Professional Documents
Culture Documents
Mesneviden Hikayeler
Mesneviden Hikayeler
Mesneviden Hikayeler
1
Yayın Danışmanları
Prof. Dr. Mustafa Çiçekler - Dr. Erol Barın
Editör
Dr. Mehmet Yalçın Yılmaz
Dil Uzmanı
Dr. Fatma Bölükbaş
Orijinal Eser
Mevlana Celâleddin Rumî
Tashih
Berrin Özer
Resimleyen
Fahriye Faren Çıtaklı
Kapak & Sayfa Tasarımı
Şeref Kocaman
Bir padişahın iki kölesi varmış. Kölelerinden biri çok bakımlı, te-
miz giyimli ve güçlü kuvvetliymiş. Diğer köle ise zayıf, kötü giyimli ve
garip bir adammış. Bir gün padişah, “Bu kölelerimin hangisi daha iyi?”
diye düşünmüş ve bunu anlamak için bir plan yapmış. Bakımlı ve güçlü
kuvvetli köleyi yanına çağırmış ve ona sorular sormuş. Köle, padişahın
sorularına mantıklı, ustaca cevaplar vermiş ve padişahı çok etkilemiş.
5
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
Padişah, “Bu köle çok iyi ve zeki.” diye düşünmüş. Daha sonra diğer
köleyi yanına çağırmış. Aynı soruları bakımsız ve zayıf köleye de sor-
muş. Bu bakımsız köle, süslü kelimelerle konuşmadan, basit cevaplar
vermiş. Padişah onun sözlerinden pek hoşlanmamış. Buna rağmen onu
kovmamış ve onun hakkında daha fazla bilgi toplamak istemiş.
Bir gün iki köle sarayın bahçesindeymiş. Padişah onları görüp yan-
larına gitmiş. Sonra, padişah zeki köleyi bir bahaneyle hamama gön-
dermiş. Asıl niyeti zayıf ve bakımsız köle ile yalnız kalıp ona diğeri hak-
kında sorular sormakmış. Padişah, bakımsız köleye “Diğer köle nasıl
bir insan?” diye sormuş. Bakımsız köle, padişaha “O doğru sözlü bir in-
6
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
san. Daha önce onun kadar dürüst bir insan görmedim.” diye söylemiş.
Bunun üzerine padişah akıllı köleyi yanına çağırıp ona da bakımsız köle
hakkında sorular sormuş. Akıllı köle, padişaha “O hırsız, pis ve kötü bir
insan.” demiş. Padişah birden kaşlarını çatmış ve “Ama o köle senin
hakkında çok güzel şeyler söyledi.” demiş.
Padişah bakımsız köleyi tekrar yanına çağırmış ve akıllı kölenin söz-
lerini ona anlatmış. Sonra, bakımsız köleye “O köle hakkında ne bili-
yorsun? Her şeyi bana anlat.” demiş. Bakımsız köle yine eski sözlerini
tekrarlamış ve diğer köle hakkında kötü bir şey söylememiş. Padişah,
bu kez de bakımsız köleye “Şimdi bana kendini anlat.” demiş. Bakımsız
köle kendini hiç övmemiş ve her şeyi basit bir şekilde anlatmış. Bunun
üzerine padişah, “Aslında bakımsız köle diğer köleden daha üstün. İnsa-
nın elbiseleri değil, kalbi ve ahlakı önemli.” diye düşünmüş.
7
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümleler doğruysa (D), yanlışsa (Y) yazalım.
1. Padişahın köleleri birbirine çok benziyordu. ( )
2. Dış görünüş her zaman gerçeği gösterir. ( )
3. Padişah bakımlı köleyi hamama gönderdi. ( )
4. Bakımsız köle, akıllı köle hakkında iyi şeyler söyledi. ( )
5. Zeki köle, bakımsız köleyi saatlerce övdü. ( )
6. Padişah, bakımsız kölenin diğer köleden üstün olduğunu anladı. ( )
7. Padişah zeki köleyi saraydan kovdu. ( )
8. Padişah bir zaman sonra iki köleyi de sattı. ( )
9. Bakımsız köle, kendini övmeyi sevmiyordu. ( )
10. Padişaha göre insanın kıyafetleri değil, kalbi önemlidir. ( )
Cevaplar: 1. 1. Y, 2. Y, 3. D, 4. D, 5. Y, 6. D, 7. Y, 8. Y, 9. D, 10. D
8
BİR KÖRÜN HİKÂYESİ
Bir gün fakir bir din adamı, kör bir dervişin evine misafir olmuş.
Duvardaki Kur’an-ı Kerim’i görüp çok şaşırmış ama kör ev sahibine
de hiçbir şey söylememiş. “Sanırım evde başka birileri var ve Kur’an’ı
onlar okuyor.” diye düşünmüş. Din adamı, günlerce kör dervişin evinde
kalmış. Günler geçmiş ama evde kör dervişten başka hiç kimse yokmuş.
Ev sahibine, “Bu evde niçin Kur’an var? Bunu kim okuyor?” diye sor-
mak istemiş ama sormamış. Çünkü “Kör derviş bu soruya alınabilir.”
düşünmüş ve bir süre daha sabırla beklemiş.
Misafir adam bir süre sıkıntı ve merak içinde kalmış. Bir gece çok
ilginç bir şey olmuş. Misafir adam yatmış, o sırada kör dervişin sesi-
ni duymuş. Kalkıp kör dervişin odasına gitmiş. Kapıyı açıp bakmış
ve gözlerine inanamamış: Kör derviş, minderin üzerine oturmuş,
Kur’an okuyormuş. Misafir, bir süre beklemiş ve dervişi izlemiş. “Kör
bir insan Kur’an’ı nasıl okuyabiliyor? Eliyle satırları nasıl takip edebi-
liyor?” diye şaşırmış. Daha fazla dayanamamış ve bunu hemen kör
dervişe sormuş. Kör derviş şunları anlatmış:
9
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
- Ben Allah’a dedim ki, Kur’an okurken iki gözüm her şeyi görsün.
