Professional Documents
Culture Documents
Çatışma Ve Stres Yönetimi II
Çatışma Ve Stres Yönetimi II
Yazarlar
Doç.Dr. Altan EŞSİZOĞLU (Ünite 1)
Prof.Dr. Burhanettin IŞIKLI (Ünite 2, 5)
Prof.Dr. Gülcan GÜLEÇ (Ünite 3)
Prof.Dr. Gökay AKSARAY (Ünite 4, 7)
Prof.Dr. Çınar YENİLMEZ (Ünite 6)
Prof.Dr. Ayşe Çiğdem KIREL (Ünite 8)
Editör
Prof.Dr. Çınar YENİLMEZ
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Öğretim Tasarımcısı
Dr.Öğr.Üyesi Fatma Seçil Banar
Öğr.Gör.Dr. Mediha Tezcan
Kapak Düzeni
Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan
Grafikerler
Gülşah Karabulut
Özlem Ceylan
E-ISBN
978-975-06-3217-4
2378-0-0-0-1902-V01
İçindekiler iii
İçindekiler
Önsöz .................................................................................................................. vii
Özet ................................................................................................................................ 113
Kendimizi Sınayalım .................................................................................................... 114
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ......................................................................... 115
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ............................................................................................. 115
Yararlanılan Kaynaklar ................................................................................................ 116
Yararlanılan İnternet Kaynakları ................................................................................ 116
Önsöz
Sevgili Öğrenciler,
Stres, sağlık bilimlerinden mühendislik bilimlerine, oradan sosyal bilimlere kadar ge-
niş bir yelpazede birçok bilimsel disiplinin ilgi odağı olan bir kavramdır. Strese, günü-
müzde kimilerince ‘bedensel hastalıkların ve ruhsal bozuklukların en önemli nedeni’ veya
‘yeni fırsatlar yaratan ve hayatta kalmamızda büyük rol oynayan bir etken’ şeklinde işlevler
atfedilmektedir.
Ülkemiz, sosyal ve kültürel değişimlerin hızlı bir şekilde yaşandığı bir coğrafyadadır.
Bununla paralel olarak, küreselleşmenin de etkisiyle, insanların istek ve gereksinimleri
hızlı bir şekilde değişmektedir. Bu durum olumsuz stres etkenlerinin ortaya çıkma riskini
arttırmaktadır. Stres etkenlerinin tetiklediği ruhsal ve davranışsal sorunlar sonucunda aile
ve çalışma hayatı olumsuz etkilenmekte, bireysel olarak önemli bedensel hastalıklar ve
ruhsal bozukluklar ortaya çıkmaktadır.
Bu kitaptaki ünitelerde stresin tanımı ve doğası, stres kaynakları, stresin bedensel ve
ruhsal olarak insanlar üzerindeki etkileri, stresin örgütsel sonuçları, olumlu ve olumsuz
stresin ortaya çıkmasında önemli olabilen kişilik özellikleri, stres yönetiminde bireysel
ve örgütsel stratejiler şeklindeki konular ele alınmaktadır. Ünitelerde önerilen kitapları,
internet sitelerini okuyarak, sıra sizde ve kendimizi sınayalım başlıkları altında sorulan
sorulara cevaplar arayarak ilgili üniteleri daha iyi kavrayabileceksiniz.
Sağlık, sıhhat ve başarı dileklerimle.
Editör
Prof.Dr. Çınar YENİLMEZ
1
ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ II
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Stres kavramının tarihçesini açıklayabilecek,
Stres ve stres etmenlerini tanımlayabilecek,
Strese verilen yanıtı anlatabilecek,
Stres yanıtının doğasını ifade edebilecek
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Stres • Hipofiz
• Stres Yanıtı • Kortizol
• Savaş ya da Kaç Tepkisi • Adrenalin
• Hipotalamus • Genel Adaptasyon Sendromu
İçindekiler
• GİRİŞ
• TARİHÇE
Çatışma ve Stres Yönetimi II Stresin Tanımı ve Doğası • TANIM VE SINIFLAMA
• STRESE YANIT
• STRESE YANITIN DOĞASI
Stresin Tanımı ve Doğası
GİRİŞ
Kimilerince pek de doğru olmayan bir tanımlamayla ‘çağımızın hastalığı’ şeklinde an-
lamlar atfedilmeye çalışılan stres, birçok bilimsel disiplinin ilgi odağı olan bir kavramdır.
İsminden, sağlık bilimlerinden mühendislik bilimlerine, oradan sosyal bilimlere kadar
geniş bir yelpazede söz ettirir. Ancak bu bölüm ve kitapta psikoloji, psikiyatri ve fizyoloji
disiplinleri çerçevesinde stres kavramından söz edilecektir.
Yaşamda kalmamızı sağlayan, çevrenin değişen koşullarına uyum sağlama becerimi-
zin ortaya konmasında çok önemli bir payı olan stres, kişinin yaşantısal deneyimlerini
değerlendirmesini ve başa çıkma yetisini geliştirmeyi sağlar. Stres içeren yaşantılar insan
ömrünün tüm aşamalarında ortaya çıkmakta ve bedensel ve/veya ruhsal etkilerde bulun-
maktadır. Sadece kişisel yaşantılar değil, sosyal, ekonomik, politik olaylar da insan ha-
yatında büyük değişiklikler yaratabilen stres etkenleri olarak bilinirler. Örneğin; afetler,
ekonomik krizler, savaşlar, kitleleri etkileyen ve büyük kayıplara yol açan ve böylece insan
üzerinde olumsuz etkilere neden olabilen stresörlerdendir. Yaşam koşullarının, üretim
biçim ve ilişkilerinin, aile yapısının, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi önemli temel hizmet-
lerden yararlanabilme oranlarının, çalışma koşullarının değişmesi ile beraber stresin tanı-
mında değişimler olmakta, yeni stresörler tanımlanmaktadır.
Stres, bir stresöre karşı bedensel ve ruhsal anlamda verilen tepkilere denir ve bu tepki,
organizmanın bedensel ve/veya ruhsal anlamda tehdit altında olduğunu gösterir. Tehdit
karşısında organizma ‘savaşma’ veya ‘kaçma’ tepkisi gösterecektir. Organizma hem savaş-
mak hem de kaçmak için stresör karşısında gösterdiği tepkilerden kaynaklı değişiklikleri
kullanacaktır. Yani bir stresör karşısında stres tepkisinin ortaya çıkması, uyum gösterebil-
menin bir parçasıdır. Stres, insanda bedensel ve ruhsal anlamda sağlıksız durumlara da
yol açabilir. Stresörler, stres tepkisi aracılığı ile insanda bir yandan sorunun çözümü açı-
sından motivasyon sağlarken diğer yandan ruhsal bozukluklar, kalp hastalıkları, enfeksi-
yon hastalıkları gibi bedensel hastalıklara zemin hazırlamak gibi birçok sağlıksız duruma
neden olabilirler.
İnsan yaşamının doğumdan itibaren ilerleyişine şöyle bir göz atıldığında, stresör olarak
nitelendirilebilecek olayların doğumdan ölüme geçen süre içerisindeki her dönemde ortaya
çıkabildiği görülmektedir. Bu stresörlere örnek olarak evlilik, boşanma, eşin ölümü, eşle ayrı
yaşamak, aile üyelerinin sağlığının bozulması, hamilelik, cinsel sorunlar verilebilir. Dolayı-
sıyla stresörleri tanımak, hazırlıklı olmak, bu stresörlerin neden olabileceği olası sonuçları
öngörebilmek, bu sonuçlarla ilgili önlemler alabilmek, yaşam açısından önem taşımaktadır.
4 Çatışma ve Stres Yönetimi II
TARİHÇE
Stres kavramı, son yıllarda popülarite kazanmış olmasına rağmen yeni bir kavram değil-
dir. İnsanoğlu var olduğundan bu yana, hatta belki de evrimsel bakış açısıyla insanoğlunun
varlığından önce diğer organizmalar için, deneyimlenen bir olgudur. Çünkü stres ve strese
verilen yanıt bu bölümün ilerleyen kısımlarında değinileceği gibi insan türünün hayatta
kalma ve neslini devam ettirme gayretinin bir parçasıdır. Aynı olgu yani hayatta kalma ve
neslini devam ettirme insan dışındaki diğer canlı organizmalar için de geçerlidir. Evrimsel
ve tarihsel süreç içerisinde stres etmenleri değişse de organizmanın stres etmenine verdiği
temel yanıt pek değişikliliğe uğramamıştır. Stresin insan yaşamının bu kadar vazgeçilmez
bir parçası olması, stresin insanın değişen koşullara uyum sağlamasının önemli bir parçası
olmasından kaynaklanmaktadır.
Oldukça eski bir olgu olmasına karşın stresin halen net bir tanımının olmaması il-
ginçtir. Kimilerine göre stresin her insan için ayrı bir tanımı mevcuttur. Bir örnek vermek
gerekirse bu kitap bölümünün yazıldığı tarihlerde internet arama motoru olan Google’a
‘stres’ yazıldığında (Türkçe yazılmış sayfalarda arama yapıldığında) ortaya çıkan sonuç 8
milyon civarındadır. Stres kavramı dilden dile dolaşmakta, çoğunlukla kullanıldığı an-
lamlar bilimsel literatürdeki anlamına denk düşmemektedir.
Stres kavramının kökeni Latince’de “Estrictia”, eski Fransızca’da “Estrece” sözcüklerin-
den gelmektedir. Bu kavram, 17. yüzyılda ‘felaket, bela, musibet, dert, keder, elem’ an-
lamlarında kullanılmıştır. 18. ve 19. yüzyılda ise kavramın anlamı değişmiş ve organiz-
maya, nesnelere ve ruhsal yapıya yönelik ‘güç, baskı, zor’ gibi anlamlarda kullanılmaya
başlanmıştır. Daha sonra ise stres kavramı nesnenin ya da organizmanın bütünlüğüne
veya varolma durumuna karşı uygulanan güç şeklindeki organizmanın edilgen olduğu
bir tanımdan çıkarak, organizma veya nesnenin uygulanan bu güce gösterdiği direnci de
anlamı içinde barındıran bir kavram haline gelmiştir.
Stres kavramını canlı organizma için ilk olarak Canon kullanmıştır. Canon stresin
canlı organizmanın içsel dengesinin dışsal güçlerce bozulması sonucunda oluştuğunu be-
lirtmiş, ‘savaş ya da kaç tepkisi’ çerçevesinde değerlendirmiştir.
Bilimsel literatürde stres kavramının kullanımı 17. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bir
fizikçi olan Robert Hook stresi, elastiki nesne ve ona uygulanan dış güç arasındaki ilişki
şeklinde tanımlamıştır. 18. yüzyılda yaşamış olan bir fizikçi olan Young’a göre ise stres,
maddenin kendi içinde olan güç veya dirençtir. Madde barındırdığı bu güç ve direnç sa-
yesinde kendisine uygulanan çevresel güce karşı koyar. Örneğin; esneme kabiliyeti olan
bir madde kendisine dışarıdan uygulanan bir dış güce karşı bu yeteneğini kullanarak yani
esneyerek karşı koyar. Ancak uygulanan çevresel güç maddenin direncini aşar düzeyde ise
madde değişime uğrar.
1. Ünite - Stresin Tanımı ve Doğası 5
Günümüzdeki anlamıyla stres kavramını tıp ve psikoloji literatüründe ilk olarak Selye
kullanmıştır. 1950’lere kadar stres, organizmada fizyolojik ve fizyopatolojik değişiklikler
yapan uyaran olarak kabul edilmekteydi. 1952’de Kanadalı fizyolog Selye, stresi uyaranlara
karşı organizmanın verdiği yanıt olarak tarif etti. Selye, tanımında stres için ‘organizma-
nın her türlü değişmeye karşı özel olmayan tepkisi’ ifadesini kullanmıştır. Daha sonraları
stres için ‘olağanüstü talepler, sınırlamalar veya fırsatlarla yüz yüze gelindiğinde birey ta-
rafından yaşanan bir gerilim durumu’, ‘uyaranlar, tepkiler ve iki etkinlik arasındaki etkile-
şim’ şeklinde tanımların yapıldığı da olmuştur.
Selye’nin yaptığı tanımlamada diğer yaklaşımlardan farklı olarak dikkat çekici nokta;
farklı stresörlerin insan denilen organizmada benzer bedensel yanıta yol açtığı, başka bir
deyişle, fizyolojik etkilenmenin ortak bir yolak üzerinden oluştuğu idi.
Selye’nin stres tanımlamasındaki dikkat çekici nokta, farklı stresörlerin insan denilen orga-
nizmada benzer bedensel yanıta yol açtığı şeklindeki saptamasıdır.
TANIM VE SINIFLAMA
Stres kavramı günlük dilde farklı yerlerde kullanılmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki;
bu kullanımların oldukça büyük bir çoğunluğu uygun değildir. Günlük dilde kullandığı-
mız ‘baskı’ veya ‘gerginlik’ gibi sözcükler stres kavramını karşılamaya daha yakın adaylar-
dır. Sıklıkla stres günlük dilde ‘endişe’, ‘kaygı’ veya ‘sıkıntı’ kavramlarını karşılamak üzere
kullanılmakla birlikte bu sözcüklerin anlamını karşıladığı söylenemez.
Stres ve Başaçıkma Yolları ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için Prof.Dr. Z.Baltaş ve Prof.Dr.
A.Baltaş’ın Remzi Kitabevi Yayınları içinde yer alan “Stres ve Başaçıkma Yolları “(2011)
isimli kitabı okuyabilirsiniz.
Stres kavramını stres etmenini ve strese verilen yanıtı da içerir biçimde “her türlü
etkenle (heyecan, soğuk, hastalık) organizmaların varlığını bütünüyle tehdit eden
saldırı; bu saldırıya karşı organizmanın gösterdiği tepki” şeklinde tanımlayabiliriz.
4. Diğer durumlar;
Stres kavramı bazen olumlu etkileri anlamında da kullanılabilir. Örneğin; iş arka-
daşını tanımlayan bir kişinin ‘kendisine bir iş verildiğinde o kadar streslenir ki; o
işi bir an önce yerine getirir’. Bu örnekte stresin olumlu özelliklerine atıfta bulunul-
duğu gibi stresin bir baskı unsuru olduğuna da atıfta bulunulmaktadır.
Stres kavramı bazen bir sıfat olarak insanları tanımlamakta kullanılmaktadır. Ör-
neğin; ‘çok stresli bir insan’ ifadesi sıkça duyulan bir cümledir. Ancak bu cümle or-
tak anlamı olan bir ifade değildir. Cümleyi sarf eden kişinin strese atfettiği anlamla
yakından ilişkili subjektif bir ifadedir. Kimi bu ifadeyle karşısındaki insan için ‘çok
fevri’, kimi ‘çok aceleci ve sabırsız’, kimi de ‘çok sıkıntıları olan’ gibi anlamlarda
kullanmaktadır.
Stres karşılaşılan yeni bir duruma karşı insanın ruhsal ve/veya bedensel kapasitesi-
nin ulaştığı sınırların zorlanmasıdır. Bu zorlanmaya karşı organizma bir tepki geliştirir
ki; buna strese yanıt denir. Uygun olmayan bir şekilde stres kavramını karşılamak üzere
günlük dilde kullanılan ‘endişe’ veya ‘sıkıntı’ gibi kavramlar ise stres etmenlerine uygun
yanıt verilememesi durumunda ya da yeterli yanıt verilememesi durumunda (bu etmenle
başedilemediği durumlarda) organizmanın ortaya koyduğu ruhsal tepkilerdir.
Stres kavramının tanımı ile ilgili olarak şimdiye kadar literatürde biriken bilgilere göz
atıldığında, stres kavramına günümüze kadar dört farklı tanımlama getirilmiştir;
1. Cannon ve Selye tarafından yapılan ve stres kavramını ‘organizmanın dışında ger-
çekleşen, nesnel bir zorlayıcı durum karşısında, organizmanın verdiği tepki’ şek-
lindeki tanım.
2. Öğrenme kuramcıları tarafından geliştirilen ve stres kavramını ‘stres etmeni çerçe-
vesinde değerlendiren ve yalnızca bir uyaran olarak ele alan’ tanım.
3. Stres kavramını ‘kişinin karşılaştığı stres etmenleri ile kişinin stres etmeni üzerin-
deki değerlendirmelerinin etkileşimi’ üzerinden ele alan tanımlama. Bu yaklaşım
daha çok bilişsel yaklaşıma yakın görünmektedir. Bu tanımlama çerçevesinde stres
etmeninin kişi için taşıdığı anlam, kişinin stres etmeni ile baş edebilmesi için dav-
ranışsal ve zihinsel alanda uygulaması gerekenler dikkate alınmaktadır.
4. Stres kavramını ‘Sistem Kuramı’ çerçevesinde ele alan tanımlama her sistemin bir
dengesi (homeostasis) olduğunu savunur. Sistemin dengesinin bozulması duru-
munda stres yanıtı ortaya çıkar.
Stres ile ilgili tanımların ortak özellikleri aşağıda sıralanmıştır;
1. Stres, kişi ve dış çevrenin etkileşimi sonucunda oluşur.
2. Streste, bir tehlike/tehdit söz konusudur. Bu tehlikenin önemi kişinin değerlendir-
mesine bağlıdır.
3. Stres, organizmanın sadece bir bölümünü değil tümünü etkiler.
4. Stres, kontrol edilebilir bir tepki değildir. Yani stres nedeniyle meydana gelen fiz-
yolojik değişiklikler kişinin kendi iradesiyle başlatılıp yine kendi iradesiyle durdu-
rulamaz.
Stres tepkisi/yanıtı organizmanın sadece hoşuna giden etmenlere karşı verdiği bir yanıttan
ibaret değildir. Aynı zamanda organizmanın hoşuna gitmeyen etmenlere de benzer yanıt
verilir.
Selye’den sonra birçok farklı disiplinde yapılan çalışmalar sonrasında farklı sınıflandır-
malar yapılmıştır. Günümüzde stres daha çok aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır;
1. Anlık stres
2. Akut (ani, kısa bir zaman dilimi içinde gerşekleşen) kontrol edilebilen stres
3. Akut kontrol edilemeyen stres
4. Kronik (süreğen, zaman içerisinde gelişen) kontrol edilemeyen stres
Strese verilen yanıt konusunda benimsenen görüş; her stresör etmenin genel adaptasyon
sendromuna (biyolojik stres sendromu) neden olduğu ancak bu yanıtın yoğunluğunun ve
görüntüsünün kişisel farklılıklar gösterdiği şeklindedir.
İnsanın içinde yaşadığı ortamın fiziksel özelliklerinden, içinde yaşadığı sosyalliğin kültürel
özelliklerine ve hatta yaşadığı coğrafyanın iklimine kadar birçok faktör stres etemine veri-
len yanıtın düzey ve niteliğini belirleme potansiyeline sahiptir.
c. Kişilik özellikleri: Kişilik, sosyalliğin içindeki insanı tek ve biricik kılan, insa-
nın kendisini ifade ediş biçimini, ilişki kurma tarzını belirleyen, çevresel fak-
törlere uyum yapabilmesini sağlayan psikolojik ve fizyolojik sistemlerin dina-
mik ve açık örgütlenmiş halidir. Süreklilik kazanmış algılama, duygu, düşünce,
tutum ve davranışların bütünüdür. Kişiliğin daha çok kalıtımsal yönü olan huy
veya mizaç olarak adlandırılan kısmı yaşamın ilk 2-3 yılında otururken, son-
radan psikososyal gelişim sürecinde çevre ile etkileşim sonucunda şekillenen
kısmı olan karakter kısmı ise uzun yıllar sonra şekillenir. Mizaça, içsel faktörler
kısmında değinilmişti. Karakter ise değişebilme potansiyeli bakımından psişik
faktörler başlığı altına alınmıştır. İnsanın kişiliğinde baskın olan özellikler stres
etmenine verilen yanıt üzerinde etkilidir. Utangaç olan bir kişi ile atılgan, giriş-
ken olan dışa dönük bir kişinin aynı stres etmenine vereceği yanıtlar farklılıklar
barındıracaktır. Yine şüpheci, kılı kırk yaran bir kişi ile daha önemli noktalara
odaklanma yanlısı bir kişi arasında farklıklar olacaktır.
Şekil 1.1
Genel adaptasyon
sendromu evrelerinin
şematik görünümü.
Şekil 1.2
Strese yanıt.
2. Direnç evresi (Şekil 1’de B): Eğer alarm evresindeki yanıtların ortaya çıkmasına
neden olan stres etmeni organizmayı öldürecek kadar güçlü değilse veya organiz-
ma stres etmeninin gücünden bağımsız bir şekilde başedebilmeyi başaramamışsa
verilen yanıtta direnç evresine geçilmiş olur. Alarm evresinde yukarıda söz edil-
diği gibi çeşitli yapıların çözülmesi/yıkılması süreci gözlenirken, direnç evresi bu
açıdan yapıcıdır (anabolik). Bu evrede organizma olağan koşullardakinden daha
dirençlidir. Organizma stres etmenine karşı girdiği mücadelede çok fazla kaynak
tüketme yoluna girmek zorunda kalırsa zamanla gösterdiği direnç düşmeye baş-
lar. Direncin düşmesi bu kitabın stres ve bedensel hastalıklar bölümünde anlatılan
hastalıkların ve ruhsal rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Direnç evresi, stres etmeni ortadan kalkmadığı takdirde tükenme evresine geçme-
ye mahkumdur. Ancak direnç evresinin nasıl sonuçlanacağı aşağıdaki etmenlere
bağlıdır;
1. Ünite - Stresin Tanımı ve Doğası 13
a. Stres etmeninin gücü.
b. Organizmanın uyum yapabilme yeteneği ve kapasitesi.
c. Organizmanın başedebilmek için kullandığı bedensel ve ruhsal enerjinin düzeyi.
3. Tükenme evresi (Şekil 1’de C): Bu evrenin başladığının en önemli göstergesi, di-
renç evresinde sönümlenmiş olan alarm evresi reaksiyonlarının yeniden canlan-
masıdır. Tükenme evresinde organizma stres etmeni ile başa çıkmak için özellikle
direnç evresinde kullandığı enerjinin tümünü kaybetmişse sonuç ölümdür. Bu
enerji ölüme neden olacak kadar tükenmemiş ise strese bağlı bedensel hastalıklar
ortaya çıkar.
Hipotalamus ve hipofiz adı verilen yapılar strese yanıtta beyinde rol alan temel yapılardır.
Hipofiz hipotalamusun kontrolünde hormon salgısı yapar.
Şekil 1.3
Limbik sistem.
Strese yanıtta rol alan temel hormonlar kortizol ve adrenalindir. Her iki hormon da böbrek
üstü bezlerinden salgılanır.
Yukarıda kortizol ve adrenalin ile ilgili sıralanan etkiler organizmanın özellikle stres
etmenine karşı verdiği yanıtın alarm ve direnç evresinde rol oynar. Bu iki hormonun genel
1. Ünite - Stresin Tanımı ve Doğası 15
fizyolojik etkileri organizmanın direnç evresinde stres etmeni ile başa çıkmasında yar-
dımcı olur. Eğer stres etmeni çok güçlü ise ya da çok uzun bir süreyi kapsamışsa diğer bir
deyişle beden direnç döneminde stres etmeni ile başa çıkamaz ise organizma direnç dö-
neminden tükenme dönemine girer. Bu son evrede, psikosomatik hastalıklar ya da ölüm
gerçekleşir.
Strese yanıtta rol alan temel hormonlardan olan kortizolün genel fizyolojik etkileri nelerdir?
9
Strese Yanıtta Diğer Kuramlar
Stres yanıtını açıklayan kuramlar; biyolojik kuramlar, psikolojik kuramlar, sosyal kuram-
lar, sistem yaklaşımları ve diğer kuramlar olarak sıralanabilir. Aşağıda bu başlıklar altında
hangi kurmaların bulunduğu sıralanmaktadır. Önerilen internet sitesinden bu kuramla-
rın genel çerçevesi hakkında bilgiye ulaşabilirsiniz.
1. Biyolojik kuramlar:
a. Genel adaptasyon sendromu
b. Genetik yapısal kuramlar
c. Kalıtım – çevre etkileşimi modeli
2. Psikolojik kuramlar:
a. Psikodinamik kuram
b. Öğrenme modeli
c. Bilişsel model
3. Sosyal kuramlar:
a. Çatışma kuramı
4. Sistem yaklaşımları:
a. Bütüncül sağlık modeli
b. Psikosomatik kuram
c. Canlı sistemler yaklaşımı
5. Diğer:
a. Evrim kuramı
b. Yaşam değişimi kuramı
c. Çevresel stres kuramı
Strese yanıtla ilgili kuramlar hakkında Türk Psikoloji Dergisi’nin stres özel sayısına ‘http://
www.turkpsikolojidergisi.com/PDF/TPB/3435.pdf ’ şeklindeki internet adresinden ulaşabi-
lirsiniz.
Bu sistemlere giren vitamin, su, protein gibi maddelerin ve çıkan atıkların fazlalığı
veya yetersizliği, sistemlerin işlevlerini yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu bilgilerin
azlığı, aşırılığı veya birbirleri ile uyuşmazlığı, organizmaya dengenin bozulduğuna dair
işaret verir. Böylece organizma içsel ve dışsal dengesinin korunmasına yönelik uyum sağ-
lamak üzere harekete geçer. Eğer organizma dengenin bozulmasına dair işaretleri alamaz-
sa ve uyum sağlamak üzere strese vermesi gereken yanıtı gösteremezse zarar görür hatta
yaşamda kalamaz.
Strese yanıtın oraganizma açısından işlevsel değerini gösteren en iyi örneklerden birisi savaş
ya da kaç tepkisidir.
Bazı insanlar zaman zaman hissettikleri sıkıntı, gerginlik, huzursuzluk gibi olumsuz
duyguları yaşamları boyunca hissetmek istemediklerini belirtiler. Bu isteğe yakından bak-
mak gerekir. Herhangi bir olumsuz yaşantının beraberinde getirdiği olumsuz duyguları
hissetmemek ne gibi sonuçlara yol açar? Ağrı duymayan bir insanı ele alalım. Bedenine
yönelmiş ağrı verici bir durum karşısında ağrı duymaması ağrıya neden olması gereken
durumlardan kaçınmasına engel olacaktır. Ölümcül olabilecek ve basit bir tıbbi müdahale
ile giderilebilecek bir hastalığı erken dönemde farkedemeyecek ve bu hastalık ağrıyı his-
setmeyen kişinin hayatını kaybetmesine neden olabilecektir. Yorgunluk hissi bedenimize
dinlenmesi gerektiğine dair işaretler verir. Yorgunluk gibi insanlar tarafından olumsuz-
muş algılanan bir duyguyu hissetmemek bedenin dinlenme ihtiyacına karşılılık vereme-
mek demektir. Oysa günümüzde sonu ölüme dahi varabilen kronik yorgunluk sendromu
denilen bir rahatsızlığın yeni yeni tanımlandığı görülmektedir.
Olumsuz duyguları hissedememek organizma için yaşamla bağdaşmayan sonuçlara yol açabilir.
Şekil 1.4
Savaş ya da kaç tepkisi
18 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Merkez sinir sistemi stres etmeni karşısında organizmanın güvenliğini sağlamak üzere ha-
rekete geçer.
Özetle;
1. Merkez sinir sistemi stres etmeni karşısında organizmanın güvenliğini sağlamak
üzere harekete geçer.
2. Merkez sinir sisteminin harekete geçmesiyle birlikte böbrek üstü bezlerinden salı-
nan adrenalin ve kortizol;
a. Nefes alıp vermemizi
b. Kalp hızımızı
c. Kan basıncımızı yükselterek beynimize ve kaslarımıza oksijen bakımından daha
zengin kan gitmesini sağlar ve bu da bizi kaçmaya ya da savaşmaya hazır hale getirir.
3. Tüm bunların yanı sıra;
a. Duyuların hassasiyeti artar
b. Bellek keskinleşir
c. Zihinsel faaliyetler artar
d. Organizma acıya daha dayanıklı hale gelir.
Stres etmenine verilen yanıtta rol alan hormonlar sadece bedensel etkilere neden olmaz.
Bedensel etkilerin yanısıra strese yanıt veren organizmanın duyularının hassasiyeti artar,
belleği keskinleşir, zihinsel faaliyetleri artar ve acıya daha dayanıklı hale gelir.
İşte yukarıda ifade edilen strese yanıtın organizmada yarattığı sonuçlar savaş ya da kaç
tepkisinin gösterilebilmesini sağlar. Böylece organizma hayatta kalabilme amacını yerine
getirmiş olur. Buradan da anlaşılacağı gibi strese verilen yanıt organizma için yaşamda
kalabilmesi açısından vazgeçilmezdir.
1. Ünite - Stresin Tanımı ve Doğası 19
Özet
Çoğunlukla doğru olmayan bir tanımlamayla ‘çağımızın has- Savaş ya da kaç tepkisi zaman zaman insanların zihninde
talığı’ şeklinde anlamlar atfedilmeye çalışılan stres, pek çok ‘stresin olumlu yanları’ şeklindeki bir ifadeye karşı ‘stresin ne
bilimsel disiplinin ilgi odağı olan bir kavramdır. Stres kav- gibi olumlu bir yanı olabilir ki?’ şeklinde oluşan soruya en iyi
ramı, son yıllarda popülarite kazanmış olmasına rağmen, yanıtı oluşturur.
yeni bir kavram değildir. İnsanoğlu var olduğundan bu yana, Olumlu duyguları hissedememek organizmanın olumlu
hatta belki de evrimsel bakış açısıyla insanoğlunun varlığın- duygulardan mahrum kalmasına neden olabilir. Ancak bu
dan önce diğer organizmalar için, deneyimlenen bir olgudur. durum organizmanın yaşamının son bulmasına neden ola-
Stres kavramı günlük dilde farklı yerlerde kullanılmaktadır. bilecek sonuçlar doğurmaktan uzaktır. Olumsuz duyguları
Ancak belirtmek gerekir ki; bu kullanımların oldukça büyük hissetmemek organizmanın kısa vadede sadece olumlu duy-
bir çoğunluğu uygun değildir. gular hissetmesini sağlarken orta ve uzun vadede yaşamla
Organizma, herhangi bir stres etmenine yanıt vermek duru- bağdaşmayan sorunlara yol açabilmektedir.
mundadır. Selye tarafından bu tepki/yanıt genel adaptasyon
sendromu olarak adlandırılmıştır. Stres etmeni ne olursa ol-
sun genel adaptasyon yanıtı ortaya çıkar. Ancak bu durum,
bütün stres etmenlerinin sadece genel adaptasyon send-
romu yanıtına neden oldukları anlamına gelmez. Her bir
stres etmeninin genel adaptasyon sendromu yanıtı dışında
organizmada ortaya çıkardıkları kendilerine özgü tepkiler
mevcuttur. İnsan gibi organizmalarda strese karşı verilen ya-
nıt nöroendokrin bir yanıttır. Yani sinir sitemi ve hormonal
sistemin birlikte işlemesi ile gösterilen bir yanıttır. Sinir ve
hormonal sistemler strese karşı yanıtta kalp-damar sistemi,
solunum sitemi, bağışıklık sistemi ve sindirim/boşaltım sis-
temi ile birlikte hareket eder.
Stres kavramının insan türü için önemi, stresin neden oldu-
ğu sonuçlar kadar stresin işlevsel değerinin de bulunmasın-
dan kaynaklanmaktadır. İnsan organizması bir sistemdir ve
bu sistem sürekli denge halinde olma çabası içerisindedir.
Organizma bir sistemler bütünüdür ve çevresel sistemler ile
ilişki halindedir. Çevresel sistemlerde oluşan veya organiz-
manın barındırdığı sistemlerdeki meydana gelen ve orga-
nizmanın denge halini bozan durumlar organizmayı denge
haline dönme çabasına sokar, değişmeye ve gelişmeye zorlar.
Organizmanın dengesini bozan durumların olmaması ki bu
olası değildir, organizmanın değişme ve gelişme çabası içine
girmemesi demektir. Eğer organizma dengenin bozulmasına
dair işaretleri alamazsa ve uyum sağlamak üzere strese ver-
mesi gereken yanıtı gösteremezse zarar görür hatta yaşamda
kalamaz.
20 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Kendimizi Sınayalım
1. Stres ilk olarak hangi bilim dalında kullanılan bir kavram 6. Kortikotropin salgılatıcı hormon aşağıdaki yapıların
olmuştur? hangisinden salgılanır?
a. Fizik a. Hipofiz
b. Biyoloji b. Hipotalamus
c. Fizyoloji c. Böbrek üstü bezi
d. Psikoloji d. Kalp
e. Kimya e. Mide
2. Aşağıdakilerden hangisi stresi tanımlayan yaklaşımların 7. Adrenalin aşağıdaki yapıların hangisinden salgılanır?
ortak özelliklerinden değildir? a. Hipofiz
a. Stres kişi ve çevresinin etkileşimi sonucunda oluşur. b. Hipotalamus
b. Strese yanıt durumu her zaman bir tehlikenin varlığı- c. Böbrek üstü bezi
na işaret eder. d. Kalp
c. Organizma barındırdığı bütün sistemlerle strese ya- e. Mide
nıt verir.
d. Strese yanıt kontrol edilemez. 8. Aşağıdakierden hangisi kortizolün genel etkilerinden
e. Stres yanıtına neden olan tehditin ölçüsü kişinin de- değildir?
ğerlendirmesine bağlıdır. a. Kalp hızının yavaşlaması
b. Kan şekerinin artması
3. Organizmanın zarar görmediği hatta hoşuna giden ya da c. Zihinsel aktivitenin artması
haz duymasına yol açan strese ne ad verilir? d. Yağların yıkılması
a. Distres e. Mide asidinin artması
b. Östres
c. Stres 9. Stresle karşılaşan organizmanın solunum derinliği ve hı-
d. Strese yanıt zında artma hangi işleve hizmet eder?
e. Genel adaptasyon sendromu a. Kaslara daha fazla kan gitmesine
b. Tehdit kaynağını daha rahat görmeye
4. Aşağıdakilerden hangisi strese varilen yanıtta farklılıkla- c. Kan şekerinin artmasına
ra neden olan içsel faktörlerdendir? d. Organizmaya daha fazla oksijen girmesine
a. İklim koşulları e. Kan şekerinin düşmesine
b. Besin durumu
c. Cinsiyet 10. I.Sinir sistem
d. Çevresel ısı II. Hormonal sistem
e. Deneyim III. Kalp-damar sistemi
IV. Solunum sitemi
5. Genel adaptasyon sendromunun aşağıdakilerden hangi- V. Bağışıklık sistemi
sinde doğru sırasıyla verilmiştir? Strese verilen yanıtta yukarıdaki sistemlerden hangileri rol
a. Direnme – alarm – tükenme oynar?
b. Tükenme – alarm – direnme a. I, II, III, IV ve V
c. Alarm – tükenme- direnme b. I, II ve IV
d. Alarm – direnme – tükenme c. III ve IV
e. Direnme – tükenme – alarm d. I ve II
e. III, IV ve V
1. Ünite - Stresin Tanımı ve Doğası 21
Sıra Sizde 5
Strese verilen yanıtın özelliklerini belirleyen içsel faktörlere;
genetik (kalıtım), yaş ve cinsiyet örnek olarak gösterilebilir.
