58 - Sahabe-İ Ki̇ram'in Allah Yolundaki̇ Gayretleri̇

You might also like

Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 2

ِ ‫ان ر‬

‫ض َي اللَّهُ َع ْن ُه ْم‬ ٍ ِ ُ ُ‫صا ِر والَّ ِذين َّاتَبع‬ ِ ِ َّ ‫السابُِقو َن‬


َ ‫وه ْم بِإ ْح َس‬ َ َ َ ْ‫ين َواَأْلن‬ َ ‫اَأْلولُو َن م َن ال ُْم َهاج ِر‬ َّ ‫ َو‬: ‫استعيذ باهلل‬
ِ َ ِ‫ين فِ َيها َأبَ ًدا ذَل‬ ِ ِ ‫َّات تَج ِري تَحَتها اَأْلْنه‬
‫يم‬
ُ ‫ك الْ َف ْو ُز ال َْعظ‬ َ ‫ار َخالد‬
َُ َ ْ ْ ٍ ‫َأع َّد ل َُه ْم َجن‬
َ ‫ضوا َع ْنهُ َو‬
ُ ‫َو َر‬
‫ أصحابي كالنجوم بأيهم اقتديتم اهتديتم‬:‫قال رسول اهلل صلى اهلل عليه وسلم‬
Muhterem Mü’minler
Hutbemiz SAHABE-İ KİRAM’IN ALLAH YOLUNDAKİ GAYRETLERİ hakkındadır.
Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Hicretin 8. Yılında Rum Kayseri’ne bir mektub
yazmışlar ve mektubun ulaştırılması vazifesini de Haris bin Umeyr (r.a.)’a vermişlerdi. Hz.
Hâris (r.a.), Mute’ye varınca Kayser’in Şam Valisi Şurahbil tarafından durdurulup sorguya
çekilmiş ve şehid edilmişti. Bunu haber alan Rasülullah (s.a.v.) Efendimiz çok üzülmüş ve
gadaplanmışlar ve derhal mü’minlere haber salarak Hz. Haris’in şehid edildiğini bildirmiş ve
ordunun toplanmasını emretmişlerdi. Böylece üç bin kişilik bir ordu toplanmıştı.
Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz o gün öğle namazını kıldırdıktan sonra Mescid-i
Nebevî’den ayrılmamışlar, Sahabe-i Kiram da kendileriyle beraber Mescid’te oturmuşlardı.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardı: “Gazaya çıkacak şu askerlere kumandan
Zeyd bin Harise’dir. O şehid edilirse Cafer bin Ebî Talib’tir. O da şehid edilirse Abdullah bin
Revaha’dır. Eğer O da şehid edilirse o zaman mü’minler aralarından münasip birini
kumandan tayin etsinler.” Neticede İslam Askerleri gözyaşları ve dualarla uğurlanmış,
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de beyaz bir sancak bağlayarak Hz. Zeyd bin Harise’ye teslim
etmişler ve Veda Tepesi’ne kadar orduyu bizzat teşyî buyurmuşlardı.
Durumu haber alan Rum tarafı da yaklaşık 200-250 bin kişilik bir ordu hazırlayarak
beklemeye başlamışlardı. Üç bin kişilik İslam Ordusu’nun karşısında 250 bin kişilik Rum
ordusu. İki taraf başlarında kumandanlarıyla, çarpışmaya başlamışlardı. Hz. Zeyd sancak
elinde olduğu halde ileri atılınca, şeytan hemen gelip ona dünyayı ve hayatı sevdirmek,
ölümü çirkin ve sevimsiz göstermek istemişti. Bunun üzerine Hz. Zeyd “Bu gün mü’minlerin
kalplerindeki imanı pekiştirme zamanıdır. Hâlbuki sen bana dünyayı sevdirmek istiyorsun”
demiş ve elinde sancağıyla iç taraflara dalarak şehid olmuştu. Daha sonra Hz. Cafer (r.a.), Hz.
Zeyd (r.a.)’ın zırhını giyip sancağı alarak, atına bindiği gibi iç tafralara yönelmiş, şeytan aynı
vesveseyi O’na da vermeye çalışmış ama O aynı Hz. Zeyd gibi mukabele ederek, çarpışmaya
devam etmişti. Artık şehid olacağını anladığında atından inip “Cennetin kokusundan daha
güzel bir koku yoktur.”diye seslenmiş; bir eli kesilince sancağı öbür eline almış; diğer eli de
kesilmiş, ama O sancağı koltuk altına sıkıştırarak yine de bırakmamıştı. Neticede doksandan
fazla yara alarak O da şehid olmuştu. Aynı şekilde Abdullah bin Revaha (r.a.) da sancağı alıp
çarpışmış ve şehid olmuştu. Ardından mü’minlerin isteği üzerine Hz. Halid bin Velid (r.a.)
kumandan tayin edilmiş ve büyük başarılar elde ederek ilk günü bitirmişti. Ertesi gün
ordunun sağ tarafını sol kanada, sol tarafını sağ kanada, öndekileri arkaya, arkadakileri öne
alan Hz. Halid, böylece Rumlar’ın “Müslümanlara yeni kuvvetler katılmış” düşüncesine
kapılmalarını sağlamış ve morallerini bozmuştu. 7 gün süren çarpışma neticesinde Rumlar
büyük bir bozguna uğramış, İslam Ordusu da Hz Halid’in dâhiyane kumandası ile çok büyük
bir tehlikeden tereyağından kıl çeker gibi kurtulmuştu.
Bu arada ilk gün Medine-i Münevvere’de Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz namaz için
ezan okunmasını emretmişler ve minbere çıkarak üç defa “Allah’tan onlara hayır ve sevap
kapısının açılmasını dilerim” şeklinde dua etmişlerdi. Ardından “Size şu gazaya giden
ordunuzdan haber vereyim. Onlar gittiler, düşmanla karşılaştılar” buyurarak yukarda
anlatılan hususları, Şam tarafına bakarak haber vermeye başlamışlardı. Hadiseleri anlatırken
Hz. Zeyd hakkında “O şimdi cennete girdi. Orada koşup duruyordur”, Hz. Cafer hakkında “O
şehid olarak cennete girdi. Şimdi yakuttan iki kanadıyla cennette uçup duruyordur.”, ve Hz.
Abdullah bin Revaha hakkında da “O şehit olarak cennete girdi” buyurmuşlar ve
mü’minlerden, her bir kumandan hakkında Allah’tan mağfiret dilemelerini istemişlerdi. 1