Böylece Kur’an’ı alıp açıkça okuyayım. Allah dualarımı kabul etti ve bir
ses geldi: “Kur’an okurken ben senin gözlerini geri vereceğim, kapalı
gözlerini açacağım.” Gerçekten de öyle oldu. Ben Kur’an okumak için
ne zaman kitabı açsam, Allah gözlerimi bana geri verdi. Ben hayatımda
Allah’a hiç karşı çıkmadım. Allah’a hep inandım ve ona güvendim.
Çünkü Allah ne alırsa, mutlaka onun karşılığını verir.
10
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki olayları metne göre sıralayalım.
1. ( ) Misafir adam, kör ev sahibine “Bu Kur’an’ı kim okuyor?” diye sormak
istemiş ama sormamış.
2. ( ) Misafir adam bir süre sabırla beklemiş.
3. ( ) Misafir adam, kör adama “Kuran’ı nasıl okuyorsun?” diye sormuş.
4. ( ) Kör adamın odasına girince çok şaşırmış çünkü kör adam Kuran
okuyormuş.
5. ( ) Çünkü kör ev sahibi kendisine alınabilir, diye düşünmüş.
6. ( 1 ) Yoksul bir din adamı, kör bir dervişin evine misafir olmuş.
7. ( ) Misafir adam Kuran’ı görünce şaşırmış, çünkü ev sahibi körmüş.
8. ( ) Bir gece misafir adam uykusundan Kuran sesiyle uyanmış.
9. ( ) Kör adam, “Kuran okurken gözlerimi açması için Allah’a dua ettim.
O da kabul etti.” diye cevap vermiş.
10. ( ) Misafir adam o evde bir Kuran görmüş.
11
HELVA HİKÂYESİ
Ahmet adında çok cömert bir şeyh vardı. Bu cömertliği yüzünden
daima herkese borcu oluyordu. Zengin kişilerden binlerce altın borç alı-
yor, bu altınları fakir kişilere harcıyor, borçlarını yine borç ile ödüyordu.
Hatta borç ile bir dergâh yaptı ve bütün malını bu dergâha bağışladı.
Cömert şeyh yıllarca böyle yaşamaya devam etti. Borç aldı, harcadı,
yine borç aldı, yine harcadı... Şeyh artık iyice yaşlandı, ölmek üzereydi.
Alacaklılar şeyhin çevresinde toplanıp borçlarını geri almaya çalışıyor-
lardı. Şeyhin 400 altın borcu olmasına rağmen borcunu ödemek için hiç
parası yoktu. Alacaklılar bunu biliyorlardı, bunun için onlar ümitsiz ve
asık suratlıydı.
Bu sırada bir çocuk dışarıda “Helva, helva!” diye bağırarak elindeki
helvaları satmaya çalışıyordu. Ölüm döşeğindeki şeyh, hizmetçisini ça-
12
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
13
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
8. Zengin bir adam, din adamına tepside / tabakta / zarfta 400 altın göndermiş.
9. Hizmetçi tabağın örtüsünü açınca çocuk / herkes /din adamı mucizeyi görmüş.
14
BAKKAL İLE PAPAĞAN
Bir bakkalın güzel sesli, yeşil renkli, konuşkan bir papağanı vardı.
Papağan dükkâna bekçilik ediyor, bütün tüccarlarla şakalaşıyordu. İn-
sanlarla onlar gibi konuşuyordu.
Bir gün dükkânın içinde sıçrayıp uçarken gülyağı şişelerini düşür-
dü ve bütün gülyağları yere döküldü. O sırada dükkânın sahibi geldi. Pa-
pağana çok sinirlendi ve papağanın başına vurdu. Dükkân sahibi papa-
ğana vurur vurmaz papağan kel oldu, ayrıca dili tutuldu ve birkaç gün
hiç konuşmadı. Bakkal çok pişman oldu. “Yazık, bu papağanı görmek
için dükkâna çok müşteri geliyordu. Şimdi müşterilerimi kaybedeceğim.
Keşke ona vurmasaydım.” dedi.
Bakkal, papağanının tekrar konuşması için yoksullara sadakalar
verdi. Üç gün üç gece şaşkın, üzgün, ümitsizce dükkânında oturdu. “Pa-
pağanım belki konuşur.” diye her şeyi denedi. O sırada kel bir derviş
dükkânın önünden geçiyordu. Papağan birdenbire konuşmaya başladı
ve dervişe bağırdı: “Hey derviş! Sen nasıl kel oldun? Yoksa sen de mi
şişeden yağ döktün?”
15
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki ifadeleri metne göre eşleştirelim.
1. Sahibi, papağana çok sinirlenmiş ve a. bir papağanı varmış.
2. Bir bakkalın güzel sesli b. gülyağı şişelerini düşürmüş.
3. Dükkân sahibi papağana vurunca c. bakkal vurduğu için çok
pişman olmuş.
4. Bir gün dükkânın içinde uçarken d. papağanın başına vurmuş.
5. Papağanının dili tutulunca e. birdenbire konuşmaya başlamış.
6. Bakkal, papağanının konuşması için f. papağan kel olmuş.
7. Papağan dervişi görünce g. “Sen de mi yağ döktün?”
diye bağırmış.
8. Papağan, dervişe h. fakirlere sadakalar vermiş.
16
HZ. ÖMER
ZAMANINDAKİ YANGIN
Hz. Ömer zamanında şehirde büyük bir yangın çıkmış. Ateş çok
büyükmüş, taşları bile kuru odun gibi yakıyormuş.
Yangın binalara, evlere sıçramış ve her yeri sarmış. Kuşların ka-
natlarına, yuvalarına kadar ulaşmış. Herkes çok korkmuş. Yangını sön-
dürmek için ateşin üzerine kovalarla su ve sirke dökmüşler. Halk koşa-
rak Hz. Ömer’in yanına gitmiş ve “Ateş suyla sönmüyor, çok çaresiziz.”
demişler. Hz. Ömer, “O ateşin sebebi sizin cimriliğinizdir. Ateşe su
dökmeyi bırakın; onun yerine hemen yoksullara ekmek dağıtın. Cimri-
likten bir an önce vazgeçin.” demiş.
Oradaki insanlar da Hz. Ömer’e: “Bizim kapılarımız ve elimiz
açıktır, biz cömert insanlarız. İyilikten, yardım etmekten hoşlanırız.”
demişler.
Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle cevap vermiş: “Siz sadece göste-
riş yapmak, insanlardan takdir görmek ve töreye uymak için fakirlere
sadaka veriyorsunuz. Allah için vermiyorsunuz. İşte bu ateş, Allah’ın
varlığının ispatıdır.”
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayalım.
1. Yangın niçin sönmemiş?
a. Çünkü insanlar yeteri kadar su dökmemişler.
b. Çünkü insanlar yangını geç fark etmişler.
c. Çünkü insanlar gösteriş yapmak için fakirlere yardım ediyormuş.
d. Çünkü insanlar eli açık ve yardımsevermiş.
2. Hz. Ömer, insanlara yangını söndürmek için ne yapmalarını söylemiş?
a. Ateşe sirke dökmelerini söylemiş.
b. Yoksullara ekmek dağıtmalarını söylemiş.
c. Hemen oradan kaçmalarını söylemiş.
d. Ateşe bol bol su dökmelerini söylemiş.
3. Metne göre Allah’ın varlığının ispatı nedir?
a. Yangının kuşların yuvalarına kadar ulaşması.
b. İnsanların iyilikten ve yardım etmekten hoşlanmaları.
c. Hz. Ömer’in insanlara akıl vermesi.
d. Yangını çıkaran ateş.
4. Metinde asıl anlatılmak istenen nedir?
a. İnsanların iyiliği sadece Allah için yapmaları gerektiği.
b. Büyük yangınların su ve sirkeyle söndürülemeyeceği.
c. Ateş’in Allah’ın varlığını ispat eden bir delil olduğu.
d. İnsanların töreye uymaları gerektiği.
18
ÜZÜM İÇİN KAVGA
Zengin bir adam dört arkadaşa bir miktar para vermiş. Onlardan
biri, “Bu parayla ‘engur’ alalım.” demiş. Arap adam ise “Aksilik etme,
ben ‘engur’ istemem, bu parayla ‘ineb’ alalım.” demiş. Türk adam da
“Para benim, ben ‘ineb’ istemem, ‘üzüm’ isterim.” diye ısrar etmiş. Rum
adam ise “Tartışmayı bırakın, bu parayla ‘istafiel’ alacağız.” diye söyle-
miş.
Bir süre sonra dört arkadaş birbirleriyle tartışmaya ve kavga etmeye
başlamışlar. Çünkü birbirlerini anlamıyormuş. Aslında aynı şeyi istiyor-
larmış ama bunun farkında değillermiş.
Onlar tartışırken yanlarına bir adam gelmiş ve şunları söylemiş:
- Bu parayla dördünüz de muradınıza erersiniz. Dört düşman
uzlaşır, birleşir. Sizin sözleriniz ayrılık getirir, savaş doğurur; fakat be-
nim sözüm uzlaştırır, birleştirir, barıştırır.”
Maalesef Türk, Rum ve Arap’ın kavgasından ‘engur’ ve ‘ineb’
problemi çözülemedi. Eğer insanlar birbirlerinin dillerini anlamazsa, bu
kavga bitmez…
19
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki ifadeleri metne göre eşleştirelim.
1. Zengin bir adam a. ineb almak istemiş.
2. Rum adam b. engur almak istemiş.
3. Arap adam c. anlamıyorlarmış.
4. Fars adam d. üzüm almak istemiş.
5. Türk adam e. dört arkadaşa para vermiş.
6. Onlar birbirlerinin dilini f. istafiel almak istemiş.
20
RUM VE ÇİNLİ
RESSAMLAR
Çinliler ressamlık konusunda kendilerini Rum halkından daha üs-
tün görürler ve onlara “Biz sizden daha iyi, daha yetenekli ressamlarız.”
derler. Rum ülkesi ressamları ise, “Bizim ustalığımız sizden daha üstün-
dür.” diye karşılık verirler.
Bunun üzerine padişah “Sizi bir sınav yapacağım. Hanginiz haklı,
göreceğim.” der. Sınav günü, iki halkın ressamları da saraya giderler ve
padişahın huzuruna çıkarlar.
Çinliler ve Rumlar, padişahtan kendilerine çalışmak için birer oda
21
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
vermesini isterler. Padişah, kapıları birbirine karşı iki odanın birini Çinli
ressamlara, diğerini de Rum ressamlara verir.
Çinliler, resim yapmak için padişahtan yüzlerce renk boya isterler.
Cömert padişah hazinenin kapılarını onlara açar ve onlara yüzlerce
renk boya verir.
Çinliler, her sabah hazineden çeşit çeşit renklerde boyalar alırlar.
Rum ressamlar ise, “Bize boya lazım değil. Bizim duvardaki pasları
temizlememiz lazım. Duvardaki pasları temizlemek bize yeter.” derler.
Rum ressamlar odalarının kapısını kapatırlar ve duvarı cilalamaya
başlarlar. Odanın duvarını gökyüzü gibi saf, temiz ve parlak bir hale
getirirler.
Çinliler resimlerini yapıp bitirince, sevinç ve neşelerinden davullar
çalmaya başlarlar. Padişah içeri girer ve Çinlilerin resimlerini görür. O
harika resimler karşısında şaşırıp kalır, aklı başından gider.
Sonra padişah Rum ressamların yanına gelir. Rum ressamlar, padi-
şah gelince iki oda arasındaki perdeyi kaldırırlar. Karşı odadaki Çinlile-
rin resimleri, bu odanın parlak duvarına yansır.
Padişah, Çinlilerin odasında ne gördüyse, Rum ressamların oda-
sında da aynısını görür. Resimler o kadar canlıdır ki padişahın gözünü
alır.
İşte, sûfîler Rum ülkesinin ressamlarına benzerler. Onların kitap-
ları, dersleri ve mucizeleri yoktur. Onların gönülleri parlaktır. Onların
gönülleri bir ayna gibi saf ve temizdir. Onların gönüllerine türlü türlü
resimler yansır.
22
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayalım.
