Professional Documents
Culture Documents
MİKRO
MİKRO
protein
epitope
İmmün cevap
Sıvısal (Humoral): Antikorlar
Hücresel : Duyarlı T lenfositleri.
Proteinler:
Diğer yapılara göre daha güçlü antijeniktir.
Genelde multideterminant antijenlerdir.
Homopolimerler enjekte edildiğinde antikor
oluşturmazlar.
Molekül üzerindeki grupların farklılığı antijeniteye
yardım eder.
KIMYASAL ÖZELLIKLERINE GÖRE ANTIJEN SINIFLARI-2
Karbonhidratlar (polisakkaritler):
Polisakkaritler, daima olmasa da potansiyel olarak
antijeniktirler.
Bunlar;
Saf polisakkarit veya
Protein ve lipidlerle bileşik halde bulunabilirler.
Hücre yüzeyindeki glikoproteinler, proteinlerle bileşik
halinde bulunmasına bir örnektir.
Saf polisakkarit antijenine örnek olarak pnömokok
kapsülü verilebilir.
Saf polisakkaritler T hücrelerine bağımlı olmadan B-
lenfosit uyarımı yapar ve yalnızca IgM tipi antikor
oluşumunu sağlar.
KIMYASAL ÖZELLIKLERINE GÖRE ANTIJEN SINIFLARI-3
Nükleik asitler:
Zayıf immunojendirler. Protein taşıyıcılara
bağlandıklarında immunojenik olurlar.
Sistemik Lupus eritematosuslu hastalarda anti-DNA
antikorları oluşmaktadır
KIMYASAL ÖZELLIKLERINE GÖRE ANTIJEN SINIFLARI-4
Lipidler:
Genellikle immunojenik değildir. Saf halde iken antijenik
özellikleri yoktur. Ancak protein ve polisakkaritlerle
birleştiklerinde (lipoprotein ve lipopolisakkarit halinde)
antijen özelliği kazanabilirler.
Hapten özelliği
Canlı dokuda bulunan fosfatid ve glikosfingolipidler
hapten olarak fonksiyon görürler.
Antijenik etki gösteren kimyasal maddelere örnekler:
Lipopolisakkarit: Endotoksin
Polipeptid: Hormonlar
Nukleosid: Nukleoproteinler.
Antijenlerin çoğuna antikor bu şekilde oluşur. T helper hücreler B lenfositlerin
antikor üretmesini sağlayacak sitokinler üretir.
Yüksek molekül ağırlıklı, sık tekrar yapılar içerir-Güçlü IgM yanıtı oluşur-
İmmunolojik bellek genelde oluşmaz.
Antijen çeşitleri:
1-Hetero Ag: Kalıtsal yapı bakımından birbiri ile ilgisi
olmayan canlıların karşılıklı olarak Ag etkisi gösteren
maddeleridir.
Tavuk proteini tavşan için,
At proteini insan için,
Mikroorganizma antijenleri insan ve hayvanlar
için hetero Ag dir.
2-Allo Ag (İzo Ag): Aynı türdeki farklı canlılarda
bulunan ve ayrı genetik özelliklere göre oluşmuş olan
Ag lerdir.
Kan grubu antijenleri (A, B, Rh)
Doku uygunluk antijenleri (HLA)
Antijen çeşitleri:
3-Oto Ag: Bir canlının kendi yapı taşlarının kendisi için Ag
etkisi göstermesi halidir.
Antijen tanımına aykırı,
Patolojik bir durumdur.
Vücudun kendi maddelerinin denatürasyonu ya da dış kaynaklı
bazı haptenlerle (ilaç, gıda vb.) birleşerek kısmen değişmeleri
sonucunda bu maddeler kendi organizmaları için başkalaşır ve
antikor oluşumuna yol açar.
İmmün sisteme izole kalmış beyin dokusu, göz merceği, tiroid
bezi dokusu, sperm gibi dokulara ait antijenler otoantijen
sayılır.
Otoimmün hastalıklara yol açarlar.
Antijen çeşitleri:
4- Heterofil Ag (Türlerarası ortak Ag):
Forsman antijenleri de denir.
Kobay böbrek asıntısı Tavşan Antikor K
(Ag)
Antikor K + Kobay böbrek asıntısı Aglutinasyon
(Ag)
Antikor K + Koyun eritrositleri Aglutinasyon
(Ag)
Sonuç: Kobay böbrek antijenleri ile
koyun eritrosit antijenleri birbirinin aynı.
Heterofil antijenlere örnekler:
Streptokok Myokard
Streptokok Glomerul bazal membran
Streptokok Eklem sinoviyali
Klebsiella HLA-B27
S. pneumoniae tip XIV İnsan kan grubu A antijeni
N. menengitidis Embriyonel beyin dokusu
Proteus Riketsia
Rhesus cinsi maymun İnsan eritrosit Rh antijeni
Mikroorganizmaların antijenleri
Mikroorganizmayı tanımada,
Yaptığı hastalığı teşhiste yardımcı olur.
-H (Flagellar) antigene
IgG yapısında antikorların
oluşumuna neden olur
Kapsül
*Bakterileri serotiplere ayırır.
Salmonella’larda Vi Ag
E. coli’lerde K Ag
Pnömokok’larda SSS maddesi
Patogenezde önemli rol oynamaktadır.
Genellikle polisakkarit yapıda olmakla birlikte;
S. salivarus'da levan-fruktoz,
Bacillus anthracis'de polipeptid,
Streptococcus pyogenes'de hyaluronik asit
Spor Antijenleri
Spor oluşturan bakterilerin sporlarında türe ve cinse
özel, protein yapısında antijenler vardır.
Virüs Antijenleri
Kapsit: Virüs (V) antijeni olarak bilinmektedir. Protein
yapıdadır.
Hemagglutininler: Glikoprotein yapıda olup bazı
virüslerde bulunmaktadır.
Erir (Solubl) antijenler: Virüsler tarafından dış ortama
salınan maddelerdir.
Zarf antijenleri: Glikoprotein yapıda
Viral nükleik asit: İyi antijenik özellik göstermez.
Virus’un Antijenik yapısı
RNA
Protein М2
Protein М1
Lipid membrane
SÜPER ANTİJENLER
En güçlü T hücre mitojenidirler.
APC’ işleme uğratılmadan direkt olarak
T hücre stimülasyonu
T cell T cell yapabilmektedirler.
* APC: Antijen sunan hücre
Normal antijenler MHC class II
TCR TCR molekülünün kolları arasındaki oyuktan
T lenfositlerine sunulmakta
Ag SuperAg
T lenfositlerinin antijeni tanıyabilmesi
için T-cell reseptor (TCR)’de ve
MHC MHC
değişken kısımların her ikisinin de
olması gerekir.
APC APC
Süper antijenler bu kurala uymaz.
APC’deki MHC class II molekülünün dış
kısmına bağlanır ve T lenfositlerinin
yalnızca V koluna bağlanarak
Örnek: Staphlycoccal enterotoxins stimülasyon yapabilmektedir.
Toxic shock toxin
Süper antijenler
Örnek
Staphylococcal enterotoxins
Staphylococcal toxic shock toxin
Staphylococcal exfoliating toxin
Streptococcal pyrogenic exotoxins
ERİTROSİT ANTİJENLERİ
Eritrositlerdeki farklı antijenik yapılara göre insan
kan grupları A, B, O ve AB olarak 4 gruba
ayrılmıştır.
A A anti-B
B B anti-A
AB A,B -
O - anti-A, anti-B
Rh Antijeni:
En az beş antijenik faktörünün olduğu
bilinmektedir. (Rho, rh', rh", hr' ve hr").
Bunlardan Rho = D immunojenik bakımdan en
güçlü olanıdır.
Pratikte kan uyuşmazlıkları en çok bu antijene
bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Rh Antijeni-2
Anti-RH antikorları plasentadan geçebilen IgG
sınıfı (IgG1, IgG3) antikorlardır.
Beyaz ırktaki insanların % 83.2 sinde Rh faktörü
vardır.
Doğal olarak Rh negatif kimsede anti-Rh
antikorları yoktur.
Kan Grubu Antikorları:
Transplantasyon
C3 molecules
İMMUNOLOJİ
İMMUN SİSTEM ORGANLARI
• İmmün latince “immunise” kelimesinden
kaynaklanmaktadır. Bu kelime eski
Roma’da vergiden, yargıdan ve askerlikten
muaf kişiler için kullanılıyordu.
• Günümüzde ingilizce “immunity” kelimesi
infeksiyöz ajanların etkisinden korunmak
için organizmada oluşan direnci ve
bağışıklığı ifade etmek için
kullanılmaktadır.
Konağın korunmasında immun sisteme ait hücresel ve
humoral cevapların birlikte çalışması
gerekmektedir.
Primer görevleri ne olursa olsun
bağışıklık ile ilgili olayların
yoğunlaştığı organların tümü İMMUN
SİSTEM ORGANLARI veya LENFOİD
ORGANLAR olarak adlandırılır.
• Lenfositlerin oluşturulması, gelişimi, değişimi ve
immunite ile ilgili temel olayların gerçekleştiği
organlara PRİMER LENFOİD ORGANLAR veya
MERKEZİ LENFOİD ORGANLAR denir
• Antijene karşı immun yanıtın geliştirilmesinden
sorumlu olan ve immun yanıt için uygun ortam
sağlayan organlara SEKONDER LENFOİD
ORGANLAR veya PERİFERAL LENFOİD
ORGANLAR denir.
Tonsiller
Timus
Lens Nodları
Lenfatik
Damarlar
Karaciğer
Dalak
İnce Barsakta
Peyer Plakları
Apendiks
Kemik iliği
PRİMER LENFOİD ORGANLAR
• KEMİK İLİĞİ
• TİMUS
• BURSA FABRİCİUS (FABRİCİUS KESESİ)
• FÖTAL HAYATTA KARACİĞER
KEMİK İLİĞİ
Kemik İliği
• Gevşek bir stroma içinde yer almış değişik
olgunlaşma evrelerinde bulunan kan hücreleri ile
yağ hücrelerinden oluşur. Vücut ağırlığının
%6’sını oluşturur. Kırmızı ilik ve sarı ilikten
oluşur.
– Kırmızı ilik: Tüm kan hücrelerinin yapım
(hematopoiesis) yeridir. Stromada fagositik aktivitesi
olmayan adventisiyal hücreler ile makrofajlar bulunur.
Makrofajlar gelişmekte olan eritroblastlara demir
aktarırlar ve olgun eritrositlerin attıkları nukleusları
fagosite ederler.
– Sarı ilik: Yağ deposudur. Bazı şartlarda hematopoietik
etkinlik kazanır.
• Eritrosit, Lökosit ve Trombositler kemik iliğindeki aynı
hematopoietik kök hücrelerinden oluşur. Kök hücreleri
bütün bu farklı kan hücrelerini oluşturdukları için
pluripotent hematopoietik hücreler olarak bilinir.
Beyaz Kan Hücrelerinin Gelişimi
• Miyeloid stem cell’ler, doğuştan var olan (“innate”)
bağışıklık sisteminin granülosit, makrofaj, dentritik ve
mast hücrelerinin atasıdır.
• İnnat bağışıklığın çok önemli bir parçasını
oluşturan makrofajlar dokularımızda yaygın
şekilde bulunmaktadır. Kan dolaşımıyla dokulara
ulaşan monositlerden oluşurlar.
• Dentritik hücreler antijeni tanıma, işleme ve T
lenfositlere sunulmasını sağlamak üzere
özelleşmişlerdir.
• Mast hücreleri çok iyi tanımlanamamış
hücrelerdir. Genellikle küçük damarların yanında
yer alırlar ve aktif duruma geçtiklerinde
salgıladıkları maddelerle damar geçirgenliğini
etkilerler. En iyi bilinen rolleri allerjik
cevaplardır.
İnnate” (doğuştan) ve “Adaptive” (sonradan
kazanılan- edinsel) Bağışıklıkta Myeloid
Hücreler
• Makrofajlar ve
nötrofiller primer
olarak fagositik
hücrelerdir.
• Dendritik hücreler
olgunlaşmadan önce
fagositiktirler,
daha sonra
T hücrelerine
antijeni tanıtırlar.
Granülositler
sitoplazmalarında koyu
boyanan granüllere sahip
olmaları nedeniyle bu isimle
adlandırılırlar.
Nukleuslarının garip
şekillerde olması nedeniyle
“polymorphonuclear”
lökositler olarak da bilinirler.
Granülositlerin üç tipi vardır.
Hepsi oldukça kısa yaşar ve
immun cevap sırasında çok
fazla sayıda üretilirler ve
infeksiyon veya
inflamasyonun olduğu
bölgeye doğru kan yoluyla
göç ederler.
• Nötrofiller immun sistemin
üçüncü fagositik Kırmızı kan hücreleri
hücreleridir. İnnat
bağışıklık sisteminin çok
önemli hücreleridir.
Nötrofil işlevinde kalıtsal
bir bozukluk bakteri
kökenli infeksiyonların
üstesinden gelinmesini
zorlaştırır ve tedavi
edilmezse ölümle
sonuçlanır.
• Eosinofil parazit
infeksiyonlarına karşı
gelişen bağışıklık sisteminin
bir parçasıdır.
• Bazofil muhtemelen
mast hücrelerine
benzer bir işleve
sahiptir.
• Mast hücreleri
antijenlere karşı
bölgesel inflamatuar
cevabı tetikleyen
doku hücreleridir.
• Ortak lenfoid atasal hücre, lenfositleri ve doğal
öldürücü hücreleri (“Natural Killer”) meydana
getirir. Bu hücre aynı zamanda dentritik
hücreleri de oluşturabilir.
• İki ana tip lenfosit hücresi vardır. Aktive
edildikleri zaman antikor üreten plazma
hücrelerine dönüşen B lenfositleri ve iki
ana gruba ayrılan T lenfositler.
• T hücrelerinin bir grubu viruslarla infekte
olmuş hücreleri öldüren sitotoksik T
hücrelerine farklılaşır diğer sınıfı B
hücrelerini veya makrofajları aktive eden
“helper” yardımcı T lenfositlere
farklılaşır.
• Bu küçük hücreler bir antijenle veya innat
bağışıklık tarafından indüklenen “*co-
stimulatory molecules” olarak adlandırılan
moleküllerle karşılaşıncaya kadar bir
işleve sahip değillerdir.
