Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 5

BASIN VE DEMOKRASİ

Son yıllarda ülkemizde en tartışmalı konulardan biri basın özgürlüğüdür. Medyanın görevi,
ülkeyi yönetenleri kamu adına denetlemek ve demokrasiyi koruyup kollamaktır. Medyanın
temel rolü, devleti denetleyen bir kamu gözcüsü olmaktır. Gerektiğinde devlet otoritesinin
kötü uygulamalarını açığa çıkarmak, adeta bir ‘bekçi köpeği’ gibi hükümet uygulamalarını
denetlemek görevidir. Bu sistemde medya kamu adına gördüğü yanlışları eleştirecek, halkı
haberdar edecek ve demokrasinin işlemesine yardımcı olacaktır. Teoride güzel bir sistem
olarak gözükse de pratikte basın bu görevini yerine getirirken birçok zorlukla karşıya
kalmaktadır.

Düşüncelerin geniş kitlelere aktarılmasının en iyi yöntemi şüphesiz kitle iletişim araçlarıdır.
Günümüzde kitle iletişim araçları kullanılmadan bilgilerin, kanıların, haberlerin ve
düşüncelerin topluma etkili bir şekilde yayılması pek mümkün görünmemektedir. Basın ise
kitle iletişim araçlarının en önemlilerinden birisidir. Hatta ifade özgürlüğünün tam manasıyla
anlam kazanabilmesi için basın özgürlüğünü gerçekleştirmek olmazsa olmaz şartlardan
birisidir. Ayrıca basın özgürlüğü diğer özgürlüklerin korunmasında da büyük rol oynar. İfade
özgürlüğü hakkın çekirdek özüdür. Anayasalarla tanınan tüm hak ve özgürlüklerden vatandaşı
haberdar eden, hak arama yollarını gösteren basındır. Öte yandan genel olarak özgürlüklerin -
özellikle ifade özgürlüğü- kullanımına getirilen ortak sınırlamaların basın özgürlüğü
noktasında ne oranda uygulanması gerektiği yönündeki tartışmalar da basın özgürlüğünü
tartışmalı hale getirmiştir. Basının yönetimi denetlemek ve yönetim hakkında bilgi aktarmak,
kamuoyunun kanaatlerini yansıtmak vb. işlevlerinden dolayı onun ayrıcalıklı bir konumda
olması gerekir. Haliyle basın özgürlüğüne getirilecek sınırlamalarda daha hoşgörülü olunmalı.

Anayasamızın 90. maddesi aracılığıyla AİHS'in ve AİHM kararlarının iç hukukumuzu


etkileyeceği aşikârdır. İfade özgürlüğü AİHS 10. maddeyle garanti altına alınmıştır. 10.
Maddenin 2. Fıkrasında bu özgürlüklerin istisnaları düzenlenmiştir. Sözleşmeyle paralel
olarak anayasamızın 25-26. maddeleri de ifade özgürlüğünü düzenlemiştir.

İHAM’ın Goodwin kararında bir gazeteci Tetra ltd. adlı bir şirketin büyük bir zararda olduğu
haberini alıyor ve teyit etmek için şirketle iletişime geçiyor. Şirket Goodwin’den mahkeme
aracılığıyla kaynağını açıklamasını istiyor ve haberin yapılmasını engelliyor. Goodwin
mahkemenin kararına uymadığı için cezalandırılıyor ve dava İHAM’a kadar gidiyor. İHAM
sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edildiğine hükmediyor. Mahkeme kararın gerekçesinde;
kaynakların açıklanması hususunda kamu yararına olan meselelerde kamuyu bilgilendirmek
konusunda basına yardımcı olmaktan kaçınabilecekleri, bu durumunda basının hayati
nitelikteki kamunun bekçi köpeği olma rolünün sarsılabileceği ve basının doğru ve güvenilir
bilgi sağlama yeteneğinin kötü yönde etkilenebileceği görüşünü bildiriyor. Kaynak
açıklamama hakkının belirtildiği bu karara göre gazetecilerin kaynak belirten haberleri
açıklamama hakları, sözleşmenin 10. maddesinin ikinci paragrafında sayılanlar dışında hiçbir
durumda kısıtlanmamalıdır.

Yine bir başka dava olan Mehmet Çiftçi/Türkiye davasında ise başvuranın mahkum olduğu
dönemde günlük gazetesine el konuluyor. Söz konusu gazetenin (Atılım gazetesi) )beş
sayısına ceza infaz kurumu yönetimi tarafından el konulması nedeniyle haber ve görüş alma
hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle İHAM’a başvuruyor. Hükümet somut olayda, başvuranın
ifade özgürlüğü hakkına müdahalede bulunulmadığı kanısındadır. Başvurana gönderilen
yayınlara, ceza infaz kurumunun düzen ve disiplini açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle
el konulduğunu ve bu tedbirin kurum ve başvuranın yararına olduğunu ileri sürüyor. İHAM,
anayasa mahkemesinin söz konusu gazetenin içeriğinden bahsetmediğini, sadece sayfa sayısı
ve devlete karşıtlığı güçlendireceğini söylediğini, mahkumun üzerindeki etkisinden
bahsetmediği, bu sonuçlara nasıl vardıklarını açıklamadığı, söz konusu sayfalar çıkarıldıktan
sonra gazetenin başvurana teslim edilip edilmemesini incelemediği için sözleşmenin 10
maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

