenler,
asansorler, a§ilar, televizyon ve yakm gelecekte Geiger
sayaclan, bilimin, bireysel olarak bize yard1mc1 olmak
icin planlanan biitiin araclan bizleri gece giindiiz yak1p
y1kar ve sonumuz ya mide iilseri ya da psikiatri kogu§u
olur. Qogumuzun biitiin bunlardan dolayi hafiften delir-
digimiz dogru degil mi? Qogumuzun yanh§ beyin dalgas1
tiiriine sahip oldugu olas1 degil mi? Ve eger boyleyse, kut-
sal ortalamaya ne olur? Modern toplumumuzda deliler
otekilerden fazla olabilir. Bilimadamlan, ortalamaya ta-
parken, bir §eyi tedavi etmedeki biiyiik giiclerini kullan-
m1yor, akilh insanlan delirtiyorlar.

152
Bilirnin harika ve ugursuz bulu§lanndan biri de ya-
Ian rnakines1d1r. Tam olarak yalanlan saptarnaz; yanh§
bir §eyi saklan:iak icin gasterilen ~aha s1rasmda olu§an
nefeste bir aldatma, tansiyon degi§iklikleri gibi duygu-
sal degi§iklikleri saptar. Ozne, kolunda tansiyon ve nab-
z1 olcrnek icin bir bant, ~gsunde solunum h1z1 icin bir tiip
ve sol elinde elektroderrnal tepki (ya da psikogalvanik
refleks) icin 'elektrodlarla oturur. Zarars1zlarla ba§layip
giderek "Kirn yapti?" gibi kotiilere donii§en bir dizi soru-
yu yan1tlarnas1 gerekrnektedir. Aym soru dizisi iiC kez ar-
ka arkaya verilir ve farkh k8\Yltlardaki oynarnalar her iic
seferde de aym yerde tekra.rlanrnad1kca dikkate alm-
rnaz. Makineyi aldatrnak kolay degildir, arna tarnarnen
aldat1lrnaz oldugu da soylenernez. Her dururnda, sonuc-
lann bir uzrnan tarafmdan degerlendirilrnesi gerekecek-
tir ve insanm rnahkernede bir uzrnanla kar§I kar§1ya gel-
rriesi cok rahats1z bir dururndur, ciinkii onun kendi ala-
mnda bir kar§ila§ma degildir bu. Yalan rnakineleri, her
iki tarafm da kullamrn}arma kar§I c1kmad1gi bircok
olayda mahkernelere girrni§tir. Eger taraflardan biri iti-
raz ederse, herhalde onlardan edinilen kamt gecerli sa-
yilrnazd1, ama yasal statii kesinlik kazanrn1§ degildir. Bu
. rneselelerle ugra§an bilirnadarnlarmm bazilar1 (arna
hepsi deg.ii) bilimin harika bulu§lar1m kullanrnayi red-
dettikleri icin hukukculann agir oldugunu dii§iiniir. Ya-
ni, §U anda gecerli olan yalan rnakinesine zorla baglan-
mama hakk1 icin bilimadarnlanndan cok, hukukculara
te§ekkiir etmeliyiz.
Yalan makinalanndan daha kotiisii, sodyum amital,
skopolamine ve baz1 diger dogru ilaclard1r. Yalan rnaki-
nesiyle) yalan soylediginiz gercekleri kac1ramazsm1z,
ama bu korkunc ilaclann etkisinde, konu§mamz1 dur-

153
durmamz bile miimkiin degildir. Dahas1, sonradan hic-
bir §ey habrlamazsm1z, onlara ne soylediginizi bilmezsi-
niz. Biitiin arkada§lanmz1 gizli polise ihbar etmi§ olabi-
lirsiniz ve bunu bilmezsiniz bile. Aym ilac iyi bir amacla
da kullamlabilir ve psikiyatrik vakalarda harikalar da
yaratm1§br. Sava§ §Okundaki bir askerin gizli korkulan-
m anlatip onlardan kurtulmasm1 saglar. ilacm kendisi
ne iyi, ne de kotiidiir; mesele kullamh§ bicimindedir. Bi-
limadamlan, Scopolamin'in zarars1z bir ilac oldugunu
soyler, ama onlarm "zarars1z" anlayI§I nedir? Bilima-
damlan olarak iyi-kotii kavramlarma sahip olmad1klan-
na ve bilimsel dii§iince di§mda asla bir §ey yapmad1klan-
na gore, giidiik hayalgiicleri fiziksel zararla smirhdir.
"Scopolamine, dogru kullamld1gmda zarars1z bir ilactir.
Bil' dizi insan, ilac1 aldiktan 5 saat sonra uyand1nlm1§,
kotii b'ir etki gori'.ilmemi§tir. Oturup kuvvetli bir kahvaltI
etmi§lerdir."oi Yani, geleneksel hesaba 9ore, idam mah-
kumunun elektrikli sandalyeye gitmeden once yaptigi
gibi. Bilimadamlarmm kulland1g1 sozler cok eleverici
olabilir. "Onun etkisi altmdayken, uyrugun bir yalan ya-
ratmas1 ya da yamltmaya cah§mas1 miimkiin degil-
dir."(2)"Uyruk" kelimesinin bir kralhk ya da tiranhktay-
m1§1z gibi kullamh§ma bakm; devlette oludgu gibi "va-
tanda§" degil, hastanedeki gibi "hasta" bile degil.

Heniiz bilim delisi olmam1§ bu devlette, resmi ola-


rak hangi dozda olursa olsun dogru ilaclara kar§I bagi-
§1khgim1z var ve bu, Demir Perde'nin bu tarafmdaki iil-
keler icin de gecerlidir. bte tarafta, bildigimiz kadanyla,
burada bilinenlerden cok daha kotii ilaclar olabilir ve bel-

(1) The Human Frontier, Roger J. Williams (New York: Harcourt, Brace ve
Co. Inc.)
(2) a.g.e.

154
ki de bunlar serbestee kullamhyordur. Bu dehr;;et verici
diir;;iincelerden r;;imdiye kadar korunduk. Korunmaya de-
vam ettigimiz iein Tannya dua etmeli ve elimizden gele-
ni yapmahyiz. Belki bunlar bizleri hie tehdit etmeyecek,
Bilimin Heniiz Yapmad1klan adh o engin eleant;asma ait
olabilirler. Arna bilimadamlar1, kendilerinin yapmad1gi
r;;eylere o kadar eok gipta ederler ki, siradan insan aym
giptamn s1radan bir kullamm1 yiiziinden mazur goriile-
bilir.
. ...fratik siyaset diinyasmda bile, bilimadamlanm
a1k.¥~t1~.i~l~-W~,~ iein herzaman bol neden vardir. Bunu,
Bilimde 1 if~~fe.!iik"fl\n,p,eJ!19~yasi,.yl~,Xa~1!1p~n H~ntili oldu-
gu yaygm inancma bli~la);a¥Ju; gorhley~· tth¥·a~'egilfo1~
liyiz. Bu inane, bilimadamlarmm kendileri tar~f1~dari
tutulup beslenmektedir, ama soylenenlerin aksine, bili-
min demokrasiyle pek az ilintisi vardir. ikisi arasmda bir
baglanti oldugu iddias1 r;;undan daha fazla bir an lam ifa-
de etmez: "Bilimi severiz, tutanz; Demokrasiyi sever ve
tutanz; o zaman ikisi aym r;;eydir."
Arna bilim ve demokrasi arasmda, gerek amaelan
gerekse meselelere yaklar;;1mlan apsmdan biiyiik fark-
lar vardir. Bilimin amac1 gereektir. Demokrasinin ama-
c1, en iyi yonetim bieimidir. Daha once de gordiigumiiz gi-
bi, bilim gereege ular;;maz: demokrasi de pratikte, hiikii-
metin en iyisine ular;;maz. Her haliikarda, demokrasi
adalet ya da siyasal pkar amaelarken, bilim gereegi
ama~lar. Gereek, ir;;lerin r;;oyle ya da boyle olduguyla il-
gili bir meseledir: siyaset, birey ya da toplum iein en iyi-
nin ne oldugu diir;;iincesiyle r;;unu mu, bunu mu yapma-
m1z gerektigi meselesidir ve bir lokomotif, pusulanm ye-
rini nasd alamazsa, bilim de art1k bize neyin en iyi oldu-
guna karar vermeden yard1mc1 olamaz.

155
Demokrasi ve bilimin amaelan kadar, yontemleri de
birbirinden tamamen farkhd1r. Demokratik yontemle-
rin en tipik araelan seeim sand1klandir. Demokrasi, bii-
tiin insanlara ya mutlak eogunluga ae1k bir seeimle do-
layh ya da dolays1z olarak yasalarm diizenlendigi bir i§-
leyi§e sahiptir ~ Kelimenin ima ettikleri insandan insana
degi§ir, i§leri kan§brmaya bay1lan semantikeiler bizi
"demokrasi"nin hie bir anlam1 olmad1gma inand1rmaya
eah§maktadir. Arna, bir §eyin neyi i§aret ettigiyle, bir §e-
yin neye delalet ettigi arasmda aynm yapabilen herkes
iein anlam yeterince apktir. Yinelenebilir deneyler ve
ak1l yiiriiterek gereeklere uygulanan teorilerden olu§an
bilim, insan, bilimadamlarm1n soylediklerini ve yazd1k-
lanm <luydugunda pek boyle·dii§iinemez ise de, tama-
men farkhdir. Genellikle "Qogu uzmanm inand1gi" ya da
"uzman gorii§lerin konsensusu"na gore hareket ederler
ya da "ileri gelen uzmanlarm anlad1gina". 0 zaman yap-
tiklannm sadece ad1 bilim olmakta; bireok iilkede uygu-
lanamn sadece admm demokrasi olmas1 gibi. Hakiki bi-
lim, demokrasi gibi kafa say1s1yla ilerlemez,' say1lanlar
iiniversitelerdeki boliim kafalan olsa bile.
Bilim, bilime olumlu yakla§an herhangi bir hiikii-
metle geli§ebilir ve onun iein de bizimki gibi bir demokra-
side geli§ebilir. Hem demokrasiye, hem de bilime sahip
olabiliriz. Arna hie de aym §ey degildirler ve onlar1 bira-
rada dii§iinmemizin nedeni tarihsel bir hatad1r. 19. yy.
deh§etli bir bilimsel geli§meye sahne olan bir donem ol-
manm yanmda, demokrasinin de altm yay1lma cagiyd1
ve bu da demokrasiyle bilimin neredeyse e§anlamh oldu-
gunu dii§iinenler icin bulunabilecek tek ac1klamadir. Bi-
limin demokrasinin ya da demokrasinin bilimin nedeni
oldugunu soylemek son derece bilimd1§1 bir §ey olur. Ay-

