Professional Documents
Culture Documents
Ali Demirsoy - Bilim Toplumunda Bilgiyi Kime Nasıl Vermeli
Ali Demirsoy - Bilim Toplumunda Bilgiyi Kime Nasıl Vermeli
Ali Demirsoy - Bilim Toplumunda Bilgiyi Kime Nasıl Vermeli
• •
• • • •
VERMELi
SON İMPARATORA ÖGÜTLER
ISBN: 978-605-2382-71-4
ANKARA, 2021
10. Baskı
Akılçelen Kitaplar'da 1. Baskı
bir trafik cinayetinde, göz göre göre katledil melerinin, bütün benliği
mi yakan, dayan ı l maz ve tarif edilemez acıs ı n ı , ancak, sizin bu gü
zel insanları , bu kitabı okurken her defas ı nda anman ızla külleyebi
l irim . . . Dileri m , dü nyada hiç kimse böyle bir acıyı bir daha tatmaz . . .
Dilek...
5
İÇİNDEKİLER
Dilek ...................................................................................... 5
Önsöz .................................................................... ............. 11
Onuncu Basıma İlişkin Birkaç Cümle .............................. 14
Bilim Topl umuna Ulaşman ı n Yol u ve
Demokrasinin Yeniden Tanımlanması ......................... 15
1.2. Özgün nitelikli kişisel kimlik . . . . ..... . ... ..... . .. . . .......... . . ........... 49
2.4. Toplumun tanımı ..... .... ...... .. .... . ... . ... ..... . ......... . ..... 73
. . . . . . . . . . . .
7
4.1. Yararlı olanlar . ... ... ... . ........... . . .. . . .. . . . ... ...... .. . 93
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
8
Bilgi nakli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 138
Reenkarnasyon . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 142
9
15. BÖLÜM : Türklerin Yönlendirilmesine Bir Bakış ........... 236
"Tü rk-İslam sentezi" . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 236
. . . . . . . . .
6 . Düşü nce zemi ninin evri mleşmesi ile ilg i l i olarak . . . . . . . . . 343 . .
Bil i m Çağ ı n ı n Bilgi Çağ ı ndan farkları : Bili m Çağ ı nda . . . . . . . . 348
11
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
12
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
13
Onuncu Basıma İlişkin Birkaç Cü'mle
14
Yan/iş tanımlardan ve yanlış seçimlerden yanlış sonuçlar çıkar.
15
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
16
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
17
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
zand ı racağ ı için, ona evrensel bir yer kazand ı rabi lecektir. Bu
duru mda, öncelikle, bilginin, gerekli bilginin ve öncelikli bilgi
n i n ne olup ne olmad ı ğ ı tan ı nmal ı d ı r.
Daha son ra, i nsan soyunun geleceğinin yönlendiri lmesin
de, hak ve özg ü rlüklerin tan ı m lanmas ı nda, yeteneklerin ve
yeterliliklerin s ı n ıfland ı rı l ması nda, gerçek ve öncelikli bilginin
nas ı l rol oynayacağ ı n ı göreceğiz.
Bugüne kadar bilgi diye verilenlerin bir kısm ı n ı n , genelde,
insan ı n sorgulama ve yarg ı lama yeteneğini gel iştirmediği n i ;
aksine, doğal mantı ksal evrimleşmesin i nas ı l önlediğini açı k
lamaya çal ışacağ ız.
18
1. B Ö LÜM
Öğrenmenin ve Düşünmenin
Biyolojik Temeli
19
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
20
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
21
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
22
BİLİM TOPLU M U N DA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
23
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
24
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
25
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
26
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
27
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
28
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
29
2. B Ö LÜM
Bilginin Tanımı
30
BİLİM TOPLUM U N DA Bİ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
31
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
32
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİM E NASI L VERM ELİ
33
PROF. DR. ALİ DEMİRSOY
34
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
35
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
36
BİLİM TOPLUMUNDA B İLGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
37
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
38
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
39
3. B Ö LÜM
40
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
kazan ı l ması ise daha önce değindiğimiz gibi , her topluma öz
gü dini, sosyal ve fol klorik değerlerin öğreti lmesidi r. Bu bil
gilerin örgün eğitimde ağ ı rl ı kl ı olarak verilip veri l memesinin;
eğer verilecekse hangi ölçülerde verilmesini n ; tek tip bir eği
timin yararl ı olup olmad ı ğ ı n ı n tartış ı l ması n ı n yararl ı olacağ ı
n ı düşünüyoru m .
En önemlisi, acaba, devletin temel eğitim görevleri arası n
da bu kategorilerdeki eğitimin yeri ne olmal ı d ı r? Eğitim süreci
içerisinde, kişinin evrensel bilgileri ve yaşad ı ğ ı toplu m u n dü
zenine uyumunu sağlayacak genel bilgilerin devlet desteği al
tı nda veril mesi bir gerekliliktir. Ancak ayn ı toplum içerisinde
bulunup da genel toplumsal kimliklerini kazanmaları n ı n öte
sinde, toplumun sadece belirl i kısm ı na yönelik ve herkesi n
h e r zaman gerek duymad ı ğ ı i l m i bilgileri n , m a l i külfetleri ilgi
l i gençlerin aileleri tarafı ndan karş ı lanmak kayd ıyla verilme
si daha doğru olmaz m ı ? Böylece farkl ı kimlik kazanmak iste
yen karş ı l ı ğ ı n ı öder. Evrensel bilginin kazand ı rı lması ise dev
letin görevi olarak kal ı r.
41
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
42
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
43
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
44
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
45
PROF. DR. ALİ DEM İ RSOY
46
4. B Ö L ÜM
Kimliklerin Geliştirilmesi
1 . Kişisel kimlik
Bireyin , bir önceki bölümde anlatı lan evrensel bilgiyi kul lanma
yöntemi (bir çeşit ahlak ve ilkesin i ) , içinde yer ald ı ğ ı aileni n ,
toplumun v e i nsan l ı ğ ı n diğer bireyleri ile ilişkileri n i , h a k v e so
rumlulukları n ı n s ı n ı rı n ı beli rleyen, kişisel yeteneklerini ve be
ceri lerini ortaya çı karan ve geliştirebi len bilgileri n , eylemlerin
ve alışkanl ı kları n tümü olarak tan ı m lanabilir.
Kişisel kimliğin, evrensel ve bi reye özgü nitelikli olması ge
reken tarafları vard ı r. Evrensel n itelikli olanları n (tü m i nsan
larda ortak değerler) gelişti rilmesi örgün eğitimin sorumlulu
ğudur. Bireyin özgün kimliğinin geliştirilmesi ise, seçenekle
ri t ı kayıcı olmamak kayd ıyla (katı kal ı plar içinde yönlendirici
olmamak kayd ıyla) , ailenin, toplumun ve yine örgün eğitim i n
desteği ile sağlan ı r.
47
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
48
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
49
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
2. Toplumsal kim l i k
Evrensel bakış açısı ndan b u kimliğin n e kadar v e nas ı l ge
l işti rilmesi gerektiği kon usunda yeterince araştı rma yap ı ld ı ğ ı
n ı v e görüşlerin ortaya atı ld ı ğ ı n ı söylemek g üçtür. Çünkü ki
şiler böyle bir araştı rmaya i nansalar da, her araştı rıcı , kaç ı n ı l
maz olarak bir ı rk g rubunun, benimsemese de yetiştiği orta
m ı n gereği bir din g rubun u n , eğitimi gereği de tarihsel bir yön
lendirmenin üyesidir. Örgün eğitimin, insan ı n daha ham oldu
ğu 0- 1 8 yaş g rubu arası nda yü rütüldüğü düşü n ü l ü rse, istesek
50
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ K İ M E NAS I L VERMELİ
51
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
52
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
53
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
54
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ K İ M E NASI L VERMELİ
55
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
56
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASIL VERM E Lİ
57
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
58
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ K İ M E NAS I L VERMELİ
59
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
60
BİLİM TOPLU M U N DA Bİ LGİYİ KİM E NAS I L VERM ELİ
61
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
62
BİLİM TOPLU M U N DA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
63
PROF. DR. ALİ DEMİRSOY
64
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
65
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
66
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
67
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
değerler olmal ı d ı r. Bun lar, başl ıca, İnsan Haklan Evrensel Bil
dirgesinde değinilen hususları kapsar; yani , her i nsan , ı rk ı ,
rengi, d i l i , d i n i , i nancı n e olursa olsun , dünya üzerinde öz
g ü rce yaşamaya ve sayg ı görmeye lay ı kt ı r. O halde her dev
let, sahip olduğu topluma, dünya barış ı için bu evrensel top
l u m kimliğini vermek zorundad ı r. Bu da zorunlu öğretinin bir
kısm ı n ı oluştu rmal ı d ı r. Evrensel kişisel kimliğin ve evrensel
toplum kimliğinin öğretil mesinin devletlere zorunlu görev ola
rak yüklenmesiyle, tüm dünya devletlerinin ayn ı dilden , amaç
tan , mantı ktan hareketi sağlanarak, bir zaman son ra toplum
lar arası ndaki farkl ı l ı kları n en aza indiri lmesi ve dünya devlet
lerinin bir bütün halinde bir araya gelmesi gerçekleştirebi le
cektir. Özel kişisel kimlik ve özel toplumsal kimliğin geliştiril
mesinin sorumluluğunun toplumlara b ı rakı lması ise, tarih içe
risi nde farkl ı laşm ı ş ve i nsan kültü rünün zenginliği sayı lan böl
gesel kimliğin korunmas ı na yöneliktir. Fakat bölgesel kimli
ğin, evrensel kimliğe egemen olmas ı n ı n önlenmesi de uygar
l ı ğ ı n bir gereğidir.
68
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
rak coğ rafik ve çevresel etkilere göre, yap ısal ve hatta "bel ki"
ruhsal olarak farkl ı laşmaya uğram ı ş ve bunun sonucu olarak
ı rk ve alt ı rk g rupları n ı oluşturmuştur. Bu oluşu m , daha doğ
rusu farkl ı laşma, evrimleşmenin bir ü rünüdür. Böylece ortaya
çıkan biyolojik çeşitlilik, insan soyunun zenginleşmesin i sağ
lam ıştı r.
İ nsan ı rkları n ı n korunmas ı ve en azı ndan oluştuğu bölge
lerde yaşamları n ı sürdürmesi, evrensel bir hak olarak bilinme
li ve sayg ı gösterilmelidir. ı rkları n yapı sal olarak sahip olduk
ları özellikleri iyi ya da kötü olarak n iteleyip karşı laşt ı r ı l maları ,
can l ı lar tarih i açısı ndan anlams ızd ı r.
Her i nsan ı rkı n ı n korunmas ı , en az oluştuğu yerde yaşam
ları n ı n sürd ü rülmesinin güvenceye al ı n ması ve biyolojik çeşit
liliğin bir unsuru olarak özelliklerine (farkl ı l ı kları na) sayg ı gös
teri l mesi , i nsan l ı k ve uygarl ı k borcudur.
69
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
70
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
71
PROF. DR. ALİ D EM İ RSOY
na bir ahiret hayatı vaat etmesidir. Dinin ahiret işleriyle ilgi len
mesi kendi geleceği açısı ndan ve mant ı k açısı ndan doğru
dur. Çünkü ahiret işleri kan ıta dayanmayan dini öğreti ile an
latı labilir.
Dolayısıyla hangi bilimsel yöntem gelişti ril i rse gelişti rilsin ,
canl ı larda ve i nsan soyunda ölüm dediğimiz mekanizma sür
düğü sürece, bir toplumdan dinin tüm ögelerini kald ı ramazsı
n ız. Çünkü bu duru m larda, insan soyun u n , mant ı k ötesi de ol
sa, bilimsel herhangi bir açı klamaya dayanmasa da, yine de
bir çeşit tesell iye gereksinimi vard ı r. Bu gereksinmeyi dini öğ
reti karş ı lar. O halde dini yönlendi rmeyi bu s ı n ı rlar içine çek
mek için gerekli düzenlemelerin tüm ülkelerce "bi limsel atı l ı m
yeterince gelişinceye kadar'' yap ı lmas ı ; ancak dinin topl umsal
özel kimliklerin farkl ı laşmas ı n ı keskinleştirici değil, hedef ve
yöntem açısı ndan bi rleştirici rol oynamas ı n ı sağlayacak şekil
de gel iştirmelidir. Bu durumda dini öğreti de (herkesi Tan rısı
ve ahireti farkl ı olduğu için), örgün eğiti mde, devletin sorum
lu olduğu konular aras ı ndan çıkarı lmal ı ; gelişti rilmesine gerek
duyan lar içi n , finansmanları kendileri tarafı ndan karşı lanmak
üzere uygun ortam hazı rlanmal ı d ı r.
Bugüne kadar tüm dünya ülkelerinde ve ülkem izde yürü
tülen , böylece de, toplumları n uzlaşmas ı ndan çok farkl ı laş
mas ı na neden olan dini öğretinin bu haliyle, yayg ı n öğretimin
içinde yer alması ve özel kimliğin oluşması nda kullan ı lmas ı ,
insan l ı k için sakı ncal ı olacakt ı r.
