Professional Documents
Culture Documents
Silo - Tips Osmanli Messeseler Tarh
Silo - Tips Osmanli Messeseler Tarh
Silo - Tips Osmanli Messeseler Tarh
MÜESSESELERİ
TARİHİ
OSMANLI MÜESSESELER!
TARİHİ
FAKÜLTE KİTABEYİ
İSPA RTA ™2015
Iebessümüyle ruhuma şebabet ve teravet aşılayan,
muhabbetiyle yaşam a şevki veren hzım
ÇülnîhaÎe
8 M EHM ET ALİ ÜNAL
A Ü : A nkara Ü niversitesi.
B kz., bkz. : Bakınız.
Çev. : Ç eviren.
DTCFD : Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi.
İA : İslam A nsiklopedisi.
/. Ü. : İstanbul Ü niversitesi
İÜİFM: İstanbul Ü niversitesi İktisat F akültesi M ecpıuası.
K rş., krş. :K arşılaştır.
N şr. : N eşreden.
O TÂM : A nkara Ü niversitesi O sm anh T arihi A raştırm a ve
U y g u lam a M erkezi D ergisi.
TA D : T arih A raştırm aları D ergisi
TDVÎA \ D iyanet İslâm A nsiklopedisi.
T O E M : T arih-i Osm anî Encüm eni M ecm uası.
VD : V akıflar D ergisi
Y ay. : Y ayım layan
I. BÖ LÜ M
O SM A N LI D E V L E Tİ M ER K EZ T E Ş K İL Â T I
A . O S M A N L I D E V L E T A N L A Y IŞ I
O sm anlı devleti, kendisinden önceki T ürk devletlerinin siyasî,
İdarî askerî ve sosyal sahadaki kültür m irasını devr alm ıştır.
B ilhassa A n adolu Selçukluları ve îlhanlı D evletı’ne ait teşkilat ve
kanunlar O sm anlIlar için başlıca örnek oluşturm uştur. Gerçi
S elçuklular da birçok m üesseseyi kendilerinden önceki
devletlerden, m eselâ A bbasîlerden alm ışlardır. A bbasiler ise
E m ev iler’den, E m ev îler de birçok m üesseseyi S asanîler ve
B izans Lan iktıoas etm işlerdir. O sm anlılar’ın B izan s’tan doğrudan
aldığı bir kurum yoktur. Ü nlü tarihçim iz M ehm ed F uad K öprülü,
y ıllar önce, Bizans M üesseseler inin Osmanlı M üesseselerine Tesiri1
adlı eserinde bu hususa tem as etm işti. A ncak gerek Bizanslılaı* ve
gerekse öteki toplum larla yan yana yaşam aktan kaynaklanan
kültürel etkileşim her zam an için geçerli olm uştur.
Gerçekten de, XIV. yüzyıla kadar devlet yönetimi konusunda
meydana gelen tecrübe birikimi Osmanlı devlet adamları tarafından en iyi
şekilde kullanılmış ve bu sayede devlet yönetiminde kendi çağını aşan bir
mükemmelliğe ulaşılmıştır. Osmanlılar. önceki Türk devletlerindi görülen
İdarî teşkilat ve ilkeleri süzgeçten geçirerek iyi olanlarını almışlar,
geliştirmişler; hatalı olanlarını ise terk etmeye çalışmışlardır.
B unda en b ü y ü k pay, O sm anlı hizm etine giren A nadolu
S elçuklu devlet adam larım ndır. O nlar, devlet idaresi konusundaki
bıigi ve tecrübelerini akılcı bir şekilde kullanarak O sm anlı
devletini:' teşkilatlanm asını sağlam ışlardır.
O sm anlılar, daha devletin B u rsa’da henüz teşekkül etm ek
üzere bulu n d u ğ u devirlerde bile, Türk ve İslâm devletlerinde
öteden beri tatbik edilm ekte olan usul ve nizam lara v â k ıf
idarecilere sahiptiler. İlk O sm anlı padişahları zam anında tanzim
edilm iş olan vakfiye ve m ülknâm elerin incelem nesi, O sm an G âzi
ve arkadaşlarının öyle zannedildiği gibi okur-yazar olm ayan basit
5 Bu konuda bkz. M ehm et Ali Ünal, “O sm anlı D evri T ürk K ültür ve M edeniyetinin
Tem el Ö zellikleri”, Türkler, c.9, A nkara 2002, 54-59.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 23
6 Bu konuda bkz. Halil İnalcık, "O sm anlı İm paratorluğu'nda K ültür ve Teşkilat", Türk
Dimycısı El Kitabı, A nkara, 1976, 974-990.
7 O sm anlılann etnik menşei m eselesi hakkında bkz. M. Fuad K öprülü, “Osm anlı
İm paratorluğu ’nun E tnik M enşei M es’el eleri”, B elleten, V II/28, (1943), 219-313.
8 Bu teoriler ve O sm anlı devletinin kuruluşu baklanda en tatmin edici bir izah
denem esi olarak bkz. K öprülü, O smanlı İm paratorluğunun K uruluşu, A nkara 1972.
9 İnalcık, “O sm anlı D evleti’nin K uruluş Sorunu” (international Journal o f Turkish
Studies 11, M odison, W isconsin 1980’den çev. T ahir Sünbül), Tarih Araştırm aları
24 M EHM ET ALİ ÜNAL
11 Bu konuda geniş bilgi için bkz. İnalcık, Fâtih Devri Üzerine Tetkikler ve Vesikalar,
i, A nkara 1987.
12 K am ınnâm e-i  l-i Osman, TOEM , 14. Cüz, İstanbul 1330, 27.
26 M EHM ET ALI ÜN A L
13 Uzunçarşılı, Osm anlı Tarihi. III cilt, T. kısım, A nkara 1973, 126.
14 Ekrem Buğra Ekinci, O sm anlı Hukuku, A dalet ve M ülk, İstanbul 2012, 237-38.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 27
3-Padişah
P adişah, çok geniş ülkelere sahip M üslüm an hüküm darlarına
verilen bir unvandır. X V . yüzyıldan itibaren O sm aıılı kaynaklarında
k u llanılm aya başlanm ıştır. O sm anlı hüküm darları bu unvanın
yanında O rhan G â z i’den başlayarak Sultan unvanını da
kullanm ışlardır. 1. M u rad ’la başlayan Han unvanı da O^rn^nlı
d e v l e t i n i n son dönem ine kadar padişahlar için en çok kullanılan
unvanlar arasındadır. A yrıca XIV . ve X V . yüzyıllarda im parator
m ânâsına gelen hüdâvendisâr unvanı da kullanılm ıştn\ F akat uzun
dönem de halkın nazarında padişah en çok kullanılan unvan
olm uştur. R esm î devlet belgelerinde de “pödişah-ı âlem -penah ” 15
şeklinde çok sık kullanıldığı görülür.
O sm anlı geleneğine göre padişahlar O ğuz H a n ’ın m eşru
vârisi Kayı soyundan gelm ekle, eski T ürk töresine göre T ürkm en
beyleri tarafından han seçilm iştir. D olayısıyla O sm anlı nadisahları
k e n d i l e r i n ; b ü t ü n T ü rk le ş in m eşru hüküm darı kabul edivorlardı.
N itekim O sm anlı vekay inâm eleıinde son Selçuklu Sultanı
tarafından O sm an G â z i’ye siyasî hakim iyeti sim geleyen kılıç,
bayrak ve davul gönderildiği anlatılır. Bu sem boller, İslâm devlet
geleneğinde hakim iyet ve icrâ yetkisini ifade eder. Selçuklu sultanı
bu tevcih ile halifeden aldığı yetkileri gazâ ve cihacTla uğraşan
kendi uç beyine intikal ettirm iş o lu y o rd u 1516.
O sm anlı padişahı Selçuklu sultanları gibi kendini devletin
sahibi değil, başı olarak görüyordu. B ütün topraklar da ancak onları
feth etm iş olan gâzilerin malı idi. H anedanın m eşruiyetinin kaynağı
ise yukarıda belirttiğim iz gibi, O sm an lılar’ın T ü rk ler’in yegane ve
en üstün hü k ü m d ar ailesi olan olan O ğuz H a n ’a m ensup
o lm asıy d ı17.
O sm anlı hüküm darları F âtih ’e kadar İslâm dünyasında uç
beyleri, olarak telakki edildi. B u şu a d a A bbasî hanedanına m ensup
halifeler, M ısır’da M em luk hüküm darının him ayesinde idiler.
29 H ilafet konsunda geniş bilgi için bkz. Azmi Özcan, “O sm anlIlar ve H ilafet” ,
O sm anli, 7, A nkara 1999, 467-476.
21 İlber Ortaylı, Türkiye İdare Tarihi, A nkara 1979, 132 vd.
22 Bu konuda bkz, Paul W ittek, “A nkara Bozgunundan .İstanbul'un Zabtına (1402-
1455)”, Çev. Halil İnalcık, B elleten, V II/27, (1943), 555-589.
23A ydın Taııeri, Osm anli D evleti’nin K uruluş D önem inde H üküm darlık K uruım ınun
G elişm esi ve Saray-H ayab Teşkilatı, A nkara 1978, 181 vd.
30 M EH M ET ALI Ü N A L
4-Şehzadeier
P adişahın erkek çocuklarına şehzâde, kız çocuklarına da
sultan denirdi. Şehzâde doğduğu zam an bir haît-ı hümâyûnla
sadrâzam a bildirilirdi. Sadrazam ve diğer yüksek rical saraya
giderek padişahı tebrik ederlerdi. A yrıca şehzâde doğum u toplar
atılarak ilan edildiği gibi, ülkenin h er yanına ferm anlar
gönderilerek keyfiyetten herkes haberdar edilir ve bu hadise
şenlikler y ap ılarak kutlanırdı. Ç ünkü şehzâde doğum u devlet için
resm î b ir olay, bir b ayram dem ekti.
Yeni doğan şehzâdenin bakım ı ve büyüm esi için annesinin
nezaretinde usta denilen genç kızlar tayin edilirdi. A yrıca has
odalılardan ağa rütbesini haiz üç kişilik bir m aiyyet atanırdı ki
bunlardan birisi Baş Lala olurdu.
Şehzade 5-6 yaşm a gelince kendisine b ir hoca tayin olunarak
m erasim le derse b aşlattınlırdı. İlk dersi şeyhülislâm verirdi.
Ş ehzadenin saraydaki eğitim i 10-12 yaşlarına kadar devam
ediyordu. D ah a sonra şehzade m utantan b ir düğün ile sünnet
olurdu24.
25 Bu konuda bkz. K enan Ziya Taş, O sm anlIlarda L a la lık M iiessesesi, İsparta 2000, 27
vd.
26 İnalcık, Fâtih Devri Ü zerine T etkikler ve V esikalar, A nkara 1987, 105 vd.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R l T A R İH İ 33
31 U zunçarşılı, “Şehzade Selim ’in O naltıncı Loui ile M uhabereleri”, B elleten, sayı 5-6,
191.
36 M EH M ET ALİ Ü N A L
a) M ü s lü m a n la r
b -H ıristiya n la r:
c) Y ahudîler:
2-MiUet S is te m i
O sm anlı Dey.]:e t|;.......tpplmüU,,,xe'Sm©n..iki..grupta m ü talaa. eder:
MüşUm..y.&.^gyrimü&Um....y:ani... M üslüm an ve M üslüm an. O lm ayan.
G ayrim üslim lere ehl-i zimmet veya zim m î de denilir. Ehl-i zim m et,
M üslüm anların zim m etinde (him ayesinde, korum asında) olan
dem ektir. H ukuken gayrim üslim lerin hayatı devlet tarafından
garanti altına alınm ış ve h ü r insanlar kabul edilm işlerdir. D evletin
hakim iyetini kabul ettikleri m üddetçe can lan , m alları, ırz ve
nam usları koru n acak ve m üdahale edilm eyecektir. Z im m îler de
buna karşılık devlete cizye ve harâc denilen vergileri
ödeyeceklerdir. O s inanlılar kendilerinden önceki T ürk-İslâm
devletlerinden devr aldıkları bu sistem i geliştirm işler ve X IX .
yüzyılın ortalarına kadar im paratorluğun her tarafından
uygulam ışlardır. M illet sistem i denilen bu yapıya göre O sm anlı
ülkesinde yaşayan H ıristiyanlar ve M u seviler m ensup oldukları
m ezheplere göre dinî b ir liderlik etrafında teşkilatlanm ışlardır.
H ıristiyanlardan O rtodoks R um lar, E rm eniler kendi p atriklerin
idaresinde, Y ah u d iler de kendi H aham başılannm idaresinde
m uhtariyete sahiptiler. D evlet cem âat olarak nitelediği bu dinî
grupların ö rf ve âdetlerine göre bir düzen kurm a im kânı tanım ıştır.
Evlenm e, boşanm a ve vasiyet gibi m edenî haklarım tam am en kendi
dinî ve hukukî sistem lerine göre tanzim ederlerdi. H atta bazı
davalar kilisede kurulan m ahkem elerde hallolunur fakat kararlar
devlet tarafından infaz edilirdi32.
G enel olarak O sm anlı devleti, çoğulcu ve çok kültürlü b ir
yapıya sahipti. H er etnik grup kendi kültür ve inancını yaşam akta
serbestti33. D evlet, etnik çatışm aları adaletli yaklaşım ıyla önledi.
Etnik gruplara karşı zoraki bir asim ilasyon (özüm lem e) politikası
uygulam adı. H erkesi kendi dil, inanç ve kültürlerini yaşam ası
konusunda serbest bıraktı. Son derece âdil davrandı. Bu yüzden
yüzyıllarca etnik yap m m çok karm aşık olduğu B alkanlar, O rta-
D oğu ve K afk aslar’da huzur ve sükun hâkim oldu.
3. A s k e rî S ın ıf
34 C evdet K üçük, “Osm anlı D evleti’nde M illet Sistem i” , O smanlı, TV, A nkara 2000,
208-216;
35 Ö m er Lütfi Barkan, “Edinıe A skerî K assam ına A it Tereke D efterleri”, B elg eler,
1966, sayı 5-6, 4,
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 41
4. R eâyâ
b) O sm an!ı S a ra yı
E nderûn M ektebi
41 Ü lker A kkutay, “Osm anlı E ğitim sistem inde E nderûn M ektebi”, Osmcmlı, 5,
A nkara 1999, 187.
46 M E H M E T A LI 'ÜNAL
H as oda :
H azine O d ası :
K iler O d a s ı :
S eterli O d a s ı :
ç) H a re m
Cornell H. Fleischer, Tarihçi Mustafa Ali, Bir Osmanlı Aydın ve B ürokratı, İstanbul
1996, 264-65.
o sm an li m ü esseseler ! t a r îh î 57
2~Bîrûn
aşçılar, oduncular, arabacılar vs. gibi daha bir sürü hizm etkâr ve
sanatkârlar saray halkını oluşturuyordu.
K ısacası saray, yalnız idare ve ordu için değil, O sm anli
ekonom ik, sosyal ve kültür hayatı gibi çok çeşitli faaliyet sahaları
için de kaliteli b ir üretim m erkezi durum undaydı. K endi
m esleğinde zirveye çıkm ış insanlar, burada toplanm ıştı.
K apı kullarının m evcudu 1432’de 5 bin, 1475’de 12.800 idi.
15 6 6 ’da bu sayı 50 bine yakındı. 1609’da ise 90 bini aşm ıştır. Bu
artışın tem el sebebi yeniçeri ve sipahilerin artm asından
kay n ak lan m ak tad ır545.
bâb-ı âlî denilm eye başlandı, XVIII. yüzyılda bâb-ı âlî'rım ağırlığı
arttı ve devlet ve hüküm et m eseleleri oradan y ürütülür hâle geldi.
a) D îvâ n T o p la n tıla rı
56 Fâtih K anunnâm esinde bu hususta “ve cenâb-ı şerifim le kim esne ta ’am yem ek
kanunum değildir, m eğer ehl-i ıyâlden ola, ecdâd-ı izam ım vüzerâsıyla yerm iş, ben
r e f etmişi m di”, K anunnâm e-i Âl-i O sm an, cüz 14, 27.