156
nca, demokrasinin geriledigi bir cag olan 20. yy. 'm bili-
min daha bilyilk geli~mesine tamk oldugunu unutma-
mah. Almanlar atom bombasm1 elde etmediler ama,
V2'leri ordumuz tarafmdan h1rsla ele gecirildi. Kimyac1-
lan son 100 y1lda oldugu gibi hala muhte~emdir ve Al-
man bilimad~mlanm kapmak icin Amerikan otorit~Ie­
riyle Ruslar arasmda verilen k1yas1ya milcadele unutu-
lamaz.
En tehlikeli bilimadamlan, dogal olarak, en kotille-
ridir. -sosyal bilimciler- Sosyal bilimcilerin tipik arac1
kamuoyu ara~brmas1d1r ve fazlas1yla demokratik olmak
gibi bir goriinii§ii vardir. Ancak, daha once de gordilgu-
milz gibi, ara~brmalar1 kimin yilrilttilgiine dikkat et-
mek gerek, bir ara~brmac1 ilzerinde, politikac1 ilzerinde
oldugundan daha az denetimimiz var.
Kamuoyu ara~brmalarma bircok itiraz gelmi~tir
ama, genellikle yanh~ nedenlerden. Bir kurulu~un bir
silril insana ne yonde oy kullanmak istediklerini sorarak
sonuclan yaymlamasmm yasal olup olmad1gi sorgulan-
m1~br. Siyasal kamuoyu ara~brmac1lan sonuclanm
bun Ian "haber" olarak yaymlayan gazetelere satarlar. ·
Gazetelerin yapbg1, muhabirlerin "sokaktaki adamla"
roportaj yapmakla gorevlendirildigi Gallup oncesi giln~
lerdekinden dahafarkh bir §ey degil; sadece biraz daha
sistematik cah§1yorlar. Eger kime oy vereceginize karar
vermeden once birkac arkada§1mza sormamz yasalsa, o
zaman birsilril insana sormak ya da bi~ kamuoyu ara§br-
masmdan bu hizmeti istemek de yasald1r, Bir kamuoyu
yoklamasmda sorulan sorulann tilmii uygundur. Ba§ka
ara§brma tilrlerinde milnasebetsiz sorular soruldugun-
da durum farkhd1r. Dr. Kinsey'in iinlil ara§brmasmdaki
durum budur. Kime oy vereceginize ba§ka insanlarla ko-
157
nu§tuktan sonra karar verebilirsiniz ama, cinsel ya§am1-
mz1, arkada§larm1za yatakta neler yaptiklanm sorarak
diizenlemezsiniz. Miinasebetsiz sorular bilim adma so-
rulduklannda da aym derecede miinasebetsizdirler. ·
Kamuoyu ara§tirmalarma yapilan itirazlann .bir
yanh§ nedeni de, kehanetlerin kendi dogrulamalanm
getirdigidir. Cumhuriyetcilerin ac1k farkh zaferi bekle-
nirken Ba§kan Truman'm secilmesi, herkesin bundan
§iiphe etmesine yol acmi§tir. Politikac1lar, kamuoyu
ara§tirmalanm biraz §a§1rtic1 bulurlar; onlarm i§inde
gelenek sadece "Benim partime oy ver! demek degil, "Be-
nim Partimin kazanma ihtimali yiiksek" de demektir,
cunkii aksini soylemek bir §iiphe bulutunu kabul etmek-
tir ve politikac1 fi§kiran giivenini bir bulutla golgelemez-
se hie oy alamayacagm1 dii§iiniir. ~imdi oldugu gibi, poli-
tikac1lar, "Kamuoyu ara§tirmalan bizim partinin kaza-
nacagm1 gosteriyor - Bize oy verin" mi desinler yoksa,
"kamuoyu ara§tirmalan rakip partinin kazanacagm1
gosteriyor, ama 1948 secimlerini hatirlaym ve bize oy ve-
rin" mi desinler bilememektedirler. Bugiine kadar politi-
kac1lar, secimleri, oyle oy vermi§ insanlann "Kazananla-
ra oy verdim" dedigi bir olay olarak degerlendirmi§ler-
dir. Ulusal Parti toplantilarmda tak1ma katilmak iyi bi-
linen bir ah§kanhktir, cunkii apk oylama yap1hr ve her-
kes, rakibe oy verdigi bilinirse, korunmay1 kaybedece-
ginden korkar. Arna ulusal secimlerde gizli oy sistemi uy-
gulanmaktadir ve Amerikan toplumu, ozgiir, rasyonel
insanlardan beklenecek bicimde davranm1§ gibi gorii-
niir. Cumhuriyetcilere Dewey'nin kazanacagmm kesin
oldugu soylenmi§ti. Demokratlara onlann adammm ka-
zanmasmm cok zor oldugu soylenmi§ti. Boylece, gercek-
ten biiyiik bir gayret gosterdiler ve ger~ekten kazandi.

158
Kissadan hisse, kamuoyu ara§brmalanna dikkat etme-
yin. Soyledikleri yanh§ olabilir ve politikac1lar onlarla
ya§ay1p onlan sevmeyi ogrenmek zorundad1r.
Kamuoyu.ara§brmalarma yap1lacak gercek itiraz,
bunlan kimin yiiriittiigii sorusundan ba§ka, fazlas1yla
bilimsel olma egilimi gostermelidir. Elma Roper, 1948'de
neyin yolunda gitmedigi yolundaki yiirekli cabalarmda,
o yilm 2 Kas1m'mda neler oldugunu anlamak icin alb ay1-
m harcad1. Oylar dogru say1lm1§b, resmi oy say1mc1lar1-
nm itirazlan reddedildi. Truman Beyaz Satay'a ve De-
wey Albany'ye gitmi§ti, ama Roper secimlerin, ada ada
nas1l gittigini bilmek istiyordu. Bilimsel analiz yapabil-
mek istiyordu, boylece i§cilerin, ciftcilerin zenginlerin,
kadmlann tercihlerini ogrenmek istiyordu. Detayh bilgi-
lere ula§mada biiyiik zorluk cekti, sonuclar §a§irbc1 ve
ac1yd1. "Bu iilkede, secim istatistikleri hakkmda bilgi
toplama cah§malanmn kaosunun sonucunda, memleke-
te yay1lm1§ tek tek secim kurullarmdan bilgi almak zo-
. runda kald1k. .. Bir eyalette, bize ki§isel olarak yard1m et-
mesini saglamak icin valiyi ikna etmek zorunda kald1k."
Herkes, biitiin secimin Bay Roper'a istedigi bilgileri sag-
lamak icin diizenlendigini dii§iinebilirdi. 1948 secimi, ol-
mas1 gerektigi gibi gizli bir secimdi. Gelin, bundan sonra-
ki biitiin secimlerimizin gizli olacagm1 ve sosyal bilimler
adma aplmayacagm1 umahm.
$u anda, kendilerine Bilimadam1 diye sosyal bilim-
cilerin cogu fonlanm iiniversitelere bagh kurumlar ka-
nahyla edinirler. Fonlarm yetersizliginden yakm1rlar,
ciinkii amaclan bir daha yiiksek ogrenim kurumunun
c1plak dolaplarmdan c1kanlarla doyurularnayacak ka-
dar yiicedir. Ne olursa olsun, iiniversitelerden gelen pa-
ra, en ba§ta paray1 bagi§layan zenginlerin dilek ve istek-
159
lerinden tamamen bagims1z olmasa da, paranm olabile-
cegi kadar temizdir. Upton Sinclair'in The Goose
Step'ini (Kaz Ad1m1) hatirlaym. Sosyal bilimciler, daha
biiyiik projelerini gercekle§tirebilmek istiyorlarsa, ken-
dilerine yap1lan bagi§lann kaynagi hakkm,da daha az ti-
tiz olmak zorundad1rlar. Bir iiniversitenin k1smen steri-
.lize eden filtresinden damlayan c1hz 1rmaklara giiven-
mektense, Biiyiik Para musluklanna yonelmelidirler:
$imdi, Biiyiik Para.'mn iki kaynagi vard1r: Biiyiik 1§
(ya da Vak1flar) ve Devlet.
Henry Ford II, iinlii dedesinin, cah§anlarmm so-
runlan ve onlan i§lerinde tatmin etme yollan konusun-
da kar§ila§tmlabilecek bir miktan gozden cikarmazken,
bilimsel ara§tirmalar icin milyonlarca dolar harcad1gina
dikkat cekmi§tir. Kullanan ister Ford, isterse bir ba§kas1
olsun, burada kocaman ac1k olanaklar var. "Piyasa ara§-
tirmas1" basmakahpbr ve sosyal ara§brmanm zarars1z
ve hatta yararh bir tiiriinii temsil eder. Arna neden buna
uyulsun ki? Endiistri, .uzun zaman once bilimin, en azm-
dan eski moda tiiriiniin kendi parasm1 giizel giizel odedi-
gini ogrenmi§tir. Bedeaux sistemi, §U anda bilim ad1yla
onurlandmlan §eyin ilk orneklerinden biriydi. Yeni bi-
lim kendini "sosyal miihendislik" ya da "biyoteknoloji"
gibi etkileyici isimler altmdaki orgiitlenmi§ gizli iltima-
sa hayranhk verici bir bicimde birakm1§t1r. Sosyal bilim-
cilerin "cah§anlann sorunlan'' iizerine yapilacak incele-
meler icin kesesi dolgun dayilar bulma gibi gercek ve kor~
kunc bir beklentileri vard1r. Her cah§am tam olarak de-
gil, ama i§inde mutlu insanlar haline getireceklerdir.
l§inde kald1gi siirece, mutlu kalmasma izin verilecektir
ama, o, eski moda duygunun izlerine ihanet eder, bagim-
s1zhk isterse, ac1 pe§ini b1rakmaz.

160
Arna, eger sosyal bilimcilerin XYZ $irketinden ya
da Uluslararas1 Kotiiliik Kurulu§u'ndan kaynak sagla-
mas1 istenmiyorsa, projelerinin Devletce desteklenmesi
cok uygun olmaz m1yd1? Bunun da kendi tehlikeleri ola-
bilecegini dii§iinmek iciri nedenler var: Bay Aldous Hux-
ley bunlan biitiin ac1khgiyla gormii§tiir. "Gelecegin en
onemli Manhattan projeleri" politikac1larm ve katilan
bilimadamlanmn mutluluk problemi adm1 verdigi - ba§-
ka bir deyi§le, insanlara mahkumiyetlerini sevdirme
problemi - konusunda yap1lacak devlet destekli dev ara§-
tirmalar olacaktir." demi§tir.
Sosyal bilimciler meselelere Bay Huxley'dan daha
farkh bakmakta, ozgiirliik ya da mahkumiyeti pek
onemsememektedirler. Louisiana State iiniversitesi
Sosyoloji Profesorii Marion B. Smith'in Survey of Soci-
al Science (Sosyal Bilimlere Genel Bak1§) kitabmm fih-
ristinde "ozgiirliik"iin bulunmamas1 dikkat cekicidir.
"Hiirriyet"de yoktur, ama "Kiitiiphaneler" vardir. An-
cak, "Diizenlemeler" altba§hg1 altmda "ozgiirliik" ve
"hiirriyet"in k1sa bir tarti§mas1 yap1lmaktad1r. Bilim on-
cesi de olsalar, bu cok eski konuyla ilgilenen iki yazardan
soz edilebilir; Milton ifade ozgiirliigunii savunan Areo-
pagitica'y1, John Stuart Mill, iinlii On Liberty'sini (oz
giirliik iizerine) yazm1§tir. Patrick Henry, iinlii konu§-
masmda "bana ozgiirliik verin ya da oliimii" demi§tir.
Arna hichir bilimadam1, bir bilimadam1 olarak, bir §ey ·
demeye izinli degildir. Bana her seferinde Pakrich Henry'
verin.
"Amac icin arac olmayan sozel davram§larm sosyo-
loj}k onemi cok azdir. Sosyal dengesizlikleri, kolenin ba§-
kaldtran mmltilanm gosteriyor iseler de .... herkeste yol
.acmad1kca hicbir onemleri yoktur." 0 > Bu Stanford Uni-
(1) Mc. Graw - Hill Book Co. Inc. 1948

