Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 66

DiRiLiŞ

NESLiNiN
AMENTÜSÜ
YAZARlN ÖBÜR ESERLERİ
DİRİLİŞ YAYlNLARI'ndan

şiir:
ŞİİRLERI Hızırla Kırk Saat
ŞİİRLER II Taha'nın Kitabı 1 Gül Muştusu
ŞİİRLER III Körfez 1 Şahdamar 1 Sesler
ŞİİRLER IV Zamana Adanmış Sözler
ŞİİRLER V Ayinler 1 Çeşmeler
ŞİİRLER VI Leyla ile Mecnun
ŞİİRLER VII Ateş Dansı
ŞİİRLER VIII Alınyazısı Saati
hikAye:
HİKAYELER I Meydan Ortaya Çıktıltında
HİKAYELER II Portreler
piyea:
PİYESLER I
ARMAGAN
çeviri şiir:
BATI ŞİİRLERİNDEN
iSIAMIN ŞİİR ANlTLARlNDAN
dÜfÜilCe:
Rl!_HUN J;)İ.�İ�İŞİ - �AMET AŞISI- ÇAG VE İL� !-!I-III-IV: i���­
LIGIN DIRILIŞI - YITIK CENNET - MAKAMDA - ISLAMlN DIRILIŞI -
GÜNDÖNQ"MÜ - piRi_pş_ MUŞTYSU - isLAM - İS.� �OPLUM�N
EKONOMIK STRUKTURU- DUŞUNCELER I-II - DIRILIŞIN ÇEVRESIN­
DE -FİZİKÖTESİ AÇlSINDAN UFUKLAR VE DAHA ÖTESi I-II-III ­
YAPI TAŞLARI VE KADERİMİZiN ÇAGRISI I-II - UNUTUŞ VE
HATIRLAYIŞ -VAROLMA SAVAŞI- ÇAGDAŞ BATI DÜŞÜNCESiNDEN
deneme:
EDEBiYAT YAZlLARI I Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir
EDEBiYAT YAZlLARI II Dişimizin Zarı
EDEBiYAT YAZlLARI III Eıtik Ehramlar
inceleme:
YUNUS EMRE
MEHMED AKiF
MEvLANA
günlük yazılar:
FARKLAR
SÜTUN
SÜR
GÜNSAATi
röportaj:
TARİHİN YOL AGZINDA
SEZAİ KARAKOÇ

DIRILIŞ NESLININ
AMENTOSO
7. Baskı

DİRİLİŞ YAYINJARI
Sirkeci İSTANBUL
P.K. 1279 -

Nuruosmaniye Cd. Derin Han


No: 8/1 Cağaloğlu İSTANBUL
-

Tel: (0212) 519 04 57


Diri1it yayını: 18
İkinci Baskı : 1976
İkinci Baskı : 1976
Üçüncü Baskİ : 1978
Dördüncü Baskı: 1979
Beşinci Baskı : 1986
Altıncı Baskı : 1995

BUKİTAP
Bu kitap, 1975'de aylık Dirilit Dergisi'nde ya­
yınlanmış, son üç bölümü ise 1976 Mayıs'ında
Dirilit Pazartesi-Peqembe Güıılqü'nün ilk üç
sayısında çıkmıştır.

© Diriiii Yayınları 1998. BU KiTAP DAHiL BÜTÜN ESER­


LERİMİZiN TÜM YAYlN HAKLARI SAKLlDIR (Değerlendirme
amacıyla yapılacak kısa alıntılar dışında yazarın yazılı izni ol­
madan hiçbir surette alınamaz, çoğaltılamaz, radyo, TV'lerde
okunamaz, kaset ve CD' lere aktarılamaz, İnternet dosyası
açılamaz).

Baskı-Cilt: Bayrak Matbaacılık


İstanbul- Nisan 1998
DiRiLiŞ NESLiNiN AMENTÜSÜ
1

Kendimin bir dirilitıt eri olduğ uma inanıyorum.


Bir Diriliş Cephesi bulunduğuna ve kendimin de
o cephede bir savaş adamı olduğuma, olmam ge­
rektiğine in anıyor um .
Bu nasıl bir savaştır? Topla, tüfekle, bombay·
la, molotof kokteyli veya füze, nükleer silah veya
gazla yapılan savaş olmaktan önce ve öte, bir ruh
savaşıdır. Ruhlar arasın da olan bir savaştır. Bu sa­
vaşlarda bedenlerden, maddi vücutlardan önce ruh­
lar, manevi vücutlar, yani varoluıjlar dü�er, tutsak
olur, yenilgiye uğrar . Ya da tersine düşürür, tutsak
eder, yenilgi_ ye uğratır.
Bu bir zihniyet sava§ıdır. K ar ayla akııı sava­
şıdır.
Bu bir hayat tarzı, dünya görüşü, yani bir me·
deniyct savaşıdır.
Bedenimin, maddi vücudumun, benliğimin özü
olan ruhumun bir aleti, bir kemaıu, bir silahı, bir
donatımı olduğuna inanıyorum.
Düşmanı l2'den vurmak için kullanılan bir si­
lah.
Bu açıdan, beden de , maddi vücut da, onu çev-
ll DİUİI.İl} NESL1N1N AMlO:N'J'ÜSÜ

releyen fizik alem, bu dünya da, hepsi adeta ruhun


uzantısı olarak yüce bir anlam kazanıyor.
Vücudum ruhumun buyruğunda ol m alı d ı r .

Ruhum da mu t lak aleme uzatmalı, or­baı?ını


dan soluk almalı, ordan
gönül almalıdır.
göz ve

Ruh, sürekli olarak, Allahı bilme, A llah huzu­


runda olma savaşı içinde olacaktır. Buna engel ol­
maya çalışan benlik içi veya ben ötesi bütün yad
varlıklarla savaşacaktır sürekli ol a rak ruh.
Diriliş, ru h un açtığı bu sürek li savaşı sürdür­
me ve bu savaştan sürekli olarak başarılı çıkma de­
mektir.
Allah'a inanıyorum. Ben bir diriliş işçisi yim .

Allah kentinin işçi.Siyim. Allah'ın öğdüğii, beğendi­


ği islam toplumunu ören, toplumunun öriilen rlu­
varında en küçük bir kum tanesi olmaklan öte
öğü ncüm o lam az .

Allah'a inanan insanın özgür olduğu�a inanı­


yorum. İnsan boyn un a zincir atan , takan ef?yadan
ve öteki inı:ıaıılardan, insanla rm taıırılaştırdığı kişi
ve eşyadan insanı ancak Allah kurtarır. Yani in­
sanı ancak Allah özgür kılar.
İnkar tutsaklık, inanç özgürlüktür.
Tanrısız yaşanamayacağına · inanıyorum. Al­
lah'a inaıımadan, onsuz geçen saııiyelerin benliği ­

mi yok etmeğe, alçaltmaya yöneltilmi�, beııliğime


eki l m eye çalışılmış salt kötiilük tolninıları old uğu ­

na iııaıııyoı·unı. Huhuıı karamukları, zakkunıları,


şeytanlarıdır onlar.
Uı�ıı iıısaııııı ı·ulı, ı·uhıırı da lıiı· tapınak oldu­
ğuna inanıyoruııı. Hir baı?ka dl'yiı?lc, imıan ruhun­
da bir tapınak, insan ruhunun lJir tapınak oldu­
ğuna iııanıyunım. İnı:;aıı or-ada kendi i!" ine eğilir;
o dupduru suda bulanıkiığ·a ait ne varsa temiz-
DİRİLİŞ NESLtNi"'l' AME!-:T'CSÜ 9

lenmeli ve o mermersi geometride tek ışık ve tek


aydınlık yansırnalıdır : Allah'a inanma ışığı ve ona
inanma aydınlığı.
Sesimi yükseltirsem bunun için yükseltirim.
Yoksa bunun dışında dünyada hiç bir şey ses yük­
seltmeye değmez.
Yaşamayı ve ölmeyi, mekana ilişmeyi. zamana
girmeyi, daha d oğrus u zaman ve mekanla diyalog
kurmayı, ancak ve ancak b_u inanç uğruna göze ala­
bilirim.
Aşktır o benim için.
Yoldur.
A n la mdır.
Scs�ir.
Ülküdür.
Varoluştur.
Tanrısızlı,:'tın karanlığında ruhum daralır, bo­
ğu lur. Asit içi:ıde erir gibi. G azda boğulur gibi.
Yüreğimi ancak O çarptırır.
Estetik ona ilişl:in oldukça estetiktir. Şiir, ruh
pencerelerini Allah'a açtıkça şiirdir. Y oksa balmu­
mundan pcteklerdir, bal değil.
Ölü arının kırılan ve havada uçuşan kol, ka­
nat ve bacaklarının kırıntılar halinde savruluşu­
nu sen arı oğulu zannetme.
Diriliş yüklü bulutlarla linyit dumanının göğe
salı nm ış gölgesini özdeş sanma.
Diriliş eri bir alpinisttir. İnkar, red ve kara
alışkanlık pürüzle rini kıra kıra bu dik yamaçtan
dağın tepesine, temiz havaya ve güneıje yüksel e ­
cektir kişi. Bütün o çekilen sıkıntılar, korkular, bu
se v i nç ve bu güvenlik içindir.
Benim inandığım ve bağlandığım dava, ilk in­
san ve ilk yolgöstericinin, dünyayı dolduran inkara
10

karşı özgür inanç gemisinin kaptanı olan Hazret-i


Nuh'un Ebedi Kurtuluş Sancağını uygarlıklar baş­
kentine Qiken, Ateş imtihanından geçmiş ve Kurban
şifasıyla azaplarm zehrini eritmiş Hazret-i İbrahim'­
in, toplumu yönetecek altın kurallan sütun!a.r gibi ·

ufkumuzda yükselten ve onlan kıyamete kadar ta­


rihin levhası olarak belirl ey en Hazret-i Musa'nm,
ölüleri dirilten, ölü gönülleri diriitici soluğun sahibi
Hazret-i lsa'nın ve nihayet en büyük insan , en bü­
yiJk yol gözterici, bütün_ insanhğa ışık tutucu, fizi­
ği ve fizikötesini aydınlatıcı Son Peygamber Haz­
ret-i Muhammed'in davasıdır.
Davamız ve dava için kavgamız hakikat dava­
sı, hakikat savaşıdır.
D

Tarih her konud a süreklidir. Bu dünya haya­


tının yapısı gereği. İnan çsı zlık sürd üğü gibi İnanç
da sürüp gi dece ktir, gitmektedir. Aslında inancın
sürüp gi tm esi esas, inan çsızlı ğın sü rüp gitmesi ise
on a bir reaksiyon, bir kontrpuandır. H a kik at , ilk
insandanberi sancaktarlarını bulmuştur. En büyük
sancaktarlar , hakikat sancaktarları peygamber­
lerdir. Ben buna inanıyorum. Bir diriliş eri olarak,
gelecek zamanın biricik kenti diriliş kentinin, diri­
liş sitesin in kurulması için taş t aşıyan , harç taşı­
yan biri olarak, onların izinden gitmekten başka bir
erlik ve yapıcılık bulunmadığma inanıyorum.

Evet, biz diriliş erleri, Son Peygamberin San­


cağı altına sığmıyoruz. Bu san cağı n yere düşme­
mesi görevimizdir, varoluş hikmetimizdir.
Bu sancak, Allah'a inanma sancağı dır . Bu sa.n­
cak , insanın putların önünde eğilmemesi , onları yer­
le bir etmesi, insanın insan veya eşya önünde ez­
gin ce ve alçalarak baş eğmesine
sebep olan köleliği
ortadan kaldırıcı, in san ı gerçek
özgürlüğe ve tesU­
rniyete ulaştıncı hakikat sancağıdır.
12 DİRİLİŞ !fESLİNİN AMENTÜSO
Hakikatın Hazret-i �!usa'dan başlayarak sa­
dece yahudi ırkının tekelinde olduğunu iddia eden
yahudilik, Hazret-i lsa'yla başladığı esasına daya­
nan hıristiyanlık, veya ancak onu Marks'ın gördü­
ğüne ve ancak onun yolunda gerçekleşeceğine inan­
ma akımı olan komünizm, hep parça gerçekliklerini
bütüne yaygın sanmanın ve saymanın, tarihi kendi­
lerinin kabul ettiği başlangıç noktasına kadar haki­
kat yönünden bomboş geçmiş kabul etmenin yanlış­
lığı, yanılgısı, hatta gülünçlüğü içindedirler.
Benim inandığım islam ülküsü, tarihi, Haz­
ret-i Peygamberle başlatmaz. İlk insandan başlar
hakikat tarihi, yani hakikatın bilinişi. Hazret-i
Peygamberle en yüksek, en son, en mükemmel ge­
lişme noktasına ulaşır: kıyamete kadar, yani, in­
sanın bu dünya hayatı son buluncaya kadar da sü­
recektir.
Bu, tarihin değerlendirilişi, anlam yönünden
insanın yaradılışının en büyük insan ve peygam­
berin yaradılışma bağlı oluşu hikmetine aykın de­
ğil, onunla bütünlenen temel bir görüştür.
Evet, tarihi şöyle yorurnluyor.um : hakikat sa­
vaşı ve hakikate karşı savaşlar, baskaldırmalar.
Hayatı da şöyle yorumluyoruro : hakikat sava­
şı ve hakikate karşı savaşlar, baışkaldırrna:ıar.
Evet, hayatı, lıu savaşın, karşısındaki savaş­
ları altetmesi oranmda kutluyorum.
İnsanları da şöyle böliimlüyonım : hakikate
uyanlar, sağcılar; karşı çıkanlar, solcular; hakikat
yolunu sürdürenler, gerekirse bu uğurda büttin çı,.
karlarını, hatta canlarını feda edenler, hakikat ya­
rışçıları, önci.iler:
İşte bu anlamda sağcıyım. Batılı anlamda sağ­
cılık, solculuktur benim gözümde. Y:ı. da solculuk-
DlRtLtş NESLİNt"'l .AMENTÜSÜ 13

