Professional Documents
Culture Documents
Kanon Ödev 3
Kanon Ödev 3
21703916
temaları, geçmişten gelen birikim, ölümlerin aşırı artması, dünyayı tehdit eden
soğuma temalarının oluşturduğunu belirtiyor. "Of Other Spaces" yazdığı dönem olan
1967 dönemini ise mekan dönemi olarak nitelendiriyor "Dünyanın kendini, zaman
boyunca gelişen uzun bir ömürden ziyade, noktalarını birbirine bağlayan ve kendi
inkar etmemek olduğunu ve yapısalcı yaklaşımın zaman denilen şeyi ve tarih denen
şeyi ele almanın belli bir biçimi olduğunu söyler. Mekanın bir yenilik olmadığını
tarihini Foucault şu sözlerle anlatır "Mekanın ortaçağda, hiyerarşik bir yerler bütünü
korumasız yerler, kentsel yerler ve köylük yerler" Ortaçağ mekanının bir yere
olmasıyla birlikte sonsuz ve son derece açık bir mekan kurmuş olduğunu belirtir.
Foucault kaygının zamandan ziyade, mekanla ilgili olduğunu zamanın
kamusal mekan arasında, aile mekanı ile toplumsal mekan arasında, kültürel mekan
ile yararlı mekan arasında, boş vakit mekanı ile çalışma mekanı arasındaki
yönetilirler.” Dış mekanın heterojen bir mekan olduğunu söyleyen Foucault, içinde
birbirine asla indirgenemez olan ve asla üst üste konamayan mevkiler tanımlayan bir
söyleyen Foucault geçici, ara mevkiler olan kafeler, sinemalar, pasajlar ve ev, oda,
yatak, vs.nin oluşturduğu kapalı ya da yarı açık dinlenme mevkilerinin ilişkiler ağı
durduğu mevkiler, tüm diğer mevkilerle ilişkide olan; ama belirttikleri, yansıttıkları
ya da temsil ettikleri ilişkiler bütününü erteleyen, etkisizleştiren ya da tersine çeviren
mevkilerdir. Tüm diğer mevkilerle bir anlamda ilişkide olan, yine de tüm diğerlerini
uygarlıklarda gerçek yerler, fiili yerler vardır, bizzat toplumun kurumlaşmasında yer
alan ve karşı-mevki türleri olan, fiilen gerçekleşmiş ütopya türleri olan yerler vardır-
gerçek mevkiler, kültürün içinde bulunabilecek tüm diğer gerçek mevkiler bunların
içinde hem temsil edilir hem de tartışılır ve tersine çevrilir, bunlar fiili olarak bir yere
yansıttıkları tüm mevkilerden farklı olan bu mevkiler ile ütopyalar arasında karma,
ortak deneyimin ayna olduğunu söyler. Ayna’nın bir ütopya olduğunu çünkü aynayı
tek bir kültürün bile olmadığını söyleyen Foucault, heterotopyaların çeşitli biçimler
aldığını ve mutlak anlamda evrensel olan tek bir heterotopyanın bile
bulunamayacağını savunur.
uzakta gerçekleştiği yere örnek olarak yatılı okul ve askeriyeyi, kızların bekaretini
var olmaya devam eden bir heterotopyayı çok farklı biçimde işletebileceği olduğunu
dirilişine ve ruhun ölümsüzlüğüne fiilen inanılan dönemde ölüden arta kalan şeye
büyük bir önem verilmemiş olmasını doğal olarak nitelendiren Foucault bedenin
ölümsüz rüzgarını değil, her ailenin kendi karanlık ikametine sahip olduğu 'öteki
bağdaşmaz olan birçok mekanı tek bir gerçek yerde yan yana koyma gücü olduğunu
söyleyen Foucault tiyatro ve sinemanın birbirine yabancı bir dizi yeri art arda
köşesinde dünyanın dört diyarını bir araya getiren kutsal bir mekandı, merkezinde ise,
diğerlrinden daha kutsal olan, dünyanın ortasındaki göbek gibi olan bir mekan vardı
olduğunu ve halının ise, mekan boyunca hareket eden bir tür bahçe olduğunu
açıldıklarını söylüyor. İnsanların geleneksel zamanlarıyla bir tür mutlak kopma içinde
heterotopik bir yer olan mezarlığın bir birey için yaşamın kaybı anlamına gelen ve
yok olmaya, silinmeye devam ettiği o yarı ebedilik olan bu garip heterokroniyle
kütüphanelerin kişisel bir tercihin ifadesi olarak var olduklarını söyleyen Foucault, bu
nitlendirerek, yaşadığı değişimi şu sözlerle yorumluyor "her şeyi biriktirme fikri, bir
tür genel arşiv oluşturma fikri, bütün zamanları, bütün dönemleri, bütün biçimleri,
bütün zevkleri bir yere kapama istenci, zamanın dışında yer alacak ve zamanın zarar
veremeyeceği bir yer oluşturma fikri, kımıldamayacak bir yerde zamanın bir tür
zamana bağlı heterotopyaları koyan Foucault onları önemsiz, geçici fakat kronik
içe girdiğini söylüyor ve şöyle açıklıyor "Djerba'daki saz kulübeler bir anlamda
zaman ortadan kaldırılır; fakat aynı zamanda bu kavuşulan zamandır, sanki tüm
saunalarında olduğu gibi. Bu heterotopyaların tersine düpedüz açık olan, fakat genel
çünkü aslında oraya girildiği için dışlanılmış olunduğunu belirtiyor. Örnek olarak
Güney Amerika'nın büyük çiftliklerinde var olan odalara değinen Foucault, buraya
gelen misafirlerin içeri girmek için kullandıkları girişi kapısının ailenin yaşadığı
odada gayrımeşru cinselliğin hem mutlak emniyet altında yapıldığı hem de gizli
Amerika'da kurulmuş olan Cizvit kolonilerini ele alan Foucault bu köylerin, dörtgen
bir meydanın etrafında katı bir düzenlemeye göre dağıldığını böylece İsa'nın
Foucalut gemiyi kendi üzerine kapalı ve aynı zamanda denizin sonsuzluğuna terk
edilmiş, kendi başına mevcut, yüzen bir mekan parçası, yersiz bir yer olarak