161
versitesi'nden Prof. R. T. Lapiere'in S~ology (Sosyolo-
ji) isimli eserinden, ve eger kolelerin harekete gecmesi
onlenebilirse, soylediklerinin ya da yaptiklannm onemi
yoktur." demek oluyor! Bu, tekba§ma bilim delisi sosyal
bilimcilerin devletle yakm ili§kiye girmesine neden izin
verilmemesi gerektigini gostermektedir. Biz Amerikah-
lar ozgiirliigumiizii 200 yildan az sure once tiranhktan
ald1k ve ona hala biiyiik deger veririz. Anayasam1z, dev-
letin fazla giiclii hale gelmesini engelleyecek bicimde dii-
zenlenmi§ kanna§1k bir bilanco sistemine sahiptir. Dev-
leti oldugundan daha biiyiik ve karma§ik hale getirebile-
cek her§eyden §iiphe ederiz. Nesnellikle cah§an bir 'bili-
madam1" icin ozgiirliik gibi soyut bir §eyi gonnek olduk-
ca zordur, hele bir de dii§iince diye bir §ey olmad1gm1, sa-
dece "sozel davram§lar" oldugunu dii§iinecek kadar nes-
nelse.
Eger bilimadam1 ozgiirliik hakkmda gercekten nes-
nel hale gelirse, ne oldugunu bile soyleyemez. "Ozgiir-
liik" kelimesinin ba§ka ba§ka insanlar icin farkh anlam-
lar ta§Id1gim dii§iinecektir: bizim icin basm Ozgiirliigu,
devlet miidahalesine kar§I bir ozgiirliiktiir; Ruslar icin,
kapitalist kartellerin miidaha}esine kar§I bir Ozgiirliik-
tiir. Ruslar; kendi siyaset teorimize gore, kendi kendimi-
ze sectigimiz bir hiikiimetten korkumuz 'kar§ISmda §a§-
kmhga dii§mektedir. Bir bilimadammm bu argiimam
anlamada giicliik cekmemesi gerekir, ama onun icin i§ler
daha zordur, nesnel yontemleriyle, biitiin diger otoritele-
rin iizerindeki bulundugu yere taraf1m1zdan getirilmi§
bir sivil otoriteye duydugumuz §iipheyi anlamas1 cok da-
ha giictiir. Nesnel bilim, "her insanm digeri kadar, belki
de biraz daha iyi oldugu" 1ss1z ormanlardaki kuliibelerde
ya§ayan insanlarm, belki de gelmi§ gecmi§ en ozgiir in-

162
sanlann duygusunu tarif ed.emez. Bay Lyman Bryson,
biiyiik bir bilimsel caba gostet"erek ozgiir toplumu "zen-
gin bir olaganhklar ce§itliligi" olarak u:i.mmlar.< 1> ~ok bir-
likleri ya da komiserler iceri girip "Burada,ki olaganhk-
lar yeterince zengin degil; bazilarm1zm daha farkh bir
§eyler yapmas1 gerekiyor" diyene kadar i§ler yolundad1r.
Bundan daha nesnel ve daha tehlikeli durum, "ozgiirliik"
farkh insanlar tarafmdan farkh farkh anla§1ld1gma go-
re, sadece oznel bir his, bir ruh hali sonucu olacaktir. Bu
oznel duygunun nedeni nedir? lnsanm ald1gi "§artlan-
ma" ya da "egitim"dir tabii. Bir Rus farkh §ekilde ko§ul-
land1gi icin ozgiirliik hakkmda farkh §eyler dii§iiniir, i§-
te o kadar. Ozgiir oldugunu dii§iinen herkes, gecmi§inde-
ki ko§ullanmaya gore ozgiirdiir. 0 zaman, bilimsel sonuc
cok basit olacakbr: Herkesi aym bicimde ko§ullandmn
ve onlara ozgiirliik yerine ozgiirliigu ne olarak dii§iinii-
yorlarsa onu verin'. l§lerin yftriimesini kolayla§brmak
icin, insanlan, ozgiirliik yerine, onun yerine kolayca ko-
nabilecek bir §eyi dii§iinmeye ko§ulland1Tmamak iyi ola-
caktir. Ekmek ve sirk mesela ya da giizel TV programla-
n. Bu kesin ve nesnel olarak uygulamrsa, bilimsel yon-
temden c1kanlacak nihai sonuctur ve bilimadamlan po-
litikacilan bunun savunmaya ikna edebilir ise, ozgiirlii-
ge veda edebiliriz.
Galileo, italya'da bir kuleden (ki bu kule ogrenci ef-
sanelerinin di§mda Pissa kulesi degildir) a§agi iki agirh-
gi biraktiginda neyi ba§lattiginm farkmda degildi. Mo-
dern fizik bilimini ba§latb. Aynca, resmi kaynaklara go-
re, o zamandan beri Galileo'dan cok ileri, fizikten cok
uzaklara giden, modern bilimsel yontemi de ba§latti. Bi-

(1) Lyman Bryson, Science and Freedom (Bilirn ve Ozgiirliik) 1947 Columbia
University Press.

163

-
lim fizikten uzakla§bkca kotiiledi, ancak, fizigin kendi-
ba§ma neredeyse hakettigi §an1 kurban etmeden ... KOtii-
lemekle de kalmad1, bir de komikle§ti. Bilimin insanla-
ra ne. yapabilecegini ki§isel deneyimle ogrenmemek
icin Bilimadamlanm dikkatle izlemeli, i§leri tepemizden
halletmediklerinden. emin olmahyiz. Arna onlan izler-
ken de, cok eglenebiliriz. Bilimadamlanna, kahkahalar-
la giilebiliriz ve giilmeliyiz de ve bu, onlarm bizi diizenle-
mesini, ortalama hale getirmesini ya da sentetik mutlu-
luga ko§ullandirmasm1 engellemek icin en iyi yol olacak-
tir. Ne yap1yorlar ki? Dilnya iizerindeki en giiliinesi §eyi.
Kutsal bir inegin etrafmda toplamp egiliyorlar.

164
BiR iNSAN CABASI OLARAK BiLiM

George F. Kneller

Tiirk~esi:

ismet OZEL
Columbia University Press,
. New York 1978
ONSOZ
Bilim her zaman tart1§mah bir konu olagelmi§tir.
.Meselelerin akla uygun coziimiine yakla§tigi ve smanan-
bilir bilginin ilerleyi§iyle ilgilendigi icin bilim kimilerin-
ce ho§nutlukla kar§iland1. Geleneksel dii§iinceye kar;n _
c1ktigi ve mistisizme sald1rd1gi icin de kimilerince redde-
dildi. Giiniimiizde bilim miimkiin kild1gi yiiksek ya§ama
standardm1 iistiin tutanlar tarafmdan savunuluyor. Bi-
limin yakm cevreleri tarafmdan kotii yonlendirildigi ve~
ya insan c1karlarma duyars1z bir kendi ba§ma ilerleyen
giic oldugu iddiasmda bulunanlar tarafmdan bilim ele§-
tiriliyor.
Nicin boylesine z1tla§an gorii$lerin dogmasma yol _
ac1yor bilim? Bir insan giri§imi olarak bilim ayagi kaya-
bilen ozelliktedir; yozla§abilir veya insanlarm en yiice
ozlemlerine kar§1hk verebilir. Toplumun bir parcas1 ol-
mas1 bak1mmdan bilim de di§ etkilere ac1ktit; herhangi
bir toplumsal giri§im gibi, a da iyiye veya kotiiye kullam-
labilir. Demek ki bilim farkh yonleriyle farkh tepkiler do-
guruyor. Arna hen bu kitapta bilimi biitiin yonleriyle tas-
vir ederek bu tek yanh tepkileri diizeltmeye calu~acagim.
Benim sorgulamam bilimin iktidanndan bilimin sm1rla-
nna, bilimin savurdugu tehditlerden sundugu vaadlere
kadar uzan1yor. Kitap boyunca gostermek istedigim bili~

167
min bir insan cabas1 oldugu ve ki§ilerin iistiinde bir ma-
bud olmad1gidir.
Bu cah§ma hem bilim adamlarma ve hem de hiima-
nistlere seslenmeye niyetli. Bilimadamlanna kendi uz-
manhk alanlanmn nelerle ilgili, nelerle kar§1hkh bagim-
hhk icinde bulundugunu gormede ve hiimanistlere bili-
madamlarmm neyi yapmaya cah§bklanm anlamada
yard1mc1 olsun isterim. Metni kavramak icin genel bilim
dahnda bir dersi izlemeye yetecek kadar temel bilginin
otesinde bir on-bilim,sel bilgiye gerek yoktur. Uzman ol-
mayan okuyucuyu her ne kadar ba§tan sona gozden uzak
tutmad1ysam da anlatt1gim konuyu avamile§tirmedim.
Terimleri anla§ihr k1ld1m, kavramlan yalmla§brd1m ve
bir cok omek verdim, ama bilimin eglence gibi veya kolay
goriinmesine yol acacak bir cabam olmad1. Bilim insan
zekaSIOI dorukJara c1karan', biiyiik oJciide kanTia§Ik bir
giri§imdir ve uzman olmayan okuyucunun okuduklar1
tizerinde durup dti§tinme istemi olmahd1r. Eger boyle
' yaparsa bunun odtiliinti bol bol alacaktir, zira insanm
biittin diger arayi§lan gibi stiriikleyici ve goziipektir bi-
lim.
(. .. )

George F. Kneller
University of California
Los Angeles

168
I.

TARiHTE BiLiM
Bilim ozii itibariyle tarihidir. Tabiatm diizenine tam
bir ac1klama getirmek icin iistlenilen bilimsel g0revin
(mission) yerine getirilmesi, bu gorev smirlarm1 insan
zihnine borclu oldugu icin, yiizy11lar siirecektir ve dogru-
su hie bir zaman yerine getirilmi$ de olmayacaktir. Bii-
tiin medeniyetlerde baz1 insanlar bu diizeni dogalc1hk
ak1m1 uyarmca ac1klamaya cah$tilar. Yine de, modern
caga gelinceyedek kendilerini bilimadam1 veya kiiltiir-
iistii bir gelenege katk1da bulunan kimseler olarak gor-
mediler. Tabiata ili$kin bilginin yaygmla$mas1 maksath
olma:ktan cok rastlantiya kalm1$tI. Bu yiizden gecmi$
caglarda her medeniyetin kendi payma dii$eni yaptigi
tek bir tarihi hareketi degil, herbiri farkh bir medeniyet-
te geli$en ce$itli bilimsel cabalan goriiyoruz. Bin y1h a$-
km bir sure boyunca bilhassa Cinliler gorgiil (emprical)
bilginin biiyiik miktarda birikimini saglad1lar. Eger
$artlar degi$ik olsayd1 tabiatm modem ve isabetli bir ku-
ramsal yakla$1mma varabilirlerdi. Boyle olmad1 ve ma-
tematik agirhkh, deneysel modem bilim onyedinci yiiz-
y1l Avrupasmda atihmm1 mekanik yoluyla yapt1.
Bilim biiyiik olciide ara$brma geleneklerinin evrimi
arac1hgiyla gelif?mektedir. Bu gelenekler tabiab bir tiir-
lii ifade ederek ve bir alandaki temel var$eylerin karf?I-
hkh etkilef?imiyle araf?brmayi yonlendiriyor. Araf?brma

169
gelenekleri geli§melerini uc ana yoldan yiiriitiiyorlar:
Yeni kuramlar ortaya koyarak, varsayimlani:n degi§tire-
rek, ba§ka geleneklerle birle§erek. Bilimadamlan gele-
nekler icinde ve bazan onlann d1§ma c1karak, bilgiyi i§li-
yor, onu daha kusursuz, daha giivenilir k1hyorlar. Aym
zamanda, kendilerinden once gelen bilimadamlanndan
daha kapsamh, daha derin ve bazan daha yahn kuramlar
onererek temeli bak1mmdan yenile§en bilgi iiretiyor-
lar.
Hem bireysel diizeyde ve hem de ara§brma gelenegi
diizeyinde bilim gorgiil veya kuramsal meseleleri coze-
rek ilerliyor. Bili min vard1!?;i sonuclarm gecici olu§u onla-
n her zaman tekrar ele almabilir ve yeni sonuclarla yer
degi§tirebilir k1lar. Boylelikle bilim kendini ele§tirmek
ve daha ileri geli§melere ugramak imkamna baglanm1§-
br. Bilim ilerledikce daha az insan-bicimli (anthropo-
morphic) ve daha cok nesnel olma egilimini arbrmakta
ve tabiatm tahmin edilenden hem daha tuhaf, hem de da-
ha yalm bir diizenini ortaya cikarmaktadir.
Buraya kadar Bilimin yiizy1llar boyunca geli§erek
tabiatm hakikatine daha yakla§b!?;im ileri siirdiim. Fa-
kat bu varsayima kar§1 c1kilm1§br. Bir sonraki boliimde
boyle bir varsay1mda bulunmaya hakk1m1z olup olmad1-
gm1 ele alacag1m. Aym zamanda, bilimin geli§mesine
arahks1z devam etme olas1h!?;i bulunup bulunmad1!?;im
sorgulayaca!?;im.