tan farksızdır. Kapitalizm, benim gözümde solun


bir yüzü komünizm öbür yüzüdür. lnsan olan de­
rim tükürsün ikisinin de suratına.
Solcular, gerek başkalarını sömürmeleriyle, ge­
rek insanların muhtaç oldukları gerçek barışı doğ­
rudan doğruya veya delaylı olarak yıkmakla top­
lumların çürümesine, insanların red ve isyanın pen­
çesine düşmelerine sebep olurlar. Kin ve öç tohu­
munu ekerler. Silahları propagandadır. Ne kadın­
lara, ne yaşlılara, ne yoksullara, ne öksüzlere acır­
lar. Gözlerini kan bürümüştür.
Gerçek sağ, Kur'anda tanımlanmıştır. Kur'an'­
da, sağcılar, Allah topluluğu, solcular da şeytan
topluluğu olarak, sağcıların topluluğu uğurlu top­
luluk, solcu topluluk da uğursuz topluluk olarak va­
sıflandırılmıştır. Diriliş, uğurlu, iyilikçi topluluğu
gerçekleştirme yoludur. Diriliş, şeytanın topladığı
ve uğursuzluk saçan her topluluğu dağıtma, Al­
lah'ın ipine sımsıkı sarılan topluluğu kurma yolu,
yöntemi, savaşı demektir.
Ekonomi, toplum \'arlığının temel sebebi değil,
görüntülerinden biridir. Temel faktör, inançtır. Eko­
nomi de bir etken olarak öbürlerine etki yapar, etki
kabul ettiği gibi. Ama temel olma niteliğini ancak
insanlar materyalistleştikçe kazanır.
Ekonominin bir amaç değil, bir araç olduğuna
inanıyorum. İnanç, düşünce ve sanatın ekonominin
değil, ekonominin, inanç ve düşüncenin aracı ve so­
nucu olduğuna inanıyorum.
Gözümde Adam Smith 'le Marx aynıdır. İkisi
de insan egosunun putunu özenle tarihin içind{'
heykellcştirmekten, insanlığın sırtına bu ağır putu
yüklemekten başka bir şey yapmamışlardır. llim
dahilinde kalan buluşları dışındaki sözleri ve ileri
14 DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ
sürdükleri görüşler, özledikleri veya önerdikleri
düzen, baştan sona insana aykırı, insanlığı felake­
te götüren ve tarihi zulmü kabus gibi üstümüze çö­
kerten kararmış ruh, kalb ve zeka hezeyanlarıdır.
Erdem sitesinin bir işçisiyim. Bu sebeple kapi­
talist veya komünist siteler gibi zulüm sitelerini
yıkmak borcumu hiç bir zaman unutmuyorum.
Şeytanm kentini darmadağın etmeye andiçmi­
şi m.
Kızıl ve kara ile sembollenen sistemlerin esa­
retinden insanlığı kurtarmaktan, mazlUm. ve maswn
kardeşlerimi bu kölelikten azat etmekten daha bü­
yük vazife ne olabilir?
Anarşizm, terörizm, . benim sistemimde yer bu­
lamaz. Nihilizm de ancak bu insanlık düşmanı ey­
lemlerin· felsefesini teşkil edebilir.
Bunlara karşm, inançlıyım, düzen ve barış
yanlısıyım.
Savaşım ancak bunlar içindir.
Gerçek barışın sağlanması için en savaşçıdan
daha savaşçıyım. Gerçek düzenin kurulması için en
radikalden daha radikalim.
Kelimelerin dış anlamlarına saplamp kalmama­
ya çalışmak bana ve diriliş nesli kardeşlerime dü­
şen bir disiplin borcudur. Peşin hükümlere savaş
açmanın ve zahire saplanıp kalriıamanm doğal so­
nucudur bu.
Doğuyu Batıyı bilmeliyim. Eski uygarlıkları
derinl emesine incelemeliyim. , Yükseliş ve düşüşie­
rin sebeplerini derinden derine araştırmalıyım. Al­
lah'ın insanoğluna en büyük nimeti olan islam
inanç ve medeniye tine mensup olan bir toplum,
nasıl olur da bugünkü acıklı . duruma düşer? Bu­
nun mutlaka bir veya bir çok sebebi vardır. Bunu
DtRh..tş NESLlNlN AME.'ITOsO 15

bilmeliyim. İşte bütün bu konulan incelemekte ilim


benim rehberim olacaktır.
Kur'an ve islam kıyamete kadar mahfuzdur. Al­
lah buna söz vermiştir. Ancak bu mahfuzluğu yan­
lış anlamamam ve bu sözü kendi anlamından baş­
ka bir yoruma bağlamamam gerekir. Evet, Kur'an
ve islam mahfuzdur, fakat hiç bir kişinin veya top­
lumun imanını koruyabilmesi taahhüt e dilmiş de­
ğildir. Her kişi kendi inancını, her mü'min toplum
kendi müslümanlığını korumak, 'devam ettirmek mü­
kellefiyetindedir. Bunu yapmadığı takdirde umut­
suzluklarm, inkarın, isyanın uçurumlarına ve karan­
lığına yuvarlanabilir.
İşte ben bir inanmış kişi olarak bu korkuyu.
bu ürpertiyi duymalıyım. Kendimden hep gUvenli
olmamalıyım. Ama bu beni umutsuzluğa da götür­
memeli.
Tanndan korkarım. Sürekli olarak korka!'lm.
Ama aynı zamanda benim tek UIIiut kaynağım da
yalnız O'dur. O'ndan korkar, O'na sığınırım.
Gazabından, kızgınlığından, öc almasından yine
kendisine sığınırım. Çünkü beni ancak yine O'nun
affı, merhameti kurtarabilir.
Allah'ın rahmet ve affından hiçbir zaman ümi­
dimi kesmem. Aklı durduran bir büyüklükte düşü­
nürüm bu rahmeti. Yine de bu beni korkudan tam
azat edemez.
Kozmik gerçeklikten kopuk kabul edemem in­
sanı. Birbirlerine göre n_esneler ve olaylar ne ko­
numda ve durumda olursa olsun,· hepsinin kozrnik,
transandantal, mutlak'a bağlı bir konum ve du­
rumları vardır. Allah'ın tayin ettiği ve kader ola­
rak isimleneo genel kanun çerçevesinde doğar, ge­
lişimlerini ve ömürlerini tamamlarlar.
16 DİRİLİŞ NESLİNİN Al\JENTÜSÜ

:Muhayyile ve aklın Allah'ı sınırlandırıcı veya


bir sur�te bağlayıcı zaafını bilirim ve onunla sava­
şınm. Ona direnirim. Allah'ı aklımla kavrama. ç�r­
çeveleme donkişotluğuna girişmem. O'na sınırsız
olarak gönlümü açmaya çalışırım O'nun bağışladı­
.

ğı nurların gönlümü tecellileriyle doldurmalarını


umar ve beklerim. Layık olmadığımı bilirim ama
O'nun merhametinin, cömertliğinin enginliğinden,
s.-msuzluğundan bu umuda kapılırım.
Yüreğim Milletimin halinden kanlıdır. Böyle
yiice bir mllletin, islam milletinin düştüğü acı bö­
lünme, cehalet, maddi ve rnaneYi batış hali beni ta­
rifsiz sıkıntılara dü.,;;irür. Ama yine Allah'ın rahme­
ti gelir, beni ye'se düşmekten kurtanr.
Ona olan imanım, yine Milletimin yüceleceği
inancını doğurur bende. Yine aşkla ve şevkle dola­
rak da varnın hizmetine koşarım.
Bir gün gelecek, yine Yüce İ slam Milleti, bi­
linçlenecektir. Nerelerden ·nerelere geldiğini öğrene­
cek ve bu onu uyandıracaktır. Buna en büyük bir
inançla inanıyorunı.
lll

Hürlüğüm asla bozulmaksızın, içiçe daireler ha­


linde beni çeviren, bir rengin nüansları gibi gittik·
çe bir yö..-ıe doğru koyulaşan bir disiplin atmosferi
içindeyim.
İslam sitesi, islam k entinin disiplinli havasını
solumak ister ruhumun ciğerleri.
Zaman ve tarih, ancak islam perspektifinden
bamı ulaşabilir.
Velilerden, önder ve kahramanlardan, islamı.
islam insanlığını, islam yurdu o lan Öz Ülke'yi sa­
vunanlardan örülü bir halka, bir imanlık halkasl­
nın izafet çerçevesi içindedir sürekli olarak ruhum.
Onları örnek alır. Onların havasını teneffüs eder.
Realizm, benim gözümde, dış şartların, tabia­
tın, kemikleşmiş tarih yapılarının, isHim dolu kal­
bin yüksek fırınında kor haline geldikten sonra, is­
lam ruhuyla dolu ruhumım çekicinin altında şekil
almasının psikolojisinden başka bir şey değildir.
Politika, insana ve eşyaya, imanı n ak şetm e ey­
lem ve direnişi demektir gözümde.
18 DlRtı..tş NESLİNİN AMENT0s0
Düşünce ve sanat, boş ru!ı yarasasınin havaya
çizdiği anlamsız kavisler, yani havaya savnılan si­
gara dumanlan gibi bin dallı ve dolambaçlı olsa da,
anlamdan yoksun görüntüler salgını değil, zaman
içinde yavaş yavaş dolan ruhumdan coşarak, (�n)i,
eşyayı ve tarihi çevreleyip öbür yaratış hallerine
doğru akan, dolayısıyla ruhumla onun Yaratıcısı
arasmda bir geliş gidiş, . bir akış, dinamik bir köp­
rü olan bir ebediyet çerçevesidir. Onun içindir ki
be nim gözümde düşünce, bilim ve sanat, mutlak
bağımsızlık, ya da sadece kendisine bağımlılık id­
dia edemiyece ği gibi -tarihin belli bir zaman parça­
sındaki oluşmuş yapısına bağlılıktan ibaret olan gü­
dümlülüğü de kabul etmez.
Evet, içiçe disiplin daireleri ve onun orta sında
gerçek hürlükl e hür, ruh. Onu çevreleyen ilk daire,
eşyayla, tabiatla, toplumla, aReyle ilişkilerin ördü­
ğü bir ağdır. Ancak, bu realizm ağı, metafizikten
gelen, mutlak sistemden gelen pırıltılar ve ışıltılar-
"
la içten aydınlıkhr. Olay zerreleri maddenin zama­
na boyun eğişiyle hemen kararmaya yüz tutarsa,
Allah'ın mucize özünden yara ttığı ruh, bütün za­
man ve mekan mesafelerini aşarak, görünüşte en
dıştaki (hakikatte en içte. Şahdamara b ltişik ) dai�
reye yüzünü çevirir, ordan aldığı güçle olay parça­
cıklarını kararmaktari korur, onlan karardıklan
yerde kalayl ar , koptuklan yerde lehimler. Kızgm
zaman sürekli olarak ebediyet örsünde dövülür bu
«Sir» mucizeli ruhun çekici altında.
Ruhu çevreleyen ikinci daire tarih, kahraman­
lıklar, önderler, ve liler h alesi .
"üçüncü çlaire, peygamberler dairesi.
Ruhumu çevreleyen dördüncü daire, üçüncü
daireyle içiçe «Kitaplar» dairesi.
DİRİLİŞ NESLL�tN AMENTÜSÜ 19

Beşinci daire, insanüstüler bölgesi, melekler


bölgesi.
Altıncı daire, takdir dairesi ... Kalem cızırtıla­
rmm işitildiği bölge..
Yedinci daire, tasav vu f dilinde, yine şü ph e siz
hakikat dilL'lden gelerek, ceberiit bölgesi. Vahidi·
yet, Ehadiyet bölgesi. Zat alanı.

