Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

Amasya II.

Bayezid Camisi ve Külliyesi
Külliyenin inşasına Amasya Valisi Ahmet Bey tarafından yaptırılmıştır.
1485 tarihinde yapımına başlanmış ve 1490’da bitirilmiştir. Mimarı, Şemseddin Ahmet'tir.
Cami, medrese, imaret, mutfak, fırın, ahır, sıbyan mektebi, şadırvan ve muvakkithaneden meydana
gelen kapsamlı bir külliyedir. Dönemi için büyük bir imar hareketidir.
1496 tarihli bir vakfiyesi vardır. Vakfiyesinde, camiye gelir getirmesi amacıyla Osmancık'ta bir
köprü (Koyun Baba Köprüsü) yaptırıldığı belirtilir.
Cami, 1591 ve 1668 yıllarında deprem geçirmiş, 1668 depremi sonrası Yakup bin Abdullah  ve
Zeyneddin bin Zekeriya tarafından restore edilmiştir. 1782’de Hacı Ali
Ağa tarafından caminin kuzeyine sıcak su ile çalışan abdest tesisleri yaptırılmıştır.
Caminin kitabesi, Hattat Hamdullah Efendi (Şeyhi mahlası) tarafından yazılmıştır.
Caminin batı tarafına 1820’de Hacı Osman Ağa tarafından kar sebili yapılmıştır (kar sebiline
“karsambaç” denir).
Şadırvan, Ayşe Hatun tarafından 1812’de yaptırılmıştır.
Medrese, 1486’ da inşa ettirilmiştir.
Cami, külliyeye hâkim durumdadır. Doğu yanında L şeklinde imareti, batı yanında ise U şemalı
medresesi yer alır. Külliye düzen itibariyle oldukça simetriktir. Etrafı da iyi korunmuştur.
Düzgün kesme taşla inşa edilmiştir.
Cami plan şeması, zaviye şemasını hatırlatır (yol güzergâhlarında, ıssız yerlerde mahalleler
oluşturmak için, derbent ve geçitlerde yol güvenliği amacıyla, uçlarda ve sınır dışında ise kolonizatör
dervişlerin ikamesi için yapılmış yapılardır).
Kuzey-güney yönlü dikdörtgen ana mekân, artarda  iki kubbe ile örtülmüştür. Ana mekânın doğu ve
batısında kuzeyden güneye üçer küçük kubbe örtülü birim yer alır. (Zaviyelerde, güneyde yer
alan ibadet mekânına göre kuzeydeki orta avlu daha büyük tutulurdu. İki mekân geniş bir kemerle
bağlanırdır. Mihrabın bulunduğu asıl ibadet mekânının zemini daha yüksek olurdu. Yanlarda orta avlu ile
irtibatlı tabhane mekânları bulunurdu. Şehir zaviye etrafında gelişirdi).
Bu yapıda ise sadece şema olarak karşımıza çıkar, artarda kubbeli mekânlar ve yan mekânlar görülür;
ama yan mekânlar oda gibi değildir, kemerlerle ana mekâna açılır.
Harim bina kütlesinin kuzey köşelerinde birer minare yer alır. Çifte minarelidir. Kubbe köşelerindeki
ağırlık kuleleri payandalarla birlikte sonradan eklenmiştir. Yapının doğu, batı ve güney cephelerine
depremlerden sonra birer payanda yerleştirilmiştir.
Kuzey cephe önünde 5 birimli son cemaat yeri, eş boyutlu kubbelerle örtülüdür. 6 sütunla taşınan
kemerlerle dışı açılan revak şeklindedir. Son cemaat yeri sütun başlıkları mukarnaslıdır.
Taçkapı kapı açıklığı üstünde kitabesi, yanlarda ise vakfiye özeti yer alır. Taçkapı kavsarası sarkıtlı
tasarlanmış mukarnaslıdır. Cepheden hafif taşıntılı taçkapı, Selçuklu tarzını hatırlatır; ancak mukarnaslar
daha Barok karakterlidir. Yan nişleri de mukarnas kavsaralıdır. Köşelerdeki sütuncelerin kum saati biçimli
başlıkları vardır.
Doğu ve batı kapı açıklıkları daha sadedir.

Ana mekân, ortada hafif bir yükseklikle ayrılmıştır. Batıda müezzin mahfili yer alır. Mihrap ve minber mermerdir.
Kubbe geçişleri tromptur.

Klasik Osmanlı Mimarisinde zamanla taşıyıcı sistemi ön plana çıkar, duvarlar sadece sınırlandırıcı niteliğe bürünür.
Böylece daha bol pencere açılabiliyor.

