Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 12

BİR SOSYAL YARDIMLAŞMA PRATİĞİ OLARAK

ASKIDA KAHVE VE SADAKA TAŞI

Ensar ÇETİN
Çankırı Karatekin Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü

Özet: Toplumların zihniyetini yansıtan en önemli kaynak maddi kültür unsurlarıdır. Sadaka taşları,
Osmanlı toplumun zihniyet dünyasını yansıtan çok özel bir uygulamadır. Bu uygulama, insanın ne
kadar incelebileceğini göstermesi açısından son derece güzel bir örnektir. Sadaka taşı uygulaması,
bir İtalyan geleneği olan “askıda kahve” ve son yıllarda bunun bir taklidi olarak ülkemizde
görülmeye başlanan “askıda ekmek” uygulamasıyla kıyaslanamayacak derecede işlevsel ve
insanidir. Bu makalede; bir sosyal yardımlaşma pratiği olan “askıda kahve” ve bunun benzeri
olarak ülkemizde görülen “askıda ekmek” uygulaması ile Osmanlı toplumunda karşımıza çıkan
“sadaka taşı” uygulaması sosyal- psikolojik açıdan karşılaştırmalı olarak ele alınmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Askıda kahve, Askıda ekmek, Zimen defteri, Sadaka Taşı, Osmanlı toplumu,
Toplum yapısı, Sosyal yardımlaşma

AS A SOCIAL CHARITY PRACTICE


SUSPENDED COFFEE AND CHARITY STONE
Abstract: Society reflects the mindset of the most important resources are the elements of material
culture. Charity stones, Ottoman society reflects the mindset of the world is a very special
applications. This application can be in terms of showing people how much thinner is an example
of extremely beautiful. An Italian tradition of charity which carries application “ suspended
coffee" and in recent years it began to be seen as an imitation in our country, "suspended bread"
application is vastly functional and humanitarian. In this article, a social welfare practice, the
"suspended coffee" and like it, as occurred in our country "suspended bread" with the application
in the Ottoman society we face the application of "charity stone" social-psychological perspective
in comparison are discussed.