Şüphesiz, daire, alan ... gibi ke limel erin sadece


gerçeği anlatabilmek için kullanılan zaruri araçlar
olduğunu biliyorum. Yoksa aynı dairelerne y i tam
tersinden de söyleyeb iliriz . Yani, bir bakıma ru­
hun en yakın olduğu bölge, ceberiit b ölgesi, onun
etrafındaki bölge, hale, melekiit bölgesi (İnsanüs­
tüler , melekler bölgesi), onu çevreleyen hale, kitap ­
lar ve p e y gamberler halesi, onun çevresinde, veli­
ler, önderler, bilginler, şeh itle r halesi, onun çevre­
sinde bütün insanlar, onun çevresinde, hayvanlar,
bitkiler , cansız eşyalar ...
Bu daireleme, ya kozmik koiıum, ya anianı ve
ruha etki, ruha yakınlık ö zellikleriyle sıralanabilir­
ler. Yoksa bu sıralama mekan veya zaman sırala­
ması gibi değildir.
Ruh, topyekun bu varlık derece ve bölgeleri­
nin heps inden gelen yardım veya engel oluş gibi
etki veya baskılarla çevrilidir. Her varlık a lanıyla
ilişkilidir ruh. Ruhumun böyle bir yandan rahİnani
ve nurani, öbür taraftan şeytani ve zulmani, beri
taraftan nefsani, alakalar ağıy la çevrili olduğunu
biliyorum. Ruhum bütün bu alakalar i çinde kendisi­
ni dosdoğru Allah'a götüren Doğru Yol (Sırat-ı Müs­
takim) un dışındakilerden uzak durma disipl inin e
ermeye gayret etmektedir sürekli olar al<.
D1R1Ltş NESLİNİN AMENT'ÜSO

Sürekli olarak saptıncı yollara kapılmamaya,


Ana caddeden ayrılmamaya dikkat etmek görevidir
ruhumun.
Bana gelip çarpan düşünce ve iddialar, islamın
hakikat menşurunda imtihana tabi tutulurlar ru­
humda. Doğu din kuruculan ve filozoflarından Yu­
nan filozoflarına ve yeni çağ bazı filo�of ve düşü­
nürlerine kadar bütün düşünür ve filozofların söy­
lediklerinde görülen hakikat parçacıkları, Hakikat
Sisteminden almış oldukları veya Allah'ın halk et­
tiği bu alemi gözleme ve inceleme sonunda, akıl ve
tecrübe vasıtasıyla buldukları bir takım hakikat
parçacıkları varsa, bunlar, şüphesiz otomatik ola­
rak sahip ve mensup olduğum Hakikat Sistemi olan
İslam inanç, düşünce, davranış ve duyuş sistemine
gelir katılırlar. Ya da ben böylesi hakikat parça,.;
cıklarmı, Ulu Peygamberin : «hakikat mü'minin
kaybolmuş malıdİr, nerede bulursa alır» buyruğu­
na uyarak alır, sistemin detaylarından yapmak üze­
re onları büyük yapıya katarım.
Hakikate susamıştır sürekli olarak ruhum. Sü­
rekli olarak hakikatı araı:;tırır. İsiarnı öğrenmek ve
daha derinden kavramak için gece gündüz çalışır.
Peygamber önderdir, Kur'an önderdir, kılavuzdur.
Ve Peygamber yolunda olan, Kur'an'a bağlı bulu­
nan eserler ve insanlar, bilginler, veliler, gerçek
kahramanlar ruhum için hakikatı araştırma, isla­
mı öğrenme, durmadan öğrenme, daha derinden
öğrenme yolunda önderdirler. Amaç, durmadan tak­
litten tahkike geçmektir. Ancak, hemeninden iddialı
olmaya kalkmamak gerekir. İslamın tekte toplanan
plüralist yapısını gözden kaçıranlar ergeç hakikat
çizgisinden çı!<arlar. Devamlı olarak A!lah'a bu teh­
lik,�rlcn ruhumu koruması için yalvarırım.
DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ 21

İslam Medeniyetinin zahiri ilim ve yapı cephe­


si gibi, iç, manevi yapı cephesini de tanımaya, bil­
meye çalışırım. Manevi yapıyı inkar edenler veya
gereğinden fazla darlaştıranlar bir gün materyaliz­
me saplanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklar­
dır. Aynı şekilde, islamın toplum düzeni ve fert ya­
şayışı için buyurduğu lmrallara uymayanlar veya
·

bunları, kendilerinin bfı.tın adamı olduğu iddiası


veya islamın büyüklerinden birine bağlılıkları ba­
hanesiyle inkar edenler de bir vakitler batınilerin
düştüğü vartaya düşmekten kurtular.1!yacaklardır.
Ruhumuzu bu iki a�ırılıktan, sapmadan korumaya
çalışm amız, dengeli bir gidiı:; sahibi olarak ruhun ve
maddenin, dışın ve için, toplurnun ve kişinin hakkı­
nı verme prensibinr sımsıkı sarılmam ız, Doğru Yol­
dan ayrılmamamız için şarttır.

Sadece mücerr(:'t hakikatı araştırT!lakla :vetin­


mem. Tarihin sırlarını da kur c alarım Peşin hüküm­
.

lerden mümkün mertebe kaçınmaya çalışırım. Söz­


lerin ve olayların sadece dıs anlam ve yonımiarına
takılıp kalmamaya bakarım. İyi yanları seçip ka­
bul ederim. Kayıtsız şartsız kabul veya kayıtsı?. f<art-
sız kınarnayı değil, inceleme, deneme, düşünme,
karşılaştırma yollarıyla değerlendirmeyi şiar bili-
rim.

Bu anlamda isHimm, Orta Yol olduğunu bili­


rim. Aşırılığın iki cinsi olan ifrat ve tefritten mi.im­
kün olduğu kadar kaçınma ihtiyacını ve şuurunu
boyuna aşılamaya çalışınalt gereğinin hayati öne­
mini unutmam.

Doğuyla � atıyı değerlendirirken de aynı ruh


hakim olacaktır bana. Kendimi mutlaka doğulu, ya
22 DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ

da şimdi birçoklarının gereksiz olarak yaptığı gibi


batılı saymam. Bunların çok genel kavramlar ve
mizaç çizgileri olduğu inancı ile değerlendirrneğe
çalışırım onları.
IV

Benim amentüm, bir nesil amentüsüdür. Tek


kişiye ait olmanın derinliği yanında, toplumun koro
sesi gibi çoğul, çok yanlı bir yaygınlık özelliği de
var dı r. Bir orman sesidir nesiimin amentüsü. Bir
orkestra zenginliğiyle yüklü, anlarnca ve eylemce .
Sadece bir m utlu inanç metni değil, bir iş, eser,
tarih örme, coğrafyaya hakikat rölyeflerini verme
kav g a sı dır da . .Amentüm, kana i şleyen , kana kır­
mızı ren gini veren demir gibi kanın içinde ışılda­
yan bir tomurcuklanmadır. En soyuttan en somuta·
uzanır. Geçmişe olan ç a ğrı şım ları yönünden bir di­
renişse geleceğe yöne!ik yanıyla bir diriliş girişimi­
dir.
Benim a mentüm , nesiimin amentüs ü , sürekli
bir o�okritiktir. Kendi benliğini ve v arlığını, erdem
ve . takva açısından tartışır. En duyarlı terazilerle
tartma demektir kendini bu am e ntüyü kabulleniş.
Hakik ate erme ve bu erişi konıma bakımından sü�
·

rekli bir özeleştiridir diriliş nesiinin amentüsü. Gözü


bağlamak değil, bütün yönlere gözü dört açm ak­
tır bu a m entüyü , bu amcnti.inün getirdiklerini yük­
leniş.
24 DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ
Bu amentünün, getirdikleri gibi götürdükleri
vardır. Getirdiği, emr-i bil marufun izinde; götürdü­
ğü, nehy-i anil münkerin açılımı .

Değişmeyen yeninin yorumu. Bu bakımdan da


değişmeyen yeni bir yorumdur.
Diriliş erl erinin sancağı , diriliş pirlerinin, eren­
lerinin yaşam öykülerinden siiz ülmüş hakikat bil­
lurlaşmalarıdır.
Bu yol, diriliş eri olmakla başlar, sonra Allah
n a si p ederse. diriliş ereni olmanın kapısı açılır. Son
b ü yük derece de diriliş piri olmak.
Diriliş p irl erinden gelip diriliş pirleri doğurm a
­

ya giden bir �·ol bu, Diriliş Yolu.


Diriliş ereni, piri olmanın id di asınd a olma de­
ğil, hakikatının peş inde olmanın yolu.
Bu amentüde geçmiş zamandan s ür üp g elme
var. Geçmişi inlı:ar de ğil, geçmişe mahkum olmak
da d e ğil Geçmişi görüş pu sl a rm da n kurtarış söz
.

konusudur. Geceden ve sisten kurtarış. Kireçleş­


meden. Bir nevi, geçmiş erozyonuna set çekiş. Geç­
m işe saplanma veya geleceği inkar değil. Şimdiki
zamanı unutma, yani çağ dışı olm a hiç değil. Bel­
ki, geçmiş zamanla ilgileri tazeleme. Kök i l g isi ve
ilişkisi ku�ma. Geçmiş zamanı, gelecek zamanı şim­
diki zamana getirme. Zihnimizde olan bu yalancı
bö lme le rin suni duvarlarını deviriş. Zaman kahra­
maıılığı diyorum buna. Zamanı kılıç gibi kesme.
Veya ateşle kı.z dırılı p örs üzerine konarak döğülen
demire dcmircinin tasarruf edişi gibi zamana tasar­
ruf etme. «Dem bu demdir, dem bu demdir dem bu
demı> sırrı. Çağa tanık olma ve çağı tanık tutma.
Günün adamı değil, «dem»in ad amı olmak.
Tarihin bireyci ve kollektif y oru mlu materya­
list diyalektikle açıklanışının karşısında yPni bir di-
DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ 25

yal ekti ktir bu ame ntü Tanrının varlığına bağlı ve


.

dayalı, gücünü ve man tığın ı vahiyden, Tanrı sözün­


den alan b ir diyalektik.
Kaskatı karanlığı yı rtıştır bu. Gec eyi deviren
bir şimşek, bir yıld ı rı m gibi iner kazİyelerimiz in­
karc ı kazİyelerin başın a.
Rahmettendir. K uraklı kta inmiş bir yağmur­
dur. Toprağın çatlak dudağının beklediğidir.

Başkası da ol ama zd ı. Küfre, şüpheye, redde ve


inkara ver i len süre, hali dolmamış mıydı ? Karaya
düşen, beyazı daha iyi beli rt m e k ti r : yoksa, bütün
dünyayı kara renge boyama değil. Yedi ren k kursu
yavaş dön ün c e, dönmesinde bir aksama olu p da ya­
vaşlarsa, renkler ayrışır, ortaya çık ar : Lacivert,
kı rmızı yeşil, mavi, sarı. Ama kurs yine eski hızını
,

kazanırsa, bütün re n kle r, gün e şi n rengin i meydana


g etirirler.
Ku rsu hızlı dö nd ü rmek, yine eski hızında dön­
dürmektedir bu amentü. Laciverti, kı rmı zıyı sarıyı, ,

maviyi, bütü n renkl e r i gü n e şte eri me y e


. güneşin
,

rengine harç ol may a çağırıştır. Davettir. Çekip gö­


türmedir.

Maddeden, tabiattan getirilip ruha ekilmek is­


tenen umutsuzluk karamuklarının tohumlarını ayır­
maktır bu amentü . İnkar ve r ed , yı kı ntı ve çöküş.
dü şüş ve devriliş toh u ml arını oluş, ilerleyiş, yücE"­
,

liş gibi olumlu tohu m ve baş ak ların içinden ayıkla­


yıştır.
İnanç ab-ı hayatını içmek. İs l a m ·uygarlığının
ye n i d en diriliş bcngisuyunu içip dirilmektir bu.
Um utsu zl uğu yıkmak. Yeniden umut yoluna, k apıs ı ­

na çıkmaktır.
Bu amentü, diriliş erinin kendi kendin i gözd en
26 DİRİLİŞ NESLİNİN AMEN'rüs'O

geçirmesidir. Kendini celal ve cemal terazisinde


tartmasıdır.
Çağda, inşa edilen, ruhların tapın ağıdır Yıkı­
lıştan dönüştür. Yıkılm ış tapınağın numaralanmış
taşlannın yerine konulmasıyla yeniden kuruluşu­
dur.
Bir oluşa çağndır .

Yağmu r getir en rüzgarlar gibi, bu inançlar yu­


mağı, düşünce ve sanat hayatını da bereketlendire­
cektir.
D üşünce hayatıyla inanç hayatı arasında kop­
muş olan bağlan yenileme davasıdır. Ferdileşmeye
itilJOiş amentünün tekrar topluma doğru yola çıkı­
şıdır. Kişi kaygı sıyla toplum kaygıs ının özdeşleş­
mesi çabasıdır. Metafizik kaygıyla reel kaygıların
birbirine kopmaz bir şekilde bağlı olduğu nu bu yeni
amentü çıkışından anlayacaktır yeni i ns a n .
Inanmış kişinin hergün yirmi dört saatini he­
def almakta bu inanış ve davranış bayrağı.
Inanmış insan gönlünün zirve noktasına dikili
duran bu bayrak, bu sancak. Bu amentü, çağdaş
k an dildir Eşyaya yeni bir ışık tutmakta. Anlamla­
.

rm haldki çehrelerini aydmlat makta .

İnsanın kendi gönlüne tuttuğu ayn a Görüne­


.

ceklere göre yol alan bir deniz k!.Iavuzu.


Müslümanlar için yenide n varoluşun ilanı. Bir
diriliş ilanı. Ken din e ve çağa bir meydan okuma.
Dünya kavgasına, dünya için ve dünya ad ı n a
değil, Allah için katılm a.
Kavgaya,. ebedi banş için katılma.
V

Hedeflerimin en ö nem lil erinden biri de, Kendi


uygarlığımın, yani in and ığım uygarlığın, hakikat
Qlarak benimsediğim ve ta özünden kavrayarak ru­
hum a ve hayatıma geçirmeye, maletmeye niyet ve
azm e ttiğim isla� medeniyetinin kendini tam anla­
mıyla çağda yansır bulmasıdır. Yani onu çağa uy­
durmak değil, çağın ona uymasma çalışmak.
Evet, inancıma göre, müslüman, inanmış kişi,
daima çağdaş olmalı. Ama neyle çağdaş olmalı?
Başkalarıyla çağdaş olmak değil, burada kasdettiği ­

miz çağdaşlık. Kendi kendisiyle çağdaş olmalı. İdeal


islamla çağdaş olmaya çalışmalı s ürekli o larak .