1. Padişah niçin Çinli ve Rum ressamları sınav yapmak istemiş?
a. Onları sarayda görevlendirmek için.
b. Hangilerinin daha iyi ressam olduğunu anlamak için.
c. Sarayın duvarlarını boyamaları için.
d. Hazinenin kapılarını açmak için.
2. Rum ressamların saraydaki çalışma odaları neredeymiş?
a. Çinli ressamların odasının üst katında.
b. Çinli ressamların odasının sağında.
c. Çinli ressamların odasının karşısında.
d. Çinli ressamların odasının solunda.
3. Rum ressamlar niçin odalarının duvarını parlatmışlar?
a. Çinlilerin resimlerinin yansıması için.
b. Duvar pis olduğu için.
c. Padişah odayı temizlemelerini söylediği için.
d. Resim yapmaktan hoşlanmadıkları için.
Cevaplar: 1. 1. b, 2. c, 3. a
23
FİL NASIL BİR
HAYVANDIR?
Bir gün Hintliler halka göstermek için bir fil getirmişler. Fili ka-
ranlık bir ahıra koymuşlar. Fili görmek için birçok insan o karanlık
ahıra giriyormuş ama ahır çok karanlık olduğu için hiç kimse fili göre-
miyormuş. Herkes ona eliyle dokunuyormuş ve onun şeklini anlamaya
çalışıyormuş.
Bir kişi filin hortumuna dokunmuş. O kişi, “Filin şekli tıpkı bir
oluk gibidir.” demiş.
Birinin eli ise filin kulağına dokunmuş. O da “Fil bir yelpazeye
benziyor.” demiş.
24
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
25
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
2. Fili görmek için birçok insan o karanlık mağaraya / kümese / ahıra girdi.
3. Birinin eli filin hortumuna / ayağına / kulağına geldi. “Bunun şekli tıpkı bir
4. Birinin eli filin kulağına dokundu. Fil ona bir sütun / yelpaze / taht gibi geldi.
5. Bir başkası elini filin ayağına sürdü. “Filin şekli sütun / yelpaze / oluk gibidir.”
dedi.
6. Bir kişi elini filin sırtına sürünce, “Fil bir sütuna / tahta / oluğa benziyor.” dedi.
7. Eğer onların elinde bir fener / mum / lamba olsaydı, söylediklerinde farklılık
olmazdı.
26
KUYUMCU İLE YAŞLI ADAM
Bir gün kuyumcunun yanına çok ihtiyar bir adam gelmiş ve ondan
altın tartmak için terazisini istemiş. Kuyumcu, “Git beyim, bende kal-
bur yok.” diye cevap vermiş. Adam, “Ben senden kalbur değil, terazi
istiyorum. Vereceksen terazini ver, benimle alay etme!” demiş.
Kuyumcu bunun üzerine, “Benim dükkânımda süpürge yok.” de-
miş. Adam, “Yeter, şakalaşmayı bırak, istediğim teraziyi ver.” diye ku-
yumcuya bağırmış.
27
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
28
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki olayları metne göre sıralayalım.
1. ( ) Kuyumcu “Bende süpürge yok.” demiş.
2. ( ) Kuyumcu, yaşlı adama “Sonra gelir benden süpürge ve kalbur istersin.”
demiş.
3. ( ) Yaşlı adam “Teraziyi ver, benimle alay etme.” Demiş.
4. ( ) Yaşlı adam kuyumcudan terazi istemiş.
5. ( ) Kuyumcu, yaşlı adama “Ben başlangıçta işin sonunu gördüm.” demiş.
6. ( ) Kuyumcu, yaşlı adama “Senin ellerin titrer ve altınlar yere dökülür.” demiş.
7. ( ) Kuyumcu bende kalbur yok demiş.
8. ( ) Yaşlı adam, kuyumcuya “Yeter, şakalaşmayı bırak.” demiş.
Cevaplar: 1. 1. 4, 2. 7, 3. 3, 4. 1, 5. 8, 6. 6, 7. 2, 7. 5
29
PADİŞAH VE
HASTA CARİYESİ
Çok eski zamanlarda bir padişah varmış. Dindar ve çok zenginmiş.
Bir gün adamlarıyla beraber ava gitmiş. Yolda bir cariye görmüş ve ona
âşık olmuş. Hemen cariyeyi satın almış. Fakat bir gün cariye hastalan-
mış. Padişah, ülkenin bütün doktorlarını çağırmış ve “Eğer cariyemi
iyileştirirseniz tüm hazinemi size vereceğim.” demiş.
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
31
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
32
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki tanımları anlamlarıyla eşleştirelim.
1. dindar a. altın, gümüş, mücevher, vb. değerli eşyaların tümü.
2. kibirli b. büyük akarsu, nehir.
3. ırmak c. köle olan genç kadın.
4. gözyaşı d. her zaman daha fazlasını isteyen, doymayan kişi.
5. kuyumcu e. bir yerden bir yere haber ya da bilgi ulaştırmakla
görevli kişi.
6. hazine f. altın, gümüş gibi değerli süs eşyaları satan kişi.
7. cariye g. kabul etmesi için birinden bir şey isteme, öneri.
8. teklif h. çeşitli sebeplerle gözden akan su damlacıkları.
9. açgözlü i. dinine bağlı kimse.
10. elçi j. kendini herkesten üstün gören kişi.
Cevaplar: 1. 1-i, 2-j, 3-b, 4-h, 5-f, 6-a, 7-c, 8-g, 9-d, 10-e
33
ASLAN, KURT VE TİLKİ
Bir gün bir aslan, bir kurt ve bir tilki arkadaş olmuşlar. Beraber ava
çıkmışlar. Akşam bir öküz, bir keçi, bir de tavşan yakalamışlar. Avları-
nı ormana getirmişler. Aslan, kurda “Bunları bize paylaştır!” diye emir
vermiş.
Kurt, “Padişahım, öküz en büyük av. Bu yüzden o sizin. Keçi orta
boyda, o da benim olsun. Tilki de tavşanı alsın.” demiş. Aslan, kur-
da çok kızmış. “Ben aslanım. Bu avların hepsi benim.” diye kükremiş.
Bir pençe ile kurdu parçalamış ve sonra tilkiye, “Haydi, avlarımızı bir
de sen paylaştır!” demiş. Tilki çok korkmuş. Ama korkusunu gizlemiş.