Key Words: Suspended coffee, Suspended bread, Ziman Book, Charity Stone, Ottoman Society,
Community Structure, Welfare
1.GİRİŞ 1.1. Yardımseverlik Kavramı
İnsan maddi veya manevi ihtiyaçları Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe
karşılayabilmek için her zaman Sözlüğünde, yardımseverlik kavramı;
başkalarının yardımına ihtiyaç duymuştur. hayırseverlik, hayırsever olma durumu,
Bu sebeple, insanların ihtiyaçlarının iyilikseverlik olarak tanımlamaktadır. Bu
giderilmesi toplum hayatının devamı ve tanımda yer alan hayırsever kavramı, aynı
huzuru için hayati bir önem taşımaktadır. sözlükte iki farklı şekilde ifade
İnsanlar, ihtiyacı olan diğer insanlara edilmektedir. Bunların birincisi;
yardımda bulunma eğilimdedir. Özellikle yoksullara, düşkünlere, yardıma muhtaç
salgın hastalık, kuraklık, savaş gibi olanlara iyilik ve yardım etmesini seven,
toplumun çoğunluğunu etkileyen olaylar iyiliksever, yardımsever, hayırperver;
sırasında yardımseverlik çok daha önemli ikincisi ise halkın yararı için okul, çeşme,
hale gelmektedir. hastane vb. yaptıran şeklindedir (TDK,
2010).
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” inanç ve
felsefesiyle kurulan Osmanlı Devleti’nde İngilizce karşılığı “philanthropy” olan bu
insan onuru her şeyin üzerindedir. Herkes terimin Türkçe’deki karşılığı hayırseverlik
gibi fakir insanın da bir onuru olduğu olmakla birlikte aslında bu kelimenin tam
unutulmamış, ona, yardım ederken hep bu anlamını karşılayamamaktadır. Dilimizde
bilinç ve incelik içinde davranılmaya özen hayırseverlik veya yardımseverlik,
gösterilmiştir. çoğunlukla tarihi gelişimi sebebiyle
bireylerin dini, vicdani veya duygusal
Sayıları gün geçtikçe azalan ancak bir güdülerinden hareketle yapılan yardımları
zamanlar Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çağrıştırmaktadır. Ancak uluslararası
çok sayıda bulunduğu tahmin edilen, ancak düzeyde “filantropi” terimi bu
günümüzde ne işe yaradıkları, kimler çağrışımlardan ziyade birey ve kurumların
tarafından ve ne zaman dikildikleri içinde bulundukları toplumların refah
hakkında çoğu insanın hiçbir fikrinin seviyesini yükseltmek amacıyla
olmadığı sadaka taşları, gayet sade ve (çoğunlukla sivil toplum kuruluşlarına ve
mütevazı olmanın yanında çok derin bir stratejik bir planla) bağışta bulunmaları
anlam içermektedir. şeklinde tanımlanmaktadır (Bikmen &
Meydanoğlu, 2006: 8 ).
Bu çalışmada, Osmanlı toplumundaki
yardımlaşma kurumlarının zirvesini
Leibniz, yardımseverliği, sevme ya da
oluşturan “sadaka taşı” ve “zimen defteri”
şefkat gösterme alışkanlığı olarak ifade
ile “askıda kahve” ve Batı kaynaklı bu
etmektedir. Leibniz’e göre sevmek ya da
uygulamadan esinlenerek son yıllarda
şefkat göstermek başka birinin
Türkiye’de uygulanmaya başlanan “askıda
mutluluğundan haz almak veya başkasının
ekmek” uygulaması sosyal- psikolojik
mutluluğunu kendi mutluluğu olarak kabul
açıdan karşılaştırılmalı olarak ele
etmektir. Akıl, yardımseverliği düzenleyen
alınmaktadır.
şeydir, yani akıl neyin başkalarının
yararına olduğunu ve bu yararların nasıl yapma, topluma katkı sağlama gibi
sağlanacağını belirler. Adil bir insan, davranışlar gösteren birey, hayır işleyerek
sadece diğerlerine karşı yardımseverlik “ruhunu rahatlatır”. Mesela, yardım
hissi gütmez, ayrıca diğerlerinin iyiliği için kermeslerinde satılmak üzere tüketim
girişimlerde de bulunur (Akt. Sarıyer, malzemesi bağışında bulunanlar, dini
2011). duygu birikimi ve grup içi dayanışma
duygularının dışavurumuna aracılık ettiği
Sayın Vahdettin Başcı’ya göre ise, oranda vicdani bir rahatlama sağlamakta ve
yardımseverlik insani bir değerdir. bu tür organizasyonlara daha fazla katılım
İnsanların ihtiyacı olanlara yardım için motive olmaktadır (Macit, 2002: 185).
etmesinin çok uzun bir geçmişi vardır
(Başcı, 2007: 1). Dostoyevski’nin "Her Bireyleri yardımseverliğe yönlendiren
insan herkes karşısında her şeyden ikinci faktör ise din veya dine dayanan
sorumludur" sözü de bu görüşü destekler nedenlerdir. İslam dinine göre zenginlerin
mahiyettedir (Sarıyer, 2011). mallarında muhtaç insanların hakları
vardır. İslami bir yardımlaşma kurumu
Yardımseverlik kavramını, bireysel yardım olan zekât, bu kişilere haklarını vererek