72
BİLİM TOPLUM U N DA Bİ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
73
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
farkl ı l ı kları n olmas ı da, bir toplumun zayıfl ı ğ ı ndan değ i l , aksi
ne, biyolojide, "varyasyon çeşitliliği bir popülasyona direnç ve
çeşitlenme olanağ ı sağlar'' ilkesinden dolay ı , zenginliğinden
gelir. Çünkü çeşitl iliği içinde barı nd ı ran her toplum, yen i ko
şul lara en az bir tarafıyla uyum yapma olanağ ı n ı bulur. Biyo
lojide bununla ilgili kaba bir örnek verilir: Tamamen saflaştı
rı l m ı ş Hollanda (Holstein) i nekleri yal n ı z bir koşu lda, iyi bes
lenme ortam ı nda yaşamları n ı sürdürü rken , örneğin engebeli
bir arazide yaşam savaş ı n ı yiti rerek ortadan kalkarlar. Halbu
ki yabani i nekler, varyasyonları içinde taş ı d ı ğ ı için , her koşula
şu ya da bu şekilde uyum yapabilirler.
Yeterince biyolojik ve sosyal bilgiye sah ip olmayan toplum
lar, özellikle bu toplumları n yönetici kesim i , bu çeşitliliği po
tansiyel tehlike olarak görerek yok etmeye çal ışmışlard ı r. Ta
rih , bu şekilde ortadan kal kan küçük; fakat ilginç toplul ukları n
acı kl ı öyküleriyle doludur. Buradaki zor ayrı m , neyin toplumu
parçalamaya, neyi n bi rleşti rmeye yönelik olduğunun saptan
mas ı ve eğitim ve öğ reti min ona göre d üzenlenmesidir. l rkla
ve dinle ilgili öğreti nin bu ayı r ı m ı keskin leştirdiğini daha önce
yorumlad ı k. O halde bu iki öğretinin, en azı ndan , bugüne ka
dar olduğu gibi veri lmesi , toplumun esen liği ve dirliği açı s ı n
dan sakı ncal ı d ı r. O halde özgün kimlik kavram ı içinde neleri n
verilmesi v e geliştiri lmesi gereki r:
Özgün kimlik kazan ı m ı için verilecek uygun öğreti , toplu
mu ol uşturan bireyleri n ya da grupları n birbirine kenetlenme
sini, aksi ise, bölünmesini ve çatışmas ı n ı sağlayacakt ı r. Uy
gar, çağdaş ve başarı l ı eğitimin hedefi ise, bunun içeriğini ve
s ı n ı rı n ı çizmek olmal ı d ı r.
74
5. B Ö LÜM
Bir topl umun güçlü, başarı l ı ve barışçı olabilmesi için , kim liği
n i oluştu ran ögelerin çok iyi seçil mesi gereki r. Çünkü uygun
ve yeterli değerlere sahip olmayan toplumlar, er ya da geç, bu
nitelikleri çok başarı l ı ya da yayg ı n olarak içeren topl umları n
maddi ve manevi istilası ndan kurtulamaz. O zaman , en sakın
cal ı ve uygulaması en kolay iki yolla kendini savunmaya baş
lar: Fanatik ı rkçı l ı k ve fanatik dincilikle. Her iki yol da, bilimi te
mel öge olarak almad ı ğ ı içi n , er ya da geç, uygulanan toplu
mu çı kmaza sokar. Sonuçta karşı durmaya çal ıştığı egemen
kültürlerin kimlik istilası ndan kurtulamaz. Eğer bu toplum, bi
lim yolu nda herhangi bir atı l ı m da yapmam ışsa, tümüyle ça
resiz ve tehlikeye açı kt ı r. ı rkçı l ı k ve d i n , sorgusuz ve yarg ı la
masız, d ı ş etkileşimlere karşı bariyer oluşturduğu içi n , geçici
bir süre, kimlik korunur gibi görü n ü r. Fakat ayn ı zamanda kül
tür ve uygarl ı ğ ı n temel ögeleri olan bilgilerin ve yaşam tarzı
n ı n akı ş ı na da set ol uşturduğu için , son uçta, toplum çağ ı n ge
risine düşerek perişan olur. Osman l ı ' n ı n matbaayı ülkeye iki
yüz yıl sokmamas ı n ı n , bisikleti yasaklamas ı n ı n , oksijenin var
l ı ğ ı n ı işaret eden bir bilim adam ı n ı n konuşması nedeniyle yir
mi y ı l üniversiteyi kapatması n ı n neden i ; bu ilkel kimlik savu n
ması ndan dolay ı d ı r. Özellikle, 1 950 y ı l ı ndan beri dini öğreti
nin ülkemizde yoğunlaştırılmas ı na karş ı n , ne yaz ı k ki , bu sü
re içerisinde ülkemiz, batı kimliğinin etkisinden kurtulamam ış;
aksine, özellikle 1 980'den son ra, çok daha etkil i bir şeki lde, o
kimliğin etkisi altına girmişti r. Çünkü daha sonra göreceği m iz
75
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
gibi dil birliğinin büyük ölçüde tah rip edilmesi ; alternatif kim
lik ad ı altı nda gittikçe yayg ı nlaşt ı rı larak sunulan dini öğretinin
de bilim dünyası karşısı ndaki yetersizliği ve çağ d ı şı l ı ğ ı , kim
lik yitirilmesinde en önemli etken olmuştur. Bilimi temel al ma
yan h içbir öğretin i n , bilimi temel alan öğretiler karşısı nda tu
tunamayacağ ı gibi bu da hüsranla son lan m ı ştı r. Ne yaz ı k ki
ülkenin yönetimini elinde tutanlar ve eğitimden sorumlu M i l l i
Eğitim Bakan l ı ğ ı henüz b u n u n bilincine yeterince varamam ı ş
t ı r. Zaten böyle bir bilince varı lması da m ucize olurdu. Çünkü
bu çağ d ı ş ı yönlendirmeler için ilgili kadrolar sanki özel olarak
seçilmektedi r. 1 994 yı l ı nda Talim Terbiye'de bir g rup üyen i n ,
"Artı k çağ d ı ş ı bilimlerin (matematik, fizi k, kimya v e biyoloji
yi kastederek) orta eğitimden kald ı rı l ması gereki r,'' şekli ndeki
yaklaş ı m ı da gelinen noktan ı n izahı için yeterlidir . . .
Özellikle dine ve ı rkç ı l ı ğa dayal ı kimlik kazand ı rı lmas ı ise,
yakı n örneğini yirm i nci yüzy ı l ı n biri nci yarı sı nda gördüğümüz,
çi rkin İ kinci Dünya Savaş ı ' n ı ortaya ç ı karm ı şt ı r. Dinsel kimli
ğin neler yaptığ ı n ı ise Avrupa Tarihi'ni inceleyen ve zam ı n ı
m ı zda Orta Doğu'da yaşayan herkes bilir.
O halde özel (her ülkenin kendine özgü) kimlik kazand ı rı l
ması için nelerin seçilerek güçlendirilmesi gerekecektir?
1 . Ortak d i l i n geliştirilmesi
Bunun içi n , en azı ndan bizim toplulumuz açısı ndan çok bü
yük değer taşıyan bir ögeni n , yani dil yetkinliğinin gelişti rilme
si gerekl idir: Bu, Türk' ü , Tü rk yapan dil bilgisinin ve yeteneği
nin gelişti rilmesidir. Özü nde, genel kanaatin aksine, dil, top
lumları ayı ran değ i l , bi rleşti ren bir ögedir. Dilin, savaşları ve
çatışmaları teşvik ettiğine i lişkin elde bilgi yoktur. Aksine, ileti
şimi sağlad ı ğ ı içi n , uyuşma için uygun zemini de hazı rlar. Yal
n ız, tutucu , özellikle di nci kesim, dildeki atı l ı mlara karşı çıkar.
76
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NASI L VERM E Lİ
77
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
78
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
79
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
80
BİLİM TOPLU M U N DA Bİ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
81
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
roman, tek bir öykü dahi kalmam ı ştı r. B ı rakı n teknik terimlerin
geliştirilmesin i , bugün Afrika yerlilerinin dahi çevresi ndeki bitki
ve hayvanlara taktı kları yöresel adlar, bu imparatorluğunkin
den kat be kat çoktur. Bu topraklar üzeri nde yaşayan yaklaşı k
1 0.000 bitki türünden , ancak, yaklaşı k 350 kadarı na (bunları n
da en az 200' ü Arapça ve Farsça'dan devşirilmiş ya da türe
ti lmişti r) , 80.000 hayvan türünden, ancak, yaklaşı k 400 türü
ne (bunları n da en az 200 tanesi Arapça ve Farsça'dan dev
şirilmiş ya da türetilm işti r) ad veri lebilmişti r. Bu adları n birçoğu
da, yine dil birliği tam oluşturulamad ı ğ ı için , her yörede, farkl ı
can l ı ları işaret ederek ku llan ı lmaktad ı r.
Birçok alanda olduğu gibi , insanları en çok ilgilendiren, en
eski uygulumal ı iki alanda, yani , tıp ve huku k alan ı nda, en
azı ndan temel eğitim ve k�vramlara yönelik uygun bir iletişim
dilinin gelişti rilememesi, sade vatandaşı n , bu kurumlarda ya
da bu meslek sahiplerinin yan ı nda, sanki farkl ı bir alemin ço
cuğuymuş gibi yabancı kalmas ı na neden olmakta ve doğal
olarak da bilinçlenmekte, hakları n ı aramada ya da başkaları
n ı n haklarına sayg ı göstermede yetersiz kalmaktad ı r. Sadece
bu kavramlara aşina ya da hakim olmaları neden iyle, birçok
i nsan (açı kgöz) , diğerlerinin üzerinde çağ d ı ş ı bir ç ı kar haki
miyeti ku rmaktad ı r.
82
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
83
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
cal ı d ı r: Eğer bir bayrak altı nda toplanm ı ş bir toplum varsa, bu
toplumun tüm g rupları , ayrıcal ı ksız, ana dili olarak sadece ay
nı dili, yani resmi dili kon uşmal ı d ı r yarg ı s ı . Bu hem olanaksız
d ı r; hem de kültü rel çeşitliliği azaltt ı ğ ı için , i nsan l ı k ad ı na yan
l ıştı r da. Her dil bir kökene dayand ı ğ ı için , i nsanl ı ğ ı n bir çeşit
m i ras ı d ı r; korunmal ı d ı r; hatta gelişti rilmesi için zemi n haz ı r
lanmal ı d ı r. Ancak daha son ra anlatacağ ı m ı z diğer kimlik öge
lerini ortak olarak paylaşan gruplar, dil farkl ı l ı kları ne olursa ol
sun, toplum içinde daha yayg ı n ve bilimsel olarak daha geliş
miş ve tarihsel gelişimi bakı m ı ndan ortakl ığa daha yatkı n olan
d i l i , ortak dil seçerek anlaşmal ı d ı rlar. Tü rkiye'deki durum da
bu ol mal ı d ı r. Cumhu riyet kurulu rken de bu durum esas al ı n
m ı ş olmal ı . Diğer diller bölgesel olarak kul lan ı labilmelidir.
84
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
85
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
86
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
87
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
88
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
89
PROF. DR. ALİ DEM İ RSOY
90
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LG İYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
91
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
takı gibi dış görü n üşü yansıtan özelliklerde de sosyal bir ev
rim söz konusudur ve çeşitlenme, etkileşimin doğal bir sonu
cudur. Birçok canl ı n ı n "gelinlik elbisesi" dediğimiz ü reme za
man ı ndaki renklenme ve süslenmesi de bu biyolojik eğilimin
sonucudur.
Bu ritimlere, başlang ıçta, sadece bireyi n sesiyle ve hare
ketiyle bir katkı yap ı l ı rken, sosyal organizasyonun gelişme
siyle birlikte, aletlerle katkı başlam ış ve anlad ı ğ ı m ı z anlamda
m üzik kültürü doğmuştu r. Bu gelişmenin de sorgulanmas ı ve
yarg ı lanmas ı doğru değildir. Her topl umun, hem giyim-kuşa
m ı na, hem müzik çeşitlenmesine, i nsan l ı ğ ı n bir kültü r mozayi
ği olarak sayg ıyla bakmak gereki r. Bu nedenle, hoşlansak da
hoşlanmasak da, m üzikle ilgili her miras ı n özenle korunması
ve özgünlüğü bozu lmadan gelişti ril mesi gerekir. U nutmamak
gereki r ki , biz, hoşlansak da hoşlanmasak da, bugün ya da
geçmişte dünyan ı n herhangi bir yerinde, özgün herhangi bir
giyim-kuşamdan ya da m üzikten hoşlanan bir topluluk olmuş
tur. Bunlara sayg ı göstermek de bizim insan l ı k borcumuzdur.
Bu nedenle müziğin de her çeşidinin koru n mas ı ve toplumun
bireylerinin, en azı ndan zaman zaman, bu m üzikleri tekrarla
ması ve gelecek kuşaklara aktarması için uygun zeminin ha
zı rlanmas ı gerekir.
