Professional Documents
Culture Documents
Tam Bir Cesaretle Duyurun Print
Tam Bir Cesaretle Duyurun Print
Tam Bir Cesaretle Duyurun Print
DUYURUN
FİKRET BÖCEK
Contents
B EBEKLERIMIZDE G ÖRÜNÜYOR
Petrus bütün bunları inanlılara söylüyor. Ama sonra şöyle devam
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 23
Mucize (3:1-10)
Birincisi, 3:1-10 ayetlerinde mucizeyi görüyoruz. Aynen 2:46’da
olduğu gibi, Bir gün Petrus'la Yuhanna, saat üçte (doku‐
zuncu saatte), dua vaktinde tapınağa çıkıyorlardı (a.1).
Grekçe aslında ‘dokuzuncu saatte’ diyor, yani saat 15:00’da. Peki,
Luka bundan neden bahsediyor? Günlük akşam kurban sunularının
yapıldığı saat bu saatti. Kalabalıklar dua etmek için tapınağa gidiyor‐
lardı. Kalabalık bir halk olduğu için yiyecek ve para isteyen dilenciler
de vardı: O sırada, doğuştan kötürüm olan bir adam,
tapınağın Güzel Kapı diye adlandırılan kapısına getiri‐
liyordu. Tapınağa girenlerden para dilenmesi için onu
her gün getirip oraya bırakırlardı (a. 2). Büyük ihtimalle
Tapınağın doğu girişinde bulunan Nicanor Kapısı’ndaydılar. İki
kapısı olan bu giriş yaklaşık 23 metre yüksekliğindeydi ve Korint
miğferlerinin yapıldığı Korint pirincinden yapılmıştı. Bu ayette
önemli olan, buraya bırkılan adamın doğuştan kötürüm olması‐
dır. Yuhanna 9’da da doğuştan kör olan bir adam vardı. Daha sonra,
4:22’de bu kötürüm adamın en az kırk yaşında olduğunu öğreniyo‐
ruz. Adamın hayatını gözünüzün önünde canlandırın. Aş evlerinin
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 33
Mesaj (3:11-26)
Başında söylediğim gibi, elçilerin mucizelerinin amacı, elçilerin
İsa Mesih hakkındaki mesajlarının duyurulması içindi. Mucizeden
hemen sonra Petrus’la Yuhanna’nın hareketlerine dikkat ettiniz mi?
Adam, Petrus'la Yuhanna'ya tutunuyordu. Bütün halk
hayret içinde Süleyman'ın Eyvanı denilen yerde onlara
doğru koşuştu. Bunu gören Petrus halka şöyle seslendi:
“Ey İsrailliler, buna neden şaştınız? Neden gözlerinizi
dikmiş bize bakıyorsunuz? Kendi gücümüz ya da
dindarlığımızla bu adamın yürümesini sağlamışız
gibi...! (a. 11-12). Sonra da mesajı anlatmaya başlıyor. Bu vaazın en
dikkat çekici özelliği, Mesih merkezli olmasıdır. Mesih’le ilgili ne
diyor? 3:13-16’ya bakın. Petrus’un Neden gözlerinizi dikmiş
bize bakıyorsunuz? sorusuna cevap olarak İbrahim'in, İsha‐
k'ın ve Yakup'un Tanrısı, atalarımızın Tanrısı, Kulu
İsa'yı yüceltti. Siz O'nu ele verdiniz. Pilatus O'nu
serbest bırakmaya karar verdiği halde, siz O'nu Pilatu‐
s'un önünde reddettiniz (a. 13). Halk, Kutsal ve Adil Olan’ın
yerine cinayet işlediği kanıtlanmış bir katilin salıverilmesini daha
uygun görmüştü: Kutsal ve adil Olan'ı reddedip bir katilin
salıverilmesini istediniz (a. 14). İnsanları yaşama götüren İsa
Mesih’i öldürdüklerini söylüyor: Siz Yaşam Önderi'ni öldür‐
dünüz, ama Tanrı O'nu ölümden diriltti. Biz bunun
tanıklarıyız (a. 15). Kendi sormuş olduğu Buna neden şaştı‐
nız? sorusuna Petrus şöyle cevap veriyor: Gördüğünüz ve tanı‐
dığınız bu adam, İsa'nın adı sayesinde, O'nun adına
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 35
çok zor. Bir kilise binası inşa edebilmemiz için hukuksal bir düzen‐
leme bile yok. Belki de ileride bir gün kilise vaazlarımızı onay için
yazılı olarak bir kurula göndermemiz bile istenebilir. Hangi ülkede
yaşıyor olursanız olun, zulüm çeşitli şekillerde kendisini gösterebilir.