“Aman efendimiz, Ben bunları paylaştıramam. Bu öküz sizin kahval-
tınızdır, keçiyi öğlen, tavşanı da akşam yersiniz.” diye cevap vermiş.
Aslan, tilkinin paylaştırmasını çok beğenmiş. “İşte âdil bir paylaştırma
böyle olur. Bu paylaştırmayı kimden öğrendin sen?” diye sormuş. Tilki
aslana, yerdeki kurdu göstermiş: “Padişahım, bunu kurdun ölüsünden
öğrendim.” diye cevap vermiş.
Aslan bu cevaba daha çok memnun olmuş. “Aferin, sen kurttan
ders aldın. Bu yüzden avların üçü de senin olsun!” demiş.
34
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Metne göre aşağıdaki cümlelerde uygun olan kelimeyi işaretleyelim.
1. Bir gün bir aslan, bir kurt ve bir tilki / tavşan / keçi arkadaş olmuşlar.
2. Beraber avlanmaya / eğlenmeye / yemeğe çıkmışlar.
3. Aslan kurdun avları yemesini / paylaştırmasını / avlanmasını beğenmemiş.
4. Aslan, kurt öldükten sonra avları paylaştırması için keçiyi / tavşanı / tilkiyi
görevlendirmiş.
5. Tilki, kurdun ölüsünden korkmuş / kaçmış / ders almış.
35
TİLKİ VE EŞEK
Eski zamanlarda zayıf ve aç bir eşek vardı. Bu eşek sabahtan ak-
şama kadar aç bir şekilde kayalıklarda geziyordu. Orada sudan başka
hiçbir şey yoktu.
O civarda bir orman vardı. O ormanın kralı aslandı. Bir gün bu
aslan büyük bir fille savaştı, çok yoruldu. Bu nedenle avlanamadı ve
diğer hayvanlar da aç kaldı. Çünkü onlar aslanın artıklarını yiyorlardı.
Aslan, tilkiye “Git, benim için bir eşek avla. Ormanın çevresinde
bir eşek bul, onu güzel sözlerle kandır ve buraya getir. Eşeği yersem
güçlenirim, o zaman ava çıkarım. Siz de aç kalmazsınız.” dedi.
Tilki her yerde eşek aradı. Sonunda zavallı eşeği buldu. Sıcak bir
şekilde zavallı eşeğe selam verdi. Tilki, eşeğe “Burada hiç yiyecek yok.
Burada nasıl yaşıyorsun?” diye sordu.
MESNEVİDEN HİKAYELER
37
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
38
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümleler doğruysa (D), yanlışsa (Y) yazalım.
1. Aslan, kurtla savaştığı için çok yorulmuş. ( )
2. Aslan, tilkiyi bir eşek bulması için görevlendirmiş. ( )
3. Tilki eşeği iki kez kandırmış. ( )
4. Eşek çok neşeliymiş. ( )
5. Tilki, eşeği aslana götürmek için kandırmış. ( )
6. Eşek, tilkinin hileli sözlerine inanmış. ( )
7. Tilki eşeğin kalbini ve beynini yemiş. ( )
8. Eşek her zaman, yemyeşil ormanlık bir yerde dolaşırmış. ( )
9. Tilki çok zayıfmış. ( )
10. Aslan, eşeği yedikten sonra uyumuş. ( )
Cevaplar: 1. 1. Y, 2. D, 3. D, 4. Y, 5. D, 6. D, 7. Y, 8. Y, 9. D, 10. Y
39
ASLAN VE
TAVŞANIN HİKÂYESİ
Eski zamanlarda bir orman vardı. Bu ormanın sakinleri korku
içindeydi. Çünkü bu ormanın kralı aslan çok zalimdi. Her gün orman-
daki hayvanlardan birini yiyordu.
Ormandaki hayvanlar bir gün toplandılar ve “Böyle yaşanmaz, bir
şeyler yapmalıyız.” dediler. Konuşup tartıştılar, aralarından bir sözcü
seçtiler. Onu aslana göndermeye karar verdiler.
Sözcü, aslanın yanına gitti ve “Ey ormanların kralı! Her gün içimiz-
den birini yiyorsunuz. Buna itirazımız yok, bu sizin hakkınız. Fakat
sizin yorulmanızı istemeyiz. Siz artık zahmet etmeyin. Biz her gün yiye-
ceğinizi size getiririz. Böylece rahat edersiniz.” dedi.
Aslan bu öneriyi beğendi ve hemen kabul etti. O günden sonra or-
mandaki hayvanlar her sabah bir hayvanı yemesi için aslana gönderdiler.
MESNEVİDEN HİKAYELER
Aslana gitme sırası tavşana geldi. Hayvanlar, tavşana “Bu senin ka-
derin. Ormanın huzuru için birimizin kendini feda etmesi gerek. Za-
man kaybetmeden yola çık, aslanı kızdırmayalım.” dediler.
Tavşan aslandan korkuyordu. Bu yüzden yavaş hareket ediyordu.
Ötekiler kaygılanmaya başladılar. Sonunda tavşanı ikna ettiler ve tav-
şan yola çıktı. Aslan çok açtı, bu yüzden “Nerede kaldın sen? Neden
geciktin?” diye tavşana bağırdı.
Tavşan terini sildi ve “Sormayın kralım, yolda bir aslan önüme çık-
tı. Elinden kurtulmak çok zor oldu.” dedi. Aslan daha da öfkelendi;
“Aslan mı, kim bu aslan? Burada kral benim, o da kimmiş?” diye ba-
ğırdı.
Tavşan, “Efendim, o aslan o kadar büyüktü ki çok korktum. Ona
sizi anlattım, o da beni tehdit etti.” dedi. Aslan, tavşana “Gel benimle,
gidip o küstahı öldüreyim.” diye söyledi. Hemen yola çıktılar, tavşan
önde aslan arkada gittiler. Tavşan bir kuyunun başında durdu ve “İşte,
kralım! Aslan bunun dibinde, bakın nasıl da orada oturuyor.” dedi.
