Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 76

etimesgut zırhlı birlik bedelli askerlikte 21 gün

(bkz: denizler altında 20 bin fersah)


28.10.2018 12:00 ~ 12:01 fenahuyluspazo
26 ekim 2018 2 askerin donarak şehit olması
canımı son derece sıkan haber.

tsk'nın bir malzeme eksikliği filan yaşadığını düşünmüyorum. bilakis, ordunun her türlü
teçhizatı çok daha modern durumda şu an. bu işlere harcanan paralar katbekat arttı. bugün
operasyona çıkan bir komando yaşamını idâme ettirebilecek her türlü teçhizata sahiptir ve
bunlar avrupa'daki emsalleriyle gayet tabiî olarak yarışacak seviyededir.

bu işin içinde insanî bir hata var, başlarındaki komutan mı yaptı, başkaları mı yaptı, orası
bizce meçhul. türk askeri son 2 senedir neredeyse aralıksız, 7/24 rotasyonlu olarak arazide.
yazın, kışın ve baharda. böyle bir şeyin şu an yaşanması, ya beklenilmeyen bir durum
olduğunun ya da fahiş bir hata yapıldığının göstergesi.

ha, sorumlular hesap verecek mi? hayır. çünkü türkiye'de en kıymetsiz olan şey insan
hayatıdır. yarın bir gün bu şehitlerin ana babaları, ''oğlumuza ne oldu'' diye sorsalar, ''size
maaş bağladılar'' diyecek tıynette adamlarla dolu bu ülke.
27.10.2018 11:56 fenahuyluspazo
stalingrad
stalingrad muharebesi hakkında çok film yapıldı. bunların en meşhuru 93 senesinde çekilen,
alman yapımı olanı. 2000'lerin başında enemy at the gates çekildi batılılar tarafından yine.
2013'te de ruslar, teknolojinin tüm imkânlarını kullanarak, iyi de oyuncularla bir stalingrad
filmi çektiler. açıkçası, en boktan olanı da bu.

bu hep ilgimi çekmiştir. rusların iyi bir film sektörüne sahip olmak için her şeyleri var.
propagandası yapılacak büyük ve otantik bir geçmiş, devlet desteği, dönen büyük paralar ve
bütçeler, kalburüstü oyuncular... ama çekilen filmler açıkçası beş para etmez. battle for
sevastopol da iğrenç bir filmdir meselâ. izleyince insandan soğuk terler boşanıyor.

ceberrut rejimler sanatı, ekonomiyi; her şeyi ezip geçiyor. hiçbir şey filizlenmez oluyor orada.
26.10.2018 23:21 fenahuyluspazo
özgür demirtaş
twitter'da boş boş fav filan kovalayıp, allah'ın her günü slogan laflarla "yapay zekâ, bilim,
endüstri 4.0, batı" filan gibi laflar edeceğine, üniversitesinde çalıştığı patronu sabancılarla bir
görüşme ayarlasın, "bu devlet sizi on yıllardır semirtiyor. neden bu işe sizden çok daha geç
başlayan kore'deki emsallerinizin yarısı kadar bile cironuz yok, markalarınızın ihracatı
yerlerde sürünüyor?" diye bir sorsun, madem bu kadar hâkim meselelere, tweet atacağına
bunu yapsın. ''üretemeyenler köle olacak, bilim ağbi'' filan diye tweet atmak her zaman daha
kolay. ben de yaparım bunu yani.

yani kör bir adama, "sen körsün, göremezsin" demek matah bir başarı mıdır? türkiye'nin en
büyük imkânlarına sahip holdinglerinden biri, açtığı bir üniversitede seni büyük ikramlarla
istihdam ediyor. sense ''edirne'nin ötesinde iş bulamayacak adamların bu konularda
konuşmaması lazım'' diye tweet atıyorsun. sanki bizim edirne'nin ötesinde iş bulabilen beyaz
yakalımız einstein jashdssda.

politikacımız da bilim adamımız da kapitalistimiz de beyaz yakalımız da batıyla mukayese


edildiğinde açıkçası ahlâksız, yetersiz ve vasat. öyle robotla mobotla düzelmez bunlar.
26.10.2018 20:05 ~ 22:58 fenahuyluspazo
s-400
bu sistemlerin alınmasını müdafaa etmemizin yegâne sebebi, teknoloji transferi yahut lisanslama
altında üretim ve türkiye'de montajdı, mühendislerimiz bir şeyler öğrenebilir, bu teknolojinin
ucundan tutabilir diye bunu istemiştik. zira abd buna hiç yanaşmazken, avrupa da ancak
kısmen ve çok sınırlı olarak yanaşıyordu.

lakin kaynaklara göre, bunların hiçbiri yokmuş. anlaşma sadece bu sistemlerin teslimini,
kurulumunu ve ilgili türk personelin eğitiminden ibaretmiş. tabiî savunma sanayii başkanı
ismail demir, ''teknoloji transferi konusuna girmemek daha doğru, fakat bizi tatmin edecek
düzeyde bir işbirliği olacak'' şeklinde bir beyanat vermişti. hangisi doğru, bilemiyorum, çünkü
''bizi tatmin eden düzeyde bir işbirliği'' ne demek, onu da bilmiyorum. dolayısıyla, rus kanadı
da bu konuda ''öyle bir şey yok'' dediğine göre, bir teknoloji transferi olmayacağını düşünmek
en makul hareket tarzı olur.

e o zaman ne lüzumu vardı... harbiden yani. f-35 projesi, dünyanın en büyük projesi.
geleceğin uçağı ve batı bloğunun uçağı. şu iki tane beş para etmez, rusların dandik
mühendisliğinin ürünü, henüz doğru düzgün test bile edilmemiş, balistik füze durdurup
durduramayacağı meçhul, bizim ve nato'nun radar ağıyla çalışamayacak, yani götüne girene
kadar düşman füzelerini göremeyecek, dolayısıyla etkinsiz bir performans verecek olan, f-35
alırsak bilgilerini kaydedip moskova'ya göndermek üzere tasarlanmış tracker'larla bezeli
olacağı aşikâr bir casus sistemini ne bok yemeye alıyoruz? hayır daha yeni fransızlarla filan
anlaştık uzun menzilli füze savunma sistemini geliştirebilmek için, al abd'den patriot, ab'den
meads, acil ihtiyacını karşıla, sonra işine bak ortak üretim falan filan. ruslardan alınca ne
oluyor, başın göğe mi eriyor?
amerika birleşik devletleri s-400'ler konusunda sonuna kadar haklıdır. ben olsam f-35 filan
vermem. hiçbir şey vermem. vermiyorlar da zaten, hakları. çocuk oyuncağı sanki bu işler.

aklıma gelen tek açıklama erdoğan'ın putin'e kendisini affetmesi için yalvarırken, putin'in
erdoğan'ın ceketinin cebine, ''hadi yine iyisin'' diye bu anlaşmayı koymuş olması. putin kaz
gelecek yerden tavuk esirgemez.

tavuk: s-400.

kaz: f-35'lerin radar izi.


26.10.2018 16:04 ~ 16:06 fenahuyluspazo
celal şengör
kendisinin karl marx'a ''ahmak, aptal'' filan demesiyle benim şu an bu sözlükte kendi adına
açılmış başlığı altında, ''celal şengör beş para etmez bir bilim insanıdır, kafası zerre çalışmaz''
filan dememle aynı şey. varın siz hesap edin.

evvelâ şunu ifade edeyim: sosyalizmden, komünizmden nefret ederim. lakabı ''reds'' (kızıllar,
parantez içi bilgi için müteşekkir olduğunuzu biliyorum) olduğu için manchester united'ın
küme düşme hayalleriyle premier lig'i izliyorum. pinochet ve franco gibi diktatörleri
komünistlere karşı verdikleri mücadelelerden ötürü hiçbir zaman kınamadım, adolf
hitler'in sturmabteilung'unu rot front'a yeğlerdim, her gün new york saatiyle sabah 9'da kalkıp
abd ulusal marşı ''star splanged banner''ı kalbime elimi götürerek söylüyorum. bilmiyorum,
dünyada komünist denen kımıl zararlılarından benden daha fazla nefret ettiğini iddia eden kim
olabilir? ronald reagan gelse ''abi biraz abartmıyor musun'' filan derdi herhâlde.

fakat karl marx, dünyayı temelli değiştirmiş bir felsefeci, sosyolog ve aynı zamanda da bir
ekonomisttir. tahlil metodu, diyalektiği, dünyayı sadece açıklamakla kalmamış, onu
dönüştürmeyi de başarmıştır. marksizm kadar entelektüel manada hayranlık duyduğum hiçbir
külliyat yok. üzerine ciltlerce şerh yazılıp, okunabilir; lukacs'ından gramschi'sine,
habermas'ına, bu ekolün talebeleri dünyayı değiştirdiler. onlarsız bu dünyayı anlayamazdık.

celal şengör'se ilber ortaylı ile fatih altaylı'nın programında, ''yaw bir gün frankfurt'ta ilber'le
gezerken bir porto riko şarabı gördüm hahahaha, o sırada da bizim fuat bana 1689
basımı ıslamische enzyklopädie'yı gösterdi, müthiş yaw olamaz böyle bişey, ben de hemen
satın aldım tabi ahahahah, çünkü param var ve almanca biliyorum. sonra da bunu ingilizceye
çevirdim, neden, çünkü ingilizce de biliyorum ahahaha'' filan diye konuşan bir tip, adı tarihin
satır arasında bile geçmeyecek.
entelektüel olabilir; çünkü parası ve bilgi iştiyakını tatmin edecek bağlantıları, çevresi vesaire
olmuş. bu şartlar pek çok insanda olsa, kendisi gibi bilgi iştiyakıyla dolu entelektüeller
olabilirlerdi.

entelektüel olmak, bilim adamı olmak bir meziyet değildir; bunları herkes yapabilir, herkes
olmasa da allah vergisi kabiliyetleri olan pek çok kişi. ama dünyayı çok az kişi değiştirebilir.
ve ahmaklar, dünyayı değiştiremez.

celal şengör'ü de severim bu arada, sempatik bir adam gayet.

edit: "star splanged" yazmışım, bildiğiniz gibi o "spangled"dır. uyaran neoentropy'e teşekkür
ederim.
23.10.2018 14:09 ~ 24.10.2018 11:05 fenahuyluspazo
23 ekim 2018 dolar kuru
doların artması çok normal, çünkü ittifak biterse akp bütçe dahi yapamıyor. çok büyük bi kriz ve
gridlock demektir bu.

"başkanlık sistemi geliyüür, meclisin hiçbir önemi kalmıyüürr, tayyip'in sözü kanun oliyüürr"
filan diye salak salak açık oturum programlarında konuşan, kelli felli hukukçularımız onlayn
mı şu an, referandum sürecinde domuz gibi halka yalan söylediler.
23.10.2018 13:31 fenahuyluspazo
istiklal marşı dışında bir ant tanımıyoruz
gayet doğru bir açıklama.

kemalistlerin ekseriyetinin geri zekâlı olması diye bi fact var bu ülkede maalesef, yani ne
bileyim, kendileri de biraz düşünse bana hak verir kanaatimce. bir insanın mukaddes değeri,
ilkokul çocuklarını "türk'üm!!!" diye bağırtmak olmamalı. eğer biri bunu canhıraş
savunuyorsa, benim de ona geri zekâlı deme hakkım doğar tabiatıyla.

yazık, bi de bunlar okuyor, "hayalim yurtdışında yaşamak" filan diyorlar. şu zekâyla


hasbelkader sınırı geçsen sana ipsala'da bi çakarlar, yozgat sarıkaya'dan çıkarsın aslanım, sen
ne anlatıyorsun...

yazık, bu memleket bir adım ileri dahi gidecek de göreceğim.


23.10.2018 13:26 ~ 13:27 fenahuyluspazo
upuzun mesaja kısacık mesajla cevap veren kız
istediğini yapabilecek olan kızdır. veya erkektir.
gerçekten böyle şeylere kızanların filan hasta olduğunu düşünüyorum. ''mesaj attım, cevap
vermedi'', ''uzun yazdım, kısa yanıt attı'' filan gibi şeyler bu hastalığın belirtileri yalnızca.
sosyal medya ve iletişim garip bir hâl aldı iyice. insanlar size iyilik, cömertlik, nezaket filan
borçlu değiller. canı istememiştir, seni çok da sevmiyordur, zoraki yazıyordur veya o an keyfi
yoktur, bunun onlarca makul veya makul olmayan sebebi olabilir ve bunların hiçbirine dahi
itiraz etme hakkınız yok. sensual hayatta bile insanların birbirine karşı sürekli nazik olmak
filan gibi bir mesuliyetleri yokken, bunu bir de insanların genellikle zevk ve eğlence
maksadıyla kullandıkları dijital yaşamda beklemek daha da abes.

böyle şeylere takan insanlar bu hayatta asla mutlu olamamak gibi bir lanetle lanetlenmişler
olsa gerek.
22.10.2018 17:32 ~ 17:34 fenahuyluspazo
ekşi itiraf
bu sözlük beni dert sahibi yaptı. hüzünlü hüzünlü şeyler yazıp durmayın lan, üzülüyorum. el
birliğiyle beni gömünce mi rahatlayacaksınız? buraya kayıt olacağıma hafızamdan tuncay
şanlı'nın manchester united'a karşı yaptığı hat-trick silinseydi daha iyiydi. hayatımın en büyük
hatasıydı şu siteye girmek, yazmak filan. kendimi artık bir sosyal sorumluluk projesi gibi
hissediyorum. aşığınız ayrı, boşananınız ayrı, ayrılanınız ayrı, hastalıkla ya da ölümle imtihan
olanınız ayrı... şu yaşımda şakaklarıma ak düştü.
18.10.2018 23:20 ~ 23:22 fenahuyluspazo
18 ekim 2018 andımızın geri gelmesi
hukuksuz bir karardır. idarî yargının ''yerindelik'' denetimi yapma vazifesi veya imkânı yoktur.
yargının görevi, sadece ve sadece ''hukukîlik'' denetimi yapmaktır. danıştay gerekçeli
kararında ''köklü bir uygulamanın kaldırılması doğru değil, bunlar ülkemizin birliğine hizmet
ediyor'' gibi abuk subuk şeyler gevelemiş. yani hukukîlik denetimi değil, basbayağı yerindelik
denetimi yapmış. ''1933'ten beri uygulanan bir uygulamanın kaldırılması, istikrarsızlık
oluşturduğu'' filan gibi laflar geçiyor bir de jhasdjhdsa, kafalara gel ya. gerçi şaşırmıyorum
artık.

erdoğan'ın işine gelirse uygular, işine gelmezse de uygulamaz. ama hukuk dünyamızın filan
hali içler acısı. bu ülke beni dert sahibi yaptı. hepiniz delirttiniz beni el birliğiyle. tebrik
ediyorum. yaşam dolu bir insan iken şu hallere geldim.
18.10.2018 22:01 ~ 22:04 fenahuyluspazo
istanbul havalimanı
360 dereceli bir fotoğrafı yayınlanmış düne ait. tabiî yüklenme tarihi dün, belki de daha önceki bir
hâlidir projenin. ama eğer proje şu an bu durumdaysa, size birkaç laf hazırladım efendiler...

ulan bu havalimanı halen daha kocaman bir şantiye lan... daha doğru düzgün bağlantı yolları
yok, iett otobüs hattı yok, metrosu yok, daha asfaltları bile düzgün atamamışlar, her yer toz
toprak, bir sürü bir şeyler yapılıyor daha. bir gıdım yeşil alan yok, borusu mu patlamış, ne
yapmışlarsa sağı solu su basıyor. sağına soluna yapacakları ''yaşam alanları''na daha
başlamamışlar bile, o ''yaşam alanı'' da aiport city miydi neydi, kesin avm'lerden ibaret bir
şeydir, detaylı bakmamıştım hiçbir zaman.

ya sizin yapacağınız işe tüküreyim ben. nihat özdemir, seni fenerbahçe yönetimindeyken de
zerre sevmezdim. bu işe ortak olacağını duyunca bu işi de batıracağından emindim. beni yine
şaşırtmadın. ben paramla rezil olmak istemiyorum abi, bu istanbul'un öbür ucundaki
havalimanına 2 saatte kuzey marmara otoyolu denen gereksiz otoyoldan gidip, bi dünya para
bayılıp, toz toprak içindeki pistlerden kalkmak istemiyorum.

açmayın bu havalimanını iki sene daha. şirket de batarsa batsın, bize ne aq. örtülü ödenekten
sus payı ödersiniz. açmayın şunu, hayatta gitmem ben buraya.
17.10.2018 12:04 ~ 12:05 fenahuyluspazo
emeklilikte yaşa takılanlara rte'nin tepkisi
doğru söylemiş.

sizin sarayınıza, vekillerin süper emekliliğine bir çarparım, yarınız hanya'ya, öbür yarınız
konya'ya gidersiniz. bu ülkede cidden aşırı dangalak bir kesim var, sarayın elektrik masrafları
olmayınca her şeye para bulunur zannediyor. oğlum birkaç yüz vekilin emekli olması, senin
emekli olmanın yüzde 1'i kadar ekonomiyi zorlamıyor. neymiş, cumhurbaşkanlığının günlük
masrafı 1 milyonmuş, ona gelince para yok muymuş... evet sana gelince para yok, sen kimsin
ya? herkes de çok yüksekten acıyor perdeyi, direkt cumhurbaşkanı ile mukayese ediyor
kendini dhdhhgs.

cumhurbaşkanlığı, ülkeyi yönetiyor. memurları, bürokratları var. liderler gelip gidiyor. ondan
günde 2 milyon harcaması koymaz, neden, tekrar ediyoruz: çünkü ülkeyi yönetiyor.

sen n'apıyorsun? hiçbir şey. iki kağıt prim ödedi diye artistlik yapıyor. senin pazarlık gücün
cumhurbaşkanlığıyla veya uluslarası anlaşmalar ile yürüyen mülteci masraflariyla yahut
binlerce kişilik istihdam oluşturan ve bu sebeple vergi borçları silinen "yandaş" şirketlerle,
milyar dolarlık bir sektör olduğu için vergiden muaf olan futbol sektörüyle bir mi? değil. para
giderse oralara gider, çünkü senin bir pazarlık gücün yok. sen bir beleşçisin.

bu ülke sizi taşımak zorunda değil. millet hayvan gibi vergi ödüyor sizi doyurmak için.
doymuyorsunuz da.
yok emeklilik filan. burada liberalizm, hürriyet, özgürlük, modern ekonomi, üretim, katma
değer, yapay zekâ filan diyorsunuz, sonra 40 yaşında emekli olmaya çalışıyorsunuz. sie.

biri de şey yazmış, biz emekli olmazsak gençler nasıl iş bulacak jasdhjahda, o zaman
türkiye'de çalışanların yüzde 11'ini emekli edelim hemen, işsizleri böylece iş sahibi yapalım
kajsdasasa, işsizlik sorunu çözülür. kafalara bak, pırıl pırıl. hiç çalışmamış daha.
devamını okuyayım...
16.10.2018 13:35 ~ 13:44 fenahuyluspazo
amerika'da çekilen lise klibi
akademik başarıyla filan hiçbir ilgisi olmayan, ayrıca içerisindeki öğrenci populasyonundan abd
için nadirattan sayılabilecek bir lise olduğu belli olan bir müessesenin klibi; klipte neredeyse
hispanik, asyalı veya siyahî talebe yok. ayrıca kızlara özendiysen bunu da açıkça
söyleyebilirsin yani, niye duygusala bağlıyorsun bir daha liseli olamayacağım filan...

ayrıca eğitimde amerikan tarzını hiç sevmem. sadece özgüven ve laklak edebilme kabiliyeti
üzerine kuruludur. amerika'daki yüksek lisans programlarının ekseriyeti çöptür. millet bir halt
zannedip alıyor bu insanları hjahdjsada.

şu çocukların birkaçı karşıma çıksa da tokatlasam ya, 2014'müş tarihi, büyümüştür bunlar.
14.10.2018 22:23 ~ 22:24 fenahuyluspazo
camiler ücretlendirilsin
benim bu konuda başka bir projem var. türkiye cumhuriyeti devleti, 1923'ten beri el koyduğu
müslüman vakıfları iade etsin ve gelirlerini hazineden belirli bir fona aktarsın. o fondan elde
edilecek kaynaklarla dinî vazifeler yürütülsün. eskiden bu işler böyle yürürdü.

bu vakıflar arasında mısır çarşısı filan var ama jahasdas, zararlı çıkarsınız, söyleyeyim.
14.10.2018 11:59 ~ 12:02 fenahuyluspazo
kolpaçino özgür
ingiltere prensi ile görüşüp görüşmediği hususunda tereddütleri vardır.
14.10.2018 11:32 fenahuyluspazo
özel üniversite hukuk mezunu türk kızı
bilinenin aksine, köklü bölümlere puanı yetmesine rağmen, özel üniversiteleri network için tercih
eden ve hocaları vasıtasıyla pek çok uluslararası konferansa vesaire katıldıktan sonra yüksek
lisansını da ilgili hukuk dalında, burslu tamamlayan türk kızları da mevcuttur. bunlardan biri
de benim demeyi ve mesaj kutuma dadanacak bir sürü abazanı yolmayı filan isterdim ama
erkeğim kasjdada.
şu bir gerçek ki gerçekten sağlam özel üniversitelerin ilgili bölümlerinde devlet
üniversitelerine oranla çok daha fazla imkânlar var. instagram'da şunu yapmış, bunu yapmış,
zerre önemli şeyler değil. siz insanları kategorize edip kendinizi rahatlatmaya çalışıyorsunuz
sadece.

kadınların işi zor. kimi güzelliğini kıskanır, kimi parasını, kimi başarısını, kimi bilmem
nesini.
13.10.2018 22:12 fenahuyluspazo
diyanetin 2019 bütçesi
personel maaşlarından ibaret olan bütçe. diyanet, tüzel kişiliği olmayan, genel bütçeli bir kuruluş.
imamlar da ilgili kanuna bağlı devlet memuru. anlaştık mı?

birileri de eğitime yatırılmayan para filan demiş, meb bütçesi 40 milyar filan. üç beş milyar
daha üzerine verince bu ülke seviye atlayacaksa, gider yüzde 1.5 daha fazla bütçe açığı verir,
hazine bonosu satar, eğitime beş milyar daha para veririz. o zaman susacak mısınız, tabii ki
yoo...

boş bir mankafa sürüsüsünüz. "dinsizim, islâm'dan bana ne, diyanet'e kafam girsin" diyen
insana saygım var. ama "fabrika kurmayıp imam alıyorlar, israaaaffff" filan gibi dangalak
dangalak konuşan insana saygım yok. 30 bin lira vereyim çeneni kapat vasat herif.

bu ülkenin yaşadığı iktisadi sıkıntıların diyanet bütçesinden, makam araçlarından ve


beştepe'nin elektrik masraflarından kaynaklandığını ciddi ciddi düşünen garip bir kesim var.
şunlara el atıp çankaya köşkü'nde oturunca, meclise bisikletle gidip gelince ve diyanet'i
kapatınca, gsyih'nin 2 katına çıkacağını, enflasyonun tek haneye düşeceğini filan
zannediyorlar.
13.10.2018 21:28 ~ 21:35 fenahuyluspazo
jair bolsonaro
arkadaşlar hepiniz, ''çok tanıdık bir siyasetçiyi andırıyor, brezilyalı arkadaşlarım çok üzgün
hüühühüh'' filan yaptıysanız bu konuyu kapatsak diyorum. açıkçası brezilya umurumda filan
değil, bana ne. ama bolsonaro erdoğan'a filan zerre benzemiyor, benzeştiği bir insan
arıyorsanız kenan evren'i andırıyor derim sadece.

ayrıca aptal aptal konuşuyorsunuz da dünyanın her yerinde aşırı sağ partiler yükselişte.
eşyanın tabiatı gereği gelecek 50 yılda hemen tüm ülkeler bir çeşit totaliter sistem haline
gelecek, çünkü ekonomik strüktür bu yönde değişiyor; yapay zekâ, süper bilgisayarlar gibi
âletlerin keşfi, demokrasilerin ekonomik performansını totaliter rejimlerden çok daha
aşağılara düşürmeye başladı. bu trend ileride de devam edecek. bu sebeple ülkeler ekonomik
ve dolayısıyla da siyasî gücü merkezde toplamaya gayret edecekler. bunu yaparken de kültüre
background'lara vurgu yaparak açıkça yabancı düşmanı bir tavır içerisine girecekler. dünyada
hiçbir şey sadece ''seçim'' veya ''tesadüf'' değildir. üç dönem sonra isveç'ten avusturya'ya,
portekiz'den almanya'ya avrupa parlamentosunda temsil edilen ülkelerin parlamenterlerinin
yarısı faşist olduğunda ve bunlar kendi ülkelerinde koalisyon ortağı olduklarında görüşeceğiz.
siz o zaman da ''halk aptal yea'' filan diyeceksiniz, adım gibi eminim, çünkü esas siz
dangalaksınız. dünyanın gittiği yeri göremiyorsunuz. bbc okumaktan beyniniz iflas etmiş
artık.

ben diyorum ki 20 seneye avrupa faşistler konseyi kurulur. atın fav'a bekleyin.

dipnot: bu faşizm de 20. yüzyıl faşizminden farklı olacak, popülizme dayalı, kültürel bir
faşizm olacak. plebisitlere gidilip durulacak. third reich hortlayacak demiyorum yani.
13.10.2018 12:15 ~ 12:31 fenahuyluspazo
fenerbahçe erkek basketbol takımı
fenerbahçe'nin kadrosu geçen senenin bir adım, şampiyon olduğu sezonun ise iki adım gerisinde
bir kadro. bu sene şampiyon olması mucizelere bağlı. açık konuşuyorum.

bir takımın uzun ve forvet rotasyonu melli, vesely, lauvergne, kalinic, düverioğlu ve datome
iken kısa rotasyonu 35 yaşındaki dixon, sırp egehan arna guduric, sinan, melih, sloukas ve
tyler ennis olamaz, olmamalı yani. bu takımın 30 milyon euro bütçesi var deniliyor, 30 milyon
euro'ya ben gap'ı bitiririm, fenerbahçe guard alamıyor. bu 30 milyon euro'nun 10'unu koça
filan veriyorlar herhâlde. olympiakos gitti nigel-goss'u aldı, herifi 2 yıldır takip ediyorum,
geçen sene efsane top oynadı. maccabi wilbekin'ı aldı. biz gittik tarihin en kötü lakers'ında
garbage time dışında oynamayan, avrupa'da ne vereceği meçhul ennis'i aldık. yerine aldığımız
adam da geçen sene fenerbahçe'nin en skorer iki oyuncusundan biri olan wanamaker'dı yani.

bu takım sloukas'a bir şey olsa hücumda çok büyük problemler yaşar. sloukas'ı rahatlatacak
hiç kimse yok. guduric seviye atlar filan düşünüldü muhtemelen ama guduric'ten hiçbir halt
olmaz, eurocup seviyesinde bir oyuncu. kızılyıldız'da bile rotasyon oyuncusundan ileri bir şey
değildi.

fenerbahçe basketbol takımı geçen sene 43 milyon türk lirası zarar etmiş. kur bilmem kaç
iken. şimdi kur 7. doğuş da yok. en az 100 milyon lira zarar olacak. ne için? final four'a kalıp
sevinmek için mi?

bu branşın bütçesi acilen 3'te 1'ine indirilmeli; denk bütçeyle, 10 milyon euro'ya dengeli
takımlar kurulup, ligde ve avrupa'da başarılı olunmaya çalışılmalı. obradovic de istiyorsa
gitsin, ne yapalım yani. o kalacak diye kulübü mü batıracağız...
13.10.2018 11:55 ~ 11:57 fenahuyluspazo
12 ekim 2018 kadıköy dorock xl rezaleti
burada rezalet filan yok. bilet alırken zaten ilgili şartları kabul edip almışsınız. size ödemeniz de
yapılmış. doğru düzgün okusaydınız almadan evvel.

yani çok enteresan insanlarsınız, gerçekten anlam veremiyorum size.