Bu durum sadece bize has bir durum değil, bu baskılar sadece bize
yapılmıyor. Zulüm Tanrı’nın isteğidir. Mesih kilisesini kurmak için
zulmü kullanıyor.
K ILISEYI B ÜYÜTMEK
Diyakonlara neden ihtiyacımız var? Burada gördüğümüz son
sebep kiliseyi büyütmektir. Burada yedi diyakonun ihtiyaç içerisin‐
deki kilise üyelerine yardım ederek Kelam hizmetlisi olan elçilere
yardımcı olduklarını görüyoruz. Böylece Tanrı'nın sözü yayılı‐
yor, Yeruşalim'deki öğrencilerin sayısı arttıkça artıyor,
kâhinlerden birçoğu da iman çağrısına uyuyordu (a. 7).
4. C ESARETLE A CI Çekerek
Bana düşmanca davranan bir dünyada bir Hristiyan olarak nasıl
yaşayabilirim? Cesaretle acı çekerek. İstefan kilisenin nasıl acı çekti‐
ğini görmüştü. Kendisinin de acı çekeceğini biliyordu. Ama buna
rağmen cesaretle müjdeyi duyurmaya devam etti. Son 10 haftadır
Elçilerin İşleri kitabını inceliyoruz. Umarım atalarımızın cesareti
sizlere teşvik olmuştur. Özetleyecek olursak, bizler insana itaat
etmektense Tanrı’ya itaat etmeyi tercih ediyoruz. John Calvin, Elçi‐
lerin İşleri 7 üzerine vermiş olduğu bir vaazda şöyle diyor: “Eğer
prensler Tanrı’nın onurundan dönmemizi isterlerse, bizleri putperest‐
liğe ya da batıl inançlara zorlarlarsa, o zaman üzerimizdeki yetkileri
kurbağaların ve bitlerin üzerimizdeki yetkileri kadar olur.”
Kutsal Yazılar acı çekmenin sevinç olduğunu söylüyorlar. Kutsal
Yazılar acı çekmenin kutsallaşmamızın bir aracı olduğunu söylüyor‐
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 61
5. L ÜTUFKARCA Affederek
Bana düşmanca davranan bir dünyada bir Hristiyan olarak nasıl
yaşayabilirim? Lütufkarca affederek.
İstefan’ın konuşmasını nasıl tamamladığına dikkat edin. Onunla
62 • FİKRET BÖCEK
T EMIZLEYEN B IR T ANRI
Peki, böyle bir kiri kim temizleyebilir? Bugün okuduğumuz ayet‐
lerin bizleri Tanrı’nın nasıl temizleyen, aklayan bir Tanrı olduğuna
yönlendirdiğine dikkat edin. Tanrı’nın burada nasıl tasvir edildiğini
görüyor musunuz?
İlahi taktiriyle, Tanrı’nın bizleri günün hangi zamanına yönlen‐
dirdiğine dikkat edin. 10:9 gerçekten şaşırtıcı! Yani Petrus’un hiçbir‐
şeyden haberi yokken Ertesi gün onlar yol alıp kente
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 79
T EK T ARAFLI Ö NYARGI
Petrus’un Sezariye’ye yaptığı seyahatin hemen sonrasında ve
Kornelyus’un evinde ilk gördüğümüz şey tek taraflı önyargı oluyor.
Birinci ayette şöyle okuyoruz: Elçilerle bütün Yahudiye'‐
deki kardeşler, öteki ulusların da Tanrı'nın sözünü
kabul ettiklerini duydular (a. 1). Bu iyi haber hızlı ve çok uzak‐
lara yayılmıştı. “Ama o kadar da çabuk değil!” Ne zaman bir kıvılcım
ateşlense, birisinin bu kıvılcımı suyla söndürme tehlikesi de var. 11:2-
3’te şöyle devam ediyor: Ama Petrus Yeruşalim'e gittiği
zaman sünnet yanlıları onu eleştirdiler. “Sünnetsiz
kişilerin evine gidip yemek yemişsin!” dediler (a. 2-3).