57 Bu konuda Solalczâde T arihi’nde anlatılan rivayetin aslı yoktur. Bu rivayete göre,
güya, Fâtih’in riyasetinde dîvân toplantısı yapıldığı bir gün, bir T ürk köylüsü içeri
girerek “devletlü hünkâr kangınızdır şikâyetim var", demiş. Buna canı sıkılan
padişah, G edik A h m ed P a şa ’nm tavsiyesiyle dîvân toplantılarım bir perde
arkasından dinlem eye karar verm iş ve m ühr-i hüm âyûnun veziriazam a verilm esi
usulü kabul edilm iştir. (Bkz. U zunçarşılı, M erkez Teşkilatı, 3; Soîak-zâde Tarihi,
(Hz, Vahid Çabuk), c. 1, A nkara 1.989, 364) K anunnâm ede bu durum “cenâb-ı
şerifim p e s-i perdede oturup” şeklinde belirtilm ektedir, (K anunnâm e-i  l-i O sm an,
23). H üküm et toplantılarının kafes arkasından hüküm dar tarafından takip
edilm esinin Ispanya’da da m evcud olduğu konusunda bkz. İlber O rtaylı, Türkiye
İdare Tarihi, A nkara 1979, 146.
o sm a n u m ü esseseler ! t a r ih î 61
(3) A y ak D îvânı
b) D îv â n 'm G ü n d e m i
c) D îvâ n Ü ye le ri
(1) Veziriazam
62 Serdâr ve Serdâr-ı Ekrem için bkz. M ehm et Zeki Pakahn, Osm anlı Tarih D eyim leri
ve Terim leri Sözlüğü, c. III, 178-181.
65 Telhis konusunda bkz. C engiz O rhonlu, O sm anlı Tarihine A it Belgeler, Telhisler,
İstanbul 1970.
64 K uruluş dönem inde veziıiazam hk için bkz. A ydın Taneri, Osmanlı
İm paratorluğu 'nun K uruluş D önem inde Veziriazam hk, A nkara 1974.
65 Ç aııdarhlar için bkz. î. H akkı U zunçarşılı, Çandarlı Vezir Ailesi, A nkara 1974.
o sm an li m ü esseseler ! t a r ih î 65
(2) Vezirler
(3) K adıaskerler
66 M übahat Kütülcoğlu, “Lütfî Paşa  sâfnâm esi (Yeni B ir m etin denem esi)” , P r o f Dr.
Bekir kiUükoğlu 'na Arm ağan, İstanbul 1991,71.
67 Bkz. Uzuııçarşılı, O sm anli D evlet Teşkilatına Medlıal, 122.
66 .M EHM ET A L I Ü N A L
(4) Defterdarlar69*
(5) Nişancı
68 U zunçarşılı, O sm anlı D evleti'tıin İlm iye Teşkilatı, A nkara 1984, 151 vd; Cl. H uart,
“K azasker”, İA , V I, 522.
69 D efterdâr ve defterhâne M aliye teşkilatı bahsinde geniş biçim de ele alınm ıştır.
20 A bdülkadir Ö zcan, “F atih ’in Teşkilât K anunnâm esi ve N izam -ı Â lem İçin Kardeş
K atli M eselesi”, Tarih D ergisi, sayı 33 (1982), 36.
^O s m anl I m ü esseseler ! t a r ih ! 67
ç) D îvâ n B ü ro k ra s is i
(1) R eisü’l-küttâp72
(2) Tezkireciler
(5) Kâtipler
d) D îvâ n K a le m le ri
(3) R ü û s Kalemi
a) A c e m i O cağı
(3) K ul O ğ u lları
92 Bu şem a U zunçarşıh’nın K apıkulu O cakları, T, adlı eserinden alınm ıştır, bkz. 138.
78 M E H M E T A LÎ Ü N A L
B ab alan vefat etm iş olan kul oğulları şayet küçük yaşta iseler
yetişinceye kadar kendilerine üç ayda bir sekbanlar fırınından ikişer
b u çu k kile un veya bunun bedeli para verilirdi. A yrıca her yetim e
üç ayda bir m uayyen bir m iktar para ile elbiselik kum aş verilirdi.
Y eniçeri hayatta iken yetişm iş oğlu var ise acem i ocağına
kayd edilirdi. A cem i ocağında 23 yaşm a kadar eğitim gören kul
oğulları b eder gâh olurlar, yani yeniçeri ocağına kayd olunurlardı ^3.
b) Y e n içe ri O cağı
Osmanlı Ordusu
1-M erkez K uvvetleri _ _ _ _ _ ___2-E yalet K uvvetleri
•Y eniçeriler _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ * Y ay a ve m üsellem ler
•C ebeciler _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ___ * T ım arlı sipahiler
•T opçular _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ * A kıncılar
•Top A rabacıları _________ * Tâbi devlet askerleri
O iğ e rle ri (H um baracı, ___ ___ * K ale m uhafızları
«Lağımcı v s .) _____________ * Y ardım cı K uvvetler
«Süvariler (A ltı B ölük halkı) * Geri H izm et E rbabı
♦ S ilahdârlar
♦ Sipah O ğlanları
♦ Sağ U lufeciler
♦ Sol U lufeciler
♦ Sağ G aripler
♦ Sol G aripler
c) Cebeci Ocağı
C eb e , zırh anlam ına gelir. B öliik ve cem aat olm ak üzere iki
kısım dan m üteşekkil olan cebeciler yeniçerilere ait ok, yay, tüfenk,
kılıç, kazma, kürek, barut, fitil, kurşun, zırh, tolga vs. gibi silahların
yapım ı, tam iri ve korunm ası ve cepheye taşınm asından sorum lu idi.
C ephede yeniçerilere verilen bu silahlar, savaş sonrasında yine
cebeciler tarafından toplanır, tam ir ve bakım ı yapılır ve
m uhafazaya alınırdı. M ev cu d u 500-600 kişi olan bu ocağın
kom utanına cebecibaşı denirdi.
C eb eci o c a z ı nın ne zam an kurulduğu konusunda kesin bir
bilgi yoktur. A ncak Fâtih kanunnâm esinde ceb ecib a şfn & a n söz
edilm ektedir. B u durum da ocağın kum lusu F â tih ’ten önce olm ak
icap e d e r" .
ç) Topçu Ocağı
e) Diğer Sınıflar
2. E y a le t K u v v e tle ri
a) Yaya ve Müsellemler
b) Timarh Sipahiler
104 H alim e D oğru. O sm anlı İm p a ra to rlu ğ u ’nda Yaya-M üsellem -Taycı Teşkilâtı,
İstanbul 1990, 1.
1°5 M uzaffer Arıkan, “Y aya ve M üsellem lerde Toprak T asarrufu” , A tatürk
K onferansları VJIf (1975-1976), A nkara 1983, 178.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 89
B ark a n ’ın, A yni Ali E fe n d i108, Evliya Ç elebi, Sofyalı Ali Ç a v u ş109
gibi O sm anlı m üelliflerinin eserlerine dayanarak yaptığı tedkiklere
göre X V I. yüzyılın sonlarında tim arlı ordusunun 200 bini aşm ış
olm ası gerekm ekteydi. A ncak sistem in bozulm aya başlam ası
sebebiyle X V I. yüzyıl yazarları K oçi B ey başta olm ak üzere tim arlı
sipahi sayısının 7-8 bine düştüğünden b ah setm ek ted irler110.
Tim arlı sipahiler sancaklara taksim edilm işlerdi. Sancakbeyi
sancağındaki sipahilerin en b üyük am in idi. O ndan cnnrnki âm ir
alaybeyi idi. A iaybeyinden som a çeribaşı!ar, bayrakdâr ve çavuşlar
geliyordu.
Sefer zam anında sipahiler sancakbevinin sancağı altında
toplanırlar, sancaıcbeyı de b evlerbeyinin sancağına dahil olurdu.
Tayın ecmen güzergâhlardan geçen eyalet askeri belirli bir
toplanm a yerine varır, orada yoklam a yapılırdı. Y oklam alarda
m azeretsiz hazır olm ayanların dirliklerine ab m r ve başVc,cına tevcih
olunurdu.
Savaşların uzun sürm eye başlam ası ve ateşli silahların
gelişim i gibi h ad iseler tim arlı sipahileri ikinci plana itti. Ç ünkü
sürekli savaşlar sebebiyle elde hazır kuvvetler bulundurm ak,
kapıkulu ordusunun m ev cu d unun artm asını zarurî laldı. A teşli
silahların gelişim i toplu talim yapm ayı gerektirdiğinden askerlerin
daim a bir arada bulunm ası icap ediyordu. T im arlı sipahiler ise sefer
bitince tim arlarınm b aşın a dönm ek zorundalardı. Ç ünkü onlar,
klâsik dönem in savaşçılarıydı. O k, yay, kılıç, balta, gürz gibi klâsik
silah lan k u llanır ve ancak çağırıldıkları zam an bir araya gelirlerdi.
Öte yandan X V I. yüzyılın sonlarında başlayan enflasyon,
sipahilerin gelirlerinin azalm asına sebep olm uş, bu sebepten onlar,
eskisi gibi m ükem m el silahlarla ve cebelülerle seferlere katılam az
o lm u şlard ı111. IV. M urad ve K öprülüler devrinde tim arlı sipahilerin
durum ları düzeltilm eye çalışıldıysa da uzun dönem de bir fayda
sağlam adı.
108 A yni A li Efendi, K avânîn-i  l-i O sm an der-H ülâsa-i M ezâm în-i D efter-i D îvân,
İstanbul 1280.
109 Sofyalı Ali Çavuş K anunnâm esi, {Hzr. M idhat Sertoğlu), İstanbul 1992.
110 Barkan, “T im ar”, 293.
111 Geniş bilgi için bkz. Ö m er L ütfi B arkan, “T im ar”, 286-333.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 91
c) Akıncı Ocağı
l l2 “V u lçıtnn beyine hüküm lei; bundan akdem sana htikm-i hüm âyûnum gönderilüp
sancağın askeri ve akıncı tâ'ifesiyle şark seferine hâzır u âm âde olasın diyü ferm ân-ı
şerifim sâdır olm uş idi hâlâ sefer-i m ezbûra m e 'm û r olan asâkir-i m aıısûrem e
vezirim olan diistûr-ı m ükerrem ilâ-âhirihî Ferhâd Paşa edâm a'llâhu te’âlâ iclâlehû
serdâr ta’yîn olunup teveccüh üzere olm ağm sen dahi sancağına tâbi1 olan akıncı
tâ'ifesi ve üç bin ve üç binden aşağa tim ârlular ile sen bi'z-zâl sancağının
ım ıhâfazasm a kalup dahi livâ-i m ezbûrun bakî kalan z u ’am â ve erbâb-ı tim ârını alay
beyilerine koşup (...) G elibolu'dan geçüp doğru Erzurum 'a gönderilm esin em r idtip
92 M E H M E T ALT Ü N A L
buyurdum ki, (...) m tişârün-ileyh serdârım a m ülâki olup vech ü m ünâsib gördüğü
üzere hidm etde bulunalar...” , Ünal, M ühim m e D efteri 44, 116 vd.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH Î 93
113 “Sâbıkâ Y anya beyi olup hâliyâ K östendil sancağı inayet olunan M ustafâ B ey ’e
hüküm ki; bundan akdem sana hükm -i şerifim gönderilüp livâ-i rnezbûr akıncılanyle
N evrûz'dan m ukaddem sefere teveccüh idesin diyü em rim olm uş idi ol em r-i şerifim
kemâ-lcân m ukarrerdir buyurdum ki, () vusûl buldukda bir an ve bir sâ'at asla te 'h îr
ii terâhî itm eyüp livâ-i rnezbûr akm cılanyle ve Laviceleriyle ber-vech-i isti'câl sefer-i
nusret-esere teveccüh idüp rûz-i hazarda Erzurum 'a varup asâkir-i nusret-m e'âsirim e
serdâr olan düstûr-ı ekrem vezîr-i a'zâm ım ilâ-âhirihî iclâlehûya m ülâki olup vech ü
m ünâsib gördüğü üzere hidm etde ve yoldaşlıkda bulunasın” , Ünal, M ühim m e
D efteri 44, 5.
114 U zunçarşılı, Osm anlı Tarihi., 11, A nkara 1975, 573.
115 U zunçarşılı, “A kıncı”, ÎA , c. 1, 239 vd.
94 M E H M E T A Lİ Ü N A L
ç) Deliler
d) Kale Muhafızları
116 Deli süvarilerin X IX . Y üzyıldaki O sm anlı-R us savaşı sırasındaki bir hücum lara
için bkz. A dolphus Slade, K apdan P a şa , (Çev. O sm an Ö ndeş), İstanbul 1973, 239
vd.
117 U zunçarşılı, O sm anlı Tarihi, II, A nkara 1975, 573.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH Î 95
e) Yardımcı Kuvvetler
4. Donanma
M arm ara denizi ile alâkası olm ası ve R um eli kıyılarında bazı
bölgelerin ele geçirilm esi ve orada yerleşm ek arzusu dolayısıyla
O sm anlı beyliğinin daha başlangıçta kü çü k bir donanm aya sahip
olm ası tabiîdir. İlk O sm anlı donanm ası, K aresi B ey liğ i’nden
intikal eden küçük çaptaki b ir deniz kuvveti idi. D aha sonra
O sm anlı arazisine ilhak olunan Saruhan, A ydın ve M enteşe
beyliklerinin ve K aradeniz kıyılarında C andaroğullarının sahip
oldukları donanm alar ve tersaneler de O sm anlIlara intikal etti.
A ncak O sm anlılar R u m eli’nde yayılm aya başlayınca ve Ege denizi
ile K aradeniz k ıy ıla n ve A kdeniz sahilindeki m em leketler elde
edilince d ah a güçlü b ir donanm a k u rm ak zaruret halini aldı. Ç ünkü
b irço k denizde kıyısı olan ve dünya çapında b ir siyaset takip
etm eye hazırlanan O sm anlı devleti için kudretli bir donanm a şart
idi.120
X V I I , y ü z y ı l d a A k d e n i z 'd e g a rp ocakları o la r a k a n ıl a n
Cezayir , Tunus v e Trablus gar b d o n a n m a la r ı ö n p l a n a ç ık m ış tır .
Garp ocakları d o n a n m a s ı İ n g ilte r e v e F r a n s a ile X V I I . y ü z y ıl
b o y u n c a m ü c a d e l e e tm iş tir . B u o c a k l a r d a y e ti ş e n b i r ç o k d e n iz c i
O s m a n l ı d o n a n m a s ı n d a ö n e m l i g ö r e v l e r ü s t l e n m i ş l e r d i r . H a t ta
iç le r i n d e n kaptan - 1 deryalığa k a d a r y ü k s e l e n l e r o l m u ş tu r . Garp
ocakları m n in s a n v e m a l z e m e k a y n a ğ ı t a m a m e n A n a d o l u id i.
X V III. y ü z y ıla g e li n d i ğ in d e O s m a n lı donanm ası e s k i
g ü c ü n d e n ç o k ş e y k a y b e t m i ş b u l u n u y o r d u . D e v l e t i n b ü tü n
kurum lalındaki g e v ş e k l i k d o n a n m a y a d a y a n s ım ış tı.
III. S e lim z a m a n ı n d a d o n a n m a s i y a s e ti c id d i o l a r a k y e n id e n
e le a lın d ı. İstanbul b a ş t a o l m a k ü z e r e t e r s a n e l e r g e n i ş l e t i l e r e k y e n i
b ir d o n a n m a i n ş a e d ild i v e umûr-ı bahriye nezâreti k u r u ld u . B u
g a y r e t le r s o n u c u n d a A k d e n iz v e K a r a d e n i z 'd e h a rp e d e c e k
k u v v e t t e b i r d o n a n m a m e y d a n a g e tir ild i. A n c a k III. S e l i m ’in
t a h t t a n in d ir i l m e s i ile ç a l ı ş m a l a r d u r m u ş o ld u .