ve kurumsal yardım olarak ele almak malı temizleme anlamına gelir. Aslında
mümkündür. Özellikle bireylerin aile burada zekât verene de alana da mesaj
yakınları, komşular ya da tanımadıkları vardır. Bu mesaj; zengin dolayısıyla zekât
bireylere ya da kurumlara yaptıkları her veren kişinin kibirlenmemesi ve zekâtını
türlü bağış, yardım, iyilik, destek vb. verirken ona göre davranması, zekât alan
bireysel yardımdır. Bu tür yardımlar, içinde kendine zekât verene karşı mihnet
bireylerin dinî, vicdanî ya da duygusal duymamasıdır (Kuran, 2002: 94- 95).
olarak yaptıkları yardım faaliyetleridir. Ramazan bayramında yoksul
Kurumsal yardım ise işletmelerin Müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak,
toplumun refahını artırmak amacıyla bir onların bayram sevincine katılmalarını
vakfa bağlı bir biçimde gerçekleştirdikleri sağlamak ve oruçlarını rahat bir şekilde
yardımlardır. Bu yardım türü, bazen kâr tutabilmelerine yardımcı olmak için verilen
amacı gütmeyen herhangi bir vakfa bazen fıtır sadakası da İslam dinine dayanan bir
de bilinen veya bilinmeyen belirli kişilere sosyal yardımlaşma ibadeti çeşididir.
yapılan gönüllü bağışlar şeklinde
gerçekleşmektedir (Raiborn vd. 2003: 47; Yardım etmenin diğer bir nedeni de
akt. Sarıyer, 2011). kültürel yapıdır. Aile büyüklerinden
öğrenilen yardımseverlik, sonraki kuşaklar
Aslında kurumsal yardımın da temelinde tarafından devam ettirilmektedir. Osmanlı
bireysel yardım yatmaktadır. Bu amaçla toplumunda şehir meydanlarına,
öncelikle bireyleri yardıma yönelten camilerim, imaretlerin veya çeşitli hayır
nedenlere bakılmalıdır. Bu nedenlerin hizmeti veren binaların avlularına veya
ilkini, psikolojik nedenler oluşturmaktadır. yalınlarına yerleştirilmiş “sadaka taşları”
Psikolojik rahatlama, mutlu olma, suçluluk bunun bir örneğidir (Kiraz, 2007: 14).
duygusunu bastırma, paylaşma, iyilik
Türk toplumunda İslam dininin etkisiyle de kahvesini içen kendisi için kahve
şekillenen ve zirve noktasına ulaşan ısmarlayanı bilmez. Böylece kahveyi içen
yardımlaşma ve dayanışma geleneği kişi kahveyi ısmarlayan kimseye minnet
özellikle Selçuklu Devleti ile birlikte duygusu yaşamaz.
kurumsal bir yapıya kavuşmuştur.
Selçuklular döneminde “Ahilik”, Osmanlı Evet, kahve ısmarlayan, kimin için kahve
döneminde ise “Lonca” olarak adlandırılan ısmarladığı bilmez, kahveyi içende kendisi
meslek örgütleri ve çok geniş yelpazede için kimim kahve ısmarladığını bilmez.
hizmetler veren vakıflar yardımseverliliği Ancak bu durumu bilen birileri vardır ve
kurumsallaştırmıştır (Balıkçıoğlu & olacaktır. Kahveyi ısmarlayan bu garsona
Karacaoğlu, 2007: 122). söylediği için bunu hem garson hem de o
anda orada olanlar duyar. Askıdan kahve
İlk vakfın ne zaman kurulduğu içmek isteyen içinde durum aynıdır.
bilinmemekle birlikte eski Türkler,
Açıktan yardım, yardım edenin
Moğollar, Farisiler, İslamiyet öncesi samimiyetini yardım alanında benliğini
Araplar, Yahudiler, Romalılar ve Bizans’ta
olumsuz etkilemesi her zaman ihtimal
vakıf uygulamalarının olduğuna dair pek dâhilindedir. Yani askıdan kahve içmek
çok kaynak bulunmaktadır. İslam
insan onurunu kırabilir.
kaynakları, ilk vakfın, müminlerden birinin
kendisine bıraktığı malın müminlere Askıda kahve uygulaması “Alman usulü”
kullanılması amacıyla Hz. Muhammed (s) diye bilinen uygulamanın ortaya çıktığı
tarafından kurulduğunu yazmaktadır Batı toplumu için bir insaniyetlik olarak
(Akgündüz, 1996: 11). görülebilir. Ancak insan onurunu her şeyin
üzerinde tutan Osmanlı toplumunda uzun
1.2.Askıda Kahve yıllar uygulanmış olan, ne yardım edenin
“Askıda Kahve’’ çok eski bir İtalyan yardım ettiğini ne de yardım alanın yardım
geleneğidir. Bu geleneğe göre; herhangi aldığını hiçbir kimsenin görmediği,
biri kafeye girer, “iki kahve biri askıda” uzaktan görenlerin ise yardım alanı
der. Garson bir kahve getirir. Kahvesini veriyormuş gibi, yardım edeni de yardım
içen kişi iki kahve parası ödeyerek çıkar alıyormuş gibi gösteren, böylece de yardım
gider. edenin kibirlenmesini, yardım alanın da
incinmesini önleyen “sadaka taşı”
Askıda kahveler için giriş kapısının dış uygulaması ile kıyaslandığında oldukça
yüzüne asılmış bir pano vardır. Garson kaba bir yardım şeklidir.
panoya askıda kahve olduğunu belirten bir
