Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 56

TOPKAPI SARAYI

MÜZESİ
KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI

Sanat 7
Nisan 1982

Grafik Düzen

Aydın Erkm en
Fotoğraflar
Şem si Güner
Halûk Doğanbey
Basıldığı Yer
Tifdruk M atbaacılık Sanayii A. Ş.
an nnn Fatih Sultan Mehnıed'in Portresi,
1 0 .0 0 0 ade* basılm ıştır. S|M0 bey tarafmda|1 yap||nllst|rı
F ia tı: 1250 . - T L . XV. yüzyılın ikinci yarısı.

SANAT
İÇİNDEKİLER
Giriş 10
T o p k a p ı S a r a y ı, B ir in c i A v lu ,
12 Ülkii Altındağ

İk in c i A v lu . Ü ç ü n c ü A v lu (E n d e r û n )
Zarif Orgun
Bu bölümde anlatılan Saray Teşrifatı
Harem (Padişah Evi) 44 Güngör Dilmen

D ö r d ü n c ü A v lu 52 N e rim a n S ın a r

Saray'ın Ana Yerleşim Düzeni İle Kara 58 Ülkii Altındağ


ve Deniz Surları Arasında Kalan Yer
Topkapı Sarayı Müzesi Onarımları 65 Y. M im a r İlb a n Öz

Saray Arşivi 77 Ülkü Altındağ

Çin ve Japon Porselenleri 82 Nurdan Erbahar - Hülya Tuncay

Saray Mutfak Eşyaları 88 Dr. Tarcan Yılmaz

İstanbul Cam ve Porselenleri 90 Nedret Bayraktar

G ü m ü ş le r , B illu r la r ( K r i s t a l l e r ) , A v r u p a P o r s e le n le r i 93 G öksen S onat

Padişah Elbiseleri, Kumaşlar ve Halılar 103 Hülya Tezcan

Hazine 111 Emine Bilirgen


Padişah Portreleri ve Resim Koleksiyonu 118 Dr. Filiz Çağman ■Dr. Zeren Tanındı
Saatler 120 Aysel Tuzcular

Mukaddes Emanetler 126 Turan Turanbek


Saray Kütüphaneleri (Yeni Kütüphane) 130 Dr. Filiz Ç ağm an-D r. Zeren Tanındı
Türk İşlem eleri 140 Selma Delibaş
Silâhlar 145 Turgay Tezcan
Saltanat Arabaları 149 Cengiz Gezer
Sami Ö zgiritli Koleksiyonu 151 Göksen Sonat
Prof. Kenan Özbel K oleksiyonu 152 Selma Delibaş
(N 5 C 1
Planlar 154
R i h li v / n n r a f v /a 1 C*7
TOPKAPI SARAYI

etihden sonra, Osmanlı gili bizce en doğru bilgileri, Fatih mış olduğu Yeni Sarayın kuruluşu
Devletinin merkezinin devrinin iki tarihçisi Dursun Bey ve ve protokolünün bir sistem e bağlan­
bundan böyle İstanbul Kritovulos’un eserlerinden öğreniyo­ ması Fatih Kanûnnâm esi ile de be­
şehri olacağını söyleyen ruz. Dursun Bey Fatih’in, devletin lirlenm iştir. Bu kanûnnâm ede Sa­
Fatih, yirmi gün kadar artan işleri karşısında, planı ken­ ray’da bir Arz Odası ve Has O danın
ordugâhında kalmış İstanbul'u ve di düşüncesine uygun yeni bir sara­ yaptırılm ası bayram larda Dîvân
Ayasofya’yı gezip görmüş, evvelâ ku­ yın yapılmasını emrettiğini, bu sara­ Meydanına taht kurulm ası, H azine’
şatm ada harap olan surların onan­ yın Kostantiniye Kalesi içindeki nin ve Defterhâne'nin padişahın sad­
ınım em rettiği gibi herkesin gücü manzarası itibarîyle şerefli yerini razamda olan m ührü ile m ühürlen­
yettiği kadar şehrin im arına çalışma­ Sultan’ın bulduğunu, Arap, Acem ve mesi em redilm işti.
sını da istem iştir. Bu arada şehrin Anadolu’dan m ahir m im arlar ve mü­
merkezinde, Forum Tauri (İstanbul hendisler getirterek kısa sürede Sa­ Yeni Sarayın yapılış tarihi kesin
Üniversitesi Merkez Binasının bu­ rayını yaptırdığını, burçları bulunan olarak bilinm em ektedir. Çinili K öşk­
lunduğu alan) denilen yerde kendisi bir sur çektirerek bu yapıyı şehirden ün 877 (1472) ve Bâb-ı H üm âyûn'un
için bir saray inşasını da em rettikten ayırdığını, bir de iç kale yaptırdığını, ramazan 883 (kasım 1478) tarihli
sonra Edirne'ye gitm iştir. Sırbistan kalenin suruyla Saray duvarının ara­ kitabelerine göre Saray’ın bu tarihler
seferinden sonra kışı geçirmek üze­ sını çeşmeleri bulunan bağ, bostan, arasında inşa edildiği kabul edilm ek­
re İstan b u l’a gelen Fatih, Saray’ın bahçe ve gülistan haline getirdiğini tedir. Devletin idaresi ve S aray’ın iç
tam am landığını ve surların mükem­ kaydetmektedir. Kritovulos ise ese­ hizmetleri göz önüne alınarak Fatih
mel b ir surette onarıldığını görerek rinde Padişahın kışı İstanbul’da ge­ devrinde kurulm ağa başlanılan Yeni
m em nun olmuş ve şehrin im arında çirdiğini, şehrin yerleşme yerleri, Saray, Sultan Abdülmecid devri o rta­
gayret gösterenleri de m ükafatlan­ imarı, Saray'ın yapılması ile meşgul larına kadar Sûr-i Sultânı ile Saray
dırm ıştır. olduğunu, yapılmakta olan Saray’ın duvarları arasında has bahçelerinde
büyüklük ve ihtişamıyla İstanbul’da yapılan yeni köşkler h atta kıyıda­
eski devirlerden kalma binaların ki sahil sarayları ile zam anla tepe­
K uruluş devrini tam am lam ış, Ana­ hepsine üstünlük sağlıyan bir görü­ den deniz kenarına kadar uzamış
dolu ve Rum eli’de kazandığı zafer­ nümde olmasını istediğini, m uhte­ büyüm üştür. Sarayburnu’nda deniz
lerle gücünü, kuvvetini bütün dünya­ şem Saray’ın büyük bir dikkatle ya­ kenarında bulunan Topkapı Sahil
ya gösterm iş ve Bizans İm paratorlu­ pılmış olan süslemelerinin devrin en Sarayının 1280 (1863) tarihinde çı­
ğunu ortadan kaldırm ayı başarm ış güzel örneklerini oluşturduğunu, kan bir yangın sonucu tam am en yan­
olan Osm anlılar, dünya tarihinde bunlarda altın ve gümüşün cömertçe masından sonra Yeni Saraya Topka-
yalnız ortaçağı kapatm akla kalm a­ kullanılmış olduğunu, kubbelerinin pı Sarayı denilmeye başlanm ıştır.
yıp b ir İm p aratorluk olarak kendisi­ üzerinin kurşunla örtülü bulunduğu­
ni kabul ettiriyor ve İm paratorluğun nu, büyük kapılar, fırınlar ve ha­ Topkapı Sarayı yaklaşık 700.000
gereklerine göre teşkilâtlanıyordu. m am lar geçildikten sonra yüksek m2, lik geniş b ir arazi üzerine kurul­
Ancak, F atih’in Bayezıt'da yaptırdığı burçların Harem ve diğer dairelerin m uştur. Bu arazi Haliç ve M armara
Saray acele inşa edildiğinden devle­ bulunduğu asıl Saray’a girildiğini, kıyılarında Bizans’ surları, karada
tin yem teşkilâtına cevap verecek ni­ Saray'ın ve civarındaki yapıların et­ Fatih devri surları (Sûr-i Sultânı)
telikte değildi. Bu sebeple şehrin bi­ rafına bir de sur inşa edildiğini, ge­ ile çevrilidir. 1400 m. uzunluğunda
rinci tepesinde Bizans Akropolünün niş meyva ve çiçek bahçelerinin bu­ olan kara surları üzerinde Otluk Ka­
bulunduğu, Fatih vakfiyesine göre lunduğunu, züm rüt çimenler üzerin­ pısı, Bâb-ı Hümâyûn ve Demir Kapı
Zeytinlik denilen yerde, Haliç, Saray- den berrak suların aktığını, kuşların isimli üç büyük kapı ve aralarında
b u rn u ve M arm ara Denizine hâkim öttüğünü, burada her çeşit ehli ve koltuk kapılan vardır.
sahada yeni b ir saray inşasına k arar vahşî hayvanların bulunduğunu an­
verildi. Yeni S aray’ın kuruluşu ile il­ latm aktadır. Bu iki tarihçinin yaz­

12
Bâb-ı Hümâyûn’un
'J İ/Â
^ '
v J -. XIX. yüzyıldaki durumunu gösteren gravür,
Choiseul Gouffier.

Birinci yer
Birinci avlu

evletin idare merkezi, pa­


dişahın ikametgâhı olan
Saraya Bâb-ı Hümâyûn
d e n ile n s a lta n a t k a p ıc ın
d a n g ir ilir . E s k i d u r u m u ­
n a g ö r e b ü y ü k d e ğ iş ik liğ e u ğ r a y a n
bıı k a p ı n ı n ü z e r in d e 1283 (186^*) t a ­
rih in d e y an a n b ir k ö şk b u lu n u y o r ­
d u . 1924 y ılın d a k a p ı n ı n ü z e rin d e k i
k ıs ım ve m ü ş t e m i l â t ı d a y a n m ış tır.
K a p ın ın c e p h e s i m e r m e r l e k a p l ıd ır .
Ü z e rin d e F a tih d e v r i yazı u s t a l a r ı n ­
d a n Ali b . Y a h y a e s S o fi t a r a f ı n d a n
m ü s c n n â « B e sm e le ve ‘î n n e ’l M ü tte -
kine» a y e ti, a l t ı n d a c e lî s ü l ü s ile d ö r t
s a t ı r h a lin d e A r a p ç a in ş a k i ta b e s i
y a z ılm ış tır . B u k it a b e d e « m ü b a r e k
k a le d ir . A lla h 'ın is te ğ i ile g ü c ü n ü o n ­
d a n a la n ta r a f ı n d a n 003 y ılı r a m a ­
z a n a y ın d a in ş a e d i l m i ş t i r . M u r a d 'ı n
o ğ lu , ik i k ı t a n ı n h ü k ü m r a n ı , ik i d e ­
n iz in h â k im i, h e r iki d ü n y a d a A lla h '
ın g ö lg e si, d o ğ u ve b a t ı a r a s ı n d a Al­
la h ’ın y a r d ım c ıs ı, d e n iz in v e k a r a n ı n
k a h r a m a n ı, K o s t a n t i n i y e 'n i n f a t ih i ,
A lla h h e r z a m a n ü lk e y i k o r u s u n v e
o n u k u z e y K u tu p y ıld ız ın d a n y ü c e
e ts in » d e n ilm e k te d ir . B u k it a b e n in
altında Sultan II. Mahmud’un tuğ­
rası yer alır. Kapının sağ ve solunda
b u lu n a n n iş le r in ü z e r in d e b ir e r m a ­
dalyon vardır. Sağ taraftaki madal­
yonda müsennâ hatla «Nasrun
ıııin Allah» a y e ti, s o l ta r a f ta k in d c
ise hattat Yahya es Sofinin ismi ya­
zılıdır. Girişin iki yanındaki geniş
ııişli m e r m e r k ıs ım la r S u lt a n Abdü-
Bâb-ı Hümâyûn.

13
lâziz devrinde yaptırılm ıştır. Üzerin­ Orta Kapı ile Çizme Kapı arasındaki
de h attat A bdülfettah Efendi tarafın­ duvarın tam ortasında Halkalı suyu­
dan 1285 (1868) tarihinde yazılmış nun geçtiği bir su terazisi ve çeşme
yazılar bulunm aktadır. Bâb-ı Hüm â­ bulunm aktadır. Biraz ilerde Orta
yûn'un dem ir kapısından geçildikten Kapıya yakın yerde Siyaset veya Cel-
sonra üzeri yüksek b ir kubbe ile ör­ lâd Çeşmesi olarak bilinen ikinci bir
tülü geçit yerine girilir. Geçit ye­ çeşme vardır. İnşa tarihi bilinme­
rinin sağ ve solundaki merdivenlerle mektedir. Bu çeşmenin önünde kesi­
kapının üzerine çıkılm aktadır. Üzeri len başların teşhir edildiği «Senk-i
geom etrik geçme süslü ikinci b ir de­ ibret» denilen ve Tanzimattan sonra
m ir kapı geçit yerini Birinci Avluya kaldırılan bir sütun bulunuyordu.
bağlar. Kapının avlu yönündeki ke­
m eri ü z e r in d e S u lta n A b d ü lâziz’in Bâb-ı H ü m â y û n ’dan Orta K apıya
tuğrası, tuğranın ü st kısm ında celî g id en y o lu n so lu n d a Aya İrini K ili­
h a tla « N a sr u n m in A llah» a y e ti ve se si ile su r arasın d a Saray'ın ihtiyacı
b u a y e t ü z e r in d e « în n e ’l M ü ttek in e» o la n od u n la rı d ağıtan , h a sta la rı taşı­
a y e ti v a rd ır. A y etler ve k a p ın ın iki yan O dun A nbarı O cağı ve Saray’ın
y a n ın d a k i ilâ v e k ita b e le r h a tta t Ab­ h a sırların ı d ok u yan H asırcılar Ocağı
d ü lfe tta h E fe n d i ta r a fın d a n 1284 vardı. B u o cak ların yan ın d ak i B i­
(1 8 6 7 ) ta r ih in d e y a z ılm ıştır . B âb-ı zan s y a p ısı o la n Aya îr in i K ilisesi fe-
H ü m â y û n ’d a b u lu n a n m e k â n l a r v<» t i h d e n s o n r a t a m ir f>ttirilpr<*lr C p h e.
ü z e r i n d e k i k ö ş k B e y t ü l m â l v e B â b -ı h â n e o la r a k k u l l a n ıl m ı ş t ı r . C e b e h â -
H ü m â y û n H â z i n e s i o la r a k k u l l a n ı l ­ n e -i  m ir e v e y a E n d e r û n C e b e h â n e s i
m ı ş t ı r . K a p ı c ı b a ş ı e m r i n d e k i B â b -ı d e n il e n b u y a p ı d a h a s o n r a A s k e ­
H ü m â y û n k a p ıc ıla r ı d e n ile n g ö r e v li­ r î M ü z e o la r a k k u ll a n ıl m ı ş t ı r . K a p ı­
l e r c e k o r u n a n b u k a p ıd a n s a d e c e p a ­ s ı n ın ü z e r in d e 1 1 3 9 ( 1 7 2 6 ) , 1157
d i ş a h v e v e z i r l e r i i l e D îv â n -ı H ü m â ­ ( 1 7 4 4 ) t a r i h li ik i k it a b e v a r d ır . G ü ­
y û n ’d a g ö r e v l i o l a n l a r g ir i p ç ı k a b i l i r ­ n ü m ü z d e A y a î r i n i M ü z e s i o la r a k g e ­
l e r d i . S a r a y 'd a b a ş l a y a n t ö r e n a la y ­ z il m e k t e d i r . A y a î r i n i M ü z e s i’n in y a ­
l a r ı n ı n ç ı k ı ş v e d ö n ü ş l e r i d e b u k a p ı­ n ın d a D a r p h â n e v a r d ır , ö n c e l e r i S a ­
d a n o lu r d u . K a p ı s a b a h n a m a z ın d a n r a y d ış ın d a o l a n D a r p h â n e ’n in X V I I .
s o n r a a ç ılır , a k ş a m n a m a z ın d a n e v ­ y ü z y ıl ın i k i n c i y a r ıs ın d a b u r a y a g e ­
v e l k a p a n ır d ı . t i r i l d i ğ i s a n ı lm a k t a d ır . S u lt a n I I .
M ahm ud devrin d e D arphâne gen iş­
B â b - ı H ü m â y û n ile O r ta K a p ı ara­ letilere k H ü n k âr Dairesi yap tırılm ış­
sında 3 0 0 m. u z u n lu ğ u n d a b ir y o l tır. Para b a sım ın ın yan ın d a Saray
vardır, bu yolun iki tarafında Sa­ için gerekli olan altın, gümüş eşya
ray ’ın çeşitli ihtiyaçları için kullanı­ ve mücevherler burada yapılırdı. Za­
lan b inalar bulunuyordu. Avlunun man zaman devlet mâliyesinde görü­
sağ tarafında Maliye Nezareti ve len sıkıntılar sebebiyle Saray’daki al­
E nderûn H astanesi vardı. Maliye tın ve gümüş eşya Darphâneye gön­
Nezareti 1283 (1866) yılında bütün derilerek paraya çevrilirdi. Sultan
m üştem ilâtı ve karşısında bulunan II.Abdülhamid’in saltanatının ilk yıl­
M asraf Nezareti ile beraber y a n m ı ş ­ la rın a kadar H azîne-i Hâssa N ezare­
tır. B u dairenin yanında olan Ende­ ti de burada bulunuyordu. Darphâne
rû n H astanesine H astalar Odası da kapısının sol tarafında bulunan çeş­
denirdi. H astane arsasının yanın­ m en in kitabesi III. S elim tuğralıdır.
da ş i m d i m e v c u d olm ayan Çizme Ka­ Darphâne’nin yanındaki yokuştan
pısı bulunuyordu. Bu kapıdan yokuş aşağı Soğuk Çeşme Kapısına inen yo­
aşağı inen yol Cebehâne Meydanına lun ortasında kemer ve çerçevele­
giderdi. Çizme K apısından O rta Ka­ ri görülen kapı Darphâne Kapısı ola­
pıya kadar devam eden duvarın ar­ rak adlandırılır. Bâb-ı Hümâyûn ile
kasında padişah ve sarayı için ek­ Orta Kapı arasındaki salıanm solun­
mek (fodla) ve sim it imal eden fırın­ da Şehremini Dairesi bulunuyordu.
lar, Has Fırın Camii ve görevlilerin Orta Kapıya yakın bir yerde Kâğıt
kaldığı m ekânlar vardı. Burası bu­ Emini Kulesi veya Deâvî Kasrı ola­
gün Arkeoloji Müzesi Kimya Labora- rak bilinen küçük bir köşk bulunu­
tu v an ve Restorasyon Atelyesi ola­ yordu. Bu kasra hergün kubbe vezir­
rak kullanılm aktadır. Buraya girilen lerinden biri nöbetle gelerek halkın
kapının üzerinde fırınların 1025 verdiği dilekçeleri toplar dava sa­
(1616) tarihinde I.Ahmed tarafından hiplerini dinler, konuyu özetleyerek
yapıldığını bildiren bir kitabe vardır. Divân'a sunardı.
Bâbü's selâm (Orta K apı).

kinci Avluya geçişi sağla­ 1172 (1758) tarihli tam ir kitabel


yan, günümüzde Topkapı yeralır. Bu kitabelerin bulundı
Sarayı Müzesinin giriş ka­ yerde evvelce daireler içinde «Al

İkinci yer pısı olan Orta Kapıya ön­


celeri «Bâbü’s-selâm» de­
nilirdi. Falılı Sultan Mehmed tara­
Rabbî Muhammed Nebî» yazıları
lunuyordu. Tam ir kitabeleri koı
lurken bu yazılar tahrip olm uşt
fından yaptırılm ış olan kapı zamanla
İkinci avlu değişikliğe uğram ıştır. Bugünkü gö­
rünüm ünü Kanunî Sultan Süleyman
Kapının sağ kulesinin yanındaki <
varda görülen büyük pencere 1934
lında duvar gerisinde bulunan oda
zamanında aldığı sanılm aktadır. İki rın rutubetini azaltm ak amacı;
yanında sekiz köşeli konik çatılı bi­ açılmıştır. Osmanlı maden sanatlı
rer kule bulunm aktadır. Kuleler ara­ en güzel örneklerinden biri olan 1
sındaki mazgalların gerisinde evvelce yük dövme dem ir kapı ile üzeri
küçük bir oda bulunuyordu. Kapının nozla örtülü geniş bir geçit yerine
üzerinde celi hatla «Kelime-i Tev- rilir. Demir kapının sol kanadı ü
hîd», altında II. M ahmud’un tuğrası, rinde kapıyı yapan ustanın ismi, î
iki yanında da III. M ustafa’nın tuğ­ b. Mehmed ve 931 (1524) tarihi ya
rası vardır. Bu tuğraların altında lıdır. Kapı kemerinin geçit yerine 1
Ivmı j u ^ u ııU c vcı a ıiıım u ^ n e m e r d i v e n li , DUyuK bir dolap OCa- m utfaklar 982 (1574) yılındaki yan­
orijinal süslemeler görülmektedir. gı kuyusu bulunm aktadır. Kırkçeş- gından sonra Mimar Sinan tarafın­
Geçit yerinin tonozu içine aiışap bir me ve Halkalı bentlerinden gelen su dan onarılarak genişletilmiştir. On
t a v a n y e r l e ş t i r i l m i ş t i r . Geçit yerinin bu kuyularda toplanırdı. Dolaplar kubbe, o n k o n ik külâhla örtülü m ut­
sağ ve solunda kapıcılara ait odalar vasıtasıyla su hâzinesine nakloluna­ faklar Has m utfak, Enderûn, Harem
vardır. 3 u odalardan biri vezirlerin, rak oradan Saray’a dağıtılırdı. Daha ve B irûn m utfakları olmak üzere
devlet n caluun cezaiandınldıklan vjnra bu dolaplar kaldırılarak yerle- ay n bölüm ler halindeydi. M utfakla­
yerdir ki Osmanii tarihinde Kapı r ne m akinalar konulm uştur. Burada rın sonunda Helvahâne ve bir mes­
Arası olarak bilinir Soldaki odanın s - hizmeti ile görevli olan Bostancı’ cit bulunm aktadır. Bu mescide Hel­
önünde 1172 175; tarihli kıta nesi '.ıra ait Dolap Ocağı binaları, Dolap vahâne veya Şekerciler Mescidi deni­
olan b ir de çeşme görülm ektedir. Ocağı Camii vardı. Kuyuların yakı­ lirdi. M utfaklarla Bâbü’s-sa’âde re­
Yakın zam ana kadar geç:: yerinin nında, bahçe içinde, Kapı Ağası neza­ vaklarının birleştiği yerde Kümüş
duvarlarına kılıç, kalkan mızrax gi­ retinde olan, vakıflarla ilgili işlerin denilen su terazisi ve yanında m ak­
bi silâhlar dekoratif olarak asılırdı. görüldüğü Kapı Ağası Kasrı bulunu­ simi bulunuyordu.
Geçit yerinden ikinci b ir detnur ka­ yordu. İkinci Avlunun sağ tarafında­
pıyla İkinci Avluya g eçilir, önü n d e ki ahşap çatılı revakların arkasında­ Orta Kapının solunda meyilli bir
III. M ustafa zam anında yapılmış ki M armara Denizine bakan geniş yoldan Has ahır (Istabl-ı Âmire) ın
on sütunlu, geniş saçaklı b ir revak alan Saray m utfaklarının bulunduğu bulunduğu yere gidilir. Yolun başın­
vardır. Tavanları ahşap süslemen dır •erdir. Buraya Kiler-i Âmire, Has da Fatih zam anında yapılmış tek
D uvarlarda, revak kem erleri arasın­ m rtfak ve Helvahâne Kapısı denilen yüzlü, haznesiz meydan çeşmesi var-
daki kem erlerin içinde XIX.
yüzyılda yapılmış m anzara ve çiçek
resim leri sa r dır. K apının üzerinde
1230 (1814) tarihli b ir yazı levha,
kapının iki tarafında I I I . M ustafa
mn tuğraları ve altında tam ir ki­
tabeleri bulunm aktadır. Bir kısmı
bu kitabelerin altm da kalmış daire­
ler içinde «Allah Rabbî Muhammed
Nebi» yazıları görülm ektedir. Kapı­
nın iki yanında bulunan üst kat pen­
cereleri 1916 yılında Başm im ar Ve­
dat Bev tarafından binanın rutube­
tini azaltm ak için açılm ıştır.
Orta Kapıdan içeriye yalnız pa­
dişahlar atla girebilirler, sadrazam­
lar ve devlet erkânı bu kapıda atla-
r ndan inerlerdi. SadrazamlânD^mut-

pı. O rta K apı veya Dergâh-ı Âli k ap ı­


cılar. denilen görevliler tarafından
Saray mutfaklarının dış görünüşü.
korunurdu.
ü ç kapı ile girilir. Kiler-i Âmire kapı­
Divân-ı H üm âyun bu avluda bu­ sından girildiğinde sağda Vekilharç
lunduğu için buraya Adalet Meyda­ Dairesi bulunuyordu. Zamanla harap dır. Üzerinde çatısız olan çeşmeye
nı veya Divân Meydanı da denilir­ olarak yıkılan bu yapının yerinde bu­ III. Ahmed tarafından çatı yapıldı­
di. O rta Kapı ile B âbü’s-sa’âde ara­ ğını belirten kitabe bulunm aktadır.
gün Saray’ın çeşitli ihtiyaçları için
sı y a k la ş ık 130 m . genişliğinde, kullanılan bina yapılm ıştır. K arşısın­
160 m. uzunluğunda dikdörtgen şek­ da Kiler ve Yağhâne bulunuyordu.
linde. etrafı revaklı b ir avludur. Or­ 1958 yılında onarılan bu yapılar, gü­
tad a Bâbü s-sa âde’ve giden geniş vo- nümüzde Saray Arşivi ve Kumaş de­
la Padişah Yolu, solda D îvâna giden posu olarak kullanılm aktadır. Ki­
yola ise Vezir Yolu denilirdi. Vezir ler-i Âmire kapısının solunda ve di­
Yolunun sağ tarafın d a Selâm taşı de­ ğer iki kapının yanlarında ahçılar,
nilen, küçük, m erm er taşlar bulun­ Helvacılar ve tablakârlara ait ahşap
m a k tad ır. O rta K apının sağında b ir koğuşlar bulunuyordu. Bu binalar da
N am azgâh vardır. N am azgahın ark a­ zam anla harap olmuş, yıkılanların
sındaki küçük b ir kapı ile Dolap yerine Saray’ın ihtiyaçları için kulla­
Ocağı denilen yere girilir. B urada nılm ak üzere binalar yapılm ıştır.
Saray’ın su ihtiyacını giderm ek am a­ Yağhâne (K um aş deposu)nin yanın­
cı ile biri Fatih Sultan M ehmed diğe­ da iki katlı ahşap yapı, Ahçılar Ca-
ri K anunî S ultan Süleym an zam anın­ m iidir. Y anında Saray m utfakları
d a yapılm ış olan b ir kuyu ve sarnıç uzanır. Fatih dönem inde inşa edilen
U c ş ir A ğ a C a m ii v a
H as a h ır (Is t a b l-ı Â m ir e ) .
Y o lu n o r t a s ın d a k i k e m e r g e ç ild ik te n r ım d a n s o n r a a lm ış t ır . îm r a h o r O d a ­
s o n r a s o ld a , c e n a z e le r in ç ık a r ıld ığ ı s ın ın , a v lu y a . H a s a h ır a v e R a h t H â ­
M e y y it K a p ıs ı g ö r ü lm e k t e d ir . O rta z i n e s i n e a ç ı l a n k a p ı l a n v a r d ır . T a v a ­
K a p ın ın e r k e n k a p a n m a s ı s e b e b iy le n ı B e b e k ’t e k i K ö ç e o g l u y a l ı s ı n d a n
R a m a z a n g e c e le r in d e S a r a y 'a if t a ­ g e tir ile r e k 1942 y ılın d a b u r a y a k o ­
r a g e li p g id e n le r d e b u k a p ıy ı k u l­ n u lm u ş tu r . H a s a h ın n k a r ş ıs ın d a
la n ır la r d ı. K a p ın ın b ir a z ile r is in d e k i b u l u n a n s e t d u v a n v e b u d u v a r a b i­
C am i I . M a h m u d ’u n D â r ü ’s - s a ’â d e t i ş i k o l a n ç e ş m e l e r F a t i h d e v r in -
A ğası H a cı B e ş ir A ğ a ta r a f ın d a n d e n d ir .
y a p t ı r ıl m ış t ır . B o d r u m ü z e r in e in ş a
e d ile n b u b in a n ın y a n ın d a , b u g ü n H a s a h ın n b u lu n d u ğ u y e r d e n
h a r a p o lm u ş h a m a m ı v a r d ır . H a m a ­ t e k r a r i k i n c i A v lu y a d ö n ü l d ü ğ ü n d e
m ı n y a n ın d a B ir in c i A v lu y a a ç ıla n s o ld a k i r e v a g ın s o n u n d a , S a r a y ’ın
b ir k a p ı g ö r ü lm e k t e d ir . İ n ile n y o lu n s e y y a r h i z m e t l e r i n d e g ö r e v l i Z ü lü f l ü
k a r ş ıs ın d a p a d iş a h a tla r ın ın b u lu n ­ B a l t a c ı l a r K o ğ u ş u n u n c ü m l e k a p ıs ı
d u ğ u H a s a h ır ( I s t a b l- ı Â m ir e ) , p a ­ g ö r ü lm e k te d ir . F a tih ta r a f ın d a n k u ­
d iş a h ın h a y v a n la r ın a b a k a n H a s a h ı­ r u l a n b u o c a ğ ı n k a p ı s ı ü z e r i n d e bu­
r ın a m ir i, îm r a h o r ( M ir â h û r ) u n o d a ­ l u n a n 9 9 5 ( 1 5 8 6 ) tarih li kitabeye gö­
s ıy la , d e ğ e r li k o ş u m ta k ım la r ın ın re S u lt a n I I I . M u r a d z a m a n ın d a
m u h a f a z a e d ild iğ i k u b b e li R a h t H â ­ g e n i ş l e t i l e r e k y e n i d e n yaptırılm ıştır.
z i n e s i S a r a y ’ı n i l k y a p ı l a r ı n d a n d ı r . S a r a y ’d a k i y a p ı l a r içinde orijinalliği­
A n ca k , ç e ş itli o n a r ım la r la b ü y ü k ni kaybetm eden günümüze k ad ar ge­
d e ğ iş ik l iğ e u ğ r a m ış t ır . O r ta k a p ıs ı l e n t e k a h ş a p y a p ı l a r topluluğudur.
ü z e r in d e I. M a h m u d z a m a n ın d a ta ­ Bir taş m erdivenle koğuş ve onun­
m ir e d ild iğ in i g ö s t e r e n 1146 (1733) la ilgili binaların etrafında toplandı­
v ard ır. B ugünkü görü­
t a r ih li k it a b e ğı avluya inilir. Taş döşeli avlunun
nüm ünü 1939- 1942 y ılların d ak i ona- sağında mescit, çeşme, ham am , so-