13.10.2018 11:11 fenahuyluspazo
erkeklerin aldatmama sebepleri
insan bir hayvan olmadığı için, pek çok iştiyak ve hissini baskı altına alabilir. birini aldatmamak
çok büyük bir seciye veya herkesin hayran olacağı müthiş bir özellik olmadığı gibi, birini
aldatmak da iflah olmaz bir hain ya da aşağılık bir insan olup kimseyi
sevememekle/sevilememekle lanetli olduğunuzu göstermez.

hepimiz insanız. sırlarımız, gizli tutkularımız filan var. ahlâk denilen şey yalnızca bir
kategoriye ircâ edilip de onun üzerinden tanımlanabilecek bir şey değil.

abartmayın bunları yani bu kadar. abartırsanız başınıza gelir, ya fâil ya da mef'ûl olursunuz.
boş da yapmayın "hatun çağırdı da gitmedim" falan filan diye. aman ne büyük meziyet.
madalya mı takalım?
12.10.2018 18:15 ~ 18:17 fenahuyluspazo
dolapdereli sabri
etrafındaki insanların olayın ciddiyetini kavramasını ister, bu gerçekleşmediğinde ''bak güzel
kardeşim, ben 50 yaşındayım. bak donum gözüküyor. donum olmasa, bizzat götümün kendisi
gözükecek'' şeklinde ayar verir.
10.10.2018 23:23 ~ 23:26 fenahuyluspazo
cumhurbaşkanı
pek çok ülke anayasasında cumhurbaşkanları için iki çeşit suç ihdâs edilmiştir. bunlardan bir
tanesi vatana ihanettir ve bu türkiye'de de cumhurbaşkanları için cârî olan tek suçtur, ötekisi
ise anayasayı ihlâl suçudur. bildiğim kadarıyla almanya, avusturya, italya, yunanistan gibi
ülkelerde böyle. yani cumhurbaşkanları anayasal yetkilerini ve maksadlarını aştıklarında,
haklarında soruşturma açılması mümkün hâle geliyor.

yani bir cumhurbaşkanı, şayet ''tarafsız'' olması gereken bir meselede tarafsızlığını bozarsa, bu
vatana ihanet olmaz. dolayısıyla suçlandırılamaz. fakat anayasaya karşı cürüm işlemiş olur ve
bu konuda suçlandırılabilir.
bizde kimsenin aklına gelmemiş herhâlde ya da işine...
10.10.2018 22:59 fenahuyluspazo
varlık
esrarlı bir kavramdır. zira takdir edilir ki, her şey ancak zıddıyla bilinir. fakiri görmeyen,
zenginliğin ne olduğunu anlayamaz. çünkü ''zengin olup olmama''nın objektif bir ölçüsü
yoktur, zenginlik nisbî bir hâlden ibarettir. zenginliğin nisbetini veren ve bize refahın ne
olduğunu idrak ettiren şey, kendisinin tam zıddı olan fakirliktir. yine aynı şekilde, ömrü
boyunca ışık görmeyip karanlık bir odada hapsolan bir adam, meselâ bir kör, iyileşse ve ışığı
görse, belki de uzun müddet göremez, gördüğünü anlayamaz veyahut da gördüğü şeyden
korkar. çünkü daha evvel karanlığın zıddı olan ışık onun için meçhul bir şeydi. mukayese
edemez, içinde bulunduğu durumun ayırdına o anda varamaz. ancak alıştıktan sonra meseleyi
anlayabilir.

işte varlık mefhumu da böyledir. çünkü zıddı olan yokluk kavramı muğlak ve meçhuldür, zira
insan zihni soyut olgulara mana veremez. varlık; adı üzerinde, vardır. elle tutulur, gözle
görülür. fakat yokluk bizce bilinmez bir şeydir. ne demek yokluk? yokluk, varlığın
olmamasından ibaret midir, yoksa varlığı yok etmekle mükellef bir tür ''anti varlık'' mı? bu
nasıl oluyor derseniz, meselâ ölüm hayatın yokluğu demek değildir; bizatihi bir varlık
olmakla beraber, hayatın bitmesi demektir. yani bir tür son verici varlıktır. belki yokluk da bu
kabilden bir mahlûktur, allahuâlem.

peki dünyada niçin varlık mevcuttur? allahü teâla ezelden beri var ve ebedî olarak da var
olacak, sıkılmış mı da bu hadis, yani ölümlü, fâni âlemleri yaratmış? bize ihtiyacı mı vardı?

haşa. mesele şudur ki, allahü teâla'nın varlığı zarurîdir. fakat insanların varlığı mümkindir,
yani opsiyoneldir. allahü teâla zorunlu olarak var olduğuna göre, demek ki var olmak demek
mutlak bir hüsn (güzellik) ve hayır manasına tekabül etmektedir. eğer yok olmak güzel
olsaydı, allahü teâla da var olmazdı. dolayısıyla beşeriyet, bu âlem ve evren de halk
edilmezdi, yani yaratılmazdı. bu mantıktan da yokluğun mutlak bir şer olduğu kendiliğinden
ortaya çıkar. allahü teâla mutlak hüsn sahibi olduğu için bir nevi meyl olarak, güzele ve iyiye
meylettiğinden âlemi yaratmıştır. belki bu ''meyil'' ifadesini kullanmak hata olabilir. fakat
kelimelere dökemiyorum başka türlü. allahü teâla, elbette ki kural koyulan değil, kural ihdâs
edendir. dünyayı iradesi bu yönde tecelli ettiği için yaratmıştır. bunu söylemekle, ''o bu
dünyayı yaratmak zorundaydı'' diyen yıldızperestler gibi bir maksadım yok.

insanlar genelde şöyle düşünür: ''ben varım. acaba tanrı da var mı?'' ben bu bakış açısını çok
komik ve abes buluyorum. sen olsan ne, olmasan ne. senin varlığın zaten opsiyonel. allahü
teâla hüsn sahibi olduğu için sen de var edildin.

yani sen varsan, allahü teâla hayli hayli vardır. sen bir sebep değil, neticesin. allahü teâla
olmasaydı sen olmazdın asıl.

ah, aslında ne ince şey... niceleri bunu anlayamadan helâk olup gidiyor ve gidecek.
10.10.2018 21:58 fenahuyluspazo
10 ekim 2018 ali koç fbtv canlı yayını
seçimden önce beş ay, ''oy çalacaklar'' dedikten sonra 16000 oyla kazanan birinin, yine
başarısızlığını ''kendinden önceki''lere atma çabasından ibaret basın toplantısı.

samandıra'da kendisine yakın personele rapor yazdırmış, antrenörlerin espri mahiyetinde


dediği şeylere bire bin katarak raporlattırıp, okuyor ekranda. yok efendim kaleci antrenörü
soyunma odasına halı getirmiş ve ''bu maç sonrası hocanın cenazesi çıkacak'' demiş
jahdjasdhads, çocuklara masallar okuyor yemin ederim. bu halk bu kadar mal işte, ne desen
inanır. ha sonra ertesi hafta bir daha getiriyormuş, ''bu sefer kesin koyacaklar bize'' filan diye
ahahaha. ve bu şartlar altında dört ay görev yapabiliyor bu arkadaşlar. e bunları takımda tutan
sendin? yerlerine yardımcı antrenör koeman'ı alıp bunları yine kovmayan sendin? üzerinden
2,5 ay geçmiş olayların üzerinden, bunlar halen kulüpte vazifeli, öyle mi? yani suçlu aykut
kocaman yine, onun yardımcıları onu getirmeye çalışmış.

e peki bu yardımcılar ersun yanal'la da birlikte çalıştı, o zaman neden aykut'u getirmeye
çalışmadılar da fener nisan'da şampiyon oldu? açıkça soruyorum bunu. o halı soyunma
odasına üst üste iki hafta nasıl girdi, kamera yok mu orada, geçen sene şenol'un kafasına bir
şey gelmedi diye yönetim 15 dakika görüntü yayınladı stattan ve soyunma odalarından. onları
da çalmış kaleci antrenörü?

bunlara inananın beyni yoktur, açık konuşuyorum. günah keçisi bulduk, keselim hesabı...

istifa eden antrenörleri tutan sendin. kendi aldığın 8 oyuncuyu tribünlere şikayet eden yine
sendin. buna neden inanalım şimdi?
10.10.2018 15:56 ~ 16:16 fenahuyluspazo
bertrand russell
feylesof dahi olsa, her insanın hissettiği şeyleri hissetmiştir.
08.10.2018 23:48 ~ 23:50 fenahuyluspazo
ebussuud efendi
''müfti's-sakaleyn'' olarak bilinen ikinci osmanlı şeyhülislâmıdır, bir diğeri de yavuz'un
şeyhülislâmı ibn kemal efendidir. müfti's-sakaleyn terkibi, ''insan ve cinlerin müftüsü, onlara
fetva veren kişi'' demektir.

şu anda eyüp sultan'da bahçesinde rahmetlinin kabrinin bulunduğu bina, yazılı medrese olarak
bilinir. yazılı medrese denilmesinin sebebi, duvarında arapçaya benzeyen fakat arapça gramer
kâidelerine uymayan ve bir türlü okunamayan, garip yazılar olmasıdır. dünyada böyle bir yazı
türü bilinmiyor. bu yazıların ebussuud efendi'ye fetva sormak için gelen cinlerin sıralarını
vesaire beklerken karaladıkları şeyler olduğunu söylenir. zira cinler ahmak bir taifedir. sıra
beklerken soracakları suâlleri unuturlar. bundan sebep, unutmamak için duvarlara yazmışlar,
ebussuud efendi de onlara görenlere ibret olsun diye dokunmamış.

lakin zamanın istanbul belediye reisi ve valisi olan fahrettin kerim gökay, görenlerin korkması
sebebiyle bu yazıları sıvayla kapattırmıştır. yarın bir gün restorasyonla filan açılırsa
görürsünüz.
08.10.2018 16:49 ~ 16:50 fenahuyluspazo
aykut kocaman
fenerbahçe tarihinde tüm teknik direktörler senede en az 15 milyon euro'luk oyuncu satışı yaptığı
için ''parlatıp oyuncu satamamakla'' suçlanan teknik direktör. neymiş, kendi aldığı adamı
kendisi oynatmıyormuş. bu insanlar zannediyor ki bir transfer sadece ilk 11'e koyup 90 dakika
oynatmak için yapılır. hamle oyuncusu transfer edilemez. ya da ilk 11 düşünülen bir
oyuncudan daha çok faydalanmak için onu belirli periyotlarla verimli kullanmak için
formasyon değişikliğine gidilemez. garip bakış açıları bunlar... ki fenerbahçe tarihinin en
pahalı satışları olan moussa sow, giuliano filan kendisinin getirdiği adamlar.

bence bu insanlar aykut'u tenkid edeceklerine biraz aynaya bakıp, ''yanıldık, hata ettik''
demesini öğrensinler. bu bile bir erdemdir. bunca fiyasko üzerine hala daha kendini haklı
çıkartmaya çalışmak pişkinlik oluyor biraz. yabancı sınırı varken orhan şam'ı, serdar kesimal'ı
niye aldı filan gibi saçma sapan şeyler söylemek bunun bir örneği meselâ. ulan serdar kesimal
fenerbahçe'ye geldiğinde kayseri'den çıkıp millî takıma yükselmiş, 22 yaşında bir adamdı.
bacağı kopmasa şu seneye kadar halen daha oynuyor olurdu. adam sakatlandı, ne yapabilir
aykut yani buna? takımda gökhan gönül var, yedek oturacak, standart bir yerli bek lazım. kimi
alacaksın? yani söyleyin de bilelim. yerli stoper alacaksın, kim var abi yerli stoper? 35 senedir
fenerbahçe tandemi iki yabancılı. yok işte, olanına da anadolu kulüpleri 8 milyon euro
çekiyordu yabancı sınırı varken. yok işte dia niye gelmiş, dia fenere gelmeden fransa'da ne
yaptı haberiniz var mı? olmadı, tutmadı; olabilir. listenin ilk sırasındaki adamı değil de 7.
sırasındaki adamı alabiliyorsun işte.

yok abi size müstahak ya. yemin billah bak. aykut hazard'ları, lewa'ları, bamba'ları, zouma'ları
bulup isterken aziz ''paramız var, zouma'yı bırak pepe'yi alalım'' dedikten sonra kadlec'i
alıyorsa bunda suç aykut'un, haklısınız.

oynayın bakalım reyes'le filan da aklınız başınıza gelsin.


08.10.2018 14:28 fenahuyluspazo
her ambulansta bir türbanlı bulundurma zorunluluğu
kadrolaşmadır.

menzil cemaati özellikle ambulans içindeki personel arasında kadrolaşmaya çok dikkat eder.
çünkü başı açık veya kanında alkol değeri çıkan hastaları hastaneye gitmeden öldürmek
sûretiyle, ülkedeki laik sayısı azaltılmaya çalışılıyor. cumhurbaşkanlığı'ndan sağlık
bakanlığı'na giden 67 numaralı "top secret" strateji belgesinde bu konu işleniyor, hedef 2023'e
kadar her yıl chp'ye oy veren 80.000 laik insanın imhası. bunu geçen gün soner yalçın yazdı
zaten.

hoş geldin 1984...


08.10.2018 12:48 ~ 12:49 fenahuyluspazo
zulmet
zulmet, kalpte zuhur eden bir çeşit iç sıkıntısıdır. islâm âlimleri bu hâlin, insanın nefsinin günaha
ve harama çağırması neticesinde ortaya çıkan kirin ve pasın, kalpteki imanla çarpışması
neticesinde ayyuka çıktığını söylüyorlar. yani nefis hiçbir zaman tatmin olmadığından,
yapılan işler yavaş yavaş kalpteki bu zulmeti arttırıyor. bunu temizlemek için ibadet, hayır,
dua, zikir gibi işlerle meşguliyet lazım geliyor.

fakat bu zamanlarda fark ettiğim bir şey var, ben artık haramdan, günahtan sıkıntı
duymuyorum. standart, normal bir yaşantı zaten bu haramları, günahları default olarak içerir
oldu günümüzde. ben ne zaman bu zulmeti temizlemeye çalışsam, esas o zaman içim
sıkılıyor. demek ki o kadar günaha batan bahtsız nesilleriz ki, kalplerimizdeki iman nuru
sönmeye yüz tutmuş. kir ve pas her yeri kaplamış. hangi vakit ki iman nurunu alevlendirmeye
çalışıyoruz; ibadet, zikir yapıp hayırla meşgul oluyoruz, o artık zulmetin zaferiyle
neticelenmiş kalpteki savaş, bir anda tekrar başlıyor ve bu hâl, bir iç sıkıntısı doğuruyor.
hülâsa, bizim neslimiz için zulmet artık hayırdan doğar oldu, öyle değil tabiî ama kirli
kalplerimize tecellisi böyle oluyor. dolayısıyla sırf bu sıkıntıyı yaşamamak için ölümü
büsbütün insanlar unutuyor, bırakın ibadeti, dine inanmayı dahi bırakıyor. sebebi işte bu garip
hâl ve duygu...

eskilerden bir âlim, ''bu zamanda imanını koruyan kişinin soyunda sopunda ya evliya vardır
ya da ashâb-ı kiram veya hazret-i peygamber evlâdıdır (seyyid veya şeriftir), yoksa bu devirde
imanlı kalmaya imkân yoktur. size söylüyorum, bu zamanda eski harfleri (arapça, osmanlıca)
bilen, âlim; şer-i şerife uygun namaz kılan, evliya olur. bu velîliğin en küçük derecesi de bir
kumsala bakıp da o kumsaldaki kum tanesi adedini bilmek, ölüler arasında cennetlik ile
cehennemliği ayırmaktır'' demiş. demek ki bizim kıldığımız namaz da değil, başka bir şey.
07.10.2018 17:43 ~ 17:44 fenahuyluspazo
cb sarayının günlük giderinin 1.8 milyon tl olması
fiziksel olarak ''saray''ın değil, cumhurbaşkanlığının günlük harcamasıdır. ülkeyi yöneten
birimlerin, kurumların, ofislerin, bürokratların filan bulunduğu bi yer oluyor bu
cumhurbaşkanlığı bu arada... ayrıca bu bütçe bu iki sene içerisinde daha da artacaktır,
artmalıdır da. eskiden kimse ''başbakanlığın bütçesi şuymuş'' diye soruyor muydu, şimdi de
cumhurbaşkanlığı bütçesine bakmayacaksınız; zira artık temsilî makam değil icrâcı makam.
icrâ etmek için de para harcarsın tabiatıyla.

ayrıca fenerbahçe'nin 2017 yılında sadece futbolcularına ödediği para miktarı 170 milyon lira
civarında, tabi kur o zamanlar 3.9 falandı, şimdi 7'yi geçti kjaskddad. muhtemelen popüler
spor kulüplerinin bir yılda harcadığı paranın en fazla iki katı kadar para ödüyor
cumhurbaşkanlığı, o parayla da ülkeyi idare ediyor. fair enough.
07.10.2018 13:32 fenahuyluspazo
conor mcgregor vs khabib nurmagomedov
ben ufc filan pek bilmem. ama conor'la bu elemanın dövüşeceğini biliyordum. çeçen eleman
inanılmaz derecede boş bir herif, yani dövüşte kazanmayı kendi kimliğinin ve ''dininin''
üstünlüğüne vesile kılmış bir adam. profesyonelce değil, dininin şerefini kurtarmak için
dövüşüyor, kendine kimlik olarak seçtiği hususiyeti kutsamak için kavga ediyor.

bu inanılmaz derecede hastalıklı bir bakış açısıdır. insanlar kendi şahsî özellikleriyle,
ahlâklarıyla, saygı ve sevgileriyle üstün veya alçak olur; dinleriyle, ırklarıyla filan değil. e sen
tartıya çıkıp hiç gereği yokken ''alhamdulillah, alhamdulilah, i am gonna smash your guy,
allah will be fighting on my side'' gibi abuk subuk laflar edersen milleti irrite edersin.

conor denen herif alkolik bir mal zaten. ufc bir şov. bu tür şeyler para ediyor. adam şov
yapıyor, popülarite kasıyor. bir menfaati var. yine makul bir hareket yani. çeçen eleman gibi
cihad veya haçlı seferi kasmıyor yani.

garip işler, garip insanlar ya... bir de millet birbirine yobaz, şeriatçı, din düşmanı filan diye
küfrediyor twitter'da kajsdkada, alayınız malsınız.
07.10.2018 12:49 ~ 12:50 fenahuyluspazo
zevk alınan ufak sapıklıklar
iş bankası hesaplarının internet şubesinde karşılama mesajı şeklinde bir güvenlik modülü var.
girdiğiniz sitenin doğru olup olmadığını anlıyorsunuz, o mesajı siz koyuyorsunuz, bu sebeple
herhangi bir şey olabilir ve taklit edilemez. belki başka bankalarda da vardır. faydalı bir
önlem.

ben mesajımı ''esselâmü aleyküm'' yaptım, her internet şubesinde girdiğimde kendi kendime
''ve aleyküm selam'' diyorum. yani sevap kombosu, üstelik tek başıma yapabiliyorum,
kimseye ihtiyacım yok. bazen başkaları görüyor onlar da aleyküm selam diyor.

böyle böyle günahlarımızdan kurtuluyoruz elhamdülillah.


07.10.2018 11:35 fenahuyluspazo
men rabbuke
kendisini çok seviyoruz; dualarımız, desteğimiz, ümidimiz, tesellimiz hep kendisi ve sevdikleri
için.
07.10.2018 01:03 ~ 01:06 fenahuyluspazo
cemal kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürülmesi
dünyada bazı haydut devletler var, bunların yediği her bok ya hoş görülüyor ya da bir korku ya da
menfaat sebebiyle ses çıkarılamıyor. suudi arabistan'ı milleti asar keser, konsoloslukta adam
öldürüp parçalara ayırarak bir yerlere gönderir, çin'i interpol başkanını kaçırır, rusya'sı silah
denemek için uçak düşürür, gider ingiltere'de skripal'i zehirler; herkes de aval aval bakar.

bu nasıl bir dünya düzeni aq, nasıl bir cendere içine düştük ya...
07.10.2018 00:10 fenahuyluspazo
venom (film)
0 beklentiyle gittiğim için ortalama bulduğum film, filme dair en güzel şey eminem'in
performansı. bu kadar espriden mahrum bir marvel filmi de ilk defa görüyorum; bir iki sahne
ve stan lee'nin ikonik ortaya çıkışı dışında yetenek sizsiniz'i kazanan fetö'cü komedyenden
bile daha vasat bir mizah unsuru barındırıyordu film.
06.10.2018 23:52 fenahuyluspazo
rte'nin mckinsey ile anlaşmayı iptal etmesi
erdoğan kendini kurtarmak için "iyi polis - kötü polis" oyununa başladı, anlıyorum. o çok iyi,
çevresi ve damadı kötü. bir kısım yer, olabilir, kabul ediyorum bunu.

ama beş yıl böyle geçmez, piyasanın ırzına geçtiniz zaten. yeter lan, çocuk oyunu mu bu ya?
06.10.2018 11:15 fenahuyluspazo
az kişi tarafından bilinen şaheser filmler
inception.

sarışın bi cocuk oynuyor başrolünde. işinin ehli gibi.


06.10.2018 01:56 fenahuyluspazo
aldatılmak küçük memeli kadının kaderidir
insan ne kadar düz bi canlı. saat gece 10.30; yemekler yenmiş, çerez, çay, tatlı vesaire tüketilmiş,
uzanılarak boşluk ve keyif içinde gündemi takip etmek için ekşi'ye girilmiş fakat
oyalanılamamış...

akla gelen ilk şey cinsellik, işte görüyorsunuz, canlı kanıtı. karın doydu, vücut sindirimde,
zihin boşlukta...

insan olmaktan utanıyorum şu an.


05.10.2018 22:36 fenahuyluspazo
wael hallaq
fikir dünyamı şekillendiren birkaç üstadımdan biridir, inşallah hidayet nasip olur kendisine.
05.10.2018 22:22 fenahuyluspazo
volkan demirel
ajsdhasjdhassaa vizyoner başkanımız ali koç, 1.5 milyon euro'ya ''vefa'' diye sözleşme yenilediği
adamı kadro dışı bırakmış hahahaha. ''efsanelerle jübile yapılarak, güzel bir şekilde ayrılmak
gerekir, bunlar fenerbahçe elçileridir'' diye ahkâm kesiyordu üç ay önce.

eeee, allah'ın sopası yok. sınanmadığın şeyle sağa sola sıkmak serbest tabiî...
05.10.2018 20:02 fenahuyluspazo
cenaze evinin yemek dağıtması
bir mantığı vardır. genellikle insanlar cenaze haberini aldıklarında, doğru düzgün yemeden
içmeden, uyumadan geceleri yola çıkarlar. çünkü her zaman vefat eden kişinin uzak şehirlerde
akrabaları olur. bunlar yorgun, aç bilaç cenazeye katılırlar. değil cenaze sahibine yemek
yapmak, kendileri bile yiyemez. bu sebeple pide filan söylenir, bunu illa cenaze sahibi
yapmak zorunda değil, birileri gider ve yapar. adı da ''cenaze evi yemek dağıttı'' olur.

bu kadar abartıp durmayın şunu. dünyada her şeyin bir manası var. süper zekânız
kavrayamıyor diye her şeyi tenkid etmek çok boş bir olay.
05.10.2018 14:37 fenahuyluspazo
çomarların beyne kan sıçratan lafları
ben laflarından değil de, yolda yürümeyi dahi bilmemelerinden rahatsız oluyorum. kaç tane
insanla bu yüzden papaz oldum durduk yere. bu ülke insanı hiçbir şeyi bilmiyor, hiçbir şeyi;
ne araba kullanmasını, ne bir yerde oturmasını kalkmasını, ne karşısındaki insana nasıl hitâb
edeceğini, artık deliricem. 19. yüzyılda veliahd ilan edilmiş monaco prensi terbiyesiyle
yetişmiş adamım, sokakta omuz atma kavgasından bıçaklanacağım, çok az kaldı yani.
ekşi sözlük vesilesiyle bu dangalaklara ulaşmak istiyorum, bakın sevgili mankafa sürüsü;

dar bir kaldırımda iki kişi yan yana giderken, karşıdan veya arkanızdan birisi geliyorsa, sizi
geçmek için yola inmek zorunda değildir. siz veya yanında yürüdüğünüz geri zekâlı,
muhatabınız gelirken berikinin arkasına geçmek sûretiyle bir tek sıra vaziyeti alarak
kaldırımdaki trafiği adâb-ı muâşeret kuralları çerçevesinde akıtabilirsiniz. bunu yapmak,
''karşındakine yenilmek'' filan değildir, bilakis doğru olandır, kibarlık ve nezakettir; her
şeyden üstünlük vesilesi çıkaran pritimif beyinlerini siktiklerim. bu ülkede kadınlar bile böyle
ya, beş kişi yan yana yürüyorlar. allah'ım deliricem. erkek olsa dayak yersin atarsın bir şekilde
çözülür de kadınlar başka bir âlem, beni taciz etti diye hayatımı karartırlar.

edit: "pritimif" yazmışım, "primitif" o. sevenlerimin merhametlerine iltica ederim.


04.10.2018 12:37 ~ 17:07 fenahuyluspazo
3 ekim 2018 tüik enflasyon rakamları açıklaması
tüfe ve üfe arasında bu kadar fark olması büyük bir sıkıntının habercisi. enflasyonun bilindiği
üzere piyasadaki iki ana nedeni var; birincisi talep, ikincisi maliyet. para arzı artışı filan
hikâye. emisyon zaten bunlara bağlı olarak ortaya çıkıyor.

dünyadaki ve türkiye'deki tüm enflasyonla mücadele programlarının temel prensibi talebi


kısmaktır. zira talep arttıkça bir malın fiyatı yükselir, arz yetersiz olduğu için kıt olan kaynak
değerli hale gelir. talep nasıl kısılır, işte dolaylı vergiler arttırılır filan. böylece ortaya çıkan
arz artışı, fiyatları düşürür, bu da enflasyonun hızını keser. ama üfe'deki artış dikkate
alındığında, türkiye'deki enflasyonun sebebinin talep, yani tüketimden ziyade üreticinin
maliyet artışı olduğu görülüyor. bu ekonomik şartlarda temel gıda maddelerinde sıkı fiyat
kontrollerine filan gidilmesi üreticiyi iflasa, kepenk indirmeye veya en iyi şartlarda üretimi
durdurup işçi çıkarmaya götürecek. çünkü talep kısılsa da kısılmasa da üreticinin maliyeti
arttığı için fiyatlar yukarıya doğru yapışkan. türkiye'de enflasyon beklentisi artık son bir yılda
90'lardaki gibi kronik hale geldi, enflasyon beklentilerin üzerinde arttıkça, insanların
enflasyon beklentileri de artacağından, gelecek sene meselâ enflasyon yüzde 15 olmasına
rağmen yüzde 20 oranında zam yiyecek her ürün, çünkü enflasyonun temel etkeni aslında
enflasyon beklentisidir. bu da faizleri yukarı çekecek, ekonomi yine bir resesyon döngüsüne
girecek.

bu fâsid döngüden çıkmanın tek bir yolu var, o da türkiye'nin artık kronik hale gelmiş
enflasyon beklentisini kırmaktan geçiyor. bunun için eğer sıkı fiyat kontrollerine gidilecekse,
sıkı da maaş kontrollerine gidilmeli. bu piyasadaki resesyonu kıstığı gibi, enflasyonun yukarı
doğru yapışkan fiyatlarını da en azından kısa dönemde sabit bırakacak, yani enflasyon
oranında dahi arttırmayacak.

eğer hükûmet mallık yapıp yüzde 15 zam filan verirse boku yedik, geçmiş olsun.
04.10.2018 12:24 fenahuyluspazo
4 ekim 2018 ibb'nin uber kararı
hiç şaşırmıyorum. türkiye vasatın tahakküm ettiği bir ülke, bu sebeple "yerli" olan her hizmet o
kadar dandik ve insanlık onurunun dışında ki, ithal edilen herhangi bir şey onu kalitede
solladığı için yerleşik hizmetleri sunanlar; cebir, şiddet ve katakulli ile bu hizmette tekel
olmaya çalışıyorlar. yoksa kimse onları kullanmaz, rekabet edecek güçleri yok.

türkiye için en büyük devrim, insanlara hiçbir şeyi yapmaya mecbur olmadıklarını ve
dünyadaki en biricik ve kıymetli şeyin kendi paşa keyifleri olduğunu anlatmakla gelecek.
vasatın tahakkümü sona erdiğinde, gerisi sonsuz barış...
04.10.2018 11:38 fenahuyluspazo
general mobile
bu kadar semirmesinin nedeni erdoğan'ın sırf "bizim zamanımızda okulda sıra olmazdı, 40 kişilik
sınıflarda, tebeşir parası vererek okurduk. bakın şimdi her öğrencinin tableti var!" diyebilmek
için başlattığı fatih projesindeki milyarlık tablet üretme vazifesini almış olmasıdır, yoksa ne
ar-ge var, ne bi bok var. senin 2900 liraya sattığın telefonu neden alayım ki? senin firman
komple 2900 lira etmez aq. buradasın diye adam yerine konuyorsun, firman avrupa'da veya
abd'de olsa beş telefon satamaz, iflas ederdin.

bu türk burjuvazisinin ahlâksızlığı beni delirtiyor. gençliğimin baharında neo liberal olarak
geldiğim siteden bilimsel sosyalist olarak çıkacağım.
04.10.2018 11:27 fenahuyluspazo
türk kızının hayattaki üç amacı
dünyanın en boş beleş insanlarından (sizden bahsediyorum) sevgi, şefkat, incelik, merhamet gibi,
bir insanın alelâde bir hayvana dahi gösterebileceği en basit duyguları bekleyen fakat
bulamayan cins-i lâtifin yerinde olsam her ay birinizi seçip süründürürdüm ama işin ucunda
şiddet görmeyi geçtim, canından olmak var.

türkiye'de kadınlara sadece kadınsızlıktan artık kudurmuş erkekler filan laf söylerse hoş
görürüm, gerisi boş yapmasın. bunu hoş görmemin sebebi de bu halde olanların artık mantıklı
düşünemeyecek derecede hormonal dengesinin bozulması. yoksa yine dangalakça ama mazur
görülebilir.
03.10.2018 18:53 ~ 18:55 fenahuyluspazo
gulsever
severek okuyorum kendisini; akıllı ve nazik bir insan. böylelerinin mutlu olması zordur, inşallah
yaşadıklarını aşar. dualarımız kendisiyle.
03.10.2018 12:48 fenahuyluspazo
ekşi itiraf
az önce abdülhâkim arvâsî hazretleri hakkında girdiğim entry'den sonra britney spears'ın toxic
isimli parçasını övmek istiyorum ama ortamın maneviyatını dağıtmamak için yapmayacağım.
02.10.2018 22:59 fenahuyluspazo
abdulhakim arvasi
büyük bir âlim ve velîdir. pek çok menkıbesi ve kerameti vardır. gelecekten haberler vermiş, kimi
insanları iyi etmiş, vefatının ardından kimilerine görünmüştür. insanlara bunu söyleyince
şaşırıyorlar, inanmak istemiyorlar; ''o da bizim gibi bir beşerdir, nasıl olağanüstü hâller
kendisinden sâdır olabilir?'' diye suâl ediyorlar.

