ADegerli Teke Mutesellimi

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 14

2

T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINCI SERTİFİKASI : 44040


2
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

TEKE MÜTESELLİMİ HACIOSMANZÂDE MEHMED AĞA’NIN 
ANTALYA’DAKİ KÜLLİYESİ VE VAKFI 
Ayşe DEĞERLİ* 

Giriş
Antalya, coğrafi konumu itibariyle Anadolu’nun güney kıyısında kendi adını alan körfezin etra-
fında yer almaktadır. M. Ö. 158’de Bergama hükümdarı II. Attalos (M. Ö. 159-138) tarafından kuru-
lan şehir, Yıldırım Bayezid (1389-1403) zamanında 1390 yılında Osmanlı idaresine girmiştir. Teke
Beyi Osman Çelebi, Ankara Savaşı sonrası Karamanoğlu II. Mehmed Bey’in de yardımıyla Antalya’yı
tekrar ele geçirmek için harekete geçtiyse de 1423 itibariyle Tekeoğulları Beyliği sona ermiş; Antalya
ve merkezi olduğu Teke-ili sancağında Osmanlı hâkimiyeti kesinleşmiştir1.
Antalya’da hem Selçuklular ve Teke Beyliği hem de Osmanlılar zamanında cami, mescit, imaret,
tekke-zaviye, medrese, mektep, han, hamam, çeşme, köprü gibi çok sayıda eser inşa edilmiş; yapıların
sürekliliği birtakım gelir kaynaklarının vakıf olarak buralara bağlanmasıyla sağlanmıştır. Doğal afet-
ler, bakımsızlık ve diğer sebeplerle bazıları ortadan kalkmışsa da bugüne ulaşan tarihî binalar da var-
dır. Müsellim/Mütesellim Camii de bunlardan biridir.
Bu bildiride Hacı Mehmed Ağa bin Hacı Osman’ın Antalya Kalesi içinde Elmalı Mahallesi’nde
inşa ettirdiği Mütesellim Camii, kütüphane, medrese ve mektepten müteşekkil külliyesi ele alınacak-
tır. Vâkıfın kısa hal tercümesi verilip vakfiye tahlil edilecek; kırsal üzerinde merkezî otoritenin tesi-
sinde rol oynayan âyan ailelerin iktisadi yükselişi ve ekonomik bir pazar bağlamında Hacı Mehmed
Ağa’nın Antalya’daki külliye vakfı incelenecektir.
Hacı Mehmed Ağa bin Hacı Osman
Sanayi öncesi tarım toplumlarında, ulaşım ve haberleşmenin aylar sürdüğü geniş bir coğrafyada,
monarkın mutlak iradesinin kısa zamanda ülkenin her tarafına ulaşması mümkün değildir. Taşradaki
yetkilerin mahalli güçlerle paylaşılması zarureti vardır. Bu bağlamda XVIII. yüzyıl, Osmanlı toplum
ve devlet düzeni açısından âyanlar çağıdır. Devlet kaynaklarını satın alarak veya bir şekilde gasp ede-
rek güçlenen yerli aileler “âyanlık” iddiasında bulunmuşlar; elde ettikleri ekonomik güçle devlete baş-
kaldırmaya ve mahallî yöneticiler üzerinde otorite kurmaya başlamışlardır. Devlet, merkezî otoriteyi
yeniden tesis etmek için bu gruplarla şiddetle mücadele etmenin yanında, çoğunlukla da onlara san-
cak beyliği ve taşradaki diğer görevleri vermiştir. Resmi görevin verdiği yetkiyi de kullanan bu züm-
reler, zamanla büyük iktisadi güce kavuşmuş ve taşra aristokrasisini kurmuştur2. Bazen devletin ya-
nında yer alıp bazen de ülkenin başka yerlerindeki âyan ve ileri gelenler ile devlete karşı bir tavır
içerisinde bulunan Tekelioğulları da Anadolu’daki bu âyan ailelerindendir.

*
Doç. Dr., İzmir Demokrasi Üniversitesi, ayşe.degerli@idu.edu.tr
1
Antalya’nın tarihî gelişimi hakkında geniş bilgi için bk. Süleyman Fikri Erten, Antalya Livâsı Tarihi, İstanbul 1338-1340, s. 27-31;
aynı yazar, Antalya Vilâyeti Tarihi, İstanbul 1940, s. 25, 30-37, 80-85; aynı yazar, Antalya Tarihi Üçüncü Kısım, Antalya 1948; İ. Hakkı
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I., Ankara 1982, s. 265-266; Besim Darkot, “Antalya”, İslâm Ansiklopedisi, I. s. 460; Feridun Emecen,
“Antalya”, DİA, III., İstanbul 1991, s. 232-236.
2
Ayrıntı için bk. Mustafa Öztürk, “Osmanlı Klasik Sisteminin Değişmesinin Sosyal Sonuçları ve Âyanlıktan Cumhuriyet Seçkinle-
rine”, XVI. Türk Tarih Kongresi (20-24 Eylül 2010), Kongreye Sunulan Bildiriler IV. Cilt II. Kısım, Ankara 2015, s. 899-907; aynı yazar,
“Osmanlı Taşra Yönetiminde Vicuh-ı Belde”, Archivum Ottomanicum, S. 34 (2017), Wiesbaden, s. 79-80.