170
II.

BiLiMDE iLERLEME
Gerci bilim vard1~ bir cok sonucu degi§tirip yerine
bir yenisirii koyuyorsa da, uzun vadede tabiatm hakika-
tine biraz daha yakla§arak ilerlemektedir. Bilimin iler-
leyiciligine ili§kin bu gorece geleneksel gorii§ Karl Pop-
per tarafindan savunulmu§tur. Oysa bu g0rii§ Thomas S.
Kuhn ve Paul Feyerabend tarafmdan ele§tiriye ugram1§-
tir. Onlara gore madem bilimsel terimler bir kuram'dan
digerine anlam degi§tirmektedir, o halde bir kuramm
otekinden daha fazla dogruya yakm olup olmad1~ soyle-
nemez. Bu ele§tiri kar§1sma bir terimin anlam1 onun
kasten gondermede bulundugudur (Mary Hesse) ya da
bir terimin anlam1 o terimin bir baglam icinde kullamrru-
nm bir i§levidir (Wilfrid Sellars) gorii§iinii benimseyerek
c1kabiliriz. Eger kuramlar _belli bak1mlardan kar§Ila§tI-
nlabiliyorsa, demek ki eski bir kuramm hakiki tozii onun
yerini tutan kuramda benzerlik ta§1yan bildirimlerle di-
le getirilebilir. Yine de Nicholas Maxwell'in belirttigi gibi
bilimyalmzca kuramlann gorgiil iceriklerini cogaltmak
suretiyle ilerlemez. Tabiatm hem yahn hem de giizel ol
dugunu soyledigi diizenini daha iyi ac1klayabilmek icin,
bilim kendileri de yalm ve giizel olan kuramlar onermek
zorundadir.
Bilimin geli§mesi nereye kadar devam edecektir?
Tabiati anlama diizeyleri sonu gelmez goriindiigune go-
171
re, bilimin ke9fedeceklerine hie bir sm1r olmayabilir.
$oyle dii9iinmek dogru: Zaman i¢nde bilim oyle bir n dii-
zeyinde ae1klamalarda bulunmu9tur ki, ae1klamalar oy-
lesine soyut hale gelmi9 olabilir ki hie kimse bunun otesi-
ne geemek isteginde veya giderek yeterliliginde olmaya-
bilir. Ne var ki, tarihin gosterdigi gibi, bir ku9aga a9Ila-
mayacak soyutlukta goriinen, bir sonrakine pek o kadar
da soyut goriinmeyebiliyor. Soylenenlerin yams1ra, bi-
lim evrenin derinliklerine daha eok dald1kea apklama
eabalarmm daha zor hale geldigi sanki belirginle9iyor.
Oyleyse bir sona varmamakla birlikte bilim daha yava9
geli9ir hale gelebilir. Bilim, demek ki, hakikat dogrultu- ·
sunda geli9mekte, ama bunu h1zmdan kaybederek yap•
maktadir. Acaba aym zamanda akla uygun mudur bu ge-
li9me?
. Gorelim. .

172
III.

TAHMiNLERDEN PARADiGMALARA
Bili'm dogrulanm1.~ bilgi pe§inde ko§tugu icin onun
akla uygun (rational) olmas1 gereklidir. Bilim ortakla§a
oldugu icin, ortakla§a .uzla§ma pe§inde ko§mad1kca akla
uygun olamaz. Fakat bOyle bir. uzla§ma akla uygunluk
icin yeterli degildir, zira insanlar ortakla§a aktl d1§1 ola-
bilir. Bir cok filozof bilimin akla uygun olabilmek icin
gorgiil geli§meyi amac edinmesini savunur, fakat boyle
bir geli§menin nas1l ba§arilmas1 gerektigi konusunda
anla§mazhga dii§erler.
Mant1ki deneycilere (logical empiricists) gore, bilim
y1kmalar olmaks1zm ardarda eklemelerle geli§ir: Bili-
madamlar1 olgu bildirimlerinden genel yasalar c1kanr,
yasalan kuramlarla ac1klar ve daha onceki kuramlan
sonrakilerle kayna§ti.nr ki onceki kuram daha sonra ge-
lenin ozel bir durumu olur.
Popper bilimsel geli§inenin her zaman devrimci ol-
dugu gorii§iindedir. Bilim akla uygun ilerlemesini cii-
retkar, tahmine dayah kuramlar ileri siiterek ve bunlan
elden geldigince s1k1 smamalardan gecirerek yapar. Bu
siirecten sonra hala kuram kalabilmi§ olanlar varsa,
bunl~r ahkonur ve elde kalanlar dogruluklan olas1 ku-
ramlar gibi degil, heniiz yanh§lanmarn1§ kuramlar go-
ziiyle goriiliir.

173
Kuhn, bilimin cok onemli bir yamyla hie de devrimci
olmad1gm1 anlamakta yetersiz kald1gm1 soyledigi Pop-
per'i ele§tirir. Bilim, der, olagan bilimin ardarda gelen
donemleri boyunca akla uygunluk icinde geli§ir. Olagan
bilim icinde temel kuramm kapsam1 geni§letilir. Bu ge-
ni§leme sozkonusu kuram yerini tiimden farkh bir kura-
ma b1raktigmda devrimlerle kesintiye ugrar. Yeni ku-
ram incelenen konunun ara§tinlmasma yeni meseleler
getirmi§tir. Bilimadamlar1 kuramlar arasmda tercihle-
rini esas itibariyle devrimlerden daha uzun omiirlii olan
standartlara gore yaparlar, fakat her bilim adammm de-
gerlendirmesi bir digerinden farkh oldugundan sonucta
kesin tercih yap1lm1§ bulunsa da boyle bir secmenin se-
bebleri birbirinden degi§iktir.
Benim bu dii§iincelere doniik ele§tirilerim var, an-
cak nihal degerlendirmemi gelecek boliimiin sonuna er-
teliyorum. Bu s1rada, Kuhncul ve Poppercil tasanmlar
arasmdaki ~atI§maya filozoflarm tepkilerini inceleye-
lim.

174
IV.

~TIRMA PROGRAMLARINDAN
METAFiZiK TASARIMLARA

Kendi farkh yollan icinde Lakatos ve Feyerabend


Popper ile Kuhn'u birle§tirmeye cabalam1§lard1r. Laka-
tos bilimadamlannm kendi kuramlanm yanh§lamaya
degil kapsamh k1lmaya ugra§tiklan konusunda Kuhn'la
aym gorii§tedir, fakat bir bilimin veya alanm belli bir za-
manda sadece bir tek l .. uramm iistiinliigu altmda oldugu
veya olmas1 gerektigi anlay1§m1 reddeder. Onun savun-
duguna gore bilim, ara§tirma programlan arasmdaki
yan§ma yoluyla geli§ir. Bir ara§brma program1 once ka-
b tahminler niivesi ve bunu cevreleyen anlamayi kolay-
la§tmc1 bir dii§iinceden c1kanlm1§ yard1mc1 varsay1mla-
rm koruyucu ku§agmdan olu§ur. Lakatos' a gtire, bir bi-
lim adammm bir ara§brma program1 iizerinde yeni on-
deyilerde bulunma ve saglamla§tirma noktasma kadar
cah§maya devam etmesi akla uygundur.
Feyerabend, bilimin en azmdan baz1 kuramlara
miimkiin oldugu kadar cok ele§tiri yoneltmesi konusun-
da Popper'le aym gorii§tedir. Bunu, der, tiimevanmc1hk
kar§Ib bir yolda ilerleyerek, yerle§ik kuramlan reddede-
rek olgulan ondeyileyebilmek iizere kuramlar icat ede-
rek yapmahdir. Bununla birlikte, yeni kuramlar ne ka-
dar cok ondeyide bulunabileceklerini gosterinceye dek
ele§tiriden korunmu§ olmahd1r. Bilim yapabilecegi ka-
175
dar fazla kurarn1 cogaltrnahd1r. Arna Feyerabend bilirnin
akla uygun oldugu veya olmas1 gerektigi fikrini redde-
der. Onun sozii ;;udur "Heri;;ey gider", Ara;;tirmada izle-
necek hie bir kahc1 ~tandard yoktur ve bilimadam1 yeni
kuram1 kendi lehine olaylar cokluguna ulai;;mcaya kadar
gozler oniinde tutabilmek icin propaganda ve ad hoc (bu-
na mahsus) varsay1mlar kullanma haklarma sahiptir.
Lakatos'un Popper'a ve Kuhn'a tepki gosterdigi nok-
tada, Maxwell de Lakatos'a tepki gostermi;;tir. Max-
well'in kuram1 biiyiik Olcude kuralc1 (normative) dir.
Ona gore, bilimdeki ilerleme icin gorgiil bai;;an tek bai;;ma
yeterli degildir. Yeni bir kuram aym zamanda tabiab da-
ha anlai;;1hr kilmahdir. Bilimsel gelii;;me, kati niivesi
elei;;tiriye kapah olan ara;;tirma gelenekleri arasmdaki
yan;;maya dayanmamahdir; sozkonusu geli;;me tabiatm
diizeni hakkmda diii;;iinceler oneren metafizik tasanm-
larm tarbi;;1lmas1, secilmesi ve ileriye gotiiriilmesi yoluy-
la akla uygun olarak yonlendirilmelidir. Her tasanm s1-
nanabilir kuramlarm formiilasyonu icin yontemsel ku-
rallar ve bir dil saglamahdir.
Feyerabend'e verdigi kari;;1hkta Gary Gutting, ku-
ram-cogaltma'mn ancak genii;; bir kavramsal cerceve
(Newtonc1l cerceve gibi), tarafmdan yonlendirilirse akla
uygun smirlar icinde tutulabilecegini one siirmiii;;tiir.
Gutting bunun yam sira Maxwellcil tasanmm bir ara;;-
tirma gelenegini k1lgi icinde nas1l yonlendirebilecegini
'gostermii;;tir.
Son iki boliimde ele ald1gim1z kuramlardan hangisi-
ni, eger miimkiinse, kabul etmemiz gerek?
Bana gore, Popper'in yanh;;lamac1hgi bilimde ;;u an-
da yiiriirliikte olan geli;;me hesaba katild1gmda yerine