kâğıt iliştirir. Fakir ama kahve içmek Ayrıca askıda kahve uygulaması ayni bir
isteyen biri bu panoya bakar, eğer askıda yardım olduğu için fakir insanlar sadece
kahve varsa kafeye girer, bir kahve askıdan kahve vb. ihtiyaçlarını giderebilmektedir.
olsun lütfen, der. Garson bu kişiye Bu yönüyle de askıda kahve çok işlevsel
kahvesini getirir, sonra da panodaki değildir. Örneğin; çocuğuna küçük bir
kâğıtlardan birini çıkarır. Ne kahve hediye götürmek isteyen fakir bir baba ona,
ısmarlayan kimin için ısmarladığını bilir ne kahve götüremez. Sadaka taşı
uygulamasında ise yardım nakdi olduğu
için, fakir bir baba sadaka taşından buradan buna yardım denebilirse, Osmanlı
aldığı nakit yardımla, eşine bir demet çiçek toplumunda rastlanmamaktadır. Osmanlı
veya çocuğuna küçük bir hediye toplumunda yardımlaşmanın esasını “Sağ
götürebilir. Bu yönüyle bakıldığında da elin verdiğini sol el bile görmesin” anlayışı
sadaka taşı uygulaması çok daha işlevsel oluşturmaktadır.
ve insani durumdur.
Osmanlı toplumu sosyal yardımlaşmayı bu
1.3.Askıda Ekmek incelikle geçekleştirmek için kendine has
birçok yol ve yöntem geliştirmiştir. Bu
“Askıda ekmek”, bir İtalyan geleneği olan yollardan biri de “zimen defteri”
“askıda kahve”den esinlenilerek uygulamasıdır. Bu uygulamaya şu şekilde
Türkiye’de uygulanmaya başlamış bir gerçekleştirilmekteydi; Ramazan ayında,
yardım şeklidir. Bu yardım şu şekilde hali vakti yerinde olanlar tebdil-i kıyafet
gerçekleşir: Mahalle fırınından ekmek alan yaparak hiç tanımadıkları semtlere gider,
bir kişi iki ekmek bir askıda kalsın der ve bakkal veya manava, içerisi sakin olduğu
iki ekmek parası öder bir ekmeği alır ve bir anda, içeri girer ve "Zimen defteri”niz
gider. Fırıncı görünür bir yere yerleştirdiği (Borçlu ile borcunun miktarı yazılı olan
panoya askıda ekmek olduğunu belirten bir defter) var mı?" diye sorardı. Esnaf bu
yazı ya da işareti yerleştirir. Ekmeğe defteri çıkarınca, "Lütfen baştan, sondan
ihtiyacı olan fakir biri de fırına gelir ve ve ortadan şu kadar sayfanın hesabını
askında bulunan ekmeklerden ihtiyacı yapınız." der. Esnaf da bu kadar sayfanın
kadar ekmeği alır ve gider. toplamını hesaplar, bu kişi de "Silin
borçlarını, Allah kabul etsin" diyerek
Olsun ne güzel bir uygulama. Ne hoş,
borcu öder ve çeker giderdi (Doğru, 2012).
yabancı bir geleneğin taklidi bile olsa bu
kadar insani bir gelenek her toplumda baş Böylelikle, borcu ödenen, borcunu
tacı edilip sürdürülmeli diye düşünenler ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren ise
mutlaka olacaktır. Ancak bu düşünce, kimi borçtan kurtardığını bilmezdi. Bu
kendi geçmişinde çok daha güzel örnekleri şekilde yardım eden kişi, sırf Allah'ın
olan bir toplum için daha azına razı olmak rızasını kazanmak ve ihtiyacı olanın
anlamına gelir. Bu,“Güneşi ceketinin sıkıntısını gidermek amacıyla; karşılıksız,
astarı içinde kaybetmiş bir millet”in riyasız, gösterişsiz olarak verdiklerini
yolunu bulmak için ateş böceklerinin unutur ve bu şuurla verebilmenin de bir
ışıklarından medet beklemesine benzer bir mazhariyet, Allah'ın bir lütfü olduğunu
durumdur. Kendi kültüründen habersiz düşünerek, şükreder, borcu ödenen de
başka toplumların kültürünü hayran hayran borcunu ödeyen kişi için Allah’a dua eder
taklit etmeye çalışan bir toplum kötü bir ve hiçbir mihnet duymazdı.
taklitçilikten öteye gidemez.
1.5.Sadaka Taşı
1.4. Zimen Defteri
İbn-i Haldun, meşhur eseri Mukaddime’de,
Askıda ekmek uygulaması ve özellikle toplumların maddi kültür değerlerinin
Ramazan yapılan açıktan ve kameralar yanında manevi kültür değerlerini de
önünde reklam amaçlı yapılan yardımlara, ayrıntılı olarak ele almış, neticesinde ise
bir toplumun gücünde ve ömrünün Müslüman toplumlarda, hemen her
süresinde manevi değerlerinin, yani dönemde sadakanın insan onurunu
zihniyeti oluşturan değerlerin belirleyici kırmayacak biçimde verilmesine büyük
olduğu sonucuna varmıştır (Topbaş, 1999: önem verilmiştir. Bu yapılırken de dilenme
473). ve dilencilik insan onuruna uygun
görülmemiştir. Osmanlı toplumunda
Sözlükte “gerçek olmak”, “doğruluk” bibi ‘sadak taşı’, ‘sadak çukuru’, ‘zekat
anlamlara gelen “sıdk” kökünden türeyen kuyusu’, ‘zekat taşı’, ‘dilenci mihrabı’ ve
“sadaka” kelimesi İslam inancına göre ‘hayrat deliği’ gibi muhtelif isimlerle
Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için bilinen ve Tanzimat Dönemi’ne kadar da
ihtiyaç sahiplerine yapılan gönüllü veya yaygın olarak kullanılan bu yardımlaşma
zekat gibi dinen yapılması zorunlu, nakdi uygulaması, insan onurunu kırmadan
ve ayni yardımları ifade eder. İnsanlığın yardımlaşmayı sağlamak amacıyla
doğasında bulunan yardımlaşma ve muhtaç geliştirilmiş bir yöntemdir (Bayhan, 2010:
olana yardım etme duygusu yanında 25).
dinlerin ve ahlaki öğretilerin teşvikiyle,
devlet tarafından zorunlu olarak toplanan Osmanlı iffet ve hayâsından dolayı
vergiden ayrı olarak ihtiyacı olanlara fakirliğini gizleyenler; onur ve vakarından
destek sağlamak amacıyla özveride dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar
bulunma uygulamaları değişik yöntemler için, ince ve farklı yardım, destek ve
altında toplumsal yaraların sarılması ve himaye yol ve metotları bulunmuştur.
toplumsal barışın sağlanmasına önemli Onlara “alan el” olmanın utanç ve
katkılar sağlamıştır (Duman, 2008: 383). ezikliğini yaşatmamak için, gayet zarif
yardım şekilleri geliştirmiştir. Böylece
Osmanlı toplumunda varlıklı insanların “alan el” hicaptan, “veren el” de gurur ve
ihtiyacı olan insanlara, hatta ihtiyacı olan riyadan korunmuştur. İşte, her türlü tebrik
hayvanlara yardımcı olması için geliştirilen ve takdire layık yardımlaşma
çok sayıda ve farklı yöntemlerle hizmet vasıtalarından birisi, hatta bir bakıma
veren yardım kurumu mevcuttur. Halk birincisi, “Sadaka Taşları”dır (Özönder,
tarafından kurulan çeşitli vakıflar aracılığı 2000: 155- 161).
ile insanların hizmetine sunulan binek
taşları, mola taşları ve sadaka taşları gibi Sadaka taşları, genellikle, birkaç sokağın
eserler insanı hayrete düşürecek türden çok birleştiği bir köşede; İmaret veya diğer
ilginç örneklerdir. Osmanlı toplumu, sosyal yardım kurumlarının yakınlarında;
vakarından dolayı fakirliğini gizleyenlere, tekke, dergâh, zaviye, mezarlık, türbe gibi
ihtiyaçlarını kimseye açamayanlara, "alan yerlerin yakın çevresinde ve mescit, camii
el" olmanın ezikliğini yaşatmamak ve gibi ibadethanelerin yakın çevresinde
onları istemek zorunda bırakmamak için bulunmaktadır (Özönder, 2000: 155- 161).
gayet zarif bir yardım yolu olarak "Sadaka
Taşı"nı geliştirmiş (Özönder, 2000: 155- Sadaka Taşları aracığı ile çoğunlukla nakdi
161). yardım yapılsa da bazen ayni yardım da
yapılıyordu. Nakdî yardım özellikle uçup
kaybolmaması için de kâğıt para yerine
madeni paralar bırakılarak yapılırdı. Aynî Üsküdar ahalisi sokağa çıkarken fakirlere
yardım ise giyim, kuşam eşyaları ve çeşitli vermek üzere cebinde daima bozuk para
besinler bırakılarak yapılıyordu. Fakirler bulundururdu. İsteyene sadaka mutlaka
sadaka taşında birikenlerden sadece verilirdi.
ihtiyacı olan şeyleri ve muhtaç olduğu
miktar kadarını alarak, kalanını başkalarına Fukara, sarhoş bile olsa, asla tahkir
bırakmaya özen göstermişlerdir. Bu kanaat edilmezdi. Sarhoşa nasihatin tesir
ve diğergamlık her türlü takdire layıktır etmeyeceğini iyi bilen Üsküdarlılar
(Özönder, 2000: 155- 161). yalnızca: "Allah ikrahlığını
versin, umurunu hayra tebdil etsin,
Günümüzde Sadaka Taşlarının büyük evlâdım!" diye dua eder; cevap olarak da:
kısmı bir kenarda unutulmuşlardır. Bir "Âmin efendim; Allah sizden razı olsun!"
kısmı da değişen dünya şartları ve sosyal, duasını alırlardı.
kültürel hayat sebebiyle kullanılmaz hale
gelmiştir. Kullanılmadıkları için neye 2002 yılının başlarında küçük kızım Rabia
yaradıkları bilinmediğinden kıymeti ve ile Üsküdar çarşısından geçerken yaşlı bir
görevi anlaşılamayan bu fazilet abidesi zat karşıma çıkıp: "Allah rızası için bir
sadaka taşlarından mevcut olanlarının sadaka!" deyince eski Üsküdarlı
koruma altına alınması ve kendi kültürüne alışkanlığımla pardösümün cebindeki
yabancılaşmış “askıda kahve”ye bakıp tomardan bir adet çekip kendisine takdim
“askıda ekmek” kampanyası düzenleyerek ettim. Bu sırada birkaç adım ilerideki bir
Batı’yı taklit etmeye çalışan yeni nesillere balıkçı dükkânının önündeki balıkçıların
tanıtılması gerçekten takdire şayan bir bana doğru: "Verme verme! Bu herif
hizmet olacaktır (Özönder, 2000: 155- zenginin tekidir" diye bağırdıklarını
161). duydum.