Geçmişteki büyük i slam y aşan t ıs ına hayran ol­


makla yetinmemeli. O yaşantıyı bugün de gerÇekleş­
tirmeyi bir görev bilmeli.
-Başkalarına resmen veya fiilen köle olmayı
kendi müslümanlığıyla bağdaştınnayıp özgürlüğünü
kazanmak için ölünceye kadar savaşmayı islamlığın,
müslümanlığın gereğ i bilmeli. Bunu nefsine ait bir
gurur sebebi değil, içinde bulu nduğu adlandırıhşın,
yani müslüman sayılmanın kaçınılmaz bir gereği
bilmeli.
28 DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ

Yani sadece
psikolojik müslümanlık, sadece
s o syolojikmüslümanlık veya sadece tarih içi müs­
lümanlık yetmez. Her müslüman önce, ke ndi iç dün­
yas ında müslüman olmalı, fakat ondan ayrılmaz bir
şekilde toplu m içinde ve toplum halinde de müslü­
man olmayı şart olarak idrak etmeli. Ve nihayet bu
psikolojik ve toplumsal muh teva ya mutlaka tarih
şuurun u da eklemeli. Ancak bu şartla, müslümanlı­
ğı temel anlamda eksiksiz bir bütünlüğe kavuşmuş
olur.
Bir başka anlatımla, müslüman, kendini müs­
lüman bilmek veya sayınakla müslüman olamaz.
Müslümanlığı bir varoluş h aline getirmek borcun­
dadır. Oluştan varoluşa geçmek, bu geçişi sürekli
olarak geliştirmek ve verimlendirmek, bu varoluşun
şuur ve sorurnluluğuyla dolup taşmak kaygısını ta­
şım alı dır o.
Bu varoluşun muhtevasını araştırdığırnız za­
man, bir yandan insan psikolojisinin alanına gire­
riz, bir yandan da sosyolojinin ve tarihin.
Müslümanlar ilkin isl a mın zaman ve tarih so­
rumluluğunu yitirdiler, daha sonra da toplum borç­
larına olan duyarlıklan zayıfladı. En sonunda da,
günümüzde, ne yazık ki, şeyt anın ve islam düşman­
larının saldı rıları her birimizin iç benliğine doğru
sa rkın ağa ba şladı .

Artık en büyük savunma savaşırnızı içimizde


.

veriyoruz.
İslamın yeniden dirilişi, onun için, üç dallıdfr.
Diriliş atılırnımız, bir y andan içimizde mümkün ol­
duğu ölçüde derinleşme şeklinde oluşurken, bir yan­
dan da genişliğine topluma dalbudak salma, toplu­
mun bütün faaliyetlerine katılmayı bir iman ve
i.slarn gereği bilme, bir �;andan da tarih içi n de boy-
DİRlL1Ş NESLİNİN .ı\MENTÜSÜ 29

lamasına uzama duygusunu kaybet m em e bi çimin de


gelişir.
Tarih ve toplum yanları, ister istemez kültür
ve medeniyet kavramiarına bitişir. Bundan da çıkan
kaçınılmaz sonuç, her müslümanın kültür ve mede­
niyetine bağlılığı, inancının ayrılmaz bir unsuru ol­
duğu ger çeğidir .

Kültür ve medeniyetini yaşatm ak ise, sadece


geçmişt e ortaya konanları muhafaza etmek gibi
müze işlemi değil, aynı zamanda aynı kültür ve me­
deniyetin çağ içinde de doğurganlığını korumasına
ç al ışm aktır. Eğer bir du r�nluk varsa, yeni bir di­
riliş çığırını açmak suretiyle uygarlığı ilerleme yq­
nünde kamçılamaktır.
Cephe de yu rdu korumakla, yurdun içinde kendi
medeniyetimizi gözler önünde tahrip edenlerle sa­
vaşmak, birbirinden farksızdır.
Çağımı zd a da inanç erleri, ahlak kahramanla­
n, büyük müslüman şairler, musikişinaslar, mimar­
lar, bilginler, askerler, devlet adamları yetiştirmeyi
inançtan ayırmamak demektir diriliş eri olmak.
Maksat, gösterişle ve gürültülü bir biçimde laf
yarışı yapmak değil, yeniden kurulacak ve insanl ı ­

ğın içinde bir anıt gibi yükselecek islam toplumunu


en alçakgönüllü çalışmalarla, sessizce ve gösteriş­
sizce inşa et mektir İnşa edebilmek için de her şey­
.

den önce her alanda inşa edicileri, ibda edicileri ye­


tiştirmeyi, namaz gibi, oruç gibi kutsal bir borç bil­
mek z orunda dır diriliş eri.
Cihadı, sadece savaşta, c e ph ede silahla çarpış­
mak b i ç i m in de yorumlama gibi bir dar ve sınırlı
anlayı�a saplanmanalı. Kültür ve medeniyet sava­
şını da öncelikle borç olan sava c; a katmalı. Daha
doğru su bu tür savaşı, o savaşın içinde düşünmeli .
30 DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ

Medeniyetimizin, çağımızda, bir tekniği, bir sa­


nat ve estetik ifadesi, bir düşünce dinamiği, bir bi­
lim ağı olmalı. Ki Batı uygarlığıyla savaşabilelim
ve benliğimizi koruyal;ıilelim.
Diriliş, bu anlamaa Peygamberimizin bütün sün­
. netlerini ihya a�acım gütmek demektir. Çünkü :
Peygamber, inanmayanların karşısında hem söz ve
düşünce, hem ahlak, hem Tanrı'ya tapınma, hem
de silah ve müslüman şairlerin şiirleriyle çıkmıştı.
Bizim de aynı yolu izlememiz gerekmektedir.
Peygamber, çağı içinde, bütün düşmanların çağ­
daş güçlerini dengelayecek manevi ve maddi silah­
la müslümanlan donatmıştı. Biz de aynı yolu izle­
yerek çağ içinde maddi ve manevi bütün cepheler­
de temelden kuruluşlarımızı gerçekleştirmek sure­
tiyle varolmak ve ölüm kalım savaşımıza girişrnek
durumundayız. Müslüman olmak demek bunun
şuurunda olmak demektir.
Yani çağın yakasına sanlmak. Çağı sorguya
çekmek. Gerek irse sorguya çekmeyi ta gerilere ka­
dar götürmek.
Yeni bir insan ve toplum psikolojisini örmek
için a.mansız kültür savaşının öncüsü olmak : işte
diriliş erinin görevi. İşte benim görevim. Ancak bu
amansız savaşta hiç bir zaman unutınamam gere­
ken ı:;ı.okta, estetik ve kültür problemlerine daldı­
ğım her sefer, inançtan hız almaya dikkat etmem
gereğidir.
VI

Diriliş enyun ben . Bu sebeple de ne . tekliğim ,


ne çokluğum benzer batıimm tekliğine, çokluğuna.
Tekliğim, batı in san i de a sı nın he def a l dığı gibi , ano­
nimlik değildir. Yani bir istatistik unsurdan ibaret
olmak olamaz tek insanın alınyazısı benim düşün­
cemde. Tek insan, islam insan ideasında tek insan,
b ir « ş ahsiyebtir. Kendini tarihi sosyal dinamiğin
içinde bir şahsiyet ol ar a k örecektir müslüman. Ama
bu örüş, to plum d an bir kopuş değil, toplumu şahsi­
yetlerin meydana getird iği temel görüşüne dayanan
bir gö r ü ştür .

_ Ferdiyet, ş a hsiy etle örtülür islamın insan idea­


smd a. Tek in.San, metafizik bir özün çevreeinde olu­
şan bir ş ahsiyet olarak düşünülür. Denilebilirse, ne
ilkel kabHelerin insanı gibi tam doğal, ne batı bü­
yük şehir msanı gibi tam sun'i vey a tam şartlan­
mış insan . Fizikötesi bir özün çevresin de tarihi sos­
yal şa rtl a rl a uyumlu ve tabiatla bağdaş ı k bir şah­
siyet. Batı, sosyal alana kapıyı açarken, do ğ al ola­
na kapamakta . . Ya da o, kimi zaman, doğal ol an ın
kaybedildiği kaygısın a kapılarak fizik ö tesinin kont-
32 DlR1L1ş NESLİNİN AMENT'OSO'

rolundan kurtulmuş, soyutlanmış doğal unsurların


abartılmasına terk etmekte insanı.
İslam insanı , ilkel insanla batı insanını ifrat
ve tefrit pr o toti p i eri gibi alan bir oluşun gerçekle­
şimi. İlkel insan konusunu inceleyen sosyologların
b uluşları n a dayanılarak, ilkel insanın da metafizik
planı temel al d ı ğı söylenecektir. Ama unutulmama­
lıdır ki, bu i ki metafizik arasında, yani ilkel insan
metafiziği i l e islam insanının metafiziği arasında
tam bir mah.iyet farkı vardır. Muhteva farklılığı ol­
duğu kadar bir kaynak f arkı dır da bu fark. İlkel
insan metafiziği, eski, arkaik medeniyetlerden gel­
me unsurlar dışında, tabiatın sembolizasyonundan
ibarettir. Doğal bir mirasmış gib i insana çocukluk­
ta eklenir. Kollektif ve anonim bir mirastır bu me­
tafizik, kişiye. Kişinin onu kazanması; ona katıl­
ması özgürlüğü söz konusu değildir. Onu özgür ira­
desiyle kabul etmesi düşünülemez. Bir se ç e n e k yok­
tur. Bilinç rol oynamaz. Bu metafizik, kişide asla
şahsileşemez. Hep anonim k almay a mahkfımdur.
Batı insanı ise sürekli olarak metafizikten arındı­
rılmaya çalışılmıştır. Git git, bir şart insanı doğ­
maktadır Batıda. Bu insan , kavanozdaki balığın de­
n izi düşünemernesi gibi, sonsuzu, fizikötesini ruh
idrakine sunamam aktadır. İslam insanı ise, her in­
san gibi belli bir m e ta fizi ği kabul etmeğe yetenekli
olarak gelmiş, an c ak bu yeteneği ne ilkel insan gibi
doğanın sembolizasyonundan · dağına adeta tabiileş­
miş anonim metafiziğe uygulama kla , ne de batı in­
sanı gibi gittikçe yüzeyde kalm aya do ğru giden, de­
rinliğini yitiren, sosyal ş a r t lara indirgenen, y ani yi­
ten bi r metafizik c ilası veya görüntüsüyle donan­
ınayı deneyip durm a kla yetinecektir. O, bilinçli bir
şekilde, kendi metafiziğini kazanacaktır. Varolan ,
DlR:tLtS NESLİNİN .AMENTOSU 33

kazanılan, hakkedilen, bir armağan gibi kavuşulan


metafizik, şahsiyetin özü ve mayası olacaktır. Ar­
tık, islam insanı, kendi şahsiyetini çevresinde öre­
�eği gerçek ve ebedi özü bulmuştur.

Bu metafizik özün etrafında örülen şahsiyet,


islam toplumundan kopuk, ona karşı bir ferdiyet
değil,tam tersine, sosyal ve tarihi yöne mutlak su­
rette kapı açan bir varoluş mucizesidir. Tanrının
gören gözler için sürüp giden büyük mucizesidir
·

bu.
Evet, islô.m insanı, derin ve köklü metafiziğiy­
le bir şahsiyet olduğu kadar, tarih bilinci ve top­
lum dokusuna yüreğiyle bağlılığıyla en sosyal bir
insan prototipidir. İslam insanının anonimliği, bi­
linçsizlik anonimliği değil, bilinçlerin aynı yöne
dönmesi ve aynı yönde derlenip toplanmasından
doğan bir anonimliktir. Öte yandan da bir erdem
anonimliği söz konusudur islamın insan ideasında.
Kendini topluında hakikat ideasına adama anonim­
liği. Böylesine bir anonimlik içinde erime. Fiziköte­
si inançları, tabiatın sembolizasyonundan veya so­
yutlanmasından değil, insanı veya tabiatı aşkın
mutlakı kabulleniş ve çağınştan doğmaktadır.