şöyle olabilir: abdülhâkim arvâsî gerçekten, hakikî ve ermiş bir nakşî şeyhidir. hocalarının
silsilesi, sahabeye ve hazret-i peygamberin ailesine kadar uzanır. yaptığı hiçbir işi,
abdülhâkîm arvâsî hazretleri kendi başına, kendi keyfinden yapmamıştır. her şeyi hocaları,
ashab, hazret-i peygamber vasıtasıyla allahü teâla yapmıştır. kendisine bir çocuğu iyi ederken
ne okuduğunu soranlara, ''hiçbir şey yapmadım, üç ihlâs bir fatiha okuyup hocama havale
ettim. o da kendi hocasına havale etti. böyle böyle çocuk ta hazret-i peygamberin mübarek
kucaklarına kadar gidip geldi'' buyurmuştur.

insan işte böyle garip bir mahlûktur. müslümanlar nübüvvete, yani peygamberliğe inanır.
hazret-i peygambere ''âlemlerin efendisi'' der. ama ''âlimler nebîlerin varisleridir'' ve ''benim
ümmetimin âlimleri, benî israil'in peygamberleri gibidir'' gibi hadis-i şeriflere rağmen,
evliyanın keramet göstereceğine inanmaz. ''şunu yapsın da göreyim'' der, nasıl kâfirler bugün
''allah'ı göster de inanayım'' diyorsa, esasen aynı şeyi yapar. salih bir kuluna peygamberlik
veren allah, başka bir sadık kuluna da keramet veremiyor mu?

allahü teâla meselâ şehitler için kur'an'da, ''onların ruhları diridir, lakin siz bunu bilemezsiniz''
diyor. sadece şehitlerin değil; âlimlerin, velilerin, nebîlerin, allah dostlarının ve salih zatların
da ruhları aynen böyle diridir. ehli sünnet'te allah'a dua ederken, ''şu zat hürmetine'' diye
istemek câiz görülmüştür. bunun şirk olduğu veya ''araya hatırlı zat sokup torpil yapmak
olduğu'' bir selefî propagandasından ibarettir. biz allah'a dua ettiğimiz vakit bu dostlarını da
andığımızda, onların ruhları da allah'ın dilemesiyle bizim için allah'a dua ederler. yani bu
olayın kendiniz için bir başkasından dua istemekten hiçbir farkı yoktur. birinden dua istemeye
şirk diyen, ''araya adam sokma'' diyen süper zekâ nedense çıkmamıştır.

fakat taaccüb etmemelidir. zira insan böyle bir yaratık, inansa dahi, inanası gelmez. hazret-i
ibrahim de bir defasında allah'a, ''ya rab! nasıl diriltiyorsun bana göster!'' demişti de allahü
teâla, elbette bildiği hâlde, onun bu soruyu sormasındaki çelişkiyi kuluna göstermek
maksadıyla, ''ne o, yoksa inanmıyor musun?'' diye mukabele etmişti. hazret-i ibrahim, vahiy
alan ve gerçeğe ilk elden muhatap olan bir peygamber olmasına rağmen insanlığın en büyük
tutkusunu yine dillendirmişti: ''inanıyorum ama kalbim de yatışsın...'' yani bileyim, göreyim,
inanmıyorum diye değil ama akıl almıyor ki...

ruhunda bir his anteni olana ve başına konan iman kuşunu, ısrarla kafasını sallaya sallaya
kaçırtmayana ne mutlu, tüm bunlardan mahrum olana, dünyada binlerce yıl yaşayıp saltanat
da sürse, yaşayan herkesi tâbiyeti altına alıp firavun gibi, ''ben sizin en yüce rabbinizim!'' de
dedirtse ne yazık...
02.10.2018 22:31 ~ 22:33 fenahuyluspazo
istiklal marşı
dünyanın en kulak tırmalayan bestesine sahip millî marşı. benim bildiğim prozodisi bu kadar
bozuk bir millî marş bir bizde var, başka da kimsede yok.

bir gün hangi babayiğit bu marşın bestesiyle güftesinin uyumsuz olduğunu, insanların doğru
düzgün millî marşlarını bile herhangi bir şeyler hissederek söyleyemediklerini, bestedeki iniş
çıkışların makul bir şekilde şiiri okumaya mâni olduğunu söyleyip, bu hakikatleri itiraf ederek
şu besteyi değiştirmeyi muvaffak olacak, gerçekten merak ediyorum.

o zaman da şey derler kesin, ''ülkede bu kadar sorun varken derdiniz bu mu?!?!?!'' filan, sanki
yeni beste yapacak sanatkârlar normalde enflasyonu düşürmekle veya yeni anayasa yazmakla
filan uğraşıyor. hoş buna da lüzum yok aslında, ismail hakkı bey'in bestesini orkestral formda
yeniden yorumlarlarsa dünya çapında bir marşımız olur, her ilkokul veledi de söyleyebilir.
''niğim mileetiğğğğğiimiiğin'' gibi garabetler yaşanmaz. o muhteşem şiirin kelimelerinin
heceleri boğazlarda tecavüze uğramaz.

ama bunu söyleyeni de bir sürü asalak gelip linç eder, buna da eminim. vasatlıkta bir dünya
zirvesi olmak makus kaderimiz çünkü. bir asır önceki besteyi bile değiştiremeyiz. çünkü
vasat. dokundurtmayız yani.
02.10.2018 21:12 ~ 21:13 fenahuyluspazo
1 ekim 2018 fitch'in 20 bankanın notunu kırması
dolar ne zaman düşse, fitch idarecileri sabah yataktan fırlayıp acil koduyla toplanıyorlar herhâlde.
ben başka bir açıklama bulamıyorum. bir senede 8 kere kredi notu mu indirilir? bak bu kredi
notlarının indirildiği zamanlar: türkiye'de borsanın rekor kırdığı günün sonrası, türkiye'nin
yüzde 7 büyüdüğünü açıkladığı gün, aha dün de dolar 5.9'u görmüştü, ihracat rekoru kırıldığı
açıklanmıştı. allah allah yaw, ne kadar garip di mi...
türkiye'de şu an riskler azalıyor, "son gelişmeler" üzerine not değiştirilecekse, notun düşmesi
değil yükselmesi lazım. merkez bankası 625 bp faiz arttırdı, alın size ortodoks iktisat
politikası.

ama yok, bunlar piyasaları olumlu etkileyecek bir gelişme sonrasına bırakıyorlar ellerindeki
not indirme kartını, bu artık açık görünen bir şey. iki hafta sonra da türkiye'nin kredi notunu
adeti olduğu veçhile "durağan"dan "negatif"e döndürür ki kur öyle çok düşmesin.
02.10.2018 11:13 ~ 11:15 fenahuyluspazo
bizim için ali olan sadece fenerbahçe'dir
bir zamanlar aziz yıldırım'ın etrafındaki şakşakçı sürüsü ile birlikte fenerbahçe'yi azizbahçe haline
getirmeye çalıştığı bir süreçte, fenerbahçe tribünleri "bizim için aziz
olan sadece fenerbahçe'dir" diye bir pankart açmıştı. devr-i sâbık sonunda bitti, yeni yönetim
geldi ve şu vakte kadar eskileri kötülemekten başka hiçbir şey yapmadılar.

önceki gece ilk 11'inde 8 yeni transfer olan takım için 90'lar zihniyetiyle "nerede oynadığını
bilmeyenler var" diyerek kendi aldığı 8 oyuncu da dahil tüm takımın beş para etmez ahlaksız
sürüsü olduğunu, sırf taraftara yaltaklanmak için "vizyoner" başkanımız söylediği zaman,
bunu fenerbahçelilerin çoğu alkışladı. demek ki bazılarımız azizbahçe'den kurtulmuş
ama koçbahçe olmaya doğru tam sürat gidiyor.

verdiği hiçbir sözü tutmayan, yönetime almayacağız dediği sina afra'yı seçimden sonra kulübe
görevli yapan, sponsorlar hazır dedikten 3 ay sonra fenerbahçe'nin hala sponsorsuz olduğu,
"100 oyuncu izliyoruz, 1.5 yıldır çalışıyoruz, kulübü ingiltere'deki bir şirkete analiz ettirdik,
barcelona ile ilişkilerimizi kullanacağız" deyip 2 yıldır top oynamayan marco fabian'ı almaya
çalışan, sosyal medyadaki troll ordusuna göre kulüp yöneten bir yönetim anlayışını tenkid
etmeyenler; fenerbahçeli değil, koçbahçe'lidir. bunlar zaten geçen sene fenerbahçe şampiyon
olmasın da aziz gitsin diye tribünlere gelmeyen, geldiğinde de 33. dakika tüm takımı
yuhalayan tipler. bunlara göre kulüp yönetilmez, yarın saran gelir, başkası gelir ve bunlara
para verir, aynısını sana yaparlar.

anlaşılan daha birkaç ayda gerçek fenerbahçelilerin "bizim için âli olan sadece fenerbahçe'dir"
pankartı açma zamanı geliyor.

herkesin yanlışı tenkid edilir. sürekli şov yapılmaz.


01.10.2018 11:18 ~ 11:25 fenahuyluspazo
nabil dirar
23 andre ayew, 16 barış alıcı ve 7 eljif elmas gücündeki futbolcu. türkiye'de birinin futboldan
anlayıp anlamadığının en büyük göstergesi takım oyunu içerisindeki dirar'a bakışıdır. dirar iyi
oynar kötü oynar ama sana sistem içerisinde bir fayda verir. nitekim geçen yıl 5 gol 8 asist
yapmış, açık konuşuyorum, forvetler kazma olmasa o skor 5 gol 15 asist olurdu. dirar bireysel
anlamda takıma değer katan bir oyuncu olamaz, evet ama kendi mevkisinde, bir formasyon
içinde takıma katkısını verir. fizikli, geri koşar, ikiye bir yapar, oyun açar, şut atar, kavisli orta
keser, ne bileyim tipik sağ kanat işte.

şu kodumun 30 milyonluk ayew'i deli dana gibi sağa sola koşmaktan başka napiyor acaba...
barış demeyin, barış ikinci lig topçusu sadece, eljif de balon.

şu saydığım oyunculardan biri bursaspor seviyesinde bir takıma bile giderse kariyerleri
boyunca, ismimi değiştirip lüksemburg yapacağım, isteyen not etsin.

nabil dirar'ın oynamama sebebi de gitmediği için kendisine mobbing uygulanması. vizyon...

açıkçası dirar'cıyım geldiğinden beri. çünkü futbol üç beş pastan, çalımdan, golden ibaret bir
oyun değil; bir sistem, plan, program ve set oyunu.
30.09.2018 23:17 ~ 23:19 fenahuyluspazo
aykut kocaman
"gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır" demişti, haklı olduğu tescillendi.
valbuena konusunda haklı çıktı, ozan konusunda da, eljif meselesinde de...

haksız çıkan ve birilerinin parayla beslediği twitter'daki troll sürüsü umarım mutludur.
mahmut uslu'dan ebu cehil'den ettiğim kadar nefret ediyordum ama bu veletlere "yetiştirme
taraftar" derken haklıydı.

ali koç'un başkanlık profilini de zerre beğenmiyorum. sürekli şov için tribünlere
yaltaklanmakla, özür dilemekle filan iş yapılmaz. kendi iş yerinde başarısız olunca
hissedarlarından özür dileyip, "koç holdingi hak etmeyenler var" filan dedikten sonra
hissedarların istediği genel müdürü mü getiriyor şirkete?

bu geri zekâlı sürüsüne prim vermeyi bıraksın, işini yapsın. yapamayacaksa yapacak çıkar.
30.09.2018 23:01 ~ 23:03 fenahuyluspazo
ali koç
vizyon, barcelona filan diye gelip rize deplasmanında kendi sportif direktörünün bulduğu çöp
sürüsü için "formanın ağırlığını taşıyamıyorlar" diye mehmetçik basri edebiyatı yapan başkan.
forma ağırlığı ne ya...
30.09.2018 21:55 fenahuyluspazo
onagrocrazia
aristo'nun üç meşhur kötü yönetim biçiminin dördüncüsü: demokrasi, despotizm, oligarşi ve
onagrokrasi; yani anıran eşekler tarafından yönetildiğiniz model.

benedetto croce tarafından mussolini italya'sını betimlemek için uydurulmuştur.


29.09.2018 19:28 fenahuyluspazo
27 eylül 2018 uefa'nın euro 2024 kararı
kusura bakmayın da eğer bir federasyon hem 2019 süper kupası hem de 2020 şampiyonlar ligini
düzenliyorsa uefa euro 2024'ü ona vermez. yani aynı anda hem euro 2016 hem 2020
olimpiyatları için başvurup ikisini de alamamamız gibi bir şey oldu.

ayrıca bizim dosyamız hep -ecek, -acak. şunu yapacağız bunu yapacağız. yap, öyle git. bu
krizde zaten yapamazsın dedi uefa böylece. 1000 km otoyol, 11 hızlı tren hattı, 8 şehire metro
ve tramvay yapman gerekiyor 5 yılda, senin istanbul banliyö trenini açman 6 yıl sürdü aq.
27.09.2018 16:45 fenahuyluspazo
dost kayaoğlu
çok kafa bi eleman bu ya dhdsh, amerikan gençlik dizilerindeki bilgiç karakterlere benziyor. ben
oldum olası casual bir insan olduğum için böyle tipleri seviyorum, üstelik her arkadaş
grubunda olur böyle birisi, ondan insana tanıdık geliyor. en son ince ince yasemince izlerken
böyle hissetmiştim, düşünün.
26.09.2018 20:58 ~ 20:59 fenahuyluspazo
cinsellik hakkında konuşabilen kadın
hahshgs, en sevdiğim başlık türü. "inşallah düşer" başlığı...

cinsellik insanın en tabiî bir ihtiyacı, fakat sıçmak da öyle. lakin ben "özgürce sıçmak
hakkında konuşabilen kadın" diye bir başlık görmüyorum?

insanlar her şey hakkında yerine, zamanına ve üslubuna göre konuşabilir, buna hiçbir beis
yok. ama öyle anonim nickler arkasına saklanıp seks, seks, seks; kadın, kadın, kadın; erkek,
erkek, erkek diye konuşup durursanız bundan iki netice çıkar;

1) kafayı seksle bozmuşsunuz, artık bi takıntı haline gelmiş, psikolojik bir sıkıntı
içerisindesiniz. bunun nedeni muhtemelen yoksunluk ya da seks bağımlılığı, sizi
suçlamıyorum, sağlık ile ilgili sorunlar herkesi vurabilir.

2) yahut yaşınız küçük, zamanla hayatta seksten başka gâileler ve maksadlar olduğunu
anlayacaksınız. bu da sizin suçunuz değil.
bu grupların dışında bulunup da, olup olmadık yerde lafı flörte, bel altına filan getirip,
bulunduğu ortama değer katan tek bir allah'ın kulu yoktur. bunların hepsi boş adamdır. ayrıca
zırt pırt seks yazan kadınların kahir ekseriyeti eski fenerli kaleci serdar kulbilge'ye benziyor,
bu da aklınızda bulunsun. nereden biliyorum, çünkü benim elim kolum her yere uzanır.
26.09.2018 16:10 ~ 16:12 fenahuyluspazo
bir kadın susuyorsa yapılması gerekenler
kadınlar esasen cin olduğu için nas ve felak sureleri okunmalıdır.

şu kadınları inanılmaz acayip varlıklar gibi bir yere koyup sonra da "ilişkilerimde neden
başarısızım" diye ağlıyorsunuz.
26.09.2018 15:59 fenahuyluspazo
tsk'nın kadın pilot almıyoruz açıklaması
yanlış bir başlıkla verilmiş bir haberdir.

tsk kadın savaş pilotlarını, kendi bünyesindeki hava harp okulundan yetiştiriyor. bu ilanda tsk
dış kaynaktan pilot alıyor ve alım da erkek adaylarla sınırlı. çünkü 25 sene serbest yaşama
alışkın bir kadının askeri düzene ayak uydurması erkeklere nazaran daha zor görülmüş. yoksa
hava harp okulunda kadınlar okumaya devam ediyor, hatta başörtülü kadın pilotlar mezun
olacak diye birbirinizi skiyordunuz birkaç ay evveline kadar. artniyetli olduğunuz kadar
cahilsiniz de.

cumhuriyet denen paçavra da köpeklik yapma fırsatını kaçırmamış, iki tık için yapmadıkları
âdilik kalmadı da neyse, konuşmayayım.
26.09.2018 15:32 ~ 15:34 fenahuyluspazo
euro 2024
türkiye'nin takriben 1200 sayfalık dosyasını, uefa'nın bid evaluation report'unu ve almanların
başvuru kitapçığını üstünkörü, hızlı hızlı okudum.

türkiye'nin dosyası almanların açık ara önünde. türkiye 2.5 milyon biletin satımı ve gerekirse
yeniden satımı için federasyon bazında garanti vermiş. türkiye'deki tüm bakanlıklar, onlarca
sivil toplum kuruluşu, aday şehir valilikleriyle beraber belediyeler, yazılı niyet mektubu ve
taahhütnâme vermişler. devlet; otoyollar, hızlı tren hatları, sağlık, aday şehir altyapıları (metro
vs) ve 3 stadyumun yenilenmesi için 70 milyar euro civarında yatırım yapılacağını taahhüt
ediyor. uefa ile koordinasyon için federasyon büyük bir tesis yaptıracak, tesislerini büyütecek.
türkiye'deki hemen hemen tüm yeni stadlar, bir turnuva takımının kamp merkezi yapılacak.
diyarbakır, adana, kayseri, vodafone arena, malatya, saraçoğlu, tff tesisleri ve daha niceleri...
türkiye'ye gelen misafirler biletleriyle birlikte şehir içi ücretsiz taşımacılıktan yararlanacak.
cumhurbaşkanlığı ve federasyon işbirliği ile turnuva güvenliği için tam garanti sağlanacak ve
insan haklarını korumak için bir gözetim kurulu kurulacak (ahsgfngzsv). türkiye aynı
zamanda pek çok geliri uefa'ya bırakıyor; eğer türk dosyası seçilirse vergi muafiyetleri ve
stadlar için para alınmamasından dolayı uefa bugüne kadarki en kârlı organizasyonunu
düzenleyecek. fikrî mülkiyet hakları tamamen uefa'ya ait olacak.

olimpiyat stadı 92 bin kişilik olacak şekilde yeniden yapılacak. ankara'ya 65 bin kişilik yeni
bir stadyum inşa edilirken, antalya stadı da yenilenecek; projeleri hazır.

dosyada her şey muazzam, ceferin muhtemelen geceleri türk dosyasına sarılıp uyuyordur. ama
uefa raporunda türk tarafı ile ilgili bazı çekinceler koymuş:

- türkiye'nin insan hakları konusunda almanya'nın aksine bir aksiyon planı yok (boş yapmayın
aq demek istiyor).

- olimpiyat stadyumunda 2020'de şampiyonlar ligi finali varken 2021'de temeli atılan bir
stadın 2024 yazına yetişmesi kolay görünmüyor (beyninizi skim deme niyetinde).

- türkiye'nin dosyasında var olan 11 tren hattı, konya metrosu vesaire gibi pek çok şehir içi
raylı sistem ve 1000 kilometre otoyol halihazırda yok, üstelik yaşanan ekonomik kriz bu
yatırımları riske atabilir (o 70 milyar euro yatırımı bok yaparsınız demek istiyor).

- almanların tüm stadları hazır, türkiye'nin 2 stadı 0'dan yapılacak.

- almanya'nın otel kapasitesi türkiye'nin üç katı (71 bin - 230 küsür bin mi ne).

bonus: euro 2024 kurban bayramına denk geliyor; antep'te fransız fıstıkların alnına kurban
kanı sürmek için vatandaşlarımız onlayn olacak ahsghs, hayali bile muhteşem ya.

akıl almanya, para türkiye diyor. uefa parayı seçerdi ama kriz sebebiyle risk almaz, almanya
kazanır. zaten bizimkiler sussun diye şampiyonlar ligi finalini, süper kupayı filan verdiler.
bizimkiler görmemiş olduğu için aynı anda olimpiyatlar, süper kupa, dünya kupası ve uefa
finali için başvuru yapıyor, sonra da niye alamadık diye üzülüyor sgsgg.
26.09.2018 12:22 ~ 12:26 fenahuyluspazo
26 eylül 2018 dolar kuru
dolar 6.06 civarında iken türkiye'nin kredi notunu yine birtakım âdi adamlar düşürdü, geri 6.15
seviyesine tırmandı. fed'in faiz kararı 6.30'u buldurur.
edit: çok cuzi bir artış gelince piyasa sallamadı. fed faiz artışları artık nihayete eriyor demek
ki. güzel bu.
26.09.2018 11:11 ~ 27.09.2018 11:08 fenahuyluspazo
sezaryenle doğurup kendine anne diyebilen kadın
ben kadın olsam doğurmazdım bile; o acıya, mesuliyete, hayatını geri dönüşü olmayan bir şekilde
değiştirecek bir canlı değer mi? bence değmez. anamın beni veya ananızın sizi doğurması da
değmemiştir muhtemelen, sorsanız "iyi ki doğurmuşum kuzum seni" derler ama. analar
böyledir çünkü.

dolayısıyla var olduğunuza şükredin. sezaryen oranı türkiye'de aşırı yüksek, doğru ama
ağzımı açmam bu konuda asla. düşünün ki ben her şey hakkında ahkâm kesen bir ruh
hastasıyımdır, ona rağmen...
26.09.2018 01:15 ~ 01:17 fenahuyluspazo
eşiyle birlikte olabilmek için puan toplayan adam
bunu yazan ayrı, inanıp da hakkında sayfalarca yorum, analiz, tespit kasan ayrı geri zekâlı. komik
desen değil, zekâ parıltısı desen yok...

netice itibariyle hepiniz salaksınız, ben dahi öyleyim ki burada bu satırları yazmak suretiyle
sizlere laf anlatmaya çalışıyorum.
25.09.2018 00:42 fenahuyluspazo
ismail devrim haberini yapanın gözaltına alınması
farkında mısınız bilmiyorum, bu şahıs haberi yaparken okul müdürü için "çocuğu okula almadı,
bundan sebep baba intihar etti" diye yazdı. fakat çocuk okulda derslere girmiş. bir kamu
yöneticisi yanlış bir bilgiyle zan altında bırakıldı, adamın kimliği ortaya döküldü, ağza
alınmayacak laflar edildi. yarın bir gün adama birisi bir şey yapsa, bunun bedelini kim
ödeyecekti?

aynen 1984 aynen, haber yapılırken alenen yalan söylenmesiyle hiçbir ilgisi yoktur herhâlde.
24.09.2018 17:38 ~ 17:40 fenahuyluspazo
dwayne johnson
bence başarılı bir komedi oyuncusu, aksiyon filmlerine adamı hiç yakıştıramıyorum diş perisi'nde
tatlı bir küçük kızın bakıcılığını yaptığı rolden sonra.
24.09.2018 00:40 fenahuyluspazo
benim kasabamda olmaz
cılız bıyıklı ve umumiyetle şişman bir sheriff'in muhtemel katlinden evvelki son sözü. genellikle
bir barmene söylenir. (bkz: saloon)
24.09.2018 00:16 fenahuyluspazo
work and travel ile abd'ye gidip bulaşık yıkamak
"türkiye'de çalışan mühendisten fazla para kazandırır" yazılmış; şimdi aklıma gayrı ihtiyari
twitter'da "abd'de tip'lerle beraber komilik yaparak türkiye'deki savcılar kadar para
kazanıyorum" diye tweet atarak on bin takipçi kasan, intermediate ingilizceli ve özel
üniversitede hukuk okuyan kız geldi, lol.

bakınız, tüm dünyada sizin gibi abd'ye özel bir program kapsamında giden, böylece sigorta
priminden, vergiden vesaire muaf olarak, izbe bir bodrum katında 6 kişi beraber birkaç ay
yaşayan, harcamalarını para biriktirmek maksadıyla minimize edip 3 ay sonra "oha 3 aylık
savcı maaşı kadar para kazanmışım, abd'de komiler türkiye'deki savcılardan daha müreffeh
yaşıyor" gibi dangalakça bir yargıya varan cahil sürüsüne laf anlatabilmek için purchase
power parity gibi indekslerle satın alma güçleri puanlanıyor. ama siz bunları bilmiyorsunuz.
abd'de kazandığınız parayı sanki türk lirası ile harcama yapıyor gibi tl'ye çeviriyorsunuz, peki
aynı şeyi ortalama bi abd vatandaşının yaptığı harcamalar için niye yapmıyorsunuz agsgggs,
çünkü adam orada dolar ile kazanıp dolar ile harcıyor değil mi? eee, o zaman?

yani orada work and travel ile giden ve birkaç ay sonra kazandığı parayı tl'ye çevirip iphone x
alacak bir türk değil de komilik yapan bi abd'li olsan, türkiye'deki bi mühendisten daha
yüksek standartlarda mı yaşayacaksın; üniversite okumak istesen yıllık ortalama 30 bin dolar
(sizin garip hesabınızla 200 bin türk lirası) harcayacak, hastaneye gitsen sigorta primini
muhtemelen ödeyemeyeceğin için serum taksalar üç haneli faturalar ile karşılaşacak (en az
6000 lira), 6 kişiyle değil de tek başına insan gibi yaşamak istesen iyimser bir tahminle 1200
dolar (7500 türk lirası) kira ödeyeceksin. türkiye'de dört kişilik ortalama bi ailenin yıllık
giderleri lan bunlar. orada bi garsonun prestiji, orta vadede evliliği, aile kurması çok zor
şeyler iken, türkiye'de bir mühendis için alelâde bir iş nevinden.

demek ki geliri sanki giderler türk lirası imiş gibi tl'ye çevirip mallık yapmanın manası
yokmuş. abd'nin türkiye'den çok daha müreffeh bi ülke olduğu bilinen bir şey zaten. avukatlar
yılda 150 bin dolar para kazanıyor orada. ama mal gibi tl'ye çevirip durmayın şunu işte.
23.09.2018 13:19 ~ 13:22 fenahuyluspazo
eljif elmas
bir insanın futboldan anlayıp anlamadığını hakkında sorulacak tek bir soruyla teşhis edebilirsiniz:

- abi eljif elmas hakkında ne düşünüyorsun?


- hoooouuuyyy wonderkid, #yeniden, #vizyon...

bu cevabı veren katıksız bir futbol cahilidir misal.


- eljif elmas hakkında fikrin nedir?
- merkez orta saha oynayamaz, fizik gücü çok zayıf, pozisyon almasını bilmiyor, durduğu yer,
topu aldığı ve attığı yerler hep yanlış. kanatta rotasyon oyuncusu olabilir veya makedon
liginde orta sahada oynayabilir, zaman gösterecek.

işte bu cevap doğru olan yanıt.

eljif'in orta sahada oynadığı her maç kalemize 20 şut geliyor. zaten rabotnicki'den antic'in
aklına uyup buraya gelen adam ne kadar wonderkid olabilir ki aq.
21.09.2018 11:25 fenahuyluspazo
barış alıcı
topçu filan olmayan ikinci lig kontra atak oyuncusu. buna 1.5 milyon euro vermeye "vizyon"
diyorlar bir de. bakın vizyon demek, barış alıcı ile aynı yaşta olan ve serbest statüdeki, 8
milyon euro piyasa değerli jonathan bamba'yı almaktır, eleman lille'de en son 4 maçta 6 gol
atmıştı.

gerçi bamba'yı lille aldı, benzia'yı da "inşallah kitlerim" diye fenere verdi, bizimkiler de buna
yine vizyon dediler shxhjjs, kime ne anlatıyorum ya.
21.09.2018 11:16 fenahuyluspazo
aykut kocaman
fenere gelmemesi gereken antrenör.

allah aşkına ali koç karşında ağlayarak, "twitter'da illegal bahis reklamı yapan trollerin,
barcelona hayranı 1907 derneğinin, şahsi dostum comolli'nin gazına geldim, affet, gel beni
kurtar." dese de gelme hocam.

bırak da impact etkisi hesaplayan blogger'cı ve fm'ci tayfa, #yeniden'ciler, "eljif elmas
wonderkid, berke yeni donmarumma" diyenler, vizyonerler, dikine oyun müptelâları birbirini
boğazlasın.

beyinsiz davar sürüsü sizi. son 10 maçta 28 puan almış adamı gonderip bu köylüyü getiren ve
kulüpsüz reyes, frey gibi salak transferleri vizyon diye yutturan yönetim de size müstahak. ne
para döndü kim bilir. fabian'da da dönecekti de işte kısmet olmadı.
21.09.2018 01:37 ~ 01:38 fenahuyluspazo
ersun yanal
türkiye'deki en balon hocadır, gelirse fener ill 5'e bile giremez, cocu kalsa da giremez, orası ayrı.
21.09.2018 00:33 fenahuyluspazo
20 eylül 2018'de açıklanan yep
özet: macroprudential policy

mali disipline dayalı, reel sektörü gevşek para politikası ile destekleyen; kısa vadede
büyümenin hızını kesip aşırı istihdamı azaltan, orta vadede de faizleri ve enflasyonu aşağı
çekerek yeniden istikrarlı büyüme ve ilave istihdam yaratan, makro ihtiyata dayalı, başarısı
kanıtlanmış bir politika seti.

açıkçası tam da beklediğim gibi çıktı, 2019 zor geçecek.


20.09.2018 12:03 fenahuyluspazo
amazon.com.tr
türkiye'de milyon civarında istihdam yaratan perakende sektörünü rekabetçi fiyatlarıyla yakında
çökerteceği kesin gibi, bunu da türkiye'ye gelmeden, memlekete tek kuruş kazandırmadan,
200 kişi istihdam bile oluşturmadan yapacak.

bir seneye kalmaz yasaklanır, çok da doğru bir hareket olur.


19.09.2018 12:29 fenahuyluspazo
lise ders kitabındaki gezi parkı konusu
son derece bilimsel bir çalışma, öyle ki gezi sonrası bi yerlerden para bulup 4 haftada 12 makale
yazdırıp, sonra da bunları toplayıp bastıran ve parayı vuran duayen solcu akademisyenlerin
çalışmalarından çok daha ilmî olmuş, bakın grafik falan var, istatistikî veriler konuşuyor.

bilim düşmanları, aydınlığı boğamayacaksınız! tencere tava sesi asla hakikati susturamaz...
19.09.2018 11:38 ~ 11:40 fenahuyluspazo
erdoğan'ın faiz konusunda haklı çıkması
1) merkez bankasının belirlediği faiz oranı, piyasa faiz oranı demek değildir; politika faizi
oranıdır, sıcak parayı etkiler. yatırımlar bu orandan etkilenen piyasadaki faiz oranı tarafından
desteklenir ya da kısılır.

