Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 27

AYT DÜZEYİ

İNSANDA SİNİR SİSTEMİ Hazırlayan: Miraç AĞAN


İnsanda Denetleyici ve Düzenleyici olarak iki sistem bulunur. Bunlar Sinir sistemi ve Endokrin sistemdir. Bu iki sistem
organizmanın Homeostazisi üzerinde doğrudan etki yaparlar. Sinir sistemi etkilerini organa sinirler ile ulaşarak
doğrudan ya da Endokrin sistemi kullanarak dolaylı yoldan gerçekleştirir.
Bu iki sistemin genel görevleri;
a) Yönetim: Doku ve organların çalışmasının gerçekleştirilmesi.
b) Koordinasyon
c) Homeostazi
d) Uyarıya karşı tepki oluşturma.
Canlılarda tepkiler aşağıda olduğu gibi çeşitli şekillerde olabilir.
✓ Uyarı Sinir Sistemi Tepki
✓ Uyarı Sinir Sistemi Endokrin Sistem Tepki
✓ Uyarı Endokrin Sistem Tepki.
İnsanda sinir sisteminin temel yapı ve görev birimine Nöron (Sinir Hücresi) denir.
SİNİR HÜCRESİ(NÖRON):
Sinir hücre zarına Nörolemma, sitoplazmasına Nöroplazma denir. Görevleri; uyarıları alma, değerlendirme ve iletmedir.

Sinir hücresi üç kısımdan oluşur. Bu kısımlar; Hücre gövdesi, Dendritler ve Aksondur.


Hücre gövdesi:
▪ Sitoplazma, çekirdek ve organellerin bulunduğu kısım hücre gövdesi adını alır.
▪ Hücrede metabolizmanın gerçekleştiği ana yerdir. Mitokondri, Golgi, Ribozom gibi organelleri çok bulundurur.
Ayrıca, Nörofibril ve nissl taneciklerini de bulundurur.
▪ Nissl cisimleri sitoplazmada çok yoğun bulunan Granüllü Endoplazmik Retikulumlar dır.
▪ Nörofibriller ise dendrit ve akson boyunca uzanan hücre iskeletini oluşturan ipliklerdir.
▪ Ergin (Olgun) bir sinir hücresinin hücre gövdesinde Sentrozom bulunmaz. İnsanda sinir hücreleri embriyonal
dönemin 4.ayından itibaren Sentrozomlarını kaybederler. Bu nedenle olgun sinir hücrelerinin Mitoz yetenekleri
yoktur.
▪ Olgun Sinir doku kendi rejenerasyonunu (Onarım) yapamaz.

1
Dendritler:
Bir sinir hücre gövdesinden iki çeşit uzantı çıkar.
Hücre gövdesinden çıkan çok sayıda olan kısa
uzantılara Dendrit denir. Dendritler uyarıların
alınarak hücre gövdesine iletilmesinde görev
alırlar.
Akson:
▪ Hücre gövdesinde çıkan tek ve uzun olan
uzantıya Akson denir.
▪ Aksonların görevi hücre gövdesinden aldığı
uyarıların diğer hücrelere iletimini yapmaktır.
Akson aldığı uyarıyı bağlı olduğu sinir hücresi,
kas hücresi ya da salgı bezi hücresine ulaştırır.
▪ Aksonların uzunluğu 1cm. den 1m. Kadar
olabilir.
▪ Aksonun koni biçiminde olan ve hücre
gövdesine bağlanan uzantısına Akson tepeciği
denir. Akson tepecikleri sinirsel iletinin
toplanmasında(oluşturulmasında) ve
iletiminde görev alırlar.
▪ Aksonların sonlandığı kısımlar dallanarak ucu
şişkin bölgelere dönüşürler. Buralara Akson
ucu (Sinaptik uç) denir. Akson uçları binlerce olabilir. Bu durum nöronun etki alanını genişletir. Bu uçlar
Nörotransmitter denilen kimyasallar salgılarlar. Bu kimyasallar aracılığıyla uyarının diğer hücrelere aktarılmasını
sağlarlar.
▪ Bazı nöronlarda aksonun üzeri Schwann hücreleri bulunur. Schwan hücreleri Aksonun etrafında çok katlı bir tabaka
oluşturur. Bu tabakaya Miyelin Kılıf (izolasyon tabakası) denir. Miyelin kılıflar yağdan oluşan izolasyon yapan
maddelerdir. Miyelin kılıf aksonda elektriksel izolasyon yaparak iletiyi hızlandırır. Bu kılıflar aksonu çok katlı sararak
paketler ve uyarının dışa kaçmasını engeller. Bu nedenle Miyelinli sinirlerde uyarı daha hızlı akar. Miyelinli sinirlerde
uyarı 100m/sn. hızla akarken miyelinsiz sinirlerde uyarı 10m/sn. hızla akar.
▪ Miyelin kılıf Lipoprotein yapılıdır. Yapısı %60’ı lipit (Kolesterol, fosfolipit vb.) %40’ı proteinden oluşur.
▪ Schwann hücreleri arasında Miyelin kılıf bulunmaya bölgeye Ranvier Boğum denir (Akson boyunca Miyelinin
kesintiye uğradığı bölgeler). Ranvier boğumlarda Miyelin kılıf bulunmaz. Uyarı bu bölgelerde Atlayarak ilerler.
▪ Sinir hücreleri aksonları Miyelinli ve Miyelinsiz olabilir. İskelet kasları ve deriye giden sinirler ile beyin ve omurilikteki
sinirler Miyelinli dir. İç organlara ve düz kaslara giden sinirler (otonom sinirler) miyelinsiz dir.
NOTLAR:
1.Bir nöronun çok sayıda dendriti olabilir fakat her zaman tek bir akson bulunur.
2.Schwann kını kopan aksonların kısmi rejenerasyonunu sağlar.
3.Uyarı sinir hücrelerinde dendrit, hücre gövdesi, akson yolunu takip eder.
4.Bir nöronda akson çapının artması ve Miyelin kılıf bulundurması aksonda iletinin hızını arttırır.
SİNİR DOKU:
Sinir doku, nöronlar ve yardımcı(destek) hücrelerinden oluşur. Sinir dokunun yardımcı hücrelerine Glia (Nöroglia) denir.
NÖROGLİYA: Sinir dokuda özellikle sinir hücrelerine desteklik sağlayan hücrelerdir. Hücreleri uyarılamazlar. Ancak
Mitoz yapabilirler. Bu hücreler nöronlarla iletişim kurabilir.
Görevleri; Sinir hücrelerine desteklik sağlama, beslenme, korunma ve sinir hücreleri etrafındaki elektrolit dengesinin
(sıvı dengesi) sağlanmasıdır. Glia hücrelerinin sayıları sinir hücrelerinden 10-50 kat daha fazladır.
Nörogliyada beş çeşit hücre vardır. Bunlar; Mikrogiliya, Schwann hücreleri, Astrositler, Oligodendrositler ve Ependim
hücrelerdir.

2
Mikrogiliya: Bir çeşit Makrofaj olup sinir dokuda savunma görevi yaparlar. Merkezi sinir sisteminde bulunur.
Schwann hücreleri: Çevresel sinir sisteminde bulunur. Çevresel sinir sistemi nöronlarında Miyelin kılıf oluşturur.
Astrositler: Merkezi sinir sisteminde bulunurlar. Sinir hücrelerine desteklik sağlama, kan beyin bariyerini oluşturarak
nöronlar ile kan kılcalları arasında madde alışverişini düzenler. Astrositlerin beyin kılcallarının sararak oluşturduğu
bariyere beyin kan bariyeri denir. Beyin kan
bariyerinde kılcallar ile sinir hücreleri arasında
bağlantı noktaları oluşturulur. Bu sayede bazı
maddelerin nöronlara geçişleri engellenir.
Oligodendrositler: Merkezi sinir sisteminde
bulunur. Merkezi sinir sistemindeki nöronlarda
Miyelin kılıf oluşturur.
Ependim hücreleri: Merkezi sinir sisteminde
bulunur. Merkezi sinir sistemindeki(beyin-
omurilik) boşlukların etrafını döşer. Bu hücreler
burada beyin omurilik sıvısı (BOS) üretir.
Nöronlar yapılarına göre ve görevlerine göre
sınıflandırılırlar.
Yapılarına göre nöronlar 3 kısma ayrılırlar. Bunlar;
1.Tek Kutuplu Nöronlar:
Hücre gövdesinden tek bir uzantı çıkan nörondur.
Bu uzantı daha sonra ikiye ayrılır. Birisi akson
diğeri ise dendritleri oluşturur. Duyu nöronları
örnektir.