Sıra Sizde 6
Organizmanın barındırdığı içsel, dışsal ve psişik faktörler
strese verdiği yanıtın diğer organizmalardan farklılaşmasına
neden olur.
Sıra Sizde 7
Kuramın aldığı en önemli eleştiri psikolojik faktörlere yete-
rince yer vermemiş olması şeklindeki eleştiridir. Ayrıca daha
sonra yapılan bazı çalışmalarda her stres etmenine aynı fiz-
yolojik yanıtın verilmediği, bazı stres etmenlerine verilen ya-
nıtta farklı fizyolojik mekanizmaların rol oynadığına dair çe-
şitli kanıtlara rastlanmıştır. Genel adaptasyon kuramı stresle
baş etmede hangi yöntemlerin kullanılması gerektiği veya
kullanılabilecek yöntemlerin etkili olup olmadığına açıklama
getirmediğinden eleştirilmektedir.
22 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 8 Akman S. (2004). Stresin Nedenleri ve Açıklayacı Kuram-
Genel adaptasyon senromu dört temel varsayıma dayanır. lar. Türk Psikoloji Dergisi, 10(34-35):40-56.
Bu varsayımlar şu şekilde sayılabilir; 1- Organizmalar içsel Baltaş, Z. ve Baltaş, A. (2011). Stres ve Başaçıkma Yolları.
dengelerini korumak gibi bir içgüdüye sahiptirler. 2- Stres İstanbul: Remzi Kitabevi.
etmenleri iç dengeyi bozucu etkiye sahiptirler. Organizma Dinçel E. (2004). Stresin Psikofizyolojisi ve Strese Bağlı
ise stres etmenlerine fizyolojik bir tepki verir. Bu tepki içsel Bedensel Hastalıklar. Türk Psikoloji Dergisi, 10(34-
dengeyi korumaya yönelik bir savunmadır. 3- Savunmaya 35):56-84.
yönelik olan fizyolojik tepki aşamalı bir şekilde alarm, direnç Köroğlu E, Güleç C. (2007). Temel Psikiyatri Kitabı. Anka-
ve tükenme evrelerini izler. 4-Organizmanın stres etmenine ra: Hekimler Yayın Birliği.
verdiği yanıtta kullandığı bedensel ve ruhsal enerji sınırlıdır. Yurdakoş, E. (2001). Lecture Notes on Neurophysiology. İs-
Bu enerjinin tükenmesi durumunda ölüme kadar gidebilen tanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
sonuçlar doğabilir.
Sıra Sizde 9
Kotizolün genel etkileri şu şekilde sıralanabilir; 1- Özellikle
karaciğerde depolanmış olarak bulunan şekerin (glikojen)
yıkılması. Yıkılan bu şekerin kana karışarak kan şekerinin
yükselmesi. 2- Organizmanın karaciğer dışındaki organ ve
dokularında temel yapı taşı olan proteinin yıkılımının artma-
sı. 3- Organizmada depolanmış halde bulunan yağların yı-
kılımının artması. 4- Organizmanın savunma sisteminde rol
alan hücrelerin ve çeşitli maddelerin işlevlerinin ve miktarla-
rının azalması. 5- Kan damarlarının duyarlılığını arttırarak
kan basınıncının artması. 6- Sindirim sisteminde salgıların
artması ve böylece mide asitliğinin artması. 7- Zihinsel ak-
tivitenin artması.
Sıra Sizde 10
Olumlu duyguları hissedememek organizmanın olumlu
duygulardan mahrum kalmasına neden olabilir. Ancak bu
durum organizmanın yaşamının son bulmasına neden ola-
bilecek sonuçlar doğurmaktan uzaktır. Olumsuz duyguları
hissetmemek organizmanın kısa vadede sadece olumlu duy-
gular hissetmesini sağlarken orta ve uzun vadede yaşamla
bağdaşmayan sorunlara yol açabilmektedir.
2
ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ II
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Stres kavramını anlatabilecek,
Stres kaynaklarını tanımlayabilecek,
Özel stresli durumları tartışabilecek
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Stres • Psikolojik Şiddet
• Bireysel Stres • Sınav Stresi
• Çevresel Stres • Evlilikte Stres
• Örgütsel Stres • Ailede Özel Gereksinimli Birey
• Hamilelerde Stres Olması
• Çalışan Kadınlarda Stres
İçindekiler
• GİRİŞ
Stres Kaynakları ve Özel
Çatışma ve Stres Yönetimi II • STRES KAYNAKLARI
Stresli Durumlar
• ÖZEL STRESLİ DURUMLAR
2 Stres Kaynakları ve
Özel Stresli Durumlar
GİRİŞ
Günlük yaşantımızda sıklıkla kullandığımız stresin kelime anlamı Türk Dil Kurumu söz-
lüğünde “ruhsal gerilim” olarak belirtilmektedir. Literatürde farklı şekillerde tanımlan-
makla birlikte, stresi kısaca her hangi bir içsel ya da dışsal etkene karşı verdiğimiz tepki
olarak tanımlayabiliriz. Stresin insan üzerindeki etkilerine yönelik çalışmalarıyla ünlenen
Hans Selye (Selye, 1976) stresi, “organizmanın her türlü değişmeye özel olmayan (yaygın)
tepkisi” ve bu tepkiyi yaratan uyarıcıları da “stresör” olarak tanımlamıştır.
Yirminci yüzyılın hastalığı olarak nitelendirilen stres günlük konuşmalarda yer aldığı
gibi sadece sıkıntı, endişe belirtmediği gibi aynı zamanda sadece olumsuzlukları da içer-
mez. Stres olumlu ya da olumsuz oluşuna bakılmaksızın her türlü etkene karşı vücudun
verdiği tepkidir. Dolayısıyla stres her zaman kişiye zarar veren, kişinin kaçınması gereken
bir durumu yansıtmaz. Mutluluğa neden olan ya da başarıya zemin hazırlayan etkenler-
den kaynaklanan stres olumlu olarak (iyi stres) nitelendirilebilir ki, buna isteklendirme
(motivasyon) de denmektedir. Diğer taraftan sıkıntıya, mutsuzluğa neden olan olaylardan
kaynaklanan stres olumsuz olarak (kötü stres) nitelendirilebilir ve bireyin güçlerini tüke-
tir. Ortak noktaları yaşandıklarında kişi için zorlayıcı olmalarıdır. Bu yüzden her ikisi de
stres olarak tanımlanmaktadır.
tam koşullarıyla birlikte stres düzeyini etkilemektedir. Buna rağmen, anlatım ve anlaşılma
kolaylığı bakımından, stres ile karşılaştığımız ortam yada durumlara göre stres kaynakla-
rını; bireysel (kendinden kaynaklanan), çevresel (çevresinden, içinde yaşadığı ortamdan
kaynaklanan) ve örgütsel (çalıştığı, geçimini sağladığı ortamdan kaynaklanan) olarak üç
bölümde ele alabiliriz.
Şekil 2.1
Örgütsel stres
kaynakları
Kaynak: Serpil
AYTAÇ; “İş Stresi
Yönetimi El Kitabı
İş Stresi: Oluşumu,
Nedenleri, Başa
Çıkma Yolları,
Yönetimi” Türk – İş
- ÇASGEM, Çalışma
Hayatında Stres
Semineri, 15 – 17
Aralık 2009, http://
www.turkis.org.tr/
source.cms.docs/
turkis.org.tr.ce/docs/
file/ec109.pdf:erişim:
29.05.2012
Örgüt içinde sık olarak karşılaşılabilecek potansiyel stres kaynaklarından bazıları, aşa-
ğıdaki gibi başlıklandırılabilir (Balcı,2000, Us, 2007, Kaya, 2008, Aytaç,2009).
Çalışma ortamı ve koşulları: İşin yapılabilmesi için gerekli insan ve malzeme do-
nanımlarının eksik olduğu, ısı, ışık, nem, gürültü gibi konfor unsurlarının yeterince dü-
zenlenmediği, kullanılan araç gerecin insan anatomisine ve fizyolojisine uygun olmadığı
(ergonomik olmayan) işletmelerde hem kazalar sık yaşanacağından çalışanlarda kaygı
düzeyi yükselir, hem de verimli bir çalışma olmaz. Yapılan iş için zaman sınırlamasının
olması, vardiyalı çalışma düzenine bağlı olarak çalışanın uyku ve dinlenme sürelerinin
2. Ünite - Stres Kaynakları ve Özel Stresli Durumlar 29
değişmesi, biyolojik saatinin bozulması kronik yorgunluk ve strese yol açabilir. Çalışan-
ların kendi aralarında ve yönetimle iletişimlerinin yetersiz veya kötü olduğu, huzursuz
işletmeler önemli bir stres kaynağıdır.
İşin Sıkıcı Olması: Hoşlanmadığımız, ancak zorunlu olarak çalıştığımız iş kolu bunun
en güzel örneği olabilir. Bunun yanı sıra emek verdiğimiz işe yaratıcılığımızı katamadığı-
mız, tek düze bir şekilde otomatik olarak yaptığımız işler, bir fabrikada yürüyen bantlarda
çalışmak, bürokratik işlerle uğraşmak stres kaynağı olabilir. Yapılan işin kişinin bilgi ve
becerisinin altında kalması, iş hacminin düşük olması da işi sıkıcı hale getirebilir.
Çok fazla iş: Çalışılan kurumda yeterli eleman bulunmaması sonucu kişinin kapasite-
si üzerinde çalışmak zorunda kalması, işin yetiştirilmesi için zamanın kısıtlılığının olması,
işin kişinin beceri ve yeteneklerinin yetersiz kalacağı bir iş olması da kişide kaygı ve stres
yaratır.
Düşük ücret: Kişinin yaptığı işin karşılığı olarak beklediği ücreti alamaması, mali sı-
kıntı içinde bulunması, geleceğe güvenle bakamamasına neden olur.
İş tanımının tam olarak yapılmamış olması: Rol belirsizliği, örgüt içinde kişinin işi-
nin ne olduğunun belirlenmemiş olması, işin sınırlarının belirsizliği, kimi çalışana aşı-
rı yük, kimi çalışana az iş düşmesine neden olur. Bu durumda hem çalışanlar arasında
geçimsizlik ortaya çıkacak hem de yöneticiler ile çatışmalara neden olacaktır ki, bu da
çalışanların kaygı düzeyini yükseltecektir.
Yönetim: Yöneticilerin tek yönlü iletişimde bulunduğu, aşırı güç kullanımı ve cezanın
ön planda olduğu, çalışanlar arasındaki yarışmanın ileri düzeylerde olduğu, çalışanların
kendileri ile ilgili konularda fikirlerinin alınmadığı işletmeler, çalışanların kendilerini ra-
hat hissetmedikleri, huzursuz işletmeler olmaya adaydır. Bu tip işletmeler çalışanlar için
bir stres kaynağıdır.
Sorumluluk: Kişinin yaptığı işin aşırı sorumluluk taşımasının yanı sıra, diğer çalışan-
ların yaptıkları işlerden de sorumlu olunması, çalışanın kendini stres altında hissetmesine
neden olur.
Terfi etme: Yükselme, daha iyi şartlarda çalışma, nihayet daha iyi bir gelir düzeyi her
çalışanın hayalini süsler. Tüm bilgi, becerisi ve tecrübelerini sergileyebileceği şekilde mes-
lekte ilerleyememesi, yada tam tersi, donanımlarının yetemeyeceği bir kademeye yüksel-
mesi kişinin kendisini stres altında hissetmesine neden olur.
Yöneticilik: Tüm örgütlerde az yada çok, işin özelliğine bağlı olarak ortaya çıkan pek
çok stres kaynağı vardır. Ancak, en çok stres üreten kaynakların başında insan kaynakları
ile yapılması gereken işin bir arada değerlendirmesinin gerektiği yöneticilik gelmektedir.
Kaya’ya (2008) göre yönetim basamaklarında işin düşünülmediği, tümüyle bireye kalmış
bir zaman dilimi bulmak zordur ve belli bir zaman dilimine pek çok işi sığdırmaya çalışma
ya da “zamana karşı yarış” önemli bir stres faktörüdür.
Performansın Değerlendirilmesi: Us’a (2007) göre performansın değerlendirilmesi-
nin amacı bireysel performansın sağlıklı ve adil standart ve kriterler aracılığı ile belirle-
nerek ölçülmesi, bu konuda kişilere bilgi verilmesi ve kişisel performansın geliştirilerek
örgütsel etkinliğin artırılmasıdır. Ancak, performansın değerlendirilmesi ve değerlendir-
me süreci hem çalışanlar hem de yöneticiler için stresli bir süreçtir. Her şeyden önce de-
ğerlendiriliyor olmak bile kişiler üzerinde stres yaratır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki,
performans değerlendirmesi verimlilik ve başarının hem ölçüsü hem de ödülüdür.
Örgütsel Stres ile ilgili daha geniş açıklamalar kitabın ilgili ünitesinde ele alınacaktır.
Sınav Stresi
Sınav stresi sınava giren kişinin beklentilerinin yarattığı bir durumdur. Gelecek kaygısı
ile birlikte hedefi olan, hedefine ulaşmaya çalışan kişilerin sınav öncesi dönemde stres
yaşaması doğaldır. Aslında bu stres olumlu bir stres olup kişide isteklendirmeye neden
olur ve performansı artırır. Ancak bu düzeyde kalmadığı takdirde, olumsuz stres tabloda
ön plana çıkarak kişide dikkat, öğrenme ve hatırlama yetisinde bozulmalara neden olarak
akademik performansın düşmesine neden olur. Sonrasında ise olumsuz düşünce hakimi-
yetine ve başarısızlığa neden olur.
Kişinin zihninin sürekli sınavla meşgul olması, sınavla ilgili aşırı endişe taşıma ve ken-
dine güvensizlik sonucu olası başarısızlığın sonuçlarının düşünülmesi kişide gerginliğe,
korkuya neden olacaktır ki, bu durum sınav yaklaştıkça daha da artacaktır. Çarpıntı, ter-
leme, ellerde titreme gibi bedensel belirtilerin de eşlik ettiği bu tablo nihayet kişinin aka-
demik performansını etkileyerek sınav başarısının düşmesine neden olacaktır.
Sınava girecek kişinin ailesine karşı suçluluk duygusu içine girmesi, arkadaşlarının
ya da yakın çevresinde aynı sınava girenlerin başarılı olup kendisinin başarısız kalacağı
korkusuna kapılması da bir olumsuz stres kaynağı olup başarının düşmesine neden olur.
Aileler açısından bakacak olursak, ailede sınava girecek olan bir kişi varsa tüm ailenin
günlük programları sınava girecek kişiye odaklanır, bu da sınava girecek kişi üzerinde
baskı yaratarak isteklendirme yerine bir olumsuz stres kaynağı olacaktır.
2. Ünite - Stres Kaynakları ve Özel Stresli Durumlar 33
Evlilikte Stres
Evlilik aslında olumlu bir stres kaynağıdır. Her ne kadar evlilikler şirket ortaklığı gibi or-
taklık akdi ile yürütülmese de, evlilik, hayatın, sorumlulukların, beklentilerin paylaşıldığı
sosyal bir ortamdır. Evlilik bir genç çiftin dediği gibi “farklı iki hayatın tek bir hayatta bir-
leştirilmesidir”. Evliliğe hazırlanma, evlenme, misafirler derken yaşanılan koşuşturmalar,
yaşam tarzındaki farklılaşma hepsi ortaya çıkan olumlu stresin birer parçasıdır. Paylaşım-
ların, iletişimin azalması, sorumlulukların artması gibi durumlarda olumsuz stres ortaya
çıkmaya başlar.
Evlilikte olumsuz stresi ortaya çıkaran nedenlerin başında evlilik öncesindeki beklen-
tilerin karşılanamaması gelmektedir. Beklenti düzeyi çok yüksek eşler evlilik sonrasında
eşinin davranışlarını olduğu gibi kabul etmeyebilirler. Ortak noktanın bulunması yerine
eşlerin birbirinin üzerinde baskı yaratmaya çalışması, diğerinin davranışlarını değiştir-
meye çalışması aile ortamında stresin artmasına neden olur.
Kişiler evlendikten ve aynı evde yaşamaya başladıktan sonra birbirlerini ihmal ediyor
hissine kapılabilirler. Yoğun iş temposu, özellikle yeni yaşam tarzının işlerin yetiştirilmesi-
ne engel olduğu duygusu yoğun strese neden olabilir. Unutulmamalıdır ki, boşanmaların
en sık nedenlerinden biri eşlerin birbirine olan ilgisizliğidir.
Diğer bir faktör eşlerin birbirini sürekli ve olumsuz bir şekilde eleştirmesidir. Her ne
kadar eleştiri yapıcı olduğunda kişide olumlu bir stresin ortaya çıkmasına neden olursa
da, incitici eleştiriler olumsuz stresin ortaya çıkmasına neden olur. Evlilikte strese neden
olan diğer faktörler arasında saygı eksikliği, kötü söz söyleme, sorumlulukların paylaşıl-
maması, aileler ile ilişkiler, sadakatsizlik sayılabilir.
Evlilikte stresi azaltan en önemli unsurların sevgi, saygı, güven ve iletişim olduğu unu-
tulmamalıdır.
beslenmesi, giyinmesi, hareket ettirilmesi gibi işlerle geçirmesine neden olarak, kendi ih-
tiyaçlarından vazgeçmesi ya da ertelemesini gerektirecektir. Bu tip değişiklikler hem bakı-
ma ihtiyacı olan hem de bakımı üstlenen kişide stresin ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Bir başka stres kaynağı da fiziksel çevrenin özürlü, sakat ya da engelli bireyler için
uygun olmayışıdır. Fiziksel çevrede özürlü, sakat ya da engelli bireyler için düzenleme-
ler yapılmaması bir taraftan bu kişilerin hareket kabiliyetini kısıtlamakta, belli bölgelerde
mahsur kalmalarına neden olmakta, tıbbi ve iyileştirme hizmetlerine ulaşmalarını zorlaş-
tırmakta, diğer taraftan sosyal ve mesleki yaşamları etkilenmektedir.
2. Ünite - Stres Kaynakları ve Özel Stresli Durumlar 35
Özet
İnsanlığın var oluşundan günümüze kadar kişileri etkileyen mak amacıyla sistemli bir şekilde yürütülen kötü niyetli ey-
stres; kişinin kendisinden kaynaklanan faktörlerin yanı sıra lemler psikolojik şiddet olarak tanımlanmaktadır.
çevresel ve çalışma ortamından kaynaklanan unsurların etki- Sınav stresi sınava giren, geleceğe yönelik hedefi olan kişinin
siyle ortaya çıkmaktadır. beklentilerinin ortaya çıkardığı, isteklendirmeye neden olan
Günlük konuşmalarda sık olarak yer alan stres sadece sıkıntı, ve performansı artıran bir durumdur. Ancak, kontrol edile-
endişe belirtmediği gibi aynı zamanda sadece olumsuzluk- mediği takdirde olumsuz stres ortaya çıkar ki, kişide dikkat,
ları da içermez. Mutluluğa neden olan ya da başarıya zemin öğrenme ve hatırlama yetisinde bozulmalara neden olur.
hazırlayan etkenlerden kaynaklanan stres olumlu olarak (iyi Sorumlulukların, hedeflerin ve hayatın paylaşıldığı bir evlilik
stres) nitelendirilirken, sıkıntıya, mutsuzluğa neden olan olumlu stres nedeniyken, iletişimin olmadığı, evlilik öncesi
olaylardan kaynaklanan stres olumsuz olarak (kötü stres) ta- beklentilerin karşılanmadığı, paylaşımların azaldığı, ihmal-
nımlanmaktadır. lerin başladığı evlilik olumsuz bir stres kaynağı haline ge-
Stres ile karşılaştığımız ortam ya da durumlara göre stres lir. Evlilikte strese neden olan diğer faktörler arasında saygı
kaynakları; bireysel (kendinden kaynaklanan), çevresel (çev- eksikliği, kötü söz söyleme, aileler ile ilişkiler, sadakatsizlik
resinden, içinde yaşadığı ortamdan kaynaklanan) ve örgütsel sayılabilir.
(çalıştığı, geçimini sağladığı ortamdan kaynaklanan) olarak Ailede, özürlü, sakat ya da engelli olan kısaca, özel gereksi-
üç bölümde incelenmektedir. nimli birey olması hem bireyin kendisinde hem de bakımıyla
Bireysel stres kaynakları; kişilerin hayalleri, istekleri, ihtiyaç- yükümlü olan kişilerde strese neden olurken, ailelerde duy-
larının yanı sıra yetenekleri, karakterleri mizaçları, kişilikle- gusal, sosyal, ekonomik ve fiziksel yüklenmelere neden olur.
rinden oluşmaktadır. Aile içinde özel gereksinimli birey varlığında ortaya çıkacak
Çevresel stres kaynakları; hava-su-toprak kirliliği, radyas- stres nedenleri arasında, ailenin kurduğu hayallerin yıkıl-
yon, afetler, teknolojideki değişiklikler, hastalıklar, salgınlar, ması, gelecek kaygısı, tıbbi ve sosyal gereksinimlerin ortaya
siyasi değişiklikler, trafik karmaşası, dedikodular, işsizlik gibi çıkması, ekonomik zorluklar, sayılabilir. Ayrıca, sosyal or-
çevremizde ortaya çıkan, yaşamımızı etkileyen faktörlerdir. tamlardan kaçınmak zorunda kalınması, özel gereksinimli
Örgütsel stres; çalışma hayatımızda belirlenmiş ya da belir- bireyin yaşamını başkasına bağımlı bir şekilde sürdürmek
lenmemiş rol ve görevleri yerine getirirken ortaya çıkan du- zorunda olması, bakımı üstlenen kişinin zamanının çoğunu
rumların yarattığı stres faktörlerini ifade eder. bireyin temizliği, beslenmesi, giyinmesi, hareket ettirilmesi
Hamilelik dönemi, çalışan kadınlar yada psikolojik şiddet gibi işlerle geçirmesi de birer stres nedenidir. Bir başka stres
gibi konular stres açısından özel olarak ele alınması gereken kaynağı da fiziksel çevrenin özürlü, sakat ya da engelli birey-
konulardır. ler için uygun olmayışına bağlı olarak bu kişilerin hareket
Hamilelik dönemi, fizyolojik ve psikolojik değişiminin bir- kabiliyetlerinin kısıtlaması, tıbbi ve iyileştirme hizmetlerine
likte yaşandığı önemli bir dönemdir. Annenin bir yandan ulaşmalarının zorlaşması, sosyal ve mesleki yaşamlarının et-
kendi yaşamını devam ettirirken bir yandan da yeni bir can- kilenmesidir.
lının büyümesi, gelişmesi sorumluluğunu taşıdığı, olumlu
stres ile olumsuz stresin bir birine karıştığı, hormonsal ve
bedensel değişikliklerin yanı sıra duygu-durumunda deği-
şikliklerin meydana geldiği özel bir dönemdir.
Sanayi devriminden bu yana, saygınlık kazanmak, kendisi-
nin ve ailesinin yaşam standartlarını yükseltmek, aile bütçe-
sine katkıda bulunmak, üretime katkıda bulunmak için, iş
hayatı içinde yer alan kadınlar bir taraftan da toplum tara-
fından kendilerine verilen çocuk doğurmak, çocuk bakmak,
ev işlerini de yürütürler. Bu kadar yoğun çalışma ve yaşam
koşullarının yanı sıra karşılaştıkları eşitsizlikler, adaletsizlik-
ler kadın için ayrı bir stres kaynağı olmaktadır.
Haksız suçlama, küçük düşürme, taciz, duygusal eziyet uy-
gulayarak sindirme ve korkutma politikaları ile kişiyi kontrol
altına almak yada bulunduğu ortamdan ayrılmasını sağla-
36 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Kendimizi Sınayalım
1. Stres açısından aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? 6. Aşağıdakilerden hangisi «çalışma ortamı ve koşulları» açı-
a. Herhangi bir içsel etkene karşı verdiğimiz tepki stres sından yanlıştır?
olarak tanımlanabilir a. Ergonometrik masa
b. Her türlü etkene karşı vücudumuzun verdiği tepki b. Vardiyalı çalışma
olarak tanımlanabilir c. Zaman baskısı
c. Stres her zaman kişiye zarar veren olaylardan kay- d. Çalışanın beklentileri ile örgüt beklentilerinin çatışması
naklanır e. Biyolojik saatin bozulması
d. Olumsuz stres mutsuzluğa neden olan olaylardan
kaynaklanır 7. Aşağıdakilerden hangisi hamilelik dönemi açısından
e. Olumsuz stres bireyin güçlerini tüketir yanlıştır?
a. Bu dönemde önemli fizyolojik değişiklikler yaşanır
2. Aşağıdakilerden hangisi bireysel stres kaynakları açısın- b. Bu dönemde önemli psikolojik değişimler yaşanmaz
dan yanlıştır? c. Olumlu-olumsuz stres bir aradadır
a. Hayaller d. Stresin en az yaşanacağı dönem 18-35 yaş arasıdır
b. İstekler e. Sık aralıklarla hamile kalmak tükenmeye neden olabilir
c. Eş ile ilgili sorunlar
d. Yaş 8. Çalışan kadınlarda stres kaynakları açısından aşağıdaki-
e. Hastalık salgınları lerden hangisi yanlıştır?
a. Kadınlar sadece hizmet sektöründe çalışır
3. Aşağıdakilerden hangisi çevresel stres kaynakları açısın- b. Çalışan kadının en az iki çalışma ortamı vardır
dan yanlıştır? c. Ev işlerine yardımcı olunması kadının stresini gidermez
a. Afetler d. Çocukların ihtiyaçları kadın için bir stres kaynağıdır
b. Güneş ışınları e. Çalışan kadın bir taraftan da doğanın kendisine ver-
c. Besin maddelerinin azalması diği rolü oynar
d. Çocuklar ile ilgili sorunlar
e. Lokantada kötü servis 9. Aşağıdakilerden hangisi sınav stresi açısından yanlıştır?
a. Sınav stresi sınava giren kişinin beklentilerinin yarat-
4. Aşağıdakilerden hangisi örgütsel stres kaynakları açısın- tığı bir durumdur.
dan yanlıştır? b. Hedefi olan kişilerin sınav öncesi dönemde stres ya-
a. Ergonometrik olmayan tezgah şaması doğaldır
b. Kurum içi ilişkiler c. Hedefine ulaşmaya çalışan kişilerin sınav öncesi dö-
c. Yetki nemde yaşadığı stres olumlu stresdir
d. Ortam ısısı d. Başkalarının başarılı olup kendisinin başarısız kala-
e. Besin temininde güçlük cağı korkusu olumlu stres nedenidir
e. Ailenin sınava girecek kişi üzerinde baskı yaratması
5. Aşağıdakilerden hangisi stres kaynakları arasında sayılan isteklendirme yerine olumsuz strese neden olur
«kurum içi ilişkiler» ile ilgili değildir?
a. Engellenmiş iş istekleri 10. Aşağıdakilerden hangisi evlilik açısından yanlıştır?
b. Yöneticiler ile olumsuz ilişkiler a. Evlilik aslında olumlu bir stres kaynağıdır
c. Çalışanlar ile olumsuz ilişkiler b. Evliliğe hazırlılık dönemindeki stres olumlu stresdir
d. Yetki ve sorumluluk dağıtımındaki ilişkiler c. Boşanmaların en sık nedenlerinden biri eşlerin birbi-
e. Çalışanlara karşı sorumluluk rine olan ilgisizliğidir
d. Eşlerin birbirlerini sürekli bir şekilde eleştirmesi
olumlu strese neden olur
e. Saygı eksikliği olumsuz strese neden olur
2. Ünite - Stres Kaynakları ve Özel Stresli Durumlar 37
Sıra Sizde 4
Çeşitli meslekler üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada;
gardiyanlık, polis memurluğu, öğretmenlik, ambulans şoför-
lüğü, hemşirelik, doktorluk, itfaiyecilik, diş hekimliği, maden
işçiliği, askerlik, aktörlük ve gazetecilik gibi mesleklerin en
çok stresli meslekler olduğu vurgulanmıştır (Zeytin, 2011)
38 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Yararlanılan Kaynaklar
Arslan, F. (2012). Evliliklerde Strese Girer. Semerkand Aile Özcan, İ. Alpar, Ö, Ciğer, A. Algür, S. (2010). Antalya Şeh-
Dergisi, 80. rindeki Seyehat Acentası Çalışanlarının Stres Kaynak-
Balcı, A. (2000). Öğretim Elemanlarının İş Stresi, Kuram ları, Belirtileri ve Sonuçlarının Belirlenmesine Yönelik
ve Uygulamalar. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Ampirik Bir Araştırma. Elektronik Sosyal Bilimler Der-
Baltaş, A ve Baltaş, Z. (2011). Stres ve Başa Çıkma Yolları. gisi, 9:33, 41-64
İstanbul: Remzi Kitapevi. Selye, H. (1976). The Stress of Life. New York: McGraw-Hill.
Can, S. ve Can, Ş. (2011). Kamu Personeli Seçme Sınavı Ön- Şahin, H. (2004). Engelilik Kimin Sorunu ? Bireyin mi,
cesinde Öğretmen Adaylarının Stres Düzeyleri. Kasta- Toplumun mu? Özveri Dergisi, 1(1):
monu Eğitim Dergisi, 19: 3, 765-778. Tuğrul, DC. (2000). Stres ve Depresyon. Psikiyatri Dünyası,
Gümüştekin, GE. ve Gültekin, F. (2010). Stres Kaynakları 4(1):12-17.
ile Kariyer Yönetimi Etkileşimi: Borsa Aracı Kurum Tutar, H. (2000). Kriz ve Stres Ortamında Yönetim.
Çalışanları Üzerinde Bir Uygulama. Akademik Bakış İstanbul:Hayat Yayınları, Yayın No:88
Dergisi, 20. Us, AT. (2007). İşletmelerde Motivasyon. İstanbul: İGİAD
Karahan, A., Gürpınar, K., Özyürk, P. (2007) Hizmet Sektö- Yayınları, Yayın No:5,
ründeki İşletmelerin Örgüt İçi Stres Kaynakları: Afyon Yaylacı, GÖ. (2005). Örgütsel Stres Yönetmede Etkili Ki-
İl Merkezindeki Hastanelerde Çalışan Cerrahi Hemşi- şiler Arası İletişim Stratejileri. Amme İdaresi Dergi-
relerinin Stres Kaynaklarının Belirlenmesi. Ekonomik si, 38 (2), 51-59.
ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3:3(1)27-44. Yılmaz, A. Ekici, S. (2003). Örgütsel Yaşamda Stresin Kamu
Kavakcı, Ö., Güler, SA., Çetinkaya, S. (2011). Sınav Kaygısı Çalışanlarının Performansına Etkileri Üzerine Bir
ve İlişkili Psikiyatrik Belirtiler. Klinik Psikiyatri Dergi- Araştırma. Yönetim ve Ekonomi, 10:2;1-20.
si, 14(1):7-16. Zeytin, M. ve Gökgöz, A. (2011). Muhasebe Meslek Men-
Kaya, MD ve Keskin, G. (2008). Yöneticilerin Yönetsel Stres suplarında Strese Neden Olan Faktörlerin İncelenme-
Kaynakları ve Strese Yatkınlık Düzeyleri: Erzurum’da si: Yalova ve Bilecik İlleri Örneği. Gümüşhane Üniversi-
Bir Araştırma. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens- tesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi, Sayı 2(3):99-118.
titüsü Dergisi, 11(1), 371-388.
Lazarus, R S., Folkman, S. (1984). Stress, appraisal, and co-
ping. New York: Springer.
Leymann, H.(1996). The Content and Development of
Mobbing at Work. European Journal of Work and Orga-
nizational Psychology, 5(2), 165 -185.
2. Ünite - Stres Kaynakları ve Özel Stresli Durumlar 39
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Ruh ve beden arasındaki ilişkiyi değerlendirebilecek,
Stresin beden üzerindeki etkilerinin mekanizmasını betimleyebilecek,
Stresin etkilediği bedensel hastalıkları tanıyabilecek,
Stresin bedensel hastalık oluşturmasındaki diğer faktörleri açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Stres • Yaşam Olayları
• Bağışıklık Sistemi • Psikosomatik Tıp
İçindekiler
• GİRİŞ
• STRES TEORİSİ
• KALP VE DAMAR HASTALIKLARI
• BAŞ AĞRILARI
• SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI
• STRES VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
• EKLEM ROMATİZMASI (ROMATOİD
Çatışma ve Stres Yönetimi II Stres ve Bedensel Hastalıklar ARTRİT)
• SİSTEMİK LUPUS ERİTEMATOZUS
• KANSER
• DERİ HASTALIKLARI
• AKCİĞER HASTALIKLARI
• DİYABETES MELLİTUS (ŞEKER
HASTALIĞI)
• INFERTİLİTE (KISIRLIK)
Stres ve Bedensel Hastalıklar
GİRİŞ
İlkel topluluklardan beri insanlar, ruh ve beden arasında ilişki olduğunu düşünmüşlerdir.
Kötü ruhlar tarafından oluşturulan hastalıkların tedavisi için kötü ruhların dışarı çıkarıl-
masına çalışılmıştır. Asur ve Babil uygarlıkları döneminde aynı anlayışla tıp, dinin ege-
menliği altına girmiştir. Milattan önce 400 yıllarında Socrates’in “ne başsız bir gözü ne de
bedensiz bir başı tedavi etmek uygun değildir” dediği ileri sürülmektedir. Daha sonraki
süreçte, Galen, hastalıkların beden sıvılarındaki bozukluklardan ileri geldiğini belirtmiş,
ancak Milattan Sonra 500-1500 yılları arasında mistizim ve din, tekrar tıbbı etkisi altına
almıştır. Rönesans döneminde ruhsal durumların beden üzerine etkileri, bilimsel olmadı-
ğı gerekçesi ile reddedilince, akıl ve ruh çalışmaları din ve felsefe alanına kaymıştır. Ondo-
kuzuncu yüzyılda artık hasta değil hastalık tedavi edilir olmuştur. Hastalıklarda duygusal
ve bedensel süreçlerin birbirinin içine girdiği görüşü 20. Yüzyılda tekrar gündeme gelmiş,
1980’lerde psikosomatik tıp, hastalıkları biyopsikososyal modele dayandırmıştır.
Psikosomatik tıp, ruh ve bedenin bütünlüğü ve bunlar arasındaki etkileşim üzerinde dur-
maktadır. Hastalıkların ortaya çıkmasında, devam etmesinde, alevlenmesinde psikolojik ve bi-
yolojik faktörlerin ilişkilerini ele alır. Çoğu fiziksel hastalığın nedeni stres, çatışma veya yaygın
anksiyete olmasına rağmen bazı hastalıklar bu faktörlerden daha fazla etkilenmektedir.
STRES TEORİSİ
Stresin hastalıklarla ilişkisini araştıran ilk çalışmaları yapan kişi Walter Cannon’dur. Otonom
Sinir Sisteminin uyarılmasının, organizmayı hipertansiyon (yüksek tansiyon), taşikardi (kalp
atım sayısının artması) ile kendini gösteren “savaş ya da kaç” yanıtına hazırladığını bildirmiş-
tir. Daha sonraki çalışmalarda, sindirim sistemi ile stres arasındaki ilişki gösterilmiştir.
