Şğiüş

You might also like

Download as txt, pdf, or txt
Download as txt, pdf, or txt
You are on page 1of 4

öğrenilecek şeyler değildi.

Hiçbir kompüter, hatta Şişko bile


böyle konularda direkt cevap veremezdi. Sorular nonfrekans
sayılarıyla, non-sekitör ilişkileriyle sorulmak
zorundaydı. Yani en basit anlamıyla, ölçülebilir bir neden
olmaksızın yapılmış hareketler, belirli bir mantık olmadan
girişilmiş eylemler, belki sevgi, dostluk, güven gibi
nedenlere dayanan şeyler olabilirdi. Ama bunların listesini
çıkarırken de çok dikkatli davranmak şarttı. Çünkü aynı
hareket ve eylemlerin nedeni nefret, delilik veya şantaj da
olabilirdi pekâlâ. Zaten sevgi için motivasyon içgüdüsünü
saptamak hiçbir zaman kolay değildi. Hele sevgiyi şantajdan
ayırmak hemen hemen olanaksızdı.
Enfes... leziz bir görevdi bu. Çok da güçtü. Şişko'ya ilk
sorulan yazdırırken Başyardımcının omuzları bir öne bir
arkaya oynuyordu. Dans eder gibi.
Bayan Swiven çalışma odasına döndü. «Sinema salonunda
sizi bekliyorlar efendim.»
«İyi. O telefonları da getir. Ne var, Tanrı aşkına, Bayan
Swiven?» «Bir şeyim yok efendim. Sırtım kaşınıyor, o
kadar.» «Daha neler!»
Darryl Starr, Arap'la birlikte derhal sinema salonuna
gitmesi için emir geldiği anda, işlerin ters gittiğini sezmişti.
Salona girip de kendi patronunun asık bir suratla orada
oturmakta olduğunu görünce korkularının gerçek olduğunu
anladı. Uluslararası Görev Bağlantı Muavini, Starr'a kafasıyla
kısa bir selâm verdi, Arab'a homurdanmakla yetindi. Son
günlerde uğradığı dertlerin çoğundan, petrol zengini Arap
şeyhlerini sorumlu tutuyordu. Bu sorunlardan biri de Bay
Diamond'un CIA'in göbeğine yerleşmesi ve her yapılana
burun kıvırmasıydı.
Petrolcü Araplar batıya şantaj yapmak, onları İsrail'e
yaptıkları yasal ve duygusal yardımlardan alıkoymak için
ilk defa petrol boykotu uyguladıklarında, Muavin'le birlikte
CIA'in diğer ileri gelenleri kafa kafaya vermişler ve NE385/8
Planını önermişlerdi. Bu planın bir adı da «6 Saniye Savaşı»
idi. Plana göre CIA'in desteklediği dindar İslam Maoist Falanj
kuvvetleri Arap devletlerini hırstan ve açgözlülükten
kurtarabilmek için tüm petrol tesislerinin yüzde seksenini
bir dakika bile sürmeyen bir harekât sonucu işgal
ediverecekti. Tabii korkuya kapılıp güneyde Rodezya'ya,
kuzeyde İskandinavya'ya kadar kaçmış olabilecek Arap ve
Mısır askerlerini derleyip toplamak sonradan belki üç ay
kadar sürebilirdi ya... neyse.
Altı Saniye Savaşı için gerekli kararlar konusunda ne ABD
Başkanı'nı ne de kongreyi yormamak gerektiğinde herkes
hem fikirdi. Hele seçim yılında! Eylemin birinci aşaması
gerçekleştirilmiş, siyah ve müslüman Afrika liderlerinin
birçoğu bir cinayet salgını sonucu hayata veda etmiş, bir
kısmını kendi ailesinden kimseler öldürmüştü. Tam ikinci
aşama için hazırlık dönemindelerken birden her şey
donduruldu. CIA'in yaptıklarına ait bazı bilgiler dışarı
sızmış, Kongre'nin çeşitli komisyonlarına ulaşmıştı. CIA
ajanlarının listesi Fransa, İtalya ve yakın doğunun sol basını
eline geçti, uluslararası CIA iletişimi işlemez oldu,
kompüterlerinin hafıza bankalarında birçok bandın silinmiş
olduğu keşfedildi. Hele bu sonuncusu bir felâketti. Çünkü
CIA, seçimle gelmiş Amerikan yetkililerini hep haklarında
topladığı bilgilerle kontrol etme âdetindeydi.