3
2.İki Kutuplu Nöronlar:
Hücre gövdesinden iki uzantı çıkan nörondur.
Uzantılardan uzun olanı akson, kısa ve
dallanan uzantı ise dendrit adını alır.
3.Çok Kutuplu Nöronlar:
Hücre gövdesinden çok sayıda uzantı çıkan
nörondur. Kısa ve çok sayıda olanları
Dendritler, tek ve uzun olan ise akson adını
alır.
Görevlerine göre nöronlar ise üç çeşittir.
Bunlar;
1.Duyu Nöronlar (Getirici Nöron):
Çeşitli reseptörlerden aldıkları uyarıları beyin
ya da omuriliğe aktaran nöronlardır.
Dendritleri ile reseptöre, aksonları ile beyin ya
da omuriliğe bağlanırlar. Genelde Miyelinli dir.
2.Ara Nöronlar (Bağlayıcı Nöronlar):
Merkezi Sinir Sisteminde (Beyin, Omurilik=MSS) bulunan nöronlardır. Gelen uyarıları değerlendirip uygun tepkilerin
oluşturulmasını sağlarlar. Duyu nöronu ile motor nöron arasındaki bağlantıyı sağlarlar. Tepkinin karmaşıklığına göre
Duyu ve Motor nöron arasındaki ara nöron sayısı artıp azalabilir.
3.Motor Nöronlar (Götürücü Nöronlar):
MSS’den aldıkları bilgileri kas ya da salgı bezine taşıyan nöronlardır.

Reseptörler; deride, kasta,


duyu organlarında ve iç
organlarda bulunabilir.

NÖRONLARDA İMPULS OLUŞUMU VE İLETİMİ:


SİNİR İMPULSUNUN OLUŞUMU:
Sinir İmpulsu: Bir uyarı etkisiyle sinir hücresi boyunca meydana gelen elektriksel ve kimyasal değişikliklere (elektro
kimyasal dalga) sinir İmpulsu denir. Sinir impulsu uyarının taşınma biçimidir.
Sinir impulsu oluşumuna geçmeden önce sinir hücresiyle ilgili bazı ön bilgileri bilmek gerekir. Bu bilgilerden birincisi
dendritlerin uyarıları toplaması, impulsun akson tepeciğinde oluşmasıdır. İkincisi ise bir sinir hücresinde impulsun
sadece akson üzerinde yayılmasıdır. Üçüncü durum ise akson yapısı ve aksonun içi ve dışındaki iyonların derişi ile iyon
kanallarının varlığıdır.

4
Sinir Hücresi iç ve dış iyon derişimleri:

Sinir hücre zarlarının dış ve iç


kısımlarında Na, K, Cl ve Ca iyonları
bulunur. Sinir hücresi aksonu
içerisinde ayrıca sülfat, fosfat, negatif
yüklü aminoasitler ve proteinler
bulunur. Bu negatif yüklü maddelere
Anyonik maddeler denir. Bu maddeler
akson zarından geçemezler ve akson
içinin negatifliğini garanti altına
alırlar.

Sinir hücresi aksonunda dinlenme


anındaki iyon derişimleri yandaki
gibidir.

Sinir Hücresi Aksonunda İyon Kanalları:


Nöronun aksonunda impuls oluşumundaki önemli olaylardan birisi de iyon kanallarının varlığıdır. Nöronun iç ve dış
kısmı çözelti olup iyon barındırsa da kanallar olmadan iyon geçişi olmaz. Kanalı olmayan maddede geçiş yapamaz.
Kanallar özgüldür sadece ilgili madde geçişine izin verir. Bu bağlamda aksonda şu kanallar bulunur.

Kendilerine ait iyonları taşıyan bir kanallardır. Kanal Proteinlerinden oluşur. Özgüldür. Buradan ilgili iyonları
kolaylaştırılmış difüzyon ile geçiş yapar.
Akson zarındaki Na ve K iyon kanalları sürekli açık olabildiği gibi açılıp-kapanabilir şekilde de olabilir. Sürekli açık
olanları Kapısız İyon kanalları, açılıp kapananları ise Kapılı İyon Kanalları olarak adlandırılır.
1.Na/K Pompası:
Bir aktif taşıma mekanizmasıdır. Aynı anda Na iyonunu dışarıya K iyonunu akson içerisine pompalar.
2.Na Kanalı:
Sadece Na iyonu taşıyan bir kanaldır. Kanal Proteinlerinden oluşur. Özgüldür. Buradan Na iyonları kolaylaştırılmış
difüzyon ile geçiş yapar. Kapılı Na kanalları K kanallarından daha hızlı açılıp kapanabilirler.

5
3.K kanalı:
Sadece K iyonu taşıyan bir kanaldır. Kanal Proteinlerinden oluşur. Özgüldür. Buradan K iyonları kolaylaştırılmış difüzyon
ile geçiş yapar. Akson zarındaki K kanalları Na kanallarından fazladır.
4.Mg, Cl ve Ca kapıları (Kanalları):
Nöron zarlarında uyarılara bağlı olarak açılıp- kapanabilen iyon kapılarının (Kapılı İyon Kapıları) varlığı potansiyel fark
oluşumunu (Zar potansiyeli) sağlar.
Sinir hücresi akson zarındaki iyon kanalları ne işe yarar?
Aslında enerji oluşumu için zemin hazırlanır demek daha doğru olur. Hazırlanan bu zeminden sinir impulsu yani elektrik
akımı oluşturulur. Sinir hücre zarının içi ve dışında iyon dağılımları eşit olsa potansiyel fark sıfır olur bir enerji
üretilemez. Bu nedenle Na/K pompası enerji harcayarak dışarı çok Na iyonu pompalar içeriye ise az K iyonu alarak zarın
iç ve dışı arasındaki iyon dengesini bozar. Akson zarının dış kısmı + elektrik yükü ile iç kısmı ise – elektrik yükü ile
yüklenir. Bu durum zarın dış ve iç kısmı arasında bir potansiyel fark (Voltaj) oluşturur. İşte bu durum sinir impulsunun
oluşum nedenidir.
Sinir impulsu oluşumu üç aşamada gerçekleşir. Bunlar;
1. Polarizasyon (Kutuplaşma)
2. Depolarizasyon
3. Repolarizasyon

6
1.Polarizasyon (Kutuplaşma):

Dinlenme durumunda (uyarı yoksa) sinir hücre zarının dış kısmı + iç kısmı – elektrik yükü ile yüklüdür. Bu duruma
Polarizasyon denir. Polarizasyonun nedeni sinir hücre zarında Na/K pompası diye bilinen aktif taşıma mekanizmasıdır.
Bu mekanizma ATP harcayarak dışarıya 3 Na iyonu içeriye 2 K iyonu alarak zarın dış ve iç kısmının elektriksel yükle
yüklenmesini sağlar. Zarın bu şekilde yüklenmesi akson zarında bir potansiyel zar (Voltaj) oluşturur. Zarın dış ve iç
kısmına batırılan ince elektrotlarla bu voltaj voltmetre ile ölçülür. Aksondaki bu potansiyel fark yaklaşık olarak -70 ile -
90 mili volttur (37 C0). Bu potansiyel fark değeri Dinlenme (Zar) Potansiyeli olarak adlandırılır.
Zar potansiyeline (Na/K pompasına) destek olan unsurlardan birisi de Kalsiyum kanallarıdır. Pompa çalışırken Kalsiyum
kanalları açılarak içerideki Kalsiyumların dışarı çıkışını sağlar. Bu durum içerisinin – dışarısının + yüklenmesine yardımcı
olur. Kalsiyum eksikliğinde Na kanallarının geçirgenliği azalır yeterli zar potansiyeli oluşmaz. Bu durum impulsun kolay
oluşmamasına ve ağrılı kas çalışmasına yani Kramplara neden olur.