IL M ahım ıd d ö n e m i n d e b a z ı s e b e p l e r le b u p o l it i k a d e v a m
e tt i r i l e m e d i. 1 8 2 7 y ı l ı n d a O s m a n lı d o n a n m a s ı A v r u p a d e v le tl e r in c e
N avarin l i m a n ı n d a y a k ıl ı n c a , d e v le t d e n iz g ü c ü n d e n yoksun k a ld ı.
S o n r a l a r ı tek rar bir donanm a kurulm aya çalışıldı. Z am anında
dünyanın en büyük harp gem isi olan M ahmudiye kalyonu 1829'd a
İstan b u l'd a y a p ıld ı.
D onanm a siyasetine gerçek anlam da önem verilm esi ise
Sultan A bdülaziz zam anında oldu. Bu devirde O sm anlı donanm ası
dünyanın üçüncü b ü y ü k deniz gücü haline geldi. T ersaneler ıslah
edildiği gibi, A v ru p a ’dan zırhlı gem iler de alındı.
N e v ar ki, donanm a siyaseti II. A bdülham id zam anında aynı
ölçüde sürdürülem edi. B unun en önem li sebebi devam lı g ü ç lü bir
donanm a bulundurm anın çok m asraflı oluşu idi. Ç ünkü teknolojik
gelişm eye ay ak u y d u rarak sürekli A v ru p a 'd an yeni gem iler alm ak
çok p ahalıya m al olm aktaydı. H albuki devlet, Doksan Üç
H arbT nden so nra R u sla ı’a ■savaş tazm inatı ödem ek zorunda
kalm ıştı. A yrıca A v ru p a devletlerinden alınan borçlar da ödenem ez
hale gelm işti. B u sebeple donanm a belirli b ir süre ihm ale uğradı.
B unda Sultan A b d ü laz iz’in tahttan indirilm esinde yaşananların da
b ü y ü k p ayı vardı. A bdülaziz tahttan indirilirken donanm a t o p l a r ı n ı
D olm abahçe S aray ı’n a çevirm işti. B u hadise sarayda kendi
odasından seyreden şehzade A b d ü lh am id ’i ço k etkilem iş
o lm alıd ır122. F akat b u n a rağ m en daha sonraları Sultan A b d ü l h a m i d
122 Y ılm az Ö ztuna, B üyük Türkiye Tarihi, c.7, İstanbul 1978, 105.
100 M EHM ET ALİ ÜNAL
a) K a p ta n P a şa ve K a p ta n P a şa E y a le ti
b) OsmanlI T e rsa n e le ri
127 Bu konuda bkz, Ali İhsan G encer, B a h riy e ’de Yapılan Islahat H areketleri ve
B ahriye N ezâretinin K uruluşu (1789-1867), İstanbul 1985.
102 M E H M E T A LI Ü N A L
128 U zunçarşılı, M erkez ve Bahriye Teşkilâtı, 394, 396, 414 vd; ayrıca, îdris B ostan,
O sm anlı B ahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersâne-i  m ire, A nkara 1992, 3-4.
E. M Â L İY E T E Ş K İ L Â T
1-Defterdar ve Defterhâne
Ö nceki T ürk ve İslâm devletlerindeki miisteyfVliğe O sm anlı
devrinde defterdârlık denilmiştir 129 O sm anlılar verine
llhanlılarda kullanılan defterdarı-i VoUni etm işlerdir.
D efterdar unvanının hangi tarihte k»Knl edildiğine dair açık
b ir bilgi yoktıır. A ncak bu kavram ın Y ıldırım B ayezid devrinde
kullanıldığına bakılırsa O sm anlIlarda onun zam anında defterdârlık
m evcut dem ektir.
11. M urad zam anında A bdülcelil B ey b. E l-H âkim M ehm ed
Ş irv an iy y ü ’d-defterî ism indeki bir defterdardan bahsedildiğine
bakılırsa O sm anlIlarda defteıdâr tabirinin XV. asrın ilk yarısı içinde
m evcut olduğu anlaşılır. A yrıca aynı tabir X V . asrın ilk y an sın d a
yazılm ış olan Y azıcızâde A li’nin Selçuknâm e' sinde de
ra stla n m a k ta d ır130. B u durum da XIV . ve XVI. asır başlarında
O sm anlIlarda defterdârlık kurum unun varlığı kesinlik
kazanm aktadır.
Fâtih kanunnâm esine göre defterdar pâdişâhın m alının vekili
ve sad n âzam da o m alın n âzındır. Para ve defter hâzinesinin
açılm ası icab ettiğinde defterdârın huzuriyle açılır ve kapanırdı
Y ine k an u n n âm en in bir çok verinde b a ş d e fte r d a r ile diğer mal
defterdârlarından bahsedilm ektedir
Adı geçen kanunnâm eye göre başdefterdâr, dîvâıı-ı
hüm âyunda vezir-i âzam in sofrasında vem ek yem ek, hüküm darın
m alını m uhafaza etm ek, hâzineyi ilgilendiren isler için m âliyeden
hüküm yazm ak, hizm et eden kim selere çavuşluk, sipahilik, kâtiplik,
hattâ sancak ve zeam et arz etm ek, hüküm dara bildirm eden iki
akceve kadar zam yapabilm ek, sefere gidilirken hüküm dara yanaşıp
ko n uşabilm ek gibi im tiyaz ve yetkileri v ard ı131.
B u k adar geniş yetki ve sorum lulukları olan defterdârın
gelirleri de yüksekti. Y ine Fâtih kanunnâm esinde defterdâra has
verilecek olduğu takdirde 600 bin akçelik ve hâzineden m aaş
verilecekse 150 binden 240 bin akçaya kadar verilm esi
öngörülm üştür. B unun dışında defterdârlar, m aliye tarafından
İ29 M üstevlilik ve istifa dîvânı için bkz. U zunçarşıh, O sm anlı D evlet Teşkilatına
M edhal, A nkara 1970, 42, 95, 377.
1311 U zunçarşılı, M erkez ve Bahriye Teşkilatı, 325 vd.
131 K am ıım âm e-i  l-i O sm an, 15, 1 6 ,2 2 ,2 6 .
104 M EHM ET ALI ÜNAL
a) Maliye Bürokrasisi
134 N itekim Y avuz S elim ’in son ve K anunî’nin ilk sadrazam ı Pîrî M ehm cd Paşa,
Ç aldıran savaşı öncesinde toplanan harp m eclisinde serd ettiği isabetli fikirleriyle
Y av u z’un dikkatini çekm iş daha sonra vezir olmuştur, defterdârlıktan vezirlik
m akam a yükselm iştir. Pîrî M ehm ed Paşa için blcz. Y u su f Küçtikdağ, Veziriazam
P îrî M ehm ed P aşa , K onya 1994.
106 M E H M E T A LI Ü N A L
(2) B aş b a k ık u lu
(3) C izy e B aş B â k ık u lu
(4) V e z n e d â rb a ş ı
c) Hazine
136 Ahmet Tabakoğlu, G erilem e D önem ine G irerken O sm anlı M âliyesi, İstanbul
1985, 40-44.
137 U zunçarşılı, M erkez ve Bahriye Teşkilatı, 333-334 vd.
138 Carter V. Findley, K alem iyeden M ülkiyeye Osm anlı M em urlarının Toplum sal
Tarihi, İstanbul 1996, 65.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R İ T A R İH İ 109
139 K anunî zam anında iç hazine m evcut parayı alm adığından dolayı veziriazam
R üstem P aşa’m n sadaretinde iç hâzinenin bir şubesi olarak Y edikule’de yeni bir
hazine teşkil edilm iştir, bkz. U zunçarşılı, M erkez ve Bahriye Teşkilatı, 363.
140 M ustafa A kdağ, T ü rk iye ’nin İktisadî ve İçtim aî Tarihi, II, 335.
141 Geniş bilgi için bkz. İnalcık, A n Econom ic a n d Social H istory o f the O ttom an
E m pire 1300-1914, State R evenues and Expenditures, 55 vd.
142 B arkan,"H .933-934/M . 1527-1528 M alî Y ılına A it Bir B ütçe Ö rneği", İÜ İFM ,
X V /1-4 (1953-54), 277.
110 M E H M E T ALI Ü N A L
(2) tç H azin e
143 M âlikâne sistem i için bkz. M ehm et G enç, “O sm anlı M âliyesinde M alikâne
Sistem i”, Türkiye İktisat Tarihi Semineri, M etinler/Tartışm alar, A nkara 1975, 231 -
296.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 111
ç) Bütçe
b) M ü d e rris le r
c) Nakibül-eşrâf
d) P a d iş a h Hocaları
4- Adliye Teşkilatı
a) Kadı askerler
b) K a d ıla r
6- Medrese Teşkilatı
Medrese, ism -i m ek ân cinsinden b ir kelim e olup, A rapça ders
okunacak yerle b erab er talebenin içinde oturup ders
okuduğu b in a m ân âsın a da gelir. G enel olarak İslâm ve O sm anlı
m em leketlerindeki tahsil m üesseselerinin adı olduğu gibi dâr-ül-
fü n û n yani üniversite y erine de kullanılan bir tabirdir.
İslam m ilk devirlerinde öğretim cam ilerde yapılırdı. Sonraları
yavaş yavaş tedris işi cam ilerden m edreselere kaydı. B ununla
b erab er cam iler yine eskisi gibi öğretim m erkezi olm a
durum larını kaybetm ediler. O sm anlIlar devrinde tanzim edilen
vakfiyelerde m edreselerin esas vazifelerinin bugünkü talebe
yurtların a b en zer oldukları g ö rü lm ek ted ir172. M edreselerle ilgili
b ilg ilerim izin büyük b ir çoğunluğunu m edreseler adına
a) İlk O s m a n li M e d re s e le ri
176 H aşan AJkgündüz, K lasik dönem O sm anlı M edrese Sistem i A m aç-Y apı-İşleyiş,
İstanbul 1997, 249.
177 U zunçarşılı, O sm anlı Tarihi, I, 523; Baltacı, O sm anlı M edreseleri, 46.
1™ U zunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 522-23.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! TA R İH İ 127
b) S a h n -ı S e m â n M e d re s e le ri
179 U zun çarşı lı, O sm anh Tarihi, II, A nkara 1975, 586-87.
180 Baltacı, aynı eser, 21.
181 O sm an Ergin, Türk M a a rif Tarihi, I-II, İstanbul 1977, 97.
182 O sm an Ergin, 98; N eşri Tarihi, c. II, 711-712.
128 M EHM ET ALI ÜNAL
U m u m î M e d re s e le r
İh tisa s M e d re s e le ri
186 Y aşar Sarı kaya, M edreseler ve M odernleşm e, İstanbul 1997, 26; H. A kgündüz,
aynı eser, 259-60.
187 M ehm et Îpşirli, “M edrese” , TD VÎA, 28, 330.
1.30 M EH M ET ALI ÜNAL
(1) D a rü T -H ad isler
(3) D a r ü ’t-T ıb la r:
188 C. B altacı, 20-22, Z iya K azıcı, A nahatlarıyla İslâm E ğitim Tarihi, İstanbul 1995,
80; A dıvar, aynı eser, 41-47.
o sm a n li m ü esseseler ! ta rih î 131
d) E ğ itim D ili
e) M e d re s e le rd e k i E ğ itim S ü re c i
f) M e d re s e le rin K a d ro s u
E ğ itim K a d ro s u
(1) M üderris:
(2) M uid:
Ö ğ re n im K a d ro s u (T aleb e le r)
İd a ri ve H iz m e t K a d ro su
200 B altacı, 32; M ehm et Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,
I, 393, III, 263; C. İzgi, 50-53; A kgündiiz, 435-436; U zunçarşılı, 7-8.
201 C evat İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, İstanbul 1997, 36.
136 M EHM ET ALI ÜNAL
A k a d e m ik p e rs o n e l d ış ın d a k i i d a r i v e h iz m e tli, p e r s o n e l i n
g ö r e v ve sorum lulukları, atanm a usulleri, ü c r e t ve sosyal hakları da
v a k f i y e le r in t i t i z l i k l e h ü k m e b a ğ l a d ı ğ ı h u s u s la r d ı r .
V akfiyelerde, ıslaha m uhtaç olan m edreselerin hem en eskisi
gibi tam ir edilm esi ve yıkılan yerlerin yenilenm esi istenm ektedir.
M ütevelliye, dâriil-hadis medresesi m üderrisine verilen m iktarda bir
gündelik verildiğine göre, bu görevlinin vazifesinin önem li ve ağır
olduğu hu su su o rtaya çıkar. M edrese kadrosunu oluşturan
görevlilerden noktacı-, vakfiyelerde, m edresedeki m üderris, m uid ve
daııişm endlerin derslere vaktinde gelip gelm ediklerini tespit eder
ve devam etm eyenlerin durum unu m ütevellisine bildirirdi.
M ütevelli de N o k tac ı’nın verdiği bilgilere dayanarak v azifesine
gelm eyenlerin m aaşlarını keserdi202.
g) M e d re s e le rin G e rile m e s i Ve B o z u lm a s ı
202 Akglindüz, 434, 474; Baltacı, 31-32; Uzunçarşılı, 8 vd., C. İzgi, 43.
203 Hüseyin Atay, “Medreseİerin Gerilemesi”, AlJ, İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.
XXIV, 37;Uzunçarşıh, İlmiye Teşkilatı, 68; Akgündüz, 342.
O SM A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 137
ğ) M e d re s e le ri Islah Ç a lışm a la rı
209 Bıı konuda geniş bilgi için bkz. Osman Nuri Ergin, Türk M aarif Tarihi, İstanbul
1977; Yahya Akyüz, Türk eğitim Tarihi M.Ö. 1000-M.S. 2009, Ankara 2009.
142 M EHM ET ALİ ÜNAL
G. O S M A N LI K L Â S İK DEVRİ V E SSLAH ÂT
H A R E K E T L E R İ (1453-1700)
1-OsmanlI Medeniyetinin Zirveye Ulaşması
F â tih ’in İstan b u l’u fethinden itibaren devletin bir dünya
devleti haline g elm esinden X V II. yüzyılın sonlarına k adar olan
dönem e O sm anlı k lâsik devri denir. B u dönem de O sm anlı devleti
kendine has b ir k ü ltü r v e m edeniyet m eydana getirm iştir.
O sm anlı kültürü, O rta A sy a ’dan gelen ö rf ve âdetler ile
İslam iy et’le kazanılan değerler ve A nadolu, R um eli ve diğer
fethedilen bölgelerdeki toplum lardan alm an unsurların b ir sentezi
idi. Bu üç ana k ay n ak tan b eslenen O sm anlı devri T ürk kültürü,
idari sistem ve to p rak h u k uku ile sosyal ve ekonom ik alanda
orijinal m ü esseseler m eydana getirm iştir.
O sm anlı devleti, fetih ve adalet prensiplerine dayanıyordu.
B una göre; hü k ü m d ar adaletli olursa h alk em niyet içerisinde
serbestçe sosyal ve ekonom ik faaliyette bulunabilirdi. B öylece
üretim de artış kaydedilirdi. Ü retim artışı vergi gelirinin artm asını
ve dolayısıyla devletin zenginleşm esini sağlardı. Z enginleşen
devlet daha güçlü o rdular besler ve yeni ülkeler fethedebilirdi.
Fethedilen yerlerde de adaletli olunursa... şeklinde devam ettirilen
bu sistem e dâire-i adalet denilir. Kutadgu B ilig’den başlayarak
hüküm darlara devlet idaresinin inceliklerini öğretm ek am acıyla
yazılm ış b ü tün siyasetnâme türü eserlerde b u tem a işlenm iştir. Bu,
İslâm iyetten sonra kurulm uş bütün T ürk devletlerinin tem el idari
prensibi olm uştur.
B u prensibi en iyi şekilde uygulayan O sm anlı devleti, XVI.
yüzyıldan itibaren büyük bir dünya devleti haline gelm iş ve dünya
siyasetine yön veren, belirleyici bir güç olarak konum unu X V II.
yüzyılın sonlarına k adar sürdürm üştür. B u yüzden klasik
dönem deki O sm anlı yazarları padişahtan bahsederken padişah-ı
cihan, İstan b u l’dan söz ederken de payitaht -1 cihân dem ektedirler.