Ve derken günün birinde Bay Diamond'la az sayıdaki
yardımcıları Merkeze gelip yazılı emir ve yetki belgelerini
gösterdiler. Bu belgelere göre petrol üreten ülkelerle direkt
veya teğet ilişkisi olan her konuda Ana Şirket tüm yetkilere
sahipti. O güne kadar ne Muavin, ne de diğer CIA'ciler Ana
Şirket'in adını bile duymuş değillerdi. Onlara hemen durum
anlatıldı. Ana Şirket, batı dünyasının enerji ve istihbaratını
etkili biçimde kontrol eden büyük ve uluslararası petrol,
haberleşme ve ulaşım şirketlerinin bir konsorsiyumuydu.
İşte bu Ana Şirket düşünmüş, taşınmış, sonunda kendi
kârlarını iki yıl içinde üç katına çıkartmaya yardımcı olan
petrolcü dostlarına zarar verilmesini uygun bulmamış ve
CIA'in bu gibi işlere burnunu sokup bilir bilmez ortalığı
karıştırmasına engel olmaya karar vermişti.
CIA'de hiç kimsenin aklından Bay Diamond'a veya Ana
Şirkete karşı gelmek gibi bir fikir geçmedi. Ülkenin en baş
yöneticilerini bile kontrol altında tutan bir gruptu çünkü
bunlar. Hem direkt yardım yoluyla, hem de bazı adayları
kamu önünde karalayacak ya da yüceltecek yöntemler
uygulamak, Amerikan halkının «Gerçek» diye bildiği şeye
yeni şekiller vermek yoluyla.
Ömrü skandallarla dolu olan CIA gibi bir kuruluşun,
tundralara bile boru hattı döşeyebilen böyle bir güce karşı
ne şansı olabilirdi ki? Hükümetin güneş enerjisi, ya da
rüzgâr, gel-git, jeotermal enerji gibi konulardaki bilimsel
araştırma bütçesini sıfıra yaklaştırmayı başaran, böylece
kendilerine rakip yaratmaktan kurtulan bu örgüte kim karşı
gelebilirdi? Amerikan Silâhlı Kuvvetlerindeki adamları
kanalıyla bu ülke halkına atom artıklarını topraklarında
barındırmayı bile kabul ettirmiş bir kuruluştu bu. O
öldürücü artıkları! En ufak bir falsoda felâketten kurtuluş
yoktu. Falso'nun olmamasına... hiçbir zaman olmamasına da
olanak var mıydı ki?
Ana Şirket CIA'yi devralırken hükümetten hiçbir ciddi
engelle karşılaşmadı. Zaten seçim yılı olduğu için böyle
konularla kim uğraşırdı! Seçimden sonraki üç yıllık sakin
dönemden de pek ürkmeye gerek yoktu. Çünkü Amerikan
tipi temsili hükümette genel anlayış, ülkeyi yönetecek zekâ,
ahlâk ve kültüre sahip bir insanın kendini oy dilenecek
kadar alçaltmasına karşıydı. Yani kısaca ifade etmek
gerekirse, Amerikan politikasında seçimi kazanabilen hiç
kimse, kazanmaya lâyık değildi.
Yalnızca kısa bir süre için, çok kısa bir süre için tedirginlik
geçirdi Ana Şirket. O da, bir grup saf ve genç senatörün bir
Meclis araştırması istemesi olayında ortaya çıktı.