İslam insanı, islama bir çağırıştır. Hem kendi­


sini, hem başkasını, süreidi olarak, mutlak'ın, in­
san şahsiyctinde, toplumda, tarihte ve tabiatta, za­
ma�da ve mekanda yansıması demek olan islama
çağıracaktır islam insanı. Tek kişiyi çağıracak, top­
lumu çağıracak, tabiatı çağıracak, tarihi çağıracak­
tır. Zamanı çağıracak, mekanı çağıracaktır.
İslam insanı, bir Çağrıdır. Bir çağırış aşkıdır.
Bu sebepledir ki, isliının tarihi, bir çağırının tari­
hi olmaktadır.
34 DlRILtş NESLtNIN AMENTOsO

Gerileyen, d ural ayan, bayatıayan çağnyı taze­


l eme k , yenilemektir diriliş.
Her islam insanı, gücü ve yeteneği öl çüsünde,
adeta bütün imam bir anda elinden alınmış da ye­
niden ona kavuşmak. için olağanüstü araştırma ve
girişimiere dalmış kişidir. Onu tekrar bulmak için
fizikte, fizik ötesinde bütün sırlı düğmelere, tuşlara
dokun an kişi. O aray acak , arayacak ve sonunda Al­
lah'm �utfuyla yeniden imamm bulacaktır. Baştan
da bulsa, .veya hiç yitirmese, gerçekte, bu arayış,
bu yoklayış hızla o lup bi tmi ştir. Zaman hızla ara­
dan çekilmiştir yani.
Tanrı ve insan. Her şey, inanan insanın, Tan­
rıya doğru koşuşu, düşüşü, tekrar yücelişi, cenne­
tini yitirişi, hakikat medeniyetini yitirişi ve sonra
tekrar buluşu biçiminde olup bitiyor.
Bütün imanını, yani manevi servetini yitirip
yerJden bulsan, ne olacaksan, yitirmeden de öyle
olacaksın sen, diriliş eri ! Sen Allah'ın dünyada öyle
bir halifesis in ki, senden daha şahsi, senden daha
içtimai biri, · sende n daha tarih bilinçli ve tarihle
yoğrulmuş bir başkası olamaz.
VD

Hıristiyan için olduğu gibi değil, benim için


öteki dünya. Hıristiyan için bir süs, bir fa n te zi , be­
nim içinse hayatın ve varoluşun anlamı. Öyle sine
ki, bu dünyayı bir bakıma öteki dünyadan ayır­
mam. Adeta kıyamet kopmuş, hesaplar görülmüş
ve ben hakikatla perdesiz arasız yüzyüzeyim. İçin­
de bulunduğum hali, dünyayı ideal bir hal ve dün­
ya kabul etmek anlamına değil bu iki dünyayı bir­
leştirme, yani farazi olarak bir ayırım yapmama ;
belki ceza ve armağan yönünden sona . varmış ol­
maya çalışma gereğini kendime kabul ettirme ni­
yet ve irademi kamçılama bilincine varış demektir
bu. Bu. dtinyayı da o dünyadan veya o diinyada bil­
me ; böylece bir gün mutlak alem, ebedi alem gö­
züktüğü zam a n ona yabancı olmam a ; ona şimdiden
aşina olma. Yapılan her işi, h e r d avranışı öbii r alem ,
ahiret alemi- terazisinde t a r tm a . Toplumdan ve dev­
l e t t en
hukuktan ve adetlerden önce, Allah 'tan, öte
,

d ün y a hesabından çckinme. Süre k l i ol arak böylesi ­


ne bir fizikötesi d ü n y a d a yaşamak . Faniliıli, ebedi­
lik çizgileri içinde yorum hı.malc ve değerlendirmek.
Yahu d ile r gibi, bugün k ü batılılar gi b i her ş c _vi dün-
38 DİRILiş NESLINtN AMENT'OsO'

ya açısından yorumlayıcı olmamak. Onlara benze­


memek. Bu, fiziği inkar ve ihmal anlamına gelmez. .
Be� , onun da hakkı böylece verilmiş olur asıl.
Doğanın ilk etkilerinin kurbanı olmamak. Sos­
yal ilişkiler rölativitesinin mahkitınluğundan kurtul­
mak. Sürekli olarak kozmik bir idrak içinde bulun·
mak. Ve bu kozmik çerçeveyi sadece bir fizik çer­
çeve şeklinde değil, fizik ve metafizik bir çerçeve
olarak doğrulamak kalbde. İyi ve kötü fikri, alın
yazısının kaynağı, sürekli olarak her an yanılmaz
bir yargıdan geçme, her şeyin mutlak'a ve ebedili­
ğe göre ayarlandığı bir alemin kapısı önünde bulu­
nulduğunu bilme. Böyle bir uyanıklık içinde olmak.
Daha doğrusu böyle bir uyanıklığın sarhoşluğu için­
de bulunınak .. Hazret-i Mevlana'nın dediği gibi, müs­
lüman olmayanlarm üzümden yapılı şaraptan sar­
hoş olmalanna karşın, seherden yapılma şaraptan
sarhoş olma. Fecir sarhoşu olma. O fecre kendi ru­
hunu verenden sarhoş olmak. Hesap verme korku­
su ve şuuru, ahiret hayatına aday bir hayatı dona­
tım yükümlüli.iğü bilinci, alınyazısının iradeyi kır­
madan hükmünü yürütüşünü ilahi kaynaktan alışı­
nın idraki, iyi ve kötünün bütün nisbiliklerin ötesin­
de bir temele ve köke bağlı oluşunu unutmayış, in­
san şahsiyetine, müslümanın şahsiyetine, benim şah­
siyetime ölü..'ll süz damgasım vuracaktır. Yahudiden,
hıristiyandan, batılı ve doğulu, islam dışı hayatla­
rm insa nlanndan ayıracaktır beni. lnançsızdan ve
abes inançlısmdan. Yani absürditeye boğulmuş ki­
şiden temelde aynlıyorum.
Gerçekleştireceğim Diriliş Sitesi her yerinde
bu metafizikte dolu dolu çınlayacaktır. Her yer ta­
pmakmış gibi, her kişi tapmak görevlisiymişçesl­
ne. Klan gibi tabil\ttan doğma ilkel metafiziğiıi mah-
DIRlLtş NESLİNİN AMENTOsO

kUmu olmak değil, .metafiziğin şuurunu taşır olmak.


Kişilerdir bu şuuru toplumda, binlerce olarak, üst
üste katıayacak ve böylece Batı sitesinden apayrı
bir yeni islam sitesi (ki ben ona Diriliş Sitesi · diyo­
rum) doğacaktır.
Ben böyle sin e bir _ sitenin kuruluş işçisiyim. Şüp­
hesiz beni coşkuyla bu siteyi kurmaya, tarihte ör­
nekleri görülmüş olan sitenin dirilişine iten; sade­
ce düny ayı imar aşkı olamaz. Topluma ve ins anlığa
-
karşı görevim beni bu sitenin işçiliğine i tiyo rsa da,
bu yeterli değildir. Bu sitenin yeniden doğuşu ve
varoluşu, kendi yeniden doğuş ve varoluşum ola­
caktır. Sitenin dirilişi, kendi ruhumun dirilişidir.
Varoluşumu fizik realiteden ileri tarihi - sosyal - me­
tafizik varoluş kademelerine yükseltecektir bu va­
roluş çalışışı. Dirilişin gönüllerdeki iç dinamizmi ve
aktivitesi, bu metafiziğe bitişiktir. Demek ki site­
nin varoluşu ve yeniden dirilişi, tek kişi olarak ye­
niden varoluşumuz ve dirilişimiz oluyor. Topluluk
halinde varoluş, varoluş gelişme ve yüce lmem izi .,ü­
tünlüyor.
Bu bir bencillik değil dir ; yığın bencilliğine kar­
şı bir direniş, yığın bencilliğine esir olmama yolun­
da bir karşık oyuştur . Çağa karşı bir başkaldındır.
Yığınla birlikte var olmaktır bu.
vm

Bir . site kurmalıyım. İslam sitesini yeniden kur­


malıyım. Canlandırmalıyım, diriltmeliyim onu. Çağ
içinde varoluş hikmetim bu.
Kentler, her yönüyle mü'min hale gelmelidir
elimde. Çünkü : şehirlerin de inanmışı, inkarcısı,
nihilisti, ate olanı vardır. Toplam anlamıyla kent,
ya imam, ya isyanı. haykırır.
Ben, iman ha.ykıran, sessizliğinde iman çınla­
yan şehirlerin miman olmalıyıın . Müslüman olmak,
bana bu görevi yilk!üyor.
İnsan - kent - anlam - tarih dörtlüsü siteyi or­
taya koyan veya ayakta tutan dört temel sütun bi­
reşimi. Diriliş insanı, anlamını islamdan alan ve ta­
rihini islamlaştırdığı kentin, kent + toplum olan
sitenin kurucusu olacaktır yeniden. Yeni Sitenin ku­
rucusu ol ac aktır Diriliş Kuşağı. Yeniden doğacak
Diriliş Sitesi. Ant ik siteler gibi etrafını maddi sur­
larm çevrelediği bir site değil, islamın koruyucu il­
kelerinin çevrelediği ve islam aşk ve hakikatinin
k ucakl adığı bir site olacaktır yeni islam sitesi.
'
Sadece geniş yollan ve sağlam yapılan olan
bir kent olm ayac ak tır Diriliş Sitesi ; İslamın yeni-
DlRtt.tş NESL1N1N AMENTOs"O 39

den doğuş sitesi olan Diriliş Sitesinin en güçlü yanı,


Toplum yanı olacaktır. Diriliş Toplumu yanı en sağ­
lam cephesi olacaktır Sitenin. Duvarları ve maddi
y apılan sağl am toplumu ve insanı çürüm üş glan
,

site yaşamaz. Toplumu ve insanı güçlü ve ruhça sağ­


lıklı olan site ise ölmez ve eskimez. Çünkü : o top­
lum ve o in s an sürekli olara k siteyi onarabilecek, ye­
nileyece kti r.

To pl um ö rgütü , tıpkı taş duvarm birbirine geç­


miş, kenetlenmiş taşları gibi olacaktır Sitenin. Tabii ,
aile, bir tarihlilik ve şuurluluk platformuna otu r ­

tulacaktır. Toplumun ve sitenin kalbi atacaktır, site


hücresi veya molekülü durumunda · olan ailede. Aile­
nin mahrem cephesi şiddetle korunacak, fakat onun
to plum d ak i konumu her y önde n gözlenecek, denet­
l en e c e k t ir
. Bu gö zlemlerne ve denetleme devletten
önce ve daha çok toplumun iç örgütlerin ce yapıl a ­

caktır. Devletin müdahaleden ç o k hizmet sunması


söz k o n u su olacaktır aileye. Onun iç özgürlüğünti
s aram adan ve zedelemeden onu topluma bi.\tünleyici
ekonomik, kültürel ve so syal katkılarmı sunacaktır
devlet ve toplum örgütleri. YB.?i aile, mini - site ola­
c aktır Öyle ki, bütün site m ahvolsa, yalnız bir aile
.

k al sa , adeta ondan, yani bir minyatür siteden yeni


baştan site ve toplum türe yebilsin . Siteyi eşya ve
tarih ö n ünd e somutlaştıran ülkü, ailenin açık seçik
izlediği ülkü olmalıdır.

Toplum zaranna, çıkar, şöhret tutkusu, faizci­


lik, emeksiz sırttan geçinme, şehvet pazarcılığı, zevk
katli amı , yok edilecek ve yaklaştınlmamalan gere ­

ken düşmanlandır Diriliş Sitesinin. Sitenin, bu pa­


�azitlere bütün silahlan ateşe hazır şekilde çevrili­
dir.
40 DİRILIŞ NESıJNIN AMENTÜSO'

Site, dış'ı taklide kapali, fakat incelemeye ve


gerektiğinde ondan yararlanmaya açıktır. Ve hele
dış'ı sürekli olarak gözleme, Sitenin en unutulma­
yacak özelliklerindendir. Sitenin manevi kuleleri sü­
rekli olarak dış'ı gözleyen nöbetçilerin bir an terk
etmediği gözcille r ve bekçiler yurdudur. Bilim adam­
lan, siyaset ve devlet kişileri ve askerlerin bu ko­
nuda uzman olanlarınca yürütülecek büyük görevi­
dir bu dış'ı kollayış.
Sitenin savaştığı bir konu da kalitesizliktir. Ki­
şiler arasında üretimde doğru, tüketiinde ters oran­
tılı bir yarı�, erdem ilkesi olarak benimsenecektir.
Bir marj dahilinde, adeta, tüketirnde eşitlik
olacaktır kişiler arasında bu toplumda. Zengi1:1, fa­
kirden çok farklı bir yaşayış sürdüremeyecektir.
Kapitalizmin yıkıcılığından uzak olmalıdır Diriliş
insanı, toplumu. ve sitesi. Aynı şekilde, komünizm­
den de. Devletin veya partinin kölesi, ınahkumU: veya
oyuncağı olmamalıdır kişiler ve aileler. Aile veya
kişilerin elinde gereğinde devlete karşı kendi çapla­
nnda da olsa direnip boykot yapabilecekleri bir eko­
nomik güç bulwıabilmelidir. Komünizm bu gücü
yok etmekte, adeta devletin veya onu arkadan veya
açıktan yöneten partinin yanılmazlığı ilkesini koy­
maktadır temele : Bu bir aldanış veya aldatıştır.
Giderek, kişi, devlet veya partinin elinde -.köle - işçi
haline gelir. Devlet kapitalizmi, komünizmde de fa­
şizmde de kişiyi bir istatistik öğesi gibi alır. Burju­
vazinin ekonomik sistemi ve örgüsü olan kapitaUı.m­
de de tekel halindel-d büyUk kuruluşlar, öbür sistem­
lerde devletin yaptığıni insana reva görürler. Bü­
tün bu sistemlerde insan, sonuç olarak köleleşir.
Partinin; devletin veya tröstüıı kölesi, ne fark eder ?
DİRlLİS NESLlNlN AMENTOsO 41

Bu aşırılar, bir noktada hep birleşirler. Oiriiiş Top­


lumunda kişiye bakış açısı sadece ekonomik veya
maddi olamaz. Ve yurdun ekonomik imkanları bir
takım fertlerin öbürlerini baskı altında tutması için
tek yanlı kullanılamaz, alet - edilemez.

Diriliş Sisteminde ve Sitesinde, maddi güçler


manevi güçlerin denetimindedir. Kişinin eğitiminde
çocukluktan itibaren geliştirilen değerlendirme yeti­
si bu yöne dönüktür .. Kişi etkisinin ekonomik gücüy­
le değil, erdemiyle, toplum uğrfındaki fedaka.rlığıy­
la oranlı olunınasma çalışılacaktır. Dinamik erdem­
liler ordusu olacaktır diriliş erleri. Statik erdemler
sitesi olm ayacaktır sitemiz. «İş içinde erdem » yeni­
den kuracaktır, inşa edecektir, mamılr edecektir dünyayı.