▪ 339 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

Anadolu Eyaleti’ne tâbi Teke Sancağı’nda 1770’li yıllardan 1814’e kadar etkili olan aile, arşiv
kayıtlarında Hacıosmanoğulları3, Hacı Osman Hanedanı4, Tekeli-zâdeler5 ve Tekelioğulları6 gibi farklı
adlarla geçmektedir. Hacı Osman Ağa bin Himmet, 1770’li yılların başında Antalya âyanı olarak görev
yapmakta iken üzerine tevcih edilmiş olan Teke Livası Adet-i Ağnam Mukataası’nın bedelini devlete
tam olarak ödememek suçundan 19 Ekim 1774 öncesi bir tarihte siyaseten katledilmiştir. Yerine oğlu
Ebubekir, Antalya âyanı olmuş; 1778 tarihinde Teke mütesellimliğini elde ettiyse de bu görevi sadece
dokuz ay yapabilmiştir. Babasının muhallefat bedeli olarak kendisinden istenilen meblağı ödememiş;
Teke sancağında adam öldürtmekten zorla mal mülk gasp etmeye kadar her türlü kanun dışı hare-
ketlerde bulunmuş; muhtemelen bu nedenle “deli” diye de tavsif edilmeye başlanan Ebubekir’in ya-
kalanarak idam edilmesi için emirler gönderilmiştir. 1779 yılı itibariyle kayıtlarda “şaki” ve “asi” ola-
rak geçen Bekir, 1788’de kendini affettirerek devletle barışmış; 1793 yılı Aralık ayı başlarında da eceli
ile vefat etmiştir. Ebubekir Ağa/Paşa’nın vefatı ile yerine Teke mütesellimi olarak kardeşi Hacı Meh-
med Ağa geçmiştir7.
Teke sancağında tek başına hâkim olma emelleri peşinde koşan ve bu esnada bol miktarda mal
mülk biriktiren, fakat sahip olduğu bütün varlıkları kardeşinin üzerinde görünen Deli Bekir’in mu-
hallefatının miri adına zaptı gündeme geldiğinde Hacı Mehmed Ağa kendisine mîr-i mîranlık rütbe-
sinin verilmesini istemiştir. Ancak “ahvâl ve evsâfının” bu göreve uymadığına hükmedilerek Ağa’ya 16
Eylül 1794 tarihinde “ser-bevvabân-ı dergâh-ı âli” rütbesi yani dergâh-ı ali kapıcıbaşılığı tevcih edilmiş-
tir. Göreve geldikten sonra verdiği sözü tutmayarak muhallefat meselesini sürüncemede bırakan Hacı
Mehmed Ağa, Nizam-ı Cedid paşalarından Kadı Abdurrahman Paşa’nın padişah isteği üzerine etki-
sizleştirilmesinde rol almış ve Paşa’nın mal varlığına el koyarak daha da zenginleşmiştir. İstanbul’dan
tayin edilen kadı ve naibler üç aydan fazla görevde kalamamışlar; Ağa’nın baskısıyla ilmiye makamları
da alınır-satılır hale gelmiştir. Öyle ki “ulemâ ve talebeye inkırâz gelmiş”, sancakta pek çok cami, mektep,
medrese kapanmıştır8.
II. Mahmud (1808-1839), üzerine yürünmesi kararı almışken 1812 yılında 90 yaşında eceliyle
ölen Hacı Mehmed Ağa, 19 yıl boyunca Teke sancağında mütesellimlik görevini uhdesinde bulundur-
muş9; Teke ve civar sancaklara bağlı pek çok âyan ailesini yok ederek Antalya ve çevresini zorla ken-
disine tahsisle büyük bir servet ve nüfuz kazanmıştır10. Teke yöresinin hem zirai hem de deniz ticareti
açısından oldukça elverişli olan konumunu kendi emelleri doğrultusunda değerlendirmiştir11. 12 Ni-
san 1812 tarihli hatt-ı hümayunda “Anadolu’nun otuz kırk yıllık hanedânından” olan Hacı Mehmed
Ağa’nın, Kadı Abdurrahman Paşa’nın mülküne de el koyduğu vurgulanarak, servetinin 30-40 bin kese

3
BOA, HAT, no. 1225/47862; C. ADL., no. 49/2956.
4
BOA, A. MKT. DV., no. 12/66; HAT, no. 1224/47850; ŞD., no. 2850/73.
5
BOA, A. DVN., no. 37/32; HAT, no. 526/25853; MAD. d., no. 13542; MVL., no. 21/30, no. 94/28, no. 478/42, no. 491/58.
6
BOA, HAT., no. 1224/47850, no. 1225/47862; C. ADL., no. 49/2956.
7
Ahmet Halaçoğlu, Teke Mütesellimi Hacı Mehmed Ağa ve Faaliyetleri, Isparta 2002, s. 11-15; Fahrettin Tızlak, “Antalya’da Bir Ayan
Ailesi: Hacı Osman Hanedanı”, Antalya Kitabı (Selçukludan Cumhuriyet’e Sosyal Bilimlerde Antalya)-1, Antalya 2018, s. 98-101.
8
BOA, C. ADL., no. 49/2956.
9
İ. Adil Sivrikaya, muhallefatının 28 Nisan 1812’de yazılmasına istinaden Hacı Mehmed Ağa’nın bu tarihten 15-20 gün evvel ölmüş
olabileceğini kaydeder (“Teke Sancağı Mütesellimi Hacı Mehmed Ağa”, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Basılmamış
Lisans Tezi, 1966, s. 41). Erten (Tekelioğulları, İstanbul 1955, s. 30) ve Tızlak (s. 102) da gün-ay belirtmeksizin ölüm tarihi olarak
1812 yılını gösterir. Mehmet Süreyya’da 1811 tarihi verilmekte olup (Sicill-i Osmani, IV., İstanbul 1308, s. 277), Uzunçarşılı’da da
aynı tarih geçmektedir (“Nizam-ı Cedid Ricalinden Kadı Abdurrahman Paşa, II”, Belleten, 139/XXXV (1971), s. 445). Halaçoğlu
ise Ağa’nın 1811 yılının sonu ile 29 Mart 1812 arasında bir tarihte ölmüş olabileceğini söyler (aynı eser, s. 52).
10
Halaçoğlu, aynı eser, s. 18-20; Tızlak, aynı tebliğ, s. 101-102.
11
Erten, Tekelioğulları, s. 11; aynı yazar, Antalya Livâsı Tarihi, s. 77-79; Fahrettin Tızlak, “Tekelioğlu İsyanı”, XIII. Türk Tarih Kongresi
(Ankara, 4-8 Ekim 1999), III/1, Ankara 2002, s. 5-6.