Dalak
Fetusda
Timus
Erişkinde
Timus
• Üçüncü yutak kavisinin ventral
çıkıntısından oluşur.
• Yukarıda tiroid bezi, aşağıda 4. kıkırdak
kaburgaya kadar uzanır.
• 2-3 yaşına kadar büyümeye devam eder.
• Daha sonra bezin parankiması azalmaya
başlar ve yerini yağ dokusuna bırakır.
• Timus birbirinden farklı iki simetrik
lobdan oluşur. Bu loblar birbirlerine bağ
dokusu ile bağlanmışlardır.
• Timus fibröz yapılı bir kapsül ile çevrilidir.
• İki loplu bir organdır.
• Bağ dokusu yapısında trabeküllerle lobüllere
ayrılmıştır.
• Lobüller kabuk (korteks) ve ilik (medulla)
kısımları olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
• Korteks kısmında olgunlaşmamış lenfositler
(timosit) bulunur.
• Medullada olgun lenfositler bulunmaktadır.
• Lobüllerin her tarafında ağ şeklinde epitel
hücreleri vardır.
• Kapsüle yakın korteks bölgesinde büyük ve özel
epitel hücreleri yer alır; bu hücreler
sitoplazmalarında lenfosit içermektedirler, bu
hücrelere “hemşire hücre, (nurse cell)” adı
verilmiştir.
• İkinci epitel hücre grubu kortikal epitel
hücreler olup epitel ağını oluştururlar.
• Üçüncü epitel hücre grubu ise medullar epitel
hücrelerdir.
• Medullada da, özellikle korteks ve medulla birleşim
yerinde, parmaksı görünümlü “interdigite” dentritik
hücreler ve makrofajlar bulunmaktadır.
• Bu bölgede “High Endothelial Venules” ( HEV) yapıları da
bulunmaktadır.
• HEV lenfosit trafiğinin yoğun olduğu yerlerdir.
• Epitel hücreleri, parmak görünümlü dentritik hücreler ve
makrofajlar MHC molekülleri içermekte olup bu antijenler
T-hücresi gelişmesi ve seçiminde önemlidir.
• Medullada işlevi bilinmeyen dejenere epitel hücre yığını
olabilecek, soğan kıvrımı şeklinde ve yüksek molekül
ağırlıklı sitokeratinden zengin, Hassal cisimcikleri
bulunmaktadır.
Hassal's corpuscle
Timusun görevleri
• Kemik iliğinden göçeden T lenfositlerin
olgun T lenfositlere dönüştüğü organdır.
• Makrofajları sayesinde patojen ve
saprofit mikroorganizmaları fagosite
eder.
• Lenfoid organlarda hücrelerin
olgunlaşmasını sağlayan timik hormonlar
sentez eder.
Başlıca timik hormon ve faktörler;
Timus, selektif lenf hücreleri populasyonunun
olgunlaşmasını, gelişme hızını ve bunların özel
bağışıklıktaki görevlerini kontrol eden hormonları yapar.
Glikoprotein yapısında olan timus hormonları, topluca
timozinler olarak adlandırılmışlardır.
• Timozin,
• Timozin α2,
• Homeostatik timus hormonu,
• Timussal humoral faktör,
• Timopoetin I ve II,
• Serum timussal faktör,
• İnsan plazması timussal faktör,
• Lenfoid stimüle eden hormon II,
• Timosterin, tanımlanan timozinlerdir.
• Timus hormonlarının, büyüme, gelişme,
kalsiyum ve fosfor metabolizması üzerine
etkileri de gösterilmiştir.
• Yaşlanmada ortaya çıkan kolesterol artışı,
ATP ve Mg2+ azalması gibi olaylar da
timus ekstreleri ile düzeltilebilmektedir.
Timus-T hücre olgunlaşması
T lenfositler
parakortikal
Lenf
bölgede
nodülünde
(T “zone”)
B lenfositler
Dağılmış
foliküllerde
şekilde
yerleşir.
bulunurlar.
Lenfositler lenf
nodulünü
efferent
lenfatik
damarlar
aracılığı ile
terkederler.
• Lenf düğümleri özellikle vücuda yabancı
antijenlerin muhtemel giriş yerlerinde
bulunurlar.
• Boyun, aksilla, kasık, mediasten ve karın
boşluğu en fazla bulunduğu bölgelerdir.
• Deriyi koruyan lenf düğümleri yüzeyel olup
subkutan lenf düğümleri olarak tanımlanırlar.
• Solunum sistemi, sindirim sistemi ve
genitoüriner sitemi koruyan lenf düğümleri ise
visseral veya derin lenf düğümleri olarak
isimlendirilir.
• İnsan lenf düğümleri 2-10 mm çapında ve
böbrek şeklindedir.
• Antijenik uyarıma göre farklı büyüklüklerde
olabilir.
• Lenf sıvısı lenf düğümlerine farklı afferent
yollar ile gelir ve hilus bölgesinde bulunan tek
bir efferent yol ile çıkar.
• Lenf düğümleri de dalak gibi kapsül ile
sarılmışlardır.
• Korteks, parakorteks ve medulla olmak üzere
üç bölge dikkati çekmektedir.
• T lenfositler parakorteks denilen
bölgede bulunmaktadırlar.
• Parakorteks bölgesi hücresel bağışık
yanıtta rol oynayan bölgedir.
• MHC sınıf II antijenini taşıyan ve
antijen sunma görevini yapan parmaksı
(interdigite) hücreler bulunur.
• Bu hücreler deriden (Langerhans) veya
mukozalardan (dendritik) antijen getiren
hücrelerdir.
• Medulla kısmında plazma hücreleri fazla
bulunur.
• Bunun yanında B ve T lenfositleri ile fagositik
makrofajlar bulunur.
• Korteks kısmında kümeler halinde B lenfositleri
bulunur.
• B lenfosit kümeleri primer veya sekonder folliküller
şeklindedir.
• Sekonder folliküllerin ortasında antijenik uyarım
sonucu oluşmuş Germinal Merkezler bulunmaktadır.
• Bu germinal merkezler dalakta PALS ve MALT
dokusunda bulunan germinal merkezler ile benzerlik
gösterir.
• Sekonder folliküller; folliküler dendritik hücreler ve
makrofajlar içerir.
• Ayrıca burada germinal merkez dentritik hücreleri
ile temasa geçen az sayıda TH hücresi bulunur.
DALAK
• Yumruk
büyüklüğünde
midenin hemen
arkasında kandan
antijenleri
toplayan bir
organdır. Ayrıca
yaşlanmış kırmızı
kan hücrelerini de
toplar ve ortadan
kaldırır.
DALAK
(SPLEEN)
Dalak
Albümin
Proteinler
Globulinler
İmmun
Serum
Antijen
Eklenmiş
Serum
Hareket
İmmunglobulinler (=Antikorlar) antijenik uyarım
sonucu B-lenfositlerin değişimi ile oluşan plazma
hücreleri tarafından sentezlenirler.
Antikorların Fonksiyonları
1-Toksin nötralizasyonu:
• Bir toksinin etkisini gösterebilmesi için özel
bir kısmı ile konağın somatik hücrelerine
bağlanması gerekir.
Spesifik antikorlar toksinlerin bu özel kısmına
bağlanarak, bunların konakçı hücrelerine
tutunmalarını engeller. Bu olaya toksin
nötralizasyonu, böyle antikorlara nötralizan
antikor denir.
2-Virus Nötralizasyonu:
• Konakçı hücresine girip çoğalabilmeleri için, viruslar
öncelikle özel molekülleriyle hücre yüzeyine
bağlanırlar.
Virusların bu özel molekülleri spesifik antikorlar ile
kaplandığında yani nötralize edildiğinde, virus
hücreye giremez dolayısıyla çoğalamaz.
3-Bakteriyel Adhezyon İnhibisyonu:
• Bakterilerin patolojik etkilerini gösterebilmeleri
için, adhezyon molekülleri ile konakçı hücrelerine
bağlanması gerekir.
Spesifik antikorlar bakterilerin adhezyon
moleküllerini bloke ederse böyle bakteriler
hücrelere bağlanamaz ve patolojik etkilerini
gösteremez.
Antikorların İndirekt Efektör
Fonksiyonları
Fc Bölgesi
Antikorlar iki bölgeden oluşur.
Aminoterminal bölge – variable region:
Değişken bir domain (ilmik) olup amino asit
sekansı her antikorda farklıdır.
C=Constant
(Sabit)
NH3=
Amino-
terminal
bölge
COO=
Karboksi-
terminal
bölge
Antikor molekülündeki parçaların biyolojik
etkinlikleri:
VH+VL = Hiper variable bölge.,
= Fab
= Paratop: Antijen bağlanması
CH1 = Komplemanın C4b parçasını bağlar
CH2 = Komplemanın C1q parçasını bağlar
CH3 = Makrofaj ve monosit yüzeyindeki Fc
reseptörüne bağlanır
CH2+CH3 = Nötrofil ve NK hücrelerinin
yüzeylerindeki Fc reseptörlerine
bağlanır
CH2+CH3 = Stafilokok A proteinine bağlanır.
CH4 = Bazofil ve mast hücre yüzeyindeki Fc
reseptörlerine bağlanır
IMMÜNOGLOBÜLİN TİPLERİ
Antikorlar
Immunoglobulinler (Ig)
Antiserum
Ig’lerin bulunduğu yerler
Plazma
Daha az oranda;
Dokularda,
Hücreler arası sıvılarda yer
alırlar.
Ig tipi Ağır Zincir Alt Tip Sayısı
IgM 2
IgG 4
IgA 2
IgD -
IgE -
IgG
Normal insan serumunda bulunan Ig'lerin yaklaşık
% 70-75'ini oluşturur.
Monomeriktir.
Birbirlerine -S- S- bağları ile bağlanmış iki adet
hafif (L) ve iki ağır (H) polipeptit zincirinden
oluşur.
Molekül ağırlığı 150.000
Erişkinde 100 ml. serumda 1000 μg IgG bulunur.
IgG
Sekonder bağışık yanıtta fazla miktarda oluşur.
Plasentadan geçen tek antikordur. Yeni doğanda
bağışıklık sağlar.
IgG2 alt tipi hariç, plasentadan geçmektedir.
Antitoksinler IgG sınıfındandır.
Yarı ömrü 21-23 gündür ( IgG3’de 7 gün)
Aglutinasyon, presipitasyon oluşturur.
Opsonizasyon etkisi vardır.
4 alt tipi mevcuttur.
IgG-1
IgG-1, IgG’lerin
%65’ini oluşturur.
Fagositik
hücrelerdeki Fc
reseptörlerine
bağlanarak opsonin
gibi davranır ve
fagositozu
güçlendirir.
IgG-2
IgG-3’ün komplemana
bağlanma
aktivitesi en yüksektir.
*Komplemanı en etkili bir
Menteşe şekilde aktive eden
Bölgesi IgG’dir.
Fagositik hücrelerdeki Fc
reseptörlerine bağlanarak
opsonin gibi davranır ve
fagositozu güçlendirir.
IgG-4
Fc Bölgesi
IgA
Serum ve salgısal tipleri vardır.
Serumdaki immunglobulinlerin %15-20'sini
oluşturmaktadır.
Serumdaki IgA'ların % 80'i monomerikdir.
Çökme sabiditesi 7 S dir.
Serumda 100 ml'de 200 μg kadardır.
Molekül ağırlığı 160.000'dir.
Damar içinde % 42 oranında bulunur.
Yarı ömrü 6 gündür.
Salgısal IgA
Genellikle salgılarda dimer şeklindedir.
Serumdaki IgA'ların % 80'i monomerikdir.
Molekül ağırlığı 400.000 dir.
Sistemik humoral bağışıklıkta fazla etkili
değildir.
Mukozal immunitede önemli rol oynar.
IgA-1 ve IgA-2 olmak üzere iki tipi bulunur.
Hafif Zincir
Ağır Zincir
J Zinciri
Sekretuar
Komponent
sIgA genellikle sekretuvar dokularda, mukoza
altındaki plazma hücrelerince sentezlenir ve epitel
hücrelerinden geçerken salgısal parça ile birleşerek
salgılanır.
Salgısal parça bir (beta) globulindir.
sIgA'lar serum IgA'sından farklı olarak proteolitik
enzimlere dayanıklıdır.
sIgA'ların oluşmasında sistemik infeksiyonlardan
çok yerel infeksiyonların veya yerel antijenik
uyarımların rolü vardır.
IgA
Klasik yoldan komplemanı aktive etmez.
Alternatif yoldan kompleman aktivasyonu yapabilmektedir.
IgA bakteriyel lizize yol açmaz.
sIgA dışarıdan giren mikroorganizmaların mukoza
hücrelerine bağlanmalarına, burada yerleşmelerine ve
infeksiyon oluşturmalarına engel olur.
Ayrıca besinlerle alınarak bağırsağa ulaşan, zararlı
olabilecek makromoleküllerle birleşerek onların emilimini
önler ve tahrip edilmelerini kolaylaştırır.
Lizozim enzimi varlığında gram (-) organizmlere karşı
bakterisidal aktiviteye sahiptir.
Sekretuar (salgısal) IgA antiviral etkisi olan bir
antikordur.
Aglutinasyon etkisi bulunmaktadır.
IgM
Serumdaki Ig'lerin %10'unu oluşturur.
5 temel birimden oluşan pentamer şeklindedir.
Bu alt üniteler birbirleriyle CH3 ve CH4 ilmikleri ile
disülfit bağları oluşturarak bağlanırlar.
IgM’de "J" zinciri de bulunmaktadır.
Komplemanı çok güçlü
bir şekilde aktive eder.
IgM
5-10 antijen molekülü bağlayabilmektedir.
Molekül ağırlığı 900.000 dir.
Sedimantasyon sabitesi 19 S dir.
Yarı ömrü 5 gündür.
Büyük bir kısmı (%80) damar içinde bulunur.
Çoğunlukla primer immun yanıtta oluşur.
Normal serumda 100 ml'de 120 μg miktarındadır.
IgM
Olgun B lenfositlerinin yüzeyinde bulunan
IgM'ler antijene özgül reseptör görevi
görmektedir.
Plasentadan geçmez. Fetusta IgM düzeyinin
artmış olması konjenital infeksiyon veya
perinatal infeksiyonu göstermektedir.