92
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
93
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
94
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİM E NAS I L VERM ELİ
95
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
96
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
97
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
98
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ K İ M E NASI L VERM ELİ
99
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
Devlet Mezarl ı ğ ı
1 00
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİM E NAS I L VERM ELİ
101
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 02
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
1 O. Hoşgörüyü öğretme
Her insan yaşam ı süresince bilerek ya da bilmeyerek kusur
işlemiş, hata yapmışt ı r; yapacakt ı r da. Toplumsal uzlaşman ı n
temelinde kusurun bağ ışlanmas ı yatar. Ancak, burada, can
alıcı nokta, kusurun ya da hatan ı n işleniş n iyeti ile hatan ı n ba
ğışlanmas ı n ı n bi reyde yaratacağ ı olumlu ya da olumsuz etki
nin hesap edilmesidir. Planlan m ı ş ve başka birinin, özellikle
de toplumun zararına yönelik bir kusurun bağ ışlanmas ı , soy
suzluğu ve toplumsal laçkal ı ğ ı arttı racağ ı için , bunun bağ ı ş
lanmas ı n ı n hoşgörüyle i lgisi olamaz. Bir defa, toplumun tü
müne yönelik, evrensel değerlere ters olan ve her koşulda,
kendisinden başka herkese zararl ı sonuç vereceği kesin olan
eylem lerin cezaland ı rı lmas ı , düzenl i bir yaşam ı n sağlanması
için gerekli l i ktir. Bu rada dikkat edilecek en önemli h usus, ki
şinin, yaptığ ı n ı n bilincinde olacak kadar erginleşmiş olmas ı
d ı r. Doğal olarak beyin formatlanması tamamlanmam ış biri
n i , elinde olmayan nedenlerle suçlamak ve cezalandı rmak,
evrensel mantığa ters düşer. Bu nedenle de, hemen tüm top
lum larda, doğru bir yaklaş ı m la, çocukları n ve akli melekele
ri yeterince gelişmeyenlerin suçlanması ve cezalandırılması
bel irli bir hoşgörü anlayışıyla yap ı l maktad ı r.
Tarih , rengi , i nancı , dini, gelenek-görenekleri , bir konudaki
düşünceleri farkl ı olduğu için horlanan ve yok edilen insanla
rı n öyküleriyle doludu r. Bu eylemleri yapan ları n çoğu ya var
l ı kları n ı sürd ü rememiş ya da sayg ı n l ı kları n ı yiti rmişlerdir.
1 03
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
Eski Yunan'da bir m itolojiye göre, bir kahi n , krala, bir zaman
son ra bir oğlu olacağ ı n ı , bu çocuğun onu öldürerek egemen
liği ele geçi receğini ve ayrıca karısıyla da evleneceğini söyler.
Bir zaman son ra, kral, doğan oğlan çocuğunu, öldü rmesi için
bir avcıya vererek, onu ormana gönderi r. Avc ı , çocuğa acı r
ve ormanda serbest b ı rakı r. Çocuk ormanda büyür ve kahinin
dediği gibi , bir zaman son ra, babası olan kral ı "bi lmeden" öl
d ü rerek, onun yerine geçer ve esası nda anası olan kraliçeyle
de evleni r ve ondan çocukları olur. Daha son ra, bu yen i Kral
Oidipus'un öyküsü, yönetmekte olduğu Isparta halkı tarafın
dan öğrenilir ve binbir cefaya çarpt ı rı l ı r; hakarete uğrat ı l ı r ve
taş ve sopalarla, I sparta Devleti'nden kovulur. M itolojiye göre
tan rı lar bile onu lanetler. Gözleri kör, sefil Oidipus, neredey
se sürünerek, komşu devlet Atina'ya ulaş ı r ve orada idareci
olarak bulunan bilim çevresine durumunu anlatır: "Ben bilme
den babamı öldürdüm, anamla evlendim, ondan çocuklanm
oldu; bu nedenle tannlar ve Isparta halkı beni lanetledi, kov
du; Sizden içecek bir yudum su, yiyecek bir lokma ekmek, ya
tacak kadar bir yer istiyorum." Bilim adamları toplan ı p kapalı
1 04
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
kapı lar ard ı nda uzun uzun tartı ştıktan son ra, meydanda şöy
le bir açı klama yaparlar: "Ey Kral Oidipus, babam bilmeden öl
dürdün, ananla bilmeden evlendin, çocuklarm oldu, herkes ve
hatta tannlar seni lanetledi; seni aşağıladılar, kovdular; fakat
sen bir insansm, bizden birisin, elinde olmayan nedenlerden
dolayı hiç kimse seni suçlayamaz; bu ülkede içecek su, yiye
cek ekmek, yatacak yer bulacaksm; bunun için tannlarla sa
vaşmak gerekiyorsa, senin için onlarla da savaşacağız." Böy
le bir anlayışa sahip olan Atina Devleti, Isparta Devleti'nden
yüz yıl daha fazla ayakta kald ı .
1 05
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 06
6. B Ö LÜM
1 07
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 08
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
1 09
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 10
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
111
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 12
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
1 13
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 14
7. B Ö LÜM
İ nsanlar arası nda yayg ı n bir kan ı vard ı r: N ice yetenekler keş
fedilmeden yok olup gitmektedir. Belki fizi kte Nobel alacak
bir yetenek, şimdi, örneğin, ayakkabı tami ri ile uğraşmakta
d ı r. Demek ki seçimdeki aksakl ı ğ ı n şu ya da bu şekilde farkı
na varm ı ş durumdayız. Pekala, böyle bir adam ı , yan i kal ıtsal
yap ısı bakı m ı ndan yetenekl i olan ayakkabı tami rcisi n i , ömrü
nün ortaları na ya da sonları na doğru keşfedip de, dünyan ı n
e n ü n l ü fizikçilerinin aras ı nda eğiti rsek, acaba, b u kişi kendin
den beklenen veri mi verebilir mi? Elimizdeki tüm bilgiler ve
gözlemler, belirli bir yaşa kadar eğitilemeyen insan ları n , daha
son ra eğitilmelerinin hemen hemen olanaksız olduğunu gös
termektedir. Demek ki bilginin verileceği zaman ı n da seçilme
si çok büyük bir önem taşı maktad ı r. Veri lecek bilginin, orta
ya çı karacağ ı sonuçları n değerlendi rilmesi de ilginç olacak
t ı r. Daha önceki başl ı kta, bir i nsan ı n yeteneklerindeki s ı n ı rla
rı n kal ıtsal yap ı ile denetlendiğini yazm ıştık. Acaba bu denet
leme mekanizmas ı n ı n esnekliği biyolojik olarak nedi r?
Canl ı larda ve keza can l ı lar aleminin bir üyesi olan i nsan
larda, biyolojik olarak, özelliklerin ortaya çı kmas ı n ı n üç yoldan
gerçekleştiğini bilmekteyiz. Bun lar:
115
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 16
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
1 17
PROF. DR. ALİ DEMİRSOY
G
0 0-+
/.\
0 8 Akson
Sinaps
1 18
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
1 19
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
Sinir h ücresi
Sinaps
temleri ise bilgi yol ları n ı n açı k kalmas ı n ı sağlayacağ ı içi n , yo
rumlama ve yarg ı lama yeteneğinin sürdürü lmesin i ve gelişti
rilmesini sağlayacakt ı r.
Beyindeki sinir l iflerinin, beyin yapısı içerisinde "Trakt =
Yol" denen karmaşı k bir örgülenme yapt ı ğ ı bilinmektedir. Bu
örgülenmenin temel yap ı s ı , insan soyunda hemen hemen
benzer olmakla birlikte, derecesinin ve karmaş ı kl ı ğ ı n ı n bi rey
den bi reye değiştiği de bilinmektedir. Bu yol ları n mimarisinin
de kal ıtsal yapıyla saptanmas ı na karş ı n , sayıca artı rı lmas ı n ı n
v e en önemlisi işlerliğinin devam etti ril mesinin, d ı ştan verile
cek uyarı larla sağlanmas ı , eğitim ve öğretim bilimi açısı ndan
son derece önemlidir. Bu yol ları n sayısı , m imarisi ve örgü
lenme şekl i , kişinin bilgi ve becerisinin derecesini saptar. Öğ
renme, yaratma, yarg ı lama, hatta belki dogmatik eğilimli ol
ma, bu yolları n izlediği g üzergahlarla ilgili olabilir. Fakat bura
da en dikkat çeken h usus şudur: Bu bilgi yol ları , gelişim evre
sinin ancak beli rl i dönemlerinde, özell i kle ilk yaşlarda açı kt ı r;
daha son ra kullan ı l ı p-kullan ı lmad ı ğ ı na ya da hangilerinin kul
lan ı l ı p-kul lan ı l mad ı ğ ı na bağlı olarak bu yollardan baz ı ları , dö
n üşsüz olarak kapatı l ı r ve kişi o yöndeki becerisinin önemli bir
1 20
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
Motorik alan
Ekstra piramidal yol
Korpus st riatum
(nasırlı cisi m)
Dorsal t al am ik
çekirdek
Ventral ta l a m i k ____..._
...,._ _____""
çekirdek
H ipotalamus
Medulla oblongata
Duyusal çekird e kten
Motorik çeki rdeklerden ,, . . - . • • gelen kra n iyal s i n i rler
gelen kra niyal sinirler ' içinde d uyusal nöro nl ar
içindeki motorik nöronlar
O m u ri l iğe giden
ve gelen nöronlar
121
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 22
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
1 23
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 24
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
1 25
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 26
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
1 27
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
d ı kları , yani başları n ı n üst kısımları n ı n güneş ışı nları ndan da
ha çok korunması gerektiği; buna karş ı l ı k kad ı n ları n daha çok
besin maddelerinin hazı rlanması ile uğraştı kları ve daha çok
kapalı mekanlarda çal ı ştı kları göz önüne al ı n ı rsa, bu alışkan l ı k
(gelenek) pek d e pratik sayı lamaz. Şu ya d a bu nedenle uzun
saç şemas ı , bir kere dişiyi an ı msatacak şekilde toplum bel
leğine geleneksel olarak yerleşmişse, görsel olarak alg ı lanan
bu şema, genç bir bireyin beyin formatlanmas ı nda etkili olabil
mektedir. Bir defa beyin bu koşulland ı rı lm ı ş uyarı larla format
lanmaya başlam ı şsa ya da formatlan m ı şsa, duruma · göre ya
da uygun uyarı ları n bulunduğu bir ortamda ya da daha son
ra değineceğimiz ayn ı nitelikli yani eşeysel davran ış kayması
na neden olan diğer uyarı larla d a bu formatlanma desteklen
miş ise, her koşulda, kendinden beklenilen , bu formatlanmaya
uygun davran ış şeklini ortaya çı karacakt ı r. Bu davran ış şekli
ne, dişilere özgü giysiler (örneğin etek) giyme, makyaj yapma,
dişilere özgü oyuncaklarla oynama, hatta anlam l ı olmasa da
hi, dişilerin bulunduğu bir evin içinde geleneksel olarak dişile
re özgü işler olarak tan ı m lanm ı ş bazı işleri yapma (örneğin di
kiş dikme, örg ü örme, çok defa aileler arası nda s ı kça tartışı
lan bulaş ı k y ı kama, yemek pişirme vs.) girebilir. Bütün bunla
rın kombinasyonu ya da sayıca uygulanma s ı kl ı ğ ı , özgün dav
ran ıştan sapmayı artı rabilir.
Hemen hemen can l ı ları n tümünde, özell i kle sesi ve rengi
di kkat çekici olanlarda, erkek ve dişi şeması diye bir şekil len
me meydana gelmişti r. Örneğin dişi bir kız böceğinin kana
d ı nda bulunan ve morötesi ışı n ları yansıtan (tü rlere göre be
yaz, sarı , kı rm ı z ı , siyah , kahverengi) bir benek erkeği n uyarı l
mas ı n ı sağlar. Memeli lerin hemen hepsinde, özellikle ü reme
zamanları nda derişimleri artan kokuları , erkek ve dişide fark
l ı farkl ı olur. Bildiğimiz can l ı ları n tümünde erkek ve dişi davra-
1 28
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
1 29
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 30
8. B Ö L ÜM
131
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 32
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
1 33
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 34
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
1 35
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 36
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
1 37
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
Beyin dalgaları
Beyne yerleşti rilmiş bu bilgilerin, tekrar okunması s ı rası nda
oluşan dalgalara beyin dalgaları denir. Bugün, beyin rahatsız
l ı kları nda başarıyla kullan ı lan ayg ıtlar, bu beyin dalgaları n ı n
okunması v e yorum uyla ilgilidir. B i r uzman ı n , herhangi b i r ki
şinin baş ı na bağlayacağ ı elektrotlarla, o kişiyi hiç görmeksizin ,
uyku halinde mi, pan ik içerisinde mi, korku içerisinde mi vs.
de mi olduğunu anlamas ı hemen hemen mümkündür. Çün
kü oluşabilecek tüm ruhsal davran ışları m ı z ı n , beyinde orta
ya çıkard ı ğ ı bir dalga menzumesi vard ı r. Hatta dünyan ı n öbür
ucundaki bir insan ı n beyin dalgaları n ı on-line okuyan bir nöro
loji' uzman ı o kişinin durumu hakkı nda epeyi bir bilgi edinebilir.