Aslan, tavşana “Çekil şuradan!” dedi ve tavşanı itti. Kuyunun içine
bakınca tıpkı kendisi gibi bir aslan gördü. Aslan, kuyudan kendisine
bakıyordu. Aslında aslan suda kendi yansımasını gördü. Aslan kük-
redi, kuyudaki aslan da kükredi. Aslan iyice sinirlendi. Tavşan, aslana
“Görüyorsunuz efendim, kuyudaki aslan size meydan okuyor.” dedi.
Aslan iyice kızdı. Aslanın sesi ormanın dört bir yanından yankı-
landı. Bir anda kuyuya atladı ve suya düşer düşmez öldü. Tavşan, or-
manda neşeli şarkılar söyleyerek arkadaşlarının yanına döndü.
41
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Metne göre doğru olan seçeneği işaretleyim.
1. Ormandaki hayvanlar korku içindeydi. Çünkü ……
a. ormanda yiyecek bulmak çok zordu.
b. aslan her gün ormandaki hayvanlardan birini yiyordu.
c. ormanın kralı aslan çok yoruluyordu.
d. orman çok karanlıktı.
2. Ormandaki hayvanlar aslana bir sözcü gönderdiler. Sözcü, aslana …..
a. “Sizden çok korkuyoruz, lütfen bizi yemeyin.” dedi.
b. “Bizi değil, tavşanı yiyin.” dedi.
c. “Siz çok yorgunsunuz, biraz dinlenin.” dedi.
d. “Biz yer gün sizin yiyeceğinizi getiririz.” dedi.
3. Tavşan aslana nasıl bir yalan söyledi?
a. “Sizden çok korkuyordum, bu yüzden yavaş yavaş geldim.” dedi.
b. “Yolda başka bir aslan gördüm, o beni tehdit etti. ” dedi.
c. “Ormanda yolumu kaybettim, bu yüzden geç kaldım.” dedi.
d. “Siz çok yorgundunuz, sizi rahatsız etmek istemedim.” dedi.
4. Aslan, tavşanı dinleyince ne yaptı?
a. Diğer aslanı bulmak için yola çıktı.
b. Tavşana çok sinirlenip onu yedi.
c. Su içmek için kuyunun yanına gitti.
d. Yüzmek için kuyuya atladı.
5. Aslan kuyuya atladı. Çünkü ….
a. kuyuda değişik balıklar vardı.
b. tavşana çok sinirlendi.
c. kendi yansımasını başka bir aslan sandı.
d. su içmek istiyordu.
42
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
DAMDAKİ DEVE
İbrahim Edhem, Belh şehrinin padişahıydı. Bir gece sedire uzan-
mış dinleniyordu. Sarayının çatısında bazı sesler ve gürültüler duydu.
Sanki çatıda birileri dolaşıyordu. “Kim böyle bir şeye cesaret edebilir?”
diye düşündü ve pencereden yukarı baktı.
“Kim var orada? Sarayın çatısında ne işiniz var?” diye bağırdı. Ça-
tıda birkaç adam vardı ve padişah bu adamları tanımıyordu. Adamlar,
“Bir şey kaybettik ve onu arıyoruz.” diye cevap verdiler.
İbrahim Edhem, çatıdaki adamlara “Ne kaybettiniz?” diye sordu.
Onlar da “Develerimizi kaybettik.” diye cevap verdiler. İbrahim Ed-
hem, bu cevaba çok şaşırdı ve hayretle «Develerinizi sarayın çatısında
43
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
44
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki tanımları anlamlarıyla eşleştirelim.
1. sedir a. Hükümdarların oturduğu büyük ev.
2. çatı b. Boynu uzun, sırtında hörgücü olan, yük taşıyan bir hayvan.
3. padişah c. Gerçekleşme ihtimali bulunmayan, olanaksız.
4. saray d. Evleri dış etkilerden korumak için üzerlerine yapılan bölüm.
5. gürültü e. Ortaya çıkan, gerçekleşen her türlü iş, hadise.
6. deve f. Oturmaya veya yatmaya yarayan ev eşyası.
7. imkânsız g. Bir tarikata girmiş, onun törelerine bağlı dindar kimse.
8. saltanat h. Devlet başkanı, hükümdar.
9. olay ı. Bolluk ve zenginlik, gösterişli yaşayış.
10. derviş i. Anlamsız sesler, patırtı.
Cevaplar: 1. 1-f, 2-d, 3-h, 4-a, 5-i, 6-b, 7-c, 8-ı, 9-e, 10-g
45
DEFİNE
Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış. Yoksul bir adam
da rüyasında bir müjdeci görmüş. Müjdeci, yoksul adama “Ey yoksul
adam. Kalk, kâğıtçı komşuna git; onda şu şekilde, şu renkte bir kâğıt
var, onu bul ve oku. Fakat o kâğıdı tek başına ıssız bir yerde oku. Sakın
başkalarına gösterme. O kâğıtta bir definenin yeri yazıyor. Bunu insan-
lar duysa bile üzülme. Senden başka hiç kimse o defineden hiçbir şey
alamaz. Onu bulamazsan sakın üzülme. Allah sana yardım eder.” demiş.
Müjdeci bunları söyledikten sonra, elini adamın göğsüne koymuş
ve “Haydi, yürü!” diye devam etmiş.
Yoksul adam uykusundan uyanınca çok sevinmiş. Hemen kalkmış,
giyinmiş, dışarı çıkmış. Kâğıtçı komşusunun dükkânına gitmiş. Kim-
senin anlamaması için bir süre başka kâğıtlara bakmış. Sonra asıl kâ-
ğıtların yanına gitmiş. “Aman Allah’ım! İşte o. Tüm işaretler üzerinde
var. Şekli, rengi, hepsi rüyamdaki kâğıtlar gibi.” diye düşünmüş. Gizlice
o kâğıdı almış ve cebine koymuş. Komşusuna, “Hayırlı işler!” diyerek
dükkândan ayrılmış.