2.Depolarizasyon:
Nöron uyarıldığında akson zarının uyarıldığı noktada dış kısmının – iç kısmının + olmasına Depolarizasyon denir.
Bu durumun nedeni uyarı etkisiyle uyarılan bölgedeki Na kapılarının açılarak Na iyonlarının akson içerisine akmasıdır.
Potansiyel enerjisi yüksek Na iyonlar geçişte enerjisini boşaltır. Bu enerji impuls oluşumunda kullanılır. Sinir hücresi
aktive edildiğinde zarın Na iyonu geçirgenliği yaklaşık olarak 500 kat artar. Na iyonu hızla içeriye akar. Bu esnada diğer
kapılar kapalıdır. İçeriye iyon akışı uyarılan bölgedeki yük dağılımını değiştirir. Başlangıçtaki -70mv olan dinlenme
potansiyeli aksiyon potansiyeli değeri olan yaklaşık +40 ya da + 50 mv değerine kadar artar.
Depolarizasyon zarın iki yüzeyi arasındaki voltaj farkının azalmasıdır.
3.Repolarizasyon:
Depolarize olan bölgenin uyarı geçtikten sonra yük dağılımının yeniden ayarlanması durumudur. Depolarize olan akson
zarındaki yük dağılımın yeniden dış kısmının +, iç kısmının ise – elektrik yükü ile yüklenmesi durumuna Repolarizasyon
denir. Repolarizasyonda Na kapıları kapalıdır. K kapıları açıktır. Bu nedenle içeri giren Na kadar K iyonu dışarı atılır ve
zarın bu kısmında iyon dağılımları eski haline getirilir.
Ancak Repolarizasyonda K kanalları daha fazla olduğundan dışarı daha çok K çıkar ve zar potansiyeli -70mv altına
iner bu duruma Hiperpolarizasyon denir. Zar hiperpolarize olduğunda uyarılara cevap vermez. Bu durum yaklaşık 1-
2milisaniye sürer. Bu evre Refraksiyon evresi (Durgun evre) olarak adlandırılır. Hiperpolarizasyonun ardından Na/K

7
pompası çalışarak 3Na+ dışarıya 2K+ içeri alınarak zarın iyon dengesi sağlanır. Artık nöron ikinci bir uyarıyı almaya
hazırdır.
Sinir İmpulsu Grafiği:

1.Polarizasyon (Dinlenme
Potansiyeli): Na iyonu dışarı K
iyonu içeri girer.
2.Eşik Değer Potansiyeli (Eşik
Değer Altı Depolarizasyon
Aşaması): Na iyonu içeri girer.
3.Aksiyon Potansiyeli
Depolarizasyon Aşaması:
Na iyonları içeri girer. Na
kapası açık.
4. Aksiyon Potansiyeli
Repolarizasyon Aşaması:
K iyonları dışarı çıkar. Na
kapısı kapalı.
5.Hiperpolarizasyon Aşaması
(Eşik değer altı polarizasyon):
Sadece K kapısı açık diğer tüm
kapılar kapalı. K iyonları
normalden çok dışarı çıkar.
NOT:
1. Sinir hücresinin aşırı uyarılması sonucunda Cl iyonlarının içeriye akması sonucu da Hiperpolarizasyon durumu
oluşabilir.
2. İyon kapıları çeşitli uyaranlar ve kimyasal maddeler (hormon gibi) ile açılabilirler. Bu nedenle bazı kapılarda
uyaranına özgü reseptörler vardır.
3. Sinir impulsu sinir hücresinde dendrit ve hücre gövdesinde oluşmaz. Akson tepeciğinde oluşur ve akson boyunca
yayılır.
SİNİR İMPULSUNUN SİNİR TELİNDE İLETİMİ:
Sinir impulsu oluştuktan sonra akson boyunca yayılır. Bu yayılım Miyelinli ve miyelinsiz sinirlerde farklılık gösterir.

8
a. Miyelinsiz Sinirlerde:
Miyelinsiz sinirlerde sinir impulsu (Aksiyon potansiyeli) oluştuktan sonra akson boyunca kendini tekrarlayan dalgalar
şeklinde yayılır. Yani oluşan dalga yayılmaz. Sinir impulsu yani Depolarizasyon dalgası yanındaki polarize kısma çarparak
söner yanında yeni bir Depolarizasyon dalgası (sinir impulsu) oluşturur. İmpuls bu şekilde akson ucuna doğru kendini
tekrarlayan dalgalar şeklinde yayılır.
İmpuls geriye doğru yayılamaz her zaman akson ucuna doğru yayılır. Bunun nedeni birinci impulsun Repolarizasyon
aşamasındaki Refraksiyon (Durgun) evresidir.
b. Miyelinli Sinirlerde:
Miyelinli sinirlerde impuls bir Ranvier boğumdan diğerine sıçrayarak geçer. Buna atlamalı (Saltatorik) iletim denir. Bu
nedenle Ranvier boğumlar arasındaki mesafe ne kadar fazla ise (ya da akson üzerinde Ranvier boğum sayısı az ise)
impuls iletimi o kadar hızlı olur. Kısaca aksiyon potansiyeli akson boyunca boğumdan boğuma atlar. Bu taşınımda
Schwan hücresi bölgelerinde sadece Na iyonlarının akson içinde çok hızlı taşınımı olur (Depolarizasyon dalgası
şeklinde). Elektrik akımına (İmpulsa) duyarlı Na kapıları sadece Ranvier boğum bölgelerinde bulunur. Bu nedenle Akson
içerisine Na iyonu girişi sadece Ranvier boğum bölgelerindeki Na kanallarından olur. Bu nedenle sadece impuls bu
bölgelerde olur.

NOTLAR:
1.Atlamalı iletim Miyelinli sinirlerde impulsun hızlı iletilmesini sağlar.
2.Aynı uzunluğa sahip Miyelinli ve çapı dar aksondaki iletim, Miyelinsiz ve çapı fazla aksona göre daha hızlıdır. Ayrıca
çapın az ve Miyelinli olması hızla beraber daha az yer kaplar yerden de kazandırır.
(Çapı 40 kat daha fazla olan Miyelinsiz bir aksonun Miyelinli sinirine göre impuls iletimi azdır.)
3.Bir akson çok sayıda dallara ayrılabilir ve dallar Sinaptik uçlarla sonlanabilir.
İMPULS OLUŞUMU VE İLETİMİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ
SONUÇLAR
1. Sinir hücresi her şiddetteki uyarıya cevap
vermez. Eşik değer ve üstündeki uyarılara
cevap verir.
2. Bir nöronda impuls oluşturabilecek
minimum enerji değerine eşik şiddeti denir.
3. Bir nöron (Bir sinir teli) eşik değeri ve
üstündeki tüm uyarılara aynı cevabı verir. Bu
duruma Ya Hep Ya Hiç Kuralı denir. (a)
4. Bir sinir demeti (Kordonu) ya da bir kas
kitlesi Ya Hep Ya Hiç Kuralına uymaz. Bir
sinir demetinde uyarı şiddeti arttıkça
tepkinin de şiddeti artar. Ancak belli bir
değerden sonra uyarı şiddeti artsa dahi
tepki değişmez. (Bir sinir kordonunda uyarı
şiddeti arttıkça uyarılan sinir teli sayısı
artacağından daha kuvvetli tepki verilir). (b)

9
5. Bir nöronda uyarı hep aynı hız ve şiddetle taşınır.

6. Uyarının şiddeti impuls sayısına bağlıdır. (Ya da uyarılan sinir teli sayısına bağlıdır).
7. İmpuls sayısı; Uyarının şiddeti, frekansı ve süresiyle doğru orantılıdır.
8. İmpulsun hızı; Sinir hücresinin çapına,
Miyelinli olup olmamasına ve Ranvier
boğum sayısına bağlıdır. Çap artınca sinir
telinde impuls hızı artar. (Aksonda akan
iyon miktarı artışından dolayı). Ranvier
boğum sayısı azalırsa impuls hızlanır.
9. Sinir impulsu elektriksel ve kimyasal
değişiklikleri içerir (elektrokimyasal dalga).
Sinir impulsu iyon geçişi nedeniyle
elektriksel, impuls iletilirken Glikoz, Oksijen
gazının harcanması, Karbondioksit
oluşması, sıcaklığının artması gibi kimyasal
değişiklikler (Oksijenli solunumdan)
nedeniyle kimyasaldır.
10. Bütün uyarılar sinir hücrelerinde hep sinir
impulsu halinde taşınır. Ancak beyine
bağlanan noktalar farklı olduğundan tepki farklı olur.

UYARININ(İMPULSUN) NÖRONDAN NÖRONA AKTARILMASI(SİNAPS)


Canlılarda sinapslar Kimyasal ve Elektriksel Sinaps
olmak üzere iki çeşittir. Burada Kimyasal sinapslar
anlatılacaktır.

Sinaps: Bir sinir impulsunun nörondan nörona ya da bir


nörondan bir tepki organına aktarıldığı bağlantı
bölgelerine Sinaps denir.
Sinaptik Boşluk: İki hücre arasındaki boşluğa denir. Sinir
hücreleri doğrudan temas etmezler.
Sinaptik Yumru: Sinir hücresi aksonunun ucunda
bulanan çok sayıdaki şişkinleşmiş kısma denir.

