Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 55

İLİ : GENEL etmek vardır.

Allah Resulünü sevmek ve ona gönülden


TARİH : 01.01.2016 tabi olmak vardır. Onun gibi dosdoğru, emin ve yüce
bir ahlak üzere oluş vardır.
Sırât-ı müstakimde, hayır ve güzelliklere anahtar,
şerre kilit oluş vardır. Sırât-ı müstakimde insanı
itibarsızlaştırmak değil, yüceltmek; öldürmek değil,
yaşatmak vardır. Sırât-ı müstakimde ötekileştirmek
değil, biz olmak; parçalanıp yok olmak değil, bir ve
beraber olmak vardır. Farklı renkleri, farklı dilleri
Yüce Yaratanın bir ayeti olarak telakki etmek vardır.
Sırât-ı müstakimde yalan, hile ve türlü desiseler değil;
dürüstlük, erdem ve istikamet üzere olmak vardır.
Sırât-ı müstakimde şiddet, zulüm, terör değil; şefkat,
RABBİMİZ! BİZİ DOSDOĞRU YOLA İLET! merhamet ve adalet vardır. Bâtıl ve beyhude davaların
Aziz Kardeşlerim! peşinde savrulmak değil, hak ve hakikate tâbi olmak
Bir gün Peygamberimiz (s.a.s), düz bir çizgi vardır.
çizerek “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur.”
Kardeşlerim!
buyurdu. Ardından bu çizginin sağından ve solundan
Çağımızda bütün bu anlamları ifade eden sırât-ı
başka çizgiler çizdi ve “Bunlar da, dosdoğru yolun
müstakimden uzaklaşıldığı için, dünyada ve gönül
haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin
coğrafyamızda korku, acı, gözyaşı, huzursuzluk kol
başında ona çağıran bir şeytan vardır.” şeklinde
geziyor. Sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı için bugün
açıklamada bulundu. Sonra da şu âyeti kerimeyi
semamız nice merhametsizliklere, arzımız nice
okudu 1 : “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur.
vicdansızlıklara şahitlik ediyor. Sırât-ı müstakimden
Buna uyun. Başka yollara sapmayın. Onlar sizi
uzaklaşıldığı içindir ki; dünyada milyonlarca insan
Allah’ın yolundan uzaklaştırır. İşte günahtan
evinden, barkından, yurdundan kaçıyor, açlık ve
korunmanız için Allah size böyle öğüt verdi.”2
sefaletten hayatını kaybediyor. Sırât-ı müstakimden
Kardeşlerim! uzaklaşıldığı içindir ki; bugün ayrılık-gayrılık ve
Rabbimizin dosdoğru yolu olan ve dualarımızdan tefrikaya düşülüyor; kardeşlik, muhabbet, adalet, hak
hiç eksik etmediğimiz sırât-ı müstakimi, Efendiler ve hakikat çağrıları cılız ve karşılıksız kalıyor. Öyle ki,
Efendisi bizlere böyle takdim ediyordu. Bu yolun mezheplere, meşreplere, dillere, ırklara, coğrafyalara
yolcusu olmanın, şeksiz şüphesiz mümin olmayı, Allah mensubiyet, kimilerince İslâm’a ve ümmete
ve Peygamberinin mesajlarını her daim sadakat ve mensubiyetin önüne geçiriliyor. Allah’ın insana
teslimiyetle dikkate almayı gerektirdiğini bildiriyordu. lütfettiği saygınlık, haysiyet ve dokunulmazlık,
Efendimiz, hiçbir eğrilik ve sapkınlığın bulunmadığı dünyanın pek çok yerinde gün be gün çiğneniyor.
bu yola koyulan yolcunun, dünya ve ahirette huzur ve
Kardeşlerim!
mutluluğa ulaşacağını vurguluyordu. Farklı yolların ise
Unutmayalım ki; kurtuluşumuz, huzur ve
insanı sadece sırât-ı müstakimden değil, aynı zamanda
mutluluğumuz Rabbimizin bizlere Kitabı ve
Rabbinin rızasından, Resûlullah’ın izinden, yaratılış
Peygamberi aracılığıyla öğretmiş olduğu sırât-ı
amacından, dahası tüm insani erdemlerden
müstakiminde, dosdoğru yolda sapmadan, yılmadan
uzaklaştıracağını haber veriyordu.
yürümekle mümkündür. Efendimiz (s.a.s)’in eşsiz
Kıymetli Kardeşlerim! örnekliğinden ayrılmamak ve onun bize öğrettiği yüce
Sırât-ı müstakim, Kur’an’ın yoludur. değerlere sımsıkı sarılmakla mümkündür.
Peygamberlerin yoludur. Allah’a verdikleri sözden bir
Hutbemi her gün namazlarımızda okuduğumuz,
an olsun ayrılmayan, sadakatle sembolleşen sıddıkların
Rabbimize teslimiyet ve niyazımızı dile getirdiğimiz
yoludur. Sırât-ı müstakim, şühedanın, salih amel
Fâtiha suresindeki şu âyet mealleriyle bitirmek
işleyenlerin, ilahi lütuf ve nimetlere talip olanların
istiyorum: “Rabbimiz! Ancak sana kulluk eder ve
yoludur. Bu yol, “Sözlerin en doğrusu Allah’ın
yalnız senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola
Kitabıdır. Rehberliğin en güzeli Muhammed’in
ilet. Nimet verdiklerinin yoluna; gazaba
rehberliğidir.” 3 hadisini hayatında değişmez ilke
uğramışların ve sapmışların yolunu değil!”4
olarak kabul edenlerin yoludur. Sırât-ı müstakim
dışındaki yollar ise şeytanın davet ettiği yollardır. Bu 1
En’âm, 6/153.
yollar, gayr-ı meşru arzu ve isteklerin, hırsların, kin ve 2
Dârimî, Mukaddime, 23.
düşmalığın, fitne ve fesadın, ayrılık ve gayrılığın, 3
Nesâî, Salâtu'l-îdeyn, 22.
bencilliğin adreslerine uzanan yollardır. 4
Fâtiha, 1/5-7.
Kardeşlerim! Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Sırât-ı müstakimde sadece bir olan Allah’a kulluk
vardır. Hayatı O’nun emir ve yasaklarına göre tanzim
İLİ : GENEL Değerli Kardeşlerim!
TARİH : 08.01.2016 İnsan her yaşta, her çağda ve her konumda edep
ve hayâya muhtaçtır. Edep, bizim medeniyetimizde
üstün bir ahlâkî meziyet olarak değer görmüştür.
Ancak bugün büyük oranda insanlık, bir edep ve hayâ
mahrumiyeti, bir ahlak çöküntüsü yaşamaktadır.
Günümüz dünyasında ahlâkî değerler giderek
yozlaşmaktadır. Öyle ki, önceleri edep ve hayâ sahibi
olanlar övülür, değerli görülürken, şimdilerde edepli
davranmak ve hayâlı olmak bir eksiklik, bir zayıflık
gibi algılanmaktadır. Edebe aykırı sözler sarf etmek ve
EDEP VE HAYÂ ahlâk dışı davranışları alenî olarak işlemek ise ne
Cumanız mübarek olsun Aziz Kardeşlerim! acıdır ki kimilerince cesaretin, özgüvenin ve
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir gün ashâbına, özgürlüğün göstergesi kabul edilmektedir.
Nice zihinler, gönüller ve bedenler edep ve hayâ
ile yücelmek yerine edepsizliğin girdabında
“Allah’tan hakkıyla hayâ ediniz!” buyurdu. boğulmaktadır. Fıtratı zedeleyen, ahlakı zayıflatan,
Ashab, hayâ perdesini yırtan araçlar her geçen gün
artmaktadır. İnsanlık, nicelerinin ar damarlarının
“Yâ Resûlallah! Biz zaten Allah’tan hayâ çatlayışını üzüntü ve ibretle izlemektedir. Kimi sosyal
ediyoruz, elhamdülillah!” şeklinde karşılık verdi. medya ortamları, ekranlar, sayfalar her gün hataya
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, sözlerine şöyle devam teşvik eden, günahı tatlı gösteren, kötüye ve şiddete
etti. “Hayâ, sadece sizin anladığınız manada müsaade eden kareler yayınlamaktadır. Çocuklar
değildir. Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, bütün istismar malzemesi hâline getirilmekte; kadınlar, cinsel
organları her türlü günah ve haramdan meta olarak görülmektedir. Dün harama karşı edeple
korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine öne eğilen başlar, hürmetle çevrilen gözler bugün sınır
aldanmamaktır. Ölümü ve ölümden sonraki hayatı tanımaz bir biçimde harama yönelebilmektedir.
asla unutmamaktır.”1 Kardeşlerim!
Kardeşlerim! Bütün bunların temelinde erdem ve ahlak üzerine
Rabbimizin insanın fıtratında var ettiği bina edilmeyen bir hayat anlayışının var olduğu
duygulardan biri de edep ve hayâdır. Edep ve hayâ, aşikârdır. Edep ve hayâ yoksunluğu, insanın değer
Efendimizin de işaret ettiği gibi yaratılış hikmet ve bakımından yoksullaşmasının bir ifadesidir.
gayesine uygun, insana yaraşır bir hayat sürme Edepsizlik, değersizliktir. İnsanın fıtratında var olan
çabasıdır. Edep ve hayâ, insanın nefsini terbiye etmesi, edebi, hayâyı kaybetmek, kişiyi “en şerefli varlık”
kendini ve haddini bilmesidir.2 olmaktan çıkararak değersizleştirir. Peygamberimiz,
hayâ ve edebin, imanın bir tezahürü olduğunu, bu
Ruhunu Kerim Kitabımızın mana sofrasından meziyetlerden kendini mahrum edenlerin ise hüsrana
besleyen müminler, kâmil insan olma yolunun edep ve sürükleneceklerini haber vermektedir.4
hayâdan geçtiğini bilirler. Müminin söz ve davranışları
edeple değer bulur. Edeple yapılan tövbe makbul olur. Kardeşlerim!
Dua ve ibadetler, edeple eda edilirse Allah’a yükselir Geliniz! Edep ve hayânın eşsiz bir hazine
ve sahibini yüceltir. olduğunu bir kez daha hatırlayalım. İşe önce kendi
ayıplarımızı görüp düzeltmekle başlayalım. Zamanın
Aziz Müminler! ve mekânın hakkımızda şahitlik yapacağı hesap günü
Edep ve hayâyı kuşanan kalpte ancak hayır ve gelmeden önce kendimizi hesaba çekelim. Mümin
güzellik bulunur. Edebi şiar edinmiş bir zihinden ancak olmanın hakkını verebilmek için gayret gösterelim.
faydalı düşünceler sadır olur. Edeple konuşan bir Her hal ve hareketimizde Resûl-i Ekrem (s.a.s)
dilden ancak hayırlı ve hoş sözler dökülür. Böyle bir Efendimizin ahlak ve edebini örnek alalım.
dil, kendini ilgilendirmeyen boş sözlerden, dedikodu,
yalan, iftira gibi mümine yakışmayan konuşmalardan Hutbemizi, müminin nişanı olan edebe dair şu
uzak durur. veciz ifadelerle bitirmek istiyorum:
Edep ve hayâ ile nazar eden göz, kendi ayıbını Edeb bir tâc imiş nûr-i Hudâ’dan,
aramaktan başkalarının kusur ve noksanını göremez. Giy o tâcı emin ol her belâdan.
“Söyle müminlere, gözlerini muhafaza etsinler.” 3
âyetinin terbiyesinden geçen göz, mahremiyet
1
Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 24.
2
İsrâ, 17/37.
sınırlarını ihlal edemez. Edep ve hayâ perdesine 3
Nûr, 24/30-31.
bürünen kulak, Rabbimizin hoşnut olmadığı her türlü 4
Tirmizî, Birr ve Sıla, 65.
söze kapalıdır. Edep ve hayânın tadına varan gönül,
kin, haset, kibir, nefret gibi her türlü nefsani duygunun Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
esaretinden kurtulur.
İLİ : GENEL Bugün de ülke olarak, millet olarak en ağır imtihanlardan
TARİH : 15.01.2016 geçiyoruz. Birlik beraberliğimize kast eden ve bizi
birbirimize düşürmek isteyenlerce fitne ateşi her geçen gün
bütün şiddetiyle körükleniyor. Pek çok kardeşimiz ve
masum insan, fitnenin sebep olduğu hain saldırılarla, vicdan
ve insafını kaybetmişlerin sınır tanımayan vahşetleriyle can
veriyor. Cehaletten kaynaklanan taassupla, birtakım
mihrakların yönlendirmesiyle her türlü şiddet ve cinayeti
meşru gören bir anlayış, kalbimize bir hançer gibi günden
güne saplanıyor.
Diğer yandan hiçbir ahlaki değer ve sınır tanımaksızın
İMTİHANIN ADI: FİTNE ortaya atılan ve aslı astarı olmayan ithamlarla diller
Aziz Kardeşlerim! kirletiliyor, zihinler ve gönüller bulandırılıyor. Fitne ve
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle huzursuzluklara sebep olunuyor. Görsel ve sosyal medyada
buyurmaktadır: “Sizden sadece zulmedenlerle sınırlı asılsız söz ve töhmetlerle nice masum insanın onur ve
kalmayacak fitneden sakının. Ve bilin ki, Allah’ın cezası haysiyeti, izzet ve şerefi ölçüsüzce dile dolanıyor. Oysa en
oldukça şiddetlidir.”1 büyük fitnelerden biri, bir insanın onur ve haysiyetine kast
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz etmek değil midir? En büyük zulümlerden biri, dili zehirli
(s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz bahtiyar kimse, bir ok haline getirerek nazargâh-ı ilahî olan kalpleri
fitnelerden uzak kalandır. Bir musibete uğradığında yaralamak değil midir?
sabredendir. Yazıklar olsun fitneye sebebiyet verenlere Kardeşlerim!
ve destek olanlara!”2 Bizler, geçmişten günümüze her zorluğu, her imtihanı
Aziz Müminler! Rabbimizin emirlerine, Peygamberimizin öğütlerine riayet
Kerim Kitabımızda farklı anlamlarda kullanılan fitne ederek geçtik. Fitne, fesat, kaos ve desiseleri basiretle,
kelimesi aynı zamanda “imtihan” anlamına gelir. Kimi ferasetle hep birlikte aştık. Gönülleri bir, hüzün ve kederleri
zaman canımızla imtihan oluruz. Kimi zaman sahip bir, gayeleri bir kardeşler olduk. Öyleyse geliniz, bugün de
olduğumuz ve nice emeklerle biriktirdiğimiz malımız ve millet olarak bizi kuşatan, yarınlarımızı tehdit eden fitne ve
mülkümüzle imtihan oluruz. Kimi zaman göz aydınlığı güçlükleri aşabilmek için rahmet, adalet, hak ve hakikat dini
evladımızla imtihan oluruz. Kimi zaman yüzümüzü İslam’a sımsıkı sarılalım. Hep birlikte fitne ateşini
güldüren bir sevincin adıdır imtihan. Kimi zaman başımıza söndürmenin yollarını arayalım. Bizi birbirimize düşürmeye
gelen bir musibettir imtihan. yönelik tuzak ve komplolara, içimizden ve dışımızdan
beslenen fitne uzantılarına karşı uyanık olalım.
Kardeşlerim! Farklıklarımızı bir eksiklik, ayrılık ve çatışma nedeni değil,
Kimi zaman da imtihanımız, türlü huzursuzluklara, bir zenginlik vesilesi olarak görelim. Kardeşliğimizi, birlik
karışıklıklara sebep olan fitne karşısındaki tutumumuzdur. ve beraberliğimizi her türlü aidiyet ve çıkarın üstünde
Yüce Rabbimiz, fitnenin öldürmekten daha kötü, daha tutalım. Önyargılardan sıyrılarak birbirimizin izzet, onur ve
korkunç olduğunu belirtir. Peki fitne neden bir insanı haysiyetini saygın, muhterem ve mükerrem görelim.
öldürmekten daha kötü ve korkunç olarak takdim ediliyor Allah’a, Peygambere, ahlaki değerlere gönül vermiş
bizlere? Çünkü fitne, kin ve husumete sebep olur. müminler olarak fitne ve fesadın değil, ıslahın öncüsü
Kardeşliğimizi ve birliğimizi sarsar, gücümüzü zayıflatır. olalım. Boş, asılsız, aslına vakıf olmadığımız, fitneye sebep
Fert ve toplumların güne ve yarına dair umudunu yerle bir olan dedikodu ve töhmetin peşinde koşarak ömrümüzü ve
eder. zamanımızı israf etmeyelim. Elimizle, dilimizle, hâsılı
Fitne, insanların onurlarını, şeref ve haysiyetlerini bütün bir bedenimizle bir gün mutlaka hesaba
zedeler. Fitneyle iştigal etmek zihni kirletir, gönlü kirletir, çekileceğimizi unutmayalım.
dili kirletir. Fesat peşinde koşan ve insanları birbirine Hutbemi şu dua ile bitirmek istiyorum:
düşürmek için çalışanlar, sadece şeytanın amacını
kolaylaştırırlar. Benliğindeki fitne duygusu, kişinin yalnız Ya Rabbi! Fitnenin esiri olmuş zihin ve gönle sahip
kendisini değil, aynı zamanda toplumu ve hatta insanlık olmaktan sana sığınırız. Dillerimizi fitne ateşini
ailesini tarumar eder. İşte bu nedenledir ki, Yüce Rabbimiz tetiklemekten, gönüllerimizi, gözlerimizi, kulaklarımızı hak
ve Peygamber Efendimiz, fitneyi değil, ıslahı; çatışmayı ve hakikate karşı kör ve sağır kesilmekten muhafaza eyle!
değil, kaynaşmayı esas almamız hususunda bizleri sıkça Bize kudret ver; haysiyetin ayaklar altına alınmasına
uyarır. Kerim Kitabımız, fitne çıkararak huzursuzluk ve müsaade etmeyelim. Bize gayret ver; aramıza öfke, kin ve
kargaşaya neden olanların ahirette ağır bir cezaya nefret tohumları ekmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Bize
çarptırılacaklarını bildirir.3 vahdet ver; bir olalım, birlik olalım.
Rabbimiz! Milletimizi ve İslam âlemini her türlü fitne
Kardeşlerim!
ve musibetten muhafaza eyle! Bizleri tevhit üzere sabit kıl!
Tarih, fitnenin sebep olduğu nice yıkımlara, nice
kıyımlara, nice karanlık dönemlere şahit olmuştur. 1
Enfâl, 8/25.
Geçmişte yaşanan kavgaların, savaşların, katliamların 2
Ebû Dâvûd, Fiten ve Melâhim, 2.
birçoğunun temelinde fitne vardır. Biz de geçmişte türlü 3
Bürûc, 85/10.
fitnelere maruz kaldık, türlü fitnelerle imtihan edildik. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Kıymetli Kardeşlerim!
TARİH : 22.01.2016 Sözde aranan diğer bir özellik ahlaktır, nezahettir.
Sözün bir ahlakı, bir âdâbı vardır. Mümin, konuşmasıyla
zarafet ve nezaketini yansıtmalıdır. Onun kelâmı, güzel
ve hoş olmalı, insanın gönlüne akmalıdır. Ancak, gönle
akabilmesi için söz, samimiyetle, gönülden
söylenmelidir. Efendimiz (s.a.s), insanları etkilemek için
yapmacık sözler söyleyenleri, ağzını eğip bükerek
gösteriş amacıyla söz sarf edenleri Allah’ın sevmediğini
haber verir. 5 Müminin insanlara lânet okuyan, kaba,
çirkin, kötü sözlerle hakaret eden biri olamayacağını
vurgular. 6 Sadaka diye tanımladığı güzel sözün, kişiyi
cehennem ateşine karşı koruyan bir kalkan olduğunu
bildirir.7
Kardeşlerim!
SÖZ AHLAKI Ne acıdır ki günümüzde büyük ölçüde sözün
Aziz Müminler! değeri düşmüş, imaj yüceltilmiş, görüntü ve görsellik
Bir gün Peygamberimiz (s.a.s)’e sahabeden biri, öne çıkarılmıştır. Çoğu zaman söz söyleme sorumluluğu
“Kurtuluşun yolu nedir?” şeklinde bir soru sordu. göz ardı edilir olmuştur. Sorumsuzca, sonu
Efendimiz, bu soru vesilesiyle tüm müminlere kurtuluşa düşünülmeden söylenen sözlerle nice olumsuzluklara,
ve huzura giden yola dair şu önemli tavsiyede bulundu: huzursuzluklara, buhranlara neden olunmaktadır. Sosyal
“Diline sahip ol! Fitneye bulaşma! Günahların için medya başta olmak üzere kimi yayın organlarında
pişmanlıkla gözyaşı dök!”1 gündeme getirilen asılsız sözlerle kitleler etki altına
alınmakta ve algılar yanlış yönlendirilmektedir. Hiçbir
Hutbemin başında okuduğum hadis-i şerifte ise ahlakî değer tanımaksızın, insanların kişilik hak ve
Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Kulun kalbi onurları hedef alınmakta ve insafsızca
doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Sözü doğru zedelenebilmektedir. Daha da ötesi kimilerince zaman
olmadıkça da kalbi doğru olmaz.”2 zaman hiçbir insanî değer gözetilmeksizin türlü iftira ve
Kardeşlerim! karalama kampanyalarıyla din ve dini müesseseler
Söz, Yüce Rabbimizin kelam sıfatının bir itibarsızlaştırmaya çalışılmaktadır. Gayri ahlakî ve gayri
yansımasıdır. Âlem, O’nun “Ol” sözüyle var olmuştur. vicdanî bu tür çabalar, mümin gönülleri derinden
Âdem (a.s.), O’nun bir sözüyle yaratılmış ve insan, yaralamaktadır. Bu asılsız sözlerin, araştırılıp teyit
dünya serüvenine sözle başlamıştır. Rabbimiz, kelâm edilmeden dillere dolanması ise ne vahim bir durumdur.
sıfatının bir tezahürü olarak insanlara vahiy Unutulmamalıdır ki bu tür sözleri ortaya atanlar kadar,
göndermiştir. Kerim Kitabımız Kur’an, okunan bir söz araştırma gereği duymadan onlara itibar edenler de
olarak Efendimiz (s.a.s)’e vahyedilmiştir. İnsanoğlu, sorumluluk ve vebal sahibidir.
zihin ve gönül dünyasındakileri hep sözle ifade etmiştir. Kardeşlerim!
Dil, aklın da kalbin de tercümanı olmuştur. Bugün, insan olarak, Müslüman olarak hepimize
Kardeşlerim! düşen görev, imajın ve görselliğin görüntüsüne
İslam medeniyeti ahlak, hikmet, irfan, hak ve kendimizi kaptırmamaktır. Manayı maddeye, bâkî olanı
hakikati izhar eden bir söz medeniyetidir. Sözde fâniye, hakikati yalana esir etmemektir. Söz ahlakı ve
öncelikle doğruluğun, sadakatin bulunması gerekir. Söz, sorumluluk bilinciyle hareket ederek her daim hak ve
hak ve hakikate tercüman olmalıdır. Yalanla, iftirayla hakikatin peşinden gitmektir. İnsanî ilişkilerimizde
zihinler, gönüller, diller kirletilmemelidir. Doğru empati, saygı, nezaket ve anlayışı kendimize şiar
olmayan sözlerle fesat ve huzursuzluğa sebebiyet edinmektir. Her bir sözümüzün, her bir işimizin kıyamet
verilmemelidir. Emanet olan ömür sermayesi ve hızla günü hesabının sorulacağını unutmamaktır.
akıp giden zaman, faydasız, beyhude sözlerle israf Hutbemizi Yunus Emre’nin şu anlamlı beyitiyle
edilmemelidir. Bu hususta Efendimizin “Ya hayır bitirmek istiyorum:
söyleyin, ya susun!” 3 uyarısı her daim şiarımız
olmalıdır. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz.
Allah katında sözün değeri, hakkı ve hakikati ne
kadar yansıttığı ile ölçülür. Çünkü söz, özün aynasıdır 1
Tirmizî, Zühd, 60.
ve sadece insanın davranışını değil, aynı zamanda 2
İbn Hanbel, III, 199.
3
Buhârî, Edeb, 31.
kişiliğini, hatta âkıbetini belirlemektedir. Bu gerçeği 4
Ahzâb, 33/70-71.
Yüce Rabbimiz, şu âyet-i kerime ile haber vermiştir: 5
Tirmizî, Edeb, 72.
6
Tirmizî, Birr ve sıla, 48.
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının 7
Buhârî, Cihad, 128, Buhârî, Edeb, 34.
ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın.”4
İLİ : GENEL koşulması dışında bütün günahları bağışladığını
TARİH : 29.01.2016 bilmelidir. 4 Son nefese kadar tövbe kapısının açık
olduğunu ve imtihanın sürdüğünü asla
unutmamalıdır. Allah’ın sonsuz merhametini uman
mümin, öncelikle kendisine şefkat ve merhameti
şiar edinmelidir. Gönlünü kin, nefret, husumet,
zulüm gibi kötülüklere esir etmemelidir.
Allah Sabûr’dur, sonsuz sabır sahibidir. Her
şeye gücü yettiği halde, kendisine karşı haddi
aşanları, nankörlük ve türlü saygısızlık yapanları
cezalandırmakta acele etmez. Mümin de Cenâb-ı
Hakk’ın Sabûr isminden nasibini alarak sabrı
kuşanmalıdır. Türlü sıkıntı ve musibetler karşısında
EN GÜZEL İSİMLER O’NUNDUR O’na sığınmalı ve O’na güvenip dayanmalıdır.
Aziz Müminler!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz Kardeşlerim!
şöyle buyuruyor: “O, yaratan, yoktan var eden, Yüce Rabbimiz, Rezzak’tır. İsteyene istediğini
şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. verendir. Sonsuz cömertlik sahibidir. Mümin, “Ey
Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. ruhumun ve bedenimin gıdasını yaratıp veren
O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet Rezzâk!” dediği zaman bilir ve inanır ki, Allah
sahibidir.”1 onun rızkına kefildir. Bu rızık vakti gelince kişiyi
bulur, bunun kendisine ulaşmasını hiçbir kuvvet
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz engelleyemez. Yeter ki mümin, üzerine düşen
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah’ın doksan dokuz sorumluluğu yerine getirsin.
ismi vardır. Kim bu isimleri öğrenip gereğiyle
amel ederse cennete girer.”2 Allah Refîk’tir, Halîm’dir. Nezaketi, kolaylığı,
lütuf ve ihsanı sever. Öyleyse mümin de hilm sahibi
Kıymetli Kardeşlerim! olmalıdır. Nezaketi, sevgi ve saygıyı elden
Hepimizin müminler olarak Yüce Rabbimize bırakmamalıdır. Cömertliği kendine şiar
karşı görev ve sorumluluklarımız vardır. Bunların edinmelidir.
başında O’nu tanımak, O’na inanmak, O’nun
varlığını ve birliğini kabul etmek, bir an olsun O’nu Kardeşlerim!
akıldan çıkarmamak gelir. Verdiği nimetlere karşı Rabbimiz, her daim bizimledir. Bizi, yalnız,
şükrün bir tezahürü olan ibadetlerle O’na yardımsız, desteksiz, sahipsiz bırakmaz. Bize
yakınlaşmaya vesileler aramak gelir. bizden daha yakındır. Gerçekten görmek için
bakarsak, her doğrunun, her kemâlin, her cemâlin
Yüce Rabbimiz, kendisinin pek çok güzel yanı başında O’nun eserini buluruz. O’nun dosta
isminin olduğunu bildirmiş ve bu isimlerle karşı dostumuz, külfete karşı yardımcımız olduğunu
kendisine dua etmemizi istemiştir. 3 Kerim fark ederiz. Bize gösterdiği bu ilgi ve sevgiyi
Kitabımızın pek çok âyetinde bu isimlerle kendisini karşılıksız bırakmak, Gerçek Dost’a karşı büyük bir
bize tanıtmıştır. Efendimiz (s.a.s) de Yüce Allah’ın hak bilmezlik ve nankörlük olmaz mı?
doksan dokuz ismi olduğunu bildirmiş ve bunları
tek tek saymıştır. Hutbemizi Rabbimizin, kendisini bize tanıttığı
şu kutsi hadis ile bitirmek istiyorum: “Kulum beni
Kardeşlerim! zikrederken onunla beraberim. O beni kendi
Bir mümin için asıl olan, sadece Allah’ın başına zikrederse, ben de onu kendim
isimlerini ezberleyip okumak değildir. Bu isimlerin zikrederim. O beni bir topluluk içinde anarsa,
anlamlarını öğrenmek ve bu isimlerle Allah’a duada ben onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluk
bulunmaktır. Asıl olan, bu ilâhî sıfat ve isimlerin içinde anarım.”5
öğrettiği anlamlarla hayatı mâmur etmektir.
1
Haşr, 59/24.
Yüce Rabbimiz, Rahman’dır, Rahim’dir. Çok 2
Buhârî, Şürût, 18.
bağışlayan, çok esirgeyendir. Dünyada bütün 3
A’râf, 7/180.
canlılara, bütün insanlara, ahirette ise müminlere 4
Zümer, 39/53.
karşı merhametlidir. O halde, mümin, nefsine uyup 5
Buhârî, Tevhid, 15.
haddi aşmış bile olsa, Allah’ın engin rahmetinden
umudunu kesmemelidir. Allah’ın, kendisine ortak Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL kavuşmuştur, nimetlerle ikrama ermiş, ebedi mutluluğa
TARİH : 05.02.2016 erişmiştir. Bize düşen, onun ardında bıraktığı emanetlere
bu hayatı kolaylaştırmak, hayata tutunma ve ayakta kalma
gücü aşılamaktır.
Kardeşlerim!
Şimdi terörün mağdur ettiği kardeşlerimizin
yaralarını sarma zamanıdır. Evleri yakılıp yıkılan,
şehirlerini terk etmek zorunda kalan, çocuklarını okula
gönderemeyen, iş yerlerinin kepenklerini kapatan binlerce
insanımız hayata dönmeyi bekliyor. Bugün bizim
vazifemiz onlara ensar olmak, dertlerine derman olmak,
halleriyle hemhal olmaktır. Bugün bizlere düşen, hayatın
ŞİMDİ YARALARI SARMA ZAMANI! eski tadı ve ahengi ile akması ve hatta eskisinden daha
Aziz Müminler! büyük umutlar taşıması için kardeşlerimizin yanında
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle olmaktır. Evsize ev, yuvasıza yuva, kimsesize kimse
buyuruyor: “İyilik ve Allah’a karşı gelmekten sakınma olmayı bilen milletimiz, bugün terör mağduru olan
hususunda yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta kardeşlerimizi yalnız bırakmayacaktır. Terörle örselenen
yardımlaşmayın.”1 ruhları tedavi edelim, toprağından koptuğu için garipleşen
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) yüreklere dokunalım. Bu vatanın geleceği olan yavruların
şöyle buyuruyor: “Kişi, kardeşine yardım ettiği sürece gözlerinin önündeki yıkıntı sahnelerini silelim,
Allah da ona yardım eder...”2 kulaklarındaki silah seslerini unutturalım.
Aziz Müminler! Kardeşlerim!
Dünya üzerinde birbirini alevlendiren nice çatışma Şimdi Bayır Bucak Türkmenlerinin yaralarını sarma
ve savaşın yaşandığı ağır bir dönemden geçmekteyiz. zamanıdır. Türkmen kardeşlerimiz, son ana kadar
İslam coğrafyasının farklı köşelerinde insanlığın utancı topraklarını zalimlere karşı savunmak ve yurtlarını terk
niteliğinde kara günler yaşanıyor. Masum Müslümanlar etmemek için uğraşmış, canlarını dişlerine takarak hayatta
dayanılmaz acılar yaşıyor. Akan kan bir türlü dinmiyor. kalma mücadelesi vermiştir. Son büyük saldırı ve
Çevremiz bir ateş çemberi ile sarılmışken, Türkmen, Arap bombalamaların ardından ülkemize sığınan binlerce
ve Kürt binlerce kardeşimiz, barış umuduyla ülkemize soydaşımızın ağır yaralarını sarmak için seferber olma
sığınıyor. zamanıdır. Onlara hicretin zorluklarını unutturacak,
kendilerini dost ellerde hissettirecek, yitirdikleri güven ve
Diğer taraftan ülkemiz de zor zamanlardan geçiyor. huzur iklimine kavuşmalarını sağlayacak her türlü yardım
Birliğimizi sınayan, bütünlüğümüzü hedef alan hain eller, ve desteğimiz için gün bugündür. Gün, yaraları sarma
vatanımızın bir köşesinde şiddeti tırmandırıyor. Onlarca günüdür.
kahraman evladımız şehit düştü. Ciğerler dağlanıyor,
ailelerin boynu bükülüyor. Kardeşlerim!
Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Diyanet Vakfımız
Bugün varlığımızı seferber ederek yıkılanları olarak daha önce milletimizin hayır elini dünyanın pek
yeniden inşa etmek, yorulana can, boğulana nefes, çok noktasına ulaştırdık. Bugün de “Şimdi Yaraları
kimsesize kimse olmak, kardeşliğimizi bir daha Sarma Zamanı” başlığıyla yeni bir kampanya başlatmış
hatırlamak durumundayız. Şimdi gözlerin feri, dillerin bulunuyoruz. Bu kampanya uzak diyarlara değil, bizzat
duası, yüreklerin cesareti olma zamanıdır. Şimdi yaraları kendi dünyamıza kendi vatandaşlarımıza, misafirlerimize
sarma zamanıdır. yöneliktir. Bu itibarla, bugün ülkemiz genelindeki bütün
Kardeşlerim! camilerde şehit ailelerimiz, terör mağduru kardeşlerimiz
Öncelikle vatanımızın güvenliğini canları pahasına ve ülkemize sığınan Türkmen kardeşlerimiz için bir
sağlayan aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yardım kampanyası düzenlenmiştir. Rabbim yaptığınız ve
onları en derin minnet ve şükranla yâd ediyorum. Yüce yapacağınız yardımlarınızı kabul eylesin.
Rabbimiz onları rahmet ve mağfireti ile huzuruna kabul Kardeşlerim!
buyursun. Mekanları cennet olsun. Hutbemizi bütün mümin kardeşlerimiz için önemli
Şehitlerimizin ailelerine bir defa daha başsağlığı olduğuna inandığım bir hususu dile getirerek bitirmek
diliyorum. Şehitlerini en yüce makamlarda ağırlayan istiyorum. Geleceğimizin teminatı yavrularımızın
Rabbimiz, onlara sabır ve metanet ihsan etsin. yetişmesi için, göz aydınlığı çocuklarımızı, okullarımızda
Yüreklerindeki yangını söndürsün, gözyaşlarını dindirsin. tercihe bağlı olarak okutulan Kur’an-ı Kerim ve
Peygamber Efendimizin Hayatı derslerini seçmeye teşvik
Kardeşlerim!
edelim. Bunun, anne babalar olarak üzerimize düşen dini
Şimdi milletçe şehitlerimize olan vefa borcumuzu
bir vazife olduğunu unutmayalım.
ödeme zamanıdır. Şimdi şehit ailelerinin yaralarını sarma
zamanıdır. Onların evlatları biz olalım, ellerini biz öpelim, 1
Mâide, 5/2.
hallerini biz soralım, dualarımızı onların dualarına 2
Müslim, Zikir, 38.
katalım. Şehit eşlerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarında Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
yanlarında olalım. Şehitlerimizin bize emaneti olan
çocuklarını bağrımıza basalım. Şehit, Rabbine
İL : GENEL öğütlemiştir. Efendimiz, bizim iki cihanda
TARİH : 12.02.2016 serverimizdir.
Kardeşlerim!
Hayat kitabımız olan Kur’an-ı Kerim,
Peygamberimizin diliyle bizlere ulaşmıştır. Onun
örnekliğinde hayat bulmuş, okunmuş, anlaşılmış ve
uygulanmıştır. Kur’an’ı yaşanan bir kitaba dönüştüren
Peygamberimizdir. Vahyin ağırlığını ilk karşılayan,
ilâhî kuralları ilk açıklayan, insanlara Allah’ın
muradını duyuran Peygamber Efendimizdir. Yüce
Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bizlere namaz kılmayı,
oruç tutmayı, zekât vermeyi, hac yapmayı
PEYGAMBERE İMAN TEVHİDİN BİR GEREĞİDİR emretmiştir. Ancak namazın vakitlerini, rekât
Aziz Kardeşlerim! sayılarını ve nasıl kılınacağını bize Efendimiz
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz öğretmiştir. Orucun ne şekilde ve nasıl tutulacağını,
şöyle buyuruyor: “De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız zekâtın hangi mallardan ve ne kadar verileceğini,
bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı haccın menasikini bizlere hep Peygamberimiz
bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok göstermiştir. Kısacası ibadet hayatımız, onun
merhamet edendir.’ ”1 örnekliğinde şekillenmiştir.
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz Kardeşlerim!
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Gönülden tasdik ederek “Bize Kur’an yeter” anlayışıyla peygamberimizi,
Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in onun siretini ve sünnetini dikkate almadan
O’nun resûlü olduğuna inanan kimseye Allah, Müslümanca yaşamaya çalışmak mümkün değildir.
cehennemi haram kılar.”2 Bu duruş, Kur’an’ın bizzat kendisine aykırıdır. Çünkü
Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabımızda bize, kendisiyle
Kardeşlerim! birlikte Resulüne inanmayı4 ve tabi olmayı5 emreder.
İman esasları Allah’ın varlığını, birliğini, eşsiz Peygamberimizin helal kıldığını helal, haram kıldığını
ve ortaksız olduğunu kabul etmekle başlar. İman haram saymamızı ister.6 Dolayısıyla Peygamberimize
esaslarından biri de peygamberleri, ayrım inanmayan, onun siretini ve sünnetini benimsemeyen
yapmaksızın kabul etmektir. Bizler, Müslüman bir anlayış, İslam anlayışı olamaz. Peygambere iman
olmanın bir gereği olarak bütün peygamberlere, etmeden, Kur’an ile sünnetin arasına mesafe
nübüvvet zincirinin son halkası Muhammed koyularak ebedi kurtuluşa ulaşılamaz. Resul-i
Mustafa’ya (s.a.s) ve onun tebliğ ettiklerinin Ekrem’in şerefli sözleri olmadan Kur’an anlaşılamaz
tamamına şeksiz şüphesiz iman ederiz. Bu imanımızı ve yaşanamaz. Bizi bu konuda ikaz eden yine bizzat
kelime-i şehadetle gönülden tasdik ederiz. Efendimizdir. O şöyle buyurur: “Sakın sizden
birinizi, emrettiğim veya yasakladığım bir konu
diyerek
kendisine iletildiğinde, köşesine yaslanmış olarak
tevhide olan bağlılığımızı, Efendimize olan iman ve
cahilce, ‘Biz Allah’ın Kitabı’nda ne bulursak ona
sadakatimizi dile getiririz.
uyarız; hadis tanımayız!’ derken bulmayayım!”7
Aziz Müminler!
Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz (s.a.s), Allah’ın
Tarihin yüce rehberlerine, insanlığın barış ve
aramızdan seçtiği, müjdeleyici ve uyarıcı olarak
umut elçilerine, Efendimiz başta olmak üzere bütün
görevlendirdiği, kitabı ile şereflendirdiği son
peygamberlere sonsuz salat ve selam olsun. Rabbimiz,
peygamberdir. O, Rabbimizden aldığı vahyi kusursuz
bizleri tevhidi hakkıyla anlayan, kendisine hakkıyla
bir şekilde bize ulaştırmış, anlatmış, açıklamış ve
kul olan, Resulüne hakkıyla tabi olanlardan eylesin!
yaşamıştır. Bu yüzden ona iman eden, Allah’a iman
Peygamberimizin ümmeti olma, onun sancağı altında
etmiş; onu inkâr eden de Allah’ı inkâr etmiş olur.3
toplanma ve şefaatine nail olma bahtiyarlığından bizi
Peygamberimiz, bütün insanlığa gönderilmiş bir mahrum bırakmasın. Onun sünnetinden,
rahmet vesilesi ve hidayet rehberidir. O, bizlere muhabbetinden, bereketinden bizleri bir an olsun
varoluşumuzun gayesini haber vermiştir. Allah’a kul ayırmasın.
olmanın, O’nun rızasını ve cennetini kazanmanın
yollarını öğretmiştir. Peygamber Efendimiz, özüyle ve Âl-i İmrân, 3/31.
1
2
Buhârî, İlim, 49; Müslim, İman, 47.
sözüyle, her haliyle bizler için ahlak, iffet, şefkat, 3
Nisâ, 4/80. Ayrıca bkz. Buhârî, Ahkâm, 1; Müslim, İmâre, 33.
4
Nisâ, 4/136.
merhamet ve adalete dair muhteşem bir örnek olarak 5
A’râf, 7/158.
Ahzâb, 33/36.
yaşamıştır. O, ashabına ve “kardeşlerim” dediği
6
7
İbn Mâce, Sunne, 2; Tirmizî, İlim, 10.
bizlere sadakati, dürüstlüğü, vefayı, fedakârlığı Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İL : GENEL Teslimiyetin zirvesine oturan, Allah’ın emrine
TARİH : 19.02.2016 tereddütsüz “evet” diyen Hz. İsmail, Zebihullah
olarak örneğimizdir.
İffet ve hayâ ile özdeşleşen, nefsin gayr-ı
meşru istek ve arzularına Allah korkusuyla “hayır”
diyen Hz. Yusuf, Sıddîkullah olarak örneğimizdir.
Doğumuyla Firavun’ları telaşlandıran,
Firavun’un sarayında ama Allah’ın gözetiminde
büyütülen, peygamberlik verilince de firavunun
düzenini yerle-yeksan eden, Allah’ın kendisiyle
konuşarak yücelttiği Hz. Musa, Kelimullah olarak
örneğimizdir.
İsrailoğulları Tevrat’ı, Zebur’u ve
peygamberlerinin mirasını, güç ve saltanat adına
tahrif edip ifsada başlayınca, iffet abidesi Hz.
PEYGAMBERLER ALLAH’IN KUTLU Meryem’e, Allah Teâlâ’nın kendi ruhundan ‘ol’
ELÇİLERİDİR emriyle ilkâ ettiği Hz. İsa, Kelimetullah olarak
Aziz Kardeşlerim! örneğimizdir.
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz Aziz kardeşlerim!
şöyle buyuruyor: “‘Biz Allah’a ve Allah’ın bize Bütün vahiylerin zirvesi olan Kur’an-ı Kerimle
indirdiği kitaba, aynı şekilde İbrâhim, İsmâil, gönderilen ve peygamberlerin özü, özeti hatta
İshak, Yakûb ve torunlarına indirilenlere; Mûsâ özlemi olan, kıyamete kadar da ona iman etmeden,
ve Îsâ’ya verilenlere ve Rableri tarafından bütün onun getirdiğine teslim olmadan, dünya ve ahirette
peygamberlere gönderilenlere inandık. Allah’ın kurtuluşun mümkün olmayacağı Hz. Muhammed
peygamberleri arasında ayrım yapmayız; biz Mustafa (s.a.s), Habibullah olarak bizim ve bütün
Allah’a teslim olmuşuzdur’ deyin.”1 insanlığın yegâne örneğidir. Bütün bu özelliklerine
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz rağmen yüksek bir tevazu ile Efendimiz, kendisini
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Peygamberler, ataları bir Hz. Âdem ile başlayan Peygamberlik binasının eksik
kardeşlerdir.”2 bir tuğlası olarak nitelendirmiştir.
Kardeşlerim! Hz. Âdem’den Hâtem’ül-Enbiya Hz.
Peygamberlerin her biri, Allah’tan aldıkları Muhammed Mustafa (s.a.s)’ya kadar tüm
vahyi insanlara ulaştırmak üzere insanlar arasından peygamberlere salat ve selam olsun.
seçilmiş kutlu elçilerdir. İman esaslarından biri de Rabbimiz, bizleri ve neslimizi onların en güzel
hiçbir ayrım gözetmeksizin bu kutlu elçileri kabul ve örnek olan hayatlarından ve kutlu yollarından bir an
tasdik etmektir. Bizler, hemen her gün okuduğumuz olsun ayırmasın.
“Âmenerrasûlü” diye bilinen ayetlerde
peygamberlerin tümüne inandığımızı ve aralarında Kıymetli Kardeşlerim!
hiçbir ayrım yapmadığımızı dile getiririz. İki gün önce insanlıktan nasibini almamış her
türlü değerden ve vicdani duygudan yoksun kişi
Aziz Mü’minler! veya kişiler tarafından Ankara’da gerçekleştirilen
Yüce Rabbimiz, Kerim kitabımız Kur’an-ı saldırıda şehit olan güvenlik güçlerimize, hayatını
Kerim’de bizlere peygamberlerin hayatlarından kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı Haktan rahmet
örnek alacağımız kesitler sunar. İlk insan olma şerefi niyaz ediyor, yaralı olan vatandaşlarımıza acil şifalar
yanında, ilk peygamber de olan, insanlığın içinden diliyorum. Yakınlarına ve milletimize sabır, metanet
süzülüp çıkartılmış, özü itibariyle en temiz ve saf ve baş sağlığı diliyorum.
olan Hz. Âdem, Safiyyullah olarak örneğimizdir.
Cenâb-ı Allah bu saldırıda hayatlarını
Hiçbir taviz ve gevşeklik göstermeden sabırla kaybeden masum kardeşlerimizi engin rahmet-i
950 yıl boyunca tevhid mücadelesini sürdüren Hz. Rahmanıyla karşılasın. Rabbim millet olarak sabır
Nuh, Nebiyyullah olarak örneğimizdir. ve tahammül gücü zorlanan gönüllerimizi onarsın,
Tevhid uğrunda dağ gibi ateşe atılan, Allah’a yaralarımıza derman olsun. Milletimizin başı sağ
sadakatin ve müstakim duruşun sembolü Hz. olsun.
İbrahim, Halilullah olarak örneğimizdir. 1
Bakara, 2/136.
2
Buhari, Enbiyâ, 48.