Hall< yönetimi esas olacaktır ; ama, demokrasi


putlaştırılmayacaktır. Politika için politika, ya da
muhalefet esnaflığı , mikrop saçan tembellik, hile
yuvaları olan partizan oluşuma yer verilmeyecek­
tir. Gerçek ve hür seçim , oy kullanma, bölüm bö­
lüm hakikatı ara.raa ve gerçekleştirme düzeni ola­
rak düşünülecektir siyasi sistem. Bürokratla.rla de­
magoglann dalaylı yönetimleri veya boğuşma sah­
neleri için bir ortam olmanıalıdır oy - seçim düzeni.
Erdemli entellektüellerin etkisine saygılı had bilir
bir halk, sorumlulukla yüklü basın, onurunu soka­
ğa atmamış bilim adamlan, birbirini denetleyen kad­
rolar, parl a�ento, ordu ve devlet memurlan arasm­
da birbirinin gereğine inanmadan gelen bir denge,
günlüğe, geçiciliğe, dünyataparlığa savaş açmış in­
sanların sürekli a rayışta ulaştıklan, daima içten ye­
nilenen kurumlar kompozisyonu.
lçkinin, kumarın, fuhşun, saygısızlığın ve ka­
balığın, tembellik ve avareliğin kent sınırlanndan,
DtR1Ltş NESLİNİN AMENTOsO
siteden, ülkeden koğuluşu için elden gelen yapıla­
caktır.
Öksüzler, dullar, sahipsiz yaşlılar, sakatlar top­
luında herkesten önce düşünülecekler, kimseye ezdi­
rilıneyecekler, sömürtülmey�ekler ve korunacaklar­
dır.
tşsiz kimsenin kalmaması ilkesi hakim olacak­
tır. Devlet veya toplumsal kurumlar, iş bulma veya
gösterme zorunda olacaktır. Okuma yetisi olan her­
kesin okuması, hasta olan herkesin tedavi edilmesi
de toplum veya devletçe üstlenilecektir.
Giyimde. yemede, ev hayatında ve kent imarın­
da sadelik prensibi esas olacaktır.
Çocuklar için, yetişme yaşına kadar, sadece
bilgice yetiştirilme değil, ahlak ve iradece de gUçlen­
dirilme temel alınacaktır. Isparta veya Hint biçimi
değil, islam biçimi « Çile:. dolduracaklardır. Cimrilik
değil, tutum l uluk öğretilecektir onlara. Bu tutum­
luluklan, israftan onlan koruyacak; fakat cömert
olmalarına engel olmayacaktır. Özveri tutkusu aşı­
lanacaktır onlara. Onlar hayırlı işlerde yanşanlar
olacaklardır. Her işlerinde Tanrı rızasını gözetecek·
lerdir. Merhametli olacaklardır. Ama bu kalb yu­
muşaklığı, inldrcılar ve islam ve insanlık düşman­
larıyla çarpışmalarmda kaya gibi . sert ve dayanıklı
olmalarına engel olmayacaktır. Sadece insanlara de­
ğil, hayvanıara karşı da acıyıcı ve koruyucu ola­
caklardır. Ağa çlar ve bitkilere de. Bu tutumlarında
da insani duygu ekonomik faktörden önce gelecek­
tir.
Böyle bir toplumun doğması için, şüphesiz, ce­
zalandırma ve ödüllendirme, en geniş ölçüde, tesir­
lilikleri açısından, kullanılacak ve işletilecektir.
Tablosu çizilen bu Site, belki ideal bir sitedir.
DlRlLlş _NESL!NlN AMENTÜSÜ 43

Şüphesiz yüzde yüz bir gerçekleştirme mümkün de­


ğildir. Am a diriliş erlerinin, erenlerinin ve pirleri­
nin, nur saçan, bereket yatağı bu siteyi gerçekleş­
tirme çalışmalan vazgeçilmez ödevleridir. Hayatla­
rını buna adayacaklardır. Kuşkusuz, Allah da onla­
rın bu iyi niyetli çalışmalarına armağan olarak, üto­
pik gibi gözüken Sitenin gerçekleşmesini lfttfedecek­
tir. Geçmişteki islam uygarlıklarında görüldüğü
gibi.
IX

Benim devl e ti m , (medine't-ül-fazıla) diye adlan­


d ırıl an devlet, yani erdem devletidir. Devlet, gö­
zümde, sadece bekçi - devlet, ya da sadece bir eko­
nomik kuruluş, yani kooperatif - qevlet, ya da bir
ırkın veya sınıfın hegemonyasına dayanan ırk veya
sınıf değil, ya da bütün amacı sınıflar ara­
devleti
sında bir denge sağlamaktan ibare t devlet, politik
devlet değildir. Inandığım devletin ana karakteri,
politik, e konom i k karakter veya güvenlik sağlayış
karakteri değildir. Şüplıesb:, idealimizin devletinde,
güven, denge ve barış sağlayan siyasi kuruluş, bil­
hassa çağdaş dünyada ekonomik gelişimi derind en
derine izleyiş ve lcollayış, toplum strüktürü ile va­
rılacak hedefi bağda.ştıncı, ya da ona göre ayarla­
yıcı realizm özellikleri de olacalttır. Ancak bu özel­
liklerin hiç biri tek başına ana karakter olamaz.
Ancak, ana karakterin yanınd a onu destekleyici,
ona dayanak ol ucu yan karakterler olarak yapıya
katılırlar. Yapının işleyişinde bu derecede bir etki­
de bulunurlar.
Benim in andı ğı m devlet, her şeyden önce bir
ülkü - ideal, bir i d e a devletidir. İslam ideası veya
Dffitı.tş NESLİNİN AMENTOsO 45

ideali devleti. İnsan ve toplumu islam ruhuyla di­


ri tutuş ülküsü ve bu ülkü etrafındaki kuruluş ve
teşkilatlanış bu düzeni ayakta tutucu yaptınmlar
(müeyyideler) bütünüdür.
Bu devlette her şeyden önce temel idea, erdem­
dir. Değerieniş ona göredir. Kuvvet ve madde sa­
hipliği değil, erdem ve ahlak sahipliği, değerlendir­
mede ölçü, temel ölçü olarak kabul edilir. Toplumu
sürekli olarak koruyan, geliştiren ve ayakta tutan
bir erdemli öncüler topluluğu bulunacaktır. Kur'an-ı
Kerim'in deyişiyle ana kitleyi sağcılar meydana ge­
tirecek, fakat topluma öncüler, hayırda yarışanlar
diye anılan fedakar, kendini ideale adamış topluluk
yön verecektir. Bu topluluk ortadan kalkıp da ye­
rini günübirlikçi politikacılar aldığı takdirde o top­
lumun sağlıklı bir devlet hayatını uzun zaman sür­
düremeyeceği ve tepki olarak kısa zamanda otok­
ratik bir devlet yapısım çağıracağı tarihi - sosyolo­
jik bir gerçektir.
Devlet hayatında samimi eleştiri şarttır. Eleş­
tirisiz devlet, kısa zamanda çöker. Yine her sınıf
insandan yönı:: ticiliğe yetenekli olanların yüksele­
rek devlet hayatında gerekli yerlerini almaları da
gerek toplum seyyaliyeti yönünden, gerekse devlet
hayatmın istediği tecrübe ve denge gereği şarttır.
Demokrasi, ancak bu hayır yönünde birleşmiş toplu­
luğun bulunmasıyla yeterlik ve güven kazanacak­
tır. Yoksa, günümüzdeki gibi, halk kitlelerinin pro­
paganda yoluyla şartlandırılması sonucu ortaya çı­
kan demokrasi türü, ideal devlet yapısına tıpıtıpı­
na uymaı. Güdümlü bir demokrasi veya kayıtsız
şartsız demokrasi gibi türler ifrat ve tefrit türleri­
dir. ldealizmin devletiyle bağdaşan demokrasi türü,
ancak sürekli olarak isla!ll idealini yaşayan ve ya-
DIR.ILtş NESLİNİN AME.�TOsO

şatmak için hayatlannı bile her an ortaya koyma­


ya hazır bir topluluğun varlığıyla mümkündür. Böy­
le bir topluluk, ilim, sa.'lat, inanç, ahlak, düşünce
ve politika bakımından idealin toplumda sürekli ola­
rak yaşaması için gerekli hareketlere girişecektir.
Devletin temel ta şİ bu topluluktur. Böylelikledir ki,
toplum, kişilerin arzu ve ihtiraslarının, ya da tersi­
ne devlet, kitle duygularının esiri ve mahkiimu ol­
mayacaktır.
Bu topluluk, devlet ideasının teo ride kalmasım
önler. Sürekli dirilticilik görevini yürütür bu top­
luluk. Nefsin arZ!J.larına tab i olmaya do � giden
insan tabiatını, bu topluluk, toplumun yüce amacı
y önün de uyaracaktır. Kitleye karşı devletin, tek
kişinin hegemonyasına ka rşı toplumun teminatı ola­
caktır bu topluluk. Bu topluluk, bir rahipler toplu­
luğu ve devlet de dolayısıyla bir rahipler devleti de­
ğildir. Bir gün_ bugünkü anlamda devlet yeryüzün­
den '- kalksa bile toplumlar, bütün insanlık böyle bir
toplu4Iğun uyanlanna ihtiyaç duymaktan kurtula­
mayac-.ktır. Bu topluluğun varlığını, aristokrasi,
plütokra.si veya bir nevi bir oligarşi varlığı saymak
yanlış olk . Çünkü ; bunlarda ya soy, ya servet veya

bir sınıft olma özelliği vardır. Halbuki isia.mı ideal
edinmiş er(\emli ve aktif, hayırda yanşanlar toplu­
luğu, soy sop veya servet aramayacaktır mensu­
bunda. Bu öncüler halkın sadece erdemi, fedakarlı­
ğı ve iş görme yetisine bakarak etrafında toplan­
dığı i,iısanların kurduğu tarihi - sosyolojik bir kuru­
l uş olacaktır. Yoksa bir ulema sınıfı veya bir ordu
topl�luğu değil. .
İslamın devlet ideasmda, insanlan ezme ve sö­
miirmeyi hedef a.lmış Batı ideasının ve insanlığı
h)l.yvanlık derecesine düşürme ve makinayla eşde-
DİRİLİŞ NESLININ �:0

ğerü yapma sistemi olan komünizmin yeri yoktur.


Kapitalizm ve komünizm, materyalist bir amaç güt­
mekte birleşirler ve her ikisi de ruhi, manevi ve me­
tafizik bir ideanın izleyicisi olan islam medeniyeti­
ne aynı şekilde düşmandırlar.
Ne doğunun mutlak ve mistik itaat prensibi,
ne B atın ın sürekli muhalefet ve b aşk aldırı ruhu. In­
sanlarm her türlü politik, ekonomik, sosyal geliş­
mclerine ve kuruluş tertiplemelerine açık bir erdem
düzeni. Bu erdemin temeli, insanların razı olu şun u
Tanrı rızasına bağl ayıştır . Temelde Kur'an'ın koy­
duğu varoluş ilkeleri yer almıştır. Sürekli e le ştiri
ve denetim kurumları olacaktır. Toplum kendi ke � ­
dini denetleyecek, kendi kendini eleştire cektir. Fa­
kat bu eleştiri hile özlü, makyavelik ruhlu olm ay a ­
cak, bu denetleme insaf ve hakikat ölçülerinden ay­
rılmayacaktır.
Şüphesiz bu çizilen tablo, ideal devlet tablqeu ­

dur. Mü'minlerin toplumu ne kadar yüksek bir ruh


ve �arakterde olursa o kadar bu ideale yakl�acak­
.

lardır. Amaç, bu ideale mümkün olduğu ölçüde yak­


laşmaktır.
Tarihte, gerçekten ç ok üstün bir devlet a:ılayış
ve örneğini nice kereler gerçekleştirmeyi başarmı:J­
tır m üs lüm an l ar Gelecekte de başaracaklardır. İs­
.

lamın diriliş erieri bu uğurda bütün güçlerini sefer­


ber edeceklerdir. Onların tarihi misyonudur bu.
Eflatun devletinden teoride, Roma devletindeı
de pratikte üstün devlet idea ve gerçekleştirimleri
ni ortaya koyan mü'minlerin çocukları da bir gü;
mutlaka maddede ve manada kapitalist ve komüni J
devlet tiplerini, erdem, adalet, eşitlik, örülüş ve gü;
lülük bakımından aşan bir devleti omuzlarında yü
seltmesini bileceklerdir.
48 DfRİLİŞ NESLİNİN A.ı.\fENTÜSO

Ö zül ke , do ğu ve batı tefrit ve ifratlarından


u z ak , ideal devleti, bütün nüansl a nyl a kuracak ta­
rihi b iri k ime oldu ğu kadar to pl um ve insan duyar­
lık ve zekasına, fiziki güç ve gönül zenginliği hazi­
n e sin e de ge r çe kte sahip bulunmaktadır.
Bütün mesele, bilinen tarihi sebeplerle yitiril­
miş varoluş şuurunun kazanılması yolund a köklü ve
temelli bir giri ş im in başlamasıdır. Bu girişim diriliş
girişimidi,.. Başarıya ulaştırmasını Allah'tan dil eye­
rek, diriliş . erleri, üzerlerine dü şen vazifeyi, ö l ünc e­
ye k adar en büyük bir dikkat ve sorumluluk duygu ­
suyla yürüteceklerdir.
X

Diriliş Toplumunda insan dünyaya sırtını çevir­


mez. Tam tersine, Dünya, onun eli altında bin bir
açıdan optimal verimine kavuşan bir tarla olur. O,
dünyayı dünya olarak ele almakla da yetinmez.
Dünya da bir misyon ' sahibidir. Ancak bu rnisyo­
nuna ve misyanun kıv amına, Tanrının Halifesi in­
sanın elinde hamur gibi yoğrularak kavuşur. Eşya
ve tabiat, insan emeğiyle, transandantal anl amına
kavuşur. Bu yüzdendi:· ki, öbür dinlerin rabiplik an­
layışına yer yoktur 1slamda .
lslamda dünyanın , eşya ve tabiatın bu önemi,
dolayısıyla ekonominin değerini ortaya koymakta­
dır. Müslüman için, iş , ibadettir. Müslümanlara hiz­
met etmek , dünyayı Alhi.h yolunda imar etmek, iba­
dettir. Selamet ve güven içinde ezanların minareler­
den yükselmesi, namazların kılınması, müslüman or­
dunun düşman ordulardan daha üstün bir silah do­
nanımı içinde olmasına bağlıdır. Çağırnızda , Haki­
kat Medeniyeti , ağİr sanayi ile korunabilecektir.
lnançsızlığm örgütlenişi demek olan süper devlet­
lere ve güçlere karşı müslüman, za:yıf olduğu her
.

vakit materyalist ya da öbür inanç ve görüşlerdeki


50 DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTOsO

toplumlarca lnsafsızca ezilmiş olduğunu bilmek Için


yeteri kadar tarihi tecrübeye sahiptir. Hala bunu
bilmiyor ve bunun idrakma ermemiş bulunuyarsa
y8.zıklar olsun ona.
tnançsız toplumların merhameti yoktur. Hem
müslüman toplum, neden inançsız toplumlann mer­
hametine muhtaç olsun ? Asıl inançsıziardır ki, miis­
lümanm merhametine muhtaçtırlar.
·

Müslüman kuvvetli olmak borcundadır. Hem


kendi in anç ve medeniyetini korumak, hem zulmün
insanlığa el koymasına mani olmak için.