A n cak X VI. yüzyılın sonlarına doğru O sm anlı devleti birçok
problem lerle karşı karşıya geldi. A v ru p a’daki değişm e ve
gelişm eler, deniz yollarının keşfi O sm an lı’yı da etkiledi. Y eni k e şf
edilen v e söm ürge haline getirilen ülkelerden A v ru p a’ya taşm an
altın v e güm üş gibi kıym etli m adenler bütü n A kdeniz havzasında
o sm a n li m ü esseseler ! t a r İh İ 143
enflasyona y o l açtığı gibi O sm anli para sistem ini de alt tist etti.
T im ar sistem i b o zu ld u ve C elali isyanları ile de sosyal ve ekonom ik
hayat felç oldu. Savaşların uzun sürm esi, ateşli silahlardaki
gelişm eler ve m aaşlı kapıkulu askerinin sayısının sürekli artm ası
devlet için altından kalkılm az b ir m alî y ü k getirdi.
D iğer taraftan devletin O rta A v ru p a’dan H ind O k y an u su ’na
ve U k ray n a’dan A frika ortalarına kadar olan geniş coğrafyada
sınırlarım korum ak için birçok kaleler kurm ası, buralarda çok
sayıda garnizonlar bulundurm ak zarureti m alî yükü arttıran diğer
bir Önemli unsurdu.
A y rıca T ürk ve İslâm dünyasının H ıristiyan dünyasına karşı
m üdâfaası da tek başına O sm anli devletine düşüyordu.
Ö te y an d an devletin sınırlarının aşırı genişlem esi zam anla
toplum da b ir b ık k ın lık m eydana getirdi ve fetihlerin
lüzum suzluğuna inanılm aya başlandı. B unun tabiî sonucu olarak
toplum dinam izm ini kaybetm eye başladı. Ç ünkü O sm anli klasik
devrinde T ürk toplum unu ayakta tutan gaza ve cihad ideolojisi idi.
O sm anli devlet adam ları kötü gidişi görüyorlardı. A ncak
bunu durdurm ak kolay görünm üyordu. P adişahlar, devlet adam ları
ve aydınlardan kötüye gidişin sebeplerini tesbit etm elerini ve
çözüm yollarını gösterm eleri için raporlar istiyorlardı.
III. M urad zam anında (1574-1595) yaşam ış b ir O sm anli
coğrafyacısı Tarih-i hind-i garbi adlı eserinde, A vrupalIların
A m erika, H indistan ve İran körfezi kıyılarında yerleşm elerinin
İslâm ülkeleri için teşkil ettiği tehlikeyi ve İslâm ticaretine vereceği
zararı haber veriyordu. A yrıca padişaha, Süveyş berzahında bir
kanal açm asını ve H ind ve îndus limanlarını zabt etmek ve kâfirleri
kovm ak üzere bir filo gönderm esini tavsiye ediyordu.
1625 yılında diğer bir O sm anli aydını Ö m er Talib de yaklaşan
B atı tehlikesini önceden gördüğünü; “ Şim di  v ru p a h la r bütün
dünyayı tanım ayı öğrendiler. G em ilerini her y e re gönderiyorlar ve
önem li lim anları ele geçiriyorlar. E skiden H indistan, în d u s ve
Çin m alları Süveyş ’e g elir ve M üslüm anlar tarafından bütün
dünyaya dağıtılırdı. F a ka t şim di bu m allar P ortekiz, F elem enk ve
Ingiliz g em ileriyle F rengistan ’a. taşm ıyor ve oradan bütün dünyaya
dağılıyor. K endilerinin ihtiyaç duym adıkları şeyleri İs ta n b u l’a ve
d iğ er İslâm ülkelerine g etiriyo rla r ve fiy a tın ın beş katına satıp, ço k
p a r a kazanıyorlar. B u nedenle İslâm ülkelerinde altın ve güm üş
azalm aktadır. O sm anli devleti Yem en kıyıları ve oradan geçen
ticareti ele g eçirm elid ir A ksi halde ço k geçm eden, Â v ru p a h la r
144 M EHM ET ALI ÜNAL
210 B ernard Lew is, M odern T ü rkiye’nin D oğuşu, A nkara 1984, 27 vd.
211 K oçi Bey Risalesi, Y ılm az K urt neşri, A nkara 1994, 63; O sm an Turan, Türk Cihan
H akim yeti M efkuresi Tarihi, II, İstanbul 1969, 198.
osm an lt m ü e sse se l e r ! t a r ih î 145
b) II. O sm a n (G e n ç O sm a n ) ’m Is la h a t Ç a b a la n
c) IV. M u ra d ’m Islahatları
ç) Köprülüler Z a m a n ın d a Is la h a tla r
İL BÖ LÜ M
TİM A R SİSTEM İ V E T A Ş R A TE Ş K İL Â TI
A . O S M A N L I D E V L E T İN D E A R Â Z İ
X VI. yüzyılın ü nlü hukukçusu E bıı’s-suûd E fen d i7ye göre
İslâm m em leketlerinde arazi üç kısm a ayrılıyordu:
1-Ö şrî topraklar : Bu araziler fetih sırasında M iislüm anlara
tem lik olunm uş, hakiki m ülklerdir. Diğ#*r mal ve m ülkleri gibi
diledikleri gibi tasarru f edebilirler. A ncak elde ettikleri m ahsulden
devlete öşür ö d em ek m ecburiyetindedirler. D evlet bu topraklardan
aldıüı ö sıü ancak fukaraya verebilir. A skere verilm esi helal
değildir \/e> RacraM api topraklar ösrî arazi grubuna girer.
2-H aracî topraklar : Fetih sırasında gayri m üslim ler elinde
bırakılm ış ve m ü lk kabul edilm iş olan arazilerdir. B unların
sahipleri harâc-ı mukaseme adı altında mahmulden m iktarı 1/2 ila 1/5
arasında değişen oranlarda vergi öderler. B undan başka harâc-ı
muvazzafa adı altında bir m iktar vergi daha öderler. B u topraklar da
sahibinin hakiki m ülküdür. A lıp, satm a, hibe ve v a k f etm e, kısacası
dilediği gibi ta sa rru f etm e hakkına sahiptir. H arâcî arazi
152 M EHM ET ALI ÜNAL
1. Mîrî Araziler
B u arazi W yukarıda belirtildiği üzere E b u ’s-sııûd Efendi ’nin
arz-ı m em leket saydığı türden topraklardır Y ani H ıristivanlardan
feth olunm uş ve rakabesi yani çıplak m ülkiyeti devlete ait olan
213 “Osm anlı K anunnâm eleri”, M illî Tetebbular M ecmuası I, İstanbul 1331, 51 vcl;
ayrıca, İnalcık, “ İslam A razi ve Vergi Sistem inin Teşekkülü ve O sm anlı Devrindeki
Şekillerle M ukayesesi”, O sm anlı İm paratorluğu Toptum ve E konom i, İstanbul 1993,
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R İ T A R İH İ 153
216 İnalcık, "O sm anlılar'da R aiyyet R üsum u", B elleten, XXIIT/92, (1959), 582.
217 Barkan, "Çiftlik", ÎA , III, 393.
218 Barkan, O sm anlı îm paratorluğu'nda Zirai Ekonom inin H ukuki ve M ali Esasları:
K anunlar, 1, İstanbul 1943, 131 (1540 Tarihli D iyarbekir V ilayeti K anunu).
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 155
2. Mülk Arazi
Ç ıplak m ülkiyeti (rakabesi) gerçek şahıslara ait olan
topraklardır. B unun kaynağı da esasen m îrî arazidir. Y ani m ülk
arazi ya hüküm dar tarafından m îrî araziden şahıslara tem lik
edilm esiyle, va da im paratorluğa yeni katılan yerlerde eskiden
beri m ülk olarak tasarru f edilen yerleri, hüküm darın sahipleri elinde
m ülk olarak ibka etm esiyle m eydana eelir.
Ç ok yaygın olm ayan bu usûl, her zam an uygulanm am ıştır. B u
tü r araziler daha ço k A n a d o lu ’da bulunuyordu. B ir çoğu da
O sm anlIlardan önce, Selçuklu hüküm darları zam anında m ülk
olarak verilm işti. O sm anlılar, fetih ettikleri yerlerde m ülkiyet
haklarına dokunm am ışlardır.
Ö te yandan kuruluş dönem inde R u m eli’nde, bazı akıncı
hevlerine, yaptıkları h izm etler karşılığında m ükafat olarak bazı
araziler m ü lk olarak verilm iştir. B unlar çok değildir.
A yrıca, hububat ekilen arazi dışında kullanılm ayan kıraç
araziler üzerinde bağ ve bağçe kurulursa, buralar da yapanın m ülkü
olurdu. B u usûl, ağaç dikm e ve etrafı şenlendirm e konusunda
teşvik edici bir rol oynam ıştır.
Bu arazilerin tasarrufu, yani kullanm a hakkı, bazen şahıslara,
bazen de devlete ait olabilirdi. T asarrufu devlete ait olduğu
hallerde m ü lk sahibi, toprağın se r’î vergilerini alm akia yetinirdi.
M ülk sahibi, toprak üzerindeki m ülkiyet hakkını hibe ve v a k f
edebileceği gibi satabilirdi de.
3. Vakıf Araziler
V akıf arazin in kavnağı m ülk arazi idi. H ayırsever m ülk
sahipleri kendi m ülkleri olan arazilerden elde edilen geliri cârai,
m escid, im aret, m edrese, zâvive eibi sosyal am açlı kum ruların
m asraflarının karşılanm ası için v a k f etm işlerdir. Bu takdirde
m ülkiyet v akfa geçerdi. T oprağın tasarrufu ve gelirinden
222 M ehm et Ali Ü nal, XVI. Yüzyılda H arpuf S a n c a ğ ı(l518-1566), A nkara 1989, 90,
dipnot 297.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R İ T A R İH İ 157
223 M ithat Sertoğlu, "Osm anlı İm paratorluğu Devrinde Toprak D irliklerinin Çeşitli
Şekilleri", VI. TTK. 2 0 -2 6 E kim 1961, A nkara, 1967, 282.
224 Barkan, “T im ar”, 288.
B. T A H R İR S İS TE M İ
1. Tahrirlerin Tarihçesi
T ahrirlerin esas gayesi vergi ve asker toplam ayı belirli bir
düzene k av u şturm aktı. B u sebeple Önemli siyasî organizasyonların
m eydana geldiği h e r yerde, b u tü r sayım ların yapılm akta olduğunu
söyleyebiliriz. O sm anlı devletindeki tahrirler df ^ski Tslâm -T ürk
devletlerinde v ey a daha evvel Çin R om a veya İra n ’da yapılm ış
olan tahrirlerin belli değişikliklere uğrayarak gelişm iş ve g en iş
m em leketlere y ay ılarak tatbik edilm iş şekilleridir.
M eselâ eski çağlarda M ısır’da, tahm inen İsa ’n ın doğum undan
2500-3000 sene evvel başlam ak üzere m untazam arazi tahrirlerinin
yap ılm akta olduğu anlaşılm aktadır. M ısır’daki bu tahrirlerde
âdilâne b ir vergi tarh ed eb ilm ek için herkesin elindeki toprak
m ik d a n ölçülür, k ıy m et derecesiyle hudutları tâyin ve tespit
edilirdi. Bu tahrirlerle ilgili belgeler, m âbetlerde özel bir arşiv
dairesinde saklanır ve zam anla m eydana gelen değişm eler de oraya
işlenirdi.
B enzeri nüfus ve vergi sayım ları R o m a İm paratorluğu’nda da
vardı. B u tahrirlerde h er R om alı C en so r’larm önüne gelerek ism ini,
babasının adım , aile efradını, vergiye tâbi servetini, arazisini,
kölelerini ve diğer m allarını ve bunların değerlerini haber verir ve
beyanlarını yem inle tasdik ederdi.
O rta çağda b ir k ısım A vrupa m em leketlerinde de m u h telif
şekillerde tahrirler yapılm ıştır. D erebeyleri kendi m alikâneleri
içindeki tarla, çayır, hayvan ve halk h akkında tafsilâtlı sayım lar icra
ettirm işler ve tâbi bulundukları daha büyük senyörlere karşı
yapm ağa m ecb u r oldukları sadakat yem inlerini yenilem e
m erasim lerinde m al ve insan m evcutlarını sayıp dökm üşlerdir.
K rallar da kendi m alikânelerinin yanı sıra, kendilerine tâbi
bü tün senyörlüklerin gelir kaynakları hakkında bilgi edim nek için
büyük sayım lar yaptırm ışlardır. İn g iltere’de 1083-1086 seneleri
arasında yaptırılm ış olan bir arazi tahriri domesday book adıyla
bilinm ektedir. B u sayım kütüğüne İn g iltere’deki m alikânelerin
genişliği, sahipleri, m evcut değirm en, kovan, tarla, m eri a ve
çayn'larıyla hayvan ve serilerin m ik d an , insanların tabi o ld u k lan
yük ü m lü lü k ler vs. kaydedilm iştir. B u n lan n dışında A v ru p a’da
sonraları çeşitli zam anlarda m u h telif krallar tarafından vergi ve
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 159
232 İnalcık, "O sm anlılar’da Saltanat Verâseti U sûlü ve T ürk H akim iyet T elakkisiyle
İlgisi", Siyasal Bilgiler F akültesi D ergisi, (1959), c. X IV , 87.
233 B ark an, H üdavendigâr L i v a s 17; ayrıca, ‘‘Osm an! ı İm parator Iuğu ’nda K uru Iuş
D evrinin T oprak M eseleleri” , Türkiye 'de Toprak M eselesi, İstanbul 1980,
o sm a n li m ü esseseler ! t a r îh i 163
234 İnalcık, H. S35 Tarihli Sûret-i D efter-i Sancak-ı Aı-vanid, A nkara 1954, G iriş
X V II.
233 Barkan, H üdavendigâr Livası..., 21.
236 Bkz. B arkan’ın yayınladığı talim at hüküm , H üdavendigâr Livası..., 43; ayrıca,
li...he~m aiifet~i m îr-i mîrân ve be-kâdı-i. A ın id be-ihtiyâr-ı re'âyâ-yı vilâyetti
m ezbûre", Ü nal, H arput Sancağı, 245,
232 Geniş bilgi için bkz. Barkan, "T ürkiye’de İm paratorluk D evirlerinin Büyük N üfus
ve Arazi Tahrirleri ve H akana M ahsus İstatistik D efterleri (I-II)", İÜİFM,, JI/.1
( i 940), M/2 (1940-41), 20-60; 214-247.
164 M EH M ET ALI ÜNAL
alınacağı ayrı ayrı y azılırd ı238. H atta söz konusu köy ve m ezrealarm
vergi gelirini ta sa rru f eden dirlik sahiplerinin de adları kaydedilirdi.
T ahrir işlem i için belirli bir süre yoktu. B ir iki yılda
tam am lanan tahrirler olduğu gibi 6-7 sene sürenleri de olabilirdi.
M esela 1515-16 y ılların d a O sm anlı topraklarına katılm ış olan
D iyarbekir eyaleti tahriri 1518 E y lü lü ’nde (gurre-i R am azan 924)
tam am lanm ıştı2392401. D iy arb ek ir ve çevresinin 1515 baharında feth
edildiği göz önüne alınırsa tah rir iki b u çu k yıl sürm üş dem ektir.
6. Tahrir Defterleri
T ahrir işlem i tam am lan d ık tan sonra sonunda iki tin defter
tertip ediliyordu. B u n lard an.b irikme d efı^d -^m d h sRgL diğerine de
defter-i icmal denirdi. M ufassal defter, her kövüıı ıııezra’an m .
isim leri ile vergi m ükellefi reâyânın adları, o bölgede y etisen
ürünler ve bunlardan alınacak öşür m ikdarı ve diğer vergi v e
re<dmlerm-r:insleri ve m ikdarlarım n yazılı olduğu defterlerdir240.