Hazırlayan : Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


İL : GENEL kıyameti, hesabı, âhireti anlayamaz. Âhiretin, bizim
TARİH : 26.02.2016 ebedî yurdumuz, sonsuz ikamet mahallimiz olduğunu
kavrayamaz.
Aziz Müminler!
Rabbimiz, Kerim Kitabımızda, anlamsız ve
gayesiz yaratılmadığımızı, başıboş bırakılmadığımızı,
ölümle birlikte yepyeni bir hayata doğacağımızı
bizlere haber vermektedir. Dünyanın bizler için
aldatıcı bir meta olduğunu sıklıkla hatırlatmaktadır.
Hayatın dünyadan ibaret olduğu fikrinin, kişiyi inkâra
sürükleyeceğini bildirmektedir. Âhireti yok sayan bir
dünyanın oyun, eğlence, gösteriş ve övünmeden ibaret
olduğunu vurgulamaktadır.

ÂHİRETE İMAN Kardeşlerim!


Fâni olan dünya hayatı, ebedî âhiret hayatına
Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, giderken konakladığımız geçici bir menzildir. Bizler,
şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a karşı ebedî yurdumuzu, âhiretimizi bu dünyada
kazanacağız. Dünya bir imtihan yeriyken, âhiret
gelmekten sakının ve herkes, yarın için ne
hesap, sırat, mizan, cennet ve cehennem safahâtıyla
göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı
hakikatin ve mutlak adaletin zuhur edeceği yerdir. O
gelmekten sakının. Şüphesiz Allah,
gün, dünya hayatında yaptığımız her hayrın
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”1
mükâfatını göreceğimiz gibi, işlemiş olduğumuz her
Kardeşlerim! günahın da hesabını vereceğiz. Kimseye zerre miktarı
Bir cuma günüydü. Peygamberimiz (s.a.s) haksızlık yapılmayacaktır.
minberde iken bir adam mescide girdi ve onun
konuşmasını keserek, “Ey Allah’ın Resûlü, kıyamet Bu şuurla hayatını tanzim eden bir kişi, sürekli
ne zaman kopacak?” diye sordu. Sahâbe, soruyu soran kendini hesaba çekecektir. Allah’ın huzurunda
kişiye susmasını işaret ettiyse de o, aynı soruyu üç kez vereceği hesabı düşünecek, haramdan, günahtan,
tekrarladı. Efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra, kötülükten uzak durmaya çalışacaktır. Şerrin kilidi,
hayrın anahtarı olmak için çabalayacaktır. Helâl,
“Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi
nerede?” dedi. O adam, “Benim, Yâ Resûlallah.” sevap ve iyilik peşinde bir hayat sürme idealinde
diyerek cevap verdi. Peygamberimiz, “Kıyamet için olacaktır. Bu inanç ve anlayışın yerleştiği bir toplum
ne hazırladın?” buyurdu. O adam, “Benim çok fazla da elbette barış, huzur ve güven toplumu olacaktır.
amelim yok. Ancak ben Allah ve Resûlü’nü gerçekten Kardeşlerim!
seviyorum.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah Mizanda salih ameli ağır basanlar, ahirette
Efendimiz, “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sen de kurtuluş ve felaha ereceklerdir. İyilikleri hafif
sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdu.2 gelenlerse, kendilerine yazık etmiş olduklarını itiraf
Allah Resûlü (s.a.s), bu hadisiyle o büyük güne, edeceklerdir. Unutmayalım ki; cennet, tohumunu bu
hesap vaktine daima hazırlıklı olmamız gerektiğini dünyada ektiğimiz bir bahçedir. Cehennem ise, ateşini
vurguluyordu. Kıyametin ne zaman kopacağından çok bu dünyadan götürdüğümüz bir ocaktır.
daha önemli olan, bizim ona ne kadar hazır Hutbemi şu dualarla bitirmek istiyorum:
olduğumuzdu. Kıyamete hazırlık ise, Rabbimizi ve
“Allah’ım! Bize dünyada iyilik ver, âhirette
peygamberimizi gönülden sevmekten, Allah ve
de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!”3
Resûlü’nün istediği doğrultuda bir hayat sürmekten
geçiyordu. “Allah’ım! Ebedî yaşayacağım ahiret
hayatımı benim için hayırlı eyle! Hayatı her türlü
Kardeşlerim!
iyiliği artırmama vesile kıl! Ölümü de her türlü
Öldükten sonra dirilmeye, mahşere, hesaba,
kötülükten kurtuluşuma vesile eyle!”4
âhiret gününe iman etmek, dinimizin temel
esaslarından biridir. İnancımıza göre mebde yani her 1
Haşr, 59/18.
şeyin Allah tarafından yoktan yaratıldığı, meâd yani 2
3
Tirmizî, Zühd, 50.
Bakara, 2/201.
bâkî olan Allah dışında her şeyin bir gün yok olacağı 4
Müslim, Dua, 71.
inancı birbirinden ayrı düşünülemez. Varlığın Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
hakikatini, hayatın anlamını, yaratılışın gayesini
bilmeyen, ölümü, ölüm ötesini, yeniden dirilişi,
İL : GENEL kitapların bozulmamış, Allah’tan geldiği şekliyle
TARİH : 04.03.2016 muhafaza edilmiş hâlleri için söz konusudur. Biz
müminler, ilahi kitapların asıllarına iman ederiz.
Onların tahrif edilmemiş hallerinin, Allah kelâmı
olduğunu kabul eder, onlara saygıda kusur etmeyiz.
Kitabı inkâr etmenin, aslında onun sahibini inkâr
etmek anlamına geldiğini biliriz. Kur’an dışındaki
mevcut ilâhî kitapların asıllarının, insanlar
tarafından değiştirildiğini de kabul ederiz.
Kardeşlerim!
İlâhî rehberler olan kutsal kitapların tahrif
edildiği bir dönemde Rabbimiz, peygamber olarak
Efendimizi göndermiştir. Bir kez daha vahyi ile
KİTAPLARA İMAN insanlığa yol göstermiştir. İlk insan ile başlayan
Aziz Müminler! vahiy geleneği, Muhammed Mustafa (s.a.s) ile
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz nihayete ermiştir. O, Hâtemü’n-Nebiyyindir, son
şöyle buyuruyor: “Allah, sana Kur’an’ı hakk ile peygamberdir. Onun, bizzat yaşayarak bizlere
ve öncekileri doğrulayıcı olarak indirmiştir; öğrettiği Kur’an-ı Kerim son ilahi kitaptır. Artık
daha önce insanlara doğru yolu göstermek tek rehber, hidayetin kaynağı Kur’an’dır. Dünya ve
üzere Tevrat ve İncil’i indirmişti; furkanı da âhiret saadeti, Kur’an’da ve Resûlullah’ın
indirdi…”1 örnekliğinde bize takdim edilen yüce değerleri
yaşamaya bağlıdır.
Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, insanı varlıkların en şereflisi Kıymetli Kardeşlerim!
olarak yarattı. Onu kendisine muhatap kabul etti. Kur’an-ı Kerim, Efendimizin ümmetine
İnsanlığın tarihi, vahiyle, ilâhî kelâmla başladı. bıraktığı en büyük mirasıdır, yaşayan mucizesidir.
Rabbimiz, kelâmını, muradını kitaplarıyla, “Şüphesiz Kur’an’ı biz indirdik! Onun
peygamberleriyle bizlere ulaştırdı. Kâinatı mamur koruyucusu da elbette biziz.” 2 âyetinde
kılmamız için bizi vahiyle, bilgiyle donattı. Bizlere bildirildiği gibi o Allah’ın muhafazası altındadır.
yol gösterdi. Kendini tanımamız, O’na ibadet Kur’an, bize var oluşumuzun anlamını,
etmemiz, her iki dünyada huzur ve mutluluğa hayatımızın gayesini gösterir. Nereden geldiğimizi,
ermemiz için bizleri vahiyle destekledi. Hayatın ve nereye gideceğimizi anlatır. Nasıl iyi bir kul, nasıl
ölümün, dünyanın ve ahiretin anlamını, doğruyu iyi bir evlat, nasıl iyi bir komşu, hâsılı nasıl iyi bir
yanlışı, hakkı batılı, iyiyi kötüyü vahiyle bildirdi. insan olacağımızı öğretir. Merhameti, adaleti,
Ahlak ve erdemi, adalet ve hakkaniyeti vahiyle iyiliği öğütler. Kur’an’ı okumak ibadet, dinlemek
öğretti. ibadet, anlamak ibadettir. Onu yaşamak ise
Kardeşlerim! yaratılışımızın gayesidir. Kur’an, kendisine tutunan
İnsanlık tarihinde zaman zaman tevhidin, için koruyucu ve kurtarıcıdır. Şifa kaynağı, hidayet
yaratılış hikmet ve gayesinin unutulmaya yüz rehberi ve rahmet vesilesidir. Kur’an’ın
tuttuğu dönemler yaşanmıştır. Yüce Rabbimiz, rehberliğinde, Efendimizin örnekliğinde hayatlarını
peygamberleriyle doğru yolu insanlığa yeniden tanzim edenler, asla yollarını şaşırmayacaklardır;3
göstermiştir. Yaşanılması için kitaplar istikametlerini kaybetmeyeceklerdir.
göndermiştir. Allah’ın kitapları, sözlerin en güzeli Yüce Rabbimiz, bizleri Kerim Kitabımızın
olan Allah kelâmının harflere, satırlara dökülmüş nurundan, rehberliğinden, Efendimiz (s.a.s)’in
şeklidir. Mümin olmanın esaslarından biri de örnekliğinden mahrum bırakmasın. Hutbemi
Allah’ın kitaplarına imandır. Kitaplara iman, Allah Peygamberimizin şu hadisiyle bitirmek istiyorum:
kelâmının hakk olduğunu, doğru olduğunu tasdik “Sözün en güzeli Allah’ın kelâmı, en güzel yol
etmektir. Kitaplara iman, onların her birinin da Muhammed’in yoludur.”4
kendisinden öncekini tasdik ettiğini ve son
halkasının Kur’an ile taçlandırıldığını kabul 1
Âl-i İmrân, 3/2-4.
etmektir. 2
Hicr, 15/9.
3
Muvattâ, Kader, 1.
Kardeşlerim! 4
Nesâî, Sehv, 65.
İlâhî kitaplara ayrım gözetmeksizin iman
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
etmemiz emredilir. Bu iman, hiç şüphesiz o
İL : GENEL kılacak, huzur ve mutluluğa ulaştıracak, bize
TARİH : 11.03.2016 Rabbimizin rızasını kazandıracak her türlü söz, tutum ve
davranış iyiliktir.
İyilik yalnıza arkadaş, yorguna dayanak, garibe
sığınak, muhtaca imdat olmaktır, dünyayı yaşanılır
kılmaktır. İyilik, ümmetin boynu bükük yetimlerinin
başını şefkatle okşayabilmektir. Mazlumları
sevindirmek, İslam coğrafyasının mülteci durumuna
düşen muhacirlerine ensar olabilmektir. İyilik, ağır hayat
yükünü omuzlamak zorunda kalan engelli
kardeşlerimizin önündeki engelleri kaldırabilmektir.
Darda, yolda kalmışa yardım elimizi uzatmak, kimsesize
kimse, çaresize çare olabilmektir iyilik. İyilik, bazen
DÜNYAYI İYİLİK DEĞİŞTİRİR kardeşimizin yüzüne tebessümle bakmak, bazen de
Kardeşlerim! sıkıntılı anlarımızda birbirimiz için âminlerde
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buluşmaktır. Unutulmamalıdır ki; insan kardeşini ne
buyuruyor: “İyilikle kötülük asla bir olmaz. Kötülüğü kadar düşünürse, mazlumun, yetimin, kimsesizin
en güzel bir şekilde iyilikle ortadan kaldır. O zaman derdiyle ne kadar hemhal olursa kendisine de o kadar
göreceksin ki, seninle arasında husumet bulunan iyilik yapmış olur.
kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”1 Aziz Kardeşlerim!
Okuduğum hadis-i şerifte ise Efendimiz (s.a.s) Üzülerek belirtmek gerekir ki; her geçen gün
bizleri şöyle uyarıyor: “ ‘İnsanlar iyilik yaparsa biz de çevremizi ve insanlığı kötülükler kuşatıyor. İyilik
iyilik yaparız, kötülük yaparsa biz de kötülük anlayışı gün geçtikçe zedeleniyor. Dünyanın bir bölümü
yaparız.’ diyen sıradan kimseler gibi olmayınız. açlık, sefalet ve korku içinde temel ihtiyaçlarını
Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilikle karşılık karşılamanın mücadelesini veriyor. Diğer bir bölümü ise
vermeyi, kötülük yaptıklarında ise onlara sorumsuz ve ölçüsüzce arzularının peşinden koşuyor.
zulmetmemeyi alışkanlık hâline getiriniz.”2 İnsanoğlu, hırs ve tamah, heva ve heves uğruna insaf,
vicdan ve merhametini kaybediyor.
Kardeşlerim!
Bu âyet-i kerime ve hadis-i şerifte, hayatımızın Kardeşlerim!
herhangi bir safhasında karşılaşabileceğimiz Bugün insanlık, kötülüğü kötülükle, şiddeti
husumetlere karşı nasıl bir tavır takınacağımız şiddetle ortadan kaldırmaya çalışıyor. Kötülüğe
öğretiliyor bizlere. Kötülüklerin, ancak iyilikle ortadan kötülükle mukabele etmenin, sadece ve sadece
kaldırılabileceği belirtiliyor. Yüreğimizi kötülüğe esir kötülüğün sayısını artıracağını göz ardı ediyor. Oysa
etmekten, kötülüklerle onu bir taşa dönüştürmekten Yüce Rabbimiz, bütün insanlığa muhteşem bir yol
sakınmamız gerektiği haber veriliyor. İyilik, şefkat, gösteriyor. Kötülüklerden kurtulmamız için yeryüzünde
merhamet gibi ulvi hasletlerle önce kendi gönüllerimizi iyiliği egemen kılmamızı emrediyor. İyiliği egemen
mamur etmemiz, sonra da bunları çevremize ve kıldığımızda kötülüğün kendiliğinden ortadan
dünyamıza dalga dalga yaymamız isteniyor. kalkacağını, şerrin hayırla; fesâdın ıslahla
düzeltilebileceğini haber veriyor. Kötülüklerin esiri
Aziz Müminler! olmamamız için kalbimizden kin, öfke ve nefreti
İslâm medeniyetinde iyilik, var oluşun temel atmamızı, gönüllerimizi rahmet, şefkat, merhamet,
gayesidir. Yüce Rabbimiz, insanı yeryüzünde iyilik, birr muhabbet gibi erdemlerle müzeyyen kılmamızı istiyor.
ve ihsan, hayır ve marufu egemen kılmak için
yaratmıştır. İnsan, bu dünyada iyi, doğru, güzel, hayırlı Kardeşlerim!
ve faydalı olan işleri yapmak için vardır. Kötü, yanlış, Öyleyse geliniz! Hep birlikte kalplerimiz arasında
çirkin ve zararlı işlerden kaçınmak ve bunlara engel iyilik ve merhamet köprüleri kuralım. İyiliği
olmak için vardır. hanelerimizde, memleketimizde, ülkemizde ve
dünyamızda dalga dalga yayalım. Dünyayı iyiliğin
İmanın ve her türlü ibadetin bize kazandırmak değiştireceğini unutmayalım.
istediği haslettir iyilik. İyi ve iyilik, insanı insan kılan
değerlerin bütünüdür. İyi bir kul, iyi bir evlat, iyi birer Hutbemi Rabbimizin Kerim Kitabımızda bize
anne-baba, iyi bir eş, iyi bir komşu, iyi bir dost, iyi bir öğrettiği şu dua ile bitirmek istiyorum: “Rabbimiz!
arkadaş olmak, kısacası iyi bir insan olmak İslam’ın her Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve
birimizde görmek istediği en önemli özelliktir. bizi cehennem azabından koru!”3
Kardeşlerim! 1
Fussilet, 41/34.
Tirmizî, Birr, 63.
İyilik, insanın sadece kendi menfaati için çalışması
2
3
Bakara, 2/201.
demek değildir. İyilik sadece maddi yardımları
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
anımsatacak kadar dar kapsamlı da değildir. İyiliğin
bitmez tükenmez çeşitleri vardır. Bizi iki cihanda aziz
İL : GENEL evladımızı şehit vererek bu toprakları hep birlikte vatan
TARİH : 18.03.2016 kıldık.
Aziz Kardeşlerim!
Bugün millet ve yaşadığımız coğrafya olarak yine
ağır bir imtihandan geçiyoruz. Bizi birbirimize
düşürmek, gücümüzü zayıflatmak isteyenler tarafından,
ülkemiz, bir ateş çemberinin içerisine çekilmeye
çalışılıyor. Mezhep, meşrep, ırk, renk, coğrafya ayrımı
gözetmeksizin kardeşliğimiz, birlik ve beraberliğimiz,
huzurumuz hedef alınıyor. Nice evladımız, geleceğimiz
ÇANAKKALE VE BİRLİK RUHU
için şehadet şerbetini yudumluyor. İnsanlıktan nasibini
Kardeşlerim!
alamamış, hiçbir ahlaki ve insani değer tanımayanlarca
Öncelikle hutbeme başlarken geçen Pazar günü
gerçekleştirilen hain terör saldırılarında masum
Ankara’daki menfur saldırıda hayatını kaybeden tüm
kardeşlerimizi yitiriyoruz, yaralanıyoruz. Büyük
kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize
üzüntüler yaşıyoruz.
acil şifalar diliyorum. Ve hepinizi, hayatını kaybeden
kardeşlerimizin aziz ruhları için birer Fatiha okumaya Bize bu acıları yaşatanlar, kardeşliğimizi, birlik ve
davet ediyorum. el-Fâtiha. dirliğimizi hedef alanlar bilmelidirler ki; bizler bu
topraklarda rengi rengine, dili diline, sesi sesine, gönlü
Aziz Müminler!
gönlüne karışmış bir milletiz. Bizler asırlardır sevinçte-
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle
kederde, varlıkta-yoklukta birlikte ağlayıp birlikte
buyuruyor: “Yılgınlık göstermeyin, hüzünlenmeyin.
gülmüş bir milletiz. Acı, şiddet ve korku bizi asla
Eğer iman etmiş kimseler iseniz üstün gelecek olan
yıldıramayacaktır. Aksine bizi birbirimize daha fazla
sizlersiniz.”1
kenetleyecek, kardeşlik bağlarımızı daha da
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz pekiştirecektir.
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müminlerin birbirlerine olan
Kıymetli Kardeşlerim!
bağlılığı, birbirine kenetlenerek inşa edilmiş bir
Yeter ki bizler, milletimizin, ülkemizin içinden
binanın duvarları gibidir.”2
geçtiği bu zorlu ve sıkıntılı süreçte görev ve
Kardeşlerim! sorumluluklarımızın farkında olmaya devam edelim.
Bundan bir asır önce kahraman ecdadımız, bütün Şiddet, korku ve acıyla bizi birbirimize düşürmek
dünyaya “Çanakkale Geçilmez” diye haykırdı. Onlar, isteyenlere inat, gönüllerimizi hiçbir ayrım
i’lâ-yı kelimetullah için, din-i mübin-i İslâm için gözetmeksizin sımsıkı kenetleyelim. Yeter ki gözü
kanlarını ve canlarını feda ettiler. Şehadet şerbetini dönmüş cinayet şebekelerine karşı, “sen”, “ben”
içtiler, o yüce mertebeye eriştiler. Tevhidi savundular, anlayışını bir kenara bırakıp “biz” anlayışıyla yekvücut
İslâm’ın izzet ve şerefini, Müslümanların haysiyet ve olalım. Terörün ve onu kullanan şer odaklarının,
onurunu müdafaa ettiler. Mabetlerimize namahrem eli topyekûn ülkemize, milletimize, kutsalımıza,
değdirtmediler. Şehadetleri dinimizin temeli olan istikbalimize kastettiğini asla aklımızdan çıkarmayalım.
ezanlarımızın susturulmasına müsaade etmediler. Yeter ki her türlü fitne, hile, tuzak ve oyuna karşı uyanık
İmanlarıyla, cesaretleriyle, fedakârlıklarıyla, Allah’ın olalım. Aramızdaki muhabbet ve kardeşliği zedeleyecek
inayet ve yardımıyla büyük bir zafer kazandılar. Bu her türlü söylem ve eylemden uzak duralım. Aksi
vesileyle başta Çanakkale şehitlerimiz olmak üzere bütün takdirde terörün ve onu yönlendiren karanlık mihrakların
şehitlerimize Yüce Rabbimizden rahmet diliyorum. emellerine alet olacağımızı asla unutmayalım.
Aziz Müminler! Kardeşlerim!
Nasıl ki insanların fert olarak imtihanları söz Geliniz! Şu mübarek Cuma vaktinde, hep birlikte
konusuysa milletlerin de imtihanı vardır. Millet olarak Rabbimize şöyle yalvaralım:
biz de tarihin hemen her döneminde zorlu imtihanlardan
Rabbimiz! Kardeşliğimize, birliğimize, dirliğimize,
geçtik. Varlığımıza, inancımıza, mukaddesatımıza,
izzetimize, şerefimize göz dikenlere fırsat verme!
huzurumuza kast edildi. Vicdanı körelmiş, insafını
Allah’ım! Dinimizin, milletimizin bekasını sarsacak her
kaybetmiş güçler, bizi tarih sahnesinden silmek amacıyla
türlü dahili ve harici saldırılardan, fitne ve fesatlardan
Çanakkale’de olduğu gibi, Sakarya’da, Dumlupınar’da
milletimizi, memleketimizi ve âlem-i İslam’ı muhafaza
var güçleriyle üzerimize geldi. Bu ordular karşısında
eyle! Varlığımıza, canlarımıza, mukaddesatımıza,
elimizde güçlü silahlarımız yoktu; fakat kalplerimiz iman
huzurumuza kast edenlere karşı milletçe yekvücut olmayı
doluydu. Gönüllerimiz birbirine sımsıkı bağlıydı. Aynı
nasip eyle Allah’ım! Rabbimiz! Bu toprakları vatan
secdede Rahman’a kul olmakla, aynı kıblede istikameti
kıldığımız günden bugüne kadar nasıl birlikte kardeşçe
bulmakla, birbirimize verdiğimiz değerle,
yaşadıysak bundan sonra da bu şekilde yaşamayı bizlere
muhabbetimizle, birlik ve beraberlik ruhuyla bütün
nasip eyle!
zorlukların üstesinden geldik. Din, ezan, bayrak ve
mukaddesat uğrunda Doğusuyla, Batısıyla, Kuzeyiyle, 1
Âl-i İmrân, 3/139
Güneyiyle hep birlikte aynı safta mücadele ettik. Binlerce 2
Buhârî, Salât, 88; Müslim, Birr, 65.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


İLİ : GENEL bilinciyle hareket etmektir. Rabbimize karşı hak ehli
TARİH : 25.03.2016 olmak, O’na karşı vazifelerimizde teslimiyet ve
sadakat sahibi bir kul olmaktır. Her vesile ile O’nun
rızasını aramaktır.
Kendimize karşı hak ehli olmak, Allah’ın lütfu
olan nimetleri yerli yerinde kullanmaktır. Zihnimizi
kötü düşüncelerin esiri yapmamaktır. Dilimizi kötü
sözlere kapatmaktır. Bedenimizi kötülükten korumak,
insanlığın hayrı ve faydası için kullanmaktır.
Çevremize karşı hak ehli olmak, onlara karşı
şefkat, merhamet, insaf ve adaletle davranmaktır. Dili,
ırkı, mezhep ve meşrebine bakmaksızın hiç kimsenin
HAK VE HAKİKAT can, mal, onur ve haysiyetine dil uzatmamaktır.
Aziz Müminler! Dünyanın sadece bize değil, bizim dışımızdakilere de
Allah Resulü (s.a.s), bir gün ashâbı ile otururken ait olduğunu unutmamaktır.
onlara, “Müflis kimdir bilir misiniz?” diye sordu. Kardeşlerim!
Ashâbdan söz alan biri, “Müflis, malı mülkü olmayan Her türlü israftan kamu malını çarçur etmeye;
kimsedir.” dedi. Bu cevap üzerine Efendimiz, asıl kumardan gaspa; dolandırıcılıktan hırsızlığa;
müflisi şöyle tarif etti ve onun ibretli akıbetini haber aldatmadan hileye; karaborsacılıktan haksız kazanca;
verdi: “Müflis, dünyadayken namazını kılmış, gıybetten iftiraya; yalandan sahteciliğe; cinayetten
orucunu tutmuş, zekâtını vermiş olarak kıyamet şiddet ve teröre, İslam’ın yasakladığı bütün
günü Allah’ın huzuruna gelen fakat kimine davranışlar, aslında hem Allah’ın hakkına hem de
sövmüş, kimine iftira etmiş, kiminin malını gasp insanların hakkına bir tecavüzdür, zulümdür.
etmiş, kimine hakaret etmiş, kiminin canına kast Müslüman, bu gibi durumlarla bir arada olamaz.
etmiş kişidir. Yapmış olduğu iyiliklerin sevabı, Müslüman, bu gibi kötülüklerle anılamaz. Mümin,
dünyada bir şekilde haklarını ihlal ettiği hak asla başkalarının hakkını gasp edemez. Haksızlık,
sahiplerine verilir. İşlemiş olduğu günahlara hukuksuzluk ve adaletsizliğe sessiz de kalamaz.
karşılık iyilikleri kifayet etmezse, mağdur ettiği Zulme duyarsız olamaz. Zalimin yanında yer alamaz.
insanların günahlarından alınarak ona yüklenir. Çünkü mümin, Peygamberimizin tarif ettiği gibi,
Sonra da cehenneme atılır.”1 insanların elinden ve dilinden emin oldukları, canları
Rahmet Elçisi’nin dilinden dökülen bu kutlu söz, ve mallarını kendisine karşı güvende bildikleri
iman ve sorumluluk, iman ve amel, söz ve ahlak kişidir.3
konusunda hassasiyet göstermeyen kişinin o büyük Kardeşlerim!
günde uğrayacağı hüsranı vurgulamaktadır. Bizler, dünyada gerçek anlamda hakkı, hukuku
Kardeşlerim! tesis etmiş, adaleti yüceltmiş bir medeniyetin
Bizler, bu dünyaya her şeyden önce Hak ve mensuplarıyız. Biliyoruz ki, hiçbir haksızlık, hiçbir
hakikate şahitlik etmek için gönderildik. Hak ve zulüm ebedi değildir. Ve yürekten inanıyoruz ki;
hakikatin kaynağı, sahibi ve belirleyicisi olan Yüce hakkı tutup kaldırdığımız sürece batıl bize asla zarar
Rabbimiz, “Ey iman edenler! Allah için hakkı veremeyecektir. Haklının yanında olduğumuz
ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler müddetçe Rabbimiz bizi yüceltecektir. Yeter ki bizler,
olun...” 2 buyurdu. Ve bütün inananları hakkı hak ve hakikatin kaynağı olan Kur’an’ı Kerim’i ve
tanımaya, hakikati duyurmaya, adaleti yüceltmeye Efendimiz (s.a.s)’in sünnetini kendimize rehber
davet etti. edinelim. Yeter ki, hak benim, hakikat yalnız benim
elimdedir demeyelim. Dinimizin bize öğrettiği hak
Bizler de, imanımız ve Müslümanlığımızın duyarlılığına sahip olalım ve bunu yaymak için
tescili olan kelime-i şehadetle Rabbimizin varlığına ve çabalayalım.
birliğine, sonsuz kudretine, O’nun Âlemlere Rahmet
Elçisi Muhammed Mustafa (s.a.s)’nın Hutbemi gönülden “âmin” diyeceğimiz şu dua
peygamberliğine şahitlik ettik. Bu, sadece dilden ile bitirmek istiyorum:
dökülen bir şahitlik değildi elbette. Bu ulvi şahitlikle “Allahım! Hakk’ı hak bilip Hakk’a uymayı,
ağır bir sorumluluk da üstlendik. Rabbimize, bize bâtılı bâtıl bilip bâtıldan kaçınmayı bizlere nasip
emanet ettiği hak ve hakikate sahip çıkma, şahitlik eyle.”
etme, onu yaşama ve yaşatma sözünü verdik.
1
Müslim, Birr ve Sıla, 59.
Kıymetli Kardeşlerim! 2
Maide 5/8.
Hakka sahip çıkmak, Rabbimize, kendimize, Nesâî, İman ve Şerâiuhû, 8.
3