20
lunda, koğuş, dinlenm e veya çubuk yûn hocalarının bulunduğu yerdir.
odası ve ağa odaları vardır. Koğuşun Vâsıf tarihinde dîvân-ı hümâyûn
kapısı üzerindeki kitabeden yapının hocaları : sadrazam kethüdası, ça­
m im arının Davud Ağa olduğu an­ vuş başı, şıkk-ı evvel, şıkk-ı sânî,
laşılm aktadır. şıkk-ı sâlis defterdarları, nişancı,
defter emîni, reîsülküttâb, büyük
Zülüflü B altacılar Koğuşunun tezkereci, küçük tezkereci, rûznâm-
yanında H arem 'in A rabalar Kapısı çe-i evvel, beylikçi, baş muhasebeci,
(K ızlar K apısı) ve bu kapının yanın­ m ektupçu, şehrem ini, tersane, darp­
da devletin siyasî, İdarî, malî, aske­ hâne, m utfak ve arp a em inleri, teşrî-
rî, örfî, şe r’î işleri ile halkın önemli fâtçı, Anadolu m uhasebecisi, atlı m u­
davalarının görüşüldüğü, Divân-ı H ü­ kabelecisi, yeniçeri kâtibi, sipah kâ­
m âyûn (K ubbealtı) binası yer alır. tibi, silâhdâr kâtibi, cizye m uhasebe­
Kanunî Sultan Süleyman zam anında cisi, maliye tarihçisi, maliye tezkere­
sadrazam Damad İbrahim Paşa ta­ cisi, büyük, küçük rûznâm eciler, pi­
rafından yaptırılm ıştır. Zam anla de­ yade mukabelecisi, dîvân çavuşları
ğişikliğe uğrayan binanın 1076 kâtibi, cebeciler kâtibi, küçük evkaf,
(1665) tarihindeki H arem yangının­ kalyonlar kâtibi, ulûfeciler kâtibi,
dan büyük ölçüde etkilendiği sanıl­ garipler kâtibi, Tophâne nazırı, İs­
m aktadır. 1939- 1942 yıllarında Dî- tanbul ve Selânik baruthaneleri nazı­
vân-ı H ü m ây û n d a yapılan resto­ rı, sergi nazırı, baş m uhasebe kese­
rasyonlarla bugünkü görünüm ünü darı olarak kayıtlıdır. Bu m ekâna bi­
alm ıştır. Üzeri üç kubbe ile örtülü­ tişik olan ve D efterhâne denilen
dür. Önünde duvarları X V I I I . üçüncü kubbeli mekân da yukarıda
yüzyıla ait kalem işleri ile süslü geniş sayılan kalem reislerinin dairelerinin
saçaklı b ir revak vardır. Revağın ta­ kayıtlarının m uhafaza edildiği yer­
vanı ahşaptır. Geniş pencereler ve dir. D efterhâne’nin kapısı her dîvân
kapılar bronz parm aklıklarla kap­ günü açılır, padişahın sadrazam da
lıdır. Dîvân Yeri veya Müzakere Sa­ olan m ührü ile m ühürienirdi. XVIII.
lonu denilen, birinci kubbeli mekâ­ yüzyılın başlarından itibaren Dîvân-ı
na girilen kapının iki tarafında Dî- Hümâyûn zam anla önem ve kıym eti­
vân-ı H üm âyûnun III. Selim ve ni kaybetmiş, bağımsız olarak hare­
II. M ahmud tarafından tam ir ket eden sadrazam lar zam anında
edildiğini belirten iki manzum kita­ devletin mühim işleri Paşa Kapısı
be bulunm aktadır. Sağ tarafda bulu­ (Bâb-ı Âli) na intikal etm iştir.
nan 1207 (1792) tarihli kitabe Galata
Mevlevihânesi şeyhi Galip Dede’ye Dîvân cum artesi, pazar, pazar­
aittir. Sol taraftaki 1235 (1819) ta­ tesi ve sah günlerinde haftada dört
rihli kitabe Keçecizâde İzzet Molla­ gün toplanırdı. Dîvân olacağı gün
nındır. Dîvân heyetinin toplandığı kubbe vezirleri ve diğer dîvân erkâ­
salonun kubbesi ve duvarları ro­ nı sabah nam azlarını Ayasofya Cami­
koko tezyinat altından çıkarılan inde kılıp Saray’ın m erasim kapısı
XVI. yüzyıl altın yaldızlı m alakâri olan Bâb-ı H üm âyûnun önüne gel­
ve kalem işleri ile süslüdür. Salon­ meğe başlarlardı. Yeniçeriler gelen­
da sadrazam ile dîvân heyetinin leri selâmlamak üzere arkaları ka­
oturduğu sedirler görülm ektedir. pıya yüzleri yola dönük olarak önle­
Sadrazam ile diğer vezirlerin oturdu­ rinde yazıcıları bulunduğu halde saf
ğu yerin üzerinde padişahların dîvân saf dizilirler, yeniçeri ağası III. Ah-
müzakerelerini dinledikleri Kasr-ı med Çeşmesinin bulunduğu yerde
Adil veya Kasr-ı Sultânî denilen ka­ durur, yanında sıra ile rûznâmeci,
fesli, parm aklıklı b ir m ekân vardır. baş muhasebeci ve dîvân-ı hüm âyûn
Bu mekân daha sonra Kubbealtı bi­ hocaları yer alırdı. Ayasofya Camii-
nasının arkasına bitişik kare şeklin­ nin musalla kapısına doğru cebeci
de 42 m. yüksekliğinde b ir gözetleme çorbacıları, im aret pencereleri hiza­
kulesi haline getirilm iştir. Adalet Ku­ sına kadar da kapıcı başı ağalar, bun­
lesi olarak adlandırılan bu kule Ab- ların arkalarında yeniçeri ocağının
dülmecid zam anında yaptırılan ilâ­ ileri gelenleri, defterdâr reîsülküt­
velerle bugünkü görünüm ünü almış­ tâb ve ikinci, üçüncü defterdarlarla,
tır. Dîvân Yerinin yanındaki ikinci nişancı, defter emîni efendiler, baş
kubbeli m ekânın kubbe ve duvarla­ bâkî kulu beklerlerdi. Caminin hün­
rında XVI. yüzyıla ait kalem iş­ kâr kapısı köşesinde sipâh ve silâh­
leri bulunm uşsa da XVIII. yüz­ dâr ağalan, kethüdaları ve çavuş
yıl süslemeleri tam am lanm ış, birinci başıları, Bâb-ı H ü m âyûnun köşesin­
kubbeden çıkarılan rokoko ağaç oy­ de de kazaskerler yer alırlardı. En
m a tezyinat bu kubbenin merkezine sonra vezirler gelmeğe başlardı. H er
konulm uştur. Burası Dîvân-ı Hümâ­ gelen vezir yeniçeri ağasını selâm lar.
ağa da atını biraz ileri sürerek h ü r­ caları, cebeci çorbacıları, defter em î­ de karşılayıp bunları ikinci Selâm
metle selâm aldıktan sonra tek rar ni, nişancı, reîsülküttâb, defterdâr, taşına kad ar getirip, selâmlayıp tek­
yerine dönerdi. B ütün vezirler ve dî­ cebeci neferleri, arabacı neferleri, ye­ ra r geriye dönerler, vezirleri ise Kub-
vân erkânı Bâb-ı H ü m ây û n u n önü­ niçeri ağası, Rum eli ve Anadolu ka­ b ealtı’na kadar getirirlerdi. Reîsül­
ne gelip, karşılanış tam am lanınca zaskerleri takip eder, en sonra kı­ k ü ttâb ile d efterd âr K ubbealtı’na gir­
ocak duacısı yeniçeri ağasının karşı­ dem sıralarına göre vezirler içeriye mezler birlikte gidip Bâbü's-sa ade’yi
sındaki taşın üzerine çıkarak dua girerlerdi. Çavuş başı ile kapıcılar selâm lar, dönüşlerinde nişancı ile
eder, Fatihadan sonra, Bâb-ı Hümâ- kethüdası ellerinde güm üş asâları ol­ birlikte vezirleri beklerler, hepsini
yûn’un kapıları, kapıcıları tarafın ­ duğu halde dîvân erkânını O rta Ka­ teker teker karşılayıp selâm ladıktan
dan açılırdı. pıda karşılardı. K apıdan içeriye ev­ ve onlar içeriye girdikten sonra ar­
velâ reîsülküttâb ile defterdâr girer­ kalarından K ubbealtı'na girerler, hep
Bâb-ı H üm âyûn’dan içeriye, bi­ di. Ağalar bunları asâlarını yere vu­ beraber sadrazam ın gelişini bekler­
rinci Avluya evvelâ yeniçeriler, yazı­ rarak karşılarlar ve önlerine geçip yi­ lerdi. Bu bekleyiş sırasında saka ba­
cıları, yaya solaklar, cebeci kulluk- ne asâlarını vurarak birinci Selâm şı H elvahâne’den mevsimine göre,
çuları, kethüdaları, cebeci başı, ye­ taşm a kadar getirirler, orada efendi­ yaz avlarında buzlu şerbetler, kış ise
niçeri ocağı ağalan, sipâh ve silâh- leri selâmlayıp tek rar O rta Kapıya m acunlar getirir, dîvân erkânına su­
d âr çavuşları, ağaları, kapıcı başılar dönerlerdi. Çavuş başı ve kapıcılar nardı.
girerler. Onları divân-ı hüm âyûn ho­ kethüdası kazaskerleri de aynı şekil­
Sadrazam sabah namazını kona­ baş çavuşu, çavuşlar kâtibi ve emîni, dar arkasından gelirdi. B urada sad­
ğında kılar, kendi kapı halkı ile alay­ kapıcılar kethüdası, selâm ağası, şa- razam geriye döner, kethüdasını se­
la Saray’a gelirdi. Konağın kapısı tırlar, dîvân elbiseleri ile şatırbaşı, lâmlar, o da atm a binerek alayla ge­
önündeki binek taşı yanında dîvân-ı ordu ağası, yanında muhzır ağa ne­ lenlerden Dîvân’da işi olm ayanlarla
hümâyûn çavuşları sadrazamı bek­ ferleri, dîvân eğerli atlar üzerinde birlikte konağa dönerlerdi. Dîvân
lerler, kethüdası tarafından atma mîrâhûr ağa, kethüda bey, vezir ağa­ toplantısının sonunda, dîvân alayı
bindirilirken alkışlanırdı. lan ile sadrazam, Bâb-ı Hümâyûn’- aynı şekilde sadrazam ı alm aya Sa­
dan içeriye girerdi. Alay at üzerinde ray'a gelirdi.
Alkış bugün anladığımız ma­ beklemekte olan yeniçeri kâtibi ta­ Sadrazam ı Orta K apının içinde
nada el çırpmak olmayıp, «Uğurun rafından selâmlanırdı. Has fırın ellerinde gümüş asâları ile çavuş başı
açık olsun ömrün uzun, bunun gibi önüne gelindiğinde kethüda bey ve kapıcılar karşılar, asâlarını yere
nice günlere eriş ve nimetini göre, alaydan ayrılarak atını sürer, sadra­ vurarak Dîvân Yerine doğru sadra­
bârek Allah, Aleyke avnullah» gibi zamın yanına gelince attan iner ve zamla yavaş yavaş yürüm eğe b aşlar­
hep bir ağızdan söylenen sözlerdi. Orta Kapının solundaki binek taşı­ larken saka başının Dîvân kapısında
Sadrazamın divân alayı, en önde gi­ na kadar sadrazamın atının yanında başını içeriye uzatıp kubbe erkânına
den, başlarında ağalan bulunan gö­ yürür, orada koltuğuna girerek atın­
nüllüler, onlann arkasından kılavuz sadrazam ın gelm ekte olduğunu «bu­
dan inmesine yardım ettikten sonra yur» diye seslenerek haber verm e­
ç a v u ş, dîvân çavuşlan, duacı, alay O rta K a p ın ın iç k a p ıs ın ın e ş i ğ i n e k a .
si üzerine b ü tün dîvân erkânı dışa­
rıya çıkar, dîvân-ı hüm âyûn hocala­
rının yeri olan kubbenin önündeki
setin ilerisinde sıra ile selâm a d u ru r­
lardı. Sadrazam B âbü’s-sa’âd c’yi se­
lâm ladıktan sonra K u bbealtı’na dö­
ner dîvân hocalarını, vezirleri, kazas­
kerleri, defterdârı selâm lar, içeriye
girer, arkasından vezirler ve diğer er­
kân gelerek yerlerini alırlardı, tik iş
olarak çavuş başı D efterhâne ve Ha-
zine’nin m ühürlerini çıkarıp sadra­
zama g ö tü rü r m ühürlendiği gibi d u r­
duğunu, m ühürlerin bozulm adığını
gösterir, bu sırad a sadrazam evvelâ
sağındaki vezirlerle nişancıya, son­
ra solunda o tu ran R um eli ve Ana­
dolu kazaskerleri ile d efte rd ârlara
«sabahınız hayrola» der. B ütün dî­
vân erkânı yerlerinde hareketsiz
dururdu. Bu sırada D îvân’da görü­
şülecek önem li k o n u lar konuşulm aya
başlar, bitince sadrazam yine sağına
solunu «sabahınız hayrola» der gibi
bakar, b u defa Dîvân da b u lu n an lar
ayağa kalkar, sadrazam ı selâmlıya-
rak yerlerine o tu ru rlard ı. Bu sıra­
da çadır m ehter başısı b ir tas yeniçe­
ri çorbası ile b ir tane fodlayı sad­
razam a, vezirlere ve kazaskerlere
gösterir, h er b irin d en biraz tadılır,
sadrazam , bazen fodlayı h u zu ru n d a
ta rttırırd ı. Çadır m eh ter başısı d ışarı­
ya çıkarken yeniçerilerin devlete
sadakatleri ve itaatlerin e delil
sayılan b ir tab ak akide şekerini
m uhzır ağa getirir, sadrazam a ve sı­
rasıyla dîvân erk ân ın a sunardı.
Dışarda yüksek sesle o k unm akta
olan dua bitince kapıcılar kethüdası
o gün ulûfenin dağıtılacağı ve elçi­
nin arza kabul edileceği galebe dî­
vânı günü ise, k ethüdası tarafın a, de­
ğil ise yeniçerilere doğru döner, se­
lâm verirdi. Bunun üzerine yeniçeri­
ler hep b erab er revaklar altın d a ha­
zırlanm ış olan yem ek tab laların a ko­
şarlardı. Y eniçerilerin çorba içme-
Sultan II. Selim,in Adalet Kulesinden dîvânı dinleyişini gösteren minyatür, Şahnâme-i Selim Han, 1581 tarihli.
m eleri devlet idaresinden m em nun çavuş başına verir o da gider, önce
olm ad ık ların ı an latırd ı. Y eniçeriler H âzineyi sonra D efterhâne’yi mü­
ço rb a içmeğe gittikleri sırada reis hürler, getirip, sadrazam a teslim
efendi yavaş yavaş yürüyerek Kubbe- ederken b ü tü n vezirler ayağa kalkar­
a ltı’na girer, d efte rd ârlar tarafından dı. Bu şekilde mühr-i hüm âyûnun
gelerek sadrazam ın eteğini öper ve verilme ve alınm a m erasim inden son­
o n u n sol ta ra fın a telhis kesesini ko­ ra sadrazam kalkar, dışarıya çıkar,
yar, yine etek öper, geri çekilerek Hazine önünden çınar ağacına doğru
dışarıya çıkardı. Reis efendiden son­ ilerleyip, B âbü’s-sa ade’yi selâmlar,
ra d iv itd âr içeriye gelir sadrazam ın geri dönüp Dîvân önünde mertebele­
önüne divit m akram asını yanm a di­ rine göre sıralanm ış olan dîvân erkâ­
vitlerini ve M üslüm an olacak Hıris- nım selâm lar, O rta Kapıdan geldiği
tiyanlarla, fakirlere dağıtılm ak üze­ alayla konağına dönerdi. Diğer vezir­
re kum aş kese içinde çil akçe b ıra­ ler de konaklarına gitmek üzere Sa­
kırdı. B ü tü n bu işler yapıldıktan raydan ayrılırlardı.
sonra h alk a D îvân’a geliş izni verilir­
di. Deâvî K asrın d a h er gün nöbetle­ Dîvân-ı H üm âyûn’un yanında
şe k u b b e vezirlerinden b iri şikâyet­ sadrazam ın idare ve mesuliyetinde,
çilerin dilekçelerini toplayarak, şikâ­ baş defterdarın em rinde devlet ge­
yetlerin konu ve sebeplerini, da­ lirlerinin toplandığı Dıvân-ı Hümâ­
vanın esasların ı tesb it ettiğinden yûn Hâzinesi (Maliye Hâzinesi) ola­
D î v â n b u i ş l e r d e çok ç a b u k k arara rak kullanılan bina yer alır. Fatih
v arırd ı. zam anında yapılm ıştır. Sekiz kubbe
ile örtülü dikdörtgen bir mekân ile
d a h a geride ufak tonozlu b ir m a h a l­
P a d iş a h ç o ğ u n lu k la a rz g ü n ­
den ibarettir. Kubbeler sekiz köşe
le r in d e H a r e m t a r a fın d a n A d a le t
K a s r ın a g e l e r e k K a f e s li P e n c e r e s in ­
kasnaklı o l u p , h er kubbenin a l t ı p e n ­
d e n D îv â n ı d in le r d i. P e n c e r e n in p e r ­ c e r e s i v a r d ır . B in a s ı r a la r h a lin d e
m oloz ta şın d a n yapılm ıştır.
d e s in in ç e k ilm e s i v e y a k a fe s in e v u ­
r u lm a s ı p a d iş a h t a r a f ın d a n D îv â n ın
b o z u lm a s ı e m r id ir . Dîvân-ı H üm âyûn Hâzinesi ile
B â b ü ’s-sa’âde a ra s ın d a Eski Dîvânhâ-
ne b in ası b u lu nu y ord u . Bina da­
D îv â n d a h a lk ın d a v a la rı g ö rü lü p , h a so n ra cam i h aline getirilm iştir.
k a r a r a b a ğ la n d ık ta n s o n r a y em e k ye­ O rta Cami veya Meydan Camii ola­
n ilir d i. Y e m e k te n s o n r a h a lk ın g ö rü ­ r a k bilin en b u yapı 1335 (1916) ta­
le c e k iç le ri k a lm ış s a ş ik â y e tç ile rin rih in d e y ık tırılm ıştır. Evvelce b u ra ­
D îv â n ’a g e lm e le rin e izin v e rilird i. sı acem i a ğ a la r için M eşkhâne olarak
D iv ân b it in c e ev v elâ k a z a s k e r le r k a l­ k u lla n ılm ıştır.
k a r l a r , ik is i d e D îv â n h â n e ’n in k a p ı­
s ın ın ö n ü n e g e ld ik le ri v a k it d ış a rıy a Dîvân-ı H üm âyûn Hâzinesi
ç ık m a y ıp g e riy e d ö n e r le r , v e z irle ri ö n ü n d ek i I I I . S elim 'in tüfekle attığı
s e lâ m la r l a r , v e z irle r d e ay ağ a k a lk a ­ n işa n ı b e lirte n b ir nişan taşı, Le­
r a k e f e n d ile r in s e lâ m ın ı a lır la r d ı. v en t çiftliğind en g etirilm iştir. Bu ni­
Ç a v u ş b a ş ı i l e k a p ı c ı l a r k e th ü d a s ı şa n t a ş ın ın ile r is in d e III. A hm ed
o n l a r a r e f a k a t e d e r , so n ra d ö n ü p z a m a n ın d a y a p ılm ış Sohum K a­
K u b b e a l t ı ’n d a s a d r a z a m ın önüne le s i k it a b e s i g ö r ü lm e k t e d ir . 1294
g e lip e lp e n ç e d îv â n d u r u r la r d ı. ( 1 8 7 6 ) O s m a n lı - R u s h a r b in d e g e t i­
B u n u n ü z e r in e s a d r a z a m k a lk a r k o y - r i l e r e k , m e r m e r b i r k a id e v e ç e r ç e v e
n u n d a n m ü h r-i h ü m â y û n u ç ık a r ır , i l â v e s i y l e b u r a y a k o n u lm u ş t u r .
kinci Avluda yer alan, Sa­ da bugünkü şeklini a lm ış tır. K ap ı­
•• •• ray'ın üçüncü kapısı olan nın önünde m e rm er s ü tu n la ra is ti­

ııncu Bâbü's-sa’âde ile Saray


düzeninde iç anlamına
nat eden kubbeli, geniş b ir rev ak
vardır. B urada görülen m a n z a ra r e ­

/er
•• ••
gelen, Enderûn denilen
bölüm başlar. Bu bölümde padişa­
sim leri XIX. yüzyılda y a p ılm ıştır,
B âbü’s-sa'âde’n in İk in ci A vluya b a ­

uncu hın oturduğu mekânlarla padişahın


özel hizmetindeki görevlilerin koğuş­
kan kapısının üzerinde II. M ah m u d
h attı ile ayet v e Besm ele, a ltın d a ta ­

Mu ları bulunmaktadır. Kapıya görevli­


leri Ak Ağalar olduğu için Ak Ağalar
Kapısı, Arz Odasına geçit verdiği
lik yazı ile yazılm ış 1188 (1774) ta ­
rihli tam ir kitabesi, k ita b e n in a ltın ­
da II. M ahm ud’un tu ğ ra sı v a rd ır.
içinde Arz Kapısı denirdi. XVI. yüz­ K apının iki y an ın d a tu ğ ra şek lin d e
yılda sade bir halde olduğu tahmin yazılar b u lu n m ak tad ır. K ap ıd an ge­
terûn edilen kapı, daha sonra bazı değişik­
liklere uğrayarak, XVIII. yüzyıl­
niş b ir geçit yerine girilir. G eçit y e ri­
nin tavanı tam am en h a ra p o ld u ğun-