Müslüman, inançsızdan evvel davranıp eşya ve


tabiat kuvvetlerine hakim olmalı, sahip çıkmalıdır.
Allahın halifesi olarak, bu, onun ödevidir.

Bu el koyuş, ekonomi ilminin çerçevesinde ola­


caktır. Allah, eşya ve tabiata hakimiyetin sırlanm
ve anahtarlannı, yine eşya ve tabiata gömmüştür.
Ve aklıyla bu sırlan, bu kanunlan ortaya çıkarma­
sını in�andan ' istembıtir. Bu kanunlan v e sırlan bu- ·
lup çıkartn!aktan kaçınmak için hiç bir mazeret
yoktur. Aklı, Allahın bu biiyük nimetini kullanma­
yış, nefs esaretinin bataklık�·arından biri olan tem­
belliğe di.i.şüsten ileri gelir. Oysa, sürekli olarak iler­
leme borcunda olan müoliimanın ayrılmaz özellik­
.
lerinin başında çalışkanlık özelliği yer alır.

Diriliş eri çahşkandır. Teinbellik, nefsin yata­


ğıdır onun için. Baştan sona, Diriliş Toplumu, ça­
lışkanlık esası üzerine inceleme ve ilim a�kına bina
edilmiştir. Eı:ıya ve tabiatı inceleyerek ve onu Ha­
kikat Medeniyetinin sürekli ilerleyiş laboratuannın,
fabrikasının, çiftliğinin en entansif tarımcılığının,
DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ 51

ağır sanayiin materyali yaparak, yaradılış sebebi


olan Allaha tapma mutluluğuna surlar ve kalel er
hazırlamış olur.

Diriliş eri bilir ki, ekonomi kültürün eşyaya dö­


nük yüzüdür. Nasıl ki, hafif kültürle ağır sanayi
olmaz. Onun için, ruhunu Allaha teslim etm i ş olan
müslüm an ibadetin ağır ve kalifiye elemanı olduğu
gibi , onun topl um a ve tarihe dönük yüzü ol an 4' R ğır
Jru.ltür » ün yolcusu VP. eşya v e tabiata çevrik yüzii
ol an sanayiin ve tamnın sayı ve para diliyle ifad e-
- si olan ekonominin ağır görevlisi ve işçisidir.

İslam ekonomisinde, kişinin hür teşebbüs yeti­


sini köreiten devletçiliğe yer olmadığı gib i , tröst­
lerin doğumuna sebep GJ an tekelci . özel selrtör kapi­
talizmine de yer yoktur. Öldürücü rekabet, yal an a
dayalı reklamcılık, dev!eti içten zapteden k apita !
saltanatm a olduğu gibi, kişiyi, devlE"tin , bir parti­
nin, dolayısıyla bir grup insanın kölesi h aline geti·
ren, aşksız şevksiz bürokrasinin ağında çürüten ,
propagandanın uşağı haline getiren, proletarya adı­
na iliştirilerek insanı makinanın bir vidası mesabesi­
ne indiren, madde gibi, robot gibi, kompitür gibi
kullanan, ona daha çok istatistiki açıdan bakan,
onu insanlık onurundan yoksun eden, insıtnlığı h ay­
van sürüsü gibi düzenlemeyi ve sömürmeyi hedef
alan ve planlayan komünizme de ruhuyla sonsuzca
uzaktır İslamın ekonomik düzeni. Allah yol u , ls­
lAm site ve toplumunwı yararı çerçevesinde özgür
olarak değerlendirilecektir kişi. Verim, sadece mad­
di değil, ondan kopmaz bir şekilde manevidir de.
�yeri ,
Fabrik a, dükkan, m escidin bir uzantısıdır
müslüman i çin . Kapitalizmin patrenluk ruh u , onun
i�in Tanrıya ortak koşmanın bir m arjıdır. İslam ru -
52 D1RILtş NESLİNİN AMENTüsO

bunda ise, iş sa h ibi de işçisi gibi bir işçidir. Kan


sınırlı olacaktır. Kazaneını israf edemez, istediği gi­
bi tüketemez. Kazancı, mülkü, sermayesi, ona Al­
lah'ın bir emanetidir. Q, emanete ihanet etmez. Dev­
letin veya Toplumun yetkili kuruml arının çizdiği
g e n e l ve dinamik ekonomi tablo ve perspektifinde,
yararlı yerin i alacaktır. Toplumun bütün kişileri
gibi, ekonominin genel ilerleyiş rotasını izleyecek,
temposun a uyacaı� . gi d i ş in e ayak uyduracaktır.
Kendi çık arını, Toplumun ve öbür kişilerin ç ıka nn ­
da görecektir. Toplumun genel çıkarını b alt al a yıcı
davranışlardan kaçınacaktır. «Her şey Allah için­
dir» fikrinden bir' an için ayrılmamaya çalışacaktır.

Böylece, ekonomik yapı, dev bir ağ haline ge­


lecektir. Bu ağ da kültür ağıyla bütünleşecektir.
Kültü:ı:süz e k on o mi , ekonomisiz kültür düşünüle­
mez. İnançsız, a h l a k s ız b:ültür ve ekonomi düşünü­
lemdiği gi bi.

Çağımızda ( cihad ) ı n sadece cephede savaşmak


olmadığım bil ecektir diriliş eri.. Ekonomi ve kültür
savaşı ari da c ih a dın zaruri bölümleri ve kesimleri­
dir. Peygamberlerin ve v dil erin aynı zamanda çolt
defa meslek pirleri olduğu nu b i l en ve bu geleneğin
özüne inen diriliş erleri , erenleri ve pirlerinin de İs­
lamın yeniden diriliş t o pl um u n u kurarken ekon omi
ve kültüre h ayatl arı nı adayan kahramanlar olacak­
ları açık bir gerçektir.

Faiz, faizin benzeri ve faizin g öl g es i bile yok


edilecektir Diriliş Toplumun da. Zekat, maldan ve
kazançtan adeta fizik ve kimyasal bir zaruretle
ayrıl arak Devlet v e y a Toplum hazine ve kas a sı n da
topl anacak ve ordan tekrar kişilere ve kunİ m la r a
DİRİLİŞ NESLİNİN .AMENTÜSÜ 53

dönerek toplumda sosyal adaletin ve seyyaliyetin


di.izenlenmesini sağlayacaktır. Fiatlar, karlar, ma­
lın yapımı, kalitesi tam bir denetim altında olacak
ve kesin ve etkili mücyyidelerle bu denetim güç­
lendirilecektir. Para atıl tutulmayacak , işsbliğe im­
kan verilmemek için bütün tedbirlEr alınacaktır.
Kadın ve işdüzeni, kadın!n özelliğini ve iç özgür­
lüğünü yok etmeyecek biçimde yeniden düzenlen e­
cek, bugün görülen, kadının ö zgü rl ü ğü a d ı altında,
yedek bir erkek türi.inc dönüştürülerek yozlaştır­
maya gidiş ·önlen eccl:tk.
Bütün bunlar geniş ölçüde devleti11 görevidir.
Ya da değişim halln1e devletin yerini al acak olan
kuruluş veya dii7.tnin . Devlet veya yönetim kuru­
mu, emeğe ve sermayeye yol gösterici, iş gösterici,
alan açıcı cl:ıcakt ı r. Topraldar işknccck, su gücü,
m aden!er, yeraltı ve yerüstü kayn akl ar t abiah tah ­
rip etmeksizin kullamlır ve işle.nir half� r.ctirikcek­
tir. Devlet, toplum kur..ı luşları, kişiler elele çalışa­
caktır bu amaca varmak için. Kişinin, kuruluşl arın,
devletin ve topiumun bir ?-"iinü öbi.ir gününe dmk ol­
m ayacak, dünyanın ahiretin tarlas). olduğu asla unu­
tulm::ı.yacaktır. Yarın ölün �cckmiş F.;"ibi ah irrtc, hiç
ölüıımcyccekrniş gibi d ünyaya çn.lışılı::ı a ::ıı prensip
olamk benimı:ı!:: n �cektir .
Ne rahip!ik, ne matf>ry�lizm . Ne kapitalizm, ne
komünizm . Her an ibadet ruhu içinde sürekli v e
m etodlu bilim v e tecri.ib ::yle donan mış, kahramanca­
sına İslam düzenini ruhi, sosyal kültürel ve el�ono­
mik planda gerçekle�iir me şuuru ! !şte ça��ın fatih­
leri olarak bi r sosyal dayanışma düzen i oluşturula­
caktır. Sosya! adalet, k ardeşlik müesseseleri kuru­
lacaktır. Tekke fedaka rlığı , tarikat hizmeti ve fü­
tüvvet ruhu, yepyeni bir biçimde kültür ve ekono-
54 DlRtLtş NESLİNİN AMENTÜSÜ

mi alanında doğrulmaya çalışılacaktır. Dirilişin ha­


yır yolunda yarışan öncüler to plu luğun c a Ve bu
.

top luluğun arkasından çıkacak diriliş erenleri, pir­


leri ve erlerince.
İşte benim amentümün kültür, ekonomi ve sos­
yal plandaki ilkeleri.
XI

Toplum yaşayışında saygı ve sevgi egemen kı­


lınacaktır. Görgü . kurallan, saygı ve sevginin göl­
gesinde biçimlenecektir. Sevgi ve saygı bağlan, bir
laubaliliğe dönüşmeyecek, insanların özel dünyala­
rına karışma, onlann iç hallerini gözlernlemeye mey­
dan vermeyecek sınırlarla b ağlı olacaktır. Kur'an-ı
Kerim'in cTecessüs etme)iniz ! ( Kimsenin özel dün­
yasını gözlemeyiniz ) » bU)Tuğu bu konuda ana ilke
olacaktır. Ancak, bu ilke, Batınm ve batılının taş­
kalbiiliğinin sonucu olan ilgisizlik anlamın a da .alm,­
mıyacaktır. İlgi, sosyal yardımlaşma ve örgütlenme,
cdostluk » çerçevesinde, c K a rd e şlik » özünde çiçekle­
necektir. « Komşuluk » da insana bir takım belirli
görevler yükleyecektir. Yine bu gözleml eyemeyiş,
protokol esaretini veya züppeliğiri doğunnamalıdır.
Sosyal yardımlaşmada, bir takım parazitlerin müs­
lümanların merhametini istisme.nna m eyda n venne­
melidir. Müslüman merhametli olmalıdır, ama bu
merhamet, istismar edilememelidir. Merhamet, kıyı­
da köşede kalırsa, elbet, istismar olunabilir. Ama,
ortalığı kapl ar, siteye ve m eydanlara hakim olursa,
istismar edilebilme sınınnı aşmış demektir. Merha-
56 D1RtLtş NESLİNİN AMENTÜSO

metin kuvveti, istismarın gücünü ezmiş olacaktır bu


durumda. Öte yandan, . merhamet sömürülebilir di­
ye de, yaşlı, sakat, dul, yetim gibi gerçekten yardı­
ma muhtaç kişilerin sahipsiz, kimsesiz, acı hayat
şartlarıyla boğuşmaya terkedilmelerine, yol ve ka­
pı açık bırakılmamalıdır.

Bütün mesele, bir « denge»de. Kişi ve aile, özel


hayatını yaşarken, başkalarınca, rahatsız edilni�
meli, ancak, gerektiğinde sağlıklı bir h ayat süre­
bilmek için · yardım ve destek bulabilmeli. Bu yar­
dım ve destek de tek taraflı olmayıp k arşılıklı ola­
caktır. Herkes sevgi ve saygı görmeli ve gösterme­
li, bu da, toplumun objektif düzeni içinde olmalı­
dır. Kişi, aile, toplum arasında, ilgi ve gözlernleme­
yiş arasında, estetikle gerçek, görgü kurallarıyla
samimilik arasında, bir denge bulunmalıdır. Bu den­
ge, İsla m ruhunun yan::ııması demektir davranışla­
ra. O, özünü, Tanrı rızasına dayalı İslam ahinkın­
dan alacaktır. Öğünme veya öğülme, gösteriş, kı­
nama veya kınanma gibi duygu aşırılıklarui'a müm­
kün olduğu ölçüde hayat halrkı tanınmıyac aktır Di­
riliş Toplumunda.