176
oturmuyor. Ustelik, yanh9lamac1hk akla uygunlugun
fazlas1yla dar ve sert bir bicimini dayatmaktad1r. Bu bi-
cim bir kuramm uzla91lm19 .ilk vuriitmeyle reddedilmesi-
ni ister.
Feyerabend baz1 onemli ve canlandmc1 dii9iinceler
getirir, ama onun eseri yapICI olmaktan daha cok ele9ti-
reldir. Om~n ilgi duydugu husus, kuramlarm ara9tirma-
y1 belli bir zaman dilimi icinde nas1l yonlendireceginden
daha cok yerle9mi9 kuramlan ala9agi edilmesidir. Daha
da otede, kendini saklamayan bir anar9ist olarak, o bili-
min katI91ks1zca akla uygun oldugu ya da olabilecegini
inkar eder ki beni~ benimsemedigim bir gorii§.
Lakatos bilimin ara9tirma-gelenegi diizeyinde ay-
rmtih, smanabilir bir kuramm1 one siirmii9tiir. Onun bir
ara9tirma programmm unsurlanm coziimleyi§i canhhk
verici ve keskindir. Arna bu kuram Lakatos'un hem ara9-
tirma programlarmm ba9.ansm1 degerlendirmek icin' ka- .
hc1 standartlar bulma, hetn de boyle programlan akla
uygun olarak icat edecek herhangi bir yontem saglama-
da ugrad1g1 ba9ans1zhk yiiziinden eksik kalm19tir.
Lakatos'un ortaya att1gi meseleler Maxwell'in ama-
ca-doniik deneyciligin (empiricism) kuralc1 kuram1 icin-
de coziilmii9tiir. Bana gore, bunlar Maxwell'in meseleyi
metafizik tasanm list diizeyine, kamu oniinde tartI91l-
m19, amac1 i9in icine sokan diizeyine ta§Imasiyla coziil-
mii9tiir.
Bilimsel geli9me ve Bilimin akla uygunlugu kuram-
larmdan benim bildiklerim icinde ilk tercihim Max-
weU'inkidir. Gorii9 ac1s1 geni9, delilleri meseleye s1k1ca
bagh ve giicliidiir ve bilimi biitiinliikle gormeye yonelmi§
bu kitabm amac1yla uyumludur. Bilimin tiimiiyle geli9-
177
rnesinin akla uygun yonii icin Maxwell'in ilkece saglad1-
gm1 hicbir kurarn saglarnaz. Arna Maxwell'in hala aynn-
tih bir §ekilde gosterrnesi gereken §ey ara§brma gele-
nekleri ya da teoriler arasmdaki rekal;>et kadar tasanrn
icin dogan dii§iinceler arasmdaki yar1§rnanm bilirnsel
geli§rneye keskin ve ele§tirel canhhk verdigidir. Aym za-
rnanda uygularnada bir tasar1rnm deneysel bak1rndan
ba§anh bir ara§brma gelenegini nastl yonlendirebildigi-
ni gosterrnek zorundad1r. Bu sonuncusunu yapabilrnek
icin Maxwell'in yollanndan biri Gutting'e yakla§rnak
ofabilir.
Bu boliirnle birlikte bilirnin tarihi hareketinin bii-
yiik olciide felsefi coziirnlernesini sona erdiriyorurn. Oku-
yucunun bilirnsel geli§rneyi ve bu geli§rnenin oziindeki
sm1rh akla uygunlugu kavrarnasma caba gosterdirn.
Arna tekrar vurgulamahy1rn ki son iki boliirnde bilirnin
§irndiye kadarki geli§rnesini sadece bilirn adarnlarmm
bilirnsel sebeplerle verdikleri kararlar dogrultusunda
tarti§brn. Oysa bilirn kendi dt§mdaki sosyal ve kiiltiirel
etrnenlerden de etkilenrni§tir. Bilirnsel geli§rneyi yara§-
tigi gibi anlarnak icin (Benirn ilerde yaprnaya cah§aca-
girn gibi) bu etkiyi hesaba katrnahyiz.

178
v.

Bi:R~TffiMA Y0NTEMi
"Bilimsel yontem" deyince icinde varsayimlann bi-
cimlendirilip smand1gi bilimsel incelemelerin akla uy-
gun yap1sm1 kastederiz. Bu yap1 hergiin ozenli mesele-
cozme i§lemine cok benzer. Varsayim, c1karsama, sma-
ma ve geri itilim (feedback) yapmm niivesini olu§turur.
Bilimadam1 cogu kere kuramdaki bir kurala uymayan
olguya veya bir aykmhga dikkati ceki§i ve sozkonusu
uyu§mazhgi bir mesele olarak ortaya atmas1yla i§e ba§-
lar. Daha ileri acmsamalardan sonra ondeyilerinden so-
nuclar c1kard1gi bir varsayim onerir. Kural olarak onde-
yileri smar ve eger onlar onaylanm1§ sayarsa varsayim1-
m yayinlar. Yok eger ciirii.tiilmii§ olursa, cogu kez varsa
y1m1 degi§tirir, ya da yeni bir tane icadeder ve yeniden
dener. Bu siirec kendini-dii.zeltici tiirdendir. Dii.zelme-
yen varsay1mlan bir bir di§ta b1rakarak bilimadam1
ara§tirmay1 yanh§siz olan lehine daraltir.
Bu yon tern gozlem ve olcme gibi genel i§lemlerle ve
bir {izmanhk alanmdan digerine degi§en ce§itli teknik-
lerle birle§tirilir. Bilimsel gozlem, giinliik hayattaki goz-
lemden, bir varsay1mla s1k s1k denetlendigi ve aygitlann
yard1mmdan yararland1gi icin daha sistematik ve kesin-
dir. Olcme ve gozlem yoluyla elde edilen veriler genellikle
kuram-yii.klii'diir ve uygun niteliklere sahip bilimadam-
larmm ortammda yank1 uyand1rd1gi olciide nesneldir.
179
Bununla birlikte, bilimsel ara§brma kural olarak mese-
leler iistiine odaklanm1§br.
Ara§brma cevriminin candamar1 olan ad1m bir var-
sayimm icadid1r. tdeal varsayim kesindir ve smanabilir,
bilinen olgulan hesaba katar ve en azmdan bir yeni olgu-
yu ondeyiler. Bilimadam1 cogu zaman am§bnlanlardan
akil yiiriitmeler yaparak ve am§tmlanlarm olgularla
kar§ilamp kar§1lanmad1gm1 gorebilmek icin gozlemler
ve deneyler yaparak smar. Bazan bilimadam1 doyurucu
sayd1gi bir varsay1m buluncaya kadar bir dizi varsay1m
ve smama boyunca ilerler. Bir cok varsayim deneysel ola-
rak smanir. Bir deney bilimadamma, bh: g0riingiiye han-
gi §artlann sebep oldugunu ke§fedinceye kadar, o goriin-
giiye e§lik eden §artlar1 cekip cevirme giicii verir.
Bir kavrayi§ anmda dogan varsayimlarm say1s1 pek
az olmaz. Bunun anlam1 varsayim-bicimleme siirecinin
ak1ld1§1 oldugu mudur? Hie de degil. Sezgi, olagan ak1§1
icinde uzun zaman alabilecek ak1l yiiriitme siirecinin yo-
gunla§mas1 olarak goriiliir yalmzca. Oyle ki, kilgida her
zaman olmasa da, ilkede daha sonra yeniden yapiland1-
nlabilir. Gercekten, varsayima giden ce§itli ak1l yiiriit-
me tarzlan te§his edilebilir: retroduction, hypotheticode-
duction, mduction ve benze§im (analogy) ile akil yiiriit-
me.
Bilimsel yontemin akla uygunlugu yalmzca oziin-
den gelmez; her giinkii akil yiiriitmenin bir inceltili§idir.
Bilimadami sokaktaki adamdan yeti§me bak1mmdan
daha ozelle§mi§tir, ama onun dii§iincesi temelinden
farkh degildir. Gelecek boliimde bu yontemin uygulam-
§mm sonuclanna bakacagiz-bilimin zihnen in§a edili§i,
verilerden kuramlara.

180
VI.'

VERiLERDEN KUR.AMI.ARA
Bilim giriftligin farkh diizeylerinde tabiattaki ili§ki-
leri ke§fetmeye cah§Ir. Bilimse] ara§tJrma bu hedefe ta-
biatm ak1§m1 gozleyerek, tabiattaki diizenliliklere dik-
katini cevirerek ve gozlem d1§1 kalan sebepleri veya bu
diizenlilikleri ortaya c1karan "mekanizmalan" ke§fet-
meye giri§erek yonelir. Diizenlilikler kahc1 ya da goriin-
giiler arasmda tekrar tekrar beliren kahplard1r. Diizen-
lilikleri ke§fetmek icin goriingiiler arasmdaki benzerlik-
leri bilmek ye bunu ba§arabilmek icin goriingiileri sm1f-
land1rmak zorunday1z. Sm1flandirma goriingiileri ortak
ozgiiliiklere gore bir obekte toplamadir. Sm1flandirma
yapay veya dogal olabilir. Ya pay ·bir sm1fland1rma bize
bir goriingiiyii basitce bir sm1fa yerle§tirme giicii verir.
Dogal bir sm1flandirma ise bize bir goriingiiyii oteki go-
riingiilerle temeldeki ozgiiliikler bak1mmdan bagmbh
k1lma giiciinii verir.
Dogal sm1fland1rma ile yasalara ve genellemelere
gitmeye niyet edilir.. Bunlar diizenlilikleri ozetleyen ifa-
delerdir. Bir genelleme gozlemlenmi§ olay icin dogru ola-
nm olaylarm hepsinde dogru olacagi tas1mlamas1yla va-
nlan bir ifadedir. Genellemeler egilim ifadelerinden
farkhd1r. Egilim ifadelerinde gozlemlenen olaylar icin
dogru olanm diger bir cok olayda da dogrulugunu koru-
yacagi one siiriiliir. Genellemelerin ve egilim ifadelerin
181
ikisi birden istatistiksel yasalardan aynhrlar. 1statiksel
yasalarda gozfonen olaylar icin dogru olamn biitiin olay-
larm belli bir yiizdesi icin de dogru olacagi one siirii.-
liir.
Kural olarak bir genelleme herhangi bir kuram biin-
yesine girince bir yasa haline gelir. Kuram, yasa tarafm-
dan tasvir edilen diizenliligin dayanagi say1lan esas se-
bep veya mekanizmay1 belirgin kilar. Bir mekanizmamn
varhgi diizenliligin bircok siirecin bagims1zca i1?leyi1? gos-
terdigi rastlanb etmenine bagh olmaktan cok bir tek ne-
densel siirecin sonucu oldugunu teminata baglar. Boyle-
likle diizenliligin d11?ta goriinen olul?lardan daha cok, ic-
teki sahicilikte bulundugu teminata baglam11? olur ki
sozkonusu mekanizma tabiatm gercek diizeninin bir
parcas1dir.
Baz1 yasalar ve genellemeler say1sal olarak ifade
edilir. Mesela, i1?levsel bir yasa veya genelleme miktar
belirtecegi zaman bunu bir niceligin diger bir nicelik ba-
k1mmdan degii?mesiyle dile getirir. Bununla birlikte, (01-
ciilebilir ozgiiliiklerden pkanlan) nicelikler inceleme al-
tma alman nesnelerden soyutlanarak elde edilmi1?lerdir
ve birarada gozoniine ahnd1klannda nesnelerin yalm-
la1?bnlm11? yorumunu verirler. Nesnelerin ozgiiliikleri
aym zamanda ideal i?artlar altmdaki kahc1hk olarak ve-
rilebilir. Bu yiizden ozellikle fizik bilimleri gercek goriin-
giilerin cokca seyreltilmil? yorumlanyla ugrai?makta-
dir.
Bilimsel bilgi, demek ki, iki 1?eyden olu1?ur. Biri veri-
ler, sm1flandirma 1?emalan, genellemeler ve nesnelerle
olaylar arasmdaki kahplan tasvir eden gorgiil bilgi; di-
geri bu kahplan ortaya c1karan mekanizmalann veya se-
beplerin kuramsal bilgisidir. Kisacas1, bilim fiziksel ev-
182
renin nesnelerini ve olaylanm onlan sm1flandirarak tas-
vir etme ve onlar arasmdaki ili§kileri yasalar ve genelle-
melerle ifade etme pe§indedir, ve bu yasalan kuramlar
icinde birle§tirerek ac1klamay1 gozetir.
Bilimsel kuramlann yap1sm1 ac1klamak icin son za-
manlarda iki ana giri§imde bulunuldu. Manbki deneyci-
lere (logical ampiricists) gore bir kuram bir mantiki he-
saplama (logical calculus), uyarhhk kurallannm bir ta-
k1m1 ve gorgiil bir §erh veya model olarak yeniden kuru-
labilir. Boyle olmakla birlikte, bu tarzda anla§1lmas1yla
bir kuramm deneysel icerigine gereken onem verilmemi§
olur ve kuramm gercek kullammdaki yorumu bilmezden
gelinir. Harre'nin yeniden-yap1landirmas1 daha aydmla-
bc1dir. Harre'ye gore bir kurama durumdan duruma ge-
Ci§in kurallan ve deneysel yasalar e§lik eder. Onun anla-
YI§I bilimsel kuramlarm sonradan bicimleni§ini degil on-
lann dogurulu§unu vurgulayan bir anlay1§br.
Bilimde modeller geni§ olciide kullamhr. De tip mo-
del farkedilebilir; taslaks1, kurams1, imgelemsi. Birincisi
bir nesnenin fiziksel temsilidir; ikincisi bir nesne veya
bir bolge hakkmda bir takim tahminlerdir; uciinciisii bir
nesne veya bir bolgenin belli §artlar altmda ne hale gire-
cekleri hakkmda bir tak1m tahminlerdir.
Matematik, kuramcilar tarafmdan uc ana yolda kul-
lamhr. Bazan bilimadamlan Schrodinger gibi matema-
tiksel formalizm dogurur ve sonra onu yorumlarlar. (jo-
gu kere, Maxwell ve Einstein'in yaptigi gibi bilimadam1
fiziksel varsay1mim daha kesin apklamak icin matema-
tik diline ba§vurur. Her iki durumda da, bilimadam1 ken-
di tahminlerinin smanabilir sonuclanm anla§Ihr k1lmak
icin matematigi kullamr.