Bilgi nakli
Bu dalgalar ç ı karı l d ı ğ ı na göre, acaba başka bir bi reye i letile
bilirler mi? Bunun yan ıtı n ı vermeden önce, tepkiyi oluştura-
1 38
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
cak beyin dalgaları n ı n d ı şarıya sal ı nması ndan önce bir seçi
l imden geçip geçmediğini öğrenmek gerekebilir. İ nsan bey
ninin, seçici olmadan , tüm d ı ş algı ları (duyu organları n ı n du
yarl ı l ı ğ ı oran ı nda) yorum yapmadan alarak bellek olarak yer
leştirme özelliği vard ı r. Yerleştirilen tüm bu bilgiler, şuur altı
nı, yani ham belleği ol uştu rur. Bir uyarıya karşı verilecek an
lam l ı tepki n i n , daha önce al ı nm ı ş algı ları bir süzgeçten ge
çirmeden onları kullanarak tekrar yansıtı lması şekli nde olma
ması için , alt bilincin bilgisini süzgeçten geçi ren ve birey için
o koşullarda en iyi olduğu varsayı lan tepkiyi oluşturan bir ana
merkez oluşmuştu r; biyoloji bilimi nde bunun ad ı hipotalamus
tur. Hipotalamus, çok ilginç bir yap ı d ı r. Büyük bir olas ı l ı kla,
yapı ve işleyiş bakı m ı ndan iki ana ögesi vard ı r. Biri ncisi , yol
ları n ve bağlantı ları n ilişkisini oluşturan işletim sistemidir. Bu
sistem bireyin kal ıtsal yap ısıyla örg ütlenmişti r (sı n ı rlan m ı şt ı r) .
Kural olarak d ı ş etkilerden vs.den etkilenmez; değiştirilemez
de . . . Bilginin akış yolları n ı ve biçimini denetler. Kaba bir ben
zetme ile bir şehi rdeki yolları n güzergah ı olarak kabu l edile
bilir. İ ki nci ögesi formatlanmas ı d ı r: Bu formatlanma, temelde
işleti m sistemine bağlı olmas ı na karş ı n , bilginin nas ı l süzüle
ceğini ve kodlanacağ ı n ı saptar. Bir an lamda şeh i r trafiğinin
akış yönü n ü ve yoğunluğunu d üzenleyen sinyalizasyon siste
mi gibidir. Büyük bir olas ı l ı kla sinir h ücre zarı n ı n ol uşturulma
s ı ile ilgilid i r. En önemlisi, bu formatlanma, dış etmenlerle, eği
tim ve koşulland ı rmalarla, beli rl i bir yaşa kadar düzenlenebi
lir, değiştiri lebil i r. Dolayısıyla şuur altı ndan gelen birçok bilgi,
h ipotalamusta, bireyin eğitim sürecinde ve koşul land ı rı l mala
rı nda kazanm ı ş olduğu formatlanman ı n denetiminden geçe
rek, tepki olarak d ı şarıya yansıtı l ı r. Böylece, bireye, o ortam
da, zarar sağlayacağ ı varsayı lan birçok bilgi ya da davran ış,
bast ı r ı l m ı ş , daha doğrusu süzgeçten geçi rilmiş olur. Alkol ya
1 39
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 40
BİLİM TOPLUM U N DA Bİ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
141
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
Reenkarnasyon
Bu yaklaşıma kan ıt sağlayacak çok önemli diğer bir gözlem
ise, bugüne kadar, hep gizemli bir mekanizma olarak bakı lan
reenkarnasyondur. Reenkarnasyon , ölümden son ra ruhun bir
bedene girerek kendini ifade etmesi olarak bilinir. Bunun böy
le san ı l ması na i lişkin sayısız gözlem de yap ı l m ı şt ı r. Bu du
rumdaki bireyler, çoğunlukla, ayn ı ya da farkl ı bir yerde, hat
ta farkl ı bir ü l kede, ayn ı ya da farkl ı bir zaman diliminde yaşa
m ı ş bir bireyin yaşam ı ndaki belirli bir kesiti o gün konuşulan
dille anlatabilmekte; özellikle de okunan kişinin şok etkisi ya
pan bir olayın tan ı ğ ı ya da ku rban ı olarak ortaya çı kmaktad ı r
lar. Anlatı lan öykülerin birçoğu , zaman olarak geriye gidildi
ğinde doğru çı kmakta; bi rey hiç gitmediği yerlerin tarifin i yap
makta ve en önemlisi bilmediği bir yabancı dilde dahi konuşa
bilmektedir. Bütün bunlar, biyoloji bilimi yeterince bilinemedi
ği içi n , en kolay yoldan , yani ruhlarla açı klanma yoluna gidil
miştir. Halbuki bütün bunları n bilimsel olarak açı klanabil i r bir
tarafı bulunmaktad ı r. Öyleki :
Geçmişte, örneğin, 1 7 Şubat 1 600 y ı l ı nda, "evren sonsuz
dur'' dediği için kil ise tarafı ndan Roma'daki bir meydanda ya
kı lan Bruno'nun, çektiği acı n ı n ve korkunun sonucunda, hi-
1 42
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
1 43
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 44
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
1 45
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 46
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
1 47
9. B Ö LÜM
1 48
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
Çahşanın standardı
Toplumlarda bireylerin iyi yetişti rilmesi tartışmasız özlenecek
bir durumdur. Ancak bundan daha öneml isi , bilgili ve yaratı
cı i nsanları n seçilerek, olması gereken yerlere ulaşmaları için
uygun sistemin kurulmas ı d ı r. Toplumdaki bireyler, kal ıtsal ye
tenekleri ya da eğitildikten sonra kazanm ı ş oldukları yetenek
ve becerileri bakı m ı ndan istatistik açıdan değerlendirildikle
ri zaman , i l ke olarak bir çan eğrisi ortaya ç ı kar. Bu şu demek
tir, topl umdaki i nsanları n çok az bir kısm ı üst düzeyde (kal ıt
sal ve eğitsel) yetenekli ve becerikli , çok az bir kısm ı çok ye
teneksiz ve beceriksiz, sayıca en fazla olan g rup ise yetenek
1 49
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 50
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
151
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 52
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
Yöneticinin standardı
Toplumu yönetmek, uygar ve çağdaş anlamda bir bilim oldu
ğuna göre, yönetenin de gerekli bilgiyle donatılması , toplumun
selameti ve başarısı açısı ndan kaç ı n ı lmazd ı r. Burada karş ı m ı
za b i r daha "gerekli bilgi nedir?" sorusu çı kmaktad ı r. A z önce
verdiğimiz örnekte, bir insana, mesleğini icra ederken , sade
ce teknik bilgi birikimi yeterli olabilir. Ancak bu mühendisin , ör
neğ i n , genel müdür olma isteği varsa, 300.000 birimlik mesleki
bilgi dağarc ı ğ ı n ı 400.000 bine çı karman ı n ötesinde, belki (ör
neğin 50.000 birimlik) bir yabancı dil bilgisine, muhakkak (ör
neğin 50.000 birimlik) iş planlaması ve sevk ve yönetim bilgisi
ne ve çevre bilimine ayrıca gereksinmesi olacakt ı r. Eğer bu ki
şi müsteşar olmak istiyorsa, 500.000 birimlik meslek bilgisinin
ve deneyiminin haricinde, belki i ki nci bir yabancı dili (30.000
birimlik), sevk ve yönetim bilimini (örneği n 1 00.000 birimlik) ,
yöneylem i , idare h ukukunu, halkla i lişkileri v e siyaset bilimini
belirli oranlarda bildiğini kan ıtlamak zorundad ı r.
U n utmamak gerekiyor ki , her makam yükselişinde, etki
edeceği toplum kesiminin kapsam ı biraz daha artmaktad ı r.
Bu neden le, bu kapsama uygun bilgi ve beceriye sahip olması
gerekir. Halbuki görebildiğimiz kadarıyla, bu makam lar, politi
kacı ları n elinde tam anlam ıyla bir arpal ı k ve oyuncak olmuş
tur. Dolayısıyla, sorunları m ızı çözmek kural olarak olanaksız
duruma gelmiştir. Bu, hastane başhekimi olmak isteyen bir
doktor için de, genelku rmay başkan ı olmak isteyen bir subay
için de geçerlidir.
1 53
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 54
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
1 55
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 56
1 0. B Ö LÜM
1 57
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 58
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
1 59
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 60
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
161
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
u laş ı lamaz, i nsan tarafı ndan alt edi lemez yeni bir güç tan ı m
lanması gerekti ve böylece yaratıcı (tanrı ya da tan rı lar) kav
ram ı doğdu . Artı k i nsanlar, güçl ü n ü n karşısı na, gerçekte var
olmasa dah i , en azı ndan gücünü hayal lerinde yarattı kları adi l
bir kuvvetle ç ı kabi lmekteydi ler. Böylece, hayvani g ü ç , haya
li g üçle denetim alt ı na al ı n m ışt ı . İ ki başl ı l ı ğ ı n ortaya ç ı kard ı
ğ ı kargaşal ı kları n yen i düzenlemeler i l e ortadan kald ı rı l mas ı
gerekecekti . Böylece , hak ve özgü rl ü kler yen iden tan ı m lan
d ı . Ancak kaba gücün etkisi alt ı na koşulsuz olarak bir daha
girmek istemeyen i nsanlar, tanrı n ı n (tan rı ları n) gücü n ü tartış
masız tarif etmek ve beni msetmek gereği n i duydular ve sos
yal evri mleşmede yeni bir çı kmaz sokağa g i rdi ler. Ancak bi
yolojik kaba güç, meydan ı b ı rakmak n iyetinde değildi. Bu ne
denle birçok m itolojide (m itte) , i nsanları n tanrı larla kavgaları
anlat ı l ı r ve çoğu nda da insanları n başarıs ı övgüyle sunul ur.
Ancak diğer taraf ı n , yani dincileri n eline bir defa güçlü bir si
lah veril mişti : Görünmez, tutulmaz, öldürülmez ve en önem
l isi tartışı lmaz g ücü ve yetki leri eli nde tutan bir tan rı kavram ı .
Böylece hak ve yetki , i l k defa ikiye böl ü n müştü . Biri görü n ü r,
tutulabilir, h issedilebi l i r, insanca tutkuları olan , ölebi l i r bir şe
fe, diğeri ise görü nmez, tutulmaz, öl mez, ancak h issedilebi l i r
v e i nan ı lan bir tan rıya aitti. Başlang ıçta tan ı m lanabi l i r sıfat
larla sunu lan tan rı figü rleri , bu fig ü rler ad ı na g ücü kullan ma
n ı n zevki n i yavaş yavaş tatmaya başlayan ru hban s ı n ıfı ta
rafı ndan , daha etki l i olabilmek içi n , soyut bir varl ığa dönüş
türüldü ve topl u m u n üzerinde tartışmasız bir egemen l i k ku
ru ldu. Bu evrede de biyolojik ya da sosyoloj i k kaba g ücün et
kisi , dini baskıyla zaman zaman çatışmas ı na, zaman zaman
iş birliği içerisine girmesine karş ı n , sürd ü . İ nsan l ı k tarihinin
en acı ve acı mas ız, en iğrenç zu l m ü , bu iki gücün ayn ı eller
de ya da elde toplanmasıyla ortaya ç ı kt ı . Hiçbir toplum yok-
1 62
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
1 63
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
Artı k i nsan soyu, güçlü şeflerin ve dini bağnazl ı kları n katı yön
lendirmesinden ve baskısı ndan kısmen kurtulmuştu . Bundan
böyle, serbest düşünebil i r ve akl ı n ı istediği gibi kullanabi lir
d i . Ancak bu sevinç uzun sürmedi, kaba g üce ve dini baskıya
alışmış i nsan soyu , yeni bir güç ve zorbal ı k akı m ı yaratmakta
gecikmemişti . Bunun ad ı , çok defa milliyetçi lik kisvesi altı nda
ı rkç ı l ı ktı . Dünyan ı n birçok ülkesinde, bugün dahi gündemden
tam düşmemiş olan ı rkçı l ı k akı mları , bu yüzyı l ı n başları ndan
itibaren, yine mant ı ksız ve akı lsız bir şekilde, kendi gibi görün
meyen leri yakı p yı kmaya başlam ıştı . Halbuki her birimiz, ı rk
olarak (artık insanlar arası ndaki farkl ı l ı k ı rk olarak nitelendiril
miyor) , dünyan ı n belirli bir yöresinin fiziki ve coğrafik etmen
lerini yansıtacak şekilde oluşm uştuk. Her birimiz bir yerin ü rü
n ü , dünya (doğa) anan ı n yavrularıyd ı k. istense de, bir insa
n ı n ı rk özellikleri değişti rilemezd i . Zaten görü n ü rde birbirlerin
den beli rgin bir farkl ı l ı kları da yoktu. İ nsanlar arası ndaki kal ıt
sal farkl ı l ı k ancak %0, 1 kadard ı . Çiftleştiklerinde verimli yav
rular da meydana geti rebi liyorlard ı . Pekala, bu kardeş kavga
sı n iyeydi (niye)? Bütün dünya, sadece sarış ı n mavi gözlüle
rin ya da çekik gözlü lerin ya da siyah derililerin mi olsun? İn
sansı özelliklerin kazan ı ld ı ğ ı 4,5 milyon yı ldan ve kültü r evri
mine başlan ı lan on bin yı ldan beri , insanları n geldiği nokta bu
mu olmal ıyd ı ?