Burada Petrus’u eleştirenlerin kim olduklarıyla ilgili tartışma bugün
de sürüyor. Bazıları Hristiyan olmayan Yahudiler’in Petrus’u Hristi‐
yanlığından ötürü eleştirdiğini söylerken bazılarının da Hristiyan‐
laşmış Yahudilerin Petrus’u eleştirdiğini söylüyor. Farklı bir ulustan
olan sünnetsiz Kornelyus’un ve ailesinin daha yeni Hristiyan oldukla‐
rını dikkate alırsak, ikincisi bana daha doğru gibi görünüyor. Artık
kilisede lütufla kurtulmuş olan iki günahkarlar grubu vardı. Ama bu
Yahudi imanlıların Petrus’un önüne attıkları ilk şey Petrus’un Yahudi
olmayan farklı bir ulusla birlikte yemek yemiş olduğu suçlamasıydı.
Aslında burada ilginç olan şey şu: Yahudi olmayan başka bir ulusa
mensup olanlarla yemek yememek eski bir Yahudi geleneğiydi.
Tanrı’nın Yasası değildi!
ilgili olan görüm koşer yemek yasalarıyla ilgili değil, diğer uluslarla
ilgili bir görümdü.
Burada Petrus şöyle devam ediyor: “Ruh bana, ayrım
gözetmeden onlarla birlikte gitmemi söyledi.” (a. 12).
Üçüncüsü, Pentekost gününde gelen aynı Kutsal Ruh’la ilgili şöyle
diyor: “Ben konuşmaya başlayınca Kutsal Ruh, başlan‐
gıçta bizim üzerimize indiği gibi, onların da üzerine
indi.” (a. 15). Elçilerin İşleri 2’deki Pentekost’u, Elçilerin İşleri
10’daki diğer ulusların Pentekostuyla karşılaştırırsanız her ikisinin de
insanların üzerine indiğini açıkladığını görürsünüz (2:17, 33; 10:44-
45). Her ikisinde de insanların Tanrı’yı yücelttiğini (2:11; 10:46), her
ikisinde de insanların şaşkınlık içerisinde olduğunu (2:7, 12; 10:45),
ve her ikisinde de vaftizlerin yaşandığını görürsünüz (2:38; 10:48).
Dördüncüsü, bu durum Petrus’a İsa Mesih’in şimdi gerçekleşmekte
olan sözlerini hatırlatmıştı: “O zaman Rab'bin söylediği şu
sözü anımsadım: ‘Yahya suyla vaftiz etti, sizler ise
Kutsal Ruh'la vaftiz edileceksiniz.'” (a. 16). Petrus’un
düşüncesi şöyleydi, “Eğer Tanrı Yahudi olmayan diğer ulusları Ruhla
vaftiz ediyorsa, bizler de onları suyla vaftiz edebiliriz.” Bizim için
bunun uygulaması da şöyle: Eğer Tanrı ırkçılık, milliyetçilik, ulusçu‐
luk, kabilecilik, duvarlarını yıktıysa, biz kimiz ki bu duvarları yeniden
canlandıralım?
K ILISENIN Ö VGÜSÜ
Peki tamam, Petrus ikna oldu ama Petrus’la tartışan Yeruşalimli
Yahudi Hristiyanlar ikna oldular mı? Petrus’un konuşmasını nasıl
tamamladığına dikkat edin: “Böylelikle Tanrı, Rab İsa
Mesih'e inanmış olan bizlere verdiği armağanın aynı‐
sını onlara verdiyse, ben kimim ki Tanrı'ya karşı koya‐
yım?” (a. 17). Sonuç neydi? Yeruşalim’deki Yahudi Hristiyanlar
şöyle dediler: Bunları dinledikten sonra yatıştılar. Tanrı'yı
yücelterek şöyle dediler: “Demek ki Tanrı, tövbe etme
86 • FİKRET BÖCEK
İkincisi, GENEL OLARAK ACI ÇEKMEK , T ANRI ' NIN S ÖZÜ ' NDE
Tanrı'nın planının bir parçası olarak vaat edilir ve tarif edilir. ‘Kanım
şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştı‐
rılmaya değmez’(Rom. 8:18).