Aglutinasyon, hemaglutinasyon, virus
nötralizasyonu ve komplemanı bağlama
özelliğindedir.
İzohemaglutininler IgM yapıdadır.
Gram (-) bakteri stimulasyonlarına karşı en sık
oluşan antikordur.
IgM
Komplemanı çok güçlü bir şekilde aktive eder.
Opsonizasyon yapamaz.
Büyüklüğü nedeniyle hücreler arası sıvıda az
bulunur.
Salgısal antikor olarak da görev yapar.
Romatoid faktör IgG’nin Fc kısmına karşı
aktivite gösteren IgM yapısında bir Ig’dir.
IgD
Serumda eser miktarda bulunur (3-5 μg/100 ml).
Total plazma inmunoglobulinlerinin %1'inden daha
azını oluşturur.
Dolaşımdaki B lenfositlerinin yüzeyinde bulunur.
Salgılanmaz.
Ayrıca kordon kanında ve lenfatik lösemi
hücrelerinde bulunduğu belirtilmektedir.
IgD
Antikor etkinliğinin olduğu ispatlanamamıştır
Yarılanma ömrü 2-8 gündür.
Monomer şeklindedir.
Isı ve aside duyarlıdır.
Alternatif yoldan komplemanı aktive
edebilmektedir.
Serumda bazı antijenlere (penisilin, insülin,
nükleer antijen, trioid antijeni) karşı IgD tipi
antikorlar gösterilmiştir.
IgE
Molekül ağırlığı 190.000 olan monomer yapıda bir
Ig'dir.
Serumda çok az miktarda bulunmaktadır (0.01 -
0.03 μg/100 ml).
Yarı ömrü iki gündür.
Allerjik olaylarda rol alır.
Tükrük ve nazal sekresyonlarda bulunur.
Helmintiyazlarda serumdaki konsantrasyonu
artmaktadır.
IgE
Isıya duyarlı antikordur.
In vitro serolojik reaksiyonlara yol açmaz.
Plasentadan geçmediği için fetusta duyarlılık
oluşumuna neden olmaz.
Alternatif yoldan kompleman aktivasyonuna katılır.
IgE
• Fc kısımları ile mast hücreleri ve bazofillerdeki
reseptörlerine tutunarak allerjik reaksiyonlara yol
açarlar.
IgG IgM IgA IgD IgE
H = Ağır Gama Mü Alfa Delta Epsilon
zincir sınıfı
H zincir alt Gama Mü 1,2 Alfa 1,2 - -
sınıfı 1,2,3,4
J zinciri - var var - -
Sekretuvar - - var - -
parça
Monomer 1 5 1, 2 1 1
Sayısı
Molekül 150.000 900.000 160.000 180.000 190.000
ağırlığı monomer
400.000
dimer
IgG IgM IgA IgD IgE
Serumdaki 1000 100 200 3 0.05
miktarları
(100 ml'de μg)
Toplam Ig'ler 75 10 15 0.2 0.004
içindeki %
Klasik Yoldan ++ ++++ - - -
Komplemanı
Bağlama
Plasentadan + - - - -
geçme
IgG IgM IgA IgD IgE
Bakterileri + +++ + ? ?
etkileme gücü
Virusları ++ ++ +++ ? ?
etkileme gücü
Bazofil Lökosit ? - - - ++++
ve mast
hücrelerine
bağlanma
Antijen bağlama 2 5-10 2-4 2 2
değeri
Makrofaj Fc + - - - +
reseptörüne
bağlanma
Fonksiyonlarına göre
antikorlar
Antitoksin (IgG türünden)
Aglutinin
Presipitin
Amboseptör
Opsonin ve bakteriyosin
Nötralizan veya koruyucu antikorlar
1. Antitoksin = Toksin veya toksoidlere karşı oluşan
antikor türüdür. Özgül Ag ile birleştiklerinde
flokulasyon oluşturur, toksini nötralize ederler. IgG
bu türdendir.
Albümin
Proteinler
Globulinler
İmmun
Serum
Antijen
Eklenmiş
Serum
Hareket
İmmunglobulinler (=Antikorlar) antijenik uyarım
sonucu B-lenfositlerin değişimi ile oluşan plazma
hücreleri tarafından sentezlenirler.
Antikorların Fonksiyonları
1-Toksin nötralizasyonu:
• Bir toksinin etkisini gösterebilmesi için özel
bir kısmı ile konağın somatik hücrelerine
bağlanması gerekir.
Spesifik antikorlar toksinlerin bu özel kısmına
bağlanarak, bunların konakçı hücrelerine
tutunmalarını engeller. Bu olaya toksin
nötralizasyonu, böyle antikorlara nötralizan
antikor denir.
2-Virus Nötralizasyonu:
• Konakçı hücresine girip çoğalabilmeleri için, viruslar
öncelikle özel molekülleriyle hücre yüzeyine
bağlanırlar.
Virusların bu özel molekülleri spesifik antikorlar ile
kaplandığında yani nötralize edildiğinde, virus
hücreye giremez dolayısıyla çoğalamaz.
3-Bakteriyel Adhezyon İnhibisyonu:
• Bakterilerin patolojik etkilerini gösterebilmeleri
için, adhezyon molekülleri ile konakçı hücrelerine
bağlanması gerekir.
Spesifik antikorlar bakterilerin adhezyon
moleküllerini bloke ederse böyle bakteriler
hücrelere bağlanamaz ve patolojik etkilerini
gösteremez.
Antikorların İndirekt Efektör
Fonksiyonları
Fc Bölgesi
Antikorlar iki bölgeden oluşur.
Aminoterminal bölge – variable region:
Değişken bir domain (ilmik) olup amino asit
sekansı her antikorda farklıdır.
C=Constant
(Sabit)
NH3=
Amino-
terminal
bölge
COO=
Karboksi-
terminal
bölge
Antikor molekülündeki parçaların biyolojik
etkinlikleri:
VH+VL = Hiper variable bölge.,
= Fab
= Paratop: Antijen bağlanması
CH1 = Komplemanın C4b parçasını bağlar
CH2 = Komplemanın C1q parçasını bağlar
CH3 = Makrofaj ve monosit yüzeyindeki Fc
reseptörüne bağlanır
CH2+CH3 = Nötrofil ve NK hücrelerinin
yüzeylerindeki Fc reseptörlerine
bağlanır
CH2+CH3 = Stafilokok A proteinine bağlanır.
CH4 = Bazofil ve mast hücre yüzeyindeki Fc
reseptörlerine bağlanır
IMMÜNOGLOBÜLİN TİPLERİ
Antikorlar
Immunoglobulinler (Ig)
Antiserum
Ig’lerin bulunduğu yerler
Plazma
Daha az oranda;
Dokularda,
Hücreler arası sıvılarda yer
alırlar.
Ig tipi Ağır Zincir Alt Tip Sayısı
IgM 2
IgG 4
IgA 2
IgD -
IgE -
IgG
Normal insan serumunda bulunan Ig'lerin yaklaşık
% 70-75'ini oluşturur.
Monomeriktir.
Birbirlerine -S- S- bağları ile bağlanmış iki adet
hafif (L) ve iki ağır (H) polipeptit zincirinden
oluşur.
Molekül ağırlığı 150.000
Erişkinde 100 ml. serumda 1000 μg IgG bulunur.
IgG
Sekonder bağışık yanıtta fazla miktarda oluşur.
Plasentadan geçen tek antikordur. Yeni doğanda
bağışıklık sağlar.
IgG2 alt tipi hariç, plasentadan geçmektedir.
Antitoksinler IgG sınıfındandır.
Yarı ömrü 21-23 gündür ( IgG3’de 7 gün)
Aglutinasyon, presipitasyon oluşturur.
Opsonizasyon etkisi vardır.
4 alt tipi mevcuttur.
IgG-1
IgG-1, IgG’lerin
%65’ini oluşturur.
Fagositik
hücrelerdeki Fc
reseptörlerine
bağlanarak opsonin
gibi davranır ve
fagositozu
güçlendirir.
IgG-2
IgG-3’ün komplemana
bağlanma
aktivitesi en yüksektir.
*Komplemanı en etkili bir
Menteşe şekilde aktive eden
Bölgesi IgG’dir.
Fagositik hücrelerdeki Fc
reseptörlerine bağlanarak
opsonin gibi davranır ve
fagositozu güçlendirir.
IgG-4
Fc Bölgesi
IgA
Serum ve salgısal tipleri vardır.
Serumdaki immunglobulinlerin %15-20'sini
oluşturmaktadır.
Serumdaki IgA'ların % 80'i monomerikdir.
Çökme sabiditesi 7 S dir.
Serumda 100 ml'de 200 μg kadardır.
Molekül ağırlığı 160.000'dir.
Damar içinde % 42 oranında bulunur.
Yarı ömrü 6 gündür.
Salgısal IgA
Genellikle salgılarda dimer şeklindedir.
Serumdaki IgA'ların % 80'i monomerikdir.
Molekül ağırlığı 400.000 dir.
Sistemik humoral bağışıklıkta fazla etkili
değildir.
Mukozal immunitede önemli rol oynar.
IgA-1 ve IgA-2 olmak üzere iki tipi bulunur.
Hafif Zincir
Ağır Zincir
J Zinciri
Sekretuar
Komponent
sIgA genellikle sekretuvar dokularda, mukoza
altındaki plazma hücrelerince sentezlenir ve epitel
hücrelerinden geçerken salgısal parça ile birleşerek
salgılanır.
Salgısal parça bir (beta) globulindir.
sIgA'lar serum IgA'sından farklı olarak proteolitik
enzimlere dayanıklıdır.
sIgA'ların oluşmasında sistemik infeksiyonlardan
çok yerel infeksiyonların veya yerel antijenik
uyarımların rolü vardır.
IgA
Klasik yoldan komplemanı aktive etmez.
Alternatif yoldan kompleman aktivasyonu yapabilmektedir.
IgA bakteriyel lizize yol açmaz.
sIgA dışarıdan giren mikroorganizmaların mukoza
hücrelerine bağlanmalarına, burada yerleşmelerine ve
infeksiyon oluşturmalarına engel olur.
Ayrıca besinlerle alınarak bağırsağa ulaşan, zararlı
olabilecek makromoleküllerle birleşerek onların emilimini
önler ve tahrip edilmelerini kolaylaştırır.
Lizozim enzimi varlığında gram (-) organizmlere karşı
bakterisidal aktiviteye sahiptir.
Sekretuar (salgısal) IgA antiviral etkisi olan bir
antikordur.
Aglutinasyon etkisi bulunmaktadır.
IgM
Serumdaki Ig'lerin %10'unu oluşturur.
5 temel birimden oluşan pentamer şeklindedir.
Bu alt üniteler birbirleriyle CH3 ve CH4 ilmikleri ile
disülfit bağları oluşturarak bağlanırlar.
IgM’de "J" zinciri de bulunmaktadır.
Komplemanı çok güçlü
bir şekilde aktive eder.
IgM
5-10 antijen molekülü bağlayabilmektedir.
Molekül ağırlığı 900.000 dir.
Sedimantasyon sabitesi 19 S dir.
Yarı ömrü 5 gündür.
Büyük bir kısmı (%80) damar içinde bulunur.
Çoğunlukla primer immun yanıtta oluşur.
Normal serumda 100 ml'de 120 μg miktarındadır.
IgM
Olgun B lenfositlerinin yüzeyinde bulunan
IgM'ler antijene özgül reseptör görevi
görmektedir.
Plasentadan geçmez. Fetusta IgM düzeyinin
artmış olması konjenital infeksiyon veya
perinatal infeksiyonu göstermektedir.
Aglutinasyon, hemaglutinasyon, virus
nötralizasyonu ve komplemanı bağlama
özelliğindedir.
İzohemaglutininler IgM yapıdadır.
Gram (-) bakteri stimulasyonlarına karşı en sık
oluşan antikordur.
IgM
Komplemanı çok güçlü bir şekilde aktive eder.
Opsonizasyon yapamaz.
Büyüklüğü nedeniyle hücreler arası sıvıda az
bulunur.
Salgısal antikor olarak da görev yapar.
Romatoid faktör IgG’nin Fc kısmına karşı
aktivite gösteren IgM yapısında bir Ig’dir.
IgD
Serumda eser miktarda bulunur (3-5 μg/100 ml).
Total plazma inmunoglobulinlerinin %1'inden daha
azını oluşturur.
Dolaşımdaki B lenfositlerinin yüzeyinde bulunur.
Salgılanmaz.
Ayrıca kordon kanında ve lenfatik lösemi
hücrelerinde bulunduğu belirtilmektedir.
IgD
Antikor etkinliğinin olduğu ispatlanamamıştır
Yarılanma ömrü 2-8 gündür.
Monomer şeklindedir.
Isı ve aside duyarlıdır.
Alternatif yoldan komplemanı aktive
edebilmektedir.
Serumda bazı antijenlere (penisilin, insülin,
nükleer antijen, trioid antijeni) karşı IgD tipi
antikorlar gösterilmiştir.
IgE
Molekül ağırlığı 190.000 olan monomer yapıda bir
Ig'dir.
Serumda çok az miktarda bulunmaktadır (0.01 -
0.03 μg/100 ml).
Yarı ömrü iki gündür.
Allerjik olaylarda rol alır.
Tükrük ve nazal sekresyonlarda bulunur.
Helmintiyazlarda serumdaki konsantrasyonu
artmaktadır.
IgE
Isıya duyarlı antikordur.
In vitro serolojik reaksiyonlara yol açmaz.
Plasentadan geçmediği için fetusta duyarlılık
oluşumuna neden olmaz.
Alternatif yoldan kompleman aktivasyonuna katılır.
IgE
• Fc kısımları ile mast hücreleri ve bazofillerdeki
reseptörlerine tutunarak allerjik reaksiyonlara yol
açarlar.