Tam b i r özg ü rlük umulurken , tam tersi hak v e özgü rlükler,
bir kişinin kendi elinde olmadan ve isteyerek seçmeden men
subu olduğu bir yörenin ve ataları n ı n taş ı d ı kları bazı yapısal
farkl ı l ı klardan dolayı , s ı n ı rlanmaya başlam ı ş ve yine i nsan so
yu acı lar içine yuvarlanm ıştı . İ ki nci Dünya Savaş' ı , Balkan Sa
vaşları , Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki olaylar, hatta Ame
rika Birleşik Devletleri'nin tari h i , bugünkü Avrupa ülkelerinin
çifte standartl ı davran ı ş ı , bu yönlendirmenin bir sonucundan
1 64
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
başka bir şey değildir. Böylece, kaba güç kul lan ı m ı na ve dini
ayrı l ı klara bir de ı rkç ı l ı k akı m ı eklenmiş oldu.
Temel haklarm ve özgürlüklerin üçüncü evresi ve ilkesi:
Kaba gücün, dini egemenliğe bağlı yargılamasız, sorgusuz
itaatin ve trkçılığm sımrladığı hak ve özgürlük/er.
1 65
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 66
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
1 67
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 68
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
1 69
11. BÖLÜM
1 70
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
171
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 72
BİLİM TOPLU M U N DA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
1 73
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 74
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
1 75
PROF. DR. ALİ DEM İ RSOY
1 76
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
1 77
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 78
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERMELİ
1 79
PROF. DR. ALİ DEM İ RSOY
1 80
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
181
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 82
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
1 83
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 84
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
1 85
PROF. D R . ALİ D E M İ RSOY
ları yaparak, temiz su bularak, vs. ile i nsan ları n daha sağ l ı k
l ı ve ü retken olmas ı n ı sağlayal ı m . Sonuçta şu görü lebi l i r: Bi
rinci durumda toplumun ortalama yaşı 60 sene i ken , ikinci du
rumda bu ortalama 70 y ı l olacakt ı r. Pekala, bu durumda, top
lumun genel yararı na ters düşen bir uygulaman ı n mant ı ğ ı ne
dir? Eğer insancı l görünmekse, tüm topl umun genelde zara
rına olacak bu tip uygulamaları n insanc ı l duygularla açı klan
mas ı olanaksız görülmektedir.
Ötanazi: İşte bu nedenle birçok ülkede "şimdilik" başka ge
rekçelerle ötanazi (kişinin kendi ölümüne karar verme yetki
si) tartışmaya açı lm ı ş ve bazı ülkelerde yasal olarak uygulan
maya başlam ı şt ı r. Önümüzdeki bi rkaç on yıl içerisinde, bü
yük bir olas ı l ı kla, kişinin değil, toplumları n yetkil i kıld ı kları ya
sal kurumlar, geleneksel yarg ı n ı n d ı ş ı nda bir çeşit sağ l ı k yar
g ı sistemi içerisinde "kişi istese de istemese de" ölümüne ka
rar verme hakkı g ündeme gelebilecektir. Biliyoru m , bu satı rla
rı okuyanlar yazarı n akı l sağ l ı ğ ı ndan ya da i nsanc ı l yön lerin
den kuşku duyacaklard ı r. Hiç kimse kendine yapı lmas ı n ı iste
mediği bir şeyi doğal olarak bir başkası için öngörmemelidir.
Şi mdiden sesli düşünmeye başlarsak, o gün geldiğinde,
daha sağ l ı kl ı karar verme aşamas ı na ulaşabiliriz. Çünkü "kor
kunun ölüme yaran yoktur." Eğer dünya kaynakları bu hızla
tah rip edi l i rse, dünya n üfusu bu h ızla artarsa, biyolojik olarak
bilimsel önlemler al ı n maz ve gelişmeler yeterince gerçekleş
tirilmezse, bugün düşünmekten dahi çekindiğimiz ve bu kita
b ı n içerisinde yüzeysel de olsa değinilen birçok eylemi, aynen
yaşamak zorunda kalacağ ız. Bunun önlenmesi için geti rilen
öneri , bu konulara yabancı birçok insan tarafı ndan ilk defa du
yulduğunda, belki biyolojik faşistlik olarak nitelendirilecek; an
cak, kal ıtsal olarak sağ l ı kl ı insanları n yaşamas ı n ı mümkün kı
lacak yasal ve tekn ik gel işmelerin zaman ı nda al ı nmas ı na ola-
1 86
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
" B i l i m toplumu"
İ nsan soyu , i lişkilerini objektif bir temele dayand ı rabilmek
amacıyla, maddi nesnelerin nicel iksel özelliklerini (sayı ları n ı )
beli rtebilmek için sayısal sisteme geçme zorunluluğunu duy
muş ve bunun için ilk ad ı m ı atm ışt ı r. Ancak bu oldukça zor ol
muştur; çünkü 1 rakam ı ndan son ra 2 rakam ı n ı kavrayabi lme
si için 25. 000 y ı l l ı k bir sürenin geçmesi gerektiği rivayet edi
lir. İ kiden son raki rakamlar artık bir dizi hali nde h ızla gelmiş
tir. Çünkü bir defa bir kavram yerleşirse, onun gelişti ril mesi
zaman içinde h ızlan ı r. Bu gelişim , nesnelerin n iceliksel özel
liklerinin ölçülmesi ni ve bireyler aras ı ndaki maddesel ilişkinin
yasaları n ı beli rleyen ilk ad ı m ı oluştu rmuştur. Bu dönemde, bir
insan ı n çevresi ndeki insan gücünü anlatması için "İki adamım
var," demesi yeterliydi.
Uygarl ı k, kü ltü r ve teknoloj i ilerledikçe, sayı ları n yetmedi
ğini, bunun yan ı s ı ra nesnelerin niteliğini beli rleyebilmek içi n ,
güzel, çi rkin , zarif, kaba vs. g i b i soyut kavramları n yan ı s ı ra,
kesin bir dil oluştu ran ölçü birimlerinin geliştiğini ve duyarl ı l ı
ğ ı n arttı ğ ı n ı görüyoruz. Geçmişte, toplum ları n , kendi i ç ilişki
leri içi n , özellikle maddi ilişkileri için farkl ı ölçü birimlerini ge
lişti rdiğini görmekteyiz. Örneğin, uzunluk için inç, metre ve ar
ş ı n ( . . . ) , ağ ı rl ı k için pound , kilo ve dirhem ( . . . ) , bu ölçüleri n en
iyi bilinen lerinden bi rkaçıd ı r. İ nsan lar evrensel değerlere ulaş-
1 87
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 88
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
1 89
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 90
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
renin ilk akla gelen kesimi politikacı lar ve siyasi tercih ile ata
nan bü rokratlard ı r.
Bu kısm ı n baş ı na yeniden dönersek, daha önce anlatt ı ğ ı
m ı z g i b i , a rt ı k h e r şeyin tekniğe v e bir programlanmaya da
yandığı bir d ünyada, bir işin yapı labilmesi içi n , belirli bir bilgi
birikiminin koşul olduğunu söyleyebi liriz. Örneğin, temel mü
hendislik hizmeti içi n , evrensel olarak 1 00.000 bilgi birimlik
(bir çeşit bitl ik) bir bilginin verildiği bir okulda okumak ve me
zun olurken bunun en az 75.000 bilgi birimini kazanmak bir
koşul olmal ı d ı r. Bu bilgiyi alamayan herhangi biri n i n , bu diplo
man ı n verdiği haklardan yararlanamayacağ ı açı kt ı r. Eğer ya
sal yetersizliklerden dolayı bu hak ona verilmişse ya da tan ı n
m ı şsa, bu şu anlama gelir: Bilgi eksikliğinden dolayı başka b i r
kişiye y a d a topluma verebileceği zarar, bu kişinin lehine göz
ard ı edilmişti r. Yan i kişi , bu diplomayla, hakkı olmayan bir ge
ti ri elde etm iştir.
Konunun daha iyi anlaşı lması bakı m ı ndan , daha önce (8. Bö
lümde) verilen örneğ i , bir başka anlat ı m şekliyle bir daha yi
neleyelim. Yukarıda değindiğimiz bilgiyi , yasayla saptanm ı ş
e n a z düzeyde kazanan kişi, e n basit düzeyde m ühendis ola
rak çal ışabil i r ve bu unvan ı n kazand ı rd ı ğ ı hak ve yetkilerin
ancak minimumu ndan yararlanabi lir. Ancak kişi kendi baş ı
na küçük ölçekl i bir proje yapmak istiyorsa, kazan m ı ş oldu
ğu 1 00.000 bilgi birimlik meslek bilgisinin üzerine, örneği n
25 .000 b i l g i birimlik, orta ölçekli bir proje yapmak istiyorsa ör
neğin bir 25.000'lik, büyük boy bir proje yapmak istiyorsa, ör
neğin yen i 25.000 bilgi birimlik mesleki bir bilgiyi eklediğini ka-
191
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 92
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİM E NAS I L VERMELİ
1 93
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 94
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
1 95
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
1 96
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
1 97
12. BÖLÜM
1 98
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LG İYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
1 99
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
ald ı kları atıfa göre yap ı l ı r. Bu raya kadar anlatı lanlar, bilimsel
bir değerlendirme için gerçek tüm ölçütleri ve ögeleri kapsa
maktad ı r. Bunları yapan bir insan ı n bilimsel erkinden kuşku
duyul maz. Doğru bir değerlendi rmeyi içeri r. Hatta bilim insan
ları hakl ı olarak, üstünlüklerini ve yeteneklerini beli rtmek içi n ,
s ı k sık, "Benim yabancı ülkelerdeki dergilerde ş u kadar maka
lem, bu kadar attfım var," demeyi bir adet haline geti rmişler
dir. Bir bilim insan ı n ı n n iteliğinin saptanması içi n , bugün kabul
edilen en doğ ru değerlendi rme yöntemi olduğu kuşkusuzdur.
Ancak geti rdiği sonuçlar bakı mdan çok di kkatli bir gözlem ya
p ı lmazsa, geri kal m ı ş olan ya da gelişmekte olan ülkeler açı
s ı ndan yine yen i bir hayal kırıkl ı ğ ı na neden olur. Özellikle ü l
kemiz bu girdabı n içine girmiş görünmektedir. Bu anlatı lanla
rı anlayabilmek için ilk olarak bilim ile ticaretin ve hükümranl ı
ğ ı n yakı n ilişkisini göz önüne sermek gerekiyor:
Dünyada "High Technology = Yüksek Teknoloji" olarak bili
nen , esas para kazand ı ran ve üstünlük kuran alanlarda aran
sa da yaz ı l m ı ş tek bir makale bulunamaz. Örneğ i n , radar dal
gaları n ı absorblayan bir uçağ ı n , süper h ızla çal ışan bir bilgi
sayarı n yap ı m ı n ı ; bir ilac ı n , hatta Coca Cola' n ı n içindeki esan
s ı n yap ı s ı n ı , bu şekildeki yüzlerce ve binlerce teknik bir aksa
m ı n özelliğini ya da yap ı s ı n ı herhangi bir dergide ya da bir ma
kalede bulamazs ı n ız. Bunları n hepsi "Patent' ad ı altı nda ya
korumal ı d ı r ya da gelişmiş ülkelerin emri altı ndaki kurumlar
tarafı ndan diğer insanlarla paylaşı lmaması için açı klanmaz.
Bunu da doğal karş ı lamak gerekir. Çünkü böyle bir başarı
ya ulaşmak için insanlar yatırım yap ı p , rizikolara atı lmaktad ı r
lar. Ancak, ticarete yönelik tüm bu çal ışmaları n gerçekleşebil
mesi içi n , görü n ü rde hemen paraya dönüştü rülemeyen ; ama
çok pahalıya mal olan temel araştı rmaları n da yapı lması ge
rekir. Bu pahal ı araştı rmaları kim yapacak? Gel i r fazlas ı n ı kul-
200
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LG İYİ Kİ M E NASI L VE RMELİ
20 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
202
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM E Lİ
203
PROF. D R . ALİ DEMİ RSOY
204
1 3. BÖLÜM
205
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
206
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
kendi kon usunda becerikli ve ilgili bir cerrah ı n , iyi bir m ü hen
disi n , çok iyi şarkı söyleyen bir ses sanatkarı n ı n ya da çok iyi
yüzen bir sporcunun, kendi konusunda bilgi sahibi bir öğ re
tim üyesin i n , her zaman ayd ı n olamayacağ ı da bilinmektedi r.