Sayın Ahmet Yüksel Özemre; "Üsküdar Onların hizasına geldiğimizde o en çok


Ah Üsküdar" isimli eserinde sadaka taşı ile şamata yapana hitaben: "Oğlum Üsküdar
ilgili hatıralarını şöyle ifade etmektedir: adabında isteyene, varsa, verilir" dedim.
"Üsküdar'da bazı mahallelerde "Fıkarâ Balıkçı: "Bey baba, o zaman bana da
Taşı" bulunurdu. Mahalle sakinleri yatsı versene!" diye yılışınca, ben gene
namazına camiiye giderken taşın kovuğuna cebimden dilenciye verdiğim kadar bir
bir miktar para bırakırlardı. Yatsı parayı çıkarıp avucuna bırakarak
namazından sonra camiiden ihtiyacı yürüdüm.
olanlar en son çıkar ve taşın yanından
Bir ara balıkçı ne yaptı diye arkasına
geçerken taşın kovuğuna ellerini
bakan kızım, balıkçının afal afal bir
daldırarak bir miktar para
elindeki paraya bir bana bakıp durduğunu
alırlardı. Kimse paranın hepsini
görmüş." (Özemre. 2007: 95- 96)
kaldırmayı düşünmezdi. Ertesi günün
ekmek parasını almak onlara yeterdi, öyle Osmanlı başkenti olan İstanbul’un hemen
ki ertesi sabah fukara taşında hâlâ para hemen her semtinde bulunan sadaka
kalmış olduğu dahi vâki idi. taşlarına Anadolu’nun çoğu eski yerleşim
yerlerinde de rastlamak mümkündür.
İstanbul Üsküdar Doğancılar’daki İmrahor kuzeydoğusunda bulunan “sadaka taşı”;
Camii yanında bulunan “sadaka taşı”; Bafra Büyük Camii’nin avlu giriş kapısının
İstanbul Karacaahmet'te, Karacaahmet yanında bulunan “sadaka taşı”; Yozgat
Sultan Türbesi karşısında bulunan Fethi Çapanoğlu Camii’nin avlusunun
Ahmet Paşa Camii yanında bulunan kuzeydoğu dış köşesinde bulunan “sadaka
“sadaka taşı”; Karacaahmet’te Aşçı başı taşı”; Salihli Camii’nin kuyeydoğu dış
Camii avlusunda bulunan “sadaka taşı”; köşesinde bulunan “sadaka taşı” (Acun,
İstanbul Fatih’teki, Mehmet Ağa Camii 2007: 45- 46); Çankırı’daki Çivitçioğlu
avlusundaki “sadaka taşı”; İstanbul’un medresesinin giriş kapısının hemen sağ
Fatih ilçesinin Kocamustafapaşa semtinde tarafında bulunan “sadaka taşı” ve
bulunan Sümbül Efendi Camii avlusundaki Çorum’daki Dördüncü Murat (Ulu) Camii
“sadaka taşları”; İstanbul’un Fatih avlusundaki şadırvanın hemen önünde
ilçesinin Süleymaniye semtindeki bulunan “sadaka taşı” buna birer örnektir.
Süleymaniye Camii avlusunda bulunan
“sadaka taşları”; İstanbul’un Fatih ilçesinin Bazen bir duvara örülmüş, bazen bir camii
Eminönü semtinde bulunan Yenicamii avlusunda bazen de bir sokak ya da
Camii’nin avlusunda bulunan “sadaka meydanda karşımıza çıkan bu sade ve
taşı”; İstanbul’un Beyoğlu ilçesinin mütavazı sadaka taşları, kendine ve
Karaköy semtinde bulunan Arap Camii kültürüne yabancılaşmış bir toplumun
Camiisi’nin avlusunda bulunan “sadaka sessiz şahitleri olarak durmaktadırlar.
taşı”; İstanbul’un Fatih ilçesinin Laleli Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu
semtinde bulunan Laleli Camii’nin coğrafyada yaygın olarak kullanıldığı
avlusunda bulunan “sadaka taşı”; anlaşılan ve günümüzde korunması gerekli
İstanbul’un Fatih ilçesinin Eminönü kültürel varlıklar arasında anılan sadaka
semtinde bulunan Nuruosmaniye taşları; Osmanlı toplumunda, mutluluğu
Camii’nin avlusunda bulunan “sadaka başkalarını mutlu etmekte bulan insanların
taşı”; İstanbul’un Eyüp ilçesinde bulunan yaşadığının birer sessiz tanıkları gibidir
Cafer Ağa Medresesi avlusundaki “sadaka (Bayhan, 2010: 25).
taşı” (Sevim, 2010: 88- 104); Kayseri
Yahyalı’daki Ulu Cami’nin bulunan Osmanlı toplumunda din hayatın neredeyse
“Sadaka Taşı” (Köşker,1997); Ankara’daki tamamını kaplamıştır. İnsanlar, günlük
Kesikbaş Türbesi’nin kuzeybatısında işlerini yaparken, çarşıda, mahallede ve
bulunan “sadaka taşı; Ankara’daki Yeşil evde davranışlarını dinin esaslarına göre
Ahi Camiisi’nin girişi ve camiinin düzenlemeye özen gösterirdi. Bunun en
avlusunun içinde bulunan “sadaka taşları”;
güzel ve somut örneklerinden biride hemen
Ankara’daki Hacı Bayram Veli
Türbesi’nin içinde bulunan “sadaka taşı”; her şehirde rastladığımız ancak mahiyeti
Ayaş Ulu Camii’nin batı kapısının yanında hakkında çok az kişinin bir şeyler bildiği
bulunan “sadaka taşı”; Lüleburgaz Sokullu sadaka taşlarıdır. Toplumların zihniyetini
Mehmet Paşa Camii’nin son cemaat yansıtan en önemli kaynak maddi kültür
yerinin hemen önünde bulunan “sadaka unsurlarıdır. Sadaka taşları Osmanlı
taşı”; Sivas Kale Camii’nin toplumun zihniyet dünyasını yansıtan çok
özel bir uygulamadır. Bu uygulama insanın onurlu ve incelmiş insanlardır. Derdini
ne kadar incelebileceğini göstermesi kimseye açamayan gerçekten ihtiyaç sahibi
açısından son derece güzel bir örnektir. bir kimse, ihtiyacı olunca oraya geliyor ve
kimseye halini açmadan oradaki paradan
“Sadaka taşı” uygulaması bir İtalyan bir günlük ihtiyacını karşılayacak kadar
geleneği olan “askıda kahve” ve son parayı alır ve rızkını aramaya devam
ederdi. İhtiyacından fazlasını almazdı
yıllarda bunun bir taklidi olarak Türkiye’de
çünkü o bilir ki ihtiyacı olursa yarın da
görülmeye başlanan “askıda ekmek” orada o para olacaktır ve yine o biliyordu
uygulamasıyla kıyaslanamayacak derecede ki, kendisi gibi ihtiyacı olan başka insanlar
işlevsel ve insanidir. da vardır (Ünver, 1967).