Araştırmanın konusu, Arapların sahip olduğu milyonlara bir
göz atıp, uzak bir ihtimal bile olsa, Amerika İsrail'e yardıma
devam ettiği takdirde bunların ülke ekonomisine tehlikeli
biçimde şantaj yapacak durumda olup olmadığını
anlamaktı. Ama Kuveyt hükümeti bu araştırma
sürdürülürse derhal paralarını geri çekip bankaları iflâs
ettireceğini belirtince tehlike ortadan kalktı. Senato
komisyonu verdiği raporda ülkenin şantaja karşı güçlü olup
olmadığını kesin şekilde bilemeyeceklerini, çünkü
araştırmalarına devam etmeye olanak bulamadıklarını
belirttiler.
Muavin bu olaylar sonucu kuruluşun kontrolünü elinden
nasıl kaçırdığını kara kara düşünürken salonun arka kapıları
açıldı. Diamond, peşinde Bayan Swiven’le birlikte girip hızlı
adımlarla öne doğru yürürken Muavin onu selamlamak
üzere ayağa kalktı. Sekreterin elinde Şişko'nun verdiği
fotoğraflar vardı. Münih Beşlisi'nin resimleri.
Starr, Diamond'un gelişini fark ettiğini ancak belli edecek
biçimde ağırlığını poposundan kaldırdı ama, homurdanarak
hemen tekrar yerine yerleşti. Arap ise, Bayan Swiven'in
gelişine tepki olarak yerinden fırladı, sırıttı, Avrupa
kurallarına uygun biçimde eğilerek selâm verdi. Hoş kadın,
diye düşündü kendi kendine. Oldukça dolgun. Cildi kar gibi.
Balkonları da zengin.
Diamond ötekilerden uzak bir yere otururken,
«Projeksiyoncu yerinde mi?» diye sordu.
Starr, «Evet efendim,» dedi. «Filmi tekrar mı izlemek
istiyorsunuz?» «Siz salakların tekrar izlemesini istiyorum.»
Muavin kendisinin sıradan bir ajanla aynı sınıfa
sokulmasından hoşnut değildi. Hele bir Arapla! Ama artık
ıstıraplarını sessizce çekmeyi öğrenmişti. Yüksek
rütbelilerin ilk öğrenmesi gereken şey!
Starr, «Filmi tekrar görmek istediğinizi söylememiştiniz
ki!» dedi. «Projeksiyoncunun bobini tersine sardığını hiç
sanmıyorum.»
«O halde sondan başa doğru, tersinden göstersin. Önemi
yok.» Starr iletişim düğmesine basıp gerekli emirleri verdi,
duvardaki ışıklar karardı.
«Starr?»
«Efendim?»
«Puroyu söndür.»
...Asansörün kapısı ölü Japonun kafasına doğru bir açılıp
bir kapanıyordu. Derken adam canlandı, duvarın yukarısına
doğru kaydı. Avucundaki delik yok oldu, eli sırtındaki
kurşunu söküp çıkarır gibi bir hareket yaptı. Geri geri koşup
bir yığın okul çocuğunun arasına daldı. Çocuklardan bir
tanesi yüzer gibi bir hareketle yerden havaya yükseldi,
karnındaki kırmızı leke emilircesine yok oldu. Japon, camlı
giriş kapılarına vardığında başını eğdi, yerlerdeki cam
kırıkları toplanıp yerlerine yerleşerek sağlam bir cam
oluşturdular. İkinci Japon yerden fırlayıp bir otomatik silâhı
havada yakaladı, sonra ikisi birlikte geri geri koşmaya
koyuldular. Kamera onları bırakıp yerde yatan İsrailli genci
buldu. Görünmez bir vantuz delikanlının kafa parçalarını bir
araya toplayarak yerine yerleştirdi, yerdeki kırmızı göl
toplandı, kalçasının içine doğru emildi. Genç yerden fırlayıp
geri geri koştu, çantasının yanından geçerken çanta yerden
onun eline doğru uçuverdi. Kamera tekrar döndü, ikinci
İsrailliyi buldu. Bulduğu anda, gencin yok olmuş yanağı eski
yerine oturmaktaydı. O dizüstü otururken göğsündeki kanlar
göğsünün içine çekildi, haki renkli gömleğinin yırtıkları
kendi kendine yamalandı. İki genç geri geri yürüdüler. Biri
dönüp gülümsedi. İlerdeki birini görebilmek için parmak
uçlarına yükselmeye çalışan İtalyan ailenin arasına girdiler.