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 89
• • •
Peki bu nasıl iyi bir şey oluyor? Bugün anlamamız gereken ikinci
şey Tanrı’nın zulmü kullandığına inanmamız gerektiği gerçeğidir. Bu
çağın gidişatı, rahatlığı ve zenginliği bizi o kadar çok etkiliyor ki,
Tanrı’nın kötülüğü bizim iyiliğimiz için kullandığını hayal bile
edemiyoruz. Ama Romalılar 8:28’de aynen bunu vaat etmiyor mu?
‘Tanrı'nın, kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağrılmış olanlarla
birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz’ (Rom. 8:28).
Aynısını Yusuf ve İsrail için de yapmamış mıydı?
Birincisi, Tanrı imanımızı arındırarak bizi bereketlemek için
zulmü kullanıyor (1 Petrus 1:6-9).
İkincisi, Tanrı yaşamlarımızı kutsallaştırmak için zulmü kullanı‐
yor. ‘Haksız yere acı çeken kişi, Tanrı bilinciyle acıya katlanırsa,
Tanrı'yı hoşnut eder’ (1 Pet. 2:19). ‘Sevgili kardeşlerim, sınanmanız
için size giydirilen ateşten gömleği, size garip bir şey oluyormuş gibi
yadırgamayın. Tersine, Mesih'in acılarına ortak olduğunuz oranda
sevinin ki, Mesih'in görkemi göründüğünde de sevinçle coşasınız.
Mesih'in adından ötürü hakarete uğrarsanız, ne mutlu size! Çünkü
Tanrı'nın yüce Ruhu üzerinizde bulunuyor. Hiçbiriniz katil, hırsız,
kötülük yapan ya da başkalarının işine karışan biri olarak acı çekme‐
sin. Ama Mesih inanlısı olduğu için acı çeken, bundan utanç duyma‐
sın. Taşıdığı bu adla Tanrı'yı yüceltsin. Çünkü yargının, Tanrı'nın ev
halkından başlayacağı an gelmiştir. Eğer yargılama önce bizden
başlarsa, Tanrı'nın Müjdesi'ne kulak asmayanların sonu ne olacak?
“Doğru kişi güçlükle kurtuluyorsa, Tanrısız ve günahlı kişiye ne
olacak?” Bunun için, Tanrı'nın isteği uyarınca acı çekenler, iyilik
ederek canlarını güvenilir Yaradan'a emanet etsinler.’ (1 Pet. 4:12-19).
Kilisenin Önemi
Bu içsel çağrıya ek olarak “dış çağrı” dediğimiz bir çağrı var. Bu
da bizi ikinci noktamıza getiriyor: ilk misyonerlerin gönderilmesinde
kilisenin önemi. Kornelyus ve Antakya şehrinde iman eden öteki
uluslara mensup yeni Hristiyanları görmüştük (11:19-21), ama şimdi
Antakya’daki kilisenin İmparatorluğun her tarafına misyoner
gönderme işinde seferber olaral stratejik bir misyona ortak olduklarını
görüyoruz.
Birinci noktanın da vurguladığı gibi çağrı tamamen Kutsal
Ruh’un kontrolündeyken, Kutsal Ruh’un kilise aracılığıyla ve kilise
içerisinde nasıl çalıştığına dikkat edin: Antakya'daki kilisede
peygamberler ve öğretmenler vardı: Barnaba, Niger
denilen Şimon, Kireneli Lukius, bölge kralı Hirodes'le
birlikte büyümüş olan Menahem ve Saul (13:1). Bizim
zamanımızda bu çok önemli. Kutsal Yazılara göre baktığımızda böyle
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 95
D UANIN Ö NEMI
Son olarak, ilk misyonerleri göndermekte duanın önemini
atlayamayız:
Rab'be tapınıp oruç tutarlarken (13:2) ve sonra da oruç
tutup dua ettikten sonra (13:3) Barnaba ve Saul’ün üzerine
ellerini koyuyorlar. Kilise dua edene kadar Pavlus hiçbir yere gitmedi
ve kilise dua edene kadar kilise hiç kimseyi hiçbir yere göndermedi!
Bizim de bu dersi çok iyi öğrenmemiz gerekiyor!
96 • FİKRET BÖCEK
etti. İman etmek iman edenlerin elinde olan bir şey değil! Bir kişinin
iman edip etmeyeceği tamamen Tanrı’nın kararıdır. İman, başlan‐
gıçtan beri sizin ruhunuz için planlanmış olan Tanrı’nın işini kabul
etmeniz için Tanrı tarafından verilen bir armağandır. Bizim ne
yapmamız gerekiyor? Dua etmemiz, çalışmamız, arkadaş olmamız,
tanık olmamız, vaaz etmemiz, kiliseye davet etmemiz ve son olarak da
herşeyi Tanrı’nın eline bırakmamız gerekiyor.