çevremize ve bütün yaratılmışlara karşı sorumluluk Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL sığınarak yendiklerini öğretir. Peygamberimiz (s.a.s) de,
TARİH : 01.04.2016 öfke anında kişinin Allah’a sığınmasını, hesabı, sevap ve
günahı hatırlamasını tavsiye etmiştir.6 Öfkelenince dilimizin
isyan, küfür, intikam sözcüklerine değil; dua, sükûnet,
esenlik ifadelerine tercüman olmasını istemiştir.
Kardeşlerim!
Olgun bir insan ve kâmil bir mümin olmanın
tezahürlerinden biri de öfkeye hâkim olabilmektir. Onun bir
anda parlayan ateşine odun değil su taşımaktır. Zira
öfkesine yenik düştüğünde insanın gözü kör, kulağı sağır
olur; insaf ve vicdanı devre dışı kalır. Öfke seline kapılan
kişi merhametten, hoşgörüden yoksunlaşır; kırıcı, yıkıcı
ÖFKEYE HÂKİM OLABİLMEK hale gelir. Hatta ölümle sonuçlanacak kadar aşırı
Kardeşlerim! davranışlar sergileyebilir.
Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabımızda “Onlar bollukta
Nitekim günümüzde öfkenin sebep olduğu nice
ve darlıkta Allah yolunda infak edenlerdir, öfkelerine olumsuzluklara, ibretlik ve hazin tablolara hemen her gün
hâkim olanlardır, insanları affedenlerdir.” 1 buyurarak
şahit olmaktayız. Şeytan, öfke silahıyla aramıza kin, nefret,
cennette talip takva ehli müminlerin bir özelliğinin de öfke
intikam tohumları ekmektedir. Nice akrabalık, dostluk ve
kontrolü olduğuna vurgu yapmaktaydı.
kardeşlikler sudan sebeplerle başlayan kavga ve
Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bir gün çekişmelerle husumete dönüşebilmektedir. Bir anlık öfke,
ashabıyla sohbet ederken onlara, “Pehlivan kimdir bilir ailelerde, iş ortamlarında, hâsılı gündelik hayatın farklı
misiniz?” diye sordu. Sahabe, “Pehlivan, güreşte rakibini alanlarında nice mutlulukları alıp götürmekte, nice hayalleri
yenen kişidir.” cevabını verdi. Bunun üzerine Efendimiz, yok etmektedir. Nice yuvalar, bir anlık öfke ateşiyle yanıp
“Asıl pehlivan, güreşte rakibini yenen değil, öfke anında kül olmaktadır. İnsanoğlunun öfkeye yenik düşmesinin
kendisine hâkim olup öfkesini yenebilendir.”2 buyurdu. bedelini kimi zaman masum eşlerin, çocukların, anne-
babaların, komşuların, suçsuz insanların canlarıyla ödemesi,
Merhamet Peygamberi, bu sade ama bir o kadar da
yüreklerimizi parçalamaktadır.
anlamlı benzetmeyle gönüllere ve zihinlere nakşedilecek bir
mesaj veriyordu. Nice pişmanlıklara, gözyaşlarına, âh- Kardeşlerim!
vâhlara neden olan öfkeye mağlup olmamamız konusunda Bugün, insanlık olarak bir stres çağında yaşıyoruz.
bizleri uyarıyordu. Efendimiz, bir taraftan öfke kontrolü Gündelik hayatta zaman zaman bizi çileden çıkaran
konusunda ashabını eğitirken bir taraftan da her birimiz için olaylarla karşılaşıyoruz. Fakat bizler, öfkemizde haklı olsak
vazgeçilmez öğütlerde bulunuyordu. Bir defasında dahî, öfkenin bizi nerelere sürükleyebileceğini asla
kendisine gelip, “Yâ Resûlallah! Bana özlü bir tavsiyede unutmayalım. Hayatın bir imtihan olduğu gerçeğini hiçbir
bulun!” diyen birine, Efendimiz; “Öfkene hâkim ol!” 3 zaman aklımızdan çıkarmayalım. Duyduğumuz her sözü,
demekle yetiniyordu. başımıza gelen her bir olayı akl-ı selimin süzgecinden
geçirelim. Geliniz, müminler olarak daima şefkat,
Aziz Müminler!
merhamet, hoşgörü ve sabrı kuşanalım. Öfkenin esaretiyle,
Yüce Rabbimiz, öfkeden sakınma konusunda Kerim
kin, nefret, husumet gibi duygularla yüreklerimizi
Kitabımızda peygamberlerin hayatlarından bizlere kesitler
karartmayalım. Mevlanâ’nın “Hilm kılıcı, öfke kılıcından
sunar. Bu peygamberlerden biri Musa (a.s.)’dır. Onun
keskindir.” sözünü kendimize şiar edinelim.
yokluğunda kardeşi Harun, kavminin hidayetten
uzaklaşmasına engel olamamıştı. Bu duruma öfkelenen Hz. Yüce Rabbimiz bizleri öfkesine mağlup olanlardan
Musa, onu yakasından tutup hiddetle silkelemişti. Neticede değil; sabrı kuşanan, öfkesini yenebilen, haklıyken dahî
kardeşinin ikazıyla öfkesine hâkim olmuş ve “Rabbim! affedebilen müttaki kullarından eylesin!
Beni ve kardeşimi bağışla. Bize rahmetinle muamele
Kıymetli Kardeşlerim!
eyle. Sen merhameti engin ve sonsuz olansın.” 4 Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun ki, bir kez
yakarışıyla Rabbine sığınmıştı.
daha rahmet, bereket ve bağışlanma mevsimi olan üç
Yunus (a.s.), kavmini bir olan Allah’a teslimiyet ve ayların eşiğine ulaştık. Önümüzdeki Perşembe’yi Cuma’ya
kulluğa davet etmişti. Ancak onlar, bu daveti karşılıksız bağlayan gece Regâib Kandili’ni idrak edecek ve üç ayların
bırakmışlardı. Bunun üzerine Yunus Peygamber, bir hışımla ilki olan Recep ayına gireceğiz. Regâib Kandilinizi
kavmini terk edip gitmişti. Ama öfkesi onun için bir şimdiden tebrik ediyorum. Yüce Rabbimiz, üç ayları en
imtihana dönüşmüştü. Bir balığın karnında karanlıklar güzel şekilde değerlendirebilmeyi, rızasını kazanmış olarak
içerisinde kalmış, sabrın ve itidalin anlamını bir kez daha hep birlikte Ramazan bayramına erişebilmeyi nasip eylesin.
kavramıştı. Nedametle Rabbine şöyle iltica etmişti:
“Senden başka ilah yoktur. Seni her türlü eksiklikten 1
Âl-i İmrân, 3/134.
2
Müslim, Birr, 106; Ayrıca bkz. Buhârî, Edeb, 76.
tenzih ederim. Ben gerçekten kendine yazık edenlerden 3
Buhârî, Edeb, 76.
oldum.”5 4
A’râf, 7/151.
5
Enbiyâ, 21/86-88; Ayrıca bkz. Saffât, 37/139-148.
Kıymetli Kardeşlerim! 6
Buhârî, Edeb, 44.
İnsanlığın yolunu aydınlatan peygamberlere dair bu Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
örneklerle bizi eğitir Âlemlerin Rabbi. Peygamberlerin dahî
kimi zaman öfkelendiklerini ancak öfkelerini Allah’a
İL : GENEL inşa etmiştir. Onun Mekke’de yaktığı tevhid meşalesi her
TARİH : 08.04.2016 geçen gün yayılmıştır. Öyle ki bu meşale ile karanlıklar,
aydınlığa; zulüm, adalete; kin ve nefret, şefkat ve merhamete
dönüşmüştür.
Kardeşlerim!
Efendimiz (s.a.s), sadece tevhid inancını değil,
beraberinde vahdet anlayışını da getirmiştir. Bu anlayış, Ensar
ve Muhacir arasında zirveye çıkan kardeş olma, birlik olma,
bütün olmaya dair en nadide örnekleri insanlığa takdim
etmiştir. Efendimizin vahdet anlayışı ile dilleri, renkleri,
ırkları farklı ama inançları, gayeleri, gönülleri aynı “birler”
“bin”, “binler” “bir” olmuştur.
HZ. PEYGAMBER, TEVHİD VE VAHDET
“Lâ İlâhe İllallah” diyerek kelime-i tevhidi samimi bir Aziz Müminler!
şekilde gönlüyle tasdik, diliyle ikrar eden ve tevhid inancını Tevhid, sadece bir inanç ve düşünce sistemi değildir,
benimseyen muvahhid kardeşlerim! aynı zamanda bir hayat tarzı ve yaşama biçimidir. Tevhid
inancının bireysel hayattaki tezahürü, bu inancın gerektirdiği
Rab olarak Yüce Allah’ı, din olarak İslam’ı, Peygamber şekilde yaşamaktır. Rabbimize, kendimize, çevremize, kâinata
olarak Muhammed Mustafa’yı, Kitap olarak Kur’an-ı Kerim’i karşı sorumluluğumuzun bilincinde olmaktır.
kabul eden bahtiyar müminler!
Tevhid inancının toplumsal hayattaki karşılığı ise
Allah’ın lütfu ile kardeş olan, kardeşliklerini bu mabette vahdettir. Vahdet; kardeşlik, dostluk, sevgi, saygı,
yan yana saf tutarak, aynı duygu ve gayeleri paylaşarak yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmadır. Birlikte yaşama
pekiştiren kıymetli kardeşlerim! Cumanız mübarek olsun. şuuruna sahip olmaktır, ortak değerler etrafında
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle kenetlenmektir, ortak ideallere yönelmektir. Vahdet, tevhidin
buyuruyor: “Rabbiniz Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. sancağı altında toplanmaktır, Allah yolunda her türlü çıkarı
O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. bir kenara bırakmaktır. Varlığımızı, yokluğumuzu,
Güvenilip dayanılacak tek varlık O’dur.”1 acılarımızı, sevinçlerimizi, dualarımızı ortak kılmaktır vahdet.
Müslüman kanının dökülmesini, Müslümanların bölünüp
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) parçalanmasını engellemek için var gücümüzle çalışmaktır.
şöyle buyuruyor: “İnsanlar, Âdem'in çocuklarıdır. Âdem
de topraktan yaratılmıştır.”2 Vahdet, İslam ümmetinin inşa ettiği mümtaz
medeniyetlerin, bu medeniyetlerin ortaya koyduğu büyük
Kardeşlerim! tecrübelerin farkında olmaktır. Unutulmamalıdır ki
Peygamber Efendimizin dünyayı teşriflerinin yeryüzündeki bütün muhtaçlara, bütün mazlumlara, bütün
yıldönümü olan yeni bir Kutlu Doğum Haftasına daha girmiş insanlığa huzur ve saadet getirecek yegâne çözüm
bulunuyoruz. Bu hafta içerisinde, Peygamberimizi anmak ve İslam’dadır, imandadır, İslam’ın tevhid ve vahdet
onun mesajlarını anlamak amacıyla çeşitli etkinlikler anlayışındadır. Ancak bunun için bizim tevhid ve vahdeti iyi
düzenlenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu sene yüce ve doğru bir şekilde idrak etmemiz gerekmektedir.
dinimizin tevhid inancı ve vahdet anlayışına dikkat çekmek
ve bu konuda bir bilinç oluşturmak amacıyla Kutlu Doğum Kıymetli Kardeşlerim!
Haftası’nda “Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet” temasını Özelde Müslümanların, genelde ise bütün insanlığın
gündeme taşıyacaktır. tarihin en buhranlı günlerini geçirdiği şu süreçte bizlere
büyük görevler düşmektedir. Küfrün karşısında tek ses,
“İnsanlığı diriltmek, insanlığı yaşatmak ve insanlığı zalimin karşısında yekvücut olmak biz Müslümanların en
yüceltmek için gelin birlik olalım!” çağrısıyla Peygamberimiz önemli görevlerindendir. Ancak bunu başarabilmemiz, her
(s.a.s)’in ortaya koyduğu örneklik çerçevesinde, tevhid ve şeyden önce birbirimizin mezhebini, meşrebini, ırkını, dilini,
vahdet konusu bütün yönleriyle ele alınacaktır. İnsanlığın coğrafyasını ve ideolojisini değil, İslam’ın tevhid ve vahdet
topyekûn sıkıntılı süreçlerden geçtiği şu günlerde, parçalanan anlayışını esas almakla mümkündür. Birliğe, dirliğe ve huzura
zihinlerin, yaralanan gönüllerin tamirine katkı sağlanacaktır. giden yol da; dostu düşmanı tanımanın yolu da; başkalarının
Bu vesileyle Kutlu Doğum Haftanızı tebrik ediyorum. Bu değil, ümmetin yüzünü güldürmenin yolu da buradan
haftanın hepimiz için hayırlara vesile olmasını Yüce geçmektedir.
Rabbimizden diliyorum.
Kardeşlerim!
Aziz Müminler! Kutlu doğumunu idrak edeceğimiz Peygamberimiz
Tevhid, Yüce Rabbimizin varlığını ve birliğini (s.a.s.)’in getirdiği tevhid dininin ve rahmet yüklü evrensel
gönülden tasdik etmek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. mesajların; başta ülkemiz olmak üzere bütün Müslümanların
İnsanın yaratılış gaye ve hikmeti tevhide dayanır. Bütün vahdetine, birliğine, dirliğine ve huzuruna vesile olmasını
peygamberler, tevhid inancını yeryüzünde yaymak ve egemen Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum. İnsanlığın, merhamet
kılmak üzere gönderilmiştir. Onlar bu uğurda çetin dini İslam’ın rahmet ve adaletinden hiçbir zaman nasipsiz
mücadeleler vermişler, ağır imtihanlara tabi tutulmuşlardır. kalmamasını, Kutlu Doğum Haftasının, toplumumuzda
Tevhid inancının son elçisi olarak Yüce Rabbimiz, Efendimiz Peygamber Efendimize duyulan sevgi ve bağlılığın
(s.a.s)’i görevlendirmiştir. Âlemlere rahmet Peygamberimiz, perçinleşmesine vesile olmasını diliyorum.
Allah’ın varlığını ve birliğini tüm insanlığa yeniden tebliğ
etmiştir. Yalnızca Allah’a kul olmaya ve insanca bir yaşayışa 1
En’âm, 6/102.
çağırmıştır. Rahmet peygamberi, kısa bir sürede şirk 2
Tirmizî, Menâkıb, 74.
toplumundan bir olan Allah’a iman eden muvahhit bir toplum Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İL : GENEL Tevhid, insanın amaçsız ve gayesiz yaratılmadığını,
TARİH : 15.04.2016 yalnız olmadığını, Yaratan’ın ona her şeyden yakın
olduğunu bildirir. İnsana insanlığını hatırlatan tevhid,
insanla kâinatın, akılla kalbin, ruhla bedenin birliğidir,
bütünlüğüdür.
Tevhid, soyut bir inanç değildir, aynı zamanda bir
yaşayış biçimidir, bir vahdettir. Aynı Rabbe kul olan
müminlerin, aynı inanç, aynı duygu ve aynı gaye etrafında
kenetlenmesidir. Tevhid, emandır, emniyettir; barıştır,
huzurdur, güvendir.
Kardeşlerim!
İslam medeniyeti, bir tevhid ve vahdet medeniyetidir.
Tevhit ve vahdet medeniyeti, kâinatı Batı-Doğu, Kuzey-
TEVHİD VE VAHDET MEDENİYETİ Güney diye bölmez. Tevhit ve vahdet medeniyeti, insanları
Aziz Müminler! dil, renk, coğrafya farklılıklarından dolayı ötekileştirmez. 3
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle Bu medeniyetin mensupları, bütün insanları ya hilkatte eş4
buyurmaktadır: “Doğrusu sizin ümmetiniz, bir tek ya dinde kardeş olarak kabul ederler. Bütün insanlığa, hatta
ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet evrene ve içindekilere şefkat ve merhametle bakarlar; kin,
ediniz.”1 nefret, intikam gibi duygularla yüreklerini karartmazlar.
İşte bu âyet Müslümanların tek bir ümmet olduğunu Bu medeniyet, Rahman’ın vahdaniyetinde toplumu
gayet açık bir şekilde bize göstermektedir. birbirine bağlar. Şan, şöhret, makam, mevki, zenginlik ve
Kardeşlerim! güç, ırk ve mezhep, bu medeniyette asla bir üstünlük ölçüsü
Müslümanlar, Mekkelilerin baskı ve zulümlerinden değildir. Bu medeniyet, insana bizatihi insan olduğu için
dolayı dinlerini yaşayamaz hale gelmişlerdi. Efendimiz değer verir. Onu erdem ve ahlakına, niyetine, sözüne ve
(s.a.s) onların başka bir diyara göç etmelerine izin vermişti. fiillerine göre değerlendirir.
İslam’ın bu ilk muhacirlerinin başında Peygamberimizin Aziz Kardeşlerim!
amcası Ebu Talib’in oğlu Cafer vardı. Habeş Kralı Necaşi, Bugün şiddetin, kargaşanın gölgesinde ortaya çıkan
ülkesine sığınan bu insanları dinlemek istedi ve onları kimi akımların, İslam’a verdikleri en büyük zarar tevhid ve
huzuruna kabul etti. Cafer ve arkadaşları, içeri girerken vahdet medeniyetini yaralamalarıdır. İslam dünyasının
gelenekte olduğu üzere kralın huzurunda secdeye yaşadığı en büyük sorun, insanı, tarihi, toplumu, kâinatı,
kapanmamışlardı. Necaşi bunun sebebini sorduğunda, medeniyeti yorumlayan bir ilke olan tevhidin, sadece soyut
Cafer, “Biz Allah’tan başka kimseye secde etmeyiz.” bir inanca indirgenmesi çabasıdır. Tevhidin, başkasını tekfir
şeklinde cevap verdi ve sözlerine şöyle devam etti: “Ey eden bir ideoloji, vahdetin ötekileştirme zihniyeti olarak
hükümdar! Biz cahiliye zihniyetine sahip bir kavimdik. algılanmasıdır. Bu nedenledir ki, bugün İslam
İnsanlıkla bağdaşmayan bütün kötülükleri işlerdik. Hak ve coğrafyasında tevhid inancı vahdete, birliğe
hukuka riayet etmezdik. Biz bu haldeyken Allah, içimizden dönüştürülememektedir. Geçmişte insanlığa örnek olan
asîl, doğru, güvenilir, iffetli bildiğimiz birini peygamber emân ve güven, selâm ve huzur medeniyeti yeniden inşa
olarak gönderdi. O, bizi bir olan Allah’a imana ve kulluğa edilememektedir.
davet etti. Doğru söylemeyi, emanete riayeti, akrabalarla iyi
geçinmeyi, komşuları gözetmeyi öğretti. Bütün kötülük ve Kardeşlerim!
günahları, kan dökmeyi, yalan şahitlik yapmayı, yetim Bugün İslâm ümmeti olarak İslâm diyarlarını yeniden
malına el uzatmayı, insan onur ve haysiyetini zedelemeyi ilim, hikmet ve marifet yurduna dönüştürmek için hep
yasakladı. Biz de onu tasdik ettik. Onun haram kıldıklarını birlikte çalışalım. İslâm coğrafyasında barış ve huzuru,
haram, helal kıldıklarını helal kabul ettik. Bundan dolayı merhamet ve şefkati, kardeşlik ve dostluğu, hak ve adaleti,
halkımız bize düşman oldu. Biz de senin ülkene ahlak ve fazileti yeniden egemen kılalım. Bunu
sığındık…”2 başarabilmenin yolunun da Kerim Kitabımızın rahmet
yüklü mesajlarına, Efendimizin eşsiz örnekliğine sımsıkı
Kardeşlerim! sarılmaktan geçtiğini unutmayalım. İnsanlığı diriltmek için,
Bu konuşma İslam’ın tevhid inancını ve vahdet insanlığı yaşatmak için, insanlığı yüceltmek için gelin birlik
anlayışını ortaya koyan, İslam medeniyetinin bir tevhid ve olalım.
vahdet medeniyeti olduğunu vurgulayan bir konuşmadır.
Resul-i Ekrem’in hayatını, mesajlarını özetleyen bir hitaptır Hutbemi, her gün namazlarımızda okuduğumuz ve
Cafer-i Tayyar’ın bu konuşması. Bu konuşma Afrika’nın tevhid inancımızı ikrar ettiğimiz Fâtiha suresinin şu
kararmış idrakini aydınlatan, Necaşi’yi kavmiyle birlikte âyetlerinin meali ile bitirmek istiyorum: “Rabbimiz!
Muhammed Mustafa’ya ümmet kılan bir konuşmadır. Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.
Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna
Kıymetli Kardeşlerim! ilet; gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil!”5
Allah’ın varlığına ve birliğine iman olan tevhid,
İslam’ın özü ve ruhudur. Tevhit, her şeyin tek ve mutlak 1
Enbiyâ, 21/92.
yaratıcısı olan Allah’ın yüceliğini ve celalini haykırmaktır. 2
İbn Hanbel, I, 202.
Tevhit, kulluğun Allah’tan başka hiçbir varlığa
3
İbn Hanbel, V, 411.
4
Tirmizî, Menâkıb, 74.
yapılamayacağının ilanı ve imzasıdır. 5
Fâtiha, 1/5-7.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İL : GENEL cehalet bataklığına saplandı. Böyle bir durumda fert ve
TARİH : 22.04.2016 toplum hayatına, insanlığa yön veren, ışık tutan değerler
üretemedi, medeniyet inşa edemedi. Bilgide, fikirde,
düşüncede, eğitimde, kültürde ve sanatta tutulma yaşadı,
söz sahibi olamadı.
Ne zaman ki heva ve heves, menfaat ve çıkar, hak
ve hakikatin önüne geçirildi, o vakit ihlas ve samimiyet
kaybedildi. Dinin özünden uzaklaşıldı. Riya ve gösteriş ön
plana çıkarıldı.
Ne zaman ki, İslam dünyasında çalışma ve üretme
terk edildi, o vakit fakirlik ve yoksulluk girdabına
düşüldü. İslam beldelerinin zenginliği sömürülmeye
başlandı. Müslümanlar, hep başkalarının ürettiklerini
TEVHİD VE VAHDETİN ÖNCÜSÜ MÜMİNLER tüketmeye mecbur bırakıldı.
Kardeşlerim!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle Ne zaman ki Müslümanlar, tefrika, ayrılık ve
buyurmaktadır: “Siz, insanlar için var kılınmış en gayrılığa düştüler, o vakit coğrafyamız eman ve güven,
hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sulh ve selam özelliğini kaybetmeye başladı. Gücümüz
alıkoyarsınız ve siz Allah’a iman edersiniz.”1 zayıfladı. Kötülüklere engel olamaz, huzur ve barışı
sağlayamaz olduk.
Aziz Müminler!
Resûl-i Ekrem (s.a.s) Efendimiz, bir gün ashâbıyla Kardeşlerim!
birlikte bir kabristana uğradı. Orada medfun olanlara, Bugün İslam coğrafyasını üç büyük fitne ateşi
“Allah’ın selamı size olsun ey Müminler diyarının sarmış vaziyettedir. Birincisi, mezhepçilik fitnesidir.
sakinleri! Biz de bir gün inşallah sizlere kavuşacağız.” Mezhebe, meşrebe mensubiyeti, İslam’a, Muhammed
şeklinde selâm verdi. Sonra sözlerine, “Benden sonraki Mustafa’ya mensubiyetin önüne geçirmek, Müslümanlar
kardeşlerimi görmüş olmayı ne kadar da çok arzu için en büyük fitnedir. Kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir
ederdim.” şeklinde devam etti. Bu sözü işiten ashâb, “Biz ederek ümmetten saymama gafleti içerisinde olmak,
senin kardeşlerin değil miyiz yâ Resûlallah!” dediler. Müslümanları kuşatan en büyük tehlikedir.
Allah Resûlü, “Sizler benim ashabımsınız. Kardeşlerim İkinci büyük fitne, Peygamberimiz (s.a.s)’in
ise benden sonra gelecek müminlerdir.” buyurdu.2 “Cahiliye asabiyeti” olarak adlandırdığı ırkçılık fitnesidir.
Evet, bir zamanlar Müminlerin sayıları pek azdı. Oysa yüce Rabbimiz Kerim Kitabında şöyle
Sonra dalga dalga, nesilden nesile çoğaldılar. Zamanla buyurmaktadır: “Göklerin ve yerin yaratılması,
kıtalar kuşatan büyük bir topluluk hâline geldiler. dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da Allah’ın
Peygamberimizden öğrendikleri hakikatleri dünyanın her varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz
tarafına yaydılar. Gittikleri her yere şefkat, merhamet, bunda bilenler için ibretler vardır.”4
insaniyet taşıdılar. Mümin gönüller, imanla birbirlerine Üçüncü fitne ise terördür. Kimilerinin, masum
ısındı ve kaynaştı; ırk, renk, dil, bölge ve coğrafya farkları insanları hunharca katletmeyi cihat, kendisiyle beraber
gibi engeller bir bir aşıldı. Müslümanlar kardeş oldular, kadın, erkek, çoluk-çocuk demeden insanları öldürmeyi
yekvücut oldular.3 Tevhid ile gelen vahdetin temsilcileri şehadet zannetmesidir. Hiçbir insani ve ahlaki değer
oldular. Bir ve beraber olmanın en güzel örneklerini tanımayan eli kanlı terör örgütlerinin, insanları evinden,
sergilediler. Aynı kıbleye dönerken, Kâbe’de yan yana yurdundan, işinden, gücünden etmesidir. Gözü dönmüş
tavaf ederken, aynı inanca bağlı bir ümmet olmanın huzur cinayet şebekelerinin, topyekûn bir milletin, ümmetin
ve mutluluğunu yaşadılar. Bilgiyi, hikmeti ve marifeti istikbalini hedef alması, insanların ümitlerini, hayallerini
rehber edindiler, insanlığı yücelten medeniyetler inşa kazdıkları çukurlara gömmeye çalışmasıdır.
ettiler. Yeryüzünde hak ve adaleti tesis ettiler.
Kardeşlerim!
Kıymetli Kardeşlerim! Yüce Rabbimiz bütün bu hastalıklarla mücadele
İslâm ümmeti, İslâm’ın bir araya getirdiği müminler etmeyi, her türlü fitne ateşini söndürebilmeyi İslam
topluluğudur. İnsanlığa örneklik, önderlik ve rehberlik ümmetine nasip eylesin. Bizleri, zihinleri ve yürekleri bir,
yapacak ana kitledir. Tüm insanlık için var kılınmış gayeleri ve duyguları bir, sevgileri ve hüzünleri bir
topluluktur. Bu itibarla yeryüzünde hak ve adaleti tesis kardeşler topluluğu eylesin! Bu camide yan yana, omuz
etme gibi bir sorumluluğu vardır. İyiliği emretme, omuza durduğumuz gibi her daim müminler topluluğu
kötülükten alıkoyma gibi bir vazifesi vardır. İslâm olarak yan yana, gönül gönüle olabilmeyi bizlere
ümmeti, bir anneden doğmuş çocuklar gibi güven ve bahşeylesin! Ümmet-i Muhammedi tevhid ve vahdette
sadakatle birbirine bağlıdır. Kur’an-ı Kerim ve birleştirsin.
Peygamberimiz (s.a.s)’in rehberliğinde yüce değerleri
yaşayan ve yaşatan topluluktur. Her türlü aşırılıktan uzak, 1
Âl-i İmran, 3/110.
mutedil bir ümmettir. 2
Müslim, Tahâret, 39;
3
Buhârî, Salât, 88.
Aziz Kardeşlerim! 4
Rûm, 30/22.
Ne zaman ki Müminler, Kerim Kitabın ilk çağrısı Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
olan ilim, hikmet ve marifet yolundan uzaklaştı, o vakit
İLİ : GENEL Kıraatimizle, O’na en içten sena ve yakarışta bulunuruz.
TARİH : 29.04.2016 Rükûmuzla yalnız Rabbimizin önünde boyun eğdiğimizi
gösteririz. Secdemizle O’na en yakın olmanın ve kulluğun
zirvesine varmanın hazzını duyarız. Tahıyyatımızla
Rabbimizi yüceltirken biz de yüceliriz. Selamımızla
özgürlük ve felahı hatırlarız. Günde beş vakit
namazımızda tüm canlılığıyla miracı doyasıya yaşarız.
Kardeşlerim!
Her gün yatsı vaktinde okuduğumuz Âmenerresûlü
diye başlayan âyetler bize Miracın bir hediyesidir. Bizler
bu ayetlerde, “Allah’a, meleklerine, kitaplarına,
peygamberlerine iman ettik” diyerek Rabbimize
verdiğimiz kulluk sözümüzü yenileriz. “İşittik, itaat
MİRAÇ KANDİLİ ettik. Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş ancak
Kardeşlerim! sanadır.” âyetiyle teslimiyetimizi dile getiririz. “İnsanın
Önümüzdeki Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan gece yaptığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir”
Miraç Kandilini idrak edeceğiz. Kandilinizi şimdiden diyerek sorumluluk bilincimizi tazeleriz. Bununla birlikte,
tebrik ediyorum. dünyada yapıp ettiğimiz her şeyin bir hesabı ve karşılığı
İsrâ ve Miraç, Peygamberimiz (s.a.s)’in bir gece olduğunu, ahireti ikrar ederiz. Ve nihayet, şu dualarımızla
Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan da Yüce Rabbimize en içten yakarışlarla iltica ederiz. “Rabbimiz!
Mevla’nın sonsuz âyet ve kudretini müşahede etmek için Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu
yaptığı mucizevi bir yolculuktur. Pek çok ilahî hikmet ve tutma. Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi,
bereketi barındıran bu kutlu yolculuk, okuduğum âyet-i bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün
kerimede şöyle dile getirilmektedir: yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize
“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim acı. Sen Mevlamızsın, kâfirlere karşı bize yardım et.”
diye kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini Kıymetli Kardeşlerim!
mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya ulaştıran Miraç değerleri, bizlere yüce ve anlamlı ufuklar açan
Allah’ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla kutsal değerlerdir. Miraç değerleri ile insan, esfel-i
işiten, hakkıyla görendir.”1 sâfiline, aşağıların aşağısına savrulmaktan kurtulur;
Kıymetli Kardeşlerim! ahsen-i takvime, en güzel hale ulaşır. Miraç değerleri,
Miraç, Rahmet Peygamberi (s.a.s)’nin Allah’ın insanı sidre-i müntehaya, en üst kemal noktasına çıkarır.
sonsuzluğu, yüceliği ve O’nun nihayetsiz kudretine Bu ulvi değerler, bizleri ebediyen huzur içinde kalınacak
yaptığı en görkemli şahitliktir. Rabbimiz, bu şahitlikte cennete götürür. Yeter ki bizleri yükseltecek bu değerlere
gerçek yüceliğin yalnızca kendisine ait olduğunu sımsıkı sarılalım ve bunları hayatımıza yansıtmakta
Efendimizin şahsında beşeriyete bir kez daha göstermiştir. kararlı olalım. Yeter ki burağımız imanımız, refrefimiz
Aynı zamanda arınma, yücelme ve kulluğun zirvesine ibadetlerimiz, salih amellerimiz ve güzel ahlakımız olsun.
erişmenin yollarını da öğretmiştir. Âlemlerin Rabbi, Böyle olduğu takdirde hayatımızın her anı bizim için
teslimiyet, sadakat, ahlak, doğruluk, dürüstlük timsali miraç olacaktır.
olan Kutlu Nebi’yi miraç ile taltif buyururken biz
kullarına da mesajlar vermiştir. Buna göre, ömrünü bu Kardeşlerim!
yüce değerlerle tezyin edenler, kulluk basamaklarında her Miraç Kandili vesilesiyle Rabbimize, kendimize ve
daim yükseleceklerdir. Onlar, cennetin ebedi nimetlerine çevremize karşı sorumluluklarımızı bir kez daha
mazhar olarak bâki makamlarda yüceleceklerdir. hatırlayalım. Unutmayalım ki, bugün biz müminlere
düşen, miracı Peygamberimiz (s.a.s)’in bir hatıratı, bir
Aziz Müminler! tarih olarak okumak değildir. Bize düşen, Ebu Bekir
Miraç, bir yünüyle Rabbe vuslat, bir yönüyle de Efendimiz misali, Allah’ın emir ve yasakları karşısında
Rabbin nehyettiklerini terk ediştir. Biz müminler için her daim sadakatle, teslimiyetle bir duruş sergilemektir.
müjdedir Miraç. Rabbimiz, kendisine ortak koşmayanların Bu sadakat ve teslimiyeti gösteremeyenler, miracın
büyük günahlarının bağışlanacağını bu kutlu gecede anlamı, ruhu ve kazanımlarından mahrum kalacaklardır.
müjdelemiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizin Miraç Kandilini
Bizler için hediyedir Miraç. Rabbimize en yakın bir kez daha tebrik ediyorum. Bu kutlu gecede Yüce
anımız olan namaz, bu gece beş vakit farz kılınmıştır.2 Rabbimize açılan ellerin ve yakaran dillerin, bütün İslâm
Resûlullah Efendimiz (s.a.s)’in, miraç ile mana âleminin âleminin birlik, dirlik ve beraberliğine, insanlığın
basamaklarında bir bir yükseldiği gibi bizler de Rabbimiz hidayetine, dünyada adalet, huzur ve barışın teminine
katında namazlarımızla yükseliriz. “Allahu ekber” vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan diliyorum.
diyerek, tekbirimizle dünyanın bütün hengâmelerinden
sıyrılıp yaratılış ve varoluşumuzun hikmet ve anlamını 1 İsrâ, 17/1.
derinden kavrarız. Kıyamımızla istikamet üzere, dosdoğru 2 Müslim, İman, 279.
oluşu simgeleyerek Allah’ın huzurunda dururuz.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İL : GENEL Kardeşlerim!
TARİH : 06.05.2016 Dünyadaki hazlar, tutkular, hırslar, kinler, nefretler,
kavgalar, hepsi son nefesi verdiğimizde bitiyor. Dünya
imtihanımız, ölümle birlikte sona eriyor. Günahların,
isyanların, kırılan gönüllerin hesabını vermek de
iyiliklerin mükâfatına ulaşmak da âhirete kalıyor. Hakikat
bu iken hayatın gündelik koşuşturmaları içinde ölüm bize
bazen yabancı düşüyor. Zaman zaman âhiretle aramıza
duvarlar örüyoruz adeta. Oysa dünya fani, geçici; âhiret
ise bâkî, ebedi olandır. Âhiret, hesap, mizan, cehennem ve
O BÜYÜK GÜNE HAZIR MIYIZ? cennet safahâtıyla mutlak adaletin zuhur edeceği yerdir.
Aziz Müminler! Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, şöyle Kerim Kitabımız, sorumlu bir varlık olduğumuzu,
buyuruyor: “Kim zerre miktarı hayır işlerse mutlaka başıboş bırakılmadığımızı, öldükten sonra yeniden
karşılığını görecektir. Kim de zerre miktarı şer işlerse diriltilip huzur-i ilahiye çıkarılacağımızı bizlere haber
karşılığını görecektir.”1 veriyor.4 Rabbimiz, dünyanın geçici zevklerine,
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) aldatmacalarına kanmamamız, daha hayırlı ve kalıcı olan
şöyle buyuruyor: “Gaflete dalarak ölümü ve ölüm âhiret saadetine erişebilmemiz için bizleri şöyle uyarıyor:
sonrası hayatı unutan kul ne bedbahttır!”2 “Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın
dünya hayatı sizi aldatmasın.”5
Kardeşlerim!
Bir gün Resûlullah Efendimiz (s.a.s)’e sahabeden Aziz Müminler!
biri, “Ey Allah’ın Resûlü! Müminlerin en hayırlısı Elbette müminler olarak âhirete gönülden iman
kimdir?” diye sordu. Efendimiz, “Ahlakı en güzel ediyoruz. Zira biliyoruz ki âhirete iman, iman
olandır.” karşılığını verdi. Aynı sahabi, “Peki müminlerin esaslarından biridir. Ve bizler yine biliyoruz ki âhirete
en duyarlısı ve şuurlusu kimdir?” diye sorunca iman, sadece dilin ikrarından ibaret de değildir. Allah’a ve
Peygamberimiz, “Ölümü en çok hatırlayan ve ölümden âhirete iman eden, Rabbine gönülden itaat eder. Allah’a
sonraki hayatı için en güzel şekilde hazırlanandır.” ve âhirete iman eden, Allah’ın Resûlü’nü kendine örnek
buyurdu.3 alır. Onun öğütlerine kulak verir, sünnetini kendine rehber
edinir. Allah’a ve âhirete iman eden, haramlardan uzak
Aziz Kardeşlerim! durur. Şirkten ve günahtan, ateşe düşmekten kaçarcasına
Rabbimize hamdü senalar olsun ki, bizleri bir kez kaçınır.
daha rahmet, bereket ve mağfiret mevsimi olan üç aylara
eriştirdi. Kısa bir süre önce hep birlikte üç aylara yeniden Allah’a ve âhirete iman eden, haksızlık yapmaz,
ulaşmanın huzur ve mutluluğunu yaşadık. Regaip zulmetmez, şiddet uygulamaz. Allah’a ve âhirete iman
kandilini hep birlikte gönülden dualarla, yakarışlarla idrak eden, canı pahasına da olsa doğruluktan ayrılmaz. Hiçbir
ettik. Rabbimize olan rağbetimizi ve ahdimizi yeniledik. cana kıyamaz. Hiçbir canlıya bilerek, isteyerek zarar
Miraç kandilinde Rabbimize imanımızı, Peygamberimiz vermez, veremez. Diliyle dahi kardeşini incitemez.
(s.a.s)’e bağlılığımızı, namaza olan muhabbetimizi bir kez Allah’a ve âhirete iman eden, yetime, yoksula, dara
daha tazeledik. Ellerimizi, gönüllerimizi Rabbimize açtık, düşene kol kanat gerer. Garibin, fakirin, dertlinin halini
af ve bağışlanma diledik. Esfel-i sâfiline düşmekten O’na bilir. Kimsesize kimse, çaresize çare olur.
sığındık. Bizleri imanımızla, salih amellerimizle ahsen-i Kardeşlerim!
takvim üzere yaşatmasını O’ndan niyaz ettik. Rabbimiz, Unutmayalım ki; dünya, âhiretin tarlasıdır ve kişinin
bu yakarışlarımızı, niyazlarımızı kabul buyursun. Hep âhiretteki konumu, dünyada yapıp ettikleriyle
birlikte bizleri günahlardan, kötülüklerden arınma ve belirlenecektir. Öyleyse geliniz, içerisinde bulunduğumuz
kurtuluş beratımızı alabilme fırsatı olan Berat kandiline üç ayları fırsat bilelim. Fâni olan dünya hayatımızı ebedi
eriştirsin. Bizleri gölgesi üzerimize düşmüş Kur’an ayı mutluluk ve huzura dönüştürmeye gayret edelim.
Ramazanla ebedi nimetlerine nail olan bahtiyar Gönlümüzden sevgiyi, merhameti, şefkati, iyiliği eksik
kullarından eylesin. etmeyelim. Allah’a iyi bir kul, Peygamberimiz (s.a.s)’e iyi
Kardeşlerim! bir ümmet, birbirimize iyi birer kardeş olalım. Rabbimizin
Rabbimizin bize bir emaneti olan ömür sermayemiz huzuruna, âhiret yurduna hesabını verebileceğimiz bir
hızla tükeniyor. Her bir nefesimiz, her bir saniyemiz, bizi hayat yaşayarak varalım.
ölüm gerçeğine biraz daha yaklaştırıyor. Herkesin yapıp Rabbim bizleri ölümden sonrası için hazırlanan ve
ettiklerinin karşılığını eksiksiz göreceği hesap gününe hesabını kolay verebilen kullarından eylesin.
doğru ilerliyoruz. Peki müminler için esenlik, selam
yurdu, inkârcılar içinse pişmanlık ve hüsran diyarı olan 1
Zilzâl, 99/7-8.
âhirete hazır mıyız? Hesap, mizan, hayatımızın akışı Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17.
2
3
İbn Mâce, Zühd, 31.
içerisinde ne kadar yer tutuyor? Günah-sevap, hayır-şer 4
Mü’minûn, 23/115; Kıyâmet, 75/36, 40.
konusunda ne kadar nefis muhasebesi yapabiliyoruz? 5
Fâtır, 35/5.
Yoksa akıp giden hayatın günlük meşgalesi, dünyanın Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
türlü hengâmesi bizlere bütün bunları unutturuyor mu?
İLİ : GENEL Göz aydınlığı çocuklarımız, yuvanın en tatlı
TARİH : 13.05.2016 meyveleridir. Şefkat, merhamet, ilgi ve sevgiye
muhtaçtırlar. Anne ve babanın elinde yarınlar için
hazırlanması gereken bir değerdirler.
Kardeşlerim!
Ailede herkes birbirine emanettir ve ailenin bütün
fertlerine düşen sorumluluklar vardır. Bazen anneyle,
babayla, çocukla bir imtihandır aile. Bu imtihanda aile
mensuplarının izzet, onur ve saygınlığını zedelemek
değil, korumak ve yüceltmek vardır. Bu imtihanda
üzmek, kırmak, şiddete başvurmak değil, şefkat ve
HUZUR VE MUHABBET OCAĞI: AİLEMİZ
merhamet, nezaket ve nezahet vardır. Bu imtihanda “bir”
Aziz Müminler!
ve “biz” olma vardır. Sevinçte ve kederde, varlıkta ve
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle
darlıkta hemhal olma, hayatın yükünü birlikte omuzlama
buyurmaktadır: “Kendileri ile huzura eresiniz diye
vardır.
sizin için eşler yaratması ve aranızda sevgi ve
merhamet var etmesi de Allah’ın varlığının ve Aziz Müminler!
kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen Ailenin bir mahremiyeti ve bir saygınlığı vardır. Bu
bir toplum için elbette ibretler vardır.”1 mahremiyet ve saygınlığı zedelemeye, tahrip etmeye hiç
kimsenin hakkı yoktur. Ancak ne acıdır ki, günümüzde
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s)
ailenin bu saygınlığını tehdit eden birçok olumsuzluk
şöyle buyurmaktadır: “En hayırlınız, ailesine karşı en
bulunmaktadır. Özellikle bazı yayınlarda ve sosyal
hayırlı olanınızdır.”2
medyada hiçbir değer ve sınır tanımaksızın aile
Kardeşlerim! mahremiyeti gözler önüne serilebilmektedir. Zaman
Ailemize karşı her daim güzel davranmamızı zaman da gayr-ı meşru ilişkiler, nikâhsız birliktelikler
öğütlüyordu bizlere Rahmet Elçisi. Onun aile anlayışını adeta özendirilmektedir. Şüphesiz ki bu durum,
özellikle Hz. Hatice annemize olan muhabbet, bağlılık ve toplumumuzun en önemli değerlerinden olan aile
vefasında görmek mümkündür. Şöyle ki; Hz. Hatice kurumunu yıpratmaktadır.
validemiz, Peygamberimiz (s.a.s)’in sadakat timsali
Kardeşlerim!
eşiydi. Efendimiz, kendisinden önce ebediyete irtihal
Yüce Rabbimizin bizlere bir lütfu olan ailenin
eden eşini hayatı boyunca hep hayırla yâd etti, onu
önemi günümüzde kimilerince tam anlamıyla idrak
gönlünden hiç çıkarmadı. Ona olan vefasını sıklıkla dile
edilememekte ve aile, bir külfet olarak görülebilmektedir.
getirdi. Bir gün kendisine bunun sebebi sorulduğunda
Ailenin huzur veren ortamı, sorumsuzluklara,
Allah Resûlü şu cevabı verdi: “İnsanlar bana
şuursuzluklara, heva ve heveslere kurban
inanmazken o bana inandı. İnsanlar beni yalanlarken
edilebilmektedir. Ne yazık ki sadakatsizlik, vefasızlık,
o doğruladı. İnsanlar yardımlarını benden
tahammülsüzlük ve şiddet gibi sebeplerle nice yuvalar
esirgediklerinde o bana malıyla destek oldu. Yüce
yıkılabilmektedir. Yıkılan bu yuvaların acı ve ibretlik
Allah bana ondan çocuklar ihsan etti.”3
sonu tüm olumsuzluğuyla toplum olarak karşımızda
Kıymetli Kardeşlerim! durmaktadır. Aile kurumunun dağılmasının en ağır
Aile, eşlerin Allah’ın adını anarak birbirleriyle bedelini ise daha hayat yolculuğunun başında hayatın
ahitleşmesidir; ömür boyu sürmesi niyetiyle yapılan bir yükü altında ezilmeye mahkûm edilen minik bedenler
sadakat sözleşmesidir. İnsanoğlunun ruhuna huzur ve ödemektedir.
sükûnet veren bir nimettir aile. Aile, Rabbimizin rahmeti
Kardeşlerim!
ile desteklenen, sevgi, saygı, şefkat ve muhabbetle
Unutmayalım ki Allah’ın adıyla nikâhladığımız
güzelleşen bir sığınaktır. Kişiyi olumsuzluklara,
eşlerimiz ve bizlere lütfedilen çocuklarımız bizler için
tehlikelere karşı koruyan sağlam ve güvenli bir limandır.
büyük bir nimettir. Bize düşen, anne-babamızla, eşimizle,
Kardeşlerim! çocuklarımızla el ele verip hep birlikte hangi koşulda
Her fert değerlidir, saygındır ailede. Anne, şefkat olursa olsun bu emaneti zayi etmemek ve bu nimetin
timsalidir; sevgi doludur; onun yüreğinin kapısı her daim kıymetini bilmektir.
açıktır. Anne, fedakârlığın adıdır; emeğinin hesabını
Hutbemi Rabbimizin, Kerim Kitabımızda bize
tutmaz. Bu nedenledir ki, Peygamberimiz (s.a.s), ilgimizi
öğrettiği şu dua ile bitirmek istiyorum: “Rabbimiz!
ve iyiliğimizi en fazla hak eden kişiler olarak tanımlar
Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve
biricik annelerimizi.4
bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder
Baba, saygı, güven ve merhametin temsilcisidir. O, eyle!”6
ailesini kötülüklere karşı koruma uğrunda her türlü
meşakkat ve zorluğa göğüs gerer. Ve bilir ki; ailesinin Rûm, 30/21.
1
2
İbn Mâce, Nikâh, 50.
geçimi uğrunda akıttığı alın teri, cennetin anahtarıdır. 3
İbn Hanbel, VI, 118.
4
Buhârî, Edeb, 2.
Babalarımız, Efendimizin ifadesiyle, bizler için cennete 5
Tirmizî, Birr ve sıla, 3; İbn Mâce, Talâk, 36.
açılan bir kapıdır.5 6
Furkân, 25/74.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