10
➢ Sinapslar; iki nöron arasında, duyu reseptörü ile duyu nöronu
arasında, motor nöronlar ile kas arasında, nöronlar ile salgı
bezleri arasında bulunur.
➢ Nörotransmitter Madde: Sinir hücreleri tarafından salgılanan
kimyasal maddelere denir. Asetilkolin, Dopamin, Adrenalin,
Histamin, Seratonin, Nörepinefrin, Endorfin örnektir.

Bir sinir hücresi aksonundaki impuls Sinaptik uçtaki Sinaptik keseye ulaşır. Bu Depolarizasyon dalgası Sinaptik yumru
hücre zarına yayıldığında zardaki Ca++ kanallarını aktive eder. Sinaptik kese içerisine Ca++ alınır. Sitoplazmada artan
Kalsiyum iyonları Sinaptik keseleri uyarır. Bu uyarım sonucu sekresyon(salgılama) başlar. Sinaptik keseler içerisindeki
Nörotransmitter maddeleri Sinaptik boşluğa salgılarlar. Sinaptik boşluğa geçen Nörotransmitter madde (Örneğin
Asetilkolin) ikinci sinir hücresinin dendrit zarındaki Na kanalında bulunan Asetilkolin Reseptörüne (Nörotransmitter
reseptörü) bağlanır. İkinci nörondaki Sodyum kanalları açılır ve ikinci nöron içerisine Na iyonları geçer. Bu bölgede
Depolarizasyon dalgası oluşur. Böylece impuls 2.nörona aktarılmış olur.
Sinapslarda impuls aktarıldıktan sonra Sinaptik boşlukta bulunan Nörotransmitter madde ya çevredeki nöronlar
içerisine alınır ya da enzimlerle parçalanarak boşluk eski haline getirilir. (Nöronun sürekli uyarılması engellenir.)
NOTLAR:
1. Sinapslarda uyarı tek yönde iletilir (Aksondan dendritlere doğru).
2. Sinapslardaki aktarım kimyasal olup yavaştır.
3. Sinapslar uyarının aktarıldığı, değerlendirildiği, seçildiği ve gerekirse engellendiği bağlantı noktalarıdır.
İnsan sinir sisteminde milyonlarca nöron Sinaps denilen bağlantı noktaları ile birbirine bağlanır. Böylece milyonlarca
sinirsel ileti yolu ve milyonlarca Sinaps noktası bulunur. Sinapslarda farklı Nörotransmitter salgılanması, sinapslara
bağlanan sinir hücresi çeşiti (Aktive edici- engelleyici nöronların varlığı) farklı sinapsların oluşmasını sağlar. Bu nedenle
her uyarı her çeşit sinapstan geçemez. Duruma göre seçilir, engellenir ya da kolaylaştırılır. Böylece bir uyaranın tüm
tepki organlarına ulaşması engellenir.
Seçici Sinaps: Sinaps noktalarında belli uyaranların durdurulup bazılarının geçişine izin verilmesine Seçici Sinaps denir.
İmpulsun hangi yönde taşınacağını belirler.
Engelleme: Aynı nöron üzerinde bir uyaranın(impulsun) diğer uyartıyı(impulsu) etkisiz hale getirmesine denir. Örneğin
Morfin Nörotransmitter madde sentezini geçici olarak bir nöronda durdurur ve sinapstaki impuls iletimi durur. (Morfin
uygulanmış diş çekilirken acının hissedilmemesi bu nedenledir.) Bu gibi durdurucu Sinapslarda geçişin (Sinaptik ileti)
durdurulması, engellenmesi genelde salınan Nörotransmitter maddelerin zarda polarizasyonu arttırarak

11
Hiperpolarizasyon durumu oluşturmalarıdır. Bu tür Sinapslarda Nörotransmitter ler bu etkiyi 2.nöronun dendrit zarında
K iyonu ve Cl- geçişini arttırarak yaparlar (Hiperpolarizasyon). Bu geçişler üç şekilde olabilir;
a) Sadece K iyonunun dışarı doğru çıkmasıyla.
b) Sadece Klor iyonunun içeri girmesiyle.
c) K iyonunun dışarı, Klor iyonunun içeriye doğru aynı anda geçiş yapmasıyla
Bu tür geçişler zarda Hiperpolarizasyona neden olurlar.
Kolaylaştırma: Sinapslarda bir impulsun diğer impulsun gücünü arttırmasına denir. Bu tür Sinapslarda salınan
Nörotransmitter sinapsın ikinci nöronunun dendrit zarında Na iyonu geçişi arttırılır.
NOTLAR:
1. Bir sinirsel ileti yoluna arka arkaya çok sayıda uyarı geldiğinde Sinapslarda geçiş çok artar. Geçişin kimyasal
olması aktarımın belli bir süre sonra yavaşlamasına neden olur. Bu duruma Sinaptik iletinin yorulması denir.
(Sara hastalarında oluşan bayılma nöbetlerinin nedeni bu yorulmadır. Bu yorulma sistemi koruyan bir sigorta
gibi çalışır. Aşırı impuls oluşması sinir dokuda fazla elektrik ile yüklenmesine ve zarar görmesine neden olabilir.
2. Bazı ilaçlar, çay, kahve, kakao gibi maddeler nöronların uyarılma eşiğini azaltarak daha kolay uyarı almalarını
sağlar.
3. Ameliyatlarda kullanılan anestezi ilaçları nöronların uyarılma eşiklerini arttırarak uyarıları almaması ya da daha
az almasına neden olurlar.
4. Sinaps noktalarında engelleme ve kolaylaştırma gibi olayların gerçekleşebilmesi Nörotransmitter çeşitine, ikinci
nöron zarındaki iyon kanallarının tipine bağlıdır.
5. Bir Nörotransmitter birden fazla çeşitteki hücrelere etki edebilir. Örneğin asetilkolin sinir -çizgili kas
sinapslarında çizgili kası uyarıcı(kolaylaştırıcı) yönde ederken, sinir- kalp kası sinapslarında uyarı geçişini
engelleyici yönde etki eder.
6. Parkinson hastalığı beyinde Dopamin eksikliği, Şizofreni hastalığı Dopamin fazlalığı, Depresyon ise Seratonin
eksikliği sonucu oluşur.
NÖROTRANSMİTTERLER VE ETKİLERİ
ASETİLKOLİN: Kas çalışması, hafıza ve öğrenmede etkilidir. Sinir-kas sinapslarının temel Nörotransmitter maddesidir.
Bazı zehirler ve toksinler asetilkolinin Sinapslardaki iletisini bozabilirler. Örneğin bir çeşit yapay zehir olan Sarin gazı
(Sinir gazı) Sinaps bölgesinde asetilkolinesteraz denilen enzimi inhibe ederek Sinapslarda asetilkolin birikmesine ve ani
felç oluşumuna neden olur. Besinlerimizde aşırı bakteri çoğalması sonucu bakterilerden besin üzerine toksin bırakılır.
Toksinli gıdaların yenilmesi Gıda zehirlenmesine (Botulizm) neden olur. Bu olayda bakteri toksini Sinaps bölgelerinde
asetilkolin salınımını durdurur. Kaslarda felç durumu oluşur. Botoks olarak bilinen yüzde güzelleştirme uygulamaları bu
zehir kullanılarak yapılır. Nikotin sinir-kas sinapslarında asetilkolin reseptörüne bağlanabilir.
GLUTAMAT: Uzun süreli hafıza oluşumunda görev alır. Uyarıcı bir Nörotransmitter dir.
ENDORFİN: Merkezi Sinir Sisteminde ağrıyı azaltan doğal ağrı kesici Nörotransmitter moleküllerdir. Acıyı giderirler. Bir
çeşit hormon olup, Sinapslarda iletiyi engelleyici etki yaparlar. Duygusal ve fiziksel stres durumunda salgılanır.
DOPAMİN-SERATONİN: Beyindeki sinir hücrelerince salınır. Uykuyu, ruh halini, dikkat ve öğrenmeyi etkiler.
Omurilikteki ağrı yollarını inhibe eder.
GABA: İnhibe edici sinapsta yer alır. Reseptörüne bağlandığında zarın Cl- geçirgenliğini arttırarak Hiperpolarizasyona
neden olur.
NÖREPİNEFRİN: Uyarıcı bir Nörotransmitter dir.
SİNİRSEL İLETİ YOLU VE SİNİR DEVRELERİ
Uyarı: Canlıda tepki oluşturabilecek iç ve dış çevresel faktörlere denir. Ses, ışık, sıcaklık, kimyasal maddeler gibi.
Reseptör (Alıcı=Almaç): Uyarıları alma konusunda özelleşmiş hücre, doku ya da organlara reseptör denir. Genelde
duyu organlarında bulunurlar.
İmpuls: Uyarının taşınma biçimidir.
Efektör: Tepkiyi oluşturan organa denir. Bu organlar kas ya da salgı bezleridir.
İnsan dış ortamdan aldığı uyarıları sinir sisteminde işleyerek tepkiye dönüştürür. Uyarının tepkiye dönüştürülme
sürecinde çok karmaşık sinirsel ileti yolları olmasına karşın çok basit olanları anlatılacaktır. Sinirsel
ileti yolları Sinir devreleri olarak adlandırılır. En basit sinir devreleri iki ya da üç nörondan oluşan Refleks arkı olarak
adlandırılan yapılardır.
12
Uyarı Reseptör Duyu Nöronu Ara Nöron Motor Nöron Efektör Tepki
Çok sayıda sinirsel ileti yolları vardır. Bunlar;
1. Dallandırma Devreleri:
Bir uyaranın çok sayıda doku ve organı uyarması (Bir uyarandan çok sayıda tepki oluşması). Örneğin gözden gelen
bilginin beynin farklı kısımlarına yayılması verilebilir.
2. Birleştirme Devreleri:
Çok sayıda uyarandan tek tepki oluşması. Görme, dokunma, işitme gibi çok sayıda organdan gelen uyarılar ile bir cismin
tanımlanması örnek verilebilir.
3. Geri Besleme (Döngüsel) Devreleri:
Tekrarlanan tepkilerin oluşumunda kullanılır. Öğrenme, solunum olaylarının gerçekleştirilmesi örnektir. Bir nöronun
etkisinin azaltılması ya da durdurulmasında kullanılabilir. (Bilginin insan beyninde döngüsel olarak işlenip hafızaya
kaydedilmesi).
4. İkili Devre:
En basit ileti şeklidir. Bir Sinaps ve iki nörondan oluşur. Bu nöronlar Duyu ve Motor nöronlardır. Bu devreye örnek
Patelle (Dizkapağı) Refleksi dir.
5. Üçlü Devre:
Reflekslerin en basit ileti yoludur. Üç nörondan oluşur.
NOT:
1.İnsan beyninde sinir devrelerinde genelde reseptör ile Efektör arasında görev yapan çok sayıda ara nöron görev alır.