IgG IgM IgA IgD IgE
H = Ağır Gama Mü Alfa Delta Epsilon
zincir sınıfı
H zincir alt Gama Mü 1,2 Alfa 1,2 - -
sınıfı 1,2,3,4
J zinciri - var var - -
Sekretuvar - - var - -
parça
Monomer 1 5 1, 2 1 1
Sayısı
Molekül 150.000 900.000 160.000 180.000 190.000
ağırlığı monomer
400.000
dimer
IgG IgM IgA IgD IgE
Serumdaki 1000 100 200 3 0.05
miktarları
(100 ml'de μg)
Toplam Ig'ler 75 10 15 0.2 0.004
içindeki %
Klasik Yoldan ++ ++++ - - -
Komplemanı
Bağlama
Plasentadan + - - - -
geçme
IgG IgM IgA IgD IgE
Bakterileri + +++ + ? ?
etkileme gücü
Virusları ++ ++ +++ ? ?
etkileme gücü
Bazofil Lökosit ? - - - ++++
ve mast
hücrelerine
bağlanma
Antijen bağlama 2 5-10 2-4 2 2
değeri
Makrofaj Fc + - - - +
reseptörüne
bağlanma
Fonksiyonlarına göre
antikorlar
Antitoksin (IgG türünden)
Aglutinin
Presipitin
Amboseptör
Opsonin ve bakteriyosin
Nötralizan veya koruyucu antikorlar
1. Antitoksin = Toksin veya toksoidlere karşı oluşan
antikor türüdür. Özgül Ag ile birleştiklerinde
flokulasyon oluşturur, toksini nötralize ederler. IgG
bu türdendir.
Albümin
Proteinler
Globulinler
İmmun
Serum
Antijen
Eklenmiş
Serum
Hareket
İmmunglobulinler (=Antikorlar) antijenik uyarım
sonucu B-lenfositlerin değişimi ile oluşan plazma
hücreleri tarafından sentezlenirler.
Antikorların Fonksiyonları
1-Toksin nötralizasyonu:
• Bir toksinin etkisini gösterebilmesi için özel
bir kısmı ile konağın somatik hücrelerine
bağlanması gerekir.
Spesifik antikorlar toksinlerin bu özel kısmına
bağlanarak, bunların konakçı hücrelerine
tutunmalarını engeller. Bu olaya toksin
nötralizasyonu, böyle antikorlara nötralizan
antikor denir.
2-Virus Nötralizasyonu:
• Konakçı hücresine girip çoğalabilmeleri için, viruslar
öncelikle özel molekülleriyle hücre yüzeyine
bağlanırlar.
Virusların bu özel molekülleri spesifik antikorlar ile
kaplandığında yani nötralize edildiğinde, virus
hücreye giremez dolayısıyla çoğalamaz.
3-Bakteriyel Adhezyon İnhibisyonu:
• Bakterilerin patolojik etkilerini gösterebilmeleri
için, adhezyon molekülleri ile konakçı hücrelerine
bağlanması gerekir.
Spesifik antikorlar bakterilerin adhezyon
moleküllerini bloke ederse böyle bakteriler
hücrelere bağlanamaz ve patolojik etkilerini
gösteremez.
Antikorların İndirekt Efektör
Fonksiyonları
1. Opsonizasyon ile fagositoz
2. Komplemanın aktivasyonu ile hedef
membranlarda lizis
3. Antikora bağımlı hücresel sitotoksite
4. B hücre fonksiyonlarının düzenlenmesi
Immunoglobulinlerin Yapısı
Antikorlar serum proteinlerinin çoğunlukla gama
globulin fraksiyonu içinde bulunmaktadır.
Bir antikor molekülü 4 polipeptitden oluşur:
2 kısa = hafif (Light chains),
2 uzun = ağır (Heavy chains)
• Uzun ve kısa zincirler birbirine disülfit bağları ile
bağlanmıştır.
• Her Ig hafif zinciri eşit boyda iki protein kısmından
oluşur.
Her Ig ağır zinciri, bir amino-terminal değişken
kısımdan ve her biri yaklaşık 110 aminoasitlik 3 sabit
kısımdan oluşur.
Immunoglobulinlerin Yapısı
IgG molekülü papain enzimi ile üç parçaya ayrılabilir.
Bu parçalardan antijen bağlama özelliğini koruyan
birbirine benzeyen iki parçaya Fab (Fragment
Antigen Binding),
Diğer parçaya da soğukta kristalize olduğu için Fc
(Fragment Crystalline) denir.
Fab parçasında hem hafif hem de ağır zincirler,
Fc parçasında ise sadece ağır zincirler bulunur.
Hafif zincirde VL ve CL olmak üzere her zaman iki,
Ağır zincirde ise genellikle dört katlantı bulunur.
IgG IgM
5
IgA 4 IgE
IgD
Fab Bölgesi
Menteşe
Bölgesi
Fc Bölgesi
Antikorlar iki bölgeden
oluşur.
Aminoterminal bölge – variable region:
Değişken bir domain (ilmik) olup amino asit
sekansı her antikorda farklıdır.
C=Constant
(Sabit)
NH3=
Amino-
terminal
bölge
COO=
Karboksi-
terminal
bölge
Antikor molekülündeki parçaların biyolojik
etkinlikleri:
VH+VL = Hiper variable bölge.,
= Fab
= Paratop: Antijen bağlanması
CH1 = Komplemanın C4b parçasını bağlar
CH2 = Komplemanın C1q parçasını bağlar
CH3 = Makrofaj ve monosit yüzeyindeki Fc
reseptörüne bağlanır
CH2+CH3 = Nötrofil ve NK hücrelerinin
yüzeylerindeki Fc reseptörlerine
bağlanır
CH2+CH3 = Stafilokok A proteinine bağlanır.
CH4 = Bazofil ve mast hücre yüzeyindeki Fc
reseptörlerine bağlanır
IMMÜNOGLOBÜLİN TİPLERİ
Antikorlar
Immunoglobulinler (Ig)
Antiserum
Ig’lerin bulunduğu yerler
Plazma
Daha az oranda;
Dokularda,
Hücreler arası sıvılarda yer
alırlar.
Ig tipi Ağır Zincir Alt Tip Sayısı
IgM 2
IgG 4
IgA 2
IgD -
IgE -
IgG
Normal insan serumunda bulunan Ig'lerin yaklaşık
% 70-75'ini oluşturur.
Monomeriktir.
Birbirlerine -S- S- bağları ile bağlanmış iki adet
hafif (L) ve iki ağır (H) polipeptit zincirinden
oluşur.
Molekül ağırlığı 150.000
Erişkinde 100 ml. serumda 1000 μg IgG bulunur.
IgG
Sekonder bağışık yanıtta fazla miktarda oluşur.
Plasentadan geçen tek antikordur. Yeni doğanda
bağışıklık sağlar.
IgG2 alt tipi hariç, plasentadan geçmektedir.
Antitoksinler IgG sınıfındandır.
Yarı ömrü 21-23 gündür ( IgG3’de 7 gün)
Aglutinasyon, presipitasyon oluşturur.
Opsonizasyon etkisi vardır.
4 alt tipi mevcuttur.
IgG-1
IgG-1, IgG’lerin
%65’ini oluşturur.
Fagositik
hücrelerdeki Fc
reseptörlerine
bağlanarak opsonin
gibi davranır ve
fagositozu
güçlendirir.
IgG-2
IgG-3’ün komplemana
bağlanma
aktivitesi en yüksektir.
*Komplemanı en etkili bir
Menteşe şekilde aktive eden
Bölgesi IgG’dir.
Fagositik hücrelerdeki Fc
reseptörlerine bağlanarak
opsonin gibi davranır ve
fagositozu güçlendirir.
IgG-4
Fc Bölgesi
IgA
Serum ve salgısal tipleri vardır.
Serumdaki immunglobulinlerin %15-20'sini
oluşturmaktadır.
Serumdaki IgA'ların % 80'i monomerikdir.
Çökme sabiditesi 7 S dir.
Serumda 100 ml'de 200 μg kadardır.
Molekül ağırlığı 160.000'dir.
Damar içinde % 42 oranında bulunur.
Yarı ömrü 6 gündür.
Salgısal IgA
Genellikle salgılarda dimer şeklindedir.
Serumdaki IgA'ların % 80'i monomerikdir.
Molekül ağırlığı 400.000 dir.
Sistemik humoral bağışıklıkta fazla etkili
değildir.
Mukozal immunitede önemli rol oynar.
IgA-1 ve IgA-2 olmak üzere iki tipi bulunur.
Hafif Zincir
Ağır Zincir
J Zinciri
Sekretuar
Komponent
sIgA genellikle sekretuvar dokularda, mukoza
altındaki plazma hücrelerince sentezlenir ve epitel
hücrelerinden geçerken salgısal parça ile birleşerek
salgılanır.
Salgısal parça bir (beta) globulindir.
sIgA'lar serum IgA'sından farklı olarak proteolitik
enzimlere dayanıklıdır.
sIgA'ların oluşmasında sistemik infeksiyonlardan
çok yerel infeksiyonların veya yerel antijenik
uyarımların rolü vardır.
IgA
Klasik yoldan komplemanı aktive etmez.
Alternatif yoldan kompleman aktivasyonu yapabilmektedir.
IgA bakteriyel lizize yol açmaz.
sIgA dışarıdan giren mikroorganizmaların mukoza
hücrelerine bağlanmalarına, burada yerleşmelerine ve
infeksiyon oluşturmalarına engel olur.
Ayrıca besinlerle alınarak bağırsağa ulaşan, zararlı
olabilecek makromoleküllerle birleşerek onların emilimini
önler ve tahrip edilmelerini kolaylaştırır.
Lizozim enzimi varlığında gram (-) organizmlere karşı
bakterisidal aktiviteye sahiptir.
Sekretuar (salgısal) IgA antiviral etkisi olan bir
antikordur.
Aglutinasyon etkisi bulunmaktadır.
IgM
Serumdaki Ig'lerin %10'unu oluşturur.
5 temel birimden oluşan pentamer şeklindedir.
Bu alt üniteler birbirleriyle CH3 ve CH4 ilmikleri ile
disülfit bağları oluşturarak bağlanırlar.
IgM’de "J" zinciri de bulunmaktadır.
Komplemanı çok güçlü
bir şekilde aktive eder.
IgM
5-10 antijen molekülü bağlayabilmektedir.
Molekül ağırlığı 900.000 dir.
Sedimantasyon sabitesi 19 S dir.
Yarı ömrü 5 gündür.
Büyük bir kısmı (%80) damar içinde bulunur.
Çoğunlukla primer immun yanıtta oluşur.
Normal serumda 100 ml'de 120 μg miktarındadır.
IgM
Olgun B lenfositlerinin yüzeyinde bulunan
IgM'ler antijene özgül reseptör görevi
görmektedir.
Plasentadan geçmez. Fetusta IgM düzeyinin
artmış olması konjenital infeksiyon veya
perinatal infeksiyonu göstermektedir.
Aglutinasyon, hemaglutinasyon, virus
nötralizasyonu ve komplemanı bağlama
özelliğindedir.
İzohemaglutininler IgM yapıdadır.
Gram (-) bakteri stimulasyonlarına karşı en sık
oluşan antikordur.
IgM
Komplemanı çok güçlü bir şekilde aktive eder.
Opsonizasyon yapamaz.
Büyüklüğü nedeniyle hücreler arası sıvıda az
bulunur.
Salgısal antikor olarak da görev yapar.
Romatoid faktör IgG’nin Fc kısmına karşı
aktivite gösteren IgM yapısında bir Ig’dir.
IgD
Serumda eser miktarda bulunur (3-5 μg/100 ml).
Total plazma inmunoglobulinlerinin %1'inden daha
azını oluşturur.
Dolaşımdaki B lenfositlerinin yüzeyinde bulunur.
Salgılanmaz.
Ayrıca kordon kanında ve lenfatik lösemi
hücrelerinde bulunduğu belirtilmektedir.
IgD
Antikor etkinliğinin olduğu ispatlanamamıştır
Yarılanma ömrü 2-8 gündür.
Monomer şeklindedir.
Isı ve aside duyarlıdır.
Alternatif yoldan komplemanı aktive
edebilmektedir.
Serumda bazı antijenlere (penisilin, insülin,
nükleer antijen, trioid antijeni) karşı IgD tipi
antikorlar gösterilmiştir.
IgE
Molekül ağırlığı 190.000 olan monomer yapıda bir
Ig'dir.
Serumda çok az miktarda bulunmaktadır (0.01 -
0.03 μg/100 ml).
Yarı ömrü iki gündür.
Allerjik olaylarda rol alır.
Tükrük ve nazal sekresyonlarda bulunur.
Helmintiyazlarda serumdaki konsantrasyonu
artmaktadır.
IgE
Isıya duyarlı antikordur.
In vitro serolojik reaksiyonlara yol açmaz.
Plasentadan geçmediği için fetusta duyarlılık
oluşumuna neden olmaz.
Alternatif yoldan kompleman aktivasyonuna katılır.
IgE
• Fc kısımları ile mast hücreleri ve bazofillerdeki
reseptörlerine tutunarak allerjik reaksiyonlara yol
açarlar.
IgG IgM IgA IgD IgE
H = Ağır Gama Mü Alfa Delta Epsilon
zincir sınıfı
H zincir alt Gama Mü 1,2 Alfa 1,2 - -
sınıfı 1,2,3,4
J zinciri - var var - -
Sekretuvar - - var - -
parça
Monomer 1 5 1, 2 1 1
Sayısı
Molekül 150.000 900.000 160.000 180.000 190.000
ağırlığı monomer
400.000
dimer
IgG IgM IgA IgD IgE
Serumdaki 1000 100 200 3 0.05
miktarları
(100 ml'de μg)
Toplam Ig'ler 75 10 15 0.2 0.004
içindeki %
Klasik Yoldan ++ ++++ - - -
Komplemanı
Bağlama
Plasentadan + - - - -
geçme
IgG IgM IgA IgD IgE
Bakterileri + +++ + ? ?
etkileme gücü
Virusları ++ ++ +++ ? ?
etkileme gücü
Bazofil Lökosit ? - - - ++++
ve mast
hücrelerine
bağlanma
Antijen bağlama 2 5-10 2-4 2 2
değeri
Makrofaj Fc + - - - +
reseptörüne
bağlanma
Fonksiyonlarına göre
antikorlar
Antitoksin (IgG türünden)
Aglutinin
Presipitin
Amboseptör
Opsonin ve bakteriyosin
Nötralizan veya koruyucu antikorlar
1. Antitoksin = Toksin veya toksoidlere karşı oluşan
antikor türüdür. Özgül Ag ile birleştiklerinde
flokulasyon oluşturur, toksini nötralize ederler. IgG
bu türdendir.