25
d e a ğ a sı, so lu n d a silâ h d â r ağa k o l­ vel, İsta n b u l’u n feth in d en beri âdet
dan sa ra y d e p o la r ın d a b u lu n a n
la r ın a g ir m iş o la ra k S ü n n e t O da­ o ld u ğ u üzere öld ü ğü zam an üstünde
ağ a ç m o tifle r in d e n is tifa d e e d ile r e k
sın d a n iç e r iy e g ird iğ i zam an , ö n ce b u lu n a n e lb ise le ri ile ten eşird e yat­
y e n ile n m iş tir . S o l ta r a fın d a k i se t
sa d ra za m , a rk a sın d a n şe y h ü lislâ m m ak ta o la n p a d işah ın cesed i, devlet
ü ze r in d e b ir o c a k g ö r ü lm e k te d ir .
so n r a p r o to k o l sır a la rın a göre d ev­ ricali, yen içeri ağası, sekban başı,
G eçit y e r in d e n ik in c i b ir k a p ı ile k a­
le t r ic a li ta ra fın d a n k a r şıla n ır. Y en i kul k eth ü d a sı tarafından görüldük­
re y e y a k ın az m e y illi E n d e r û n M ey­
p a d iş a h h e r k e si b a k ışla r ıy la se lâ m la ­ ten sonra, şeh rem in i ve yazıcı efendi
d a n ın a g ir ilir . B u k a p ın ın Arz O d a sı­
d ık ta n so n r a « sa b a h la r h a yır ola» tarafın d an gasl olunur. B âbü’s-sa’â­
n a b a k a n k e m e r i ü z e r in d e y a z ıla r v e
te m e n n is in d e b u lu n u r, b u n u n ü zeri­ de ön ü n e getirilerek orada hazır bu­
ü z e r in d e I I I . A h m e d ’in im z a s ı ile
n e e v v e lâ sa d ra za m , so n r a şe y h ü lis­ lu n d u ru lan m u sallaya konulur. Ce­
b ir k ita b e v a r d ır . K a p ın ın ik i y a ­
n ın d a tu ğ r a ş e k lin d e y a z ıla r v e ü z e ­ lâ m v e p r o to k o l sır a sın a göre orad a naze nam azı şeyh ü lislâm tarafından
rin d e O sm a n lı p a d iş a h la r ın ın is im , b u lu n a n la r ta ra fın d a n etek öp ü lü r, k ıld ırıld ık ta n sonra S ultan O sm an’ın
d o ğ u m v e c ü lû s ta r ih le r in in y a z ılı o l­ sa d r a z a m a se r â se r k a p lı sam u r K âbe örtü lü , siyah sorguçlu, selim î
d u ğ u ü ç b ü y ü k le v h a a s ılıd ır . k ü rk , ş e y h ü lislâ m a b ey a z ü st (ferve-i kavu k lu tab u tu eller üzerinde Orta
b e y z â ), k a p ta n p a şa y a se r â se r kü rk ­ K apıya getirilir. T örende bulunacak­
S a r a y ’d a c ü l û s , b î a t , c e n a z e , ari­ le r i g iy d ir ild ik te n so n ra , p a d işa h lar O rta K apı d ışında başlıyacak ce­
f e v e b a y r a m t ö r e n le r i, a y a k d îv â n ı, H ırk a -i S a â d e t D a ire sin e g id erk en naze tö ren in d ek i yerlerini alm ak
h a r b e g id e c e k o l a n sa d r a z a m a sa n ­ B â b ü ’s-sa ’â d e ’d e b îa t m e r a sim i için ü zere a t la r ın a binerler, tabutun
c a k te s lim i B â b ü ’s -s a ’â d e ö n ü n d e y a ­ ta h tın h a z ır la n m a sın ı e m red er. T aht ö n ü n d e kılavuz çavuşun arkasından
p ılır d ı. B â b ü ’s -sa ’â d e d e y a p ıla n tö ­ B â b ü ’s-sa ’â d e ö n ü n e k u ru lu r. B îa t yürüyerek alaydaki yerlerini alırlar.
r e n le r d e n e n ö n e m lis i a y n ı g ü n d e m e r a s im i b a şla r k e n b o sta n c ı b a şıy a
o la n c ü lû s v e c e n a z e tö r e n i id i. T ürk v e d iğ e r g ö r e v lile r e y a z ıla n b u y ru l­ S a r a y p r o t o k o l ü n e g ö r e B â b ü ’s-
v e İ slâ m E s e r le r i M ü z e si k ita p lığ ın ­ tu la r g e r e ğ in c e ö n c e S a r a y ’ın B e şin ­ s a ’â d e ö n ü n d e k i a r if e v e b a y r a m
d a b u lu n a n b ir te ş r ifa t d e fte r i, b a ş ta c i Y e r in d en , b u n u n d u y u lm a sı ü ze ri­ t ö r e n i d e ş u ş e k i ld e y a p ılır d ı. A ri­
p a d işa h o lm a k ü z e r e O sm a n lı İ m p a ­ n e d e S a r a y b u r n u ’n d an , T o p h â n e ’ fe günü b a y r a m la ş m a tö r e n in d e
r a to r lu k a ile s i m e n s u p la r ın ın ö lü m ­ d en , T e r sâ n e ’d en , Y e d ik u le ’den, b u lu n a c a k la r a , S a r a y ’a g e le c e k le r i
le r in d e n a s ıl b ir t ö r e n y a p ıla c a ğ ın ı K ız K u le sin d e n to p la r a tılarak z a m a n , s a a t v e d a k ik a o la r a k b e lir t il­
a n l a t a n b i r r is a l e d i r . B u r i s â l e d e v e c a d d e le r e te lla lla r çık a rtıla ra k m e k s u r e t iy le ç a v u ş b a ş ı ta r a fın d a n
S u l t a n I I I . O s m a n ’ı n ö l ü m ü ü z e r i n e C ülûs-i H ü m â y û n ilâ n olu n u r. B ir d îv â n t e z k e r e le r i g ö n d e r ilir , k a p ta n
t a h t a ç ı k a n I I I . M u s t a f a ’n ın c ü l û s v e ta r a fta n da ce n a z e n in n a k lo lu n a ca ğ ı p a ş a v e t o p ç u b a ş ıy a d a to p la r ın
b î a t m e r a s i m i v e S u l t a n O s m a n 'ı n A y a so fy a , F atih , S ü le y m a n iy e , Sul­ a t ı lm a s ı iç i n b u y r u lt u la r y a z ılır ­
c e n a z e tö r e n i e n k ü ç ü k a y r ın t ıla r ın a ta n a h m e t cam ile rin d en salâ verile­
k a d a r a n l a t ı l m a k t a d ı r . 16 S a f e r 1171 d ı. A r ife g ü n ü ö ğ le n a m a z ın d a n son­
re k h a lk a d u y u ru lu rd u . Bu d ö rt ca­ ra B â b ü ’s - s a ’â d e ö n ü n e t a h t h a z ır ­
(3 0 E k im 1 7 5 7 ) g e c e s i r a h a ts ız la n a ­ m id en salâ verilm esi kan un d u. la n ır , k a p ın ın b ir y a n ın d a e lin d e g ü ­
r a k ö le n p a d iş a h ın h a b e r i sa d r a z a ­
m ü ş a s â s ı, a r k a s ın d a d îv â n e lb i s e s i
m a u la ş tır ıld ığ ı z a m a n , sa d r a z a m M e r a s i m d e b u l u n a c a k o la n l a r ın il e ç a v u ş b a ş ı, ç a v u ş la r k â t ib i, e m în i,
M e h m e d R a g ıp P a ş a , b î a t v e c e n a z e s ı r a l a r ı t e ş r i f a t ç ı v a s ı t a s ı y l a b ir d e f ­ d u a c ıs ı, g e d ik li v e u lu f c li ç a v u ş la r
t ö r e n le r i iç in g e r e k e n in y a p ılm a s ın ı te r le te s b it e d ilir . S o n r a b â b ü ’s - s a ’ s a f h a li n d e , d iğ e r ta r a f ın d a y in e e li n ­
k e t h ü d a b e y ile r e îs ü lk ü t t â b e f e n d iy e â d e a ğ a s ı p a d iş a h a b e k le m e k te o l­ d e g ü m ü ş a s â s ı b u lu n a n k a p ıc ıla r
h a v a l e e d e r . K e n d isi S o ğ u k Ç e ş m e d u k la r ın ı b ild ir ir . B u h a b e r g e lin c e k e t h ü d a s ı, m a t a r a c ı, p î ş k e ş ç i , v e k a ­
K a p ısın d a n h e m e n S a r a y 'a g e lip p a d i ş a h b ir k o l u n d a d â r ü ’s - s a ’â d e p ı c ı l a r t e ş r if a t s ır a la r ın a g ö r e y e r
S ü n n e t O d a sın d a b e k le m e k te o l a n a ğ a s ı , d i ğ e r k o lu n d a s i l â h d â r a ğ a a lı r la r , t a h t ın a r k a s ın a d a e n d e r û n
d â r ü ’s -s a ’â d e a ğ a sı ta r a fın d a n k a r şı­ o l d u ğ u h a ld e b îa t m a h a llin e gelir, a ğ a l a n s ır a la n ır d ı. H a s a h ır d a n s ü s ­
la n ır v e b a ş ta ş e y h ü lis lâ m o lm a k ik i ta rafa se lâ m v ererek m ü n ec cim lü e ğ e r t a k ı m la r ı y la d o n a t ı lm ı ş v e
ü z e r e v e z ir k a p ta n p a ş a n ın d a S a ­ b a şın ın ta y in e ttiğ i saat-i m u h ta r d e­ m e h t e r le r i n ç a la c a ğ ı m ü z ik t e n , k ö s
r a y ’a d a v e tle r i k a r a r la ştır ılır . D iğ er n ile n u ğ u rlu b ir an d a ta h ta o tu ru r­ ve zu m a s e s le r in d e n ü r k m e m e le r i
ta r a fta n k e th ü d a b e y ile r e is ü lk ü ttâ b du . K a n u n ü z er in e y e n i p a d işa h a ö n ­ iç i n ü z e r le r in e s a r a ç la r b i n d i r il m i ş
e fe n d i v e ç a v u ş b a ş ı a ğ a p r o to k o l s ı­ c e n a k îb ü le şr â f b îa t ile d u a ed er. K ı­ p a d iş a h a t l a r ı, m e h t e r t a k ı m ın ı n a r ­
r a sın a g ö r e c ü lû s v e c e n a z e tö r e n le ­ rım h a n - z a d e si, rikâb-ı h ü m â y û n k a s ı n d a d u r u r d u . P a d iş a h ik in d i n a ­
r in d e h a z ır b u lu n m a la r ı g e r e k e n le r e a ğ a la rı b îa t e d ip , k a p ıcı b a şı ağalar m a z ın d a n s o n r a A rz O d a s ın d a n t a h ­
d îv â n te z k e r e le r i g ö n d e r ir le r . N a k î- g ittik te n so n ra K u b b ea ltı'n d a b u lu ­ ta g e li r d i. O r a d a b u lu n a n l a r t a r a f ın ­
b ü le şr â f, k a z a sk e r le r , y e n iç e r i o c a ğ ı n a n şe y h ü lislâ m a haber v erilir, ge­ d a n a lk ı ş l a n ır k e n m e h t e r le r d îv â n
a ğ a la r ın ın S a r a y ’da b u lu n m a la r ı iç in lip k ısa b ir d u a d a n so n r a b îa t eder. n e v h e t i ç a la r l a r d ı. A lk ış v e d îv â n
e n d e r û n d a n h a b e r le r g ö n d e r ilir . H er­ S o n r a sa d ra za m ve d iğ er v ezirler, ka­ n e v b e t i ç a v u ş b a ş ı , k a p ıc ı la r k e t h ü ­
k e sin ik i tö r e n d e d e d îv â n e lb is e le r i za sk erler, d e v le t erk â n ı, o ca k a ğ a la n d a s ı, m î r a le m ve en d erû n u n d iğ e r
ile d îv â n r a h tlı a tla r ın a b in m iş o la ­ b îa t ed erler. M era sim in b ittiğ i te şr i­ il e r i g e l e n l e r i y e r ö p e r le r k e n d e d e ­
rak h a zır b u lu n m a la r ı a y r ıc a te n b ih fa tç ı e fe n d in in ete k ö p m e siy le an ­ v a m e d e r d i.
o lu n u r . S a r a y ’a g ü n d o ğ m a d a n g e li­ la şılır . P a d işa h ta h tta n k a lk ıp , Bâ- A rife ile b ayram gü n ü n ü b irleş­
n ir. G e len le r k a p ıd a b e k le tilm e y ip , b ü ’s-sa ’â d e ’den içeri girer. S ad razam tiren g e ce n in ü ç te ik isin d e n son ra,
k a p ı n ö b e tç ile r i ta r a fın d a n iç e r iy e K u b b e a ltı'n a gid er, d iğ erleri y e r le r i­ b a y ra m la şm a d a b u lu n a ca k olan lar
a lın ır la r . E n d e r û n ’d a n d a v e tli o la n ­ n e g ittik te n so n r a ö le n p a d işa h ın ce­ S a r a y ’a g e lm e ğ e b a şla rla rd ı. Orta Ka­
lar da S ü n n e t O d a sın a g e tir ild ik te n n a z e si y e n i p a d işa h ın izn i ile H a r e m ’ p ıd a n D îv â n h â n c’y e kadar y o lu n ik i
so n r a d â r ü ’s s a ’â d e a ğ a sı o d a y a g ir ip in K ızlar K a p ısın d a n çık a rıla ra k re­ ta ra fın d a n se k se n a d et m e şa le ya k ı­
p a d iş a h ın g e ld iğ in i h a b e r v erir. S u l­ v a k la r a ltın a k u r u lm u ş o la n sâycbâ- lır, ça v u ş b a şı ile k a p ıcıla r k e th ü d a sı
ta n I II. M u sta fa s a ğ ın d a d â r ü ’s -s a a - n a g e tir ilir . G asle b a şla n m a d a n ev ­ O rta K ap ıd a seh er v a k tin e kadar
beklerler, dîvân erkânını törenle kar­
Saray’a gelenlerden ocak­
ş ıla r la r d ı.
lılar, hocalar, ve emînler kendilerine
ayrılan yerlere, ulemâ ve m üderrisler
Eski Divanhaneye, sadreyn etendiler
de Kubbealtı’na giderlerdi. Vezirleri
çavuş başı ile kapıcılar kethüdası
Kubbealtı’na kadar götürürler, on­
ların arkasından gelen şeyhülislâ­
m ı da Eski Dîvânhâne’ye kadar götü­
rüp şeyhülislâm yerine oturduktan
sonra asâlarını yere vurarak, her iki­
si de eteğini öperlerdi. Bu sırada Teş-
ifâ tî efendi gülsuyu, m utfak emîni
de buhur sunarlardı. Teşrîfâtî efendi
-nevâlî defterindeki isimlere göre
yoklama yapardı. Bu suretle mevcut
anlaşılınca rüûs kesedarı bir kâğıda
gelenlerin is i m l e r i n i yazar, şeyhülis­
lâ m d a b u n u r e is e f e n d i e l i y l e s a d ­
r a z a m a y o ll a r d ı. Daha ö n c e Şey­
h ü lis lâ m ın O r ta K a p ıd a n S a r a y ’a g ir ­
d iğ i h a b e r c i ç a v u ş t a r a f ın d a n s a d r a -
la m k o n a ğ ın a b il d ir i li r d i. S a d r a z a m
da a r k a s ın d a b e y a z ü s t , b a ş ı n d a k a l­
lâ v i k a v u k la d îv â n e ğ e r li a t m a b i n e ­
rek S a r a y ’a g e lir , d îv â n g ü n le r i n d e
o ld u ğ u g ib i t ö r e n l e k a r ş ıla n ır , K ııb -
b e a lt ı’n a g ö t ü r ü lü r d ü . S a d r a z a m D î­
v â n d a k i y e r in i a ld ık t a n s o n r a t e ş r î-
fâ tî pfp rıH i \r e * m n tfn lr p m în i
n e g ü ls u y u v e b u h u r s u n a r la r k e n re-
îs ü lk ü t t â b a r a c ıl ığ ı y la ş e y h ü lis lâ ­
m ın h a t ı r ın ı sora r ve c e v a b ın ı a lır ­
d ı. S a d r a z a m K u b b e a l t ı ’n d a k i y e r in ­
d e b ir a z o t u r u r , s o n r a y a n d a k i k â ­
t i p le r b ö lü m ü n e g e ç e r k a v u k v e ü s ­
t ü n ü d e ğ iş t ir i r , s a b a h n a m a z ın a k a ­
d a r o r a d a k a lır , i s t ir a h a t e d e r , d il e ­
d ik le r i il e g ö r ü ş ü r d ü . N a m a z v a k t i
g e li n c e t e k r a r D îv â n Y e r in e g e ç e r v e
k e n d is i iç in y a y ıla n s e c c a d e d e o r a d a
b u lu n a n la r la b ir l ik t e s a b a h n a m a z ı­ Kanuni S u lta n S ü le y m a n ’ ın B âbü’s - s a ’â d e ’de cülûs tö re n in i g ö s te re n m in y a tü r. S ü le y m a n n â m e . 15 58 ta r ih li.
n ı k ıla r , n a m a z d a n s o n r a k a v u ğ u n u
v e ü s t ü n ü g iy ip t e k r a r y e r in i a lır d ı.
Ç a v u ş b a ş ı ile k a p ıc ı la r k e t h ü d a s ı d a
s a d r a z a m ın k a r ş ı s ın d a a y a k t a e lp e n - r e h i l ’a t la r ı g iy d i r il ir d i . Ş e h z a d e le r
ç c d îv â n d u r u r la r , e m r in i b e k le r l e r ­ t a h t ın s o l u n d a d u r u r la r , a r k a la r ı n d a
d i. B u s ır a d a d îv â n e r k â n ı, d e v le t v e d a k a p ıy a d o ğ r u z ü l ü f l ü b a lt a c ıl a r la
s a r a y ile r i g e le n l e r i t e ş r i f a t s ı r a s ı o c a k z a b it le r i y e r a lı r la r d ı . T a h t ın
ile etek öperlerdi. Sadrazam eteğini k a r ş ı s ın d a s o l t a r a f t a y e n i ç e r i a ğ a s ı ,
ö p m e ğ e g e le n l e r d e n k a p ıc ı la r k e t h ü ­ m î r a le m a ğ a , v e s e k b a n b a ş ı b i r h iz a ­
dasına kadar olanların tebriklerini da dururlar, sekban başının arkasın­
ayakta karşılar, diğerlerine ayağa da sipâh ve silâhdâr ocakları ve dört
kalkmazdı. Sadrazamın bayram laş­ b ö l ü k a ğ a la r ı bulunurlar. Teşrîfâtî
masından sonra, yeniçeri ocağı ile efendi, kapıcı başılar, şikâr-ı hüm â­
dîvân-ı hümâyûn hocalarından bazı­ yûn ağalan, m üteferrikalar, teşrifat
ları Eski Dîvânhâne’ye giderek şey­ s ı r a la r ı y la tahtın karşısında, biraz
hülislâmın da eteğini öpüp, bayram ı­ sağa doğru, ellerinde gümüş asâları
nı tebrik ederlerdi. Teşrîfâtî efendi ile çavuş başı ve kapıcılar kethüdası
sadrazamın eteğini öperek Kubbeal- padişahın tahta gelişini beklerlerdi.
tı’ndan çıktıktan sonra Babü’s-sa’â-
de'ye gelip taht ve etrafının hazırlan­ Padişah sabah nam azından son­
ması işleri ile meşgul olurdu. Padi­ ra özel suretle döşenmiş olan Has
şah tahta gelmeden evvel şehzadele- Odaya gelir, bayram h il’atını burada
giyerdi. E nderûn M eydanında da ha­ zam tahtın karşısında diz çöker yer
zinedar başı, kilerci başı, saray ağası öper ve orada bulunanlar tarafından
ve b u n ların karşısında d uran kapı oğ­ alkışlanırdı. Sonra tek rar birkaç
lanları, oda kethüdaları saf halinde adım ilerler yine diz çöküp yer öper,
padişahı beklerlerdi. Padişah bay­ te k ra r alkışlanırdı. Sadrazam tahtın
ram lık h il'atın ı giyerken b â b ü ’s-sa’â- eşiği önünde üçüncü defa diz çöker
de ağası gelir ta h tın hazır olduğu­ padişahın eteğini veya yenini öper­
nu h ab er verir, pad işah Has Odadan ken padişah da alkışlar arasında
çıkınca kapı dışında bekleyen ağalar ayağa kalkardı. Sadrazam tahtın sağ
etek öperlerdi. Ağaların arkasından tarafın a geçip ayakta durur, bu sıra­
pad işah im am ı ile reîsü letıb b â da da vezirler b irb iri arkasından gele­
gelirler, im am padişahın devletinin rek ta h ta üç beş adım kala yer öper­
devam ı için dua eder, F atih a’dan son­ ler ve sadrazam ın bulunduğu ta ra­
ra p ad işah B âbü’s-sa’âd e’ye doğru fa geçerlerdi. D efterdârlar, reîsül-
y ü rü rk en , çavuşlar ta ra fın d an alkış­ küttâb, kapıcı başılar, diğer taraftan
la n ır ve dua edilir, ta h ta o tu rd u k tan da yeniçeri ocağı halkı durdukla­
sonra da m eh terler çalm ağa b aşlar­ r ı yerden gelip yer öperler, tek rar
y e r le r in e d ö n e r le r d i. B a y r a m la ş m a
dı.
s ır a s ı d îv â n h o c a la r ın a g e ld iğ i v a k it
ö n c e p ad işah ın hocası el öper, ç a v u ş b a ş ı ile k a p ıc ıla r k e th ü d a s ı b u
p ad işah h ü rm eten ayağa k alk ar ve al­ s e f e r d e E s k i D îv â n h â n e y e g i d i p ş e y ­
kışlanırdı. N akîbüleşrâf efendi etek h ü l i s l â m ı davet e d e r l e r d i . Ş e y h ü l i s ­
öpm eğe gelirken te şrîfâ tî efendinin l â m d a b a ş ı n d a ö r f ve ü s t ü n d e b e ­
işareti ile alkış çavuşları h ep b ir ağız­ y a z f e r a c e ile a r k a s ı n d a g ü m ü ş a s a ­
dan «hareketi hüm âyûn padişahım , la r ı n ı y e r e v u r a v u r a y ü r ü y e n ç a v u ş
devletinle bin yaşa» diye b a ğ ı m l a r , b a ş ı v e k a p ıc ıla r k e t h ü d a s ı o ld u ğ u
p ad işah da ayağa k alk ar ve İstanbul h a l d e yer ö p t ü ğ ü s ır a d a p a d iş a h
k ad ısın a k a d a r ay ak ta d u ru rd u . Sıra t a h t t a n k a lk a r a lk ış b a ş la r d ı. Ş e y h ü ­
m ü d e rrislere gelince « istirah atı hü­ l i s l â m b i r ik i a d ım geri ç e k i l i r , elle­
m âyûn padişahım , devletinle b in ya­ rini açar duaya başlar, bittikten
şa» diye b a ğ ırırla r p ad işah da o tu ­
sonra önünde yürüyen çavuş başı ve
ru rd u . N ak îb ü leşrâf efendi Rum eli k a p ı c ı l a r k e t h ü d a s ı i l e E s k i D îv â n h â ­
veya A nadolu kazaskeri ise b ay ram ­
laşm ad an sonra K u b b ealtı’na gelir, neye dönerdi.
vüzeradan ise b ir kere de vezirlerle Şeyhülislâm ın arkasından ule­
etek öperdi, çok ih tiy arsa Kubbeal- m â etek öperdi. Sadrazam padi­
tı'n a k a d a r gitm ez ta h tın ark asın d a şaha reis efendiden aldığı defterde
b ir yerde d u fu rd u . N akîbüleşrâfın yazılı isim lere b ak arak etek öpenle­
a rk a sın d a n sağ ve so lların d a b u lu ­ rin isim ve görevlerini söyler, padi­
n an k ap ıcıla r ta ra fın d a n elleri çap­ şah da İstan b u l kadısına kad ar bay­
razlam a tu tu la n şehzadeler ve K ırım ram laşm aya gelenlerin tebriklerini
han-zadeleri p ad işah ın ayağını b a stı­ ayakta kabul eder alkışlanır, diğerle­
ğı kırm ızı eşiği öpü p y erlerin e d öner­ rine ayağa kalkm azdı. Padişah aya­
lerdi. S o n ra m îralem , k ap ıcıb aşılar, ğa kalkıp o tu ru rk en sadrazam da
m îrâ h û rla r, ş ik â r ağaları, çâşnîgîr koluna girerek, kendisine yardım
başı, m ü te fe rrik a la r m aiy etleri ile ederdi. S adrazam Ü sküdar kadısına
gelerek eşik ö p erlerd i. S ıra m ü tefer­ k ad ar olanların deftere göre isim ve
rik a la ra geldiği v ak it çavuş başı ve vazifelerini tek er tek er okur, onlar­
k a p ıc ıla r k eth ü d ası K u b b e a ltı’na gi­ dan aşağısını m ü d errisler diyerek
d erle r, kapı ö n ü n d e ellerin d ek i gü­ to p ta n söylerdi. M üderrisler etek
m üş a sâ la rı yere v u ra ra k sad razam ın öpüp çekildikten sonra, sipâh ve
b a y ra m la şm a zam an ın ın geldiğini silâ h d âr ağaları, d ö rt bölük ağaları n anlara iltifat ederek Bâbu s-sa’âd
b ild irirle rd i. Çavuş b aşı ile kap ıcılar ocaklarıyla, o n ların ark asın d an da ye doğru giderlerken sadrazam k
k e th ü d a sı sad razam ı so n ra da şeyhü­ yeniçeri ağası, cebeci başı, topçu ba­ lundan çıkardı. Padişah kapıd;
lislâm ı çağ ırm ay a g id e rlerk en elle­ şı, to p arab acı b aşı ocaklılarıyla, ka­
rin d e g ü m ü ş a sâ la rı b u lu n a n iki ka- içeriye girince orada bulunaıılard
p ıcılar k eth ü d ası kapıcılarıyla ge­
pıcı b aşı ağa da ta h tın k a rşısın d a yer kapıcı başılar, m îralem , çavuşl
lirler, etek ö p tü k ten sonra yerlerine
a lırla rd ı ki b u b a y ram laşm a ğ a gelen­ çavuş başı, peykler, rikâb ağalar
dönüp bek lerlerd i. E n son teşrîfâtî dan b aşk aları O rta Kapı dışına
le rin y er ö p ecek leri m esafeyi tayin efendi etek öperdi ki bu b ay ram laş­
ed eb ilm e leri için y ap ılırd ı. A sâların k arla r alayla camiye gidecek padi
m a tö ren in in so n u n u n geldiğine işa­ h ı beklerlerdi.
çık a rd ığ ı sesleri du y an sad razam ye­ re tti. B unun üzerine p ad işah ın sağ
rin d e n k a lk a r, ü s t k ü rk ü n ü n sağ ye­ k oluna sad razam sol koluna Bâbü's-
n in i eline alır, K u b b e a ltı’n d a n çıkıp sa ade ağası girerek, ta h tta n k alk m a­
ta h ta d o ğ ru y ü rü rk e n a rk a s ın d a da sına ve yere b asm asın a y ard ım eder­
çav u ş b a şı ve k a p ıc ıla r k e th ü d a sı ler ve p ad işah vezirlerin b u lu n d u ğ u
a s a la rın ı y ere v u ra v u ra gelir, s a d ra ­ ta ra fa , k aza sk e rlere ve diğer b u lu ­
E n d e rû n H â z in e s i (H a z în e i H ü m â y û n ) ve
S e fe r li K oğuşunun d e n iz ta ra fın d a n g ö rü n ü şü .

â b ü ’s-sa ’â d e ’n in g e ç it y e r i­ ren b u g ö r e v e y a v a ş y a v a ş T ü rk ler


n in sa ğ ta r a fın d a S a r a y ’ın g e tir ilm iştir . S a ra y d e v şir m e le r i E n ­
am iri b â b ü 's-sa ’âd e a ğ a sı d eru n 'a iç o ğ la n ı y e tiş tir e n E d im e
(kapı ağası)m n dairesi ile S a ra y ı, G alata S aray, v e İb r a h im
hazinedar başı, kilerci ba­ P aşa S a r a y la r ın d a n s e ç ile r e k a lın ır .
şı, saray ağası ve saray kethüdasına B ü y ü k ve K ü çü k O d alard a ta h s ille r i­
ait m ekânlar bulunuyordu. Sol ta ra ­ ne d ev a m e d e r le r d i. B u o d a la r 1086
fında, Sultan Abdülmecid zam anında (1675) yılında Edirne, G alata ve İb­
yanan ve yeniden yaptırılan Ak Ağa­ rah im Paşa S a ra y la rı te ş k ilâ tı ile la ğ ­
lar Koğuşu bulunm aktadır. Evvelce vedilm iştir.
burada iç oğlanaları veya iç halkı de­ B âbü’s-saade Ağası Dairesinin
nilen enderûnluların yetiştirildikleri yanında bulunan bina Sultan Abdül­
Büyük ve Küçük Odalar vardı. Bu mecid zam anında yaptırılm ış olan
odalardan Büyük Oda sağ tarafta, Enderûn M ektebi’dir. önceleri kâgir
Küçük Oda ise bugün Ak Ağalar Ko­ ve sağlam b ir yapı olduğu tahm in
ğuşu olarak bilinen yerdeydi. Osman- edilen bu m ektep Saray Müze haline
lı padişahları XV. yüzyılın ilk yarı­ getirildiği zaman dört duvar ve çatı­
sından XVII. yüzyılın sonlarına ka­ dan ibaret b ir durum da bulunduğun­
d ar devam eden devşirme teşkilâtı dan onarılarak bugünkü şeklini al­
gereğince M üslüman dinî esasları ve m ıştır. Yanında, günümüzde m üdür
Türk kültürü ile eğitilmiş, kendileri­ lojm anı olarak kullanılan H astane
ne sadık bir kul (esir) sınıfı yetişti­ bulunuyordu. Bu yapının bitişiğinde
rerek, bunların bir kısmını Saray’da II. Selim Ham am ının tem elleri üze­
b ir kısmını da orduda eğittikten son­ rine yaptırılm ış olan Seferli Koğuşu
ra devletin büyük görevlerine tayin yer alır. Seferli Koğuşunu IV. M urad
etm işlerdir. XVIII. yüzyıldan itiba­ 1C45 (1635) tarihinde Revan seferi-

32
m ek teb i h a lin i alarak, m u sik işin a s­ ne getirilm eğe çalışılm ıştır. K ü f e k î
ne giderken Büyük Odadan bir kı­
lar, h a n en d eler, n ak k a şla r, şa irler, taşından yapılm ış olan bina d ö rt bü­
sım iç oğlanı ayırarak ku rm u ştur. Bi­
k em a n k eşler, p eh liv a n la r, b erb erler yük oda (salon), b ir hayat, şahnişin
na 1131-1132 (1718-1719) tarihle­
rinde III. Ahmed tarafından yeniden buradan y e tişm iştir . S efe rli K o ğu şu çok büyük bir revak ve bod ru m d an
yaptırılmıştır. Son şeklini Sultan 1247 (1831) ta rih in d e la ğ v e d ilm iştir . ib arettir. K apılar içten ve dıştan
Abdülmecid zamanında almıştır. Bi­ Seferli Koğuşunun yanında, Boğaz B ursa kem erlidir. Kapı ve pencere
nanın önünde yeşil, somaki sütunla­ görüntüsünün en güzel olduğu yer­ kanatları, devrin özelliğini gösteren
ra istinat eden kubbeli bir revak var­ de Fatih Köşkü olarak tanınan ve bir nefis eserlerdir. Binaya girilen esas
dır. Bu sütunlar III. Ahmed Kütüp­ ihtiyat hâzinesi olarak kullanılan kapı (cüm le kapısı) Fatih M edrese­
hanesinin yerinde bulunan Havuz Enderun Hâzinesi (Hazîne-i H üm â­ sinden getirilm iştir. O daların alçı
Köşkünden alınarak konulmuştur. yûn) binası bulunm aktadır. Binanın pencereleri Fatih devri yapısı olan
Dikdörtgen şeklinde iki büyük salon­ altında bulunan iki bodrum Bodrum B ursa’daki M ustafa-i Atik tü rb esi ö r­
dan ibarettir. Avlu tarafındaki birin­ Hâzinesi olarak kullanılm ıştır. Bu nek alınarak yapılm ıştır.
ci salon daha büyüktür. Binanın be­ hazine padişahın tasarrufunda, hazi­
şik örtüsü ve kemerleri iki sıra halin­ nedar başı ve hazine kethüdasının Seferli K oğuşunun yanındaki
de ondört sütuna istinat eder. Koğu­ emrindeydi. Değerli eşya ve paranın yüksek kubbeli oda II. Selim H am a­
şa seferli ağaları için bir hamam yap­ muhafaza edildiği bu yapı birçok de­ m ının soğukluk kısm ıdır. H am a­
tırılmış, bu hamam, Seferli Koğuşu ğişikliğe uğramış, pencereleri, ocak­ ma açılan büyük kapı örü lm ü ştü r.
sergi salonu haline getirilirken yık­ ları kapatılm ış, hayat (balkon)m bir K apının yanında so nradan açılan
tırılmıştır. Koğuşun arkasında Meşk- cephesinin revakları örülm üş diğer II. Selim ham am ının ufak girişi var­
hâne vardı. cephesine de dem ir parm aklıklar ko­ dır. Soğukluğun yanında bulunan
nularak bir depo görünüm ünü almış­ ikinci kubbeli odanın kubbesi yeni­
Bu koğuş iç oğlanlarının görev- tır. 1942 yılında yapılan restorasyon­ den yapılırken soğukluk kubbesi ö r­
eri önceleri padişahın ve enderûn lar sırasında örülm üş kapılar, pence­ nek alınarak tezyinat ona göre yapıl­
•cımn çamaşırlarım yıkamak ve reler ve ocaklar açılmış, bina b u gö­ m ıştır. Sağdaki duvarın nihayetinde
: .ızenlemekti. Zamanla bir sanat rünüm ünden k urtarılarak eski hali­ bulunan kapıdan m erdivenle birinci
bodruma inilir. Bu bodrum iki bö­
lüm halindedir. Birinci bölümün dö­
şem esi diğerinden 80 cm. daha yük­
sektir. Tonozla örtülüdür. İkinci
bölmenin zemininde merdivenle ini­
len yonca yaprağı şeklinde bir para
küpü vardır. İkinci odadan üzeri ça­
tı ile örtülü üçüncü odaya geçilir. Gi­
riş kapısının karşı duvarında bir
ocak vardır. Ocağın sağ tarafındaki
ufak demir kapıdan şahnişine çıkılır.
Giriş kapısının sol tarafındaki duva­
r ı n n ih a y e t in d e bulunan k a p ıd a n , bu
o d a v e h a y a t ın a lt ın a t e s a d ü f e d e n ,
c e p h e y e p a r a le l t o n o z la k a p lı ik in c i
b o d r u m a in ilir . B u b o d r u m u n b ir
p e n c e r e s i m a z g a l g ö r ü n ü m ü n d e d ir .
Ü ç ü n c ü o d a d a n b ir k a p ı ile h a y a ta
ç ı k ı l ı r . D i ğ e r b i r k a p ı i l e H a z i n e B i­
n a s ın ın d ö r -d iin c -ii oH asına g i r i l i r . Bil
o d a d a b ir o c a k ile o d a n ın r e v a ğ a
a c ıla n ik i n c i b ir k a p ıs ı v a r d ır . B in a ­
n ın ö n ü n d e k i r e v a k d ü z t a v a n lı o lu p
d o k u z ta m , ik i y a r ım s ü t u n a is tin a t
e d e r . S ü t u n b a ş lık la r ın ın X V . y ü z y ıla
a it o ld u ğ u s ö y le n m e k te d ir . B u r ev a ­
ğ a I. M a h m u d z a m a n ın d a s ü tu n la r ­
d a n ik i s i d u v a r iç in e a lın a r a k v e
c ü m le k a p ıs ı ö r ü le r e k E lç i H â z in e ­
s i o la r a k k u lla n ıla n b i r o d a il â v e
e d ilm iş tir . B u o d a 1942 y ılın d a k i
o n a r ım la r s ır a s ın d a y ık t ır ılm ış tır .
E nderûn H â z in e s in in y a n ın d a
K ile r K o ğ u ş u v a r d ır . P a d iş a h ın y e ­
m e k h iz m e t iy le g ö r e v li o la n la r ın b u ­
lu n d u k la r ı b u k o ğ u ş F a tih z a m a n ın ­
d a k u r u lm u ş t u r . 127 3 ( 1 8 5 6 ) y ılın d a
H a z in e K e t h ü d a lığ ın d a n a z le d ile n
D ayezâde M ehm ed B ey z a m a n ın ­
d a b u k o ğ u ş y ık t ır ıla r a k y e r in e H a ­
z in e K e t h ü d a lığ ı D a ir e s i y a p tır ılm ış ­
tır . B u g ü n M ü d ü r lü k o la r a k k u lla n ıl­
m a k t a d ır . H a z in e ile b u d a ir e a r a s ın ­
d a D ö r d ü n c ü Y e r e in ile n ü z e r i k e m e r ­
li b ir g e ç it v a r d ır . B u k e m e r in ü z e r in ­
d e 1152 ( 1 7 3 9 ) ta r ih li k it a b e y e r
a lır .