Uzun süren herhangi bir stres, fiziksel hastalığa neden olabilecek bir takım fizyolojik
değişikliklerin meydana gelmesini sağlar. Her insanın genetik olarak stresten etkilenmeye
yatkın bir organı vardır. Bazı kişiler için bu organ mideyken, bazıları için kalp, yada deri
olabilir. Sürekli tedirgin ve çökkün kişiler fiziksel ve psikosomatik hastalıklar için daha
büyük risk altındadır.
Yaşam koşullarında oluşan hoşa giden ya da gitmeyen değişiklikler, bireyin yeterli bir şekil-
de yanıt vermesini gerektiren meydan okumalara neden olmakta ve sağlık ile hastalık arasın-
daki dengeyi etkilemektedir. Thomas Holmes ve Richard Rahe isimli araştırmacılar, ortalama
bir bireyin hayatında değişen düzeylerde strese neden olan yaşam olaylarını sıralamışlar, her
bir yaşam olayına puan vermişlerdir. Bu yaşam olayları ile hastalık başlangıcı ve ciddiyeti ara-
sında bir ilişki olduğunu göstermişlerdir. Belirli bir zaman dilimi içinde yaşanan yaşam olayla-
rının şiddeti belirlenerek, stres ve hastalıkla ilgili tahminde bulunmak mümkündür. Örneğin
bir yıl içinde 200 ya da daha fazla yaşam değişikliği puanı, o yıl bir psikosomatik hastalık ge-
lişme riskini arttırmaktadır. Rahe-Holmes yaşam olayları anketi Tablo 3.1’de gösterilmektedir.
42 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Tablo 3.1 Son 1 yılda aşağıdaki olaylardan yaşamız olduklarınızın numarasını daire içine alınız ve
Rahe-Holmes Yaşam karşısındaki boşluğa yaklaşık kaç ay önce yaşadığınızı yazınız.
Olayları Anketi
1. Eşin ölümü.................................................................................................................................................. 100
2. Boşanma........................................................................................................................................................ 73
3. Evli eşlerin boşanmadan ayrı yaşamları............................................................................................. 65
4. Gözaltı,tutuklama,hapse girmek.......................................................................................................... 63
5. Aileden yakın birinin ölümü................................................................................................................... 63
6. Kişisel yaralanma veya hastalık............................................................................................................. 53
7. Evlenmek.......................................................................................................................................................50
8. İşinden çıkarılmak...................................................................................................................................... 47
9. Evlilikte barışmak........................................................................................................................................45
10. Emekliye ayrılmak......................................................................................................................................45
11. Aile üyelerinden birinin sağlığında değişiklik..................................................................................44
12. Hamilelik (erkekse eşin hamileliği)...................................................................................................... 40
13. Cinsel güçlükler...........................................................................................................................................39
14. Aileye yeni birinin katılması................................................................................................................... 39
15. İşte/görevde yeniden düzenlenme/ işine yeniden uyum göstermek.................................... 39
16. Ekonomik/parasal durumda değişiklik...............................................................................................38
17. Yakın arkadaş ölümü................................................................................................................................ 37
18. Başka bir çalışma alanına geçiş............................................................................................................ 36
19. Eşle yapılan tartışmaların sayısında değişiklik................................................................................ 35
20. 10 bin liradan fazla borç almak/ipotek............................................................................................. 31
21. İpotek edilene el konması/haciz/borcunu ödemek..................................................................... 30
22. İş sorumluluklarında değişiklik............................................................................................................ 29
23. Oğul veya kızın evden ayrılması.......................................................................................................... 29
24. Eşinin ailesiyle sorun............................................................................................................................... 29
25. Önemli bir kişisel başarı göstermek.................................................................................................. 28
26. Eşin işe başlaması veya bırakması...................................................................................................... 26
27. Okula başlamak veya bitirmek............................................................................................................ 26
28. Yaşam koşullarında değişiklik.............................................................................................................. 25
29. Kişisel alışkanlıkları yeniden düzenlemek....................................................................................... 24
30. İşle/yönetici ile ilgili sorun.................................................................................................................... 23
31. İş saatleri veya koşullarında değişiklik............................................................................................. 20
32. İkamet edilen yerde değişiklik/oturduğu evden taşınma........................................................ 20
33. Okul değiştirmek..................................................................................................................................... 20
34. Boş zamanlarını değerlendirmede/ istirahat alışkanlıklarında değişiklik........................... 19
35. Dini aktivitelerde değişiklik................................................................................................................. 19
36. Sosyal aktivitelerde/etkinliklerde değişiklik.................................................................................. 18
37. 10 bin liradan daha az borçlanma/ipotek...................................................................................... 17
38. Uyku alışkanlıklarında değişiklik....................................................................................................... 16
39. Aile toplantılarının sayısında/bir araya gelme sayısında değişiklik...................................... 15
40. Yeme alışkanlıklarında değişiklik...................................................................................................... 15
41. Tatile gitmek............................................................................................................................................. 13
42. Ramazan bayramı/yeni yıl kutlaması............................................................................................... 12
43. Önemsiz kanunsuzluklar yapmak/ kanunların küçük ihlali..................................................... 11
Toplam puan=
3. Ünite - Stres ve Bedensel Hastalıklar 43
Ancak yaşam olaylarının etkisini anlamak için bireyin fiziksel hassasiyetini, meyda-
na gelen değişikliğin kişi için anlamını, kişinin stres ile baş etme becerilerinin düzeyini,
sosyal destek sistemlerinin varlığı ve bu sosyal destek sistemlerini kullanılıp kullanıla-
madığını, kişinin etnik-sınıfsal durumunu, kültürel etkileri de göz önünde bulundurmak
gerekmektedir. Yaşamdaki bir değişiklik, stresi başlatabilir ancak kendi tek başına bir stres
değildir. Hastalık, kişinin çoklu özellikleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yaşam olayları-
nın sayısının fazlalığı, kişinin baş etme becerilerinin yetersizliği, sosyal destek alamaması
fiziksel süreçleri etkiler ve kronik stres tepkisinin gelişmesini sağlar. Olayların kişi tarafın-
dan tehdit edici olarak değerlendirilmesi de etkili olur.
Stres çeşitli yollar ile hastalıklara neden olur.
1. Stres, hastalığın gelişmesine neden olan fizyolojik ve psikolojik değişiklikleri üre-
tebilir.
2. Stres, daha önceden duyarlılığı olan kişilerde hastalığa neden olur
3. Stres, sağlık alışkanlıklarını ve sağlık davranış örüntülerini değiştirerek hastalığa
neden olur.
4. Stres, hastalık davranışını pekiştirir. Kaygı, terleme, uykusuzluk gibi belirtiler has-
talık belirtisi olarak algılanarak hastanelere başvurulur. Hastanede gördüğü ilgi,
sempati nedeni ile ya da sorumluluklarından kaçınmasına izin verildiği için hasta-
lık rolüne devam edilir.
Bedendeki fiziksel etkiler ve hastalıklar da zihinsel geri bildirimler yoluyla bir stresör
olarak etki gösterebilir. Kanser olduğunu öğrenen kişi, bu bilgi ile stres yaşamaya başlar.
Bu durum olumsuz fiziksel ve psikolojik değişikliklerin yaşanmasına neden olur.
Stresle başa çıkma yöntemleri hakkında daha ayrıntılı bilgi için Prof. Dr. Nesrin Hisli Şahin
(editör)’in Türk psikologlar Derneği tarafından basılan “Stresle Başa Çıkma- Olumlu Bir
Yaklaşım” (1998) isimli kitabını olkuyabilirsiniz.
Hipertansiyon
Arteryel kan basıncının normal sayılan sınırların (140 mmHg sistolik, 90 mmHg dias-
tolik) üstüne çıkmasına “hipertansiyon” denir. Hipertansiyon hem kendi bir hastalıktır,
hem de kalp damar hastalığı gelişiminde en önemli risk faktörüdür. Kalp kanı pompala-
dığı anda damarlar üzerine yüksek basınç uygulanır. Bu sırada tansiyonda yüksek ise bazı
ince damarlar çatlayabilir, ani kalp damar sorunlarına ya da ölüme yol açabilir. Stresden,
bedenin kan basıncını kontrol eden tüm mekanizmaları etkilenir ve kan basıncını arttır-
ma yönünde çalışırlar. Sempatik sinir sistemi etkisi ile kalp atış hızı ve vuruş hacmi artar.
Aldosteron ve vazopresin hormonları yardımı ile su ve tuz tutulur, kan dolaşımına giren
sıvı hacmi artar ve kalp daha hızlı çalışmak zorunda kalır. Kan hacminin artması ayrıca
damar direncini azaltmaktadır. Kortizol, alyuvar sayısını arttırır ki hücrelere bol oksijen
gitsin. Bu durumda da kanın koyuluğu artar, akışkanlığı azalır.
Ülkemizde hipertansiyon görülme sıklığı %37 dir. Bu oranla hipertansiyon açısından
yüksek yaygınlık gösteren toplumlar arasında yer almaktayız.
Hipertansiyonu olan kişilerin yaklaşık %95’inde, hipertansiyon için organik bir ne-
den bulunamaz ve bu durum “esansiyel hipertansiyon” olarak isimlendirilir. Esansiyel hi-
pertansiyonda yaş, erkek cinsiyet, tuz ve alkol kullanımının yüksek miktarlarda olması,
obezite (şişmanlık), yüksek kalorili beslenme, yorgunluk, kişilik özellikleri ve stres önemli
risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Korku ve kaygı hipertansiyonla en fazla ilişkilendi-
rilen ruhsal faktörlerdir. Korku ve kaygı durumlarında sempatik sinir sistemi uyarılmakta
ve adrenalin salınımı olmaktadır. Ancak sempatik uyarılmanın mı kendini kaygı olarak
göstermediği yoksa kaygının mı sempatik uyarılmaya neden olduğu tartışmalıdır.
Bir başka araştırmacı stres durumlarında damarların kasılmasının normal tansiyon-
lu kişilere göre yüksek tansiyonlularda daha uzun sürdüğünü ve daha şiddetli olduğunu
bildirmiştir. Benzer durum hipertansiyonlu kişilerin çocuklarında da normal tansiyonlu
kişilerin çocuklarına göre daha fazladır. Bu bulgu strese yanıtta ailesel bir yatkınlığın ol-
duğunu düşündürmektedir. Hayvan deneylerinde de uzamış stres durumlarının devamlı
bir kan basıncı yüksekliğine neden olduğu gösterilmiştir.
Hipertansiyon gelişiminde stresin etkisi; stresörün özelliklerine, stres yaratan duru-
mun kişi tarafından nasıl algılandığına, kişinin fizyolojik yatkınlığına bağlıdır. İnsanlar
daha fazla stres altında olduğu için değil strese değişik ölçüde yanıt verdikleri için “hiper-
tansif ” olurlar görüşü de bulunmaktadır.
Hastanede ilk ölçülen kan basınçları her zaman daha sonra ölçülenlerden yüksektir.
Kan basıncı ölçümü stres reaksiyonunu başlatabilmekte ve reaksiyon çoğu kişide geçici ve
daha uzun süre kan basıncı yüksekliğine neden olmaktadır. Bu stres reaksiyonu çevreye
ya da ölçümü yapan kişiye bağlı olabilmektedir.
Stres altında kalan her kişide bedensel hastalıklar görülmez. Stres altındayken bile sağlıklı
2 kalabilen kişilerin kişilik özellikleri hakkında ne biliyorsunuz?
İskemi
Kalp krizi kalbin belirli bölgesine gitmesi gereken kanın akışının bir nedenle engellen-
mesi olarak tanımlanır. Kalp krizi, kalbin oksijen ihtiyacının artması veya kanlanmanın
azalması nedeni ile oluşur. Kalp kasları sürekli çalıştığı için sürekli beslenmesi ve oksijen-
lenmesi gerekir. Kan akışında herhangi bir engellenme oradaki kas hücrelerinin ölümüne
neden olur. Kas hücreleri ölünce, o bölgede kalp kasılması olamaz ve bu kalbin pompa-
lamasını etkiler. Kalp kapasitesi üzerinde çalışmaya başlar ve bir müddet sonra çalışmayı
sürdüremez ve kalp krizi yaşanır. Koroner arterlerdeki aterosklerotik daralmalar, tombüs
(pıhtı) ya da vazospazm (damarların daralması) stres reaksiyonu ile oluşabilir ve kalp ka-
sının kanlanmasını engelleyebilir. Strese bağlı kalp hızının artması ve toplam sistemik da-
mar direncinin artması da kalbin oksijen ihtiyacını arttırarak iskemiye katkıda bulunur.
Kalp hastalarında fiziksel stres kadar zihinsel stres de tehlikelidir. Araştırmalarda kalp
damar hastalıkları için akut-kronik stres, saldırgan davranışlara eğilim, depresyon, sosyal
destek azlığı, sosyoekonomik durum, önemli psiko sosyal risk faktörleri olarak belirlen-
miştir. Ayrıca kalp damar hastalıkları ile olumsuz duygular, aile ve sosyal ilişkilerde güçlük
arasında anlamlı ilişki olduğu bildirilmiştir.
Ani Ölüm
Ventiküler fibrilasyon, karıncığın farklı bölgelerinden dakikada 350-450 gibi yüksek mik-
tarda kalp atım sinyali çıkmasına bağlı kalbin yetersiz ve düzensiz kasılmasıdır. Ani ölüme
yol açar. Ventriküler fibrilasyon beyin hasarı, koroner vazospazm (kalp damarlarının da-
ralması) veya trombüse (pıhtı) bağlı miyokard iskemisi veya kalpteki ileti bozuklukları ile
tetiklenir. Hayvanların kızdırıldığında fibrilasyona eğilimlerinin arttığı saptanmıştır. Tüm
kültürlerde ani duygusal sıkıntıyla ilişkili ani kardiyak ölüm örnekleri bildirilmektedir.
Anksiyete belirtilerinin yüksek olması ani kardiyak ölüm riskini 3 kat arttırır.
BAŞ AĞRILARI
En sık rastlanan şikayetlerden olmakla birlikte baş ağrılarının %80 inde organik bir neden
bulunmaz. Ayrıca anksiyete ve depresyon dahil pek çok ruhsal hastalıkta baş ağrısı görül-
mektedir. Baş ağrısı yakınması ile doktora giden hasta pek çok incelemeden geçtikten son-
ra bir neden bulunamadığından psikiyatriste yönlendirilir. Ruhsal sorunlar, baş ağrısının
nedeni ister fiziksel olsun ister ruhsal, ağrıları şiddetlendirir.
Migren
Migren, beyin içindeki ve çevresindeki kan damarlarının daralmasıyla ortaya çıkar. Kafa-
tası içinde basınç artar ve bu basınç ağrı yapar. Kalbin her atışı ile basınç artar ve düşer. Bu
nedenle zonklama duyulur. Migrenin, stres sırasında salgılanan noradrenalinin, damarla-
rı kasması nedeni ile olduğu düşünülmektedir.
Psikolojik stres baş ağrılarına en fazla katkıda bulunan faktörlerdir. Stresin rolü, baş
ağrısı için bir yatkınlık sağlayıcı olmasıdır. Baş ağrısını sürdürebilir, şiddetlendirebilir,
kronik hale getirebilir, baş ağrısı dönemlerinin ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Yaşam kali-
tesini ve baş ağrısını kötüleştirebilir. Baş ağrısına tekrarlayan, tek taraflı görme bozukluk-
ları ve sindirim sistemi yakınmaları (bulantı, kusma, ışık, ses hassasiyeti) eşlik eder. Ka-
dınlarda daha sıktır. Bunda östrojenin rolü olduğu düşünülmektedir. Migreni olan çoğu
kişi aşırı kontrollü, mükemmeliyetçi ve öfke kontrolü güçlüğü olan kişilerdir.
Reflü
Reflünün önde gelen belirtisi kusma olmaksızın yenilen yiyecek ve içilen içeceklerin ağıza
geri gelmesi ve ağrının eşlik ettiği mide ekşimesidir. Genellikle reflüsü olan hastaların %80
3. Ünite - Stres ve Bedensel Hastalıklar 47
inde hiatal fıtık (mide fıtığı) vardır. Bu hastalığa yatkınlığı olanlarda stres, heyecanlanma,
aile tartışmaları ve depresyon reflünün şiddetini arttırır.
Mide Ülseri
Mide çizgisiz kas dokusundan yapılmıştır ve istemsiz olarak çalışır. İçine gelen besinleri
sindirmek için asit salgılar ancak kendi dokusunu asitten korumak için de mukus sıvısı ile
kaplıdır. Mukus salgısının kalınlığı yeterli olmaz ise ya da asit miktarı fazla olursa ülserler
meydana gelebilir. Mide ya da mideyi çevreleyen organlardaki ülserlere peptik ülser adı
verilir. Sıklıkla midenin son kısmında yerleşmiş olan ülserler gastrik ülser, 12 parmak bar-
sağının başlangıç kısmındaki mukozada yara (ülser) olması duodenal ülser, midenin biraz
üstü yemek borusunun alt kısmında ülser olması özafagial ülser adını alır.
Yemeklerden 1-3 saat sonra ortaya çıkan yemek ya da antiasit ile rahatlayan kemirici-
yanıcı bir ağrı mide ülserinin en önemli belirtisidir. Bulantı, kusma, hazımsızlık, yemek
ya da dışkı ile kan gelmesi olabilir. Mide asidinin fazla salgılanması ve helikobakter pylori
adlı mikroorganizmanın enfeksiyonuna bağlı meydana gelebilir. Bu bakteri aside dirençli
olduğu için mide ortamında yaşayabilir. Bununla birlikte her ülser olan kişide bu bakteri
olmadığı gibi bu bakterinin olduğu her kişide de ülser meydana gelmeyebilir. Stres, mide
asidi üretimi ve salınımını arttırarak ülsere neden olur. Şiddetli ruhsal stres durumlarının
yanında ciddi enfeksiyon, önemli bir kazadan sonra ya da cerrahi bir durumdan sonra
çok hızlı birkaç günde gelişen ülser tipi vardır ki bunlara stres ülserleri adı verilir. Korku
depresyon, halsizlik gibi durumlarda ise mide duvarları normalden az çalışıp midenin
kendini koruyacak mukus azalması ile midenin asitlere karşı doğal savunması azalır ve
ülsere zemin oluşur.
Ülseratif Kolit
Kalın barsağı etkileyen ve nedeni bilinmeyen bir iltihabi hastalıktır. Kanlı ishal önde gelen
belirtidir. Stres hastalığın alevlenmesini arttırmaktadır. Ayrıca bu hastalar temiz, düzenli,
dakik, öfkesini ifade etme güçlüğü çeken kişilerdir. Hastalığın şiddetli olduğu durumlarda
çok sulu dışkılama ve buna bağlı su kaybı anemiye yol açabilir. Ülseratif kolit kalın barsak
kanseri riskini arttırmaktadır. Kalın barsağın hasta kısmının alınması ile iyileşebilir.
Chron Hastalığı
İnce ve kalın barsak dahil tüm sindirim sistemi kanalını etkiler. İshal, karın ağrısı, kilo
kaybı sık görülen belirtilerdendir. Hastalık alevlenme ve iyileşme dönemleri ile kendini
gösterir. Hasta, hastalığın ne zaman geleceği ve ne kadar süreceği belirsiz ve rahatsız edici
alevlenme dönemlerinden rahatsızdır. Bu nedenle depresyon bu grup hastada ülseratif
kolite göre daha sık görülmektedir. Stres hastalığın alevlenmesine ve hastalık belirtilerinin
şiddetlenmesine neden olabilir.
KANSER
Vücuttaki çeşitli dokulardan herhangi birine ait bir hücrenin normal özellikleri dışında
değişim göstererek kontrolünü yitirmesi ve çoğalması sonucunda oluşan kitle; tümör ola-
rak adlandırılmaktadır. Ancak tümörlerden bir kısmı iyi huylu olup sadece büyüyerek
etrafındaki diğer dokulara baskı yapıp ya da onların beslenmesini kısmi olarak etkileyip
daha az zararlı olabilirken, bazı tümörler kötü huylu (malign) olup bir taraftan etrafında-
ki dokulara zarar verirken diğer yandan kan yoluyla vücudun pek çok bölgesine yayılıp,
çoğalıp onların gelişmesini etkilemekte ve vücudu tüketmektedir. Bu kötü huylu tümörler
kanser adını almaktadır. Aslında kanser hücreleri daha zayıf hücrelerdir ve kendi besinle-
rini yapamazlar ancak sağlıklı hücrelerin besinlerini tüketirler. Çok fazla çoğaldıkları için
diğer hücrelerin aleyhine olacak şekilde sayılarında artış olur.
İnsanlar için virüsler, genetik faktörler, çevresel kanserojen maddelere maruz kalma kan-
ser gelişiminde önemlidir. Stresin etkisi üzerine de çalışmalar yapılmaktadır. Stresin kan-
ser üzerine etkisi aslında stresin bağışıklık sistemi üzerine etkisinden kaynaklanmaktadır.
Çünkü kanserli hücre geliştiğinde bağışıklık sistemi onu farkedip yok eder. Ancak bağışıklık
sistemi herhangi bir nedenle baskılanmış ise bu görevi yerine getiremez ve kanserli hüc-
re çoğalmaya ve yayılmaya başlar. Kanser ile stres arasında tam bir nedensel ilişki kurmak
mümkün olmasa da, stresin kanserin daha hızlı gelişimine zemin hazırladığı düşünülebilir.
Sedef (Psöriazis)
Sedef hastalığı toplumun %1-2 sini etkiler. Genellikle otuzlu yaşlarda başlar. Hastalığın
karakteristik lezyonları parlak, yaygın kızarık zeminde gümüş renkli pullarla karakterize-
dir. Oluşumunda iltihabi ve immünolojik düzenekler sorumlu tutulmaktadır. Hastaların
%40-80’i, stresi, hastalığı ortaya çıkaran en önemli etken olarak göstermektedir. Daha çok
aile içi ilişki sorunları, iş, okul sorunları ve daha kronik stres etkenleri suçlanmaktadır.
Sedef ile stres arası ilişkide stres yaratan yaşam olaylarının doğası ve şiddetinden çok bi-
reysel özellikler ve başa çıkma becerilerinin rol oynadığı düşünülmektedir. Bu hastalar-
da depresyon, düşük benlik algısı oldukça sıktır. Sedef hastalarının sağlıklı bireylere göre
stres karşısında daha pasif başa çıkma yöntemlerini kullandıkları (alkol-ilaç kullanımı,
dine yönelme, yadsıma) bildirilmektedir. Sedef hastalarında, depresyon geliştiğinde, ka-
şıntı artmaktadır. Sedef hastalığının sebep olduğu stres ise hastalığın daha da alevlenme-
sine neden olabilir.
50 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Psikojenik Kaşıntı
Herhangi bir deri duyumlarına bağlı kazıma, koparma ya da akne (sivilce) gibi önceden
var olan bir deri lezyonuna bağlı düzensizliği ortadan kaldırma ihtiyacı ile oluşturulan lez-
yonlardır. Hastanın kolay erişebileceği yerlerde olur (yüz, üst sırt, kol ve bacaklar). Birkaç
milimetre, sulu, kabuklu, renk değişikliği olan yara izleri şeklindedir. Duygusal gerginliği
azaltıcı etkisi nedeniyle stresin yoğun olduğu durumlarda görülür.
AKCİĞER HASTALIKLARI
Astım
Astım, soluk borusu ve bronşların ileri derecede daralması sonucu ortaya çıkan kronik
bir hastalıktır. Öksürme, hırıltılı solunum, göğüste sıkışma hissi, nefes darlığı astımın be-
lirtileridir. Belirtiler ve hastalığın alevlenmesi daha sıklıkla gece olur. Astım hastalarının
yaklaşık üçte birinde panik bozukluk vardır. Nefes darlığı korkusu doğrudan astım atakla-
rını tetikleyebilir. Yüksek düzeyde anksiyete, hastaneye sık yatma ve astıma bağlı ölümlere
neden olur.
Hiperventilasyon Sendromu
Bu hastalar sıklıkla yaptıklarının farkında olmadan birkaç dakika hızlı ve derin soluk alıp
verirler. Kısa süre içinde boğuluyormuş duygusu, anksiyete, baş dönmesi ve sersemlik ge-
lişir. Bayılma ortaya çıkabilir. Atak kese kağıdına solumak ya da soluğunu tutmakla son-
landırılabilir.
İNFERTİLİTE (KISIRLIK)
Son 30 yıldır yapılan çalışmalar duygusal stres ve infertilite arasında bir etkileşim olduğu-
nu, infertilitenin strese neden olduğunu ancak stresin mutlaka infertiliteye neden olma-
dığını göstermiştir.
52 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Hem kadın hem erkek infertil bireyler, çocuğu olan bireylere göre daha fazla ruhsal
sorun yaşamaktadır. İnfertil kadın, infertil erkeğe göre daha streslidir. Bazı çalışmalarda
infertil kadınlar ve erkekler arasında ruhsal sorun açısından fark olmadığı da bildiril-
mektedir. İnfertilite çiftin evlilik ilişkisi, cinsel hayatı üzerine olumlu ya da olumsuz etki
gösterebilir.
Uzamış stres durumlarında kortizol sekresyonu gonadotropin salınımında inhibisyo-
na neden olabilir. Bu da kadınlardaki yumurtlama sürecini etkiler ve yumurtlamaya en-
gel olabilir. Ayrıca kadın üreme sistemi katekolamin reseptörleri içerir. Bu durumda stres
durumlarında salınan adrenalin uterus üzerinde etki gösterir ve uterin kan akımı değişir.
Böylece döllenmiş olsa bile yumurtanın rahime yerleşmesi engellenir. Yüksek anksiyete
ve kortizol düzeylerinin tedavi ile gebe kalma oranlarında da düşüklüğe neden olduğu
bildirilmektedir.
Yine stres nedeni ile hipofiz bezinden prolaktin salgılanmasındaki artış, adet düzen-
sizliği, depresyon, cinsel isteksizlik, empotans (iktidarsızlık, sertleşme güçlüğü), anorgaz-
mi ve dolayısı ile infertiliteye yol açabilir.
3. Ünite - Stres ve Bedensel Hastalıklar 53
Özet
Uzun süren herhangi bir stres, fiziksel hastalığa neden ola- lerini durdurur, kalın barsakdaki hareketleri hızlandırır. Sık
bilecek bir takım fizyolojik değişikliklerin meydana gelme- tekrarlanan stres durumlarında ince ve kalın barsağın birbiri
sini sağlar. Her insanın genetik olarak stresten etkilenmeye ile düzenli çalışma sistemi bozulur ve barsak sorunlarına ne-
yatkın bir organı vardır. Kimi için bu organ mideyken, kimi den olur.
için kalp, kimi içinse deri olabilir. Sürekli tedirgin ve çökkün Kronik stres bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkilemekte-
kişiler fiziksel ve psikosomatik hastalıklar için daha büyük dir. Bağışıklık sistemi yoğun ve uzun süren stres yaşantısı so-
risk altındadır. nunda zayıflar ve çöker. Yabancı ve zararlı maddeler kolayca
Stres çeşitli yollar ile hastalıklara neden olur. vücuda girebilir, vücutta olanlar güçlenebilir. Bazen çok fazla
1. Stres, hastalığın gelişmesine neden olan fizyolojik ve psi- çalışıp kontrolünü kaybeder ve vücudun kendi hücrelerini
kolojik değişiklikleri üretebilir. bile yabancı madde olarak algılayıp onu yok etmeye yönelik
2. Stres, daha önceden duyarlılığı olan kişilerde hastalığa önlemler alarak kendisi hastalık oluşturabilir.
neden olur Deri, dış ve iç ortamları ayırırken bir yandan da bu ortam-
3. Stres, sağlık alışkanlıklarını ve sağlık davranış örüntüleri- lar arasındaki ilişkiyi düzenler. Bu durum birçok bedensel
ni değiştirerek hastalığa neden olur. ya da ruhsal hastalığın farklı deri bulgularına neden olması,
4. Stres, hastalık davranışını pekiştirir. Kaygı, terleme, uy- psikosomatik hastalıkların önemli bir kısmının dermatoloji
kusuzluk gibi belirtiler hastalık belirtisi olarak algılana- (cildiye) hastalıkları olması bu durumla ilişkili olabilir. Bu-
rak hastanelere başvurulur. Hastanede gördüğü ilgi, sem- nunla birlikte deri hastalıkları görünüm bozukluğuna neden
pati nedeni ile ya da sorumluluklarından kaçınmasına oldukları için kişileri farklı şekillerde etkilemektedir. Bazı ki-
izin verildiği için hastalık rolüne devam edilir. şiler zor fark edilen bir lezyondan şiddetli bir şekilde etkile-
Bedendeki fiziksel etkiler ve hastalıklar da zihinsel geri bil- nirken bazıları çok şiddetli lezyonlardan rahatsızlık duyma-
dirimler yoluyla bir stresör olarak etki gösterebilir. Örneğin yabilmektedir. Kişilik özellikleri, yaş, cinsiyet, değer yargıları,
kanser olduğunu öğrenen kişi, bu bilgi ile fazla stres yaşama- kişinin sosyal ilişkileri, toplumun ve yakın çevrenin hastalığa
ya başlar, bu durum olumsuz fiziksel ve psikolojik değişiklik- bakışı verilen tepkileri etkilemektedir.
lerin yaşanmasına neden olur. Son 30 yıldır yapılan çalışmalar stres ve infertilite arasında
Stres karşısında sistemdeki ilk değişiklik kalbin daha hızlı ve bir etkileşim olduğunu, infertilitenin strese neden olduğu-
kuvvetli atmasıdır. Kalp hızı ve kuvvetindeki artışla birlikte, nu ancak stresin mutlaka infertiliteye neden olmadığını
kan daha hızlı ve daha güçlü hareket eder. Kalp, sağ ve sol ku- göstermiştir.
lakçık ile karıncıklardan oluşan dört odacıktan oluşur. Kalp
kasılırken bu odacıklar küçülür ve içindeki basınç artar. Kan,
üstteki kulakçıklardan karıncıklara basınç artışı ile açılan ka-
paklar yoluyla gelir ve karıncıklardan damarlara pompalanır.
Karıncık içindeki basınç, damar basıncından büyük olunca
kan, damarlara pompalanır. Kan damarları da kasılarak ka-
nın bütün sistem boyunca hareketine yardım eder. Kan, hüc-
relerin yaşaması için gerekli enerji ve oksijeni taşımaktadır.
Kalbin atış hızının bir ritmi vardır. Bu ritim, merkezi sinir
sisteminden etkilenir. Sinir sistemi hiçbir ek motor hareket
talep etmese bile ruhsal durumlar, düşünceler, duygular kalp
atışını hızlandırabilir.
En sık rastlanan şikayetlerden olmakla birlikte baş ağrıları-
nın %80 inde organik bir neden bulunmaz. Ayrıca anksiyete
ve depresyon dahil pek çok ruhsal hastalıkta baş ağrısı görül-
mektedir. Baş ağrısı yakınması ile doktora giden hasta pek
çok incelemeden geçtikten sonra bir neden bulunamadığın-
dan psikiyatriste yönlendirilir. Ruhsal sorunlar, baş ağrısının
nedeni ister fiziksel olsun ister ruhsal, ağrıları şiddetlendirir.
Stres sırasında sempatik sistem mide ve ince barsak faaliyet-
54 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi ruh ve beden ilişkisi açısından 6. Vücuttaki herhangi bir dokunun bir hücresinin değişim
doğru bir ifade değildir? göstererek kontrolünü yitirmesi ve çoğalması aşağıdakiler-
a. Ruh ve beden arasında bir etkileşim vardır. den hangisine neden olur?
b. Hastalıklar beden sıvılarındaki bozukluklardan ileri a. Kanser
gelir. b. Sistemik LupusEritematosus
c. Pek çok fiziksel hastalığın nedeni stres, çatışma ve c. RomatoidArtrit
anksiyetedir. d. Migren
d. Hastalıkların ortaya çıkması, sürmesi, alevlenmesin- e. Damar sertliği
de psikolojik ve biyolojik faktörler birbiri ile ilişkili
olarak rol oynar. 7. Deri hastalıklarına bağlı olarak bir ruhsal hastalık geli-
e. Bazı hastalar ve hastalıklar ruhsal faktörlerden daha şiminde aşağıdaki risk faktörlerinden hangisinin etkisi en
fazla etkilenir. azdır?
a. Genç yaş
2. Aşağıdakilerden hangisi stresin neden olduğu fizyolojik b. Erkek cinsiyet
değişiklikler arasında sayılmaz? c. Sosyal ilişkiler
a. “Savaş ya da kaç” yanıtını ortaya çıkarır. d. Yakın çevrenin hastalığa bakışı
b. Sempatik sistemi uyarır. e. Lezyonun cinsel organlar çevresinde olması
c. Hipertansiyona neden olur.
d. Kalp atımlarında yavaşlamaya neden olur. 8. Şeker hastalığı (Diyabetes Mellitus) ile ilgili olarak aşağı-
e. Solunumun hızlanmasına neden olur. daki cümlelerden hangisi doğru bir ifade değildir?
a. Stres Tip 1 diyabete neden olurken Tip 2 diyabet ge-
3. Aşağıdakilerden hangisi A tipi kişilik özelliklerindendir? lişiminde etkisi yoktur.
a. Sabırlılık b. İnsülin hormonu pankreastan salgılanır.
b. Rekabet edicilik c. İnsülin yetersizliği şeker hastalığına neden olur.
c. Yüksek düzey öfke kontrolü d. İnsüline karşı direnç şeker hastalığına neden olur.
d. Tartışma eğiliminde olmamak e. İnsülin kan şekeri seviyelerine göre salgılanır.
e. Yavaşlık
9. Aşağıdakilerden hangisi Hipertansiyonun risk faktörü
4. Aşağıdakilerden hangisi baş ağrıları için doğrudur? olduğu durumlardan biri değildir?
a. Baş ağrılarının %80’inde organik bir neden vardır. a. İnme
b. Stres, baş ağrılarını arttırsa da yaşam kalitesini etki- b. Kalp krizi
lemez. c. Ateroskleroz(damar sertleşmesi)
c. Baş ağrıları erkeklerde daha sıktır. d. Özafasus ülseri
d. Migren için stres yatkınlık sağlar, ağrıyı sürdürür, e. Böbrek hastalıkları
şiddetlendirir.
e. Günde 8 kez olabilen, göz kapaklığı düşüklüğü ve ter- 10. Neden olduğu ruhsal sorunlar açısından lösemili çocuk-
lemenin eşlik ettiği baş ağrısı türü gerilim baş ağrısıdır. lar ile karşılaştırılan, stresle ilişkili cilt hastalığı aşağıdakiler-
den hangisidir?