B hücresi T hücresi
Sitotoksik T Yardımcı T
Bellek B hücresi Plazma hücresi hücresi hücresi Bellek T hücresi
Lenfositler
• Üzerindeki reseptörler:
– CD 2, CD 7, IL-2R, FasL; T lenfositle aynı
– Fc reseptörü (CD 16); Ig G için
– Kompleman reseptörü; ADCC için
– NK immünoglobulin benzeri reseptör = KIR; NK özgür
inhibitör ve aktivatör reseptörler.
Natural Killer
Aktive NK hücreleri INF ϒ, IL-1 ve Granülosit-Makrofaj
Koloni Stimüle edici Faktör (GM-CSF) üretirler. Bunlar
öncül DH ve makrofajların IL-1 üretmesini sağlayarak ilk
gelişen lokal koruyucu yanıtları (TH1) desteklerler.
NK hücrelerinde CTL lerde olduğu gibi granzimler
(esterazlar) ve membrabda por oluşmasını sağlayan
perforin bulunur.
NK lar inhibitör sinyal olmadığı sürece her hücreyi,
özellikle stresli hücreleri öldürürler.
Hedef hücrenin karbonhidrat ve proteinlerine bağlanır.
Hedef hücre MHC I yapısı ile NK KIR reseptör etkileşimi
gerçekleşimi normal ise öldürme etkisi inhibe olur.
Ancak ADCC durumunda inhibitör etki yoktur ve CTL
benzeri hücre öldürümü gerçekleşir.
Ayrıca NK üzerinde bulunan FasL reseptörünün hedef Fas
CD 4 T Hücrelerinin Aktivasyonu ve
Antijene Karşı Yanıtları
Uygun koşullar sağlanıp T hücre aktivasyonu gerçekleşince
IL-2 üretir, diğer B ve T hücrelerinin çoğalması desteklenir.
Salgılanan diğer sitokinler T hücresinin TH-1 veya Th-2
yönünde olgunlaşmasında etkilidir.
TH-0 ın TH-1 veya TH-2 yönünde olgunlaşması
Antijenin tipine
Antijenin konsantrasyonuna
Antijen sunan hücrenin tipine
Antijenin nasıl sunulduğuna
Salgılanan sitokinlerin tipine (en etkilisi)
göre şekillenir.
TH-1 Yanıtı
DH ler tarafından aktive edilir; IL-12 üreten, Antijeni CD4
T hücresine sunan makrofajlar tarafından güçlendirilir.
IL-2, İnterferon α ve TNF-β (Lenfotoksin) salgılamaları ile
karakterizedir. Bu sitokinler inflamatuar yanıtları stimüle
eder. Ig M ve bazı Ig G alt tiplerinin (nötrofil ve NK
üzerindeki Fc lere bağlanabilen ve komplemanı fikse
edebilen alt tipler) üretimini artırır.
İnterferon ϒ = makrofaj aktivasyon faktörü, IL-12 nin daha
fazla üretimini sağlayarak TH-1 yanıtını kuvvetlendirir ve
kendini idame ettiren bir döngü oluşturur.
FasL reseptörü hedef Fas proteini etkileşimi ile hedef
hücreyi apopitoza yönlendirir.
TH-1 Yanıtı
Genelde ilk oluşan yanıttır. Lokal yanıtları kuvvetlendirir.
Sıklıkla enfeksiyonun erken döneminde gelişir.
Makrofaj-Nk-CD8 T hücre aktivasyonu ile lokal
inflamatuar reaksiyonlar ile gecikmiş tip aşırı duyarlılık
reaksiyonlarını artırır.
IL-12 üreterek B ve T hücre çoğalmasını ve immün yanıtın
büyümesini sağlar.
İntrasellüler enfeksiyonlar (virüs-bakteri-parazit) ve
mantar enfeksiyonlarının eliminasyonunda önemli rol
oynar.
Hücreye bağlı otoimmün hastalıklarla da (MS-Crohn-RA)
ilişkilidir.
TH-2 nin ürettiği IL-10 ile inhibe olur.
TH-2 Yanıtı
Daha sonra oluşur. Doğal yanıtta IL-12/ İnterferon ϒ sinyalı
alınamadığında ortaya çıkar. IL-4 ile devam ettirilir.
Sistemik etki gösterir. Yüzeylerinde özgül antikor eksprese
eden B hücresi antijeni yakalar, işler ve TH-2 ye sunar.
Böylece aynı antijen için özgül olan TH ve B hücreleri
çoğalır, klonal genişlemeleri stimüle edilir. Böylece antijene
özgül safha başlatılmış olur.
Humoral yanıtı destekleyen IL-4, 5, 6, ve 10 salgılar. Bunlar
B hücre farklılaşmasını ve immünoglobülinlerin üretimini
sağlar.
TH-2 yanıtı inflamatuar ve otoimmün hastalıkların
gelişimini sınırlandırabilir.
Ancak TH-1 yanıtını zamanından önce kapatarak
intrasellüler enfeksiyonların (örn: myc. Leprae)
alevlenmesine sebep olabilir.
TH-3 Hücreler; Ig A üreten B hücrelerinin farklılaşmasına
yol açar. IL-5 ve TGF-β (Transforming Growth Factor)
üretmeleri ile karakterizedir. TGF- β, TH-1 ve TH-2
hücrelerinin etkilerini inhibe ederek toleransın oluşumunu
sağlar.
• TH-17 Hücreler; IL-23 veya IL-6+ TGF-β ile stimüle
edilirler. Kronik inflamasyonla ilişkili IL-17, IL-6 ve TNF-α
gibi sitokinleri; inflamatuar yanıtı artırmak için de
proinflamatuar kemokinleri üretirler. TGF-β salınımı ile,
göz gibi özel bölgelerin zararlı TH-1 yanıtından
korunmasını sağlar.
• Treg; CD4CD25; Antijene özgül süpresör hücreler. TGF-β
ve IL-10 üreterek otoimmün yanıtların gelişmesini önler. T
hücre yanıtlarını kontrol altında tutar ve bellek hücre
gelişimini artırır.
CD8 Tyanıtının
TH-1 Hücreleribir parçasıdır.
• CD 8 salgıladığı perforin ve granzim ile öldürür.
APOPTOZİS
Perforin yolu
Toksin Nötralizasyonu
Virus Nötralizasyonu
Bakteriyel Adezyon İnhibisyonu
Antikorların İndirekt efektör fonksiyonları
Opsonizasyon
Antikora bağımlı hücresel sitotoksite (ADCC)
Lokal yangısal reaksiyon uyarımı
Komplement aktivasyonu
B hücre fonksiyonlarının düzenlenmesi
Nötralize edilen etkenlerin vücuttan tamamen
uzaklaştırılması gerekir; Fc reseptörü taşıyan immun
sistem hücreleri !!!!!
Sitokin Tipleri
Proinflamatuar sitokinler: TNF-α, IL-1β, IL-2, IL-6, IL-12,
IFN-α, IFN-γ’dır. TNF-α, IL-1β, IL-6 başlıca makrofajlar ve
monositlerden uretilir. CRP, serum amyloid A, fibrinojen,
kompleman, alpha 1-antitrypsin gibi Akut faz proteinlerin
sentezini arttırır. Proinflamatuar sitokinler, mikro-
organizmalar, mikrobiyal urunler, antijenler, inflamatuar
ajanlar, bitkisel lektinler, lenfokinler ve bazı kimyasallar
tarafından induklenir.
Anti-inflamatuar sitokinler: Başlıcaları IL-1ra, IL-4, IL-6, IL-
10, IL-11, IL-13, TGF-β ve bazı solubl sitokin reseptorleridir
(solubl TNF reseptoru, solubl IL-1 reseptor tip II). Anti-
inflamatuar etkisi olan solubl sitokin reseptorlerinden
başlıcaları olan solubl TNF reseptoru, TNF’nin etkisini ve solubl
IL-1 reseptoru tip II ise IL-1β’nın etkisini engeller. IL-1 reseptor
antagonisti (IL-1ra), IL-1’in doğal inhibitoru olup IL-1
reseptorune bağlanmak icin IL-1 ile yarışır.
Th1 Hücreler ve Sitokinler
Th1 hucreler pro-inflamatuardır ve hucre ici yaşamı secen
mikroorganizmalara (virus, bakteri fungus ve bazı
parazitler gibi) yanıt verir. Th1 inhibisyonu olduğunda
infeksiyona yanıt ve kanser hucrelerinin yok edilmesi
yetersiz duruma gelir.
Th1 kaynaklı sitokinler: TNF, IL-1β, IL-2, IL-6, IL-12, IFN-α,
IFN-γ, TGF-β.
Kronik Th1 uyarısı otoimmun hastalıklara ve kronik
inflamasyona yol acar. Otoimmun hastalıkların coğunun
patogenezinde artmış Th1 tipi sitokin yanıtı rol
oynamaktadır.
Th1 dominant hastalıklar: Haşimato tiroiditi, Tip 1
diabetes mellitus, multiple skleroz, Crohn hastalığı,
Th2 hücreler ve antiinflamatuar sitokinler
B Lenfositler
Dalak
Lenf düğümleri
MALT
• GALT (Gut-Barsak)
• BALT (Bronchioles)
• Ürogenital MALT
İlk olarak Nuttal 1888’de Tarihçe
memeli hayvanların taze
plazma ya da serumunun bazı
bakterilerin üzerinde eritici
etkisi bulunduğunu
1896'da genç bir Belçika'lı
bilimadamı Jules Bordet ısıya
dayanıksız ( 56° C’ de 30
dakika ısıtmak ya da uzun
süre bekletmekle etkisi
kaybolur), normal plazmada
bulunan, opsonizasyon yapan
ve bakteri öldüren protein.
% 7 ANTİKOR
%10 KOMPLEMAN (C3)
Komplemanın Etkinlikleri
Sitoliz
Kemotaksi-anafilotoksik etki
Opsonizasyon
İmmün kompleks temizlenmesi
Üç biyokimyasal yol ile etkinleştirilir
Klasik Kompleman Yolu
Alternatif Kompleman Yolu
Mannoz Bağlayıcı Lektin Yolu
En büyük kompleman molekülü
Klasik Aktivasyonun Başlaması
Klasik Aktivasyon
Hedef Yapı
C7 C8
C5 C6
C4 C2 C3
Klasik Aktivasyon
Hedef Yapı
C7 C8
C5 C6
C4 C2 C3
Yüzey saldırı kompleksinin (MAC:Membran attach Comple
Membran Atak Kompleksi (MAC) oluşumu
C6
C7 b
CC C C
C9 9 9 9C
9C C C9
9 9 9
Klasik Kompleman Aktivasyonu
1qrs
1qrs 4b
4 2a
2 3b
3 5b
5 6789’lar
6
67
678
4a 2b 3a 5a
Ig-Klasik Kompleman Akt.
M312
IgM IgG3 IgG1 IgG2
IgG4 ... Aktive Etmez
Alternatif Aktivasyon/Properdin
yolu
C3 geziyooor
Hedef Yapı
Yanlış Yüzey
Alternatif Aktivasyon
C3 geziyooor
Hedef Yapı
Yanlış Yüzey
Alternatif Aktivasyon
Hedef Yapı
Endotoksin C7 C8
C5 C6
C3
Alternatif Aktivasyon
Hedef Yapı
Endotoksin C7 C8
C5 C6
C3
P
Alternatif Kompleman
Aktivasyonu
3 5b
Properdin3bBb 3b 5 678
6
67
6789’lar
5a
Pathogen-associated molecular patterns” (PAMPs)
Damage- associated molecular patterns (DAMPs)
Zayıf
Güçlü
En
Güçlü
Güçlü
C3a ve C5a’nın Kemotaktik Etkisi
İmmün Komplekslerin Temizlenmesi
CR1 (C3bR)
Eritrosit
Kompleman Hastalıkları
Defekt Hastalık Defekt Hastalık
a) IgG1
b) IgG2
c) IgG3
d) IgG4
e) IgM
Klasik yolda C3 konvertaz
hangisidir?
a) C2a
b) Properdin
c) C1qrs2a
d) C1qrs4b2a
e) ProperdinBb
Soru: Klasik yolda C5 konvertaz
hangisidir?
a) C3b
b) Properdin C3b
c) C3b4a2b
d) 4b2a3b
e) Properdin Bb C3b
Alternatif kompleman aktivasyonunda C6 konvertaz
hangisidir?
a) C3b2a5b
b) ProperdinC3b5b
c) ProperdinBbC3b3b5b
d) C3b4a2b5b
e) C1qrs4b2a3b5b
En büyük kompleman molekülü hangisidir?
a) C3
b) C5
c) C4
d) C9
e) C1q
Serum konsantrasyonu en fazla olan
kompleman molekülü hangisidir?
a) C3
b) C5
c) C1q
d) C9
e) C2
Kompleman kompleksinde en çok sayıda
bulunan komponent hangisidir?
a) C3
b) C5
c) C1q
d) C9
e) C2
Komplemanın biyolojik aktiviteleri
Hücre lizisi (Bakteriyoliz): MAC etkisiyle.
İmmün adherans ve opsonizasyon aracılığı ile fagositozu
güçlendirme: C4bC2aC3b kompleksindeki C3b aracılığı ile.
Kemotaktik etki: C5a parçasının nötrofillere bağlanması ile.
Nötrofil aktivasyonu: C5a etkisi ile.
Anaflatoksik etki: C3a, C5a ve kısmen C4a parçaları etkisi ile.
B hücrenin uyarılması: C3b lenfositlerdeki CD21'e tutunarak
antikor yapımını artırır. (Daha güçlü antikor salgılasın diye)
Antijen-antikor komplekslerinin temizlenmesi: Antijen
antikor kompleksleri komplemanla birleştiklerinde daha kolay
fagosite edilip dolaşımdan temizlenirler.
Kompleman aktivasyon ürünlerinin
biyolojik özellikleri
C3a (anaflatoksin): Mast hücrelerinde degranülasyon,
Vasküler permeabilitede artış, Anaflaksi.
C3b (opsonin): Opsonizasyon, Fagosit aktivasyonu
C4a (anaflatoksin): C3a gibi, fakat daha zayıf etkili
C4b (opsonin): Opsonizasyon, Fagositoz
C5a (kemotaktik faktör): C3a gibi anaflaktik etkili, fakat
ondan daha güçlü, Nötrofilleri olay yerine çeker ve aktive
eder, Oksidatif metabolizmayı ve Lökotrien salınmasını
stimüle eder.
C5b67: Kemotaksi,Hücre membranına yapışma.