M ü d ü r lü k b in a s ın ın y a n ın d a k i
Ü ç ü n c ü A v lu y u D ö r d ü n c ü A v lu y a
b a ğ lıy a n m e y illi y o lu n y a n ın d a F a tih
z a m a n ın d a k u r u la n H a z in e K o ğ u ş u
b u lu n m a k t a d ır . B in a b u g ü n k ü ş e k ­
lini S u lta n A bdülm ecid zam anında
a lm ış tır. K apının ü zerinde 1275
(1858) ta rih li inşa k itab esi vardır.
B u k o ğ u şu n görevlileri E n d erû n H â­
zin esin i m u h afaza ed erlerd i.
H azine K oğuşun u n y an ın d a bu­
lu n a n u fa k b ir a ra lık ta n so n ra avlu­
n u n sol köşesinde H azrct-i Peygam ­
b e r ’e ve O ’n un y ak ın ların a ait Mu­
k ad d es E m a n e tle r’in koru n d u ğ u bi­
n a to p lu lu ğ u H as Oda (H ırka-i Saâ-
d e t D airesi) yer alır. H as Odayı Fatih
Hırka-i Saadet Dairesinde Şadırvanlı Sofa

34
yaptırmış, padişah hizmetleri için fanın sağ tarafında Arzhâne ile Hır- Kur’an okurlar, padişahın dünya ve
Orhan Gazi, Yıldırım Bayezid ve Çe­ ka-i Saâdet Odası, sol tarafında ise âhiret selâmeti için dua ederlerdi.
lebi Sultan Mehmed zamanlannda Dest-mâl Odası bulunmaktadır. Eski Has Odada her gece Yâsin okurlar
ih d â s ı r iv a y e t p d ilen rikâbdâr. Sİlâh- devirlerde Taht Odası da denilen mübarek gecelerde hatim indirirler­
dâr ve çûhadârlan bu odada vazife- Hırka-i Saâdet Odası mimarisi ve di. Hırka-i Saâdet Dairesinin süpü-
lendirmiştir. Yavuz Sultan Selim Mı­ süslemeleri ile eşsiz güzelliktedir. rülmesi ve temizlenmesi işini de nö­
sır seferinden sonra İstanbul’a getir­ Kapısının üzerinde celî-sülüs ile betle yaparlardı.
diği Hırka-ı Saâdet ve diğer Mukad­ «Esselâmu aleyke ya Resulullah» ya­
des Emanetler’in muhafaza görevini zılıdır. Odanın duvarları XVI. yüzyı­ Ramazan aymın on beşinde
Has Odalılara vermiştir. Has Odalı­ la ait kırmızı zemin üzerine erik dal Hırka-i Saâdet ziyaret olunurdu-
ların koğuşları Hırka-i Saâdet Dai­ ve çiçekli tavus kuşlu çinilerle kap­ Hırka-i Saâdet ziyaretinde has oda­
resi d e d e n ile n Has Oda’nın alt ka­ lıd ır . H ır k a -i Saâdet Odasının sol ta­ lı ağaların vazifeleri çok önemliydi.
tın d a b u lu n u y o r d u . B u k ıs ım F a tih r a fın d a , k ö ş e d e IV . M u r a d t a r a f ın ­ Bu ziyaretten birkaç gün önce Mu­
d e v r i y a p ıla r ın d a n Ç in ili K ö ş k v e H a- d a n y a p t ır ılm ış o la n g ü m ü ş ü z e r in e kaddes Em anetler’in bulunduğu Taht
zine’nin bodrum katları ile tam bir a lt ın y a ld ız lı ta h t b u lu n m a k t a d ır . Sa- Odasının temizliği büyük bir hürm et-
benzerlik gösterir. Birkaç büyük r a y 'm k u y u m c u b a ş ı s ı d e r v iş Z illi le yapılır, padişah b aşta olm ak üzere
odadan ibaret olan bu koğuş içten M ehm ed ta ra fın d a n y a p ılm ış tır. D ö r t has oda ağaları M ukaddes E m anet­
bir merdivenle Hırka-i Saâdet Oda­ s ü t u n ü z e r in e o t u r t u l m u ş a y n a l ı t o ­ leri Taht O dasından Revan Odasına
sına bağlanıyordu. Merdivenin so­ n o z t a v a n l ı d ı r , t a v a n ı n iç k ıs m ı d e v ­ taşırlardı. Bu taşım a esnasında p ad i­
nunda Hırka-i Saâdet Odasına açı­ r in e n g ü z e l m o t i f l e r i ile i ş le n m iş , şah da has odalı ağalar gibi hizm et­
lan kapı 960 (1552) tarikinde örüle­ h a d i s l e r y a z ılm ış d ı ş ı n a ş a i r C e v r î’ te bulunur, herhangi b ir sebeple bu
rek kapatılm ıştır. Bu koğuş IV. Mu­ n i n t a h t ı n in ş a s ı iç in s ö y le d iğ i k a s i ­ törende bulunam azsa m aiyetinden
rat! zamanında terkedilmiş Has Oda­ de h a k k o lu n m u ş tu r. II. M a h m u d za­ birini gönderirdi. Ayın on dördünde
lılar, Hırka-i Saâdet Dairesinin kar­ m a n ın a k a d a r b ü tü n m e r a s im le r d e
şısına hamamı ve diğer müştemilâtı m erasim de bulu nacak lara davet tez­
k u l l a n ı l a n b u t a h t ı n iki y ü z ü a y n ı p a ­ kereleri gönderil ird i. Davetliler e rte ­
ile beraber, yaptırılan yeni yerlerine d iş a h t a r a f ı n d a n k a f e s i ş i ile ö r t t ü ­
nakledilmiştir. si gün öğle nam azından so nra B âbü’
r ü l e r e k M u k a d d e s E m a n e t l e r ’i n m u ­ s-sa'âcie'ye gelerek sadrazam ı bek­
Oüııüuıüz.de Ilırka-i Soûdct veyn h a f a z a e d ild iğ i b i r ş e b e k e H a lin e g e ti­
lerlerdi. Sadrazam B abü's-sa'âdc'yc
Mukaddes Em anetler Dairesi olarak r i l m i ş t i r . H ır k a - i S a â d e t O d a s ı II. geldiği zam an silâh d âr ağa Larafın-
bilinen yapının planı dörtgen şeklin­ M a h m u d t a r a f ı n d a n 12A8 ( 1 8 2 2 ) y ı­ dan karşılanır, silâh d âr ağa sadra^Ei-
de olup, etrafı revaklıdır. Muhtelif lı n d a e s a s lı b i r şekilde- t a m i r e t t i r i l e ­ mın sağma, has oda başı da soluna
tarihlerde yapılan ilâve ve tam irler rek , p e n c e re le rin m e r m e r s ö v e le r i geçerdi. Şeyhülislâm ın da yanına bi­
sebebiyle yapının aslı büyük değişik­ o d a ve d o la p k a p ı l a r ı g ü m ü ş ş e b e k e rer has odalı ağa gelirdi. Sadrazam
liğe uğramıştır. E nderûn’dan Hırka-i y a n ın d a k i e sk i o e a k a m p ir ü s lu p ta
ve şeyhülislâm yanlarında b u lu n an
Saâdet Dairesine girilen kapıya Şa­ y a p t ı r ı l m ı ş t ı r . A ynı ü s l u p t a o d a n ı n
ağalarla b irlik te B âbü ’s-sa’â d e’den
dırvan Kapısı denilir. Üzerinde III. d ış y ü z ü n e v e r e v a k l ı k ı s m a i n ş a
içeri girerler. Arz Odası geçildiği za­
Alime d'in imzası ile Kelime-i tevhîd e d ile n ç e ş m e n in ü s t ü n e d e b u t a m i r i
man, Bâbü's-sa'âde önünde bulunan
yazılıdır. Kapının ik i yanında tuğra b e lirte n b ir k ita b e k o n u lm u ş tu r.
davetliler de protok o l sıraların a gö­
şeklinde y a z ıla r v a r d ır . B u r a d a gö­ P e n c e r e le r i n ü s t l e r i n d e k i v e y a n la ­
re Hırka-i S aâdet'in ziyaret olunaca­
rülen çiniler son zamanlara aittir. rın d a k i ç in i p a n o la r V. M e h m e d
ğı yere gelirlerdi. B urada herkes
K a p ın ın ö n ü n d e s o la d o ğ r u d e v a m (R e ş a d ) z a m a n ın d a k i ta m ir le r s ır a ­
ayakta d uru rdu . Hırka-i Saâdet san­
eden r e v a k la r d a n b ir k ıs m ın ı d a s ın d a k o n u lm u ş tu r. H ı r k a - i- S a â d e t
dığının karşısında aşır okuyacak olan
iç in e a la n d ik d ö r t g e n p la n lı b ü y ü k O d a s ın ın y a n ı n d a h u z u r a k a b u l e d i­
birinci ve ikinci im am larla ayakta
bir k o ğ u ş y a p ıla r a k , H ır k a -i S a â d e t le c e k k i ş i l e r i n b e k l e d i k l e r i A r z h â n e
duram ıyacak k ad ar ih tiyarsa şeyhü­
D a ir e s in d e g ö r e v li o la n la r a ta h s is d e ııilc ıı y e t v a r d ı r . Bu o d a y a y a n l ış
lislâmın o turm asın a m üsaade edilir
e d ilm iş tir . B u k o ğ u ş t a k i a h ş a p b ö l­ o la r a k A s la n h a n e d e d e n ilm iş t ir . d i. A ş ır o k u n d u k t a n s o n r a p a d iş a h
m e le r 1947 y ılın d a k a ld ır ıla r a k m e r ­ A r z h â n e 'n in y a n ın d a M u k a d d e s E m a ­ H ır k a -i S a â d e t s a n d ığ ın ı a ç a r b a ş t a
m e r v e y e ş il m o z a ik s ü t u n la r v e k e ­ n e t l e r i n m u h a f a z a e d ild iğ i H a s O d a sad razam ve ş e y h ü l is l â m o lm a k
m e r le r m e y d a n a ç ık a r ılm ış t ır . K a p ı­ H â z in e s i b u lu n m a k t a d ır . B u H â z in e ­ ü z e r e d iğ e r d a v e t o l u n a n l a r p r o t o k o l
nın b ir a z ilerisinde Hırka-i Saâdet y e S ilâ h d â r H â z in e s i d e d e n ilir d i. s ır a la r ın a g ö r e t e k e r t e k e r g e lip
D a ir e si süpürüldüğü zaman çıkan K u b b e li iç iç e ik i o d a d ır . H a z r e t-i P e y g a m b e r 'in H ı r k a s ı ’n a
tozların atıldığı kuyu vardır. Kapı­ Ş a d ır v a n lı S o f a n ın s o l ta r a f ın d a y ü z s ü r e r le r d i. S a d r a z a m il e s ilâ h -
nın sağında köşede üzeri kitabeli bu­ bulunan Dest-mâl Odasında, Hırka-i dâr ağa yüz sürülen yeri dest-mâl ile
hur dövülen mermer bir dibek var­ Saâdet ziyaretlerinde verilmesi mu­ silip, dest-mâli yüz sürene verirlerdi.
dır. Kapının önünde bulunan mer­ tat olan dest-mâllerin baskılan ya­ Z iy a r e t tam am landıktan sonra sad­
mer set, ölen padişahların tabutları­ pılırdı. Bu oda IV. Murad dev­ razam ile silâhdâr ağa Hırka-i Saâ-
nın üzerine konularak tezkiyelerinin rine ait çinilerle kaplıdır. Girişte ve detin yüz sürülen kısmını altın tas
yapıldığı yerdir. odada ta m ir le r i ve b a z ı vakıfları be­ iç in d e bulunan su ile silerler, ve ne­
Giriş kısmı has odalıların ca­ lirten çeşitli kitabeler bulunm akta­ mini öd ve amber ile kuru turlardı.
mi olarak kullandıkları dikdörtgen dır. Bundan sonra hazır bulunan şeyhle­
şeklinde şadırvanlı ve setli bir sofa- Has oda ağaları gece gündüz pa­ rin herbiri sandığın karşısında yer
dır. HırJca-i Saâdet'te görevli olanla­ dişahın hizmetinde bulunurlar. S a ­ a lır la r , d u a e d e r le r d i. P a d iş a h b ir e v ­
rın e lle r in i b a ş k a b ir y e r e sü rm eden rayda, seferde ve göçte p a d iş a h ın y a ­ velki yıl konulm uş olan dest-mâli
k a ld ır a r a k hazîne-i hüm âyûn keth ü­
bu şadırvanda yıkamaları adetti. Bu nından ayrılmazlardı. Hırka-i Saâdet
Odasını nöbetle bekleyerek devamlı dasına verir v e yenisini i o y a i t t
sofa çinilerle kaplıdır. Şadırvanlı So­

85
Üçüncü Avludan görünüm.

H ır k a -i S a â d e t D a ir e s i ile H a ­
r e m 'in K u ş h a n e K a p ıs ı a r a sın d a S a ­
r a y ’ın e n e s k i c a m ii o la n A ğ a la r Ca­
m ii y e r a lır . C a m i d ik d ö r tg e n b ir
p la n ü z e r in e in ş a o lu n m u ş v e ü s tü
b e ş ik t o n o z la ö r t ü lm ü ş t ü r . B in a y a
s o n r a d a n ilâ v e le r y a p ılm ış , m u h te lif
d e v ir le r d e t a m ir g ö r m ü ş t ü r . B u g ü n
k ü t ü p h a n e o la r a k k u lla n ıla n c a m i­
n in o k u m a o d a s ı e s k i b ir m e s c it ­
tir . M e s c id in d ış k a p ıs ın ın ü z e r in d e
1 1 3 6 ( 1 7 2 3 ) t a r i h l i «L â ilâ h e illa lla h
M u h a m m e d in R e s u lu lla h » y azılı ki­
t a b e v a r d ı r . M e se id in d u v a r la r ı XVI
v c X V I I . y ü z y ıl ç in ile r iy le s ü s le n m iş ­
tir. M e rm e r m i h r a b ın ü s tü n d e k i
r e n k l i e i n i l e r a r a s ı n d a b e y a z zem in
ü z e r i n e lâ c iv e r t h a t l a «A yet-el-kürsî»
y a z ı lıd ı r . B u r a d a n B ü y ü k C am i k ıs­
m ı n a g e ç i lm e k te d i r . C a m in in m ih r a ­
bı ü z e r i n d e k i y azı I I I . A h m cd im za­
l ı d ı r . C a m in in a r k a t a r a f ı n d a h a re m
r r ıe r ıs u b la r ın ın n a m a z k ıld ık la r ı H a ­
r e m C a m ii y e r a l m a k t a d ı r . B in a n ın
d ış y ü z ü n d e h a t t a t K â m il A k d ik ’c
y a z d ı r ı l a n c a m in in 1925 y ılın d a ta ­
m i r e d ild iğ i n i b e l i r t e n b i r k ita b e v a r ­
d ır.
A v lu n u n m e r k e z in d e günüm üz­
de I I I . A hm ed K ü tü p h a n e s i o la ­
r a k t a n ı n a n E n d c r û n - i H ü m â y û n K ü­
tü p h a n e s i b u lu n m a k ta d ır. T opkapı
S a r a y ı n d a k ü t ü p h a n e o la r a k y a p ıla n
te k b i n a d ı r . S a n a t s e v e r b i r p a d iş a h
o l a n I I I . A h m c d o d e v r e k a d a r S a­
ray H â z in e s i n d e to p la n a n d eğ erli
k i t a p l a r ı n d a h a iyi ş a r t l a r d a k o r u n ­
m a n vo ö z e llik le c n d c r û n i u a ğ a la rın
b u n l a r d a n y a r a r l a n m a s ı a m a c ıy la bu
k ü t ü p h a n e n i n y a p ılm a s ın ı is te m iş tir .
B in a içir» H a v u z lu K ü r k ü n y c ıi se ç il­
m i ş v e 27 R e b iy ü le v v e l 1131 (17 Ş u ­
b a t 1719) t a r i h i n d e tö r e n le tem eli
a t ı l m ı ş t ı r . K ısa s ü r e d e ta m a m la n a n
y a p ı X V I I I . y ü z y ıl ilk y a r ıs ı O sm an ­
lI m i m a r i s i n i n ti p ik ö z e llik le rin e sa­
h ip tir . R u tu b e tte n k o ru n m a s ı am a­
c ıy la b o d r u m k a t ü z e r in e inşa e d il­
m iş tir. K a p ıs ın a ik i ta ra fta n m e rd i­
v e n l e r le ç ı k ılı r . Dışı m e r m e r kaplı
o la n y ap ın ın iç d u v a rla rı XVI. yüzyıl
İz n ik ç in ileri ile sü slen m iştir. K ub­
beli o r ta m ekân v e o n u ü ç ta ra ftan
çev iren o tu rm a y erle rin in tonoz ö r­
tü s ü d ev rin zevkini a k se ttire n süsle­
m e lere sa h ip tir. K ita p la r için duvar­
la ra göpım e d o la p lar yerleştirilm iş­
tir. D o lap ların b azıların d a kalan ori­
jin a l e tik e tle r k ita p la rın konuya göre
ta sn if edildiğini gösterir. G irişin tam
k a rş ıs ın a gelen bölüm III. A hm ed’in
o tu rm a ve o k u m a y eridir. Duvarda,
u sta b ir h a tt sanatçısı olan padişa­
h ın b u ra s ı için kendi yazdığı, bir lev­
ha yer alır. K ütüphan ed ek i k itap lar
1966 yılında Yeni K ütüphaneye ta-

36
III. Ahmed (Enderûn) Kütüphanesi.
şın m ış, b in a ise on a rıld ık ta n so n ra
1971 yılın d a ziyarete a çılm ıştır . K ü­
çük b ir v itr in d e K ü tü p h an en in ya­
p ıld ığ ı d ö n em d ek i en v a n ter d efteri,
ça lışm a ve o k u m a şa rtla rın ın b e lir­
len d iğ i v a k fiy esi, ve te m e l a tm a tö re­
n in d e k u llan ılan tarihi kazm a se r g i­
len m ek ted ir.

III. A hm ed K ü tü p h a n esi ile


B â b ü ’s-sa’âd e a rasın d a d îvân erk â ­
nı ve elçilerin kabul e d ild iğ i Arz O da­
sı b u lu n m ak tad ır. S a r a y ’ın ilk ya­
p ıların d an olup b u gü n e gelen şe k li
ile b irçok d e ğ işik lik ler g e çirm iştir.
En ö n em li ta m ir ve d e ğ işik lik 1273
(1 8 5 6 ) yangınından so n ra S ultan
Abdülmecid zam anında yap ılm ıştır.
Dikdörtgen planlı, üç kapılı, iki sıra
halinde on d ö rt penceresi olan k âg ir
bir yapıdır. E tra fın d a yirm i iki sü-
tu n lu g eni; saçaklı revak v ard ır. Bâ-
bü's sa'ûde yönünden b ir b asam ak la
çıkılan revak zem inini III. Ahmcd
K ü tüphanesi yönündeki m erdiv en ler
te k ra r avluya bağUı . O tlanın liü b lis
-sa’â d e ’ye bakan ön cephesi üzerinde
b ulun an iki k ap ıd an sağ ta ra fta k i ka­
pının üzerinde 1136 (1723) ta rih li
III. Ahrned’in kendi el yazısı ile
«Besmele», kapının iki ta ra fın d a Sul­
tan A bdülm ecid'i öven tu ğ ra şeklin­
de yazılar ve kapının sağ ta ra fın d a
Kanunî zam an ın da ilâve edilm iş b ir
çeşme b u lu n m a k ta d ır. S oldaki Pîş-
keş Kapısı denilen ikinci kapı ü zerin ­
de 1225 (1810) ta rih li I I. Mah-
n u d ’uıı kendi el yazısı ile «H asbin
Allah Venim-el vekil» yazılıdır. Arz
Odasının bu yüzünde XV. yüzyıl çi-
nileıi görü lü r. O danın III. Ahmcd
K ütüphanesi ta ra fın d a k i kapısının
üst kısm ında IV. M u stafa’n ın tu ğrası
ile sır kâtibinin 1222 (1807) ta rih li
b ir k ıt’ası vardır. Arz O dasının için­
de sol köşede b ald ak in şeklinde b ir
taht, solun d a a ltın k ap lam a b ro n z
bir ocak, sağında k ü çü k b ir çeşm e
b u lu n m a k ta d ır. T ah tı o lu ş tu ra n
baldakin d ö rt ah şap b u rm a lı sü­
tun üzerind e içten ay n alı tonoz,
d ışta n p ira m id a l ö rtü şeklin ded ir.
Üst saçak lar d ö rt ta ra fta n baldaki-
nin tavan ın ı çevrelem ektedir. îç te
saçak ların ü st k ısm ın d a k itab e b u ­
lu n m ak tad ır. Bu k itab ed e lalılın
1005 (1 5 9 6 ) y ılın d a S u lta n I II. M eh­
m ed ta r a fın d a n y a p tır ıld ığ ı ya­
z ılıd ır . T ah tın to n o z u n u n iç i b a şta n ­
b a şa la k e te k n iğ in d e e fsa n e v î h a y ­
van lar, stiliz e b itk ile r le sü s le n m iş ­
tir. T a h tın ta van sa ç a k la r ı v e d ö r t
a h şap sü tu n u n ü s t k ısım la r ı aju rlu
b ron z ü z er in e a ltın k a p la m a d ır .
T a h tın ü zeri a tla s v e se r â se r d e n iri
altın paftalı değerli taşlarla süslü
III. Ahmed Kütüphanesinin içi

37
m inder, kol yasdıklan ve arkalık ör­
tülerinden örneklerle kaplıdır.
D îvân to p la n tıla r ın d a pazar ve
sa lı arz g ü n leri old u ğ u n d a n b u iki
g ü n d e d îvân erk ân ı Arz O dasında,
p a d işa h ın h u zu ru n a çıkarlardı- S a d ­
razam arz o lu n a ca k k o n u la rı telh is
ed ip ( ö z e tle y ip ), k ap ıcıla r k eth ü ­
d a sı ile p a d işa h a gön d erird i. İçer i­
den te lh is ü zerin e h att-ı h ü m âyû n
g elin c e b ü tü n d îvân erk ân ı ayağa
k alk ar, sad razam hatt-ı hüm âyûn-
lu te lh is k e se sin i öp ü p b a şın a k o y a ­
rak alır, o k u d u k ta n so n ra da koy-
n u n a k oyard ı. Arz g ü n leri b ü tü n v e ­
zirlerin O rta K ap ıd a te m iz çiz m e g i­
y ip D îvân'a g e lm ele ri a d etti. Ar­
za ev v elâ M u tfak lar ö n ü n d en g eç e­
rek B â b ü ’s-sa ’â d e ’de b iraz o tu r d u k ­
tan so n ra p a d işa h ın izn i ile y e n i­
çeri a ğ ası girer, o arzdan çık ıp Bâ-
b ü ’s-sa ’âd e'ye g eld ik ten so n ra k azas­
k erler girerd i. E vvelâ R u m eli, so n ­
ra A nadolu kazask eri p a d işa h ın e te ­
ğin i ö p er le r ta h tın sa ğ ın d a ayakta
d u ru rlard ı. R u m eli k aza sk eri ta y in
olu n a n k a d ıların liste sin i ok u r, so n ­
ra d a Anadolu k azask eri liste sin i
o k u rd u . P a d işah b ir şey sö y lem ez
veya sorm azsa her ikisi de etek öplip
d ışa rıy a çık a rla rd ı. O nların d ışarıya
ç ık ışla r ın ı K ubbesi 1 1 k a p ısı önün-
d e b ek ley en ça v u ş b a şı ile k a p ıcılar
k eth ü d a sı güm üş asâların ı yere vu ra­
rak v ezirlere duyurur, v ezirler de
ö n d e sad razam olm a k ü zere k ıd em
sıra la rın a g ö re b irb iri a rk asın d an
d ışa rıy a ç ık ıp y ü rü m ey e b aşlarlar, en
ark ad an d e fter d a r g elird i. B â b ü ’s-sa ’
âd e ö n ü n d e d u rm ak ta o la n kazas­
kerler ve d iğer b u lu n a n la rla selâm -
la şılır d ı. S ad ra za m ın ilk arza k ab u ­
lü ise k en d isin e B â b ü ’s-sa'âde'de ha­
zin ed a r b a şı ta ra fın d a n serâ ser k ap lı
kürk g iy d irilird i. V ezirlerin için d e
yen i k u b b e - n işin (k u b b e v e zir i)
o la n la r varsa o n la ra da serâser
k a p lı kürk g iy d irilird i. D iğer er­
kâna y en id en kürk g iy d ir ilm e si ka­
n u n d eğ ild i. Y aln ız h er u lû fe ç ık tı­
ğın d a ya n i ü ç ayd a b ir arza girerler­
ken sad razam a serâ ser kü rk g iy d iril­
m e si k an u n d u . Arz O d asın a ö n c e sad ­
razam girerd i K apıdan iç er iy e ayak
b a sın c a yer ö p er, o d a n ın o rtasın d a
b ir dah a yer ö p tü k te n so n ra p a d işa ­
h ın o tu rm a k ta o ld u ğ u ta h tın ö n ü n ­
de de eğ ilir, yer ö p e r ta h tın sağında
ay a k ta d u ru rd u . Ö nceleri sad razam ­
lar p a d işa h ın o tu r d u ğ u ta h tın k a rşı­
sın d a k i k ırm ızı isk e m le y e o tu ru rlar­
dı. IV. M eh m ed ’in sad razam ların d an
M elek A hm ed P aşa k en d i terb iyesi
gereği o tu r m a d ığ ın d a n b u â d ette
b u n d a n so n ra k a ld ırılm ıştır. Sadra-
III. Ahmed Kütüphanesinin malakâri süslemelerinden detay.

38
Arz Odası önündeki XV. yüzyıl çinileri ve Kanunî Sultan Süleyman

zamın arkasından diğer vezirler ka­


pıdan içeriye girer odanın ortasında
yer öperek kapıya doğru sıralanırlar­
dı. Sadrazam dan başkasının tahtın
önünde etek veya yer öpmesi kanun
değildi. Arz Odasında padişahın mü-
sadesi üzerine defterdâr telhis okur,
buna dair padişahın emri dinlenir,
sonra vezirler geri çekilir, içeriye gi­
rildiği gibi iki yerde yer öperek dışa­
rıya çıkarlar ve Bâbü’s-sa’âde’deki
sekilere oturup sa d ra za m ı bekler­
ler, sad ra za m ö n le r in d e n g eçerk en
k a lk ıp se lâ m v erirlerd i. S a d ra za m
K u b b e a ltı’na gider, a y a k ta d u ru rd u .
A r k a s ın d a n v e z ir le r d e s ı r a y la g e li r ­
le r e t e ğ i n i ö p e r le r d i . O n la r ın a r k a ­
s ı n d a n d a d iğ e r d îv â n e r k â n ı m e r t e ­
b e s ır a s ıy la b u m e r a s im e k a tıld ık ta n
s o n r a D îv â n d a ğ ıl ır d ı .

erkânı ve elcilerin kabul edildiği Arz Odası.