2) kredi faizlerinin yüzde 37, enflasyonun yüzde 20 olduğu bir ülkede, politika faizinin yüzde
17.75'te kalması sadece komiktir, bir manası yoktur.

3) bu faiz meselesi erdoğan'ın o hayallerle dolu kafasına bir türlü oturmadığı için bu kadar
büyüdü. rasyonel iktisat politikası, faizlerin 2013'te artması gerektiğini söylüyorken, merkez
bankası'na yapılan müdahaleler ve mb'nin faiz dışı abuk subuk yetersiz önlemlerle piyasaya
likidite sağlamaya çalışması, piyasanın güvenini kırdı. bu faiz arttırımı doları kalıcı olarak
düşürmek için değil, piyasaya gerekli bağımsızlığa sahip bir merkez bankası'nın var olduğunu
ve bunun ortodoks iktisat politikaları uygulayacağını, erdoğan'ın müdahale etmeyeceğini
göstermek adına yapıldı. doların yüksekliğinin sebebi likidite kıtlığı değil, güvensizlik. üstelik
bu faiz artışı enflasyonun da hızını kesecek, istihdamı ve talebi kısarak türkiye'yi resesyona
götürecek. resesyon yaşaman gerekiyorsa yaşayacaksın, yüzde 30 enflasyon ve 1 dolar eşittir
8 tl kuruyla yüzde 6.5 büyümenin bir anlamı olmaz.

dolayısıyla bu faiz arttırımı çok normal ve makul idi, ta ki süper zekâ ağzını açana kadar...
19.09.2018 10:59 fenahuyluspazo
kapitalizm
kapitalizmin en büyük silahı, insanlara kendisi hakkında derin, tafsilatlı ve uzun uzun düşünecek
zamanı bırakmamasıdır; üzerinde doğru düzgün düşünemediğiniz, hakkında tahliller
yapamadığınız bir "şey"le mücadele edemezsiniz. eskiler, "duraksayış olmadan kavrayış
olmaz" derler; şimdilerde kimsenin durmaya niyeti yok, hayat uçsuz bucaksız ve göz açıp
kapayıncaya kadar çabuk geçen bir serâb, bir yarış. kapitalizm bize kendimize dair her şeyi;
sevgiyi, saygıyı, doğumu, nefreti ve hatta en çok da ölümü unutturdu. tüm başarısını da
oluşturduğu bu hayalî kozmosa borçlu.

dolayısıyla şairin de dediği gibi, "ah kimselerin vakti yok, durup da ince şeyleri anlamaya..."
18.09.2018 23:39 ~ 23:41 fenahuyluspazo
lord of the flies
golding'in bu meşhur eserini birden fazla defa okursanız şayet, sanki şöyle bir şey hissedersiniz:
golding, insanların binlerce yıldır önlerinde durup da göremedikleri çıplak hakikate hayret
etmiş, bu umarsızlık ve aymazlık karşısında dehşete kapılarak biraz da gücenmiş, anlatacağını
kara mizah, alaycılık ve alegori vasıtasıyla, sitem içerisinde anlatmıştır. kitabını bir çocuk
öyküsü olan mercan adası'na itinayla benzetmeye çalışmasının sebebi de bu sitem ve alaydır.
bir zamanlar avrupa kaynarken büyük şiir üstadı ahmet haşim, "yarin dudağından getirilmiş,
bir katre alevdir bu karanfil..." mısraıyla başlayan bir şiir düzünce, onun esasen çeyreği kadar
dahi şair olmayan orhan veli,

"hakkınız var, güzel değildir ihtimal


mübalağa sanatı kadar
varşova'da ölmesi on bin kişinin
ve benzememesi
bir motörlü kıtanın bir karanfile
'yarin dudağından getirilmiş'"

şiirini ahmet haşim'e "dünyada neler oluyor, sen yarin dudaklarındasın" diye tarihî bir ayar
vermek maksadıyla, tüm sitemiyle yazdığında, golding'le aynı saikle hareket ediyordu: bir
şeyleri insanların yüzüne çarpmak. bazen bir şeyleri dolaylı yoldan anlatmak, doğrudan
söylenmesine oranla insana daha çok tesir eder ve dehşete düşürür. kitabın muazzam
başarısından birkaç kuşağın bu dehşeti yakînen yaşadığını tahmin edebiliriz.

esasen bu hikâye, insanın öyküsü. öyle iyilik kötülük filan değil, bence o kadar basit değil.
hem iyi ne, kötü ne? benim açıklamam daha farklı:

her medeniyetin başında, bir altın çağ bulunur. bu altın çağın temel değeri ne zenginlik veya
refah, ne de azâmet veya şan, şöhrettir. temel değer: eşitliktir. her uygarlık bir eşitlikle,
sorgulanmayan bir adaletin tesisiyle başlar; adeta her şey yerli yerindedir. insanlar arası her
ilişki sürecinde bir hiyerarşi, iktidar tasallutu vardır amma; her zaman insanların bunu meşru
görüp rıza gösterdiği, iktidarın tam kurumsallaşmadığı, ceberrut bir sistemin veya devletin,
sivillerden ayrılmadığı bir başlangıç vardır. osman gazi'nin 400 çadır beyinin rızasıyla adeta
padişahlığa "seçildiği" günde veya ralph'ın kimsenin yakınması olmaksızın adanın meşru
lideri, şefi olduğu gündeki gibi...

ama neden sonra, bir şey olur. insanlar homurdanmaya başlar, baştaki eşitlik bozulur. kimileri
"senin ne ayrıcalığın var?" diye sormaya başlar, adalet duygusu zedelenir, iron law of
oligarchy işlemeye başlar. işte, her iktidarın ve insanlığın binlerce yıldır yaşadığı bu probleme
"teodise", yani "şer problemi" diyoruz. kötülük, eşitsizlik alıp başını gittiğinde, korku ve açlık
hükmetmeye başladığında, insanlık temel dürtüleri gereği bu problemi çözebileceklerini
düşündükleri birinin etrafında toplaşırlar; onun eşitsiz olması mühim değildir, geri kalanları
değersizlikte eşit kılması kâfidir; öyküde de bu kişi, güçlü ve atılgan olması, insanlara avlanıp
et getirmesi hasebiyle, kendisini aynı şeytanın adem'den hayırlı görmesi gibi hayırlı görüp,
otoriteye başkaldırma cür'etini gösteren jack'dir. jack açıkça anti-christ, yani deccaldır, şeytanı
temsil eden "sineklerin tanrısı"nın krallığını kurar, zorbalık ve şiddetle kan döker ve daha da
önemlisi, öykünün christ'i olan simon'i katleder.

simon adındaki velet ise öyküde bu medeniyete gönderilen bir peygamberdir, sara nöbetleri
geçiren, çocukların "çatlak" dediği simon, her nebi gibi anlaşılmaz. ancak bir resulün sahip
olabileceği bir iyi niyete ve pür-ü paklığa sahip olan simon; küçüklerin yetişemediği olgun
meyveleri onlara verir, barınak yapımında ralph'e yardım eden tek çocuktur, ayrıca jack ile de
kâşiflik yapar. otoriteye değil, topluma hizmet eder. adada korkulan bir "canavar" olsa da
bunun doğru olmadığını sezer, "burada bir canavar varsa, o ancak biz olabiliriz" diye düşünür.
karanlıktan korkmayan tek çocuk kendisidir, mümkün olduğunca öteki çocuklardan geceleri
kaçar ve yalnız başına düşünür. "sineklerin tanrısı" ile konuşabilen tek çocuk da odur. bu
"vahiy"den sonra, hakikati bulur ve anlar: aslında bir canavar yoktur, canavar onların
içindedir. etrafındaki çocukların saçma sapan hareketlerine bir son verebilmek ve onları irşad
etmek için, yara bere içinde de olsa kavmine döndüğü sırada, onun "canavar olduğu" vehmine
kapılan kavmi elinde can verir, tıpkı peygamberlere yaraşan bir şekilde...

domuzcuk ise aydın fakat materyalist bir kafayı temsil eder. canavarın varlığına inanmayan
ikinci çocuk odur; fakat hakikati bildiğinden değil, hayalî şeylere inanası gelmediğinden.
akıllı ve mantıklı, sağduyulu bir çocuktur ama daima kabullenilmek korkusuyla otoriteye
hizmet eder. ralph onu sevmemesine rağmen, peşinde gezer durur. hep ona sığınır, toplum
yararına tek bir iş yapmaz; yemek toplamaz, barınak inşa etmez, ava gitmez, üstelik korkağın
da tekidir. o bir uygarlık kurmakla ilgilenir; ilk işi bir yığın kurallar ihdâs etmek olmuştur,
kurtarılmak için ateş yakmayı öneren de odur, bürokrasiyi inşa eder, kumsala güneş saati
yapmak ister ve gözüne girmek için ıkındığı otorite tarafından azarlanarak susturulur. anti-
christ'ın düzenine ortak olmak istemez, bu sebeple ortodoksiyi desteklemeyi sürdürür, bu
yüzden o da can verir.

netice itibariyle, bu eser çok başarılı bir teoloji şaheseri. veletlerin içindeki kötülükten
hareketle, bizi bize anlatma vazifesini üstlenmiş gibi...

can sıkıcı tabi.


18.09.2018 22:22 ~ 22:30 fenahuyluspazo
türkiye'deki sorunların esas sebepleri
en veciz ve özet şekilde ifade etmek gerekirse: feodal dönemden kalma bir kimliğe (müslüman),
âdetlere ve mentaliteye sahip olduğumuz hâlde, kapitalist strüktürde yaşamaya çalışmamız.

bu konuda biraz düşünen herkes bu tespitin doğruluğuna katılacaktır. bizler feodal döneme ait
bir toplumuz. kapitalizm ve onun ajanları; demokrasi, modernizm, tüketim toplumu, hürriyet
vesaire adına ne koyarsanız koyun, hepsi batı menşeli, daha evvelden tanımadığımız şeyler.
kimliğimizle, inandığımız şeylerle uyuşmuyor. bu sebeple tökezliyoruz. kendi çapımızda bir
şeyler yapmaya çalışırken işler iyice sarpa sarıyor. bi yandan kapitalizmin nimetlerinden
faydalanmaya çalışıyor, bi taraftan da onun külfetlerine katlanmamaya, feodal zihniyetimizi
değiştirmemeye çalışıyor, ayak diretiyoruz. başımızdaki ''muhafazakâr demokrat'', ''türkiye'yi
üç buçuk kat büyüttük'' diye gururla konuşurken, sonra da ''ben mini etekli kızları görünce
üzülüyorum'' diyor. e ne bekliyordun ki? şalvarla roma'ya mı gidecek kızlarımız? eşyanın
tabiatı böyledir.

bizim yaşadığımız her sorunu avrupa da yaşadı ve yaşıyor halen. ama onlar kendi içlerinde bir
modus vivendi'ye ulaşabildiler, kimliklerini dönüştürdüler. bambaşka insanlar oldular. daha
18. yüzyılda osmanlı reisülküttâblığı, ''bu avrupalılara artık ehli kitab dahi denemez'' diye
rapor yazıyordu. kapitalizm, modernizm filan bunlar feodal dönemde inmiş dinlerle çalışmaz.
dolayısıyla, bir ateist olsaydım türkiye'nin sorunu islâm derdim. bir müslüman olduğum için
dünyanın sorunu kapitalizm diyorum.
14.09.2018 20:08 ~ 20:10 fenahuyluspazo
erkeklerin sünnetli olarak yaratılmama sebebi
sünnetli olarak yaratılsa maksad hasıl olmayacağı içindir.

birincisi, erkekler sağlığı gerekçe göstererek filan sünnet olmuyor; sünnet olmak ya da
olmamak arasında sağlık açısından bir fark yoktur. ateistler zırvalıyor sadece bir şeyler, alayı
da ideolojik olarak güdülenmiş yalanlardan ibaret. müslümanlar da zırvalıyor, yok penis
kanseri bilmem ne. penis kanserinin görülme sıklığı kaç allah aşkına...

erkeklerin sünnet olma sebebi, sünnetin allah'ın inananlarına kondurduğu bir işaret olmasıdır.
eğer allah erkekleri sünnetli yaratsaydı, sünnet olmak bir ibadet veya iman alâmeti olmazdı.
çünkü sünnet, fıtrî bir ibadettir, sünnet olmamış bir erkek doğru düzgün abdest dahi alamaz,
zira orada kir ve idrar birikir, akıntı da gözden kaçar. bu yüzden namazları şüpheli hâle gelir.
yaratılma maksadı allah'a ibadet olan bir mahlûk bu ibadeti yapamıyorsa şayet, bu abestir.
bundan sebep sünnet, fıtrîdir; sünnet olmamaksa abestir. inanmayan adamın böyle bir derdi
olmayacağı içindir ki sünnet olmasında bir fayda yok. sünnetin faydası biyolojik değil, fıtrat
kaynaklıdır.

bu kadar basit. insanın mükemmelliği de şeyinin ucundaki bir deri parçasıyla alâkalı değildir;
insanın kendisini gerçekleştirebilecek ve rabbini tanıyabilecek bilince sahip yegâne varlık
olmasındandır.

kavramları iğdiş ede ede kendinizi deli gibi yaptınız iyice. armut da yiyorum, yemeyince
açlıktan ölüyorum. demek ki mükemmel değilim, allah yok, din yalan.
14.09.2018 19:59 ~ 20:00 fenahuyluspazo
tarence kinsey
ben özledim galiba seni...

galatasaray'la oynadığımız 2011'deki play-off finallerinde kinsey sakatlanmıştı, belinde bir


problem vardı. ama maç öncesi antrenmanlara gelip kot pantolon ve altın kolyesiyle smaç
basardı kajdkasjdasda, garip adamdı vesselâm. şunları kot pantolonla, sakatken yapıyordu
herif. kendisinden sonra şöyle atletik, spektaküler bir üç numaramız olmadı, kalinic malinic'le
uğraşıyoruz.

kinsey'in enteresan huyların biri de perdeden topsuz reverse yaparak kurtulabilmesiydi, bunu
bi onda gördüm. adam bu huyu sayesinde fener kariyerini perdeye takılmadan bitirdi.
13.09.2018 23:01 ~ 23:05 fenahuyluspazo
arthur schopenhauer
hayatta bir mana bulamadığı için kendince hayata anlam kazandırma işlevini insanın kendisine,
nihilist felsefeden kaynaklı bir hayata, kutsallara, zevklere karşı derin bir kayıtsızlık
beslemekle mükellef olacak şekilde yükleyen bir feylesof. yani vardığı yer, aslında inkâr ettiği
şeylerin neticesi olan bir hayat.

şopenaur'u anlıyorum, her insan var olmaktan kaynaklı ontik bir ızdıraba mahkûm olarak
doğar, yaşar, büyür ve en nihayetinde ölür. var olmak, bilinç kazanmak, kendi kendini
gerçekleştirme yolculuğuna çıkmak, insana tabiî olarak acı çektirir. zira evrende bir şer, yani
teodise problemi mevcuttur. adaletsizlik, eşitsizlik her daim vardır, mâni olunmasına da
imkân yoktur. mutluluk kovalanır, fakat bir türlü ulaşılamaz. insan ne kadar var olmasının
hasebiyle hayata bağlanırsa bağlansın, var olma iştiyakına, sonsuzluk arzusuna tutunursa
tutunsun, tüm dünyayı sömürse dahi doymayacak gibidir, lakin ölmek de istemez. bu
insanlığın kaderi ve varlıksal, temel bir azâbıdır, bundan kaçınmak imkânsız.

bundan sebep, bu ızdıraba dayanıp da ah vah etmenin hiçbir manası yoktur. esas ilimde yiğit
olan kişi, ''ben ızdırap çekiyorum, dolayısıyla bu hayat bir ızdırap yurdudur'' diyen değildir,
çünkü bu default bir acıdır; aslında ilimde yiğit kişi, bu ızdırabın nedenini ve neticesini
bulmak için çabalayan kişidir. şopenaur buna hiç yanaşmamış. aforizma kasıp durmuş.
modern dönem insanlarına da niçe'yle beraber ''hiçbir şeyin anlamı yok'' fikrini böylece
armağan etmiş bulunmuş.

insanın bu ontik ızdırabının iki sebebi vardır: ilk olarak bir'ken çok olması, ikinci planda da
aslî vatanından uzakta olmasıdır. allah insanı kendi nefsinden halk etmiştir, yani yaratmıştır.
insana kendi ruhundan üflemiştir. yani insanlık âlemi en başta allah'ta bir iken, o'ndan gayrı
değil iken, kendi türdaşlarından da ayrı değil iken, sonradan ''yaratılarak'', bir zamanlar
beraber olduklarından ayrı düşmüştür. bu sebeple insan yalnız yaşamaktan hep gocunur,
korkar ve sevilmek, takdir edilmek ister. işte sevilmeye dair sonsuz iştiyakımızın sebebi
budur. ve elbette insan dünyada, aslî vatanı olan yitik cennetten de uzaktadır. bilindiği gibi
hazret-i adem, cennette yaratıldı. dünyaya indiğinde de yıllarca feryad-ı figân eyledi. adem
babamız gibi biz de bu acıyı çekmeye mahkûmuz.

kalplerin ancak allah'ı anmakla mutmâin olması gibi, insanın ontik ızdırabı da ancak aslî
vatanına kavuşup, yeniden çok'tan az'a doğru bir tekâmül sürecine girdiğinde son bulacaktır.
ruhlar allahü teâla'ya orada kavuşacaklar, belki bir olamayacaklar ama rab'lerini görecekler ve
artık ''var olma'' denilen hâl, acı veya keder değil, haz ve zevk veren bir hâle bürünecektir.
çünkü aslî vatana dönüş, cennete varış; ''insanın kadim yolculuğunun'' neticesini ve son
buluşunu temsil eder, insan kendisini gerçekleştirmiştir artık. dolayısıyla elem veya acı
duymasına artık lüzum yoktur. insanın yaratılmasındaki maksad hâsıl olmuştur.

aynı bir bebeğin en iyi şartları sunsanız da ana kucağından başka yerde tatmin olmaması, altın
kafese konulan bülbülün ille de vatanım deyip inlemesi gibi, insanîyet de var olduğu
müddetçe vatanı için inleyecektir. bunun şopenaur gibi pek akıllı olmayan fakat çok akıllı
olduğu zannındaki insanların dile getirip getirmemesi, pek bir şey ifade etmiyor.

o dönemde yaşamadık ki şopenaur'dan tut hegel'e kadar milleti tokat manyağı yapalım.
13.09.2018 18:36 ~ 19:41 fenahuyluspazo
mustafa kemal atatürk
kendisinin 1900-18 arasında tanıyıp, görüştüğü, hatta oturup yemek yediği bazı insanlar: ingiliz
casusu aubrey herbert, ünlü britanya generali ve kudüs fatihi, general edmund allenby (1913
yılında), bulgar general ratcho petrov (kızı çok güzel olduğu için sofya'da askerî ateşeyken
kendisinin ve fethi okyar'ın bu generale özel ilgileri vardır), mustafa kemal'in ölüm döşeğinde
''benden sonra cumhurbaşkanı sen ol'' dediği ingiliz büyükelçi percy loraine, bizim meşhur
arabistanlı lawrence, görünüşte seyyah fakat aslında bis çıkarları için çalışan rosita forbes,
atatürk'ün kendisine ''ingilizler anadolu'da belirli bir güç elde edecek olurlarsa, birlikte
çalışacakları deneyimli valilere ihtiyaç duyacaklardır.'' dediğini iddia eden ve bu maksadla
korgeneral harrington'a görüşmesine önayak olmasını istediğini belirten ingiliz gazeteci ward
price, 27 eylül'de lawrence ile görüştükten sonra halep'ten çekilirken ''buralar osmanlı veya
türk toprağı değil. umarım bir gün arapların dünyada rol oynayabilecekler hür bir devleti olur''
dediği ve sonradan nazilerle işbirliği yapıp, 48'deki arap-israil savaşında arap kurtuluş
ordusu'nun başına geçecek olan fevzi el kavukçu vesaire vesaire...

bu son hadise çok ilginçtir. bir ingiliz casusuyla görüşüp ordugâhını yüzlerce kilometre geriye
çekiyorsun. bu sırada karşında bir zamanlar birlikte yemek yediğin bir ingiliz general var.
aynı zamanda da bir arap subaya ''buralar bizim değil zaten bla bla'' filan diyorsun. bugün
güneydoğu'da bir türk albayı bir kürt teğmene, ''aslında buralar sizin, umarım dünyada mühim
bir rol oynayabileceğiniz bir devletiniz olur'' filan dese hali nice olur acaba.

ps: mustafa kemal bu davranışı sebebiyle divan-ı harbe verildi (verilmemiş, enver verecekken
fevzi paşa aksine ikna ediyor, düzelteyim). daha önceden de balkan savaşlarında bulgar
cephesindeki bir hücuma öncülük eden bolayır kolordusu, merkeze haber verip destek
almaksızın bu hareketi gerçekleştirdiği için 20 bin zayiat vermiş, bu sebeple süleyman sabri
bey meseleyi tetkik için vazifelendirilmiş, kendisi de bu hareketlerdeki mesuliyetin mustafa
kemal ve fethi okyar'a ait olduğunu tespit etmişti. fethi bey askerlikten ihraç edilmiş, mustafa
kemal de geri hizmete alınarak sofya'ya askerî ateşelik mevkiisinde bulunmak üzere
sürülmüştü. ihraç olunan fethi bey de sofya'da elçi oldu.

fakat fevzi çakmak mustafa kemal'in kurşuna dizilmemesi için enver'i ikna etti. cumhuriyetin
ilanından sonra da süleyman sabri bey türkiye'de barınamadı, yurt dışında yaşayıp, öldü.
13.09.2018 13:22 ~ 22:08 fenahuyluspazo
john godolphin bennett
aslında mustafa kemal'e yıllar önce görüşmüş bir istihbaratçı olan aubrey herbert'in türkiye'deki
paravan kimliğidir. aslında bennett diye birisi yok yani, uydurulmuş bir karakter. herbert'a
sonradan (1923'te) öldü süsü verilmiş, herbert da bennett olarak yaşamaya devam etmiştir.

bennett'ın yazdığı otobiyografisinde çocukluğunu anlatmadan geçmesi de bu sebepledir. kim


otobiyografisinde çocukluğunu atlar ki? tabiî ki, anlatmamak zorunda olanı.

şu fotoğraflardan biri herbert, biri bennett. aslında ikisi de hem herbert hem bennett.
13.09.2018 12:28 ~ 12:31 fenahuyluspazo
enver paşa
silah tüccarı basil zaharoff aracılığıyla ingiltere'den new york'taki morgan's bank'a 10 milyon
dolar rüşvet isteyip, bunun karşılığında müttefiklerin boğazlardan geçmesine ve sulh
imzalamasına müsaade edecek olan ''vatansever''. 1917'de parayı almış fakat 1918'de geri iade
ederek hıyanetten vazgeçmiştir. ha şimdi bunu söyledim diye birileri mal bulmuş mağribi gibi
üzerine atlamasın çünkü prens sabahaddin, mustafa kemal, talat ve cemal paşa gibi adamların
da bu tür planları vardı. hatta bu sebeple enver mustafa kemal'i ordudan uzaklaştırabilmek için
ona askerlikten istifa etmesini ve mebus olmasını teklif etti fakat mustafa kemal resti gördü,
istifa etmedi.

osmanlı'nın o dönem yönetiminde yer almış her ittihatçı gibi, enver de haindir. bi de bunlar
hürmetle anılıyor halen, sağda solda abideleri, anıtları filan var.
13.09.2018 12:07 ~ 12:09 fenahuyluspazo
anayasa
çok komik bulduğum bir belge.

anayasa dediğimiz şeyle bizler insanlara haklar tanıyoruz. diyoruz ki, senin şu şu hakların var.
devletin de bu bu bu hakları var. belirli durumlarda, devlet yararına şu haklarınızı askıya
alabiliriz, şöyle edebiliriz, böyle yapabiliriz diye sayıyoruz. zaten anayasalar genelde
böyledir; ''emek ve devrim üzerinde şehitlerinin kanıyla yükselmiş uganda cumhuriyeti,
bireyin ve insanın en büyük değer olduğunu ikrar ve kabul ederek, demokrasiye aşık uganda
milletine ithaf olunmuştur. ama...'' şeklinde devam eder.
bu belgeleri neden komik buluyorum, şundan: eğer anayasaların maksadı devletin nasıl
çalışacağını düzenlemekse ya da hükûmeti sınırlandırmaksa, bunlar için mevzuat olarak
düzenlenmiş anayasalara ihtiyacınız yok. teamüller vasıtasıyla veya temel kanunlar ile de
bunlar halledilebilir. dolayısıyla yargı içtihadlarıyla sisteme şekil verir. keza hükûmetlerin
yetkileri de anayasa olmadan sınırsız olmuyor. bkz. britanya.

ikincisi, anayasaları bizler yazıyoruz. ve yine kendimize haklar tanımakla beraber, devlet
adındaki tüzel kişiyi de bizden üstün bir pozisyona oturtuyor, onun mevcudiyetinin devamı
temelinde bir sürü hakkı yine ona da veriyoruz. şimdi bu komiktir, zira bir hakkı veren, onu
almaya da layıktır. yani bizler kendi kendimize hak verebilir miyiz, verebilirsek geri alabilir
miyiz?

yasayla hak alınmaz veya verilmez. hak, doğal olarak bulunur. ''yaşam en yüksek değerdir,
herkesin yaşam hakkı kutsaldır ve dokunulmazdır'' diye bir yasa maddesi bulunması abesle
iştigaldir. bu hakkı veren, zaten allah'tır. senin böyle bir hak vermeye yetkin yok. zaten
herhangi bir tüzel kişiliğin herhangi bir hakkının olması da saçma sapan bir şey. modern
hukukun uydurduğu şeyler.

allah'ın sıfatlarından birinin el-hakk olması, gâvurların da allah'a ''the author'' demesi bu
sebeptendir: hakkı allah verir. kimse de ona dokunamaz. bunları ''anayasa'' gibi yazılı mevzuat
hükümlerinin meselesi etmek bana hep çok komik geliyor. sen oraya bireyin yaşam hakkı
kutsaldır yazsan ne yazmasan ne.
12.09.2018 20:06 ~ 20:07 fenahuyluspazo
emilio gentile
politics as religion'ı oldukça başarılı bir eser. aslında hep bildiğiniz şeyleri anlatıyor: siyasetin
''religion''sız (din değil) düşünülemeyeceğini, politik süreçlerin değer yüklü olduğunu ve bu
değerlerin de aslında bir şeyleri aşkınlaştırma, kutsallaştırma deneyimlerinden
kaynaklandığını, totalitarizmin de bunun en uç noktasını teşkil ettiğini...

ingilizce hoş bir dil. meselâ biz heaven ile paradise'ı aynı kavramla, ''cennet'' ile karşılıyoruz.
hâlbuki ingilizce'de ''heavenly city'' nâmında bir mefhum var. yeryüzünde mesihin kuracağı
cennet ülkeyi anlatıyor. paradise ise göklerde olanı. işte aydınlanma sürecinde yaşanan şey
tam olarak heavenly city'i mesihi beklemeden kurma projesinden ibarettir; bu sebeple bu tür
kitapları seviyorum. aslında batılıların dini yok etmediğini, onu sadece sofistike bir şekilde
dönüştürdüğünü, daha doğru bir ifadeyle ''paganlaştırdığını'', seküler ve yasasız aşkın
inançlara dönüştürdüğünün yine batılılarca ikrarı.

totalitarizm, faşizm filan böyle de marksizm de hatta liberalizm de kocaman bir dinden ibaret.
çünkü bizim ne olduğumuza karar vermek, kimliğimizi seçmek için kendimizden yüce bir
şeylere bağlanmaya ihtiyacımız var: bu cinsel yönelimimizden tutun, inandığımız dine kadar
geniş bir yelpazede dağılır. ve kimliğimiz yaptığımız şey de en nihayetinde ''religion''ımız
haline gelir.

zamanında bi eleman da the faith of the faithless deyû bi kitap yazmış idi, orada da bu
anlatılır. carl schmitt de 1930'lardan itibaren anlattı bunları. millet hala anlamazlıktan geliyor.
inançsız yaşayamazsınız, bok çuvalı gibi ölür gidersiniz.
12.09.2018 19:54 fenahuyluspazo
monta ellis
mahlası ''the god'' olan basketbolcu. bu lsd bağımlısı bomboş tipe bu lakabı veren hangi süper
zekâ hep merak ederim.
11.09.2018 11:10 fenahuyluspazo
ilber ortaylı'nın suriyeli yorumu
türkiye'nin belirli bir kesimi için bir şey söyleyenin titri, unvanı, entelektüel kapasitesi filan zerre
önemli değildir. mühim olan, onların fikirlerine ne kadar yakın konuştuğudur. eğer
söyledikleri ekşicilerin hoşuna gidiyorsa o adamın atilla taş kalibresizliğinde bir adam olması
bir kenara itilir ve o şahsiyet göklere çıkartılır. yok, eğer dedikleri hoşuna gitmiyorsa, bir
zamanlar itinayla yaladığı ilber ortaylı veyahut aziz sancar olsun, hemen yerin dibine batırıp
itibarsızlaştırmaya çalışır.

ekşiciler böyle insanlar. haliyle bu insanları memnun etmek gibi bir çabamız olmamalı.
uluslararası hukuk, insanîyet ve türkiye'nin menfaatleri doğrultusunda işimizi görmeli ve bu
işi bitirmeliyiz. bu salakların fikri bile alınmamalı.
11.09.2018 11:08 ~ 11:09 fenahuyluspazo
dağ evi + hatun + internet + 1000 kitap + ps4
saçma sapan bir hayal. böyle bir tip dağ evini ısıtmak için odun kırarken elini filan keser.

ayrıca şu ''hatun'' kısmını, ''seks'' yapın da biraz dürüst olun. temizlikçi kadın da hatun
neticede.
11.09.2018 11:02 ~ 11:04 fenahuyluspazo
the witcher 3 wild hunt
sonunda biten oyun. ömrümden 105 saat yedi ve gwent'e ve armor bulma olayına hiç
bulaşmadım. sadece gwent'e 20 saat gömen adam var. geralt'a biricik aşkı yennefer ile
mutluluklar diliyorum güzel bağ evlerinde, kısır olmaları kötü. çocuk evin neşesi ve
bereketidir çünkü. (rpg oyunlarını bu sebeple sevmiyorum, beyinde tahribat yapıyor)
oyunun en sevdiğim bölümleri ise açık ara hearts of stone expansion'ı oldu. merak uyandırıcı,
gergin, sürükleyici bi hikâyenin yanında hoş da bir mizah unsuru barındırıyordu. gaunther
o'dimm karakteri çok güzel yazılmış. blood and wine da bu çıtayı koruyor, ek paketler ana
oyunu tırtlaştırdı, böyle bi oyun kendisi.

oynamayan hayatından bir 100 saati kurtarır, gidip sevdiklerinizle filan ilgilenin, buluşmayın
buna, lanet gibi bişey. new game + filan yapmayayım diye sildim hemen.
10.09.2018 18:02 fenahuyluspazo
9 eylül 2018 sun express rezaleti
türkiye bilindiği üzere bir free for all ülkesidir, kimin dişi kime geçerse. ben şahsen bunu
rezaletten dahi saymıyorum; bahsettiğiniz amca kadına dişini geçirmiş ve istediğini elde
etmiş. sen geçirememişsin. geçirmen gerekiyordu, geçirecektin. ülkemizin formatı böyle,
senin suçun değil.

zamanında bir internet servisi müşteri hizmetleriyle kavga etmişliğim vardır. kadın ısrarla
işlem için anneannemin kızlık soyadını soruyordu. hizmet annemin üzerine olduğu için
tabiatıyla, bunu sorması lazımdı. fakat ben evvelki görüşmelerimde bu bilgi yerine başka
bilgiler vererek sistemden geçmiş ve işlemlerimi tamamlamıştım. ama bu kadın inat çıktı.
''beyefendi, böyle olması gerekiyor...'', ''bu bilgi olmadan işlemleri tamamlayamayız'' filan
gibi bahaneler üretiyor. tabiî ilk başta nazikçe konuşmayı sürdürüyoruz, çünkü bundan sonuç
alabileceğime dair inancım taze. bir müddet sonra bu inanç kaybolunca bu kadına bir
çemkirdim, otuz saniyede tüm işlerimi halletti. intikamını da aldı ama bir yıl taahhüt yerine
iki yıl yazmış kadın ahjsadhsaas.