İLİ : GENEL toplumda büyük kötülükler, bozulmalar ortaya çıkar.
TARİH : 20.05.2016 Bunun içindir ki Rabbimiz, insanlığa ilk olarak Hz.
Âdem ve Havva aracılığıyla insanın ve ailenin
mahremiyetini öğretmiş ve bu mahremiyetin
korunmasını emretmiştir.
Kardeşlerim!
Irz, namus, hayâ, iffet ve mahremiyet gibi insana
özgü değerler, zamanla sadece belli bir cinsiyette
bulunması gereken değerler gibi telakki edilmişlerdir.
MAHREMİYETİ YİTİRMEK MAHRUMİYETTİR Zira ırz, namus, hayâ ve iffet gibi kavramlar, herhangi
Aziz Müminler! bir cinsle sınırlı olmaksızın kadın erkek herkesi
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle kuşatmaktadır. Irz ve namus, hayâ ve mahremiyet,
buyuruyor: “De ki: Rabbim açık ve gizli bütün kadını ne kadar yüce, saygın ve müzeyyen kılıyorsa
fuhşiyatı, günahı ve haddi aşmayı haram erkeği de o derece yüce ve saygın kılmaktadır.
kılmıştır.”1 İffetsizlik ve hayâsızlık, kadını ne kadar aşağıların
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz aşağısına çekiyorsa erkeği de o derece alçaltmaktadır.
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “İnsanlığın, nübüvvetin Kardeşlerim!
başlangıcından itibaren peygamberlerden duyduğu İnsanı insan, mümini kâmil kılan bu erdemlerin
ortak söz, ‘Hayâ etmiyorsan, dilediğini yap!’ hemen hepsi, hayatı ve var olmayı ifade etmektedir.
sözüdür.”2 Eğer bir insan, bu erdemleri kaybetmiş ve mahremiyet
Kıymetli Kardeşlerim! anlayışını yitirmişse o insanın varlığıyla yokluğu
İffet ve hayâ, İslâm ahlâkının vazgeçilmez iki arasındaki fark ortadan kalkmıştır. Gerçek şu ki;
temel değeridir. İffet ve hayâ, bütün erdemlerin ve dünyada bazı şeylerden mahrum olmak, insan için zor
ahlaki güzelliklerin özüdür. Zira insan için hayâ, ve kötü bir durumdur. Unutulmamalıdır ki en kötü
hayattır. İnsan olmanın ve mümince yaşamanın bir mahrumiyet, mahremiyetten mahrum ve yoksun
gereğidir. İffet ve hayâ, insanın Allah, tabiat, eşya olmaktır.
karşısında haddini ve sorumluluklarını bilmesi ve idrak Kardeşlerim!
etmesidir. Bünyesinde hayatı ve var olmayı, rahmet ve Bugün iletişim ve teknoloji çağında yaşıyoruz.
berekete ulaşmayı barındırır. İffet ve hayâ, her türlü İletişim araç ve gereçleri hayatımızı bir yönüyle
çirkinlik ve kötülükten uzak kalmayı, hakkı teslimde kolaylaştırırken diğer yönüyle zorlaştırmaktadır. Kitle
kusur etmemeyi ifade eder. iletişim araçları ve sosyal medyanın sınır tanımaksızın
Hayâsızlık ise alçalmanın, insanlığı yitirmenin, ve ölçüsüzce mahremiyeti hiçe sayarak kullanımı,
varlığın amaç ve hikmetini unutmanın ifadesidir. Yine kişisel, ailevi ve toplumsal birçok sorunu da
hayâsızlık, insan için manevi anlamda ölümün adıdır. beraberinde getirmektedir. Bu nedenle ailemizi,
İsyanın, inkârın, sınır tanımamanın, tahribat ve yavrularımızı, gençlerimizi bütün bu kötülüklerden
haksızlığın göstergesidir. koruyacak bir merhamet ve mahremiyet eğitimine
ihtiyacımız var. Bugün, çocuklarımızı her geçen gün
Kardeşlerim! hakikat dünyasından koparıp sanal dünyaya mahkûm
İffet ve hayâ ile birbirini tamamlayan önemli bir eden bu gidişata karşı bilinçlendirmeye çok
değer daha vardır. Bizler, ona “mahremiyet” diyoruz. ihtiyacımız var. Ailenin temelini oluşturan muhabbet,
Mahremiyet, hürmettir; izzet, onur ve saygınlıktır. merhamet, sevgi, sadakat ve mahremiyet gibi değerleri
Mahremiyet, kişinin ve ailenin kendine özgü ve özel korumak ve gelecek nesillere aktarmak hususunda
alanları, sınırlarıdır. Mahremiyet, her şeyden önce her hepimize düşen büyük görevler ve sorumluluklar
hal ve şartta bu alan ve sınırların muhafaza var. Yüce Rabbimiz, bizleri sorumluluklarının
edilmesidir. bilincinde olan kullarından eylesin.
Kardeşlerim! Kardeşlerim!
Mahremiyet, haramdan gelir. Haram, Yüce Yarın akşam on bir ayın sultanı Ramazan’ın
Rabbimizin bizler için koyduğu yasaklardır. Bazı habercisi olan Berat Kandilini idrak edeceğiz.
şeylerin haramlığı bizzat kötü ve çirkin olmasından Kandilinizi şimdiden tebrik ediyorum. Berat
kaynaklanır. İçki içmek, kumar oynamak, zina etmek, Kandilinin hep birlikte ebedi kurtuluş beratımız
kötü ve zararlı olduğu için haramdır. Bazı şeylerin olmasını; ülkemiz, gönül coğrafyamız, Âlem-i İslam
haramlığı ise hürmetten, saygıdan kaynaklanır. Anne- ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini Yüce
baba, saygın oldukları için onlara “öf” demek bile Rabbimizden diliyorum.
haramdır. Dünyadaki cennetimiz ailenin mahremiyeti
de Allah’ın aileye yüklemiş olduğu saygınlıktan 1
A’râf, 7/33.
2
Buhârî, Edeb, 78.
kaynaklanır. Aile mahremiyeti ihlal ve ifşa edildiğinde
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL ifadesidir. Kıblemiz, bir olan Allah’a yönelişimizin,
TARİH : 27.05.2016 müminler olarak gönüllerimizdeki manevi bağ ve
birlikteliğimizin simgesidir. İftitah tekbirimiz, bir
yönüyle güzelliklere, ahlaka, erdeme kapı
aralayışımızdır; bir yönüyle de Allah’tan ve O’nun
rızasından başka her şeyden yüz çevirebileceğimizin
sembolüdür. Kıyamımız, her gün bizim için bir
istikamet, bir doğruluk dersidir. Kıraatimiz, Cenab-ı
Hak ile konuşmamız ve ahitleşmemizdir. Rükûmuz,
Allah’tan başkası için eğilmeyeceğimizin göstergesidir.
Bize topraktan geldiğimizi ve tevazuu öğreten
secdemiz, Rabbimize en yakın olma vaktimizdir.
NAMAZ ARINMADIR Tahiyyatımız, Rabbimizle ve bütün müminlerle bir
Kardeşlerim! esenlik ve barış oturumumuzdur. Selamımız,
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle namazımızda taşıdığımız ruhu, âdâbı, erkânı hayatımıza
buyurmaktadır: “Sana vahyedilen Kitabı oku. taşıma irademizdir.
Namazı da hakkını vererek kıl. Kuşkusuz namaz
hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar…”1 Kıymetli Kardeşlerim!
Namaz, tanıştıran, yakınlaştıran, kaynaştıran bir
Kardeşlerim! nimettir. Namaz, genç ile yaşlıyı, zengin ile fakiri,
Efendimiz (s.a.s) bir gün ashabıyla sohbet ederken güçlü ile zayıfı, siyah ile beyazı aynı inanç, aynı amaç,
onlara, “Birinizin kapısının önünden bir nehir aksa aynı idealde buluşturan muazzam bir birlikteliktir.
ve o, günde beş defa bu nehirde yıkansa vücudunda
kir kalır mı?” diye sordu. Namaz, huzurdur; Rabbimizin sayısız nimetlerine
şükretmenin verdiği bir sükunettir; türlü meşgale ve
Ashab, “Kalmaz, Ya Resulallah” diye cevap verdi. hengâmelerle daralan zihinlerimize, gönüllerimize bir
Bunun üzerine Kutlu Nebi (s.a.s) şöyle buyurdu: “İşte şifadır.
bilinç ve şuurla eda edilen beş vakit namaz da
bunun gibidir. Kılınan bu namazlarla Allah Ve namaz, müjdedir; dünyadaki geçici ihsanların
günahları yok eder.”2 kat be katının, Rabbini terk etmeyen, O’nun
sevgisinden vazgeçmeyenler için ebediyen
Aziz Müminler! hazırlandığını haber verir.
Yüce Rabbimiz, göz kamaştıran güzelliğiyle
kâinatı, insan için yaratmıştır. Biz sahipsizken O, bizi Kardeşlerim!
muhafaza etmiştir. Biz yolumuzu bilmezken, O, İslam’ın beş temel esasından biridir namaz.
göndermiş olduğu kitap ve peygamberlerle bize Unutulmamalıdır ki, dinimizin bizlerden istediği
yolumuzu, yönümüzü göstermiştir. O, bize ahlakı, insan namaz, şekle indirgenmemiş, ruhu yok edilmemiş
olmayı, Âdem olmayı, İbrahim olmayı, İsmail olmayı namazlardır.
ve kullukta yücelmeyi öğretmiştir. Yüce Rabbimizin Bugün namaz konusunda bize düşen en büyük
bunca ikramı, biz kullarına nihayetsiz lütfundan bir görev, namazlarımızı samimiyetten mahrum, süresi
katredir sadece. Aynı zamanda O’nun insana, insan kısalmış, son ana kadar ertelenmiş, etkisini yitirmiş,
hayatına vermiş olduğu değerin bir parçasıdır. Bütün solgun namazlara dönüştürmemektir. Namazlarımızın,
bunlar karşısında bizlere düşen, O’na samimiyetle, merhametimizi artırması, bizi örnek bir insan yapması
sadakatle kul olmak ve nimetlerine şükretmektir. ve ahlakımıza ahlak katması için gayret göstermektir.
Kardeşlerim! Kıymetli Kardeşlerim!
Bir zikir, bir şükür, bir hamd ifadesi olarak namaz, Hutbemi şu dua ile bitirmek istiyorum:
bizim vazgeçilmezimizdir. Çünkü namaz, arınmadır.3
Allahım! Bizi ve aile fertlerimizi namazı hakkıyla
Namaz, günde beş kez bedeni temizlerken, kalpleri de
eda edenlerden eyle!
kötülük kirinden uzak tutan, suyundan iyiliğin,
erdemin, güzel ahlakın aktığı tertemiz bir pınardır. Rabbimiz! Bizleri namazlarını ihlas, huşu ve
samimiyetle kılanlardan eyle!
Namaz, kurtuluştur; “Hayya ala’l felâh/Haydin
kurtuluşa” diye semaları saran ezanıyla, insanı sonsuz Allahım! Namazlarımızı bizler için her türlü süfli
rahmetin membaına çağıran kutlu bir davettir. Kulun arzu ve isteklerimizden arınma ve ebedi kurtuluş
bizzat Rabbine arzuhalidir namaz; Allah’ın huzurunda vesilesi eyle!
olduğu bilinciyle mümin gönüllerin titremesidir.
1 Ankebût, 29/45.
Namaz, nice hikmetle dolu manevi bir 2 Müslim, Mesâcid, 283.
3 Müslim, Tahâret, 14.
yolculuktur. Bu yolculukta niyetimiz, zihnimizi ve
kalbimizi hazır kılma, varlığımızı Rahman’a sunma Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL rahmetinin yüreklerdeki yansımasıdır merhamet. Efendimizin
TARİH : 03.06.2016 anlatımıyla, “Müminler, birbirini sevmede, birbirine
merhamet ve şefkatte, tıpkı bir organı rahatsızlandığında
diğer organları da bu acıyı paylaşan bir beden gibidir.”6
Gönüller, paylaşmakla inşa edilir. Paylaşmak, evvela
gönlümüzü muhabbet ve samimiyetle birbirimize açmaktır.
Düşmanlığı, kini, nefret ve intikamı, kalbimizden söküp
atmaktır. Paylaşmak, dünyanın neresinde olursa olsun
muhtaçlara, kimsesizlere, insanlığın insafına terkedilmişlere
yardım eli uzatmaktır. Paylaşmak, duyduğumuz her yardım
çığlığına nereden geldiğine, kimliğine, etnik yapısına,
GELİN GÖNÜLLER YAPALIM mensubiyetine bakmaksızın karşılık verebilmektir.
Cumamız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Değerli Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz (s.a.s), bir gün tavaf esnasında
Ramazan ayı, bir mekteptir. Bu mektebin talebeleri
Kâbe’ye yönelerek şöyle buyurdu:
bütün müminlerdir. Bizlere sabrı, şükrü, nimetlerin kıymetini,
“Ey Kâbe! Sen ne güzelsin. Senin kokun ne güzeldir. paylaşmayı, varlık ve yokluğun anlamını idrak etmeyi öğretir
Senin azametine ve kutsallığına hayranım. Fakat Allah’a Ramazan. Bu mektep, bizlere aynı zamanda gönlün değerini,
yemin ederim ki, müminin saygınlığı Allah katında senin kendimize ve insanlara saygıyla muameleyi öğretir. Bize
saygınlığından daha fazladır…”1 düşen, bu kutlu mektebin cennet esintilerini hücrelerimize
Aziz Müminler! kadar hissedebilmektir. Orucumuzu, sahurumuzu, iftarımızı,
Rahmet, bereket ve mağfiret iklimi Ramazan ayının infakımızı, teravihimizi, gönüller inşa etmeye vesile
gölgesi bir kez daha üzerimize düştü. Şu günlerde hep birlikte kılabilmektir. Gönüllerimizi, aynı Allah’a, aynı Peygambere,
bunun huzur ve mutluluğunu yaşamaktayız. Pazar günü aynı Kitaba iman şuuru ile kardeş kılabilmektir.
kılacağımız ilk teravih namazının ardından Pazartesi günü Kardeşlerim!
tutacağımız ilk oruç ile bu mübarek aya girmiş olacağız. Ramazan mektebinde bize düşen, varlık sebebimiz
Bizleri Ramazana, Ramazanı bizlere kavuşturan Rabbimize olan, bizleri türlü meşakkatle hayata hazırlayan anne-
sonsuz hamdü senalar olsun. babalarımızın gönüllerini hoş tutmak, onların rızasını
Kardeşlerim! kazanmaktır. Ramazan mektebinde bize düşen, ülkemize
Diyanet İşleri Başkanlığımız, her Ramazan ayında hicret etmek zorunda kalmış mülteci kardeşlerimize kucak
bireysel ve toplumsal hayatımıza ışık tutan önemli bir açmaktır. Evinden, yurdundan çıkıp gelen Mekkeli
değerimizi gündeme taşımaktadır. Böylece konuya dair bir Muhacirlerle evini, aşını, ekmeğini paylaşan Ensar’ın
farkındalık oluşturmaya çalışmaktadır. Başkanlığımız, bu yıl kardeşlik ahlakını kuşanmaktır. Bize düşen, açın halinden
Ramazan ayında, “Gelin gönüller yapalım, Bu Ramazan ve anlamak, yetimin başını okşamak, ağlayanın gözyaşını
Her zaman” çağrısında bulunacaktır. Bu çağrıyla, gönüller silmektir.
arasında köprüler kurulmasına, kırık kalplerin, yaralı Kardeşlerim Öyleyse Geliniz!
gönüllerin, bitap düşmüş yüreklerin onarılmasına vesile Hep birlikte büyüklerimizin, yetimlerimizin,
olunması amaçlanmaktadır. mültecilerin, engelli kardeşlerimizin, kimsesizlerin
Kardeşlerim! tebessümü ile Ramazan mektebini dolu dolu yaşayalım.
İnsan, İslam nazarında sevgi ve hürmete layık Onlara gönüllerimizi açıp ellerimizi uzatalım.
mükerrem bir varlıktır. 2 Bu hürmet ve saygıda şüphesiz ki Birbirimizin hatalarını örtelim, kusurlarını affedelim.
kalbin, gönlün önemli bir yeri vardır. Peygamberimiz Hiçbir kalbi kırmayalım. Üzüp kırdıklarımızı vakit
(s.a.s)’in “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, geçirmeden onarmaya bakalım.
kalplerinize ve yapmış olduğunuz amellerinize bakar.” 3 Gelin, Rabbinden mahrum kalmış gönülleri Rabbimizle
hadisi bu hususu vurgulamaktadır. Buradan hareketle buluşturalım. Rabbimizin rızasının gönül yapmaktan
inancımızda gönül, nazargâh-ı ilahî kabul edilmiştir. geçtiğini unutmayalım.
İmanımızın, ihlasımızın, niyetimizin, sevgimizin, hâsılı insanı Bu duygu ve düşüncelerle Ramazanın milletimize,
güzelleştiren hasletlerin karargâhıdır kalp. Rabbimiz, kalb-i ülkemize, âlem-i İslam’a huzur, barış, merhamet getirmesini
selime bakar. Bu itibarla, gönül yapmak, inancımızın ve Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Hutbemi, gönlün önemini
insanlığımızın bir gereğidir. Gönül incitmek ise inancımızda ve gönül incitmemeyi veciz bir şekilde ifade eden şu dizelerle
hiçbir şekilde tasvip edilmeyen ve mümine yakışmayan bitirmek istiyorum.
yanlış bir davranıştır. “Hazer kıl! Kırma kalbin, kimsenin cânını incitme!
Kıymetli Kardeşlerim! Esîr-i gurbet-i nâlân olan insanı incitme!
Gönül yapmanın, gönüller fethetmenin sayısız yolları Tarîk-i ışkda bîçâre-i hicrânı incitme!
vardır. Gönüller, her şeyden önce sevgi, saygı ve muhabbetle Sabır kıl her belâya, Hâneyi Rahman’ı incitme!
fethedilir. Sevgiyi kullarının kalbine yerleştiren Allah, bütün Felekde hâsılı insan isen bir cânı incitme!
sevgilerin de kaynağıdır. Gönüllerimizi birleştirmesi ve Günahkâr olma, Fahr-i Âlem-i Zî-Şânı incitme!”
inananları kardeş kılması, Rabbimizin büyük bir nimetidir.4 1
İbn Mâce, Fiten, 2.
Efendimizin ifadesiyle, gerçek anlamda mümin olabilmenin 2
İsrâ, 17/70.
Müslim, Birr, 34.
yolu birbirimizi sevmekten geçer.5
3
4
Âl-i İmran, 3/103.
Müslim, İman, 93.
Kardeşlerim!
5
6
Müslim, Birr, 66.
Gönüller, merhametle kazanılır. Merhamet, varlığın
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
ilahi mayasıdır. Rahman ve Rahim olan Rabbimizin
İLİ : GENEL ruhumuzu bedenimizle buluşturdu. Bizde bir tevhid
TARİH : 10.06.2016 oluşturdu ve bizi tevhide iman etmeye davet etti.