T o p k a p ı S a r a y ın d a y a p ıla n t ö ­
r e n le r in e n g ö s t e r iş lile r i e lç i k a b u ­
lü n d e v e u lû f e n in d a ğ ıt ılm a s ın d a y a ­
p ıla n g a le b e d îv â n la r ın d a o la n la r d ır .
E lç ile r in p a d iş a h ın h u z u r u n a k a b u l
e d ile c e k le r i g ü n p a z a r v e s a lı g ü n le r i
o la r a k İ m p a r a t o r lu k k a n û n n â m e le -
r m d e b e lir le n m iş t ir . E lç ile r b u ik i
g ü n d e n b ir in d e v e u lû f e d a ğ ıtıla ­
c a ğ ı g ü n k a b u l e d ilir d i. U lû fe ç ık a c a ­
ğ ı g ü n s a b a h n a m a z ın d a n so n r a
d îv â n e r k â n ı d îv â n g ü n le r in d e u y ­
g u la n a n m e r a s im v e t e ş r if a t la S a ­
r a y ’a g e lir le r , B â b -ı H ü m â y û n ’d a n
iç e r i g ir d ik le r in i h a b e r c i ç a v u ş sa d ­
r a z a m k o n a ğ ın a g id e r e k h a b e r v e ­
r ir d i. Sadrazam bunun ü z e r in e
k e n d i k a p ıs ı h a lk ın d a n o lu ş a n a la y ­
la A la y K ö ş k ü ö n ü n d e n g e ç e r e k S o ­
ğ u k Ç e ş m e K a p ıs ın d a n S a r a y ’a g ir e r ,
B ir in c i A v lu y a o r a d a n d a O rta K a p ı­
y a g e lir , b in e k ta ş ın d a a tın d a n in e r ­
d i. S a d r a z a m k a p ıd a n iç e r iy e ü s t
k ü r k ü n ü n s a ğ y e n in i k a r n ın ın h iz a ­
sın d a b ir i ü s t t e n b ir i a ltta n ik i e liy ­
le tu ta r a k g ir e r d i. K e n d is in i iç k a­
p ın ın s o lu n d a d u r a n s ip â h v e s ilâ h ­
d â r a ğ a la r ı k a r şıla r la r , d u a c ı ç a v u ş
d a y ü k s e k s e s le s e lâ m a lır d ı. S a d r a ­
z a m s a ğ ta r a fta b u lu n a n y e n iç e r i
ç o r b a c ıla r ın a v e d iğ e r le r in e s e lâ m
v e r ir v e k e n d is in i e lle r in d e k i g ü m ü ş
a s â la r ın ı y e r e v u r u p ta k ır d a ta r a k
k a r ş ıla m a ğ a g e le n ç a v u ş b a ş ı v e ka­
p ıc ıla r k e th ü d a s ı ile b ir lik te y o ld a
y ü r ü m e ğ e b a ş la r d ı. B ir in c i S e lâ m
t a ş ın ın ö n ü n d e b ir a z d u r u lu r , sa d r a ­
z a m ta ş ın y a n ın d a b u lu n a n y e n iç e r i
a ğ a s ın a s e lâ m v e r ir , d u a c ı ç a v u ş da
sa d r a z a m ın se lâ m ın ı a lır d ı. İk in c i
S e lâ m ta ş ın d a d a dcrgâh-ı â lı y e n iç e ­
r ile r in i s e lâ m la r d ı. B u r a d a d u a c ı ça ­
v u ş s e lâ m a lm a z d ı. S a d r a z a m K ub-
b e a lt ı’n a d o ğ r u y ü r ü r k e n k e n d is in ­
d e n e v v e l g e lm iş o la n d îv â n erk â n ı
d a sa k a b a ş ın ın « b u y u r» d iy e b a ğ ır ­
m a s ı ü z e r in e d ış a r ıy a ç ık a r la r d ı. S a d ­
ra za m o r a d a b u lu n a n la r d a n k im s e y i
s e lâ m la m a d a n d o ğ r u c a B â b ü ’s-sa'â-
d e ’y e g id e r se lâ m la r , o r a d a b u lu n a n
d u a c ı ç a v u ş ta r a fın d a n da k e n d isi Arz Odasında elçi kabulünü gösteren minyatür,
se lâ m la n d ık ta n so n r a K u b b e a ltı’na yaz ise şerb etler, k ış ise m acu n la r Şehinşahnâme, XVI. yüzyıl sonları,
g e lir d i. H a z in e ö n ü n d e d u ra n k a lem g etirir, h er k e se su n ard ı. B u sırada
h a life le r i ile h o c a la r ı, K u b b e a ltı h a zin ed ar b a şı H azin e k a p ısın ın
s ü tu n la r ı ö n ü n d e b u lu n a n v e z ir le ri m u m m ü h ü rlerin i g etirip sadrazam a
v e k a p ın ın sa ğ ın d a y e r a lm ış o la n g ö ste r ir D îvân h ân e ö n ü n d e de F ati­
k a z a sk e r le r le s o lu n d a k i d efterd â rla - h a o k u n u rd u . S adrazam m eh ter ba-
n , n iş a n c ıy ı v e te ş r îfâ tî e fe n d iy i se ­ şıy a y em e k h a zırla n m a sın ı em red er­
lâ m la r d ı. B u ö n e m li g ü n e m a h su s di. Y em ek ten so n ra m era sim in elçi
o lm a k ü z e r e b ü y ü k d ö şe m e ile d ö ­ k a b u lü n e ait ik in ci k ısm ı b aşlard ı.
şe n m iş o la n D îv â n h â n e ’y e g irer y e r i­ S a d razam ın ark asın d an m ih m an d arı
n e o tu r u r , k e n d is in d e n so n ra da d i­ ta ra fın d a n S a ra y ’a g etirilen elçi ve
ğer erk â n y e r le r in i a lırd ı. S a d ra za m m a iy e t alayı Orta K apıda b ek letilir,
te ş r ifa t sır a la r ın a g ö re v e z ir le rd en e lç i ve m u teb er ad am ları kap ıcı ba­
b a şla y ıp h e r k e se iltifa tta b u lu n u rk en şın ın o d a sın a alın ır, k en d ilerin e kah­
H e lv a h â n e ’d en sa k a b a ş ı da, m e v sim v e ve ta tlı ikram ed ilird i. D îvân dan

40
nilerde yemeğe götürülür, elçi m ih­
m andarları ile K ubbealtı’na doğru
götürülürken sadrazam a yaklaşm ak­
ta olduğu haber verilir. Bunun üze­
rine elçi b ir H ıristiyan devleti el­
çisi ise sadrazam yandaki Dîvân-ı
H üm âyûn H ocaları Bölüm üne geçer­
di. Dîvân’da esasen îslâm ve H ıris­
tiyan m em leketleri elçileri aynı şe­
kilde karşılanm azdı. Gelen îslâm
devleti elçisi ise sadrazam dan başka
bütün kubbe erkânı ayağa kalkar, el­
çi de sadrazam ın eteğini öperdi. Hı­
ristiyan devleti elçisine ayağa kalkıl­
mazdı. Dîvân erkânı elçi içeriye alın­
dıktan sonra Dîvân H ocaları Bölü­
m ünden gelen sadrazam ı ayağa kal­
k a r a k selâm larlar elçi de b u hareke­
te uyardı.
D aha önce e lç iy i K u b b e a ltı
ö ı ı ü n d e e l i n d e g ü m ü ş a s â s ı il e b e k l e ­
yen k a p ıc ıla r k e th ü d a sı k a r ş ı la r ,
ç a v u ş b a ş ı ile b ir b ir in i s e lâ m lıy a r a k ,
e l ç i y i D î v â n ’a g ö t ü r ü r l e r , n i ş a n c ı n ı n
a lt t a r a f ı n d a k i i s k e m l e y e o t u r u r l a r ­
d ı. D î v â n ’d a o t u r m a k y a l n ı z b ü y ü k
e l ç i l e r e t a n ı n a n b i r h a k t i . D iğ e r le r i
a y a k t a d u r u r la r , p a d i ş a h ı n h u z u r u ­
n a ç ık a r ılm a z la r y a ln ız c a s a d r a z a m
ta r a fın d a n k a b u l o lu n u r la r d ı. E lç i
D î v â n ’a a l ı n d ı k t a n s o n r a s a d r a z a m
ta r a f ın d a n d îv â n te r c ü m a n ı v a s ıt a ­
s ıy la h a tır ı s o r u lu r , v e c e v a b a lın ır ­
d ı. B ir t a r a f t a n d a ş i k â y e t ç i l e r d i n ­
le n i r , g e r e k l i k a r a r la r v e r i l i r d i . B u
iş le r b it in c e iç e r iy e e lle r in d e m e ş in ,
p a r a to r b a la r ıy la m e h t e r b a ş ı k e th ü ­
d a s ı v e v e z n e d a r b a ş ı g ir e r le r k e s e ­
le r i s a d r a z a m ın ö n ü n d e n k a p ıy a d o ğ ­
r u s ı r a la m a y a b a ş l a r l a r d ı . B u n la r
y a p ı l ı r k e n r e î s ü l k ü t t â b u l û f e iz n i n in
is te n d iğ i te lh is le iç e r i y e g e le r e k
sa d ra za m a arz ed er, sad razam o k u ­
d u k t a n s o n r a b a ğ l a n m a s ı iç i n r e îs
e f e n d i y e g e r i v e r ir d i . R e îs e f e n d i t e l­
h i s i b a ğ la r k e n s a d r a z a m d a k o y -
n u n d a n m ü h ü r k e s e s i n i ç ık a r ı r a y a ­
ğ a k a lk a r , ö p ü p b a ş ı n a k o y a r a k t e l ­
h is k e s e s in in m ü h ü r le n m e s i iç i n
r e î s ü l k ü t t â b a t e s l i m e d e r d i.
©İçinin gelmesi için h a b e r g ö nderil K e s e m ü h ü r le n d ik te n s o n r a s a d ­
d i k t e n s o n r a ö n d e g ü m ü ş a s â l a r ı ile r a z a m m ü h ü r ü y i n e a y a k t a a lır , ö p ü p
ç a v u ş b a ş ı, ç a v u ş la r k â tib i v e e m în i b a ş ı n a s o n r a d a k o y n u n a k o y a r d ı. B u
a r k a d a e l ç i v e m a i y e t i O r t a K a p ıd a n s u r e t le m ü h ü r le n e n t e lh is k e s e s i k a ­
içeriye girerler. B a ş la r ı n d a m îr â h û - p ı c ı l a r k e t h ü d a s ı il e p a d iş a h a g ö n d e ­
r u n b u lu n d u ğ u v e y e d e k ç ile r in d iz ­ r i l d i k t e n s o n r a s ır a p a r a t o r b a l a r ı­
ginlerinden çektiği o t u z iki tane mü­ n ın a ç ı l m a s ı n a g e li r d i. M e h t e r b a ş ı
kemmel eğerlenmiş altın ve gümüşlü t o r b a l a r d a n b i r i n i a ç a r , ve p a r a tah­
kıymetli taşlarla süslü, göğüslükler t a s ı n a b o ş a l t ı r , s a d r a z a m la diğer dev­
takılm ış atların önünden geçirilir, bi­ let erkânına gösterir, tek rar kesesine
rinci Selâm taşı önüne gelindiğinde koyar ve ağzını rûznâmeciye mühür-
yeniçeriler revaklar altında hazırlan­ lettirirdi. Bundan m aksat torbaların
mış tablalardaki yemekleri yemeğe geçer akçe ile dolu olduğunu göster­
koşarlardı. Elçinin maiyeti de perde mekti. Bu arada içeriden hatt-ı hü-
ile bölünm üş bir yerde hazırlanan si­ mâyûnlu telhisin gelmekte olduğu

41
haberi verildiğinde herkes yerinden za girm elerinin m üsade edildiği habe­
k alkar çavuş başı kapıcılar keth ü d a­ ri gelir, bunun üzerine elçi ve maiye­
sını B âbü's-sa’âde önünde karşılar, ti sağ ve sollarında yürüyen kapıcı
sadrazam da K ubbealtı kapısına b ir­ başılar tarafın d an kolları ark aların ­
kaç adım kalıncaya k ad ar y ü rü r o ra­ dan çaprazlam a tu tu larak padişahın
da beklerdi. K apıcılar K ethüdası huzuruna getirilirdi. Elçi içeriye gi­
hatt-ı hüm âyûnlu telhisi öpüp başına rince üç yerde padişahı selâm lardı.
koyduktan sonra sadrazam a teslim M a’rûzâtı divân tercüm anı tarafın ­
eder, o da öpüp başına koyar, geri dan Türkçeye çevrilir getirdiği nâme
yerine gelir orada m ührünü açar ve kapının yanında duran m îralem ağa
kesesini (dest-m âlini) çıkartır, onla­ tarafından alınarak kaptan paşaya
rı reisülküttâba verdikten sonra oku­ verilir, ondan da sadrazam alarak pa­
maya başlar, bitirince de koynun- dişahın o tu rm ak ta olduğu tah tın sol
da saklardı. Bu suretle ulûfe dağıtıl­ tarafın a konulurdu. E lç i d îv â n ter­
m a s ı iz n in in p a d iş a h t a n g e ld iğ i a n la ­ cü m a n ı ta r a fın d a n te r c ü m e o lu n a n
ş ıld ığ ın d a n s a d r a z a m m u h z ır a ğ a y ı n u tk -u h ü m â y û n u d in le d ik te n so n ­
ç a ğ ır ta r a k o c a k la r ın g e lm e le r in i e m ­ ra g irer k en o ld u ğ u g ib i ü ç k ere se lâ m
r e d e r d i. D î v â n ’a ö n c e y e n i ç e r i e f e n d i ­ a lır d ışa r ıy a çık a r, d o ğ r u O r t a K a p ı­
s i i l e k u l k e t h ü d a s ı g e li r , s a d r a z a ­ ya g ö t ü r ü l ü r , k a p ı c ı b a ş ı n ı n o d a s ı n ­
m ın e t e ğ i n i ö p ü p d îv â n h o c a l a r ı ­ d a v e z ir le r in d ö n ü ş le r in i b e k le r d i.
n ın ç a l ı ş t ı ğ ı y e r e g e ç i l e n iç k a p ı n ı n S a d r a z a m A rz O d a s ın d a n ç ı k ı p , K u b -
y a n ı n d a a r k a l a r ı n ı d u v a r a d a y a y ıp b e a l t ı ’n d a ç a v u ş b a ş ı d a n H a z i n e ’n in
b e k le r le r d i. R û z n â m e c i e fe n d i d a ğ ıt­ v e D e f t e r h â n e ’n in m ü h ü r l e n m e s i iç i n
m a d e ft e r in d e n y e n iç e r ile r e v e r ile ­ v e r d iğ i m ü h r - i h ü m â y û n u a lı r k e n e l ­
c e k m ik ta r ı o k u r , o n a g ö r e y e n iç e r i­ ç i d e H a s fır ın ö n ü n e ç ık a r ılır a t
le r in u lu f e le r i y e n iç e r i e fe n d is iy le ü z e r in d e m i h m a n d a r l a r ı v e m a i y e t i
k u l k e th ü d a s ın a v e r ilir d i, o n la r d a ile s a d r a z a m a la y ın ı b e k le r d i. S a d r a ­
to r b a la r ı a lı r , e te k öper d ış a r ı z a m O r t a K a p ı d ı ş ı n d a b in e k t a ş ı n d a
ç ık a r la r d ı. O n l a r ın a r k a la r ı n d a n a t ı n a b i n e r v e z i r l e r i v e b u lu n a n l a r ı
d iğ e r o r a k l a r ı n k â t i p l e r i v e k e t h ü d a ­ s e lâ m la r e lç i ile m a iy e tin in ö n ü n d e n
la r ı s ı r a i l e g e l e r e k u l u f e l e r i n i a lı r ­ g e ç e r k e n , g ö z ü il e i l t i f a t e d e r d i. S a d ­
la r v e h u z u r d a h i l ' a t g i y e r l e r d i . H il'- r a z a m ı n a la y ı g e ç t i k t e n s o n r a e lç i
a t ı n ı g i y e n g e li r e t e k ö p e r d i . S a d r a ­ d e b u a la y ı A la y K ö ş k ü n e k a d a r ta-
z a m m a liy e te z k e r e c is in e k a d a r e t e ­ k ib e d e r , o r a d a n a y r ıl ır d ı .
ğ i n i ö p e n l e r i a y a k t a k a r ş ı la r , d iğ e r ­
le r i n e k a lk m a z d ı. D ış a r ı d a d a k ur­ Y abancı d evlet elçilerinin nâm e
b a n la r k e s i l i r d i , hl i 1'a t la r ın g iy d ir il- teslim i m erasim i ise şöyle o lu rd u.
d iğ i s ı r a d a t e ş r î f â t î e f e n d i e l ç i n i n K a ra rla ş tırıla n günde elçi S aray'a
g e t i r d i ğ i h e d i y e l e r i v a s ı f l a r ı i l e y a z ıp , davet ed ilir, k ab u ld e olduğu gibi teş­
d e f t e r i n i h a z ır l a r p î ş k e ş ç i a ğ a y a v e ­ rifa tla Arz O dasına g etirilince s a d ra ­
r ir , o d a e ş y a y ı A rz O d a s ın ı n p î ş k e ş zam ta h tın y an ın d a y a stık üzerin d e
k a p ıs ı ö n ü n e p a d i ş a h A rz O d a s ın a b u lu n a n nâm e-i h ü m ây û n kesesini
g e li r k e n g ö r e b i l e c e ğ i ş e k i l d e y e r l e ş ­ alır, öp ü p b aşın a koyar, y anın d aki
t ir ir d i. A la y M e y d a n ın d a r e v a k a l t ­ ikinci vezire v erird i, ikinci vezir de
la r ı n d a y e n i ç e r i l e r y e m e k l e r i n i y e ­ aynı h a re k e ti y a p a ıa k üçüııeü vezire,
d ik te n s o n r a u lû f e le r i d a ğ ıt ılm a y a ü çün cü den dö rd ü ncü y e, d ö rd ü n c ü ­
b a ş l a n ır d ı . B ö l ü k l e r e p a r a d a ğ ı t ı l ı r ­ den beşinciye... böylelikle nâm e ke­
k e n K u b b c a l t ı ’n a s i n i l e r k u r u lm a ğ a sesi ö p ü lü p b aşa koyulup elden ele
b a ş l a n ır d ı . E lç i iç i n H a z i n e ' d e s a k l a ­ g eçirilerek son u n cu vezire k a d a r ge­
n a n s i n i ç ı k a r ı l ı r d ı . E lç i s a d r a z a m ın lir, o n d an d a m îralem ağa alır, öpüp
s in is in d e m u te b e r a d a m la r ı d a m e r ­ b a ş ı n a k o y a r a k e l ç i y e t e s l i m e d e r d i.
te b e le r in e g ö r e k a p ta n p a ş a n ın , d e f­ E lç in in d e b u h a r e k e tin e t k is in d e k a ­
te r d a r v e n iş a n c ın ın s in ile r in d e y er- la r a k n â m e k e s e s in i ö p ü p b a ş ın a
a lı r la r d ı . Y e m e k l e r y e n i l d i k t e n s o n ­ k o y d u ğ u o lu r d u -
r a t e ş r î f â t î e f e n d i s a d r a z a m ın m ü s a -
d e s i il e e l ç i y i D î v â n ’d a n d ı ş a r ı y a d a ­
v e t eder, Eski Dîvânhânenin önünde
elçiye ve adam larına antlaşm ada y a ­
zılı cins ve adette kürk ve hil'atleri
giydirilirdi. Elçi burada durur, dîvân
erkânının arza girişlerini seyrederdi.
Dîvân erkânı protokol usulünce arza
girdikten ve içeride yalnız vezirler
bulunduğu sırada b âb ü ’ssa’âde ağa­ Arz Odasındaki
sı vasıtasıyla elçi ile maiyetine de ar­ taht örtüsünden detay.

42
arem Dairesi, Topkapı Sa­ Kara Ağalar Koğuşu : Harem
rayının İkinci Avlusunun ağalan, diğer deyimle Kara Ağaların
solunda, K ubbealtı (Dî- görevleri H arem ’in kapılanm bekle­

Harem
Padişah Evi
vân-ı H üm âyûn) binası­
nın hemen arkasında yer
alan devirleri, üslupları değişik ya­
yip, nöbet tutm ak dışardan içeriye
kimseyi bırakm am ak gibi işlerdi.
Yaş ve yeteneklerine göre derecelere
pılar topluluğudur. Topkapı Sarayın­ aynlırlar, acemiler, ortancalar, ha-
da H arem Dairesinin kim in zama­ sıllılar, eskiler diye adlandınlırdı.
nında kurulduğu kesin olarak bilin­ Harem ağalannın en büyüğü dârü’s-
m em ektedir. A rabalar Kapısı üzerin­ sa a d e ağası (kızlar ağası) idi. Ze­
deki kitabeden III. M urad dönemin­ mini taş döşeli bir koridor üzerinde
de, 996 (1587) yılında geniş ölçüde sıralanan odalardan oluşan ve üç
tam ir edildiği anlaşılır. 1076 (1665) katlı b ir bölüm olan K ara Ağalar
yılındaki büyük yangın ile 1190 Koğuşunda, birinci kat kızlar ağasın­
(1776) tarihindeki deprem de geniş dan sonra önemli bir yeri olan baş-
ölçüde hasar gören, sonra onarılan, kapı gulâmı ağanın selâmlık, yatak
b ir bakım a yeniden yapılan Harem ve m isafir odalan, sağdakiler ise, ki­
Dairesine, her padişah zevkine uy­ ler odalan idi. İkinci kat acemi ağa-
gun yapılar ekletm iştir. Bu sebeple lan n , üst kat da ortancalar ile hasıllı
m im arî b ir üslup birliği göremeyiz. ağalara aitti. Koridorun bitiminde,
tam karşıda XVII. yüzyıl çinileri ile
Bu yazıda, ziyaretçilere açık bö­
kaplı büyük bir ocak görülür. K ara
lüm ler sırası esas tutulacak, henüz
Ağalar Koğuşundan çıkıp, H arem ’in
açık olm ayan önemli bölüm ler de ay­
cümle kapısına ilerlerken, taşlıkta,
rıca anlatılacaktır.
solda D ârü’s-sa’âde Ağası Dairesi ile
Dolaptı Kubbe : H a r e m e giriş Şehzadeler Mektebi görülür.
k a p ıs ı o la n A rab alar K a p ısın d a n
ilk b u b ö lü m e g e ç ilm e k te d ir . K are D â r ü ’s-sa ’âd e A ğası D a iresi (K ız ­
b ir a v lu n u n ü s tü k u b b e ile ö r tü lm ü ş lar A ğası D a ir e si) : İ k i k a t l ı b ir y a p ı
v e d ö r t y a n ım d o la p la r ç e v ir m iş o l­ o l u p , D â r ü ’s - s a ’â d e A ğ a s ın a a it o d a ­
d u ğ u iç in b ö y le a d la n d ır ılm ıştır . la r v e b ir h a m a m d a n i b a r e t t ir . D u ­
v a r la r X V I I . y ü z y ıl ç i n i l e r i i l e k a p lı­
K a r a A ğ a la r N ö b e t Y e r i : D o ­
d ır . B u b ö l ü m d e n b ir m e r d i v e n le
la p ! ı K u b b e d e n K a r a A ğ a la r N ö b e t
Ş e h z a d e l e r M e k t e b i n e g e ç il ir .
Y e r i n e g e l i n i r . D i k d ö r t g e n p l a n l ı , b ir
k e m e r l e i k i y e a y r ı l m ı ş , il k b ö l ü m t o ­
Ş e h z a d e l e r M e k t e b i : Ş e h z a d e le r
n o z l a , d i ğ e r i d ü z o la r a k ö r t ü l m ü ş t ü r .
M e k te b in e ç ık a n m e r d iv e n b o y u n c a
E s k i d e n b u r a d a v a r o l d u ğ u s a n ı la n
d u v a r la r s a n ü z e r i p a p a ğ a n t a s v ir li
ş a d ır v a n d a n d o la y ı Ş a d ır v a n lı T a ş­ v e b o z u k m a v i r e n k li , b i t k i m o t i f l i
l ı k o l a r a k d a a d l a n d ı r ı l ı r . D u v a r la r ı A v r u p a ç i n i l e r i y l e k a p lı d ır . B u r a s ı
X V I I . y ü z y ıl ç in ile r i ile k a p la n m ış ­ ik i b ö lü m d ü r , t i k b ö lü m , g e n i ş ç e d ik ­
t ı r . M a d a l y o n l a r i ç i n d e L â fz a -i c e l â l d ö r t g e n p l a n l ı d ı r . Ü z e r i d ü z , s a d e b ir
t s m - i ı ı e b î A ş e r e -i M ü b e ş ş e r e ( H a z r e - ta v a n la ö r tü lm ü ş tü r . D u v a r la r d a
t i P e y g a m b e r ’i n c e n n e t i m u ş t u l a d ı ğ ı X V I I . y ü z y ıl K â b e ta s v ir li ç in ile r
o n k i ş i ) n in a d la r ı y a z ı l m ı ş t ı r . A y r ı­ v ard ır. İkin ci tıcilîim, gene d ik j ü ı l-
c a IV . tviclnııeü z a m a n ı n d a b u r a n ın g e n p l a n l ı o lu p , a h ş a p k u b b e il e ö r ­
o n a r ıld ığ ın ı b e lir te n b ir k it a b e d e t ü l ü d ü r . O r t a d a b a r o k ta r z ı s ü s le m e -
v a r d ır . B u a l a n ı n s o l u n d a k i M e ş k h â - li m e r m e r o c a k v a r d ır . K u b b e v e
n e K a p ı s ı ü z e r i n d e , K u r ’a n ' d a n b ir d u v a rla rd a k i k ila p d o l a p l a r ı , n i ş l e r
a y e t v e 1 0 7 8 - 1U 79 ( 1 6 6 7 - 1 6 6 8 ) t a r i ­
a lt ın y a ld ız lı r o k o k o s ü s le m e lid ir .
h i v a r d ır . P a d i ş a h l a r E y ü p S u l t a n ’d a -
A y r ıc a , d u v a r la r ı n ü s t k ı s ı m l a n n d a
k i k ılıç k u ş a n m a tö r e n in d e n d ö n e r ­
a y e t l e r y a z ı l ı b ir ç i n i f r iz i i l e X V I I .
k e n b u k a p ı d a n H a r e m ’e g i r e r l e r d i .
y ü z y ı l ı n s e l v i m o t i f l i ç i n i l e r i y e r a lır .
S a ğ d a is e H a r e m ’d e n K u b b e a l t ı ’n a
H a r e m ’in a ğ ır d e m i r k a p ı s ı n d a n
a ç ıla n A d a le t P e n c e r e sin d e n a d ın ı
geçilip önemli b ir kavşağa gelinir.
a la n A d a le t K u le sin e g id e n k a p ı y e r
Solda Kadın Efendiler ya da Cariye-
a lır.
ler Taşlığı diye tanınan bölüm e giden
Kara Ağalar Mescidi : K ara Ağa­ koridor, ortada Valide Sultan Taşlı­
lar N öbet Y erinden, solda üstünde ğına giden yol, sağda ise Altın Yol
ayet bulunan b ir kapıdan K ara Ağa­ vardır.
lar Mescidine geçilm ektedir. Kare
planlı ve üzeri düz ö rtülüdür. Du­ K adın Efendiler Taşlığı : Diğer
v arlar XVII. yüzyıl çinileri ile kap­ adı Cariyeler Taşlığına götüren kori­
lıdır. M ihrabda Kâbe, yan duvar­ dorun solunda yemek sinilerinin
larda da tatlı açık yeşille M edine ve konduğu setler görülür. Bu taşlık üç
A rafat sem bolik tasvirleri vardır. tarafı revaklı, üzeri açık b ir avlu h â -

44
ünde olup, üç kadın efendi dairesi, iki yanda on iki tam , iki de yarım sü- Dairesi, Sünnet Odası ve Revan Köş-
bir hamam, cariye odaları ve kiler tunlu revaklar kalm ıştır. Duvarları kü'nün açıldığı avluya k ad ar uzanır.
bulunmaktadır. XVII. yüzyıla ait Avrupa çinileri ile H arem ’in en büyük hâkim i, pa­
süslüdür. Avluda bir de 1078 (1667)
dişahın annesi Valide S ultan D aire­
Birinci kadın efendi dairesinin tarihli m erm er çeşme vardır. Valide
sine Kadın Efendiler Taşlığının he­
solunda Kırklar Merdiveni diye ta­ Sultan Dairesi, Baş Kadın Odası ve
men sağındaki b ir kapıdan geçilir.
nınan merdivenlerden Harem Has­ Harem'in ısıtm a merkezi olan Ocak­
tanesinin bulunduğu avluya inilir. lı Sofa bu avluya açılır. Valide Sultan Odası : K are plan­
Hastanede bulaşıcı hastalıklar göz- lı, yüksekçe kubbeli b ir m ekândır.
önünde tutularak hamamı ve he- Ocaklı Sofa : Dikdörtgen plan­ D uvarlarında XVII. yüzyıl K ütahya
lâsı ile ayrı bir bölüm yapılmıştır. lıdır. Üst örtüsü kubbeli, pandantif­ çinileri ve sedef-bağa kakm alı göm­
Daha ilerde de ölülerin yıkandığı yer ler kalem işi süslemeli, duvarlar t a ­ me dolaplar görülm ektedir. D uvarla­
ve cenazelerin çıktığı Meyyit Kapı­ mamen XVII. yüzyıl çinileri ile rın üstü, II. M ahm ud devrine ait
sı vardır. kaplıdır. K ur’an ’dan ayetler bulunan m anzara resim leri, kubbe içi de as­
bir çini yazı frizi dc odayı kuşatm ak­ m a dalı, üzüm resim leri ile süslüdür.
Sözünü ettiğimiz kavşağın tam tadır. Ortadaki büyük ocaktan Ha- Valide Sultan O dasının ü s t katı
karşısında bulunan Valide S u ltan rem ’in her tarafına m angallarla ateş III. S e lim ’in a n n e si M ih r işa h S u lta ­
T aşlığı ü stü açık, m erkezî bir avlu d a ğ ıt ılır d ı. n ın D a ir e sid ir . B u r a y a y a n d a k i b ir
halindedir. E sk id en d ört yandan re­ m e r d iv e n le ç ık ılır . M erd iv en b o y u n ­
vakla çevriliydi. Son rad an iki yanın­ K avşağın so lu n d a k i A ltın Y ol ca, sa ğ d a b a tı e tk is in d e m a n z a r a re­
daki sütun araları örü lerek yalnız ise b u radan itib a ren H ırka-i S a â d et sim le r i g ö rü lü r.

Harem’in Adalet Kulesinden görünüşü


Kara Ağaçlar Mescidinin
Kâbe tasvirli ve
çinili mihrabı.

M İh rlşah S u lta n D airesi K are düğü sa n ılm a k ta d ır. V alide S u lta n


p la n lı ve ü s t ö rtü le ri düz ta v a n ­ D airesin d en b ir k o rid o rla H ü n k â r
lı iki o d a d a n ib a re ttir- İriler ik i o d a­ H am am ın a geçilir.
n ın ta v an ve d u v a rla rı, ta m a m e n al­
tın yaldızlı, b a ro k , ro k o k o süsleme-
H ü n k â r H a m a m ı : XVI. yüzyıl­
da M im ar K o c a S in an ta ra f ın d a n
lid ir. îç o d ad a, içi beyaz ü s tü n e m avi
y ap ılan b u h am am , k la sik T ü rk h a ­
çiçek desenli A vrupa fa y a n sla rı ile
m a m ıd ır. H ü n k â r H am am ın ın he­
k aplı m e rm e r b a ro k ta rz ı b ir ocak
m en b itişiğ in d e IV. M chm cdin an n e­
ile iki y a n ın d a A vrupa etk isin d e m a n ­
si T u rh a n S u lta n ’ın y en ilettiğ i V alide
za ra re sim le ri g ö rü lü r, ik in c i od ad a
S u lta n H am am ı v a rd ır. T ü rk m im a r­
ise V alide S u lta n Yemek O dasına b a ­
lığ ın d a pek çok ö rn e k le ri o lan erk ek
k an büyük b ir niş için dek i p en ce re­
ve k a d ın la r için y an y an a çift h a m a m
nin k e n a rla rın ı ve ü s tü n ü gene bu
p la n ı b u ra d a da g ö rü lm e k te d ir. B u
t ü r re s im le r süsler.
düzen iki h a m a m ın te k k ü lh a n d a n
Vallflt» S u lta n Vntnlc O dacı s
ıs n ılm a s ı k o la y lığ ın ı s a ğ la m a k ta d ır .
B u r a s ı d a k a r e p la n lı o lu p ü z e r i H ünkâr H a m a m ın ın s ıc a k lığ ı, o y m a lı
a y n a lı to n o z la ö r t ü lm ü ş t ü r . Sedef k u rn a la rı vc m u s lu k la rın ın y an ısıra
k a k m a ç if t k a n a tlı b ir k a p ı ile e s a s k ü v e t i i l e de d i k k a t i ç e k e r . B u b ir y e ­
o d a s ın a a ç ılm a k ta d ır . D u v a r la r ı n ilik t ir . B u r a d a p a d iş a h ın y ık a n m a
X V I I . y ü z y ı l K ü t a h y a ç i n i l e r i il e y e r i, b r o n z b ir ş e b e k e ile ç e v r e le n m iş
k a p lı d ır . S o l d a a l t ı n y a l d ı z l a s ü s l ü , ö z e l b ir b ö l ü m h â l i n d e d i r . Y a n g ın ­
oymalı b ir baldakin altında yatak ye­ dan epey zarar görm üş olan ham a­
ri bulunm aktadır. m ın m erm erleri yenilenmiş, h er ta ra ­
Valide Sultan Dua Odası : Bu fında birçok değişiklik yapılm ıştır.
oda bronz şebekeli iki pencere ve Soğukluk bölüm ünde bulunan XVI.
kapısı ile yatak odasına bağlanır. Du­ yüzyıla ait çini pano üzerindeki ki­
varda açık tatlı yeşille Mekke tasviri tabeden bu çinilerin ham am a ait ol­
b urad a da görülm ektedir. Dua Odası­ duğu anlaşılm aktadır. Ancak, XVIII.
nın arkasındaki geçitte şair ve m ü­ yüzyılda süslem eleri tam am en b a -
zisyen padişah III. Selim ’in öldürül­ roklaştırılm ıştır.