Demek ki bilgi sahibi olma ya da yetenekl i olma, ayd ı n olmak
için zorunlu bir koşul değildir. Eğer öyle olmuş olsayd ı , atomu
parçalayan Openheimer, Rusya'yı Rusya yapan Petro, m ü
zik dünyas ı n ı n ilahı Mozart, peygamberlerin tüm ü , matema
tikte ünlü eşitlikleri bu lanlar, DNA' n ı n yapısı n ı açı klayan Wat
son ve Crick, isti klal marş ı m ızı yazan eşsiz şiir dehası Meh
met Akif, tartı şmasız ayd ı n olarak kabu l edilecekti . Oysa edil
miyorlar. .. Edilseler de bu fikir; ancak bazı ları tarafı ndan be
nimseniyor . . .
O zaman ayd ı n kavram ı n ı n , ait olduğu toplumun yap ı s ı
na b ı rakı lmaks ı z ı n , ayrı bir n itelik olarak i ncelenmesi gerekir.
Belki de bunları , bir ormanda yücelmiş dev bir ağaç ya da ç ı p
lak bir dağ ı n başı nda tutunmuş bir ardıç, bir çölde vaha ola
rak görmek gerekir. Ayd ı ndaki meziyetler sayı labi lir; ancak öl
çülemez. Bu nedenle de bilim insan ı ndan ve bilgili insandan
farkl ı olarak ele almak gereki r. Bilgi az olabi lir; ancak n itelik
lerin kombinasyonu onu ayd ı n yapar. Bu bir alan bilgisiyle ya
da meslek g rubuyla s ı n ı rl ı olmad ı ğ ı için tan ı m ı zordur. Bir or
manda göze çarpan bazı ağaçlar vard ı r; bir stepte göze çar
pan g üzel bitkiler vard ı r, bir çölde farkl ı bir geven vard ı r. Her
biri kendi ortam ı nda diğerlerinden farkl ı ve g üzel bir görünü
me sahiptir. İşte ayd ı n da farkl ı kategorilerde yer alm ı ş değerli
i nsanları n görünümüdür. Eğer bu n itel ikler bilgiyle de destek
lenirse, ayd ı n ı n etkinliği ve dolayısıyla göreceli olarak değe
ri artar. Ayd ı n ı , bu kitab ı n kapsam ı içerisinde yeniden tan ı m
lamaya kalkış ı rsak:
Dogmati k (koşullan m ı ş) duygulardan ku rtulmuş ya da ka-
207
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
208
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
209
1 4. BÖLÜM
1 Prof. Dr. Ali Koçer'in Eğitim Tarihi ( 1 980) adl ı kitabı ndan belirli kı s ı mlar değişti
ri lerek a l ı n m ı şt ı r.
210
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
21 1
PROF. D R . ALİ DEMİ RSOY
2 Bu kitabı yazarken d ünyaya yeni bir düzen getirdiğimi sanarak çok g u ru rlanmış
t ı m . Hatta zaman zaman çevremdekilere bu kitap üzerinde gelecekte doktora
yap ı lacak demiştim . Ancak daha son ra Eflatun'un Devlet ve Yasalar kitapları n ı
okuyunca, Eflatun'un benden 2500 y ı l önce bu fi kre vard ı ğ ı n ı öğrenerek bi raz
da kendimden utand ı m .
212
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
213
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
214
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
215
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
216
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
217
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
218
BİLİM TOPLU M U N DA BİLGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
219
PROF. D R . ALİ DEMİ RSOY
ter. Devletin ç ı karı , savaşçı lar s ı n ıfı na, ne kişisel mal ve mül
kü ne de aile hayatı tan ı nmaması nda yatar. Bunlar, hem ai
le ve çoluk çocuk kayg ı ları ndan , hem de kişisel çı kar düşün
celerinden uzak, tasası z bir askeri yaşam sürecekler ve ken
dilerini tamam ıyla devlet hizmeti ne vereceklerdir. Vücut yap ı
ları bakı m ı ndan kuwetli ve savaşçı bir kuşağ ı n yaratı lmas ı n
d a , kad ı n ı n d a katkı s ı esast ı r. Yukarıda söz konusu olan er
demlerin bir araya toplanması içi n , manevi yetenekleri ve vü
cut yapı ları bakı m ı ndan en seçkin kad ı n larla, en seçkin erkek
leri n , devlet eliyle bir araya geti rilmeleri ve birlikte yaşamaları
nın sağlanması gerekl idir. Bu "kutsal evlenme"lerden meyda
na gelecek çocuklar, doğumdan son ra hemen annelerinden
al ı narak, devlet ocağ ı na verilecektir. Bu çocuklar, devlet me
muru olan kad ı n ve erkek öğretmenlerin bak ı m ve kayı rma
ları altı nda yetişti rileceklerdir. Devlet ocağ ı nda yetişti rilen ço
cukları n , ana ve babaları tarafı ndan tan ı n maları na h içbir şe
kilde imkan veri lmeyecektir. Yaşama yetenekleri olmayanlar
ve sakat doğan çocuklar ortadan kald ı rı lacakt ı r. Ayn ı ocakta
bir arada büyüyen bütün çocuklar, birbirlerini kardeş olarak ta
n ı yacak ve seveceklerdir. Ayn ı kuşaktaki çocuklar, birbirleri
n i kardeş olarak tan ıyacaklar, bir önceki kuşağa ise ana-baba
gözüyle bakacaklard ı r.
Eflatun , bütün bu düşünceleri ile "pol is" ya da "devlet" için
de yaşayan bireyleri n , kendileri n i , bir tek can l ı n ı n , bir orga
n izman ı n değişik organları olarak duymaları n ı (hissetmeleri
ni) öngörmüştür. Devlet denilen bütüne gelecek bir zararı n ,
o n u n bütün organları n ı ayn ı şekilde inciteceğini savunmuştur.
Bekçiler s ı n ıfı için ileri sürdüğü "Komünizm''i, yani , bu s ı n ı f
i ç i n ne a i l e hayatı n ı , ne de şahsi m a l v e m ü l kü kabu l etmeme
sini, devletin iç birliğini koruma yol unda d üşünülmüş bir çare
olarak alg ı lamak gereki r. Memleketin ası l idarecileri de bu sa-
220
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
vaşçı lar s ı n ıfı içinden yetişir. Devleti idare edecek şah ı sları n ,
devlet içinde, s ı n ı rsız bağ ı msız, m utlak b i r otoriteye sahip ol
maları gerekir. Ama onlar, bu gücü , yal n ı z devletin ve bütün ü n
birliği için kullanmak zorundad ı rlar. İdarecilerin görevi , bütü
nün her bakı mdan iyiliğini ve m utluluğunu sağlamakt ı r. Bütü
nün acı kl ı ve kötü durumundan soru m l u olacaklar yal n ı z bun
lard ı r. Bundan dolayı , idarecilerin seçilme ve yetiştirilmeleri
işi , büyük bir dikkat ve titizliği gerektiren önemli bir devlet gö
revidi r. İdareci ler s ı n ıfı na ait olacak kimseleri n , savaşçı lar s ı
n ıfı n ı n eğitim v e öğretim sisteminden geçtikten v e bir bekçin i n
sahip olmak zorunda olduğu bütün niteli klere en yüksek d ü
zeyde sah ip olduktan son ra, ayrıca, tam bir filozof d a olmala
rı , · bir filozofun n iteliklerine de gerçekten sahip olmaları gere
kir. Bundan dolayı , idareciler s ı n ıfı n ı , hem vücut yapı ları ba
kı m ı ndan kuwetli ve son derece cesur olan , hem de, bir filo
zofun sahip olacağ ı gerçek bilgi gücü ile yüklü bulunan seç
kin kimseler meydana geti recektir. Böylece, idareciler s ı n ıfı
nın savaşçı l ı k ve bekçilik sanatı ndan başka, uzun y ı l lar süren
felsefe ve diyalektik dersleri de görmeleri gereklidir. Bun lar,
ideler nazariyesini öğren mel i , iyi n i n kendisini tan ı d ı ktan , iyi n i n
kendisin i bizzat yaşayıp, ruhları nda duyduktan son ra, devlet
idaresini üzerine almal ı d ı rlar. Yürekleri , başı nda bulundukla
rı bütüne (devlet sistemine) karş ı besledi kleri sevgi ile dolmuş
olan bu bilgin kişiler, yaln ı z bütünün (devletin , dolayısıyla hal
kın) iyiliğini düşünecekler, yal n ı z bütü n ü n m utluluk ve iyiliği
için çal ışacaklard ı r. Bunlar da tıpkı savaşçı lar gibi , ne bir aile
ye, ne de kendi lerine öz bir para ve mala sahip olabilecekler
dir. Eflatun'a göre , ideal devlet, ancak, bu n itelikteki bilginler
başa geldiği zaman gerçekleşmiş olacaktı r.
Çocukları n yetenekleri n i n , hangi s ı n ıf için daha elverişli,
hangi s ı n ıf için daha verimli olduğu n u göz önünde bulundu-
22 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
222
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
223
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
224
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİM E NASIL VERM ELİ
225
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
Bunun için ilk olarak, kad ı nlara, erkeklerle eşit haklar veril
meli ve kad ı nları n haremden (gynekeden) çı kması sağlanma
l ı d ı r. O da, erkek gibi, devlet işlerine karışmal ı d ı r. Bir böl ü m
i ç i n değil (sadece kocası v e çocukları i ç i n değil), bütün (dev
let) için çal ışmal ı d ı r. Tan rı , kad ı n la erkeğe cinsi münasebet
d ı ş ı nda başka bir ayrı l ı k vermemiştir. Erkeğin gördüğü her işi ,
kad ı n da görebilir; arada bir etkinlik (derece) farkı vard ı r, nite
lik (mahiyet) farkı değ i l . O halde, kad ı n bekçilere de ayn ı eğiti
mi vereceğiz. Çünkü "Bir devlet için kusursuz kadm ve erkek
lere sahip olmaktan daha karlt bir şey olamaz. Bu kusursuz
luk da ancak jimnastik ve müzik ile verilebilirdi. Böylece, bek
çilerin hammları da, ruhları kadar vücutlarınm da olgunlaşma
sı için, onlarla birlikte, çıplak vücutla her türlü egzersize katı
lacaklardtr. Vücutlarmı güzelleştirmek için uğraşan çıplak ka
dmları görüp de alay eden adamlara (adama) gelince, onlar
(o), gülüşlerinin meyvesini olgunlaşmadan toplayacaklardtr."
Çünkü ancak, zararl ı şeyleri yapmak ayı p ve çi rki n ; güzel şey
leri yapmak ise gurur verici ve güzeldir. Eflatun'un kastettiği
adamlardan (adamdan) , sürekli yararl ı şeyler yapanlar güzel,
zararl ı şeyler yapanlar ise çi rki ndir.
Eflatun'un kastettiği bu çirkin adamlardan en önemlisi, ho
cası Sokrates'i idam ettirdikten son ra komedyaları nda kendisi
ile de alay eden Aristokras'tı r. Ancak Eflatun , gülünç, budala,
gerici , yobaz sıfatları ile tan ı m lad ı ğ ı hasm ı n ı n ad ı n ı bile zikret
meye tenezzül etmeyerek, "ancak ayı ptı r'' sözüyle yetinmişti r.
"Savaşçılarımızm kadmları ortak olacakttr; hiçbiri sürekli
olarak biriyle birlikte oturamayacakttr. Çocuklar da orada ola
cakttr; baba oğlunu tammadığı gibi, oğlu da babasmı tamma
yacakttr." Çünkü kad ı n bu durumda ne eve ne de çocuğa ba
kabilir. Ancak kendilerine bir manast ı r hayatı yaşatt ı ğ ı insan
ları n , keşiş olması nda (üremesi nin yasaklanmas ı nda) da dev-
226
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
227
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
228
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
229
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
230
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
Benzeri i kler:
1 . Bir i nsan ı n değerlendirilmesinde (ve keza hak ve yetki
ler kazanmas ı nda) vücut yap ısı (Eflatun' da jimnastikle
gelişti rilen vücut, bu kitapta ayrıca kal ıtsal özel likler) öl
çütler esas al ı n m ı şt ı r.
2. Bir i nsan ı n değerlendirilmesinde (ve keza hak ve yetki
ler kazanması nda) bilgi birikiminin esas olmas ı .
23 1
PROF. DR. ALİ DEM İ RSOY
Farkl ı l ı klar:
1 . Çocuğun bir aile ortam ı n ı tan ı madan büyümesi, ruhsal
gelişim ve beyin formatlanması açısı ndan bazı biyolo
jik ve buna bağ l ı olarak bazı psikolojik sakı ncalar do
ğuracağ ı için benimsenmemiştir. Çünkü ana sevgisi
n i n , bir çocukta güven duygusunu geliştirdiği bilinmek-
232
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERME Lİ
233
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
234
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
235
1 5. BÖLÜM
236
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
237
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
238
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NASIL VERM ELİ
239
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
1 . İ slamiyetin gelişimi
İslamiyet' in gelişiminde öneml i basamaklar olduğu için bunu
ana başl ı klar altı nda incelemek, konunun anlaş ı l ması bakı
m ı ndan yararl ı olacaktı r.