Kardeşlerim!
Kitabımız Kur’an-ı Kerim bize iyi bir kul
olmayı öğretti. Bizim başıboş yaratılmadığımızı,
sorumluluk sahibi mükerrem bir varlık olduğumuzu
hatırlattı. Bize iyi bir evlat olmayı öğretti. Anne-babaya
“öf” demek bile yok dedi. “Rahmet ve şefkat
kanatlarını annenin, babanın üzerinden kaldıramazsın”
dedi. Eli öpülesi büyüklerimize şefkat göstermeyi
KUR’AN AYI RAMAZAN öğretti. Sonra iyi bir baba, iyi bir anne olmayı öğretti.
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz İyi bir eş, iyi bir dost, iyi bir komşu hâsılı iyi bir insan
şöyle buyurmaktadır. “Ramazan öyle bir aydır ki olmayı öğretti. Yetim yürekleri sevindirmeyi, engelli
insanlar için hidayet rehberi olan, bu rehberliğin kardeşlerimizin yüzünü güldürmeyi, gurbet hayatı
apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı batıldan ayıran yaşayan mülteci misafirlerimize sıla sıcaklığı
Kur’an işte bu ayda indirilmiştir.”1 hissettirebilmeyi öğretti.
Kardeşlerim!
Bir gün Peygamberimiz (s.a.s), Abdullah b. Aziz Kardeşlerim!
Mes’ûd’u çağırdı ve ona: “Ey Abdullah! Kur’an oku. Öyleyse geliniz rahmet, bereket ve mağfiret
Senden Kur’an dinlemek istiyorum” dedi. Abdullah: iklimi Kur’an ayında kalplerimizi, zihinlerimizi ve
“Yâ Resûlallah, Kur’an senin kalbine vahyolundu ben yaşantılarımızı Kur’an ile mamur kılalım.
sana nasıl okuyayım?” diyerek cevap verdi. Allah Gönüllerimizi bu yüce kitabın mesaj ve anlam
Resulü: “Ben Kur’anı bir başkasından dinlemekten dünyasından mahrum bırakmayalım. Resul-i Ekrem
büyük bir haz duyuyorum. Hele senden dinlemeyi (s.a.s)’in “Kalbinde Kur’andan herhangi bir eser
çok istiyorum” buyurdu. Bunun üzerine Abdullah, bulunmayan kimse tıpkı harabe bir eve benzer” 4
Nisa Suresi’ni okumaya başladı. Yetimlerin anlatıldığı şeklindeki uyarısını unutmayalım. Kur’an’ın hakikatler
ayetleri okudu. Nihayet, “Her ümmetten bir şahit dünyasıyla tanışalım. Bu ayda dünya semasına inen
getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit Kur’an’ı tekrar gönül semalarımıza indirelim. Allah
kıldığımız zaman bakalım onların hali nice olacak.”2 Resülü’nün sünneti seniyyesi mukabelelerimizle
ayetini okuyunca Rahmet Elçisinin gözlerinden yaşlar Kur’an aşkımızı ve şuurumuzu bir kez daha
süzülmeye başladı. Ve Efendimiz; “Abdullah yeter!” pekiştirelim. Unutmayalım ki, bizler Kur’an-ı Kerim’e
dedi.3 yöneldikçe o bize bütün kapılarını, ufuklarını cömertçe
Kardeşlerim! açacaktır. Bizi insana huzur ve mutluluk veren mana
İşte okunduğu zaman mümin yürekleri iliklerine saraylarında ağırlayacaktır.
kadar etkileyen rahmet kitabımız Kur’an-ı Kerim,
Ramazanı şerifin bizlere yüce bir hediyesidir. Bir Kardeşlerim!
Ramazan günü Hira’da “Oku” emriyle inmeye başlayan Rahmetiyle bütün insanlığı kuşatan mübarek
Kerim Kitabımız, insanları doğru yola ileten bir hidayet Ramazan günlerinde dahi vicdanlarını kaybetmiş,
rehberi ve rahmet vesilesidir. Hayatı anlamlı kılan değerlerini yitirmiş insanlık düşmanları tarafından,
bugünümüze ve yarınlarımıza dair umutlarımızı diri memleketimizin muhtelif şehirlerinde menfûr terör
tutmamızı sağlayan hayat kitabımızdır Kur’an. Sözlerin saldırılarında şehit olan güvenlik güçlerimize ve
en güzeli, yaratıcımızın en büyük hazinesi, en büyük vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil
ikramıdır biz kullarına Kur’an. İnsana Rabbini, şifalar diliyorum. Kardeşlerimizin şehit olmasına ve
kendisini ve çevresini tanıtan ilahi kılavuzdur. Kur’an yaralanmasına neden olan bu meş’ûm terör saldırılarını
müminin, varlığını ve yokluğunu, hüznünü ve gerçekleştirenleri şiddetle lanetliyorum. Yüreklerimizi
mutluluğunu ibadete dönüştüren kulluk kitabıdır. dağlayan bu elîm saldırılarda yakınlarını kaybeden
Kur’an, rahmet yüklü mesajlarıyla insanı yüceltmiş, kardeşlerimize ve milletimize sabır, metanet ve
onu şereflendirmiştir. Allah nice millet ve toplumları bu başsağlığı diliyorum.
Kerim Kitap’la aziz kılmıştır. Ona yönelen felah
Hutbemi, Efendimiz (s.a.s)’in bir hadis-i
bulmuş ondan yüz çeviren hüsrana uğramıştır.
Kardeşlerim! şerifiyle bitiriyorum: “Sözlerin en doğrusu, Allah’ın
Yüce kitabımız Kur’an insanlık âlemini kelâmı; rehberliğin en güzeli ise Muhammed’in
evrensel ilkelerle buluşturmuş, insanlığı yüksek rehberliğidir.” 5
değerlere kavuşturmuştur. Bu kitap ki inmeye başladığı
andan itibaren, tüm insanlığı hakka, adalete, 1
Bakara, 2/185.
merhamete, ahlak ve fazilete çağırmıştır. Bize iyi ile 2
Nisâ, 4/41.
kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini hayır ile şerri 3
Buhârî, Fedâilü’l Kur’an, 33.
birbirinden ayırmayı öğretmiştir.
4
Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 18.
5
Nesâî, Îdeyn, 22.
Bu kitap ki aklımızı kalbimizle buluşturdu.
Kalbimizi de aklımızla buluşturdu. Bu kitap ki Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Kardeşlerim!
TARİH : 17/06/2016 Çocuklarımızı sevgi ve şefkatle büyütmek, onların
iyi bir eğitim almasını temin etmek ve onları yarınlara
hazırlamak, anne-babalar olarak elbette görevimizdir.
Bununla birlikte, gözbebeğimiz yavrularımıza
bırakacağımız en değerli miras, onların yüce dinimiz
İslam’ı doğru bir şekilde öğrenmelerini ve iyi birer
Müslüman, iyi birer insan olarak yetişmelerini
sağlamaktır.5 Onlara Rabbimizi, Peygamberimizi,
Kitabımızı tanıtmaktır. Bilhassa içinde bulunduğumuz
rahmet, mağfiret ve bereket ayı Ramazan, bunun için güzel
bir fırsattır. Ramazan, çocukları camiye, cemaate, ibadete
KUR’ÂN, RAMAZAN VE ÇOCUK alıştırır. Bu kutlu ayda huşu ile kılınan namazlar,
Hayat rehberimiz ve kurtuluş reçetemiz olan teravihler, yapılan zikirler, hep birlikte getirilen tekbirler,
Kerim Kitabımız Kur’ân’a gönülden iman etmiş Aziz salavâtlar ve âminler, çocukların gönül dünyalarında
Kardeşlerim! Cumanız mübarek olsun. silinmez hatıralar bırakır.
Bir gün Efendimiz (s.a.s), Mescid-i Nebevi’nin Kardeşlerim!
minberinde hutbe irad ediyordu. Ashâb, pür dikkat onun Çocuklarımız, camilerimizin neşesidir, zinetidir.
ağzından dökülen altın misali sözleri dinliyordu. Bu esnada Bırakalım, camilerde koşsunlar, camilere gönül huzuruyla
Mescid’e iki küçük çocuk girdi ve sendeleyerek minbere gelsinler. Onları hoş görelim, zihin ve gönül dünyalarında
doğru ilerledi. Bu iki minik yavru, Rahmet Elçisi’nin güzel hatıralar bırakalım. Bizler, Mescidinde çocuklara
güzide torunları Hasan ve Hüseyin Efendilerimizdi. karşı şefkati, merhameti bizlere öğreten, sırtındaki çocuk
Peygamberimizin, torunlarına olan sevgi, şefkat, merhamet yere düşmesin diye secdesini uzatan bir Peygamberin
ve muhabbeti öylesine fazlaydı ki, onları görmezden ümmetiyiz. Unutmayalım ki, çocuklarımızın camiyle,
gelemedi. Ashâbın bakışları arasında minberinden indi. mihrapla, minberle, kürsüyle buluşması, namazlarda
İleride cennet gençlerinin efendileri olacaklarını safların arasında bulunması bile bizim için bir rahmettir.
müjdelediği iki torununu1 kucakladı. Ardından hutbesini
tamamlamak üzere onlarla birlikte minbere çıktı ve Kardeşlerim!
sözlerine şöyle devam etti: “Allah, ‘Mallarınız ve Çocuklarımızın Kur’an ile, Peygamberimiz
çocuklarınız imtihan vesilesidir.’2 buyururken ne kadar (s.a.s)’in örnek hayatı ile, cami, mihrap, minber ve
ibadetlerle tanışıp buluşmaları için bu kutlu ayda çok güzel
doğru söylemiş! Şu iki yavrunun düşe kalka
yürüyüşünü görünce dayanamadım ve sözümü keserek bir fırsat daha başlıyor. Yaz Kur’an Kurslarımız, 20
onları kucağıma aldım.”3 Haziran’da başlayıp, 26 Ağustos’a kadar devam edecek.
Gel bu yaz Kur’an’ı gönlüne yaz şiarıyla camilerimiz,
Kardeşlerim! göz aydınlığı çocuklarımızla bir kez daha şenlenecek.
Çocuklara olan şefkat ve sevgisini bu örnekte
olduğu gibi her zaman açıkça göstermişti Efendimiz (s.a.s). Geliniz, Kuran’ın inzal olduğu bu ayda
Allah Resûlü, çocuklarla huzur bulmuş, onları da mutlu evlatlarımızı Kur’an’ın rahmet yüklü mesajlarıyla
etmişti. Onlara sevgisini dile getirirken bizlere de önemli uluşturalım. Onları, Allah’ın yeryüzündeki edep sofrası
mesajlar vermişti. Yavrularımıza olan ilgimizin, hayatın en olan Kur’an’la nimetlendirelim. Kendilerinin, Yüce
ciddi sınanma noktalarından biri olduğuna dikkatlerimizi Rabbimiz ile sağlıklı bir bağ kurmalarını sağlayalım. Minik
çekmişti. Bu konuda kullarını uyaran Rabbimizin yüreklere Efendimizin sevgi ve muhabbetini nakşedelim.
âyetlerinden birini örnek olarak okurken sanki bizlere Onların, ibadetin huzur ve neşesini keşfetmelerini
şöyle seslenmişti: “Çocuklarınızı sevin ama bu sevgiye sağlayalım. İnsani ve ahlaki erdemleri öğrenmelerine
asla yenik düşmeyin! Yavrularınızdan ilgiyi kesmeyin, öncülük edelim.
onlara karşı sorumluluklarınızı yerine getirin! Kendilerini Kardeşlerim!
dinine, milletine ve insanlığa faydalı, hayırlı kimseler Hutbemi şu ayet ve hadislerle bitirmek istiyorum:
olarak yetiştirin! Aksi takdirde imtihanı kaybedenlerden Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Bu Kur’an, bizim
olursunuz!” indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Ona uyun ve
Kardeşlerim! Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet
Kur’an’ın ifadesiyle gözlerimizin nuru, edilsin.”6
kalplerimizin süruru olan çocuklarımız, Yüce Rabbimizin Peygamberimiz (s.a.s) de şöyle buyuruyor:
bizler için bir lütfudur. Bütün nimetler gibi, onlar da “Şüphesiz Allah, Kur’an ile bazı toplulukları yüceltir,
Allah’ın bizlere birer emanetidir. Her şeyden önce bu bazılarını da alçaltır.”7
emaneti sevgiyle filizlendirmemiz, şefkat ve merhametle
büyütmemiz gerekir. Zira Efendimizin çocuklara yaklaşımı
1
Tirmizî, Menâkıb, 30.
2
Enfâl, 8/28.
böyledir. O, kimi zaman çocukları içtenlikle kucaklamış ve 3
Tirmizî, Menâkıb, 30.
öpmüş, kimi zaman da çocukların başlarını şefkatli 4
Tirmizî, Birr, 15.
5
Tirmizî, Birr, 33.
elleriyle okşamıştır. Çocuklarına şefkat gösterenleri 6
En’âm, 6/155.
överken, onlardan sevgisini esirgeyenleri ise 7
Müslim, Müsâfirûn, 269.
“Küçüğümüze merhamet etmeyen bizden değildir.”4 Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
sözüyle ikaz etmiştir.
İLİ : GENEL haklarından arındırır. Zengin ile fakir arasında gönülden
TARİH : 24.06.2016 sevgi, saygı ve kardeşlik köprüleri kurar.
Zekât, Rabbimize karşı şükür bilincimizin ifadesidir.
O’na olan teslimiyet ve sadakatimizin bir tezahürüdür. Sırf
Allah rızasını umarak, sahip olduğumuz her bir nimeti
O’nun yolunda feda edebileceğimizin de bir sembolüdür.
Kıymetli Kardeşlerim!
Kur’an-ı Kerim’de zekâtın üzerinde önemle durulur.
Zekâtını verenler, malını Allah yolunda harcayanlar
“bahtiyar müminler” diye övülür ve ebedi cennet
nimetleriyle müjdelenir. 5 Zekâtı dikkate almayanlar,
yoksulu gözetmeyenler, malının esiri olanlar ise sert bir
şekilde uyarılır. Bu uyarılardan biri Rabbimizin şu âyetidir:
“Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda
ARINMA VESİLESİ: ZEKÂT VE İNFAK harcamayanlar için elem dolu bir azabı haber ver.
Kardeşlerim! Biriktirdikleri altın ve gümüş cehennem ateşinde
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle kızdırılarak onların alınları, böğürleri ve sırtları
buyuruyor: “Mü’minler gerçekten kurtuluşa bunlarla dağlanacaktır. Ve onlara şöyle denilecektir:
ermişlerdir. Onlar ki namazlarını huşu ile kılarlar. ‘İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir.
Onlar ki faydasız işlerden ve boş sözlerden uzak Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı!’”6
dururlar. Onlar ki zekat vermek için çalışırlar…”1 Kardeşlerim!
Kardeşlerim! Rahmet Peygamber’inin “Yarım hurmayla da olsa
Peygamberimiz (s.a.s), sahabeden Muâz b. Cebel’i cehennemden korunun.” 7 ikazı zekât, infak, sadaka,
Yemen’e vali olarak tayin ettiğinde onu ve beraberinde yardımlaşma ve diğerkâmlık hakkında asırlar öncesinden
gidecek olanları çağırdı. Kendilerine şu nasihatte bulundu: bizlere rehberlik etmektedir. Ancak ne hazindir ki, bugün
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret insanlık olarak doğal kaynakların gelişigüzel tüketildiği,
ettirmeyin!”2 ekonomik kaynakların adaletsizce bölüşüldüğü, zengin ile
Ardından Muâz’a döndü ve şöyle buyurdu: “Muaz, fakir arasındaki uçurumun baş döndürdüğü bir dünyada
henüz Müslüman olmayan bir topluluğa gidiyorsun. yaşıyoruz. Dünyanın kimi yerlerinde insanlar açlıkla
Onları, önce Allah’tan başka ilah olmadığına, benim de mücadele ederken, kimi yerlerindeyse israf ve
Allah’ın elçisi olduğuma davet et. Eğer bunu kabul vurdumduymazlık had safhadadır. İçinden geçtiğimiz
ederlerse, beş vakit namazın farz olduğunu haber ver. süreçler, savaş ve işgaller milyonlarca fakir, kimsesiz ve
Bunu da kabul ederlerse, Allah’ın kendilerine zekâtı yetim ortaya çıkarmıştır. Zekat ise bir anlamda yetim ve
farz kıldığını ve zekâtın zengin kimselerden alınıp miskinlere kol kanat germektir. Nitekim İslam İşbirliği
fakirlere dağıtılacağını haber ver…”3 Teşkilatı, bu hususa dikkat çekmek üzere Ramazan ayının
Aziz Müminler! on beşinci gününü Dünya Yetimler Günü olarak ilan
Sahip olduğumuz bütün nimetler Rabbimizin bizlere etmiştir.
birer emanetidir. Bu nimetler, hepimiz için birer imtihan Kardeşlerim!
vesilesidir. Bizlere düşen bu nimetlerin kıymetini İnsanlığın, bu gün, belki de tarihin hiçbir döneminde
bilmektir. Onları Rabbimizin rızası doğrultusunda olmadığı kadar huzur ve mutluluğa, sevgi ve saygıya,
değerlendirmektir. dostluk ve barışa, yardımlaşma ve paylaşmaya hasret
Yüce Rabbimiz, şükürsüzlükten, kanaatsizlikten, olduğu aşikârdır. İşte dünyayı bu erdemlere ve hasret
açgözlülükten ısrarla sakındırır bizleri. Fakirlerin korunup kalınan huzura, adaletli bir gelir dağılımına kavuşturacak
gözetilmediği zenginliğin, zekâtı verilmeyen kazancın, olan, İslam’ın hayat yüklü mesajlarıdır. Efendimizin bize
kişiyi nasıl bir hüsrana götüreceğini bildirir. Malımızı, öğrettiği zekât ve infak ahlakı, yardımlaşma, dayanışma ve
mülkümüzü, dünyada sahip olduklarımızı ebedi paylaşma anlayışıdır.
kazancımıza bir vesile kılmamız gerektiğini hatırlatır Öyleyse geliniz kardeşlerim, hep birlikte bu kutlu
Rabbimiz. ayda sahipsiz olmadıklarını hissettirmek için yanı
Aziz Müminler! başımızdaki ve uzağımızdaki yetim, kimsesiz, himayesiz
Zekât, insanlık tarihinin hemen her döneminde var ve yuvasız yavrularımıza gönüllerimizi, ellerimizi ve
olmuş bir ibadettir. Bu kadim ibadet, yüce dinimizin beş sofralarımızı açalım. Zekât ve fitrelerimizi vakit
temel esasından biridir. 4 Zekât, dinen zengin sayılan kaybetmeden verelim. İnfakta ve yardımda bulunmayı,
kişilerin, Allah tarafından kendilerine lütfedilen nimetlerin paylaşmayı kendimize şiar edinelim. Zekâtımızı, fitremizi
bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle, yoksullarla verirken, infakta bulunurken, insanları incitmeyelim,
paylaşmalarıdır. Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde zekâtın rencide etmeyelim. Gelin, her bir vesileyi gönül yapmak ve
kimlere hangi mallardan, hangi oranlarda verilmesi gönüller kazanmak için fırsat bilelim. Geliniz, dünyada
gerektiği belirtilmiştir. sahip olduklarımızı ebedi kazanca dönüştürelim.
Kardeşlerim! 1 Mü’minûn, 23/1-4.
Malı eksilten ya da yok eden değil bilakis 2
Buhârî, Megâzî, 61.
bereketlendiren bir ibadettir zekât. Kişiyi cimrilik Buhârî, Zekât, 63; Müslim, Îmân, 29.
3
4
Müslim, İman, 21.
hastalığından koruyup cömertlik erdemine kavuşturur. 5
Nûr, 24/36-38; Zâriyât, 51/15-19; Meâric,70/22-35.
6
Tevbe, 9/34-35; Ayrıca bkz. Buhârî, Rikâk, 10.
Gönlü manevî kirlerden, serveti de ihtiyaç sahiplerinin 7
Buhârî, Zekât, 10.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Ve bu gece dünya semasına inen Kur’ân’ı yeniden
TARİH : 01.07.2016 kalbimizin semasına indirmeliyiz.
İkinci mesaj; Kadir Gecesinin, müminlere her yıl
ömürlük bir fırsat sunmasıdır. Rabbimiz, ömre bedel bu
geceyi, müminlere bir rahmet kapısı, bir umut pınarı
olarak bahşetmiştir. Bu gece bize düşen, ömür
sermayemizden tükettiğimiz günlerin muhasebesini
yapmaktır. Hata ve günahlarımızdan, kusur ve
nisyanlarımızdan tövbe ederek Rabbimizin razı olacağı
şekilde bir ömür sürmeye azmetmektir.
Kadir Suresinin bizlere getirdiği üçüncü mesaj;
Allah’ın meleklerinin, Kadir Gecesinde yeryüzüne
selâm ve esenlik getirmek üzere inmeleridir. Bu
muhteşem hâdise, Cenab-ı Hakk’ın biz müminlere çok
KADRİMİZİ YÜCELTEN GECE: KADİR GECESİ büyük bir ikramı, ihsanı ve lütfu olarak her sene tekrar
Kıymetli Kardeşlerim! etmektedir. O halde Kadir Gecesini ihya etmek için
Bizi en faziletli geceye, Kadir Gecesine tekrar Kur’an’ın barış ve esenlik mesajlarına kulak vermeliyiz.
ulaştıran Rabbimize hamd-ü senalar olsun. Kadir Bu mesajları yeryüzünde egemen kılmak için çaba
Gecemiz mübarek olsun. göstermeliyiz.
Okuduğum sure-i celilede Rabbimiz, bu geceyi Kardeşlerim!
bizlere şöyle tanıtmaktadır: “Şüphesiz, Kur’an’ı biz Bir kez daha hatırlatmak isterim ki; bu mübarek
Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne geceyi hakkıyla değerlendirmenin yolu, Kerim
olduğunu sen nerden bilebilirsin? Kadir gecesi, bin Kitabımızın kadir ve kıymetini bilmekten, hayatımızı
aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh o gecede, onunla anlamlandırmaktan, insana, kâinata onunla
Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O bakmaktan geçer. Kadir Gecesini ihya etmenin yolu,
gece, fecrin doğuşuna kadar bir esenliktir.”1 Rabbimizin muhatap kabul ettiği, nazargâh-ı ilahi olan
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz kalbimizin, gönlümüzün değerini bilmekten geçer.
(s.a.s), şöyle buyurmaktadır: “İnanarak ve sevabını Gönüller yapıp gönüller almaktan, olur olmaz sebeplerle
gönüller kırıp, gönüller incitmemekten geçer.
Allah’tan umarak Kadir Gecesini ihya edenin geçmiş
günahları affolunur.”2 Kadir Gecesinde ancak bu sayede bir ömre bedel
manevî gelişmeler yaşayabiliriz. Kur’an’ın barış ve
Kardeşlerim!
Kısa bir süre önce rahmet ayı Ramazana ulaşmanın esenlik mesajlarına değer verdiğimiz nispette Allah’ın
huzur ve mutluluğunu hep birlikte yaşadık. “Hoş Geldin meleklerinin, yeryüzüne barış ve esenlik getirmek üzere
Ya Şehri Ramazan” nidalarıyla karşıladık bu kutlu ayı. indiklerinin idrakine varabiliriz. “Her geleni Hızır, her
Şimdi veda vakti. Bereketi ve mağfiretiyle evlerimize ve geceyi Kadir bil!” şuuruyla hayatımızı sürdürdüğümüz
gönüllerimize misafir olan on bir ayın sultanı, müddetçe Kadir gecesinden hakkıyla istifade edebiliriz.
bugünlerde bize veda ediyor. Bu kutlu misafiri Ancak o vakit şeref, izzet ve itibar gecesi, bizlere de
uğurlamaktan dolayı mahzunuz. şeref, izzet ve itibar kazandırabilir.

Bir taraftan da Ramazan-ı Şerifin kalbi olan Değerli Kardeşlerim!


Kadir Gecesinin manevi iklimini yaşadığımız,
mübarek Kadir Gecesine kavuşmanın huzur ve
mutluluğunu yaşıyoruz. Kur’an-ı Kerim’de bu geceye bayram sevincinin gölgesinin üzerimize düştüğü
müstakil bir sure tahsis eden Yüce Rabbimiz, gecenin müstesna bir zaman dilimindeyiz. Böyle bir zamanda
değerini de en güzel şekilde bizzat kendisi tavsif terör ve cinayet şebekeleri, İstanbul’da onlarca masum
insanın şahsında hepimizi ve bütün insanlığı bir kez
etmiştir. Her sene kadrimizi yüceltmek için
Rabbimizden bir bağış gibi, bir armağan gibi gelen daha can evinden vurdu.
Kadir gecesinin anlatıldığı bu sure, bizlere üç önemli Bu acımasız saldırıda hayatını kaybeden
mesaj getirmiştir. kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralı
Birincisi; Kadir Gecesini değerli kılan, onun kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
“yaradılış gayemizin kitabı” Yüce Kur’an’ın ilk Yüce Rabbimiz, milletimizi her türlü kazadan,
nüzûlüne şahit olmasıdır. Kadir Gecesinin kadrini beladan, bu tür hain saldırılardan muhafaza eylesin.
yücelten, Aziz Kur’an’ın rahmet yüklü evrensel Rabbimiz, milletimizin birlik ve beraberliğine,
mesajlarının bu gece inmeye başlamasıdır. Bu kardeşliğine, huzuruna tasallut edenlere fırsat vermesin.
nedenledir ki, Kadir Gecesinin değerini, kadrini,
yüceliğini, büyüklüğünü ve mübarekliğini insanlığı 1
Kadir, 97/1-5.
2
Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 3.
karanlıklardan kurtaran Kerim Kitabımızda aramalıyız.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Müminler, bir
TARİH : 05.07.2016 binanın yapı taşları gibidir. Onlar, birbirlerinin
hayata tutunmasını temin ederler.”2 Mesajına uygun
bir hayat sürmektir.
Kardeşlerim!
Bizler, insanlığın umuduyuz. Şunu unutmayalım ki;
birliğimizi, dirliğimizi korursak mazlumların,
mağdurların, yoksulların, kimsesizlerin umudu olmaya
devam ederiz. Bunu başaramaz, kısır tartışmalarla,
kavgayla, gürültüyle zamanımızı heba edersek işte o
zaman insanlık adına umutlar söner…
RAMAZAN BAYRAMI
Kardeşlerim! Gelin umutları söndürmeyelim. Bayram sevincimizi
Bizleri bir Ramazan bayramına daha ulaştıran gönüllerden gönüllere, gözlerden gözlere, dillerden
Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Bayramımız dillere, evlerden evlere dalga dalga yayalım. Bayramla
mübarek olsun. sevinmeyen bir gönül, hüznü dinmeyen bir mahzun, başı
okşanmamış bir yetim, eli öpülmemiş bir büyük
Rahmet ve mağfiret ayı Ramazanı aziz bir misafir bırakmayalım.
edasıyla uğurluyoruz bugün. Onu uğurlarken
hüzünleniyor, ancak bayram ile seviniyoruz bugün. Aziz Müminler!
Gelin, yüreklerimizin ağır yükü olan dargınlıkları,
Ne büyük bahtiyarlıktır ki orucu, kötülüğe karşı küskünlükleri, kin ve öfkeyi bir tarafa bırakalım. Af ve
kalkan edindik. Gecenin karanlığını sahurlarımızla, bağışlama yolunu tercih edelim. Gönlümüzü birbirimize
namazlarımızla aydınlattık. Tefekkürü, sabrı, şükrü bir açalım, muhabbetle kucaklaşalım ve bayramlaşalım.
kez daha öğrendik. Kardeşimizin derdiyle dertlenmeye Varlık sebebimiz olan anne-babalarımıza, hayatın çilesini
adadık kendimizi. Ve bir aydır yaşadığımız iftar birlikte omuzladığımız eşlerimize, evlerimizin canlı
sevincimiz, bayram sevinciyle birleşti. bayramları olan çocuklarımıza bayramın coşkusunu
Kıymetli Kardeşlerim! tattıralım.
Bayramlarımız, Allah’ın lütfuyla ihya edilen, neşe Gelin, bayram yapamayanlara da bayram yaptıralım.
ve sevinç günleridir. Bayramlarımız ibadettir, zikirdir, Yaralı gönülleri, bitap düşmüş yürekleri onaralım. Evlat
tekbirdir, duadır; sıla-ı rahim, paylaşma, huzur ve sevgisiyle yanıp tutuşan yaşlılarımızı unutmayalım, onları
umuttur. ziyaret edelim. Sevgiye ve merhamete aç yetim ve
Bayramlarımız, aynı mabette, aynı safta, aynı öksüzlerin başlarını okşayalım. Hastalara, garip ve
inancın şuurunda yüreklerimizi birleştirdiğimiz günlerdir. kimsesizlere, yoksullara, muhtaçlara bayram sevinci
Bayramlarımız, kırgınlık ve dargınlıklarımızı bitirdiğimiz taşıyalım.
günlerdir. Bayramlarımız, birliğimizi, beraberliğimizi, Gelin, bayramı, insanlık adına yaşayalım. Herkesin
kardeşliğimizi güçlendirip haykırdığımız günlerdir. kardeşçe yaşadığı muhteşem bir medeniyetin mirasçıları
Aziz Kardeşlerim! olarak evvela ülkemizi gül gülistan edelim. Aynı sofrada
Kimi gönüller mahzundur, kimi yürekler yaralıdır, sevindiğimiz, aynı kıblede buluştuğumuz, aynı
kimi canlar sıkıntıdadır bu bayram. Coğrafyamızı saran Peygambere ümmet olduğumuz, aynı Kitab’a inandığımız
şiddet ve teröre kurban gitmektedir insanlarımız. Anne bilinciyle kardeş olalım. Bizi birbirimize düşürmek
çocuğundan, kardeş kardeşinden, yüzbinler vatanından, isteyenlere fırsat vermeyelim, ayağımıza dolanan bütün
gençler değerlerinden koparılmıştır. Acı, hüzün ve tuzakları bozalım. Tüm dünyaya insanların hor
gözyaşı dağlamaktadır yürekleri. görülmediği, kadınların ezilmediği, çocukların üzülmediği
bir güzel medeniyet örneği olmaya devam edelim.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen bugün bize düşen,
yangın yerine dönen yüreklerimizi bayram neşesiyle Kardeşlerim!
canlandırmaktır. Bugün bize düşen, bayramı göremeyen Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin, gönül
kardeşlerimiz adına da bayramı eda etmektir. Bugün coğrafyamızın ve İslâm âleminin mübarek Ramazan
İslam âlemi olarak bize düşen, yüreklerimiz mahzun olsa bayramını en kalbi duygularımla kutluyorum.
da bayramımızın hakkını vermek ve onu mahzun Hutbemi, hakiki bayramları dile getiren şu dizelerle
göndermemektir. bitirmek istiyorum:
Kardeşlerim! Can bula cananını, bayram o bayram ola,
Bugün bize düşen, bayramımızı hepimiz için bir Kul bula sultanını, bayram o bayram ola,
umuda dönüştürmektir. Farklılıklarımızı ayrılık-gayrılık
vesilesi değil, Rabbimizin bir âyeti olarak görmek ve Hüzn-ü keder def ola, dilde hicap ref ola,
birbirimize kenetlenmektir. Yüce Rabbimizin, Cümle günah af ola, bayram o bayram ola.
“Topyekûn Allah’ın kitabına sımsıkı sarılın. Bölünüp 1
Âl-i İmrân, 3/103.
parçalanmayın…”1 çağrısının gereğini yapmaktır. 2
Buhârî, Salât, 88; Müslim, Birr ve Sıla, 65.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