Toplumda, yapılan iyilikler bu anlayış


Türkçede “kaş yaparken göz çıkarmak” içinde olunca, başa kakma ve yaptığı
diye bir deyim vardır. Yani iyi de olsa bir iyilikten dolayı başkalarına üstünlük
şey yaparken bir zarara neden olmamak taslama gibi problemler yaşanmıyordu.
gerekir. Aynen bunun gibi bir insanın Diğer taraftan yardımda bulunan varlıklı
maddi ihtiyacını giderirken onun kişiliğine insanlar yardımda bulundukları kimselerin
zarar verici davranışlardan kaçınmak eziklik hissetmemeleri için son derece
gerekir. Osmanlı toplumunda buna her hassas davranmışlardır (Ünver, 1967).
semtin muhtelif yerlerine yerleştirilen
“sadaka taşları” bu iş için harika bir çözüm Bir zamanlar sadece İstanbul'da yaklaşık
olmuş. Sadaka taşları maddi yönüyle son yüz yetmiş adet sadaka taşının olduğu
derece sade, taşıdığı anlam ve yerine bilinmektedir. Sadaka taşlarının bazıları
getirdiği işlev açısından Osmanlı kısadır, bazıları da bir buçuk- iki metre
medeniyetinin zirve noktalarından biridir. civarında boya sahiptir. Normal
Bir bölgede sadaka taşı olması, fakiriyle ölçülerdeki bir insanın göz seviyesinden
zenginiyle o bölgede yaşayan insanların daha yukarıda olan bu taşlara birkaç
zihniyetini ortaya koyması bakımından çok basamakla çıkılır. Sadaka taşlarına para
önemlidir. bırakmak ve oradan para almak için
genelde akşam saatleri tercih edilirdi
Dış görünüşü genelde çok sade olan sadaka (Kazıcı, 2008: 60- 61).
taşları genel olarak bir buçuk- iki metre
yüksekliğinde, otuz cm çapında, en Sadaka taşları, halkın kolayca ulaşabileceği
üstünde bir elin girebileceği kadar bir yerlerde bulunurdu. Bunlarla ilgili müstakil
çukurluk bulunan mermer veya taştan vakıflar kurulduğu, sadakaların günlük
yapılardır. Bu taşlar sokak başlarına, olarak takip edildiği ve bu taşların
mahalle meydanlarına ve camii avlularına muhafazasıyla görevli kişilerin bulunduğu
yerleştirilmiştir. Buraya zenginler para bilinmektedir. Sadaka taşlarının bir başka
bırakmak, fakirler de ihtiyacı kadar bir özelliği de onların sadece para yardımı
para almak için elini bu çukura sokardı. yapılabilecek tarzda olmasıdır. Kimin ne
Buraya para bırakan kadar, hatta beklide zaman neye ihtiyaç duyduğu
ondan daha fazla orandan para alanlar da bilinmediğinden, doğrudan nakdi yardımı
yapılması ihtiyaç sahibi için en uygun İhtiyaç sahiplerinin eziklik hissetmeden
olanıdır (Kazıcı, 2008: 60- 61). yardımı kabul etmesi, yardım edenin gizli
tutulması, riyaya girip hayrının boşa
Sadaka taşlarının, "Askıda Kahve" kadar gitmemesi gibi hususlar göz önüne
bilinmemesi veya anlatılmaması, yapısı ve alındığında, sadaka taşları uygulamasının,
işleyişindeki tevazunun bir tezahürü olsa İtalyanların "Askıda Kahve"si ile
gerek. Gösterişten uzak yapısı ve kullanım kıyaslanamayacak inceliklere sahip olduğu
şekli ile fazla detaya sahip olmayan bu anlaşılmaktadır.
mermer sütunlar, Osmanlı toplumunun
yardım konusunda ihtiyaç sahibini rencide 2.SONUÇ
etmemek adına ne derece hassas
olduğunun bir delilidir (Ünver, 1967). “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” inanç ve
felsefesiyle kurulan Osmanlı Devleti’nde
Bununla ilgili yaşadığım bir örnek olayı insan onuru her şeyin üzerinde tutulmaya
burada aktarmak istiyorum; 2012 Ramazan çalışılmıştır. Herkes gibi fakir insanların da
ayında İstanbul’da bir miktar et satın bir onuru olduğu unutulmamış, onlara
almak için kasaba gittim. İçerisi hayli yardım ederken hep bu bilinç ve incelik
kalabalıktı, insanlar kendine sıranın içinde olmaya dikkat edilmiştir.
gelmesini beliyordu, ben de sıramın
gelmesini beklemeye başladım. O sırada İnsan sırf biyolojik bir varlık değildir.
içeriye her halinden çekingen ve kılık Onun duyguları ve tabii toplum içinde bir
kıyafetinden de yoksul olduğu belli olan yeri vardır. Zaman zaman kameralar
bir Hanım Efendi girdi ve arka sıralarda önünde yapılan yardımları ihtiyacı olduğu
o’da beklemeye başladı. Sıra kendisine için almak isteyen ama aynı zamanda da
geldiği halde öne atılmıyor, sanki başka bir kendi kimliğini saklamaya çalışan birçok
şey bekliyor gibiydi. Arkadan gelenler insana rastlamak mümkündür. Osmanlı
birer ikişer kg. et vb. satın alıp gittiler. toplumu ve onun bakiyesi olan Anadolu
Sonunda dükkânda bir ben bir o Hanım insanı veren el olmayı hep alan el olmaya
Efendi bir de dükkânın sahibi kalmıştı. Ben tercih etmiş, bununla huzur bulmuştur.
de ihtiyacım olan eti alıp, kapıya doğru Almak mecburiyetinde kaldığında da bunu
