Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 2

Hellish Çölü Maceram

Uzun bir süreden sonra ilk defa maceracı ekibim ile bir define avına gitmeye karar vermiştim.
Kırmızı mistik bir taş almak içi Hellish çölüne gitmemiz gerekiyordu. Taşın büyülü yetenekleri
olduğu iddia ediliyordu ancak o taşı yüzyıllardır bulabilen çıkmamıştı. Bizzat şehrimizin baş
muhafızından böyle bir rica geldiği için o gizemli taşı bulmaya giden ekibe bizzat kendim
liderlik edecektim. İnsan ne kadar hazırlıklı olursa olsun bu çöl içinde bulunmak için çok
tehlikeli. Her an çıkabilecek çapulcular, nereden çıkacağı belli olmayan dev solucanlar, başa
vuran güneş, ayakkabılara dolan kumu saymıyorum bile. Geceleri insanın kanını bile
dondurabilecek soğuk, gündüzleri ise o kanı buharlaştıracak kadar sıcak, gerçekten ismini
hak eden bir yerdi bu Hellish çölü. Ethen ve grubumuz ile yaptığımız bir haftalık araştırmanın
sonunda bir anıt mezar bulduk. Yerin altına doğru giden merdivenleri vardı. Merdivenlerden
indiğimizde anıt üzerimize kapandı. İçinde bulunduğumuz yerin tehlikeli olduğunu biliyorduk
ama içine girenleri öldürmeyi planlayan, neredeyse sonsuz uzunluğa sahip bir labirent
olduğunu sonradan fark etmiştik. Labirentte yolumuzu bulmaya çalışırken bir sürü canavar
ile savaşmak zorunda kaldık. Üzerimize saldıran iskeletler, yakınlarına biri yaklaştığında
hareket edip saldıran heykeller ve daha fazlası… Yolumuzu bulmaya çalışırken bir anda
altımdaki plaka açıldı ve ben kayarak aşağıya gitmeye başladım. Kayarken plakanın
kapanma sesini de duydum, tek başıma kaldığımdan emin oldum bu şekilde. Işık oluşturup
etrafıma baktığımda boş bir odanın içinde olduğumu fark ettim. Gayet yorgun ve perişan bir
haldeydim. O yüzden odanın güvenliğini sağlayıp uyumaya karar verdim. Odanın kapısını
kapatıp bir barikat ördüm. Sonrasında da tulumumu çıkartıp uyumaya başladım.

Bir süre sonra uyandım, ilk işim kapıya bakmak oldu. Barikatın hala sapasağlam duruyordu.
Ayağa kalkıp arkamı döndüğümde de bir kadın gördüm. Hemen kendimi korumak için bir
büyü yaparken ağzından çıkan sözlerle büyümü yapmama engel oldu. Sonrasında
sakinleşmem istedi, bana bir zarar vermeyeceğini söyledi. Görünüşüne bakarak bu kadının
bir fey olduğunu anladım. Uzun siyah saçları vardı, çok eski zamanlardan olduğu belli olan
altın renginde bir kolye takıyordu. Tek gözünde bilerek abartılmış bir sürme vardı. Ona kim
olduğunu sorduğum ancak bana adını bile bahşetmedi.

Fey kadın bana odaklandı ve bir süre sessiz kaldı. “Kendini çok zeki zannediyorsun, belki
zeki olabilirsin ama cahilsin.”

Nereden geldiği ve bu odaya nasıl girdiği belli olamayan bu kadın nasıl beni sağlayabilir diye
düşündüm.

Tam ona cevap verecekken sözümü kesti. “Bir ödül uğruna bu kadar yol katetmişsin ancak
geldiğin yerin neresi olduğunu bile bilmiyorsun. Çevrenin sana ne anlattığına kulak bile
asmıyorsun.”

‘Çevre mi? Ben evrenin ne anlattığını çözmeye çalışıyorum, elbette burada olan bitenlerin de
farkındayım’ diye düşündüm.