▪ 340 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

akçe civarında olduğu tahmin edilmekteydi12 ki bu meblağ abartılı görünmektedir. Zira 1810’lu yıl-
larda bir kese, 500 kuruş/60.000 akçeye tekabül etmekteydi13. Dolayısıyla 30-40 bin kese akçe, 15
milyon kuruştan fazlası demektir ki daha sonra oluşturulan muhallefat kaydı, Ağa’nın 2,5-3 milyon
kuruşluk bir servetinin olduğunu göstermiştir14.
Hacı Mehmed Ağa Külliyesi ve Vakfı
Aile mülklerinin en azından bir kısmının müsadereden korunması amacıyla vakıflar kurulmuş-
tur ki Tekelioğulları da benzer bir yol tutmuştur. Her ne kadar bu strateji olumlu sonuçlanmamış
görünse de Hacı Mehmed Ağa’nın külliyesi için kurduğu vakıf, Osmanlı Antalyası’nda iktisadi ve
ticari yaşamda merkezi bir ağırlığa sahipti. Gelir kaynaklarının yaygınlığı, mali imkanları ve bütçe
rakamları itibariyle hayli büyük bir vakıftı.
Giriş kapısının üstünde yer alan kitabeye göre Hacı Osman Ağa oğlu Hacı Mehmed Ağa tarafın-
dan 1796’da yaptırılan Mütesellim Camii, bugün Elmalı Mahallesi’nde Kışla Han Çarşısı’nın karşı-
sında 17. Sokak’tadır. Halk arasında ve kimi kaynaklarda Müsellim Camii olarak da anılmaktadır15.
Bazı araştırmacılar, yapının Beylikler devrinden kalan bir mescidin ilâveler ve köklü bir onarımla el-
den geçirilerek hizmete açıldığını düşünmektedir16. Fikri Erten ise kaynak göstermeden Hacı Meh-
med Ağa’nın külliye için düzenlettirdiği 1 Muharrem 1204/21 Eylül 1789 tarihli bir vakfiyeden bah-
seder17. Fakat Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde yapılan tarama-
larda Erten’in atıfta bulunduğu vakfiyeye rastlanamamıştır.
Hacı Mehmed Ağa’nın vakfiyesine dair iki ayrı kayda ulaşılmıştır. İlki 1 Numaralı Antalya Kadı
Sicili’nde 28b-30b varakları arasında kayıtlı ve 1 Rebiülevvel 1204/19 Kasım 1789 tarihli vakfiyedir.
Diğeri ise Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde 745 Numaralı defterin 28-40 sayfaları arasında 9 sıra
numarasıyla kayıtlı ve 9 Receb 1226/30 Temmuz 1811 tarihli Türkçe zeyl vakfiyedir18. Her iki kayıt
da içerik olarak Erten’in yayımladığı vakfiye ile örtüşmektedir. Külliyenin ve vakfın kuruluşunu, cami
kitabesinde her ne kadar 1796 yazsa da, 1789 yılına tarihlendirmek doğru olacaktır.
Vakfiyenin bildirdiğine göre Hacı Mehmed Ağa, Antalya’da kale içinde Elmalı Mahallesi’nde
kendi mülk arsası üzerine bir cami, cami içinde bir kütüphane19, cami ittisalinde de bir sıbyan mektebi
ve bir medreseyi “müceddeden binâ ve inşâ” ettirmiştir. Dolayısıyla külliyenin bulunduğu mahalde bir
mescidin varlığı ve zamanla harap olup yıkıldığı varsayımı doğru görünmektedir.
Hacı Mehmed Ağa, Antalya’da müştemilat ve meyveli-meyvesiz ağaçlarıyla birlikte toplamda 42
kıta bahçe, 39 bab dükkân, bir yağhane, bir han ve üç hamamın gelirlerini söz konusu külliye için
vakfetmiştir (Tablo-1). Vakfın tevliyetini hayatta olduğu müddetçe kendine şart koşan Hacı Mehmed

12
BOA, HAT, no. 986/41753.
13
Baki Çakır, “Kese”, DİA, EK 2, İstanbul 2016, s. 42-43.
14
Muhallefatla ilgili arşiv kayıtları için bk. Halaçoğlu, aynı eser, s. 70-75.
15
Erten, Antalya Tarihi Üçüncü Kısım, s. 85; Sabih Erken, Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, I., Ankara 1983, s. 549-552; Süreyya
Eroğlu-İnci Özen, “Antalya Müsellim Camisi’nde Bulunan Ahşap Üzerine Kalem İşi Bezemeler”, XIV. Ortaçağ ve Türk Dönemi
Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu: 20-22 Ekim 2010, Konya 2011, s. 241-256; Ömer Faruk Teber, “Bir Sosyal Kurum
Olarak Osmanlı Devletinde Antalya Vakıfları Vakfiye Örnekleri”, Antalya Kitabı (Selçukludan Cumhuriyet’e Sosyal Bilimlerde Antalya)-
1, Antalya 2018, s. 122.
16
Örçün Barışta, “Antalya Müsellim Camiini Bezeyen Çiniler ve Bunların Topkapı Sarayı’nda Bulunan Benzerleri Üzerine”, Prof. Dr.
Yılmaz Önge Armağanı, Konya 1993, s. 116.
17
Erten, Tekelioğulları, s. 17-26.
18
“el-Hâcc Mehmed Ağa ibn-i el-Hâcc Osman Ağa ibn-i Himmet Ağa” vakfının zeyl vakfiyesi Mustafa Nazif Ağa bin Mehmed Efendi’nin
vekaletiyle ve dokuz kişinin şahitliğinde İstanbul’da Peykhane yakınındaki Dizdariyye Mahallesi’nde sakin Mevlâna Hocazade
Mehmed Tahir Efendi’nin halifesi Mehmed Efendi tarafından tescil edilmiştir
19
Hacı Mehmed Ağa’nın bu kütüphane dolabına tamamı yazma olmak üzere 501 cilt kitap koyduğu, kendi mührünü taşıyan kü-
tüphane fihristinden anlaşılmaktadır. Ölmeden evvel 88 cilt kitap daha ilave edilmiştir. 1815 yılına gelindiğinde ise kütüphanedeki
kitap sayısı 728 cilttir. Bk. Süleyman Fikri Erten, Tekelioğulları, İstanbul 1955, s. 24-25.
▪ 341 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

Ağa, mürtezikaların tayin ve azlini mütevelli olarak üstlenmiş; vakıf gelirinden görevlilerin ücreti
ödendikten sonra kalan meblağı dilediği gibi tasarruf edebileceğini kaydettirmiştir. Vefatıyla tevliyet
ciheti “batnen ba‘de batnin” erkek evlatlarının en büyüğüne geçecek; her sene vakıf gelirlerinin fazlası
mütevelli tarafından vâkıfın evlatları arasında erkeklere iki, kızlara bir hisse olmak üzere paylaştırıla-
caktır. Erkek evlatlarının soyu kesilirse tevliyet kız evlatların en büyüğüne geçecektir. Vakfın nâzırı
Darüssaade Ağası olup şayet Hacı Mehmed Ağa’nın soyu kesilirse nâzır tarafından mütedeyyin bir
kimse mütevelli olarak tayin edilecektir.