İNSANDA SİNİR SİSTEMİNİN BÖLÜMLERİ


İnsanda sinir sistemi Merkezi ve Çevresel Sinir Sistemi olarak ikiye ayrılır.
A) MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ:
✓ Beyin ve Omurilikten oluşur.
✓ Değerlendirme merkezidir.
✓ Ara nöronlar ile motor nöronların hücre gövdelerinden oluşur.
1.BEYİN:
Beyin Meningens denilen üç katlı zar sistemi ile çevrilmiştir. Beyin zarları bağ doku tarafından oluşturulur.

13
Beyini saran Meningens ler dıştan içe doğru şöyle sıralanırlar;
a. Sert Zar:
✓ Bağ dokudan yapılıdır.
✓ Kafatasının hemen altında bulunur. Kafatasına yapışıktır.
b. Örümceksi Zar:
✓ Sert zar ile ince zar arasında bulunur.
✓ İki yüzeyinde bulundurduğu bağ doku iplikcikleri sayesinde iki zarı birbirine bağlar.
c. İnce Zar:
✓ En içte bulunan zardır.
✓ Kan damarları bakımından zengindir. Beynin beslenmesini sağlar.

Beyin Omurilik Sıvısı (BOS):


▪ Örümceksi zar ile ince zar arasında bulunan sıvıdır.
▪ Kan basıncı etkisiyle kılcallardan çıkan sıvı ile oluşur.
▪ Görevleri;
✓ Çarpma, sarsıntı gibi etkilere karşı koruma.
✓ Madde alışverişi yapma, iyon derişimi dengesinin düzenlenmesini sağlar.
✓ Nöronların beslenmesi ve atıkların uzaklaştırılmasını gerçekleştirir.

14
Beyin üç ana kısımdan oluşur. Bunlar;

I. ÖN BEYİN:

▪ İnsan beyninin en büyük kısmıdır.


▪ Diğer beyin kısımlarının üzerini örter.
▪ Uç Beyin ve Ara Beyin denilen iki kısımdan oluşur.
▪ Uç beyin, Beyin yarımkürelerinden oluşur.
▪ Ara Beyin ise Talamus, Hipotalamus ve Epitalamustan oluşur.
▪ Ön beynin dış kısmı Gri Maddeden, iç kısmı ise Ak maddeden oluşur. Gri madde; Nöron dendritleri ve hücre
gövdelerinden oluşur. Ak madde ise Miyelinli aksonlardan oluşur.
UÇ BEYİN:
✓ Boyuna yarık denilen bir yarıkla iki yarımküreye ayrılmıştır.
✓ Sağ ve sol yarımkürelerde enine olarak bulunan bir yarık vardır. Bu yarığa Rolando Yarığı denir. Bu yarık
yarımküreleri tam iki parçaya ayırmaz. Bu yarığın üst kısmında motor alt kısmında duyu merkezleri bulunur.
✓ Beş Duyu, İstemli Hareket ve Zekâ Merkezidir.
✓ Beyin yarımküreleri üstten Nasırlı Cisim (Corpus Callosum) alttan ise Beyin Üçgeni denilen köprülerle birbirine
bağlanmıştır. Bu bağlar nöronların aksonlarından oluşur.
✓ Beyin yarımkürelerinin ak madde kısmında dört adet Serebral çekirdek (Nöron toplulukları) bulunur. Bu
çekirdekler plan yapma ve hareket olaylarının öğrenilmesinde görev alır. Fetüs gelişimi aşamasında burada
meydana gelen bozulmalar sonucu Serebral Felç denilen hastalık oluşur. Serebral felç kaslara motor uyarıların
iletiminde kesilmelere neden olan bir hastalıktır.
✓ Erişkinlik döneminde beyin yarım kürelerinin Serebral çekirdeklerinde meydana gelen bozulmalar sonucu
Parkinson ve Huntington hastalıkları oluşur. Bu hastalıklar motor hareket bozukluklarına neden olur.
✓ Sol beyin yarım küresi vücudun sağ tarafından bilgi alır ve sağ tarafını yönetir.

15
✓ Enine kesitinde dışta Boz madde içte ise Ak maddeden oluştuğu görülür. Dışta kıvrımlı yüzeyde bulunan Boz
(Gri) Madde Beyin Kabuğu olarak adlandırılır.
✓ Uç beyinde yoğun kıvrıntılar bulunur. Bu sayede beyin kabuğunun yüzey alanı arttırılır.
✓ Beyin kabuğu farklı aktiviteleri kontrol eden
loplara ayrılmıştır. Bunlar;
Frontal (Ön) Lop:
✓ İstemli kas hareketleri ve kişilik oluşumu
✓ Yazma ve Konuşma merkezi
Temporal (Şakak)Lop:
✓ İşitme ve Koklama merkezi
✓ Kısa süreli Hafıza merkezidir. Sağ Temporal
lop resim ve yüzlere ait bilgileri depolarken
sol lobu kelime ve isimleri kayıt eder.
✓ Konuşulan kelimelerin anlaşılması
Pariyetal (Yan Kafa) Lop:
✓ Dokunma, acı, basınç ve deride sıcaklığın
algılanması
✓ Konuşma merkezi
✓ Yazılan kelimelerin manasının anlaşılması.
Bellek (Hafıza) merkezidir.
Oksipital (Arka Kafa) Lop:
✓ Görme merkezidir.
✓ Fotografik hafıza merkezidir. Başa arkadan vurulduğunda yıldız görme hissini burası oluşturur.
NOT:
1.Beyin yarımkürelerinin Frontal lobu yazma, konuşma merkezi, Pariyetal lop dokunma, Oksipital lop göreme,
Temporal lop ise işitme ve koklama merkezidir.
2.Beyin yarımküreleri çıkarılan bir kuş yaşamaya devam eder. Ancak isteyerek hareket edemez. Düşmanlarından
kaçamaz. Besin arayamaz. Ağzına konulan besini yiyebilir. Refleks hareketleri yapabilir.
3.Temporal lop konuşma öğrenilirken işitme merkezleri ile beraber çalışır.
4.Konuşma olayı Frontal ve Pariyetal lopların kontrolünde gerçekleşir.
5. Sağ yarımküredeki Pariyetal lop hasar görürse üç boyutlu ortam hissi kaybolur. Sol Pariyetal lop hasar alırsa konuşma
ve yazılanları anlama hissi azalır.
6.Talamus veya uç beyinden biri hasar görürse düzgün-anlamlı konuşma tamamen ya da kısmen bozulur.