Kadın zarif ses tonunu bozmadan bana cevap verdi. “Antik insanlar tarafından yapılmış,
evrene göre basit sayılacak bir düzeni bile anlayamıyorsun, evrenin yapısını çözmek senin
ne haddine.”
Kadına sadece bakakaldım, odaya nasıl girdiğini düşünürken şimdi de zihnimi okuyabildiğini
öğrendim.

Gene ona cevap verecekken sözümü kesti. “Dur genç büyücü, sana göstereyim.” dedi ve
oda bir anda değişmeye başladı.

Fezaya karıştık ve yıldızların arasında süzülmeye başladık. Gittikçe yukarı doğru çıktık. En
sonunda hem bütün cennetleri hem de bütün cehennemleri görebiliyordum. Gökyüzünden
alemi seyrettik. Sonrasında hızla indik yeryüzüne. Bu sefer de alem beni seyrediyor gibi
hissettim. Çölün ortasında havada süzülüyorduk. Çok geçmeden bir şeylerin farklı olduğunu
anladım. Çok eski zamanlardan insanlar toprağı kazıp bir anıt mezar yapmaya çalışıyorlardı.
Hellish ölünün içlerinde yaşayan insanlar vardı. Bırakın yaşamayı, günümüzde oralarda
yürüyebilen insan bile çok nadir. İnsanların ne kadar zorlu olursa olsun bulunduğu çevreyle
bütün bir şekilde yaşaması beni hayran bıraktı. Süzülerek yapılmakta olan anıt mezarın içine
girdik. Bir anda içimden geçip giden bir şeyler olduğunu hissettim. Bu hissim ile birlikte
gözlerim tam anlamıyla açıldı. Hem bu mezarı hem de beni çevreleyen büyü akışını
görebiliyordum. İnşaa edilen yapıya baktığımda sanki o büyü akımını bir yere yönlendirecek
duvarlar yapıyorlar gibi geldi. Mistik fey kadın gene zihnimi okumuş olacak ki beni
onaylamak için kafasını salladı. Bizi çevreleyen büyüyü takip ettik. Büyüyü anlatması biraz
zor, hem her yerde olduğunu görüp hissediyordum hem de akışkan bir şey gibi hareketini
deneyimliyordum. Hem her yere akıyor gibi gözüküyordu hem de çizdiği rotayı
görebiliyordum. O gün gördüklerimi asla unutamadım. Neyse büyüyü takip ettiğimizde mavi
bir kristale denk geldik. Sanki etrafındaki bütün büyü ona doğru ilerliyordu. Ona dokunmak
için yaklaştığımda bir anda kendimi uyandığım odada buldum. Etrafıma baktığımda ise Fey
kadın gitmişti. Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra kurduğum barikatı kaldırıp kapıyı açtım.
Koridorlarda yürürken sanki nereye gideceğimi biliyordum. Etrafımdaki büyü beni
yönlendiriyordu. Hiç bir bubi tuzağına denk gelmeden kristale ulaştım. Elime aldığımda tuhaf
bir şey hissettim. Kendimi daha güvende hissetmek için koruma büyüsü yapmaya çalıştım
ama yapamadım. Kristal büyü yapmamı engelliyor olmalı diye düşündüm. Sonrasında da
ekip arkadaşlarımı bulmaya karar verdim. Karar vermemle birlikte beni çevreleyen büyü
bana başka bir yol göstermeye başladı. Yolu takip ettiğimde ise ekibimi buldum. Sonra
buradan çıkmamız gerektiğini söyledim. Söylediğim anda da çıkışın rotasını sezmeye
başladım. Güç bela içinde ilerleyebildiğimiz bu anıt mezarın içinden sorunsuz bir şekilde
çıkmayı başardık. Sonrasında da şehrimizin yolunu tuttuk.

You might also like