5. Aşağıdakilerden hangisi bağışıklık sistemi hücrelerinden a. Sedef
biri değildir? b. Atopik dermatit
a. T lenfosit c. Psikojenik kaşıntı
b. B lenfosit d. Aşırı terleme (hiperhidroz)
c. Makrofaj e. Akne (sivilce)
d. Antikor
e. Akyuvar
3. Ünite - Stres ve Bedensel Hastalıklar 55
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Yoğun stres yaşantılarının tetiklediği ruhsal bozuklukları tanımlayabilecek,
Bir stres etkeni olarak hastalığın aile üzerindeki ruhsal etkilerini aktarabilecek,
Çalışma hayatında tükenmişlik sendromunu anlatabilecek,
İşyerinde psikolojik tacizin mağdur üzerindeki ruhsal etkilerini açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Depresyon • Öfke
• Bunaltı (Kaygı) Bozukluğu • Strese Dayanıklı Ailenin
• Panik Bozukluk Özellikleri
• Travma Sonrası Stres Bozukluğu • Tükenmişlik Sendromu
• Uyku Bozukluğu • İşyerinde Psikolojik Taciz
• Alkol Bağımlılığı (Mobbing)
İçindekiler
• GİRİŞ
• STRES VE RUHSAL BOZUKLUKLAR
Çatışma ve Stres Yönetimi II Stres ve Ruhsal Etkileri • STRES VE DAVRANIŞSAL SORUNLAR
• STRES VE AİLE
• ÇALIŞMA HAYATI VE STRES
Stres ve Ruhsal Etkileri
GİRİŞ
Stres, bireyin tehlike algısına karşı verdiği bedensel ve ruhsal tepkilerden oluşur. Araştır-
macı Hans Selye, stres etkenine organizmanın gösterdiği yanıtı “genel adaptasyon sendro-
mu” olarak tanımlamıştır. Önce alarm ve ani şok dönemi olur. Sonrasında vücut duruma
direnerek denge sağlamaya çalışır. Bedensel ve ruhsal sistemler şok karşıtı uyum süreç-
lerini başlatır. “Savaş ya da kaç” tepkisi ile stres etkenini ortadan kaldırma ya da kaçma
davranışı ile denge durumuna dönülmeye çalışılır. Ancak stres etkeni tekrarlı, yoğun ve
uzun süreçte devam ederse organizma için tükenme dönemi başlar; kişi bedensel ve ruh-
sal hastalıklara yatkın hale gelir.
İnsanların yaşadığı stresin yoğunluğu, onların olaylara verdikleri anlamla ilişkilidir.
Yunanlı filozof Epictetus’un dediği gibi “kişileri yaşananlar değil, o yaşananlara bakış
açıları rahatsız eder”. Ruhsal bozuklukların gelişmesinde yaşam olayları kadar kişinin o
yaşam olayına bakış açısı, geçmiş deneyimleri, baş etme becerileri, kişilik özellikleri ve
biyolojik yatkınlığın da önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Stres, aile ve iş yaşamının da bir parçasıdır. Aileler için beklenen yaşam stresleri ol-
duğu gibi beklenmeksizin gelen stres etkenleri de vardır. Beklenmeksizin gelen stres
etkenleri(örn. aile üyelerinden birinin hastalanması) aniden ortaya çıkar ve ailenin ruhsal
sağlığını etkiler. Sağlıklı aileler, streslere daha hazırlıklı olduğundan bunlarla daha kolay
başederler. İş yaşamını etkileyen stres yaşantıları ise bireysel, durumsal, örgütsel ve top-
lumsal boyutlardaki sebep ve sonuçları ile bireyin ruh sağlığını etkileyerek kimi zaman
tükenmişliğe yol açarlar. Bu ünitede; stres ile ilişkili ruhsal bozuklukların yanı sıra ailede
stres etkenleri ve strese dayanıklı ailelerin özellikleri aktarılmaktadır. Ayrıca çalışma or-
tamında yaşanan stresin etkileri bireysel boyutu ile ele alınarak tükenmişlik sendromu ve
işyerinde psikolojik taciz(mobbing) hakkında bilgi verilmektedir.
Depresyon
Depresyonun gelişmesinde rol oynayan birçok stres etkeni vardır. Önemli ekonomik so-
runlar, iş yaşamındaki çatışmalar, emeklilik, iş kaybı, beden sağlığının bozulması, sevdiği
birinin kaybı, benliği örseleyen onur kırıcı durumlarla karşılaşmak, evlilik ve aile sorunla-
rı ve daha nice psikososyal stres etkeni depresyonun başlamasında ve süreklilik kazanma-
sında etkili olmaktadır. Ayrıca çocukluğun erken dönemlerinde yaşadığı anne kaybının ya
da anne ve/veya babadan uzun süreli ayrılıkların depresyona yatkınlık açısından önem-
58 Çatışma ve Stres Yönetimi II
li etkenler olduğu kabul edilir. Depresyon; üzüntü, keder, elem, hayattan zevk alamama
gibi duyguların yanı sıra karamsarlık, ümitsizlik, kendine güvenin azalması, değersizlik
düşünceleri ile seyreden ruhsal bir hastalıktır. Herkeste zaman zaman üzüntü hali ola-
bilir. Ancak depresyonu olan bir kişide bu belirtiler haftalarca hemen hemen her gün ve
gün boyunca devam eder. Kişinin günlük hayatını, iş ya da okul hayatını etkiler. Kendine
bakımı bozulur, aşırı sıkıntılı ve tedirgin bir görünümü vardır. Enerji azlığı, isteksizlik,
içe kapanma, hareketlerde yavaşlama, dikkati toplamada ve karar vermede güçlük olur.
Düşünceleri; geçmiş pişmanlıklar, acı veren anılarla doludur. Ağır depresyonu olanlarda;
kendini suçlama, değersizlik ve işe yaramazlık düşüncelerinin yanı sıra ölüm düşünce-
leri ve intihar isteği gelişebilir. Cinsel istekte azalma olur. İştah ve uyku düzeni bozulur.
Depresyon toplumda sık görülen bir hastalıktır. Yaşam boyu hastalanma riski erkeklerde
%8-12, kadınlarda %20-26’dır. Yani her beş kadından biri yaşamının bir döneminde dep-
resyon geçirir. Depresyon kadınlarda erkeklerden iki kat fazla görülür. Depresyonun iyi-
leşmesinde hekimlerin önerilerinin yanı sıra ailenin ilgi ve desteği de önemli olmaktadır.
Depresyonla başaçıkma yöntemleri: Depresyonun gelişmesinde olayları değerlendir-
me ve yorumlama biçimi çok önemlidir. Depresyon hastası; üzüntü, keder, elem gibi ka-
ramsar duygulardan yakınmakla birlikte, bu olumsuz duygulara neden olan onun olum-
suz düşünceleridir. Depresyondaki insanlar kendine, geleceğe ve tüm yaşama karamsar
bir biçimde bakarlar. “Ben yetersiz bir kişiyim”, “her şey daha kötüye gidecek” ya da “ha-
yatın ne anlamı var” gibi düşünceler depresyonu artırdığı gibi sorunla baş etme gücünü
azaltır. Bu düşüncelerden kurtulmak için bunları fark edip yeni olumlu düşüncelerle yer
değiştirmek gerekir. Bu olaylara farklı bakış açısıyla bakabilmek demektir. Depresyonun
en önemli belirtilerinden biride enerji azlığı, isteksizlik, içe kapanmadır. Her şey gözünde
büyür. Ufak etkinlikler için bile büyük gayret serf etmesi gerekir. Ancak içe kapandık-
ça mutsuzluğu artar. Mutsuzluğu arttıkça içe kapanır. Bunu değiştirmenin yolu öncelikli
görülen işleri sıraya koyarak adım adım ilerlemektir. Kişi aktif oldukça güzel duygular
arkadan gelecektir.
Sosyal Fobi
Sosyal fobi; kişinin sosyal ortamlarda utanacağı ya da küçük duruma düşeceği korkusunu
yaşadığı bir ruhsal rahatsızlıktır. Önceden tanımadığı insanlarla karşılaştığı ya da başka-
larının gözü üzerinde olacağı bir ya da birden fazla sosyal eylemden belirgin ve sürekli
korkma söz konusudur. Kişi toplantılara katılmak, topluluk karşısında konuşmak ya da
60 Çatışma ve Stres Yönetimi II
yeni insanlarla tanışmaktan korkabileceği gibi birisiyle yemek yemek, karşılıklı ya da te-
lefonda konuşmak, alış-veriş yapmak türünden sıradan aktivitelerde de sorun yaşayabilir.
Sosyal fobisi olan kişi, diğerleri tarafından olumsuz değerlendirileceği kaygıları ile kendi-
sini gözlemeye ve değerlendirmeye odaklanır. “Yüzüm kızardı, herkes bana bakıyor” ya da
“Sesim titriyor, beni dinlemekten sıkılacaklar” gibi düşüncelerle kendine aşırı odaklanma,
korkulan kaygı tepkilerinin aşırı farkına varmaya ve diğer insanların davranışlarını doğru
değerlendirememeye neden olur. Daha sonra kişi, tehlikeye maruz kaldığını düşündüğü
ortamlardan kaçınır(örneğin çarşı, pazar gibi kalabalık yerlere gitmez veya iş ya da sosyal
amaçlı toplantılarından uzak durur). Bu da sorunun sürmesine ve yoğunlaşmasına yol
açar. Sosyal fobisi olan kişilerde ağız kuruluğu, terleme, çarpıntı, nefes daralması, el ve
ayaklarda titreme, bulantı, sık idrara çıkma, ishal ya da kabızlık, konuşmada duraksama
ya da hızlı konuşma, dikkat ve konsantrasyon güçlüğü gibi belirtiler görülür. Sosyal fobide
basit bir utangaçlıktan farklı olarak çok daha ciddi bir korku söz konusudur. Çevresi ile
olan ilişkilerini, iş ve eğitim hayatını olumsuz etkiler. Sosyal fobinin nedenin ne oldu-
ğu ile ilgili henüz kesin bilgi bulunmamaktadır. Aile yakınlarında sosyal fobi rahatsızlığı
olanlar, çocukluk döneminde aşırı korunmuş ya da aşırı eleştirilmiş olanlar, kendi davra-
nışları ile ilgili mükemmeliyetçi beklentileri olanlar sosyal fobi gelişmesi açısından risk ta-
şımaktadır. Sosyal fobi toplumda yaygın olarak görülmektedir. Sosyal fobinin yaşam boyu
görülme oranının yaklaşık %10 olduğu bildirilmiştir. Yani her 10 kişiden biri yaşamının
bir döneminde sosyal fobi rahatsızlığını geçirir. Sosyal fobi çoğunlukla ergenlik yılların-
da başlar. Kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür. Sosyal ortamlardan kaçınma sorunun
sürmesine ve yoğunlaşmasına yol açmaktadır. Bu nedenle en kolay yapılabileceklerden
başlamak üzere sosyal ortamlara girmeye çalışılmalıdır.
Uyku Bozuklukları
Uyku süresi, genetik ve sosyokültürel etkenlerle kişiden kişiye 4-11 saat arasında değişir.
Ülkemizde yetişkin yaş grubunda çoğunlukla 7-8 saat uyuma alışkanlığı vardır. Yaşlı kişi-
lerin sabah erken uyanarak kısalttıkları uyku sürelerini, gündüz uykuları ile telafi ettikleri
gözlenir. Uykuda beynin aktif olarak çalıştığı, fizyolojik bir toparlanma ve onarım yapıldı-
ğı, uyanıkken öğrenilenleri ayıklama ve depolama, beynin uyanıklık için etkin hazırlanma
süreçlerinde olduğu belirtilmektedir.
Yoğun stres yaşayan bireylerde uyku bozuklukları görülmektedir. Stres, aşırı uyarıl-
mışlık hali yaratarak uykuya dalmakta ve uykunun devamlılığında sorunlara neden olur.
Ayrıca stres uyku kalitesini bozar. Uykusuzluk yaşayan kişiler; değişen düzeylerde yor-
gunluktan, sinirlilikten, çevresindeki kişilere karşı kırıcı olmaktan, hafıza ve konsantras-
yon bozukluğundan yakınır. Uykusuzluk; iş yaşamında ciddi verim düşüklüğünün nedeni
olur, başta trafik kazaları olmak üzere değişik türden kazalara zemin hazırlar. Sağlıklı bir
uyku için alışkın olunan uyku saatlerinde yatılması ve kalkılmasına dikkat edilmelidir.
Akşam saatlerinde yenilen ağır yemeklerden, uyarıcı özellikleri olan kahve, çay, kola gibi
içeceklerin aşırı tüketiminden kaçınılmalıdır. Yatmadan önce alınan alkol uykuyu olum-
suz yönde etkiler. Alkol başlangıçta uykuya dalmayı kolaylaştırsa da gece içinde sık sık
uyanmalarla bölünmüş, yüzeysel bir uyku sağladığından, gecenin büyük bir bölümünü
huzursuz geçirmeye ve sabah dinlenmemiş olarak ve zor uyanmaya neden olur. Yatak
odasının fiziksel şartlarına da dikkat edilmelidir. Odanın ısısı, ses yalıtımı, ışık düzeyi
kişisel ihtiyaçlara göre düzenlenmelidir.
Vardiyalı çalışma düzeninde gelişen uyku sorunları nelerdir? Ne gibi önlemler alınmalıdır?
3
62 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Alkol Bağımlılığı
Alkolizm hastalığının gelişmesinde çeşitli etkenler rol oynamaktadır. Aşırı stres, bunal-
tı ya da karamsarlık yaşayanlar bazen alkolü yatıştırıcı, rahatlatıcı olarak “ilaç niyetine”
kullanmaktadır. Ancak bu tutum alkol bağımlılığın gelişmesine yol açmaktadır. Alkol
bağımlılığı; beden ve ruh sağlığını aile, sosyal ve iş uyumunu bozacak derecede fazla ve
tekrarlayıcı biçimde alkollü içki içme, alkol alma isteğini kontrol edememe ve alkol al-
mayı durduramama ile belirli bir bozukluktur. Alkol bağımlısı kişilerde çeşitli bedensel
hastalıklar görülmektedir. Karaciğer hasarı, mide-barsak ve pankreasta ağır bozulmalar,
tansiyonda yükselme, kalp kasında rahatsızlık, beyin ve beyincik hasarı bunlardan bazıla-
rıdır. Ruhsal sağlığı olumsuz etkileyerek alkol yoksunluk krizleri, bunama, hayal görmeler,
aşırı şüphecilik, sinirlilik, uykusuzluk ve cinsel işlev bozukları görülebilmektedir. Alkol
bağımlılığı, sıklıkla 22-35 yaşları arasında daha çok erkeklerde görülen bir rahatsızlıktır.
Alkolizmin birey ve aile üzerindeki etkilerini ayrıntılı olarak inceleyebilmek için İlkay
Kasatura’nın Sistem Yayıncılıktan basılmış olan “Alkol ve Arkadaşları” (1995) adlı kitabını
okuyabilirsiniz.
Sigara Bağımlılığı
Yoğun stres yaşantıları ile başetmede kullanılan olumsuz yöntemlerden biride bağımlı-
lık yaratan sigara kullanımıdır. Araştırmalar sigaraya başlamadaya da bırakmış olanların
tekrar başlamasında ve tüketilen sigara miktarının artmasında stresin önemli etkisi ol-
duğunu vurgulamaktadır. Sigara bağımlılığı, en az bir aylık bir süre içinde düzenli sigara
kullanma, sigarayı bırakınca yoksunluk belirtileri yaşama, zararlarını görmeye rağmen
bırakamama ve başarısız sigara bırakma girişimlerinin olması şeklinde tanımlanmaktadır.
Sigara içimiyle vücuda alınan katran, nikotin, karbon monoksit gibi maddeler nedeniyle
ciddi bedensel ve ruhsal sorunlara neden olur. Sigara, bağımlılık dışında kalp ve solunum
sistemi hastalıklarına, kanser riskinde artışa ve gebelikte sağlık problemlerine(erken do-
ğum, düşük doğum ağırlığına ve bebek ölümlerine) neden olabilmektedir. Sigara, genel-
likle ergenlik döneminde kullanılmaya başlanmaktadır. Bu dönemde sigaraya başlamayı
etkileyen nedenler arasında; merak, özenti, arkadaş baskısının yanı sıra sorunların üste-
sinden gelme becerisinin yetersizliği, yeterli sosyal ilişkiler kuramama, kişilik bozuklukla-
rı, ruhsal sorunlar ve aile ile problem yaşanmasının etkili olduğu bildirilmektedir.
Burada belirtilen ruhsal bozukluklar birer tıbbi tanıdır. Yani bu bozuklukların tanısı, bir
tıp doktoru özelde ise bir psikiyatri uzmanı tarafından konulur ve tedavisi yapılır. Tıp eği-
timi almamış kişilerin bu tür bozukluklarla ilgili çeşitli kaynaklardan edindikleri bilgilerle
kendileri ya da çevrelerindeki kişilere bu tür tanılar koymaları ve tedavi uygulamaları ol-
dukça önemli sorunlar doğurabilir. Ancak kişilerin sağlık sorunlarını fark edip ilgili uzman
hekime başvurmaları için bu bozukluklar hakkında bilgi sahibi olmalarında yarar vardır.
Öfke
Yoğun stres kişilerde sinirlilik, öfke ve saldırgan davranışlara neden olabilir. Öfke, uygun
ifade edildiğinde doğal bir duygudur. Ancak öfke patlamalarına ve saldırgan davranışlara
dönüştüğünde son derece yıkıcı olabilir. Öfkeli kişiler kolay incinir ve çok çabuk hakare-
te uğradıkları kanısına kapılırlar. Açık ve net konuşamadıkları, duygularını paylaşmayı
bilmedikleri, istek ve ihtiyaçlarını dile getiremedikleri ve iletişim becerileri zayıf olduğu
için kolayca öfkeli davranışlar gösterirler. Öfkeli kişiler; endişe, üzüntü, utanç ve suçluluk,
4. Ünite - Stres ve Ruhsal Etkileri 63
sevgi ve yakınlık duyma arzusu gibi duygulardan korkarlar ve bu duygularını göstermek
yerine öfkeyi öne çıkarırlar. Öfkeli kişiler genellikle öfkeli ailelerden gelir. Böyle ailelerde
gereğinden fazla öfke normal ve beklenen bir tepki olarak görülür. Öfkeli aileler sorunları
öfke yoluyla çözmeye çalışırlar. Öfkeli davranışlarda kişilerin bir rol model olarak anne ve
babalarından öğrendikleri tutum ve davranışlar önemli olmaktadır. Saldırgan davranışla-
rın kontrolünde, kişi öncelikle öfke davranışının erken sinyallerini(ani terleme, yüzünün
kızarması, elinin titremesi, yumruğunu sıkma, sesinin yükselmesi gibi) tanımalı ve ken-
dini frenlemelidir. Bunu yapamadığı durumda kendisine zaman tanımalı öfkesi yatışana
kadar ortamdan uzaklaşmalıdır. İletişim becerilerini geliştirerek sakin bir şekilde konuşup
karşısındakine neden rahatsız olduğunu iletmeli, açık net ve kibar olmalıdır.
STRES VE AİLE
mış kabul ederek hasta kendini dayanılmaz kaygıdan korur. Hastalığın inkarı, özellikle
hastayı tanımayan biri tarafından gerçeğin çok erken veya aniden söylenmesi ya da has-
tanın hazır olup olmadığı dikkate alınmadan “söyleyeyim de kurtuluyum” yaklaşımı ile
hareket edilmesi durumlarında ortaya çıkması daha sık olur. İkinci aşama öfke, kızgınlık
dönemidir. “Niye ben?” türü öfke ve isyan duyguları görülür. Bu hastaların kaygı, tepki
ve kızgınlıklarını ailelerine bazen de tedavi ekibine yansıtabileceklerinin bilincinde olun-
malıdır. Bu öfkenin kökeninde hedef aldığı kişilerden çok çaresizliğe olan öfkedir. Aile
üyeleri öfkeyi kişisel olarak algılarsa onların da tepkileri giderek öfkeli hale gelir. Saygı
duyulan ve anlaşılan, ilgi gösterilen ve zaman ayrılan hasta, kısa sürede sesini alçaltacak
ve öfke tepkilerini azaltacaktır. Üçüncü aşama pazarlık aşamasıdır. Ölümcül hasta biraz
daha yaşamaya karşılık vaatlerde bulunur. Örneğin “Kızının düğününü görmeyi istediği,
başka bir şey istemeyeceği” gibi pazarlık gerçekte bir erteleme çabasıdır. Vaatler, sessiz bir
suçluluk duygusuyla ilişkili olabilir. Dördüncü aşama depresyon aşamasıdır. Bu dönemde
yaklaşan kayıpların verdiği endişe nedeniyle karamsarlık ortaya çıkar. Bu kaybın birçok
yönü olabilir. Kimi hastalar örn. meme kanseri olan hasta vücut güzelliğinin kaybına tepki
verir. Ya da rahim kanseri olan kadın ameliyat sonrası artık bir kadın olmadığı hissine ka-
pılır. Tekrarlı hastane yatışları ekonomik kayıpları da getirecektir. Hastaya üzülmemesinin
söylenmesi yerine üzüntüsünü ifade etmesine izin verilmesi yaşadıklarını kabullenmesini
kolaylaştıracaktır. Son aşama kabullenme aşamasıdır. Hasta gerçeği kabul edip, hastalığı
ile birlikte yaşamayı öğrendiği dönemdir. Tedavi seçeneklerinin belirtilmesi ve bir tedavi
proğramının sunulması kabullenişi kolaylaştırır. Bu aşama ile birlikte kişi yaşamını, geç-
mişini, geleceğini, varoluşunu yeniden yorumlamaya başlar.
Aile üyesinin hastalanması, bütün aile üzerinde psikososyal etkilere yol açar. Hasta-
lığın ani ya da sinsi başlaması, hastalığın seyri(ilerleyici ya da dalgalı seyir), hastalığın
sonlanımı(ölümcül olması ya da olmaması gibi) ve neden olduğu yeti kaybının(örn. zihin-
sel, duyusal, fiziksel kayıplar gibi) yanı sıra ailenin kültürel özelliği, değerler sistemi, geli-
şim evresi ve hasta bireyin ailedeki rolü bu etkilenmeyi belirleyen başlıca faktörlerdir. Bazı
aileler hastalık için fazla çaba harcar, en basit sağlık sorunlarına bile büyük duygusal önem
verirken bazı aileler ise ağır sağlık sorunlarında dahi fazla efor harcamaz, ihmal eder ya da
yavaş davranabilirler. Çocuklar genellikle sağlık konularında kendi ailelerinin algılarını
edinirler ve bunları yetişkinliğe taşıyarak duygusal ve davranışsal tepkiler gösterirler.
Hastalık, çiftlerin ilişkisini de etkiler. Çiftin ilişkisini etkilemesinde; hastalığın ne ol-
duğu ve şiddetinin boyutu önemlidir. Ayrıca hastaya ait özellikler; yaşı, cinsi, baş etme
becerileri, kültürel özellikleri ve önceki hastalık deneyimleri de önemlidir. Çiftin birbiri
ile ilişkisinde hastalığın oynadığı rol, hastalığa ve hasta olmaya verilen anlam ve kişinin
kendi bedeni ile eşinin bedenine ilişkin kafasında oluşan düşünce ve imgeler hastalığın
eşler arasındaki ilişkiyi nasıl etkileyeceğini belirleyen diğer etkenlerdir. Çiftler hastalığın
olumsuz etkilerinin üstesinden gelmede sorunu, “senin” ya da “benim problemim” yerine
“bizim problemimiz” diye görmelidirler. Üstesinden gelmede el ele vermelidirler. Ayrıca
hastalığın konuşulmadığı saatler yaratılmalı ve olabildiği oranda eskiden yapılan bazı aile
aktivitelerinin devamlılığı sağlanmalıdır. Bazı çiftler hastalığın yarattığı zorlukların üste-
sinden gelerek daha güçlü, güvenli ve doyum hissettikleri bir ilişkiyi geliştirebilmektedir.
Tükenmişlik Sendromu
İş ortamında yaşanan yoğun ve uzun süreli stres tükenmişliğe neden olabilmektedir. Mas-
lach ve arkadaşları(2001), tükenmişliği, meslekten kişilerin mesleğin özgün anlamı ve
amacından kopması ve hizmet götürdüğü insanlarla artık gerçekten ilgilenemiyor oluşu
olarak tanımlamaktadır. Tükenmişlik sendromu beş evreden oluşur:
• Aşırı enerji ve coşku evresi: Kişide aşırı enerji, umut ve gerçekçi olmayan beklen-
tiler vardır. Bu beklentiler, mesleğin kişi için hemen her şey olduğu bir doyuma
yatırım yapılmasına, böylece uzun ve yorucu çalışma saatlerine, gereksiz yüklere,
uykusuzluğa ve gergin çalışma ortamına, kendine ve yaşamının diğer yönlerine
gereken zamanı ve enerjiyi ayıramamasına yol açar.
• Durağanlaşma evresi: Başlangıçtaki istek ve umut kalmamıştır. Enerji azalmış,
daha önce yaptığı birçok aktiviteyi yapamamaya başlamıştır. Daha önce işi ile ilgili
umursanmayan ya da inkar edilen sorunlar rahatsızlık vermeye başlar. İşinin ne-
den beklediği gibi çıkmadığının şaşkınlığını yaşamaktadır. Uykuları bozulmuştur.
Bu evrede henüz tükenme duygusu başlamamıştır.
• Fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkların görüldüğü evre: Kişi tükendiğini hisseder. Baş
ağrısı, sırt ağrısı, bulantı gibi fiziksel rahatsızlıklar görülür. Uykudan erken uyandığını
ve yorgun hissettiğini belirtir. Biriken öfke gibi olumsuz duygular, başlangıçta iş orta-
mından ziyade aile ilişkilerine ve yakın ilişkilerine(daha güvenli olduğu için) yansır.
66 Çatışma ve Stres Yönetimi II
• Kriz evresi: Fiziksel ve ruhsal sıkıntıları daha kritik düzeye çıkar. Zihni sürekli iş
problemleri ile meşgul olur. İş ortamından, çevresinden kaçıp uzaklaşma düşünce-
leri olur.
• Duygusal kopma ve umutsuzluk evresi: Bir şeyleri değiştirmek için artık çok geç
olduğunu düşünür, hiç umudu yoktur. Kendi sağlıkları ile ilgilenmezler. Depres-
yon, alkol ya da sigara kullanımı ile ilgili sorunlar yaşarlar.
İş hayatında yaşanan tükenmişlik sendromunun birçok nedeni vardır. Bireyin kişilik
özelliklerinin yanı sıra iş ortamından kaynaklanan etkenler söz konusudur. Mükemme-
liyetçi eğilimi olan, hiçbir şeyin yeterince iyi yapılmadığının düşünen, her şeyi kontrol
etme ihtiyacı duyan ve yüksek başarı beklentisi olan bireyler tükenme sendromu için risk
taşırlar. Ayrıca kendisine ve dünyaya daha karamsar bakan kişiler de bu anlamda riskli
kişilerdir. Yaşamını iş merkezli planlayan, uykuya, dinlenmeye vakit ayırmayan, yakın in-
san ilişkilerinden uzak duran, başkalarından yardım istemeyip çok fazla sorumluluk alan
kişiler tükenmişlik sendromuna yatkın bireylerdir. Çalışma düzeninin karışık, sınırların
ve sorumlulukların net olmadığı, çalışanların fikirlerinin alınmadığı ve monoton işleyişin
sürdüğü işyerlerinde tükenmişlik sendromu daha kolay gelişmektedir.
Tükenmişlik sendromu birden ortaya çıkmaz. Belirtilerin uzun süreçte yavaş yavaş ve
giderek artması söz konusudur. Erken dönemde önleyici girişimlerde bulunulmalıdır. Kişi
uykusuna dikkat etmeli, dinlenme saatlerini iyi planlamalıdır. Kahve, çay, kola gibi uyarıcı
özellikteki içeceklerin aşırı tüketiminden kaçınılmalıdır. Kişi sınırlarını oluşturarak ge-
rektiğinde “hayır” demesini öğrenmelidir. İş dışındaki zamanlarda keyif alınan uğraşılara
vakit ayrılmalıdır. Stres ile baş etme becerileri geliştirilmelidir. Tükenme sürecindeki bi-
reyler içine kapanma eğiliminde olurlar. Bu kişiyi yalnızlığa iterek sorunların çözümünü
zorlaştırır. Tükenmişlik sendromu yaşayan bireyler sıkıntılarını sevdiği, kendisine destek
veren yakınları ile paylaşmalıdır.
İşyerinde psikolojik tacizle ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi için www.mobbing.org.tr adre-
sini ziyaret edebilirsiniz.
İşyerinde psikolojik taciz konusunu ayrıntılı olarak inceleyebilmek için Sistem Yayıncılıktan
basılmış olan Neo Davenport ve arkadaşları tarafından yazılan Osman Cem Önertoy’un çe-
virdiği “Mobbing İşyerinde Duygusal Taciz” (2008) adlı kitabı okuyabilirsiniz.
68 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Özet
Stres, bireyin tehlike algısına karşı verdiği bedensel ve ruhsal niyetine” kullanmaktadır. Ancak bu tutum alkol bağımlılığın
tepkilerden oluşur. Ruhsal bozuklukların gelişmesinde ya- gelişmesine yol açmaktadır.Yoğun stres yaşantıları ile başet-
şam olayları kadar kişinin o yaşam olayına bakış açısı, geçmiş mede kullanılan olumsuz yöntemlerden biri de bağımlılık
deneyimleri, baş etme becerileri, kişilik özellikleri ve biyolo- yaratan sigara kullanımıdır. Araştırmalar sigaraya başlamada
jik yatkınlığın da önemli olduğu vurgulanmaktadır. ya da bırakmış olanların tekrar başlamasında ve tüketilen si-
Stres ile ilişkili ruhsal bozuklukları; depresyon, bunaltı(kaygı) gara miktarının artmasında stresin önemli etkisi olduğunu
bozukluğu, panik bozukluğu, sosyal fobi, travma sonrası stres vurgulamaktadır.
bozukluğu, bedenselleştirme bozukluğu, uyku bozuklukları, Stres, her ailenin yaşamının bir parçasıdır. Bireyler gibi ai-
alkol ve sigara bağımlığı olarak sayabiliriz. Depresyonun lelerde stres yaratan durumları engellemek isterler. Sağlıklı
gelişmesinde rol oynayan birçok stres etkeni vardır. Önem- aileler, streslere daha hazırlıklı olduğundan başedebilirler.
li ekonomik sorunlar, iş yaşamındaki çatışmalar, emeklilik, Ancak beklenen yaşam stresleri olduğu gibi beklenmeksi-
iş kaybı, beden sağlığının bozulması, sevdiği birinin kaybı, zin gelen stres etkenleri de vardır. Beklenen yaşam stresleri,
benliği örseleyen onur kırıcı durumlarla karşılaşmak, evlilik gelişimsel(örn.bireyin yaşı ya da ailenin yaşam evresi ile ilgi-
ve aile sorunları ve daha nice psikososyal stres etkeni dep- li) ve durumsal(eş ve çocuklarla yeterli vakit ayıramama) ni-
resyonun başlamasında ve süreklilik kazanmasında etkili telikte olabilir. Beklenmeksizin gelen stres etkenleri(örn. aile
olmaktadır. Bunaltı bozukluğu, birçok yaşam olayı ya da du- üyelerinden birinin hastalanması) ise aniden ortaya çıkar ve
rum hakkında aşırı stres, endişe(evham) duyma ile karakte- ailenin mutluluğunu etkileyebilir.
rize bir ruhsal rahatsızlıktır. Her insan zaman zaman kaygı ve İş ortamında yaşanan yoğun ve uzun süreli stres tükenmiş-
endişe yaşar. Ancak bunaltı bozukluğu olan kişiler kaygı ve liğe neden olabilmektedir. İş hayatında yaşanan tükenmişlik
endişelerini kontrol etmekte zorlanırlar. Sürekli endişe için- sendromunun birçok nedeni vardır. Bireyin kişilik özellik-
dedirler. Her an kötü bir şey olacak korkusu yaşarlar ve bir lerinin yanı sıra iş ortamından kaynaklanan etkenler söz
türlü rahatlayamadıklarını belirtirler. Panik bozukluğu, ken- konusudur.
diliğinden ve ani olarak başlayan panik ataklarla seyreden İşyerinde psikolojik taciz(mobbing); işyerinde amirler veya
bir ruhsal rahatsızlıktır. Panik atak, stres altındaki bireylerde diğer çalışanlar tarafından tekrarlanan saldırılar şeklinde uy-
daha çok görülür. Sosyal fobi; kişinin sosyal ortamlarda uta- gulanan bir çeşit psikolojik terördür. Kavram; çalışanlara üst-
nacağı ya da küçük duruma düşeceği korkusunu yaşadığı bir leri, astları veya eşit düzeydeki çalışanlar tarafından sistema-
ruhsal rahatsızlıktır. Önceden tanımadığı insanlarla karşılaş- tik biçimde uygulanan her tür kötü muamele, tehdit, şiddet,
tığı ya da başkalarının gözü üzerinde olacağı bir ya da birden aşağılama gibi davranışları ifade eden anlamlar içermektedir.
fazla sosyal eylemden belirgin ve sürekli korkma söz konusu- Mobbing, bir işyeri problemi olarak ele alınmalıdır.
dur.Travma sonrası stres bozukluğu; savaşlar, terör, işkence,
tecavüz, aile içi şiddet, trafik kazası ya da doğal afetler gibi
travmatik olayları yaşayan ya da bunlara tanık olan kişilerde
görülen aşırı korku, çaresizlik ve dehşete kapılma ile karak-
terizedir. Bedenselleştirme bozukluğu, genç yaşta başlayan
ve yıllarca devam eden değişik bedensel belirtilerle seyreden
bir ruhsal rahatsızlıktır. Bedensel belirtiler tıbbi bir hastalık
olmaksızın ruhsal nedenlerle olmaktadır.Yoğun stres yaşayan
bireylerde uyku bozuklukları görülmektedir.