İcm al defterde ise her kövüıı ve m e z ra ’anın adı ile toplam
ödeyecekleri vergi y ek û n u ve dirlik sahibinin adı y er alırdı. B azı
i cm âLdefteri erde ise hâne ve m ü cerred gibi nüfusa ait rakam lara da
yer verilirdi. îcm âl defter dirlik dağıtım işlem i yanıldıktan sonra
tertip edilir ve daha sonra tim arla İlgili zuhur eden ihtilaflarda bu
defterler esas alın ırd ı. H er iki defterden ikişer adet düzenlenir ve
/ b irer nüshası tu ğ ralan arak ilgili eyalet m erk ezine gönderilir, b irer
nüshaları da defterhâne?ye k o n u rd u.
Y eni bir padişahın tah ta çık m ası veya um ûm i olarak m eydana
gelen "b ir takım değişikliklerden dolayı, letİEten h em en sonra
yapılm ış" olan ilk tahriri m üteakip yeni bir ta h rird a h a yapılırdı. B u
durum da ilk tahririn sonuçlarım ihtiva eden~~deftere defter-i atik,
yeni yap ılana ise defter-i cedîd adı verilirdi. Şayet üçüncü b ir tahrir,
söz konusu olursa, o zam an ilk tahrire ait deftere defter-i köhne„
İkincisine defter-i atîk ve sonuncusuna da defter-i cedîd denirdi.
Şayet dördüncü b ir tah rir v a p ıİm ış s a o zam an ü k ı k i tahrire aif
defterler köhne, üçünclisü ğtik~veTonuncıisıfda ceğffi7olurdu24f
238 B arkan, “T ahrir D efterlerinin İstatistik V erim leri H akkında B ir A raştırm a”, IV.
Türk Tarih Kongresi, 10-14 K asım 1948, A nkara 1952, 290-294.
239 Ü nal, H ar p u t Sancağı, 3.
240 İnalcık, Suret-i D efter-i Sancak-1 A rvanid..., XX.
241 İnalcık, Sancak-1 A rvanid..., X V .
o sm a n li m ü esseseler ! t a r ih î 165
242 Bu hususlarda bkz. Barkan, "T ürkiye’de İm paratorluk D evirlerinin B üyük N üfus
ve A razi Tahrirleri ve H akana M ahsus İstatistik Defterleri (J-II)", İÖ İF M , 11/1
(1940), n/2 (! 940-41), 20-60; 214-247.
166 M EHM ET ALI ÜNAL
243Barkan, "Tarihî D em ografi A raştınnaları ve Osm anlı Tarihi", Türkiyat M ecm uası,
X , (1951-53), 1-3.
244 Barkan, H üdavendigûr Livası, 1-6.
C. OSMANLI VERGİ DÜZENİ
O sm anlı devleti X VI. yüzyılın başlarından itibaren fetihlerle
s ü r e k li g e n iş le d iğ i i ç i n d e v le tin h u k u k î , askerî, m alî ve sosyal
yapısında da devam lı gelişm e ve değişm eler m eydana gelm iştir.
B undan dolayı im paratorluğun her tarafına şam il tek b ir vergi
düzeni konulam am ış, fethedilen her bölgenin coğrafi şartları, etnik
ve kültürel özellikleri ile sosyal ve ekonom ik yapısı dikkate
alınarak ayrı ayrı düzenlem eler yapm ak yoluna g id ilm iştir245.
A y n c a feth edilen b ir ülkedeki ekonom ik ve sosyal istikrarın
bozulm ası endişesi de O sm anlı idarecilerini pragm atik davranm aya
v e her m ahallin yukarıda sayılan hususiyetlerini göz önüne alarak
bir vergi sistem i geliştirm eye sevk etm iştir.
Bu sebeple h er vilâyet ve her sancak için vergi sistem inin
esaslarım v a z eden, vergi m ükellefleri ile sipâhi veya devlet
ilişkilerinin nasıl olm ası gerektiğini düzenleyen ayrı ayrı
kanunnâm eler tertip edilm iştir. H atta bazı hallerde bir sancak
içerisinde farklılık gösteren coğrafi bir bölge veya topluluk için
dahi ayrıca kanunnâm eler tanzim edilm iştir. Bu kanunnâm elerde
vergi m ükellefi reâyânııı hak ve sorum lulukları, hangi ürünleri
yetiştirecekleri ve bunlardan hangi nisbette ve ne zam an vergi
ödeyecekleri gibi hususlarla, sınaî ve ticarî faaliyetlerin nasıl
vergilendirilecekleri tek tek açıklanm ıştır. Ö te yandan devlet görevi
ifa eden ehl-i Ö rfü n uym ası gereken kaideler ile reâyâm n riayet
etm esi gereken hususlar da kanunnâm elerde yer alır.
V ergi tahakkuk ettirm ek ve bu tahakkuk eden vergiyi
toplam ak tarih boyunca kurulan bütün devletler için daim a büyük
b ir m esele olm uştur. Çünkü âdil, verim li ve basit bir vergi düzeni
tesis etm ek k o lay bir şey değildir. O sm anlı devleti, devletin
kuruluşundan itibaren b u konuda önceki T ürk devletlerinde
u y gu lan an verg i sistem ini esas alarak, vergi kaynaklarını tesbit
etm ek için yukarıda etraflıca ele alm an tahrir (sayım ) usûlünü
benim sem iştir. H er feth edilen ülkede vergi kaynaklarının tesbiti
için tahrirler yapılm ış ve devletin genel durum undaki gelişm e ve
değişm elere paralel olarak tahrirler yenilenm iştir. T ahrir sırasında
vergi kaynaklarının gözden kaçm am ası hususunda azam i dikkat
sa rf edilm iş, m u h telif sebeplerle vergilendirileni ey en kaynaklar sık
sık yap ılan teftişlerle vergi sistem ine dahil edilm eye çalışılm ıştır.
245 Şinasi A ltundağ. "Osman).] İm paratorluğu'nun Vergi sistem i H akkında K ısa Bir
A raştırm a", D T C F D , V , sayı 2,(1947), 189.
168 M EHM ET ALI ÜN A L
1. Ö şür
Öşür, kelim e olarak onda bir (1/10) anlam ına gelen A rapça
kökenli b ir kelim e olup, ıstılah olarak O sm anli devletinde
um um iyetle halkın ürettiği m ahsûllerden, bilhassa hubûbâttan
alm an vergiye verilen isim dir. Z iraî ürünlerin dışında b a l’dan da
öşür alındığı görülür.
Öşür, orta çağdan beri M üslüm an ve H ıristiyan âlem lerinin
tanıdığı bir vergidir. İslam iyetin ilk zam anlarından itibaren bütün
İslam devletlerinde alındığı için şer ’i bir vergi olarak m ütalaa
edilm iştir 250 . O sm anli hukukçuları ö şü r’ü harâc-ı mukaseme
saym ışlardır251. M ukasem e, bölüşm e m anasına gelm ektedir. Reâyâ,
ektiği toprağın sahibi olm ayıp bir nevi kiracısı durum undadır.
T oprağm gerçek sahibi devlettir. B u durum da öşür de reâyân m
24S Doğu A nadolu'da Satevi hakim iyeti kısa sürmtiş olduğundan henüz vergi
hususunda oturm uş bir m evzuat ortaya çıkm am ıştır, çıksa dahi ideolojik olarak rakip
gördükleri bir devletin kanunlarım O sm anhlar'ın uygulam ak istem eyecekleri
aşikardır.
249 jsjı'tekim bu durum 1518 tarihli Harpın kanunnâm esinin başında "Tafsil-i
kanunnam e-i hvâ-i H arpurd ber-ım ıceb-i kanun - 1 Osm an î m ahsûl ât - 1 kura m a'a şehr
ve bâc ve dam ga ve sâ'ir cihathâ ki der şelır-i m ezbûre ber-mııceb-i kanun-ı H aşan
padişah nihade şude" şeklinde açık 1anm aktadır, bkz. Ünal, H arpın Sancağı, 1 18;
A ynı ifade M ardin kanunnam esinde de m evcuttur.
25Û Lütfı G üçer, aynı eser, 51-52.
251 "Ö şür adına alınan Öşür değildir, arzın harâc-ı m ukasem esidir. H arâc elbette onda
bir olm az; arzın taham m ülüne göre alınır. N ısfına değin alm ak m eşrû’dur. Sekizde
bir alm ak arzın taham m ülü obcak helaldir, K etebehu Ebu's-suud", Milli Tetebbular
M ecm uası, !, İstanbul 1331, 102.
170 M EHM ET ALÎ ÜNAL
z i r a a t e ttiğ i a r a z i n i n i c a r b e d e l i o l m a k t a d ı r , Y a n i d e v l e t i n a ld ı ğ ı
öşür, t o p r a k l a r ı n m ü l k i y e t i n e s a h ip o l m a k t a n d o ğ a n b ö l ü ş m e
hakkıdır252.
Öşür onda bir dem ek olm akla beraber, vergi nisbeti olarak
çok defa 1/5, 1/6, 1/8 gibi farklı oranlarda tatbik edilm iş, hatta bazı
hallerde ürünün y a n sı alınm ıştır. B unun sebebi, arazinin
verim liliğinin, sulam a ve iklim şartlarının, ziraatı yapılan ürünün
cinsinin ve m ahalli ö rf ve adetlerin farklılığıdır253.
Öşür, aynî ve n akdî olm ak üzere iki şekilde tahsil edilebilirdi.
Arpa, buğday, darı, n o h u t gibi dayanıklı hubûbât çeşidinde ve
pam uk v s ’de ayn î olarak alınm ası kanundu. B una m ukabil, sebze ve
m eyve gibi bağ, bağçe ve b o stan m ahsûllerinden n akdî ve maktû
olarak resim alınırdı. F ak at sipâhiler çok defa hubûbâttan da o
günkü narh ( narh-ı rûzî) üzerinden nakdî olarak öşür alm ak
isterlerdi. Ç ünkü sipa h i için elindeki m ahsûlü satıp nakde çevirm ek
başlı başına b ir m esele idi. B u sebeple yasaklanm asına rağm en
sipâhilerin, reâyâdzn ö şü r’ ü nakid olarak alm a eğilim i gösterdikleri
anlaşılm aktadır.
A ncak para ekonom isinin çok gelişm ediği, ulaşım ve
pazarlam a şartlarının reâyâ için de önem li bir m esele teşkil ettiği
bir dönem de hubûbâttan nakid olarak öşür a lı n m a s ı , çiftçiler
açısından oldukça zordu. Bu d u r u m u nazar-ı itibara alan O sm anlı
idaresi, sipahileri ve em inleri, nakdî olarak öşür alm am aları
hususunda uyarm ış; bu tür davranışlara tevessül e d e n olduğu
t a k d i r d e , engel olunm ası konusunda haki mü ’l-vakt (idareci)
o l a n l a r u y arılm ıştır254.
H ubûbâtm haricindeki b a ğ , bağçe ve bostan m ahsûllerinden
öşürün ayn î olarak alınm ası ise im kânsızdı. Ç ünkü sebze ve
m eyve hububat gibi dayanıklı ürünler değildi. B undan dolayı nakdi
olarak vergilendirilm eleri zarım idi. T ahrir defterlerinde bu
vergiler um um iyetle “ ber-vech -i m aktu” şeklinde kaydedilm iştir.
M aktu verginin m ah zu rlu tarafı, reâyâ n m ürününün az olduğu kıtlık
255 Bkz. 1518 tarihli Aydın Livası kanunu, Barkan, K anunlar, 18.
25ĞBaıkaıı, "Türkiye'de İm paratorluk D evirlerinin Büyük N üfus ve Arazi T ahrirleri...'',
İktisat Fakültesi M ecm uası, il, 40.
257înalcık, Sûret-i D efter-i Sancak-ı A rvanid..., G iriş , XIX.
172 M EHM ET ALİ ÜNAL
(1) H u b û b â t Ö şrü
258G eniş bilgi için blcz. Ltitfi G üçer, XVI-XVII. A sırlarda O sm anlı im paratorluğu'nda
H ububat M eselesi ve H ububattan A lınan Vergiler, İstanbul 1964, 38-41.
25 ^ Ü nal, H arput Sancağı ,101-102.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 173
260"K arye-ı V ertariç tâbi'-i nâhiye-i G ündüz, m ezbûr vilâyet-i m ezbûre nev âh isin den
olan kuranın m ülkü olm ağın öşrii yedide b ir kay d olundu", Ünal, Ç em işgezek
Sancağı, 103, dipnot 319.
261 "K arye-i K ozluca tâbi'-i nâhiye-i Ovacık, zem în-i çiftlik kıt'a 1, der-tasarruf-ı
D erviş Kariber, m ezbûr D erviş K anber zâviyedâr olup âyende ve revendeye hizm et
idiip ol m ukabelede m utasarrıf olduğu çiftlikde öşür ü sâlârm ı virür ki sekizde bir
olur", Ünal, Ç em işgezek Sancağı, 104, dipnot 320.
174 M EHM ET ALİ ÜNAL
(2) Salâriye
(1) A d e t-i a ğ n a m
b) Ş a h ıs B a şın a A lın a n V e rg i ve R e s im le r
271 İnalcık, "O sm anlılar'da R aiyyet R üsûm u", B elleten, XXIÎT/92, (1959), 581; H atta
yazar, B izans'ta pronoia tasarruf eden köylüler tarafından ödenen vergiye dikkate
şayan bir benzerlik gösterdiğini ileri sürmektedir. Bkz. "Çift resm i", E P , 11, 32.
272 "ve tam am çift ve resm -i çift yazılan kim esnelere sipahiler sen iki veya üç çift ile
ziraat idersin diyü tekrar resm -i çift taleb eylem eye!er. Zira resm -i çift arza
bağlanm ışdır öküze bağlanm am ışdır", B arkan, K anunlar, 133, 1540 tarihli
D iyârbekir Vilayeti Kanunu.
178 M EHM ET ALI ÜNAL
(5) Cizye
c) M a k tu V e rg ile r ve M u k â ta ’a la r
Maktû, kelim esi kesilm iş, bölünm üş anlam ına gelm ektedir.
B una göre öşür gibi m ahsûlden aynî olarak alınan vergilerin
h ilafın a maktu vergilerin m iktarı önceden belirlenm iştir ve
değişkenlik gösterm ez. Ü rünün veya yapılan işin az ve çok olm ası
vergi nisbetini değiştirm ez ve herkesten eşit olarak alınır. Bu gruba
giren vergi ve resim ler, aynî olarak tahsili m üm kün olm ayan
m addeler için geçerlidir. M esela um um iyetle bağ ve bağç el erinin
m ahsûllerinin maktu olarak vergilendirildiği görülm ektedir. B unun
sebebi m eyve ve sebzeyi aynî olarak tahsil etm enin im kânsızlığıdır.
Ç ünkü m eyve ve sebze hubûbât gibi dayanıklı bir m adde değildir.
A yrıca koyun keçi gibi hayvanlar ile değirm en, bezirhâne vs.
gibi işletm elerden de maktu ’iyyet üzere, yani nakit olarak vergi
alınm aktadır. H atta bazı çiftlik, bağ, bağçe ve mezra ’a gelirleri bir
takım kişilere “ber-vech-i m a ktu ” tasarru f etm eleri için tevcih
edilm iştir yani, işletip m uayyen bir m eblağı m aktu olarak devlete
vereceklerdir. Şimdi bu vergilerden bazılarını ele alalım :
akça ve tam y ıl (tamâm sal) dönen değirm enin resm i ise 60 akça
tutm aktadır311.
Bezirhâne, D o ğ u ve G üneydoğu A n ad o lu ’daki bazı
yörelerinde, b u lg u r değirm enlerine verilen is im d ir312. B ulgur,
halkın önem li b ir b esin m addesidir. B uğdayın kaynatılıp
kurtulm asıyla elde edilen bulgurdan çorba, pilav, köfte vs. gibi
birçok y em ek y ap ılır ki b ugün bile halkın önem li gıda m addeleri
arasında y er alır. B ezirhânelerden alınan resim değirm en resm i ile
aynıdır. Y an i ayda 5 ak ça üzerinden hesap ed ilm iştir313.
(2) M ukâta’alar
311 "her asiyâbdan ayda beşer akça resm alalar ki yıllığı altm ış akça olur", bkz.
Ç em işgezek Sancağı, Ekler 1518 tarihli Ç em işgezek kanunu.