Minber, sade, ortada çok kollu yıldız ve geometrik süslemeli bir göbek; ayrıca renkli taşlarla kakma yapılmış. Minber
kapıları da mermerdir.
Mihrap köşelerinde sütunceler yer alır. Kavsarası mukanaslıdır. Tepelik, ortada tam yanlarda yarım
üçgenlerle sınırlanır. Renkli taş kakma süslemelere sahiptir.
Müezzin mahfilinin sütunları mermer, diğer yerleri ahşaptır.
İçte, taçkapı açıklığının üst kısmı mahfil olarak değerlendirilmiştir.
İçte, doğudaki ayaklardan birinin altına kuyu açılmıştır.
Pencere kanatları henüz yerindedir. Orijinal kündekâri tekniğindedir. Aralarda kakma geometrik
çerçeveler içinde bitkisel süslemeler görünür.
Minarelerinden batıdaki örgülü, doğudaki yivli gövdeye sahiptir. Minareler tuğla malzemeli,
aralarda kakma desenlere yer verilmiştir.
Cephelerde de sadelik söz konusudur; ama pencere sayıları artmıştır. İkili üçlü tasarımlar vardır.
Alt pencerelerin kemer kilit taşlarında rozetler yer alıyor. Dikdörtgen biçimli alt
pencerelerin sivri kemerli alınlıkları vardır. Doğu yan mekânın kuzey cephesinde üst seviyede bir kuş evi
yer alır. Minyatür bir konut şeklindedir. Mimari şekline önem verilmiştir. (Kuş evleri 17. yüzyıldan sonra
sıklaşır).
Mihrap çıkıntısı üstünde küçük bir kubbe yer alır.
Harim kuzey duvarında eksende taçkapı, yanlarda ikişer dikdörtgen biçimli pencere arasında
mihrabiyeler yer alır. Pencerelerin sivri kemerli alınlıklarında çini süslemeler görülür.
Taçkapı batı tarafındaki pencerelerin biraz üstünde S kıvrımlı konsolla taşınan mükebbire bulunur.
Caminin şamdanları, Ankara Vakıf Eserleri Müzesi'nde bulunmaktadır.
Şadırvanı, 1812’de Ayşe Hatun tarafından 12 sütunla taşınan baldaken şeklinde yaptırılmıştır. İçten
kubbe, dıştan külah örtülüdür. Taşıyıcıları sivri kemerlerle bağlanır. Kubbe eteğinde hem yazı hem de şehir
manzaralarını içeren bordür bulunur. Bu süslemeler Zileli Emin tarafından yapılmıştır. Bu süslemelerin
benzerine Merzifon Paşa külliyesinde de rastlanır.
Muvakkithanesi, 1840'ta Kapıcızade Hacı Hüseyin Zeki Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Mimari üslubu, üçgen alınlıklar ve sütunlarıyla geç dönemde yapıldığını gösterir. İçinde şadırvandaki
süslemelere benzer yazı ve manzara resimleri mevcuttur.
İmaretin bir kısmı ahır bir kısmı mutfak olarak değerlendirilmiş. Doğu ucu ahırdır. Yanında sırasıyla
sağa doğru fırın, mutfak ve imaret mekânları şeklinde dizilmiştir. Mekânların önünde revakla avluya irtibat
sağlar. Sütun başlıkları mukarnaslı, sade unsurlardır.
Medresesi plan bakımından klasik dönemde sık göreceğimiz bir şemadadır. Fakat şöyle bir özelliği
vardır. Selçuklu’da hatırlanacağı gibi ana eyvanlar yapı içinde yer alır ve kütleden dışarı taşıntı yapmazdı,
örtü sistemi genelde tonozdu, yan mekânlar mescit, türbe veya kışlık dershane olarak değerlendirilmiştir.
Artık Osmanlı’da ana eyvan cepheden ya tam ya da
kısmen taşırılır ve örtüsü tamamen kubbeye dönüşmüştür. İnegöl İshak Paşa ve İznik Süleyman Paşa
Medreseleri Erken Osmanlı’da ilk örnekleridir. Bu külliyenin medresesi de ilklerdendir:
U planlı şema, kuzeyde bir duvarla kapatılmıştır. Ancak kuzeye hücre yerleştirilmemiştir. Afyon Gedik
Ahmet Paşa Medresesi’nde bu durumun erken bir örneğini gördük. Amasya 2. Bayezid Medresesi de açık
avlulu, tek katlı tek eyvanlı bir eserdir. Bütün hücreler kubbe ile örtülü; ancak revak,
ana eyvan önü hariç çapraz tonoz örtülmüştür. Ana eyvan kubbe örtülüdür. Ortada şadırvan vardır.
Kuzey cephesi klasik düzene uygun olarak bir duvar ile kapatılmıştır.
bu kısım, duvar ve pencere açıklıklarından ibarettir. Ortada basık kemerli sade bir giriş yer alır. Her hücrede
ocak ve altlı üstlü 2şer pencere vardır.
Caminin güneydoğusunda Amasya valisinin oğlu, 2. Bayezid’in torunu
Osman Çelebi'nin Türbesi mevcuttur.
Camiye gelir getirsin diye Osmancık Koyunbaba Köprüsü 1484'te yapılmıştır. Kızılırmak üzerinde
kurulmuştur. Orijinalinde 19 gözlüyken bugün 15 gözü meydandadır.
250 metre uzunluğunda 7,5 metre genişliğinde ve en büyük gözünün kemer açıklığı 16,5 metre genişliğinde-
dir. Külliyenin bir parçasıdır; ama başka bir yerde külliyeden bağımsız yapılmıştır.
Böyle örneklere rastlanmaktadır. Köprü kitabesi sivri kemerli bir niş içindedir.
(Nehrin aktığı yön "mansap”, kaynağın geldiği yön ise  “kaynak” veya "menba”dır).
Türk sanatında ki önemi: pencere kapakları kündekari tekniği ve ahşap üzeri ahşap- ahşap üzeri bağ
ve ahşap üzeri sedef fildişi kaplamadır. Motifler, bitkisel ağırlıklıdır.

You might also like