16
17
ARA BEYİN:
Talamus, Hipotalamus ve Epitalamustan oluşur.
Talamus:
✓ Koku duyusu hariç tüm duyuların toplandığı ve dağıtımının yapıldığı bölümdür.
✓ Duyular Talamusta benlik kazanır. Yani sınıflandırılarak beyin kabuğundaki duyu merkezlerine gönderilir.
Örneğin gözden gelen ışık uyaranı arka kafadaki görme merkezine Talamus aktarır.
✓ Korku, heyecan, stres durumunda yüz mimiklerinin oluşumunu sağlar.
✓ Omurilikten, beynin alt kısmından ve ön beynin duyu merkezinden geçen sinirler talamustan geçer.
✓ Kişinin uyanık kalmasını sağlayan impuls yolları Talamus üzerinden beyin korteksine ulaşır. Bu nedenle uyku
halinde Talamus ve beyin korteksi çalışmaz. (Uyku ile uyanıklığın düzenlenmesi)
✓ Beyinden çıkan motor sinirlerin çıkış kapısıdır.
Hipotalamus:
✓ Talamusun altında bulunur.
✓ Homeostasis ve koordinasyon merkezidir.
✓ Görevleri;
▪ Karbonhidrat ve yağ metabolizmasını ayarlar.
▪ İç organların ve dokuların otomatik kontrol merkezidir.
▪ Vücut sıcaklığı, açlık, tokluk, susuzluk olaylarını düzenler.
▪ Kan basıncı, uyku, heyecan, olaylarının düzenlenmesini gerçekleştirir.
▪ Hipofiz bezinin çalışmasını düzenler. Hipotalamus sinir hormonu (Salgılatıcı Faktör=RF) çıkararak
hipofizin çalışmasını kontrol eder.
▪ Eşeysel gelişimi kontrol eder.
▪ Biyolojik ritimleri (Sirkadiyan döngülerini) düzenler.
Epitalamus:
✓ Epifiz bezini (Pineal Bez) bulundurur. Bu bez Talamusun arka üst kısmında bulunur.
✓ Epifiz bezi Melatonin salgılar. Bu hormon, vücudun uyku düzenini ayarlar ve gece, gündüz periyodu
algılanması, biyolojik ritimlerin düzenlenmesini sağlar.
Beyin kökünün etrafında bulunan Talamus, Hipokampus ve Amigdala dan oluşan halkaya Limbik sistem denir. Ön
beyinde bulunana Koku soğancığı da Limbik sistemin bir elemanıdır.
Limbik sistem beyindeki duyusal alanlarla bağlantı kurarak duygularımızı oluşturur (Gülme, ağlama, duygusal bağlanma
gibi davranışlar). Duygu oluşumu, duyguların yaşanması ve hafıza (Bellek=Bilgilerin kayıt edilmesi) oluşumunu
gerçekleştirir.
Amigdala; İnsanda duygu oluşması ve yaşanmasını gerçekleştirir. Ayrıca duyguların kayıt edildiği merkezdir (Duygusal
bellek). İnsanda yüz ifadesinin tanınması, duygusal anıların canlandırılmasını gerçekleştirir.
Hipokampus; Duygulara ait Fotografik nesnelerin kayıt edildiği yerdir. Bilginin depolanmasında da görev alır.
➢ Frontal lop ve koku soğancığı Limbik sistemle bağlantılıdır. Limbik sistem Duygunun oluşmasında, kısa ve uzun
dönemli bellek oluşumunda görevlidir. Göz gibi duyular ve burundan gelen veriler, çeşitli olaylar Frontal lobda işlenir
Limbik sistem (Amigdala ve Hipokampus) aracılığıyla hafızaya(bellek) kayıt edilir. Kısa ve uzun süreli hafıza merkezi
Frontal loptur. Frontal lobun kısa süreli hafıza merkezindeki olayların Uzun süreli hafıza bölümüne aktarılması
Hipokampus aracılığıyla olur. Yine bilginin uzun dönemli bellekten alınıp kısa süreli bellek bölümüne aktarılmasında ise
Amigdala aracılık yapar.
➢ Bir öğrenmeyi tekrar ettiğimizde olayla ilgili Amigdalaya kayıt edilen pozitif veya negatif duygusal durumlar
olumlu veya olumsuz etki yapar. Yine Amigdala yeni öğrenilen bilgileri Uzun dönemli bellekteki depolanmış bilgilerle
ilişkilendirerek öğrenmeyi kolaylaştırır.
➢ Tüm bu olaylarda Frontal loptaki üst düzey bütünleştirici merkezler görev alır. Yani gerçekleşecek bir olayda
(öğrenme, hatırlama, karar verme, anıları işleme, vb.) Frontal bütünleştirme merkezi Limbik sistem ve diğer beyin
kısımlarına danışır ve karar verir. Örneğin bir sınıf ortamında gelen sesler, varsa kokular, görüntüler, öğrenmenin
mimikleri-duyguları duyu organları ile ilgili beyin korteksteki bölümlere ayrı ayrı kayıt edilir (kısa süreli), daha sonra

18
Amigdala, Hipokampus gibi Limbik sistem elemanlarının aracılığı ile Frontal lopta bulunan Üst Bütünleştirme
Merkezine bilgiler aktarılır burada tüm bilgiler işlenir, bütünleştirilir ve uzun süreli belleğe kayıt edilir.
NOT: Bellek (Hafıza), bilişsel bir süreçtir. Bu süreçte düşünceler algılar, duygular, bilgiler, deneyimlerin analiz edilip
bütünleştirildiği bir süreç bellek olarak adlandırılır. Bu süreçte bilgiler, duygular ve davranışlar öğrenilir kayıt edilir ve
geçmişle gelecek arasında bağ kurulur. Hafızada bilginin kodlanması (belleğe yerleştirme), kayıt edilmesi(depolama) ve
ihtiyaç anında bilginin geri çağrılması işlemleri uygulanır.

➢ Göz, kulak gibi çok sayıda duyu organından gelen veriler Talamus üzerinden kendilerine ait duyu bölümlerine
aktarılırlar. Gelen veriler tepkiye dönüşecekse bu bilgiler Frontal loptaki Üst Duyusal Bütünleştirme Merkezine
aktarılır. Burada tüm duyusal veriler analiz edilir. Tepki ile ilgili bilgiler Frontal loptaki Motor Merkeze aktarılır. Buradan
orta beyin üzerinde tepki organına iletilir.
II. ORTA BEYİN:
✓ Ponsun üzerinde ve beyincik ile ara beyin arasındaki bölgedir.
✓ Ön ve arka beyin arasındaki bağlantıyı sağlar.
✓ Görme ve işitme ile ilgili refleksleri bulundurur. Göz bebeklerinin büyüme ve küçülme refleksi, herhangi bir seste
köpeklerin kulaklarını dikleştirmesi, görüş alanımıza giren cisme otomatik olarak dönüp bakmamız örnek olarak
verilebilir.
✓ İşitme ile ilgili tüm aksonlar orta beyinde sonlanır ya da buradan geçerek beyin yarım kürelerine giderler.
✓ Bir cisimle ilgili tüm duyular burada bütünleştirilir ve nesne ile ilişkilendirilir. Sonrada Ön beyine aktarılır.
✓ Dinlenme sırasında Kas tonusunun düzenlenmesini sağlar. (Kas tonusu, kasların hafif kasılı halde tutulmasına denir.)
III. ARKA BEYİN:
✓ Beyincik, Pons ve Omurilik Soğanından oluşur.
✓ Orta beyin, Pons ve Omurilik soğanından oluşan yapıya Beyin Sapı (Kökü) denir.
BEYİNCİK:
✓ Beynin alt kısmında Omurilik soğanının arka üst kısmındadır. İki yarım küreden oluşur.
✓ Dış kısmında boz, iç kısmında ak maddeden oluşur. Ak madde boz maddenin içerisinde dallanmalar yaparak
ağaç görünümünü alır. Bu görünümden dolayı Hayat Ağacı olarakta adlandırılır.
✓ İnsanda beyincik Hareket ve Denge merkezidir.
✓ Motor işlevlerin öğrenilmesi ve hatırlanmasında işlev görür. Eklem durumları, kasların uzunluklarıyla ilgili bilgi
alır, duyu ve görme bölgelerinden bilgi alır. Bu bilgiler ve beyin yarımkürelerinden gelen verileri analiz edip
kasların koordineli çalışmasını sağlar. Hatalı olanları düzeltir.
✓ İç kulaktaki yarım daire kanalları ve gözden gelen uyartılarla vücudun dengesini sağlar. Yani Görme, işitme ve
kas hareketleri arasında koordinasyonu sağlar.