Hünkâr Hamamına giden yol olup iistü ahşap üç bölüm hâlinde lim zamanında dekore edildiği sanıl­
üzerinde solda çiçek resimleriyle düz örtülüdür. Duvarlar ve tavan al­ maktadır. Kare planlı ve ahşap ta­
süslü ahşap bir kapıdan I. Abdülha- tın yaldızlı barok, rokoko süsleme­ vanlıdır. Duvarlar ve tavan tamamiy-
mid Yatak Odasına geçilir. lerle, mermerden barok tarzı çeşme­ le altın yaldızlı barok, rokoko süsle-
nin içi beyaz üstüne mavi ve pembe melidir. Barok tarzı mermer ocak
I. Abdülhamid Yatak Odası : çiçekli, yaldızlı Avrupa fayansları ile içinde beyaz üzerine mavi çiçek
Bu odanın aslında kagir olarak kaplıdır. Oymalı, altın yaldızlı bal- desenli Avrupa fayansları görülür.
IV. Mehmed devrinde yapılan bir dakin altında da yatak yeri görülür.
bölümde bulunduğu, III. Osman, I. III. Osman Köşkü : III. Osman
Abdülhamid, III. Selim zamanında III. S e lim M eşk O dası ; Bu oda­ Köşküne III. Selim Odasından uzun
değişikliklere uğradığı, burada araş­ ya I. Abdülhamid yatak odasın­ bir koridorla geçilir. Bu yapı, I. Mah­
tırma yapan uzmanlarca ileri sürül­ dan geçilmektedir. Buranın da III. mud devrinde başlatılmış III. Osman
müştür. B u rası, dikdörtgen p la n lı O sm an za m a n ın d a y a p ıld ığ ı, III. S e­ zamanında bitirilmiştir. İç içe üç oda

ı Ağalar Koğuşunun dış görOnûşO ve DarO's-sa'âde Ağası Dairesi. Valide Sultan Taşlığı.
Hünkâr Hamamı.

h a lin d e , ü z e r le r i ahşap ta v a n lıd ır. d ir le r d e v a lid e s u lta n ın , k a d ın e fe n ­


D u v a r la r b a r o k v e r o k o k o s ü s le m c li- d ile rin , g ö z d e le rin o t u r m a y e r le r i b u ­
d ir. B u n la r a r a s ın d a b ey az ü s tü n e l u n m a k t a d ı r . B a lk o n is e s a z e n d e le r e
k a h v e re n g i, b e y a z ü s tü n e m a v i d e ­ a y r ı l m ı ş t ı r . Y a p ın ın X V I. y ü z y ılın so ­
s e n li A v r u p a ç i n i l e r i y e r l e ş t i r i l m i ş t i r . n u X V I I . y ü z y ıl ın b a ş ı n d a M i m a r S i­
A y r ıc a o r t a o d a d a , n iş i ç e r s i n d e , d i ­ n a n 'd a n s o n r a y a p ıld ığ ı 1960 - 1970
ğ e r ik i o d a d a is e d u v a r d a d i k d ö r t g e n y ılın d a k i o n a r ım ç a lış m a la rı s o n u c u
ç e r ç e v e le r iç in d e , s a r a y iç le r in i a n d ı ­ u z m a n la rc a ile r i s ü rü lm e k te d ir.
ra n , m im a r î k o n u lu b a tı e tk is in d e X V I I I . y ü z y ı l d a , ITT. O s m a n d e v r i n ­
re s im le r g ö rü lü r. d e d e g e n iş ö lç ü d e o n a n m g ö rm ü ş­
H ünkâr Sofası s H ünkâr H a­ tü r. D u v a rla rın b a r o k , r o k o k o a h ş a p
m a m ı n d a n a y r ı b i r k a p ı ile H ünkâr k a b a r tm a la r ı ve b ey az ü z e rin e m a v i
S o fa s ın a g e ç ilm e k te d ir. D ü rt s iv ri k e ­ d e s e n li D e lft ç in ile r i b u d e v r e a i t t i r .
m e r, a r a d a k i ü ç g e n b iç im i p a n d a n - Üç. d u v a r ı k a p l a y a n g e n i ş ç in i friz
d ifle rle . k u b b e y i t a ş ı m a k t a d ı r . G i r i ­ i ç e r s i n d e m a v i - b e y a z c e li s i i l ü s h a t ­
ş i n vol u n d a k i m e k â n ü ç teaıı»^.lu b i r l a « A y e t-e l t v u r s i » y a z ı l ı d ı r . A y r ıc a ,
e k b ö lü m le g e n iş le tilm iş tir. B u b ö ­ friz in p a d iş a h ın o tu r m a y e rin in üze­
lü m ik i k a t l ı d ı r . İ k i n c i k a t b a l k o n r i n d e k i b ö l ü m d e 1077 ( 1 6 6 6 ) t a r i h i
ş e k li t i d e d i r . B u r a s ı n ı n b i r t ü r e ı ı ve v e IV . M e h m c d 'i n a d ı o k u n u r . P a n ­
e ğ le n c e s a l o n u o l d u ğ u s a n ı l m a k t a d ı r . d a n t i f l e r d e k i v e k u b b e y i t a ş ı y a n s iv ­
T am k a rş ıd a , a ltın y a ld ız lı o y m a lı ri k e m e rle rin iç y ü z e y l e r i n d e k i k a ­
b u l d a k i ı ı i n n l t ı n d n p a d iş « tlıııı olu r i n a le m ış ı s ü s l e m e l e r X V I . y ü z y ıl ö r n e k ­
y e ri, b a lk o n a ltın d a k i ç e p e ç e v r e se­ le rin e s a d ık k a lın a r a k y e n ile n m iş tir .

III. Selim Odası.

48
III. Murad Köşkü (III. Mura
Has Odası): Hünkâr Sofasından çık­
tıktan sonra Çeşmeli Sofadan geçile­
rek III. Murad Köşküne diğer adı ile
III. Murad Has Odasına geçilir.
Küçük bir köşk niteliğindeki bu yapı
Harem yapı topluluğu içinde en az
değişime uğrayan bölümdür. Köşkün
XVI. yüzyılda Mimar Sinan tara­
fından yapıldığı sanılmaktadır- Kare
planlı bir mekân olup yüksek kubbe
ile örtülmüştür. Oda girişinin sağın­
da oymalı ve altın yaldızlı baldakinli
oturma yerleri ve ortada büyük bir
ocak görülmektedir. Solda ise. Bursa
kemeri tarzında güzel bir çeşme var­
dır. Duvarlarında, sedef kakmalı
gömme dolaplar ve XVI. yüzyıla
ait mercan kırmızısı çiniler görül­
mektedir. Ayrıca, çepeçevre dolaşan
friz içersinde mavi üzerine beyaz celî
sülüs hatla < •Ayet-el Kürsî» görül­
mektedir. III. Murad Has Odası
XVI. yüzyıl klasik yapı ve süsleme
özelliklerinin en belirgin olduğu bir
bölümdür.
I. Ahmed Okuma Odası : III.
Murad Has Odasından, I. Ahmed
Okuma Odasına geçilir. Kare planlı
bu mekânın üzeri bir kubbe ile örtül­
müştür. Girişin solundaki bir niş
içinde 1017 (1608) tarihli bir çeşme
vardır. Duvarların alt bölmelerinde
gömme dolaplar ve pencereler görüt-
mcktcdiı. Pencere kapılarının bir
yüzü sedef ve bağa kakma diğer yüz­
leri fildişi kakmadır. Duvarların üst
bölümlerini çevreleyen mavi-beyaz,
yeşil-beyaz sülüs yazılı çiniler XVII.
yüzyıla aittir.
III. Ahmed Yemek Odası : I
i. Ahmed Okuma Odası Ahmed Okuma Odasından bu bölü­
me geçilen kapı üzerinde 1117 (1705)
tarihli bir kitabe vardır. Kare planlı,
tavanı ve duvarları ahşap, basık, kü­
çük bir odadır. Buraya Yemiş Odası
da denir. Çünkü bütün duvarlarda
• lake meyve ve çiçek resimleri vardır.
Çerçeveler içindeki Arapça şiirler bu
süslemeleri bölümlere ayırır. Bütün
bunların arasına da aynalar, yazılı
çekmeceler, nişler, camlı dolaplar
yerleştirilmiştir. Tavanda etrafı ka­
lem işi süslemeli büyükçe bir ayna,
sağ duvarda kırmızı çiçekli, alçı ka­
bartmalı bir ocak görülür.
Çifte Kasırlar : III. Murad Has
Odasının yanında Çifte Kasırlar de­
nilen yapı yer alır. Onarımlar sonu­
cunda orijinal şekli kazandırılmaya
çalışılan bu kasırlara, Şehzadeler
Dairesi veya Veliaht Dairesi de de­
nilmiştir. Birbirinden geçilen iki me-
kânlı yapıdır. İlk kasır kare planlı-

50
III. Murad Köşkü ve I. Ahmcd Ckema Odasının dış görünüşü.

dır. Kubbe tavan, ahşap om urgalar


üzerine gerilm iş (k e te n ) kum aştan ­
dır. Altın varak ve boya ile bezenm iş­
tir. Duvarlarını selvili, çiçek m o tif­
li, ayetler, dinî kasideler yazılı,
XVII. yüzyıl çinileri kaplam aktadır.
Pencere içlerinde karşılıklı küçük za­
rif çeşm eler bulunm aktadır. İkinci
odaya üzerinde m erm erd en oym a
ayet yazılı kapıdan geçilir. Duvarları
XVII. yüzyıl çinileri ile kaplıdır. B a­
kır üzerine altın yaldızlı ocağı var­
dır. Bu küçük ! asır dikdörtgen m e­
kân 11 ve düz tavan] Alçı nencere-
ler restorasyon sırasında yapılm ıştır.
Yapının sağ tarafında görülen, oı
rım sırasında açık bırakılm ış 75 cm.
derinlikteki kısım XVI. yüzyıl çin ile­
ri ile kaplıdır. Bu kısım III. M urad
Odasının uzantısıdır. Genellikle
XVII. yüzyıl ilk yansı m im arî süsle­
me özelliklerinin görüldüğü bu ka­
sırlardan kubbeli olan ilki XVII.
yüzyıl başlarına, İkincisi ise IV. Meh­
med dönemine tarihlendirilm ekte-
dır.
Çifte kasırlardan ilerlenince
sağda b ir m erm er çeşme. Hase­
ki Odalan solda da I. Abdülhamid'
in yaptırdığı tamamen ahşap Gözde­
ler Dairesi ve Taşlığı vardır. I. Ab-
dülham id’in Aynalı Odası da bu taş­
lığa bakar. H arem ’de tarihlenebilen
batı etkisindeki en eski m anzara re­
simleri I. Abdülhamid dönemine
rastlam aktadır. Gerek G özdeler Dai­
resindeki odalarda gerekse Aynalı
Odadaki m anzara resim lerinde 1193
(1779) tarihi okunm aktadır. Gözde­
ler Taşlığının solunda, gözdelerin
yüzüp eğlendikleri havuz, bunun
ötesinde, Cariyeler Zindanı denilen
koğuşlar vardır. Duvarlarda Cariye-
lerin şikâyet dolu yazıları olduğu
için sonradan b öyle ad land ırılm ış­
tır.
Altın yol : H arem ’in en esk i
bölüm lerinden biridir. Şehzadeler
Dairesinden çık ınca k ısa b ir yol
buraya götürür. V eliahdlar tahta
çıkış sırasında yolun ik i yanında sı­
ralanan cariyelere altın serp tiklerin ­
den bu adın verildiği sanılm aktadır.
Altın yolun Hırka-i Saadet aralığına
açılan kapısı vardır. Padişahlar b u
yoldan geçerek H arem ’den çıkarlar­
dı. Altın yol O sm anlı tarihinin dra­
m atik olaylarına sahne olm uştu r. II.
M ahm ud’u Saray’ı basan isyancıların
elinden kurtaran Çevri K alfa’m n da­
iresine çıkan m erdivenler bu yolun
solundadır. Altın yolun b itim in d e
Gözdeler Dairesi ve Harem havuzu.
gene H arem ’in Cüm le K apısına varı­
lır, buradan geçerek K uşhane K apı­
sından (M utfak K ap ısı) Saray’ın
Ü çüncü Avlusuna geçilir.
nderûn Meydanından son­ tur. Pencereler arasına odanın yük­
ra köşklerin bulunduğu sekliğine uygun altın yaldızlı bakır
Dördüncü Avlu gelir, set- bir ocak konulmuştur. Yapı da süs­

Dördüncü ^ 1er halindedir. Hırka-ı


Saâdet Dairesinden bu av­
leme bütünlüğü yoktur. Odanın Ha­
lic’e bakan cephesindeki dört pence­

yer lunun en yüksek seti olan Mermerlik


denilen yere ç ık ılır . B u setin zemini
muntazam beyaz mermerle döşenmiş
re ile Bağdat Köşküne bakan bir
penceresi içinde çeşmeler vardır.
Çeşmelerin süsleyici özelliği yanında
Dördüncü çevresi yine mermer korkuluklarla
ç e v r ilm iş t ir . O r t a s ın d a f ı s k iy e l i b ir
içeride gizlilik taşıyan konuşmaların
duyulm asını engelleyen özelliğinin

avlu h a v u z v a r d ır . B u s e b e p le b u r a y a H a ­
v u z lu T a ş lık d a d e n ir . H a v u z u n ç e v -
r e s in d e s o l ta r a f ta . S ü n n e t O d a s ı,
de olduğu söylenir, belkide şehzade­
le r in sü n n et törenlerinde a ğ la m a
s e s le r i n i n d ı ş a r ı d a n d u y u l m a s ı n ı ö n ­
t a ş lığ ın H a lic 'e b a k a n y ö n ü n d e İ f t a ­ le m e k a m a c ıy l a k o n u lm u ş o ld u ğ u
r iy e K a m e r iy e s i v e B a ğ d a t K ö ş k ü , da d ü ş ü n ü lü r. A y rıc a p a d i ş a h l a r ı n
L â le B a h ç e s i y ö n ü n d e is e R e v a n K ö ş ­ n a m a z la rın s ü n n e tin i b u r a d a k ıld ık ­
k ü y e r a lm ış t ır . la r ı r i v a y e t o l u n u r .

Sünnet odası ile Bağdat Köşkü


Sünnet Odası : Köşk b ir oda
a ra s ın d a k i ta ş lık ü zerin d e- in c ir liğ e
ve arkasındaki m üştem ilâtıyla b era­
doğru konsollar tarafından destekle­
ber kareye yakın planlı bir yapıdır.
nen çıkıntıda İftariye Kameriyesi
Sultan İbrahim devri yapısı olarak
vardır. Sultan İbrahim zamanında
bilinir. Cephesinde X V -X V I. ve
1050 (1640) yılında Sünnet Odası
XVII. yüzyıla ait çini örnekleri bir taşlığının genişletilmesi sırasında
a ra d a gön’ilphilir Kapının saöın- y a p ıl ı ııış L x jl . l£tcxriyo K ö ç k ü ’n ü n
da ve solunda bitki m otifleri arasın­ özelliği, b ü tü n ü n ü n maden olması­
da geyikler, çiçek açmış erik dalları dır. Oluklu bakırdan dört sütunun
bulunan panolar ender çini örnekle­ taşıdığı çatı, içte aynalı tonoz, dışta
ridir. Köşkün içi yine XVI. ve XVII. ise bombeli sivri uçlu b ir kubbe ile
yüzyıl çinileri ile kaplanm ıştır, ö r ­ biter. Çatı bakır üzerine altın yaldız­
tü, aynalı tonoz şeklindedir ve ka­
lıdır. Tepede b ir alem içinde Bismil­
lem işleriyle süslenm iştir. Odanın mi­
lah yazısı okunur. Aynalı tonozun içi­
marî bütünlüğünü tam am lam ak için ni b ir kitabe dolaşm aktadır.
ocağın iki tarafındaki eski yapıdan
kalma pencerelerin üzerine yenileri­ İ f t a r iy e K a m e r iy e s i b a y r a m g ü n ­
ne uygun baş pencereleri yapılm ıştır. le r in d e g ü z e l k u m a ş la r v e m in d e r le r ­
Bu pencerelerin altında bulunan ilk le d ö ş e n ir , b a y r a m n a m a z ın d a n s o n ­
köşke ait olan pencerelerin çini alın­ ra p a d iş a h la b a y r a m la ş ıla n y e r h a li­
lığı bozulmamış o hali ile korunmuş- n e g e t ir ilir d i. M a n z a r a n ın g ü z e lliğ i

İfta riy e K am eriy esi.

M
’fûımmîı

Bağdat Köşkü ve M e rm e rlik .


nedeniyle padişahın yaza rastlayan
Ramazan avının bazı günlerinde if­
tar saatini burada beklediği ve oru­
cunu da açtığı söylenmektedir.
Bağdat Köşkü : Havuzlu Taş­
lık üzerinde sanat değeri yüksek ve
orijinalliği kaybolmamış köşklerden
biridir. IV. Murad’m emriyle Bağdat
seferinin hatırası için 1049 (1639)
yılında yaptırılmıştır. Sekizgen plan­
lıdır. Bu plan şekli daha önce Revan
Köşkünde de uygulanmıştır. Üstü
kubbe ile, kubbeyi aşan çıkıntılar ise
aynalı tonoz ile ö rtü lm ü ştü r. Köşkün
etrafın d a geniş ah şap saçaklı yirm i
iki m erm er sü tu n u n taşıdığı b ir re-
vak vardır. Mermer sü tu n la rın a ra ­
sında geom etrik desenli k o rku luk ­
lar yer alır. Bağdat Köşküne bah­
çeler tarafın dan bakıldığında yapı­
nın iki katlı olduğu g örülür. Bina
kesme taştan geniş ayaklar üzerine
o tu rm u ştu r. Bu yapı tekniği daha
önceleri Sınan Paşa, III. M uıad vc
Sepetçiler K öşklerinde de kullımıl-
mıştır. Bu şekilde köşk Havuzlu Taş­
lık seviyesine g etirilm iştir. Cephesi
dıştan alt pencerelerin bitim ine ka­
dar renkli m erm erlerle süslü, pence­
relerin bitim inden saçaklar» k adar
olan yüzey ise XVII. yüzyıl çinileriy­
le kaplıdır. Revakların Boğaz ve H a­
lic'e bakan nefis m anzaralı clışa ta ş ­
kın iki balkonunun üzeri kameriye
şeklinde ö rtü lü d ür. Bazı zam anlarda
sedir, m inder ve hal ılaıla döşenir
padişahın dinlenmesi için hazırlamr-
dı. Köşkün içi ise Türk m im arisi ve
süsleme sanatının en yüksek düzeyi­
ne erişm iştir. Mal »kâri süsleme bu
kubbe içinde çok güzel koruna bil­
miştir. Aynalı tonozlar içindeki altın
yaldızla yapılmış geom etrik süsleme
de en az kubbedeki k adar güzel iş­
lenmiş ve korunm uştur. Girişin sa­
ğına, b akır üzerine altın yaldızlı bir
ocak yerleştirilm iştir. Ocağın iki ta­
rafında ve alt pencerelerin arasında­
ki ince b o rd ü r çinilerle sınırlanm ış
tek parça mavi - beyaz çini panolar
üzerine bitki motifleri arasındaki ta ­
vus kuşlu panolar Türk çini sanatı­
nın ender güzellikteki örnekleridir.
Alt pencerelerin m erm er söveleri ile
üstteki renkli camlarla bezenmiş te­

k%.. A.'At »i
îil iî . i: pe pencerelerinin arasında kalan yü­
zeyde ise köşkü çepeçevre saran bir
kitabe yer almaktadır. Kitabeye
mavi zemin üzerine beyaz celi sülüs
hatla ayetler, Saray'ın meşhur hat­
tatlarından Tophaneli Enderunî
Mahmud Çelebi tarafından yazılmış­
tır. Kubbede yuvarlak bir küre asılı­
dır. Altın yaldızlı madeni bir mahfa­
za içine alınmıştır. Altında inci dizi-

53
Revan Köşkü ve Mermerlikteki havuz.

Mâ â t i ir [ tıııııır
M iıım ın iff

terin d en m ey d a n a gelmiş bir demet çevrilidir. Sekizgen plan. Hırka - i


vardır. Küre d ü n yayı, inci dizileri ise Saâdr r-sinin revakları ününe
o n a h ü k m ed en p a d işa h ı se m b o lize yapıldığı iç.n Bağdat Köşkündeki
ed er. K ö şk ü n içi o d ev ir d ö şe m e sin e kadar ıahat ve tam uygulanmamış­
b en zetilerek sed irler ve m in d erlerle tır. Bu sebeple kenarlan üzerindeki
d ö şen m iştir . çıkıntılarda ı biri yapılamamış, içte
bu kenara bir ocak yerleştirilmiştir.
Revan Köşkü (Sank O d a sı): Köşkün içi, kubbe eteğine kadar
Havuzlu Taşlık üzerindeki sonuncu XVII. yüzyıl çinileri ile kaplanmıştır.
köşktür. IV. Muıad tarafından 1045 Pencereler iki sıra halindedir. Alt
(1635) yılında Revan seferinin hatı­ pencereler içten ahşap üzerine sedef
rasına yaptırılmışfır. Köşk, sekizgen ve bağa kakına tekniğinde kapaklar­
planlı üç eyvani i; bir odadır. Üs­ la örtülüdür. Üst pencereler renkli
tü kubbeyle örtülü etrafı revaklarla camlarla süslüdür. Duvarlara üçerli
nişler açılmış ve nişlerin içi XVI. dı'. Kameriyeni! tavanı kalem işleri ’âlıdâr Tarihinde 16S1 yılında Hus
yüzyıl renkli sır tekniğindeki çiniler­ ile süslüdür.. ,isinin buruda kabul edildiği ka-
le tezyin edilmiştir. Kubbenin i,i es­ ;itlidir. Köşkte 1116 (1704) ve 1166
ki halini koruyamamış, geç devir Havuzlu Taşlıktan iki merdiven­ 1725) tarihlerinde 111. Ahmed ve I.
süslemesi ile kaplanmıştır. Kubbe le Lâle (Lâla) bıhçesüıc inilir. Bura­ Mahmud zamanlarında yapılmış
da sol tarafta Sofa Köşkü (Mustafa olan tamirleri belirten iki kitabe var­
içine geleneksel kubbe şeklinin dışı­
Paşa Köşkü) ve Baş Lâla Kulesi yer dır. 1116 tarihli kitabede köşkün So­
na çıkılarak dört pencere açılmıştır.
Köşkün dışı belirli bir yüksekliğe al:r. fa Köşkü adını taşıdığı yazılıdır. Lâ-
kadar beyaz ve renkli mermcrhrle Sofa Köşkü : Mustafa Paşa I" Bahçesinin istinat duvarları üzeri­
kaplıdır. Bu yükseklikten kubbe ete­ Köşkü veya Me divenbaşı Kasn ola­ ne yapılmıştır. Burada eskiden taş
ğine kadar mavi - beyaz çinilerle rak tanınan köşkün yapılış tarihi bi­ bir sofa bulunduğu ve köşkün bu so­
kaplanmıştır. Köşkün Lâle Bahçesi linmemektedir. Harem’in dışında Sa­ fa üzerine yapılmış olmasından do­
kenarında küçük bir kameriyesi sar­ ray'ın içindeki tek ahşap yapıdır. Si- layı bu ismi aim ış olduğu söylenir.

55
nişler açılmış ve nişlerin ü : XVI. dı'. Kameriyeni! tavanı kalem işleri lâhdâr Tarihinde 1682 yılında Rus I
yüzyıl renkli sır tekniğindeki çiniler­ ile süslüdür.. inin burada kabul edildiği ka-|
le tezyin edilmiştir. Kubbenin içi es­ vitlidir. Köşkte 1116 (1704) ve 11661
Havuzlu Taşlıktan iki merdiven­ 1725) iı k-r.nde 1»•. Ahmed ve I.
ki halini koruyamamış, geç devir
süslemesi ile kaplanmıştır. Kubbe le Lâle (Ula) bahçesine inilir. Bura­ Mahmud zamanlarında yapılm ış]
da sol tarafta Sofa Köşkü (Mustafa olan tamirleri belirten iki kitabe var-
içine geleneksel kubbe şeklinin dışı­
Prşa Köşkü) ve Baş Lâla Kulesi yer uır. 1116 tarih li kitabede köşkün So-|
na çıkılarak dört pencere açılmıştır.
Köşkün dışı belirli bir yüksekliğe alır. la Kü' uii adını taşıdığı yazılıdır. Lâ­
kadar beyaz ve renkli mcrmcrl'rlc Sofa Köşkü : Mustafa Paşa le Bahçesinin istin at duvarları Uzeri-I
kaplıdır. Bu yükseklikten kubbe ete­ Köşkü veya Mc divenbaşı Kasn ola­ ne yapılmıştır. Burada eskiden taşj
ğine kadar m avi-beyaz çinilerle rak tanınan köşkün yapılış tarihi bi­ l fa bulunduğu ve köşkün bu so­
kaplanmıştır. Köşkün Lâle Bahçesi linmemektedir. Harem'in dışında Sa­ fa üzerine yapılmış olmasından do-l
kenarında küçük bir kameriyesi var­ ray’ın içindeki tek ahşap yapıdır. Si­ layı bu ismi alm ış olduğu sö y len iri