O kâğıdı okumak için sakin bir yere gitmiş, sağa sola bakmış. Et-
rafında kimse yokmuş. İçinden de “Bu değerli kâğıt başka kâğıtların
arasına nasıl girdi? Allah, benim bu kâğıdı çalmama nasıl izin verdi? Her
yer altınla, gümüşle dolu olsa bile, eğer Allah istemezse ondan hiçbir şey
alamazsın. Yüzlerce kitap okusan bile, Allah istemezse aklında hiçbir
şey kalmaz, Allah isterse, bir kitap okumasan bile ağzından çok değerli
sözler dökülür. Şimdi inanıyorum, rüyamdaki kişi bir ermişti. Çünkü
bu define kâğıdının yerini bildi.” diye düşünmüş.
Bir daha etrafına bakmış, kimse yokmuş. Kâğıdı cebinden çıkarıp
incelemiş. Kâğıtta şunlar yazılıymış: Şehrin dışında bir türbe var. Tür-
beye arkanı dön, yüzünü kıbleye çevir, sonra bir yay al ve o yayla bir
ok at. Ok nereye düşerse orayı kaz.
46
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
Yoksul adam türbeyi bulmuş. Bir yay almış ve oku fırlatmış. Ok,
yüz metre ileriye düşmüş. Yoksul adam, orayı kazmış. Kazmış, kaz-
mış... Ama hiçbir şey bulamamış.
47
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
Yoksul adam her gün o türbeye gidip ok atmış. Her gün de kaz-
mış... Ama defineyi bulamamış. Ama ümidini hiç kaybetmemiş. Sürekli
her yeri kazmış. İnsanlar, “Bu adam niçin her yeri kazıyor?” diye düşün-
müşler ve padişaha haber vermişler. Askerler yoksul adamı bulmuş ve
onu padişahın sarayına getirmişler.
Padişah, “Benim ülkemde, benden gizli hazine aramışsın, doğru
mudur?” diye bağırmış. Adam hem yoksulmuş hem de akıllıymış. Du-
rumu fark etmiş. “Eğer yalan söylersem padişah beni öldürür.” diye
düşünmüş. Padişaha, rüyasını, kâğıdı, her şeyi bir bir anlatmış ve kâğıdı
padişaha vermiş. “Çok uğraştım, fakat defineyi bulamadım. Yoruldum,
aç kaldım, uykusuz kaldım. Ey büyük padişahım, belki senin şansın var-
dır, sen defineyi bulursun.” demiş.
Padişah da o türbeye gitmiş, altı ay ok atmış, her yeri kazmış. Fakat
o da defineyi bulamamış. Altı ay sonra padişah yoksul adamı çağırmış,
define kâğıdını onun önüne atmış. “Bu benim gibi bir padişahın işi de-
ğil. Senin işin yok. Bu iş sana daha uygun! Eğer bulursan, define sana
helal olsun.” demiş.
Yoksul adam kâğıdı almış ve defineyi aramaya devam etmiş. Orada-
ki insanlara, “Padişah bana izin verdi.” demiş. O insanlar, yoksul adamı
çok kıskanmışlar.
Günler, aylar geçmiş. Yoksul adam aç, yorgun ve perişan bir halde
kazmaya devam etmiş ama defineyi bulamamış. Bir gün “Neden Al-
lah’tan yardım istemiyorum? Allah, isteyin vereyim, dua edin kabul ede-
yim, demiyor mu?” diye düşünmüş. Ellerini açmış; “Ey Allah’ım! Bu
define için ömrümü harcadım! Yıllardan beri hiç çalışmadım, sadece
her yeri kazdım. Şeytan beni kandırdı. Ya Rabbi! Bu işten tövbe ettim.
Sana yalvarıyorum.” diye günlerce, gecelerce dua etmiş.
Sonunda Allah, yoksul adamın dualarını kabul etmiş…
48
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Metne göre aşağıdaki cümlelerde uygun olan kelimeyi işaretleyelim.
1. Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında / kümeste / denizde görür.
2. Yoksul adam yolda / rüyasında / işte bir müjdeci görmüş.
3. Müjdeci, yoksul adama “Kâğıtta definenin / ıssız yerin / kâğıtçının yeri yazı-
yor.” demiş.
4. Yoksul adam, kâğıtların arasında para / resim / definenin yerini bulur.
5. Yoksul adam her gün o kâğıtçı dükkânına / ıssız yere / türbeye gitmiş.
6. Yoksul adam definenin yerini bulmak için yay / ok / taş atar.
7. Oradaki insanlar / askerler / alacaklılar yoksul adamı saraya götürmüşler.
8. Padişah da ömür boyu / bir yıl / altı ay defineyi aramış ama bulamamış.
9. Padişah, yoksul adama kâğıdı bulması / evine dönmesi / defineyi araması için
izin vermiş.
10. Sonunda yoksul adam dua eder / hazineyi bulur / ölür.
49
USTA İLE ŞAŞI ÇIRAK
Şaşı bir çırak varmış. Ustası bu şaşı çırağa, “Haydi git, odadan şişeyi
getir.” demiş. Şaşı, ustasına “Odada iki şişe var. Hangisini getireyim?”
diye sormuş.
Ustası, “Orada iki şişe yok. Sadece bir tane şişe var. Sen şaşısın, bu
nedenle öyle görüyorsun.” demiş.
Şaşı, ustasına “Ey ustam, beni kınama.” diye cevap vermiş.
Usta, şaşı çırağa “O iki şişeden bir tanesini kır.” demiş. Şaşı çırak,
bir şişeyi kırınca iki şişe de yok olmuş.
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki olayları metne göre sıralayalım.
1. ( ) Şaşı çırak ustasına kendisini kınamamasını söylemiş.
2. ( ) İki şişe de yok olmuş.
3. ( 1 ) Ustası şaşı çırağa odadaki şişeyi getirmesini söylemiş.
4. ( ) Ustası “Odada sadece bir şişe var. Sen şaşısın.” demiş.
5. ( ) Şaşı çırak şişelerden birini kırmış.
6. ( ) Şaşı çırak “Odada iki şişe var, hangisini getireyim?” diye sormuş.
Cevaplar: 1. 1. 4, 2. 6, 3. 1, 4. 3, 5. 5, 6. 2
50
ÖĞRETMEN İLE GEMİCİ
Bir öğretmen gemiye binmiş. Gemiciye, “Sen hiç dilbilgisi kitabı
okudun mu?” diye sormuş. Gemici “Hayır, daha önce hiç dilbilgisi kita-
bı okumadım.” diye cevap vermiş. Bunun üzerine öğretmen, gemiciye
“Ömrünün yarısı mahvolmuş.” demiş.