İLİ : GENEL gördüklerimize değil, görmediklerimize de iyilik
TARİH : 08.07.2016 edebilmektir.2 Şu olay bunu ortaya koymaktadır:
Sahabeden biri Peygamberimize gelerek, “Ey
Allah’ın Resulü! Ben akrabalarımla ilişkilerimi sıcak
tutmaya çalışıyorum, onlarsa beni arayıp sormuyorlar.
Onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar.
Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana kaba
davranıyorlar.” der. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem
(s.a.s), o sahabeye, akrabalarının tutumunun yanlış
olduğunu bildirir ve şöyle buyurur: “Sen böyle
davranmaya devam ettiğin sürece Allah’ın yardımı
seninledir.”3
Kardeşlerim!
RABBİMİZE YAKINLAŞMA VESİLESİ: Her geçen gün hayatımızı kolaylaştıran nice
SILA-İ RAHİM buluşlara şahit oluyoruz. Bilhassa teknoloji alanında baş
döndürücü gelişmeler yaşanıyor. Dünya, hızla küçücük
Kardeşlerim!
Peygamberimiz (s.a.s), Mekke’den başlayan uzun bir köye dönüşüyor, mesafeler aradan kalkıyor.
ve meşakkatli yolculuğun nihayet sonuna gelmişti. İstediğimiz anda bir tuşa dokunarak dünyanın öbür
Müminlerle birlikte yurt edindiği, İslam’ı dalga dalga ucundaki insanlara ulaşabiliyor, onlarla görüşebiliyoruz.
yayacağı Medine’ye ulaşmıştı. Medineliler, günlerdir Ancak ne hazindir ki zaman zaman kendimizi,
hasretle, heyecanla Allah Resulü’nün yolunu bekliyordu. birbirimizi, en yakınımızdakileri ihmal ediyoruz.
İçlerinden birçoğu onu henüz görmemişti. “Ey bizden Kendimiz dışındaki insanları ve onların problemlerini
seçilen elçi, yüce bir davetle geldin. Sen bu şehre şeref gün geçtikçe umursamaz oluyoruz.
verdin. Ey sevgili hoş geldin” nidalarıyla karşıladılar Milyonların yaşadığı şehirlerde sevinci, üzüntüyü,
Rahmet Elçisi’ni. Kadın-erkek, büyük-küçük herkes varlığı, yokluğu bireysel olarak yaşamaya doğru
yollara dökülmüştü. Onu yakından görmek, söyleyeceği savruluyoruz. Onlarca hatta yüzlerce kişiyle aynı binayı
ilk sözleri bizzat mübarek ağzından işitmek istiyorlardı. paylaşıyoruz, aynı çatı altında yaşıyoruz ama her geçen
Kendisini merakla takip eden kalabalığa Peygamberimiz gün yalnızlaşıyoruz. Belki gün geçtikçe hanelerimiz
(s.a.s)’in ilk mesajlarından biri şu olmuştu: “Aranızda genişliyor ama bir o kadar da gönüllerimiz daralıyor.
selâmı yayın. Birbirinize ikramda bulunun. Sıla-i Günümüzde gözbebeği evlatlarının yolunu bekleyen,
rahmi, akrabalık ilişkilerini gözetin…”1 yalnızlığa terk edilmiş nice anne-babalarımız var.
Kardeşlerim! Halinin hatırının sorulmasını bekleyen, unutulmaya yüz
Rahmet Elçisi (s.a.s), bu sözleriyle akrabalık tutmuş nice akrabalarımız var. Bir nebze olsun
ilişkilerinin ne derece önemli olduğuna dikkatlerimizi dertlerinin paylaşılmasını, gönüllerinin alınmasını
çekmişti asırlar öncesinden. O, hayatı boyunca ailesinin, bekleyen nice mahzun, garip, boynu bükük yakınlarımız
akrabalarının, çevresindekilerin hukukuna titizlikle var. Bir selama, içten bir tebessüme, samimiyet ve
riayet etmişti. Yakınlarını her daim gözetmiş, onlara muhabbete muhtaç nice komşularımız var.
karşı sorumluluğunu ihmal etmemişti. Peygamberimiz, Kardeşlerim!
insanlara olan vefasını her fırsatta samimiyet ve Geliniz, cennete girebilme vesilesi olan sıla-i
muhabbetiyle göstermişti. rahmi ihmal etmeyelim. Anne-babamızın gönlünü
yapalım. Eş ve evladımızla, yakın uzak akrabamızla,
Aziz Müminler!
Yüce dinimizin büyük önem atfettiği değerlerden komşularımızla ilişkilerimizi canlı tutalım. Ve
biri de sıla-i rahimdir. Sıla-i rahim, başta ailemiz olmak kendimize şu soruları soralım: Biz yaşayıp örnek
üzere akrabamızla ilişkilerimizi sürdürmek, olmazsak, çocuklarımız kimden öğrenecek büyüklere
ilgilenmektir. Onların sevinçlerini, hüzünlerini hürmet ve hizmet etmenin güzelliğini? Yavrularımız
paylaşmak ve birbirimize güvenli bir liman olmaktır. nereden bilecek akrabayla yaşanınca sevinçlerin
Darda kaldıklarında yardımlarına koşmak, düştükleri çoğaldığını, keder ve üzüntülerin paylaşıldıkça
vakit ellerinden tutup onları kaldırmaktır. Dünyanın azaldığını?
türlü hengâmesinde yorulan zihinlerimizi, gönüllerimizi Hutbemi Yüce Rabbimizin şu emriyle bitirmek
birbirimizin şefkat, merhamet ve muhabbetiyle istiyorum: “… Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık
rahatlatmaktır. bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah,
Kıymetli Kardeşlerim! hepinizi görüp gözetmektedir.”4
Sadece bizimle bağını koparmayan akrabalarımızla 1
İbn Mâce, Et’ıme, 1.
ilişkimizi sürdürmek değildir sıla-i rahim. Asıl sıla-i 2
Buhârî, Edeb, 15.
rahim, sormayanı sorabilmek, aramayanı arayabilmek,
3
Müslim, Birr ve sıla, 22.
4
Nisâ, 4/1.
gelmeyene gidebilmektir. Asıl yücelik, iyiliğini
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL indirmek için çabaladık. Bayramla birlikte
TARİH : 15.07.2016 kardeşliğimizi, bir ve bütün olduğumuzu bir kez daha
haykırdık.
Aziz Müminler!
Ramazanın bize veda edişinin ve on bir ay ondan
ayrı kalacak olmanın burukluğu var hâlâ yüreğimizde.
Lakin bizler biliyoruz ki, Ramazanın bitimiyle elbette
görev ve sorumluluklarımız sona ermiyor. Zira fani
dünyadaki imtihanımız devam ediyor. Âhirette ebedi
HAYATIMIZI İBADET KILABİLMEK
bayramlara kavuşabilmemiz için Ramazanda
Kardeşlerim!
kazandığımız güzellikleri yıl boyunca korumamız
Sahabeden üç kişi Peygamberimiz (s.a.s)’in
gerekiyor. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine
eşlerine gelerek onun ibadet hayatı hakkında sorular
ibadet et.”4 âyetinin bilinciyle ibadet ve kulluk
sordular. Efendimizin ibadet hayatı kendilerine
şuurumuzu her daim canlı tutmamız gerekiyor.
anlatılınca ibadetlerini az bulup daha fazla ibadet
etmeleri gerektiğine karar verdiler. İçlerinden biri gece Öyleyse geliniz, Ramazanda olduğu gibi
boyunca namaz kılacağını, diğeri her gün oruç namazlarımızı aşkla ve huşuyla kılmaya devam
tutacağını, öteki ise hiç evlenmeyeceğini söyledi. edelim. Zihnimiz olumsuz düşüncelere, dilimiz kem
Onların bu konuşmalarını işiten Rahmet Elçisi, sözlere, gönlümüz kötü duygulara karşı iftarı olmayan
kendilerini şu şekilde uyardı: “Allah’a yemin ederim bir oruçta olsun. Ramazanda arınan, durulan
ki, ben aranızda Allah’tan en çok korkan ve O’na zihinlerimiz, gönüllerimiz her daim pâk olsun. Yalan,
en bağlı olanım. Bazen nafile oruç tutarım bazen gıybet, iftira, dargınlık, kırgınlık, ayrılık-gayrılık,
tutmam. Hem namazımı kılar hem uyurum; hem ihtiras, bencillik, israf gibi mümine yakışmayan
de evlenirim. Her kim benim sünnetimden yüz durumlardan kaçınalım. Rabbimiz katında ve
çevirirse, o benden değildir.”1 insanların nezdinde değerimizi düşürecek her türlü
çirkinliğe karşı kendimizi korumaya devam edelim.
Aziz Kardeşlerim!
İnsan takatini zorlayan bir anlayışa yönelen bu Kardeşlerim!
sahabîleri, bizzat kendi yaşantısını örnek göstererek Geliniz, Ramazanda olduğu gibi gönül
uyarmıştı Allah Resûlü. O, bir defasında da şöyle kapılarımızı birbirimize ardına kadar açalım. Fakire,
buyurmuştu: “Dinde, insanın gücünü aşacak yoksula, ihtiyaç sahibine, kimsesize, yetime, öksüze
uygulamalar yoktur. Takatinin üstünde ibadete şefkat ve yardım elimizi uzatalım. Ramazan ve
kalkışan kimse, dini yaşama konusunda âciz kalır. bayramla pekişen kardeşliğimizi, birlik ve
Bunun için aşırıya kaçmayın!”2 Bu sözüyle, bizden beraberliğimizi zedeleyecek söz ve davranışlardan
istenenin dünyadan el ayak çekip kendimizi tamamen uzak duralım. İftar sofralarında, namaz saflarında
ibadete vermek olmadığını belirtmişti. “Allah katında buluştuğumuz gibi hep birlikte ebedi cennette
amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı buluşmanın ve kurtuluşa ulaşmanın gayretinde olalım.
olanıdır.”3 buyurarak da Rabbimize sadakatimizin, Geliniz, hayatımızı Ramazan kılalım, ibadet
şükrümüzün bir tezahürü olan ibadetlerimizi ihmal kılalım. Unutmayalım ki; bizi Rabbimizin rızasına
etmemeyi öğütlemişti. götürecek olan teslimiyetimizdir, taatimizdir,
Kardeşlerim! samimiyetle yapacağımız ibadetlerimizdir, hayır ve
Rahmet, bereket ve bağışlanma mevsimi olan iyiliklerimizdir. Ve bilelim ki, biz Rabbimize
Ramazan ayını bir kez daha geride bıraktık. Manevi yöneldiğimiz müddetçe Rabbimiz bize merhametiyle
duygularımız, kulluk şuurumuz, bu süreçte daha da muamele edecektir. Bizler O’na yürüyerek gidersek O
yoğunluk kazandı. Bu kutlu ayda ibadetlere daha fazla bizlere koşarak gelecektir.5
sarıldık. Oruç tuttuk. Namazlarımızı eda etmeye Kardeşlerim!
çalıştık. Sahurun bereketini, iftarın sevincini, teravihin Yüce Rabbimiz, hepimizi sorumluluğunun
heyecanını doyasıya yaşadık. Sabırla, şükürle bilincinde olanlardan eylesin. Hutbemizi Efendimiz
nefislerimizi terbiye ve tezkiye etmenin yollarını (s.a.s)’in öğrettiği şu dua ile bitirmek istiyorum:
aradık. Kendimiz ve kardeşlerimizin kurtuluşu için, “Allah’ım, seni zikretmek, sana şükretmek ve sana
ülkemiz ve İslam âleminin birlik ve huzuru için, güzelce ibadet etmek için bana yardım et!”6
insanlığın hidayeti için dua ve niyazlarda bulunduk.
Birbirimize sofralarımızla birlikte gönüllerimizi açtık. 1
Buhârî, Nikâh, 1; Müslim, Nikâh, 5.
Zekât ve sadakalarımızla, fitrelerimizle paylaşmanın Buhârî, Îmân, 29.
2
3
Buhârî, Libâs, 43.
zirvesine çıktık. Gönül kırıp gönül yıkmaktan 4
5
Hicr, 15/99.
Buhârî, Tevhîd, 50.
kaçındık. Kırılan gönülleri yapmaya, zedelenen 6
Ebû Dâvûd, Tefrîu ebvâbi’l-vitr, 26.
onurları onarmaya çalıştık. Kur’an ayında hayat Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
kitabımız Kur’an’ı gönül semalarımıza yeniden
İLİ : GENEL mazlumun, mağdurun, muhacirin yanındaysa Cenab-ı
TARİH : 22.07.2016 Hakk’ın kudret, rahmet ve inayeti de onun
yanındadır.
Değerli Kardeşlerim!
Allah’a sonsuz hamdolsun ki, bu topraklar
asırlardır Müslüman yurdudur. Bu millet şüheda
evladıdır. Bu ezanlar, bu cumalar İslam’ın şiarıdır.
Bu dinin, tek bir harfi bile değişmeyen bir kitabı
vardır. Bu dinin, en güzel örnek olma vasfına sahip
bir Peygamberi vardır. Allah’ın bize verdiği bir akıl,
bir kalp vardır. Bizim değişmez değerlerimiz, 14
asırlık engin bir tecrübemiz vardır. Hiçbirimiz
Müslüman olarak bütün bunları bir tarafa
bırakamayız. Aklımızı, idrakimizi, vicdanımızı bir
GÜN, MİLLETÇE KENETLENME VE
kişiye ya da gruba teslim edemeyiz. Dünya menfaati
GELECEĞİMİZİ İNŞA ETME GÜNÜDÜR
Kardeşlerim! için dinimizden geçemeyiz. Din-i mübin-i İslam’ı
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz alet ederek dünyayı elde etmeye çalışanlara ise asla
şöyle buyuruyor: “Gevşeklik göstermeyin, fırsat veremeyiz.
üzülmeyin! Eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün Muhterem Kardeşlerim!
olan sizsiniz.”1 Geliniz, bu Cuma gününde, bu mübarek saatte
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz hep birlikte el açıp Yüce Rabbimize yalvaralım:
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müminin durumuna Allah’ım!
şaşılır! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum
İzzetine sahip çıkmak için tanklara meydan
yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir
okuyan bu millete zeval verme!
hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur.
Başına bir sıkıntı geldiğinde ona sabreder; bu da Asırlar boyunca mazlumların umudu olmuş,
onun için hayır olur.”2 mağdurların yanında yer almış, muhacirlere kucak
açmış bu milletin üzerinden rahmet ve nusretini eksik
Kardeşlerim!
etme!
İçinden geçmekte olduğumuz zorlu süreçte
engin rahmetiyle milletimizi büyük sıkıntılardan ve Umudumuzu ve huzurumuzu bozmak
felaketlerden kurtaran Yüce Allah’a sonsuz hamd-ü isteyenlere, topraklarımıza fesat tohumları ekmeye
senalar olsun. çalışanlara fırsat verme!
Bu süreçte kendilerine şehitlik nasip olan bütün Dinimizin, devletimizin, milletimizin bekasını
kardeşlerimize Cenabı Hak’tan rahmet ve mağfiret, sarsacak her türlü dâhili ve harici düşmanlardan
yakınlarına ve milletimize sabr-ı cemil ve metanet bizleri halas eyle!
diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar vermesini Yüce Biz sırtımızı sana dayadık, sana güvendik,
Rabbimden niyaz ediyorum. gücümüzü sana ettiğimiz imandan aldık, yıkılmamıza
Aziz Kardeşlerim! ve dağılmamıza izin verme Allah’ım!
15 Temmuz gecesi millet olarak tarihimizin en Zalimlerin zulmüne rağmen bizi adaletten ve
zor, en uzun ve karanlık gecelerinden birini yaşadık. merhametten ayırma Allah’ım!
Yüce Rabbimiz, bütün unsurlarıyla milletimize
kenetlenmeyi nasip etti ve milletimiz emanetine sahip Kötülerin kötülüklerine rağmen bizi iyilikten
çıktı. Hiç kuşkusuz millet olarak sahip olduğumuz bu ayırma Allah’ım!
birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu en büyük İntikam hırsıyla adaletten şaşan, öfkesine
nimetlerden biridir. Hamdolsun! Bu büyük nimet kurban olup hakkaniyetten uzaklaşan, mağrur olup
sayesinde ateş çukuruna yuvarlanmaktan ve karanlığa haddi aşan kullarından olmaktan sana sığınırız.
gömülmekten kurtulduk.
Sen, milletimizin bu soylu direnişini bir adalet
Kardeşlerim! ve hakkaniyet direnişi olarak muzaffer eyle!
Bu acı tecrübe bize şunu gösterdi: Hiçbir güç
Allah aşkı ve vatan sevgisiyle dolu yüreklerden daha 1
Âl-i İmrân, 3/139.
2 Müslim, Zühd ve rekâik, 64.
üstün olamaz! Bu hain saldırılar bize şunu öğretti:
Şerefli milletimizi sindirmeyi, itibarını zedelemeyi Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
hedefleyenler rezil ve zelil olmaya mahkûmdur! Kim
fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın’
İLİ : GENEL denildiğinde, ‘biz ıslah edicileriz!’ derler. İyi biliniz
TARİH : 29.07.2016 ki, onlar bozguncu ve ifsat edicilerin ta kendileridir.
Fakat onlar, ne yaptıklarının farkında değillerdir.”2
Aziz Kardeşlerim!
Ayet-i kerimede de buyrulduğu gibi tarih boyunca
yeryüzünde en büyük bozgunculuk ıslah adı altında
yapılmıştır. En büyük bozgunculuk din kisvesine
bürünerek millete kötülük yapmaktır. En büyük
bozgunculuk dinin muazzez değerlerini istismar ederek
insanları aldatmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz,
EN BÜYÜK BOZGUNCULUK, DİNİN MUAZZEZ hutbemizin başında okuduğum hadis-i şerifte “Bizi
DEĞERLERİNİ İSTİSMAR ETMEKTİR. aldatan bizden değildir”3 buyurmuştur.
Kardeşlerim!
Peygamberimiz (s.a.s.), kendisine ilk vahiy Kardeşlerim!
geldiğinde o yüce emanetin sorumluluğu karşısında Milletimizin 15 Temmuz gecesindeki onurlu
endişelenmişti. Hemen evine dönerek başından geçenleri, duruşu, şüphesiz nesiller boyu şükran ve minnetle
müminlerin annesi Hz. Hatice’ye anlatmıştı. Bunun anılacaktır. Milletin varlığına kast edenler ise elbette
üzerine Hatice Validemiz, şöyle demişti Resûl-i Ekrem hüsrana uğrayacaklardır. Ancak başımızdan geçen bu
Efendimize: “Korkma, endişelenme! Allah, seni asla büyük badireden elbette millet olarak çıkaracağımız
mahcup etmez. Çünkü sen, akrabalarınla ilgilenirsin. büyük dersler vardır. Bu aziz millete bu kötülüğü reva
Yetim ve kimsesizleri gözetirsin. Fakir ve ihtiyaç görenleri unutmamalıyız. Yüce dinimizi, sahih
sahibinin yardımına koşarsın. Misafire ikramda kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeliyiz. Kalbimizi,
bulunur, komşuna iyi davranırsın. Mazluma ve gönlümüzü, ruhumuzu, aklımızı, fikrimizi, irademizi
mağdura kol kanat gerersin. Hakkı savunur, başkalarına teslim etmemeliyiz. Bizi Allah’a kulluk
doğrunun yanında yer alırsın.”1 yerine kendine kul ve köle olmaya davet edenlere zerre
kadar itibar etmemeliyiz. Birlik ve beraberliğimizi, huzur
Kardeşlerim! ve kardeşliğimizi korumalıyız. Birbirimizin varlığını
Aslında Hz. Hatice Validemiz, bu ifadeleriyle kendi varlığımız, hukukunu kendi hukukumuz
hayatında bu erdem ve faziletlere sahip olanları Allah’ın saymalıyız. Farklılıklarımızı ayrılık-gayrılık nedeni
mahcup etmeyeceğini müjdeliyordu. Nitekim tarih değil, zenginlik ve rahmet vesilesi görmeliyiz. Fitne ve
boyunca bu değerleri ayakta tutanları Rabbimiz, mahcup, fesada, hile ve tuzağa karşı feraset ve basiretle
mağdur ve mahrum etmemiştir. Tıpkı 15 Temmuz’da davranmalıyız. Yarınlarımızın, bugünlerimizden çok
milletimizi mahcup etmediği gibi. daha güzel olacağına dair inancımızı sürdürmeliyiz.
Zira Yüce Allah, zalime karşı mazlumun yanında Unutmayalım ki; bizi diri tutan, inancımız ve
duranları mahcup etmez. Zira Yüce Allah, fakire, ümidimizdir.
yoksula, ihtiyaç sahibine el uzatanları mağdur etmez. Kardeşlerim!
Zira Yüce Allah, garibe, yetime, kimsesize gönlünü Gelin hep birlikte Rabbimize şöyle yalvaralım:
açanları mahrum bırakmaz. Ve bu millet, ırk, dil, din,
coğrafya ayrımı gözetmeksizin kendisine sığınanlara her Ya Rabbi! Sana inandık, sana güvendik, sana
daim gönül kapılarını açmış, onlara sığınak olmuştur. Ve tevekkül ettik. Bizleri sensiz, sahipsiz, inayetsiz bırakma!
bu millet yetimi, garibi, kimsesizi gözetmiştir. Ve bu Bize lütfettiğin hidayetten sonra kalplerimizi saptırma!
millet zalime karşı mazlumun yanında durmuştur. Ve bu Bizi sırât-ı müstakiminden ayırma!
millet her şart ve durumda hakkı savunmuş, medeniyetler Rabbimiz! Bize rahmetinle muamele eyle! Her
kurmuş, dünyanın dört bir yanına medeniyetler türlü inkârcı ve münafığa karşı bize yardım et! Bizleri
taşımıştır. onlar karşısında küçük düşürme!
Kardeşlerim! Allah’ım! Bozguncu ve fesatçılara karşı bizi her
Bizler inanıyoruz ki; Yüce Rabbimiz, milletimizi daim muzaffer eyle! Bizleri her türlü fitne ve fesattan,
mahzun etmeyecektir. Zira bu millet, geçmişten ikiyüzlülükten, kötü ahlaktan muhafaza eyle!4 Bizlere
günümüze, imanını, vatanını, istikbal ve istiklalini en basiret ve feraset ihsan eyle!
muazzez varlığı bilmiştir. Bu değerlerine namahrem
ellerin değmesine izin vermemiştir. İstiklal Şairimizin, Ya Rabbi! Asırlardır İslam’ın sancaktarlığını
“Âsım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek. İşte yapan, senin adının gök kubbede yankılanması için
çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.” dizelerinde dile çabalayan bu aziz milleti sen mahcup etme!
getirdiği gibi milletimiz, toprağını, haysiyetini, izzet ve 1
Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1; Tefsîr, (Alak) 1.
şerefini çiğnetmemiştir. İradesini, aklını ve ruhunu 2
Bakara, 2/11-12.
3
Müslim, İman, 164.
başkalarına teslim etmemiştir. 4
Ebû Dâvûd, Vitr, 32.
Aziz Kardeşlerim! Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Cenab-ı Hak, hutbemin başında okuduğum ayet-i
kerimede şöyle buyurmuştur: “Onlara ‘yeryüzünde
İLİ : GENEL ayaklar altına alan, hak ve hakikat karşısında kör, sağır ve
TARİH : 05.08.2016 dilsiz kesilen nice gafil zihinler, taşlaşmış kalpler vardır.
Oysa yüce kitabımız Kur’an’ın mukaddimesi olan
Fatiha suresinde din-i mübin-i İslam’ın kulluk anlayışı
bizlere açıkça takdim edilmiştir. Bizler bu sureyi her gün
beş vakit namazımızda okur ve Rabbimize olan iman ve
kulluk ahdimizi tekrarlarız. “Rabbimiz! Ancak sana
kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi
doğru yola ilet.” diye dua ederiz. Şüphesiz ki bu doğru
yol, Kur’an’ın ve Resûlullah’ın yoludur. Peygamberimiz
(s.a.s), “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır.
Rehberliğin en güzeli Muhammed’in rehberliğidir.”4
hadisiyle bu yolu bizlere beyan etmiştir. Bu yol, insanlığa
örnek kılınmış İslam ümmetinin on dört asırdır takip ettiği
KULLUK SADECE ALLAH’A ÖZGÜDÜR
ana yoldur. Bu yol, insanı aydınlığa ulaştıran yegâne
Kardeşlerim!
İslâm nurunun Mekke topraklarını yeni aydınlatmaya kurtuluş yoludur. Bu yolun yolcularına Rabbimizin ebedi
başladığı günlerdi. Peygamberimiz (s.a.s), Beytullah’ın nimetlerine mazhar olma müjdesi vardır.
yanındaki Safâ tepesine çıktı ve Mekkelilere şöyle Kıymetli Kardeşlerim!
seslendi: “ ‘Şu vadinin arkasında size saldırmak üzere Bu bereketli yolun yolcusu olmak, her şeyden önce
bekleyen bir ordu var.’ desem bana inanır mısınız?” Müslüman kimliğini ve şahsiyetini doğru bir şekilde inşa
Mekkeliler hep bir ağızdan, “Evet, inanırız. Zira biz senin etmekten geçer. Bunun için bizler, Kerim Kitabımızın ve
yalan söylediğini hiç işitmedik.” diye karşılık verdiler. Peygamberimizin rehberliğini baş tacı ederiz. Onların
Bunun üzerine Rahmet Elçisi, “Ben sizi elîm bir azaba hayat veren rahmet yüklü mesajlarıyla gönlümüzü,
karşı uyarıyorum.”1 diyerek Mekkeliler nezdinde bütün zihnimizi ve hayatımızı mamur etmek için gayret
insanlığı Allah’a kul olmaya, tevhid inancını benimsemeye gösteririz. Rabbimizin, bizlerden istediği insanca bir hayat
çağırdı. için, bizlere emanet verdiği nimetlerin değerini de bunları
değerlendirmeyi de biliriz. Aklımızı başkalarının aklına,
Kardeşlerim!
Rahmet Peygamberinin bu çağrısı, Hz. Âdem ile gönlümüzü başkalarının gönlüne, vicdanımızı başkalarının
başlayan ve insanları Âlemlerin Rabbine kul olmaya davet vicdanına esir etmeyiz. Ebedi kurtuluş beratımızın sadece
eden yüce bir çağrıdır. Bu kutlu daveti, Hz. Nuh, İbrahim, Allah’a, Allah’ın rızasına bağlı olduğunu tasdik ederiz.
Lut, Hud, Salih, Musa, İsa, hâsılı bütün peygamberler Bizlere kurtuluş beratı vaat edenleri, hakikatin sadece
dillendirmişlerdir. Ve Hâtemü’n-Nebiyyinin dilinde kendi elinde olduğunu iddia edenleri dikkate almayız.
kemâle eren bu çağrı, kıyamete kadar devam edecek ebedi Varlığımızı fânî şahsiyetlerin değil, Rabbimizin rızasına;
kurtuluş çağrısıdır. geçici menfaat ve beklentilere değil, bâkî hakikatlere
adarız.
Bu çağrıda sadece Allah’a iman ve kulluk vardır. Bu
çağrıda bir tek Allah’ın huzurunda eğilmek, eğildikçe de Kardeşlerim!
yücelmek vardır. Bu çağrıda Allah’tan başkasına kul köle Bu aydınlık yolun neferleri olarak bizler, cehalet,
olmayarak gerçek özgürlüğe ulaşmak vardır. Bu çağrıda tefrika ve yakılmak istenen fitne-fesat ateşine karşı uyanık
hak, hakikat ve hakkaniyet vardır. Bu çağrıda şirk ve davranırız. Kendimizin, değerlerimizin, inancımızın
nifaktan, küfür ve isyandan, fitne ve fesattan, hile ve farkında oluruz. Onları yozlaştıracak, anlamsız kılacak
tuzaktan, yalan ve aldatmadan uzak durmak vardır. tutum ve davranışlardan kaçınırız. Yüce dinimize, Kerim
Kitabımıza, Resûl-i Ekrem Efendimize mensubiyetin, her
Aziz Müminler! türlü mensubiyetten üstün olduğunu kabul ederiz.
Yüce Rabbimiz hutbemizin başında okuduğum âyet-i
kerimede şöyle buyurmaktadır: “Onlara, dini Allah’a has Kıymetli Kardeşlerim!
Geliniz, Kur’ân-ı Kerim’in ve Peygamberimiz
kılan ve hakka yönelen kimseler olarak sadece O’na
(s.a.s)’in dosdoğru yolunun yolcuları olarak bu mübarek
kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri
vakitte Rabbimize şöyle niyazda bulunalım:
emredilmişti. İşte dosdoğru din budur.”2
Kardeşlerim! Allah’ım! Bize imanı sevdir, kalplerimizi imanla
Bu âyet-i kerime, ibadet ve kulluğun sadece Allah’a süsle! Bizleri sana şükreden, seni zikreden, sana itaat eden,
mahsus olduğunu bizlere öğretmektedir. Nitekim sadece sana kul olan, sana yönelip yakaranlardan eyle!
Peygamberimizin vefatına bir türlü inanmak istemeyen Allah’ım! Suret-i Haktan görünerek bu milletin
bazı sahabilere Hz. Ebu Bekir’in şu uyarısı son derece arasına fitne ve fesat tohumları ekmek isteyen münafıklara,
dikkat çekicidir: “Kim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki bozgunculara fırsat verme!
Muhammed ölmüştür. Kim Allah’a kulluk ediyorsa bilsin Bizi din ile, iman ile, Kur’an ile, Peygamber ile
ki Allah diridir, asla ölmez.”3 aldatanlardan ve aldananlardan eyleme Allah’ım!
Kardeşlerim! 1
Buhârî, Tefsîr, Şu’arâ, 2; Müslim, Îmân, 355.
İnsanlık tarihi, nefsini, heva ve heveslerini 2
Beyyine, 98/5.
ilahlaştıran nice zalimlere ibretle şahit olmuştur. Tarih
3
Buhârî, Fedâilü ashâbi’n-nebî, 5.
4
Nesâî, Salâtü’l-îdeyn, 22.
boyunca kula kullukla, fani şahsiyetlere kölelikle tüketilen
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
nice beyhude ömürler vardır. İnsanlık onur ve haysiyetini
İLİ
TARİH
: GENEL
: 12.08.2016
bugündür insanlığı bu bereketli yola çağıran hakiki
ilim ve irfan ehli nice bahtiyar kimseler olmuştur.
Ancak, suret-i haktan görünerek insanları sırât-ı
müstakimden saptıran, onları batıla davet eden nice
bedbahtlar da olmuştur.
Kardeşlerim!
Sırât-ı müstakimde, Allah ve Resûlü’nün,
Kur’an ve sünnetin önüne hiçbir anlayışı geçirmek
yoktur. Sırât-ı müstakimde dinin sabitelerini
değiştirmeye kalkışmak yoktur. Sırât-ı müstakimde
hiç kimsenin, arzu ve isteklerine, çıkarlarına göre
helal ve haram koyma yetkisi yoktur. Zira böyle bir
durum, dini mübin-i İslam’ı tahrif etmektir. Dinin
SIRÂT-I MÜSTAKİM içini boşaltmaktır. Dini tahrip etmektir. Yeni bir din
Kardeşlerim! ihdas etmektir. Bilinmelidir ki; kendisini Kur’an ve
Peygamberimiz (s.a.s), bazı sahabileriyle sünnetin önüne geçirerek yeni bir din ihdas etmeye
birlikte bulunduğu bir esnada Kerim Kitabımızdan yeltenenler de, körü körüne böylelerinin peşi sıra
bir âyet okumuştu. Bu âyet, İslam’dan önceki din gidenler de beyhude bir yolun yolcularıdırlar. Aksine
mensuplarının, Allah’ın dinini nasıl tahrif ettiklerini sırât-ı müstakimde Kur’an ve sünnetin ebedi
şöyle haber veriyordu: “Onlar, Allah’ı bırakıp, rehberliğinde, İslâm kültür ve medeniyetinin zengin
hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i bilgi mirası eşliğinde nezih bir hayat yaşamak vardır.
rab edindiler. Oysa onlara sadece bir olan Allah’a
kulluk etmeleri emredilmişti. Allah’tan başka Kıymetli Kardeşlerim!
hiçbir ilah yoktur. O, yüceler yücesidir; onların Yüce Allah’ın dosdoğru yolunda, Peygamberler
ortak koştuklarından münezzehtir.”1 dışında ismet sıfatına sahip “masum ve tartışılmaz”
herhangi bir şahsiyet yoktur. Sırât-ı müstakimde
Efendimizin âyet-i okumasını müteakip daha Peygamberler dışında hiç kimsenin özel, seçilmiş ve
önce Hıristiyan iken Müslüman olmuş bir sahabi, yanılmaz olduğu düşünülemez. Herhangi bir
“Yâ Resûlellah! Biz onlara kulluk etmiyorduk ki!” kimsenin sözlerine, eserlerine ve davranışlarına
dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Onlar size mahza hikmetli olduğu düşüncesiyle kutsiyet
istediklerini helâl, istediklerini haram kılıyorlardı. atfedilemez. Sırât-ı müstakimde Allah’a isyan
Siz de onlara uyuyordunuz öyle değil mi?” diye hususunda hiçbir varlığa itaat edilemez. Hâsılı,
sordu. Sorusuna “Evet!” cevabını alınca da, “İşte mutlak itaat ve bağlılık, çerçevesi Kur’an ve sünnet
âyette sözü edilen durum budur.” buyurdu.2 tarafından belirlenen ilkeleredir.
Kıymetli Kardeşlerim! Kardeşlerim!
Bu âyet-i kerime bizlere göstermektedir ki; Unutmayalım ki; herkes, ahiretteki âkıbetini bu
insanoğlu, tarih boyunca din anlayışı ve tasavvurunda dünyada yapıp ettikleriyle kendisi belirleyecektir. Hiç
zaman zaman sapmalar ve savrulmalar yaşamıştır. kimse sorumluluğunu ve hesabını bir başkasına asla
İşte bu sapma ve savrulmalara karşı Yüce Rabbimiz yükleyemeyecektir.4 O büyük günde tek umudumuz
Âdem (a.s.)’den Efendimiz Muhammed Mustafa sadık imanımız, samimi niyetimiz, sahih bilgimiz,
(s.a.s)’e kadar kutlu elçileri vasıtasıyla insanlığı salih amellerimiz, selim kalbimiz olacaktır. Tek
tevhid inancına çağırmıştır. sığınağımız, Rabbimizin engin merhameti olacaktır.
Tevhid inancı, sırat-ı müstakimdir, dosdoğru Yüce Rabbimiz, bizleri her daim sorumluluk
yoldur. Bu yolda sadece bir olan Allah’a itaat, bilinciyle, hesap şuuruyla yaşayan ve merhametine
teslimiyet ve kulluk vardır. Bu yolda şirk, küfür, nail olan kullarından eylesin. Yüce Rabbimiz, bizleri
nifak, ikiyüzlülük değil; özüyle sözüyle bir olmak, bir an olsun sırât-ı müstakiminden ayırmasın,
olduğu gibi görünüp, göründüğü gibi olmak vardır. mahrum bırakmasın. Yüce Rabbimiz, dini
Bu yolda ahlak, erdem ve samimiyet vardır. Bu yolda değerlerimizi, imanımızı, İslam’ımızı tahrif ve
eğrilik değil, doğruluk; ihanet değil, sadakat vardır. istismar etmek isteyenlere fırsat vermesin.
Bu yolda sapkınlık, azgınlık, haddi aşma ve zalimlik
değil; istikamet, adalet ve hakka tabi olmak vardır. 1 Tevbe, 9/31.
2 Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân, 9; Beyhakî, Sünenü'l Kübrâ, X,196.
Bu mübarek yolun son davetçisi Efendimiz 3
Muvattâ, Kader, 3.
4 İsrâ, 17/13-14.
Muhammed Mustafa (s.a.s.) olmuştur. Yüce Allah,
din-i mübin-i İslam’ı Kerim Kitabımızla ve Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Peygamber Efendimizle kemale erdirmiştir.3 O gün
İLİ : GENEL haber vermiştir: “Size iki emanet bırakıyorum, onlara
TARİH : 19.08.2016 sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmayacaksınız.
Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”4
Bugün bizlere düşen, Kur’an ve sünnetin hayat veren
mesajlarıyla gönlümüzü mamur eylemektir. Mümince bir
hayatın, ancak Kur’an ve sünnetin çizdiği yolda yürümekle
mümkün olduğunu unutmamaktır. Kur’an ve sünnetle
yoğrulmuş on dört asırlık muazzam ilim ve irfan
birikimimizi iyi idrak etmektir. Bu iki yüce emanetten
ilham alarak, insanlığa yeni medeniyetler takdim etmek için
MÜMİN VE EMANET BİLİNCİ gayret göstermektir.
Kardeşlerim! Kıymetli Kardeşlerim!
Tevhid inancı, Mekke’de her geçen gün dalga dalga Hz. Âdem ile Havva’nın çocukları olarak hepimiz,
yayılıyordu. Müşrikler, bu durumu bir türlü birbirimize emanetiz. Bu emanet, sevgi, saygı ve anlayış
hazmedemiyorlardı. Peygamberimiz (s.a.s)’e ve müminlere içerisinde yaşamayı gerektirir. Bu emanet, kardeşimizi
türlü işkence ve düşmanlığı reva görüyorlardı. Nihayet kendimiz gibi görmeyi, kardeşimizin neşesini kendi
Peygamberimizi davasından vazgeçirmek için amcası Ebu neşemiz, onun kederini kendi kederimiz bilmeyi gerektirir.
Talib’e geldiler. Peygamberimize makam-mevki, şan-şöhret
gibi türlü imkânlar vaad ettiler. Davasından vazgeçmediği Bu emanet, “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir.
takdirde onu ölümle tehdit ettiler. Lakin Allah Resûlü, ne Ona hainlik yapmaz, yalan söylemez, onu zor durumda
onların tehditlerinden korktu, ne de tekliflerine iltifat etti. yüzüstü bırakmaz…”5 hadisi gereği, her durumda sadakat
Ve onlara, şöyle cevap verdi: “Amca! Güneşi sağ elime, ve vefayı gerektirir. Paylaşmayı, yardımlaşmayı ve
ayı da sol elime verseler, ben bu davadan asla dayanışmayı gerektirir.
vazgeçmem. Allah, ya dinini üstün kılar, ya da ben bu Kardeşlerim!
yolda canımı veririm.”1 Sayılı nefeslerimiz, akıp giden vaktimiz, şu kısacık
Kardeşlerim! ömrümüz emanettir. Aklımız, kalbimiz, dilimiz, bütün
Resûl-i Ekrem (s.a.s), davasından asla vazgeçmedi. bedenimiz emanettir. Huzur ve muhabbet ocağı ailemiz, göz
Rabbinin yüce emanetine daima sahip çıktı. Zira o, aydınlığı çocuklarımız, külüne muhtaç olduğumuz
Muhammedü’l-Emin’di, güvenilir peygamberdi. Her daim komşularımız, malımız-mülkümüz, bilgimiz, birikimimiz
sâdık oldu, emanete riayet etti. emanettir. Bizlere düşen, bu emanetlerle Rabbimizin
rızasına ulaşmanın gayretinde olmaktır.
Ümmetine de güvenilir olmayı, emanete sahip
çıkmayı öğütledi Efendimiz. Her ne surette olursa olsun, Şehit kanlarıyla sulanmış vatan toprağımız,
ihanetten kaçınmamız gerektiğini bildirdi. O, mümini güven bağımsızlığımızın sembolü bayrağımız, İslam’ın şiarı
veren, itimat edilen, şerrinden emin olunan kişi diye ezanımız, hâsılı bütün yüce değerlerimiz birer emanettir.
tanımladı.2 Bizlere düşen, bu emanetleri canımız gibi aziz saymaktır.

Kıymetli Kardeşlerim! Kardeşlerim!


“Mümin” ismini bizlere Kerim Kitabımızda bizzat Yüce Rabbimiz, bizleri emanete riayetle izzetini
Yüce Rabbimiz vermiştir. O, bu ismi de bütün nimetleri de muhafaza edenlerden eylesin. Emanete ihanet ederek zillete
bizlere emanet etmiştir. Hiç şüphesiz en yüce emanet, düşenlerden eylemesin. Yüce Rabbimiz, bizleri Firdevs
imanımız ve İslâm’ımızdır. Bizler, dünya ve ahiret cennetinde ağırlayacağı sâdık, emîn, bahtiyar kullarından
saadetimizi ancak iman nimeti sayesinde elde edebiliriz. Bu eylesin.
noktada bizlere düşen, bu yüce emanete asla ihanet Kardeşlerim!
etmemektir. Ona her koşulda sahip çıkmaktır. Kelime-i Son günlerde ülkemizin farklı illerinde terör
şehadetlerimizle, kelime-i tevhidlerimizle Rabbimize örgütlerince düzenlenen menfur saldırılarda şehit olan tüm
verdiğimiz ahdimize sâdık kalmaktır. İmanın gereği olarak, kardeşlerimize Yüce Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı
hayatımızı salih amellerle ve güzel ahlâkla müzeyyen diliyorum. Yaralılara acil şifalar niyaz ediyorum.
kılmaktır.
Bilinmelidir ki; topyekûn milletimizin varlığına,
İmanımızı ve İslam’ımızı ifsat ve istismar etmek, huzur ve güvenine, birlik ve beraberliğine kast eden bu hain
sarsmak ve zedelemek isteyenlere karşı uyanık olmaktır. saldırılar, aziz milletimizi asla yıldıramayacak ve amacına
İman ve İslâm üzerinden maneviyat hırsızlığı yapanlara, ulaşamayacaktır. Bizler inanıyoruz ki; milletimiz, inancıyla,
yüce dinimizle insanları aldatanlara, ihanet içinde birlik ve beraberlik ruhuyla, basiret ve ferasetiyle bu
bulunanlara fırsat vermemektir. Rabbimizin şu âyetini zorlukların üstesinden gelecektir. Yüce Rabbimiz, birlik ve
aklımızdan çıkarmamaktır: “Ey iman edenler! Allah’a ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin. Cenab-ı
Peygamberine ihanet etmeyin. Şayet Allah’a ve Hakk’ın gazabı, değerlerimize kast eden bütün hainlerin,
Peygamberine ihanet ederseniz, size verilen emanetlere zalimlerin ve şer odaklarının üzerine olsun.
bile bile ihanet etmiş olursunuz.”3
1
İbn Hişâm, Sîret, I, 101; Belâzurî, Ensâb, I, 229-230.
Kardeşlerim! 2
Nesâî, Îmân, 8.
3
Enfâl, 8/27.
Kerim Kitabımız ve Resûl-i Ekrem Efendimizin 4
Muvattâ, Kader, 3.
muhteşem mirası olan sünneti, müminler olarak hepimize 5
Tirmizî, Birr ve sıla, 18.