Stres, aşırı uyarılmışlık hali yaratarak uykuya dalmakta ve
uykunun devamlılığında sorunlara neden olur. Ayrıca stres
uyku kalitesini bozar. Alkol bağımlılığı; beden ve ruh sağ-
lığını aile, sosyal ve iş uyumunu bozacak derecede fazla ve
tekrarlayıcı biçimde alkollü içki içme, alkol alma isteğini
kontrol edememe ve alkol almayı durduramama ile belirli bir
bozukluktur. Alkolizm hastalığının gelişmesinde çeşitli et-
kenler rol oynamaktadır. Aşırı stres, bunaltı ya da karamsar-
lık yaşayanlar bazen alkolü yatıştırıcı, rahatlatıcı olarak “ilaç
4. Ünite - Stres ve Ruhsal Etkileri 69
Kendimizi Sınayalım
1. Depresyon ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? 6. Aşağıdaki ruhsal bozukluklardan hangisi erkeklerde daha
a. Karamsarlık, ümitsizlik olur. sık görülür?
b. Enerji azlığı, isteksizlik vardır. a. Depresyon
c. İştah ve uyku düzeni bozulur. b. Bunaltı (kaygı) bozukluğu
d. Kişinin günlük hayatını, iş ya da okul hayatını etkiler. c. Alkol bağımlılığı
e. Erkeklerde daha sık görülür. d. Panik bozukluğu
e. Travma sonrası stres bozukluğu
2. Bunaltı (kaygı) bozukluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi yanlıştır? 7. Aşağıdakilerden hangisi ailedeki gelişimsel stres etkenle-
a. Birçok yaşam olayı ya da durum hakkında aşırı stres, rinden değildir?
endişe(evham) duyma ile karakterize bir ruhsal ra- a. Hastalık
hatsızlıktır. b. Yeni bir aile kurması
b. Çocuklukta yaşanılan travmatik yaşantılar bozuklu- c. Anne-baba olması
ğun gelişmesindeki etkenlerden biridir. d. Çocuklarını büyütüp yuvadan uçurması
c. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre iki kat e. Emekliliğe uyum göstermesi
fazladır.
d. Bunaltı bozukluğunun yaşam boyu görülme oranı 8. Aşağıdakilerden hangisi strese dayanıklı ailenin özelliği
%50’dir. değildir?
e. Çay, kahve ya da kolalı içecekler gibi uyarıcı madde- a. Bağlılık
lerin aşırı tüketiminden kaçınılmalıdır. b. Takdir etme
c. Çatışma olduğunda sessiz kalmak
3. Kişinin sosyal ortamlarda utanacağı ya da küçük duruma d. Birlikte zaman geçirmeye istekli olma
düşeceği korkusunu yaşadığı ruhsal rahatsızlığa ne ad verilir? e. Bireylerin desteklenmesi
a. Depresyon
b. Bunaltı (kaygı) bozukluğu 9. Aşağıdaki kişilik özelliklerinden hangisi tükenmişlik
c. Sosyal fobi sendromunda risk etkeni değildir?
d. Panik bozukluğu a. Mükemmeliyetçi eğilimi olan
e. Travma sonrası stres bozukluğu b. Hiçbir şeyin yeterince iyi yapılmadığının düşünen
c. Her şeyi kontrol etme ihtiyacı duyan
4. Savaşlar, terör, işkence, tecavüz, aile içi şiddet, trafik kazası d. Yüksek başarı beklentisi olan
ya da doğal afetler gibi travmatik olayları yaşayan ya da bunla- e. Yakın insan ilişkileri kuran
ra tanık olan kişilerde görülen aşırı korku, çaresizlik ve dehşete
kapılma ile karakterize ruhsal bozukluğa ne ad verilir? 10. Aşağıdakilerden hangisi mobbing’i tanımlar?
a. Depresyon a. Ailedeki cinsel taciz
b. Bunaltı(kaygı) bozukluğu b. Ailedeki fiziksel şiddet
c. Sosyal fobi c. İşyerinde cinsel taciz
d. Panik bozukluğu d. İşyerinde psikolojik taciz
e. Travma sonrası stres bozukluğu e. İşyerinde fiziksel şiddet
Sıra Sizde 4
İş yükünün kabul edilebilir sınırlarda olduğu, zaman baskı-
sının azaltıldığı, ödül kaynaklarının çoğaltıldığı ve ekip anla-
yışının pekiştirildiği bir iş ortamında tükenmişlik sendromu
daha az olacaktır. Çalışma ortamında rol çatışmaları ve rol
belirsizlikleri ortadan kaldırılmalı, çalışma ortamında yaşa-
nangüçlüklerin paylaşılması teşvik edilmeli, yardım isteme
ve alma becerileri desteklenmelidir. Çalışma ortamı; geri bil-
dirimlere açık, ilişkiler ağı olabildiğince demokrat, sorum-
luluk ve yetkileri paylaştıran, her bir üyeyi nesnel bir şekilde
takdir edebilen ve üyelerine işlerinde kontrol duygusu vere-
bilen tarzda düzenlenmelidir.
4. Ünite - Stres ve Ruhsal Etkileri 71
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Örgütsel stres kavramını anlatabilecek,
Örgütsel stres kaynaklarını tanımlayabilecek,
Örgütsel stresin sonuçlarını değerlendirebilecek,
Örgüt içinde stresi yönetebilecek
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Örgüt • Psikosomatik Hastalıklar
• Örgütsel Stres • Tükenme Sendromu
• Örgütsel Stresin Bireysel • Örgüte Yabancılaşma
Sonuçları • İşe Devamsızlık
• Örgütsel Sonuçlar • Personel Devri
İçindekiler
• GİRİŞ
• ÖRGÜTSEL YAŞAMDA STRES
Çatışma ve Stres Yönetimi II Örgütsel Stresin Sonuçları
• ÖRGÜTSEL STRESİN SONUÇLARI
• ÖRGÜTSEL SONUÇLAR
Örgütsel Stresin Sonuçları
GİRİŞ
Yirminci yüzyılın hastalığı olarak nitelendirilen stres; kısaca her hangi bir içsel ya da dışsal
etkene karşı verdiğimiz tepki olarak tanımlanmaktadır. Örgüt ise Türk Dil Kurumu söz-
lüğünde “ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya
kişilerin oluşturduğu birlik” olarak açıklanmaktadır. Örgütsel stres; çalışma hayatımızda
belirlenmiş ya da belirlenmemiş rol ve görevleri yerine getirirken ortaya çıkan durumların
yarattığı stres faktörleri olarak tanımlanmaktadır. Ortaya çıkan bu faktörler, stresörler, bir
taraftan çalışanları ve yöneticileri etkilerken, diğer taraftan da işin yürütülmesini etkile-
mektedir. Örgütlere olan etkisi ve sonuçları itibariyle örgütsel stres, üzerinde durulması
gereken bir konudur.
Günümüzün çalışanları, rekabetçi, yenilikçi ve teknolojinin her türünün kullanıldı-
ğı, ister kamusal ister özel, tüm işletmelerde, bir taraftan küresel piyasaların baskısı, bir
taraftan değişime ayak uydurmak zorunda olunması ve uyum güçlükleri, bir taraftan da
performans değerlendirmeleri nedeniyle yoğun bir iş stresine girebilmektedirler. Sonuçla-
rı itibariyle çalışanların yaşamakta oldukları bu stresli durumlar örgütleri de etkisi altına
almaktadır. Örgütte verim ve performans düşmesinin yanı sıra, çalıanların işe devamsız-
lığı, personel devir hızının artması, örgütten soğuması, örgüt aleyhine çalışması, stres-
li, dalgın, konsantrasyonunu yitirmiş çalışanın iş kazalarına meyilli olması örgüt içinde
maliyetlerin de artmasına neden olmaktadır. Kısaca, örgütsel stresin bireysel ve örgütsel
sonuçları ortaya çıkmaktadır.
Çalışma yaşamı içinde bulunan birey, iş ve hizmet üretimi gerçekleştirirken, örgüt
içindeki diğer bireylerle olan iletişimini de sağlıklı yürütmek zorundadır. Kendini ör-
gütün bir parçası olarak konumlandırır. Bu da bireyin daha güçlü olmasına ve kendini
daha güvende hissetmesine neden olur. Çalışma hayatı, çalışanın hem verimli bir şekilde
üretken olması, işini yapması, hem de örgütün diğer üyeleri ile ahenkli bir uyum içinde
çalışmasını sağlamaya yönelik çaba içinde olmasını gerektirmektedir. Bu durum, Çatulay
(2011) ve arkadaşlarının da tanımladığı gibi, “iş hayatı içinde iş stresi veya mesleki stres”
olarak adlandırılmaktadır.
İş yaşamı ile ilgili yürütülen pek çok çalışmada, iş yaşamındaki stres yoğunluğu ile
çalışanların verimliliği arasında yakın bir ilişki olduğu ortaya konulmakta ve çalışanla-
rın mutluluğunun örgütün verimliliğini artırdığı belirtilmektedir. Diğer taraftan pek çok
yazar, örgütsel stresin, çalışanların ve örgütlerin varlığını ve performansını ciddi biçimde
tehdit ettiğini belirtmektedir.
74 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Bu yüzden çalışma hayatında, hem işin daha kaliteli olması, hem de çalışanların daha
üretken olmalarının sağlanması için örgütsel stres yönetimi üzerinde önemle durulması
gerekir. Soysal’ın (2009) belirttiği gibi stres yaratan faktörler dikkatli bir şekilde izlenmeli,
çalışanların ruh ve beden sağlıkları korunarak, iş ve iş dışı yaşamlarında kaliteli ve verimli
bir yaşam sürdürmeleri sağlanmalıdır.
Örgütsel stres kaynakları bu kitabın önceki bölümlerinde ele alındığı için bu ünitede ayrıca
anlatılmayacaktır.
Şekil 5.1
İş Stresine Etki Eden
Stres Kaynaklarının
Sıralanışı
Kaynak: Özcan Ş.
(2008) İş başarımını
etkileyen örgütsel stres
faktörleri ve mülki
idare amirleri üzerine
bir araştırma. İnönü
Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim
Dalı Yönetim
Organizasyon Bilim
Dalı Yüksek Lisans
tezi. Malatya. http://
www.belgeler.
com/blg/1gcs/
is-basarimini-
etkileyen-orgutsel-
stres-faktorleri-ve-
mulki-idare-amirleri-
uzerine-bir-arastirma.
Erişim: 27.07.2012.
Ciddi ve yaralanmalı iş kazası geçirmiş bazı kişiler kaza anını hatırlamazlar. Bunun neden-
lerini araştırınız. 4
hazırlayan bir neden veya var olan ülserin sürekliliğinde rol oynadığı düşünülmektedir.
Nonülser Dispepsi olarak adlandırılan rahatsızlık, şişkinlik, yanma, ağrı, bulantı, geğirme
hissi ve benzeri şikâyetleri içermektedir. Stres bu durumun hem tetikleyicisi hem de tab-
lonun ağırlaşmasına neden olan faktörlerden biridir.
Uzun süreli stres, sindirim sistemi üzerindeki etkilerine bağlı olarak yeme bozukluk-
larına ve ilişkili olarak aşırı kilo alımı ya da aşırı zayıflamaya neden olabilir. Vural (eri-
şim: 01.08.2012), İrritabl Bağırsak Sendromu (spastik kolon) ve stres arasında kuvvetli
bir ilişkinin varlığından bahsetmektedir. Bu hastalıkta, kalın bağırsaklar ve kısmen ince
bağırsaklar stres ile uyarılır ve bağırsak kaslarında düzensiz kasılmalara neden olur. Has-
talarda şişkinlikle beraber kramp tarzında karın ağrıları ve ishal ve kabızlık görülebilir.
Ayrıca, strese bağlı uyku bozuklukları da irritabl bağırsak sendromu şikâyetlerini arttıra-
bilir. Uzun ve yoğun süren stres iltihaplı barsak hastalığının alevlenmesine neden olabilir.
Eklem ve kas hastalıkları: Pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilen eklem ağrıla-
rının bir nedeni de stresdir. Stres anında beyinden gelen emirler ile salgılanan adrenalin
ve noradrenalin doğrudan veya dolaylı olarak kasların gerginliğini artırır. Böylece ağrı
gerginliğe, gerginlik endişeye, endişe de ağrıların şiddetlenmesine yol açabilir. Karadede
(erişim:01.08.2012), bireyin hayatında ağır stres yaratan dönemlerde eklem şikâyetlerinin
arttığını, bu tarz gerilimlerin çene eklemindeki diski çevreleyen ve son derece güçlü olan
çiğneme kaslarında normal sınırlar ötesinde bir kasılmaya sebep olarak, eklem diskini
normal yerinden uzaklaştırdığını ve eklem ağrılarına sebep olduğunu bildirmektedir. Yıl-
maz ve Ekici (2003), romatizmal artritin pek çok nedeninin yanı sıra, stresin de romatiz-
mal artritin ortaya çıkmasında ve gelişiminde etkili bir faktör olduğunu belirtmektedir.
Genital ve idrar yolları hastalıkları: Kronik stres, erkeklerde sperm ve testosteron
düzeyini azaltabilir, iktidarsızlık yaratabilir. Kadınlarda ise adet düzeni bozulur, kimi za-
man tamamen kesilir ya da sancılı adetlere ve tekrar eden vajinal enfeksiyonlara neden
olabilir.
Cilt hastalıkları: Cilt stresten ciddi bir şekilde etkilenen organların içinde yer almak-
tadır. Stres altında salgılanması artan kortizon hormonları, sivilce oluşumunda artışa se-
bep olurken, alopezi veya vitiligo gibi hastalıkların tetikleyicisi de stres olarak bildirilmek-
tedir. Sedef hastalığının başlangıcında ve alevlenmelerinde stresin çok önemli rolü vardır.
Tüm deri problemlerinin en az üçte birinden, kozmetik problemlerin çoğundan stres ya
da ilişkili faktörler sorumlu tutulmaktadır. Stresin cilt üzerindeki etkilerinden bazıları
aşağıdaki şekilde listelenebilir.
Yağ dengesinin bozulması Akne oluşumu,
Seboreik dermatit Allerjik reaksiyonlar
Egzema Psöriasis
Aşırı terleme Zona
Rosacea Uçuk
Ürtiker Saçlarda kepeklenme
Cilt kanseri Saçların dökülmesi ( alopezi ) ya da beyazlaşması
Yüz cildinde kırışma
Sinir sistemi bozuklukları: Uzun süreli stres, baş ağrısı, kişilik değişimleri, alınganlık,
endişe ve depresyon gibi problemleri tetikleyebilir. Uykuya dalmada güçlük ve uykunun
derinleşmesinde meydana gelen düzensizlikler nedeniyle uyku bozukluklarına neden ola-
bilir. Adrenal bezlerden salınan glukokortikoid düzeylerinin uzun süren stres sonucunda
yükselmesi ile limbik sistemin bir bölümü olan hipokampus zarar görürür ve yeni anıların
oluşturulması ya da eski anıların hatırlanması gibi hafıza fonksiyonlarının bozulmasına
neden olabilir.
5. Ünite - Örgütsel Stresin Sonuçları 79
Kanserler: Stres kanser sebebi değildir fakat uzun ve yoğun süren stresin vücudun ba-
ğışıklığını bozarak kanserin oluşmasını kolay hale getirebileceği ve ya hızını arttırabileceği
bildirilmektedir. Arıkan (2005) stres ve kanser ilişkisinin iki açıdan ele alındığını bildirmek-
tedir. Bunlardan birincisi nedensel faktör olarak stresdir. Kanser genetik zemin üzerinde
yaşam tarzına bağlı olarak ortaya çıkmakta, ancak stres ikincil bir etken olarak rol oyna-
maktadır. İkincisi ise ortalama yaşam süresinin kısalmasına yol açan faktör olarak stresdir.
Yapılan çalışmalar, yoğun ve uzun süren stresin bu döngüdeki rolünü ortaya koymaktadır.
İşe geç gelme, işe devamsızlık konuları “Örgütsel Stres” başlığı altında irdelenecektir
ÖRGÜTSEL SONUÇLAR
Her örgüt, örgüt içinde yapılan işe, örgüt ortamının koşulları ve iklimine, örgüt içinde
çalışanların eğitim, tecrübe, beklentileri ve iletişimlerine bağlı olarak belli bir düzeyde
stres üretir. Üretilen bu stres başarılı bir şekilde yönetilemediği takdirde bir taraftan yu-
karıda sayılan çalışanlar düzeyindeki sonuçlar ortaya çıkarken, bir taraftan da çalışanların
etkilenimine bağlı olarak örgütsel düzeyde çıktılar kendini gösterir. Böylece örgüt içinde
iyi yönetilemeyen ve kontrol edilemeyen stres, örgütlerin etkinliklerini ve verimliliklerini
azaltarak önemli performans ve maddi kayıplara neden olabilir. Stres örgüt içinde, işe
devamsızlık, iş gücü devrinin yükselmesi, mal ve hizmetlerin kalitesinin azalması, iş kaza-
larının artması, sağlık giderlerinin artması gibi pek çok olguya zemin hazırlayabilir. Stre-
sin örgüt içinde ortaya çıkmasına zemin hazırlayacağı pek çok sonuç Yılmaz ve Ekici’nin
(2003) düzenlemesiyle aşağıda verilmiştir.
Şekil 5.2
Stresin Örgütler
Üzerindeki Etkisi
(Yılmaz ve Ekici,
2003)
Kaynak: Yılmaz
A, Ekici S (2003).
Örgütsel Yaşamda
Stresin Kamu
Çalışanlarının
Performansına
Etkileri Üzerine Bir
Araştırma. Yönetim ve
Ekonomi 10:2;1-19.
Gündoğdu (2009) stresin örgüt üzerinde iki boyutta olumsuz etkisi bulunduğunu
belirtmektedir. Bunlardan birincisi örgütün temel amacı ile ilgili faktörlerden biri olan
verimlilik ve performans düşüklüğü iken, ikincisi örgütte verimliliği, etkinliği ve perfor-
mansı ortaya çıkaracak olan insan faktörünün yaşadığı yabancılaşma duygusudur.
Verimliliğin azalması: Çalışılan ortamların rahat, motive edici, güvenlikli ve ergo-
nomik olmaması, ücret düşüklüğü, iletişim problemlerinin yaşanması gibi faktörler ça-
lışanlarda bir taraftan stres yaratırken, diğer taraftan verimliliğin azalmasına neden olur.
Verimliliğin düştüğü işletmeler günümüz rekabet ortamında faaliyetlerine devam etmede
zorluk yaşarlar.
Performans düşüklüğü: Stres kaynakları ünitesinde bahsedildiği gibi, belirli bir dü-
zeyde olan örgütsel stresin çalışanları motive eden, enerji veren, amaç ve hedef duygusu
5. Ünite - Örgütsel Stresin Sonuçları 83
sağlayan (olumlu stres) etkisinin olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Eğer örgütsel stres bu
düzeyin altında kalırsa çalışanlarda heyecansızlık ve ilgisizlik nedeniyle performansla-
rında azalma meydana gelecektir. Benzer şekilde yoğun ve uzun süren mesleki stres ise
çalışanlarda ortaya çıkacak olumsuzluklara bağlı olarak performansın azalmasına neden
olacaktır. Şu da akıldan çıkarılmamalıdır ki, yukarıdaki tabloda belirtilen faktörlerin pek
çoğu sonuçta performans düşmesine neden olacaktır.
Yabancılaşma: Şimşek ve arkadaşları (2006) örgütlerde yabancılaşma kavramını, “ge-
nel düzeyde bireylerin var olan örgütsel yapılara bağlı beklentiler, değerler, kurallar ve
ilişkilerden uzaklaşması hali” olarak tanımlamakta ve yabancılaşmaya yol açan örgütsel
etmenleri aşağıdaki şekilde vermektedirler.
1. Yönetim tarzı.
2. Geçmiş olaylar ve deneyimler.
3. Örgüt büyüklüğü (-denetim alanı, -yetki devri, -uzman personel, -merkezleşme
veya merkezleşmeme).
4. Bilgi akışı.
5. Grup özellikleri (grupların toplumsal yapıları, gruplarda rol yapıları, grup normu,
grup içi dayanışma, gruplarda önderlik).
6. Modüler ilişkiler (örgüt bağı vb. nedenlerle kurulan yapmacık, geçici ve yüzeysel
ilişkiler).
7. Üretim biçimi (birim imalat, seri imalat, aralıksız imalat,siparişe dayalı imalat).
8. İşbölümü.
9. Çalışma koşulları (gürültü, yüksek çalışma temposu ve yorgunluk, can sıkıntısı
ve monotonluk, izole edilme, çalışma saatleri, sabit bir yerde çalışmak, katılım ve
insan ilişkileri).
10. İnanç ve tutumlar.
Yabancılaşma ile çalışanlar kendilerini örgütün parçası olarak görmez, dışlandığını
düşünmeye başlar. Örgütten uzaklaşmak veya örgüte zarar vermek düşünceleri oluşmaya
başlayabilir.
İşe Devamsızlık: İşe devamsızlık çalışanın herhangi bir mazereti olmaksızın, işverene
veya yöneticiye bilgi vermeden, çalışma programı veya planına göre çalışması gereken
zamanlarda işine gelmemesidir. İşe devamsızlık nedenleri arasında düşük iş tatmini, stan-
dart olmayan çalışma şartları, yöneticilerin çalışanlara karşı adil olmayan davranışları,
işin çok fazla ya da çok az olması, çalışanların güvenliksiz iş koşulları sayılmaktadır. İş
yerinde oluşan yoğun stres, kayıp çalışma günlerinin yaklaşık yarısından sorumlu tutul-
maktadır. İşe devamsızlık, örgütsel stresden kaçınmak amacıyla olduğu kadar, çalışanın
örgüte bir reaksiyonu da olabilir.
Aytaç, (2009, alıntı: Sabuncuoğlu, Z. 2005, İnsan Kaynakları Yönetimi, 2.b., Furkan
Ofset, Bursa 2005) genç elemanların yaşlılara ve erkeklerin kadınlara göre işlerine daha
bağımlı olduklarını, evli işgücünün bekâr işgücüne oranla daha fazla devamsızlık yap-
tığını, personelin öğrenim düzeyi yükseldikçe devamsızlığın azaldığını belirtmektedir.
Düşük öğrenim düzeyindeki kişilerin, basit, rutin ve ağır işlerde çalıştırılır olmalarının,
bıkkınlığa yol açarak, strese girmelerine neden olduğu ve iş ortamından uzaklaşma eği-
limlerinin arttığı öne sürülmektedir.
İşe geç gelme ve işe devamsızlık, gerek diğer çalışanların huzursuzlaşmasına neden ol-
ması, gerekse işletmede verimin düşmesine neden olacağından, örgüt bu olgudan çok zarar
görür. Bunun yanı sıra örgütsel stres nedeniyle ortaya çıkan sağlık problemleri nedeni ile işe
gelmeyenler de hesaba katıldığında, işe devamsızlık, örgütler için sağlık hizmetleri maliyet-
lerinin finansmanı ve yedek çalışan bulmanın getireceği maliyetler bakımından, işe bağlı
stresin yol açtığı en önemli örgütsel sonuçlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
84 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Resim 5.4
Kaynak: http://
fotogaleri.haberler.
com/akildan-
gecenleri-ogrenmek-
mumkun-mu/resim-7/
Erişim: 10.08.2012.
İş Kazaları: İş kazası kavramının pek çok tanımı yapılmaktadır. Dünya Sağlık Örgü-
tü iş kazasını “önceden planlanmamış, çoğu zaman yaralanmalara, makina ve techizatın
zarara uğramasına veya üretimin bir süre durmasına yol açan olay” olarak, Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) ise iş kazasını “belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önce-
den planlanmamış beklenmedik bir olay” şeklinde tanımlamaktadır. İş kazaların oluşma-
sına neden olan etkenler “iş yerlerindeki güvenliksiz durumlar” ile “çalışanların yaptığı
güvensiz davranışlar” olarak iki grupta ele alınabilir. Güvensiz davranışlar arasında, işin
bilinçsiz olarak yapılması, dalgınlık ve dikkatsizlik, iş disiplinine uyulmaması sayılabilir.
Örgütlerde örgütsel stres, iş kazalarıyla ilişkili tek faktör olmamakla birlikte, çalışanlar
üzerinde yaptığı etkiler düşünülecek olursa, iş kazaları ile örgütsel stres arasındaki ilişki-
nin varlığı ortaya çıkacaktır.
Çalışanların yoğun stress altında bulunmaları calışma hızı ve kapasitesilerinin düşme-
sine, dolayısıyla iş kazalarının meydana gelmesine neden olmaktadır
Yapılan pek çok çalışmada, iş kazalarının meydana gelmesinde insan faktörünün ilk
sırayı aldığı bildirilmektedir. Çalışanın eğitimsizliği, bilgisizliği gibi faktörlerin yanı sıra,
çalışanın güvensiz davranışları iş kazalarının meydana gelişindeki insan faktörünü oluş-
turmaktadır. Ozellikle makine ve techizatın arızası sonucu meydana gelen kazaların, calı-
şan hatalarından oluşan kazalardan daha az olduğu bildirilmektedir.
İş kazalarının bir başka boyutu da, kazaya uğrayan personelin tedavi ve tazminat mas-
rafları, üretime ara verilmesi ve diğer çalışanlarda ortaya çıkan moral bozukluğunun ne-
den olduğu uretim kaybı, makine ve teçhizatta ortaya çıkan tamirat gereksinimlerinin
maliyetleri, yeni personelin işe alınması, eğitimi ve uyum sağlamasına yonelik calışmalar,
ile örgüt imajının bozulmasıdır.
İş kazalarına bağlı ortaya çıkan sonuçlar açısından üçüncü boyut ise iş kazasına ma-
ruz kalan personelin kendisi ve ailesinde ortaya çıkacak olan huzursuzluk ve ekonomik
sıkıntılardır.
Personel Devri: Personel devri, işe devamsızlıkta olduğu gibi, sadece örgüt içi strese
bağlı değildir. Örgütsel stres personel devri nedenlerinin yaklaşık üçte birinden sorumlu
tutulmaktadır. Ancak konumuz stres olduğu için bu başlık altında sadece stresin neden
olduğu personel devrinden bahsetmek uygun olur. Örgüt içinde ortaya çıkan uzun süreli
yoğun stres çalışanların örgüt ile bütünleşmesini, iş doyumunu engeller. Yabancılaşmaya
neden olabilir. Bu durum ise çalışanların kendilerini daha mutlu hissedecekleri, daha iyi
5. Ünite - Örgütsel Stresin Sonuçları 85
çalışma şartlarını sağlayabilecekleri yeni iş ortamları aramalarına neden olur. Çalışanla-
rın yeteneklerini kullanamadıkları, kendilerini geliştiremedikleri, çalışanların kendi ara-
larında ve yöneticilerle olan iletişimin bozuk olduğu, ücretlerin düşük olduğu, olumsuz
ve güvenliksiz çalışma koşulları, kısaca örgütsel stres faktörlerin yüksek düzeyde olduğu
işletmelerde, personel devri, diğer bir ifade ile iş gören devir hızı, yüksek olacaktır. Çalışa-
nın işten ayrılması ve yerine alınacak yeni personelin seçimi, eğitimi, işe alışıncaya kadar
geçen zamanının maliyetleri örgüte fazladan yük getirecektir.
Ekonomik Kayıplar: Örgüt içinde çalışanlarda ortaya çıkabilecek performans ve ve-
rim düşüklüğü işletmelerin karlılığını azaltırken, meydana gelen iş kazaları ve tazminatlar
da maliyetlerin artmasına neden olmaktadır.
İşletmelerin tıbbi giderleri: Çalışanların hastalıklarının büyük kısmının iş yerlerinde
iyi yönetilemeyen stres nedeniyle olduğu ortaya konulmuştur. Gerek tıbbi masraflar, gerek
se tıbbi nedenli işe devamsızlıklar da işletmelerin maliyetlerini artırmaktadır. Bir de buna
hastalanan çalışanın yapacağı işin başka bir çalışana yüklenmesi olasılığının diğer çalışan-
lar üzerinde yaratacağı stresin ortaya çıkaracağı yeni hastalar ve hastalıklar da eklenecek
olursa, bu durum örgütte maliyetlerin katlanmasına neden olacaktır.
86 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Özet
Yirminci yüzyılın hastalığı olarak nitelendiri- şiklik, sigara, alkol, ilaç ve uyuşturucu madde kullanımı gel-
len stres; kısaca her hangi bir içsel ya da dışsal etke- mektedir.
ne karşı verdiğimiz tepki olarak tanımlanmaktadır. Uzun ve yoğun süren stres sonuçlarından biri de hem örgüt
İş hayatı içinde iş stresi veya mesleki stres” ise çalışma haya- içinde, hem de aile ve sosyal çevrede diğer bireyler ile ku-
tında, çalışanın hem verimli bir şekilde üretken olması, işini rulan ilişkilerdeki azalmaya bağlı olarak ortaya çıkabilecek
yapması, hem de örgütün diğer üyeleri ile ahenkli bir uyum sosyal yalıtımdır.
içinde çalışmasını sağlamaya yönelik sarf ettiği çabaların so- Stres örgüt içinde, işe devamsızlık, iş gücü devrinin yüksel-
nucunda ortaya çıkan strestir. mesi, mal ve hizmet kalitesinin azalması, iş kazalarının art-
Aynı çalışma ortamında, aynı işi yürüten kişilerin olaylar ması, sağlık giderlerinin artması gibi pek çok olguya zemin
karşısında verdiği tepkiler farklı olabilir. Aynı olayla karşıla- hazırlayabilir.
şıldığında bazı kişiler aşırı stres ile yüklenirken, bazı kişiler Çalışılan ortamların rahat, isteklendirici, güvenlikli ve ergo-
için bu olay isteklendirici nitelikte olabilir. Bireysel stress fak- nomik olmaması, ücret düşüklüğü, iletişim problemlerinin
törlerinin üzerine çalışma hayatında karşılaşılan diğer stres yaşanması gibi faktörler verimliliğin azalmasına neden olur
kaynaklarının da etki etmesi sonucunda kişinin örgüt içinde Stresin isteklendiriciliği sağlayan düzeyinin üzerinde ya da
yaşayacağı stres ortaya çıkmaktadır. altında olması çalışanların performansının düşmesine neden
Çalışma yaşamındaki stres bireyleri etkilediği kadar örgütü olur.
de etkilemektedir. Bu nedenle, stresin ortaya çıkaracağı so- Çalışanların örgütsel yapılara bağlı beklentiler, değerler, ku-
runlar bireyler ve örgüt açısından ayrı ayrı ele alınır. rallar ve ilişkilerden uzaklaşması haline yabancılaşma denil-
Örgütsel stresin bireyler üzerinde yaratacağı olumsuzluklar mekte ve bireylerin kendilerini örgütün parçası olarak gör-
bireylerin biyolojik ve fizyolojik yapıları, duyguları, davranış- memesine, dışlandığı düşüncesine kapılmasına neden olur.
ları ve sosyal tavırları üzerindeki etkiler olarak başlıca dört Yabancılaşmanın yanı sıra düşük iş tatmini, standart olma-
başlık altında incelenebilir. yan çalışma şartları, yöneticilerin çalışanlara karşı adil olma-
Stres anında tepkinin ilk belirtileri öncelikle fizyolojik sis- yan davranışları, işin çok fazla ya da çok az olması, güvenlik-
temlerimizde oluşacaktır. Bunların arasında çarpıntı, solu- siz iş koşulları çalışanların işe geç gelmesi ya da devamsızlık
numun hızlanması, kalp atışlarının hızlanması, kan basın- yapmasına neden olur.
cının artması, terlemenin artması, titreme sayılabilir. Stresin Çalışanlarda strese bağlı olarak ortaya çıkan dalgınlık, dik-
azalması, ortadan kalkması ya da baş etme mekanizmaları- katsizlik ya da iş disiplinine uymamaları iş kazalarına neden
nın devreye girmesi ile bozulan denge tekrar eski haline dö- olabilir.
necektir. Eğer denge oluşmaz ise, tekrarlayan yoğun ve uzun Çalışanların yeteneklerini kullanamadıkları, kendilerini ge-
süreli stresin getirdiği tükenme ile beraber psikosomatik has- liştiremedikleri, çalışanların kendi aralarında ve yöneticilerle
talıklar denilen bir takım hastalıklar görülmeye başlayacak olan iletişimlerinin bozuk olduğu, ücretlerin düşük olduğu,
veya var olan hastalıklar ağırlaşacaktır. Bunlar arasında bazı olumsuz ve güvenliksiz çalışma koşulları personel devir hızı-
kalp-damar hastalıkları, solunum sistemi bozuklukları, sin- nın yükselmesine neden olur.
dirim sistemi hastalıkları, eklem ve kas ağrıları, ciltte bozul-
malar ve cilt hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları, uyku ve
hafıza bozuklukları hatta bazı kanserler sayılabilir.
Çalışma hayatında ortaya çıkan stresin psikolojik sonuçları;
depresyon, kaygı, uykusuzluk ve tükenme sendromu olarak
gruplandırılabilir. Stresin neden olacağı psikolojik sonuçlar
arasında, kişilerin kendilerini zayıf, güçsüz, sürekli yorgun,
her an bir başarısızlıkla karşılaşacakmış, her an bir terslik
olacakmış durumda hissetmeleri sayılabilir.
Çalışma hayatında karşılaşılan stresin birey üzerinde oluş-
turduğu etkilerden biri de kişinin davranışlarında meydana
gelen değişikliklerdir. Bunların başında konuşmada bozul-
ma, konuşmada zorlanma ve kekemelik, kişide düşünme
yetisinin azalması ya da kaybı, yeme alışkanlıklarında deği-
5. Ünite - Örgütsel Stresin Sonuçları 87
Kendimizi Sınayalım
1. Örgütsel stres açısından aşağıdakilerden hangisi doğ- 6. Aşağıdakilerden hangisi stresin psikolojik sonuçları ara-
rudur? sında yer almaz?
a. Optimal düzeydeki örgütsel stres performansı artırır a. Kaygı
b Bireysel stres her zaman verimliliği azaltır b. Depresyon
c. Yüksek verimle çalışan örgütler hiçbir zaman stresin c. Tükenme sendromu
görülmediği örgütlerdir d. Uykusuzluk
d. Stres her zaman çalışan kişiye zarar verir e. İnme
e. Çalışanlarda ortaya çıkan olumsuz stres örgüt verim-
liliğinin artmasına neden olur 7. Aşağıdakilerden hangisi stresin davranışsal sonuçlarından
değildir?
2. Aşağıdakilerden hangisi, örgütsel stresin bireyler üzerin- a. Sosyal yalıtım
de, kısa dönem içinde yaratacağı etkiler açısından, yanlıştır? b. Yeme bozuklukları
a. Fizyolojik sistemler etkilenir c. İş kazaları
b. Çarpıntı görülür d. Konuşma bozuklukları
c. Solunum sayısı artar e. İşe geç gelme
d. Terleme azalır
e. Gerginlik ortaya çıkar 8. Stresin örgütsel sonuçları açısından aşağıdakilerden han-
gisi yanlıştır?
3. Aşağıdakilerden hangisi, örgütsel strese bağlı olarak ça- a. Örgüte bağlılığın azalması
lışanların fizyolojik sistemlerinde ortaya çıkacak ilk tepkiler b. Verimliliğin azalması
açısından, yanlıştır? c. İş kazaları
a. Uykuya meyil d. İşe devamsızlıkta artış
b. Tuvalete gitme ihtiyacının artması e. İş yerinde güvenliksiz durumların artması
c. Kan şekerinin azalması
d. Aşırı yemek yeme 9. Aşağıdakilerden hangisi örgütsel stresin sonuçlarından
e. Sıcak basması biri olan yabacılaşmaya neden olan faktörlerden değildir?
a. Yönetim tarzı
4. Aşağıdakilerden hangisi örgütsel strese bağlı olarak çalı- b. Geçmiş olaylar ve deneyimler
şanlarda ortaya çıkacak ilk belirtilerdendir? c. Çalışma koşulları
a. İnme d. Güvenliksiz davranışlar
b. Kalp krizi e. İnaç ve tutumlar
c. Aşırı kilo alımı
d. Çene ekleminde ağrı 10. Aşağıdakilerden hangisi « personel devri » nedenlerin-
e. Sıcak basması den biri değildir?
a. Çalışanların yeteneklerini kullanamaması
5. Aşağıdakilerden hangisi, stres nedenli ciltte meydana ge- b. Çalışanların kendilerini geliştirememesi
len değişiklikler açısından, yanlıştır? c. Güvenliksiz davranışlar
a. Alerjik reaksiyonlar d. Güvenliksiz çalışma koşulları
b. Cildin morarması e. Ücretlerin düşüklüğü
c. Saçların beyazlaması
d. Yüz cildinde kırışma
e. Uçuk çıkması
88 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Sıra Sizde 4
İş kazası, çalışan kişilerde yoğun bir stress oluşmasına ne-
den olur. Özellikle ciddi, yaralanmalara neden olan kazalar-
da glukokortikoid düzeylerinin ani olarak ve aşırı düzeyde
yükselmesi limbik sistemin bir bölümü olan hipokampusun
zarar görmesine neden olur. Bu durum da yeni anıların oluş-
turulması ya da eski anıların hatırlanması gibi hafıza fonksi-
yonlarının bozulmasına neden olabilir.