240
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ K İ M E NAS I L VERM ELİ
24 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
242
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
243
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
244
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
245
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
246
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ K İ M E NASI L VERM ELİ
247
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
248
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
249
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
250
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
kıyamet vakti geli nce Allah bu seddi ortadan kal d ı rarak, onların dalgalar halinde
yayı lmas ı n a izin verecektir. Böylece Arap hadis yorumcular ı n ı n ve düşü n ü rle
rin i n hemen hemen tümü (Taberi, Bagdadi , Bel h i , Beyzavi, Marvaz i , Nesefi,
N üveyri , İ bni'I Esir) hatta Tü rk yazar ve yorumcular (As ı m Efendi, Ahteri Mus
tafa Efendi ) , Tü rkleri Yecüc ve Mecuc olarak görü r ve onları n , yani Tü rklerin
Araplara sald ı rmas ı n ı da kıyamet ilan eder.
25 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
252
BİLİM TOPLU M U N DA Bİ LGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
253
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
254
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
255
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
256
BİLİM TOPLUM U N DA B İ LGİYİ KİM E NASI L VERM ELİ
257
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
258
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
259
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
260
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
26 1
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
262
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
263
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
264
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
265
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
266
BİLİM TOPLU M U N DA Bİ LGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
dir. Ancak Tsi dini kural olarak özünde Çinli lere ait bir dindir ve
ana egemen din değildir. Şamanl ı k anahan (anaerkil) olmas ı
n a karş ı n , Tsi dininde babahan (babaerki llik) görü l ü r. Bu ne
denle İlhan dini geliştiği zaman Tsi dini ile Şaman l ı k birbirine
yaklaşmaya başlam ışt ı r. Çünkü her ikisinde de (Tsi ve İ l han l ı k
Dini'nde) i nanlar kötü ve iyi diye iki g ruba ayrı l ı yordu. Halbuki
Şamanizm'de i nanca göre i nsanlar iyi ya da kötü diye g rupla
ra ayrı l m ı yordu. Bu nedenle cennet ve cehenneme denk kav
ram lar gel iştirilmemişti (bu şekildeki kavramlar ilk defa İ l han
l ı k dininde ortaya ç ı km ıştı ) . Şaman l ı kta her yer (acun) ve her
şey (mana) kutsald ı r. İ nsan lar arası ndaki bağ , eşit kan kar
deşliğine dayanıyordu. Farkl ı inanç ve ı rktakilerin ayn ı eşitli
ğe u laşabilmesi için karş ı l ı kl ı kan ları n ı içmesi ya da karıştı r
mas ı gelenekti .
Oğuz dininde dört tan rı , dört Yersu (bu sayı zaman içinde
değişiklik gösteri r) vard ı r. Çünkü Oğuz dört batı ndan (aşi ret
ten) oluşmuştu. Her birinin farkl ı bir rengi, farkl ı bir totem i var
d ı . Diğer boylarda daha fazla tan rı l ı k görülebilir. Her aşi ret bir
mevsimi kutsal saym ıştı . Tüm aşi retlerin totemi ise öküzd ü .
Dolayısıyla y ı l ortası nda d ö rt tan rıya birden öküz kurban edi
l i rd i . Yersular aşi retleri ve aileleri koru rdu.
Şaman izm'de kutsal kitap ve tap ı nak yoktu. Merasimleri
(kutsal günler, ölüm, bayram günlerini) Tanrı ile il işkide bulun
dukları na inan ı lan "Kant' (ya da Kaman) denen rahipler yü
rütürd ü . Şaman sözcüğü kamandan ç ı km ı şt ı r. Erkek şaman
lar kad ı n gibi saçları n ı uzat ı r, kad ı n elbisesi giyer, ince ses
le konuşur, hatta değişik hayvanları doğurdukları n ı savunur
lard ı . Çünkü Şaman l ı ğ ı n ilk döneminde kad ı nlar egemenliği
görü l ü r. Bu nedenle Şamanl ığa anahan dini de deni r. Savaş
s ı ras ı nda insan öldü rmenin meşru , bunun d ı ş ı ndaki öldü rme
olayları nda devletçe ceza verilmesi öngörülen bir düşüncen in
267
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
2.2. İl Dini
Zamanla, diğer dinler ve kültürlerle ilişkiye geçince, ana
han dinindeki kad ı n egemenliği sars ı l maya başlad ı . Özellik
le Çin'de kad ı n ve erkek ak ve kara diye i ki ayrı eşit ol mayan
tabakaya ayrı l ı yordu. Oğuzları n ulaştığı bu evrede ise bi rey
ler sağ ve sol adları ile g ruplara ayrı l ı yordu. Kad ı n ve erkek
cinsleri sağ ve sol g ruplar içine sokulduğu için birbirinin eşit
tamamlayıcısı olarak kabul ediliyordu. İl (banş) Dini denen bu
dinde erkek ve kad ı n egemenliği eşitlenmişti. Aile ard ı ç ağacı ,
kad ı n çam ağacı , erkek de huş ağacı ile simgelenmişti . İ l Di
ni'nde Şaman l ı ktan farkl ı olarak kara (günahkar) kişileri n gitti
ği ya da otu rduğu bir Aşağı Gök, bir de ak kişilerin (babahan
yetkili hanları n) oturduğu bir Yukan Gök tan ı m lanm ı ştı .
268
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LG İYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
269
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
2 70
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
271
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
272
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
273
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
274
BİLİM TOPLUM U N DA B İ LGİYİ KİM E NAS I L VERM ELİ
275
PROF. DR. ALİ DEM İ RSOY
276
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
277
PROF. D R . ALİ DEMİ RSOY
278
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
279
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
280
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LG İYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
28 1
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
282
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
283
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
kın yabancı bir dinden olmayı , kendi dininden olup da, farkl ı
bir yol tutmuş olanları n ve hak olarak kabu l edi lmiş mezheple
rin mensupları n ı n dahi , düşman olarak görülmesi; 2 1 . yüzy ı la
girerken bu inanç ayrı l ı kları ndan dolayı insanları n şehi rlerde,
polisin ve askerin gözü önünde, devletin de göz yummasıyla
katledilmesi ve yakı lmas ı ; en acısı bu eylemleri "kendi mez
hebinden ya da yol undan olmad ı ğ ı için m üşrik sayarak, ce
hennemlik olduğuna karar vererek" tasvip ettiklerini davran ış
larıyla gösteren insan ları n hala en yetki li yerlerde, hatta par
lamentolarda bulunmas ı , bu düşüncenin ıslah olmayacağ ı n ı n
tipik b i r kan ıtı d ı r. H içbir hayvanda utanma d uygusu gelişme
mişti r. Bu özellik yaln ı z insana özgüdür. Eğer bütün bunla
rı utanmadan hala kahramanl ı k ve erdem olarak benimsiyor,
öğ retiyor ve savunuyorsanız, insan l ı k değerlerinizin bir daha
gözden geçi rilmesi gereki r . . . Biz tekrar tarihe dönel im.
284
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
285
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
286
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİM E NAS I L VERM ELİ
287
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
288
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
fesi, sü rtüştü rmeyi kızıştı rmak için İbrahim Yı nal ' ı sultan ilan
eder ve sonuçta Şii İbrahim Yı nal ile Sünni Tuğrul Bey karşı
karşıya gelirler. Tuğrul Bey galip geli r; karşı tarafın akraba ol
duğu yöneticilerini, hanedan kan ı kutsal olduğu için kan ak
mas ı n diye, yayları n ı n ki rişi ile boğdurur. Anadolu Selçuklu
Devleti'ni ku rucusu sayı lan Kutlam ı ş Bey' in üzerine de ordu
gönderilir. Artık tüm beyler birbirine girmiştir. Bu sı rada Bağ
dat'ta iktidar değişiklikleri ve yağmalar birbirini izler. Sonuçta
Bağdat Sünnileşti rilir.
Tuğrul Bey öl ü r (MS 1 063) . Yerine veliaht olarak b ı rakt ı ğ ı
Çağrı Bey'i n oğl u Süleyman ' ı n hükümran l ı ğ ı n ı kimse kabul et
mez. İ ktidarı ele geçirmek için n iyetlenen Kutlam ış ve Alpars
lan Beyler, Rey'de karş ı karşıya gel irler. Sonuçta Alparslan
kazan ı r ve Kutlam ı ş öldürü l ü r; Alparslan sultan olur.
Alparslan , İ ran l ı ünlü N izamülmülk'ün organizasyonu ile
profesyonel bir ordu oluşturur. Her an başkald ı rmaya haz ı r
olan Tü rkmen teh likesinin uzaklaştı rı l ması içi n , Tü rkmenleri n ,
kafir ü l kesi Bizans'a yönelmesi gerekiyordu. Ancak daha ön
ce İslam ülkesindeki muhalif güçlerin saf dışı b ı rakı lması zo
runluydu . Bunun için ilk olarak Bizans' la dostluk antlaşması na
otu rul mas ı gerekiyordu. Müzakereler devam ederken, E rme
nileri n başkenti Ani'yi topraklarına katar; daha sonra g üneye
inerek, Fat ı m i lerin etkisi altı ndaki Suriye toprakları na egemen
olur ve Fat ı m i lere saldı rmak için haz ı rl ı klara başlar. Bu s ı ra
da Bizans'ta darbeyle, Romanus Diogenes İ mparator olur ve
bir orduyla doğuya yürümeye başlar. Bunu haber alan Alpars
lan Fat ı m i leri b ı rakı r, Bizans ordusunun üzerine yürür. Malaz
girt'te karş ı laşı rlar; Alparslan savaşı kazan ı r ve ağ ı r bir ant
laşma ile Diogenes'i serbest b ı rakı r. Birçok kaynakta Alpars
lan' ı n asl ı nda Anadolu'yu ele geçi rmek gibi bir plan ı olmad ı
ğ ı ; öncelikle Tü rkmen tehlikesini uzaklaştı rman ı n b i r yolu ola-
289
PROF. D R . ALİ DEMİ RSOY
290
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
29 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
292
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
293
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
294
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
yet, bu ndan böyle, bugüne kadar, ister iyi niyetle olsun ister
kötü n iyetle olsu n , devlete karş ı yap ı lan her hareketi " Vatana
İhanet' damgası ile yarg ı lamak için zem inin hazı rlanmas ı n ı
sağlam ı ştı . Bu d a devletin iyi yönetimi için yen i seçeneklerin
aranmas ı n ı korku lu bir rüya hal ine geti rerek, yaratıcı l ı ğ ı kös
teklemiştir. Artık devletin resmi dini olan Sünniliğe kat ı l ma
yanları n imhası da "Al lah ad ı na" yönettiğini savunan yöneti
cilere meşru bir hak ol uyordu. Yavuz Sultan Selim'in Bi Sa
ru Görez ad ıyla bilinen müftüsü Hamza tarafı ndan veri len fet
va, artık, Tü rk toplumu içinde din meyen bir yarayı da açıyor
d u : "Ey Müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisleri Erde
bil oğlu İsmail olan KIZl/baş topluluğu, Peygamberimizin şe
riatmı, sünnetini, İslam dinini, din ilmini, iyiyi ve doğruyu be
yan eden Kur'an 'ı küçük gördüler. Yüce Tann 'nm yasakladı
ğı günahlara helal gözüyle baktılar. Kutsal Kur'an 'ı ve öteki
kutsal din kitaplanm tahkir ettiler ve on/an ateşe atarak yaktı
lar. Hatta kendi melun reislerini Tann yerine koyup ona sec
de ettiler. Hazreti Ebubekir'e, Hazreti Ömer'e sövüp, onlarm
halifelik/erini inkar ettiler. Peygamberimizin kansı Ayşe ana
mıza iftira ettiler ve sövdüler. Peygamberimizin şeriatmı ve
İslam dinini ortadan kaldtrmayı düşündüler. Onlarm burada
bahsedilen ve bunlara benzeyen öteki kötü sözleri ve hare
ketleri benim ve öteki bütün İslam dininin alimleri tarafmdan
açıkça bilinmektedir. Bu nedenlerden ötürü şeriat hükmünün
ve kitaplanmızm verdiği haklarla, bu topluluğun kafirler ve
dinsizler topluluğu olduğuna dair fetva verdik. Onlara sem
pati gösteren, batıl dinlerini kabul eden ve yardımcı olanlar
da kafir ve dinsiz/erdir. Bu gibi kimselerin topluluğunu dağıt
mak bütün Müslümanlann vazifesidir. Bu arada, Müslüman
lardan ölen kutsal şehitlerin yeri Cennet'i ala 'dtr. O kafirler
den ölenler ise hakir olup cehennemin dibinde yer tutacak-
295
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
296
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LG İYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
297
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
298
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
299
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
300
BİLİM TOPLUM UN DA BİLGİYİ Kİ M E NASIL VERMELİ
301
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
302
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
303
PROF. D R . ALİ DEMİ RSOY
304
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
305
1 6. BÖLÜM
306
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
307
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
308
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
309
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
310
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
31 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
312
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
313
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
314
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
315
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
316
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
317
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
318
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
319
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
yeni bir yap ı lanmaya gerek vard ı . Bu nedenle, dilini gelişti re
bilmek için, daha doğrusu halkın dilinin yayg ı n dil olarak kul
lan ı lmas ı n ı sağlamak için Türk Dil Kurumunu, tarihini araştı r
mak ve gel işti rmek için Türk Tarih Kurumunu kurdu, dinini ge
l işti rmek ve özgü rleşti rmek için laikliği beni msed i ; milliyetçili
ğin saldı rgan l ı k ve talan olmad ı ğ ı n ı vurgulamak için " Yurtta
Sulh Cihanda Su/fi' özdeyişini rehber yapt ı , uygar sayı lan ül
kelerle i letişimi kolaylaştı rmak ve bilgiyi daha kolay aktarabil
mek için yazı dilinde "Harf Devrimi' (birçoğunun savunduğu
gibi bu değişiklik çok büyük gedik açmad ı ; çünkü zaten Türk
kültürüne yönel ik yazı l ı kaynaklar toplumun yap ı sı n ı etkileye
cek kadar çok sayıda değildi; teknik bilgi içeren yaz ı l ı kaynak
lar ise ku ral olarak yoktu; yeni bilgiler edinilmesi için batıya
dönmek zorunluluk haline geçmişti ; en önemlisi Arap harfleri
Tü rk dilinin yaz ı m ı na uygun bir alfabe değildi; dolayısıyla uy
gar bir dünyada bu kopukluğun eksikliği h issedilmedi), bu atı
l ı m ı n belki psikolojik temelini ol uşturmak i ç i n "Kıyafet Devri
mi' yaptı . "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir; fendir' diyerek, bi
lim toplumu olman ı n yolunu gösterd i . Parlamentoyu kurarak
demokrasi yolunu açtı . " Türk, öğün, güven, çaltş, güveri' di
yerek, geleneksel talan ı n yolunu kapatıp, ü retici olmaya teş
vik etti . Türk Ocakları n ı kurarak, milli benliğin işleneceği odak
ları oluşturd u . "Ne mutlu Türküm diyene' diyerek, Tü rkmen
lerdeki yılları n ezikliğini silmeye çal ıştı . Bu nedenle de kendi
sine Atatü rk ad ı verildi. Bu unvana, Tü rklerin m itolojik atası
Oğuz'dan ve Köktürk Kağan ı Bilge Kağan'dan sonra en layık
o oldu. Tüm uygar ve gerçek Tü rk Milliyetçilerinin ad ı na ma
nevi huzurunda sayg ıyla eğiliyoruz . . .