19
✓ İstemli hareketlerin sağlanmasında beyin yarım küreleri ile koordinasyonu sağlar. İskelet kaslarının koordineli
çalışması.
✓ Beyin yarımkürelerindeki işitme, görme ve dokunma merkezleri beyincik ile bağlantılıdır. (Gözü kapalı bir
kişinin merdivenlerden zor inmesi örnektir.
NOTLAR:
1. Bebekler beyincik gelişimini tamamlamadan oturamaz. Köpekler yürüyemez. İnsanda beyincik zarar görürse
yürümede bozukluk, titreme, denge kaybı oluşur.
2. Beyincik kuş ve memelilerde gelişmiştir. Diğer omurgalılarda gelişmemiştir.
3. Beyincik hasar görürse birey hareketli cimi takip eder. Ancak cisim durduğunda cismi durgun halde tutamaz.

PONS (VAROL KÖPRÜSÜ):


✓ Orta beyin ile Omurilik soğanı arasında bulunur. Kalın
sinir demetleridirler.
✓ Sadece memelilerde bulunur.
✓ Orta beyinle arka beyin arasında veri taşıma,
solunumun ritmini ayarla, Çizgili kaslara bağlı büyük
ölçekli hareketlerde görev alır.
✓ Beyinciğin sağ ve sol yarımkürelerini birbirine bağlar.
Bu nedenle dolaylı olarak kas koordinasyonuna katkı
sağlar.

OMURİLİK SOĞANI:
✓ Beyinciğin altında ve omurilik ile Ponsun arasında
bulunur.
✓ Dışta ak madde içte boz maddeden oluşur.
✓ Beyin yarım kürelerinden vücuda giden motor sinirler
burada çapraz geçiş yaparlar. Bu nedenle sol yarımküre
vücudun sağ kısmını sağ yarımküre ise sol kısmını yönetir.
✓ Solunum, sindirim, dolaşım, salgılama, boşaltım gibi olayları düzenler.
✓ Soluma, yutma, çiğneme, hapşırma, kusma ve öksürük gibi refleks olaylarını gerçekleştirir.
✓ Hayat düğümü olarak isimlendirilir.
NOT: Beyin Ölümü, beyin sapı bölgesindeki beyin bölgelerinin geri dönüşemeyecek şekilde işlevini yitirmesine beyin
ölümü denir. Beyin ölümü gerçekleşen kişide sadece kalp çalışabilir, diğer işlevler makine yardımıyla yapılır.

20
2.OMURİLİK:
✓ Omurilik omurga içerisinde bulunur. Yaklaşık 45 cm dir.
✓ Beyinde olduğu gibi Meningensler tarafından örtülüdürler. Örümceksi zarı ile ince zarı arasında BOS bulunur.
✓ Omuriliğin ortasında ince bir kanal bulunur. Bu kanal beyindeki boşluklar(karıncıklar) ile bağlantılıdır.
✓ Enine kesitteki yapısında dış kısmında Ak madde iç kısmında kelebek görünümlü Boz (Gri) madde bulunur.

✓ Omuriliğin Dorsal(sırt) kısmından bir çift duyu siniri giriş yaparken ön (Ventral) kısmından ise bir çift motor sinir çıkış
gösterir. Yan boynuzdan otonom sistemlere ait sinirler çıkış yapar.
✓ Duyu sinirlerinin çoğu beyine giderken omurilikte çaprazlaşır.
✓ Omurilikte motor nöronlar doğrudan beyin tarafından uyarılarak bilinçli hareketlere katılabilir.
✓ Omuriliğin iki önemli görevi vardır;
a) Uyartıların taşınmasında köprü görevi görür.
Beyin ile çevresel sinir sistemi arasında bağlantı kurar.
b) Refleks merkezi olarak görev yapma.
Bazı refleksleri yönetir ve kontrol eder.
REFLEKS: Bir uyarı etkisiyle oluşan en kısa istemsiz tepkiye refleks denir.
▪ Refleksler bir savunma biçimidir.
▪ Bu tür reflekslerde beyin olayın sonucundan haberdar edilir. (Reflekslerde olay yorumlanmaz. Yorumlama
beyinde gerçekleşir.)
▪ Refleksler omurilikteki refleks yayları tarafından oluşturulur.
▪ Refleks yayı; duyu, ara ve motor nöronlardan oluşur. Ancak Patella refleksinde olduğu gibi bir duyu ve bir
motor nörondan oluşan refleksler de vardır. Bu tür refleks yaylarına Basit Refleks Yayı (Arkı) denir.

21
NOT:
1.Her çeşit refleksin merkezi Omurilik değildir. Orta beyin ve omurilik soğanında da bazı olayları gerçekleştiren refleks
merkezleri vardır.
2.Kurbağanın arkasına asit damlatıldığında iki ayağı ile asiti silmeye çalışması omurilikteki çok sayıda ara ve motor
nörondan oluşan karmaşık refleksler ile oluşturulur.
3.Yanan bir elin geri çekilmesi refleksinde beyin devrede değildir ve refleks gerçekleşirken acıma da hissedilmez. Acıma
olayı refleks bilgisi beyine ulaşınca beyinde gerçekleşir.

Refleksler ikiye ayrılır:


1. Kalıtsal Refleksler:
Doğuştan gelen ve tüm insanlarda ortak olan
reflekslerdir. Göz kırpma, hapşırma, öksürme, Peristaltik
hareket, emme refleksi, diz kapağı refleksi gibi.
2. Kazanılan Refleksler:
Bir uyaranın tekrarlanmasıyla önce beyin tarafından
öğrenilen daha sonra omuriliğe aktarılan reflekslerdir.
Yürümek, yüzmek, koşmak, bisiklete binmek, araba
sürmek, müzik eşliğinde dans etmek, limon görünce
ağzın sulanması örnektir.

NOT:
1.Bu tür refleksler gerçekleştirilirken hata yapılırsa beyin
devreye girerek düzeltilmesini sağlar. Beyin her zaman
bilgilendirilir.
2.Kazanılmış refleksler uzun süre kullanılmayınca zayıflar.