S ONUÇ :
Eğer Kutsal Yazılara bağlı bir şekilde kilisemiz için adımlar
atıyorsak, dünyanın tekniklerini, profesyonellerin programlarını izle‐
memiz gerekmez. Bizler zaten doğru olanı yapıyoruz ve vicdanımız
Rabbin Kelamına tutsaktır.
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.
19
yazdılar ve her iki kiliseden liderlerle yüz yüze kişisel olarak teslim
ettiler.
Üçüncü Seyahatname:
Dünyanın Yaşamımızdaki
Etkileri, Elçilerin İşleri 19:1-41
S KEVA ADINDA YEDI OĞLU OLAN BIR BAŞKAHIN VARDI . S KEVA ’ NIN
oğulları İsa’nın adını istedikleri gibi kullanıp elçilerin yaptıklarını
yapabileceklerini sanıyorlardı. Hatta İsa’nın adını boş yere kullanıp
cinleri bile çıkarabileceklerini düşünüyorlardı. Bu nedenle bir cinin
bozgununa uğradıklarını görüyoruz. Daha sonra şöyle devam ediyor:
Bu haber, Efes'te yaşayan bütün Yahudiler'le Grekler'e
ulaştı. Hepsini bir korku aldı ve Rab İsa'nın adı büyük
bir saygınlık kazandı (a. 17). Hemen sonra gerçekten de iman
etmenin sonuçlarının nasıl olduğunu görüyoruz: İman edenlerin
birçoğu geliyor, yaptıkları kötülükleri itiraf edip anla‐
tıyordu. Büyücülükle uğraşmış bir sürü kişi de kitapla‐
rını toplayıp herkesin önünde yaktılar. Kitapların
değerini hesapladıklarında toplam elli bin gümüş
tuttuğunu gördüler (a. 18-19). Daha sonra Efesliler Pavlus
hakkında şikayet ettiklerinde de aynı konuda şikayetçi oluyorlar:
Ama Pavlus denen bu adamın, elle yapılan tanrıların
gerçek tanrılar olmadığını söyleyerek yalnız Efes'te
değil, neredeyse bütün Asya İli'nde çok sayıda kişiyi
kandırıp saptırdığını görüyor ve duyuyorsunuz (a. 26).
S ÜRÜYÜ G ÜT
Buradaki ikinci önemli tembih sürüyü gütmek üzerine veriliyor.
Pavlus’un burada bu adamlarla ilgili kullandığı kelimelere ve
hepsinin aynı kişilerden bahsediyor olduğuna dikkat edin. Elçilerin
İşleri 20:17’de bu kişilere ihtiyarlar diyor. Kilise ihtiyarlığı onların
görevidir. 20:28’de onlara gözetmenler diyor. Burada Rab'bin
kendi kanı pahasına sahip olduğu kiliseyi gütmek
üzere atandınız derken Rab kelimesi için kullanılan kurios keli‐
mesi değil, Yaratan Tanrı için kullanılan Teos kelimesinin kullanıldı‐
ğını görüyoruz. Bu kilise, Tanrı’nın kendi kanı pahasına sahip olduğu
kilisedir. Bu kilise, Tanrı’nın kendi kanı pahasına çarmıha gidip
öldüğü, gömüldüğü ve üçüncü gün ölümden yaşama geçtiği kilisedir.
Rabbimiz İsa Mesih iyi bir çoban gibi kilisesini gütmektedir. İşte,
kilise ihtiyarları da aynı tavırla kiliseyi gütmelidir. Kilise ihtiyarları
kiliseyi nasıl gütmeli, ya da kiliseye nasıl çobanlık ya da ihtiyarlık
yapmalıdır?
Birincisi, çobanların koyunlarını taze çayırlarda gütmeleri gerek‐
mektedir. Rab'bin kendi kanı pahasına sahip olduğu kili‐
seyi gütmek üzere atandınız (a. 28). İsa Mesih şöyle diyor:
‘Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Koyunların
çobanı ve sahibi olmayan ücretli adam, kurdun geldiğini görünce
koyunları bırakıp kaçar. Kurt da onları kapar ve dağıtır. Adam kaçar.