yöneldiğim sırada bu Hanım Efendi içeri asla bir istismar yolu olarak görmemiştir.
girdiğinden beri avucunun içinde sakladığı,
Osmanlı toplumunda varlıklı insanların
bu yüzden de terden ıslanmış beş lirayı
fakirlere insanlara hatta ihtiyacı olan
çekinerek kasaba uzatıp beş liralık kıyma
hayvanlara yardımcı olmak için geliştirdiği
dedi. Bu olay, özünü kaybetmemiş
çok sayıda ve farklı yöntemlerle hizmet
Anadolu insanın, bırakın açıktan yardım
veren yardım kurumu mevcuttur. Halk
istemeyi veya almayı, etin kg. fiyatının
tarafından kurulan çeşitli vakıflar aracılığı
otuz- otuz beş lira olduğu bir dönemde beş
ile insanların hizmetine sunulan; binek
liralık et almayı bile fakirliğinin ifşası
taşları, mola taşları ve sadaka taşları gibi
olarak gördüğünü ve bunu gizlemeye
eserler insanı hayrete düşürecek türden çok
çalıştığı gösteren bir örnektir.
ilginç örneklerdir.
Askıda kahve uygulaması, “Alman usulü” Hayırseverlik”, Gazi Üniversitesi
diye bilinen uygulamanın ortaya çıktığı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Batı toplumu için bir insaniyetlik olarak Dergisi, Sayı: 9/ 2
görülebilir. Ancak, insan onurunu her şeyin
üzerinde tutan Osmanlı toplumunda uzun Başcı, V. (2007). “Bir Medeniyet Kurumu
yıllar uygulanmış olan, ne yardım edenin Olarak Vakıflar ve Sosyal Hizmet
yardım ettiğini, ne de yardım alanın yardım Kurumları”, Atatürk Üniversitesi
aldığını, hiçbir kimsenin görmediği, Sosyal Bilimler Dergisi, e-dergi.
uzaktan görenlerin ise yardım alanı atauni.edu.tr/ index. Php/
veriyormuş gibi, yardım edeni de yardım SBED/article/viewFile/ 387/380
alıyormuş gibi gösteren, böylece de yardım (Erş Trh: 10 Ocak 2014).
edenin kibirlenmesini, yardım alanın da
Bayhan, A. (2010). “Türk Kültürü’nde
incinmesini önleyen “sadaka taşı” Sadaka Taşlarına Çankırı’dan Bir
uygulaması ile kıyaslandığında oldukça
Örnek; Çivitçioğlu Medresesi
kaba bir yardım şeklidir. Sadaka Taşı”, Çankırı
Askıda kahve uygulaması ayni bir yardım Araştırmaları Dergisi, Sayı. 5-6,
olduğu için fakir insanlar sadece kahve vb. Kasım.
ihtiyaçlarını giderebilmektedir. Bu yönüyle
Bikmen, F. ve Meydanoğlu, Z. (2006).
de çok işlevsel değildir. Örneğin; çocuğuna
“Araştırma Bulguları ve Çözüm
küçük bir hediye götürmek isteyen fakir bir
Önerileri”, Türkiye Üçüncü Sektör
baba ona, kahve götüremez. Sadaka taşı
Vakfı Sivil Toplum ve
uygulamasında ise yardım nakdi
Hayırseverlik Araştırmaları 2004-
yapılmakta böylece fakir bir baba aldığı
2006, İstanbul, TÜSEV Yayınları
nakit yardımla, eşine bir demet çiçek veya
Sayı: 40.
çocuğuna küçük bir hediye götürebilir. Bu
yönüyle de bakıldığında sadaka taşı Doğru, H. (2012). “Sadaka, İnfak ve
uygulaması çok daha işlevsel ve insan Çömertlik”, İlkadım Dergisi,
onuruna yakışan bir durumdur. Ağustos.
3.KAYNAKÇA Duman, A. (2008). “Sadaka” Maddesi.
Türkiye Diyanet Vakfı, İslam
Acun, H. (2010). Türk Kültüründe Taşlar,
Ansiklopedisi, İstanbul, İSAM.
Ankara, Atatürk Kültür Merkezi
Yayınları.
Kazıcı, Z. (2008). “Osmanlıda Hayır
Akgündüz, A. (1996). İslâm Hukukunda Müesseleri ve Sadaka Taşları”
ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf İnsani Yardım. Sayı: 35.
Müessesesi, İstanbul, OSAV
Kiraz, S. (2007). “Osmanlı’da Sadaka
Yayınları.
Taşları”, Balkan Sentezi Bülteni,
Balıkçıoğlu, B. & Karacaoğlu, K. (2007). Sayı: 5.
“Sosyal Bir Ürün Olarak Topluma
Pazarlanan Hayırseverlik: Stratejik
Köşker, Sami (1997). Türk Kültürü
Açısından Yahyalı, Ankara.
Kuran, T. (2002). İslam’ın Ekonomik
Yüzleri, (Çeviren: Y. Tezgiden),
İstanbul, İletişim Yayınları.

Macit, M. (2010). “Geleneksel Hayır


Anlayışının Modern Görünümleri:
Kermesler”, Atatürk Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi, Sayı: 42.

Özemre, A. Y. (2007). Üsküdar Ah


Üsküdar, İstanbul, Kubbealtı
Yayınları.
Özönder, H. (2000). “Türk
Mahallelerinde Sadaka Taşlarının
Yeri ve Önemi” Uluslararası
Dördüncü Türk Kültürü Kongresi
Bildirileri, Cilt, 2, Ankara.
Sarıyer, N. (2011). “Hayırsever Tüketici
Davranışı; Çanakkale Örneği”.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi
6/2.
Sevim, N. (2011). Medeniyetimizde
Toplumsal Dayanışma ve Sadaka
Taşları. İstanbul. Kitap Dostu
Yayınları.
Topbaş, O. N. (1999). Abide Şahsiyetleri
ve Müessesleriyle Osmanlı,
İstanbul, Altınoluk Dergisi
Yayınları.

Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük


http://www.tdkterim.gov.tr. (Erişim
tarihi: 10 Ocak 2014).

Ünver, S. (1967). “Sadaka Taşı” . Hayat


Tarih, Sayı: 11.

You might also like