Serolojik (Antikor temelli) Testlerin Ana
Kullanımları
528
Lam aglutinasyonu yöntemi daha ziyade kan grubu
tayini,
mikroorganizmaların antijenlerini saptamak
suretiyle identifikasyon
ve serotip tayini gibi amaçlarla kullanılır ve
genellikle kalitatif bir sonuç verir.
Tüpte veya mikroplakta yapılan aglutinasyon deneyi
ise hastalık örneğindeki bilinmeyen (veya aranan)
antijeni veya antikoru kalitatif olarak saptamak ile
sınırlı olmayıp bu yöntemle aynı zamanda kantitatif
tayin yani antijen veya antikor titresinin ölçülmesi de
mümkündür.
Kantitatif yöntemle antikor aramak için serum örneği
bir seri tüpte veya bir sıra mikroplak çukurları içinde
seri dilüsyonla sulandırılır (1/20, 1/40, 1/80, 1/160, ..).
Üzerlerine şüphe edilen hastalık etkeni
mikroorganizmanın kendisini veya antijenik
özellikteki hücre organellerini içeren
süspansiyondan eşit miktarda ilave edilir. 37o °C de
2 saat veya oda sıcaklığında 1 gece inkübasyondan
sonra sonuçlar gözle değerlendirilir.
Aglutinasyonun gözlendiği en yüksek serum dilüsyonu
o serumun antikor titresi olarak belirlenir.
Hastalık tanısı amacıyla aglutinasyon yöntemi
kullanılacağı zaman aşağıdaki hususlara dikkat
edilmelidir:
a. Deneyde antijen olarak, şüphe edilen hastalık
etkeni mikroorganizma veya onunla aynı antijenik
yapıya sahip bir mikroorganizma kullanılmalıdır.
Beta D- galaktozidaz
4- İmmünofloresan
İmmünofloresan, florokrom denilen rhodamine B
ve florescein isothiocyanate (FITC) gibi boyaların
ultraviole veya mavi ışıkla temasa geldiklerinde
floresans veya parlak bir ışık oluşturmaları
olayından yola çıkılarak geliştirilen bir yöntemdir.
Bu boyalar antikor veya antijen molekülüne
onların spesifik karşıtlarına bağlanma
kapasitelerini değiştirmeksizin bağlanabilir.
İmmünofloresan yönteminin 2 temel uygulama
biçimi vardır:
Direk immünofloresan ve
indirek immünofloresan yöntemi.
Direk immünofloresan: Bu yöntemde aranan
antijeni içeren örnek (hücre veya mikroorganizma)
lam üzerine fikse edilir. Daha sonra florokromla
işaretli antikor lam üzerine damlatılır ve
inkübasyona bırakılır.
https://www.youtube.com/watch?v=qQ0BaZ83ZtY
linkteki videoyu izlemenizi öneririm.
İncelemede
sarı-yeşil floresan renkte (işaretleyici olarak FITC
kullanılmışsa) veya
634
İMMÜNOLOJİK TOLERANS
Organizmaya yabancı olan mikroorganizmaları, allerjenleri ve
diğer molekülleri tanıyıp bir seri savunma mekanizması
geliştirerek onları elimine etmek immün sistemin temel
görevidir. Bu süreç Makrofajlar, T ve B lenfositleri ile çeşitli
biyolojik mediatörler arasındaki karmaşık ilişkilerle
sağlanmaktadır.
Bir taraftan Yabancı determinantlara karşı cevap geliştirerek
onları ortadan kaldırmakla görevli olan immün sistem, diğer
taraftan immün homeostazı korumak için çalışmaktadır.
Hedef, optimum düzeyde bir immün yanıt geliştirmektir.
Doğuştan veya kazanılmış immün cevabın minimuma doğru
zayıflaması ile immün yetmezlik ve tümör gelişimi gibi
hastalıklar oluşabilirken, maksimuma doğru zorlanması
sitokin patolojisi, süperantijen hastalığı ve otoimmünite gibi
patolojilere yol açabilmektedir.
İmmün sistemin belirli bir antijene karşı yanıtsız kalması
durumuna immünolojik tolerans adı verilmektedir.
Bu yanıtsızlığın organizmanın kendisine ait
olup immünojenik özellik gösteren determinantlara karşı
gelişmesi durumuna doğal immünolojik tolerans (self
tolerans), yabancı antijenlere karşı gelişmesine ise
kazanılmış immünolojik tolerans adı verilmektedir.
Normal koşullarda immün sistemin kendi antijenik
yapılarına karşı bir immün yanıt oluşturmadığı
bilinmektedir. Oysa her bireyin kanında, hücrelerinde ve
konnektif dokularında immün yanıt oluşturabilecek
potansiyele sahip yapılar bulunmaktadır. Bu antijenlere
self-antijen veya otoantijen adı erilmektedir.
Otoantijenler lenfositlerle sıklıkla karşılaşmalarına rağmen
immün yanıt oluşturmamaktadırlar.
Bu spesifik cevapsızlık durumundan çeşitli mekanizmaların
sorumlu olduğu bilinmektedir. Bunlar:
Temel İlke:
- Yabancı antijenlere spesifik lenfositler
yaşamalı!
645
Otoimmünite
650
İmmün toleransın ortaya çıkması için immün sistem
hücrelerinin (özellikle T ve B lenfositlerin) self-
antijenlere karşı immün yanıt oluşturmamayı
öğrenmesi gerekir. Bu eğitim ve öğretim embriyo
döneminde, öncelikle timüs ve kemik iliğinde, daha
sonra da periferde verilmektedir. Timüs ve kemik
iliğinde oluşan toleransa “santral tolerans”, daha sonra
ise periferde gelişen toleransa da “periferik tolerans”
denir.
651
Bu tolerans mekanizmaları asıl itibari ile çok sıkı
olarak kontrol edilmekte ve değişik basamaklarda bu
toleransın kırılması engellenmektedir. Ancak bir takım
sebeplerle organizmanın yabancı antijenlere karşı
savunmasında görevli olan immün sistem
elemanlarının self-antijenlere karşı duyarsızlığının
veya toleransının kırılması sonucu self doku ya da
hücrelere karşı saldırılar başlayabilir. Bu yolla oluşan
hastalıklar “otoimmün hastalıklar” başlığı altında
incelenir.
652
Otoimmün hastalıkların bazı önemli ortak
özellikleri vardır:
Genellikle multifaktöriyeldir, en az bir gen ile geçiş ve
bir veya daha fazla çevresel faktörler rol oynar,
Patojen organizmalara karşı gelişen normal immün
yanıttan daha yavaş bir gelişme gösterir.
Remisyon ve ataklar tarzında bir seyir göstermeye
meyillidir. Bu bize geçici olarak toleransın düzeldiğini
gösterir.
653
Otoimmün hastalıkların oluşmasında çeşitli
immünolojik olayların rol oynadığı in-vitro
çalışmalar ve hayvan deneyleri sonucunda ileri
sürülmüştür. Bu teorileri şöyle toplayabiliriz:
İmmünoregülasyonda bozukluk,
Self-antijenlerle, yabancı antijenler arasında moleküler
benzerlik,
Self-antijenlerde tolerize T hücrelerini bypass yapacak
şekilde yeni epitopların oluşması,
Saklı self-antijenlerin ortaya çıkması,
Yeni MHC II moleküllerinin hücre membranında
ekspresyonu,
Sitokin disfonksiyonu,
654
İmmun sistemin, amacı dışına çıkarak yabancı
antijenlerle reaksiyona girmesi yerine kendi
antijenlerine saldırmaya odaklanmasını, Paul Erclich
ototoksik terör “horror autotoxicus” olarak
tanımlamıştır.
Konağın otoreaktif lenfositlerin potansiyel
saldırılarından korunmada yetersiz kalması ve kendi
komponentlerine karşı uygun olmayan cevap
üretmesine otoimmunite adı verilir.
655
T ve B lenfositlerin maturasyonu sırasında otoreaktif
lenfositlerin tümü yok olmaz. Normal sağlıklı
bireylerde de matür ve otoreaktif lenfositler dolaşımda
bulunabilmektedir. Bu lenfositlerin aktivitesinin
klonal anerji veya klonal süpresyon’ la regule
edilmesi gerekmektedir.
Regulasyonda ortaya çıkan hatalar otoreaktif T ve B
lenfositleri aktive eder ve otoantijenlere karşı humoral
veya hücresel cevaplar oluşur. Hücre ve organlarda
ciddi hasarlar ve bazen fatal olaylar meydana gelir.
656
150'den fazla otoimmün hastalık bulunuyor. En yaygın 14 tanesi
olarak şunları sayılabilir:
Tip 1 Diyabet,
Romatoid Artrit (RA) (Eklem İltihabı),
Sedef Hastalığı (Psöriyazis/Psöriyatik Artrit),
Multipl Skleroz (MS),
Sistemik Lupus Eritematozus,
İnflamatuvar Bağırsak Hastalığı (İBH),
Addison Hastalığı,
Graves Hastalığı,
Sjögren Sendromu,
Haşimato Tiroiditi,
Myasthenia Gravis,
Vaskülit,
Pernisiyöz Anemi, 657
Kırmızı- turkuaz oka dikkat edin. Aşağıdan yukarı doğru çıktıkça organ spesifikliği artıyor. Yada
yukardan aşağıda gittikçe sistemik olma hali artıyor. Aslında yapılan bu gruplama konuyu
daha rahat anlamak ve anlatmak için yapılıyor. Sağ tarafta ise etkilenen organ ve tanıda
kullanılan testler yer almaktadır.
MCTD= mix connektif doku hastalığı
SLE= sistemik lupus eritamatozus
Kidney= Böbrek, Stomach= mide, Liver= Karaciğer, Musclus= Kas, Joints= eklemler
658
Otoimmun hastalıkların listesi aşağıdaki linkte
mevcuttur. İlgi duyanlar bakabilir
**NOTE Fibromyalgia and Chronic Fatigue are listed,
not because they are autoimmune, but because many
persons who suffer from them have associated
autoimmune disease(s)
American Autoimmune Related Diseases
Association
22100 Gratiot Avenue, Eastpointe, MI 48021-2227
www.aarda.org
https://www.aarda.org/diseaselist/ 659
OTOİMMUN HASTALILARIN SPEKTRUMU
İnsanlardaki otoimmun hastalıklar organa
spesifik Otoimmun hastalıklar ve
660
Graft-versus-Host Hastalığı (GVHD), donörden
alınıp hastaya kök hücrelerle birlikte verilen sağlıklı
T-lenfositlerin aracılık ettiği şiddetli immünolojik
reaksiyon sonucu organ fonksiyon bozukluğu ile
giden kompleks bir klinik sendrom olup allojenik
kök hücre naklinden (KHN) sonra en önemli
mortalite ve morbidite sebebi olarak kabul edilir.
Kronik GVHD geç dönemde (genelde KHN’den 3
aydan sonra) ortaya çıkar ve KHN’nin uzun dönem
sonuçlarını ve yaşam kalitesini belirleyen tek ana
etkendir. Allojenik KHN’ini takiben geç dönem
relaps haricinde mortalitenin en önemli nedenidir.
Transplantasyonu takip eden 2 yıl içinde kGVHD
662
ORGANA SPESİFİK OTOİMMUN
HASTALIKLAR
Bu hastalıklarda, immun cevap direkt olarak sadece bir
organ veya bezde bulunan antijenleri hedef alırlar.
Bu nedenle ortaya çıkan bulgular büyük oranda hedef
organa aittir.
En sık hedef olan organlar; troid bezi, böbrek üstü
bezi, mide ve pankreastır.
Genellikle tip 2 aşırı duyarlılık reaksiyonlarına neden
olurlar (Bkz tablo 1. insanlarda bazı otoimmun 663
664
Otoimmun hastalıklı kişilerde birden fazla otoimmun
hastalık bir arada oluşabilmektedir. Gastrik
otoimmuniteye bağlı pernisyöz anemili hastalarda
normal popülasyona göre daha yüksek oranda tiroid
OA’ları ve troid otoimmuniteli hastalarda mide OA’ları
saptanmaktadır.
Şimdi sıklıkla karşılaşılan otoimmun hastalıklardan
bazıları hakkında bilgi verelim.
665
Graves Hastalığı
Graves (Basedow hastalığı) tiroid bezinin aşırı çalışmasıyla
ortaya çıkan otoimmun hastalıktır. Toksik guatr da denir.
Graves hastalığı, tiroid hormonu tiroksininin aşırı
üretilmesine neden olan ve hipertiroidizme yol açan bir
bağışıklık sistemi hastalığıdır. Graves hastalığında, vücut
kendi kendine reaksiyon gösteriyor ve aşırı tiroid hormonu
salgılanıyor. Bu nedenle metabolizma çok hızlanıyor, nabız
yükseliyor, hasta kilo alamaz hale geliyor. Bu durum
giderek yaşamı tehdit eden ciddi bir rahatsızlığa
dönüşüyor.
666
Graves Hastalığında guvatr
667
Graves Hastalığında göz 1
668
Graves Hastalığında göz 2
669
2. Myastenia Gravis (MG) :
Blokan OA'lara bağlı otoimmün hastalıkların
prototipini oluşturur. Kasların motor son plaklarında
bulunan asetilkolin reseptörleri (AKR)'ne karşı OA'lar
üretilir.
Bu OA'lar, AKR'ne bağlanarak asetilkolinin
bağlanmasını bloke ederler.
Ayrıca, bu antikorlar kompleman aracılığıyla
reseptörleri tahrip etmektedir. Sonuç olarak, iskelet
kaslarında progresif zayıflamaya neden olurlar.
Hastanın göz kapağı düşer (ptosis) ve ağız kaslarında
670
Myastenia Gravis’te göz
671
Myastenia Gravis’te göz
672
HASTALIKLAR
674
Aktif MS'li hastaların beyin-omurilik sıvısında aktive T
lenfositleri bulunur. Beyin dokusu bu lenfositlerle
infiltredir ve karakteristik inflamatuvar lezyonlara yol
açarak miyelin kaybına neden olurlar. Miyelinin, sinir
liflerini koruyucu fonksiyonu vardır. Miyelin
kaybolunca sayısız nörolojik disfonksiyonlar ortaya
çıkar.