Muhterem Mü’minler,
İşte Mute Gazası, asr-ı saadetin muhteşem sayfalarından biri olarak tarihteki yerini
almıştır. Aslında Rasul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in ashabını anlata anlata bitirmek mümkün
değildir. Onların her birinde muazzam ibretler, göz yaşartıcı misaller vardır. Rasül-i Ekrem
Efendimiz birçok hadis-i şerifleriyle bu hususu bize haber vermişlerdir. “Eshabım yıldızlar
gibidir. Hangisine uyarsanız, doğru yolu bulursunuz” 2 hadis-i şerifi bunlardan biridir. Yine
birçok ayet-i kerime onlar hakkında, onların faziletini ifade etmek için nazil olmuştur.
Sabikûn-u Evvelûn onlardır, Mücahidûn onlardır; Mühacirun onlardır, Ensar onlardır. Allah
yolunda canlarıyla ve mallarıyla hizmet edip nefer olanlar en başta Eshab-ı Kiram’dır.
(Rıdvanullahi Teâlâ aleyhim ecmeîyn)
Bu itibarla kim Allah yolunda hizmet ederse, kim Allah’ın dinine hizmet için hicret
ederse, kim Allah yolunda infak ederse, kim Allah yolunda olanlara kucak açıp sahip çıkarsa o
Ashab’ın izindedir. Ve bu izi takip etmeye devam edip imanla öbür âleme gittiği müddetçe
Allah’ın izniyle yeri cennettir. Bu hususla alakalı olarak Tevbe Suresi’nin 100. Ayetinde
meâlen şöyle buyruluyor: “Öne geçen ilk Muhacirler ve Ensar ile, onlara güzellikle tabi
olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah
onlara içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte
büyük kurtuluş budur.” Bu ayet-i kerimenin tefsirinde geçen ifadelerle hutbemize nihayet
verelim: “O öne geçen sabikûn-u evvelûne güzellikle tabi olanlar yani güzel amellerde onlara
uyup iltihak edenler yahud kıyamete kadar onları güzellikle yadedip iman ve itaatte
kendilerine tabi olan bütün mü’minler. Vel-hâsıl sabikûn-u evvelûn olan ve Muhacirler ve
Ensar’dan ibaret Eshab-ı Muhammedî ve onlara hüsn-i nazarla bakıp güzelce tabi olanlar
Allah onlardan razı onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.”3

1
Asım Köksal, İslam Tarihi
2
Tuhfetü’l-Ahvezi, cild 9, sayfa 136
3
Elmalı, Hak Dini Kur’an Dili

You might also like