183
Hayat bilirnleri bu bilirnlerin c1kard1gi bir zihni bi-
rim kullamr-gai (teleological) .ac1klarna. UyarlayICI go-
riingiiler ancak-arnaca doniik (ve goriindiigu kadanyla
amaca doniik) davram§, horneostatis, uzuvlar-hizrnet et-
tikleri i§lev veya amac1 (telos) belirlemekle ac1klanabi-
lirler. Bu amac ilk anda organizmaya ozgiildiir, ama
amac nihai olarak iiretkenlige denk dii§er ve boylece tiir-
lerin idamesini saglar. Bu demek oluyor ki gai aetklama-
lar evrim kuram1yla hakhla§tmlrn1§lard1r. Onlar (gai
apklarnalar) uyarlamac1 goriingii ve bu gorungiiniin so-
nuclan arasmdaki asli baglantiy1 bilmezden gelen sebe-
be dayah (illi) olagan apklamalar gibi yeniden forrnul-
le§tirilemezler.
Fiziksel bilimlerde ve hayat bilimlerinde ara§brrna-
c1lar belli baz1 kuramlan diger baz1 kuramlara indirge-
me cabas1 gosterdiler. Sadece bir tamamiyle ba§anh in-
dirgeme sonuclandmlabildi- Maxwell'inki. Bunun yam-
sira, bir ara§brma stratejisi olarak indirgeme daha kap-
say1c1 kuramlann icadedilmesine h1z kazand1rrnak sure-
tiyle bir kar§i-etkide bulunmu§tur. Biyoloji bilginlerinin
cogu hayata ili§kin atomik ve molekiiler siireclerin nihai
olarak kimyevi fizik (physicochernical, fiziko§imik) ku-
ramlarla ac1klanabilecegini savunur (ontolojik indirge-
mecilik). Hayat hakkmdaki biyolojik kuramlarm orgiit-
lenmenin list diizeylerinde nihai olarak kimyevi fizik ku-
ramlara indirgenip indirgenemeyecegi (epistemolojik in-
dirgemecilik) genellikle cozulmemi§ bir mesele say1l-
maktad1r. Mamafih, biyoloji bilginlerinin cogu yontern-
sel indirgemecilige kar§1dirlar; organik goriingiilerin sa-
dece alt diizeylerde incelenmektense her diizeyde ele
ahnmasm1 savunurlar.
Bilim tabiat deneyirnimizi daraltir. Bilirn cah§rnala-
184
r1yla biitiiniiyle ki§isel ozellikteki tepkiler di§ta b1rak1hr
ve boylece tabiatm duyumsanan giizelligindeki dogru-
dan, ani deneyim di§ta b1rak1lm1§ olur. Arna bilim bu de-
neyime tabiat bilgimizi geni§ olciide artirarak ve tabiat
hakkmdaki carp1tilm1§ inanclanm1z1 diizelterek katk1-
da bulunur. Bilim aym zamanda tabiatm temelini te§kil
eden diizendeki duyularla algilanamayan giizelligi gos-
terir. Yine de, tabiat gercekciligin sadece bir taraf1d1r.
Diger taraflan anlamak icin ba§ka zihin ugra§larma
donmeliyiz. Edebiyata, tarihe, dine, felsefeye ve sanatla-
ra.

185
VII.

BiR Ki~i OLARAK BiLiMADAMI


Bilimadammm insan teki olarak ki§iligi eserini ge-
nellikle anla§1ld1gmdan cok daha fazla etkiler. Farkh
ara§tirma bicimlerinin farkh ki§ilik tiplerini cezbetme
egilimi vardir. Kuramc1lar macerac1hga, imgeleme ve
kendine giivenmeye yatkmd1r. Deneyciler cogunlukla
dikkatli i§ciler durumundadir, mevcut kuramlara s1k1ca
bagh ve varsay1mlar icad etmede goniilsiiz olurlar. Her
iki tip arasmda veriler toplad1gi gibi varsay1mlar oneren
ama bunlan yerle§ik kuramlarm ufuklan icinde yapan
bilimadamlan vardir. DNA'nm ke§fedilmesiyle ugra§an
kimi bilimadamlan-Watson ve Crick, Franklin ve Gif-
fith, ve Wilkins-bu ki§ilik tiplerinin canh ornekleridir.
Bilimadammm ara§brmasma baz1 psikolojik et-
menler katihr; ki§ilik ozellikleri, inanclar, dii§iince tarz1,
bilincalti dii§iinme, bilinc d1§1 diirtiiler, algilama giic~.
Mesela, Einstein, kendi tabiatmda z1thklar1 kayna§brd1
ve evrenin nihai ahengine inandi. Planck tutucuydu ve
bilimin mutlak1 aramas1 gerektigine inandi. Faraday
resmederce ve sezgisel dii§iindii, ama matematikte ye-
tersizdi. Maxwell fiziksel olam anlama giiciiyle matema-
tik yetenegini birle§tirdi. Bilincalti dii§iinme ara§brma-
da onemli bir rol oynar, bilhassa varsay1mlann bicimlen-
dirili§inde. Bazan oyle olur ki, bir meselede bilimadam1
ba§langic anlay1§m1 edindikten sonra, zihninih bilincalti
187
i§leyi§i duruma el koyar ve onu bir coziime goturiir. Hem
Darwin, hem de Kekule'nin boyle deneyimler ya§ad1kla-
n bilinir. Herne kadar hakkmda pek az §ey biliyorsak da,
bilimadam1 bilinc-d1§1 diirtulerden giiclu bir bicirnde et-
kilenmi§ olsa gerektir. Newton'un bilhassa bilincd1§1 bir
yonlendirili§i oldugu samhyor. Bilirnadamlan algilarna
giicleri bak1rnmdan da birbirlerinden aynhrlar. Fizikci-
lerin imkans1z gordiikleri positron ke§feden Carl Ander-
son algilamada biitun digerlerinden daha ozgiin. Bilima-
darnlan giiclu duygulann etkisi altmdadir aym zaman-
da. Heisenberg ve Schrodinger, rnesela, birbirlerinin dii-
§iincelerinden nefret ederlerdi.
Yine de, bilirnadarnmm insan teki olarak oznelligini
dengeleyen bir yandan bilirnsel toplulugun ki§iler aras1
ele§tirisi, diger yonden onu cevreleyen diinyanm getirdi-
gi ce§itli etkilerdir. Boyle etkiler Helmholtz'u enerjinin
kahc1hg1 yasas1m ilk ke§feden olrnaya yoneltrni§tir. Bu
etkileri ileride daha geni§ ele alacagirn.

188
VIII.

BiLiMSEL TOPLULUK
Bilimsel topluluk bilgi ileti9imi yoluyla baglanttlan
olan ki9ilerin bir birligidir. ileti9imin koordinasyonunu
ve ara9brmanm geli9tirilmesini bilimsel dernekler, mes-
lek kurumlan ve goriinmez kolejler iistlenir: Bilimsel
dernekler ileti~im kanallarmm aplmasm1 ve ac1k tutul-
masm1 saglar. Meslek kurumlan derneklere giri9i dii-
zenler, ahlaki kurallan koyar ve dernekleri d19 diinyada
temsil eder. Goriinmez kolejler, bicimsel orgiitlenmesi
olmaks1zm ve cogu kez k1sa omiirlii varhklanyla, bilimin
ozgiin ara~tirmasm1 yapar ve s1k s1k yeni ara~brma
programlan ortaya atar. Bunlarm birbirini izleyen ara9-
brma bicimleri ve bazan kendi hayat bicimleri vardir.
Bilinen bicimsel ileti9imin ana kanallan yaymlar ve
konferanslardir. 35.000 civannda yaym vardir, ama ge-
cerlilik bak1mmdan birbirlerinden cok farkhhk gosterir-
ler ve hemen hemen biitiin onemli metinler bunlarm
3.500'iinde yaymlamr. Konferanslar da ce9itlidir. Ne-
dense, onemli tarb~malarm biiyiik k1sm1 ana konu~ma­
lann d19mda cereyan eder. Bicimsel kanallarm ak1~m­
daki gecikme yiiziinden bilimadamlan bilhassa goriin-
mez kolejlerde bilgileri agxzdan agxza naklederler.
Bilimsel topluluk ara9brma standartlarm1 ce9itli
yollardan korur; bir gelenege bagh egitim, ara9brma ko-