Daha sonra geri geri, kontrol turnikesine vardılar. İtalyan
görevli elindeki aletle pasaportlarındaki damgayı sildi. Kızıl
saçlı bir kız önce başını iki yana salladı, sonra gülümseyerek
teşekkür etti.
«Dur! diye haykırdı Diamond. Daha önce onun bağırdığını
hiç duymayan Bayan Swiven neye uğradığını şaşırmıştı.
Ekrandaki kız olduğu gibi dondu. Işık biraz solduruldu ve
film karesinin yanması böylece önlendi.
«Şu kızı görüyor musun, Starr?»
«Elbette görüyorum.»
«Onun hakkında ne biliyorsan anlat.»
Starr bu garip soru karşısında şaşaladı. Başının bir tür
derde girdiğinin farkındaydı. Her zamanki gibi saf delikanlı
numarasından medet umdu. «Şeyy... bir kere esaslı
memeleri var, bu kesin. Poposu biçimli. Beli ve kolları benim
zevkime göre fazla ince ama, babamın dediği gibi etin
lezzetlisi kemiğe yakın olanıdır.» Starr susup güldü. Bu
gülüşe Arap da hemen katıldı. Söylenenleri anladığını
kanıtlama çabasındaydı.
«Starr?» Diamond'un sesi monoton ve gergindi. «Senden
bir ricada bulunacağım. Şu önümüzdeki birkaç saat
boyunca olanca çabanı harcayıp böyle eşekleşmemeni
istiyorum. Senden beni eğlendirmeni isteyen olmadı.
Cevaplarını cıvık şakalarla süslemene de gerek yok. Burada
olup bitenler hiç komik değil. Tam CIA'in ününe lâyık bir
biçimde sen de çuvalladın, Starr. Bunu iyice anlıyor
musun?»
Bir sessizlik oldu. Muavin itiraz edip etmemek arasında
kararsızdı. Sonunda etmemeye karar verdi.
«Starr? İyice anladın mı?»
Hafif bir iç çekişi, sonra alçak bir ses. «Anladım efendim.»
Muavin öksürüp boğazını temizledi en yetkili sesiyle
konuştu. «Eğer kuruluşun yapabileceği herhangi bir...»
Diamond, «Starr, kızı tanıdın mı?» diye sordu.
Bayan Swiven elindeki dosyadan genç kızın resmini
çıkarıp Starr'la Arabın oturduğu tarafa seğirtti.
Starr loş ışıkta resmi daha iyi görebilmek için kıpırdadı.
«Evet efendim.» «Kim peki?»
«Ekrandaki kız.»
«Tamam. Adı Hannah Stern. Amcası Asa Stern. Yani
Münih Beşlisi'nin kurucusu. Komando ekibinin üçüncü
üyesi oydu işte.»
«Üçüncü mü?» diye sordu Starr. «Ama... bize uçakta
onlardan yalnızca iki kişi olacak dendiydi.»
«Kim dedi bunu?»
«Şu adamdan aldığım istihbarat raporunda yazıyordu.»
Arap, «Doğru, Bay Diamond,» diye atıldı. «Bizim istihbarat
ajanlarımız...» Diamond gözlerini yummuş, başını iki yana
sallıyordu. «Starr? Bana bu eylemi Arapların istihbarat
raporuna dayanarak

You might also like