5. Ünite - Örgütsel Stresin Sonuçları 89
Yararlanılan Kaynaklar
Arı, GS. ve Bal, EÇ. (2008). Tükenmişlik Kavramı: Birey ve Okutan, M. ve Tengilimoğlu, D. (2002). İş Ortamında Stres
Örgütler Açısından Önemi. Yönetim ve Ekonomi, 15(1). ve Stresle Başa Çıkma Yöntemleri: Bir Alan Uygulama-
131-148. sı. G.Ü. İ.İ.B.F. Dergisi, 4:3, 15-42
Arıkan, MK. (2005). Stres ve Kanser. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Örücü, E., Kılıç, R., Ergül, A. (2011). Çalışma Yaşamında
Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri: Medikal Açı- Stresin Bireysel Performans Üzerindeki Etkileri: Eği-
dan Stres ve Çareleri Sempozyum Dizisi, Yayın No: 47, tim ve Sağlık Çalışanlarına Yönelik Bir Araştırma.
199-200. Akademik Bakış Dergisi, 26.
Aydemir E.H. (2005). Stres ve Deri Hastalıkları. İ.Ü. Cer- Pehlivanoğlu, S. (2005). Psikososyal Stresin Kardiyovas-
rahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Me- küler Etkileri. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp
dikal Açıdan Stres ve Çareleri Sempozyum Dizisi Yayın Eğitimi Etkinlikleri. Medikal Açıdan Stres ve Çareleri.
No: 47, 145-157. Sempozyum Dizisi, Yayın No: 47, 163-169.
Bacak B, Yiğit Y.(2010). İşe Devamsızlığın Nedenleri, Eko- Selye, H. (1976). The Stress of Life. New York: McGraw-Hill.
nomik Sonuçları ve Azaltılması İçin Alınması Gereken Soysal, A. (2009). Farklı Sektörlerde Çalısan İşgörenler-
Önlemler. Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, 5: 1, 29-44. de Örgütsel Stres Kaynakları: Kahramanmaraş ve
Bertan, M ve Çakır, B. (1997). Halk Sağlığı Yönünden Kaza- Gaziantep’te Bir Araştırma. Süleyman Demirel Üniver-
lar. Halk Sağlığı Temel Bilgiler. Ankara: Guneş Kitabevi. sitesi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 14;.2,
Budak, G. ve Sürgevil, O. (2005). Tükenmişlik ve Tüken- .333-359.
mişliği Etkileyen Örgütsel Faktörlerin Analizine Soysal, A. (2009). İş Yaşamında Stres. CEİS, 3(23), 17-40
İlişkin Akademik Personel Üzerinde Bir Uygulama. Soysal, AŞ., Handan, CH., Kılıç, MK. (2009). Üniversite Öğ-
D.E.Ü.İİ.B.F. Dergisi, 20:2,95-108. rencilerinde A Tipi Davranış Örüntüsü ile Öfke ifadesi
Ceylan, H. (2011). Türkiye’deki İş Kazalarının Genel Görü- Arasındaki ilişkinin Analizi ve Cinsiyetler Açısından kar-
nümü Ve Gelişmiş Ülkelerle Kıyaslanması. Internatio- şılaştırılması. Klinik Psikiyatri Dergisi, 12(2): 61-67
nal Journal of Engineering Research and Development, Sukan, M. ve Maner, F. (2006). Stres Yaratan Yaşam Olay-
3:2 June, 18-24. larının Vitiligo ve Kronik Ürtiker Hastalarına Etkisi.
Çatulay, Ü., Baz, M., Kaya, S., Savaş, K. (2011). Örgüt İçi Klinik Psikiyatri, 9(1):17-26
Stres. Uluslararası Hakemli Akademik Sosyal Bilimler Şimşek, MŞ., Çelik, A., Akgemci, T., Fettahlıoğlu,T. (2006).
Dergisi, 1(1). 5-14. Örgütlerde Yabancılaşmanın Yönetimi Araştırması.
Demir, T. (2005). Stres ve Astım. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakül- Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
tesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Medikal Açıdan Stres Sayı 15, 569-587.
ve Çareleri. Sempozyum Dizisi, Yayın No: 47, 44-50. Uğur, M. (2005). Stres Kavramı ve Psikiyatrik Hastalıklar.
Gümüştekin, GE ve Gültekin, F. (2010). Stres Kaynakları İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkin-
İle Kariyer Yönetimi Etkileşimi: Borsa Aracı Kurum likleri. Medikal Açıdan Stres ve Çareleri. Sempozyum
Çalışanları Üzerinde Bir Uygulama. Akademik Bakış Dizisi, Yayın No: 47, 13-33.
Dergisi, 20. Vries, MW. ve Wilkerson, B. (2003). Stress, Work and Men-
Kaçmaz, N. (2005). Tükenmişlik (Burnout) Sendromu. İs- tal Health: a Global Perspective. Acta Neuropsych, 15,
tanbul Tıp Fakültesi Dergisi, 68: 29-32 44-53.
Karakurt, U., Satar, S., Bilen, A., Acıkalın, A., Gulen, M. Yılmaz, A. ve Ekici, S. (2003). Örgütsel Yaşamda Stresin
(2012). Occupational Accidents and Emergency Medi- Kamu Çalışanlarının Performansına Etkileri Üzerine Bir
cine. Journal of Academic Emergency Medicine. Article Araştırma. Yönetim ve Ekonomi, 10:2;1-19.
in Press doi:10.5152/jaem.2012.037 Yılmaz, G. (2009). İş Kazalarının Nedenleri ve Maliyeti.
Kaya, MD. ve Keskin, G. (2008). Yöneticilerin Yönetsel Stres Mühendis ve Makine, 50:592, 27-32.
Kaynakları ve Strese Yatkınlık Düzeyleri: Erzurum’da Zeytin, M. ve Gökgöz, A. (2011). Muhasebe Meslek Men-
Bir Araştırma. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens- suplarında Strese Neden Olan Faktörlerin İncelenme-
titüsü Dergisi, 11(1), 371-388. si: Yalova ve Bilecik İlleri Örneği. Gümüşhane Üniversi-
Luthans, F. (1992). Organizational Behaviour. New York: tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(3), 99-118
Sixth Edition, McGraw-Hill Inc.
90 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Kişilik konusunu tanımlayabilecek,
Stres ve kişilik arasındaki ilişkiyi betimleyebilecek,
A, B, C tip davranışları ifade edebilecek,
A, B, C Kümesi Kişilik Özellikleri ve Kişilik bozukluklarını detaylı açıklayabilecek,
Kişilik Tipi, Kişilik Özellikleri ve Kişilik Bozukluğu ile stres ilişkisini karşılaş-
tırabilecek,
Kişilik tipi ve kişilik özelliklerine bağlı ortaya çıkabilecek stresle başa çıkmayı
tartışabilecek
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Stres • Kişilik Tipi
• Kişilik Özellikleri • Kişilik
• Davranış • Başa Çıkma
İçindekiler
• GİRİŞ
• KİŞİLİK
• KİŞİLİK VE STRES İLİŞKİSİ
Çatışma ve Stres Yönetimi II Kişilik ve Stres • KİŞİLİKLERİN SINIFLANDIRILMASI
• A, B, C TİPİ DAVRANIŞ BİÇİMİ
• KİŞİLİK ÖZELLİĞİ VE KİŞİLİK
BOZUKLUKLARI
Kişilik ve Stres
GİRİŞ
Günümüzde stres ile ilgili cevabı aranan önemli sorulardan bazıları şunlardır; başarıya
da yol açması nedeniyle stres günümüz yaşamının insanlara bir armağanımıdır? Yoksa
bedensel ve ruhsal sağlık sorunlarının en büyük nedenlerinden birimidir? Öncelikle stres
bir hastalık değil, herkesin yaşamında ortaya çıkan bir durumdur. Yani stres, insan orga-
nizmasının doğal bir tepkisidir. Gerilim, zorlanma, rahatsızlık, sıkıntı, kaygı, engellenme
kelimeleri sıklıkla stres kelimesiyle karışmaktadır. İnsanlar bu durumları da stresle açık-
lamaktadır.
Stres tanımları 1.Ünitede verilmiştir. Streste, bir tehlike söz konusudur ve önemi kişi
tarafından tehlikenin olarak algılanmasıdır. Stres, organizmanın sadece bir bölümünü de-
ğil tümünü etkiler. Ayrıca stres, kontrol edilebilir bir tepki değildir. Genel anlamda stres,
kişinin biyolojik ve psikolojik dengesinin bozulmasına gösterdiği tepkidir. Psikolojide
kullanılan stres ise, kişinin stres kaynaklarını nasıl algıladığı ve yorumladığına ilişkin bir
tanımlamadır.
İki kişinin aynı stresi yaşamasına rağmen birisinin daha çok etkilenmesinin nedeni nedir?
2
94 Çatışma ve Stres Yönetimi II
KİŞİLİK
Bizi çok yakından tanıyan birisi, bir sorun olduğunda nasıl tepki göstereceğimizi az çok
tahmin edebilir. Bunun nedeni kişilik özelliğimizi iyi bilmesidir. Kişilik özelliği, kişinin
kendisini ve çevresini algıladığı, alışılmış tarz ve davranış, tepki gösterme biçimleriyle
belirginlik kazanırlar. Bunlar çoğunlukla şu sıfatlarla tanımlanırlar; “Utangaç, çekingen,
kaçınan, sosyal, asosyal, kuralcı, gururlu, kaprisli, mızmız, kibirli, vicdansız, kıskanç, sa-
vurgan, boyun eğen, hükmeden, fırsatçı, kırılgan, kuşkulu, pratik, hayalci, açık sözlü, içten
pazarlıklı, otoriter, tutucu, bağımlı, kontrolsüz, kendine güvenen, gergin, alıngan, işkolik,
ihtiyatlı, coşkulu, ayran gönüllü, zorba, saplantılı, takıntılı, somurtkan, bencil, dengesiz,
korkak, sabırsız, aceleci, ayartıcı, kavgacı, yalancı, uyumsuz, heyecanlı, ağırkanlı, soğuk-
kanlı, kaygılı, hantal, yavaş, soğuk, hırçın, kızgın, melankolik ”. Yukardaki sözcüklere gün-
delik yaşamımızda çok sık karşılaşırız. Bu sözcükler birisinin kişiliği hakkında önemli
ipuçları verir. O halde kişilik nedir?
Kişilik: Bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt ettiren uyum özelliklerini
içerir. “Kişilik”, günlük dilde sıklıkla yanlış olarak “karakter” olarak da adlandırılmaktadır.
Günümüzde kabul gören görüşe göre kişiliğin, karakter ve mizaç ( huy) olmak üzere iki
bileşeni vardır. Karakter; kişinin dünyayı görüş, algılama ve yaşamla başa çıkma biçimi
olarak tanımlanırken, mizaç ise doğuştan gelen daha biyolojik temeli olan yatkınlıklara
bağlı davranış eğilimleridir.
Kişilik, genellikle bir kişinin objektif (nesnel) olarak gözlemlenebilen davranışlarıyla
onun bildirdiği subjektif (öznel) iç yaşantılarından oluşmaktadır. Objektif yanlar, çevre-
mizdeki insanların bize bakınca görebildikleri kişilik özelliklerimizi kapsar. İnsanın baş-
kaları açısından kişiliği, onun toplum içinde belirli özelliklere ve rollere sahip olmasıdır.
Subjektif özelliklerimiz ise insanın kendi kişiliğini nasıl algıladığı ile ilişkilidir. Bireyin
kendisi açısından, fizyolojik, zihinsel ve ruhsal özellikleri hakkındaki bilgisidir.
Bir insanın kişiliğini 4 alanda incelemek gerekir.
1. Bilişsel (düşünce tarzı) alan: İnsanın kendisini, başka insanları, olayları algılama ve
yorumlama yollarını değerlendirir.
2. Duygusal alan: Duygusal tepkilerin görülme sıklığı, yoğunluğu, değişkenliği ve
duruma uygun olup olmadığını değerlendirir.
3. Dürtü kontrolü alanı: Dürtülerini, isteklerini, içinden gelen zorlamaları nasıl kont-
rol ettiğini gösterir.
4. Kişiler arası ilişki alanı: Dürtü kontrolü, duygularını ortaya koyma biçimi ile dü-
şünce tarzının kişiler arası alana, insan ilişkilerine nasıl yansıdığı kişiliği değerlen-
dirmede önemlidir.
3. ve 4. alanlar birlikte “Davranışsal alan” olarak da adlandırılabilir.
Kişilikle ilgili kullanılan pek çok atasözü ve deyim vardır. En sık kullanılanlar hangileridir?
3
Kişiliği Oluşturan Temel Faktörler
Kişiliğin oluşumunda bedensel (biyolojik) faktörler, kültürel faktörler, aile faktörü, sos-
yalleşme faktörü, durumsallık faktörü ve kitle iletişimi ile ilgili faktörler etkili olmaktadır.
Kültürel Faktörler
Kültürel yapı tarafından şekillendirilen idealler ve ilgiler kişiliğin oluşumunda önemlidir.
Bazı davranışsal özellikler ise kültürel yapıyla birlikte değişir ve gelişir. Kişiliğin oluşu-
munda öğrenme ve kültürel faktörlerin biyolojik faktörlerden daha önemli olduğunu ka-
bul edenlerde vardır.
Sosyalleşme Faktörü
Kültür ve aile kişiliğin sosyalleşme sürecinde çok önemlidir. Bireyin çevresindeki kişi-
ler, gruplar ve özellikle organizasyonlar kişiliğin oluşumunda büyük etkiye sahiptirler. Bu
tüm yaşamı içine alan bir süreci kapsar.
Durumsallık Faktörü
Bazı durumlar çalışanların kişilik ve davranışlarını etkilemektedir. Örneğin yetki ve başarı
ihtiyacında olan ve bu şekilde yönlendirilen bir kişi yoğun bir iş ortamına getirilirse hayal
kırıklığına uğrar, kişi işe karşı ilgisiz kalır ve agresif olur. Tembel ve sorunlu biri olarak
görülebilir.
Stres ve başaçıkma yolları ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için Prof.Dr. Z.Baltaş ve Prof.Dr.
A.Baltaş’ın Remzi Kitabevi Yayınları içinde yer alan “Stres ve Başaçıkma Yolları “(2011)
isimli kitabı okuyabilirsiniz.
96 Çatışma ve Stres Yönetimi II
KİŞİLİKLERİN SINIFLANDIRILMASI
İnsanları sınıflandırma isteği M. Ö. IV yüzyıla ve Hipokrat’a kadar uzanır. Hipokrat, kişi-
lik yapısının beden salgılarının aşırı salgılanması ile ilişkili olduğunu ileri sürerek “iyim-
ser / kanlı”, “sinirli / sarı safralı”, “melankolik / kara safralı” ve “soğukkanlı / balgamlı”
olmak üzere dört kişilik yapısı tanımlamıştır. Bugün bile bir kişi hakkında “kanlı canlı” ya
da “soğukkanlı” deyimi kullanılmaktadır.
Burada kişiliklerle ilgili araştırmalarda en sık kullanılan A, B,C tip davranışlar ve A,
B, C kümesi kişilik özellikleri ile ilgili bilgilere yer verilecektir. Ayrıca bu kişilik tiplerine
bağlı davranışlar ve kişilik özelliklerinin stresle ilişkileri ve başaçıkma yolları ile ilgili öne-
rilerde bulunulacaktır.”Stres Yönetimi” ile ilgili “bireysel” ve “örgütsel” stratejiler 7.ve 8.
Ünitelerde açıklanmıştır.
Burada kişilikler kategorik olarak sınıflandırılacaktır. Bu sınıflandırmalar, karşılaşıldı-
ğında tanıyabileceğiniz insan tiplerini yeterli derecede aklınızda canlandıran tanımlama-
lara ulaşabilmeyi sağlayacaktır.
1. A, B, C (Tipi ) Davranış Biçimi: 1970’lî yılların sonunda ABD’de Tubey, “Zorlan-
maya (strese) yatkınlık” la ilgili araştırma ve çalışmaları gözden geçirerek, insanla-
rın A,B,C olarak üç ayrı tip davranış biçimi geliştirdikleri bildirmiştir.
2. Psikiyatri ders kitaplarında ve psikiyatrik sınınıflandırma sistemlerinde belirtilen
A (paranoid, şizoid, şizotipal), B (antisosyal, sınırda (borderline, histriyonik, nar-
sisistik), C ( çekingen, bağımlı, obsesif kompulsif kişilik) kümesi kişilik özellikleri
Ancak bu sınıflandırmaların sakıncaları da vardır. Çünki bu sınıflandırma sistemleri
insanların tüm özelliklerini belirtmede yetersizdir. Bu yüzden bazı araştırmacılar ise kişi-
likleri, kategorilere göre değil, boyutlara göre sınıflandırmayı düşünmüşlerdir.
A tipi davranış biçimi olan kişilerde hangi bedensel hastalıklar daha sıktır?
5
KİŞİLİK ÖZELLİĞİ VE KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
Herkesin bir bedeni olduğu gibi kendine özgü bir kişiliği vardır. Bu kişilik sayesinde ruh-
sal yapı korunur, toplumla uyumlu olunur ya da tam tersi toplumla uyumda sorunlar
çıkabilir.
Kişilik denildiğinde ilk akla gelen o kişinin davranış biçimi ve davranış kalıplarıdır.
Kişilikle ilgili olarak zaman zaman kişilik özellikleri, kişilik yapısı ve kişilik bozukluğu gibi
kavramların kullanıldığı görülmektedir. Bazı benzer kişilik yapılarına sahip özelliklerin
bir kalıp oluşturmasına “kişilik özelliği” diyoruz. İçe kapanık, az konuşan, toplumsal açı-
dan çekinik az arkadaşı olan, daha çok laboratuvarında çalışan bir bilim adamı için şizoid
kişilik özellikleri gösterdiği söylenebilir. Fakat bu özellikler şizoid kişilik bozukluğu tanısı
için yeterli olmayabilir.
Her hangi bir insanın kişilik özellikleri konusunda fikir yürütebilmek için o kişiyi iyi tanı-
mak gerekmektedir. Bir insanın her hangi bir özelliğinin kişilik yapısının bir parçası sayıla-
bilmesi için o özelliğin tekrar tekrar gözlenmesi, zaman ve mekana göre pek büyük bir deği-
şiklik göstermeden ortaya çıkması gerekmektedir. İlk kez ya da nadir görüşülen bir kişinin
kişilik yapısı konusunda kesin yargılarda bulunmaktan kaçınılmalıdır.
Bir insanın kişilik yapısını sahip olduğu biyolojik donanım kadar içinde yetiştiği çevre de
belirler. Kişilik yapısı büyük oranda çocukluk yıllarında şekillenmekte ve ergenlik yıllarında
oturmaktadır. Bu nedenle her hangi bir tutum ve davranışın kişilik özelliği sayılabilmesi
için çocukluktan beri gözleniyor olması gerekmektedir.
Kişilik özelliği (bozuklukları), her kişiliğin kendine özel belirtiler göstermesi yanında
bazı belirtilerinde ortak olması nedeniyle 3 kümeye ayrılmaktadır.
A Kümesi Kişilik Özelliği (Yapıları): Paranoid, şizoid, şizotipal kişilik özelliği
B Kümesi Kişilik Özelliği (Yapıları): Antisosyal, borderline (sınır), histriyonik, nar-
sistik, çekingen kişilik özelliği
C Kümesi Kişilik Özelliği (Yapıları): Çekingen, bağımlı, obsesif kompulsif kişilik
özelliği
Kişilik Özelliği ve Kişilik Bozuklukları hakkında daha ayrıntılı bilgi için Erol Göka ve Murat
Beyazyüz’ün Timaş Yayınevinden basılan “Kişilikleri Tanıma ve Geçinmeyi Kolaylaştırma
Kitabı:Geçimsizler “ (2011) isimli kitabı okuyabilirsiniz.
6. Ünite - Kişilik ve Stres 99
• Sizi suçlamaya başladığında, aşırı savunmacı ve öfkeli bir tutum göstermekten ka-
çının.
• Politika tartışmayın. Tartışmalı bir konu olduğunda tartışmayı uzatmayın.
• Kuşkularının yersiz olduğunu kanıtlamaya çalışmayın.
• Yanlış anlamaları düzeltmekten kaçınmayın.
Siz paranoid kişilik özelliğine sahipseniz neler yapmalısınız?
• Başkalarının size düşmanca davrandığını düşünmenizin yapınızdan kaynaklana-
bileğini düşünün.
• Hep haklı çıkma isteğinde olma nedeninin nasıl bir gereksinimden kaynaklandığı-
nı anlamaya çalışın.
• İnsanlarla sık sık yaşadığınız çatışmalarda sizden kaynaklanan nedenleri de gör-
meye çalışın.
• Diğer insanları her hangi bir konuda suçlamadan önce konuyu yeniden değerlen-
dirin.
• Haklılığınızı kanıtlamak için bitmez tükenmez bir çaba içine girmekten uzak durun.
• Başkalarının sizi kavgacı, burnu büyük, ketum bir insan olarak gördüğünü bilin.
• Sık sık kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi gözden geçirin.
• En çok güvendiğiniz insanlarla ilişkilerinizi geliştirin.
cede tuhaf ve garip düşünce, inanç, tutum, yorum ve davranışları nedeniyle tedirginlik
yaratan ve uzak durulması gereken insanlar olarak görünürler.
Şizotipal Kişilik Özelliğine Bağlı Stres Yaşayanlara Nasıl Davranmalıdır?
Yapılacaklar ve Yapılmayacaklar:
• Mümkün olduğunca bir arada olmaya çalışın.
• Sosyal ortamlara katılabilmesi için uygun koşullar yaratın.
• İletişim, ilişki kurma ve diğer sosyal becerilerini geliştirmesi için yardımcı olun.
• Zaman zaman neyin gerçek neyin gerçekdışı olduğunu ayırt etmede zorluklar ya-
şadıklarını unutmayın
Siz şizotipal kişilik yapısına sahipseniz neler yapmalısınız?
• İletişim, ilişki kurma ve diğer sosyal becerilerinizi geliştirmeye çalışın. Çeşitli
gruplara katılın.
• Sizin düşüncelerinizin ve inançlarınızın insanlara garip ve inanılmaz geldiğini
unutmayın.
• Giyim ile ilgili tercihlerinizde dikkatli olun ve çok dikkat çekici tarzdan kaçının.
Kişilik özellikleri ve stresin etkileşimi sonucu ortaya çıkan sorunlarla başa çıkma ile ilgili
daha ayrıntılı bilgi için Prof.Dr. Erol Özmen’in Turkuaz Yayınları içinde yer alan “Geçinil-
mesi Zor İnsanlarla Geçinme Sanatı” (2011) isimli kitabı oluyabilirsiniz
Sınırda kişilik yapısı olan kişiler ile onların olumlu duygular yaşadığı dönemde kurulan ilişki-
ler çok doyumlu ve aranan ilişkiler olabilir. Fakat karşısındakine denetimsiz biçimde acıma-
sızca tepki gösterdiği olumsuz duygular yaşadığı dönemler ise tam tersine yıpratıcı ve yıkıcıdır.
Borderline Kişilik Özelliklerine Bağlı Stres Nedenleri: En stres yaratıcı durum, tu-
tarsız davranışlarını çekemeyen ve onların çelişkili davranışlarına tepki gösteren insan-
larla bir arada olmaktır. Kendilerinin gösterdiğine benzer bir tepki gösterildiğinde insan
ilişkilerinde ciddi çatışmalar yaşayabilmektedirler. Bu kişilerin bir günlerinin diğer günle-
rine uymaması, her türlü duyguyu yoğun yaşamaları ve bunların davranışlarını etkilemesi
nedeniyle ilişki sürdürmek ciddi sorunlar yaratır. Bu kişilik yapısındaki kişinin duygula-
rındaki gelgitlerin ve öfke patlamalarının ilişkileri her an bozabileceği unutulmamalıdır.
Borderline Kişilik Özelliklerine Bağlı Stres Yaşayanlara Nasıl Davranmalıdır?
Yapılacaklar:
• Baş edilmesi ve ilişki kurulması zor bir insanla karşı karşıya olduğunuzu hiçbir
zaman unutmayın.
• İnişli çıkışlı bir ilişki olabileceğini bilerek, sakin kalmaya ve tutarlı davranmaya
çalışın.
• İkiden çok ayrılma ve barışma ile karşılaştıysanız,bu durumun tekrarlanabileceği-
ni bilin.
• Her intihar tehdidini ciddiye alın. Gerektiğinde diğer yakınlarını bilgilendirin.
• Kendinizi tükenmiş gibi hissettiğinizde ilişkiye bir süre ara verin.
• Onu değiştirmeye çalışmayın, olduğu gibi kabul edin.
Yapılmayacaklar:
• Kendinizi öfkeli, çaresiz ve değersiz hissettiğiniz zamanlarda abartılı bir tepki gös-
termekten kaçının.
• Öfkeli olduğu bir zamanda, haklı olduğunuzu göstermek için kanıtlar ileri sürme-
ye çalışmayın.
• Onunla ilişkinizde iki uç arasında gidip geleceğini unutmayın ve duygularınıza
kapılmayın.
• Zaman zaman ilişkiniz iyi olsada bu duruma bakıp da değiştiği yanılgısına düşmeyin.
• Cinsel bir yaklaşım için onun davet edici tutumuna uymayın.
Siz sınırda kişilik yapısına sahipseniz neler yapmalısınız?
• Karmaşık ilişkilerin olduğu sosyal gruplar yerine kuralları net olan ve disiplinli
gruplara katılın.
• Kendinizi çok çaresiz hissettiğinizde, geçmişte bunları bir şekilde atlatabildiğinizi
düşünün.
• Mümkünse öfkelendiğiniz ortamlardan ve ilişkilerden uzak durun.
• Duygularınızı tanımaya ve sizi nasıl etkilediğini anlamaya çalışın.
• İlişkilerinizde ciddi sorunlar yaşıyorsanız ruhsal destek alın.
• (Kadın iseniz) Gebe kalma olasılığınızı düşünerek güvenli doğum kontrol yöntem-
leri kullanın.
6. Ünite - Kişilik ve Stres 105
ve onaylanmama olarak algılarlar. Topluluk içine girmek ve bir şeyler yapmak zorunda
kaldıklarında çok sıkıntı yaşarlar. Düşüncelerini ve duygularını sözel olarak ifade etmede
çok zorlanırlar. Gülünç duruma düşeceklerini ve çevresindeki insanların kendisiyle alay
edeceklerini düşüncesi onlarda katlanılması zor bir sıkıntı yaratır. Heyecanlandıklarında
da yüzleri kızarır, elleri titrer, sesleri çatallaşır ya da çıkmaz.
İnsanlarla arkadaşlık kurmak istemelerine karşın pek başarılı olamazlar. Çoğunun az
sayıda arkadaşı vardır. Yakın çevrelerinde görece daha rahattırlar. Başkalarının kendileri
hakkında ne düşündüğünü merak ederler, olumsuz biçimde değerlendirilmekten, anlam-
sız ve çirkin görünmekten korkarlar. İnsanlarla ilişkilerinde sürekli kendilerini gözler, na-
sıl göründüklerini merak ederler.
Çekingen Kişilik Özelliklerine Bağlı Stres Nedenleri: Bu özellikleri olan insanlar
için en stres yaratıcı durum, kendilerini göstermesini, insanlarla ilişki kurmasını ve ka-
rar vermesini gerektiren ortamlarda bulunmaktır. Topluluk önünde konuşmak, bir davete
katılmak, amir konumundaki insanlarla görüşme yapmak bu insanlarda stres yaratır. Ge-
rektiği yerlerde girişkenlik gösterememeleri, insan ilişkilerine girmede çok zorlanmaları,
başkalarından çok kolay etkilenmeleri, kırılgan olmaları, aşırı ürkek halleri bu insanlarla
ilişkilerde sorun yaratır. Hızlı hareket etmeyi ve çabuk karar vermeyi gerektiren işler söz
konusu olduğunda çekingen kişilerin şaşkın, ürkek, tedirgin, ne dediğini bilmeyen, dü-
şüncelerini ve görüşlerini açıklamayan halleri pek çok insanı sinirlendirebilir.
Çekingen Kişilik Özelliklerine Bağlı Stres Yaşayanlara Nasıl Davranmalıdır?
Yapılacaklar:
• Eleştirecekseniz önce genel bir övgü ile başlayın, sonra davranışları üstüne oldukça
kesin konuşun.
• Çok zorlanacağı bir şey yapması gerektiğinde yaşanacak olayı oyunlaştırarak pro-
vasını yapın.
• “Çok nazik” olmasının büyük oranda hayır diyememekten kaynaklandığını unut-
mayın.
• Aşırıya kaçmadan sosyal ilişkiler kurması için toplantılara ve davetlere onu da ça-
ğırın.
• Her hangi bir konuda görüşünü söylediğinde, onun söylediklerini önemsediğinizi
gösterin.
• Yapmaktan çekindiği şeylerde, konuyla aşamalı olarak yüzleşmesini destekleyin.
• Kendilerini rahat hissedecekleri bir ortam oluşturun.
• Görüşünün sizin için taşıdığı önemi açıklayın.
• Olumlu yönlerini ve başarılarını sık sık hatırlatın.
• Yardım almasını teşvik edin.
Yapılmayacaklar:
• Tedirgin, ürkek ve korkak hali sizde bir gerginlik yaratsa bile onunla görüşmekten
kaçmayın.
• Onu, onun için baş edilmesi çok güç bir durumla baş başa bırakmayın, yakın des-
tek sağlayın.
• Ondan diğer insanlarla ilişki kurmayı ve girişken olmayı gerektiren bir şey bekle-
meyin.
• “Hayır” diyemedikleri için her türlü angarya onlara kalabilmektedir, buna izin ver-
meyin.
• Onunla alay etmeyin, dalga geçmeyin. Başkalarının da onunla alay etmesini önleyin.
Siz çekingen kişilik yapısına sahipseniz neler yapmalısınız?
Sizi korkutan şeylerle baş etmede, kaçındığınız şeyleri aşamalı gerçekleştirmek için
kendinizi zorlayın.
6. Ünite - Kişilik ve Stres 109
• İşte üst konuma geçmeniz söz konusuysa yaşayacaklarınızla baş edip edemeyeceği-
nizi düşünün.
• Herkesin ilgisini çeken ve insanlar arasında konuşma konusu olan konularla özel
olarak ilgilenin.
• Herkes gibi sizin de hata yapabileceğinizi unutmayın, kendinize yanlış yapma hak-
kı tanıyın.
• Kendinizi acımasızca eleştirmeyi bırakın, yanlış bir şey yaptığınızda bunu genelle-
meyin.
• Olumlu yönlerinizi ve başarılarınızı bir kağıda yazarak sık sık kendinize hatırlatın.
• Hayır diyememekten dolayı her türlü angaryanın size kaldığını görün.
• Her hangi bir şey başardığınız zaman bunu önemseyin.
Yapılmayacaklar:
• Sizin için yaptıklarından dolayı yaşadığınız suçluluk duygusunun sizi yönlendir-
mesine izin vermeyin.
• Sizden rica etse bile, onun yerine karar almayın, darda kaldığı her durumda yardı-
mına koşmayın.
• Sürekli onun adına karar vermekten bıkmış bile olsanız onu yalnız bırakmakla teh-
dit etmeyin.
• Görüş söylemekte zorlandığında ya da ilgisiz şeyler söylediğinde onunla dalga geç-
meyin
• Eğer yöneticiyseniz onlara sorumluluk kullanmayı gerektiren işler vermeyin.
• Kendi başına yaşamasını öğrenmesi için, onu tümüyle terk etmeyin.
• Size hediyeler sunarak bağımlılığı satın almasına izin vermeyin.
• Onun sürekli olarak “gölgenizde” yaşamasını kabul etmeyin.
• Başarısız olsalar bile, girişimlerini eleştirmeyin.
Siz bağımlı kişilik özelliklerine sahipseniz neler yapmalısınız?
• Başkasının ilişkisini kaybetmemek için her türlü angaryaya katlanıp katlanmadığı-
nızı gözden geçirin.
• Kendiniz hakkındaki her türlü kararı başkasına bırakmanın diğer insanları kızdır-
dığını bilin.
• Tanıdığınız ve destek aldığınız insan sayısını mümkün olduğu kadar arttırın.
• Size destek olan kişilerin sizin dışınızda da bir dünyaları olduğunu unutmayın.
• Kendi başınıza yapabildiklerinizi sürekli olarak kendinize anımsatın.
• Başkalarının da zayıf yönlerinin olduğunu görmeye çalışın.
Kişilik özellikleri (bozuklukları), her kişiliğin kendine özel belirtiler göstermesi yanında
6 bazı belirtilerinde ortak olması nedeniyle 3 kümeye ayrılmaktadır. Bunları alt gruplarıyla
açıklayınız?
Kişilik özellikleri ve stresin etkileşimi sonucu ortaya çıkan sorunlarla başa çıkma ile ilgi-
li daha ayrıntılı bilgi için F.Lelord ve C.Andre tarafından yazılan ve R.Madenci tarafından
Türkçeye çevrilen İletişim Yayınları içinde yer alan “Zor Kişilikler’’le Yaşamak “(2010) isimli
kitabı (19.Baskı) okuyabilirsiniz.
6. Ünite - Kişilik ve Stres 113
Özet
Herkesin yaşamında ortaya çıkan bir durum olan stres, in- 2. Psikiyatri ders kitaplarında ve psikiyatrik sınınıflandırma
san organizmasının doğal bir tepkisidir. Gerilim, zorlanma, sistemlerinde belirtilen A (paranoid, şizoid, şizotipal), B
rahatsızlık, sıkıntı, kaygı, engellenme kelimeleri sıklıkla stres (antisosyal, borderline, histriyonik, narsisistik), C ( çe-
kelimesiyle karışmaktadır. kingen, bağımlı, obsesif kompulsif kişilik) kümesi kişilik
Günlük yaşamda bireysel (kendinden kaynaklanan), çevre- özellikleri bildirimektedir.
sinden ( yaşadığı ortamdan kaynaklanan) ve örgütsel (çalış- Ancak bu sınıflandırmaların sakıncaları da vardır. Çünki bu
tığı ortamadan kaynaklanan) stres kaynakları vardır. Bireyin sınıflandırma sistemleri insanların tüm özelliklerini belirt-
kendisinden kaynaklanan stres nedenleri arasında genetik mede yetersizdir. Bu yüzden bazı araştırmacılar ise kişilik-
özellikler, bazı kalıtımsal ve edinsel bedensel bozukluklar, leri, kategorilere göre değil, boyutlara göre sınıflandırmayı
cinsiyet rolleri, kıskançlık, farklı değer yargıları yanında ki- düşünmüşlerdir.