Gemici çok sinirlenmiş, kalbi kırılmış ama öğretmene hiçbir şey
söylememiş. Bir süre sonra büyük bir fırtına çıkmış, fırtına sebebiyle
gemi çok sallanmış. Gemici, öğretmene “Sen yüzme biliyor musun?”
diye sormuş. Öğretmen, “Hayır, yüzme bilmiyorum.” demiş. O zaman
gemici, öğretmene şunları söylemiş: Şimdi senin ömrünün tamamı
mahvoldu. Çünkü gemi biraz sonra batacak!
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümleler doğruysa (D), yanlışsa (Y) yazalım.
1. Gemici daha önce dilbilgisi kitabı okumamış. ( )
2. Öğretmen, gemiciye “Ömrünün tamamı mahvoldu.” demiş. ( )
3. Gemici, öğretmenin sözlerine çok üzülmüş. ( )
4. Fırtına çıkınca gemi batmış. ( )
5. Öğretmen çok iyi bir yüzücüymüş. ( )
Cevaplar: 1. 1. D, 2. Y, 3. D, 4. Y, 5. Y
51
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
SÖZLÜKÇE
PADİŞAHIN İKİ KÖLESİ
ahlak (i.): Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri
ve kuralları, huy.
bahane (i.): Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen gerçek olmayan se-
bep.
bakımlı (s.): Elbiseleri, saçı, yani dış görünümü ve sağlığı güzel olan insan.
bakımsız (s.): Elbiseleri, saçı, yani dış görünümü ve sağlığı kötü olan insan.
garip: (s.) . Kimsesiz, zavallı.
güçlü kuvvetli (s.): Sağlığı, gücü, kuvveti yerinde olan
kaşlarını çatmak: (d.) Kızmak, sinirlenmek, kötü kötü bakmak.
niyet: (i.) Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünmek.
övmek: (f.) Birinin veya bir şeyin iyiliklerini, üstünlüklerini söyleyerek değerini
yüceltmek.
süslü kelime (s.t.) Uzun, güzel ve etkili sözler.
üstün (s.) Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onlardan daha iyi.
HELVA HİKÂYESİ
acımasız (s.): Acıma duygusu olmayan, katı yürekli, merhametsiz.
alacaklı (s.): Birinden alacağı olan kişi.
bağışlamak (f.): Bir malı ya da parayı karşılık beklemeden birine vermek.
dergâh (i.): Dervişlerin toplandıkları ve ayin yaptıkları yer.
içten (z.): Yürekten, candan, samimi davranarak.
mucize (i.): İnsan aklının alamayacağı olağanüstü, inanılması güç olaylar.
ölüm döşeği (i.): Ölmek üzere olma, ölümcül durum.
şeyh (i.): Tarikat kurucusu, bir tarikatta en yüksek dereceye ulaşmış kimse.
usta (i.): Bir işi öğrenmiş ve kendi başına yapabilen kimse.
52
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
53
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
üstün (s.): Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, değerli.
üstün görmek (f.): Bir şeyi veya kimseyi başkasından daha değerli görmek.
yansımak (f.): Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirmek, ak-
setmek.
54
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
keçi (i.): Eti, sütü, derisi ve kılı için yetiştirilen küçükbaş hayvan.
kükremek (f.): Aslan, vb. hayvanların bağırması
öküz (i.): Çift sürmekte, kağnı çekmekte kullanılan, etinden yararlanılan sığır.
pençe (i.): Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları.
tilki (i.): Köpeğe benzeyen, ağız ve burnu sivri, kümes hayvanlarına zarar veren,
kürkü beğenilen bir tür hayvan.
TİLKİ VE EŞEK
artık (i.): Bir şey harcandıktan, yendikten sonra artan bölümü.
civar (i.): Etraf, çevre
kandırmak (f.): Aldatmak, inandırmak.
kayalık (i.): Büyük ve sert taşların çok olduğu yer.
pınar (i.): Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak.
sabretmek (f.): Acı, yoksulluk, haksızlık, vb. üzücü durumlar karşısında ses çı-
karmadan onların geçmesini beklemek.
sahtekâr (s.): Sahte işler yapan, yalan söyleyen, hile yapan kişi.
DAMDAKİ DEVE
çatı (i.): Evleri dış etkilerden korumak amacıyla üzerlerine yapılan çoğu kiremit
kaplı bölüm.
saltanat (i.): Bolluk ve zenginlik, gösterişli yaşayış.
sedir (i.): Üstü minderli ve yastıklı olabilen, oturmaya veya yatmaya yarayan ev
eşyası.
terk etmek (f.): Bırakmak, ayrılmak.
55
MESNEVİ’DEN HİKAYELER
DEFİNE
aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış (a.): “İnsanlar yokluğunu, yoksul-
luğunu çektikleri şeyler için olmayacak hayaller, düşler kurar.” anlamında kullanı-
lan bir söz.
define (i.): Toprak altına gömülerek saklanmış para veya değerli şeyler, gömü.
ermiş (i.): Dinî inançlara göre kendisinde olağanüstü manevi güç bulunan kişi.
fırlatmak (f.): Hızla atmak.
ıssız (s.): Kimse bulunmayan veya az kimse bulunan, tenha yer.
kazmak (f.): Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak.
kıble (i.): Bazı ibadetler yerine getirilirken dönülen Kâbe’nin bulunduğu yön.
müjdeci (i.): Güzel haber getiren kişi.
ok (i.): Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk.
perişan (s.): Acınacak durumda olan, zavallı.
tövbe etmek (f.): İşlediği bir günah veya suçtan pişman olarak bir daha yapma-
maya karar vermek.
türbe (i.): Genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan ve içinde o kimsenin mezarı
bulunan yapı.
ümit (i.): Olması beklenilen veya olacağı düşünülen şey, umut.
KISALTMALAR
i.: isim
f.: fiil
d.: deyim
s.: sıfat
zf.: zarf
z.: zamir
e.: edat
56