çünkü bu memlekette işler böyle yürür. yapılabilecek bir şey yok. ateşe girdin de yanmadın,
böyle bir şey vâki mi yani... (hz. ibrahim olmadığını varsayıyorum)
10.09.2018 12:06 ~ 12:08 fenahuyluspazo
türk silahlı kuvvetleri
laikliğin teminatıdır, lol.

erdoğan'ı en çok takdir ettiğim konu, bu tarihinde darbeden filan başka bir şey olmayan
kurumun hakkından gelmesi. kendisini rejimin kurucu unsuru filan sanan, güneş gözlüklerini
çekip, artist artist napolyon havalarında yürüyen, ''demokrasiye balans ayarı'' vermeyi kendine
reva gören, ''rejimi korumak ve kollamak'' gibi dangalakça bir vazife edinmiş bu müptezel
sürüsüne bi çaktı, kuvvet komutanlarının yarısı hanya'ya, öteki yarısı konya'ya gitti. şimdi
evlerinde hava harp okulu marşı dinleyip ağlıyorlardır muhtemelen. tsk da şimdi aslî
vazifesini, terörle mücadeleyi ve vatanı koruma işini yapıyor. yok hükümet tebliğinde atatürk
adı 8 kere geçmesi gerekirken 2 kere geçmiş diye e-muhtıra vermeye kalkmıyor. bu da
bazılarının zoruna gidiyor, farkındayız.

türk insanı asker de olsa, doktor da olsa, öğretmen veya bürokrat da olsa primitif kafalıdır.
saygısını kazanmanız için nezaketle değil, güç kullanarak muamele etmeniz gerekir. çünkü
bizde saygı sevgiyle kazanılmaz, korkuyla kazanılır. erdoğan'dan korkuyorlar artık, ondan
sesleri çıkmıyor. yoksa tsk yine küçük laisist napolyonlarla dolu, adım gibi eminim. yarın
erdoğan gitsin kafalarını çıkarmaya başlarlar küçükten.
09.09.2018 16:57 ~ 10.09.2018 00:45 fenahuyluspazo
türkiye'nin dış borcu
bir ülkenin dış borcu, kamu dış borcu stoku gibi istatistikler, açıkçası tek başına zerre anlam ifade
etmeyen verilerdir. önemli olan bu borcun cinsi ve niteliği. zira dünyada artık vergi
almaktansa belirli koşullarda borç almanın ekonomiye çok daha fayda sağladığı bilinmekte
olan bir realite. zaten ekonomin istikrarlıysa dış borcu çevirmekte bir sıkıntı yaşamıyorsun,
bugün cari fazla veren japonya, almanya, abd gibi ülkelerin yüzde 400'lere kadar çıkan dış
borç/gsyih oranları olması borç almanın vergi salmaktan daha başarılı bi ekonomik araç
olmasıyla ilgili.

mesela abd, 20 trilyon dolar kamu borcu var. ama bu borç zaten kendi parasıyla. gelirleri de
bu cinsten. zaten oldukça düşük faizle kredi alan ülkeler bunlar, totalde saglayacaklari
ekonomik değer, faiz odemesinden daha fazla olacak. zira dediğim gibi, cari fazla veren
ülkelerin borç almaya ihtiyacı yok.

yani borc stoku oranımız almanya'dan iyi filan diye övünen insanlar oluyor da ondan
söylüyorum, bize yüzde 20 faiz filan giriyor, almazsan da iflas edersin. arada böyle bi fark
var.
09.09.2018 12:11 fenahuyluspazo
istanbul büyükşehir belediyesi
akp'nin muhakkak kaybetmesi gereken belediye. beş para etmez lale festivallerine, ''dünyanın en
büyük lale halısı için 7 milyon lira harcandı'' haberlerine, ''medeniyet tasavvurumuz ve garp''
gibi saçma sapan isimli panellerle dilipak gibi adamların saat başı 10.000 türk lirası karşılığı
zengin edilmesine, asla yapılmayacak gereksiz projelerin çizdirilip halkın gözünün
boyanmasına, beş liralık malın 150 liraya birilerinin şirketlerinden belediyeye alınmasına,
şehrin devasa bir bitmeyen şantiye olmasına artık lanet ediyorum.

iki metro yaptılar, onların da yarısı bitmedi. tüm ilmî ve objektif verilerle konuşacak olursam,
akp ankara'yı da istanbul'u da izmir'i de (tabiatıyla) kaybedecek. kaybetmesi de gerekiyor. akp
eğer bir yeri kazanacaksa izmir'i kazansın. şehri yıkar yeniden yapar. biraz rahat edersiniz.
ama ikinci dönem o muhteşem ''mega projeler''e geçmeden sepetlemeniz lazım. körfez geçişi,
mörfez geçişi der; mahkeme kararıyla durdurulan her projeyi yeniden yaparlar. yapınca da
kamu yararı var, yapıldı bi kere deyip yıktırma kararı çıkmasını engelliyorlar.

antalya'yı menderes türel yeniden inşa etti mesela. sonra tam saçlamayacakken seçmen yine
chp'yi getirdi. sonra tekrar akp kazandı. o ''mega projeler''e geçemedi bir türlü yani. gerçi son
çıkan haberlere göre antalya sahilinde abuk subuk bir şeyler yapacakmış. geçmiş olsun
antalya halkına doğruysa. sivas belediyesi bile kızılırmak projesi adında devasa bir proje için
avrupa birliği'nden kaynak bulmaya çalışıyor lajsdkajdaksa, memleketi mega proje skmiş,
deliricem.
08.09.2018 13:21 ~ 13:26 fenahuyluspazo
ölümlü dünya (film)
bu filmi çeken adam belli bir kliğin adamı olmasaydı, atıyorum şafak sezer, şahan gökbakar filan
olsaydı, bu film şu anda yerden yere vuruluyor olurdu. filmin komik olan birkaç sahnesi var
sadece. demirkol'un eve gidip millet çatışma halindeyken sıçmasını ya da "gel sen tara"
sahnesini inanılmaz eğlendirici bulduysanız bilemiyorum. bir komedideki en önemli unsur
repliktir; sahneden ziyade replik güldürür. replikleri bu denli vasat yazılmış (birkaç sahne
dışında) bi filmin komik olmasına imkan yok. yılın en balon filmi, bu filme 8 filan veren
adam çok ilginç kafalar yaşıyor demek ki.

açıkça söyleyeyim, kolpaçino'nun ilk iki filmi bu filmden çok daha komik, kült ve eğlendirici.
ganyotçu karakterine veya kumardaki adamlara yazılan replikler bile inanılmaz komik.
kolpaçino'nun zaten türk komedi dünyasında bir klasik kabul edilmesi önündeki tek engel
şafak sefer yapımı olması. yoksa buna da bu tayfanın çektiği zerre komik olmayan tüm
filmlere beş basar.
07.09.2018 11:18 ~ 11:20 fenahuyluspazo
laptop alacaklara tavsiyeler
almayın.

bundan 4 yıl önce, yaklaşık 1500 liraya aldığım laptop'un bugünkü muadili ürünler 3000
küsür lira. hayır artık milletin transhümanizm kastığı, google'ın bedava uydudan internet
vermeye hazırlandığı bi dünyada yaşıyoruz. 3000 liralık laptopun ekran çözünürlüğü hala
daha 768p. 1080p için 4500 lira vermen lazım. ya bu nasıl iş kardeşim, bu modelleri nasıl bi
kafa yapısıyla üretiyorsunuz. ulan makinede en boktan donanım var ama 8 gb ram koyup
2500 liraya satmaya çalışıyorsunuz; ne ekranı ips, ne bi filmi güzel izletir ne bi başka halta
yarar... 3000 lira para vereyim ama full hd film izleyemeyeyim, yok ya... ben hayatımda
hiçbir elektronik ürüne 2000 lira bile vemedim lan. çünkü enayi değilim.

gerekirse amish gibi yaşayıp öleceğim ama kirli düzeninize alet olmayacağım, sony vaio'yu
bitiren adam da benim haberiniz olsun. aklınızı başınıza alın, patlamaya hazırım, her gece
yeminler ediyorum...
06.09.2018 23:45 ~ 23:46 fenahuyluspazo
haklıyken özür dileyen insan
olmayan insandır. ben haksız olduğu halde bile özür dileme erdemini gösteren çok az insan
gördüm, buna ben de dahilim. çoğu zaman suçu başkasına atan, kolay kolay birinden özür
dinlemeyen, bunu mağlubiyet telakki eden biriyim. siz de öylesiniz.

herkesin muhteşem insan pozları kesmesi sıkıcı hale gelmeye başladı iyice.
05.09.2018 23:04 fenahuyluspazo
evlilikte seksin bitme sebebi
enteresan enteresan şeyler söylenen mevzu, kadınlar hep erkeklere hayran olmalıymış, kadın hiç
erkeği acziyet içerisinde görmemeliymiş, yoksa seks yapmak istemezmiş.

evet, kadınlar erkeklerden çok daha power-seeking canlılardır. kadınların o ''aşk'' duygusu
içerisinde bir birim şehvet, iki birim şefkat filan barındırıyorsa, beş birim hayranlık barındırır.
orası doğru. ama şöyle bir gerçek var ki, erkekler birer sanat eseri filan değil ki ona hayran
kalmanız için uğraşsın dursun. insanlar birbirleriyle teklifsiz sevişmek için değil, bir hayatı
paylaşmak için evlenir. bu yolculukta erkek icâbında aciz de düşer, elinden bir şey de gelmez,
kimi zaman ne yapacağını bilemez; burada teselli olunacak, yalnız bırakılmayacak ki, karısı
evliliğin manasına ve ruhuna uygun bir şekilde ''hayat arkadaşı'' olsun. tiyatro oynamıyoruz
burada yani. adam belki geçmişinde anasına çok kahır çektirdi, pişman, laf söylemek
istemiyor, alttan alıyor. bu ''acziyet'' kadının ateşini söndürüyormuş, bak sen. ütü yapamamış,
kadının başı ağrırmış. ne kadar içten pazarlıklı şeyler bunlar ya. siz taahhütnâme de
imzalatırsınız kocanıza, ''ütü yapamazsa yatakta benimle bulunma hakkından feragat etmiş
sayılır, öğrenene kadar benimle sevişemez'' filan diye kajdksadas.

ayrıca evlilik içerisinde cinselliğin azalmasının sebebi, alışkanlığın aradaki tutkuyu


tüketmesidir. her zaman böyle olur. zaman insanın en büyük düşmanı. acziyet macziyet
hikâye. bir noktadan sonra saf dostluk, merhamet, şefkat gibi duygular daha öne çıkıyor. ya da
çıkmıyor, bok gibi yaşayıp ölüyorsunuz. seçtiğiniz kişilere göre değişir sonu hikâyenin.

ayrıca zaman çok değişti, herkes istediğine çok çabuk ulaşabiliyor bu devirde, seçenekler çok.
bu sebeple başınızın ağrımasını da salık vermem öyle sudan sebeplerle sürekli.
05.09.2018 20:21 ~ 20:27 fenahuyluspazo
13 eylül 2018 ppk toplantısı
türkiye faizleri 2013'te arttırmalıydı, orada yiğit bulut önderliğindeki bir zümre, merkez bankası
başkanı erdem başçı'nın başını yedi. 2013'te faizler başçı'nın planı doğrultusunda arttırılmış
olsaydı, şu anda enflasyon muntemelen yüzde 9-10 bandında kalır, kur da bugünkü değerinin
yarısında olurdu. üstelik başçı, kademeli olarak faizleri eski seviyesine tekrar indirmeyi de
düşünüyordu. yani faiz muhtemelen fiilen artmayacaktı beş yıllık bir süreç sonrasında. yani
bugün.

ayrıca şöyle de bir gerçek var, piyasalar türkiye'nin ekonomi aktörlerine güvenmiyor. berat
albayrak meselâ konuşuyor, şöyle yapacağız, böyle edeceğiz, tasarruf yapıyoruz, enflasyonla
mücadele birincil hedefimiz, görülmedik bi ovp hazırlıyoruz filan. ama piyasaya bu
söylemlerin güvenilirliğini kanıtlayacak bir veri sunulamıyor, zira söylemler realiteye
dökülmüş değil henüz.

dolayısıyla faiz arttırımı yapmak bundan sonra beyhude. arjantin örneği malum. bundan
sebep, sadece reel faizi belirli bir seviyede artı puan olarak tutacak bir arttırım gelecektir.
05.09.2018 19:59 ~ 20:00 fenahuyluspazo
önemli biri olmak
twitter bio'nuza ''rts are not endorsements, views are my own'' gibi şeyler yazmanızı gerektirir,
bunu herkes bilir.
04.09.2018 19:05 ~ 19:06 fenahuyluspazo
kenan ışık
haber asparagas gibi duruyor, fısıltı gazetesi işi gibi. ama kenan ışık inşallah tamamen iyileşir, şu
an adama darbe olduğunu bile söylememişlerdir muhtemelen, merak ediyorum deli gibi, adam
4 yıl geleceğe gitmiş gibi olacak.
04.09.2018 17:24 fenahuyluspazo
ingilizce öğrenmek
öğrenmek sıkıcı bir şeydir. insanın eğer şahsî merakı veya hevesi yoksa, bir şeyi ancak ihtiyacı
olduğunda öğrenir. dolayısıyla eğer bu vakte kadar bu dili öğrenmediyseniz, ingilizce
öğrenmek için ingilizce öğrenmeye muhtaç olmanız gerekir. bunun için yapmanız gereken de
ya yüzde 100 ingilizce öğretim veren, kaliteli ve hazırlığı sağlam bir üniversite bölümü
okumak (zira ancak böyle dersler ingilizce işlenir ve kitaplar orijinal dilinde okunur, yüzde
30'luk bölümlerde bir sürü dangalak çıkıp ''hocaaaağğmmm ingilizce anlatmasanıığğğzzz'' der
ve herkes de hocanın verdiği kitabın türkçesini alır) ya da yurt dışına gidip yaşamınızı orada
idâme ettirmeye çalışmaktır. öyle üç ay yaz kurslarıyla dil mil öğrenilmez. biraz pratik
kazanılır. para dökmeyin böyle şeylere.
04.09.2018 16:14 ~ 16:15 fenahuyluspazo
totalitarizm
manası kaybolmuş bir dünyaya mana vermek üzre icâd edilmiş bir yönetim modeli. kaynağı ilahî
dinlerdeki mesih inancıdır. totalitarist iki ideolojik kutup olan komünizm ve faşizmin
hedefleri aslında aynıdır: birinci adımda, dünyaya bir mana ve ideal vermek. ikinci olarak
eyleme geçerek, bu dünyada bir yeryüzü cennetini inşa etmek. totalitarizm de işte bu çok
zorlu hedefin gerçekleştirilebilmesi için toplumun tamamının bu ideal etrafında örgütlenmesi,
politikleştirilmesi maksadını güden bir seferberlik sistemidir.

avrupa'da hayata mana veren din, kilisenin bir iktidar aygıtına dönüşmesi ve bunun akabinde
''dünyanın büyüsünün bozulması''yla evrensel bir kimlik olma yetisini kaybetti. avrupa, bunun
yerine ''medeniyet'' kavramını ikâme etti. ''hıristiyan avrupa'', ''avrupa medeniyeti'' terkibini
aldı. dolayısıyla kendisini dinden soyutladığı ve dinî kimliğini sofistike bir şekilde başka bir
kavrama dönüştürebildiği için bunu ihraç etmeye başladı. fakat medeniyet kavramı, kendisini
bir hakikat olarak meşrulaştıramadı, tüm dinlerde olan teodise sorunu burada da baş gösterdi.
bunun üzerine bu yeni düzeni meşrulaştırabilmesi için dışarıdan ideolojiler inşa edildi;
monarşizm, liberalizm, muhafazakârlık vesaire gibi. bunların hiçbiri bu evrensel kimliğin
tutarlı bir şekilde işlemesini sağlayan kapitalist üretim altyapısını değiştirmeye çalışmadı.
sadece tarif etti. descartes'tan beridir süregelen kartezyen, yani varlığın bilginin bir yansıması
olduğuna dayalı dünya görüşü sebebiyle bir noktadan sonra bir bilim fetişizmi başladı ve
dünya o eski manasını yitirdi (bilindiği üzere descartes, ''düşünüyorum, öyleyse varım''
diyerek, kendi varlığını bir bilgi üretme sürecine referans vererek açıklamıştır. hâlbuki
aristo'dan beridir hıristiyan avrupa'da bilgi, varlığın dile yansıyan sonuçlarından ibaret
görülüyordu. descartes'ın bu mekanik, determinist evren tasviri, newton'ın tabiat kanunlarını
keşfi, darwin'in evrim teorisi ile birlikte, 19. yüzyılda katı modernizm tüm dünyayı sardı ve
mana arayışlarını tüketti. işte totalitarizm, bu manayı yeniden üretmeye çalışan modernist
ekollerdir).

bu dediklerimi karl marx yeni bir manaya bağladığı praksis kavramıyla aynen ifade eder.
marx, aslında kapitalizmin sorunlarını oldukça iyi tahlil etti. ideoloji denen kavramın en
nihayetinde içerisinde bulunduğu ekonomik strüktürü, yani kapitalizmi meşrulaştırmakla
görevli bir ajan olduğunun farkına çok iyi vardı. dönemindeki felsefenin, sosyolojinin dünyayı
tarif ve tasvir etmekten başka bir işe yaramadığını, fakat bunların esas maksadının aslında
dünyayı değiştirmek olması gerektiğini söyledi. bundan sebep, deskriptif (teori) ve aksiyonel
(pratik) olmak üzre iki kanattan ibaret praksis kavramını ortaya attı. ona göre maksadı yeni bir
hakikat inşa etmek olan felsefe, dünya hakkında yeterli bilgiye ulaştığı zaman onu tarif etmeyi
bırakarak kendini realiteye dönüştürecek ve böylece kendisini ortadan kaldırmış olacaktı.
marx, hegel'den sonra gelmiştir ve onun dünyaya bir ideal vermeyi amaçlayan, belirli bir sona
doğru akan idealist tarih anlayışını maddiyatçı bir perspektifle yeniden yorumlamış, tarihsel
bir materyalizm haline getirmiştir. onun bu tavrı, gelecekte mesihin kuracağı heavenly city
(yeryüzü cenneti)'yi tarihi hızlandırarak bir dizi devrim yoluyla hemen ve şimdi kurabilme
ütopyacılığından ibarettir. aynı dinlerin bir şeylere ''hak/batıl'' demesi gibi, marx
''doğru/yanlış'' tabirlerini kullanır. kendisini takip eden işçilerin sınıf bilincine sahip olduğunu
söylerken, ötekilere ''sahte bilinç mensubu'' der. kendi tarih anlayışının ''bilimsel'' olduğunu
iddia eder, yani ilmen kendi teorisinin tahakkuk edeceğini ispatladığını söyler. kurmaya
çalıştığı şey de, hıristiyan eskatolojisindeki o komünal saflığa ve masumiyete dayalı, bir
iktidar aygıtının olmadığı cennet hayatı, yani ''teodise''yi çözmüş bir toplumdur. ona göre
teodisenin, yani zulmün, hak ve batıl kavgasının kaynağı sınıflardır, bunlar yok edildiğinde,
yani herkes bir tür halk dini (lay religion) olan komünizme geçtiğinde, iktidara dahi gerek
kalmayacaktır. zira iktidar sahibi olan devlet ve kilise, birer zulüm aygıtından ibarettir.

marksizm, tamamen seküler bir dindir. dinin sofistike bir şekilde dönüştürülmesinden
doğmuştur.

faşizm de bunun sağdaki antitezidir. öyle derin tahlillere girişmez, çünkü antitezdir. aynı
muhafazakârlık gibi.
03.09.2018 16:48 ~ 16:52 fenahuyluspazo
toplum
insan tek bir nefisten yaratıldığı için, o tek nefisten ayrılmış ve parçalanmış olmaktan ontik, yani
varlıksal bir azâb duyar. yalnızlık, pek çok insan için katlanılamaz ve dayanılmaz bir histir. bu
sebeple ademoğulları ile havvakızları, her zaman yeniden o bir nefiste tek olmayı ve
birleşmeyi arzular; toplum dediğimiz aygıtın varlık sebebi de bundan ibarettir.

insanlığın ikinci bir ontik azâbı da dünyada sürgün olmasıdır. bu sebeple maddî dünyanın
kayıtlarından kurtularak, ''aşkın'' bir şekilde sonsuzluğa uzanmayı ister. hem sonsuzluğu
kavrayamayız, bizim için müphem bir mefhumdur; hem de yok olmak istemeyiz. bu da
cennetten sürülen insanlığın ontik krizinin başka bir neticesidir.
03.09.2018 15:16 fenahuyluspazo
bir kadından duyulan en iyi iltifat
her: senin yanındayken kendimi hep güvende hissediyorum, özellikle geceleri...
me: öyle mi, niye kuzum?
her: çünkü bir hırsız eve girse, ilk seni öldürür. kapıya en yakın sen yatıyorsun. ben ve
annemle babam da ciyaklamanı duyar, uyanırız. üç kişi hırsızın hakkından geliriz.
me: wtf...

ben ve kız kardeşim arasındaki konuşma. bundan daha iyisini getiren varsa daha da bu
sözlüğe yazmam. haydi uzayın şimdi.
03.09.2018 13:46 ~ 13:46 fenahuyluspazo
ezan
bir islâmiyet şiarıdır. eski adâb kitaplarında ezan-ı şerif'in dinlenmesinin usûlü zikredilirken
uyulması gereken 10 edep sayılır: yatmamak, konuşmamak, başka bir işle meşgul olmamak
vesaire gibi. hatta eskiden ezan okunurken konuşan adamın bile dinî meselelerdeki şahitliği
muteber görülmez, ''bu adam fâsık, bunun söylediği söze itibar olmaz'' diye o adama kıble bile
sorulmazdı.

şimdi de şurada yazılanlara bakınca, insanlarda islâmiyet'in zerre şerefinin, haysiyetinin,


izzetinin kalmadığı ortada. neymiş, ezan okununca müziğin sesini kıs demişler de beriki
rahatsız olmuş, ''tamam en dindar sensin''miş. çok bilmiş herifler sizi.

hâlbuki ezana saygı ve hürmet göstermek, imanla vefat etmenin en büyük âmili olarak
kitaplarda yazıyor. demek ki, ezana saygı göstermeyenin, öyle dana gibi yatanın imansız
gitmesinden korkulur. siz korkmuyorsanız, zaten yapacak bir şey yok hakkınızda. her şey
olacağına varır.

hadis-i şerif boşuna, ''islâm'ın gelişi garib olarak olmuştur, gidişi de garib olacaktır.'' demiyor.
garib, gariban kavramları neyi anlatır? kimsesi olmayanı, yolda kalmışı... günümüzün bundan
daha veciz bir ifadesi olabilir mi?
03.09.2018 13:35 ~ 13:50 fenahuyluspazo
halkbank'tan dolar alan 1763 kişinin ifşa edilmesi
niye ifşa ediliyormuş?

çok enteresan kafalar yaşıyorsunuz. istiyorsunuz ki hem kapitalist olalım, homo economicus
olalım, bireysel olalım, girişimci olalım; hem de ahlâklı olalım, milliyetçi & mukaddesatçı
olalım, değerlerimiz olsun filan. bunlar bir arada yürüyen şeyler değil. öyle bir şeyin
nimetlerinden faydalanıp ondan sonra da onun külfetlerine katlanmaktan korkmak akıl ile
kabil şeyler değil.

kapitalist bir dünyada yaşıyoruz. iflah olmaz bir kapitalist olan alfred nobel, kapitalizmin ve iş
dünyasındaki her bireyin alâmet-i farikası olan düşünceyi şu sözüyle özetlemiş, ta bundan bir
asır önce: ''benim vatanım çalıştığım yerdir ve mesele şu ki, ben her yerde çalışırım.''

işte mesele bundan ibaret. adam olsaydınız da halkbank gibi meşhur bir kamu bankasının
markasını zedeleyecek bu skandal işi yapmasaydınız. yok bloomberg'den almışlar da bilmem
ne, bahane mi lan bunlar? bir de işi polisiyle bir mesele haline getirmeye çalışıyor utanmaz
herifler. fırsatçılıkmış; ekonomi dediğin bilim zaten fırsat üzerine kurulu. üç kuruş daha fazla
kâr etmek için önüne kim gelirse gelsin ezip geçersin. yoksa mahallenizin güler yüzlü bakkal
esnafı olarak kalır, bir ömür ayda iki kere kıymalı dolma yemeye tamah edersin bu ülkede.
02.09.2018 21:17 ~ 21:19 fenahuyluspazo
antidepresan etkisi gösteren şeyler
şu şirin(e)lik abidesi şeye bakmak.
31.08.2018 21:29 fenahuyluspazo
aleyna tilki
bu kızı çok seviyorum niyeyse, çok tatlı bi kız. daha çok genç, "ben bu ülkenin madonna'sıyım"
triplerine girmezse çok başarılı olacak tüm kıskanç hater'larına rağmen, çünkü benim
desteğimi aldı. ben boş konuşmam.

desteğimi alıp da başarılı olamayan tek kişi veya kurum, ne yazık ki fenerbahçe. onun dışında
herkesi zafere taşıyorum bir şekilde.
30.08.2018 09:49 fenahuyluspazo
akp ve mhp anlaştı 3 suça idam gelecek
idam cezası istemek, bu cezayı savunmak, getirip de kanunlara koymaya çalışmak, bunun için
meclise kanun teklifi vermek, hatta bu meseleyi çıkıp da referanduma getirmek, esaslı bir
dangalaklık ve zekâ geriliğine delâlet eder. böyle bir şeyi yapmak zaten hukuken mümkün
değil. türkiye'nin taraf olduğu uluslararası protokoller, sözleşmeler var. câri olan tck'da
yabancı suçluların iadesi için, ''orijin ülkede idam cezasının olmaması'' hükmü yer alıyor. yani
türkiye, atıyorum bir suudi ülkeye sığınsa, bu suçun cezası arabistan'da idamsa, suçluyu o
ülkeye vermiyor. fakat kendisi de bağıra çağıra fethullah gülen'i isteyip, ondan sonra da idam
getirmeye çalışıyor. şimdi bu yapılan geri zekâlılık değil de nedir?