Tablo‐1: Vakfiyeye Göre Hacı Mehmed Ağa Vakfı’nın Mevkufatı 
Kırsal Kaynaklar  Kentsel Kaynaklar 
Antalya surunun dışında Suk‐ı Sultaniye’de Tahtapazarı adlı mahalde birbirine 
Antalya surunun dışında Küçükyalı adlı mahalde iki kıta bahçe, 
bitişik dört bab dükkân, 
Yine Küçükyalı’da Değirmenönü ittisalinde Manavoğlu Bahçesi,  Yine Tahtapazarı’nda üç bab dükkân, 
Değirmenönü’nde üç kıta bahçe,  Antalya’da Kapıağzı adlı mahalde iki kapılı kahvenin karşısında üç dükkân, 
Urumkuş adlı mahalde Kıtmiroğlu ve Sarıoğlu bahçeleri,  Kale‐kapısı ağzında bir ekmekçi dükkânı, 
Deniz  kıyısında/Yalıda  Kavrec/Kardıc  Ağası‐oğlu  ittisalinde  Dedeli  Bah‐
Zebilhane önünde bir dükkân, 
çesi, 
Suk‐ı Sultanî’de Pazar Hamamı diye bilinen, dört tarafı Zebilhane tarafında sekiz 
Bin‐harkı/Beg‐harkı yakınında bir kıta bahçe,  eskici dükkânı ile bir külhan hane, dut ağaçları ve birkaç akasya ağacı da içeren 
alanda iki bab hamam, 
Bin‐harkı altında Lütuf Bahçesi,  Hamamlar ittisalinde Yüksek Kahve denilen bir kahvehane, 
Paşa Konağı/Kavağı adlı mahalde Kasaboğlu Bahçesi,  Pazar Hamamı karşısında bir helvacı dükkânı, 
Suk‐ı Sultanî’de lonca karşısında Rum‐oğlu Hanı,  
Büyükyalı ittisalinde Emir Ahmedoğlu Bahçesi,  (Bu han, 45 fevkani ve 26 tahtani mağaza odaları; kapısıağzında iki tarafta üçer 
olmak üzere toplam altı bezirgan dükkânı ve içinde ahırları da olan bir han idi). 
Şehitler mezarı adlı mahalde iki kıta bahçe,  Değirmenönü’nde iki dükkân, 
Meydan Mahallesi’nde altı kıta bahçe,  Rum‐oğlu Hanı yakınında bir bezirgan dükkânı, 
Lonca  karşısında  Hacı  Ebubekir  Ağa  Hanı’nın  kapısı  ağzında  bir  bezirgan 
Paşa Kavağı adlı mahalde Taciroğlu Bahçesi, 
dükkânı, 
Sağirli nam mahalde iki kıta bahçe,  İç Pazarı nam mahalde üç bezirgan dükkânı, 
Türbeli Mezarlık adlı mahalde bir kıta bahçe,  Avratlar Pazarı’nda bir dükkân, 
İki‐kozlar adlı mahalde Molla Musa Bahçesi,  İç Pazarı karşısında bir bezirgan dükkânı, 
Dükkânönü adlı mahalde üç kıta bahçe,  İki Kapulu Kahve’nin karşısında bir bezirgan dükkânı, 
Karakoyunlu toprağında dört kıta bahçe,  Yine kahve karşısında bir dühan dükkânı, 
Değirmenönü’nde Anbarlı Bahçesi,  Bezzazistan/Bedesten karşısında bir terzi dükkânı, 
Kızıl Harim adlı mahalde Celal Bahçesi,  Saraçlar içinde beş saraç dükkânı, 
Yine Kızıl Harim’de iki kıta mülk bahçe,  Yukarı Pazar’da bir yağhane, bir helvacı ve dört boyacı dükkânı, 
Çakallık adlı mahalde bir kıta bahçe,  Antalya iskelesinde İskele Kahvesi diye bilinen bir kahvehane, 
Şehir surunun dışında Kemiklik adlı mahalde üç kıta bahçe,  Şehir surunun dışında Bali Bey Hamamı,  
Eskisaray karşısında bir kıta portakal bahçesi  Yukarı Pazar’da hamam yakınında bir dükkân, 
  Demirciler içinde bir demirci dükkânı. 

Hacı Mehmed Ağa’nın muhallefatı yazılırken Antalya’daki külliye için vakfettiği malların tah-
mini değeri 49.500 kuruş olarak kaydedilmiştir20.

20
BOA, KK. d., no. 2458.
▪ 342 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

Vefatı sonrası Kasım 1812’de oğlu İbrahim’in devlete karşı başlattığı isyan 19 ay devam etmiş;
artık sadakatlerinden şüphe duyulduğu için aile mensupları 1814 itibariyle Selanik’e sürgün edilmiş-
tir. Tevliyet ciheti Ağa’nın evladına meşrut olmasına rağmen Bab-ı Ali tarafından Mart 1815 tarihli
kararla vakfın gelirlerine ve Ağa’nın 12 çiftliğine el konulmuş; Hacı Mehmed Ağa Vakfı, I. Abdülha-
mid (1774-1789)’in tesis ettiği Hamidiyye Nezareti’ne bağlanarak yönetimi Darbhane-i Amire nâzır-
larına bırakılmıştır21.
Ekonomik Bir Pazar Olarak Vakıf
Rize’de Tuzcuoğulları, Yozgat’ta Çapanoğulları, Manisa ve İzmir’de Karaosmanoğulları, Çuku-
rova’da Kozanoğulları gibi güçlü yerel ailelerin yaptıklarını, mütevazi bir düzeyde de olsa, Tekelioğul-
ları Antalya’da gerçekleştirdiler. O dönemde Osmanlı hanedanı üyeleri tarafından taşrada camiler ne-
redeyse hiç inşa edilmediyse de yerel aristokratlar bu boşluğu doldurmaya çalıştılar. Kapsamlı dinî
yapıların inşasını ve kamu hizmetlerini üstlenerek ilgili şehir alanlarına damgalarını vurdular.
İrlandalı hidrograf Francis Beaufort, 1811’de Antalya’yı ziyaret ettiğinde halen hayatta olan Hacı
Mehmed Ağa’yla da görüşmüş; onu “Paşa” olarak kaydetmiştir. Silahlı kamu kuvvetini elinde bulun-
duran Mehmed Ağa’nın Mısır, Kıbrıs, Girit ve Filistin’le ticari bağlantısı olan Antalya limanına hük-
mettiğini; bir milyon kuruştan fazla servete sahip olduğunu bildirmiştir22.
Taşrada zenginliğin temelinde toprak vardır. Hacı Mehmed Ağa’nın serveti de ticaretle birlikte
geniş tarım arazilerinden kaynaklanmaktadır. Çiftliklerindeki tahıl üretimi, geniş tabakaları beslemek
ve dolayısıyla Ağa’yı yerel bir güç pozisyonuna getirmekte etkin olmuştur. Nisan 1814 tarihli maliye
kaydına göre, tarımsal işletmelerden elde edilen gelirler de dahil olmak üzere hazineye devredilen
Hacı Mehmed Ağa mülkleri 2.785.828 kuruş kıymetindedir23. Ağa’nın servetinin bununla sınırlı ol-
madığı, peyderpey bekayasının tahsiline gidildiği arşiv kayıtlarından anlaşılmaktadır. Nitekim 23
Ekim 1819 tarihli ferman, Teke, Hamid, Alanya ve Kütahya sancaklarından bazı kimselerin zimme-
tinde olan yaklaşık 1.200.000 kuruşun tahsilini emretmektedir24.
Hacı Mehmed Ağa Külliyesi’nin devamı için vakfedilen yerlerin seçiminde gösterilen topografik
hassasiyet, vakfın dinî bir durum olması yanında ciddi bir ekonomik pazar oluşturduğunu da göster-
mektedir. 1815 tarihli muhallefat kaydından anlaşıldığına göre zirai üretim Hacı Mehmed Ağa’nın
mülkü 38 çiftlikte yapılmakta olup bunlardan altısı Antalya, 14’ü İstanos, beşi Elmalı, üçü Serik ve
diğerleri Ağlasun, Tefenni, Burdur, Kızılkaya kazalarında idi. Buğday ve arpa üretimi (Ekler/Tablo-2)
esas olmakla birlikte Antalya ve Serik’teki çiftliklerde ay çekirdeği, börülce, susam ve darı da yetişti-
rilmekteydi (Ekler/Tablo-3). 1815 itibariyle çiftliklerde yıllık toplam 15.069,5 kile buğday ve 9.871,5
kile arpa hasıl olmuştu25. Elmalu, İstanos, Ağlasun ve Burdur’daki çiftliklerin bu üretimde payı bü-
yüktü.