55
Baş Lâla K ulesi (H e k im b a ş ı O d a s ı).
Revan vc B ağdat k ö şklerinin Sofa-i nın tek süsü alçı ocağıdır. Bu oda­
H ü m âyû n ü zerin e y a p ılm ış o lm a sı nın nam az o d a sı o ld u ğ u sö y len ir.
Sofa K ö şk ü ’n ü n de bu b ah çe iç in d e S ıc a k yaz g ü n ler in d e p a d işa h a ve m i­
o lm a sı ism in in böyle sö y le n m e sin e sa firle re şe rb e t su n u ld u ğ u için şer­
sebep olm uştur. Köşk, Lâle Bahçesi b et o d a sı da d e n ilm ek ted ir.
tarafından bahçe ile aynı seviyede
olup, Beşinci Yere b ak an ön tarafta B aş Lâla K u lesi (H e k im b a şı
ise dışa taşkın iki ayrı çıkma, aşağı­ O dası : Sofa Köşkünün sağ tarafın­
dan narin barok m erm er sütunlarla da, dört köşeli küçük taş bir yapıdır.
desteklenm iştir. Köşk, dîvânhâne Fatih tarafından yaptırılm ıştır. Eski
denilen kısım, iç içe kemerli kapı ve bir kulenin alt kısmı olduğu zanne­
namaz odası olmak üzere üç bölüm­ dilm ektedir. II. Mahmud zamanında
dür. Dîvânhâne’nin içi iki sıralı geniş bu kaide üzerinde ahşap bir kısım
pencerelerle aydınlık sıcak b ir hava­ bulunduğu ve Sultan Abdülmecid
ya bürünm üştür. Duvarlar ve tavan zamanında değişikliğe uğradığı sa­
nefis ahşap süsleme ile kaplıdır. nılm aktadır. Saçağının etrafında kü­
Türk rokokosunun en güzel örnekle­ çük pencereler görülm ektedir. Çatısı
rinden biridir. Duvarlara açılmış ahşaptır. Baş Lâla Kulesinde Fatih
zarif nişler süslemeye ayrı bir renk Sultan Mehmed tarafından yaptırı­
verir. Ayrıca bu süslemenin dışında lan bir Eczane vardı. Padişah ve
duvarlara Hakanî Mehmet Bey'in hil- yakınları için hekim başıların tayin
yesinden alınmış talik yazı ile beyit­ ettiği ilaçlar ve rikâblarda devlet er­
ler yazılmıştır. Dîvânhâne’den yuvar­ kânına kahveden evvel ikram olu­
lak kemerli bir kapı ile ikinci bölme­ nan, hünkâr m acunu burada yapılır­
ye geçilir. Bu oda küçük pencereli dı. 1331 (1912) yılında yapılan ta­
olup, ortadan ikiye ayrılm ıştır. Oda­ m irden sonra Hazine’de bir sandık

rrr*
pppıppr

M e c id iy c Köşkü.
iç in d e b u lu n a n , h e k im b a ş ılığ a ve rin e M e c id iy e K ö ş k ü y a p t ır ılm ış t ır .
k u le y e a it e şy a b u r a y a k o n u lm u ş tu r . K ö ş k ü n z e m in k a t ı B iz a n s d e v r in d e n
B u b in a S a r a y ’d a b u lu n a n s ilâ h la r ın k a lm a is tin a t d u v a r la r ı ü z e r in e o tu r ­
te m iz le n m e s i iç in d e k u lla n ılm ış , d a ­ tu lm u ştu r . K ü f e k î t a ş ın d a n y a p ılm ış ­
h a so n r a E n d e r û n h a d e m e s in e M e şk - tır. B o l ış ık lı, y e r s e v iy e s in d e n b a ş-
h â n e o la r a k ta h s is e d ilm iş t ir . B a ş lıy a n b ü y ü k p e n c e r e le r i v e z e m in i
L âla K u le sin in S a r a y b u r n u 'n a ba­ m e r m e r le v h a la r la k a p lı g e n iş b ir k ö ­
k a n c e p h e s in in z e m in k ıs m ın d a IV . ş e te r a s ı o la n in c e u z u n b ir y a p ıd ır .
M u ra d ’m , c ir id v e to m a k o y u n la r ım A d alar, M a r m a ra v e A n a d o lu s a h ille ­
s e y r e ttiğ i, a r k a sın d a k ita b e o la n b ir r in i g ö r e n ç o k g ü z e l b ir m a n z a r a y a
k ü r sî ( k o lt u k ) v a r d ır . sa h ip tir .
B a ş L âla K u le s in in y a n ın d a k i E sv a p O d a s ı : M e c id iy e K ö ş k ü
m e r d iv e n le r d e n D ö r d ü n c ü A v lu n u n ile a y n ı z a m a n d a , k ü f e k î ta ş ın d a n
en a lç a k s e ti o la n y e r e in ilir . B u r a ­ y a p ılm ış k a r e p la n lı, k ü ç ü k b ir o d a ­
d a M e c id iy e K ö şk ü , E s v a p O d a sı v e dır.
S o fa C a m ii b u lu n m a k ta d ır .
S o fa C a m ii : B u c a m in in y e r in d e
M e c id iy e K ö ş k ü : S u lta n Ab- e v v e lc e S ilâ h d â r K ö ş k ü v a r d ı. I I I .
d ü lm e c id ta r a fın d a n y a p t ır ılm ış t ır . S e lim ’in h a l’i v e IV . M u s ta f a ’n ın cü-
Y a p tır a n p a d iş a h ın is m in e iz a fe te n lû s u b u r a d a k a r a r la ş tır ıld ığ ı iç in
M e c id iy e K ö şk ü , S a r a y ’d a y'apılan II. M a h m u d ’u n k ö ş k ü y ık t ır ıp , y e r i­
so n k ö ş k o ld u ğ u iç in d e Y e n i K ö ş k n e S o fa C a m in i y a p tır d ığ ı r iv a y e t
d e n ilir d i- M im a rı S e r k is ( S a r k is ) e d ilm e k te d ir . K a p ıs ın d a 1275 (1 8 5 8 )
B a ly a n ’d ır . E v v e lc e b u k ö ş k ü n y e r in ­ ta r ih in d e S u lt a n A b d ü lm e c id z a m a ­
d e Ç a d ır K ö şk ü v e Ü ç ü n c ü Y e r i n ın d a ta m ir e d ild iğ in i b e lir te n k ita b e
K ö şk ü b u lu n u y o r d u . Y ık tır ıla r a k ye- b u lu n m a k ta d ır .
içinde bulunan, hekim başılığa ve rine Mecidiye K öşkü y ap tırılm ıştır.
kuleye ait eşya buraya konulm uştur. Köşkün zemin k atı Bizans devrinden
Bu bina S aray’da bulun an silâhların kalma istin at d u v arları üzerine o tu r­
temizlenmesi için de kullanılm ış, da­ tulm uştur. K üfekî taşın d an yapılm ış­
ha sonra E nderûn hadem esine Meşk- tır. Bol ışıklı, yer seviyesinden baş-
hâne olarak tahsis edilm iştir. Baş lıyan büyük pencereleri ve zem ini
Lâla Kulesinin S aray b u rn u 'n a b a­ m erm er levhalarla kaplı geniş b ir k ö ­
kan cephesinin zem in kısm ında IV. şe terası olan ince uzun b ir yapıdır.
M urad’ın, cirid ve tom ak oyunlarım Adalar, M arm ara ve A nadolu sahille­
seyrettiği, arkasında kitabe olan b ir rini gören çok güzel b ir m anzaraya
kürsî (k o ltu k ) vardır. sahiptir.
Baş Lâla K ulesinin y an ındaki Esvap Odası : M ecidiye K öşkü
m erdivenlerden D ördüncü Avlunun ile aynı zam anda, küfekî taşın d an
en alçak seti olan yere inilir. B u ra­ yapılm ış kare planlı, küçük b ir oda­
da Mecidiye Köşkü, Esvap O dası ve dır.
Sofa Camii bulunm aktadır.
Sofa Camii : Bu cam inin yerinde
Mecidiye Köşkü : S ultan Ab- evvelce S ilâh d âr K öşkü vardı. III.
dülm ecid tarafın d an yap tırılm ıştır. Selim ’in h a l’i ve IV. M ustafa’nın cü-
Y aptıran padişahın ism ine izafeten lûsu b u rad a k ararlaştırıld ığ ı için
Mecidiye Köşkü, S aray’da yapılan II. M ahm ud’u n köşkü yıktırıp, yeri­
son köşk olduğu için de Yeni Köşk ne Sofa Cam ini y aptırdığı rivayet
denilirdi- M im arı Serkis (S ark is) edilm ektedir. K apısında 1275 (1858)
B alyan'dır. Evvelce bu köşkün y erin ­ tarihinde S u lta n A bdülm ecid zam a­
de Ç adır K öşkü ve Ü çüncü Y eri nında ta m ir edildiğini b elirten kitabe
K öşkü bulunuyordu. Y ık tırılarak ye­ b u lu n m ak tad ır.
Saray’ın ana yerleşim düzeni üe
karave deniz surları arasında kalan yer

58
irinci Avluda bulunan tır halinde sülüs hatla, Farsça inşa şında solda 1014 (1605) tarihli kita­
Darphâne Kapısından baş­ kitabesi vardır. Köşkün ahşap reva- besi olan bir çeşme vardır. Bu kita­
layarak Saray’ın buraya ğı 26 Receb 1150 (19 Kasım 1737) ta­ benin üzerinde 1307 (1889) tarihli
kadar anlatılan bölümleri rihinde yanmıştır. Bugünkü revak I. Hamidiye Çeşmesinin kitabesi bu­
ile Kara ve Deniz surları­ Abdülhamid zamanında yapılmışur. lunm aktadır.
nın arasında kalan geniş sahadır. Bu Sivri kemerlerle birbirine bağlanmış Kara surlarının Soğukçeşme dir­
saha Darphâne Kapısından Soğuk­ on dört sütundan ibarettir. Çinili seği üzerinde padişahlann ordunun
çeşme Kapısına, Soğukçeşme Kapı­ köşkün zemin katı da başlıbaşına bir sefere çıkışlarını, zafer ve bayram
sından Demir Kapıya, Demir Kapı­ köşk görünümündedir. Köşkün şenliklerini, sadrazam lar tarafından
dan Otluk Kapıya kadar uzanan üç önündeki sahada cirid oyunları ve kabul edilecek elçi alaylarını seyret­
bölgeye ayrılır. Demir Kapıdan Ot­ binicilik yarışmaları yapılırdı. Kar­ tikleri Alay Köşkü bulunm aktadır.
luk Kapıya kadar uzanan saha Sa­ şısında III. Mehmed Köşkü vardı. Köşkün ilk yapısı hakkında tam bir
ray’ın denize nazır bölümüdür. Yalı Burada surre alayı merasimi yapılır­ bilgi mevcut değildir. Çeşitli kaynak­
köşkü, Saraybumu, Has bahçe, Gül- dı. Çinili Köşkün etrafında bulunan larda III. Murad zamanında yapıldı­
hâne, ve Cebehâne meydanları ola­ sahaya 1882 yılında Sanayi-i Nefise ğı belirtilmekte ise de Köşkün Fatih
rak beş ayrı bölgeye ayrılır. Mektebi, 1886- 1888 tarihinde Müze Sultan Mehmed zam anında yapıldığı
Saray arazisinin büyük bir bö­ binası yapıldı. Bu yapılar günümüz­ sanılmaktadır. Bugünkü bina II.
lümü 1913 yılında park yapılmak üze­ de Arkeoloji Müzeleri olarak kulla­ Mahmud tarafından 1819- 1820 yı­
re Belediyeye devredilmiştir. Eşsiz
güzellikteki sahil saray, köşk ve ka­
sırlardan bazıları bakımsızlıktan, ba­
zıları yangın sebebiyle ortadan kalk­
m ış, birçoğu Sultan Abdülâziz zama­
nında yaptırılmasına izin verilen de­
miryolunun geçtiği yerlere tesadüf
ettiğinden yıktırılmış, yine aynı pa­
dişah zamanında büyük masrafları
- rektirdiği için mimarimizin en gü-
/el örneklerini teşkil eden yapılar
tın lıp , imha edilmiştir.

Darphâne Kapısı geçildikten son­


ra, yokuşun sağ tarafında Ağa Yeri
denilen sahada 877 (14721 yılında Fa­
tih Sultan Mehmed tarafından yaptı­
rılm ış olan Çinili Köşk yer alır. Çini­
lerinden dolayı Sırça Saray, Kasr-ı
K âşi de denilirdi. Meyilli bir ara­
zi üzerinde inşa edildiğinden giriş
cephesi tek, güney tarafı çift katlıdır.
Birinci kat kare içine yerleştirilmiş
haç şeklinde bir plan göstermekte­
dir. Haçın arka ucunda çok köşeli,
çıkıntılı bir oda, merkezde bir kub­
be, iki yanda iki büyük eyvan ve dört
köşede dört odadan ibarettir. Köş­
kün içini kaplayan sıraltı tekniğinde­
ki geometrik dekorlu çiniler ilk Os
manii çinilerinden çok, Selçuklu ka
rakteri taşımaktadır. Bunlar firûze,
lâcivert ve mor renklidir. Lâcivert
ve firûze zemin üzerine altın yaldız
ile işlenen bezemeler köşkün görü­
nümünü zenginleştirmektedir. Bu
süslemeler sır üstüne yapıldığından
Çinili Köşkün eyvanını kaplıyan çinilerden ve kitabesinden detay,
yer yer dökülmüştür. III. Murad
zamanında köşe odalarından biri ye­
nılmaktadır. Çinili Köşke inilen yo­ lında eskisi yıktırılarak yeniden inşa
niden ele alınmış, odanın duvarları­
kuşa tekrar dönüldüğünde, yokuşun edilmiştir. Bodrum katı üzerine ah­
nı süsleyen yan nişlerden bir tanesi
nihayetinde kara surları üzerinde şap karkas olarak yapılmıştır. Köş­
çeşme haline getirilmiştir. Çeşmenin
Gülhâne Parkı kapısı görülür. Bu ke sur duvarına yaslanan geniş bir
cephesinde bir tavus kuşu resmi
olup, duvarında 999 (1590) tarihli k a p ı S a r a y ’ı n Bâb-ı Sultânı denilen ram pa yolla çıkılır. Binanın planı bir
bir kitabe yer alır. E yvan kem erinin S o ğ u k çeşm e Kapısıdır. Sultan îbra- giriş holü, b ir büyük salon, bunun
....... „ . _ «Alln İr Aft hatla him tarafından açtırılmıştır. Kapmm devamında daha küçük bir salon,
« lc v c k k iili TI :»1İlci» y a z ıs ı ■ver- al- y a n ın d a b u lu n a n ik i g e ç i t 1Q13 VlllTl- taht o d a s ı ve üç küçük o d a d a n iba­
tın d a yine mozaik tekniğinde iki sa­ da açılmıştır. Gülhâne Kapısının dı- rettir. Taht odası temeli olan ÜUF"
Ç in ili Köşkün yan duvar p e n c e re le ri

c u n p la n ı n a u y g u n o n ik i k ö ş e l i , y e d i A la y K ö ş k ü d i r s e ğ i n d e n D e m ir
p e n c e r e l i b ir o d a d ır . O d a n ın b a sık K a p ıy a d o ğ r u , s u r ü z e r i n d e k i b ir i n c i
k u b b e s i k ı s m e n k a le m i ş i , d a h a ç o k k o lt u k k a p ıs ı, S o k u llu M e h m e d P a ş a ’
le v h a k u r ş u n l a r d a n k a lı p la r a göre n m S a r a y 'a i s t e d i ğ i z a m a n g ir ip ç ık a ­
k e s i l e r e k v e o y u la r a k y a p ı l m ı ş , üze­ b i l m e s i iç i n a ç ı l d ı ğ ı n d a n , M e h m e d
ri b o y a lı k u b b e s in d e k i y e r le r in e ç i­ P a ş a K a p ı s ı a d ın ı t a ş ır . Y in e b u y ö n ­
v il e r le t u t t u r u l m u ş , k u r ş u n t e z y i n a t ­ d e k i İ k in c i k a p ı K a n u n î S u lt a n S ü ­
la süslenm iştir. Bu süsleme tarzına leyman’ın, s a d r a z a m ı İbrahim paşa
başka hiç b ir yapıda rastlanm am ış­ için açtırm ış olduğu özel b ir kapıdır.
tır. Diğer salon ve odaların süsleme­ Sultan Süleyman veya İbrahim Paşa
leri am pir üslupta, kalem işidir. Niş Kapısı olarak bilinir.
içlerinde m anzara resim leri vardır. Soğukçeşme Kapısı ile Demir
Binanın caddeye bakan yüzü m er­ Kapı arası yaklaşık 450 m. uzunlu­
m er kaplıdır. Pencerelerinin üzerin­ ğunda, düz, geniş bir yoldur. Demir
de tarih kıt'alarını Keçecizâde îzzet Kapıdan itibaren Yalı Köşkü denilen
M ollanın yazdığı 1235 (1819- 1820) saha yer alır. Burada bulunan köşk­
tarihli kitabe vardır. lerden en eskisi Bayezıd Köşkü idi.

60
Mimarının Hayrettin olduğu sanıl­
maktadır. Köşk kaptan Kılıç Ali Pa-
a tarafından tam ir ettirilmiştir. III.
durad Bayezıd Köşkünün yerine bir
:öşk yapılmasını emrederek Başmi-
nar Davud Ağa'yı görevlendirmiştir,
löşkün yapımına 999 Şaban ayının
onunda (23 Haziran 1591) yılında
inan Paşa sadaretinde başlanılmış,
inan Paşanın azliyle Ferhad ve Si-
avuş Paşaların sadaretlerinde de-
am edilmiş, yeniden sadrazam olan
inan Paşa tarafından Şaban 1001
Vlayıs 1592) yılında tamamlanmış-
r. Bu tarihten sonra köşke Sinan
aşa Köşkü de denildi. Bazı kaynak-
r Bayezid Köşkünün yerinde Yalı
öşkünü, bazıları ise Sepetçiler Köş-
inü göstermişlerdir.
Odun Kapısı ile eski Yalı Köşkü
apışı arasındaki surlar üzerinde bu­
nan Sepetçiler Köşkü 1053 (1643)
lında yeniden veya başka bir köş-
in yerine Sultan İbrahim tarafın­
ın y a p t ır ılm ış t ır . I . M a h m u d z a m a ­
nda ta m ir e d ilm iş , X I X . y ü z y ıl
ışlarında b u g ü n k ü h a lin i a lm ış t ır ,
ır-i S u lt â n ı iç in d e b u lu n a n k ö ş k -
*den g ü n ü m ü z e k a la n te k ö r n e k tir ,
r d e . H a s b a h ç e d e e s k i S e p e t ç ile r
işkü v a r d ı.
Y in e b u s a h a d a s u r d ış ın d a , Y a lı
işkü K a p ıs ı y a n ın d a , H a l ic ’e n â z ır ,
n a n m a n ın ç ık ış ın d a k a p ta n p a ş a -
ın vı>Ha v e k a r ş ı l a m a t ö r e n le r in in
p ıld ığ ı. Y a lı K ö ş k ü b u lu n u y o r d u ,
m a n la h a r a p o la n k ö ş k I. M a h m u d
a tın d a n ta m ir e t t ir i lm i ş t i r . Y a lı
şkü d e n ile n s a h a d a B o s t a n c ıla r
a ğ ın a y a k ın b ir y e r d e . K a n u n î
r a fın d a n y a p t ır ılm ış o la n , Y e ş il
r e m itli C a m i d e n ile n b ir c a m i v a r -
Yalı K ö ş k ü y a k ın ın d a p a d iş a h a
saray h a lk ın a a it k a y ık h a n e le r b u -
nuyordu. Bostancı başı d a ir e s i,
ıssa h a s e k ile r i v e o c a k k e th ü d a la r ı
■ b o s t a n c ı n e f e r le r in e a it o d a la r
ılı K ö ş k ü c iv a r ın d a id i. (1733) tarihinde yeni bir daire yap­ S u ltan A b d ü lm ecid ’in ilk zam an ları­
sonra gelen Sa-
Y a lı k ö ş k ü n d e n tırmış, 1154 (1741) yılında da sahil­ na kadar yaz m ev sim in d e o tu rd u k ­
yburnu mevkiinde surlar üzerinde de bulunan boş arazi üzerine Mah- ları bu Saray 25 S a fer 1280 (11 A ğus­
ıray’ın Top Kapı adı verilen kapısı bûbiye Kasrını inşa ettirm iştir. Fa­ to s 1863) ta rih in d e H arem D a iresin ­
ir alıyordu. Bıı kapı, Orta Kapıda kat bu daireler saray halkına yetme­ den çık an b ir yan gın so n u n d a tam a­
Iduğu gibi iki kule külahı ile tezyin diği için birkaç sene sonra bu saha­ m en y a n m ıştır.
iilmiştir. Önüne harplerde ele geçi- da büyük bir saray inşasına başlanıl­
ilen toplar zafer hatırası olarak ko- mış, 1162 (1748) yılında tamamlan­ Yavuz Sultan Selim veya Kanu­
ulduğundan bu ismi almıştır. Kapl­ mıştır. Burada padişaha ait daireler­ nî Sultan Süleyman zamanında ya­
ın yanlarında ve arkasında bulunan den başka saray halkı için de ayrı pıldığı sanılan Mermer Köşk (Taş
ıh a d a T o p k a p ı Sarayı denilen bü- bölümler vardı. III. Osman, I. Ab­ Köşk) ve Haşan Paşa Köşkleri de bu
ü k , kısmen ahşap bir Sahil Saray dülhamid ve III. Selim zamanların­ sah ad a b u lu n u y o r d u . III Selim’
a r d ı. Bu sarayı III. Ahmed küçük da tam ir ve ilâveler yapılmış, II. in annesi için yaptırdığı Serdab
ıir daire olarak başlatmış, 1121 Mahmud zamanında 1233 (1817) yı­ Köşkü Sahil Sarayın arkasında idi.
lında son bulan büyük bir tam ir ya- Serdab Köşkünün arkasında bulu­
^.1 +-<■»rVl.0TYTlan m istir. I.
*1alımı I. «Llltun
daireye ilâve; ol J n V>U t a m ir s ı­ nan setli kısım enderûnlularca Beşin­
r a s ın d a y ık tır ılm ış tır . P a d iş a h la r ın ci Yer olarak adlandırılırdı. Burada
Gotlar sütunu adı verilen granitten, attıkları nişanları gösteren 1205
Korint tarzında başlığı olan bir sü­ (1790), 1226 (1811) tarihli iki nişan-
tun vardır. Bu sütunun sağında Has taşı bulunuyordu. Bu taşlardan de­
ahıra ait daireler bulunuyordu. niz tarafında olanın üzerinde lahana
şekli, kara tarafında olanın üzerinde
Sarayburnu’ndan sonra Has bah­ ise bamya şekli vardı. Atâ tarihine
çe denilen alan yer alır. Sahilinde göre Çelebi Sultan Mehmcd'in salta­
Değirmen Kapı, kapının bitişiğinde natının ilk yıllarında kendisi bir
değirmen ve fırın vardı. Has bahçe­ müddet Merzifon’da oğlu Murad’da
nin yanındaki sahada sadrazam îs- Amasya’da oturmuştu. Merzifon ile
hak Paşa tarafından II. Bayezid Amasya arasındaki Suluova’da baba
için yaptırılmış olan Ishakiyye Köş­ ile o ğ u lu n m a iy etin d e b u lu n an süva­
kü bulunuyordu. Ishakiyye Köşkü­ ri a sk erleri k a rşıla şıp , harp oy u n la ­
nün yanında sur dışında kale bede­ rı yap arlard ı. M erzifo n ’da b ü y ü k la ­
ni dibinde Saray’ın çöplerini her hana, A m asya’da iy i b am ya çık tığ ın ­
gUlı m a v n a l a r l a a ç ı k t a dpnİ7p d ö k e n dan M erzifon ’dan gelen a sk erlere
Mczbelekeşan Ocağı vardı. Köşkün L ahanacı, A m asya’dan g elen a sk er­
yanında, denize doğru düzelen, geniş lere de B a m y a cı d en ilird i. B u se­
bir arazi olan Gülhâne Meydanı yer- b e p le, b u tab irler cirid oyu n ların d a
alır. Burada II. Mahmud tarafından iki tara fın d aim i ism i h a lin e g e lm iş­
1242 (1826) yılında tamir ettirilen tir. Y ine b u m eyd an d a II. B ayezid'in

1 8 6 3 ta rih in d e y a n a n S a r a y b u r n u ’n da kl
T o p k a p ı S a h il S a r a y ın ı g ö s t e re n g ra vü r. Gülhâne Köşkü vardı. 26 Şaban 1255 oğlu şehzade Ahmed'in attığı topuzu
C h o is e u l G o u ffie r, X IX . y ü z y ıl. (4 Kasım 1839) tarihinde bu köşkün gösteren 909 (1503) tarihli bir taş
önünde Sadrazam Mustafa Reşid daha vardı. Bugün, bu nişan taşları
Paşa tarafından Tanzimat Fermanı Askeri birlikler tarafından muhafaza
okundu. Osmanlı tarihinde yeni bir edilmektedir.
dönem açan ferman okunduğu yer­
C ebehâne M eyd an ın ın ön ü n de,
den dolayı Gülhâne Hatt-ı Hümâyû­
S in an P aşa'nın III.M urad için ya p tır­
nu adını alır. Köşkün yakınında As- m ış o ld u ğ u S in an Paşa Köşkü (İnci
laııhâne vardı. Gülhâne Meydanının
li K ö şk ) vardı. M im arı D avud Ağa'
nihâyetinde bulunan kapıdan Eski
dır. K öşk ü n y a p ım ın a 998 (1 5 8 9 ) yı­
Cebehâne meydanına çıkılırdı. Bu­
lın d a b a şla n m ış, 999 (1 5 9 0 ) yılında
gün bu kapı yoktur. Sövelik vazifesi­
tamamlanmıştır.
ni gören iki küçük kule durmakta­
dır. Bu kuleler Sultan Abdülâziz za­ Yine bu sahada bulunan Balık-
manında Güvercinlik haline getiril­ hâne Kapısı üzerinde bir köşk var­
miştir. Kulelerden birinin Bamya dı. Gazaba uğrayan vezirler köşkün
ocağına, diğerinin Lahana ocağına karşısında bulunan kemerli bir oluk­
ait olduğu enderûn eskileri tarafın­ tan denize atılırlar, yahut çektirilere
dan söylenmiştir. Cebehâne Meyda­ bindirilerek sürgüne gönderilirlerdi.
nı saray halkının spor alanıdır. Bu­ Balıkhane Kapısının ilerisinde
raya Kabak Meydanı da denilirdi. deniz surları kara surları ile birleşir.
Burada, III. Selim ve II. Mahmud’uıı Kara surları üzerinde Otluk Kapısı

62
İncili Köşkü gösteren gravür,
Cholseul Gouffler, XIX. yüzyıl.

jlunmaktadır. Kapıya dışında ot ve


iman anbarları olduğu için bu isim
srilmiştir. Kara surları îshak Paşa
okuşu boyunca devam eder. Bâb-ı
[ümâyûn’a yakın bir yerde Milli
.ğitim Basımevi bulunmaktadır. Bu-
ası 1280 (1863) yılında kurulan
latbaa-i Âmire binasıdır. îshak Pa-
a yokuşunun sonunda III. Ahmed
ırafından yaptırılan nâdir güzellik-
; olan III. Ahmed çeşmesi yer alır.

Yalı Köşkünü gösteren gravür,


Choiaeul G o u f f l e r , XIX. y ü z y ı l .
Topkapı Sarayı Müzesi Onarımları

1924 - 1950 YILLARI

u m h u r iy e t 'in i l â n ın d a n p e n c e r e v e k a p ıla r ı ö r ü lm ü ş , r e v a ğ ın
d a n p e k k ıs a b ir s ü r e s o n ­ b ir k ı s m ı E l ç i H â z i n e s i d e n e n b ir
ra m im a r î, t a r i h î v e s a n a t o d a ile b ö lü n e r e k , k ö ş k ü n a b id e v î
z e n g in l ik l e r in i iç e r e n t a ­ ta ç k a p ıs ı k a p a t ılm ış v e b in a n ın a h ­
ş ın m a z y a p ıl a r k a d a r d e ­ şa p k u b b e v e ta v a n la r ı ü z e r in d e m i­
ğ e r li t a ş ın ır e s e r l e r i v e h â z in e l e r in i n m a r i s i n e h iç u y m ı v a n k a b a b i r ç a t ı
m ü şte r e k e n d e ğ e r l e n d i r i l m e s i iç i n il e ö r t ü l m ü ş k e n , b ü * ü n b u m u h d e s
C u m h u r iy e t H ü k ü m e t i 1 9 2 4 y ıl ın d a k ıs ım la r k a ld ır ıla r a k , k ö ş k o r ij in a l
T o p k a p ı S a r a y ı M ü z e s in in a ç ı l m a s ı m im a r is in e u y g u n o la r a k resto re
k a r a r ın ı a lm ış t ır . e d ilm iş tir .
O d e v rin ş a r t l a r ı n a g ö r e e n iy i T am am en y ık ık d u ru m d a o la n
çö zü m b u lu n a ra k , u z m a n m im a r la r ­ M u t f a k l a r 'ı n o n g ö z l ü m u t f a k k ı s m ı
d a n k u ru la n h e y e tle rd e n a lın a n o n a ­ ile y i n e ç a t ı s ı z v e d ö r t d u v a r h a l i n d e ­
r ım r a p o r ve p r o g r a m l a r ı n a g ö r e ö n ­ ki H a s a h ı r d a b u d e v r e d e ç o k b ü y ü k
c e l ik le b ü t ü n y a p ı l a r ı n d ı ş t e s i r l e r ­ b ir ç a lış m a s o n u c u o n a r ılm ış tır .
d e n k o ru n m a s ı s a ğ la n m ış , ç a tı ve H a r e m ’i n b ir ço k b ö lü m ü n d e k i
k u b b e le r y a p ılm ış , ü s tle r i k u r ş u n ve m ü h d e s b ö lm e le r k a ld ır ıla r a k o r iji­
k i r e m i t ile k a p a t ı l m ı ş , d ı ş d u v a r l a r n a l ç in i c e p h e le r , r e v a k la r , o c a k la r ,
v e t a ş ıy ıc ı s i s t e m l e r o n a r ı l m ı ş , m u h - n iş le r o rta y a ç ık a rılm ış ve a ç ık lık la ­
d es k ıs ım la r k a ld ırıla ra k y a p ıla rın ra c a m ta k ıla ra k , ç a tı ve s a ç a k la r b a ­
m im a rî b ü tü n lü k le r i o r ta y a k o n m u ş , s it u s u lle r le t a m i r e d ile r e k d ış t e s i r ­
e le k trik , p a r a to n e r , y a n g ın sö n d ü r­ le rd e n k o r u n m a s ı s a ğ la n m ış tır .
m e ve y a n g ın i h b a r t e s i s a t l a r ı y a p ıl­
m ış b ir ç o k b ö lü m z iy a r e te a ç ılm ış ve B u d ö n e m d e k i b a ş a rılı o n a ıım -
h a t t a S a r a y 'ı n d ış a y d ı n l a t ı l m a s ı g e r ­ la rı y ö n e te n te k n ik k iş ile r in is im le r i
ç e k le ş tirilm iş tir. "G ü zel S a n a tla r D e rg is i, 6 (1 9 4 9 )
T o p k a p ı S a ra y ı M üzesi O n a r ım la r ı”
Bu onarm alar içinde, re s to ra s ­ m a k a le s in d e n e ş r e d ilm iş tir .
yon yönünden önem li o lanları b ir ke­
re daha h a tırla tm a k ta y a ra r gö rm ek ­
teyiz. 1951 - 1967 Y IL L A R I
O rta Kapı iç kısm ınd a X V III.
yüzyılda yapılan saçak içinde XVI.
yüzyıla ait taş üzerine o rijin al kalem u d ev ird e T o p k ap ı S a ra y ı
işi tezyinat b u lu n m u ştu r. o n a rım la rı, 1951 y ılın d a
k u ru la n G a y rim e n k u l
K ubbealtı içinde rok o ko tezyi­ E ski E s e r le r ve A n ıtla r
n at altınd an çıkarılan XVI. yüzyıl
Y ük sek K u m lu p r e n s ip
altın yaldızlı m a lak âri ve kalem işi
k a r a r la r ın a göre. Müze id a re s in e
tezyinata göre kubbe ve d u v a rla r
bağlı m iıııa ıî b ö lü m le rc e y ü r ü tü l­
onarım ı tam am lan m ıştır.
m ü ş tü r.
Hırka-i S aâdet D airesinin dış re­
vaklarına dah a so n ra ilâve edilen ve I . A vlu
belirli b ir m im arî ü slu b u o lan Hır-
O s m a n l ı k a r a s u r l a r ı ( S û r - i S u l-
ka-i Saâdet Dairesi görevlileri koğu­
t â n î) ü z e r in e X V I . y ü z y ıld a n k a lm a
şu, bölme d u v arla rı ve a ra k a tla r ile
te m e l ü z e r in e X I X . y ü z y ıld a y a p ıl m ı ş
tam am en hüviyetini kay b etm işk en,
o l a n A la y K ö ş k ü ç o k h a r a p h a l d e
yapılan restorasyon sonucu muhdes i k e n , h a z ı r l a n a n r ö l e v e l e r i n e g ö r e ça­
kısımlar kaldırılarak sütun ve ke­
tısı sökülm üş, dışı ahşap kaplam a,
merler ortaya çıkarılm ış, koğuş tüm
içi bağdadî üzerine sıva o larak yap ıl­
mimarî bütünlüğüne kavuşm uştur.
mış du v arların iç taşıyıcı ahşap sis­
Fatih Köşkü (Hazine Dairesi) temi yenilenm iş, çatıd ak i k ab u rg a
nün III. Avluya bakan cephesi b ü tün sistem i ile yapılm ış özel biçim deki

65
d ilim li k u b b e ç o k ö z e n li b ir ş e k ild e m o d ern b ir şek ild e k oru n d u ğu bir
o n a r ılm ış , iç te z y in a t v e a h şa p doğra- k ü tü p h a n e h a lin e g e tir ilm e si sa ğ la n ­
m a y e n ile n m iştir . m ıştır.