üstelik türkiye'de sürekli cinsî suçlulara ve teröre verilen cezalar artmasına rağmen, bu tür
suçların işlenme sıklığı oransal olarak artıyor, yani toplam suçlar içindeki payı büyüyor.
demek ki, cezaların ağırlaşması bir caydırıcılık unsuru değil. sadece primitif düşünen kafalar
böyle zannediyor.

eğer gerçekten böyle bir düzenleme yapılırsa, ki ben buna ihtimal vermiyorum, emeği geçen
herkes geri zekâlıdır. en altından en üstüne kadar. bu bir hakaret değil, tespittir.
28.08.2018 14:42 ~ 14:44 fenahuyluspazo
devlet hastaneleri rezaleti
tüm dünyada böyle, dünyanın hiçbir yerinde ''ben şu gün muayene olmak istiyorum'' dedikten
sonra o güne randevu alamıyorsunuz. türkiye'den japonya'ya, almanya'dan amerika'ya,
britanya'ya kadar sağlık sistemlerinde ve sigortalarında büyük sorunlar var. kiminde hastane
pahalı, kiminde sigorta kurumları ve hastaneler batık, kiminde doktorlar aşırı iş yükünden
şikâyetçi, kiminde yeterli kalifiye eleman yoksunluğu var. geçenlerde kanada ve suudi
arabistan arasında kriz çıktı, suudiler kanada'daki vatandaşlarını geri çağırdı. kanada'da doktor
kalmadı bu olay üzerine. bildiğin kanadalı doktor yokmuş memlekette, yarısı suudiymiş
doktorların. ameliyat yapacak adam kalmamış.

ingiltere'de sıra beklerken ölen hasta sayısında yüzde 50'lik bir artış yaşanmış, 2.5 milyar euro
sağlık sektörü açık vermiş. amerika dünyanın sağlığa en çok para harcayan ülkesi ama
doktora hasbelkader gidip serum taktırsan, iki tetkikle beraber 10.000 dolar giriyor sana.
bunlar dünyanın en zengin ve müreffeh ülkeleri, hemen her konuda senden fersah fersah
ileride memleketler. ama seninle aynı sorunları yaşamaya devam ediyorlar, çünkü sağlık
sektörü böyledir, milyonlarca insana 24 saat hizmet götürebilmek, bunu dertsiz, tasasız ve
aynı zamanda kaliteli yapmak imkânsızdır.

türkiye sağlık sektöründe oecd verilerine göre oldukça fazla yol almıştır. kendi şahsî
tecrübelerinize göre bir şeyler ispat etmeye çalışmayın. ona bakarsanız benim babam 1 ayda
kartal'da kalp ameliyatı oldu, tek kuruş ödemedi, etmedi. ilaçlarının ekseriyetini de sgk
karşıladı. bu sağlık sisteminin mükemmel olduğunu mu gösteriyor? hayır. ultrasonda size
aylar sonrasına gün verilmesi berbat olduğunu mu gösteriyor, yine hayır.
28.08.2018 12:43 ~ 12:46 fenahuyluspazo
hayatı kaçırma hissi
ahmet hamdi tanpınar şöyle bir şey söylüyor: ''şimdi eskilerin neden o kadar kuvvetli olduklarını
anlıyorum. insan tüm ömründe on musikî eserini dinleyebilir, yirmi kitap okuyabilir -
doğrusunu istersen, bir manada, ben de bunu yaptım- ve on beş, yirmi tablo görür. gerisi
duman, lodos dalgası, aç gözlülük filan. eskilerin hayatı, ancak buna müsaitti. herkes kendi
kilisesinde çalınan musikîyi dinliyor, bulunduğu şehirde veya gidebildiği yerdeki resimleri
görüyor, beğendiklerini meşk ediyor, kopya ediyor, sevdiği muharriri adeta insicamlı bir
dünya yapıyorlar ve onun içinde tekrar doğuyorlardı. bizi hayatımızın bolluğu iflas ettiriyor.''

tanpınar'ın bu sözleri, hep modern insanın sefaletini düşündürür bana. her kitabı okumalı, her
meseleyi bilmeli, her konuda fikir beyan etmeli, her şehri görmeli, her şeyi yapmalı, her haltı
yemeli, her filmi izlemeli, her diziyi bitirmeli, hem çalışmalı hem master yapmalı, bir değil iki
tane yapmalı, birden fazla evi, arabası, bilmem nesi olmalı. birden fazla kadınla/erkekle
takılmalı, onu bırakıp ötekiyle flörtleşmeli, yatmalı, bilmem ne yapmalı...

giovanni papini'nin yarattığı gog adında bir karakter vardır, içerisinde bulunduğu dönemin en
önemli şaheserlerinden biridir. fakat türkiye'de pek meşhur bir eser değildir. müellifi de bir
zweig, coelho veya marquez kadar okunmamıştır, okunmaz da muhtemelen. bu gog adı
verilen karakter, yaratıldığı dünyada evvelinde bulunduğu yerden hemen hiç ayrılmamış,
alelâde bir insan iken, bir şekilde parayı vurur ve dünyada gezmeye başlar. onu dünyada
gezdiren şey, yapamadığı her şeyi yapmaya dair olan hedonist tutkusu ve cehaletini ortadan
kaldırma hevesidir; her şeyi öğrenme arzusu onu yerkürede seyahat ettirir, artık parası vardır,
istediği kişiyle görüşebilir. sanatçılardan bilim adamlarına kadar devrin ünlü simalarıyla
karşılaşır. sonsuz maddî gücünü kullanarak bir şeyler elde etmeyi amaçlar ama sürekli hayal
kırıklığına uğrar. zira insan ne yaparsa yapsın, elbet bir gün ölecektir. tek ihtiyacı bir hırka, bir
lokmadır. tüm maceralarında bu kaçınılmaz fakat heves kırıcı mağlubiyet ile karşılaşan gog,
bir müddet pes etmiş olacak ki, ortadan kaybolur. fakat yirmi yıl sonra tekrar ortaya çıkar, zira
gog bir türlü ölmez. sonsuz bir iştiyak ile lanetlenmiştir. ümitsiz araştırmalarına yeniden
başlar. bu böyle sürer gider. papini bu karakter vasıtasıyla bizlere, modern dünyadaki
gâilelerin beyhudeliğini, bir idealden yoksunluğunu anlatır.

modern insan, işte bu gog'dan ibaret. en azından bu gog zengin ve fâni değil, herif undead. siz
ise öleceksiniz. nedir bunca tantana?
27.08.2018 21:29 ~ 21:33 fenahuyluspazo
neslican tay
neslihan hanım burada bir hata yapmış, genç bir insan, hata yapmasından ve ilgiden
hoşlanmasından daha doğal ne olabilir? çok üzerinde durulacak bir şey değil, bu kızcağızın
nazı herkese geçer, geçmeli de. yoksa gülümseyerek fotoğraf çektirip, sonra ''şalterlerim attı''
diye twitter'a yazmasında elbette savunulacak bir taraf yok. ama çok da büyütülecek bir
mesele değil tabiî ki. üzerinde durmamak lazım.

fakat kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen beyefendinin yaptığı doğrudur. bir insanın yanında
annesi, babası, kardeşi, kız/erkek arkadaşı veya eşi olabilir; bu insanla yapılacak herhangi bir
aktivite için (sohbet etmek, fotoğraf çektirmek, dans etmek) adâb-ı muâşeret esasları gereği
yanındaki kişiden tasvibi alınır. bunu yapacağınız kişiden izin almazsınız, çünkü o razı
değilse zaten hayır der.

demek ki fazla nezaket göz çıkartabiliyor, bu da erkeklerin aklında bulunsun.


27.08.2018 20:31 fenahuyluspazo
keloğlan
kült bir mizah karakteri.

ben, kel oğlan'ı canlandıran aktörün aynı zamanda erotik ve yarı erotik türk filmlerinde boy
gösterdiğini fark ettiğimde bu hayata ve dünyaya dair tüm güvenim ve ümidim sonsuza değin
tamir olmamak üzere kırılmıştı.

hayatın düşünüldüğü kadar saf ve masum olmadığını, kimseye güvenmemek gerektiğini kel
oğlan sayesinde anladım zamanında.
23.08.2018 19:45 fenahuyluspazo
michael ende
bence en güzel kitabı "bitmeyecek öykü"dür. lisede okumuştum bu kitabı, ergenliğin de vermiş
olduğu bir atarla, "kaç yaşına geldik ama velet kitabı okuyoruz hala" demiştim. neticede ben
ilkokulda gorki filan okumuş bir öğrenciydim. ama meğerse işin kazın ayağı çok farklıymış.
ende'in hayal gücü, insanı götürdüğü diyarlar; insana eski çocukluk saflığı ve masumiyetini
hatırlatıyor.

okumayanlar muhakkak okusun, en azından kalbinizi yumuşatır. insanların ekseriyeti için bu


dahi başlı başına bir menfaat sayılır.
22.08.2018 12:26 fenahuyluspazo
mutluluk
unutmak, boş vermek, kâle almamak, aldırmamak, bilmemek gibi eylemlerle doğrudan ilişkili
olan kavram.
19.08.2018 22:21 fenahuyluspazo
jean-jacques rousseau
bilimin, sanatın ve medeniyetin ilerlemesinin aslında insanlığın mutluluğu ve faizletine zerre
katkı sağlamayacağını, bunların insanları sadece maddiyata bağladığını, hatta bu ilimleri
insanların, kendi rezaletlerini örtmek için geliştirdiğini, erdemli toplumların bunlara ihtiyaç
duymayacağını yazmış şahsiyet.

teknoloji ve bilimin inkişafı tamamen böyle okunmalı. çünkü feodal yaşamla kapitalist yaşam
arasındaki yoğun çelişkinin sebebi aslında bu realiteden ibaret: teknoloji ve bilim eskiden
insanın hizmetinde iken, rousseau'nun fark ettiği üzere artık insana karşı işleyen ve kendi için
çalışan özerk bir şey haline geldi.
19.08.2018 17:43 ~ 17:54 fenahuyluspazo
popoya kadar şort giymenin mantıklı açıklaması
havanın 36 derece olması.
16.08.2018 22:20 fenahuyluspazo
izmir
kurban bayramını geçirmek üzere geldiğim güzide bir gecekondu şehri. izmir'i severim ama bu
hal ne kardeşim ya. 10 yıldır hiç mi değişmez...
16.08.2018 19:18 fenahuyluspazo
arjantin
imf'den 50 milyar dolar kredi almışlar. imf'ce de onaylanan ve arjantin'in ekonomik yapısının
restorasyonunda kullanılacak bu paranın yönetilmesi akabinde, 2023 senesinde enflasyonun
% 5.1, işsizliğin % 7.8, gdp'nin 25 trilyon arjantin pesosu (836,5 milyar amerikan doları)
olması bekleniyor.
şu anda enflasyon % 27, işsizlik yüzde 8.5 ve gdp 400 küsür milyar amerikan doları.

yapılabilir mi, mümkün. ama şu parayla ne kentsel dönüşüm yapılır var ya uf, sıfırdan yeni bir
dubai kurarız kanal istanbul sonrası. keşke bizim olsa şu para.
15.08.2018 19:46 fenahuyluspazo
andre ayew
sağ kanat değil 4-3-3'ün sol forveti olan oyuncu.

eğer sağ kanatta oynayacaksa, nabil dirar o bölgede ayew'den üç kat daha iyi top oynar. ama
sağ olsun bizim muhteşem taraftarımız daha ilk maçta yuhaladı dirar'ı. herif geçen sene 8 asist
yaptı, bir o kadarını da kazma forvetlerimiz atamadı. bu ayew 5 asist yapsın öpüp başınıza
koyun.

fenerbahçe'de her şeyden önce bir taraftar problemi var. geçen sene fenerbahçe deplasmanda
ligin en çok puan alan takımıydı. niye? çünkü oyuncular ilk hatalarında ıslıklanmayacaklarını
biliyorlardı. fener bir şekilde puanları topluyordu. kimsenin çıkamadığı deplasmanlardan bir
şekilde galip çıktılar ligde. ama içeride daha üçüncü dakikada tribünler homurdanmaya
başlayınca olmuyor işte. elindeki o bölgenin adamını kullanamayıp, 5.5 milyon euro
bağladığın emekli ayew'e kalırsın böyle. hız desen yok, sürat desen yok, teknik desen yok,
güç kuvvet desen yok... dirar en azından sert kavisli ortalar açıyor. slimani'nin kafasına çarpar
gol olur. geçen sene göztepe maçında yaptı bunu adam. ayew daha topa vuramıyor.

valbuena için aatif'a sövdüler, hepsi şimdi valbuena'ya sövüyor. şimdi ayew için dirar'a
sövüyorlar, yarın ayew'e de sövecekler. giuliano antalyaspor'a gol attığında kraldı, şimdi leş
oldu. bizim taraftar açık ara türkiye'nin en leş, en kalibresiz ve en burnu havada taraftarıdır;
hiçbir şey bilmediği gibi, her şeyi de bildiğini sanır. göreceğiz bakalım ayew'inizi filan.
inşallah yanılırım.
15.08.2018 10:43 ~ 10:46 fenahuyluspazo
hapşurduktan sonra elhamdülillah diyen kız
genelde bunları etrafta göremez, duyamazsınız.

çünkü aksırdıktan, tıksırdıktan sonra denen ''elhamdülillah'' lafzını sesli olarak söyleme
penalty'si, 50 yaşından sonra gelen bir update ile insanlara eklenir. o yaşlara kadar insanlar
aksırdıktan sonra sesli değil, içinden elhamdülillah derler.

o sebeple duymasanız da, görmeseniz de böyle hanımlar varlar.


14.08.2018 23:05 fenahuyluspazo
14 ağustos 2018 doların düşüş trendine girmesi
merkez bankası'nın enflasyon hedeflemesindeki temel enstrümanı haftalık repo faizidir. fakat mb
bu hafta repo ihalesi açmadı, dolayısıyla şu anki temel faiz göstergesi gecelik faiz. gecelik
faiz oranı da haftalık repo faizinden 150 baz puan daha fazla.

dolayısıyla, fiilen 150 bps faizleri arttırdı merkez bankası, dolar bu sebeple düşüyor.
muhtemelen buralara geri gelecektir

tabi bazıları sizi salak olarak gördüğü için "faizler artmadı kardeşlerim" diyecektir, orası ayrı
bir mevzu.
14.08.2018 11:25 ~ 11:30 fenahuyluspazo
mehmet alkan
hayat çok ilginç bir deneyim, fakat ne kadar ilginç olursa olsun bir askerin, subayın, hatta
yarbayın, bir şehit cezanesinde çıkıp da hükûmete ''biz niye ölüyoruz, gidin siz savaşın''
demesi türkiye'de tahayyül edilmesi çok zor bir şeydi, bir o kadar da abesti. fakat bu sözün
söylenebilmesinin arkasında çok başarılı bir propaganda savaşı var.

bizzat erdoğan'ın bdp'yi tasfiye etmesi için kurdurduğu ve başkanlık konusunda da destek
alacağını umduğu (zaten kendisine taahhüt edilen de buydu) hdp'nin ve hdp lideri demirtaş'ın,
erdoğan'ın gezi sonrası batı'nın gözünden düşmesinin akabinde 2014'teki fetö tandanslı
yolsuzluk soruşturmaları vesaire ardından türkiye'deki siyasî gücün erdoğan'ın elinden
kaymaya başlayacağını düşünmesi, türkiye'deki pek çok şeyi değiştirdi. demirtaş bir boşluk
gördü ve onu kullanmak istedi. keza aynı şekilde, o dönemde suriye'de ışid ortaya çıkınca ve
suriye'deki muhalifler şeriatçı oldukları için abd'nin ışid'in bunlar arasından çıktığını görmesi,
suriye'de seküler bir güç olan pkk'nın desteklenmesi neticesini doğurmuştu. yine aynı
dönemde pkk, batı'dan suriye'de aldığı bu destekle erdoğan'ı çözüm sürecinde taviz vermeye
itebilmek için kobani kuşatması zamanında türkiye'deki hükûmetin ışid'i desteklediği
propagandasını yaparken, demirtaş ve hdp de dümenini akp & erdoğan karşıtlığına iyice kırdı.
2014'ten itibaren ''seküler ve demokrasi güçleri'', ''seni başkan yaptırmayacağız'' gibi abuk
subuk laflar edilmeye başlandı. bununla bir yerlere göz kırpılıp duruldu. en sonunda seçim
kampanyalarını da erdoğan düşmanlığı üzerine kurup yüzde 13 oy aldılar. seçimden bir ay
sonra kck, ''barajlar yapıldığı için artık çözüm süreci bitmiştir'' diyerek çözüm sürecini
bitirdiğini açıkladı. 14 temmuz 2015'te kck eşbaşkanı bese hozat, özgür gündem gazetesine
“yeni süreç: devrimci halk savaşıdır" başlıklı bir yazı yazdı. 20'sinde cemil bayık kürt halkını
silahlanmaya çağırdı. sonra da türk askerine, polisine infazlar ardı ardına geldi. erdoğan da
çözüm sürecini rafa kaldırdı, türk askeri operasyonlara başladı, 3 yıl aradan sonra hava
kuvvetleri kandil'i bombaladı.

tüm bunlar 2013-2015 temmuzu arasında oldu. o sırada da tüm türkiye muhalefeti, başta da
hdp olmak üzere, bu savaşı erdoğan'ın başlattığını ''saray'ın savaşı'' olduğunu, erdoğan'ın
başkanlık için kan dökeceğini filan yazıp durdular.

sâbık yarbayın kardeşi, ağustos 2015'te bir pkk saldırısında şehit düştü. cenazede de üzerinde
yaldızlı yarbay üniforması, başında sırmalı bir subay şapkasıyla ''düne kadar çözüm diyenler
ne oldu da bugün savaş diyor'' dedi, bu sözüyle pkk'lı özgür gündem gazetesine ''saray'ın
savaşı'' başlığını attırdı. bir süre sonra verdiği bir röportajda, ''belediyeleri hala daha teröristler
yönetiyor, bu nasıl terörle mücadele'' dedi. daha sonra bir kanun çıkartıldı ve terörle iltisaklı
belediye başkanlarının görevden alınmasının ve yerlerine kayyım atanmasının önü açıldı.
şimdi mehmet alkan, bunu tenkid eden ve ''demirtaş serbest bırakılsın'' diyen bir
cumhurbaşkanı adayını destekledi ve bu partide siyaset yapıyor. 2017 senesinde katıldığı
adalet yürüyüşünde de teröre siyasî çözüm bulunması çağrısı yapmıştı kendisi.

düne kadar öyle diyenler, bugün neden böyle diyor... eh, hayat böyledir.
13.08.2018 14:59 ~ 15:12 fenahuyluspazo
elvan aktaş
tam bir geri zekâlı. bu adama inanmak şöyle dursun, kâle alıp ''ne demiş acaba'' diye dinleyenler
de ekonominin e'sinden anlamayan geri zekâlılar. avrupa'daki en sağlam bankacılık
sektörlerinden birine sahip türkiye için, ''bankalar likidite krizine girecek, sistemden çıkın''
filan diyor; ayrıca enflasyon yüzde 40 olacakmış, devlet mevduatlara el koyacak, sabit kura
geçecek, kambiyo kontrolleri yapacakmış.

size çok net konuşayım: türkiye ne bugün ne yarın ne de 20 yıl sonra, nükleer bomba filan
yemedikçe eskisi gibi yüzde 40 enflasyonla filan karşılaşmayacak. sabit kura geçilmeyecek.
banka mevduatlarına, dövizlerine vesaire el konulmayacak. kambiyo kontrollerine
gidilmeyecek. merkez bankası'nda sabit kura geçecek bir döviz rezervi yok. sabit kur demek,
spekülatif atak demek. sabit kur demek, enflasyon hedeflemesinden vazgeçmek demek. tarihte
enflasyon hedeflemesinin yanında kur veya parasal taban hedeflemesi yapıp başarılı olmuş tek
merkez bankası, israil merkez bankasıdır ki, o da yurt dışından akan köppeeekkk gibi döviz
sayesinde. bazı devletlerin dostu bol, bazılarının da haini işte.

türkiye doğru politikalar ile cari açığını ilelebet kapatabilecek, ihracatını çok yüksek noktalara
çekebilecek bir noktaya gelmiş durumda. ülkedeki finans sektörü sağlam olduğu gibi, devlet
borçları vesaire de oldukça düşük seviyede. özel sektör borçlarını ödemek için devlet zaten
tasarruf biriktirmeye başladı. zira hazine garantileri var. ilgili firmalara refinansman yapılıyor.

bunun gibi dangalaklara inanıp da enflasyonun çift hanelerde olduğu ülkede paranızı faizden,
bankadan çekip mal gibi ortada kalmayın sonra.
11.08.2018 15:58 fenahuyluspazo
üretim ekonomisi
duyduğumda tansiyonumun düştüğü bir tabir. üretim ekonomisi lafından tiksindiğim kadar hiçbir
şeyden tiksinmiyorum. ülkede otoyolla birbirine bağlı şehir sayısı beş filan, ''parayı betona
gömenler fabrika yapmadılar!!!'' filan diyor bunlar da.

olum üretim ekonomisi olman için önce beton lazım. önce betona gömeceksin parayı. büyük
şehirlerini otoyollarla, hızlı tren ağlarıyla öreceksin. ördün mü? milyonluk şehirlerine
yüzlerce kilometre raylı sistem, metro yapacaksın. yaptın mı; hava & deniz limanlarını,
gerekli enerji altyapısını bitirdin mi? devletini dijital olarak dönüştürdün mü, haberleşme
ağını, internetini, 5g'sini filan kurdun mu?

ancak ondan sonra ''üretim ekonomisi'' denen naneye geçebilirsin ki, bu da öyle vestel'in
kurduğu tv üretim tesisi gibi olmaz. yani dangalaklık bunlar. netflix meselâ ne üretiyor da
türkiye'nin bist100'ü kadar piyasa değeri var adamın...

türkiye'de söylendiği zaman muhatabını dolu bir şeyler söylediğine inandıran fakat aslında
hiçbir şey anlatmayan bazı kavramlar vardır. üretim ekonomisi lafı da onlardan biri. hiçbir şey
anlatmıyor, ne üreteceğini, nasıl üreteceğini filan anlatmıyor. istersen saman üret yani. ötekisi
de şey, ''yapısal reform''. gel yap bakalım yapısal yapısal reformunu. neyi nasıl yapacaksın
filan hiçbir şey söylemesen de yapısal reform deyince dinleyicilerin gözleri filan doluyor.
mankafa herifler.
11.08.2018 14:46 ~ 14:47 fenahuyluspazo
diyanetin 6 ayda 4 milyarlık bütçeyi bitirmesi
6 aydaki personel ödemesi 3 milyar lira falandır zaten diyanetin, geri kalanı da tamirat, eğitim,
bilmem ne parası. 4 milyar lira para mı ya, sizin bu ülkenin câri personel harcama
kalemlerinden haberiniz yok herhâlde. memurlar asgari 3000 lira para alıyor. çarp bakalım
kaç memur var diyanette vazifeli.
10.08.2018 15:04 ~ 15:05 fenahuyluspazo
8 ağustos 2018 ordu sel felaketi
bir âfet.

bu âfette yıkılan cevizdere köprüsü 1960 senesinde yapılmış. karadeniz sahil yolu
güzergâhında bulunması dışında o yolla bir alâkası yok. karadeniz'e o yol yapılmasaydı, hiçbir
zaman da yol yapılmazdı. içeriden yol geçirmek çok zahmetli ve maliyetli. 50 kilometrede 30
tünel ve viyadük yapman gerekiyor. mesela karadeniz akdeniz arasında kuzey güney
doğrultusunda uzanan hatta bir yol yapılıyor, orası da böyle. yüzlerce kilometresi bölünmüş
yol bile değil, çift şerit. 40 tane tünel var, iki araç ancak sığar. akdeniz'deki sahil yolu da öyle.
türkiye coğrafyası böyle.

bu projeye yüzlerce trilyon lira harcanmışken akp iktidara geldi ve bitirdi. karadeniz insanı bu
yol yapılmasaydı sittin sene yolsuz kalacağını biliyordu, el mahkum kabul etti vaziyeti. gelip
de bunları tenkit etmek yersiz.
09.08.2018 11:58 fenahuyluspazo
nezaket
dünyayı gül bahçesine çevirebilecek kudrette bir şey. insanların ekseriyetinin bundan nasibini
alamamış olması çok yazık.
08.08.2018 23:04 fenahuyluspazo
fethullah gülen cemaati
bir terör örgütü. nedâmet getirip pişmanlığını ve bu örgütle bağını tamamen kestiğini taahhüt
etmeyen her fetö mensubu, bir çay ocağında çalışsa dahi millî güvenliğe tehdittir.

fethullahçılara niçin acınmaması gerektiği hususunda size yol gösterecek olan iki görsel:

1) https://pbs.twimg.com/media/diodx4ax0amy9gx.jpg

2) https://pbs.twimg.com/media/diodyxfwsaiq-cg.jpg

sorsan, darbeyi de onlar yapmamıştı.


08.08.2018 22:04 ~ 22:06 fenahuyluspazo
merkez bankasının 21 milyar dolarının kalması
vay be, ne müthiş bir bilgi aq. üç ay önce yazdık biz bunu: (bkz: türkiye cumhuriyet merkez
bankası/@fenahuyluspazo).
08.08.2018 21:56 fenahuyluspazo
fenerbahçe erkek basketbol takımı
birtakım mugalatalara konu olan basketbol takımı. fenerbahçe basketbol takımını digital
marketing rekortmenleri real madrid, paris saint germain gibi takımlarla mukayese etmek de
çok acayip bir şey. fenerbahçe'nin basketbol şubesi her sene eksi 15 milyon euro civarında
zarar ederken, real madrid ve psg gibi takımların futbol şubeleri milyonlarca euro kârla
kapatıyor seneleri. geçen sene doğuş grubu bu 15 milyon euro'yu karşıladı, bu sene
karşılamayacak. meselâ 2013 senesinde real madrid'in borcu 90 milyon euro iken ettiği kâr 37
milyon euro.

futbol, basketbol gibi değil. avrupa'da en popüler spor. başarıyı maddî açıdan çok daha fazla
ödüllendiren bir yapısı var. tüm dünyada seviliyor; çin'den katar'a pek çok uluslararası şirket
ve marka, kendisini tanıtmak için sevilen futbol takımlarına sponsor olmak için hevesli. üst
üste iki kere avrupa'da basketbol şampiyonu olan olympiakos'un çin'de kaç tane taraftarı var?
yazayım: 0. real madrid'in kaç tane taraftarı var? real madrid'in çin gibi saçma sapan bir yerde
yılda kaç milyon euro'luk forma sattığını ve ciro yaptığını biliyor musunuz? twitter'da bu
kulüplerin kaç takipçisi var, digital marketing'den ne kadar para kırıyorlar, bunlardan
haberiniz var mı? avrupa'da başarılı ve popüler kulüplerin gelirleri, şampiyonlar ligi
gelirinden ibaret değildir. yani, ''real madrid şampiyonlar ligi şampiyonu olmak için 500
milyon euro harcıyor ama işte 100 milyon euro kazanıyor'' diye bir mantık yok, adam orada
100 milyon euro turnuvadan kazanıyorsa, işin sponsorluk & reklam & pazarlama & dijital
medya tarafından 300-400 milyon euro daha götürüyor. real madrid senede 800 milyon euro
gelir elde ediyor. euroleague'in toplam ekonomisi 40 milyon euro. her yıl da 30 milyon euro
dağıtıyorlar. kısacası real madrid isterse euroleague'i satın alır yani. adamların maddî anlamda
bir problemleri olmadığı için prestij olarak oynuyorlar, ispanyollar zaten sever basketbolu
bayağı.

fenerbahçe'nin 600 milyon euro borcu var ve ''obradovic len mqqq'' diyerek sponsorsuz kalan
bir şubeye 30 milyon euro harcamaya devam edecek. madem gelirlerin 15 milyon euro, o
zaman 15 milyon euro harcayacaksın kardeşim. neymiş, eğer bütçe küçülürse o zaman gelir
de küçülürmüş, o fiyatlara kombine satamazmışsın. unicaja malaga nasıl satıyor? adamlar her
maçı full kombine oynuyorlar. sende spor kültürü yok diye suçu denk bütçeye atma.

ayrıca şunu da söyleyeyim, almanya'da, ispanya'da vesaire pek çok kulüp isterse
fenerbahçe'nin yaptığı gibi şartları zorlayıp 30-40 milyon euro harcayabilir takımlarına.
adamlar bunu yapmıyor ama. çünkü neticesinin ne olacağını biliyorlar. meselâ eskiden
basketbolu takip edenler hatırlar, olympiakos bir ara nba'den josh childress'ı yıllık 8 milyon
dolar verip nba'den en iyi olduğu dönemde getirtmişti. final four'da babayı aldılar. sonraki
sene de yine büyük yatırımlar yaptılar, şu ara kapanma noktasına gelen montepaschi siena'ya
çeyrek finalde elendiler. sonra yunanistan iflas bayrağını çekince bu adamların hepsini
gönderip gençlerle oynadılar ve şampiyon oldular, hem de üst üste 2 defa.

bizim de başımıza gelecek olan şey bu önlem alınmazsa. lale devri bitiyor. vesely'e falan 2.5
milyon euro vermek akıl alır şeyler değil.
08.08.2018 17:00 ~ 17:03 fenahuyluspazo
t129 atak
atak helikopterlerinin ihracı izne filan bağlı değil. helikopterin tüm fikrî, mülkî, sınâî hakları
vesaire tarafımıza ait. istediğimiz yere satarız.

fakat atak helikopterinin motoru türk malı değil, bu motor üzerindeki fikrî haklara sahip ülke
''ben kendi motorumun şu ülkenin ithal edeceği bir üründe bulunmasını istemiyorum,
dolayısıyla sizin ihraç edeceğiniz helikopterlerde benim motorumun bulunmasını
istemiyorum'' diyebilir. bunun akabinde ya farklı motorlara gidilir ya da ikili görüşmelerle bu
aşılmaya çalışılır. neticede helikopter, motoru olmadan uçamayan bir âlet.

bu başka bir şeydir, ''atak helikopterinin ihracatı abd'ye bağlı'' demek başka bir şeydir. atak
helikopterinin değil, motorunun ihracatı abd'ye bağlı.

yani bugün abd bile çoğu ürününde alman motoru filan kullanıyor, çünkü kendi motoru daha
pahalı. adam isterse kendi motorunu takar. bir uçak yapılıyor, hemen her parçası ithal. kimse
de bu yerli değil filan demiyor. her şeyin yerli olması bir gurur vesilesi filan değildir, çoğu
zaman da enayiliktir. hele ki bu ürün yeniyse. maliyeti fazladır, kanıtlanmamış bir üründür,
dolayısıyla sık sık arıza yapar filan. mümkün mertebe kendini kanıtlamış ürünler kullanmak
lazım.