21
BOA, C. DRB., no. 13/609; D. HMH. d., no. 21786.
22
Suraiya Faroqhi, “Exporting Grain From The Anatolian South-West: The Power and Wealth of Tekelioğlu Mehmed Ağa and His
Magnate Household”, Provincial Elites In The Ottoman Empire (Halcyon Days in Crete V, A Symposium Held in Rethymno 10-12 January
2003), (ed. Antonis Anastasopoulos), Resmo 2005, s. 300-302.
23
BOA, MAD. d., no. 9728, s. 559.
24
2 Numaralı Antalya Kadı Sicili, vr. 30b-31a, h. 86.
25
Kile, kuru meyve ve hububat ölçümünde kullanılan eski bir ölçek olup farklı zaman ve mekanlarda farklı değerleri ifade eder. Hacı
Mehmed Ağa çiftlikleriyle ilgili bu belgede amaçlanan kile ile ilgili maalesef net bir kayıt yoktur. Faroqhi’nin ifadesiyle iyimser bir
bakışla İstanbul kilesi olduğu varsayılırsa bir kile, buğday için 25.7 kg ve arpa için 22.25 kg’a denk gelir. Bk. Aynı tebliğ, s. 308. Bu
hesapla Ağa’nın çiftliklerinden bir senede yaklaşık 387 ton buğday ve 219 ton arpa hasıl olmuştu.

▪ 343 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

Kıyı şeridinin sıcak ve uzun yazlarına mukabil, kuzeydeki çiftliklerin serin havası tahıl üretimine
daha uygun düşmüş görünmektedir. Badem, ceviz, elma, ayva, armut ağaçları ve üzüm bağı da ol-
makla birlikte bunlar sayıca sınırlıdır (Ekler/Tablo-4). Dolayısıyla meyvelerin ticari boyuttan ziyade
yerel tüketime yönelik olması muhtemeldir. Ayrıca, merkezdeki çiftliklerde diğerlerine kıyasla az olsa
da, her çiftlikte hayvan sürülerine rastlanmaktadır (Ekler/Tablo-5)26.
Kentin iş bölgesinin tanımlanmasında önemli yeri olan Suk-ı Sultani, Antalya şehir surlarının
hemen dışındaydı ve Hacı Mehmed Ağa Vakfı’nın mevkufatından olan iki hamam ile altı bezirgan, 45
fevkani ve 26 tahtani mağaza odalarını içeren Rum-oğlu Hanı bu sokaktaydı. Geliri vakfa ait olan
dükkânların pek çoğu, İç Pazarı olarak da adlandırılan bölgedeydi ki burası şehrin merkeziydi. Yukarı
Pazar olarak adlandırılan üst kısımda da bir hamam, yağhane ve birkaç dükkân; Arasta Çarşısı’nda
beş saraçhanesi mevcuttu. Dolayısıyla Antalya merkezinde Tekelioğlu Mehmed Ağa’nın vakfına ait iş
yerleri baskın konumdaydı.
Hacı Mehmed Ağa Vakfı’nın müsakkafatından olan han, hamam, dükkân ve bedestenlerden
1828 yılında 5630 kuruş icare-i müeccele geliri elde edilmiştir. Çarşı içindeki çifte hamamın o tarihte
harap halde olduğu, kazanının değiştirilmesi ve sair yerlerinin onarımının gerektiği; böylece vakfın
yıllık kira gelirinin 7500-8000 kuruş daha fazla olabileceği bildirilmiştir. O tarihte diğer müsakkafatın
bakımının da ihmal edildiği ve bu nedenle kira gelirinin hayli düştüğü söylenebilir. Bekir Paşa Sarayı
denilen han karşısındaki iki dönümlük arazinin vakfa ait olduğu; 121 dükkân ve üç sukı içeren bir
çarşı olarak yapılandırılmasının teklif edildiği ve vakıf gelirinden 35.000 kuruş sarfıyla bu çarşının
inşa edilebileceği görülür. Yeni dükkânların da taliplilerine kiraya verilmesiyle, vakfın tarım girdileri
dışındaki kira gelirinin yıllık 65.000 kuruşa rahatlıkla ulaşacağı anlaşılmaktadır27. Aynı yıl vakfa ait
tarım arazilerinin icare-i müeccele geliri ise 4247 kuruştur28.
Hacı Mehmed Ağa Vakfı müsakkafatından bağ, bahçe, bostan, han, hamam, dükkân ve sairle-
rinden elde edilen icare-i müeccelenin vakıf görevlilerinin maaşına ve binalarının onarımına yetme-
mesi nedeniyle Kasım 1829’da müsakkafatın onarım ve bakım masrafları taraflarından karşılanmak
şartıyla isteklilerine icareteyn usulüyle kiraya verilmesi kararlaştırılmıştır29. Mayıs 1834 tarihli def-
terde tahsil olunan kira geliri ayrıntısıyla verilmiş olup vakfın toplam icare-i muaccelesi 1572, icare-i
müeccelesi ise 1878 kuruştur30.
Tanzimat sonrası Şubat 1842 tarihli vakıf iradı beyanında kale kapısı yakınında sekiz boyacı
dükkânı, bir ekmek fırını, bir yağhane, bir kahvehane ile on dükkân; Suk-ı Sultani’de üç demirci
dükkânı, Pekmez Hanı yakınında bir dükkân, iskele civarında bir debbağhane, iki hane, bir menzil ve
diğer altı dükkân vakfın müstegallatı olarak kayıtlıdır. Toplamda 32 dükkân ile hane menzillerden
elde edilen yıllık gelir 2082 kuruş olmuştur. Cami, mescit, medrese ve kütüphane görevlilerinin üc-
retleri ise gider kalemi olarak deftere yansımış olup toplamda 1294 kuruştur31.
İstihdam Alanı Olarak Vakıf
Kırsal alanda çiftlik ve değirmenlerde; şehir merkezinde ise dükkanlar, hanlar, hamamlar gibi
çeşitli işletmeler ve külliye binalarında çalışan yüzlerce insan vakfın istihdam boyutunu oluşturmak-
tadır.