emanettir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s), bu gerçeği şöyle Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Kardeşlerim!
TARİH : 26.08.2016
İslam, bırakın başkalarını katletmeyi, kendimize
dahi zarar vermeyi onaylamaz. Dinimize göre insanın
kendini öldürmesi, Yaratıcısına isyandır ve bir
anlamda Yaratıcısından intikam almaya
kalkışmasıdır. Zira Yüce Rabbimiz, Kerim
Kitabımızda “Kendinizi öldürmeyin!”2 buyurarak
cana kıymayı kesin olarak yasaklamıştır. Bir tek
masum canın öldürülmesi de bütün insanların
öldürülmesi demektir.3
Hayat dini İslam, nasıl olur da insanlık, vicdan,
ahlak ve savaş hukukuyla hiçbir ilgisi olmayan
HAYAT VEREN DİN: İSLÂM katliamlarla irtibatlandırılabilir? İnsanın bir ölüm
Aziz Müminler! makinasına dönüşerek masum insanları katletmesi,
Hayber’in fethi esnasında Peygamberimiz nasıl olur da İslam’ın rahmet yüklü mesajlarına
(s.a.s), sancağı Hz. Ali’ye teslim etmişti. Bir ara Hz. dayandırılabilir? Unutulmamalıdır ki; bu cinayetlere
Ali’nin ağzından, İslam’ı kabul edinceye dek Hayber din görüntüsü altında ima yoluyla dahi cevaz verenler
halkıyla amansızca savaşacağına dair sözler de, tüm masumların katlinden sorumludur.
dökülmüştü. Kardeşlerim!
Bu sözleri işiten Efendimiz: “Ya Ali! Hayber Yüce dinimiz İslam, öldüren değil, hayat veren
halkını İslâm’a davet et ve yerine getirmeleri bir dindir. Bu din, kitabını hayat veren kitap olarak
gereken ilâhî yükümlülükleri onlara haber ver! takdim eder. Bu kitabın mesajları, öldürmenin değil,
Allah’a yemin olsun ki Allah’ın senin vesilenle bir hayat vermenin esaslarını ortaya koyar. Bu dinin
kişiyi hidayete erdirmesi, senin için dünyadan ve peygamberi, âlemlere rahmet bir peygamberdir. Bu
içindekilerden daha hayırlıdır.”1 buyurdu. din, insanın canını, malını, şeref ve haysiyetini saygın
ve dokunulmaz kabul eder.4 Hayat veren bir dini,
Kardeşlerim! insanı yücelten bir kitabı, rahmet ve şefkat vesilesi
Allah’ın isimlerinden biri de Hayy’dır. O, bir peygamberi, cinayet ve ölümlere, katliamlara
diridir, hayat sahibidir. O, hayat verendir, yaşatandır. dayanak yapmak ne büyük bir ihanettir.
Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran O’dur. O, hayatı
vazgeçilmez bir hak olarak insana bahşetmiştir. O, Kardeşlerim!
öldürmeyi değil yaşatmayı emretmiştir. Ancak Bilinmelidir ki; kendisiyle birlikte onlarca cana
Rabbimizin bu emrine rağmen insanlık tarihinde kıyan caniler, ne şehit olabilirler, ne de
acımasızca, hunharca nice cinayetler işlenmiştir. ölümsüzleşebilirler. Rabbimizin Kerim Kitabımızda
haber verdiği şu ibretlik ve hazin son onları
Kardeşlerim! beklemektedir: “Kim bir mümini kasten öldürürse
İnsanlığın cana kıyma serüveni, atamız Âdem onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere gireceği
(a.s)’ın oğlu Kabil ile başlamıştır. Kabil, ilk defa cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu
kardeş kanı dökmüştür, cana kıymıştır. O gün lânetlemiş ve onun için büyük bir azap
bugündür, insanlık nice işgallere, nice savaşlara, nice hazırlamıştır.”5
katliamlara, nice göç ve sürgünlere hüzünle şahit
olmuştur. Nice Habiller, gözü dönmüş canilerce Kardeşlerim!
katledilmiştir. İnsanın en değerli varlığı olan hayat Son olarak meşum terör ve intihar saldırılarıyla
hakkı, tarihte pek çok kez ihlal edilmiştir. pek çok şehrimizde çoğu hayatının baharındaki
yavrularımız olmak üzere nice masum kardeşimiz
Kardeşlerim! can verdi. İnsanlarımızın düğün günü, ölüm gününe
Modern zamanlarda ise insanlık, yeni bir dönüştü. Bu hain saldırılarda hayatını kaybeden
cinayet ve katliam türüyle tanışmıştır. İnsanın, canlı bütün kardeşlerimize bir kez daha Yüce Rabbimizden
bomba olarak, intihar saldırısı düzenleyip kendisiyle rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabr-ı cemil
birlikte yüzlerce masum insanı katletmek gibi bir diliyorum. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar niyaz
vahşet türemiştir. Bundan daha vahim ve daha üzücü ediyorum.
olanı ise, bu cinayetin yüce dinimiz İslam ile
irtibatlandırılmasıdır. Böylesine vahşice bir cinayet, Buhârî, Cihâd, 143; İbnü’l-Mübârek, I, 484.
1
2
Nisâ, 4/29.
bizim dünyamıza, medeniyetimize ait olamaz. Böyle 3
Mâide, 5/32.
bir katliam, şehadet, cihat gibi kutsal değerlerle Buhârî, Hac, 132.
4
5
Nisâ, 4/93.
ilişkilendirilemez.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Değerli Kardeşlerim!
TARİH : 02.09.2016 Kurban, bir hayvanın kanını akıtmaktan ibaret
değildir. Bu ibadet, çok daha derin mana ve hikmetleri
içermektedir. Her şeyden önce kurban, bizi Allah’tan
uzaklaştıran bütün yüklerden kurtulma niyetidir.
Kurbandan maksat, Allah’la aramıza girenlerden
kurtulmaktır. Gönlümüzü doğrudan Allah’a açmaktır.
Hâsılı kurban, Rabbimize sunduğumuz kulluk ve
samimiyet beyanımızdır. Rabbimiz, bu gerçeği bizlere
şöyle haber vermektedir: “Kurbanların ne etleri, ne de
kanları Allah’a ulaşır; Allah’a ulaşan yalnızca
takvanızdır.”4
Kardeşlerim!
KULLUK VE SAMİMİYET BEYANI: Kurban, teslimiyet ve sadakatin, vefa ve
KURBAN yardımlaşmanın, fedakârlık ve paylaşmanın adıdır.
Kardeşlerim! Kurbanda Hz. İbrahim’in sadakati vardır. Hz. İsmail’in
Medine’de bir bayram sabahıydı. Namazlar eda teslimiyeti vardır. Ve kurbanda Muhammed Mustafa
edilmiş, sıra kurbanlara gelmişti. Efendimiz (s.a.s), âdeti (s.a.s)’in merhameti, vefası, infak ve paylaşma ahlakı
olduğu üzere iki kurban hazırlamıştı. Kurbanlık vardır.
hayvanları şefkatli elleriyle yatırdı ve kıbleye çevirdi.
Ardından Kerim Kitabımızın şu mealdeki âyetlerini Kurban, Allah yolunda infak bilincimizi diri
okudu: “Ben, O’nun birliğine inanarak, yönümü tutmaktır. Bayram yapamayanları bayram sevincine
gökleri ve yeri yaratan Allah’a çevirdim ve ben ortak etmektir. Komşularımıza, akrabalarımıza, eş ve
müşriklerden değilim. 1 Şüphesiz namazım, dostumuza, hâsılı birbirimize yakınlaşmaktır kurban. Bu
kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi yönüyle kurban, adını bile duymadığımız nice
Allah içindir. O’nun ortağı yoktur.”2 ülkelerdeki hiç görmediğimiz, tanımadığımız
kardeşlerimize uzattığımız bir yardım elidir.
Peygamberimiz, bu âyetleri okuduktan sonra şöyle
dua etti ve Allah’ın adıyla kurbanlarını kesti: Kardeşlerim!
“Allah’ım! Bu kurbanlar senin nimetindir ve senin Gücümüz yetiyorsa keselim kurbanı. İmkânımız
rızan içindir. Benim, ailemin ve ümmetimin yoksa kardeşlerimize kardeşliğimizi ikram edelim.
kurbanlarını kabul eyle!”3 Tebessümlerimizi sadaka diye armağan edelim. Gelin,
Allah’ı bize unutturanları unutalım. Duru ve doğru
Aziz Müminler! kalalım. Bir olalım, birlik olalım. Oğlu İsmail’le sınanan
Yeryüzünde en büyük şeref, Allah’a yakın İbrahim (a.s)’a yoldaş olalım. Evladımızın da İsmail
olmaktır. Allah, bize yakındır. Hem de şahdamarımızdan (a.s) gibi emanet olduğunu unutmayalım.
daha yakındır. Bizim de kendisine yakın olmamızı ister. Peygamberimiz (s.a.s)’in ve ashabının baş koyduğu
Bu yüzden bizi kendisine yakın kılmak için sayısız yoldan ayrılmayalım.
nimetler bahşetmiştir. İbadetleri O’na yakınlaşmamıza
vesile kılmıştır. Biz, tüm ibadetlerimizi Rabbimize yakın Kardeşlerim!
olmak için yaparız. Zira O’na yakın olan, hakka yakın Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Diyanet Vakfımız,
olur. O’na yakın olan, adalete, merhamete yakın olur. bu yıl da milletimizin iyilik ve hayır elini bütün dünyaya
O’na yakın olan, şeytana uzak olur. Ve işte bizi O’na taşımaya hazırdır. Hayırsever milletimizin kurbanları
yakın kılan bir ibadet yaklaşıyor. Kurban ve bir bayram yurt içi ve yurt dışındaki mazlum ve mağdur
geliyor: Kurban Bayramı. İçimize sevinç yağmurları kardeşlerimize ulaştırılacaktır. Bu vesileyle kardeşlik
düşürüyor şimdiden. köprüleri sağlamlaştırılmaya çalışılacaktır.
Unutmayalım ki; ihtiyaç sahibi kardeşlerimize hediye
Kardeşlerim! edeceğimiz her bir kurban, aynı zamanda milletimizin
Milletçe zor günler geçirdik. Zorlukları hep birlikte ortak imzasını taşıyan bir muhabbet ve merhamet
geride bıraktık. Şimdi tüm zorlukları bir kenara mektubu olacaktır.
bırakarak kurbana, bayrama hazırlanma zamanıdır.
Şimdi Allah’ın yakınlığını yeniden hatırlama ve Bu duygu ve düşüncelerle Rabbimizden hepimizi
birbirimize hatırlatma zamanıdır. Şimdi Allah’tan bayrama huzur içerisinde eriştirmesini, kurbanlarımızı
uzaklaştıran her şeyden bir kez daha uzaklaşma kabul buyurmasını niyaz ediyorum.
zamanıdır. 1
En’âm, 6/79.
2
En’âm, 6/162-163.
Peki biz, kurbanla Rabbimize yakınlaşmaya hazır 3
İbn Mâce, Edâhî, 1; Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 3-4.
mıyız? Bütün uzaklıkları ortadan kaldırmaya kararlı 4
Hacc, 22/37.
mıyız? Bizi Rabbimize ve birbirimize yakın kılacak Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
planlar yapıyor muyuz? Kurbanımızı paylaşacağımız
fakiri, miskini, muhaciri arıyor muyuz?
İLİ : GENEL İbrahim denince akla vahdet gelir, ümmet gelir.
TARİH : 09.09.2016 O, bir evlat ile bir ümmet kurmuştur. Kendisinden
sonraki bütün peygamberlerin, bütün müminlerin
atası olma şerefine ulaşmıştır.5 Hz. İbrahim’den sonra
gelen her bir peygamber, onun duasında yer almıştır.
İbrahim denince akla teslimiyet ve sadakat
gelir. O, ciğerparesi İsmail’le zorlu bir imtihana tabi
tutulmuştur. Bu imtihanda bütün varlığını Allah’a
adama kararlılığını göstermiştir.
Değerli Kardeşlerim!
Bugün İslam’ın sembolleri, şeâiri olan pek çok
değerimizde İbrahim Halilullah’ın hatırası vardır. O,
BAYRAM VE HZ. İBRAHİM Kâbe’yi Muazzama’yı oğlu İsmail’le birlikte yeniden
Kardeşlerim! inşa etmiştir. Türlü hikmetlerle dolu hac ibadetini
Bir grup sahâbî, Peygamberimiz (s.a.s)’e, “Ya insanlığa o göstermiştir. Allah’a yakınlık arayışımız
Resulallah! Bize kendinden bahseder misin?” dediler. olan kurban ibadeti onunla özdeşleşmiştir.
Bunun üzerine Efendimiz, şöyle buyurdu: “Ben,
atam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi, İbrahim (a.s)’ın, inkârcılara Allah’ın varlığını
annem Âmine’nin rüyasıyım.”1 ispat etme gayreti, bizim için büyük bir örnektir.
Onun ümmete öncülüğü bizim için büyük bir
Kardeşlerim! örnektir. Tevhid yolundaki kutlu yürüyüşü, hicreti
Rabbimize hamd-ü senalar olsun ki bizim için büyük bir örnektir. Onun sabrı ve
önümüzdeki Pazartesi günü hep birlikte kurban metaneti, şükrü ve cömertliği bizim için büyük bir
bayramını idrak edeceğiz. Dünyanın farklı örnektir. Kerim Kitabımızda yer alan ve her biri
bölgelerinden milyonlarca hacı adayı kardeşimiz, kulluk şuurunun bir yansıması olan duaları, bizim
Arafat’a çıkmak üzere. Onlar, orada tövbe ve için güzel bir örnektir.
niyazlarını âlemlerin Rabbine arz edecekler.
Dualarına bizleri de katacaklar. Onlar, hac ibadetinin Kardeşlerim!
heyecan ve huzurunu yaşarken, bizler de Peygamberimiz (s.a.s) de, atası İbrahim (a.s)’ın
kurbanlarımızı keseceğiz. Rabbimize ve birbirimize mübarek yolunun yolcusudur. Bugün,
yakın olma niyet ve gayretimizi bir kez daha Peygamberimizin ümmeti olarak bizlere düşen de Hz.
tazeleyeceğiz. Rabbimiz, bu bilinçle bizleri huzurlu İbrahim gibi bir tevhid şuuruna, vahdet anlayışına,
bir şekilde bayrama ulaştırsın. kulluk bilincine sahip olmaktır. İbrahimî bir sadakat
ve teslimiyeti kuşanmaya gayret etmektir. Bu büyük
Kıymetli Kardeşlerim! peygamberin azmini ve ahlakını kendimize örnek
Bizler, her sene bu muhteşem bayramı almaktır. İnsanlığa büyük hayırlar getiren İbrahim
yaşıyoruz. Fakat kurban bayramıyla özdeşleşen (a.s)’ı, Kur’an’dan ilham alarak, bayram vesilesiyle
büyük peygamberi yeterince tanımıyoruz. O büyük çocuklarımıza ve gençlerimize tanıtmaktır.
peygamber, İbrahim Peygamberdir. İbrahim
Peygamber, Halilullah, yani Allah dostu olarak Hutbemi Yüce Rabbimizin, Kur’an-ı Kerim’de
anılma bahtiyarlığına erişmiş bir peygamberdir.2 bizlere öğrettiği İbrahim Peygamber’in dualarıyla
Kendisinden sonra gelen bütün müminlere örnek bitirmek istiyorum:
olarak sunulmuş muhteşem bir şahsiyettir. Rabbimiz, “Rabbimiz! Bizi ve gelecek nesillerimizi sana
Kerim Kitabımızda Peygamberimizi en güzel örnek teslim olanlardan eyle!”6
olarak takdim ettiği gibi3 “İbrahim ve “Rabbimiz! Sadece sana dayandık, sana
beraberindekilerde sizin için güzel bir örneklik yöneldik. Dönüş ancak sanadır. Bizleri inkâr
vardır.”4 buyurarak onu da örnek olarak takdim edenlerin zulmüne uğratma!”7
etmiştir.
“Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri
Kardeşlerim! namazı kılanlardan eyle! Dualarımı kabul eyle!
İbrahim (a.s) denince akla tevhid gelir. Onun Hesap günü beni, anne-babamı ve inananları
tevhid mücadelesi gelir. İbrahim Peygamber, inancı bağışla!”8
uğrunda yanardağlar misali ateşe atılmayı göze
almıştır. Allah’a iman ve kulluğun nasıl olması 1
2
İbn Hanbel, IV, 127; İbn Hişam, I, 158.
Nisâ, 4/125.
gerektiğini bütün insanlığa göstermiştir. Kula kul 3
Ahzab, 33/21.
4
Mümtehine, 60/4.
olmayı reddetmiştir. Hak, hakikat, adalet, doğruluk 5
Hac, 22/78.
ve gerçek özgürlük yürüyüşünden asla geri 6
Bakara, 2/128.
7
Mümtehine, 60/4-5.
dönmemiştir. 8
İbrâhim, 14/40-41.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Allah’a yakınlık olduğunu, bütün varlığımızı O’nun
TARİH : 12.09.2016 yolunda adamaya hazır olduğumuzu gösteririz.
Kıymetli Kardeşlerim!
Her yıl gelen kurban bayramı, barışın, esenliğin,
birlik içinde duanın, yakarışın bayramıdır. Bu
bayram, her türlü farklılığı bir kenara bırakarak
eşitlenmenin, kendini bilmenin, tefekkürün,
tezekkürün, yenilenmenin bayramıdır. Bu bayram,
zihinleri arındırmanın, gönülleri durultmanın, büyük
bir dirilişin bayramıdır. Bu bayram, nefsi terbiye
etme, hiç kimseyi incitmeme gayretinin bayramıdır.
KURBAN BAYRAMI
Bu bayram, sabrı ve şükrü kuşanmanın,
Bizi yoktan var eden ve bize bir bayram sevinci
varoluşumuzun hikmet ve gayesini bir kez daha
daha lütfeden Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü
anlamanın bayramıdır. Bu bayram, İslam’ın şeâirini
senalar olsun.
ve geçmişi idrak etmenin, yoksula, yalnıza, kimsesize
Hz. İbrahim’in sadakatini, Hz. İsmail’in yaklaşmanın, çaresize çare olmanın bayramıdır.
teslimiyetini ebedi bir bayrama dönüştüren
Kardeşlerim!
Peygamber Efendimize salât ve selam olsun.
Bayramlar, birbirimize daha çok
İslam’ın şeâirinden olan bayram namazını eda kenetlenmemize, kardeşlik hukukunun gereklerini
etmek üzere burada toplanan Aziz Kardeşlerim! hakkıyla yerine getirmemize vesile olan zaman
Bayramınız mübarek olsun. dilimleridir. Bayramlar, birlik ve beraberlik
Aziz Müminler! duygularının, paylaşma ve infakın zirveye çıktığı
Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede günlerdir. Bayramlar, kâh sevinç, kâh hüzünle akıp
şöyle buyuruyor: “Kurbanların ne etleri, ne de giden hayat yolculuğumuzda Rabbimizin bizlere
kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşan, yalnızca lütfettiği huzur ve neşe mevsimleridir.
takvanızdır.”1 Öyleyse geliniz. Bayramı bir gönül kazanma
Peygamberimiz (s.a.s) de okuduğum hadis-i seferberliğine dönüştürelim. Anne-babamızın,
şerifte şöyle buyuruyor: “Âdemoğlu kurban kardeşlerimizin, komşularımızın yüzünü güldürelim.
bayramı günlerinde Allah katında kurbandan Yoksullara, yaşlılara, kimsesizlere, boynu büküklere,
daha hayırlı bir amel işlemiş olmaz...”2 hasta ve engelli kardeşlerimize bayram sevinci
yaşatalım. Kırılan kalpleri, darılan gönülleri,
Kardeşlerim! bayramın bereketi ve güzellikleriyle mamur edelim.
İçerisinde pek çok güzellikleri ve hikmetleri Kardeşliğimize, bayram sevincimize engel olan
barındıran Kurban Bayramına bir kez daha ulaşmanın dargınlıkları, küskünlükleri, çekişmeleri, her türlü
huzurunu, sevincini ve bereketini hep birlikte olumsuzluğu ortadan kaldıralım.
yaşıyoruz. Kurban Bayramı, bizlere İslâm’ın beş
temel ibadetinden hac menâsikini ve Rabbimize Unutmayalım ki; birbirimize sunduğumuz her
yakınlaşma vesilesi olan kurban ibadetini getirir. bayram hediyesi, bizi Rabbimizin rızasına
Hac, kurban ibadeti ve bayram, bizleri Hz. İbrahim, ulaştıracaktır. Birbirimize sunabileceğimiz en güzel
Hz. İsmail ve Hz. Hacer’in hayatına götürür. İslâm bayram hediyemiz ise kalbimizin derinliklerinden
tarihine ve Efendimizin örnek hayatına götürür. gelen selam ve dualarımız, tebessüm ve
ziyaretlerimiz olacaktır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Kurban bayramında hac ibadetini ifa eden Kardeşlerim!
milyonlarca kardeşimiz Beytullah’a, Arafat’a akın Hutbeme son verirken aziz milletimizin, yurt
ederler. Allah’la olan misaklarını yenilerler. Bütün dışında yaşayan millet varlığımızın, gönül
dünya Müslümanları olarak bizler de bayramda coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve âlem-i İslâm’ın
kurbanlarımızı Allah’ın adıyla keseriz. Böylece Kurban Bayramlarını tebrik ediyorum.
tevhid inancımızı, kulluk şuurumuzu tahkim ederiz. Kurbanlarımızın makbul, bütün kardeşlerimizin
Hacdaki kardeşlerimiz, kefeni andıran ihramlarıyla, haccının mebrur, bayramlarımızın mesrur olmasını
en içten yakarışlarıyla Allah’tan başka sığınılacak bir Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.
melcein bulunmadığını, dünyevi tutku ve isteklerin 1
Hacc, 22/37.
geçici olduğunu, kurtuluşun ancak takvada olduğunu 2
Tirmizî, Edâhî, 1.

ikrar ederler. Bizler de kurbanlarımızla, asıl olanın Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan
TARİH : 16.09.2016 çıkmışlardır.”2 âyetini asla aklımızdan çıkarmayalım.
Aziz Müminler!
Kurban, bizlere ihlas ve takvayı, riyadan uzak
durmayı, Rabbimize yakın olmayı hatırlattı. O halde
geliniz, sadece kurbanlarımızla değil, bütün
ibadetlerimizle, hayır ve hasenatımızla Rabbimize yakın
olmanın yollarını arayalım. Bizi Rabbimizden
uzaklaştıracak olumsuzlukların değil, O’na
yakınlaştıracak iyilik ve güzelliklerin peşinden koşalım.
EBEDİ BAYRAMLARA BİRLİKTE YOL Kardeşlerim!
ALABİLMEK Bayram bizlere “bir” olmayı, “biz” olmayı
Kardeşlerim! hatırlattı. Bir binanın birbirine kenetlenmiş tuğlaları, bir
Muâz b. Cebel, genç yaşta İslam’la müşerref olmuş bedenin birlikte hareket eden organları gibi bütün
bir sahâbiydi. O bir peygamber aşığıydı. Allah Resûlü olmayı hatırlattı. O halde geliniz, birbirimize sadece
(s.a.s) de, Muâz’ı çok sever, sevgisini dile getirir ve ona bayramlarda değil, her daim sahip çıkalım. Bayramda
tavsiyelerde bulunurdu. Efendimiz, yine bir gün bu genç pekişen birlik-beraberlik ve kardeşliğimizi, ülfet ve
sahâbiye, kulluk bilinciyle yaşamaya dair şu özlü muhabbetimizi koruyalım. Bayramın rahmet ve
tavsiyede bulunmuştu: “Ey Muâz! Namazların bereketini, sevinç ve neşesini, huzur ve sükûnetini
ardından şu duayı oku: ‘Allah’ım! Seni anıp birbirimize her gün ikram edelim. Birbirimizi,
zikretmek, nimetine şükretmek, sana en güzel şekilde kardeşlerimizi ihmal etmeyelim, yalnızlık ve çaresizliğe
ibadet etmek için bana yardım et!’ ”1 terk etmeyelim. Âlemlere rahmet olarak gönderilen bir
peygamberin ümmeti olduğumuzun bilinci
Aziz Kardeşlerim! doğrultusunda bir hayat sürelim.
Rabbimize hamd-ü senalar olsun ki bereketli bir
mevsimi daha geride bıraktık. Bu süreçte Rabbimizin Kardeşlerim!
rahmeti adeta sağanak olup üzerimize yağdı. Bugünlerde Unutmayalım ki, dünya âhiretin tarlasıdır ve âhiret
sevinçliyiz, umutluyuz. Sevinçliyiz. Zira kardeşlerimiz, dünyada kazanılmaktadır. Öyleyse geliniz, fâni olan
hac ibadetini tamamladı. Müminlerin, Arafat’tan, dünya hayatımızı ebedi mutluluk ve huzura
Kâbe’den arşa yükselen yürekten duaları, hepimizi dönüştürebilmeye gayret edelim. Gönlümüzden hasedi,
kapsadı. Sevinçliyiz. Çünkü İslam ümmetinin, Hz. kini, nefreti atıp, yeryüzünde sevginin, merhametin,
İbrahim’in eliyle kuruluşunun bayramı olan Kurban iyiliğin yayılması için yarışalım. Allah’a layık kul,
bayramını hep birlikte idrak ettik. Sevinçliyiz. Çünkü Efendimiz (s.a.s)’e layık ümmet, birbirimize hakiki
kurbanlarımızla sadakat ve teslimiyetimizi, kulluk kardeş olmaya bakalım. Rabbimizin huzuruna, âhiret
şuurumuzu bir kez daha tazeledik. yurduna hesabını verebileceğimiz bir hayat yaşayarak
varalım. Ebedi bayramlara hep birlikte yol alalım.
Kardeşlerim!
Umutluyuz. Çünkü hac, kurban ibadeti ve bayram, Kardeşlerim!
bize bir kez daha arınma, durulma, günahlardan Hutbemi bitirmeden önemli bir hatırlatmada
kurtulma imkânı verdi. Bize yeniden dirilişi ve bulunmak istiyorum. Son yıllarda yaşadığımız trafik
yücelmeyi müjdeledi. Bu bereketli mevsim, aramızdaki kazaları, bayramların huzur ve sevincini acı ve hüzne
uzaklıkları ortadan kaldırdı. Bizi kendimize ve dönüştürüyor. Bu kazalarda nice insanımız, nice
birbirimize yaklaştırdı. Beden ülkesine hapsettiğimiz kardeşimiz can veriyor. Nice aileler yok oluyor. Nice
ruhumuzu gerçek sahibine, Rabbimize yakın kıldı. ümitler, nice istikballer sönüyor. Nice anne-babalar,
evlatlar, yakınlar, gözü yaşlı, boynu bükük kalıyor.
Kıymetli Kardeşlerim!
Bizler, bu bereketli mevsimin iklimini hayatımız Bugünlerde artık evimize, yuvamıza, işimize geri
boyunca solumakla mükellefiz. Haccın, kurbanın ve dönüş yolculuğumuz var. Bu noktada bütün
bayramın bizlere kazandırdığı ulvi hasletleri bir ömür kardeşlerimizi trafik kurallarına uymaya, sabırlı ve
boyu korumakla mükellefiz. dikkatli davranmaya, birbirimizin hak ve hukukunu
korumaya davet ediyorum.
Hac, bizlere marifetullahı, Allah’ı bilmeyi, Allah’a
samimiyetle kul olmayı hatırlattı. O halde geliniz, Yüce Rabbimiz, bütün kardeşlerimizin sağ salim
sadece hac mevsiminde değil, ömrümüzün her anında yuvalarına ulaşmasını nasip etsin. Bizleri her türlü kaza,
Allah’ı anıp hatırlayalım. Sadece O’na kul olalım. O’nu bela ve musibetten muhafaza eylesin.
unutanlardan değil, O’nun adıyla hayat bulup, O’nun 1
Ebû Dâvûd, Vitir, 26.
adıyla can verenlerden olalım. “Allah’ı unutan, bu 2
Haşr, 59/19.
yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Günümüzde de bu müesseselerin, aynı değerleri birlikte
TARİH : 23.09.2016 yetiştirme sorumluluğu bulunmaktadır.
Kardeşlerim!
Bu hafta itibariyle on sekiz milyon evladımız, yeni bir
eğitim-öğretim dönemine daha başladı. Bu ulvi vazifede
yaklaşık bir milyon öğretmenimiz görev alıyor. Öncelikle
yeni eğitim-öğretim yılımızın evlatlarımıza, değerli
öğretmenlerimize, tüm ailelere ve milletimize hayırlar
getirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum. Rabbimiz,
kendi rızasına ulaştıracak, ülkemizin, âlem-i İslam’ın ve
bütün insanlığın yararına kullanacakları bilgilerle
donanmalarını yavrularımıza nasip eylesin. Bu vesileyle
öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve velilerimize
ALLAH’IM! İLİMLE YÜCELT BİZİ! seslenmek istiyorum.
Aziz Müminler! İstikbalimizi inşa eden siz fedakâr
Kur’ân-ı Kerim henüz nazil olmamıştı. Mekke’nin öğretmenlerimiz!
bitmez tükenmez kötülükleri, Peygamberimiz (s.a.s)’i Bizlere ilim ve irfanı sizler öğrettiniz. Evlatlarımızı
oldukça yoruyordu. Müşriklerin tevhidle bağdaşmayan kendi evlatlarınız gibi gördünüz. Bu günlerimizi sizler inşa
inanç ve adetleri onu bir hayli üzüyordu. Böylesi bir ettiniz, yarınlarımızı da sizler inşa edeceksiniz. Aklını,
ortamda Efendimize Hira’da ibadet ve tefekkür iradesini, gönlünü başkalarına teslim etmeyen nesiller sizin
sevdirilmişti. Bir gün yine Hirâ’dayken ona vahiy meleği şefkatli ellerinizde yetişecek. Çocuklarımız, vicdanlı ve
geldi ve “ْْ‫ ”اِقْ َرأ‬yani “Oku!” dedi. Allah Resûlü, “Ne merhametli olmayı, sadece milletine, hak ve hakikate
okuyayım?” diye sordu. Bunun üzerine Cebrâil (a.s), hizmet etmeyi yine ilk sizden öğrenecek. Rabbim,
Peygamberimize Alak Suresi’nin şu ilk beş âyetini bildirdi: sizlerden razı olsun.
“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan Yarınlarımızın teminatı olan kıymetli evlatlarımız!
yarattı. Oku! Senin Rabbin, sonsuz kerem sahibidir. Sizler, daima insanlığa faydalı bilgilerle
Kalemle yazmayı öğreten O’dur. İnsana bilmediğini donanacaksınız. Öğrendiğiniz her bilgiyi milletiniz ve
öğreten O’dur.”1 insanlığın hayrına kullanacaksınız. Ahlak ve erdemi
Kıymetli Kardeşlerim! kuşanacaksınız. Öğretmenlerinize, arkadaşlarınıza, anne-
İnsanlığın ufkunu aydınlatan İslam medeniyeti, işte babalarınıza, bütün insanlara karşı sevgi ve saygıyı elden
bu “Oku” emriyle başlamıştır. Kerim Kitabımızın bu ilk bırakmayacaksınız. Ulvi değerleri yaşayıp yaşatacaksınız.
âyetlerinde Yüce Rabbimiz, insanlığa iki büyük nimetini Sizler, ülkemizin, İslam âleminin, bütün mazlumların,
haber vermiştir. Biri, Rabbimizin bizlere kalemle yazmayı mağdurların, mahrumların ümidi olmaya devam
öğretmesidir. Diğeri de bilmediklerimizi öğretmesi, bizleri edeceksiniz.
cehaletin karanlık ve bataklığından kurtarmasıdır. Siz vefakâr anne-babalar!
Kardeşlerim! Evlatlarınızın ilk öğretmeni sizler oldunuz. Sizlere
Bizim medeniyetimizde ilim, öncelikle kendimizi ve düşen, evinizin de bir okul olduğunu asla unutmamaktır.
Rabbimizi bilmektir. İlim, eşyanın hakikatini, varlığın gaye Yavrularınızın öğretmenleriyle, eğitim kurumlarıyla daima
ve hikmetini anlamaya çalışmaktır. İlim, sorumluluk ve irtibat halinde olmaktır. Eğitimin, çocuğunuza sadece bilgi
görevlerimizin farkında olmaktır. yüklemekten ibaret olmadığı bilinciyle hareket etmektir.
“Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha
Kur’an-ı Kerim, bizlere “Oku” emriyle hitap ederken kıymetli bir miras bırakmamıştır.” 2 hadisi gereği
herhangi bir ayrım gözetmemiştir. Kitabın âyetlerini ve evlatlarınızın istikbali kadar, onların iyi ve faydalı birer
kâinatın âyetlerini birlikte okumamızı emretmiştir. Allah’ın insan olarak yetişmeleri için de gayret göstermektir. Bunun
kitabını okumamızı istediği gibi fizik, kimya, matematik, bir yolu olarak Kitabın âyetleriyle kâinatın âyetlerini
biyoloji gibi kâinattaki ilahi kanunları da okumamızı birlikte öğrenmeleri için okullarımızda seçmeli olarak
istemiştir. Hâsılı dinimiz, insanlığa faydalı olan her türlü okutulan Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı
ilmi tahsil etmemizi bizden istemiştir. derslerini ihmal etmemektir.
Kardeşlerim! Kardeşlerim!
Bizim geleneğimizde evlatlarımızın hayatı, hakikati, Yüce Rabbimiz, öğretmenler, öğrenciler ve anne-
kendi değerlerini öğrendikleri üç büyük müessese vardır. babalar olarak bizleri sorumluluğunun bilincinde
Bunlar, aile, okul ve camidir. Çocuklarımız, gençlerimiz, olanlardan eylesin. Rabbimiz, öğrettikleriyle bizleri
benlik ve kişiliklerini, hayata bakışlarını daha çok evde, faydalandırsın. Bizlere fayda verecek ilmi öğretsin.
ailede kazanırlar. Bilgi, bilinç ve kültürlerini okulda elde İlmimizi ve kavrayışımızı artırsın. Bizleri salihlerin
ederler. Kimlik ve aidiyet duygularını, manevi zümresine ilhak eylesin.
kazanımlarını da daha ziyade camide pekiştirirler.
Tarihimizde ailelerimiz, insanlığa örnek nice şahsiyetler 1
Alak, 96/1-5; Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1.
yetiştirmiştir. İlim ve irfanda insanlığa yön veren nice Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77.
2

isimler, okullarımızda, camilerimizde yetişmiştir. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