675
MS'un sebebi, bir çok otoimmün hastalıkta olduğu
gibi, iyi bilinmemektedir. Epidemiyolojik çalışmalarda,
yaşanılan çevre bir risk faktörüdür. Buna ilaveten,
hastalığın genetik yönü de tespit edilmiştir.
Son olarak, MS erkeklere göre kadınlarda daha sıktır.
Bazı viral infeksiyonların MS için predispozisyon
oluşturabileceği düşünülmektedir. Buna rağmen MS'a
neden olduğu gösterilen bir virüs henüz yoktur.
676
677
https://www.msconnection.org
/ den alındı.
678
2.Romatoid artrit (RA):
Romatoid Artrit (RA), el ve ayak eklemleri gibi daha çok
küçük eklemleri simetrik yani karşılıklı olarak tutan
müzmin seyirli iltahaplı bir romatizmadır. Sadece
küçük eklem tutulumu ile kalmayıp diz, kalça, omuz
gibi büyük eklemleri de tutabilir. Dünyada en sık
görülen iltahaplı romatizmaların başında gelir ve
eklemlerde en fazla tahribata ve şekil bozukluğuna
(deformite) yol açan romatizmalardan biridir
Sıklıkla 40-60 yaşındaki kadınları etkileyen otoimmün bir
hastalıktır.
Eklemlerde kronik inflamasyon oluşur. Hematolojik,
679
Bu tür OA'lar dolaşımdaki normal IgG'ye bağlanır ve
IgM-IgG kompleksleri oluşur. Bu immün kompleksler
eklemlerde depolanır ve kompleman kaskadını aktive
edebilirler.
Tip III hipersensitivite reaksiyonu gelişir ve eklemlerde
kronik inflamasyon meydana gelir.
680
681
682
683
684
3.Skleroderma (SD): Konnektif dokudaki kollajenin
aşırı üretilmesi sonunda gelişen, deri üzerinde lokal, iç
organlar ve damarlar üzerine daha yaygın sistemik
etkileri olan otoimmün bir hastalıktır.
Oldukça nadir ve %80 oranında kadınlarda rastlanır.
Yaş dağılımı 35-54'tür.
SD'nın en sık ratlanan semptomu; genellikle el, ayak ve
yüz derisinin tedrici olarak kalınlaşmasıdır.
685
Hastalığın lokal formunda deri kalınlaşır, yüz ve el
derisi sertleşir. Lokal SD'lı bir çok hastada
CREST sendromu (kalsinozis, Reynaud fenomeni,
özofagus disfonksiyonu, sklerodaktili ve telanjiektazi)
gelişir.
Bu 5 semptom, sık olarak ilk lokal deri belirtisinden
sonra ortaya çıkar.
686
CREST sendromu gelişen hastaların çoğunda
hastalığın sistemik formu ortaya çıkmaz. Sistemik SD,
hastalığın daha ağır formudur. Deri lezyonları yanında
böbrekler, akciğerler, kalp ve gastrointestinal sistem de
hastalığa katılır. Bu hastalık formu oldukça ağrılıdır.
Bazen erken ölüme neden olur.
687
SD'nın kesin nedeni bilinmemektedir. SD'lı kadınların
kanında çok fazla sayıda fetal hücre bulunduğu
gösterilmiştir. Bu veriye göre, GVHD (greft-versus-host
disease)'de görüldüğü gibi, annede fetal hücrelere
karşı gelişen immün cevaplar sonunda SD gelişebilir.
Fetal hücrelerin 27 yıl maternal dolaşımda kalabilmesi
hastalığın cinsiyetle bağlantısını açıklayabilirken
çocuksuz kadınlar ve erkeklerdeki SD'yı
açıklayamamaktadır.
688
scleroderma systemic
689
Scleroderma_telangiectases.
690
691
4. Sistemik lupus eritematosus (SLE):
Sistemik otoimmün hastalıkların en iyi örneklerinden
biridir.
Tipik olarak 20-40 yaş arasındaki kadınlarda görülür;
kadınların erkeklere oranı 10/1'dir.
Ateş, halsizlik, artrit, deride rash, plörezi ve böbrek
disfonksiyonu ile karakterizedir. SLE'lu hastaların
yanaklarında karakteristik kelebek şeklinde "butterfly"
rash tespit edilir.
Lupus, nedeni bilinmemekle birlikte, beyaz ırka göre
Afrika orijinli Amerikalılarda ve İspanyol kadınlarında692
SLE nin laboratuvar tanısında çift ve tek zincirli DNA
nükleoprotein, histonlar ve nükleolar RNA’ya karşı
antinükleer antikorlar (ANA)’ın gelişmesi
karakteristiktir.
693
694
695
Systemic lupus erythematosus rash on the face
696
697
LUPUS is presently incurable - the disease process is
individualised and no two patients present alike.
(kesin tedavisi yok- hastalık tablosu kişiden kişiye
farklılık gösterir)
Lupus is neither infectious nor contagious. (Bulaşıcı
yada infeksiyöz değildir)
90% of all lupus patients are female - men and
children may also have lupus. (Hastaların 9/10 u
kadındır.)
SLE lilerin oluşturduğu site
http://www.lupusuk.org.uk/what-is-lupus/lupus- 698
ANA-HEp-2 indirect immunofluorescence test (IIF): antibodies against RNP
(ribonucleoproteins) – interphase nucleoli: coarse granular positive, nucleoli
neglected; mitotic cells: negative (400x)
699
MHC ile ilişkisi:
Spesifik MHC allellerinin ekspresyonu ve
otoimmüniteye duyarlılık arasında ilişki
bildirilmiştir. HLA alleli ve otoimmün hastalıklarla
ilişkisi tespit edilen hastalıklar içinde en önemli
olanı ankilozan spondilittir (AS). AS, farklı HLA-B
alleline sahip olanlara göre HLA B27 alleline sahip
olanlarda 90 defa daha sık görülür.
HLA B27 lilerde ankilozan spondilit
HLA DR2 lilerde systemic lupus erythematosus
(SLE), and multiple sclerosis (MS)
HLA DR3 lilerde Sjögren syndrome, myasthenia
gravis, SLE, ve DM (Diabetes mellitus ) Type 1.
700
OTOİMMUNİTEYİ İNDUKLEDİĞİ DÜŞÜNÜLEN
MEKANİZMALAR
Otoimmun hastalıkların T hücreleri aracılığıyla
geliştiğini gösteren çeşitli mekanizmalar bildirilmiştir.
Bu mekanizmaların her biri için deliller bulunması
otoimmunitenin tek bir olay yerine birçok farklı olay
sonucunda ortaya çıktığını göstermektedir.
Birçok otoimmun hastalığa duyarlılık cinsiyetler
arasında farklıdır. HT, SLE, MS, RA ve SD kadınlarda
sıktır. Bu hastalıkların kadınları tercih etmesinin
sebebi olarak hormonal farklılık ve gebelik sırasında
maternal dolaşımda bulunan fetal hücrelerin 701
OTOİMMUNİTEYİ İNDUKLEDİĞİ
DÜŞÜNÜLEN MEKANİZMALAR-1
703
OTOİMMUNİTEYİ İNDUKLEDİĞİ DÜŞÜNÜLEN MEKANİZMALAR-2
707
OTOİMMUN HASTALIKLARIN TEDAVİSİ
710
TANI
714
The 4-test ENA panel is used to help diagnose mixed connective tissue disease (MCTD), lupus (SLE),
and Sjögren syndrome. The 6-test ENA panel can also help identify scleroderma and
polymyositis/dermatomyositis.
715
Bir önceki slaytta bahsedilen ENA panelin
istenebilmesi için o kişide ANA testinin pozitif olması
gerekir. ANA testi negatif olanlarda ENA istenmesi
anlamlı değildir.
An ENA panel will not be ordered when a person has a negative ANA test. The ANA test evaluates the
presence or absence of autoantibodies, while the ENA panel aims to determine to what proteins in the
cell nucleus the autoantibodies recognize. If an ANA test is negative, then the person is extremely unlikely to
test positive for a specific antinuclear antibody (which is what the ENA panel tests).
716
717
Aşağıdaki slayt meraklılar için.
Üst düzey bilgi içeriyor.
Öğrenmenize gerek yok.
718
Bazı otoimmun hastalıklarda
Kadın(F )/Erkek(M ) oranı
emale ale
719
720
721
722
723
https://www.youtube.com/watch?v=2tmw9x2Ot_Q
724
725
726
727
728
729
Aşağıda linklerini verdiğim
videoları izlemenizi tavsiye
ederim.
Tip1 aşırı duyarlılık reaksiyonları için
https://www.youtube.com/watch?v=2tmw9x2Ot_Q
https://www.youtube.com/watch?v=k1ZJ7lJ863M
https://www.youtube.com/watch?v=Z9q-Do_Zm4U
https://www.youtube.com/watch?v=5Kce-x51qpE
https://www.youtube.com/watch?v=vDwNpDT-8L0
731
Bağışıklık (İmmünite)
Doğal bağışıklık (direnç)
Özgül olmayan doğal direnç
Özgül doğal direnç
Edinsel bağışıklık
Aktif bağışıklık
Pasif bağışıklık
Doğal Direnç
Sindirim Sistemi
Genitoüriner Sistem
Mide asiditesi
İdrarın yıkayıcı etkisi
Normal flora
İdrar Asiditesi
Lizozim
Vajinal laktik asit
Normal flora
Fagositoz
Yangısal tepkime (iltihap)
Ateş
Doğal antikorlar
Kompleman
İnterferonlar
Doğal öldürücü hücreler (NK)
Doku yapısının uygun olmaması
Vücut sıvılarındaki koruyucular
Normal flora
Bakteriyel interferans
Laktobasiller
Propionibacteriumlar gibi…
Doğal antikorlar
Fagositoz
Bağlanma
Hücre içine alım
Parçalama
Oksijene bağımlı
Transduction
mRNA
Translation
Inhibitory
Protein (TIP)
Translation
Ribosome of gene
Viral RNA
Doğal öldürücü hücreler (NK)
Doku pH’ı
Doku oksijeni
Vücut sıvılarındaki koruyucular
Pasif bağışıklık
Anneden bebeğe antikor geçişi
Antikorların aktarımı
Doğal ve Kazanılmış Bağışıklık
Bakteriyal ürünler ve
kompleman parçaları;
nötrofilleri inflamasyon
bölgesine çeker
(kemotaksi).
F
fagosite ettikten
sonra lenf
düğümlerine
yönelirler.
MHC sınıf II
antijenleriyle Th
CD4 hücreleriyle
etkileşirler.
G
Sitosolik Fagozom
proteinlerin
proteolitik İşaretli Protein
2
yıkımı
1
Peptidlerin Yıkılacak protein SİTOSOLİK
sitosolden 2 Proteazom PROTEİNLERİN
ER ye MHC SINIF I
taşınması 3 Peptidler 3 ile SUNULMASI
ER de MHC 4
sınıf I peptid
Kompleksinin
birleşmesi 4
MHC sınıf I-
peptit
kompleksinin 5
hücre yüzeyine
çıkması 5
Özellik MHC sınıf II yolu MHC sınıf I yolu
Dayanıklı MHC-
peptid kompleksi
birleşimi
Dendritik hücre, fagositler,
ASH tipleri B hücre, endotel, timik Tüm çekirdekli hücreler
epitel
IL-4
IL-5
IL-13
Th2’ye yönlendirici faktör
Alıntı
Antikor desteği
ile TH1 İşlevleri
fagositozun
artışı
Kompleman bağlanması ve
Makrofaj opsonizan IgG antikorları
aktivasyonu
(Mikrop öldürmenin
güçlenmesi)
TH2 İşlevleri
Efektör işlevler:
•IgE üretimi
•Eozinofil aktivasyonu
•Mukozal salgılar
T17
İmmun cevabın •Hücredışı TH-1
fiziksel bakteri •Hücresel
uyaranları •Mantar immunite ve
İnfeksiyonlar •Otoimmunite inflamasyon
Bakteriyal, viral, •İntrasellüler
fungal, parazitik patojenler
Toksinler (virus,
Endojen bakteri)
Eksojen •Otoimmunite
Gıda Proteinleri
Allerjenler TH-2
Antijen sunan hücre
İlaçlar •Humoral
Otoantijenler immunite
•Ekstrasellüler
patojenler
Treg
•Astım
•İmmun tolerans
•Allerji
•Lenfosit homeostazisi
•İmmun cevabın
düzenlenmesi
Lenfosit türleri
Antijenin tanınması Antijenin yok edilmesi
Antikor
Sekresyonu
T ve B
lenfositlerin
Aktivasyonu
Makrofaj
İnflamasyon Aktivasyonu
İnfekte
hücrenin
öldürülmesi
İnfekte
hücrenin
öldürülmesi
H
Humoral Hücresel
İmmunite İmmunite
Mikroorganizma
Cevap veren
Lenfositler
Etki
Mekanizması Makrofaj aktivasyonu İnfekte
Mikrobun ile fagosite edilen hücrenin
yok edilmesi mikropların yok edilmesi öldürülmesi
Aktarılabilir
Ekstrasellüler Mikroorganizmalara Karşı İmmunite
Humoral İmmunite
Nötralizasyon
Opsonizasyon
ve
Fc reseptör
aracılı fagositoz
Bakterinin
erimesi
İnflamasyon
Kompleman
aktivasyonu
Kompleman 3b
ile kaplı
bakterinin
fagositozu
Ekstrasellüler Mikroorganizmalara Karşı İmmunite
Hücresel İmmunite
Antikor
salgılanması
Makrofaj
Aktivasyonu
(Fagositoz ve
bakterinin
öldürülmesi)
Protein
yapısındaki İnflamasyon
antijenlerin
sunumu
İntrasellüler Mikroorganizmalara Karşı İmmunite
İntrasellüler Bakterilere Karşı İmmunitede
CD4+ ve CD8+ T Lenfositlerinin Rollleri
Vesiküllerde ve sitoplazmada
fagosite edilmiş mikroorganizmalar
Sitoplazmada
canlı mikroorganizma
Fagolizozomdaki İnfekte
mikroorganizmaların hücrenin
öldürülmesi öldürülmesi
Bakteri İnfeksiyonlarına Karşı
Bağışıklık (Özet)
Kompleman
Bakteri yüzeyleri alternatif yolu aktive eder.
Klasik yol daha sonra antijen antikor kompleksiyle
aktive edilir.