ayrıca pakistan'da para yok dolayısıyla satılamaz filan denmiş, eximbank kredisiyle satılacak
zaten. biz de rusya'dan s-400'leri krediyle alıyoruz.
08.08.2018 16:42 fenahuyluspazo
fenerbahçe erkek basketbol takımı
bütçesini 4'te 1'ine düşürüp yerli oyuncu yetiştirme misyonuna odaklanması gereken takım.
euroleague iyice suyu çıkmış bir organizasyon haline geldi. avrupa'da basketbol balkanlar
dışında pek ilgi görmeyen bir spor. italyanlar voleybola para harcıyor, basketbola harcamıyor.
fransızlar basketbolu tümden salladı. ingiltere'de zaten basketbol yok. almanlar çerezlik bir lig
oynatıyor. biz ne yapıyoruz? 16 takımlı bir süper ligimiz var; bunların 5 tanesi filan istanbul
takımı. basketbola para harcayan takımlar fenerbahçe, efes, özel üniversite/belediye takımları
ve türk telekom. türk telekom da batıyorken niye böyle şeyler yapıyor anlamak abes. belediye
kaynaklarını damat yüzde 30 oranında kestiği için basketbol liginden belediye takımları birbir
çekiliyor zaten. yakında artan kur yüzünden ligde oynayacak takım bile kalmayacak.

bu sebeple guduric'i basketbolcu yapıp nba'e gitmesini izlemektense, egehan arna'yı makul
ücretler karşılığı oynatmak, bir kolej takımı havası yaratmak çok daha doğru. 30 milyon euro
bütçe gerçekten çok abes paralar. senede harcanan 180 milyon lira ve aldığın şey
cumhurbaşkanlığı kupası filan. mantıklı mı? zerre mantıklı değil. ülke açısından da mantıklı
değil; futbol, basketbol gibi sporlar türkiye'nin enerji ithalatından sonraki en büyük cari açık
kalemi muhtemelen. geri dönüşü yok ve sana bir faydası da yok. hatta bence sporla ilgili
yasalar çıkartılmalı, mesela 25 yaşından büyük ve milli olmayan yabancı oyunculara
bonservis verilememeli ya da bonservisiyle alınan her yabancı oyuncu karşılığı altyapıdan bir
oyuncu a takıma çıkartılmalı filan ve bunlar yasalarla zorunlu olmalı. yoksa başka türlü tüm
ülke batacak bu sporlar yüzünden.
08.08.2018 12:24 ~ 12:26 fenahuyluspazo
euroleague
iyicene boş bir organizasyon olmaya başladı. kazandıktan sonra da tadı kaçtı zaten. ne
yapacaksın, 15 kere mi kazanacaksın yani, nedir...

ben avrupa basketbolunu severdim, halen de severim. fakat işin cılkı çıktı iyice. eskiden iyi
bir takımın varsa kadronu beş sene muhafaza edip üst üste şampiyonluklar alabilirdin. şimdi
öyle değil, her sene kadron sil baştan. çünkü james nunnally gibi vasat oyuncular bile nba
kıskacında. adam buraya bir geri zekâlı olarak geliyor, eline topu verip ''beyler, işte bu toptur''
filan deyip en baştan eğitiyorsun, güzel bir sezon geçirdikten sonra ''fenerbahçeli bilmem kim
minnesota timberwolves ile anlaşmaya vardı'' filan, senin adama yaptığın milyon dolarlık
yatırım boşa gitti işte. tam verimli olduğu dönemde nba'e kaçtı. bogdanovic'in süper star
olması için fenerbahçe'nin iki final four kaybetmesi gerekti. orada bogdanovic değil de hazır
bir oyuncu olsa fenerbahçe üst üste iki defa şampiyondu euroleague'de. 23 yaşında adamla
final oynadık biz. adam tam star oldu, en verimli döneminde haklı olarak nba'e gitti. nunnally
öyle, udoh öyle, bjelica öyle. bunların hepsi de avrupa için çok değerli parçalar. wanamaker
bile gitti lan...

altyapıdan oyuncu çıkıyor, adam iki maç oynamadan ncaa'ye gidiyor. lan bi dur iki dakika
faydalanalım senden aq. yok... enes k*****, ömer faruk yurtseven filan hep bunun örnekleri.
aha real madrid doncic'i ne hale getirdi, adam daha 19 yaşında filan hop nba'e kaçtı. iki sene
önce top süremiyordu bu velet.

bu şartlar altında euroleague saçma sapan bir organizasyon. bir adalet yok. tüm sene top oyna,
final four'da rakibin attığı iki üçlük girsin, yenil, sezon bitsin. zaten kapalı lig oldu, ligde
sıralamaya göre adam almıyor, o zaman yerel ligler niye oynanıyor? zaten bizim yerel lig de
ayrı bir âlem. belediye/üniversite takımları ve fenerbahçe, efes var. altyapı yok, yerli oyuncu
yok. saçma sapan bir lig. bir dünya para harcanıyor bir de. sırf bu sebepten ligdeki takımların
yarısı artan kur sebebiyle ligden çekildi.

fenerbahçe'nin yapması gereken bütçesini 3'te 1'e, 4'te 1'e filan indirip yerli ve genç
oyuncularla kalburüstü yabancıları kaynaştırıp oynatmak. euroleague'e harcanan her kuruş
artık israf. cari açık resmen. guduric'i basketbolcu yapmak için para harcıyoruz, guduric'e
verilen parayı egehan arna'ya ver, egehan üç kat daha iyi oynar guduric'ten. ama ismi
egehanic arnaic olmadığı için obradovic oynatmıyor.
tamam, o avrupa şampiyonluğu heyecanını yaşadık, artık yeter. ben abuk subuk yabancıları
filan izlemekten sıkıldım artık. yerli oyuncu izlemek istiyorum. 30 milyon euro harcayıp
cumhurbaşkanlığı kupasını kazanarak kendimizi tatmin ediyoruz.
08.08.2018 12:16 ~ 12:18 fenahuyluspazo
imf'den borç alınca atılacak gazete manşetleri
imf'den borç almak kötü veya utanılacak bir şey değildir. tabiî lale devri sonsuza değin
sürecekmiş gibi açıklamalar yapıp artistlik yaparsan, allah böyle namerde muhtaç eder adamı,
orası böyle...

ayrıca bize keşke düzgün faizler verseler de londra tefecilerinden değil de bunlardan 25
milyar dolar borç alabilsek. o parayla ne kentsel dönüşüm yapılır var ya uf.
08.08.2018 12:04 fenahuyluspazo
kocanız evde yoksa girmeyeyim diyen erkek komşu
herkes adamın kadın rahatsız olmasın diye nezaket göstererek böyle davrandığını düşünmüş,
kadın da böyle düşünmüş ki tribe girip başlık açmış. fakat bence adamın kendisi bu kadından
rahatsız oluyor, ondan böyle yapmış klajksajdaskd.

ki hak veriyorum bu kadının şurada yazdıklarına baktığımda adama. muhatap dahi alınmaz bu
kadın. görmemek, duymamak, o yokmuş gibi yaşamak lazım.
08.08.2018 11:58 fenahuyluspazo
mathieu valbuena
hepiniz yakında aykut the mastermind kocaman hocamın dediğine geleceksiniz. bu adam 30
dakikalık periyotlarda, o da takım gerideyken işe yarayan bir adam. yoksa fransa ikinci
liginde bile oynayamaz şu fiziğiyle. 90 dakika oynaması için giuliano'nun yerinde, serbest
oynaması gerekiyor. o zaman kreatif özelliklerini kullanabilir işte. ama kanada koyduğun an
hücumda bir şey yapamadığı gibi, savunmada da çok aksıyor.

valbuena eleştirilince ''giuliano ne yaptı da bu adama laf ediyorsunuz'' diyenler var, giuliano
da beş para etmez bir topçu zaten. şu an fenerbahçe'de beğendiğim tek yabancı oyuncu skrtel,
o da saatli bomba. hayatımda bu kadar kalitesiz bir fenerbahçe takımını en son 2002'de erhan
albayrak'lı, steviç'li, hakan bayraktar'lı fenerbahçe'de görmüştüm. deplasmanda gençlerbirliği
ile 3-3 berabere kaldık diye sevindiğimiz bir seneydi 02-03 senesi. ''iyi oynadık bu maç, pes
etmedik'' filan diyorduk. şu benfica maçında koskoca fenerin oynadığı topa bak. ceza
sahamıza kapanmışız, allah vere de gol yemesek diye tırnaklarımızı yiyoruz. ne iki pas verme
var ne önde baskı var ne bir kontra atak var. benfica da ikinci sınıf bir takım yani, sanki real
madrid ile oynuyoruz.
nerede orta sahası appiah-aurelio-tuncay-alex-anelka veya topal-emre-meireles-kuyt-sow olan
takım, nerede topal-eljif-giuliano-valbuena-dirar orta sahası.
08.08.2018 11:55 ~ 11:56 fenahuyluspazo
türkiye cumhuriyet merkez bankası
uluslararası literatürde, bir ülkenin yerli parasının dövize karşı bir önceki yıldan en az yüzde 10
fazla olması kaydıyla, en az yüzde 25 değer kaybetmesi ''döviz krizi'' olarak adlandırılıyor ki;
imf, wb gibi kuruluşlar da bunu böyle kabul ediyor. türkiye'de ise 12 ayda yaşanan değer
kaybı takriben yüzde 40'ın üzerine çıktı. dövizin yükselmesinin bir krize sebep olması ise özel
sektörün bilhassa gelişmekte olan ülkelerde döviz cinsi borçlanarak büyümesidir. türkiye'de
özel sektörün 12 ayda ödemesi gereken borç 180 milyar dolardır. 180 milyar dolar 1 yıl önce
bugün 1 milyar türk lirası ediyorsa (atıyorum) bugün 1 milyar 400 milyon türk lirası ediyor.
havadan 400 milyon lira hiçbir şey yapmadan buhar oldu. işte bu sebeple kriz deniyor buna.

peki buna karşı yapılacak bir şey var mı? var. ve faiz arttırmak filan değil, o eşik çoktan
aşıldı. türkiye'de müthiş bir dolarizasyon var. artık merkez bankası para politikaları fazla
sonuç vermez, çünkü liraya da merkez bankasına da güven yok. dolayısıyla ben merkez
bankasının politikalarını belirlesem şunu yaparım: bir doları 10 türk lirasından yarın itibariyle
sabitlerim. bunu da habersizce yaparım, bir anda ntv ve bloomberg ekranlarında beni
görürsünüz, derim ki böyle böyle. artık geri dönüş yok, kur çıpası forever filan derim. millet
10 lira mı, yuh deyip elindeki tüm dolarları gelip bana verecek ve bozduracak. merkez
bankası değil miyim, paranın kaynağı bende, basarım parayı, alırım doları. piyasadan bayağı
bayağı dolar çekip iyi bir döviz rezervi yaparım kendime.

bu dolar rezervi kâfi bir dereceye vardığı zaman da tekrar kuru eski seviyesinde dalgalanmaya
bırakır, faizi basarım. faizi basınca millete para basıp dolar karşılığı tl verdiğim için azan
enflasyonu kurla beraber aşağı indiririm. elimde yeterli derecede dolar olduğu için artık
piyasaya çok daha efektif müdahale edebilirim, milletin elinde dolar da kalmadığı için
piyasada dolarizasyon da olmayacak haliyle. iki tane zorunlu karşılıkla oynasan veya tahvil
alıp satsan piyasa cevap verir bu durumda. bu da senin uzun vadede önünü görmene
yarayacak perspektifi oluşturmana yardım edecek 0'dan bir başlangıç demektir. bir nevi
restart.

tabiî böyle bir şey yapmak pratikte çok zor. ama fenahuyluspazo'nun idare ettiği bir merkez
bankasıyla her şey mümkün.
06.08.2018 22:46 ~ 22:48 fenahuyluspazo
kitap okumuyorum eksikliğini hissetmiyorum
abes bir laf.
ama şahsî kanaatim, çok kitap okumanın da yanlış olduğu yönünde. kitaplar insanlara
bambaşka bir dünya açtığı, adeta okuyucu kendi hayatından kitabın dünyasına kaçtığı için,
aşırı kitap okumak insanı hayalperest, arada dalıp giden, bazen reel hayattan kopmuş bir hale
sokuyor. meselâ kitap okuma eylemi bende bir overthinking problemi yarattı. iki dakika boş
kalamıyorum, öyle hiçbir şey düşünmeden, davar gibi iki dakika yatamıyorum. hemen bin
tane şey doluşuyor kafama, illa bir şey yapmalıyım. bir şey okumalıyım, bir şey yazmalıyım
ya da ne bileyim, bir şeyler izlemeliyim. beynim hiç boş kalmamalı, yoksa türkiye'nin câri
açığından tut da robin van persie'nin attığı kafa golüne kadar aklıma bin tane şey doluşuyor.
bu da kitap okumakla ilintili bir şey, çünkü insan kitap okudukça kitabın anlattığı dünyayı
hayal eder. o dünyaya dahil olur. zaten insanların ekseriyetinin okudukları bir kitabın filmini
beğenmemeleri de bu sebeptendir, zira her insan başka şekillerde tasvir eder o dünyayı
kendince, filmin yapımcısıyla kendi hayali uyuşmayınca da sevmez filmi. bunu yaşaya yaşaya
beyin buna alışıyor, artık bu tür hayallerin veya fikirlerin aklına gelmesi için kitap okumaya
da ihtiyacın kalmıyor. canın sıkıldıkça beyin böyle bir perde açıyor kendisine tak diye.

sırf bu sebepten roman ve şiir kitapları okumayı filan bıraktım, sadece alanımla ilgili
akademik kitapları tetkik ediyorum. roman ancak senede bir kere filan okurum. yoksa
gerçekten bir noktadan sonra sıkıntıdır bu.
06.08.2018 12:59 ~ 13:02 fenahuyluspazo
kıbrıs barış harekatı
chp'lilerin hakkında enteresan kafalar yaşadığı harekât. sosyal medyadaki ve tabiatıyla sözlükteki
türkiye'nin en overrated şahsiyeti ecevit'i parlatma çalışmaları benim gerçekten gözlerimi
yaşartıyor. hâlbuki, kendisi hakkında yaratılmaya çalışılan o ''savaş kahramanı'' imajına
oldukça uzak olmakla birlikte, iş bilmez bir adam olduğu için türkiye'ye ambargo yedirtmiş,
karşılığında da hiçbir şey alamamıştır. durun anlatayım da sonra ağlarsınız:

bakınız, kıbrıs denilen adada türkiye, ingiltere ve yunanistan'ın garantör olduğu bir anlaşma
yapıldı. bu garantörlük anlaşması da ''adadaki demokratik, anayasal düzenin tesisi'' noktasında
kurulmuştu. yani kıbrıs'ta bir taraf diğer tarafın anayasal haklarına veya bu düzene zarar
verecek bastırma hareketleri içerisine girerse, diğer devletler garantörlük sıfatlarını
kullanarak, ''tüm ada dahilinde'' müdahale hakkına sahip olacaklardı. anladınız mı burasını,
güzel.

işte kıbrıs'ı makarios denilen bir adam yönetiyordu. o sırada da yunanistan'da darbe olmuştu,
ülkeyi bir cunta idare ediyordu. yunanistan uluslararası arenada yalnızdı. avrupa ile ilişkileri
kesilmişti, tüm uluslararası ilişkileri abd üzerinden yürüyordu, o da komünizme karşı bir nato
müttefiki olduğu için. bu darbenin olduğu 67 senesinde kral cuntaya karşı bir darbe yapmaya
çalıştı fakat bastırıldı. sonra da ülkeden kaçtı. yunanistan böyle ahvâl içerisinde kıvranırken,
bu cuntanın da onayıyla kıbrıs'ı yöneten makarios'a karşı bir 74'te bir darbe tertiplendi.
makarios'un sarayı bombalandı, öldü şayiası yayıldı. fakat makarios sarayın dehlizlerinden
kaçmayı başarıp bir radyoya beyanat verdi ve hayatta olduğunu bildirdi, sonra da ingiliz
üssüne giderek oradan londra'ya, ardından new york'a kaçtı. bu sırada da kıbrıs'ın başına
cuntacı, sampson adında enosis'çi bir sayko geçti. further reading için: afrodit planı.

işte bu şartlar altında, türkiye gayet meşru bir şekilde, tüm dünyanın da müttefeken kabul
ettiği bir vaziyette, adaya harekât gerçekleştirdi. çünkü tüm şartlar sağlanmıştı: yunanistan
anayasal düzeni yıkarak kıbrıs'ı kendisine bağlamak için adaya müdahale etmişti, türkiye'nin
de müdahale hakkı vardı. uluslararası kamuoyunda türkiye haklı bulunuyor, yalnızca
harekâtın süresinin ve kapsamının kısa tutulması, askerlerin adadan ayrılması gibi hususlarda
cılız baskılar geliyor, bm kararları alınıyordu. türkiye bunlarla uygulamakla mükellef değildi,
zira bm kararları birer tavsiyeden ibarettir.

bu sırada da ecevit, binbir ayak direyerek, koalisyondaki msp'liler ve askerler zoruyla aldığı
harekât kararını, daha 40.000 türk askeri sahilin birkaç yüz kilometre genişliğinde, derinliksiz
bir alanda toplanmışken durdurmaya kalktı. iki uçak bombalasa bizim askerimizin hali nice
olur diyen kurmay heyeti tarafından durduruldu. erbakan ve msp'liler, askerî harekâtın en
azından bugünkü türk-rum sınırını teşkil eden yeşil hatta kadar sürdürülmesi gerektiğini
söylediler. zira eğer türkiye bu harekâtı durdurursa, bir daha başlaması büyük eziyetler
getirecekti. görüşmelerle yunanistan zaman kazanacaktı, belki de askerî anlamda
güçlenecekti. eğer türkiye bu durumdan ambargo gibi bir zararla çıkacaksa, tüm adayı alması,
adanın yarısını alması veya sahilde sıkışması hallerinde hiçbir farklılık yoktu, zira ok yaydan
çıkmış, adaya askerî olarak müdahale edilmişti. batı'nın sonradan ''işgal'' diyeceği bu vak'a
birkaç yüz kilometrekare fazla veya az olsa da türkiye'nin akıbeti aynı olacaktı. bunu ecevit'e
msp'liler de askerler de anlattı ama o dinlemedi. planlanandan 18 saat önce harekâtı durdurdu.
g-5 line civarında.

bu sırada da cuntacılar uluslararası arenada destek bulmak için sürgündeki karamanlis'i getirip
iktidarı ona devrettiler, yunanistan'da askerî yönetim sona erdi, demokratik düzen kuruldu.
yeni yönetim, ecevit'le cenevre protokolünü imzaladı. bunun tatbikine ve yeni kıbrıs düzenine
ilişkin münakaşaların olduğu görüşmelere geçildi.

işte tam bu sırada önceki meşru harekâtı iki cılız baskı karşısında durdurmuş olan ecevit,
görüşmelerin ortasında, sırf yunanlıları zor durumda bırakmak ve isteklerine boyun eğdirmek
için orduya ikinci harekât emrini verdi. hedef ilk harekâtta kolayca ulaşılabilecek yeşil hattı.
bu ikinci harekât avrupa kamuoyunda hiç hoş karşılanmadı. çünkü yunanistan'ın yeni
demokratik yönetiminin bu tür vahşi ve zorba tehditlerle, henüz görüşmeler sürerken
sıkıştırılması yerine, desteklenmesi gerektiğini düşünüyorlardı. üstelik, garantörlük sıfatı
sadece ''anayasal düzeni'' kapsıyordu, karamanlis'in gelişiyle yunanistan da kıbrıs da anayasal
düzene kavuşmuştu. yani türkiye'nin garantörlük sıfatından kaynaklı adaya müdahale
hakkının hukukî temeli ortadan kalkmıştı. bu sebeple türkiye, dünya arenasında yalnız kaldı.
abd ambargosu yediği gibi, kıbrıs sorununda bugüne değin hiçbir şey elde edemedi.
kıbrıslılara düzgün bir yaşam veremediği gibi, onların taleplerine cevap da veremedi. hiçbir
sorunlarını çözemedi. sadece hamaset yaptı.

neden? kendi suçluluk psikolojisini bastırmaya çalışan, türkiye'nin en overrated siyasî


figürünün iç politikada güç kazanma hırsı uğruna... hâlbuki ecevit de kurmayları da bu
harekâtları hiç istekli olarak yapmadılar. ama zaferin de üstüne oturdular.

sonra da ''biz milliyetçiliği kıbrıs'ın dağlarına yazdık...'' hâlbuki rahmetlinin elinde olsa sadece
kıbrıs sahillerine yazacak, sonra da çekip gidecekti adadan.
05.08.2018 14:12 ~ 14:18 fenahuyluspazo
jan vesely
jan vesely, iyi oyuncudur kötü oyuncudur vesaire, bir şey söylemek istemiyorum. ama çok net bir
şekilde geri zekâlı bir oyuncu. belki de şahsî hayatında da geri zekâlıdır ya da bu dangalaklığı
parke üzerinde olduğu kritik maçlarla kısıtlı bir salaklıktır, orasını bilemiyorum.

beni bilenler bilir, iflah olmaz bir vesely düşmanıyım 2016'dan beri. çünkü bu adamın ne
kadar beyinsiz olduğunun o gün farkına varmıştım. herif 2.5 milyon dolarlık bir dana. bu
adam öyle bir insan ki, tüm sezon muhteşem oynasa, inanılmaz işler başarsa, final maçının
son iki dakikasında güvenip parkeye koyamazsın. kastî faul yapabilir. teknik faul alabilir.
hakeme artistlik yapacağım diye kendini yere atıp durduk yere kendine teknik çaldırabilir.
smaç yapmaya çalışırken potaya asılıp takımını olası bir hücum ribaundundan edebilir.
birilerine akıl oyunu yapmaya çalışırken kendi kendine sinirlenip, kendi kurduğu tuzağa
kendisi düşebilir. oyunun sonunda hack'lenip 10'da 1 serbest atış atabilir. herif böyle, stabil
birisi değil, ruh hali çalkantılı.

vesely fiziksel olarak udoh'tan filan çok daha atlet, daha hızlı, daha önde bir oyuncu.
geçmişinde dış şutu da vardı, şut da atar çok çalışırsa. kısaya da geçilmez. güçlenirse post-up
savunması da yapar. ama udoh'u özel kılan çok akıllı bir oyuncu olmasıydı. zaten kendisi
entelektüel de bir adamdı, bol bol kitap filan okurdu. son derece akıllı bir adam olduğu için
karşısındaki hücumcuyu kendi güçlü tarafına yönlendirip blokluyordu, timing hatası yaptığını
hiç görmedim adamın. bu geri zekâlıda böyle yetiler yok. anca uçsun kaçsın, saçma sapan
çocukça hareketler yapsın.
05.08.2018 12:27 ~ 12:39 fenahuyluspazo
erdoğan'ı durdurun türkiye'yi dönüştürün
--- spoiler ---

ın 2013, erdogan promised to recognize kurdish identity and language, and increase kurdish
liberties. a truce followed, but hostilities resumed in 2015. erdogan said he was responding to
pkk terrorism. the pkk claimed erdogan destroyed the ceasefire by building dams and security
stations in kurdish regions
--- spoiler ---

jakjdakdasdjak, yazıya bak, kürt bölgelerinde erdoğan güvenlik noktaları ve barajlar yaparak
ateşkesi yok etmiş, bunu da amerikalı stratejistler koskoca newsweek'te utanmadan,
sıkılmadan yazıyor. devlet nereye baraj yapacağını pkk'ya mı soracak? böyle bir abeslik
olabilir mi allah aşkına, bu ne kadar ciddiyetsiz bir yazı.

okumayanlar için yazının ana teması:

- erdoğan kürt azınlıktan nefret ediyor ve onları şeytanlaştırıyor, onları yok etmek istiyor.

- erdoğan amerika'ya karşı büyük bir tehdit olan şii iran ile ortaklık içerisinde pkk'ya
saldırmasına karşın tehlikeli bir sünnî ve osmanlıları diriltmek istiyor.

- erdoğan; israil, mısır ve filistin'e karşı tehdit olan köktendinci terörist oluşumlara, yani
müslüman kardeşlere ve hamas'a destek veriyor.

- erdoğan ışid'i kurdu ve destekledi.

- erdoğan kudüs'ü islâm dünyasının birincil öneme sahip şehirlerinden birisi olarak ilan
ederek, mekke ve medine'yi elinde tutan suudi arabistan'a saldırdı.

- erdoğan s-400 alıyor.

- nba player enes kanter len mq...

amerikalılar için önemli olan şey demokrasi veya tiranlık filan değildir. ne kadar batı'nın
köpeği olduğunuzdur. batı köpeklerini her daim güzel yemler. mühim olan türkiye'nin
köpeklik yapıp yapmayacağı. erdoğan yarın uslu bir ev hayvanı olmaya karar verip tarzını
değiştirirse, bir anda dünyanın son umudu filan olur. daha birkaç ay evvel, durup dururken
yüzlerce insanı hapse atıp işkence ederek ellerindeki yüz milyarlarca dolarlık servete el koyan
suudi bir geri zekâlıyı times ''islâm'ın yeni reformist yüzü'' filan diye pazarlıyordu. böyledir bu
işler.

erdoğan bir demokrat filan demiyorum, destekleyin de demiyorum. ama çok komik bu
argümanlar filan.

bu ypg-kürt meselesi de iyice can sıkmaya başladı artık.


05.08.2018 11:57 ~ 12:01 fenahuyluspazo
enver paşa
biz hakkında ne yazdıysak odur: (bkz: enver paşa/@fenahuyluspazo).

enver paşa'ya burada ağır hakaretler etmiyorsam, samimi ve iyi niyetli bir müslüman
olmasından ötürüdür. talat ve cemal'e ana avrat düz giderken enver'e bu sebeple sinkaflı
sövmem. yüzyılın en büyük dangalaklarından birisi olduğu düşünülürse bu bile onun için
büyük bir menfaat.
05.08.2018 11:38 fenahuyluspazo
güzel kızları tasvir ederken kullanılan ifadeler
boynu kuğu gibi... bunu der geçerim, tüfek müfek neymiş.
04.08.2018 14:12 fenahuyluspazo
niyazi berkes
yazdığı malûm eseri avrupa'da ''the development of secularism in turkey'' (türkiye'de
sekülerleşme), yurt içinde ise ''türkiye'de çağdaşlaşma'' ismiyle basılmıştır.

bunun neden olduğu da belli açıkçası. bazen fâiller bir şeyleri örtbas etmek isterler.
03.08.2018 11:19 ~ 11:20 fenahuyluspazo
10 ekim 2001 bayer leverkusen fenerbahçe maçı
burnumdaki bir rahatsızlık sebebiyle doktorumun vermiş olduğu deniz suyunu burnuma çeke çeke
izlediğim bir maç olması hasebiyle benim için unutulmazdır. bir de hastaydım, yatıyordum.
revivo bizi ayağa kaldırdı, fakat almanlar bende minik bir çocukluk travması bıraktılar...
02.08.2018 21:11 fenahuyluspazo
the witcher 3 wild hunt
ana senaryosuna 70 saat gömüp bitirdiğim oyun, yan görevleriyle birlikte bitti. bir kaer
morhen'deki yan görevleri filan kaldı. bir de skellige'de belki bir şeyler kalmıştır, daha her
point of interest'i keşfetmedim çünkü. ben de bu sebeple oyunu külliyen tamamlama hayalimi
bırakıp sadece expansion'ları bitireceğim, o da bir 50 saat sürer ne de olsa. hazine avıymış
falan filan uğraşamam. oyun bitmiyor ki anasını satayım.
ben zaten bu tür yapımları oynamayı skyrim'den sonra bırakmıştım. witcher 3 için bir istisna
yaptım. skyrim, bana göre witcher 3'ten çok daha epik ve destansı bir hikâyeyi anlatıyor. rol
yapma mekanikleri çok daha iyi. fakat dövüş sistemi tırt, oyun bug'dan geçilmiyor vesaire.
onu da yüzlerce görev yaptıktan, haritayı karış karış kat ettikten sonra ulağın biri gelip bana
saçma sapan bir mağarada abuk subuk bir kılıç bulma görevi filan verince ''artık yeter'' deyip
bırakmıştım, witcher 3 de beni bu noktaya sürükledi artık. rpg oyunlarının da sorunu bu,
oynaması çok zevkli lakin yapımcılar bazen abarttıkça abartıyor. her şey tadında güzeldir.

ben çevrimiçi rekabeti pek sevmediğimden; iki battlefield, age of veya fifa atmak dışında pek
multiplayer oyun sevmem. casual oyuncuyuz yani, single'cıyız. hikâyeli oyun deneyim etmeyi
seviyorum. ama netice itibariyle, bir oyuna da 200 saat gömmek pek akıl kârı bir iş değil.
hayatımdan aylar çalmıştı skyrim, bu da mâni olmazsam aynısını yapacak. o sebeple witcher 3
benim jübilemdir. bethesda'nın fallout 4'ünü de aynı sebepten bırakmıştım, fallout evrenine
hiç ısınamamış olmam bunda büyük bir etkendi. bakalım elder scrolls vi geldiğinde bu
kararımın ardında durabilecek miyim...

edit: hearts of stone dlc'sini bitirdim, esas oyundaki görevlerin hemen hepsinden daha kaliteli
bir walkthrough'u vardı dlc'nin. müthiş sürükleyici, merak uyandırıcı ve heyecanlıydı. ana
oyunda pek merak uyandıran bir görev silsilesi yoktu. bu red baron ile birlikte oyundaki en iyi
hikâyeyi barındırıyor.
02.08.2018 21:04 ~ 05.08.2018 20:17 fenahuyluspazo
tanrı parçacığı
ismi aslında tanrı parçacığı filan değil, ''tanrının belası parçacık'' (goddamn particle) olarak bilinir.
matematiksel formüllerin ve modellerin sonuç verebilmesi için var olması gereken bir
parçacık olduğu hâlde, bir türlü gözlenememiş olmasından ötürü bu lakabı almıştır. fakat
sonra teknoloji gelişti ve gözlemlendi. adı da ses getirsin, din-bilim çatışması falan filandan
ötürü ilgi çekelim diye ''tanrı parçacığı'' olarak kaldı.
01.08.2018 11:25 fenahuyluspazo
kıyametten sonra tanrının ne yapacağı sorunsalı
tanrı için ''önce veya sonra'' gibi kavramlar olduğunu zannedenlerin garip sorunsalı.

bu tanrıtanımazlar da hakikaten tanrıtanımaz. hakkında akıl yürüttüğü varlığı tanımıyor,


bilmiyor. o'nu da kendi gibi bir şey zannediyor. belki canı sıkılır da iki el iskambil kağıdı
atarız filan diye düşünüyor. enteresan...
31.07.2018 12:38 fenahuyluspazo
picking up girls in istanbul
ne boş bir video lan bu, en son ''turkish super weapons 2023'' temalı bir video izlediğimde ''bu ne
aq'' demiştim, şimdi yine diyorum.
bu tür videolar, prank'ler filan sosyal deney desen değil, komik desen değil, ciddi bir şey
anlatıyor desen değil. al kızı takılın işte oğlum, neyi çekiyorsunuz ki. yani bu video neyi
anlatıyor? türk kızlarını kapatmak kolay mı, bunu mu? yoo, dünyadaki herhangi bir
kadını/erkeği kapatmak oldukça kolay. e bu da değilse, maksadı ne, tabiî ki tıklanmak. türk
abazanları izleyip kudursun, yorum yazsın, biz de para kazanalım diye. ayrıca kadınların yüzü
niye buzlu ajksdjadsakdjasdas, show ana haber'in gizli kamerayla çektiği fuhuş görüşmelerini
andıran bir atmosfer de var videoda kajsdadsa.

büyük oyunu bozalım, yani bu videoyu izlemeyin arkadaşlar!!