312 Ünal, H arput Sancağı, 141.
313 Fakat 1566 tarihli H arput kanunnamesinde, tam yıl, yarım yıl veya daha az çalışıp
çalışm adığına bakılm aksızın hepsinden 60'ar akça resim alınm ası "yıl tam âm
işlem ez" şeklindeki itirazların dikkate alınm am ası kaydedilm ektedir, bkz. H a rp u t
Sancağı, aynı yer.
314 Ü nal, "Sinop İskele M ukataasına A it B ir Tem essükât Defteri", Ö ndokuz M ayıs
Ü niversitesi Eğitim Fakültesi D ergisi (O M . Eğitim F.D .), sayı 4, (1989), 91.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R İ T A R İH İ 187
(a l B ovahâne M u kâ ta ’ası
315 G eniş bilgi için bkz. Ü nal, "XVII. Y üzyıl B aşlarında H arput M ukataatına A it Bir
İcmal M uhasebe D efteri", O sm anlı D evri Üzerinde M akaleler-Araştırm alar, İsparta
1999, 36-50; A yrıca, Ünal, "XVI . Y üzyıl Sonlarında B ir İltizam Sözleşm esi", Tarih
İncelem eleri D ergisi, sayı VI, (1991), 59-77.
188 M EHM ET ALİ ÜNAL
Miihtesip olan kişi zanaat ehlinin kile, arşın ve sair ölçüler ile
terazi ve kantarları m uayene etm ek, düzgün ölçü kullanm ayanları
ve hileli satış yapanları m en etm ek ve cezalandırm ak gibi yetkilere
sahipti316317.K a d ı’’y a tâbi o lan m uhtesip, esas itibariyle kadı'ya. ait olan
b u görevleri onun adına yürütürdü. M uhtesiplik görevi iltizâmla bir
â m il'e verilebildiği gibi bu iş için b ir em in de tayin edilebilirdi.
Em în y a d a âmil h e r y ıl defterde yazılı olan m eblağı iltizâm bedeli
olarak hâzineye ö d em ek m ecburiyetinde idi. İşte devletin bu gelir
kaynağına ihtisâp m u kâ ta ’ası denm ekteydi.
M uhtesip'in geliri, pazarda satılan m allardan alm an resim lerle,
eksik ve hileli m al im al edenlerden ve satanlardan ve tartıda hile
y ap an lard an alm an cerim elerden m ey d an a geliyordu. Bu hususlar
sancak ve vilâyet kanunnâm elerinde açıklanm ıştı.
F akat O sm anlı öncesindeki devletlerden intikal etm iş olan bu
hususların b ir çoğu zam anla halkın taham m ülünün üstünde
bulunarak sonradan lağv olunm uşdur. B u konuda 1540 tarihli
D iyârbekir vilâyeti kanununda: “vilâyet-i D iyârbekir’de olan
şehirlerde ve kasabâtda ihtisâb husûsunda ziyâde bid 'atler olurmuş ve
ihtisâb-ı nevâhi (nahiyeler) diyü defter-i atîkde bir kalem olup her
nevâhiye birer m ikdâr hâsıl takdir olunup birer âmil olup nâhiyesinde
kurâ ahâlisine nice diirlü bahâne ile zulm ve h a y f eylermiş ihtisâb-ı
nevâhi hiç bir vilâyetde olmayup b id ’at ve zulm -i sarih olmağın r e f’
olunup defter-i cedldde Idmesneye hâsıl kayd olunmadı. Min-ba ’d
ihtisâb-ı nevâhi diyü reâyâdan bir akçe ve bir habbe alınm aya"
denilm ektedir317.
ç) A rızî V e rg ile r
M iktarı sabit olm ayıp zuhurata bağlı olan vergi ve resim lere
arızî v erg iler diyoruz. B unlara bâd-ı hevâ grubu v ergiler de
denilebilir. Bâd-ı hevâ, niyâbet, âdet-i deştbâni, resm-i arûs, tapu
resmi, cürüm ve cinayet resimleri gibi adlar altında karşım ıza çıkan
b u resim ler için defterlerde çok defa tim âr arazisinin genişliği ve
reâyânm nü fu su n a göre tah rir em îni tarafm dan tahm ini bir m eblağ
takdir edilm iştir. Ç ünkü b ir sipâhinin tim ârm da kaç kızın evlenip
resm-i arûs ödeyeceği, kaç kişinin tapu resmi ödeyeceği ve cürüm
ve cinayet olup olm ayacağı bilinem ez. B u sebeple tahrir
defterlerine tah m in i b ir rakam yazılm aktadır.
316 M. Z eki Pakahn, aynı eser, II, 572; Ü nal, O sm anlı Tarih Sözlüğü, 487-88.
317 Barkan, K anunlar, 134,
Osm anl I m ü esseseler ! t a r ih î 189
B u vergi sadece bâd-ı hevâ olarak değil, çok defa resin-i arûs,
cürm-i cinâyet, niyabet, resm-i tapu, resm-i zem în, yave, abd-i abık,
kenizek, tütün resmi, âdet-i. deştbâni vs. gibi adlar altında
zikredilm ektedir. B ugün kullandığım ız bedava kelim esi nereden
geldiği belli olm ayan anlam ındaki bâd-ı hevâ ’dan gelm ektedir.
318 Barkan, "Tim ar", İA , XII, 311; M ustafa A kdağ, Türkiye'nin İktisadi ve İçtim ai
Tarihi, c. II, 91.
319 "cerâim -i hayvanât jçün dahi ya at veya sığır ekine girüp ziyanlık eylese her sığır
veya at başına beşer akça cürm ün atalar ve ekin sahibinin ziyanlığın dahi ödeyeler
ve beşer ağaç dahi liralar her hâneden m aktu' akça alm ayalar", bkz. Ç em işgezek
Sancağı, Ekler, 1518 tarihli Ç em işgezek kanunu.
190 M EH M ET ALI ÜNAL
d) T ica re t ve G ü m rü k R e s im le ri
(1) Bâc ve d am g a
e) A v a rız V e rg isi
330 B âc, kavram ı hakkında geniş bilgi için bkz. M. Fuad K öprülü, "B âc”, İA , I, 187-
190.
331 Hcrrput Sancağı, 152, 154,
332 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Barkan, "O sm anlı D evrinde A kkoyunlu H üküm darı
Uzun H aşan Bey'e A it Kanunlar", Türkiye'de Toprak M eselesi, İstanbul 1980, 545-
573.
333 Barkan, "A varız", İA , 11, 13 vd.
194 M EHM ET ALI ÜNAL
334 Bruce M c G ow an, "O sm anlı A vârız-N üzü! Teşddcültî, (1600-1830)", VIII. TT K ,
(A nkara 11-15 Ekim 1976) K ongreye Sunulan Bildiriler, II, A nkara 1981, 1327-
1332.
335 M ustafa A kdağ, T ürkiye’nin İktisa d î ve İçtim aî Tarihi, II, 273.
336 Fakat devlet, istisnaî hallerde, sıkıştığı zaman bu m uafiyetlerin çoğunu dikkate
alm am ıştır, bkz. B arkan, aynı m adde, 15.
333 "K asaba-i m ezbûrda askeri tâ ’i fesinden olup stile- 1 sultanîde kâr u kisb idenler
kadîm den av ân z ve tekâlif-i s â ’ırelerın hâllü hâlince m ezbûrlar ile eda iderler
im iş...", Ün a i, Osm anlı D evri Üzerine M akaleier-A r aştırm alar, İsparta 1999, 165.
338 Akdağ, aynı eser, 266-67; B arkan, aynı m adde, 15.
339 "Hâne-İ D ilâver, sakin olduğu ev valcf ohnağla alınm az", Ü nal, Osm anlı D evri
Üzerine M akaleler-A raştırm alar, 144,
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 195
f) K a n u n D ışı V e rg ile r
342înalcık, “İslam Arazi ve Vergi Sistem inin Teşekkülü...”, Osm anlı İm paratorluğu
Toplum ve E konom i, 27.
343 K öprülü, Bizans M üesseselerinin O sm anlı M üesses elerine Tesiri, İstanbul 1981.
o sm an li m ü esseseler ! t a r ih î 197
346 N icoara Beldiceaıuı, XIV. Yüzyıldan XVI. Yüzyıla Osmanlı devletinde Timar, (Çev.
M ehm et A li K ıhçbay), Ankara 1985, 19 vd.
347 Alaiiddevle Bey (1479-1515) için bkz. U zunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve
Akkoyunlu, K arakoyunlu D evletleri, Ankara 1988, 169-175.
348 Barkan, K anunlar, 129.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R İ T A R İH İ 199
2. Dirlik Çeşitleri
T ahrirler tam am landıktan sonra bir eyalete veya sancağa ait
vergi ve m n k f l t a of»1ir1<=»ri sJi-rliU- denilen m ıiflw pn büvükhikte
— j j *
a) Haslar
Geliri 100 bin akça ve yukarısı olan dirliklere has denilm iştir.
B unlar başta padişah olm ak ıizere şehzadeler v e ziria za m , vezirler,
valde sultan ve p adişahın k ız kardeşleri ve k ız la n ile bevlerbevileri,
sancakbevi 1eri gibi v ü k sek dereceli devlet adam larına tahsis
edilm ektedir. T ahrir bittikten sonra bir sancağa ait gelirler taksim
edilirken en b ü y ü k pay padişah hasları olarak ayrılm aktadır. B unlar
um um iyetle m u k a ta ’a gelirleri ile vergi hasılı yüksek olan
köylerdir. 1528 yılında bütün devlet gelirlerinin % 5 1 ’inin padişah
haslarına, % 3 7 ’sinin diğer haslar, zeam etler ve tim arlara, %
12’sinin de vakıflara ayrıldığı görülm ektedir352. H azine ile ilgili
kısım da tem as edildiği üzere padişah hasları dış hazine denilen esas
devlet hâzinesinin en önem li gelir kalem ini teşkil ediyordu.
P adişah haslarını teşkil eden gelirler içerisinde cizye, âdet-i
ağnam ve g üm rük gelirleri başta olm ak üzere geliri yüksek olan
iskele, m izan m u k ata’aları ile verim li ovalarda k u m lan b ir kısım
köylerin ş e ı’î ve örfî vergileri yer alıyordu.
X VI. yüzyılın ikinci yarısına doğru sancakların vergi
gelirlerinden padişah haslarına ayrılan kısm ın m iktarı sürekli
artm ıştır. B unun sebebi K anunî dönem inde tertip edilen ve oldukça
yüksek olan seferlerin m asraflarını karşılam ak zaruretidir.
P adişah haslarının dışında veziriazam ın ve vezirlerin de
hasları vardı. V eziriazam ın 1.200 bin akçalık h aslan bir nevi
m akam m aaşı idi. G örevi sona erdiği zam an hasları halefine intikal
ederdi. F akat bazı veziriazam lar haslarının b ir kısm ını padişahtan
temliknâme alarak vakfetm e yoluna gitm işlerdir. D iğer has ve
zeam et sahiplerinin de aynı yola tevessül etm eleri ile vergi gelirleri
b) Zeametler
Z eam et, geliri 20 bin ila 99.999 akça arasında olan dirliklere
verilen isim dir. Z eam et orta dereceli devlet m em urlarına ve sipahi
subaylarına tevcih edilm ektedir. B unlar arasında bazı yörük bevleri,
müsellem beyleri, d e f t e r kethüdaları, timar defterdârları, sancakbeyi
ve beylerbeyilerin oyu!lan sayılabilir. A yrıca dirliğe geçm ek isteyen
kapıkulu m ensuplarından çavuş, müteferrika, kapıcı ve divân
kâtiplerine de zeam et verilebilir355.
Z âim denilen zeam et sahibi, tım arlı sipahiler gibi, dirliğinin
bulunduğu yerde ikam et etm ek ve sefere çağırıldığında ceoelüsü ile
e s m e k zorunda idi. Z e a m e t l e r s e r b e s t tim ar statüsünde olduğundan
> —•
zâim ler, zeâm eti dahilindeki cürüm cinavet resmi, resm-i arııs, tapu
resmi vs. gibi rüsûm-ı serbestiye de denilen bâd-ı hevâ grubu
vergilerin tam am ını tasarru f ettiği gibi, sefere gitm ediği takdirde
dirliği elinden alınm az sadece bir yıllık geliri m üsadere edılııdı.
T ahrir y ap ıld ığ ın d a o sancaktaki tim ar ve zeam etler için
kadro tahsis edilir. B una icmal lii kılıç ze âmet denir. M ahlul (boş)
olduğu takdirde 20 bin akçadan noksan olarak tevcih edilem ez.
A ncak b ir kim senin tasarrurunda olan tim ara yapılan terakkilerle 20
bin akçayı aşarsa ona da zeâm et denilir fakat, icmalin zeâm et
sayılm az. M ahlul olduğu zam an bozulup, gerekenlere verilebilir.
A ncak icm al defterde b ir kişinin üzerine 40-50 bin akçalık zeam et
yazılm ışsa bu da icm allü zeâm et olduğundan 20 bin akçası kılıç
zeam et, geri kalanı hisse kabul edilir. M ahlul olduğunda 20 bin
353 Altdağ, Türkiye ’nin İktisadî ve İçtim aî Tarihi, c. TT, 321 vd.
354 M. Tayyib G ökbilgin, “B aşm aklık”, İA , c. 11.
355 Halil Sahillioğlu, “Z e ’âm et”, İA , c. XIII, 478.
202 M EHM ET ALİ ÜNAL
akçalık kısm ı bir kişiye, geri kalan hisseler ise istendiği gibi hak
sahiplerine tevcih edilir ya da başka dirliklere ilave edilebilir-^.
c) Timarlar
356 A yni Ali Efendi, K a vâ fıîn -i l-i Osm an..., 61-63.
357 Ayni Ali Efendi, aynı eser, 63-65.
o sm an li m ü esseseler ! t a r ih î 203
olm ası lazım dı. B abalarının tim arı m üşterek bir beratla iki kardeşe
verilm e halleri hariç, b ir k ılıç ’a iki kişi tayin edilem eyeceği gibi iki
kılıç b ir kişiye v erilerek tim ar kadrolarında bir yeri lağvetm ek de
caiz görülm ezdi.
K ılıcı 3000 akçe olan b ir eyalette sipahi ölünce oğullarına
babalarının tim arının an cak b u 3000 akçelik kılıç (çekirdek) kısm ı
verilebilirdi. K ılıç’ın üzerine babanın alm ış olduğu terakkiler
(zam lar) geri alınır ve istihkak sahibi birisine tevcih edilirdi.
Y oldaşlığı m ukabelesinde bir garip yiğit iptidadan (başlangıçta) bir
tim ara h ak kazandığı zam an da m ünhal (boş) bir tim arın k ılıç ’ı
verilirdi. K ısacası babanın hak ettiği gelirler oğluna aynen intikal
etm eyerek o da bab asın ın başladığı yerden başlardı.
A ynı şekilde, tim arlan n tezkereli, tezkeresiz, zeam et ve has
gibi kategorileri de değiştirilem ezdi. M esela, tezkereli bir tim ar,
sipahinin gösterdiği başarılar üzerine yapılan zam larla 20.000
akçelik bir zeam et haline gelebilirdi. Fakat, bu tarzda m eydana
çıkacak olan zeam etler, icm al defterlerinde kadrosu olan icm alli bir
zeam et sayılm az ve tim ar m ahlül kalınca, kılıç kısm ına sonradan
ilave edilm iş olan hisseler, başka tim arlara dağıtılırdı.
Z eam etlerin k ılıçlan 20.000 akçelik olduğundan, 100.000
akçeye kadar geliri olan zeam etlerde 20.000 akçelik kılıç haddini
aşan kısım lar, m u vakkat (geçici) bir zam an için yapılm ış olan
ilaveler olduğundan zeam et sahibinin ölüm ü halinde ti m arda
olduğu gibi oğluna aynen intikal etm ezdi. Z eam etin geliri
terakkilerle 100.000 akçeyi geçtiği takdirde has ism ini alır fakat
yeniden tevcihi halinde kılıç kısm ı haricindeki gelirler hisse kabul
edilerek diğer hak sahiplerine verilirdi.