Çünkü ücretlidir ve koyunlar için kaygı duymaz. Ben iyi çobanım.
Benimkileri tanırım. Baba beni tanıdığı, ben de Baba'yı tanıdığım gibi,
benimkiler de beni tanır. Ben koyunlarımın uğruna canımı veririm.
Bu ağıldan olmayan başka koyunlarım var. Onları da getirmeliyim.
Benim sesimi işitecekler ve tek sürü, tek çoban olacak.’ (Yuhanna
10:11-16). Ben iyi çobanım diyen Rabbimiz İsa Mesih öğrencilerini
nasıl yetiştirmişti, onları nasıl beslemişti? Onlara Kelamı öğreterek.
Petrus İsa’nın sözlerinin ebedi yaşamla ilgili sözler olduğunu söyle‐
mişti (Yuhanna 6).
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 151
Vaat
Hangi birimiz bütün bunları kendi kendine yapabilecek güce
sahip? Sevgili kardeşler, kilise ihtiyarları kendi kendilerine bütün bu
işleri yapabilecek güce sahip değiller. Sizlerin onları teşvik etmeniz
gerekiyor. Pavlus’un 20:32’de Efes’teki ihtiyarlara nasıl bir vaatte
bulunduğunu sizlere göstermek istiyorum: Şimdi sizi Tanrı'ya
ve O'nun lütfunu bildiren söze emanet ediyorum. Bu
152 • FİKRET BÖCEK
S EYAHATTE Y ÖNLENDIRILDI
Birincisi, Pavlus seyahatteyken yönlendirilmişti. Şehirlerin
muntazam bir şekilde sıralanmış bir listesinin verildiği ayetleri görü‐
yoruz: “Oradan şuraya, şuradan buraya seyahat ettik ve sonunda
buraya geldik.” Onlardan ayrılınca denize açılıp doğru
İstanköy'e gittik. Ertesi gün Rodos'a, oradan da Pata‐
ra'ya geçtik. Fenike'ye gidecek bir gemi bulduk, buna
binip denize açıldık. Kıbrıs'ı görünce güneyinden
geçerek Suriye'ye yöneldik ve Sur Kenti'nde karaya
çıktık. Gemi, yükünü orada boşaltacaktı (a. 1-3). Yedi
gün (bir hafta) sonra Pavlus ve yanındakiler başka bir gemiye bini‐
yorlar (a. 6) ve Sur'dan deniz yolculuğumuza devam
ederek Batlamya Kenti'ne (Ptolemais) geldik. Oradaki
kardeşleri ziyaret edip bir gün yanlarında kaldık.
Ertesi gün ayrılıp Sezariye'ye geldik. Yediler'den biri
olan müjdeci Filipus'un evine giderek onun yanında
kaldık (a. 7-8) diyor ve sonunda kara yoluyla Yeruşalim’e varıyor
(a. 15).
S AVUNMANIN A ÇIKLANMASI
Elçilerin İşleri 22’de Pavlus Yeruşalim kilisesinden dört kardeşle
birlikte tapınağa gitmişti. Tapınaktayken bazıları Pavlus’u tanıyıp
kalabalığı ona karşı kışkırtmış ve neredeyse linç etmişlerdi. Sonra
Romalılar Pavlus’u tutuklayıp linç edilmekten kurtarmış ve onu daha
güvenli bir yere götürmüşlerdi. Askerlerin kaldığı yere girerken
merdivenlerden Yahudilere İbranice konuşarak ilk savunmasını
yapmıştı. Pavlus aynı zamanda Grek dilini de çok iyi bildiği için
Romalı bir askere Roma vatandaşı olduğunu söyleyebilmişti.
166 • FİKRET BÖCEK
S AVUNMANIN U YGULANMASI
Pavlus’un öğrendiği birinci uygulama Tanrı’nın ilahi takdiriyle
ilgili. Tanrı’nın ilahi takdirinin, yani her şeye hakim gücünün yaşamı‐
mızın her anında ve her alanında olduğunu anlamamız, öğrenmemiz
ve bilmemiz gerekir. Başımıza gelen sıkıntılarda, zorluklarda, iyi
zamanlarda ya da kötü zamanlarda, hastalıkta ve sağlıkta Tanrı’nın
her şeye hakim olduğunu bilmeliyiz. Her şey O’nun kontrolündedir.