D en iz su rla rı ü z e r in d e sa d e c e alt IV. Avlu


y a p ısı k a la n în c ili K ö şk ü n ta ş du ­ S a r a y ’ın en e sk i y a p ı v e k u lele ­
v a rları o n a r ılm ış, ü s t k a t d ö şe m e h i­ rin d en b iri o la n H ek im b a şı O dası ta­
z a sın d a y a p ıla n a r a ştır m a k a z ıla n so ­ m ir e d ilm iş, M ecid iye K ö şk ü ç a tısı,
n u cu P rof. S e d a d H a k k ı E ld e m ile k u rşu n ö r tü sü , d u varlar iç in d e k i ta ­
b era b e r g e n e l p la n ı v e o r ijin a l ç in ile ­ şıy ıc ı siste m i, d ö şem e leri, tezy in a tı
ri b u lu n m u ş tu r . ve k ö şk a ltın d a k i F a tih d evrin e ait
k ö şk k a lın tıla rı o n a rılm ıştır .
II. A v lu
H arem
M u tfa k la r, Y ağhâne ve K iler
D a ir p ç i o n a r ı l m ı ş K u r a r la p a d i ş a h el-
B u d e v ir d e e n ö n e m l i s o r u n o l a ­
r a k H a r e m o n a r ım la r ı e le a lı n m ı ş t ı .
b i s e l e r i v e T ü r k k u m a ş l a r ı iç i n ilk
İ l k o la r a k H a r e m ’i n b ü t ü n ç a t ı v e
o la r a k m o d e r n b i r d e p o y a p ı l m ı ş t ı r .
k u b b e le r i o n a r ıl a r a k , ü s t l e r i k u r ş u n
Y ı k ı l a n V e k ilh a r ç D a ir e s i y e r in e il e k a p la n m ış , z a m a n l a y ı k ı l m ı ş o la n
h i ç b i r m i m a r î k a r a k t e r i o l m ı y a n b ir s a y ı s ı z b a c a v e f e n e r , k ü lâ h l a r ı v e
k a g ir y a p ı n ı n y a p ı l m a s ı , b u k ü lliy e - a l e m l e r i i l e b e r a b e r t a m a m la n a r a k ,
n in b ü t ü n l ü ğ ü n ü b o z m u ş , a n c a k b u H a r e m ’in b u g ü n H a l iç t a r a f ın d a n
y a p ı h a f r i y a t ı s ı r a s ı n d a b u k ıs ım d a g ö r ü n e n in c e v e z a r if d ı ş m i m a r î si-
ç o k ö n e m l i B i z a n s s ü t u n b a ş l ık l a r ı l ü e t i s a ğ l a n m ı ş t ı r . H a r e m ’in s u k a ­
v e a n fi k a d e m e le r i b u lu n m u ş v e b a h ­ n a ll a r ı v e d ö ş e m e a l t ı g e ç i t l e r i b i l i m ­
ç e iç in d e s e r g ile n m iş tir . s e l m e t o d l a r l a i n c e l e n m i ş v e r ö le v e ­
le r i y a p ı l m ı ş t ı r .
K u b b e a l t ı 'n m d a h a ö n c e e l e a lı-
n a m ıy a n , ç o k h a r a p d u r u m d a k i ta ­ X V I . yüzyıl yapısı olan, ancak
v a n v e s a ç a k la r ı, ç a t ı ta m ir in d e n s o n ­ X V I I I . ve X I X . yüzyıllarda çok ilâ­
r a e l e a l ı n m ı ş v c b a ş a n l ı b i r o n a r ım veler gören H ü n k âr S ofasının kubbe,
s o n u c u o r ij in a l b ir k ıs ım d a m u h a f a ­ kem er ve p an d an tifle rin d e sıva altın ­
z a e d ile r e k ta m a m la n m ış t ır . d a b u lu n an a ltın yaldızlı ed irn ek arî
lake te zy in atlar ortaya çık arılarak ,
A dalet Kulesi ( ta r a s s u t k ulesi) o n a n m a b aşlanm ıştır.
de o n a rım görm üş, kule k ü lah ı, dış
d u v arla rı, erk en devir k âg ir ve geç Bu sofaya bitişik , III. M urad
devir a h şap m e rd iv en le rin röleveleri Odası k u bbesine XIX. yüzyılda yapıl­
y a p ıla ra k o n a rılm ıştır. mış sıva rasp a edilerek, altın d a n çı­
kan m a la k â ri izlerine göre ve devri­
K u b b ealtı y an ın d ak i Hatifi devri nin ren k lerin e uygun olarak altın yal­
yapısı Dış H azine dış cephesine son dızla b e ra b e r tezyinatı tam am lan m ış­
yüzyılda açılan p en ce reler k a p a tıl­ tır. Yine bu o dan ın pencere iç tavan­
mış, iç o n arım la r sonucu bina silâh larınd a sıva altın d an çık arılan han­
koleksiyonu salo n u o la ra k ziyarete desi desenli m a lak âri tezyinat, devri­
açılm ıştır. Dış H azine ön ü n d e yapı­ nin en güzel o rijin al örnekleridir.
lan a r a ş tır m a kazısında, so n rad an I II. M urad Odası altın d ak i kapalı
m escit o la ra k k u llan ılan Kski Kub- havuz o n arılırk en ön bahçede yapı­
b c a ltı’n ın tem elleri o rtay a çık arıl­ lan b ir kazı son ucu çok büyük b ir
m ıştır. d ış havuz o rtay a çıkarılm ış ve ona-
rım ı yap ılm ıştır.
I I I . A v lu
A r z O d a s ın ı n g e ç d e v ir d u v a r v e O c a k lı v e Ç e ş m e l i S o f a l a r ı n d a s ı­
k u b b e te z y in a tla r ı, p a r k e d ö ş e m e s i v a , ç i n i v e k a le m i ş i v e m a la k â r i ta ­
t a m ir e d i l m i ş , d a h a ö n c e d e m ü d ü r i­ m i r le r i y a p ıla r a k o n a r ım la r ı t a m a m ­
y e t b i n a s ı o la r a k k u l l a n ı l a n K ile r la n m ış t ır .
K o ğ u ş u i ç i b e t o n a r m e y e ç e v r i le r e k III. M urad O d a s ın a b i t i ş i k v e
v e t a m a m e n d e ğ i ş t i r i l e r e k id a r e b i­
X V I I . y ü z y ıl d a y a p ı l m ı ş ik i o d a lı
n a s ı o la r a k h iz m e te a ç ılm ış tır .
Ç ifte K a sırlar (V e lia h d D a ir esi) iki
S a r a y ’d ak i tü m y a zm a e se r le r in o d a sın d a g eç d ev irlerd e y a p ıla n ta­
ve m in y a tü r le r in 1928 - 1950 y ılla rı van ve ara k at sö k ü lü n c e ço k m ü zey­
a ra sın d a b ir araya to p la n a r a k k ü tü p ­ yen , fa k a t harap a h şap k u b b e ortaya
h an e h a lin e g e tir ile n F a tih d evri Ağa­ çık a r ılm ıştır . B u m im a ri b u lu n tu n u n
la r C am ii, b u d ö n e m d e y a p ıla n m a ­ b en zerleri E d irn e K u m K asrı ahşap
den i ra fla r, r u tu b e ti ö n le y e n c ih a z ­ k u b b eli o d a sı ta m a m en y o k olduğu
lar, o k u m a sa lo n u ile b u e ş s iz d eğ er­ için , b u g ü n h â lâ m ev cu t o la n aynı
d ek i d ö k ü m a n te r sa n a t e se r le r in in d evir, fa k a t h arap d u ru m d a k i Y eni
Cami H ünkâr K asn ve Amcazâde Kasrın ikinci odası da onarılm ış,
Hüseyin Paşa Yalısı ahşap kubbeleri bu sırada yapılan b ir araştırm a kazı­
incelenmiş ve yerindeki izler ve ka­ sında, kasrın yapıldığı III. M urad
lan kısım larda dikkate alınarak tat­ Odası ön revağı döşemesi ve dış cep­
bikat projesi hazırlanm ıştır. Sistem he çinileri ortaya çıkarılm ıştır. Kas­
dörtte bir daire parçası şeklinde ka­ rın poyraz rüzgârına bakan dış cep­
burga parçaları ile bütünleşen yarım he çinileri K ütahya çini fabrikasına
küre iskeletin, sekizgen bir plandan sipariş edilerek tam am lattırılm ış,
stalaktitlerle gerçekleşen daire üze­ muhdes saçak içinde bulunan eski
rine oturarak kubbenin oluşmasıdır, parçalara göre saçak da orijinal şek­
bu kubbe karkası içi ince ahşap kap­ line getirilerek bu onarım tam am lan­
lama ve sonra kumaş ile kaplanm ak­ m ıştır. Ancak orijinalleri bulunam a­
ta, üstü de tezyin edilmektedir, an­ dığı için iç alçı pencereleri, orijinal
cak bu onarım sırasında bu oda için­ ç in i p a n o la r d a n e s in le n e r e k y a p ıl­
de bulunan XVIII. yüzyıla ait çok m ıştır .
değerli müzeyyen ahşap tavan, böl­
me, dolaplar kaldırılm ıştır.

I II. M u ra d K ö şk ü n d ek i ç e ş m e .

B ir a v lu e t r a f ın d a v e k ır k m e r d i­ k a p la m a la r ı y a p ı l m ı ş , ç o k s ü s l ü s a ­
v e n le b ir k a ç k a t o la r a k o lu ş a n C a ri- ç a k la r ı , i ç m ü z e y y e n t e z y i n a t ı , o c a k ­
y e le r D a ir e s i k o ğ u ş l a r ı, h a s t a n e s i , la r ı b a ş a r ı l ı b ir ş e k i l d e o n a r ı l m ı ş ,
h a m a m , m u t f a k , k il e r m e k â n l a r ı o r i­ s ıv a a lt ın d a n m im a r î t a r ih i iç in
j i n a l ş e k i ll e r in e g ö r e t a m ir e d i l m i ş , ö n e m l i k ö ş k v e h a v u z lu b a h ç e t a s v i r ­
y in e b u a v lu y a b a k a n K a d ın E f e n d i le r i o r t a y a ç ı k a r ı l m ı ş t ı r .
O d a la r ı g e r e k t a ş ı y ı c ı s i s t e m , g e r e k H arem ’deki bu önemli yapılar
t e z y i n a t la r ı i l e e l e a lın a r a k o n a r ıl­ kadar Haseki Dairesi, Şehzadeler
m ış tır . Mektebi, Kızlar Ağası, H azinedar ve
M usahibler Dairesi, Meşkhâne yapı­
H arem ’in XVIII. yüzyıl m im ari­
larında da koruyucu tam irler yapıl­
si ve süsleme sanatını yansıtan I.
mıştır.
Abdülhamid Dairesi, III. Selim Oda­
sı, III. Selim Dua Odası, M ihrişah Bu dönemdeki onarım lar, rah ­
Valide Sultan Sofası ve Odasından metli Y. M im arlar Macit Kural, Mus­
oluşan ahşap yapılar grubu ile yine tafa Ayaşlıoğlu ve Ayhan Aytöre ile
ahşap III. Osman Köşkünün yapılan Y. M im arlar Cahide Tamer, Mualla
röleveleri ve çeşitli araştırm alar so­ Anhegger, Selma Em ler, Fatin Uluen-
nucu, bu yapıların çürüm üş olan ah­ gin ve Yılmaz Ergüvenç tarafından
şap karkasları yenilenmiş, dış ahşap yürütülm üştür.
I. Avlu göre hazırlanan projelerine göre res­
Fatih devri yapısı olan Bâb-ı Hü­ torasyonuna başlanmıştır.
1968 - 1980 YILLARI
m âyûn’un bu yüzyılın başında yıkı­
lan üst köşk kısm ı restitüsyon ve res­
II. Avlu
u dönem de, Topkapı Sa­ Bâbü’s-se lâ m (Orta Kapı) ilâ­
torasyon projeleri hazırlanmaktadır.
rayı Müzesi onarımları, vesi XVIII. yüzyıl iç saçağı çökme
Gelecek yıl yapımına başlanacaktır.
G ayrimenkul Eski Eserler durumundayken ele alınmış, takviye
ve Anıtlar Yüksek Kurulu Sûr-i Sultânî içindeki sahil sa­ edildikten sonra, tahminen 30 cm.
prensip kararları dahilin­ ray ve köşklerinin ayakta kalmış tek kadar bu sistemden ayrılan vc çok
de, İstanbul Röleve ve Anıtlar Tek­ örneği olan ve Bizans deniz surları tehlikeli durum arzeden oymalı orta
nik M üdürlüğü uzm an teknik ele­ üzerine inşa edilm iş bulunan XVII. kısım taşıyıcı sisteme bağlanmıştır.
m anları ile bu M üdürlüğe bağlı Top- yüzyıl yapısı Sepetçiler Köşkünün Tamamen harap olan iki yan saçağı­
k a p ı S a r a y ı M im a r î B ü r o m u z c a y ü ­ y ık ılm ış o la n k ıs m ın ın , b e lg e s e l gra­ nın orijinal örnekleri de korunarak
r ü tü lm e k te d ir . v ü r, m in y a tü r v e y e r in d e k i izlere y e n id e n y a p ılm a k ta d ır.

Padişah e l b i s e l e r i n i n se rg ile n d iğ i S e fe rli Koğuşu


I. Avlu göre h a z ır la n a n p r o je le r in e g ö re r e s
Fatih devri yapısı olan Bâb-ı Hü- to ra sy o n u n a b a ş la n m ış tır .
1968 - 1980 YILLARI
mâvûn’un bu yüzyılın başında yıkı­
II. Avlu
lanüst köşk kısmı restitüsyon ve res­
u dönemde, Topkapı Sa­ B â b ü ’s - s e l â m (O rta K a p ı) ilâ
torasyon projeleri hazırlatmaktadır.
rayı Müzesi onanmlan, vesi X V III. y ü z y ıl iç sa ç a ğ ı çökrru
Gelecek yd yapımına başlanacaktır.
Gayrimenkul Eski Eserler d u ru m u n d a y k en e le a lın m ış, ta k v iy ı
ve Anıtlar Yüksek Kurulu Sûr-i Sultânı içindeki sahil sa­ e d ild ik ten so n r a , ta h m in e n 30 c m
prensip kararlan dahilin­ ray ve köşklerinin ayakta kalmış tek kadar bu s is te m d e n a y rıla n v e ç o l
d e , İsta n b u l Röleve ve Anıtlar Tek­ örneği olan ve Bizans deniz surlan teh lik eli d u ru m a rzed en o y m a lı o r t;
n ik M üdürlüğü uzman teknik ele­ üzerine inşa edilmiş bulunan XVII. k ısım ta ş ıy ıc ı s is te m e b a ğ la n m ış tır
m a n la r ı ile bu Müdürlüğe bağlı Top- yüzyıl yapısı Sepetçiler Köşkünün T am am en h a ra p o la n iki y a n sa ç a ğ ı
k a p ı S a r a y ı Mimari Büromuzca yü­ yıkılmış olan kısmının, bdgesel gra­ nm o r ijin a l ö r n e k le r i de k o r u n a r a l
r ü tü lm e k te d ir . vür, minyatür ve yerindeki izlere yen id en y a p ılm a k ta d ır .
II.

F atih d ev rin d e b a şla n a n ve M i­


m a r S in a n ta ra fın d a n g e n işle tile n
M u tfak lar k o m p le k sin in m u tfa k la r
ca m ii, h a m a m , h elv a h â n e, k iler, y ağ­
h ân e, v ek ilh a rç d a iresi ve k o ğ u şla r ­
dan o lu şa n o r ijin a l p la n şe m a sı ve
m im a rî k a ra k teri iç in d e tü m o larak
ele a lın m ıştır . On g ö zlü m u tfa k la r
k ısm ı y en id en o n a r ılm ış, T ablakâr-
lar ve H e lv a c ıla r K o ğ u şla rı h a zırla ­
d ığ ım ız r e stitü sy o n v e r e sto r a sy o n
p r o je le r in e g ö re, y e n id e n y a p ılm ış­
tır. B u k o m p le k s iç in d e c o k güzel
ah şap m im a r î ö rn ek le rin d en V ek il­
harç D airesinin yık ılm ad an önceki
fo to ğ rafların a göre h azırlan an re s ti­
tüsyon p ro je le rin e göre dış cephe
ta sh ih a tın a b u yıl b aşlan a cak tır.
M u t f a k la r ’ı n b ü y ü k y a p ı s ı ü z e ­
r in d e k i y i r m i a d e t s i v r i v e y u v a r la k
k u b b e ü z e r in d e k i b a c a la r ı n , g r a v ü r ­
le r e v e b e n z e r i o r i j i n a l y a p ıl a r d a k i
ö r n e k l e r i n e g ö r e , k ü lâ h l a r ı p r o j e l e r i
h a z ır l a n m ı ş v e Y ü k s e k K ı ı n ı l c a o n a y ­
la n m ı ş t ı r . 1 9 8 0 y ı l ı n d a b u o n a r ım t a ­
m a m la n ın c a , S a r a y ’ın b u ö n e m l i y a ­
p ı s ı n ı n M a r m a r a D e n iz in d e n g ö r ü n ü ­
ş ü o r ij in a l s ilü e t i iç in d e g e r ç e k le ş e ­
c e k tir .
S a r a y ’ı n e n e s k i a h ş a p y a p ı l a r ı n ­
d a n b i r i o l a n Z ü lü f l ü B a l t a c ı l a r K o ­
ğ u ş u n u n e n s o n o n a r ım ı o la n 1943
y ı l ı n d a n s o n r a k i h a r a b iy e t i g ü z ö n ü n e
a lı n a r a k , h a z ır l a n a n p r o j e l e r i n e g ö r e
ç a tı v e ta ş ıy ıc ı s is te m le r i ta m a m e n
y e n i b a ş t a n e le a lın m ış , b u o n a r ım
s ır a s ın d a a r a ş t ır m a la r ım ız s o n u c u
t a ş ı y ı c ı s i s t e m e d a h il o l a n a h ş a p s ü ­
t u n l a r ü z e r in d e n e b a t î b o y a l ı v e p e n ­
c e r e iç i n d e k i y a ğ l ı b o y a i l e k a p a t ı l ­
m ış , ta v a n la r d a a lt ın y a ld ız lı X V I .
y ü z y ıl o r i j i n a l t a v a n t e z y i n a t ı b u l u n ­
m u ş tu r . K o ğ u ş , m e s c id , m u tfa k , h a ­
m a m , ağ a o d a la n v e k a h v e o c a ğ ı y a ­
p ı l a r ı i l e b ir iç a v lu e t r a f ı n d a k u r u ­
la n b u e ş s i z k ü ll iy e , p e k y a k ı n d a z i­
y a r e t e a ç ıl a c a k t ı r .
H a s a h ırla rın ç ö k m e k ü zere o la n
ç a tısı y e n i b a ş ta n y a p ılm ış , b u arada
k ir em it o la n ü s t k a p la m a sı, o r ijin a ­
lin e u y g u n o la ra k k u rşu n ile d e ğ iş ti­
rilm iştir . Y a n ın d a k i H a cı B e ş ir Ağa
C am ii ç a tı v e d ış c e p h e le r i de o r iji­
n a lin e u y g u n o la ra k o n a r ılm ıştır .
I I I . Avlu
F atih d e v r in d e y a p ıla n ve 1856
y ılın d a b ir y a n g ın g e ç ir e r e k o r ijin a l
şe k lin i b ü y ü k ö lç ü d e k a y b e d e n Arz
O d ası için d e , b u y a n g ın d a n k u rta rı­
lan III. M eh m ed z a m a n ın a a it ta h tın
ah şa p to n o z k u b b e si iç in d e k i g e ç d e ­
vir r o k o k o te z y in a t a ltın d a y a p tığ ı-
güzel yapılm ış lake tezyinat ortaya uzun yıllar ancak cam ekân içinde
çıkarılm ış ve onarılm ıştır. Bu b u lu n ­ m uhafaza çaresi bulunan bu dış
tu ile XVI. yüzyıl O sm anlı-Türk sa­ cephelerde en ufak b ir ta h rib at ol­
n atın d a lake tezyinatın zirvesine m am ıştır. Bu usul Sünnet Odası dış
ulaştığı tesb it edilm iştir. cephe çinileri ve Mecidiye Köşkü dış
H azine yanındaki Seferli Koğu­ cephelerine de tatb ik edilm iştir.
şunun gereken onarım ları yapılırken B ağdat K öşkünün kubbesinde
1976 yılında F atih K öşküne bitişik yapılan çalışm alar sonucu geç devir
ham am ın yıkanm a kısm ı kalıntıları süslem eleri altında bulunan XVII.
te k ra r açılm ış rölevesi ve m evcut iki yüzyıl m alakâri tezyinat onarım ı ta­
kubbeli kısm ı yanında, daha büyük m am lanm ıştır.
ölçüde k u b b e li y ık a n m a yerinin res-
t itü s y o n projesi h a z ır la n m ış tır . B u X V III. y ü z y ıl a h şa p m im a r isin in
e s k i k a lın tın ın ilg ilile r c e h e r a n te t ­ ç o k g ü z el b ir ö r n e ğ i o la n M us­
k ik i için k o ğ u ş d ö ş e m e s i b u k ıs ım d a ta fa P a şa ( S o f a ) K ö şk ü n ü n O .D .T.Ü .
b e to n a r m e d ö ş e m e o la r a k y a p ılm ış ­ R e s to r a s to n b ö lü m ü n c e fo to g r a m e t-
tır v e h a m a m k a lın tıs ın ın b u r a d a k o ­ rik s is te m ile r ö le v e s i y a p tır ılm ıştır .
r u n m a s ı s a ğ la n m ıştır . H a le n h a z ır la n a n r e sto r a sy o n p r o je ­
s in e g ö r e o n a r ım ın a b a şla n a c a k tır .
I I I . A h m e d K ü tü p h a n e s in in ç in i
Mecidiye K öçkii dış ccp hc uuü-
p a n o la rı, alçı p t n o c ı c ic i i, s e d e f k a k ­
m a lı k a p ı, k e p e n k v e k ita p d o la p ­ r ım la rı v e y a n ın d a k i S o fa C a m iin in
la r ın a h iç u y m a y a n b e y a z b a d a n a lı y ık ılm a te h lik e s i o la n m in a r e si sö ­
k u b b e v e to n o z la r ın d a y a p ıla n s o n ­ k ü ler ek y e n id e n y a p ılm ıştır .
d a jla r s o n u c u b u lu n a n L â le d e v r in e H arem
h a s ç o k r e n k li v e a ltın y a ld ız lı te z y i­ K a p a lı b ir ta ş lık e tr a fın d a ü ç
n a ta g ö r e o n a r ıla r a k b in a n ın o r iji­ k a tlı b ir k o r id o r v e b u k o rid o ra b a­
n al v e m ü z e y y e n iç te z y in a tı ta m a m ­ k an o d a v e k o ğ u şla r d a n o lu ş a n Kara-
la n m ış tır . A ğalar D a ir esi e le a lın a ra k o d a la rd a
T o p k a p ı S a r a y ı y a p ıla r ın ın ona- ç e ş itli d ev ir le r e a it k a lem işle r i, sıv a ­
r ım la r ın d a k i e n ö n e m li so r u n la r d a n ları ile b era b er fik s e e d ilm iş, ta şlık ­
b ir i, y a p ıla r ın d ış v e iç y ü z le r in in g e­ ta k i b ü y ü k o ca k o r ijin a l şe k lin e g ö re
n e llik le ç in i, s ü s le m e li a h şa p k a p la ­ ta m a m la n m ış, ta şlığ a b a k a n galeri
şe k lin d e k i k o r id o r la rı k ap a y a n m u h ­
m a, k a le m iş li sıv a g ib i o r ijin a l e le ­
m a n la r la k a p lı o ld u ğ u v e b e lg e s e l n i­ d es k ısım la r k a ld ırıla ra k b in a o r iji­
n a l m im a r î şe k lin e d ö n ü ştü r ü lm ü ş­
te lik te k i b u m a lz e m e y i m ü m k ü n o l­
tür.
d u ğ u k a d a r ile r i k u şa k la r a a k ta r a b il­
m e k iç in , r e s to r a sy o n la r ın k e sin m ü V a l i d e S u l t a n T a ş l ı ğ ı n ı ç e v r e li-
d a h a le le r y e r in e k ıs m î o lm a s ıd ır . B u y e n y a p ıl a r d a n Ç e v r i K a l f a D a i r e s i ­
n e d e n le o n a r ım g e ç ir e n b ir y a p ı b e ­ n in y ı k ı l m ı ş o la n ü s t k a t ı , h a z ır l a n a n
lirli b ir sü r e so n r a y e n i b ir o n a r ım ı r e s t i t ü s y o n p r o j e s i n e g ö r e y e n id e n
g e r e k tir m e k te d ir . y a p ılm ış tır .
1924 - 1980 y ılla r ı a ra sın d a k i K a r a A ğ a la r v e V a l i d e S u l t a n
o n a r ım la r ı a n la ta n bu y a z ım ız d a , a y ­ T a ş lık la r ın d a y ık ılm ış o la n a h ş a p
n ı y a p ıla r ın o n a rm a la rın d a n b ir kaç s a ç a k la r , e s k i fo to ğ r a fla r ın a g ö r e
k ere b a h s e d ilm e s i, b u o n a r ım z o r lu ­ y e n i d e n ih y a e d i l m i ş t i r .
ğu v e d e v a m lılığ ın d a n d o ğ m a k ta d ır .
D aha ö n c e k i y ılla r o n a rım ın a
N ite k im 1943 - 1944 y ılla r ın d a b a şla n a n H ü n k â r S o fa s ı o n a rım ı d e ­
ç o k b ü y ü k b ir r e s to r a s y o n g eçiren v a m e tm iş, III. O sm an K ö şk ü y a p ıl­
F a tih K ö şk ü d e (H a z in e D a ir e si) m a d a n ö n c e H a lic ’e k a rşı a çık ola n
y e n i b ir o n a r ım ı g e r e k tir m iş tir . B u k e m erli c e p h e sin d e y a p ıla n so n d a j­
o n a r ım .sırasınd a S a r a y ’ın M arm ara la r la X V I. y ü zy ıla a it ta ş ü ze rin e oy­
D en izin e b a k a n F a tih K ö şk ü , S e fe r li m a lı a ltın y a ld ız lı tez y in a t b u lu n m u ş­
K o ğ u şu , E n d e r û n M ek teb i v e M ut­ tur. K u b b e k em er ler i v e p a n d a n tifle ­
nucu, oymalı alçı ocağı tam ir edilmiş
fa k la r d a n o lu ş a n u z u n ve y ü k s e k d ış rin d ek i a ltın y a ld ız lı o r ijin a l m a la ­
ve ocak sıva altından çıkarılan çok
c e p h e s i ta m a m e n ta m ir e d ilm iş , te c ­ kâri v e k a lem işi tezy in a tla ra devam
renkli ve altın yaldızlı tezyinatına gö­
rid i y a p ılm ış , ta k v iy e le r y a p ıla ra k e d iler ek , y a p ın ın o n a r ım ı ta m a m la n ­
re onarılm ıştır. Yine bu odanın ah­
o n a r ılm ıştır . m ıştır. şap kaplama iç duvarları üzerindeki
IV. Avlu III. M urad Has Odası önündekiorijinal yemiş ve çiçek panoları res­
B ağdat Köşkünde dış tesirlerden I. Ahmed K ütüphanesi kubbe tezyi­ tore edilmiş, göçmek üzere olan be­
çok zarar gören dış cephe çini kapla­ natı ve alçı pencereleri yapılmıştır. şik tonoz ahşap tavanı üzerindeki
m alarına tatbik edilen saydam tecrit Yanındaki III. Ahmed Yemiş Odasın­ bütün stalaktit ve süslemeler aynen
malzemesi çok başarılı olmuş ve da yapılan çok uzun araştırm alar so­ muhafaza edilerek yerine oturtulm uş

74
III. Ahmed Yemiş
ve iç mekândan görülmeyen takviye­ ve, restitüsyoıı ve restorasyon proje­
lerle sağlamlaştırılmıştır. leri hazırlanmış, 1980 yılından itiba­
ren bu yapı dış ahşap kaplamaları,
Valide Sultan Odası kubbe tez­
saçakları, dışlık pencereleri ile ele
yinatı üst boyalar altında bulunan
alınarak Harem'in diğer yapıları gibi
orijinaline göre tamamlanmış, daha
görkemli mimarisine kavuşturula­
önce başlanan Hünkâr ve Valide Sul­
caktır.
tan Hamamları onarımları bitiril­
miştir.
Gözdeler (İkballer) Dairesi röle-

You might also like