362 “feth-i hakanı den berü mîrî hizmet idüp hâliyâ pîr ve nâtüvân olup sefer-i
hümâyûna iktidarı olmamağın kendüye min-ba’d dirlik olmamak üzere timarm
dârendegân-ı ferman Ali ve Ahmed. ve Süleyman nâm oğullarına olmasın rica
itmeğin..,”, Mühimme 1, 652; bkz. Ünal, Harp tı t Sancağı, 184.
363 Ayni A li Efendi, aynı eser, 71.
364 Güherçile, barut yapımında kullanılan bir madde; potasyum nitrat. Bu konuda bkz.
Ünal, Osmanlı Tarih Sözlüğü, 275.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH Î 209
bozarak, köklü b ir asalet sınıfı haline gelm elerinin önüne geçm eye
çalışm ıştır366.
366 B arkan, “Feodal D üzen ve Osm anli T ım arı”, T ü rkiye’de Toprak M eselesi, İstanbul
1980, 873-895..
212 M EHM ET ALİ ÜNAL
defter m ûcebince rüsûm - 1 ra'iyyetJerin hükm idüp... ", H a rp u t Ş e r ’iyye Sicilleri No:
324, 117, h. 2.
374 Süleym an Sudî, Osm anlı Vergi D üzeni (D efter-i M uktesid), İsparta 1996, 133.
375 Ünal, Ç em işgezek Sancağı, 62 vd.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH Î 217
378 M âlikâne-D îvânî Sitem i konusunda bkz. B arkan, “Türk-İslam T oprak H ukuku
Tatbitakm ın O sm anlı İm paratorluğu ’nda A ldığı Şekiller: M alikâne-D îvânî Sistem i
I”, Türkiye 'de Toprak M eselesi, 151-208.
379 Barkan, K anunlar, JLXITT-LXXII.
o sm an li m ü esseseler ! t a r îk i 223
382 İnalcık, F âtih D evri Üzerine Tetkikler ve Vesikalar, A nkara 1987, 137-184.
383 Barkan, “T im ar”, 298 vd.
384 İnalcık, Fatih D evri, 162-167.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH Î 225
386 K itâb-ı M üstetâb için bkz. Y aşar Yticei, O sm anlı D evlet D üzenine A it M etinler f.
K itâb-ı M üstetâb, A nkara 1974.
o sm a n li m ü esseseler ! t a r îh î 227
388 Koçi B ey için blcz. M. Ç ağatay USuçay, “Koçi B ey”, İA , C.VT, 832-835.
389 Koçi B e y ’in risalesi birkaç defa basılm ıştır: A li K em al A ksüt, K o çi B ey R isa lesi,
İstanbul 1939; Y ılm az K urt, K oçi B ey Risalesi (Eski ve yeni harflerle), A nkara
1996.
O S M A N L I M Ü E SSE S ELER İ T A R İH İ 229
son zam anlarında M ehm ed, B ayram ve K ara M ustafa Paşa gibi
sadrazam ların hizm etleriyle yarıya indirilerek 1640 tarihlerine
doğru 5 9 .2 5 7 ’ye düştüğü tespit edilm iştir. K oçi B ey de, bıı
ocakların m evcutların m 1574’de 36.153 kişiyken, layihaları yazdığı
1632 senesinde 8 2 .206’ya vardığını kayd ve bu durum un arz ettiği
tehlikeleri b elirtm ek için; bun ların yanında ihtiyaç vukuunda ana-
kütüğe geçirilm ek üzere, bu ocaklara nam zet yazılanlarla, bu sınıfın
im tiyazlarından fay d alan m ak için, sahte kıyafetler düzerek
A n ad o lu ’da tü rlü so ygunculuk hareketleriyle m eşgul olanların da
ilavesiyle, b u ocakların m ev cudunun 2 0 0 .0 0 0 ’e ulaştığını iddia ve
bu izdiham a b ir çare bu lu n m asının zarurî olduğunu belirtm iştir. B u
bakım dan, kapıkulu ocakları m evcutlarının 1640 tarihlerine doğru
5 9 .2 5 6 ’ya k adar düşürülebilm iş olm asını, Koçi B e y ’in
layihalarında te k lif ettiği tedbirlerin alınm ış olduğunu
gösterm ektedir.
Fakat, ne kadar b ü y ü k çapta tatbik edilm iş olursa olsun;
yaşam a gücünü çoktan tüketm iş olan ti m ar sistem ini bu nevi b ir
am eliyatla eski canlılığıyla ihya etm ek m üm kün olam adığı gibi
kapıkulu ocaklarındaki izdiham ın devlet m erkezi için teşkil ettiği
tehlikeler de b e rta ra f edilem em iştir. G erçekten IV. M u rad ’ın
ölüm ünden sonra m ey d an a gelen karışıklıklar ve devlet
otoritesindeki gevşem e dolayısıyla, devrindeki ıslahatın kısa bir
m üddet sonra neticesiz kaldığı ve bu durum ları yaratm ış olan
şartların tek rar vaziyete hâkim olduğu görülm üştür391.
O sm anlı y azarları değişen sosyal ve ekonom ik şartlan
görm ezden geliyorlardı. Süleym an H an zam anındaki kanunlara
dönüldüğü takdirde durum un düzeleceğini zannediyorlardı 392.
O ysa Süleym an H a n ’ın k o y d u ğ u kanunlar ve yaptığı düzenlem eler
kendi çağının problem lerine çözüm bu lm ay a yönelikti. S eksen
sonraki p roblem lerin hal çaresi olam azdı.
1. Eyalet İdaresi
Y uk arıd a tem as edildiği üzere beylerbeyi! er i n«kerî am iri
bulundukları eyaletin zam anla idarî-ırıülkî am iri durum una gelince
eyalete tabi sancakların da en üst yöneticisi oldular. Bu değişm e
gelişm eler sonunda X V I. yüzyıla doğru eyalet teşkilatı klasik
şeklini aldı.
Bu arada F â tih 'te n som a eyalet sayısında da artış oldu. XVI.
yüzyılın sonlarında eyalet adedi 4 0 ’a yaklaşm ıştı. O sm anlı ıdarî
teşkilatı içerisinde eyaletler vergi düzeni esas alınarak iki gruba
ayrılm ıştır: Sâlyâneli eyaletler ve sâlydnesiz eyaletler.
a) Sâlyâneli eyaletler
b) Sâlyânesiz eyaletler
c) İmtiyazlı Eyaletler
400 M axim , M ihai, “X V I. A srın İkinci Y arısında E flâk-B oğdan’m Osm anli
1m parator lıığıı ’na K arşı İktisadî ve M alî M ükellefiyetleri H akkında B azı
D üşünceler”, VII. Türk Tarih Kongresi, Bildiriler, A nkara 1973, c.II, 557.
238 M EHM ET ALI ÜNAL
2. S a n c a k b e y i v e S a n c a k İd a re s i
a) “Sancak ” Kavramı ve Sancak İdaresinin Ortaya
Çıkışı
401 Geniş bilgi için bkz. İnalcık, “K ırım H anlığı” , ÎA, VI, 746-756.
4°2 J. Deny, "Sancak", ÎA, X, 187.
403 M. Fuad Köprülü, "B ayrak”, ÎA , II, 401.
OSM ANLT M U E S S E S E L E R I T A R İH İ 239
404 U zunçarşıh, Osm anlı Devlet Teşkilatına M edhal, A nkara 1970, b.73; A ydın Taneri,
Osmanlı D evleti ’nin K uruluşu ve Gelişm esi D önem inde H üküm darlık K urum ım un
G elişmesi ve Saray H ayalı Teşkilatı, A nkara 1978, 224.
4°5 J. Denny, "Sancak", 188; "Sandjak", E P , 149.
406 M etin Kunt, Sancaktan Eyalete, 1550-1650 Arasında O smanlı Ümerası ve İl
İdaresi, İstanbul 1978, 16.
240 M EHM ET ALI ÜNAL
b) S a n c a k b e y ifiğ i
c) Yurtluk-Ocaklık ve H ü k ü m e t S a n c a k la r
zam an bu defa bu bahaneye kulak aşılm ayacağı ve m utlaka sefere katılm ası
gerektiği em r edilm işti, bkz. M ühim ine 55, 211; ayrıca bkz. Ünal, ’'XVI. Yüzyıl
Sonlarında B ir İltizam Sözleşm esi", Tarih İncelem eleri D ergisi, sayı VI, İzm ir 1991,
59-77.
414 Ayni A li Efendi, K avânîn-i A l-i O sm an..., 37.
415 Ç em işgezek m irlivası Pîr H üseyin B e y 'in hasları yekûnu 2 m ilyon akçaya yakındır,
bkz. Ünal, “X V I. Y üzyılda M azgird, Pertek, Sağm an Sancakbeyileri -Pir H üseyin
Bey O ğullan- ", A nkara Ü niversitesi O smanlı Tarihi Araştırm a ve U ygulam a
M erkezi D ergisi (O TAM ), A nkara 1991, 247.
416 Barkan, “T im ar”, 311.
417 Y. Yücel, "XVT-XVII. Y üzyıllarda O sm anlı İdarî Y apısında Taşra Ü m erasının
Y erine D air D üşünceler", Belleten, X LI/163, (1977), 498-99.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 243
ö z e l li k l e r i n i , s i y a s î v e s o s y a l y a p ıs ın ı dikkate a lm ış tır . G e r ç e k te n
d e b ö l g e d e , b e lir tile n h u s u s l a r d a n d o l a y ı i m p a r a t o r l u ğ u n diğer
sahalarındaki sancaklara g ö r e farklı bir t e ş k i l a t l a n m a y a gidilm esi
zarurî görünüyordu.
D oğu v e G üneydoğu A nadolu, um um iyetle dağlık alanlarla
kaplıdır. Y erleşim m erkezleri, savunm a am acına yönelik olarak
kurulduğundan ço k defa yerleşim e son derece nâm üsait yerlerde
bulunm aktadır. B ölgede kışları sert ve yazları kurak bir iklim
hüküm sürm ektedir. Ö te yan d an etnik yapıda da hom ojenlik yoktur.
G eçim kaynakları esas itibariyle tarım ve hayvancılıktır. B azı
m erkezler, önem li ticaret yollarının üzerinde bulunduklarından
ticari ve sınaî faaliyetlerden istifade im kânına sahip olm akla
beraber, b unlar b ö lgenin bütünü göz önüne alındığında sosyal ve
ekonom ik h ayatm içerisinde fazla bir ağırlık taşım am aktadır.
Yaylak ve kışlakların çokluğu sebebiyle bölge, göçebe aşiretler için
oldukça elverişlidir. B u n d an dolayı D oğu ve G üneydoğu
A n ad o lu ’nun b irçok yöresi kalabalık aşiretlerle m eskundur. Bu
aşiretlerin çoğu, henüz yerleşik hayata geçm em iş, sürülerinin
peşinde, yaylak ve kışlaklar arasında göçebe hayatı sürm ektedirler.
A şiretler arasında sıkı bir dayanışm a hakim dir. H atta yerleşik
hayata geçenler arasında bile uzun m üddet göçebelik
dönem indekine b en zer bir dayanışm a ve hiyerarşinin hüküm
sürdüğü bilinm ektedir.
Bu özelliklerinden dolayı, D oğu ve G üneydoğuda feodal bir
yapı hâkim di. N itek im O sm anlı idaresi bölgeye teşm il edildiği
zam an birçok yerde, aşiret otoritesine dayanan feodal hakim ler
uzun yıllardır m erkezi otoriteden uzak, bir nevi m uhtariyet
içerisinde siyasî varlıklarını devam ettirm ekte idiler. O sm anlIlardan
önce yöreye hak im olm uş olan Safevîler, Akkoyımlular,
K arakoyunlular ve onlardan da öncekiler, tam bir m erkezi otorite
kurabilm iş değillerdi. F eodal h ayatın tâbii bir unsuru olan çeşitli
kalelerde üslenm iş olan bölge hakim leri, D oğu ve G üneydoğu
A n ad o lu ’yu ele geçiren büyük siyasî güçlerin tâbiyetini kabul
ederek yüzlerce y ıldır hayatiyetlerini devam ettirm ekte idiler.
İşte O sm anlı idaresi, bu hususları göz önünde bulundurarak,
im paratorluğun diğer kısım larına nazaran D oğu ve G üneydoğu
A n ad o lu ’da farklı b ir teşkilat uygulam asına gitm ek ihtiyacı duydu.
Bu konuda rol oynayan en m ühim şahsiyet bölgeyi iyi tanıyan ünlü
244 M EHM ET ALI ÜNAL
418 Cl. Huart, "İdris-i Bitlisi", ÎA , V, 936; O nun bölgedeki faaliyetleri için bkz. N azm i
Sevgen, "K ürtler", BTTD , sayı 7 (1968), 57-61; ayrıca N . G öyünç, XVI. Yüzyılda
M ardin Sancağı, İstanbul 1969, 15 vd., Bitlisî'nin hayatı ve eserleri ile ilgili olarak
bkz. M ehm et B ayrakdar, Bitlisli İdris, A nkara 1991.
419 G öyünç, "D iyarbekir Beylerbeyi liginin İlk İdari Taksim atı", Tarih D ergisi, XXITT,
(1969), 23-24.
429 Bkz. bir önceki dipnotlar, ayrıca Ünal, "XVI. ve XVII. Y üzyıllarda D iyarbekir
Eyaletine T abi Sancakların İdari Statüleri", X. Türk Tarih K o n g re si’ne Sunulan
Bildiriler, 22-26 E ylül 1986, A nkara 1994, 2211-2220.
421 M eselâ, XVTT. yüzyılın başlarında klâsik bir sancak olan H arput sancağı, aslen İran
üm erasından olup O sm anlı hizm etine girm iş olan M u ra d H an Bey'e, "kayd-ı hayat
şartı ile " verilm iştir. H arput sancağı 1630'larda bir defa daha, yine "kızılbaşdan
rûgerdân o lu p " Osm anlı hizm etine girm iş olan H aydar Bey'e de "kayd-ı hayat şartı
ile" tevcih edilm iştir, bkz. Ünal, H arput Sancağı, 34.
o sm a n li m ü esseseler ! t a r îh t 245
422 O caklık deyim i konusunda geniş bilgi için bkz. N. G öyünç, "O caklık D eyim i
H akkında", Prof. Dr. Bekir Kütiikoğlıı'na Arm ağan, İstanbul 1991.270.
4 2 J M eselâ XVI. yüzyılın ortalarında M azg ird sancağını yu rth ık-o ca kh k üzere tasarru f
etm ekte iken katledilen F erruhşad B ey ’in yerine sancakbeyi olarak üm eradan
K asım B ey adlı birisi tayin edilince, P îr H üseyin B ey’in oğullarından P ertek
sancağını aynı şekilde tasarruf etm ekte olan Rüstem Bey itiraz etmiştir. Rüstem Bey
itirazında, F erruhşad B ey ’in öldürülm esinin kendi hatası sonucu olduğunu,
sancağın ise, daha önce verilen taahlıüdnâm e gereğince Pîr H üseyin B ey ‘in
oğullarından birisine verilm esi gerektiğini öne sürmüştür. B u itirazı haldi bulan
dîvân, M azgird ’i P îr H üseyin B ey ’in oğullarından Pilten B ey‘e yine yurtluk-ocaklık
olarak tevcih etm iştir. Bkz. Ü nal, “XVT. Y üzyılda M azgird, Pertek, Sağman
Sancakbeyileri -Pir H üseyin Bey O ğulları- ", OTAM , A nkara 1991, 251.
424 H üküm et sancak konusunda geniş bilgi için bkz. Ünal, "XVI. Y üzyılda Palu
H üküm eti", XI. Türk Tarih Kongresi, Ankara 5-9 E ylül 1990, K ongreye Sunulan
B ildiriler, c. III, A nkara 1994. 1071-1096.