Bu toplum yaşayışı, şüphesiz ,bir c hukuk dü­


zeni» içinde akacaktır. İslam hukuku, bütün bu sev­
gi ve saygı düzenine, gözlernley1ş yasağı ve yardım­
laşma buyruğu düzenine r ağmen, toplum düzenini
sarsan ve bozanlara uygul anacak önleme ve gider­
me kurallarını bir bütün ve bir sistem ol arak orta­
ya koymuştur. Ceza, daha çok toplumu ve kişileri
koruma amacım taşımaktadır ; bu da, en radikal an­
lamıyla. cezanın suç cinsinden o!uşuyla sağlanabilir.
Cezada prensip, « Kısasta hayat vardır:. kutsal il­
kesi ve « suçsuz bir kişiyi öldüren bütün insanları
DlRtı..tş NESLİNİN .AMENTÜSÜ 57

öldürmüş, dirilten bütün insanları diriltmiş gi bidir »


ölçi.isüdür. Kurallar kesin ve keskindir. Çünkü : top­
lum böylece ayak t a durabilir, kokuşup çürüm ekte n
kurtulur.
Ancak, kısasın yanısıra, karşılıklı veya karşı­
lıksız, ödün l ü veya ödünsüz bağı şl am a ilkE'si de yer
almaktadır ( af ve fidye ) . Kısas, af ve fidye uygu­
lamaları , « öğüt veya uzl aşıın örgütleri »nin de ka­
tıla c a ğı büyük bir . icra orkestrasyonuna sahip ola­
caktır.
Bu ana ilkeler çerçevesinde, toplumun karma­
şıklığına göre, kurallar da ke.ıo:rr: aşıklanacaktır lç­
. •

tihadın kapanışı ve benzeri tari h i tartışm alar, ilke­


lerin tesbiti yönündendir. Hz. Peygamber, sahabe,
bilginler ve ö nd erl er bu ilkeleri tesbit etmişlerdir.
Bunların en geniş anla m d a anlaşılış ve öğrenilişi,
İslam'ın Diriliş Programına dahildir. Yeni ilke te­
meli arama g ereği yoktur. Anca!i:, bu, ilkenin, en
karmaşık toplum düze n in e uygulanışındaki arayıcı­
lığa mani değildir, ters in e onu buyurucudur.
Bu düzen fikri, bizi, müslümanın, çağd aş diri­
liş erinin bilim ve arayıc ılı k aşkın a sahip olması ge­
rektiği düşünce s in e götürecektir. Düşünmeyi huyu­
ran Kur'an'dır. Ta riht e n tabiata, soyuttan somuta
göz!emleyiş, inceleme, araşt1rma, düşünme, öğrenme
Tanrı buyruğud ur . Her . kişi, gücünün ycttiğince bi­
lim yolunda ilerlemek borcundadır. «Hiç, bilenle bil­
meyen bir olur mu ?); , «Hakikat, rni.i'minin k aybol­
muş malıdır. Nerede b ul u r sa alı r. » , « İlim, Çin'de de
olsa, elde etmeğe çallşınız » , « İlim , kadı n , erkek, her
müslümana farzdır» gibi ana ölçüler bu yapıya yö­
neltmektedir İslam Toplumunu . Manevi b i l i m l er ,
matematik, pozitif bilimler, ınüsl ümanın bilim dün -
58 D1R1Ltş NESLİNİN AMENTOsO

yasının temeltaşlandır. tnancm k ales idir bilim ve


düşünce dünyası. İslam bil inc i , bilimle kö kl e şir Geç­
.

mişi ve şimdiki zamanı incelemek, öğrenmek ve bil­


mek, ibadet olarak benimsenecektir, Diriliş Nesli ve
To plumun c a .

İslam ruhu gerç e kl e ş i şinin halelerinden biri de,


estetik düzenidir. İslam medeniyeti, insana bir ce­
bir ve ge ometri mizacı aşıladığı gibi, ahiakından
in ancın a , davranışından ruh özündeki sn·ra kadar
bir ahenk ve · güzellik ideası da yerleştirecektir. Dar
ekoll erin, yapma ve kısa ömürlü çıkışiann estetik
ve sanatı değildir bu ideanın dünyası. Bütün mizaç­
lan, ruh uzanış ve dalışlannı verimlendi;ren t emelli
bir sanat ve edebiyat perspektifidir bu. Ruhun de­
rinliğine hitab eden soyutun en somut halde verili­
şi, ağırlık noktasını teşkil edecektir bu yeni sanat
a.ltımları doğuran hoşgörüde. Yan e k a ll er de olacak­
tır elbet. Ancak hepsi de, yakın veya ırak, derinlik­
lerinde veya :yüceliklerinde bu « yücelik ideasi » m
amaç edinmelidirler. Sanat b i r veri, bir Tanrı bağı­
şıdır. Sosyolojik, tarihi realite içinde gelişen şahsi
yetiler, !slamın yücelik ideası içinde yeniden yeşer­
tilecektir . Diriliş Neslince. Sanat da, hayat gibi, Al­
lah için olduğunun soyut ve somut anıtlarİnı bu nes­
lin sanatçılan dike ce klerd ir Tanrı'nınizniyle.
XII

Müslümanl ar, coğraf yal ann ı , tarihlerini birleş­


tirme, bu yolla da tek bir kültüre erme zorundadır­
lar. İsl am uygarlığının ye n id e n dirilişine ka tkıda
b ulunm'a , gücü ölçüsünde, her müslüm anın borcu­
dur. Müslümaniann Birlik ideali her gencin gönl ü­
ne silinmez bir biçimde ye rl e ş e c ek t i r . Müslümania­
nn politik birliğe d oğ r u koşmaları, h ayat memat
meselesidir. Diriliş erinin ç ağdaş ülküsüdür bu . Dur­
madan bi rl eşm e, durmadan yaklaşm a, du rm a dan
kaynaşm a . Bir birlik i ç i n coğrafi durum çok mü­
saittir . İslam ülkeleri birbirine bitişik, birbirine ya­
pışık durum d a dır . Afrika"nın bir ucundan Fil i p in
adalanna kadar kesiksiz bir şe k il de uzamaktadır
Özülke. Arad a ki sınırlar, b ö lü n üşl e r politiktir. Mer­
ke zi , çekirdeği, Ortadoğu dedi kl e r i bölge olmak üze­
re , Tek 'Olke ideali, diriliş e rl eri nin toprak, yurt ül­
külerinin if ade s i olmaktadır. İslam terminolojisinde
( Dar-ili İs l am ) olan bu ifad eyi, biz Özülke kelime­
siyl e bclirliyoruz.
Tarih birliği ise, ge ç m i şte büyük İslam d e vl et ­
lerinin kurulmuş bulunması seb eb i yl e mevcuttur.
Ancak, yüz yıldır ki, bu birlik boyuna parçalanmış-
60 DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTOsO

tır. Kültür birliği sağlarursa tarih birliği de yeni­


den kendiliğinden kurulmuş olacaktır. O halde diri­
liş eri ülküsünün, yani Diriliş İdealinin ikinci un­
suru, kültür bir1iği'dir.
Öziilke ve kültur birliği idealleri, Millet İdeall'·
nin doğmasını sağlayacaktır ki, Diriliş ldeali'nin te­
meli de bu Millet İdeall'dir.
Millet doğunca, artık Hakikat Medeniyeti de­
mek olan İslam Medeniyetinin Dirilişi gerçekleşmiş
olacaktır.
xm

İslim'm Diriliş Hareketi, düşüş noktasından


başlamıştır. llk hareket, düşüşü durdurma veya he­
men tekrar ayağa kalkma amacını güder. Ama bu,
başanya ulaşamamıştır. Çünkü düşüş, derin köken­
liydi. Onun için, doğruluş da, çok derin köke nli bir
hareket istiyordu.
Düşüş mukadder olduktan sonra, ilkin, batı et­
kili akademik hareketlere tan ık oluyoruz.
Bu ilk hareket, elle tutulan bir sonuç verme­
yince, İslam dünyasının en ıstıraplı bölgesinden ye­
ni bir ses yükselir. İslam yeniden ruhlarda uyan­
dınlacaktır. Bu, İs� amın inanç dirilişi h areketidir.
Metafizik diriliş mektebi de diyebiliriz bu h arekete .
Da.Qa sonra, çağdaş . müslüman psikolojisinin
doğurulması karaleterini ta�ıyan bir hare ket doğ­
muştur. Psikolojik diriliş okulu yani .

Ondan sonra da, İslam ülkelerinde düşüncede


diriliş hareketleri baş gösteriyor.
Bu genel diriliş ak ı şı içinde, özel anlamda Di­
riliş Akımı boy veriyor. Diriliş Akımı, bir yüzüy­
le ruhun di rili şi akımı (bu yanıyla metafizik ve psi­
kolojik hareketlerle bütünleşiyor ) , bir yüzüyle de
62 DİRİLİŞ NESLİNİN AM:ENTÜSÜ

tarihi - sosyolojik diriliş akımı ( bu yanıyla da dü­


şüncede diriliş akımlanyla diyalog kuruluyor) olu­
yor. Yani bütünüyle yeni İslam ruhi ve tarihi - sos­
yolojik perspektifini doğurınayı amaçlamış bulunu­
yor.
Kültür ve medeniyetin dirilişi mekt e bidir bu.
tsıa.m-- kültür ve medeniyetinin yeniden doğuşu yö­
nünde çok cepbeli bir atılımdır.
Diriliş Akımı, henüz oluşum halindedir. e Diri­
liş insanı »nı oluşturma çabası içinde. Bir nesil, Di­
riliş Nesli'ni çağın kıyameti içinde yoğurına, onun
alınyazısıdır. Diriliş Nesli, « diriliş insanı»nın kitle
ifadesi olacaktır. D iriliş Toplumu'nu gerçekleştire­
cek diriliş erleri, diriliş erenleri ve diriliş pirleri bu
Neslin doğuşu yolundan gelecekler. Arkeolajik veya
ebıoğrafik melzeme haline gelmiş müslüman halk­
ların içinde dipdiri diriliş toplumunu doğuracak can­
lılık yolundan.
Bu yol, bütün derinliği, genişliği, yi.iksekliği ve
yüceliğiyle Dünyayı ortasından bir kuşak gibi sar­
dığı gün, Allah'ın halifesi insana büyük bağışı, Di­
riliş M u c iz e s i gerçekleŞmiş olacaktır Hakikat Me­
deniyetinin.
SONUÇ

Yeni bi r nesil gelmektedir İslam ülkelerinde.


Bu, Diriliş Neslidir. Düşüş günüm üzd e n bu güne ka­
dar kana ve tere hatarak yapılan ç alışmalar bunun
içindir. Bu nesil, ilkin, inanç ve davranışının genel
ç er ç eve sini çizecektir. Bu sö zle r , bunun bir de n e­
mesidir. Ezbe r lenme k için değil, üzerinde düşün ili­
rnek ve ruha mal edilmek için. En t e o ri k temelden
en pratiğe, en soyuttan en somuta, en metafizik
plandan en reel plana kadar bütün hayat v akı ası­
m, müslümanın yani diriliş erinin kucaklaması için
ç izilen bir şema, çağın dokusuna işlenrnek istenen
bir eskizdi_r. İslam kültür ve med e n iye ti , Kur'an ve
Peygamber'den gelen İslam ruhundan fışkırmış bir
terkiptir. Ab-ı hayat tcrkibidir. Kar an l ı kla r i ç ind�
arayıp bulacaksın Onu sen, diriliş eri. Hızır'ın ola­
c aksın kendi kendinin. Kenı:li Hızır'ının eli...?}e tutuş­
turulan bir meşale yapacaksın onu. Bir mumsa, on­
dan güneşini çıkaracaltsm. Medeniyet rönesansım
( yeniden doğuşunu) yapacaksın ondan .
.Kelimeci, lafızcı olmayacaksm. Kelime ve la.f­
zın hakkını da vererek özcü ve ruhçu olac aksın .
Statik i nançlı ve eylemli olmayac aksın. Din a-
64 DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ
mik olacaksın. Namazın üa bir meşale olacak, oru­
cun da. Zekatın, haccın da dinamik olacak. İslam
entelijansiyasını kuracaksın. İslam sana, et, kemik,
deri gibi, hatta, ciğer, ilik, kalb, beyin olacak, hat­
ta zeka, zihin ve ruh ()lacaktır.
İslamdan çıkanlmış nurdan bir heykel gibi do­
laşacaksın arzda. Şimşek ve yıldırımlarınla koruya­
caksm nurunu.
Yeniden doğacaksın. Kıyametini yaşayıp yeni­
den diril eceksin. A zr ail ' i , İsrafil'i ve Cebrail'i adeta
göreceksin. Yardım edecek onlar sana. Domuza kar­
şı aslan, yılana karşı karta!, baykuş r. karşı hüthüt,
kargaya karşı bülbül, eşeğe karşı at olacaks!n . Dün­
yaya, eşyaya yeniden anlamını getireceksin. O za­
man Allah da sana, senin kendi öz anlamını bağış­
layacaktır. Hiç kuşkun olmasın.

S O N

You might also like