şilik özellikleri önemli bir yer tutar. A tipi davranış biçiminin zorlanmaya çok yatkın olduğunu,
Kişilik;Bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt et- C tipi davranış biçiminin zorlanmaya yatkınlık gösterebilece-
tiren uyum özelliklerini içerir. “Kişilik”, günlük dilde sıklıkla ğini belirtilmiş, B tipi davranış biçiminin zorlanmadan en az
yanlış olarak “karakter” olarak da adlandırılmaktadır. Günü- etkilendiği ileri sürülmüştür. Bu davranış biçimleri onların
müzde kabul gören görüşe göre kişiliğin, karakter ve mizaç ( başkalarıyla, nesnelerle, olaylarla bağlantısını, ilişkisini sap-
huy) olmak üzere iki bileşeni vardır. Karakter; kişinin dün- tar.
yayı görüş, algılama ve yaşamla başa çıkma biçimi olarak ta- Kişilik özellikleri, her kişiliğin kendine özel belirtiler gös-
nımlanırken, mizaç ise doğuştan gelen daha biyolojik temeli termesi yanında bazı belirtilerinde ortak olması nedeniyle 3
olan yatkınlıklara bağlı davranış eğilimleridir. kümeye ayrılmaktadır. 1-A kümesi kişilik özellikleri: Parano-
Kişiliği oluşumu ile bedensel (biyolojik), kültürel, aile, sos- id, şizoid ve şizotipal kişilik özellikleridir. Bu bozukluğu olan
yalleşme, durumsallık ve kitle iletişimi ile ilgili faktörler etkili kişiler sıklıkla şüpheci, içe çekilmiş, garip ve tuhaf kişilerdir.
olmaktadır. 2-B kümesi kişilik özellikleri: Antisosyal, borderline, histrio-
Herkesin bir bedeni olduğu gibi bir kişiliği vardır ve herkes nik ve narsistik kişilik özellikleridir. Bu bozukluğu olan kişi-
kendine özgü bir kişilik özelliğine sahiptir. Bu kişilik sayesin- ler sıklıkla heyecanlı, duygusal ve kararsız olarak görünürler.
de ruhsal yapı korunur, toplumla uyumlu olunur yada tam 3-C kümesi kişilik özellikleri: Kaçınan, bağımlı, obsesif-
tersi ruhsal yapıda ve toplumla uyumda sorunlar çıkabilir. kompulsif kişilik özellikleri olan kişiler sıklıkla anksiyeteli,
Bazı benzer kişilik yapılarına sahip özelliklerin bir kalıp oluş- bunaltılı ve korkulu görünürler.
turmasına “kişilik özelliği” denmektedir. Kişilik özelliği ile
kişilik bozukluğu arasındaki en büyük farklar; mesleki alan-
da işlevsellikte ve insan ilişkilerinde bir bozulma, sorunların
farkında olmama ve insanları kendi istekleri doğrultusunda
değiştirmeye kalkmadır.
Bu ünitede araştırmalarda en sık kullanılan A, B,C tip dav-
ranışlar ve A, B, C kümesi kişilik özellikleri ile ilgili bilgilere
yer verilmiştir. Ayrıca bu kişilik tiplerine bağlı davranışlar ve
kişilik özelliklerinin stresle ilişkileri ve başaçıkma yolları ile
ilgili önerilerde bulunulmuştur. Burada kişilikler kategorik
olarak sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmalar, karşılaşıldı-
ğında tanıyabileceğiniz insan tiplerini yeterli derecede aklı-
nızda canlandıran tanımlamalara ulaşabilmeyi sağlayacaktır.
1. A, B, C (Tipi ) Davranış Biçimi: 1970’lî yılların sonunda
ABD’de Tubey, “Zorlanmaya (strese) yatkınlık”’la ilgi-
li araştırma ve çalışmaları gözden geçirerek, insanların
A,B,C olarak üç ayrı tip davranış biçimi geliştirdikleri bil-
dirmiştir.
114 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Kendimizi Sınayalım
1. Stres ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? 6. Aşağıdakilerden hangisi “A Tipi Davranış Tipi” için yan-
a. Stres, organizmanın sadece bir bölümünü etkiler lıştır?
b. Stres, kontrol edilebilir bir tepki değildir. a. Kendisi ve başkalarıyla zamana karşı sürekli bir yarış
c. Stres, kişinin biyolojik dengesinin bozulmasına gös- içindedir.
terdiği tepkidir. b. Her durumda hobi ve ailelerine zaman ayırırlar.
d. Stres, kişinin psikolojik dengesinin bozulmasına gös- c. Kendileri ve başkaları için yüksek bir beklenti düzey-
terdiği tepkidir. leri ortaya koyarlar.
e. Bir miktar stres hayatta kalmak ve büyümek için d. Duygularını, düşüncelerini açıklamaktan kaçınırlar.
mutlaka gereklidir. e. Esnek ve hoşgörülü değildirler.
Sıra Sizde 4
Herkes kişilik özelliklerine göre farklı nedenlerle değişen ni-
celik ve nitelikte stres yaşayabilmektedir. Herkesin bir kişilik
örüntüsü ve dünyaya bakış tarzı bulunmaktadır. Oldukça
kemikleşmiş gibi görünmesine rağmen kişi isterse bu yapı
üzerinde değişiklikler yapmanın mümkün olduğu belirtil-
mektedir.
116 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 5 Baltaş,Z ve Baltaş, A. (2011). Stres ve Başaçıkma Yolları. İs-
Bu kimseler doktora çok seyrek olarak giderler. Doktora gö- tanbul: 27. Baskı. Remzi Kitabevi.
türen en önemli hastalık mide ülseridir. Bir ruh sağlığı uz- Göka, E. ve Beyazyüz, M. (2011). Kişilikleri Tanıma ve Ge-
manına hemen hiç gitmezler. A tiplerinin anjin ve kalp krizi çinmeyi Kolaylaştırma Kitabı: Geçimsizler. İstanbul:
gibi koroner problemleri B tiplerinin iki katı görülür. A gru- Timaş Yayınevi.
bunda ikinci bir kalp krizine, B grubuna kıyasla 5 kere daha Özkalp, E, Kırel, AÇ. ve Özdemir AÖ. (2010). Çatışma ve
sık rastlanmıştır. Ayrıca 40-60 yaş dilimleri arasında yer alan Stres Yönetimi. Eds: AÇ Kırel. Eskişehir: Anadolu Üni-
kişilerde, kan basıncı yüksekliği, kalbi besleyen damarların versitesi Açıköğretim Yayınları.
daralması ve tıkanmasına bağlı hastalık tanısı konulanların Lelord, F ve Andre, C. (2010). “Zor Kişilikler’’le Yaşamak”.
% 70’inde, daha önce A tipi davranış biçimi olduğu görül- Çev: R.Madenci. İstanbul: 19.Baskı. İletişim Yayınları
müştür. Öztürk, O ve Uluşahin A. (2008). Ruh Sağlığı ve Bozukluka-
rı. Ankara: 11.Baskı. Tuna Matbaacılık.
Sıra Sizde 6 Özmen, E. (2011). Geçinilmesi Zor İnsanlarla Geçinme Sa-
Kişilik özellikleri (bozuklukları) 3 kümeye ayrılır. natı. İzmir:2. Baskı. Turkuaz Yayıncılık
1- A kümesi kişilik özellikleri: Sıklıkla şüpheci, içe çekilmiş, Yavuz, R. (2005). Medikal Açıdan Stres ve Çareleri. İstan-
garip ve tuhaf kişilerdir. Bunlar paranoid, şizoid ve şizoti- bul: Sempozyum Dizisi No: 47 s.39-43
pal kişilik özellikleri (bozuklukları) ’dir.
2- B kümesi kişilik özellikleri: Sıklıkla heyecanlı, duygusal
ve kararsız görünen kişilerdir. Dramatik ve coşkusal dav-
ranış gösterirler. Bunlar; antisosyal, borderline, histrio- Yararlanılan İnternet Kaynakları
nik, narsistik kişilik özellikleri (bozuklukları) ’dir.. http://www.turkpsikolojidergisi.com/PDF/TPB/3435.pdf
3- C kümesi kişilik özellikleri: Sklıkla anksiyeteli, bunaltılı
ve korkulu görünürler. Bunlar; Çekingen, bağımlı ve ob-
sesif-kompulsif kişilik özellikleri (bozuklukları) ’dir.
7
ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ II
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Stresi olumsuz etkileyen düşünce kalıplarının yeniden yapılandırılmasını açık-
layabilecek,
Stres durumunda uygulanan davranışsal düzenlemeleri ve gevşeme egzersizle-
rini aktarabilecek,
Problem çözme ve zaman yönetimini tanımlayabilecek,
İletişim becerilerini özetleyebilecek
bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.
Anahtar Kavramlar
• Stres • Problem Çözme
• Olumsuz Düşünce Kalıpları • Etkin Dinleme
• Maruz Bırakma • Sözel ve Sözel Olmayan İletişim
• Kas Gevşeme Egzersizi • Tartışma Becerileri
• Zaman Yönetimi
İçindekiler
• GİRİŞ
• OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİN YENİDEN
YAPILANDIRILMASI
• DAVRANIŞSAL DÜZENLEMELER VE
Stres Yönetiminde Bireysel GEVŞEME EGZERSİZLERİ
Çatışma ve Stres Yönetimi II
Stratejiler • ZAMAN YÖNETİMİ
• PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ
• İLETİŞİM BECERİLERİ
• BESLENME VE SAĞLIKLI YAŞAM
Stres Yönetiminde
Bireysel Stratejiler
GİRİŞ
Çağdaş yaşamda birçok etkenin neden olduğu yoğun stres, bireylerin işlevselliğini boz-
makta ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Stresle başetmede kullanılan yöntem-
lerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu yöntemlerden bazıları stresli bir yaşamdan
korunmada kişiye yardımcı olurken bazıları da stresin ruhsal ve fiziksel belirtilerinin
giderilmesinde etkili olmaktadır. Bu ünitede stres yönetiminde kullanılan bireysel strate-
jilerden; stres yaratan olumsuz düşüncelerin yeniden yapılandırılması, davranışsal düzen-
lemeler, gevşeme egzersizleri, zaman yönetimi, problem çözme becerileri, iletişim beceri-
leri, beslenme ve sağlıklı yaşam konuları ele alınacaktır.
Şekil 7.1
Olumsuz düşünce-
duygu-davranış ilişkisi
120 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Keyfi Çıkarsama: Herhangi bir kanıt olmaksızın ya da aksi yönde kanıta rağmen yo-
ruma varılır.
“Annemler bu hafta telefon etmediler. Her halde evde bir aksilik var”
Aşırı Genelleştirme: Bir ya da birkaç ipucundan hareketle daha genel yorumlara ulaşılır.
Örnek: “Bu dersle başım belada, hayatımın her alanında yetersizim, hiçbir şeyi doğru
dürüst yapamıyorum”
Kişiselleştirme: Herhangi bir temeli olmamasına ya da çok küçük bir bağıntı olması-
na rağmen çevresel olayları kendisiyle ilişkilendirir. Olayların olumsuzluğundan kendisi-
ni sorumlu tutar ve suçlar.
Örnek: “İnsan bir işi en iyi şekilde yapmayacaksa hiç başlamasın daha iyi”
Olumsuz düşünceleri saptadıktan sonra bunlarla mücadele edip akılcı düşünceler ge-
liştirmede bazı sorular kişilere yardımcı olacaktır. Örneğin ”Bu durumun başka açıklama-
sı var mı?”, “Bu düşüncemi destekleyen ve desteklemeyen kanıtlar nelerdir? ”Ayrıca kişinin
konu hakkında değer verdiği insanlardan fikir alması, “stressiz döneminde olsaydı aynı
durum için ne düşünebileceğini” gözden geçirmesi akılcı düşünceler geliştirmede yar-
dımcı olabilecek diğer adımlardır. Olumsuz düşünceleri değiştirirken kişi gerçekçi olmalı,
varolan sorunların üzerini örtmemelidir. Akılcı düşünceler; objektif gerçeklere dayanır,
7. Ünite - Stres Yönetiminde Bireysel Stratejiler 121
kişiye ve problemi çözmeye yardımcı olur, kişinin diğer insanlarla çatışma ve sürtüşmele-
rini azaltır, kişinin kısa ve uzun dönemli amaçlarına katkıda bulunur, duygusal bir çatışma
ve gerginliğe sürüklemez. Geliştirilen akılcı düşüncelerin bir kağıda yazılarak cüzdanda
saklanması ya da cep telefonunda mesaj olarak kaydedilmesi, olası stresli durumlarda kişi-
nin bu düşüncelere kolayca ulaşmasını sağlayacaktır.Olumsuz düşüncelerin akılcı düşün-
celere değiştirilmesine yönelik bazı örnekler Tablo 7.1’de sunulmaktadır.
Yoğun stres yaşantısında ortaya çıkan olumsuz düşünceleriniz nelerdir? Olumsuz düşünce-
lerin ortak özelliklerini tanımlayınız. 1
Duyarsızlaştırma (Desensitization)
Maruz bırakma yöntemine benzer bir yöntemdir. Ancak alıştırmalarda gevşeme egzer-
sizleri kullanılır. Duyarsızlaştırmada kişiler öncelikle nasıl gevşeyeceklerini öğrenmelidir
(Bkz. gevşeme egzersizleri). Duyarsızlaştırma, diğer stres yönetim tekniklerinin uygulan-
masını zorlaştıran başlangıç anksiyetesinin yoğun olduğu durumlarda özellikle faydalı ol-
maktadır. Gevşeme sağlandıktan sonra stres etkeni imajiner ya da gerçek yaşamda maruz
bırakılır. Stres yaratan durum ya da uyaranla ilişkili en kolaydan en zora doğru hiyerarşi
oluşturulur. Maruz bırakmada olduğu gibi bir önceki evrede sıkıntı duymadan başa çıka-
bildiğinde bir sonraki aşamaya geçilir.
Stresin yoğun sorunlara neden olduğu durumlarda, bireyler bazen kendi çabaları ile üste-
sinden gelirken bazen de ruh sağlığı çalışanlarından yardım almaları gerekebilir.
Gevşeme Egzersizleri
Gevşeme egzersizleri, stresin neden olduğu aşırı fizyolojik uyarılmayı ve psikolojik etkile-
ri azaltarak rahatlama sağlar. Aşırı stres tepkisi olarak gelişen kan basıncı artışı, sık nefes
alıp verme, kalp atım sayısında artış gevşeme egzersizi ile normale döner. Başarılı bir
gevşeme egzersizi ile kişi kendini daha iyi hisseder, gerginlik ve anksiyete duygusu azalır,
kontrol duygusu artar. Kişi kendini daha huzurlu hisseder. Gevşeme egzersizi öğrenilebi-
len bir yöntemdir. Kişinin bu anlamda istekli olması ve yeterli çabayı göstermesi gerekir.
Sık kullanılan gevşeme egzersizleri; kas gevşeme egzersizi, nefes egzersizi ve imajiner gev-
şeme yöntemleridir.
Kas gevşeme egzersizi: Bu yöntemde belirli bir sistem içinde önce kasların kasılması
sonra gevşemesi söz konusudur. Böylece kaslardaki gerginlik ve gevşeme arasındaki fark-
lılığın anlaşılması hedeflenir. Genellikle 15-20 dakika süren egzersizler, günde 2 kez sessiz
ve rahat bir ortamda yapılır. Uygulama rahat bir koltuk ya da sandalyeye oturarak yapılır.
Sabah yataktan kalktıktan sonra ve gece yatmadan önce uygulanabilir. Etkinliği, düzenli
ve sistemik bir şekilde uygulanması sonucu zamanla gözlenir. Her kişi kendisini rahat-
latan egzersiz sayısını ve saatlerini bir süre sonra geliştirebilmektedir. Ağır yemeklerin
yendiği bir öğünden sonra yapılması önerilmez. Bir kas gevşeme egzersizi örneği aşağıda
sunulmuştur.
“Öncelikle sessiz bir mekanda rahat edeceğiniz şekilde bir sandalyeye oturun. Gözlerinizi
kapatın. Birkaç defa yavaş, sessiz, derin soluk alıp verin. Düşünce ve endişelerinizden uzak-
laşmaya çalışın. Bütün dikkatinizi bedeninize verin. Önce ayaklarınızdaki ve bacaklarınızdaki
kasları germeye başlayın. Bunun için ayak parmaklarınızı yere doğru kıvırın. İyice gerildiğini
hissedin. Şimdi gevşeyin. Kaslarınızdaki gerginlik ve gevşeklik arasındaki farkı hissedin. Derin
bir nefes alarak rahatlayın. Bacak kaslarınızı germek için bacaklarınızı hafifçe yukarı kaldı-
rın ve ayak parmaklarını öne doğru gerin. Baldır ve uyluk kaslarınızın gerildiğini hissedin.
7. Ünite - Stres Yönetiminde Bireysel Stratejiler 123
Şimdi gevşeyin. Kaslarınızdaki gerginlik ve gevşeklik arasındaki farkı hissedin. Derin bir nefes
alarak rahatlayın…Şimdi kalça ve karın kaslarınızı gerin. Önce kalça kaslarınızı gerin. Bir
kaç saniye öyle kalın. Sonra gevşeyin. Kaslarınızdaki gerginlik ve gevşeklik arasındaki farkı
hissedin. Derin bir nefes alarak rahatlayın. Karın kaslarınız için karnınızı iyice içinize çekin
ve karın kaslarınızı gerin. Bir kaç saniye öyle kalın. Sonra gevşeyin. Kaslarınızdaki gerginlik
ve gevşeklik arasındaki farkı hissedin. Derin bir nefes alarak rahatlayın. Nefes alışınızın nasıl
yavaş ve ritmik olduğunu fark edin…Şimdi sıra el ve kol kaslarınızda, ellerinizi yumruk ya-
pın, dirseklerinizden bükerek parmaklarınızdan omuz kaslarına kadar bütün kaslarınızı ge-
rin. Bir kaç saniye öyle kalın. Sonra gevşeyin. Kaslarınızdaki gerginlik ve gevşeklik arasındaki
farkı hissedin.Derin bir nefes alarak rahatlayın. Gerginliğin parmak uçlarınızdan akıp gitti-
ğini, vücudunuzun rahatladığını hissedin…Şimdi dikkatinizi omuz ve sırt kaslarına yönel-
tin. Omuzlarınızı yukarı kaldırın. Gerginliği hissedin. Sonra omuzlarınızı arkaya doğru geri
çekerek birbirine yaklaştırın ve sırt kaslarınızın gerildiğini hissedin. Bir kaç saniye öyle kalın.
Sonra omuzlarınızı aşağı doğru sarkıtarak kaslarınızın gevşetin. Kaslarınızdaki gerginlik ve
gevşeklik arasındaki farkı hissedin. Derin bir nefes alarak rahatlayın. Vücudunuzun giderek
gevşediğini, sakinleştiğinizi hissedin. Sırtınızı sandalyeyedayayarak dik oturduğunuzdan emin
olun…Son olarak yüz kaslarınıza odaklanın. Yüz kaslarını germek için yüzünüzü buruşturun,
kaşlarınızı çatıp, dudaklarınızı büzün, dişlerinizi kenetleyip gerin. Bir kaç saniye öyle kalın.
Sonra gevşeyin. Gevşerken yüzünüzün yumuşadığını hissedin. Kaslarınızdaki gerginlik ve gev-
şeklik arasındaki farka dikkat edin. Yavaş ve derin nefes almaya devam edin. Tüm bedeninizin
rahat ve gevşek olduğunu hissedin. Bir kaç dakika boyunca bu gevşeklik ve rahatlığı sürdürün.
Gözlerinizi açmaya hazırlanın ve yavaşça gözlerinizi açın. Şimdi kendinizi daha canlı ve güne
devam etmeye hazır hissedeceksiniz.”
Nefes egzersizi: Nefes alıp verme otomatik olarak yapılan bir işlevdir. Aynı zamanda
stresin yarattığı aşırı uyarılma durumundan etkilenir, sık sık ve düzensiz nefes alınır. Stre-
sin aşırı uyarılma etkilerini kontrol etmede doğru ve derin nefes almayı öğrenmek önem-
lidir. Solunum bir yönüyle istenildiği zaman nefesin alındığı ve istenildiği zaman nefesin
tutulduğu iradeyle yönlendirilen bir işlevdir. Doğru nefes burundan ağır, sessiz ve derin
alınır. Göğüs kafesi solunumu yerine diyafram solunumu(karın solunumu) yapılmalıdır.
Bu şekilde akciğerlerin vakum etkisiyle genişlemesi mümkün olur. Böylece bedenin yeter-
li oksijen alması ve biriken karbondioksitin atılması sağlanır.
İmajiner gevşeme: Bazı gevşeme yöntemlerinde kişinin gözlerini kapatarak kendisini
huzurlu hissettiği bir mekanda hayal etmesi istenir. Örn. Sahilde uzanırken ya da bir or-
manda ağaç altında serin bir yerde olduğunu hayal eder. İmajiner gevşeme, kas gevşeme
egzersizi ve nefes egzersizi ile birlikte uygulanabilir. İmajiner gevşemede, hayal kurmaya
devam ettikçe vücudun sanki o mekanda bulunuyormuş gibi tepki verdiği, zihnin rahat-
ladığı hissedilir. Gevşemeyi kolaylaştırmak için kişi; hayal edilen mekanın sıcaklığını,
duyduğu sesleri, ortamdaki hareketi, ortamın renklerini, kimlerle birlikte olduğunu ve
yaşadığı hisleri zihninde canlandırır.
ZAMAN YÖNETİMİ
Zamanın etkili biçimde kullanılması stresi daha kolay yönetmeyi sağlar. Kimi durumlar-
da ise zaman kendi başına stres nedeni olabilmektedir. Yetiştirilemeyen işler ya da boşa
geçen zamanlar kişiyi mutsuz, kaygılı yapabilir. Bu durum ise üretkenliği azaltarak, enerji-
yi tüketir. Daha uzun süreler harcayarak daha az şey yapılır. Zamanın etkili kullanımı aynı
zamanda daha çok şey başarılmasını sağlar. İyi bir zaman yönetimi elde edebilmek için
atılması gereken adımlar şunlardır;
124 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Zaman çizelgesi yapmak: İyi bir zaman yönetimi için öncelikle kişinin halen kullan-
dığı zamanın değerlendirmesi yapılmalıdır. Gün yarım saatlik ya da bir saatlik dilimlere
bölünerek neler yaptığının kaydı tutulur. Hangi etkinliklerin ne kadar zaman aldığı de-
ğerlendirilerek, gereksiz şekilde çok vakit alan etkinlikler ya da daha çok vakit ayrılması
gereken etkinlikler belirlenir. Ve hedeflenen değişiklikler yaşama geçirilir.
Hedefler oluşturmak: Zamanın etkili kullanılmasında önemli bir konuda hedefler
oluşturmaktır. Bu hedefleri; günlük, haftalık, aylık ve uzun sureli hedefler şeklinde plan-
lanmalıdır.
Öncelik sırası belirlemek: Birbiri ile ilişkili olan hedefleri belirleyerek kendi içinde
öncelik sırasına göre gruplanmalıdır. Önemli olanlar, daha az önemli olanlar ve en az
önemli olanlar listesi yapılarak hangi etkinliklere daha çok ya da daha az vakit ayrılması
gerektiği belirlenir.
Plan yapmak: Öncelikler belirledikten sonra plan yapılır. Ne kadar zaman alacağı,
olası engellerin neler olabileceği tahmin edilir.
“Hayır” diyebilmek: Stresi yönetebilmek ve yaşamda dengeyi kurabilmek için kişisel
önceliklerin iyi tanımlanması gerekir. İş ve ev yaşamında gerekli dengeyi kurabilmek için
kişi ne zaman “evet” ne zaman “hayır” diyeceğini bilmelidir. “Hayır” demekte zorlanan
kişiler bunun nedenlerini anlamaya çalışmalıdır. Kişinin sevilme beklentisi, beceriksiz
olduğu düşünüleceği kaygısı ve “hayır” dediğinde yaşanan suçluluk hisleri “hayır “ diye
bilmeyi zorlaştırır.
İşbirliği yapmak: Uygun düştükçe iş ve sorumlulukların iş arkadaşları ile paylaşılması
iyi bir zaman yönetimi için gereklidir. Ayrıca amir durumunda olan kişilerin emrinde
çalışanların ne zaman kendi başlarına karar verecekleri ne zaman danışmaları gerektiğini
açıkça belirlemesi gerekir.
İşleri ertelememek: Kişilerin işi erteleme davranışı göstermelerinde çeşitli nedenler
söz konusudur. Bu nedenler arasında; işin belirsizliği ve iş hakkında gerekli bilgiye sahip
olmamak, işin yeterince anlamlı gelmemesi, yetersiz olacağı ve eleştirileceği düşünceleri,
pasif bir şekilde öfkesini yansıtmak ya da birşeylerin acısını çıkarmak ve aşırı mükem-
meliyetçi beklentiler sayılabilir. İş erteleme davranışlarını önlemede; işe küçük adımlarla
başlanması, kişinin kendisinden beklentilerinin gerçekçi olması, olumsuz düşüncelerin
olumlu düşünceye çevrilmesi ve başarılan işlerde kişinin kendini ödüllendirmesi önemli
olmaktadır.
Düzenli olmak: Düzenli bir ortamda çalışmak kişiye zaman kazandırır ve çalışma
isteğini artırır.
Gereksiz meşgul eden şeyleri kontrol etmek: Planlanan bir çalışmayı araya giren ge-
reksiz şeyler engeller, zaman kaybına neden olur. Günlük yaşam içinde bunları bütünüyle
ortadan kaldırmak mümkün olmamakla birlikte en aza indirilmeye çalışılmalıdır. Telefon
bağlatmamak, oda kapısına rahatsız edilmemek için uyarı yazısı asmak ya da ziyaret eden-
lerin görevlilerce bu konuda uyarılmalarını sağlamak alınacak önlemlerden bazılarıdır.
Gözden geçirmek: Belli sürelerle planların gözden geçirilmesi önemlidir. Planlanan
işlerin ne kadarının yapıldığı, daha iyi olması için neler yapılması gerektiği saptanmalıdır.
Böylece eksikler ve başarılı olunan yönler tespit edilir.
Son günlerde yaşadığınız bir problemde tutumunuz nasıl oldu? Problem çözme sürecinin
2 basamakları nelerdir?
İLETİŞİM BECERİLERİ
Kişilerarası iletişim sorunları stres nedeni olabilmektedir. Sorunları doğru anlamak, doğ-
ru şekilde ifade edebilmek ve karşıdaki kişilerle yapıcı bir şekilde çözmek iletişim beceri-
leri ile mümkündür.
Etkili Dinleme
Dinlemek, yeni ilişkiler kurmak ve var olan ilişkileri sürdürmek için gerekli bir beceridir. İyi
bir dinleyiciyseniz, başkalarının size yakınlaştığını fark edeceksiniz. Dinlemeyen kişiler sıkıcı-
dırlar. Kendileri dışında kimseye karşı ilgili görünmezler. Onlar konuşmak için eğlenceli kişiler
değillerdir, çünkü diğer kişi hiçbir zaman anlaşıldığına ilişkin bir doyum hissetmez. Dinleme-
yen kişiler önemli bilgileri kaçırır ve gelecek sorunları göremezler. Dinlemek bir sorumluluk
ve saygı belirtisidir. Diğer kişilerin nasıl hissettiğini ve dünyayı nasıl gördüğünü anlama so-
rumluluğudur. Onlara ne olduğunu umursadığını, hayatını ve yaşantısını önemsediğini gös-
terir. İnsanlar, dinlerken gösterilen saygıya genellikle sizi severek ve size değer vererek karşılık
verirler. Etkili dinleme; birini anlamak ya da bir şey öğrenmek, birine “duygularını ifade etme-
sinde yardımcı olmak” niyetine dayanır. Verimsiz dinlemede asıl amaç dinlemek değil başka
gereksinimleri karşılamaktır. Herkesin dinlemesi zaman zaman verimsiz olur. Etkili dinleme,
verimsiz dinlemeden çok daha az olduğunda sorunlar başlar. Etkili dinleme ne kadar çok olur-
sa ilişkiler o kadar iyi olur. Etkili dinlemenin dört önemli özelliği vardır:
1. Etkin dinleme: Dinlemek kişinin katılımını gerektiren etkin bir süreçtir. Etkin bir
şekilde dinlemenin yolları şunlardır:
a. Açımlama: Birinin söylediklerinden ne anladığını kişinin kendi sözcükleriyle
ifade etmesidir.
“Anladığıma göre şunu hissettin”,”Bunu mu demek istiyorsun?”
b. Açıklık getirme: Genellikle açımlama ile birlikte gider. Kısacası konuyu kavra-
yana kadar sorular sormak anlamına gelir.
c. Geribildirim: Söylenenlere açıklık getirildikten sonra kişi geri bildirim vererek
ne düşündüğünü, ne hissettiğini ve ne duyumsadığını yargılayıcı olmayan bir
biçimde paylaşabilir. Geribildirim; anında, dürüstçe ve destekleyici olmalıdır.
“Duygularını anlamak istiyorum, hissettiğin [kendi açıklamanızı yaparak] bu mu?”
2. Empati kurarak dinleme: Empatik dinleme, karşı tarafın yerine kişi kendini ko-
yarak söylenenlerin duygusal bileşenlerini anlamaya çalışmaktır. Empatik dinle-
me, özellikle çalışma ortamında ve aile ilişkilerinde çok önemlidir. Empatik dinle-
mede kullanılan bazı empatik yanıtlar şunlardır:
“Bunun seni neden üzdüğünü anlayabiliyorum”
“Bu sizin için zor olmalı”
“Endişeli görünüyorsun”
7. Ünite - Stres Yönetiminde Bireysel Stratejiler 127
3. Açıklıkla dinleme: Karşı tarafın hatasını bulmaya çalışırken ya da yargılarken
dinlemek zorlaşır. Bu kimi zaman kişinin kendisi ile ilgili belli gerçeklerle yüzleş-
mek istememesinden kaynaklanır. Ya da sevmediği bir kişinin düşünmeye değer
bir şey söylemiş olduğuna inanmak istemez. Haksız olma korkusu da dinlemeyi
zorlaştırır. Söylediklerinde haksız olmak; aptal, kötü ya da değersiz olmakla bir tu-
tulur. Oysa düşünceleri, değişebilen geçici varsayımlar olarak görebiliriz. Açıklıkla
dinlemenin en önemli kuralı, yargılamadan önce sözün ve konuşmanın tamamını
duymaktır. Bilginin tamamına henüz ulaşmadan yapılan değerlendirme olgun ol-
mayacaktır.
4. Farkında olarak dinleme: Karşı tarafın söyledikleri dinleyenin kendi bilgileriyle
karşılaştırarak ve söylenenlerin kişinin ses tonu, vurgusu, yüz ifadesi ve duruşu ile
uygunluğunu gözlemleyerek yapılır.
Sözel İletişim
İfade etmek: Kişiler önemli durumlarda ve kendileri için önemli kişilere gözlem, duygu,
düşünce ve gereksinimlerini açık ve eksiksiz bir şekilde ifade etmek isterler. Bu anlamda
etkili ifade; iletilerin dolaysız, açık, zamanında, dürüst ve destekleyici olmasıyla müm-
kündür. Dolaylı iletide kişi, ne düşündüğünü ne istediğini başkalarının bildiğini varsayar.
İpuçları vererek ya da üçüncü şahıslara anlatmayı deneyerek iletişime geçer. İletiler açık
olmalıdır. Üstü kapalı ve belirsiz konuşmalar içermemelidir. Birbiri ile çelişen ifadeler
aynı anda söylenmemelidir. Etkili bir ifade neyin ne zaman söyleneceğini bilmekle müm-
kün olur. Dürüst ileti; söylenen ile gerçek amacın aynı olduğu iletilerdir. Gizli gündem
ve niyetler yakınlığı engeller. Destekleyici iletişim, karşıdaki kişiyi savunmaya itmeden
birbirini anlamayı ve yakınlığı getirir.
“Ben” cümleleri kullanmak: İletişimde “sen” cümleleri kişiyi savunmaya iter ve olum-
suz tepkilere neden olur. Örneğin “yeterince açık konuşmuyorsun”. “Ben” cümleleri ise so-
rumluluğu kendi üzerinde tutar. Örneğin ”söylediklerini yeterince iyi anlayamadım” gibi.
Karşıdaki kişinin duygularını daha açıkça ortaya koymasına yardım eder.
Tartışma Becerileri
Kendini ortaya koyabilme; kişilerarası iletişimde pasif ya da saldırganca tutumlar ye-
rine kişinin kendisini açık bir biçimde ortaya koyabilmesidir. Pasif tutumda kişi duygu,
düşünce ve isteklerini doğrudan ifade etmez. Kendini küserek, ağlayarak dolaylı yollardan
ifade etmeye çalışır. Saldırgan tutumda kişi kendi duygu, düşünce ve isteklerini ifade eder-
ken başkalarının hakları ve duygularını dikkate almaz. Saldırgan davranışlar, iğneleme ve
küçük düşürme eğilimindedir. Açık tutumda ise; kişi sorunlarını ve haklarını tartışırken
kibar bir tavır takınır. Başkalarının haklarına saygı gösterirken kendi haklarını da savu-
nur. Eleştiriyle, sinirlenmeden ya da savunmaya geçmeden başaçıkabilir. Tartışmalarda
açık tutumu benimseyen kişiler yapıcı bir eleştiri ya da haklı bir uyarıya karşı eleştiren
kişinin haklı olduğunu kabul eder. Ancak kimi zaman yapıcı olmayan yönlendirici eleştiri
ile karşı karşıya kalınır. Böylesi durumlarda eleştirinin haklı bulunan bir kısmı varsa onu
öne çıkartarak ya da eleştirinin ilkesel olarak haklı yönleri varsa onları belirterek tepki
verilebilir. Tartışmalarda, asıl konuşulan konudan uzaklaşıldığı düşünüldüğünde sürece
vurgu yapılmalıdır. Yani kişilerarasında o esnada ne olup bittiğine dikkat çekilebilir. Ör-
neğin ” şimdiki sorunu bırakıp eski defterleri karıştırmaya başladık.” Anında tepkiye zor-
lanıldığı durumlarda kişi sonradan pişman olacağı şeyler söyler ya da yapabilir. Böylesi
durumlarda bir anlık zaman kazanmak önemlidir. Örneğin ”söylediklerini anlamadım,
lütfen tekrar edermisin?” Tartışmanın çıkmaza girdiği, etkileşimin çok saldırgan ya da
pasif olduğu zamanda konuşmayı başka bir zamana ertelemek uygun olacaktır.