30.07.2018 12:11 ~ 12:13 fenahuyluspazo
mark zuckerberg
geçen gün twitter'da yok gucci kemer kullanmıyor, yok armani takıl elbise giyinmiyor filan diye
övüldüğünü gördüm. adamın kendine ait bir plajı var, 100 milyon dolar harcadı herif oraya.

garibanlık övmeyi bu kadar seven başka bir millet yoktur, yok t-shirt giyiyor hep, ne kadar
mütevazı. he öyle. salaklar sizi.
30.07.2018 11:58 fenahuyluspazo
evliyken birine aşık olmak
insan çok garip bir mahlûk. yahya galib, insan için boşuna ''zübde-i âlem'' dememiş. hakikaten
öyle, her insan bambaşka bir âlem.

insan öyle acayip bir tür ki, yaptığı her şeyi, imza attığı her hareketi ulvî bir kalıba sokmaya
çalışır. dünyanın en alelâde işini bile yapsa, onu belirli yüce değerlere veya makamlara ithaf
etmek gayretindedir. bu özellikle modern devirlerde iyice ayyuka çıktı. insanlar eskiden
kralları, vatanları, tanrıları için yaşayıp ölürlerdi. dünyaya anlam veren şeyler belki de bu
üçünden ibaretti: tanrı, anavatan ve kral. 21. yüzyılda, bu tür ulvî ve yüce gayelerin pek bir
manasının kalmadığı bir dönemde yaşıyoruz. insanlar doğru düzgün ne kendilerinden aşkın
bir yaratıcıya, ne doğdukları yerin vatanları olduğuna, ne de bunların anlamlı yüce değerler
olduğuna inanıyorlar. ünlü alman sosyolog max weber, modern dönem için ''büyüsü bozulmuş
bir dünya'' tespitini yapmıştır. evet, içerisinde yaşadığımız dünyanın büyüsü bozulmuştur,
çoğu şey çözülmüştür; tanrılar dünyaya karışmaz, kralların var olması saçmadır, vatan dediğin
şeyi sen seçebilir misin ki? o hâlde geriye ''yüce'' olan ne kalıyor...

tabiat boşluk kaldırmaz. insanlar kendi kendilerine yüce bir şeyler icâd etmek gereği duydular
ve buna da ''aşk'' dediler. kapitalist dönemde, ''aşk''a özel bir önem verildiği bir realitedir.
yazın hayatının, yazılan romanların, şarkı sözlerinin yüzde 80 ila 90'ı bir kadınla bir erkek
arasında geçen bu tutkulu duyguyu anlatıyor. başka hiçbir şey yok. en son toprağı bol olsun,
johnny cash son demlerinde mahşer gününü filan anlatmıştı, ondan sonra bu da kalmadı.
neden kapitalizm aşk denilen duyguyu bu kadar önemsedi ve getirip tepemize koydu ya da
bizler neden her şeyi aşk için yapmaya başladık, yani şunu söylemek istiyorum, dünyadaki
son derece alelâde bir iş olan ''üreme içgüdüsü''nün temel eseri olmaktan ibaret bu hormonal
duyguya böyle aşkın manalar yüklememiz, aslında abes değil mi? dünyada bizden başka
kimse tatmamış mı duyguyu? tatmış. yani herkes yaşıyor, az veya çok. o zaman demek ki bu
''aşk'' denilen meret o kadar da yüce veya anlamlı bir şey de değil. bunca tantana neden o
zaman?

size çok basit bir şey söyleyeyim: hayata anlam veren ve insanın sevk-i tabiîsini yöneten
sadece iki ilim vardır. bunlardan bir tanesi biyolojidir; hormon, cinsel dürtü, üreme içgüdüsü
vesaire, aşkın temel sebepleridir. insanlar bahar ve yaz aylarında daha çabuk aşık olur birisine
meselâ, çünkü mevsim dönümlerinde hormonlar daha çok salgılanır. yaz ayları insanları böyle
şeylere daha meyilli yapar. ''yaz aşkı'' diye bir kavram da var bu sebepten, çünkü bir süre
sonra kışa doğru bu hormonlar azalıyor.

ikincisi ise iktisattır. hayat dediğimiz şey, büyük bir ekonomiden ibarettir. içerisinde kendi
hazzını max. kılmaya çalışan, rasyonel olduğu iddiasındaki (aslında değiller de neyse) aktörler
vardır. bir insan bir diğerinden hoşlandığı vakit, onunla geçirdiği zamanlar faydası artar, zevk
alır, artık her ne yapıyorlarsa. ister sohbet etsinler, ister birlikte yemek yapsınlar, ister
sevişsinler; burada yapılan şey tamamen önemsiz. fakat kahretsin ki, insan olmanın karşı
konulmaz bir kaderi vardır ki, o da ekonomik anlamda bizlerin aynı şeyleri tükettikçe, her
birimden sonra aldığımız faydanın azalacağı gerçeğidir. partnerimizle birlikte geçirdiğimiz
zamanla beraber aldığımız haz evvelâ artarak, sonra azalarak artar; fakat en nihayetinde
artıyordur. sonunda böyle kararsız bir dengeye ulaşır, bir noktadan sonra hafiften düşmeye
başlar, burası bir tahammül evresinden ibarettir. artık evlendiniz mi, çocuklarınız mı oldu,
onlar hatırına birbirinize katlanırsınız. ya da bu aşk denilen hormonal duyguyu boşverir,
samimi dostlar ve hayat arkadaşları olarak birbirinizi severek yaşarsınız. ömrü boyunca aynı
kişiye bakarken kalbinin yerinden çıkacak gibi olacağını düşünen kişilere kötü bir haberim
var yani, hayır öyle bir şey olmayacak.

elbette ki hepimiz insanız ve basit insanî zaaflarla malûlüz. insan sevdiklerinden bıkabilir,
ondan yüz bulamadığı zamanlar başkalarına meyledebilir. çünkü insan nankördür, aynı
zamanda en büyük tutkusu bir gıdım dahi olsa, daha fazla sevilmektir. insan sevilmek için
yaşar. bu sevgi açığını da başkalarından gördüğü ilgi ve alâka ile kapatmak ister, gayet
normal.

fakat netice itibariyle bu farklı olana hevesi ve tutkusu da geçicidir. üstelik aşk, yüce bir şey
filan olmadığı gibi, kimyevî birtakım tepkimelerden ibarettir. yani ''aşkın gözü kör, n'aparsın
aşık oldum'' filan gibi laflar boş ve abestir. bir kere bir insan, kimden hoşlanacağını veya
hoşlandığını az çok bilir. bunu bilmesine karşın muhatabına mesafe koymuyorsa, başına gelen
şeyi istemiş demektir. ''aşk bu...'' filan değil, sen bilerek ve isteyerek flört yaşıyorsun. bu
gerçekle yüzleşin. eskiden evlilik öncesi her şey yaşanmadığı, mahremiyet diye bir duygu
olduğu, kapitalizm her yere ve herkese manyak gibi cinsellik pompalamadığı, insanları
aldatmanın ve bir şeylere ulaşmanın bu denli kolay ve maliyetsiz olmadığı günlerde, insanlar
önlerine gelene aşık olmuyorlar, genellikle sadakatle yaşıyorlardı. şimdi öyle değil, çünkü
maliyetler çok düştü. demek ki iş insanda bitiyor, aşk 500 sene önce de vardı dünyada.

hülâsa, insanların kendi yedikleri haltlar için sıraladıkları bahanelerden sıkıldım. aşkmış da
bilmem neymiş de. sanki büyük taarruzda yunan siperlerine süngü hücumu yapıyorsunuz aşk
yaşarken. ne aşkmış arkadaş. aşk böyle büyük bir şey değil, senin tutkuların ve heveslerinden
ibaret. ha olabilir mi, olabilir. bu hayatta kimse kimseyi sonsuza kadar sevmek zorunda değil,
zaten bu insanın elinde de değil. eşini artık sevmiyor olabilirsin. daha güzelini, daha
yakışıklısını bulmuşsundur. ya da sadece kaçamağın tadı tatlı geliyordur, bunların hepsine
varım, insanî şeyler bunlar. herkes az buçuk yaşar bunları.

ama şuna yokum işte: aşık oldum, benim suçum yok. bok yok abicim...
30.07.2018 11:38 ~ 11:44 fenahuyluspazo
arabadan inip dans etme akımı
insanları manipüle edip istediğinizi yaptırmak işte aslında bu kadar kolay bir şey.

bir de yol ortasında durup dururken şarkı açıp, sırf popüler bir şeyi icrâ edebilmek uğruna,
akan trafikte arabayı kontağı açık yürüten filan insanları dünyada politikacılar, ''rasyonel
seçmen'' filan diye niteliyor, iktisatçılar bunlara ''homo economicus'' diyor. bunlar bildiğin
''homo davarus'', başka bir şey değil.

insanlar akıllarıyla değil, hisleriyle karar alırlar. inanmak istediklerine inanırlar. sonra da
akıllarıyla bunu meşrulaştırırlar. bu sebeple insanları yönlendirmek oldukça basittir. elime bir
imkân geçse goebbels mezarından kalkıp ''abi sen neymişsin'' diyecek de henüz geçmedi. bu
husustaki üstadlarım le bon ve kendisidir. bana insanlar hakkında çok şey öğrettiler...
29.07.2018 20:10 ~ 20:11 fenahuyluspazo
çocukluk
hiç unutmam, bir defasında ben ilkokuldayken bir okul gezisine gitmiştik. çamlıca mıydı acaba,
tam hatırlamıyorum. orada oynarken helva satan bir amca görmüştüm, pir-i fâni diye tabir
ettiğimiz türden bir adamdı, pek ömrü kalmadığı aşikârdı, halen gözümün önünde adam.
adama pek acımıştım, annemin verdiği tam 5 milyon lira (6 sıfır var o zamanlar tabi) parayı
adama verdim. amca bana bir sürü helva verdi. ben de adama çok üzüldüğüm için tüm
arkadaşlarımdan para toplayıp adama verdim, tüm helvalarını da aldım. ki helva da
sevmezdim, yenmedi hiçbiri, kimsede para da kalmadı. bizim öğretmen gelip adamcağızı
kovalamıştı, unutmuyorum hiç bunu.

işte bir çocuk ile yetişkin arasındaki fark budur: saflık veya geri zekâlılık, nereden bakıldığına
bağlı tamamen.
29.07.2018 19:09 fenahuyluspazo
alkışlarla yaşıyorum üyesinin yaptığı tespit
bu ülkede "erkek olmak kadın olmaktan daha zor" filan diyen ya da bu tür argümanlarla mugalata
yapan, bunu da mezkûr yazıdaki gibi, bağlaç olan -de -da'yı dahi ayırmaktan aciz olup sonra
da "nordic ülkelerde fantezi" hayalleri kurarak yapan herkes katıksız bir geri zekâlıdır. zira
hayallerle yaşayanı, gerçeklerle sikerler. bu küfrü etmek zorunda hissettim, üzgünüm.

adama bak daha türkçe yazamıyor ama lafa gelince de mangalda kül bırakmıyor.
29.07.2018 18:54 ~ 18:56 fenahuyluspazo
samsun'da park kavgasında bir kişiyi öldüren polis
onu bunu bilmem de bu ülkedeki iktidarlar "büyük türkiye", "musul'u alacağız", "oyun kurucu
türkiye" ile filan değil, bu tür common people issues ile ilgilenmeli artık. yani bu ülkedeki
vasatlığa, bayağılığın övülmesine ve tahakkümüne, orman kanunlarına filan sabrım kalmadı
artık. bu ülke azazil'i şeytan yapar, bir insanın asâbını bu ülkenin geri zekâlı halkı kadar
bozabilen başka bir şey muhtemelen yoktur.

iş başına gelip de, "ben sadece sevgilisiyle el ele tutuşamayan kadının, trafikte karısının
yanında dayak yiyen adamın, esnaf teröründen muzdarip insanların, dayak yiyen hekimlerin,
taksici ve minibüsçü davar sürüsünün tacizinden bıkanların sorunlarına eğileceğim" dese,
ölene kadar başkan olur. burası böyle bir ülke.
27.07.2018 14:54 fenahuyluspazo
23 temmuz 2018 fenerbahçe benfica eşleşmesi
kura çekimi bittikten sonra bir süre şahsî konutumda şöyle dolaşmama sebebiyet veren kur'a.

allah müstehakınızı versin.


23.07.2018 20:32 fenahuyluspazo
yeşilçam
bende gördüğüm her kadına yeşilçam jönü gibi ''küçük hanım'' deme hastalığı yarattığı için kırgın
olduğum sinema dönemimiz.
kesinlikle şaşmıyor, benden büyük kadınlara bile küçük hanım diyorum. artık yeter.
23.07.2018 20:30 fenahuyluspazo
digiturk
senelerdir hiç sorun yaşamadığım platform. ayrıca çok da saftırlar. iptal edeceğim tehdidi
savurursanız ilk aramada yüzde 20'ye kadar, ikinci aramada yüzde 30'a varan indirimler
alırsınız. hiç şaşmaz. benden teknik servisleri hiç para almadı şu vakte kadar meselâ,
herkesten alıyorlarmış.

geçenlerde konuştuk, ''fiyatlarımıza güncelleme yapılıyor beyefendi, yeni faturanız taahhütsüz


150 lira olacak'' gibi bir şey dediler. ''hayır olmayacak :))))))'' deyip kapattım. iptal faksı
çekeceğim bir ara, ayda 80-90 liraya bağlarız.

ha az mı, değil ama cocu the mastermind hocamı izlemek istiyorum bu sene.
23.07.2018 20:27 ~ 24.07.2018 15:25 fenahuyluspazo
meral akşener
ben size kendisinin 24 haziran'dan sonra bir twitter troll'ü olarak kariyerini sürdüreceğini
söylemiştim, yine haklı çıktım. akşener gibiler fırsatçıdır, bi süre sonra döner tekrar arenaya.

artık ödül bekliyorum bu isabetli öngörülerim için.


23.07.2018 00:16 fenahuyluspazo
mesut özil
2014'te doğu ukrayna üzerinde uçan malezya havayollarına ait bir yolcu uçağı, rus militanların
bulunduğu bölgenin üzerinden geçerken vuruldu ve düştü. 300'ü aşkın yolcu öldü. bunların
143'ü hollanda vatandaşı ve hatrı sayılır bir kısmı da avustralyalıydı. bu iki ülke ulaştıkları
deliller neticesinde, ölümlerin mesulünün rusya olduğuna kanaat getirdiklerini açıkladılar.
ruslar inkâr etti, her zamanki gibi... araları limoni bu devletlerin haliyle.

bu dünya kupasında hollandalı efsane futbolcu van basten ile putin buluştu, el sıkıştı, sohbet
etti. hollanda kamuoyunda pek tepki duyulmadı, geçiştirildi. bizim bi bakan oraya gittiğinde
olanlar belli...

mesut özil'in de başına gelenler mâlum. bunlarda zerre mantıklı bi taraf var mı, yok. biz hasta
bir toplumuz ama batı da çok farklı değil bu konuda...
23.07.2018 00:08 fenahuyluspazo
belçika
cinsel ilişkiye rıza yaşını 14'e indiren devlet. fakat cinsel partnerlerin arasındaki yaş farkı en fazla
5 olmak zorunda. 5'ten fazla olursa 14 yaşındaki kızla/erkekle seks yapan kişi tecavüzle
suçlanacak.

yani 14 yaşında bir kızın 19 yaşında bir erkekle veya 14 yaşında bir erkeğin 19 yaşında bir
kızla sevişmesi meşru, normal bir şey ama yaş 20 olunca tecavüz olacak kajsdkasjdaska.

ben her zaman derim, aklın yolu birdir. saçmalamanın yolu ise sonsuzdur. aklın yolu, cinsel
olgunluğa ulaşmış insanların rızalarıyla seks yapmaları veya evlenmelerinin önünü açmaktır,
yaşı ne olursa olsun. çünkü insan fıtratı böyledir, her yerde aynıdır. eğer böyle yapmazsanız,
evrensel değerlere göre değil de ekonomik gayelerle bir şeyleri yasaklayıp bir şeyleri serbest
bırakmaya çalışırsanız, işte böyle saçmalamaya başlarsınız, nizamnâme yazar gibi kanun
yaparsınız; işte yok 14 yaşında olacaksın da öteki en fazla 5 yaş fazla olacak da, ay farkları
sayılmaz da filan, böyle sürer gider.

neden? çünkü saçmalamanın sınırı yoktur. bu kadar basit.

edit: arkadaşlar, ''bizler avrupalı ne yapsa yalarız, bizim için mesele değil. siz ne yapsanız da
size sübyancı, orta doğulu deyip küfrederiz. bizim zihin dünyamız bundan ibarettir.'' deyin, siz
de rahatlayın biz de. çok kasmayın yani. yoksa ''çok mantıklı'' dediğiniz yasanın 6 aydan ötürü
bir insanı tecavüzden mahkûm ettirebileceğini anlardınız ama geri zekâlı olduğunuz gibi, kötü
niyetlisiniz de. ondan anlamıyorsunuz.

bakın bu insanların zihin dünyası şöyle çalışıyor: avrupa'da abes bir şey oluyor, ''çomarlar
anlamaz bıdıbıdı, aslında çok mantıklı bıdıbıdı, 14 yaşında bir çocuk cinsel olarak olgun ama
zihinsel olarak olgun değil, seks yapabilir ama evlenemez bıdıbıdı.''

türkiye'de benzer şey oluyor, meselâ biri 14 yaşında biriyle evlenmeye çalışıyor: ''ulan o daha
çocuk be! çocuk o daha ne seksi, ne cinselliği! amk sübyancıları, işte çomarlar böyle,
avrupa'da bunu yapsınlar adamı 150 yıl içeri atarlar bıdıbıdı...''

olayın başında ''çocukların'' evlenememesindeki neden, bunlar çocuk oldukları için cinsellik
yaşamamaları gerektiği üzerine kuruluydu. avrupa bunu yapınca, bu sefer evlenememe
nedenleri ''zihinsel olgunluğa ulaşamamaları'' oldu. acaba evlilik ne gibi bir zihinsel olgunluk
gerektiriyor, bugün batı'da çoğu lise öğrencisi beraber yaşıyor, 16 yaşında filan çocuklar
bunlar. araba kullanıyorlar, yurt dışına gidiyorlar. ama iş evlenmeye ehil olmaya gelince,
hepsi emzikli bebe oluyor. başka hiçbir şeyde olmuyor böyle. bunun tek nedeni de bazı
insanların birilerini ve bir şeyleri sürekli kafalarında suçlu çıkarmaya, mahkûm etmeye
çalışmaları. biz de bunları yüzlerine vurunca kötü oluyoruz.

yani kafasında bir şeyleri en baştan doğru yanlış olarak kategorize etmiş insanlara bir konuda
laf atmak imkânsız. ben bayram haftası diyorum, adam mangal tahtası anlıyor. bir de sövüyor.
böyle bunlar.
22.07.2018 14:16 ~ 14:54 fenahuyluspazo
whatsapp'ta okunan mesaja cevap verilmemesi
insanların kendilerine nezaket filan borçlu olduklarını düşünenlerin taktığı eylem.

kimse size bir şey borçlu değil. orada ölsen isterse yine cevap vermez, kendi keyfi tamamen.
böyle düşündüğünüz müddetçe asla mutlu olamazsınız.
22.07.2018 13:46 fenahuyluspazo
ispanya
sosyalistlerin iktidarı muhafazakârlardan alması üzerine sağ kanat partisi popular party, eski
başbakan ve parti lideri rajoy'u şutlayıp yerine 37 yaşındaki genç bir siyasetçiyi seçmiş: pablo
casado.

sosyalistlerin adayı yakışıklı filan diye tribe girip bu hamleyi yapmış olabilirler, zira siyaseti
tıkanık bir ülke ispanya, herkes yeni simâlar arıyor. avrupa'da genç liderler moda artık,
bizimse en genç liderimiz 50 küsür yaşında.

ama kıskançlığa mahal yok, coğrafya kaderdir.


22.07.2018 08:50 ~ 08:52 fenahuyluspazo
bana ellerini ver
prozodisi müthiş bozuk bir eser, sözler makamlara uymuyor, gereksiz iniş çıkışlar yapıyor
seslendiren sanatçılar bu yüzden.
22.07.2018 01:55 fenahuyluspazo
sınav kağıdına devamı arkada yazan öğrenci
''lütfen sayfayı çeviriniz'' de yazan öğrencidir. mazallah yazmaz ise 40 yıllık hocası sayfanın
arkasına bakmayı unutabilir.
21.07.2018 20:09 fenahuyluspazo
osmanlı imparatorluğu
en güzel kadından daha güzel bir devlettin, seni seviyorum.
21.07.2018 18:06 fenahuyluspazo
faşizm
dünyada sosyal bilimler alanında iki büyük çözümleme metodu ve trendi vardır. bunlardan bir
tanesi, sosyal bilimleri çeşitli istatistikî tahliller kullanarak fennî ilimlere yaklaştırmak
üzerinedir, yani bildiğiniz matematiksel formülasyonlara dahi gidilir, şöyle olursa böyle olur
denilir. ikincisiyse özcü, kültürel yaklaşımlardır. yani söz gelimi bir yerde bir şey oluyorsa
veya olmuyorsa, bunun en mühim sebebi o mıntıkanın spesifik özellikleridir, öteki sebepler
ancak tâlidir, yandır.

literatürdeki faşizm araştırmalarına bakıldığı vakit tüm literatürün hemen hemen bu iki
yaklaşımdan ibaret olduğu görülecektir. ana akım, yani 1940-50'lerde başını amerikalıların
çektiği akademisyenler almanya, italya ve japonya'daki totaliter rejimleri bu halkların
kültürüne, demokratik geleneklerden uzak olmalarına filan bağlamışlardır. buların ne kadar
basmakalıp fikirler olduğu zaten ortadadır. görece yakın, modern araştırmalarsa daha çok
yukarıda bahsettiğim istatistikî tahlillere yer veriyorlar. meselâ 20. yüzyılın en büyük üç
totaliter rejimi: almanya, italya ve japonya'dır. bunların ortak özelliği nedir? hepsi geri zekâlı
manyaklar oldukları için mi faşist olmuşlar?

elbette ki hayır. ortak hususiyetleri hepsinin geç kapitalistleşen ülkeler olması. kapitalizmin
belirli bir safhasında, tabiî ki 20. yüzyıldan bahsediyoruz, iç piyasada tüketilemeyen bir arz
fazlası oluşur. iktisâd asla boşluk kaldırmaz. geç modernleşen ülkelerin en önemli özelliği
kapitalist bir sınıfın devlet eliyle oluşturulması ve yine devletçe kollanmasıdır. zira
kollanmazsa, daha evvelden kapitalistleşmiş ülkelerin tecrübeli şirketleri uluslararası, hatta
domestik piyasada bu şirketleri yer. haliyle; italya, almanya, japonya gibi ülkelerde damping
duvarları inşa edilmiştir. ekonomik korumacılık demek, kapitalist sınıfın devletle çıkar ilişkisi
kurması manasına da gelir. bu da geç gelişen kapitalizmin işlemesi için mezkûr devletlerin illa
pazar arayışına girmesini tetiklemiştir. bu da saldırgan bir dış politika, sür'atli silahlanma,
savaşı göze alamayan demokrasilerin ataleti karşısında elde edilen art arda zaferler
neticesinde yükselen itibar olarak kendisini gösterir.

işte esasen bir rejimi faşist yapan şey şu ekonomik ortamdan ibaret. tabiî daha başka şeyler de
var; nüfusun içindeki taşradan kente geçen, mal sahibi olmayan çiftçi sayısı filan gibi
parametreler tüm faşist rejimlerde benzerdir. ama neticede faşizm, bir kalkınma metodudur.
hür teşebbüsle büyümesi imkânsız olan ülkeleri faşist devletler, korporatist sistemle, hem
işvereni kendisine bağlayarak ve kritik önemdeki sektörlerde büyük altyapı yatırımları
yapmasını sağlayarak hem de sendikaları da kendi parti kolları hâline getirerek ücretleri
yukarı yapışkan (yükselmeyen) olarak tutmak sûretiyle demokratik ülkelerin hayatlarında dahi
göremeyecekleri kadar yüksek büyüme hızları yakalamışlardır. yaratılan ekonomik fazla da
işçilere, memurlara vesaire geri transfer edilerek bir tür döngü yaratılmıştır.

ww2'ye giden yolda totaliter rejimlerin kurulduğu ülkelere bakarsanız, istisnasız hepsi
böyledir. avrupa'daki öncü faşist rejimler ''en küçük süper güçler''dir. sadece almanya'nın
durumu biraz özel. almanya ww1'de de dünyanın en büyük ikinci gücüydü. hatta belki de
birincisiydi. savaşın kaybının ardından kendisine dayatılan koşullara, weimar anayasasına
vesaire tepki gösterdi. gerçi almanlar savaşı kazansalar, kendilerinin tenkid ettiği her şeyi
onlar müttefiklere yapacaklardı. hitler'in lebensraum politikası ve lebensraum fikri de aslında
ww1'de alman yüksek komutasının planlarından ibarettir (bkz: septemberprogramm).

faşizmin belirli kültürlerin özelliği olduğu vesaire palavradır. almanya hiçbir zaman anti
semitik bir ülke değildi meselâ. amerika'da yahudiler vurulurken, fransa'da meşhur dreyfus
davası görülürken, britanya'da yahudiler 19. yüzyılda üniversiteye gitme hakkını dahi çok geç
elde etmişken, yahudiler almanya'da itibarlı insanlardı. avrupa'nın en anti semitik ülkesi
fransa'ydı. fransa'da, ingiltere'de, amerika'da, latin dünyasında ve türkiye'de hitler'e hayranlık
duyan, faşizmin demokrasilerden üstün olduğuna inanan insanlar vardı. hatta ingiltere kraliyet
ailesi dahi hitler'den nefret etmiyor, onu başarılı bir insan olarak görüyorlardı. dünyanın her
yerinde faşistler örgütleniyor; belçika'dan hollanda'ya kadar meclislere giriyor, hitler'in nsdap
kongrelerine delegeler gönderiyorlardı. bu insanların hepsinin psikolojisinin bozuk, kültürsüz
davarlar olduğuna mı inanacağız? ki esasen hitler de hiçbir zaman demokrasilerle savaşmak
istemedi. fransa ve ingiltere'yle savaşa girmesinin tek nedeni, müttefiklerin birinci dünya
savaşı'ndan sonra parçaladığı alman imparatorluğu'nun bakiyesi weimar cumhuriyetini
denizlerden koparmak için kıçından uydurup polonya'ya verdiği arazileri geri alıp denize
çıkmak istemesiydi. müttefikler burada taviz vermek istemediler. zira hitler'in durmayacağına
inandılar. hâlbuki hitler'in esas planları doğu'nun bakir toprakları, yani sovyetlerdi. bunun
gerekçesi de kendisinin bir sosyal darwinist olmasından ileri geliyor. adam gece gündüz ''ne
yapabilirim de bir dünya savaşı çıkartabilirim'' diye düşünmüyordu, zaten savaş çıktığında
alman ordusu fransızların ordusundan filan daha küçüktü meselâ. hitler'in ağır sıçtığı ve
itibarını tamamen sıfırlayan şey, yahudi soykırımıdır. zaten o da savaşı kaybedeceğini
anlayınca, bilinenin aksine konsantrasyon kamplarını imha edip kamuoyundan saklamak
için aktion 1005 adında bir emir çıkarttı, yani hitler ''yahudileri işte böyle sikiyorum'' diye
olan şeyleri kamuoyuna anlatmıyordu içeride de. az çok biliniyordu fakat durumun
vehâmetini ilgililer hariç tahmin edebilen dahi yoktu.

buna inanmak pek kolay olmayabilir fakat meseleye ilmî açıdan bakarsak, faşizm belirli
koşullar altında ortaya çıkan, aynı komünizm gibi, fakat onun tersine kapitalizmle bir miktar
uyumlu çalışan bir kalkınma modelinden ibarettir. bugün de neo faşizm süreci yaşanıyor,
yaşanacak. yapay zekânın ve mikro işlemcilerin gelişmesi, ekonominin tek elde toplanmasını
artık mümkün kılıyor. yakın bir gelecekte diktatörlüğe yakın rejimler tekrar ortaya çıkacak ve
bunlar demokrasilerden çok daha başarılı olacak. bunların bazılar komünist, bazıları da neo
faşist olacak. dünyadaki ekonomik ortam yine oraya doğru gidiyor.
21.07.2018 17:54 ~ 17:56 fenahuyluspazo

You might also like