C3a ve C5a kemotaktik ve anaflotoksik proteinler
C3b opsonizasyon
Nötrofiller
Fagositik hücre
Oksijene bağlı ve bağımsız öldürme
Makrofajlar
Fagositik hücre
Oksijene bağlı ve bağımsız öldürme
IL-1, IL-6, IL-2, TNF-alfa, beta, IFN-alfa üretimi
Akut faz ve inflamasyon yanıtlarının aktivasyonu
T hücreleri
TH1 CD4 yanıtı hücre içi bakterileri için önemlidir.
TH2 CD4 yanıtı tüm bakteri infeksiyonlarında
önemlidir.
Antikorlar
Bakteri yüzeylerine bağlanma
Bakterinin yapışmasını önleme
Opsonizasyon
Kompleman aktivasyonunu teşvik
Bakterilerin yok edilmesini teşvik
Toksin ve toksik enzimlerin nötralizasyonu
Viruslara özgül olmayan bağışık yanıt
Ateş
İnterferonlar, diğer sitokinler
Mononükleer fagosit sistemi
Doğal öldürücü hücreler (NK)
lar
İnterferonlar viral infeksiyonlarda üretilir.
İnterferon oluşmasındaki en etkin madde çift iplikli
RNA dır.
İntrasellüler mikroorganizmalar, immün stimulatör
veya mutajenler, sentetik polianyon polimerleri,
antibiyotikler, düşük MA sentetik bileşikler de
interferon oluşmasını uyarır.
Etki Mekanizması
Önce infekte hücrelerden salınır.
Diğer hücrelerin özgül hücre yüzeylerine bağlanır.
Protein kinaz ve 2’-5’ oligoadenilat sentetaz ve
ribonükleaz L senteziyle antiviral durumu indükler.
İnterferonlar
Antiviral etkileri
Hücrede antiviral durumu başlatırlar.
Viral protein sentezini önlerler.
Hücre çoğalmasını önlerler.
İmmünomodülatör etki
İnterferon-alfa ve beta NK hücrelerini aktive eder.
İnterferon-alfa makrofajları aktive eder.
İnterferon-gamma makrofajları aktive eder.
MHC antijen ekspresyonunu artırırlar.
T hücrelerinin aktivitelerini düzenlerler.
Diğer etkileri
İnflamatuvar yolları düzenlerler.
Doğal öldürücü
hücreler
Sitotoksik T lenfositleri
virusla infekte olan hücreleri
öldürür.
L
Parazit
Antijenleri
Goblet hücrelerinin
proliferasyonu stimüle
edilir
Fagositoz
Kompleman
Aktivasyonu
Mo’nın Opsonizasyon ve
İnflamasyon lizisi Fagositoz Humoral İmmunite
Edinsel Bağışık Yanıtın Uyarılması
T ve B
Antijenin lenfositlerinin Nonprotein
taşınması etkileşimi antijenlere B
hücre cevabı
T
lenfositlerinin Aktif ve
aktivasyonu Antikorlar ve
bellek T bellek B
lenfositleri lenfositleri
Hücresel İmmunite
Fagozite edilen
mikroorganizmaların İnfekte hücrenin
öldürülmesi erimesi
Humoral İmmunite
Nötralizasyon
Opsonizasyon
ve Fagositoz
Kompleman
aktivasyonu
CD4 T Lenfosit Fonksiyonları
Effektör Faz
Tanıma Fazı Aktivasyon Fazı
Makrofaj
Aktivasyonu
Klonal
Genişleme B hücre
aktivasyonu
ve antikor
salgılanması
İnflamasyon
Bellek T
hücreleri
T hücre
aracılı
İnfekte sitoliz
Hedef Hücre
Edinsel Bağışık Yanıt
T Lenfosit ve Antijen Sunan Hücre Etkileşimleri
Hücresel Bağışık Yanıt
Uyarılmış T
hücrelerinin Antijen
T hücrelerine T hücre Antijen sunan sunan hücre
antijen sunumu aktivasyonu hücrelerle aktivasyonu
etkileşimi
Makrofaj
aktivasyonu ve
mikroorganizmaların
fagositozla
öldürülmesi
Edinsel Bağışık Yanıt
T Lenfosit ve Antijen Sunan Hücre Etkileşimleri
Humoral Bağışık Yanıt Uyarılmış T
hücrelerinin
T hücre Antijen sunan Antijen
T hücrelerine
aktivasyonu hücrelerle sunan hücre
antijen sunumu
etkileşimi aktivasyonu
Antikor
salgılanması
ve
Nötralizasyon
Bağışıklık (İmmünite)
Doğal bağışıklık (direnç)
Özgül olmayan doğal direnç
Özgül doğal direnç
Edinsel bağışıklık
Aktif bağışıklık
Pasif bağışıklık
Doğal Direnç
Sindirim Sistemi
Genitoüriner Sistem
Mide asiditesi
İdrarın yıkayıcı etkisi
Normal flora
İdrar Asiditesi
Lizozim
Vajinal laktik asit
Normal flora
Fagositoz
Yangısal tepkime (iltihap)
Ateş
Doğal antikorlar
Kompleman
İnterferonlar
Doğal öldürücü hücreler (NK)
Doku yapısının uygun olmaması
Vücut sıvılarındaki koruyucular
Normal flora
Bakteriyel interferans
Laktobasiller
Propionibacteriumlar gibi…
Doğal antikorlar
Fagositoz
Bağlanma
Hücre içine alım
Parçalama
Oksijene bağımlı
Transduction
mRNA
Translation
Inhibitory
Protein (TIP)
Translation
Ribosome of gene
Viral RNA
Doğal öldürücü hücreler (NK)
Doku pH’ı
Doku oksijeni
Vücut sıvılarındaki koruyucular
Pasif bağışıklık
Anneden bebeğe antikor geçişi
Antikorların aktarımı
Doğal ve Kazanılmış Bağışıklık
Bakteriyal ürünler ve
kompleman parçaları;
nötrofilleri inflamasyon
bölgesine çeker
(kemotaksi).
F
fagosite ettikten
sonra lenf
düğümlerine
yönelirler.
MHC sınıf II
antijenleriyle Th
CD4 hücreleriyle
etkileşirler.
G
Sitosolik Fagozom
proteinlerin
proteolitik İşaretli Protein
2
yıkımı
1
Peptidlerin Yıkılacak protein SİTOSOLİK
sitosolden 2 Proteazom PROTEİNLERİN
ER ye MHC SINIF I
taşınması 3 Peptidler 3 ile SUNULMASI
ER de MHC 4
sınıf I peptid
Kompleksinin
birleşmesi 4
MHC sınıf I-
peptit
kompleksinin 5
hücre yüzeyine
çıkması 5
Özellik MHC sınıf II yolu MHC sınıf I yolu
Dayanıklı MHC-
peptid kompleksi
birleşimi
Dendritik hücre, fagositler,
ASH tipleri B hücre, endotel, timik Tüm çekirdekli hücreler
epitel
IL-4
IL-5
IL-13
Th2’ye yönlendirici faktör
Alıntı
Antikor desteği
ile TH1 İşlevleri
fagositozun
artışı
Kompleman bağlanması ve
Makrofaj opsonizan IgG antikorları
aktivasyonu
(Mikrop öldürmenin
güçlenmesi)
TH2 İşlevleri
Efektör işlevler:
•IgE üretimi
•Eozinofil aktivasyonu
•Mukozal salgılar
T17
İmmun cevabın •Hücredışı TH-1
fiziksel bakteri •Hücresel
uyaranları •Mantar immunite ve
İnfeksiyonlar •Otoimmunite inflamasyon
Bakteriyal, viral, •İntrasellüler
fungal, parazitik patojenler
Toksinler (virus,
Endojen bakteri)
Eksojen •Otoimmunite
Gıda Proteinleri
Allerjenler TH-2
Antijen sunan hücre
İlaçlar •Humoral
Otoantijenler immunite
•Ekstrasellüler
patojenler
Treg
•Astım
•İmmun tolerans
•Allerji
•Lenfosit homeostazisi
•İmmun cevabın
düzenlenmesi
Lenfosit türleri
Antijenin tanınması Antijenin yok edilmesi
Antikor
Sekresyonu
T ve B
lenfositlerin
Aktivasyonu
Makrofaj
İnflamasyon Aktivasyonu
İnfekte
hücrenin
öldürülmesi
İnfekte
hücrenin
öldürülmesi
H
Humoral Hücresel
İmmunite İmmunite
Mikroorganizma
Cevap veren
Lenfositler
Etki
Mekanizması Makrofaj aktivasyonu İnfekte
Mikrobun ile fagosite edilen hücrenin
yok edilmesi mikropların yok edilmesi öldürülmesi
Aktarılabilir
Ekstrasellüler Mikroorganizmalara Karşı İmmunite
Humoral İmmunite
Nötralizasyon
Opsonizasyon
ve
Fc reseptör
aracılı fagositoz
Bakterinin
erimesi
İnflamasyon
Kompleman
aktivasyonu
Kompleman 3b
ile kaplı
bakterinin
fagositozu
Ekstrasellüler Mikroorganizmalara Karşı İmmunite
Hücresel İmmunite
Antikor
salgılanması
Makrofaj
Aktivasyonu
(Fagositoz ve
bakterinin
öldürülmesi)
Protein
yapısındaki İnflamasyon
antijenlerin
sunumu
İntrasellüler Mikroorganizmalara Karşı İmmunite
İntrasellüler Bakterilere Karşı İmmunitede
CD4+ ve CD8+ T Lenfositlerinin Rollleri
Vesiküllerde ve sitoplazmada
fagosite edilmiş mikroorganizmalar
Sitoplazmada
canlı mikroorganizma
Fagolizozomdaki İnfekte
mikroorganizmaların hücrenin
öldürülmesi öldürülmesi
Bakteri İnfeksiyonlarına Karşı
Bağışıklık (Özet)
Kompleman
Bakteri yüzeyleri alternatif yolu aktive eder.
Klasik yol daha sonra antijen antikor kompleksiyle
aktive edilir.
C3a ve C5a kemotaktik ve anaflotoksik proteinler
C3b opsonizasyon
Nötrofiller
Fagositik hücre
Oksijene bağlı ve bağımsız öldürme
Makrofajlar
Fagositik hücre
Oksijene bağlı ve bağımsız öldürme
IL-1, IL-6, IL-2, TNF-alfa, beta, IFN-alfa üretimi
Akut faz ve inflamasyon yanıtlarının aktivasyonu
T hücreleri
TH1 CD4 yanıtı hücre içi bakterileri için önemlidir.
TH2 CD4 yanıtı tüm bakteri infeksiyonlarında
önemlidir.
Antikorlar
Bakteri yüzeylerine bağlanma
Bakterinin yapışmasını önleme
Opsonizasyon
Kompleman aktivasyonunu teşvik
Bakterilerin yok edilmesini teşvik
Toksin ve toksik enzimlerin nötralizasyonu
Viruslara özgül olmayan bağışık yanıt
Ateş
İnterferonlar, diğer sitokinler
Mononükleer fagosit sistemi
Doğal öldürücü hücreler (NK)
lar
İnterferonlar viral infeksiyonlarda üretilir.
İnterferon oluşmasındaki en etkin madde çift iplikli
RNA dır.
İntrasellüler mikroorganizmalar, immün stimulatör
veya mutajenler, sentetik polianyon polimerleri,
antibiyotikler, düşük MA sentetik bileşikler de
interferon oluşmasını uyarır.
Etki Mekanizması
Önce infekte hücrelerden salınır.
Diğer hücrelerin özgül hücre yüzeylerine bağlanır.
Protein kinaz ve 2’-5’ oligoadenilat sentetaz ve
ribonükleaz L senteziyle antiviral durumu indükler.
İnterferonlar
Antiviral etkileri
Hücrede antiviral durumu başlatırlar.
Viral protein sentezini önlerler.
Hücre çoğalmasını önlerler.
İmmünomodülatör etki
İnterferon-alfa ve beta NK hücrelerini aktive eder.
İnterferon-alfa makrofajları aktive eder.
İnterferon-gamma makrofajları aktive eder.
MHC antijen ekspresyonunu artırırlar.
T hücrelerinin aktivitelerini düzenlerler.
Diğer etkileri
İnflamatuvar yolları düzenlerler.
Doğal öldürücü
hücreler
Sitotoksik T lenfositleri
virusla infekte olan hücreleri
öldürür.
L
Parazit
Antijenleri
Goblet hücrelerinin
proliferasyonu stimüle
edilir
Fagositoz
Kompleman
Aktivasyonu
Mo’nın Opsonizasyon ve
İnflamasyon lizisi Fagositoz Humoral İmmunite
Edinsel Bağışık Yanıtın Uyarılması
T ve B
Antijenin lenfositlerinin Nonprotein
taşınması etkileşimi antijenlere B
hücre cevabı
T
lenfositlerinin Aktif ve
aktivasyonu Antikorlar ve
bellek T bellek B
lenfositleri lenfositleri
Hücresel İmmunite
Fagozite edilen
mikroorganizmaların İnfekte hücrenin
öldürülmesi erimesi
Humoral İmmunite
Nötralizasyon
Opsonizasyon
ve Fagositoz
Kompleman
aktivasyonu
CD4 T Lenfosit Fonksiyonları
Effektör Faz
Tanıma Fazı Aktivasyon Fazı
Makrofaj
Aktivasyonu
Klonal
Genişleme B hücre
aktivasyonu
ve antikor
salgılanması
İnflamasyon
Bellek T
hücreleri
T hücre
aracılı
İnfekte sitoliz
Hedef Hücre
Edinsel Bağışık Yanıt
T Lenfosit ve Antijen Sunan Hücre Etkileşimleri
Hücresel Bağışık Yanıt
Uyarılmış T
hücrelerinin Antijen
T hücrelerine T hücre Antijen sunan sunan hücre
antijen sunumu aktivasyonu hücrelerle aktivasyonu
etkileşimi
Makrofaj
aktivasyonu ve
mikroorganizmaların
fagositozla
öldürülmesi
Edinsel Bağışık Yanıt
T Lenfosit ve Antijen Sunan Hücre Etkileşimleri
Humoral Bağışık Yanıt Uyarılmış T
hücrelerinin
T hücre Antijen sunan Antijen
T hücrelerine
aktivasyonu hücrelerle sunan hücre
antijen sunumu
etkileşimi aktivasyonu
Antikor
salgılanması
ve
Nötralizasyon