189
layhklannm tedariki, (gorilniir bir dayanagi olmayan)
otoritenin soziinii gecirmesi, meslekta§ tavsiyesi, basil-
madan once metinlere deger bicilmesi, ve (bilhassa) odiil
mekanizmasmm i§letilmesi.
Bircok bilimsel bilgi yiiksek derecede kurumla§m1~
oldugu icin bilim alanmda egitim gorenlerin zihin ah§ ve-
ri~;i ba§ka alanlarda yeti§mi§ olanlardan daha diizdiir.
Bilimadam1 iist diizeyde bir inceleme alam icine girdigi
icin uzmanla§mak zorundadir ve uzmanhk onun dii§iin-
cesini daraltmaya gotiiriir. Bilimde gorilnen otorite gii-
ciinii nadiren gosterir, bu giicii s1khkla hissettiren go-
riinmeyen otoritedir. Standartlarm biiyiik olciide idame-
si bilimsel eserleri basan yaym organlan tarafmdan sag-
lamr. Katk1lan bilir ki§ilerin yargilan ve bazan yaymc1-
lann kararlan degerlendirmi§ olur. Normal olarak bir
bilimadam1 (asgari nitelik ta§1d1gm1 tahmin ettigi) met-
. nini her hangi bir yerde yaymlayabilir.
Bilimin odiil mekanizmas1 ozgiinliik ta§1yan ve ka-
bul edilmi§ standartlara uyan esere mesleki bir takdirin
bah§edilmesidir. Bu mekanizma bilginin ileri gotiiriil-
mesi alanmda bir ferd olarak bilim adammm ki§isel c1-
karlanyla bilimsel toplulugun pkarlanm uzla§bnr. Bi-
limsel odiiller kurumsal olmayandan (bir bilimadammm
yaz1smm digerlerince s1kca zikredilmesi gibi) kurumsal
olana dogru (Nobel Odiilii gibi) siralamr. Odiil mekaniz-
mas1 cogunlukla tanmm1§ bilimadamlan tarafmdan de-
netlenir. Mekanizma belli smirlar icinde i§leyi§ gosterir-
smirlar en giiclii yargiclarm (yaymcilar ve bilir ki§iler)
kurulu diizen icindeki bilimadamlarmdan olu§tugu ger-
cegiyle cizilmi§tir. Demek ki ozgiin, devrimci cah§malar
direni§le kar§Ila§abilir veya gormezlikten gelinebilir.
Bunu onlemek icin alternatif metafizik tasanmlar once-
190
den tartI~Ilm1~ olmahd1r, boyle olursa koktenci yeni dii-
~iinceler sonunda basm ii;in onlann eline b1rakild1gmda
saygih bir bak1~la miizakere edilebilir.
Odiil mekanizmas1 aym zamanda bilimadamlan
arasmdaki yar1~maya yogunluk getirerek ara~tirmay1
h1zlandmr. Bilimadamlar1 bir ke~fi yapan ilk insan ola-
rak tanmmak istedikleri ii;in yan~1rlar. Ote yandan, ya-
n~ma kuruntulan art1rmakla kalmaz, aym zamanda i;e-
~itli bilimadamlan aym meseleyi i;ozmeye ugra~tiklann­
da kaynaklann misliyle kullamlmasma yol ai;ar. Onceki
k,iiltiirlerde bilimadamlan ara~t~rmay1 i;ogu kez ogren-
me a~k1yla yiiriitiirlerdi. Bu durum ne kadar hayranhk
uyandmc1 kabul edilirse edilsin, ara~tirmanm bizimki
gibi yar1~maya ko~ulmu~ bir toplum ve kiiltiirden bir
ba~kasmda kurumla~mas1 pek zor olacakb. Bilim iistiin-
deki sosyokiiltiirel diinyamn ne kadar i;e~itli ve ne kadar
yayginla~m1~ etkisinin bulundugunu ~imdi gorecegiz.

191
IX.

SOSYOKULTURELARKAPLAN I
Bilim hangi kiiltiir ve toplum icinde yap1hyorsa ona
ait bir dizi etmenin etkisi altmdadir. Bu etmenle.r arasm-
da diinya gorii§leri ve ideolojiler, felsefe ve din yer ahr.
Sosyal ve siyasi karga§a s1rasmda dogan yeni diinya
gorii§leri ve ideolojiler s1k s1k bilimde devrimler yap1l-
masma katk1da bulunur. Mesela, evrim konusundaki
dii§iinen Darwin, yiikselme donemini ya§ayan Laissez-
faire kapitalizminin. diinya gorii§iinden ve ideolojisinden
etkilenmi~tir. Onun kuram1 boyl~likle bu diinya gorii§ii-
nii ona bir biyolojik cerceve ekleyerek peki§tirdi.
Bilimadamlarma felsefe de rehberlik etmi§tir. Me-
sela, idealist Natur philosophie ondokuzuncu yiizy1hn
birinci yansmda Almanya'daki bircok ara~tirmaya il-
ham kaynag1 oldu. Bilimadamlan kendilerine ozgii me-
tafizik kabullerde de bulunabilirler, tipk1 atomizmin ve
siirekliciligin (contitmism) dii~iincelerini alttan alta ku-
~atmas1 gibi.

Sosyokiiltiirel cevrenin baskm pki§mda iic etmeni


hesaba katiyorum: milli bilimsel gelenekler, kamuoyu ve
egitim.
Milli bilimsel gelenekler ozellikle onsekizinci ve on-
dokuzuncu yiizy1llarda giicliiydii, ama bugiiniin beynel- .

193
milel biliminde hala direni§i gorii.liir. Amlmaya deger
olanlar 1ngilizlerin deneysel, Frans1zlarm matematik-
sel, ve Almanlann tiimle§meci (holistic) gelenekleridir.
Bilim ve bilimi destekleyenler kamuoyu kar§1smda
son derecede duyarhd1r. Frans1z bilimi Napoleon yoneti-
mi altmda parlak atihmlar yapti ama sonra gozden dii§-
tii ve cokmeye ba§lad1. Birle§ik Devletler'de gercek bilim
II. Diinya Sava§1 sonuna ka'dar gormezlikten gelindi. Da-
ha sonra teknoloji temelli bilgi durumuna girdi ve serma-
yenin, askeri endi§elerin yedeginde dramatik bir geli§me
gosterdi.Almanya'da I. Diinya Sava§1 sonrasmda bircok
fizikci s1k1 nedensellik ilkesini terketmek suretiyle hal-
km mekanistik bilim aley~ine donii§iinii yankiland1rm1§
oldu.
Egitim bilime kolayhk getirebildigi gibi ona engel
de olabilir. Ondokuzuncu yiizy1lda Fransa ve Alman-
ya'da bilhassa iiniversite diizeyinde yap1lan egitim re-
formlan bu iilkeleri Avrupa biliminin birbirini izleyen
onciileri haline getirdi. Birle§ik Devletler'de bilim egiti-
mi esas itibariyle uygulamah bilime hizmet etti. Ancak
Sovyetlerin uzay zaferi kar§ismda Amerikan liderleri te-
mel bilimlerdeki egitimin onemini anlad1lar. Bu eksiklik
k1smen giderildiyse de, bilim egitimi yapanlar bilimi
hala bir biitiinsel kiiltiiriin hayati unsuru olarak tamm-
lama ba§ansma erememi§lerdir.
Gelecek boliimde bilimin geli§mesindeki siyasi ve
iktisadi etmen}ere goz atacagim. Aym zamanda bilimin
toplum ve kiiltiir iizerine hangi izler b1raktigim gozoml-
ne alacagim.

194
x.

SOSYOKOLTiJREL ARKAPLAN II
Bilimadamlan siyaseti dt§ta tutmaya egilim goster-
mi§lerdir, her ne kadar kit~ Avrupas1 bilimadamlan ara-
smda koktenci tutumlar bazan ha§gostermi§ ve son za-
manlarda bu biitiin diinyadaki bilimadamlannda da go-
riilmeye ba§lanmi§sa da gectigimiz yillarda az sayida bi-
limadam1 yonetimin bilime gittikce artan miidahalesine
bir cevap olmak iizere daha siyasi zihniyetli hale gelmi§-
.tir. Bu siireci giiden hiimanizmden ziyade (denebilirki)
militarizm olmu§tur.
Yonetimler onyedinci yiizytl ortalarmdan itibaren
bilime destek olmu§lard1r, ama II. Diinya Sava§t sonuna
kadar bilime biiyiik yatmmlar yapmam1§lard1r. Oncele-
ri ozel sermaye sahiplerinin desteginden yararlanan ~i­
limsel ara§tlrma §imdi cogunlukla devletlerin mali giicii-
ite yaslanmakta, ticari kazancm ve vak1flarm giiciinii
kullanmaktad1r. Komiinist yonetimler bilimi dogrudan
denetim altma aldtlar. SSCB'nde Stalin'in bizzat kendisi
ve Parti Merkez Komitesi bilimle ilgilenmeyi gorev bildi
ve Mendelci genetik yerine Lysenko'nun gorii§lerini ha-
kim ktld1-yik1m getiren bir hata. Qin'de Mao temel bilim-
lerle ugra§anlarla uygulama ara§tlrmalar1 yapanlar1
birbirlerinin yerine koymaya ve bilimadamlanyla i§cile-
ri yakmla§tlrmaya cabalad1.
Bu olanlann aksi yoniinde de bilim yaptldt~ toplum

195
ve kiiltiirii etkiler. Bir iiretim giicii olarak, bilim sanayi-
le§mi§ milletlerin ekonomilerinde hayati bir yere sahip-
tir. Bilimsel yontem ve bilimsel ethos daha geni§ bir top-
lumsal ac1hm icin onerilmi§tir. Ne var ki, bilimsel yon-
tem siyasetin i§leyi§ tarzma uyum gosterecek nitelikte
degildir. Siyasette catI§ma konusu olan olgular degil de-
ger yargiland1r. Bilimsel yontem olsa olsa iiretimi ve da-
gitim1 ilgilendirdigi kadanyla ekonomiye uygun dii§tiigu
yerlerde uygulanabilir. Bilimsel ethos hergiinkii hayatm
bir yasas1 olmak icin fazla dardir ..
, Bilim ba§ka dallardaki incelemeler ve diinya gorii§-
leri icin de dii§iince kaynagi olabilir. Bu dii§iincelerin en
biiyiik yank1s1 bilimin genclik caglarmda dogar ve co-
gunlukla genel dii§iince hareketleriyle baglanbhd1r. Bu
yiizden biyoloji fizikten daha COk tartI§Ilan bir bilimdir,
bunun sebebleri k1smen biyolojinin daha az geli§mi§ bi-
lim olu§uyla, k1smen de insan tabiatma daha dogrudan
temas edi§iyle ilgilidir. Maddi ve manevi ilerlemenin
kaynaklanndan biri sayilmakla ilerleyen bilim kavram1-
nm kendisi de Bab toplumlarmm diinya gorii§iinde
onemli yeri olan bir unsurdur. Yine de, ak1lda tutmahyiz
ki bilimsel bulu§lar bizi §U davram§lan degil de bu dav-
ram§lan secmeye zorlamak bak1mmdan kendi ba§larma
hirer ahlaki deger getirmezler.
Baz1 bilim tarihcileri bilimsel dii§iincelerin icsel ha-
reketi iistiine yogunla§ir. Digerleri bilimin sosyokiiltiirel
baglam1 iistiine odaklamr. Bize gereken, ara§brmamn
fiilen yiiriitiilen ara§brmaya ve bilimadammm ula§bgi
sonuclara bir dizi d1§sal etmenin etkimesini saglayan
bird en f azla sebebi i§aret eden incelemelerdir.
Gelecek boliimde, bilimin. insan hayatma sokulu-
§unda en onemli di§sal etmen haline gelmi§ bulunan tek-
nolojinin bilimle ili§kisini inceleyecegim.
196
XI.