Pavlus Yeruşalim kilisesini temsilen Yahudi tapınağına sunular
bırakmaya ve özel dini yemin altında bulunan dört kardeşi götürmeye
gidiyor. Ama kendi yurttaşları neredeyse onu linç edip öldürecek‐
lerdi. Bu ayetlerdeki bir kahramanla tanışıyoruz. Kimdi bu kahra‐
man? Romalı binbaşı Claudius Lisias ve yanındaki Romalı askerler.
21. bölümde Pavlus’u ölümden kurtarmıştı, ve burada da Sanhedri‐
n’in saldırısından (23:10) ve kendisine karşı yapılacak bir suikast
planından kurtarıyor (23:12–22). Pavus hem göklerin krallığının bir
vatandaşı, hem de Roma İmparatorluğu’nun bir vatandaşı olarak,
vatandaşlık haklarını kullanmaktan çekinmiyor ve Rab tövbe etme‐
miş, imanlı olmayan Romalıları Pavlus’u kurtarmak için kullanıyor.
Yahudiler Pavlus’u Tanrı’nın yasasını ihlal etmekle suçluyorlar ve
sonrasında Pavlus’u öldürmek için komplo kurarak altıncı emri ihlal
etme planları yapıyorlar. Fakat Tanrı Claudius Lisias’ı ve askerlerini
insan yaşamını korumak için kullanıyor. Yahudiler dikkatlice ve
kurnazca Pavlus’u öldürmeyi planlıyorlardu. Ama Tanrı’nın başka
planları vardı. İnsanların planları ne kadar iyi olursa olsun, Tanrı
onların planına karşı çıkarsa başarılı olamazlar. Yeşaya 54:17’nin de
söylediği gibi, “Ama sana karşı yapılan hiçbir silah işe yaramayacak.”
İkinci uygulama Tanrı’nın vaatlerine dayanmamız gerektiği
170 • FİKRET BÖCEK
runda (a. 23), Festus şu itirafta bulunuyor: Oysa ben, ölüm ceza‐
sını gerektiren hiçbir suç işlemediğini anladım (a. 25).
Luka, yazmış olduğu Elçilerin İşleri kitabında Yahudilerin
saldırgan olduğunu, Hristiyanlığın gerçek din olduğunu ve hatta
Romalıların bile Pavlus’un masumiyetini görüp itiraf ettiklerini anlat‐
maya çalışıyor. Ama ben size özellikle Elçilerin İşlerinde gördü‐
ğümüz ve Kutsal Yazıların diğer ayetlerinde de açıklanmakta olan ‘acı
çekme teolojisi’ konusunu biraz anlatmak istiyorum.
Bu Umut Nedir?
Birincisi, Pavlus’un uğrunda ölmeyi bile göze aldığı bu umut
nedir? Pavlus savunmasını Kral Agrippa’nın önünde yapacağına sevi‐
niyor: Kral Agrippa! Yahudiler'in bana yönelttiği bütün
suçlamalarla ilgili olarak savunmamı bugün senin
önünde yapacağım için kendimi mutlu sayıyorum.
Neden mutlu oluyor? Çünkü Kral Agrippa bir Yahudi olarak, Yahu‐
diler'in bütün törelerini ve sorunlarını yakından bilen
birisi (a. 3) idi. Pavlus bütün Yahudilerin kendisini tanıdığını
söylerken şöyle diyor: gençliğimden beri nasıl yaşadığımı
bilirler. Beni eskiden beri tanırlar ve isteseler, geçmişte
dinimizin en titiz mezhebi olan Ferisiliğe bağlı yaşadı‐
ğıma tanıklık edebilirler (a. 4-5). Sonra da 26:6-8 ayetlerinde
diriliş umudunu anlatıyor.
Tam Bir Cesaretle Duyurun • 185
eğer Rabbin isteğiyse ölmeye razıydı, çünkü önce Tanrı bir gün
ölüleri dirilteceği vaadinde bulunmuştu (a. 6-7), ve ölse bile bir gün
diriltileceğinden emindi.
(a. 13) Puteoli’ye (a. 13) ve sonunda da Roma’ya (a. 14) varıyor:
Roma'ya girdiğimizde Pavlus'un, bir asker gözetiminde
yalnız başına kalmasına izin verildi (a. 16).