Birçok İslam ülkesinin ve Tü rkiye'deki birçok Tü rk kökenli
Arap Milliyetçisinin, Atatürk' ü , Halifeliği kald ı rmas ı ndan dola
yı suçlaması da haksızl ı ktı r. Atatü rk, Halifeliği Türk idari siste-
320
BİLİM TOPLU M U N DA BİLGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
32 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
322
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERMELİ
323
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
324
BİLİM TOPLU M U N DA B İ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
325
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
326
1 7. BÖLÜM
"Gelecekte Ne Olacak?"
Son İmparatorun Egemenliği
327
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
tur. İ nsan dışında hiçbir canl ı bu denl i güçlü bir bilince sahip
olmam ışt ı r. İ nsan d ı ş ı nda hiçbir can l ı , bu denli güçlü bir bilinç
düzeyine, yani sinirsel örgütlenme bakı m ı ndan merdivenin en
son basamağ ına ulaşamad ı ğ ı için, bir insan gibi, ardı nda ka
lan basamakları (dünyan ı n ve kendinin geçmişini) anlayama
m ı ş ve yorumlayamam ıştı r. Sadece i nsan , geçmiş olduğu ba
samakları anlama yetisine ulaşm ışt ı r. Ancak bu anlama yetisi,
ancak, başlang ıçtan başlayarak bir önceki evrimsel basama
ğa kadar geçen süreç için yeterli olabilmektedi r. İşte insan ı n
ulaştığı b u son evrede, sahip olduğu, daha doğrusu kazanm ı ş
olduğu kapsamlı bilinci tan ı ması ve açı klamas ı d a b u nedenle
bu aşamada olanaksız gibi görünmektedir. U laşt ı ğ ı m ı z bu ev
reyi, ancak, bir basamak daha yükseldiği mizde, yani bilinç de
diğimiz aşamayı da geçen bir yetenek kazand ı ğ ı m ızda anla
yabi leceğiz. Taşıdığ ı m ı z yap ı n ı n karmaş ı kl ı ğ ı n ı , içinde yaşar
ken değil; ancak kuş bakışı görebileceğimiz bir konuma geldi
ğimizde yeterince anlayabileceğiz; çünkü anlama bir üst basa
mak demektir. Biz, bilinçten öte kazanabileceğimiz evrim ba
samağ ı n ı n ne olacağ ı n ı şimdiden bilemeyiz; hatta tahmin da
hi edemeyiz; ama bir şeyi geçmişe dayanarak ku rgulayabiliriz:
Bugün ulaştığ ı m ı z evri msel basamağ ı n temelleri ta evren ku
rul u rken atı l m ı ş , her yap ı ve işlevin , ilkel düzeyde de olsa geç
mişte zemini hazı rlanm ı ş ve dünyan ı n oluşumu ve geçirdiği
evrimleşme ile çok defa daha da karmaşı klaşarak yoluna de
vam etmiştir. Bugün bilincin yerleştiği (ol uştuğu değil) yer olan
beyinin temelleri , bundan ta 3-4 milyar yı l önce, ilkel bir hücre
n i n , çevresindeki maddeleri kendine yararl ı ya da zararl ı olup
olmad ı ğ ı na göre ayı rmaya başlad ığı zaman atı l m ıştı . Örneğin,
gözlerimizin temeli, porfi rin denen , ışığa duyarl ı cansız bir mo
lekü l ü n , bir hücrenin zarı na eklenmesiyle; böbreğin oluşumu,
vücut içine giren fazla suyun atı l masıyla; tat ve koku alma or-
328
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
329
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
330
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
33 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
332
BİLİM TOPLUMUNDA Bİ LGİYİ KİME NAS I L VERMELİ
333
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
334
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
335
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
336
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
337
PROF. DR. ALİ DEMİRSOY
338
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LG İYİ Kİ M E NASI L VERMELİ
339
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
340
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ Kİ M E NAS I L VERM ELİ
34 1
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
3. İ şlevsel olarak
1. istenmeyerek yap ı lan ve mekanik sayı lan , rutin işle
rin tümü , akı l l ı robotlara yapt ı rı lacak. İ nsan , geçmişte
ki bunca emek ve savaşı n bir mirasçısı olarak, sade
ce güzel likleri yaşayacak ve eğer bilinmeyen bir şeyler
kalm ı şsa onları n yapı ları n ı ayd ı nlatmaya ve düşünme
ye vakit ayı racaktı r.
2. İletişim diye bir sorun kalmayacak; istenen her bilgi
ye an ı nda ulaş ı lacak; özellikle bugünkü görsel ayg ıtla
rın (televizyon, bilgisayar, akı l l ı telefon, si nema vs. gi
bi) önemli bir kısmı bugünkü yap ı s ı n ı yiti recek; görün
tüler, özel bir adaptörle, gözde gerçekleşen alg ı lama
gibi beyinde yaratı lacakt ı r.
4. Ö zgürlükler olarak
1 . Kal ıtsal yap ı s ı , topl umun düzenini bozacak, büyük har
camalara neden olacak ya da suç işleyecek derecede
bozuk olanları n , gen değiştirme teknolojisi yayg ı n ola
rak kullan ı l ı ncaya kadar, ü reme hakkı elleri nden al ı na
cakt ı r.
2 . Demokrasi ad ı altı nda hakları n çiğnenmesine artık
izin verilmeyecek; nüfus artış ı na paralel olarak ceza
lar ağ ı rlaşt ı rı lacaktı r. İ nsan ömrü uzat ı l d ı ğ ı içi n , özellik
le yaşam hakkı çok daha kutsal olarak korunacak; bu
hakka tecavüz edenlere artı k bugünkü demokrasilerde
olduğu gibi göz yumulmayacaktı r. Demokrasi, suçlu
nun ödüllendirildiği bir anlayış olmaktan ç ı karı lacaktı r.
3. Herkesin kal ıtsal yap ısı ve bilgi düzeyine göre seçme
ve seçilme derecesi, yani toplumu ilgilendiren kararla
ra kat ı l ma oran ı saptanacakt ı r.
342
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NAS I L VERM ELİ
343
PROF. DR. ALİ DEMİRSOY
344
BİLİM TOPLUMUNDA B İ LGİYİ Kİ M E NASI L VERM ELİ
345
PROF. D R . ALİ DEMİ RSOY
346
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİME NASI L VERMELİ
347
PROF. DR. ALİ DEMİ RSOY
348
BİLİM TOPLU M U N DA BİLGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
•
Ayd ı n ı olmayan bir ortam bilgi çağ ı olamaz.
•
Özelleşti ri lmiş bilgi (saklanm ı ş bilgi) bilim çağ ı n ı n fel
sefesine aykı rıdı r.
•
Yönetimin etkisi ku ral lara aykı rı ise di kkate al ı n maz.
Al ıcısı olmayan bilginin ü reti lmesi gereksiz masraf ola
rak görülmez.
•
Toplumun esenliği önceliklidi r.
•
Doğan ı n sürdürülebilirliği esast ı r.
•
Başka bir toplumun zararına yap ı lacak araştı rmalara
sıcak bakmaz.
•
Kendinden sonra yapı lacak atı l ı mlara temel oluştu rur.
Kısıtlamaz.
349
Kaynakça
35 1
PROF. D R . ALİ DEMİ RSOY
Berktay, Halil, vd. : Osmanlı Devletine Kadar Türkler, Cem Yayı ne
vi, İstanbu l , 1990.
Cahen, Claude: İslamiyet, Bilgi Yayı nevi , Ankara, 1990.
Cahen, Claude: Osmanl ı lardan Önce Anadolu'da Tü rkler, E Yayın
ları , İstanbu l , 1994, 3 . Baskı .
Cahız: Hilafet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri , Tü rk
Kültürünü Araştı rma Enstitüsü Yayınları , Ankara, 1967 .
Campbell, Joseph (Çeviren Kudret Emiroğlu) : İ l kel M itoloji Tanrı
nın Maskeleri , İ mge Kitapevi, Feryal Matbaas ı , 1992 .
Ceyhun, Demirtaş: Ah, Şu Biz Kara Bıyıkl ı Tü rkler, E Yayınları , İs
tanbu l , 1993 , 11 . Bask ı .
Challaye, Felicien (Çeviren Samih Tiryakioğlu): Dinler Tarihi, Var
l ı k Yayı nları , 1960.
Çağatay, Neşet: İslam U lusları ve Devletleri Tari h i , Türk Tarih Ku
ru mu Bası mevi , Ankara, 1992 .
Çamuroğlu, Reha: Babailer, Metis Yayınları , İstanbul , 1992 , 2 . Ba
sım.
Danişmend, İsmail Ham i : Tü rkl ük ve Müslümanl ı k, İstanbu l , 1959.
Demirsoy, Ali: Evrenin Çocukları (Yarat ı l ı ş ı n Öyküsü) , Meteksan
Yayı nları , Meteksan Baskı Tesisleri , 1994 , 2. baskı .
Demirsoy, Ali: Kal ıtım ve Evrim. Meteksan Yay ı n ları , Meteksan
Baskı Tesisleri, 1995 , 7. baskı .
Demirsoy, Ali: Yaşam ı n Temel Kuralları (Genel Zooloji), Cilt 1/1 Me
teksan Yayı nları , Meteksan Baskı Tesisleri, 1995 , 7. baskı .
Demirsoy, Ali: Yaşam ı n Temel Kuralları (Genel Zooloji) , Cilt 1/1 1 .
Meteksan Yayı n ları , Meteksan Baskı Tesisleri , 1995 , 6 . baskı .
Ditfurth, V . H . : Kinder des Welteils, Deutscher, Taschenbuch Ver
lag, München, 1983 .
Ditfurth, V.H.: i m amfang war der Wasserstoff. Hoffman und Cam
pe, Hambu rg : 1973 .
Divitçioğlu, Sencer: Nas ı l Bir Tarih ? , Bağlam Yayı nları , İstanbu l ,
1992 .
Esat, Mahmut-Irmak, Sad i : İslam Tarihi.
Eyüboğlu, Sabahattin : Yunus Emre, Yaylacı k Matbaası , 1991 .
352
BİLİM TOPLU M U N DA BİLGİYİ KİME NASI L VERM ELİ
353
PROF. DR. ALİ D E M İ RSOY
354
BİLİM TOPLUMUNDA BİLGİYİ KİM E NASI L VERM ELİ
355