İfade özgürlüğünün güvence altında olmadığı, basının özgür olmadığı yerde demokratik bir
ortamdan söz etmek mümkün değildir. Aslında Türkiye’de basın hiçbir zaman tam olarak
özgür olmadı, her zaman mücadele vermek durumunda kaldı. Abdülhamid dönemindeki
istibdat dönemine benzer bir dönemin içerisindeyiz. Gazetecilerin tutuklanması, absürt
yasakların getirilmesi, insanların ifade özgürlüğünü kullanırken korku duyması, kanalların
kapatılması…

24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü. Aslında basın bayramı olan günü ne
yazık ki artık mücadele günü olarak anıyoruz. 24 Temmuz 1908 gecesi gazeteciler, padişah
Abdülhamit’in sansür memurlarını gazete binalarına almamış ve hazırladıkları gazeteyi
göstermemişler. Böylece sansür fiili olarak sona ermiş. İşte bu günün anısına 24 temmuz
basın bayramı olmuştur. Gazetecilerin tutuklandığı tutuklanmayanların ise korkutulmaya
çalışıldığı bastırıldığı bu dönemde 24 temmuzu bayram olarak kutlamak mümkün değil. Zira
parmaklıklar arkasına gönderip bayramlarını kutlamak samimi bir kutlama içermez.

Gazeteciliğin yargılandığı mahkemede unutulmayacak bir savunma yapan Cumhuriyet


Gazetesinden Akın Atalay’ın savunmasının son sözleri şöyleydi; ‘’Sizler vereceğiniz nihai
kararla, iktidardakilerden farklı düşünmenin, eleştirinin, muhalefet etmenin, gazeteciliğin suç
sayılıp sayılmayacağına da karar vermiş olacaksınız…”

Ahmet Şık’ın savunması da unutulmayacak türden. “Gazetecilik faaliyetlerini suçlama


konusu yapmak, totaliter rejimlerin ortak özelliğidir. Tecrübemle biliyorum ki mesleki
faaliyetlerim nedeniyle her siyasal iktidarın ve her dönemin yargısının ‘kötüsü – suçlusu’
olmayı başardım. Kızıma bırakacağım bu mirastan gurur duyuyorum.’’. ‘Gazetecilik nedir,
nasıl yapılır?’ sorusunun cevabı sanki Ahmet Şık’ın savunması.

Eleştiri konusunda siyasetçilerin normal vatandaştan daha hoşgörülü olması gerektiği


muhakkaktır. İHAM kararları (VEDAT ŞORLİ/TÜRKİYE) da bu tezi doğrular niteliktedir.
Ne yazık ki ülkenin can damarı olan hukuk sisteminin demirbaşı olan hakim ve savcıların
verdiği kararlar, hazırladığı iddianameler en büyük yaralarımızdandır. Şimdi bize düşen bu
cesur insanların ve demokrasi için basın özgürlüğünün yanında durmak.

Sonuç olarak ifade özgürlüğü demokratik toplum düzeninin zorunlu öğesidir. Herkes bu
özgürlüğün sahibidir veya herkesin ifade özgürlüğü vardır. Sözleşme ile bu özgürlük
ayırımsız herkese tanınmıştır. Ulaştığı bilgileri alma, bu bilgileri değerlendirerek ifade etme
özgürlüğüne sahip olma hakkını kullanarak görüşlerini ifade eden kişinin karşısında bulunan
herkesin sahip olduğu özgürlük de ifade özgürlüğüdür. Yazı yazarak görüşlerini günlük bir
gazetede yayımlayan gazetecinin hakkı olan ifade özürlüğü, aynı anda gazete okuyucularının
da özgürlüğüdür. Herhangi bir mitingde siyasal görüşlerini açıklayan bir politikacının hakkı
olan ifade özgürlüğüne onu dinleyen herkes sahiptir. Başka bir deyişle; “ifade özgürlüğü
niteliği gereği hem ifade edenin / sahibinin özgürlüğüdür hem de, o ifadenin yöneldiği
adresin, kişinin/kişilerin özgürlüğüdür.” 8 Lehe kabul edilen, zararsız veya ilgilenmeye değer
görülmeyen görüş ve düşünceler veya haberler yanında; devlete aykırı gelen, rahatsız eden,
nüfusun bir bölümü aleyhine olan veya bir kısım insanları şok eden, çarpıcı gelen tüm haber
ve düşünceler için de Sözleşmenin 10. maddesindeki “ifade özgürlüğü” ayırımsız
uygulanacaktır.
Türkiye’de “insan haklarına dayalı, biçimsel değil gerçek bir demokrasinin kurulması
Türkiye’de yaşayan her insanın hakkıdır. Bu hakkı vermek ve korumak o insanları yönetmek
görevini üstlenen yasama ve yürütme organlarının başta gelen mükellefiyetidir.” Bu sonucu
yaşama geçirmek ise artık hepimizin görevidir.
KAYNAKÇA

 Sibel Köklü’nün 30 temmuz 2017 tarihli haberi


https://www.birgun.net/haber/demokrasinin-bekci-kopegi-172239

 İnsan Hakları ve Demokrasi Mücella Can


https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunisosbil/issue/51800/673475

 Mehmet ÇİFTÇİ/Türkiye davası


https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22itemid%22:[%22001-215093%22]}

 Metin BAYKAN yüksek lisans tezi


http://acikerisimarsiv.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/1572/294
584.pdf?sequence=1&isAllowed=y

 AİHS ve İfade Özğürlüğü av. Fikret İLKİZ


yayın yönetmeni (inadina.com)

You might also like