26
BOA, KK. d., no. 2457, s. 2-13.
27
BOA, EV. HMH. d., no. 8903, vr. 15b, 21a, 23a, 23b.
28
BOA, EV. d., no. 9155.
29
BOA, EV. d., no. 9297, vr. 3a.
30
BOA, EV. d., no. 9692.
31
BOA, EV. d., no. 11423, vr. 4a.
▪ 344 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

Hacı Mehmed Ağa Vakfı’nın giderlerine bakıldığında vakıf binaların onarımı ve bu binalarda
hizmet veren “ehl-i mürtezika”nın maaşı olmak üzere iki ana kalemle karşılaşılmaktadır. Vakfiyeye
göre, Mütesellim Camii’nde iki imam, iki müezzin, iki kayyım, bir hafız-ı kütüp ve vaiz, medresede
bir müderris ve mektepte bir muallim görevlendirilmiştir. Vakfın diğer işleri için birer mütevelli, na-
zır, katip ve cabi de belirlenmiştir. Söz konusu 13 görevli için vakıf gelirlerinden ayrılan günlük ücret,
toplam 187 akçedir ki (Tablo-6) bunun %43’ü mütevellinin hissesine düşmektedir. Zürrî ve müretteb
bir vakıf kuran Hacı Mehmed Ağa’nın soyundan gelenler için daimî ve hatırı sayılır bir gelir kaynağı
oluşturduğu açıktır.

Tablo‐6: Vakfiyeye Göre Hacı Mehmed Ağa Vakfı’nın Görevlileri 
Görevli  Ücreti (günlük)  Görev tanımı 

İmam‐ı evvel  5 akçe  Öğle, ikindi ve yatsı namazlarını cemaatle eda etmek 

İmam‐ı sani  5 akçe  Sabah ve akşam namazlarını cemaatle eda etmek 

İki müezzin  her birine 3’er akçe  Günde beş vakit ezan ile Cuma ve Ramazan günlerinde temcid okumak 

İki kayyım  her birine 3’er akçe  Cami içinin, avlusunun ve kandillerin temizliğinden sorumlu 


Cuma ve cumartesi günleri dışında haftada beş gün, gün doğumundan ikindiye kadar kütüp‐
Hafız‐ı kütüp ve vaiz  
10 akçe  hane dolabını açık tutacak; talep eden öğrenciye kitap vererek deftere kaydedecek; ücret, 
(bir kişinin uhdesinde) 
rehin veya kefil ile herhangi bir eserin kütüphane dışına çıkartılmasına müsaade etmeyecekti. 
Medresede cuma ve cumartesi günleri hariç haftada beş gün “ulûm‐ı nâfia” ile birlikte çeşitli 
pek çok fenni talim ettirmek  
20 akçe 
Müderris  Senede bir defa defterdeki kitaplar ile kütüphanedeki mevcudu mukayese ederek noksan var 
ise kütüphaneciden tazmin ettirmek 
5 akçe  Cuma ve cumartesi günleri camide hazır bulunan cemaate vaaz vermek 
Sıbyan mektebinde çocuklara Kur’an talim ettirmek; Cuma günleri cami cemaatine Kur’an 
Muallim  5 akçe 
okuyup hatim indirmek 
Mürtezikaların tayin ve azli 
Her  sene  vakıf  gelirinden  ayrılan  30  kuruşun  Hacc’a  giden  iki  kişiye  teslim  edilmesi  ve 
Mekke’ye ulaştırılarak orada vâkıfın ruhu için zemzem dağıtılması 
Mütevelli  80 akçe  Mütesellim Camii içindeki minarede Ramazan, Regaib, Berat ve bayram gecelerinde yakılmak 
üzere yıllık 20 dirhem32 hesabıyla kandillere revgan satın alınması 
Berat gecesinde caminin mihrabına konulmak üzere yıllık 20 vukiyye33 hesabıyla iki adet bü‐
 yük mum yağı alınması 
Nâzır  30 akçe 
 
Kâtip  10 akçe 
 
Câbi  5 akçe 

Kira gelirleri, çiftliklerdeki üretim ve vakıf giderleriyle ilgili kayıtlar aralıklarla 1866’ya kadar
devam etmektedir. Gelir ve giderlerde küçük oynamalar olmakla birlikte vakıf genelde bütçe fazlası
elde etmiş ve merkezî hazineye aktarılmıştır. Örneğin 1834 tarihli deftere göre vakıf görevlilerinin
ücreti ile cami, mescit, medrese ve kütüphanenin masrafları için kira gelirlerinden 1752 kuruş ayrıl-
mış; 1698 kuruş ise hazineye kalmıştır.
Sonuç
Hem Nizam-ı Cedid’in sınırlı başarısına, hem de III. Selim’in düşüşü ve ölümüne tanık olan II.
Mahmud, tedbirli davranmıştır. Kendisini iktidara getiren yarı bağımsız âyanların boyun eğdirilmesi

32
Dirhem, bir ağırlık ölçüsü ve gümüş para birimidir. Geleneksel İslâm kaynakları şer‘î dirhemi 14 kırat olarak nakleder. Para birimi
olarak ise dirhem adında sikke darp etmeyen Osmanlılar, gerektiğinde ve özellikle şer‘î hüccetlerin Arapça yazılması halinde
gümüş ve altın para anlamında dirhemi kullanmıştır. Bk. Halil Sahillioğlu, “Dirhem”, DİA, IX., İstanbul 1994, s. 371.
33
Ukıyye, vukıyye ve halk ağzında vakıyye şeklinde söylenen kelime, eski bir ağırlık ölçüsü birimidir. Bir ukıyye, 40 dirhem ve metrik
değeri 118,8 gramdır. Ayrıntı için bk. Sahillioğlu, aynı madde, s. 369; Cengiz Kallek, “Ukıyye”, DİA, XLII, İstanbul 2012, s. 68.
▪ 345 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