246 M EHM ET ALI ÜNAL
425 21 M ayıs 1583/28 R ebiülâhir 991 tarihli bir M ühimine defteri kaydına göre Pertek
sancakbeyi B aysungur Bey, d ivâ n ’a mektup göndererek, “sahib-i ocak ohıp ve
kadîm den babası ve ammusi, E ğil beyinin üstünde kendi kolunda durup hizm et ide
gelm işlerdir diyii kendü dahi m îr-i m iişârünileyhin üzerinde durm ak için em r-i ş e r îf
ta le p ” etm esi üzerine D iyârbekir beylerbeyisine durum u tahkik edip, “kadîm den ne
veçhile dura gelm işler ise giril oh geldüğü üzere a m e l” olunması em r edilm iştir.
M ühim ine 49, 60.
426 Tapu ve K adastro G enel M üdürlüğü A rşivi, TD 332, 76/a.
427 Krş, N. G öyünç, "K anuni Devri B aşlarında G üneydoğu A nadolu", A tatürk
Konferansları, 1971-1972, A nkara 1975, 65 vd.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 247
m eselelerde tek söz sahibidir. O nun hükm ü olm adan hiç bir infaz
yapılam az.
A skerî açıdan da her iki sancak m uayyen yüküm lülüklere
sahiptir. H üküm et sahipleri kendi kapu halkı ve aşiret kuvvetleriyle
beraber em r edilen bütün seferlere katılırlar. Yurtluk-ocaklık
sancaklardaki sancakbeyileri de aynı m ükellefiyet içerisindedirler.
Sebepsiz olarak sefere k atılm am ak azl edilm eyi gerektirirdi.
D aha da önem lisi, h er iki sancakta da, m erkez ordusundan b ir
garnizon bulunm asıdır. “Mefrûzii 7-kalem ve maktu 'ü ’l-kadem ”
form ülü tatbikatta, sadece, “mefrûzii 'l-kalem ” kısm ı için geçerlidir.
O da y alnızca hüküm et sancaklar için söz konusudur. Ç ünkü
buralarda tah rir yapılm am aktadır. B unun dışında “iimerâ-i
Osmaniyeden ve kul taifesinden hiç bir fe r d yo k d u r"42^ tarzındaki
kayıtlar da gerçeği yansıtm aktan uzaktır. B u konuda, sadece Palu
hükümeti nde altı bölük h a lkı'm n m evcudiyetini belirtm ek yeterli
delil teşkil eder kanaatindeyiz 429. K apıkullarından m üteşekkil
garnizonların hükümet sancaklara yerleşm esi, diğer sancaklarda
olduğu gibi, m u h tem elen 1560’lardan sonra gerçekleşm iş
o lm alıd u 4289430.
428 İlhan Şahin, "Tım ar Sistemi H alikında B ir Risale", Tarih D ergisi, sayı 32, (1979),
910.
429 H arpııt Ş e r’iyye Sicili No; 386, 361, h. 1 (19 M uharrem 1042)
430 M ustafa Akdağ, Türk H alkının D irlik D üzenlik Kavgası, Ankara 1975, 89.
F. KAZÂ İDARESİ VE KADILAR
1. Kadı ve Naip
K adı, k a z â i d a r e s i n in b a ş ı o lu p , m u t l a k a yüksek d e r e c e l i b ir
m e d r e s e y i b i t i r m i ş v e b e lli m ü d d e t E d i m e , K o n y a , S iv a s , B a ğ d a t
g ib i b ü y ü k ş e h i r le r d e “d â niş m e n e t’ ( s t a ji y e r ) o l a r a k h i z m e t g ö r m ü ş
k i ş i l e r a r a s ı n d a n ta y in o l u n u r d u . K a d ı, g ö r e v i n e a n c a k ik i s e n e
m ü d d e tle a ta n a b i l iy o r , ik i y ıl so n u n d a İ s t a n b u l ’a g id e re k
11'“m ü lâ ze m e fte ” ( m a a ş sız h i z m e t t e ) b e k le m e s i g e r e k i y o r d u . B u
durum da 30 y ıl k a d ıl ı k y a p a n b i r i s i n i n 10 y ılı m ülâzem ette geçiyor
d e m eletir432 . K a d ı la r ın t a y in işi e ri k a d ı askerlere a i t t i . A n adolu
yakasındaki k a d ı l a r ı n a ta n m a s ı A n a d o l u kadıaskerinin, R um eli
y a k a s ı n d a k i k a d ıl a r ı n a ta n m a s ı d a R um eli kadıaskerinin yetkisi
dahîlindeydi.
K a d ı lı k l a r , k a d ıl a r ı n g ö r e v yaptıkları, kazâ bölgesinin
durum una g ö r e b e lli d e r e c e l e r e a y r ı l m ı ş tı ; kazâ kadıları ve sancak-
evalet k a d ıla rı . K a z â kadılıkları küçük m erkezler olup, y ukarıda
anlattığım ız g ib i kadıaslcerler buralara doğrudan kadı tayin
e d e b ilir le r d i. M evleviyeî, s a y ı la n İstanbul, E dirne, Sofya, Selanik
B u r s a gibi, b ü y ü k ş e h ir kadılıklarına ise X V I. yüzyılın ortalarına
k a d a r kad [askerlere e kadı t a y i n edilirken, bu zam andan sonra
ş e y h ü l is lâ m ın s a d r a z a m vasıtasıyla yaptığı “inha ’ üzerine tayin
y a p ı l m a y a b a ş l a n m ış t ır . M evleviyeî olan kadılıklar da kendi
a r a l a r ı n d a k a d ı l a r ı n a ld ık la r ı yevm iyelere göre, 150, 300 ve 500
a k ç a lı k ş e k l in d e g r u p l a r a a y r ı l m ı ş t ı 433. B unlara bağlı ayrıca kazalar
d a v a r d ı ki “molla” d u r u m u n d a k i büyük kadılar buralara “naipler”
y o l l a r l a r i d i 434.
K a d ı la r ın g ö r e v v e y e tk i l e r i oldukça genişti. B unlar hukukî,
askerî, beledî ve örfî o l a r a k m ütalaa edilebilir. H ukukî açıdan kadı,
şe r’î m ahkem enin r e i s id i r . H e r türlü anlaşm azlıklar ve cezaî
m üeyyideyi g e r e k t ir e n s u ç l a r meclis-i ş e r ’ denilen k a d ı’nm
b a ş k a n lık e tt i ğ i m ahkem ede çözüm lenirdi. K adının h ü km ü
o l m a d a n h iç k i m s e cezalandınlam azdı. H er türlü alacak borç ve
m ir a s d a v â l a r ı ile a r a z i ih tila f ı ehl-i Örf ile reâyâ arasındaki
a n la ş m a z l ı k l a r k a d ı t a r a f ı n d a n h a lle d ilir d i. Esas itibariyle ehl-i ö r f
432 M.. Akdağ, aynı eser., 98; U zunçarşıh bu süreyi 20 ay olarak kabul ediyor, bkz.
Osmanlı D evletinin İlm iye Teşkilatı, A nkara 1984, 94;
433 U zunçarşıh. aynı eser, 96.
434 Akdağ, aynı eser, 99.
250 M EHM ET ALİ ÜNAL
435 Y. Y ücel, "O sm anlı İm paratorluğunda D esantralizasyona D air Genel G özlem ler",
B elleten, XXVTII/152, (1974), 667.
43 6 A kdağ, aym eser, 96
437 M .Z. Pakahn, O sm anlı Tarih D eyim leri ve Terim leri Sözlüğü, II, 121; E bu’l- Ula
M ardin, “K adı” , ÎA, V I, 44.
43^ Lütfî Güçer, XVI. ve XVII. A sırlarda O sm anlı İm paratorluğu'nda H ubûbât
M eselesi ve H ubûbâttan A lınan V ergiler, İstanbul 1964, 78
439 G ökbilgin, “X V I. A sırda M ukataa ve İltizam İşlerinde K adılık Mü esse sesinin
R olü”, IV. Türk Tarih kongresi, A nkara 10-14 K asım 1948, A nkara 1952, 433-444.
440 “N âip” için bkz. A kdağ, aynı eser, 99; U zunçarşılı, aynı eser, 117 vd; Pakahn, c. II,
644-45.
4 4 1 İlber O rtaylı, H ukuk ve İdare A dam ı O larak O smanlı D evleti'nde K adı, A n k ara
1994, 29 vd.
o sm a n li m ü esseseler ! t a r ih ! 251
442 K adılık için gereken şartlar konusunda bkz. E b u ’l-ula M ardin, “K adı”, 42-46.
443 U zunçarşılı, aynı eser, 126,
252 M EHM ET ALI ÜNAL
2. Kazâ Müftisi
N â ip ’ten başka müfti de k a d ı’nm m ahkem e işlerinde en büyük
yardım cısı durum undaydı. K adı tereddüde düştüğü bazı durum larda
fetvâ için m tiftiye baş vuruyordu ki, b u durum kadrinin karar
alm asını kolaylaştırıyordu. Gerçi kadı devleti tem sil ediyordu ve
m üfti ’nin görüşüne u y m ak zorunda değildi. A ncak m üfti bir m esele
3. Nahiyeler
O sm anlı taşra teşkilatının tem el İdarî birim ini teşkil eden
sancaklar, bir veya bir kaç kaza ya ayrılm ıştır. N âhiye kavram ı ise
T anzim at öncesinde ve sonrasında farklı anlam lara gelm ektedir.
N â h iy e ’nin T anzim at öncesi O sm anlı İdarî ıstılahı içerisinde çok
değişik m anâlarda kullanıldığı görülm ektedir. A ynı özelliklere
sahip köylerden m üteşekkil İdarî bir bölgeye denildiği gibi, cihet,
yö n , ta r a f bölge, vilâyet, dîvân ve c e m â ’at anlam larında da
kullanılm ıştır 447 . T ek b ir İdarî ünite olarak, daim î ve
sınırlandırılm ış b ir b ölgeyi ifade ettiği gibi448, tek bir dîvân veya
bölük'ten oluşan b ir n aip lik bölgesine de delalet etm iş olabileceği
belirtilm iştir44^.
T anzim at Öncesinde n âh iy e’nin ifade ettiği m ânâ daha çok
niyâbet yani bâd-ı bevâ resm i ile ilgilidir. Y ani bu kavram kazâm n
b ir alt birim i değildir. B u anlam ı T an zim at’tan sonra ortaya
çıkm ıştır450. N âhiye daha çok bir niyâbet bölgesin işaret etm ektedir.
B ir sancak tım ar idaresinin alt birim i olarak nâhiyelere yani niyâbet
bölgelerine ayrılm ıştır. T ahrir defterlerinde veya T ım ar Tevcih
defterlerinde sipahilerin ta sa rru f ettikleri köy ve m ezraalar
kaydedilirken m u tlak a hangi nahiyeye bağlı oldukları
belirtilm ektedir. F akat her tahrirde, nâhiyelere veya nâhiye ile
kastedilen bölgelerde bir takım değişiklikler m eydana
geleb ilm ek ted ir451. B u sebeple h er ne kadar sözlük anlam ında
4. Subaşı
K ökeni O rta A sy a ’ya dayanan sü kelim esi, ordu, asker
anlam larına gelm ektedir. Şiflemek, ordu sevk etm ek, sefer etm ek,
dem ektir. Sillem iş erkek adının kökeni bu kelim edir. Sübaşı da
ordu kom utanı dem ektir. K elim e O sm anlı devrinde subaşı haline
gelm iştir. Selçuklularda subaşı bir vilayetin askeri valisi dem ekti.
O sm an G â z i’nin K aracah isar’ı feth ettikten sonra buraya
kardeşi G ündüz B e y ’i subaşı tayin ettiğinden bahs edilm ektedir455.
K aracah isar’a kadı ve sancakbeyi de atandığına göre, adlî ve askerî
m eseleler haricinde k alan işler subaşm ın yetki ve sorum luluğunda
dem ektir ki, b u da şehrin ve sancağın asayişi ile ilgilidir.
F âtih kanunnâm esine göre biri m îrî, diğeri tim ar subaşısı
olm ak üzere iki tü r subaşılık vardır. M îrî subaşılar şehirlerdeki
457 V akfın m enşei konusunda bkz. M. Fuâd K öprülü, "V akıf M üessesesinin H ukukî
M ahiyeti ve Tarihi T ekâm ülü’', Vakıflar D erg isi, II (1942), 9; A yrıca B,
Yedi yıldız, “V a k ıf’, İA , XDI, 154 vd.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R ! T A R İH İ 257
2. Vakıf Kurucuları
O sm anlı devrinde toplum daki sosyal denge ve ahenk, vakıflar
sayesinde yine toplum un kendisi taralın d an sağlanm ıştır. B u da
464 Ö m er N asuhi Bilm en, H ukuk-t îslam iye ve Istılahât-t Fıkhıyye K a m u su , IV,
İstanbul 1985, 311 vd.
260 M EHM ET ALI ÜNAL
465 B ahaeddin Y ediyıldız, “V a k ıf’, 156; ayrıca Ö m er N . Bilm en, aynı eser, 286 vd.
O S M A N L I M Ü E S S E S E L E R İ T A R İH Î 261
4. Vakfın Alanı
Vakıfların toplum hayatında icra ettiği fonksiyonun çeşitliliğini ve
önemini belirtmek bakımından hangi hizmetler için vakıflar tesis edildiğine
kısaca temas etmek lazımdır.
Ö nem li vakıfların başında herhalde m edrese vakıfları gelir.
Bugün devletim izin eğitim ve öğretim de karşılaştığı sıkıntılar
düşünülürse, im paratorluk dönem inde devlet bütçesinden bir kuruş
harcam adan eğitim ve öğretim hizm etlerinin yerine getirilm esinde
vakıfların rolü daha iyi anlaşılabilir. K eza ilaç ve tedavi giderlerinin
halkın taham m ülünün üstüne çıktığı ve devlet im kânlarının yetersiz
kaldığı günüm üz ile m ukayese edilir ise O sm anlı toplum unun daha
talihli olduğu söylenebilir. Ç ünkü hayırsever kişilerin, padişahların
veya sultanların yaptırdıkları dârüşşifâ ve bim arhânelerde ücretsiz
m uayene ve tedavi yapılıyor, bedava ilaç veriliyordu. İnsan
sağlığından öte, Gurâbahâne-i Laklakân adıyla yaralı leyleklerin
tedavisi m ak sad ıy la v a k ıf hayvan hastahânelerinin kurulm uş
olduğunu belirtm ek O sm anlı v a k ıf m edeniyeti konusunda b ir fikir
verebilir. Y ine evlenm e yaşındaki fakir genç kızların çeyizini tem in
etm ek ve devlet adam larının geçm ediği kenar m ahallelerin
kaldırım larını tam ir ettirm ek için dahi vakıflar tesis edildiğini
zikredebiliriz. 647
5. Mürtezika Sınıfı
M ürtezika, rızk k ö k ü n d en b ir kelim e olup, rızk]ananlar
dem ektir. V akıfların tem el kuruluş gayesi fakirlere ve düşkünlere
yardım am acını taşıyordu. E vsiz, yurtsuz olup, şehirlerde yatacak
yer bulam ayanlar için v a k ıf hanlar y ay g ın d ı. Y ine fakirlere
doyurm ak için günde iki üç öğün y em ek çıkaran im arethâneler
vardı. Y ukarıda sayıldığı gibi sosyal hayatın her yönüyle ilgili pek
çok v a k ıf tesis edilm işti.
B unlardan başk a zam anla, duâguyân, aşirhcm, meviidhan,
n a ’than, sâdât ve meşayih denilen, vakıflardan doğrudan yararlanan
ve ellerine mürtezika berâtı verilen bir sın ıf teşekkül etm işti.
Ellerindeki berâtları evladlarm a da intikal ettirm e im kânı bulan
m ürtezika sınıfının üretim e hiçbir katkısı yoktu. Esasen geçim ini
kendi başına tem in edem eyen insanlara yardım etm ek gayesi ile
teşekkül etm iş olan v a k ıf kurum u m uayyen bir gelir ve toplum
içinde itibara sahip tüketici bir sın ıf ortaya çıkarm ıştı47.0.
470 A kdağ, T ü rk iye ’nin İktisa d î ve İçtim a î Tarihi, II, 128 vd.
264 M E H M E T A TI Ü N A L
B İB L İY O G R A F Y A