Adil tartışma: Farklılıkların içten ve açık bir biçimde, bağırmadan ve şiddete başvur-
madan tartışılmasıdır. Adil tartışmada üç önemli görüş öne çıkarılır: 1)Tartışma kötü bir
şey değildir, bireylerin farklı görüşleri olması doğaldır, 2)İki tarafın da gereksinimleri eşit
derecede önemlidir, 3)İki taraf da kazanabilir.
Adil tartışmada uygun bir zaman belirlemek önemlidir. Karşı tarafın acelesi varken ya
da yorgun, morali bozuk, açken konuyu tartışmak uygun olmayabilir. Bir kerede sadece
bir konu ele alınmalıdır. Karşıdaki kişinin ne yapması ya da ne yapmaması istendiği basit
ve açık ifadelerle belirtilmelidir. Gerginlik yaşandığında mola almak ya da tekrar konuş-
mak için yakın gelecekte bir zaman belirlemek uygun olacaktır.
7. Ünite - Stres Yönetiminde Bireysel Stratejiler 129
Stresle başaçıkma stratejilerini ayrıntılı olarak inceleyebilmek için Acar Baltaş ve Zuhal
Baltaş’ın Remzi Kitabevi’nden basılmış olan “Stres ve Başaçıkma Yolları” (2011) adlı kita-
bını okuyabilirsiniz.
130 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Özet
Stres yönetiminde bireysel stratejiler; olumsuz düşüncelerin problemle nasıl başa çıktığı önemlidir. Kişiler sorunların üs-
yeniden yapılandırılması, davranışsal düzenlemeler, gevşeme tesinden geldikçe sorunlar karşısında daha dayanıklı olur ve
egzersizleri, zaman yönetimi, problem çözme becerileri, ile- başetme becerileri artar. Problemler çözülmediğinde ise kişi
tişim becerileri, beslenme ve sağlıklı yaşam olarak sayılabilir. yoğun stres yaşar. Problem çözme sürecinde beş temel basa-
Olumsuz düşünceleri yeniden yapılandırırken öncelikle böy- mak; probleme yaklaşım, problemin tanımlanması, seçenek-
lesi olumsuz düşüncelerin tespit edilmesi gerekir. Daha sonra lerin oluşturulması, uygun çözümün seçilmesi, çözümün uy-
da bu düşüncelerle mücadele edip, akılcı düşüncelerle değiş- gulanması ve sonuçların değerlendirilmesi olarak tanımlanır.
tirilmesi hedeflenir. Stres yaşantılarında kişilerin kullandığı Kişilerarası iletişim sorunları stres nedeni olabilmektedir.
olumsuz düşüncelerin bazı ortak özellikleri vardır. Sık kul- Sorunları doğru anlamak, doğru şekilde ifade edebilmek ve
lanılan olumsuz düşünce kalıpları; seçici soyutlama, keyfi karşıdaki kişilerle yapıcı bir şekilde çözmek iletişim beceri-
çıkarsama, aşırı genelleştirme, abartma/küçültme, kişiselleş- leri ile mümkündür. Dinlemek, diğer kişilerin nasıl hisset-
tirme ve hep ya da hiç tarzı düşüncelerdir. Olumsuz düşün- tiğini ve dünyayı nasıl gördüğünü anlama sorumluluğudur.
celeri değiştirirken kişi gerçekçi olmalı, varolan sorunların Onlara ne olduğunu umursadığını, hayatını ve yaşantısını
üzerini örtmemelidir. Akılcı düşünceler; objektif gerçeklere önemsediğini gösterir. Dinlemeyen kişiler önemli bilgileri
dayanır, kişiye ve problemi çözmeye yardımcı olur, kişinin kaçırır ve gelecek sorunları göremezler. Etkili dinlemenin
diğer insanlarla çatışma ve sürtüşmelerini azaltır, kişinin kısa temel özellikleri; dinleme esnasında etkin olma, empati ku-
ve uzun dönemli amaçlarına katkıda bulunur, duygusal bir rabilme, açık ve farkında olarak dinleme olarak tanımlanır.
çatışma ve gerginliğe sürüklemez. Kişilerarası iletişimin sözel ve sözel olmayan öğeleri vardır.
Davranışsal stratejiler; maruz bırakma, duyarsızlaştırma, Sözel iletişim derken, konuşarak ve yazarak iletişim kurdu-
stres aşılama ve gevşeme egzersizleridir. Maruz bırakma yön- ğumuz dilimizden söz edilmektedir. Sözel olmayan iletişim
teminde kişi stres etkeniyle karşı karşıya kalacak provalar ya- ise, beden dili, konuşmanın sözel olmayan öğeleri ve iletişim
par. En hafif durumdan giderek artan şiddette stres etkenine alanı gibi özellikleri içerir. Ayrıca kişilerarası iletişimde pasif
maruz kalır. Her maruz kalış kişinin strese verdiği psikofiz- ya da saldırganca tutumlar yerine kişinin kendisini açık bir
yolojik cevabı ve kaçma davranışını azaltır, uyumunu artırır. biçimde ortaya koyabilmesi ve farklılıkların içten ve açık bir
Duyarsızlaştırma, maruz bırakma yöntemine benzer bir yön- biçimde, bağırmadan ve şiddete başvurmadan tartışılması da
temdir. Ancak alıştırmalarda gevşeme egzersizleri kullanılır. önemlidir.
Stres ile başetmede kullanılan yöntemlerden bir diğeri de Bazı besinler stres tepkilerini doğrudan uyararak ya da yor-
stres aşılama yaklaşımıdır. Stres aşılama yönteminde de kişi gunluğu, uykusuzluğu ve sinirsel duyarlılığı artırarak stres
stresli durumun daha zararsız biçimine maruz bırakılarak oluşturmaya katkıda bulunur. Düzenli yapılan fiziksel eg-
başetme becerileri geliştirilir. Gevşeme egzersizleri, stresin zersiz kişinin bedensel ve ruhsal sağlığını olumlu etkileyerek
neden olduğu aşırı fizyolojik uyarılmayı ve psikolojik etkileri stres karşısında direncini artırır.
azaltarak rahatlama sağlar. Sık kullanılan gevşeme egzersizle-
ri; kas gevşeme egzersizi, nefes egzersizi ve imajiner gevşeme
yöntemleridir.
Zamanın etkili biçimde kullanılması stresi daha kolay yö-
netmeyi sağlar. Kimi durumlarda ise zaman kendi başına
stres nedeni olabilmektedir. Yetiştirilemeyen işler ya da boşa
geçen zamanlar kişiyi mutsuz, kaygılı yapabilir. Bu durum
ise üretkenliği azaltarak, enerjiyi tüketir. Daha uzun süreler
harcayarak daha az şey yapılır. İyi bir zaman yönetimi elde
edebilmek için atılması gereken adımları; zaman çizelgesi
yapmak, hedefler oluşturmak, öncelik sırası belirlemek, plan
yapmak, “hayır” diye bilmek, işbirliği yapmak, işleri ertele-
memek, düzenli olmak, gereksiz meşgul eden şeyleri kontrol
etmek ve yapılanları gözden geçirmek olarak sıralanabilir.
Kişiler gerek iş gerek özel hayatlarında birçok problemle kar-
şılaşırlar. Problemlerin doğası ve yapısının yanı sıra kişinin
7. Ünite - Stres Yönetiminde Bireysel Stratejiler 131
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki olumsuz düşünce kalıplarından hangisinde 5. Aşağıdakilerden hangisi sözel iletişimin ögesidir?
herhangi bir kanıt olmaksızın ya da aksi yönde kanıta rağ- a. Beden duruşu
men yoruma varılır? b. Yüz ifadesi
a. Seçici soyutlama c. Konuşulan dil
b. Keyfi çıkarsama d. Jestler
c. Aşırı genelleştirme e. Sesin ritmi
d. Kişiselleştirme
e. İkili düşünme 6. Aşağıdaki ifadelerden hangisi tartışma becerileri ile ilgili
açık tutumun özelliği değildir?
2. Nefes egzersizi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi a. Sorunlarını ve haklarını tartışırken kibar bir tavır ta-
yanlıştır? kınır.
a. Stresin aşırı uyarılma etkilerini kontrol etmede doğ- b. Başkalarının haklarına saygı gösterirken kendi hak-
ru ve derin nefes almayı öğrenmek önemlidir. larını da savunur.
b. Doğru nefes burundan ağır, sessiz ve derin alınır. c. Yapıcı bir eleştiri ya da haklı bir uyarıya karşı eleşti-
c. Diyafram solunumu(karın solunumu) yerine göğüs ren kişinin haklı olduğunu kabul eder.
kafesi solunumu yapılmalıdır. d. Eleştiriyle, sinirlenmeden ya da savunmaya geçme-
d. Kas gevşeme egzersizleri ile birlikte kullanılabilir. den başaçıkabilir.
e. Bedenin yeterli oksijen alması ve biriken karbondi- e. Duygu, düşünce ve isteklerini doğrudan ifade etmez.
oksitin atılması sağlanır.
7. Beden dili ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi iletişimi
3. Aşağıdaki tutum ve davranışlardan hangisi problem çöz- olumsuz etkiler?
me sürecini olumsuz etkiler? a. İletişimde rahatsız etmeyecek ölçüde, sık sık göz te-
a. Problemlerin nedenleri konusunda kişinin bütünüy- ması kurulmalıdır.
le kendisini ya da başkalarını suçlaması b. Mümkün olduğunca aynı göz hizasında kalmaya ça-
b. Problemin tanımlanarak açık ve net cümlelerle ifade lışılmalıdır.
edilmesi c. Donuk ve ifadesiz gözükmeye çalışılmalıdır.
c. Problemlerin çözümünde seçeneklerin üretilmesi d. Karşıdaki kişiye anlaşıldığı ve dinlendiği hissettiril-
d. Çözüm seçeneklerinin birbiri ile karşılaştırılması melidir.
e. Belirlenen çözümün uygulanması ve sonuçların de- e. Başka bir işle ilgilenilmemelidir.
ğerlendirilmesi
8. İnsanların yüz yüze kurdukları ilişkide algılanan anlam-
4. Etkili dinleme ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi da en fazla etkisi olan aşağıdakilerden hangisidir?
yanlıştır? a. Sözel iletişim
a. Dinlemek kişinin katılımını gerektiren etkin bir sü- b. Beden dili
reçtir. c. Sesin perdesi
b. Kişi geri bildirim vererek ne düşündüğünü paylaş- d. Sesin temposu
malıdır. e. Sesin ritmi
c. Empati kurarak dinlemelidir.
d. Dinlerken karşı tarafın hatasını bulmaya odaklanıl- 9. Adil tartışma ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yan-
malıdır. lıştır?
e. Yargılamadan önce sözün ve konuşmanın tamamı a. Farklılıklar içten ve açık bir biçimde tartışılır.
duyulmalıdır. b. Bağırma ve şiddete başvurulmaz.
c. İki tarafın da gereksinimleri eşit derecede önemli ol-
duğu düşünülür.
d. Tartışmadan iki tarafın da kazançlı çıkabileceği dü-
şünülür.
e. Tartışma kötü bir şey olarak değerlendirilir.
132 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Sıra Sizde 2
Problemlere yaklaşımda olumlu ya da olumsuz bakış açıları
ve tutumlar söz konusu olabilmektedir. Olumsuz tutum; so-
runları birer tehdit olarak algılar, sorunlar ortaya çıktığında
onları görmezden gelme eğilimindedir. Bu sorunların birik-
mesine ve kişinin yaşamını olumsuz etkilemesine yol açar.
Problemlerin nedenleri konusunda bütünüyle kendisini ya
da başkalarını suçlayarak çözüme katkısı olacak bir yaklaşım
geliştirilmez. Problemlerin çözümünün çok zor olduğu düşü-
nülür ve bunların üstesinden gelmede kendi yeteneklerinin
7. Ünite - Stres Yönetiminde Bireysel Stratejiler 133
Yararlanılan Kaynaklar
yetersiz olduğu kanısı hakimdir. Olumlu tutuma sahip kişiler Adamson, E. (2005). Stres Yönetimi (Çev:Ümit Şensoy), İs-
ise; problemleri yaşamın bir parçası olarak görür ve kendile- tanbul: Morpa Kültür Yayınları.
rinin gelişimine katkıda bulunacak bir fırsat olarak algılarlar. Baltaş, A. ve Baltaş, Z. (1998). Stres ve Başaçıkma Yolları.
Problem çözme sürecinde beş temel basamak; probleme yak- İstanbul: Remzi Kitabevi.
laşım, problemin tanımlanması, seçeneklerin oluşturulması, Eskin, M. (2009). Sorun Çözme Terapisi. Ankara: Hyb Ya-
uygun çözümün seçilmesi, çözümün uygulanması ve sonuç- yıncılık.
ların değerlendirilmesi olarak tanımlanır. Nezu, AM., Nezu CM., D’Zurilla, TJ. (2006). Solving Life’s
Problems : A 5-Step Guide to Enhanced Well-Being.
Sıra Sizde 3 New York: Springer Publishing
Stres yönetiminde aile bireyleri, yakın arkadaş ve dostların Smith, JC. (2002). Stress Management: A Comprehensive
verdiği yardım ve destek önemli olmaktadır. Stres konusun- Handbook of Techniques and Strategies, New York:
da yapılan araştırmalarda sosyal desteği olan kişilerin stresin Springer Publishing.
neden olduğu fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkları daha az yaşa- Şahin, NH. (1998). Stresle Başa Çıkma: Olumlu Bir Yakla-
dıkları saptanmıştır. Üzüntüler ve sıkıntılar hakkında konuş- şım. Ankara, Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
mak onlarla ilgili duyulan acıları hafifletir, çözüm bulmayı
kolaylaştırır. Üzüntü anında destek olacak birilerinin oldu-
ğunu bilmek kişiyi rahatlatır. Bazı kişiler için yardım iste-
mek, işlerini kendi başına yapamadığı ya da başkalarına yük
olduğu düşünceleri ile zayıflık ve suçluluk duygularına yol
açabilir. Bazı kişiler ise kendileri yerine destek veren kişilerin
sorunu çözmelerini beklerler. Sosyal destek veren kişilerin;
yargılamadan dinlemesi, istenmedikçe öğüt vermemesi, ya-
şanan duygular ne olursa olsun kabul edebilmesi ve karşısın-
dakine bir insan olarak değer vermesi, her zaman doğruyu
söylemesi ve kendisine ihtiyaç olduğunda kişinin yanında
olabilmesi önemlidir.
Sıra Sizde 4
Aşırı yemek yeme, aşırı kahve ve çay tüketimi, gereksiz alış-
veriş yapmak, alkol ve sigara alışkanlığı, bilgisayar bağımlılı-
ğı, televizyon başında uzun zaman geçirme gibi alışkanlıklar
stres yönetimini olumsuz etkileyen alışkanlıklardır. Alışkan-
lığı yaparken kişi kendini o an mutlu ya da geçici olarak ra-
hatlamış hissetse bile sonrasında suçluluk, pişmanlık hatta
kendine kızgınlık duyabilir. Kötü alışkanlıklarla başetmede
ilk adım alışkanlığın tanınması ve ruhsal nedenlerinin an-
laşılmasıdır. Alışkanlığı tetikleyen şeylerin evde bulundurul-
maması önemlidir. Örneğin çikolata aşırı yeme davranışını
tetikliyorsa evde çikolata bulundurmaması ya da alış-verişe
giderken yanına kredi kartı yerine nakit para alması gibi.
Stresi bastırmak için kötü alışkanlığını kullanıyorsa (örneğin
sigara içmek, internette uzun süre kalmak gibi) kendisine iyi
gelebilecek başka bir aktiviteyi o mekanda devamlı hazır ve el
altında tutmalıdır. Örneğin hemen bilgisayarı açmak yerine
sevdiği müziği dinleyebilmesi gibi.
8
ÇATIŞMA VE STRES YÖNETİMİ II
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Stresin yönetilebilecek kavram olduğunu ifade edebilecek,
Stresi yönetirken hangi örgütsel tedbirler alınabileceğini anlatabilecek,
Stres yönetiminin bireyler üzerindeki etkilerini tartışabilecek
Anahtar Kavramlar
• Duygusal Destek • Katılımlı Yönetim
• Stres Yönetimi • Rol Analizi
• Zaman Yönetimi
İçindekiler
GİRİŞ
Örgütlerde yaşanan hızlı rekabet, değişen çalışma koşulu teknolojinin yanlış kullanımı iş
dışında yaşanan toplumsal veya bireysel olaylar bireylerde yoğun stresler oluşturmaktadır.
Bireyler ve örgütler bu değişimlere uyum sürecinde bu zorluklarla ya mücadele edecekler
ya da direnemeyerek boyun eğeceklerdir.
Stres eğitimi ile uğraşan bilim insanları hayatın her aşamasında kişinin karşısına çıka-
bilen streslere karşı pek çok yöntemler önermektedir. Bu yöntemler bazen bireylerin ken-
di çabaları ile çözümlenebilirken bazen de, yardım alınarak çözümlenebilirler. Örgütlerde
meydana gelen streslere yönelik pek çok teknikler kullanılmaktadır. Bu bölümde de bu
tekniklerden bazıları verilmeye çalışılacaktır.
Bireyleri stresten uzak tutmaya yarayacak tedbirler olduğunu söylemek oldukça güç-
tür. Ancak alınan tedbirler bireyin stresle baş edebilmesine psikolojik ve fizyolojik sağlık-
larının korunmasına yol açacaktır. İşyerinde daha sağlıklı, motivasyonlu ve başarılı üret-
ken çalışmalarına destek olacaktır.
STRES YÖNETİMİ
Yaşanılan her dönemde, bireyler hem toplumsal yaşamda, hem de örgütsel yaşamda dü-
zenlerini bozan, rahatsızlık veren ortamlarla karşılaşmışlardır.
Stresle ilgili yapılan açıklamalar göstermiştir ki ortaya üç sonuç çıkmıştır. Birincisi
stres vardır, var olmaya devam edecektir ve iş ortamı özel stres kaynaklarının toplandığı
bir sosyo-teknik sistemdir. İkincisi, stresin her türlüsü zararlı değildir, üçüncüsü ise zararlı
olan stresi yaratan faktörleri kontrol altına almak gerektiğidir. İşte stres yönetimi, stresin
olumlu etkilerini bir bakıma desteklemek, olumsuz olan etkilerini ise kontrol altına al-
maktır (Erdoğan, 1999, s.313).
Örgütsel stres yönetimi ile ilgili olarak pek çok strateji geliştirilmektedir. Sistematik
bir çaba olarak bilinen stres programları stresin bireyler üzerindeki etkilerini çalışanlara
yönelik uygulanan eğitim teknikleri olarak adlandırmaktadır (Greenberg, 2005, s.128).
Ancak örgütsel stresi önleme teknikleri sadece eğitim programları değil, yöneticilerinde
uygulayabilecekleri pek çok yöntemleri kapsamaktadır. Stres yönetim programları bugün
pek çok büyük örgütlerde kullanılmaktadır. Çalışanları rahatlatmak, eğitmek ve baş etmek
için duygusal destek amaçlı programlar uygulanmaktadır.
136 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Sağlık Programları
Örgütsel önerilerden biri sağlık programları ile stresi önlemektir. Bu uygulamalar insan-
lara sigarayı bırakmada, kontrollü alkol kullanımında kilo vermede, düzenli beslenme ve
egzersiz programı geliştirmede yardımcı olacak çalıştaylar sunarlar; bunlar çalışanların
toplam fiziksel ve zihni durumlarına odaklanır. Bazıları çalışanların psikolojik sağlıkları-
nı düzeltmeye de yardımcı olur. Stresi azaltmak için tasarlanan programlar, bu müdaha-
lelerin çalışanların stresli durumlara farklı açılardan bakmasına yardım ettiğini ve stres
düzeylerinde kayda değer düşüşler yaratan aktif mücadele stratejilerini kullandığını gös-
termiştir (Robbins ve Judge, 2012;616).
Diğer bir sağlık ile ilgili alınabilecek önlem çalışanların sağlık profillerinin çıkarılma-
sıdır. Örgütlerde, stresin yol açtığı bazı hastalıkların meydana gelmesini önceden önleme-
ye çalışmak ve çeşitli stres belirtilerini doğru bir şekilde teşhis etmek için kullanılan yak-
laşıma sağlık profili adı verilmektedir (Eroğlu, 2009; 514). Sağlık profili birinci aşamada,
çalışanın kişisel alışkanlıklarını, ailesinin tıbbi geçmişini, kan basıncı ve kolestrol seviyesi
gibi çeşitli bilgileri sorgulayan bir ankete dayanılarak yapılmaya başlanır. İkinci aşamada
ise, ilgili kişi iyi bir fiziki muayeneye tabi tutularak elde edilen bilgi ve bulgular, bu profile
kayıt edilir (Eroğlu, 2009; 514, Ivancevich, 2002; 596-517). Her bir çalışanın genel sağlık
durumunun kurum doktorları tarafından titizlik ve özenle izlenmesi personelin moralini
yükseltme yanında ileride doğabilecek muhtemel bir hastalığa karşı da önceden tedbir
alınma imkanını hızlandırmaktadır.
Zaman Yönetimi
Çoğu mesleklerde zaman en büyük stres unsurlarından biridir. Zamanında bitirilmesi ge-
reken işler olması ve zaman kısıtlılığı bireylerde ciddi stresler yaratırlar. Zaman yönetimi
amaçlara ve hedeflere ulaşmada önemli bir kaynak olan zamanı kullanma çabasıdır. Za-
manın tamamına yakınını çalışarak geçirmek zamanı yönetmek değildir. Ancak sosyolo-
jik ve psikolojik ihtiyaçlarımızın karşılanması için de zamana ihtiyacımız vardır. Zamanı
etkili yöneterek kendimize zaman ayırabilecek, böylece stresle de başa çıkılabilenecektir.
Zaman baskısından kaynaklanan stresi önlemek için çeşitli zaman yönetim teknikleri ge-
liştirilmiştir. Alan Lakein (1973) ne yapılacağına ve yapılacak işlerin daha kısa sürede nasıl
yapılacağına ilişkin sistematik bir yöntem geliştirmiştir. Bu sistemde temel öge yapılacak
işlerin yazılmasıdır. Listeye göre işler önem sırasına göre dizilecek ve öncelikle işe zor
olandan başlanacaktır (Albercht, 1979;248). Lakein listede her bir maddenin önemli, orta
derecede önemli ve önemsiz anlamına gelecek bir simge ile işaretlenmesini önceliğin ve
zamanın büyük kısmının önemli olarak işaretlenmiş maddelere verilmesini önermektedir.
Bu tür bir zaman yönetimi genellikle stresi azaltmada üst düzey çalışanlara önerilmekle
birlikte, her düzeyde çalışan birey için geçerli olabilir. Yönetici ve stres konusunda yapılan
çalışmalara göre çeşitli kişilik yapıları içinde zaman baskısını en fazla hisseden yöneticiler
A tipi yöneticilerdir. Friedman ve diğer uzmanlar A tipi yöneticiler için zaman baskılarını
azaltmaya yönelik önerilerde bulunmuşlardır. Bu öneriler büyük ölçüde bireyseldir ve ki-
şiden kişiye farklılık gösterirler (Şencan, 1986; 278).
Başlıcaları şu şekilde sıralanabilir:
• Her gün belirli süreleri boş olarak geçirmeyi planlama,
• İş ve iş dışı faaliyetleri ayırma,
• Tatil ve boş zamanları saate göre planlama,
• Bir zamanda bir işle ilgilenme,
• Başkalarının zamanını çalmasına izin vermemek.
Bu tedbirler bireyleri rahatlatacak gerginliği azaltacak ve bireylerin kendileri ile ilgili
bir şeyler yapmalarına olanak sağlayacaktır.
örgütte çok yönlü bir değişikliğe gitmek gerekli olabilir. Örgütsel yapının yeniden düzen-
lenmesi, çalışanların ve diğer yöneticilerin davranış tutum ve değerlerinin değiştirilmesi,
yönetim tarzının otokratik yönetimden, katılmalı yönetime doğru geliştirilmesi düşünü-
lecek önlemler arasındadır.
İş yerinin fiziksel koşulları ile ilgili bir diğer konu da ergonomi ile ilgilidir. Ergono-
mi, iş makine teçhizatının insan bedenine uyumlu bir şekilde dizayn bilimidir. Bu bilim,
endüstri mühendisliğini ve bu araçları kullanan kişilerin limitleri ile fiziksel ve psikolojik
ihtiyaçlarını buluşturan bir alandır. Örneğin, yeni keşfedilen koltuk dizaynlarını çalışan-
ların stres altına girmeden çok daha uzun saatler oturarak çalışmalarını sağlamaktadır.
Renkli ekran koruyucuları ise, bilgisayar monitörleri karşısında çalışmayı kolaylaştırmak-
tadır. Bu nedenle de, işletmenin işgörenlerin ergonomik koşullardan kaynaklanan her tür-
lü stres ve gerginliklerini ortadan kaldırmak için işyerlerindeki ergonomik iyileştirmeleri
yapmaları gerekmektedir (Aydın, 2004; 49-73).
Katılımlı Yönetim
Katılımlı yönetim, bir işletmede çalışanların doğrudan ya da temsilciler aracılığı ile özel-
likle kendilerini ilgilendiren alanlarda kararlarda söz ya da oy hakkı ile katılmalarıdır.
Bu sistemin uygulanmasında güdülen amaç, bir yandan işletmelerin etkinlik düzeyini
yükseltmek, öte yandan çalışanları sosyo-psikolojik doyuma yöneltmektir. Katılımlı yö-
netimle çalışanlar bazı stratejik kararlarda kendilerine danışılmanın verdiği özgürlüğü ya-
şayacaklardır. Katılım değişik şekillerde uygulanabilir. Çalışanların bazıları tecrübesizdir
veya bağımlı bir kişiliğe sahiptir. Böyle bir durumda onlara yetki vermek onları daha çok
strese sokabilir. Bu nedenle katılımın derecesi bireylerin ihtiyaç ve yeteneklerine göre dü-
zenlenmelidir. Bunun anlamı çalışanları yeteneklerini kullanabilecekleri maksimum bir
özgürlük vermektir. Katılımlı yönetimin stresi önleyici etkisinin olması yanında iş perfor-
8. Ünite - Stres Yönetiminde Örgütsel Stratejiler 143
mansını ve motivasyonunu da arttırdığı bir gerçektir. Böylece toplantılarda çalışanların
beklentileri belirlenecek ve bu doğrultuda önlemler alınacaktır. Katılımlı yönetim, birey-
lerin toleranslarını arttırarak değişikliklere direnci ve iş stresini azaltacaktır (Özkalp ve
Kırel, 2011; 391).
Özet
Stresin yönetilebilecek bir kavram olduğunu ifade edebile-
cek. Örgütlerde çalışan her yönetici ya da her bireyin stres
faktörü ile karşılaşması kaçınılmazdır. Örgütte karşılaşılan
tüm stres faktörleri olumsuz olarak nitelendirilemez. Çünkü
stresin bazı durumlarda motive edici etkisinin de olduğu bir
gerçektir. Ancak yanlış yönetilmiş bir stresin hem bireysel
hem de örgütsel maliyeti oldukça fazladır. Bu bağlamda stre-
sin uygun yöntemlerle yönetilmesi gerekir.
Stresi yönetirken uygun örgütsel tedbirleri belirleyebilmek;
Hızlı değişen iş çevresinde stresle başa çıkma yöntemlerini
uygulamak çok zordur. Bu bağlamda eğitim ve bilgili iş gücü
ile stresin nasıl yönetilebileceği konusunda yönetime yar-
dımcı olmak gerekir. Amaçlara göre genel anlamda örgütsel
tedbirler aşağıdaki başlıklar altında incelenebilecektir. Bun-
lar; işlerin yeniden tasarımı, çalışma şartlarının iyileştirilme-
si, sağlık programları oluşturmak, örgütsel yapıya ilişkin dü-
zenlemeler, zaman yönetimi, sosyal destek, amaç belirleme
faaliyetleri, rol analizleri ve sınıflandırılması, stres yönetimi
ve eğitimi, çatışmayı azaltma, fiziksel çalışma koşullarının
iyileştirilmesi, iş zenginleştirme programları, katılımlı yöne-
tim, duygusal iklimi kontrol.
Stres yönetimini bireyler üzerindeki etkilerini görebilmek;
Stresi yönetmek bireylerin motivasyonlarını, iş ve meslek
bağlılıklarını arttırır. İşe devamsızlık, iş devir hızı, işten kay-
tarma gibi örgüte maliyet yükleyebilecek unsurları ortadan
kaldırarak, çalışma mutluluğu sağlar.
8. Ünite - Stres Yönetiminde Örgütsel Stratejiler 145
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi stres ile ilgili ortaya çıkan so- 6. Aşağıdakilerden hangisi örgütsel yapıya ilişkin düzenle-
nuçlardan biri değildir? melerden biri değildir?
a. Stres vardır a. Karar verme tekniklerini geliştirme
b. Stres yaşam boyu var olacaktır b. Yetki ve sorumluluk dengesi kuramı
c. Stres ve endişe aynı kavramlardır c. Yeterli araç ve gereçlerin alınması
d. Stresin her türlüsü zararlı değildir d. Etik davranışları kontrol etme
e. Zararlı stres unsurunu kontrol gereklidir e. Performans değerlendirme sistemleri oluşturma
2. Stres ile ilgili programlar uygulanırken aşağıdaki yollar- 7. Aşağıdakilerden hangisi zaman yönetimi ile ilgili öneri-
dan hangisi gerekli değildir? lerden biri değildir?
a. Stres ve kişilik ilişkisini belirlemek a. Hergün belirli süreleri boş olarak geçirme
b. Stresi belirlemek ve teşhis etmek b. İş ve iş dışı faaliyetleri ayırma
c. Stresin çalışanlar üzerindeki etkilerini belirleme c. Bir zaman diliminde bir işle ilgilenme
d. Stresin negatif etkileri ile çalışanların başa çıkmaları- d. Başkalarının zamanını çalmasına izin vermeme
nı sağlamak e. Sürekli işle ilgili süreçleri planlama
e. Örgütlerdeki strese neden olan durumsal faktörleri
incelemek 8. Aşağıdakilerden hangisi motivasyonu arttırmada kulla-
nılan psiko sosyal araçlardandır?
3. Çalışanlara daha fazla sorumluluk daha anlamlı iş, daha a. İş zenginleştirme
çok özerklik ve daha çok gerilim sağlamak için aşağıda örgüt- b. Zaman yönetimi
sel yönetim modellerinden hangisini içermektedir? c. Sosyal destek
a. Sosyal destek d. Amaç belirleme faaliyetleri
b. Zaman yönetimi e. Rol belirleme analizi
c. Çatışmayı azaltma
d. İşlerin yeniden tasarımı 9. Konuşma özürlü olan bir bireyin halkla ilişkilerde çalış-
e. Duygusal iklimi kontrol ması hangisine örnektir?
a. Rol belirsizliği
4. Aşağıdakilerden hangisi stresi önlemede kullanılan sağ- b. Kişi – rol çatışması
lık programlarında yer almaz? c. Göndericilerarası çatışma
a. Sigarayı bırakmak d. Rol göndericiden kaynaklanan çatışma
b. Alkol kullanımını azaltmak e. Rol baskısı
c. Kilo verme programları
d. Düzenli tatil alışkanlığı kazandırma 10. Aşağıdakilerden hangisi çatışmayı önleme tekniklerin-
e. Düzenli beslenme ve egzersiz eğitimi den biri değildir?
a. Uzlaşma yöntemi
5. Örgütlerde stresin yol açtığı bazı hastalıkların meydana b. Etkileşim yöntemi
gelmesini önceden önlemeye çalışan ve çeşitli stres belirtile- c. Sorun çözme yöntemi
rini doğru bir şekilde teşhis etmek için kullanılan yaklaşıma d. Taviz verme yöntemi
ne ad verilir? e. Yumuşatma yöntemi
a. Sosyal destek yaklaşımı
b. Derin gevşeme tekniği
c. Sağlık profili
d. Diyetetik program
e. Zaman yönetimi
146 Çatışma ve Stres Yönetimi II
Yararlanılan Kaynaklar
Baltaş,Z ve Baltaş, A. (2011). Stres ve Başaçıkma Yolları. Luthans, F. (1989). Organizational Behaviour. New York:
İstanbul: 27. Baskı. Remzi Kitabevi. Mc Graw Hill Book Comp.
Albert, K. (1979). Stress and Management. New Jersey: Eng- Özkalp, E. ve Kırel, Ç.(2011). Örgütsel Davranış. Bursa: Ekin
lewood Prentice Hall. Basım Yayın Dağıtım.
Aydın, Ş. (2004). “Örgütsel Stres Yönetimi”, İzmir: Dokuz Ey- Quick, J. ve Quick, JD. (1984). “Preventive Stres Manage-
lül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 6, ment at the Organizational Level”. Washington, D.C:
Sayı:3 American Psychological Association.
Cooper, GL. ve Smith, MJ. (1985). Job Stress and Blue Collar Reynolds, S. ve Sharp, A. (1991). “Stress Reduction in Tran-
Worker. New York: John Wiley and Sons. sition: Conceptual Problems in the Design, Implemen-
Cunningham, JB. (2000). The Stress Management Source- tation and Evolution of Worksite Stress Management
book. Los Angeles: Second Edition. Lwell House. Intervenitions”. Human Relations, Vol. 44, No.7
Cynthing, D., Lyle, FS. Shaw JB. (1993). Human Resources Robbins, S. ve Judge, AT. (2012). Örgütsel Davranış. Çev: İnci
Management, New York: Second Edition. Houghton Miff- Erdem. İstanbul: Nobel Yayın.
lin Company. Sabuncuoğlu, Z. ve Tüz, M.(2001). Örgütsel Psikoloji. Bursa:
Edgar, FH. (1982). Management. New York: 2B, West Pub- Aktüel Yayınları.
lishing Comp. Şencan, H.(1986). Yönetici Geriliminde Kişilik Başaçıkma
Erdoğan, İ. (1999). İşletme Yönetiminde Örgütsel Davranış. Süreçleri İlişkisi ve Metal Sanayinde Uygulamalı Bir
İstanbul: İşletme Fakültesi Yayınları. Araştırma. İstanbul.
Eren, E.(2000). Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi. İs- Wagner III, JA. ve Hollenbeck, JR. (2005). Organizational
tanbul: 6. Baskı. Beta Basın Yayın Dağıtım A.Ş. Behaviour. Thomas United States South Western.
Eroğlu, F.(2009). Davranış Bilimleri. İstanbul: Beta Yayım.
Greenberg, J.(2005). Managing Behaviour in Organizati-
ons. New Jersey: Pearson Prentice Hall.
Güney, S.(2011). Örgütsel Davranış. Ankara: Nobel Basın Ya-
yın Dağıtım.
Ivanrevich, J. ve Matteson M.(2002). Organizational Beha-
vior and Management. New York: Mc Graw Hill Irwin.
Kahmi, B. (1997). İşletmelerde İş Dizaynının İş Zenginleş-
tirme ve Ergonomi ile İlişkisi ve Önemi. İstanbul: Mar-
mara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Ana-
bilim Dalı Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalı, Yüksek
Lisans Tezi.