süreç içinde gerçekleşmiş; 1812-1817 yılları arası Anadolu ve 1814-1820 yılları arasında da Balkan-
larda büyük âyanlar itaat altına alınmıştır. Teke sancağı ve merkezi olan Antalya’da yaklaşık 40 yıl
boyunca etkin olan Hacıosmanoğulları ailesi de bazen âyan, bazen mütesellim, bazen mutasarrıflık
görevini almayı başararak adı geçen bölgede yönetimi ellerinde bulundurmuş; yetkilerinin sınırlarını
da aşarak güç kullanmış ve 1814’te Selanik’e sürgün edilene kadar büyük servet edinmiştir. Devlet,
aile fertlerine sürgündeyken maaş tahsis etmiş; 1850’li yıllarda bazıları Selanik’ten Tarsus civarına
göçmüştür. Halep, Şam ve Konya tarafında da ailenin izlerine rastlanır.
Hacıosmanoğlu ailesi içinde Teke sancağında en uzun süre idarecilik yapan Hacı Mehmed Ağa,
az veya çok tutarlı bir otonom alan oluşturmuş; arşiv kayıtlarının bildirdiğine göre “hadd u kıyasdan
efzûn servet ve iktidar”a sahip olmuştur. Antalya’da kale içinde Elmalı Mahallesi’nde bir cami, cami
içinde bir kütüphane, cami ittisalinde de bir sıbyan mektebi ve bir medrese inşa ettirmiş; bu külliye
için servetinin yaklaşık %2,5’unu vakfetmiştir. Osmanlı zamanında Antalya ekonomisinde önemli yer
tutan bu vakıf, büyük bir alım gücü yaratmış ve elde ettiği geliri kullanarak yeniden dağıtımcı bir
fonksiyon da üstlenmiştir. Çeşitli kadrolar altında çok sayıda insan istihdam edilmiş; çiftliklerde ve
işletmelerde yerel işgücünün kiralanması yönüne de gidilmiştir. Maaş ödemeleriyle vakıf, aslında
kentsel ve tarımsal gelirlerini çalışanları arasında yeniden dağıtmıştır. Diğer taraftan vakfın yönetimi
Mehmed Ağa’nın soyundan gelenlere şart koşularak Tekelioğullarına daimî bir gelir kaynağı sağlamak
da amaçlanmıştır.
Hacı Mehmed Ağa Külliyesi’nden günümüze Mütesellim/Müsellim Camii ile onun güneybatı
köşesine birleştirilmiş kütüphane ulaşmıştır. Mektep ve medrese mevcut değildir.

Kaynakça
Arşiv Kaynakları
Başkanlık Osmanlı Arşivi (BOA), A. DVN., no. 37/32; A. MKT. DV., no. 12/66; C. ADL., no. 49/2956; C. DRB., no.
13/609; D. HMH. d., no. 21786; EV. d., no. 9155, no. 9297, no. 9692, no. 11423; EV. HMH. d., no. 8903;
HAT, no. 526/25853, no. 986/41753, no. 1224/47850, no. 1225/47862; KK. d., no. 2457, no. 2458; MAD.
d., no. 9728, no. 13542; MVL., no. 21/30, no. 94/28, no. 478/42, no. 491/58; ŞD., no. 2850/73.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (VGM. A.), Defter no. 745, s. 28-40, h. 9.
1 Numaralı Antalya Kadı Sicili, vr. 28b-30b, h. 88.
2 Numaralı Antalya Kadı Sicili, vr. 30b-31a, h. 86.
Diğer Kaynaklar
BARIŞTA, Örçün, “Antalya Müsellim Camiini Bezeyen Çiniler ve Bunların Topkapı Sarayı’nda Bulunan Benzer-
leri Üzerine”, Prof. Dr. Yılmaz Önge Armağanı, Konya 1993, s. 115-127.
ÇAKIR, Baki, “Kese”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Kısaltma: DİA), EK 2, İstanbul 2016, s. 42-43.
DARKOT, Besim, “Antalya”, MEB İslâm Ansiklopedisi, I. s. 459-462.
EMECEN, Feridun, “Antalya”, DİA, III., İstanbul 1991, s. 232-236.
ERKEN, Sabih, Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, I., Ankara 1983.
EROĞLU, Süreyya-İnci Özen, “Antalya Müsellim Camisi’nde Bulunan Ahşap Üzerine Kalem İşi Bezemeler”, XIV.
Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu: 20-22 Ekim 2010, Konya 2011, s.
241-256
ERTEN, Süleyman Fikri, Antalya Livâsı Tarihi, İstanbul 1338-1340.
ERTEN, Süleyman Fikri, Antalya Tarihi Üçüncü Kısım, Antalya 1948.
ERTEN, Süleyman Fikri, Antalya Vilâyeti Tarihi, İstanbul 1940.
ERTEN, Süleyman Fikri, Tekelioğulları, İstanbul 1955.
FAROQHI, Suraiya, “Exporting Grain From The Anatolian South-West: The Power and Wealth of Tekelioğlu
Mehmed Ağa and His Magnate Household”, Provincial Elites In The Ottoman Empire (Halcyon Days in Crete V,
A Symposium Held in Rethymno 10-12 January 2003), (ed. Antonis Anastasopoulos), Resmo 2005, s. 295-315.
HALAÇOĞLU, Ahmet, Teke Mütesellimi Hacı Mehmed Ağa ve Faaliyetleri, Isparta 2002.
KALLEK, Cengiz, “Ukıyye”, DİA, XLII, İstanbul 2012, s. 67-70.
Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmani, IV., İstanbul 1308.

▪ 346 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

ÖZEN, İnci, bk. Süreyya Eroğlu.


ÖZTÜRK, Mustafa, “Osmanlı Klasik Sisteminin Değişmesinin Sosyal Sonuçları ve Âyanlıktan Cumhuriyet Seç-
kinlerine”, XVI. Türk Tarih Kongresi (20-24 Eylül 2010), Kongreye Sunulan Bildiriler IV. Cilt II. Kısım, Ankara
2015, s. 899-907.
ÖZTÜRK, Mustafa, “Osmanlı Taşra Yönetiminde Vicuh-ı Belde”, Archivum Ottomanicum, S. 34 (2017), Wiesba-
den, s. 79-88.
SAHİLLİOĞLU, Halil, “Dirhem”, DİA, IX., İstanbul 1994, s. 368-371.
SİVRİKAYA, İ. Adil, “Teke Sancağı Mütesellimi Hacı Mehmed Ağa”, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi,
Basılmamış Lisans Tezi, 1966.
TEBER, Ömer Faruk, “Bir Sosyal Kurum Olarak Osmanlı Devletinde Antalya Vakıfları Vakfiye Örnekleri”, An-
talya Kitabı (Selçukludan Cumhuriyet’e Sosyal Bilimlerde Antalya)-1, Antalya 2018, s. 121-129.
TIZLAK, Fahrettin, “Tekelioğlu İsyanı”, XIII. Türk Tarih Kongresi (Ankara, 4-8 Ekim 1999), III/1, Ankara 2002, s.
1-16.
TIZLAK, Fahrettin, “Antalya’da Bir Ayan Ailesi: Hacı Osman Hanedanı”, Antalya Kitabı (Selçukludan Cumhuriyet’e
Sosyal Bilimlerde Antalya)-1, Antalya 2018, s. 96-105.
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, “Nizam-ı Cedid Ricalinden Kadı Abdurrahman Paşa, II”, Belleten, 139/XXXV
(1971), s. 409-450.
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, I., Ankara 1982.