BiLiM VE TEKNOLOJi
Teknoloji insan eliyle iiriinler ortaya koymanm ta-
rihi olarak geli§en giri§imi ve insan ihtiyaclam:u gider-
mek iizere cah§may1 orgiitlemedir. Hem sanatla, hem de
pratik eylemle yakm baglan vard1r. Amac1 biitii11 alan-
larda insan etkiniigini artirmakbr. Bu amaca varmak
icin teknoloji hem k1lgm (pratik) hem de kuramsal bilgi-
nin cevresinde dola§1r ve belli hedeflere giden etkin arac-
larm neler oldugunu hesaplar. Gecen yiizy1l boyunca
teknolojik yeniliklerin bilimsel bilgiye dayah olduguna,
bilimsel bilginin teknolojik yenilenmeyi h1zland1rd1gma
inamld1. Bizim yiizy1hm1zda baz1 tarihciler z1ddm1 bildi-
rerek bilimin teknolojik ihtiyaclan kar§ilamak iizere ge-
li§tigini ileri siirdiiler. Bununla birlikte bir cok tarihci
baz1 Alman kimyevi i§letmelerinin meslekten kimyager-
leri i§e almaya ba§lamasma kadar bilim ve teknolojinin
birbirinden kopuk ya§ad1klanm soylerler. Oysa, bu go-
rii§ yanh§br. Kimya vejeoloji gibi baz1 bilimler fiilen yii-
riitiilen cah§malardan, zanaattan dogmu§tur, bunun ya-
m s1ra soda ve cam gibi baz1 iiriinler de Sanayii Dev-
rim'inden once bilimsel olarak geli§tirilmi§lerdir.
Bugiin bilimin ve teknolojinin birbirlerine bagimh-
hklan kar§ihkhdir. Teknoloji bilimden temel bilgiler, ay-
git ve tekn1kler ahr. Bilim teknolojiden aygitlar ve coziim

197
icin meseleler ahr. Bilim ve teknoloji uygulamah bilim
alanmda ah;;veri;; halindedir. Bu alanda bilimin teknolo-
jik bak1mdan uygulanabilir olacag1 umulan coziimleri
ara;;tirma meseleleri olarak ele ahmr.
. Teknoloji varolan kiiltiir degerlerini hem d1;;a vu-
rur, hem de geli;;tirir. Hatta teknoloji onu kullananlann
hayatlanm, saatin, bo.harh makinanm, montaj i;;lemi-
nin ve bilgisayarm yaptigi gibi kahba sokar. Kendi ic di-
namigi arac1hgiyla, teknoloji onu geli;;tirenlerden istek-
lerde bulunur. Daha geni;; tasanmlarm orgiitlenmesi
icin biiroksiler ortaya c1kanr. Teknoloji insanlan eger
onu kullanmasalard1 yapamayacaklan ;;eyleri yapabilir
duruma getirir, ote yandan belli teknolojik secmelerde
buliinmak ba;;ka secmelerin kullammm1 engeller. (Ka-
mu ta;;1mac1hgmdan ozel otomobile donen bir toplum
tekrar eski irokanlarma donmede zorlanacaktir.) Mama-
fih, teknoloji kendi ba;;ma buyruk degildir, insanlar ta-
rafmdan iiretilmi;;tir ve ana kiiltiirel degerlerin ve yone-
tim kararlarmm yedegindedir.
Tarih boyunca teknoloji insanhgm tabiat halinden
miitekebbir bir kopu;; olmakhg1yla korkutucu goriin-
mii;;, II. Diinya Sava;;mdan bu yana teknolojinin ard1 ar-
kas1 kesilmez bilyilmesi yiizilnden bu korku hep ya;;ana
gelmi;;tir. Oysa Francis Bacon insanoglunun bilim ve
teknoloji yoluyla tabiata cennetteki gibi hiikiimrali ola-
bilecegini ileri silrmii;; ve Bab toplumu bilim ve teknoloji
yard1m1yla maddi ve manevi ilerlemenin smirs1z imka-
nma gitgide daha cok inamr olmu;;tur. Biitiin bunlarla
birlikte ne iyimserlik ne de kotiimserlik tamamiyle hak-
hla;;tmlamaz. izlenecek daha ak1lhca yol smirh geli;;me-
yi hedefbilmek ve bu ilerlemenin kacm1lmaz bedelini en
dii;;iik miktarda tutmaktad1r.

198
Baz1 teknolojik yenilikler zaruri ve istenilir ozellik-
tedir. Biitiin toplumlarm modernle§mesi icin gerekli ol-
mu§ ve kendi [Bab] medeniyetimizin hayatta kalmas1 ve
geli§mesine yeterlilik saglam1§br. Yeni teknolojilerin ge-
li§mesi cesaretlendirilmeli ve hayal giicii olan teknoloji
adamlan te§vik edilmelidir.
Aym zamanda yeni teknolojilerin bir cok sonucu ha-
yata sokulmadan once ele§tirel bir tutumla degerlendi-
rilmeli ve hayata sokulduktan sonra da siirekli olarak go-
zaltmda kalmahdir. Bu hedefe varmak icin, atilacak
ad1mlar bilime dam§ma siirecindeki zay1fl1klan gider-
meye doniik olmahdir. Sozkonusu zay1fl1klar uzmanla-
rm tavsiye ettikleri §eyi savunduklanyla birle§tirme egi-
limlerinden dogar. Teknik bak1mdan parlak bir cok tasa-
n uzun vadede faydadan cok zarar getirecege benziyorsa
reddedilmeli. Baz1 tasanlar ise giiclii baskilar onlann ta-
mamlanmasma sebep olmasm diye heniiz pilot taslaklar
halindeyken mesafe katetmeden ara§brma a§amasmda
iptal edilmelidir.
Teknoloji, siyasi partilerin bu i§ icin ozgiil siyaset-
ler onermesi gercekle§meden toplum denetimi altma
almmayacaktir. Bu siireci h1zland1rmak icin, tartI§ma-
lann olabildigince geni§ tutulmas1 ve bilgi ak1§mm her
yana dablmas1 gereklidir.
insan yeteneklerinin her biri kotiiye kullamlabilir.
insanlar zekalarm1 birbirlerini kolele§tirmek icin, hayal
giiclerini aldatmak icin, giizel konu§malanm ihanet icin
kullanabilirler. Arna bu yeteneklerini kullanmam1§ olsa-
lard1, nerede olurlard1? insanoglu giiciinii kuIJanarak
ba§anlarmm alamm geni§letmektedir. Teknoloji onun
boyle yapabilirligini artmyor.

199
Teknoloji yap1ci veya yikici olabilir, insam daha ~ok
veya daha az'insani k1lar. Fakat bireyler gibi rnedeniyet-
ler de eger biiyiirnek, geli~rnek istiyorlarsa rizikoyu goze
alrnak zorundad1rlar. Eger teknolojinin tahribat1m en
aza indirecek ihtiyati ve teknolojiden en ~ok yararlanabi-
lecek cesareti gosterebilirsek rizikoyu goze alrnaya elbet-
te deger.

200
XII.

BiLiMADAMININ SORUMLULUGU
Bilimle bilim di§mdaki daha geni§ diinya arasmda-
ki ah§veri§te iki mesele one c1k1yor: bilim ahlaki bak1-.
mmdan tarafs1z m1dir? ve Bilim planlanabilir mi? Tabia-
tm hakikatm1 ara§tirma cabalan icinde bilimada~lan
asla tatmin edici kurala baglayamad1klan bir y1gm dile
gelmeyen ve goriiniirde birbiriyle z1tla§an diisturla kar-
§1la§1yorlgr, Bilimin hangi diisturlarla cah§tigm1 s1rala-
mak icin yap1lan -Merton'un- giri§iminin bile fazlaca ide-
alize edildigi, ciinkii onerdigi diisturlan s1k s1k cignendi-
gi ve ba§ka diisturlarla i§leyen rakip gorii§lere yeterince
· saygih olmad1gi kabul edilmelidir.
Qogu· zaman iddia edilir ki hakikat (dogruluk) bir
zihni deger olduguna gore, bilim bizatihi tarafs1zdir. Be-
nim gorii§iime gore, bu iddia hatahdir, bir kere cogu
ara§tirmanm neye yonelecegi ona para yatiran ve bilim
toplulugu icinde olmayan cevrelerce belirlenmektedir ve
ikincisi bilimadamlan biri digerinden fazla ol~ak iizere
ya§ad1klan zamanm diinya gorii§leri ve ideolojilerinin
etkisi altmda kahrlar. Bilimin tarafs1z oldugu iddiasmm
daha koktenci ele§tirilerde bulunulmu§tur. Ravetz bili-
min kolay para kazanma dii§iincesiyle kotiiye kullan1ld1-
gim soyler. Arna onun bir alternatif olarak onerdigi ele§-
tirel bilim etkisi hissedilmeyecek bir faaliyettir. Haber-
mas belirtir ki bilim onyedinci yiizyildan beri tabiatm
201
tekholojik denetimine doniik bir c1kar anlay1§1yla yon-
lendirilmi§tir. Fakat bu durumu a§m bir §ekilde vurgu-
lamaktad1r, bu tiirden bir c1karla bilimin yonlendirilebi-
lir olu§u sanki hep boyle olagelmi§ gibi ele ahmyor. Mar-
cuse, Rostzak ve digerleri bilimadamlanm ve teknoloji-
nin uygulanmas1yla ugra§anlan tabiat kar§1smda sev-
giyle ve yard1mla§ma duygulanyla hareket etmeye cagi-
r1rlar. Fakat bilimsel bilgiyi i§e ko§anlar madem cogu
kez s1radan insanlardir, o halde tabiatm yagmalanmas1
konusunda kabahati bilime degil topluma y1kmalan ge-
rekirdi.
Bilimsel ara§tirmanm odeme yiikii toplumun
omuzlarmda oldugunu ve ara§tirmanm sonuclanndan
toplum etkilenecegine gore bilim toplumsal bak1mdan
yararh bilgi iiretmelidir. Bu ilkeyle ara§tirmalann ne
kadar yonlendirilmeleri gerektigi tartI§maya ac1kbr. Po-
lanyi ve Bronowski gibi baz1 dii§iiniirler bilimin planlan-
masma itiraz ederler. Ne var ki, bilimadamlannm hangi
ara§brmaya ne kadar para yabnlmas1 konusundaki ye-
terliliklerini abartarak, yararh bilimsel bilginin hangisi
oldugunu tespitte toplumun hakkm1 gormezlikten gelir-
ler ve bilimadamlanmn kamuya tehlike getirecek amac-
lar giidebilecekleri ihtimalini kiiciimserler. Ote yandan,
Weinberg ve Ben David teknolojinin gereklerine agirhk
verirken safbilime onem vermezler.
Uzmanlar arasmdaki anla§mazhgin i§aret ettigi gi-
bi, bilimin demokratik denetimi icin kurumlar te§kil et-
mek kolay olmayacakbr. Bu arada, bilimadam1 topluma
kar§t sorumlulugunu nas1l yerine getirecektir? Esas tu-
tum olarak ben, kamuoyunu tehlikeye sokacak veya tek- .
nolojik sonuclan dengelemeye zarar verecek ara§brma-
lardan geri durmalanm oneriyorum. Molekiiler biyoloji
202
alanmda cah§anlar bu ilkeyi meczedici DNA ara§brma-
smm yiiriitiilmesinde goniilliice yonerge uyarlamasiyla
k1smen kabul ettiler. Kamuda genlerin manipiilosyonu
hakkmda duyarhhgm1 dile getirdi ve federal hiikiimet
bu alam diizenleyen yasalar gecirme konusunda kararh.
DNA meczedilmesi konusundaki fikir catI§mas1 halkm
ve bilimadamlarmm kar§1hkh haklannm degerini daha
iyi anlamaya ba§lad1klarmm ilk belirtisi say1labilir.
Eger bu kitap da boyle bir yakmla§maya yard1mc1 olursa,
amacma hizmet etmi§ say1lacaktir.

203

You might also like