22
B) ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ:
▪ Beyin ve omurilikten çıkarak tüm vücuda dağılan sinirlerdir.
▪ Bu tür sinirler bağ doku ile paketlenerek doku ve organlara uzanan lif şeklinde uzamış nöronlardır.
▪ Çevresel sinir sistemi, merkezi sinir sistemiyle vücudun tüm diğer yapıları arasında bağlantıyı sağlayan sinir ağından
oluşan bir sistemdir.
▪ Duyu, motor ya da karma sinirlerden oluşur.
▪ Omurilikten çıkanları Omurilik sinirleri, beyinden çıkanları ise Beyin (Kafa) Sinirleri adını alırlar.
a) Omurilik Sinirleri:
Omurilikten toplam 31 çift sinir çıkar. Bu sinirler Duyu ve Motor sinirlerden oluşur. İnsanda en büyük sinir çifti bir
bacaklara giden omurilik siniri olan Siyatik siniridir.
b) Kafa Sinirleri: Beyinden 12 çift sinir çıkar. Bu sinirlerin çoğu duyu ve motor sinirlerdir. Kafa sinirlerinin çoğu baş
ve gövdenin üst kısmına yayılır. Ancak 10.çift sinir olan Vagus siniri göğüs ve karın boşluğundaki organlara gider.
Bazı sinirleri duyu diğerleri ise motor sinirlerden oluşur.
Çevresel sinirler görev ve işleyiş açısından ise iki kısma ayrılır;
1. Somatik Sinirler:
✓ İskelet kaslarını merkezi sinir sistemine bağlayan sinirlerdir.
✓ Motor nöronlardan oluşur.
✓ Somatik sinirlerin hücre gövdeleri beyin ve omurilikte bulunur. Aksonları ise iskelet kaslarına bağlanır.
✓ Miyelinli aksonlardan oluşur. Aksonlarının çapları geniştir. Bu aksonlar MSS’den çıktıktan sonra doğrudan tepki
organına bağlanır.
✓ Bu sinirler Nörotransmitter olarak Asetilkolin salgılar.
✓ Bu sinirler istemli tepkilerin oluşumunu sağlar.
2. Otonom Sinirler:
✓ Beyinin istemsiz olayları yöneten kısmından çıkan sinirlerdir.
✓ Miyelinsiz motor nöronlardan oluşurlar. Aksonlarının çapları dardır.
✓ İç organların çalışmasını düzenlerler.
Otonom sinir sistemi birbirine zıt çalışan iki çeşit sinirlerden oluşur. Bu sinirler;
Sempatik Sinirler:
➢ Mide ve sindirim faaliyetleri hariç organizmada çalışmayı hızlandıran sinirlerdir.
➢ Adrenalin hormonu salgılarlar.
➢ Kalp atışını hızlandırırlar.
➢ Kan damarlarını daraltıcı etki yaparlar.
➢ İdrar torbasını gevşetirler.
➢ Akciğerlerdeki alveolleri(bronşları) genişletirler.
➢ Göz bebeklerini genişletirler.
Parasempatik Sinirler:
➢ Mide ve sindirim faaliyetlerini hızlandırır diğer faaliyetleri yavaşlatıcı etki yaparlar.
➢ Sempatik sinirlerin tamamı omurilikten çıkış gösterir.
➢ Parasempatik sinirlerin büyük bir kısmı beyinden çok azı omurilikten çıkar.
➢ Asetilkolin salgılarlar.
➢ Vagus siniri örnektir.
NOTLAR:
1.Bu iki sistem birbirine antogonist çalışır.Bu iki sinirlerin farklı nörotransmitter salgılaması zıt çalışmanın nedenidir.
2.Bu iki sinir homeostatik denge ve organların çalışmasını gerçekleştirir.
3.Sempatik sistemin aşırı çalışması stres durumunu oluşturur.
4.Bir organa hem sempatik hemde parasempatik sinirler bağlanarak organın çalışması kontrol edilir.

23
24
25
OKUMA PARÇASI (MÜFREDATTA VAR)

ENTERİK SİNİR SİSTEMİ (İKİNCİ BEYİN)


Enterik sinir sistemi, ağızdan başlayıp bağırsaklara kadar uzanan sinir sistemidir. Temel görevi vücutta sindirim
işlevlerini takip etmek ve düzenlemektir. Sindirim sistemini baştan başa kaplamıştır. Yemek yerken çiğneme
hareketini bilinçli bir şekilde yaparız. Ancak yemek borumuzdaki refleksileri kontrol edemeyiz. Bu refleksleri enterik
sinir sistemi yönetir. Mide ve ince bağırsağın peristaltik hareketleri isteğimiz dışında gerçekleşir. Bunun gibi çok sayıda
istemsiz çalışan kasın denetimi bu sistemin altında gerçekleşir. Enterik sinir sistemi sindirim ile ilgili her konuda bilgi
toplar. Gerekli ani müdahaleleri gerçekleştirir, kan akışını düzenler ve beyne bilgi verir.
Enterik sinir sistemi, çevresel sinir sisteminin beyinden bağımsız çalışabilir. Nöral devre uzantılarıyla sinir sisteminin
bölgesel faaliyet gösteren tek parçasıdır. Merkezi sinir sistemi ile çift yönlü şekilde çalışır. Sindirim olaylarını kontrol
etmek ve yönetmek için iki sistem koordineli bir şekilde çalışıyorlar. Bu yönüyle Enterik sinir sistemi ikinci beyin olarak
adlandırılır. Görevleri beyne kıyasla çok kısıtlıdır ama bölgesel olarak çok kritik roller üstlenir.
Enterik Sinir Sistemi Nasıl Bir Yapıya Sahiptir?
Enterik sinir sistemi binlerce küçük gangliayadan oluşur. Bu gangliyalar sindirim sisteminin her yerine
dağılmıştır. Yemek borusu, mide, ince ve kalın bağırsak, pankreas ve daha birçok sindirim organının
duvarlarında yer alır. Nöronların uçları tüm sindirim sistemini ağ gibi sarmıştır. Kasların hareketi, kan
dolaşımı, organların faaliyeti aralıksız izlenir. İnsanların enterik sinir sisteminde 200 ila 600 milyon arasında
nöron bulunur. Bu neredeyse omurilikteki kadar nöron demek.
Gangliyaların içinde nöronlar ve glia hücreleri bulunur. Bu hücreler birçok açıdan merkezi sinir sistemindeki
nöron ve glialara benzer özelliklere sahiptir. Aradaki tek fark merkezi sinir sisteminde kan beyin
bariyeri vardır. Enterik sinir sistemi herhangi bir bariyer ile korunmaz. Dışarıdan gelebilecek darbelere karşı
daha hassastır ama bu çok önemli bir sorun teşkil etmez.
Vagus Siniri Enterik Sinir Sisteminin En Önemli Elemanlarından Biridir
Sindirim sistemi çok sayıda organdan oluşan karmaşık bir yapıdır. Her gün yemek yer, bir şeyler içeriz. Hele
bazılarımızın ağzı hiç boş durmaz. Hal böyle olunca enterik sinir sistemi de çok fazla yapıyla iç içe girmiş bir
halde sürekli bilgi alışverişi yapar. Sinir sisteminin parasempatik ve sempatik kısımlarından sürekli bilgi alır.
Sindirim sistemini bu bilgilere göre düzenler. Örneğin ağzımıza bir çikolata attığımızda Enterik sinir sistemi
hemen harekete geçer ve mide ile bağırsakları hazırlar. Özellikle vagus siniri vasıtasıyla Enterik, merkezi ve
çevresel sinir sistemi arasında yoğun bir bilgi trafiği vardır.
Ağızdan başlayıp anüse kadar giden sindirim yolunda çok sayıda Hormonal sinyal mekanizması yer
alır. Sindirim sisteminin işlevleri bu endokrin venöral yapıların denetimi altında yürütülür. Bunun
yanında bağışıklık sistemi de enterik sinir sistemi ile yakın ilişki içindedir.
Farklı Nöronlar Farklı İşlevler
26
Sindirim sisteminde çok fazla sayıda insan hücresi ve bakteriler bulunur. Enterik sinir sisteminde sindirim organlarını
yönetmek için 20 tip nöron vardır. Bu nöronlar morfoloji, nörokimyasal özellikler, hücre fizyolojisi ve görevlerine göre
sınıflandırılmıştır. 20 tür hücre başlıca 3 kategoride incelenebilir. Bunlar birincil getirici nöronlar (afferent
nöronlar), ara nöronlar ve motor nöronlardır. Getirici nöronlar vücutta duyu nöronları gibi görev alırlar. Organların
fizyolojik durumu hakkında sürekli bilgi toplar.
Çok yemek yediğinizde midenizde bir doluluk hissedersiniz. Yiyecekler mide duvarına baskı yapar ve bu baskı getirici
nöronlar tarafından algılanır. Bu baskıya yanıt olarak hemen peristaltik hareketlerde, kan akışında değişiklikler
yapılır. Ara nöronlar getirici nöronlardan aldıkları bilgiyi diğer nöronlara iletmekten sorumludur. Bunlardan motor
nöronlar emredilen işlevin gerçekleşmesini sağlar. Motor nöronları kendi içinde de birçok sınıfa ayrılır. Kas motor
nöronları kasları kontrol eder. Salgılamada görev alanlara sekretomotor nöronlar denir. Vazodilator
nöronlar damarları kontrol eder. Hem damar hem de kaslarda etkili olan sekretomotor/vazodilator nöronlardır.
Sindirim organlarının çevresinde çok sayıda kas bulunur. Çünkü yiyeceklerin sürekli bir organdan diğerine taşınması
gereklidir. Önce ağızda çiğnemeyle başlayan yolculuk yemek borusuna, oradan mideye ve bağırsaklara kadar uzanır. Bu
yolculukta besinler her organda farklı işlemlere tabi tutulurlar. Kasların kasılması ve gevşemesi, özellikle mide ve ince
bağırsakta çok önemlidir. Kasılma ve gevşeme hareketleri birçok nörotransmitterin beraber çalışması ile
gerçekleşir. Asetilkolin, taşikinin, nitrik oksit, vazoaktif bağırsak peptidi ve ATP bunlardan bazılarıdır.

27

You might also like