▪ 347 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

Ekler

Tablo‐2: Hacı Mehmed Ağa’nın çiftliklerinde tahıl üretimi (1815 yılı) 
Çiftlik adı  Nahiye/Kaza  Buğday  (kile)  Arpa (kile) 
Enhar  İstanos  359  202 
Karakuyu  İstanos  190  260 
Karkın  İstanos  136,5  180 
Karadiken  İstanos  48  53,5 
Gördek/Gördük  İstanos  32  38 
Zevid  İstanos  580  588 
Dölek?  İstanos  120  110 
Mesleme/Müselleme?  İstanos  226  125 
Bayat  İstanos  106  95 
Sekellü?  İstanos  197,5  190 
Manay  İstanos  185  123 
Sulak  Antalya  4  19 
Kurum?  belirtilmemiş  25  25 
Haslar  Burdur   1070  645 
Çeltükcü  Ağlasun  1937  1437 
Keçilü  İncir  728  384,5 
Bucak  Elmalu  362  244 
Çomak?/Sumak?  Elmalu  1340  470 
Malgez‐dam?  Elmalu  571  430 
Mürsel  Elmalu  970  550 
Ağurlu  Kızılkaya  390  318 
Cerid  Elmalu  1050  586 
Boğazlık  Serik  72,5  72,5 
İstavroz  Serik  57,5  47 
Kızılca‐ağaç  Kızılkaya  455  378 
Seker‐masi?  Tefenni  971  290 
Segar‐masi?  Kemer‐hamid  847,5  474 
?  Ağlasun  1414  1062 
Dağarcık, Seydi‐köy ve Kemhalu     625  475 
Toplam (kile)  15069,5  9871,5 

Tablo‐3: Hacı Mehmed Ağa’nın çiftliklerinde tahıl dışı zirai üretim (1815 yılı) 
Çiftlik adı  Nahiye/Kaza  Darı (kile)  Çekirdek (kile)  Börülce (kile)  Susam (kile) 
Dumanlar  Antalya  8  170  25  0,5 
Sulak  Antalya  8,5  140  25  3,5 
Kurum?  belirtilmemiş  12   ‐  ‐   6 
Çeltükcü  Ağlasun  378   ‐   ‐    
Boğazlık  Serik  10  1000  ‐   5 
İstavroz  Serik  16,5  880   ‐  13 
?  Ağlasun  260   ‐   ‐  ‐  
Dağarcık, Seydi‐köy ve Kemhalu  belirtilmemiş  119   ‐   ‐   ‐ 
Toplam (kile)  812  2190  50  28 

Tablo‐4: Hacı Mehmed Ağa’nın çiftliklerindeki üzüm bağı ve meyve ağacı miktarı 
Çiftlik adı  Nahiyesi  Meyve ağacı cinsi‐sayısı 
Karadiken  İstanos  44 ceviz 
Bayat  İstanos  25 ceviz 
Çeltükcü  Ağlasun  2 ayva, 6 elma, 179 ceviz ağacı ve 11 dönüm üzüm bağı 
Mürsel  Elmalu  11 badem ağacı ve 3 dönüm bağ 
Ağurlu  Kızılkaya  38 ceviz 
Kızılca‐ağaç  Kızılkaya  1 kıta üzüm bağı 
Seker‐masi?  Tefenni  8 ceviz ağacı ile toplamda 200 armut, söğüt ve kavak 

▪ 348 ▪
ANTALYA’DA TÜRK-İSLÂM MEDENİYETİNİN İZLERİ

Tablo‐5: Hacı Mehmed Ağa’nın çiftliklerindeki hayvan miktarı 
Çiftlik adı  Nahiyesi  Hayvan cinsi‐sayısı 
Enhar  İstanos  14 çift kara sığır 
Karakuyu  İstanos  5 çift öküz 
Karkın  İstanos  11 çift kara sığır 
Karadiken  İstanos  12 baş öküz 
Gördek/Gördük  İstanos  1 çift kara sığır 
Zevid  İstanos  11 çift kara sığır; 2 inek; 94 keçi 
Dumanlar  Antalya  3 çift kara sığır 
Karakoyunlar  Antalya  4 çift öküz 
Dölek?  İstanos  5 çift öküz 
Mesleme/Müselleme?  İstanos  10 çift öküz 
Bayat  İstanos  4 çift öküz 
Sekellü?  İstanos  5 çift öküz 
Manay  İstanos  40 baş öküz 
Sulak  Antalya  5 çift öküz 
Mandule  Antalya  25 inek, 1 kısrak 
Kurum?  belirtilmemiş  2 tosun, 5 dana, 9 inek, 25 davar, 1 öküz 
Haslar  Burdur   33 çift kara sığır, 2 camus, 3 sağmak camus, 4 malak, 5 merkeb 
Çeltükcü  Ağlasun  117 çift öküz 
Keçilü  İncir  16 çift öküz 
Bucak  Elmalu  5 çift öküz 
Kara‐aliler  Kızılkaya  10 çift öküz 
Çomak?/Sumak?  Elmalu  37 çift öküz 
Malgez‐dam?  Elmalu  6 çift öküz 
Mürsel  Elmalu  9 çift öküz, 6 kısrak, 1 erkek tay 
Ağurlu  Kızılkaya  6 çift öküz 
Cerid  Elmalu  21 çift öküz 
Boğazlık  Serik  22 baş öküz 
İstavroz  Serik  35 baş öküz 
Kızılca‐ağaç  Kızılkaya  23 çift öküz 
Segar‐masi?  Kemer‐hamid  8 kısrak, 4 inek, 5 tay 
?  Ağlasun  72 çift öküz 
Dağarcık, Seydi‐köy ve Kemhalu     41 çift öküz, 8 camus, 2 sığır, 2 merkeb 
 
 
 
 
 

▪ 349 ▪

You might also like