İLİ : GENEL Camiler Haftası’nın hayırlara vesile olmasını
TARİH : 30.09.2016 temenni ediyorum. Camilerimize hizmeti geçmiş
ve dâr-ı bekâya irtihal etmiş olan bütün mümin
kardeşlerimize Yüce Rabbimizden rahmet
diliyorum.
Kardeşlerim!
Bugün, ayrıca Camiler Haftası’nın konusunu
sizlere hatırlatmak istiyorum: Cami ve Kitap.
Geliniz! Camilerimizi yeniden kitapla
buluşturalım. Okuyalım! Kerim Kitabımızı, kâinatı
ve insanı okuyalım. Zira İslam medeniyeti, bir
kitap medeniyetidir. Bu medeniyet, Kerim
CAMİ VE KİTAP MEDENİYETİ Kitabımızın “oku!” emriyle hayat bulmuştur.
Aziz Müminler! Bugün İslam dünyası olarak içinden
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, geçtiğimiz, tarihimizin en zorlu sürecinin
şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescidlerini ancak temelinde bilgisizlik, cehalet ve taassubun olduğu
Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını açıktır. Kitapla aralarına mesafe koyanlar, hakikati
kılan, zekâtını veren ve Allah’tan başkasından insanların elinde görmeye başlamakta, şahısları
korkmayanlar imar edebilir.” 1 hakikatin yerine ikame etmektedirler.
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz Oysa bizlere düşen, insan, medeniyet, kâinat
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Yeryüzü, bana mescid ve düşünce merkezli okumalar yapmaktır. Kitaptan
kılındı; temiz kılındı.” 2 doğruyu, adaleti, ahlakı, fazileti öğrenmektir.
Kardeşlerim! Kitabın bilgisiyle donanmaktır. Kitap vasıtasıyla
Geliniz! Bugünkü hutbemizde hep birlikte var oluşumuzun gaye ve hikmetini kavramaktır.
önce hicreti hatırlayalım. Allah Resulü’nün Aziz Kardeşlerim!
Mekke’den Medine’ye hicretini, Yesrib’in Geliniz! Hep birlikte yeniden yücelmek için
Medine’ye dönüşmesini hatırlayalım. İslam Kitaba, Kitabın “oku!” emrine sımsıkı sarılalım.
davasının büyük miladı olan hicreti yâd edelim. Önce Kitabı, sonra kendisini ve kâinatı okuyan;
Hz. Ömer’in, hicreti İslam takviminin başlangıcı hak ve hakikatin peşinden koşan nesiller
olarak kabul edişini hatırlayalım. Ve bugün asıl yetiştirelim. Camilerimizi yeniden ilim, irfan
hicretin, Allah ve Resûlü’nün yasakladığı merkezlerine çevirelim. Camilerimizde
kötülüklerden hicret olduğunu hatırlayalım. Bu kütüphaneler kuralım, ders halkaları oluşturalım.
vesileyle Pazar günü gireceğimiz yeni hicri Zihnimizi, gönlümüzü, ruhumuzu camiyle, kitapla
yılımızın hayırlara vesile olmasını Yüce mamur edelim. Hayatımızı cami, camimizi hayat
Rabbimizden niyaz ediyorum. kılalım. Şairin, medeniyetimizdeki kitap-mabet
Kardeşlerim! ilişkisini dile getiren şu dizelerine hep birlikte
Geliniz! Bugünkü hutbemizde bir de kulak verelim:
Muharrem ayını hatırlayalım. Muharremü’l- “Bizde ayrı sayılmaz bir kitap, bir mihraptan,
harâmı, hürmete şayan mübarek ayı, âşûrâyı, Ki uğuldar kubbemiz ‘oku!’ diyen hitaptan.”
Kerbelâ’yı hüzünle yâd edelim. Şehitlerin ser
çeşmesi, cennet gençlerinin efendisi Hz. Hüseyin’i Kardeşlerim!
hatırlayalım. Resûl-i Ekrem’e ve ehl-i beyti Rabbimiz, üzerimizden bilginin ışığını, ilmin
Mustafâ’ya salât ve selam gönderelim. nurunu eksik etmesin. Bizleri kitabın ve ilmin
bereketinden mahrum bırakmasın. Bizleri kitapla,
Kardeşlerim! ilimle, irfanla yücelenlerden; hak, hakikat, adalet,
Geliniz! Bugünkü hutbemizde camiyi ve ahlak ve faziletle donananlardan eylesin. Rabbimiz,
çeyrek asrı aşkın bir süredir kutladığımız Camiler bizleri ibadet, ilim ve tefekkürle camileri imar
Haftası’nı da hatırlayalım. Camiyi şehrin kalbine, edenlerden eylesin.
hayatın merkezine yerleştirmenin yollarını
arayalım. Mescidin, mabedin, hayatımızda ne 1
Tevbe, 9/18.
2
Buhârî, Salât, 56.
kadar önemli olduğunu hatırlayalım. Bu vesileyle
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL onlar gibi hak ve hakikate, ahlak ve erdeme, izzet ve
TARİH : 07.10.2016 onura sevdalı olmaktır.
Kardeşlerim!
Bugün Kerbelâ, hepimize taze bir bilinç
aşılamalıdır. Kerbelâ, aramızda ayrılık-gayrılığa değil,
birlik ve beraberliğe vesile olmalıdır. Rabbimizin,
“Allah’a ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle
çekişmeyin. Sonra içinize bir korku düşer de heybet
ve kuvvetiniz elden gider.”4 mesajı gereği Kerbelâ,
bizi birbirimize sımsıkı kenetlemelidir.
Bugün bizlere düşen, tarihin sayfalarında
yolumuzu kaybetmek değil, tarihten ibret alarak
istikametimizi belirlemektir. Bugün Kerbelâ’nın
bizlere yüklediği görev ve sorumluluk, gönül
YÜREKLERİMİZİ SAHRÂ-I KERBELÂ’YA kapılarımızı ardına kadar birbirimize açmaktır.
DÖNÜŞTÜRMEYELİM Yüreklerimizi sahrâ-ı Kerbelâ’ya dönüştürmemektir.
Aziz Müminler! Peygamberimiz (s.a.s)’in “Ey Allah’ın kulları!
Hicri 1438 yılının Muharrem ayını idrak Kardeşler olun!”5 çağrısına samimiyetle kulak verip
ediyoruz. Muharrem ayı, Efendimiz (s.a.s)’in aramızdaki kardeşlik ahdini yenilemektir.
“hürmete şayan bir ay”1 olarak nitelediği, sayısız
lütuf ve hikmetlerle dolu kutlu bir aydır. Muharrem Kardeşlerim!
ayı, aynı zamanda yüreklerimizde derin yaralar açan Bugün de üzülerek şahit oluyoruz ki İslam
elîm Kerbelâ hâdisesine tanıklık eden aydır. coğrafyasında hala Kerbelâlar yaşanıyor. Hala kardeş
kanı akıtan, kardeşlerine Kerbelâ zulmü yaşatan
Kardeşlerim! zalimler var. Bugün, insanlığın gözü önünde,
Hz. Hüseyin Efendimiz ve çoğu ehl-i beyt-i insanlığın en büyük medeniyet merkezlerinden biri
Mustafa’dan olan 70 kişi, Kerbelâ’da hunharca olan Halep acımasızca bombalanıyor. Halep’te ve pek
katledilerek şehadet şerbetini içmiştir. Hz. Hüseyin ki; çok İslam beldesinde her gün onlarca masum insan,
Peygamberimizin, “Benim dünyadaki çiçeğim, tıpkı Kerbelâ’da olduğu gibi hunharca katlediliyor.
reyhanım”2 diyerek, “cennet gençlerinin efendisi”3 Enkaz altından çıkarılan çocukların, kadınların,
olarak bizlere takdim ettiği iki güzide torunundan masumların bedenleri, aslında insanlığın enkaz altında
biridir. Hz. Aliyyü’l-Murtaza’nın, Hz. Fatımatu’z- kaldığını bizlere gösteriyor. Zira insanlık, bütün bu
Zehra’nın yavrusu, ciğerparesidir. Bu vesileyle vahşeti, dehşeti, katliamları sessizce izlemeye devam
şehadetinin 1336. yılında seyyid-i şüheda Hz. Hüseyin ediyor.
Efendimiz başta olmak üzere Kerbelâ şehitlerini ve
bugüne kadar hak, hakikat, adalet, ahlâk ve fazilet için; Kardeşlerim!
din, iman, vatan ve millet için can veren bütün Bu elîm hâdiseler karşısında daha fazla basirete,
şühedayı rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Allah, daha derin ferasete ihtiyacımız var. Ortak
bütün şehitlerimize gani gani rahmet eylesin! değerlerimizi yüceltip, hilkatte eş, dinde kardeş;
sevinçte, kederde bir olduğumuzu bir kez daha ilan
Kardeşlerim! etmeye ihtiyacımız var.
Kerbelâ, İslam ümmetinin, bütün müminlerin
asırlardır dinmeyen ortak hüznü ve kederidir. Hutbemizi Hz. Hüseyin Efendimizin şu duası ile
Dünyanın neresinde bulunursa bulunsun; mezhebi, bitirmek istiyorum: Allah’ım! Sana hamdlerin en
meşrebi ne olursa olsun, kalbinde iman taşıyan, Resûl-i güzelini arz ediyorum. Allah’ım! Atamızı peygamber
Ekrem’e, ashabına ve ehl-i beyt-i Mustafa’ya kıldığın için sana şükrediyorum. Allah’ım! Bize
muhabbet besleyen her müminin ortak acısı ve Kur’ân’ı gönderdiğin ve onun derinliğini öğrettiğin
elemidir. için sana hamd ediyorum. Allah’ım! Bize hakkı gören
göz, hakkı duyan kulak ve hakkı düşünen kalp verdiğin
Kıymetli Kardeşlerim! için sana şükrediyorum. Allah’ım! Bizi sana şükreden
Bugün bize düşen, Kerbelâ’yı doğru okumak, kullarından eyle! Bizi zalimlerden berî, müminlere velî
doğru anlamaktır. Onu tarihte yaşanmış bir kıssaya, eyle!
sıradan bir hâdiseye dönüştürmemektir. Bu müessif
olaydan ders ve ibret çıkarmaktır. 1
Müslim, Sıyâm, 203.
2
Tirmizi, Menâkıb, 30.
Kerbelâ’yı anlamak, her şeyden önce Hz. 3
İbn Mâce, Sunne, 11/4.
4
Enfâl, 8/46.
Hüseyin ve arkadaşlarının, uğruna canlarını verdikleri 5
Buhârî, Edeb, 57.
yolun, Kur’an’ın yolu, Muhammed Mustafa (s.a.s)’in
yolu olduğunu bilmektir. Onların, uğruna canlarını Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
feda ettikleri yüce değerleri anlayıp yaşamaktır. Tıpkı
İLİ : GENEL Hiçbir kimseyi topluma ve insanlığa yapmış olduğu
TARİH : 14.10.2016 meşru hizmetin çeşidinden dolayı küçük görmemek,
tahkir etmemektir. Zira işimiz, toplumsal hayattaki
konumumuz her ne olursa olsun her insanın, insanlık
onuru, haysiyeti aynıdır. Ve Kerim Kitabımızın
ifadesiyle her insan saygındır, mükerremdir.2 Kaldı
ki hepimiz aynı topraktan yaratılmışız. Aynı
zamanda bizler iman kardeşiyiz.
Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Hizmet edenleriniz, sizin kardeşlerinizdir. Allah,
onları sizin himayenize vermiştir. Kimin yanında
bir kardeşi çalışıyorsa ona yediğinden yedirsin,
giydiğinden giydirsin. Hizmet edenlerinize
takatlerini aşan yük yüklemeyin. Eğer onlara
HAYATA EMEKLE DOKUNMAK ağır işler yüklerseniz bizzat kendiniz onlara
Cumanız mübarek olsun Aziz Kardeşlerim! yardım edin.’”3
Bugünkü hutbemizde milyonlarca kardeşimizin Kardeşlerim!
hukukunu ilgilendiren ve çoğu kez ihmal ettiğimiz Geliniz! Bugün, bu mübarek saatte Allah
önemli bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum: Resûlü’nün işlerini bizzat kendisinin yaptığını
Hizmet ve emeğiyle hayatımızı kolaylaştıranlara hatırlayalım. Geliniz, onun ayakkabısını tamir
saygı ve nezaketle davranmak. ettiğini, elbisesinin söküğünü diktiğini, süt sağdığını
Kardeşlerim! yeniden hatırlayalım. Geliniz! Onun kendisine
Medine’de Allah Resûlüne gönülden bağlı, hizmet edenlere olan nezaket ve merhametini ona on
Ümmü Mihcen isminde bir hanım sahabî vardı. yıl hizmet eden Enes’ten dinleyelim: “Allah Resûlü,
Medine’nin kenar mahallelerinden birinde ikamet beni bir kez olsun azarlamadı, kalbimi kırmadı.
eden bu sahabî, her gün Allah rızası için gelir ve ‘Niçin böyle yapmadın?’ ya da, ‘Şöyle yapsaydın
Mescid-i Nebevî’nin temizliğini yapardı. ya!’ gibi sözler dahi söylemedi. Bana karşı sürekli
Peygamberimiz (s.a.s), onun bu fedakârlığını takdir ‘evladım’, ‘yavrucuğum’ gibi gönül alıcı, sevgi dolu
eder ve kendisine derin bir muhabbet duyardı. Bir ifadeler kullandı.4
ara ondan haber alamayan Efendimiz, onun nerede Kardeşlerim!
olduğunu sordu. Sahabe, bu fedakâr kadının vefat Geliniz! Efendimizin “İşçiye ücretini alın teri
ettiğini ve defnedildiğini söyleyince Efendimiz çok kurumadan veriniz.” sözüne yeniden kulak
ama çok üzüldü. Kutlu Nebi, “Keşke bana haber verelim. Geliniz! Hayatımızı kolaylaştıran,
verseydiniz?” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Ve emeğiyle hayatımıza dokunan kardeşlerimize saygı
hiç yapmadığı bir şey yaptı. Ümmü Mihcen’in gösterelim. Geliniz! Onları incitecek, gönüllerini
kabrine gitti, kabri başında cenaze namazı kıldı ve kıracak tavır ve davranışlardan uzak duralım. Ve
ona dua etti.1 bilelim ki, hayatımız onların emekleriyle ve
Kardeşlerim! hizmetleriyle daha da güzelleşmektedir.
Hayatta her birimizin bir meşgalesi vardır. Kardeşlerim!
Kimimiz amir, kimimiz memur, kimimiz işçi, Geliniz! Hep birlikte gönülden “âmin”
kimimiz işveren. Aslında özü itibariyle her birimiz, diyeceğimiz şu dua ile hutbemizi bitirelim: Ey
diğerlerimizin hayatlarına bir emekle, bir Rabbimiz! Bizleri mükerrem olarak yarattığın insana
fedakârlıkla dokunuyoruz. Kimi kardeşlerimiz, saygı ve merhametten mahrum eyleme!
sokaklarımızı, okullarımızı, camilerimizi temizliyor. Kardeşlerimizin izzet ve onuruna halel getirecek,
Kimi kardeşlerimiz, ekmeğimizi, yiyeceğimizi, onların emeğini zayi edecek davranışlardan bizleri
giyeceğimizi üretiyor. Kimi kardeşlerimiz, canı muhafaza eyle! Emek ve hizmetiyle bize hayatımızı
pahasına güvenliğimizi, huzurumuzu temin ediyor. kolaylaştıran kardeşlerimizin işlerini Sen kolay kıl
Ancak, gündelik hayatımızın akışı içinde çoğu kez Allah’ım!
bize emeğiyle hizmet eden kardeşlerimizi unuturuz,
ihmal ederiz, bazen hiç görmeyiz. Oysa bize düşen, 1
Buhârî, Salât, 72.
hayatımıza katkı sağlayan, bize hayatı kolaylaştıran
2
İsra, 17/70.
3
Buhârî, İman, 22.
her kardeşimizin hem onurunu, hem emeğini saygın 4
Buhârî, Edeb, 39; Müslim, Âdâb, 31.
ve kutsal kabul etmektir. Ona değer vermektir. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Onlar, bu kimselerin kusurlarını ve kabahatlerini
TARİH : 21.10.2016 sizden daha iyi bilirler.”
Aziz Kardeşlerim!
Necaşi, Amr’ı dinledikten sonra, kendisine
sığınan müminleri de dinlemeye karar vermişti. Onları
huzuruna çağırdı. Cafer ve arkadaşları, içeri girerken
gelenekte olduğu üzere kralın huzurunda secdeye
kapanmamışlardı. Necaşi, bunun sebebini sorduğunda,
“Biz, Allah’tan başka kimsenin önünde secde
etmeyiz.” diyerek cevap verdi Cafer. Afrika kıtası, bu
sözü ilk defa onun ağzından duymuştu. Cafer,
sözlerine şöyle devam etti: “Ey hükümdar! Biz,
cahiliye zihniyetine sahip bir kavimdik. Ağaçtan,
taştan yapılmış putlara tapardık. Kendiliğinden ölmüş
ALLAH’A VERDİĞİ SÖZE SADIK KİMSE:
murdar hayvanları yerdik. Helal-haram nedir
MÜMİN
bilmezdik. Kız çocuklarımızı diri diri toprağa
Aziz Kardeşlerim!
gömerdik. İnsanlık dışı bütün kötülükleri işlerdik.
Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin
Akrabamızla ilgilenmezdik. Komşuluk hakkı diye bir
üzerine olsun. Cumanız mübarek olsun.
hak tanımazdık. Kuvvetli olanlarımız, zayıf
Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede şöyle olanlarımızı ezerdi. Zenginlerimiz, fakirlerin sırtından
buyuruyor: “O müminler ki, Allah’a verdikleri söze geçinirdi. Hak ve hukuka riayet etmezdik.
sadık kalırlar. Onlar, Allah’a vermiş oldukları
Biz bu haldeyken Allah Teâlâ, bizim içimizden
sözden asla dönmezler. Allah’ın, korunmasını
asil, doğru, emin, güvenilir, iffetli bildiğimiz birini
emrettiği bağı korurlar. Onlar, Rablerine saygıda
Peygamber olarak gönderdi. O, bizi bir olan Allah’a
kusur etmezler. Hesabın hüsran ile
imana davet etti. Yalnızca O’na ibadet etmeye çağırdı.
sonuçlanmasından korkarlar.”1
Atalarımızdan miras kalan putlara tapmaktan bizleri
Peygamberimiz (s.a.s) de okumuş olduğum hadisi kurtardı. Doğru söylemeyi öğretti. Emanete riayet
şerifte şöyle buyuruyor: “Ben ahlaki güzellikleri etmeyi öğretti. Akrabayla iyi geçinmeyi öğretti.
tamamlamak için gönderildim.” 2 Komşuları gözetmeyi öğretti. Bütün kötülük ve
Kardeşlerim! günahları, kan dökmeyi haram kıldı. Yalancı şahitlik
Öyle konuşmalar vardır ki bütün bir tarihi, bir yapmaktan, yetim malına el uzatmaktan men etti.
medeniyeti özetler. İşte bu konuşmalardan biri olan, Namuslu kadınlara iftira atmayı yasakladı. Biz de onu
Cafer-i Tayyar’ın, Habeş Kralı Necaşi’nin huzurunda doğruladık, “amenna ve saddekna” dedik. Allah’tan
yaptığı ve İslam medeniyetini özetleyen konuşmasını ona gelenlere tâbi olduk. Onun haram kıldıklarını
sizlerle paylaşmak istiyorum. haram, helal kıldıklarını helal kabul ettik. Sadece
Allah’a ibadet ettik. O’na hiçbir şeyi ortak koşmadık.
Zira Cafer-i Tayyar’ın bu konuşması, Resûl-i
Ekrem’in hayatını, gayesini, mesajını, risaletini Halkımız bu sebeple bize düşman oldu. Bize
özetleyen bir konuşmaydı. Afrika’nın ve insanlığın zulmettiler. Allah’ı bırakıp eskisi gibi putlara
kararmış idrakini aydınlatan bir konuşmaydı. Necaşi’yi tapmamızı istediler. Dinimizi yaşayamaz olduk. Baskı
kavmiyle birlikte Muhammed Mustafa (s.a.s)’e ümmet ve zulümler dayanılmaz bir noktaya geldiğinden senin
kılan bir konuşmaydı. ülkene sığındık. Senin adaletine geldik. Seni
başkalarına tercih ettik. Senin himaye ve komşuluğuna
Kardeşlerim! can attık. Ey Hükümdar! Biz senin yurdunda hiçbir
Cafer, henüz 25 yaşlarında bir delikanlıydı. Eşi kötülüğe maruz kalmayacağımızı umut ediyoruz.”3
Esma ile birlikte Mekke’den bazı müminlerle beraber
Habeşistan’a hicret etmişti. Kuşatma altındaki Kardeşlerim!
müminleri Habeşistan’a götürmüştü. Aslında Resûl-i Hutbemizi şu duayla bitirmek istiyorum:
Ekrem’in emriyle bir Medine, bir yurt aramaya Rabbimiz! Bizleri tevhid inancından,
gitmişti. Bundan haberdar olan müşrikler, Efendimizin yolundan ve vahdet şuurundan ayırma!
Müslümanları iade etmesi için Necaşi’ye bir heyet
Rabbimiz! Bizleri Efendimizin öğrettiği güzel
gönderdi. Heyetin başkanı olan Amr b. As, Necaşi’nin
hasletlere bağlı kalan ve hayatı boyunca onları
huzuruna çıktı ve şu sözleriyle Müslümanların iade
muhafaza eden müminlerden eyle!
edilmesini istedi: “Ey Hükümdar! Bizden aklı ermeyen
bazı gençler, senin ülkene sığındılar. Onlar, atalarının
dinini terk ettiler. Senin dinine de girmediler. Bizim de
sizin de bilmediğiniz yeni bir din icat ettiler. Onların
1
Ra’d, 13/20-21.
2
İbn Hanbel, II, 381; Muvatta, Hüsnü’l Hulk, 1.
babaları, amcaları, yakın akrabaları, onları geri 3
İbn Hanbel, I, 202.
yollaman için bizi sana elçi olarak gönderdi. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Kardeşlerim!
TARİH : 28/10/2016
İslam kaynaklarında Cibril hadisi diye bilinen bu
hadis, bize İslam’ın şartlarını, imanın esaslarını, ahlakın
ilkelerini açık bir şekilde göstermiştir. Buna göre İslam,
açık, net, sade, arı, duru ve berraktır. Bu kadar açık
hükümler varken, elde Kur’an gibi bâkî bir hakikat
bulunuyorken, Yüce Dinimiz İslam’ı; sır, gizem, rüya,
keşif, kerametler ve gelecek tasavvurları üzerine bina
etmeye kalkışmak asla kabul edilemez. En büyük
keramet daima sırat-ı müstakim üzere olmaktır.
Önümüzde Peygamberimiz (s.a.s) gibi büyük bir
DÎN-İ MÜBÎN-İ İSLAM rehber varken, kurtarıcı beklentileri içerisinde, kıyamet
Cumanız mübarek olsun Aziz Kardeşlerim! alametleri üzerinden bir din ihdas etmek asla kabul
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle edilemez. Hassaten Kur’an’ın “‫” َاضْ غَاثُ َاح َْالم‬diye tarif
buyurmaktadır: “Ey İnsanlar! ‘Şeytana tapmayın. O,
sizin apaçık düşmanınızdır. Sadece bana kulluk edin. ettiği “karmakarışık rüyalar” üzerine asla bir din bina
İşte dosdoğru yol budur.’ diyerek sizden söz edilemez. Allah’ın açık hükümleri dururken, heva ve
almadım mı?”1 heves eseri olan rüyalarla amel edilemez. Resûl-i Ekrem
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) (s.a.s)’in sahih hadisleri dururken rüyalarla iyi kötüye,
şöyle buyuruyor: “Ben size gecesi gündüz gibi, apaçık kötü iyiye dönüştürülemez. Zulüm ve haksızlık rüya
bir yol bıraktım.”2 üzerine bina edilemez. Zira Peygamberlerin rüyası
Kardeşlerim! dışında hiçbir kimsenin rüyası bir bilgi kaynağı olarak
Hz. Ömer anlatıyor: Bir gün Peygamberimiz kabul edilemez. Rüyalarla insanların vicdanları, gönül
(s.a.s)’in yanında oturuyorduk. Bir adam çıkageldi. dünyaları istismar edilemez.
Elbiseleri bembeyazdı. Saçları simsiyahtı. Üzerinde bir Aziz Kardeşlerim!
sefer, bir yolculuk izi yoktu. Aramızda onu tanıyanımız Cebrail (a.s)’ın kıyamet ne zaman kopacak? sorusuna
da yoktu. Peygamberimiz (s.a.s)’in huzurunda oturdu. Peygamberimiz (s.a.s)’in verdiği cevap çok manidardır;
Dizlerini Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in dizlerine yasladı. “Bu konuda kendisine soru sorulan kimse, soruyu
sorandan daha bilgili değildir” buyurmuştur. Buna
Ellerini de dizlerinin üzerine koydu. Ve dedi ki: ‫يَا ُمح ََم ُد‬
rağmen gayb âlemine dair, Peygamberimiz (s.a.s)’in bile
‫“ أ َ ْخ ِب ْرنِى ع َِن اإلِسْ ال َِم‬Ey Muhammed! Bana İslam’ı anlat.” “ben bilmiyorum” dediği bilgilerle akılları karıştırmak,
zihinleri bulandırmak beyhudedir. Bugün birilerinin
Resul-i Ekrem (s.a.s); “İslam; Allah’tan başka ilah gayptan verdiği haberler üzerine hayatımızı bina
olmadığını Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğunu etmemiz anlamsızdır. Gayb ve melekût âlemine dair
kabul etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı kıyamet senaryoları üzerinden dini anlamak, dini
vermen, Ramazan orucunu tutman ve eğer imkânın okumak kabul edilemez.
varsa haccetmendir.” buyurdu. Gelen zat, “doğru Kardeşlerim!
söyledin” dedi. Hz. Ömer diyor ki: “Adama şaşırdık, Bize düşen ahirete inanmak ve ona hazırlanmaktır.
hem soru soruyor, hem de tasdik ediyordu”. Sonra o kişi Bir gün bir sahabi, Allah Resulü’ne “kıyamet ne zaman
ِ ِ ‫“ َفأ َ ْخ ِب ْرنِي عن اإل‬bana imanı anlat” dedi. Allah Resulü
‫يمان‬ kopacak?” diye sorduğunda, Peygamberimiz (s.a.s), “O
gün için ne hazırladın?” diye cevap verdi.4 Allah
(s.a.s) “İman; Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Resulü (s.a.s), bu cevabı ile bize kıyametin ne zaman
kitaplarına, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin kopacağıyla ilgilenmek yerine, ondan sonrası için ne
Allah’tan olduğuna inanmandır.” dedi. Bu cevap hazırladığımızı sorgulamamızı öğütlemektedir.
üzerine adam, yine “doğru söyledin” dedi. Bu sefer Kardeşlerim!
ِ ‫“ فأ َ ْخ ِب ْرنِي عن اإلِحْس‬Bana ihsanı anlat” dedi.
‫ان‬ Hutbemi Kur’an-ı Kerim’de bize öğretilen bir dua ile
bitiriyorum.
Peygamberimiz (s.a.s): “İhsan, Allah’ı
görüyormuşçasına O’na ibadet etmendir. Her ne َ َ ‫نك َرحْمَ ًة ِإنَ َك أ‬
ُ ‫نت ا ْلو ََه‬
‫اب‬ َ ‫رَبَنَا ال َ ت ُِز ْغ قُلُوبَنَا بَ ْع َد ِإ ْذ َه َد ْيتَنَا َوه َْب لَنَا ِمن لَ ُد‬
kadar sen O’nu göremesen de O, seni her an “Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra
görüyor” karşılığını verdi. Adam yine “doğru söyledin” kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet
َ ‫“ َفأ َ ْخ ِب ْرنِي عن‬Kıyamet
dedi. O zat, bir soru daha sordu; ‫الساع ِة‬ bağışla. Kuşku yok ki lütfu bol olan yalnız sensin”5
ne zaman kopacak” dedi. Resul-i Ekrem (s.a.s): “Bu
konuda kendisine soru sorulan kimse, soruyu 1
Yasin, 36/60-61.
sorandan daha bilgili değildir” buyurdu. O şahıs 2
3
İbn Mâce, Mukaddime, 43.
Buhâri, İman, 37.
aramızdan ayrılıp gidince, Peygamberimiz (s.a.s): “Bu 4
Müslim, Birr, 164, Tirmîzi, Zühd, 50.
5
Âl-i İmrân, 3/8.
soruları soran kimdi biliyor musunuz?” dedi. “Allah Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
ve Resulü daha iyi bilir” dedik. Efendimiz (s.a.s):
“O Cebrail idi, size dininizi öğretmek için geldi”
buyurdu.3
İLİ : GENEL Kur’an-ı Kerim bir tevhit kitabıdır. Bütün peygamberler
TARİH : 04.11.2016 ve Hatemü’l-Enbiya Muhammed Mustafa (s.a.s), bir
tevhit peygamberidir. Allah’ın bize farz kıldığı bütün
ibadetler; namazımız, orucumuz, haccımız, kurbanımız,
zekâtımız, her biri birer tevhit eylemidir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Tevhitten sonra en büyük temel ilke vahdettir,
müminler arasında birliktir. Birlik olmadan ümmet
olmaz, ümmet olmadan tevhid olmaz. Tevhid ve vahdet
olmadan da Yüce Rabbimizin, şu âyet-i kerimesinin
gayesi gerçekleşmez: “Siz, insanlar için var kılınmış
en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten
alıkoyarsınız ve siz Allah’a iman edersiniz.”3
Aziz Müminler!
ÖRNEK ÜMMET OLABİLMEK Bu âyet-i kerime bizlere göstermektedir ki; İslam
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim! ümmetinin en büyük gayesi, yeryüzünde iyiliği egemen
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, şöyle kılmak, kötülüğü ortadan kaldırmaktır. Her daim ahlak,
buyuruyor: “Doğrusu sizin ümmetiniz yani İslam adalet, fazilet ve iyiliğin yanında yer almaktır. Her türlü
ümmeti bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. kötülüğün, şerrin ve batılın karşısında durmaktır. Nerede
Öyleyse bana ibadet ediniz”1 bir zulüm, bir haksızlık, bir adaletsizlik varsa ona engel
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz olmak için gayret göstermektir. Zira bu güzellikler,
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müminlerin birbirlerine olan Rabbimizin övgüyle söz ettiği en hayırlı ümmetin
bağlılığı, birbirine kenetlenerek inşa edilmiş bir vasıflarıdır.
binanın tuğlaları gibidir.”2
Kardeşlerim! Aziz Kardeşlerim!
Sahabeden birkaç kişi, Mescid-i Nebevi’de kendi Tevhide karşı en büyük günah, en büyük zulüm
aralarında sohbet ediyorlardı. O esnada sahabeden şirktir. Allah’a ortak koşmaktır. Tevhidi bozmaktır.
Selman, mescide girdi. Bunun üzerine sohbet etmekte Allah’ın vahdaniyetini ikrardan, O’na imandan yüz
olanlardan birisi yanındakilere sırayla “aileniz, soyunuz çevirmektir.
sopunuz nedir?” diye sordu. Sohbet halkasında Vahdete karşı en büyük günah ise tefrikadır.
bulunanlardan her biri kendi ailesini, soyunu sopunu Ümmeti bölmektir. Ümmeti parçalamaktır. Bozgunculuk
överek zikretmeye başladı. Nihayet bu şahıs, Selman’a yapmaktır. Ümmetin arasına fitne, fesat ve nifak
dönerek “Senin soyun sopun, sülalen nedir ey Selman?” sokmaktır. Asabiyet, kin, öfke, nefret, gibi cahiliye
dedi. Aslında bu soruyla onu zor durumda bırakmayı kalıntılarıyla kardeşleri birbirine düşürmeye çalışmaktır.
arzuluyordu. Zira onun Selman’la arasında şahsi bir
problemi vardı. Herkes Selman’ın ne diyeceğini merakla Kardeşlerim!
beklerken şu ibretlik sözler döküldü dilinden: Bugün müminler topluluğu olarak ümmet bilincini
yeniden inşa etmeye ihtiyacımız var. Bugün İslam
َ‫ أنَاَسَلَمَانََابَنََالَسَلَم‬Ben İslam oğlu Selman’ım. coğrafyasında barış ve esenliği, şefkat ve merhameti,
hak ve hakikati yeniden egemen kılmaya ihtiyacımız
َ‫الل َبَمَحَمَّد‬ َ ًّ َ‫ كَنَتَ ض‬Ben dalaletteydim, Allah
َ ّ َ‫ال َََهَدَانَي‬ var. Unutmayalım ki, örnek ümmet olabilmenin yolu
beni Muhammed Aleyhisselam ile hidayete erdirdi. gönülleri bir, gayeleri bir, samimiyet ve sadakatle
bezenmiş kardeşler olmaktan geçer.
َ‫الل َبَمَحَمَّد‬
َ ّ َ َ‫ كَنَتَ ََقَي َر ًا َََأغَنَانَي‬Ben fakirdim, Allah beni
Aziz Kardeşlerim!
Muhammed Mustafa’yla zenginleştirdi. Hutbemizi şu duayla bitirmek istiyorum:
َ َ‫الل َبَمَحَمَّد‬ َ َ‫ كَنَتَ َمَمَل‬Ben köleydim, Allah beni
َ ّ َ َ‫وك ًا َََاَعَتَقَنَي‬ Allah’ım! Bozgunculuktan, düşmanlıktan,
münafıklıktan, ihanetten ve kötü ahlaktan sana
Muhammed Mustafa’yla özgürleştirdi.” sığınırız. 4 Bizleri bu kötülüklerden muhafaza eyle!
Bu konuşmaları duyan Hazreti Ömer topluluğun
yanına gelerek, “Benim kim olduğumu, benim de Ümmeti Muhammed’i yeniden ve ebediyen aziz
soyumu sopumu öğrenmek ister misiniz?” diye sordu. bir ümmet eyle Allah’ım!
Ve sonra dedi ki: “َ‫ َأنَاَعَمَرََابَنََالَسَلَمَ أخَوَسَلَمَانََابَنََالَسَلَم‬Ben de 1 Enbiyâ, 21/92.
2 Buhari, Salat, 88; Müslim, Birr ve Sıla, 65.
İslam oğlu Ömer’im, İslam oğlu Selman’ın kardeşiyim.” 3 Âl-i İmran, 3/110.
4 Ebû Dâvûd, Vitr, 32.
Kardeşlerim!
Din-i Mübin-i İslam, iki büyük temel üzerine inşa Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
edilmiştir: Birisi tevhit, diğeri vahdettir. Tevhit, Allah’ın
birliğine imandır, Allah’ın vahdaniyetini ikrardır.
İLİ : GENEL kelime-i şehâdetle başlayıp, kelime-i şehâdetle
TARİH : 11.11.2016 nihayet bulmasının gereğine dair mesajlar içerir.
﷽ Aziz Müminler!
Kelime-i şehâdet, İslam’ın özünü oluşturan iki
ُْ۟‫َو ِا ٰل ُهكُمْْ ِا ٰله ٌْوَا ِح ٌد ٌۚ َ اَْلْ ِا ٰلهَْ ِا ََلْ ُهوَْال َرحمٰ نُْال َر ۪حي ُم‬ temel üzerine kurulmuştur. Kelime-i şehadetin,
:َ‫يْاّللُْ َعلَي ِهْ َو َسلَم‬
َ َ ‫صل‬ ِ َ ‫قَا َلْرَسُ و ُل‬
َ ْ‫ْاّلل‬ ُ‫ أَ ْش َه ُد أَ ْن َل إِلَهَ ّإل للا‬şeklindeki birinci kısmı, sadece
Allah’a kul olunması, kula kulluk edilmemesi,
ْ‫ْصدقًاْ ِمنْقَل ِب ِه‬ ِ َ ‫ْاّللُْوَأ َ َنْ ُمح ََمدًاْرَسُ و ُل‬
ِ ‫ْاّلل‬ َ ‫ح ٍدْيَش َه ُدْأَن ََْلْإِلَهَْإِ ََل‬ َ َ ‫مَاْ ِمنْأ‬ Allah’tan başka kimseye boyun eğilmemesi anlamına
gelir. Bu söz öyle bereketli bir anlam içerir ki; her
.‫ُْاّللُْ َعلَىْالنَا ِْر‬ َ ‫ح َر َمه‬ َ ْ‫ِإ ََل‬ muhtaç, aradığını onda bulur. Bunu bir mazlum
KELİME-İ ŞEHÂDET söylediğinde, “Zalimin zulmü varsa mazlumun
Aziz Müminler! Allah’ı var.” demiş olur. Bunu bir yetim, kimsesiz,
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz boynu bükük bir garip söylediğinde, “Dayanağım,
şöyle buyurmaktadır: “İlâhınız bir tek olan sığınağım, ümidim sadece sensin Ya Rabbi!” demiş
Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O olur. Bir âlim söylediğinde, “Mutlak bilginin kaynağı
Rahmân’dır, Rahîm’dir.”1 sensin Allah’ım. Sen her şeyi hakkıyla bilensin.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz demiş olur. Bir idareci, bir yönetici dediğinde,
‫ب إِال ا‬
“ُ‫اّلل‬ ِ
(s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kim samimiyetle َ ‫”ل غَال‬ َ yani “Rabbim! Senden başka galip
Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in yoktur. Güç ve kuvvetin yegâne sahibi sensin. Ben de
Allah’ın Elçisi olduğuna şehadet ederse Allah, ona senin bir kulunum.” demiş olur.
cehennemi haram kılar.”2 Değerli Kardeşlerim!
Mümin Kardeşlerim! َ ُ‫وأَ ْش َه ُد أ ان ُُمَ امداً َع ْب ُده‬
Kelime-i şehâdetin ُ‫ور ُسولُه‬
Bir kelime düşünün; kişiyi mümin ve Müslüman şeklindeki ikinci kısmı, İslam Peygamberi
eyleyen. Bir söz düşünün; bizleri kula kul olmaktan Muhammed Mustafa (s.a.s)’in peygamberliğini kabul
kurtarıp sadece Allah’a kul yapan. Bir cümle ve tasdiktir. Bu söz, “Allah bizleri yarattı ve başıboş
düşünün; hayatımızın anlamını, yaratılışımızın bırakmadı. Rızasına uygun bir hayatı nasıl
gayesini ifade eden. Bir söz düşünün ki; insanın yaşayacağımızı öğretmek için bizlere elçiler
ahiretini ve ebedi hayatını kurtaran. İşte bu söz, bu gönderdi. Bizi önemsedi. Bizleri Son peygamber
kelime, kelime-i şehadettir. Yani Muhammed Mustafa (s.a.s)’e ümmet olmakla
demektir. şereflendirdi.” demektir. “Bizler, Kur’an ile birlikte
Peygamberimizin sünnetine ve rehberliğine tabi
Kıymetli Kardeşlerim! olacağız.” diye söz vermektir.
Kelime-i şehadet, varlık sahnesine çıkışından
başlayıp sonsuzluğa uzanan yolda insanın hayatını Kardeşlerim!
sürekli aydınlatan bir hakikat beyanıdır. Unutulmamalıdır ki, kelime-i şehâdet bir
bütündür. Sadece ُ‫ أَ ْش َه ُد أَ ْن َلإِلَهَ ّإل للا‬deyip ُ‫وأَ ْش َه ُد أ ان ُُمَ امداً َعْب ُدهُ وَر ُسولُه‬
Kelime-i şehâdet, ömrümüz boyunca mümince
bir duruş sergileyeceğimize dair Rabbimize kısmını kabul etmeyen kişi iman etmiş olmaz. Zira
verdiğimiz sağlam bir misaktır. Allah’a, Peygamberimize ve onun getirdiklerine
tereddütsüz bir şekilde inanmadan mümin olunamaz.3
Kelime-i şehâdet, coğrafyalarımız, dillerimiz, Bu esas, bidayetinden kıyamet sabahına kadar
ırklarımız farklı olsa da bizleri aynı inanç, aynı İslam’ın, asla değişmeyecek olan bir hakikatidir.
duygu ve aynı ideallerde buluşturan, birbirimize
sımsıkı kenetleyen ve Efendimize ümmet kılan bir Aziz Kardeşlerim!
tevhid ve vahdet beyanıdır. Yüce Rabbimiz, bizleri kelime-i şehâdetin
bereketinden bir an olsun mahrum bırakmasın.
Kardeşlerim! Bizleri onun doğrultusunda bir hayat sürenlerden, her
Bizler, yeni doğan yavrularımıza isim koyarken nefesini de son nefesini de kelime-i şehadet ile
onun sağ kulağına “şehâdetleri dinin temeli” olan tüketenlerden eylesin.
ezanı okuruz, sol kulağına aynı şehâdeti tekrarlayan
kâmeti getiririz. İslâm’la müşerref olacak kimseye 1
Bakara, 2/163.
2
Buhârî, İlim, 49.
öncelikle kelime-i şehâdeti öğretiriz. Hayatının son 3
Nisâ, 4/150-151; A’râf, 7/158.
demlerinde olan kardeşlerimize kelime-i şehâdeti Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
telkin ederiz. Aslında bütün bunlar, insan ömrünün,
İLİ : GENEL açtığımızda evvela Fâtiha’yı okuruz. Her gün beş vakit
TARİH : 18.11.2016 namazda Rabbimizin huzuruna Fâtiha’yla çıkarız. Kelime-
i şehâdetle Allah’a verdiğimiz kulluk misakımızı, her gün
onunla tazeleriz. Mümin olma ve kalma şuurumuzu,
Fâtiha ile diri tutarız. Allah’ın yüceliği, adaleti, engin
merhameti ve sonsuz kudretini tekrar tekrar onunla idrak
ve ikrar ederiz. Rabbimize şükrümüzü, hamdimizi,
övgümüzü, minnetimizi her gün onunla dile getiririz. Bir
beşer olarak kusurlarımızı, niyazımızı, mağfiret talebimizi
her gün Rabbimize onunla arz ederiz.
Gönüllerimize Fâtiha’yla şifa dileriz. Dert ve
sıkıntılarımıza onunla deva ararız. Hâsılı yaratılışımızı ve
varlığımızı anlamlandıran Fâtiha, kalplerimize dermandır.
ÜMMÜ’L-KİTAP: FATİHA Akıllarımıza rehberdir. Bitmez tükenmez bereketlere
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim! açılan rahmet kapımızdır.
Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bir sure vardır Kardeşlerim!
ki; onun adı, Ümmü’l-Kitap’tır, yani Kitab’ın anasıdır. Namazların her rekâtında Fâtiha’yı okumamızın
Rabbimiz, Kerim Kitabına onunla başlamıştır. 1 istenmesi, sadece dilimizle onu terennüm etmek için
Peygamber Efendimiz (s.a.s) de, bütün namazlara onunla değildir. Bilakis, onu derinden kavramak ve hayatımıza
başlamamızı istemiştir.2 onun anlamıyla yön vermek içindir. Zira Fâtiha’nın her
Kardeşlerim! âyeti, her kelimesi, mümince bir bilinç, mümince bir
İşte bu sure, hepimizin bildiği Fâtiha’dır. Allah duruş, mümince bir hayat bahşeder bizlere. Gönüllerimize
Resûlü, Fâtiha’nın, Rabbimiz ile aramızda bir konuşma, ferahlık verir. Gözlerimizin ve zihinlerimizin önünde
bir diyalog olduğunu haber vermiştir. Bizlere sayısız muazzam bir ideal ve ufuk açar.
nimetler bahşettiği ve bizleri muhatap kabul ettiği için Fâtiha, her gün bizim için yeni bir canlanışa, yeni bir
Fâtihâ’nın hemen başlangıcında Rabbimize hamd ederiz. dirilişe vesile olur. Rabbimize sunduğumuz özlü bir
‫ن‬ ّّ
“‫ي‬
َ ‫ب ال َحعال َ۪م‬ّٰ ‫“ ”اَ حْلَ حم ُد هٰلِل َر‬Hamd, övgü, âlemlerin Rabbi olan dilekçemizdir o. Besmele ile dilekçeyi sunduğumuz
Allah’a mahsustur.” dediğimizde, Âlemlerin Rabbi, makamı belirtiriz. Hamd ile o makamın sahibini
“‫”َح َدِّن َع حب ّدى‬َّ “Kulum bana hamd etti.” buyurur. yüceltiriz. “Rahman” ve “Rahim” isimlerinin verdiği ümit
Bizler, “‫الر ۪ح نّيم‬ َّ ‫َح ّن‬
‫“ ”اَ َّلر ح ه‬O, Rahmân ve Rahîmdir.” ile “din gününün sahibi” ifadesinin verdiği korku arasında
Rabbimizin huzuruna çıkarız. Tüm acizlik ve
dediğimizde, Yüce Allah, “‫“ ”أَثح ََن َعلَ َّى َع حب ّدى‬Kulum bana senâ güçsüzlüğümüzle arzu halimizi Rabbimize sunarız. Biliriz
etti. Beni övdü, methetti.” buyurur. ki; sığınağımız, dayanağımız, tükenmeyen ümidimiz
yalnızca O’dur. Kendisine kullukta bulunulacak, el açılıp
Bizler, “‫ك يَ حوّم ال ٰ۪دي ّن‬ ّ ّ‫“ ”مال‬O, hesap gününün, âhiret
َ medet umulacak yegâne güç ve kudret O’dur. Bizi sırât-ı
gününün sahibidir.” dediğimizde, Rabbimiz, “‫”َمَّ َدِّن َع حب ّدى‬ َ müstakiminde, yani Kur’ân’ın, peygamberlerin, şehitlerin,
“Kulum beni yüceltti.” buyurur ve Fâtiha’nın bu ilk salihlerin, iyilerin dosdoğru yolunda sabit kılacak O’dur.
bölümünde bizim kendisine hamd-ü senâ etmemiz Bizi gazap ve azabından koruyacak, bu yolun sonunda
vesilesiyle hoşnutluğunu ifade eder. ebedi nimetlere ulaştıracak olan da yine yalnızca Yüce
Rabbimizdir.
Fâtiha’nın ikinci bölümünde ise halimizi ve
isteklerimizi Rabbimize arz ederiz. “‫ي‬ ّ ّ Kardeşlerim!
ُ ‫”ا ََّّي َك نَ حعبُ ُد َوا ََّّي َك نَ حستَ ۪ع‬
Siirt ilimizin Şirvan ilçesinde bulunan maden
“Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım
ocağında dün gece heyelan nedeniyle oluşan göçükte
dileriz.” dediğimizde, Rabbimiz, “َََ َََ ‫” َه َذا بَ حي َّن َوبَ حَي َعحب ّدى َولّ َعحب ّدى َما‬
hayatını kaybeden kardeşlerimize Yüce Rabbimizden
“Bu, kulum ile benim aramdadır. Kulumun isteğine icabet rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Göçük
edeceğim.” buyurur. altındaki kardeşlerimizin de salimen kurtarılmasını
‫ن‬ َّ ّ ‫الصرا َط الحمستَ ۪ق ن‬ ّ ّ ّ
.‫ٰ۪ي‬ ََّّٓ ‫وب َعلَحي ّه حم َوََل‬
َ ‫الضال‬ ّ ‫ض‬ُ ‫ت َعلَحي ّه حم غَ حّْي ال َحمغح‬
َ ‫ين اَنح َع حم‬
َ ‫ ص َرا َط ال ۪ذ‬. ‫يم‬ َ ‫ا حهد ََن ٰ َ ُ ح‬ diliyorum. Rabbimiz, ülkemizi, milletimizi her türlü kaza
“Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin ve musibetlerden muhafaza eylesin.
yoluna ilet; gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna Hutbemizi şu dua ile bitirmek istiyorum: Rabbimiz!
değil.” dediğimizde, Allah Teâlâ, “ََ َ ََ ‫” َه َذا لّ َع حب ّدى َولّ َع حب ّدى َما‬ Bizi ve nesillerimizi, Fâtiha’nın hakikatlerinden ayırma!
“İşte kulumun bu talebi karşılıksız kalmayacaktır. Kulum Bizleri Fâtiha’nın bereketinden mahrum bırakma! Ya
ne istiyorsa onundur.” buyurur.3 Rabbi! Fâtiha’yı çokça okuyan, anlayan ve hayatına
yansıtanlardan kıl bizleri!
Aziz Kardeşlerim!
Fâtiha, Kerim Kitabımızın muhteviyatının, insanlığa 1
Fâtiha, 1/1-7.
gönderiliş amacının özü ve özetidir. Yaratılışımızdaki 2
Buhârî, Ezân, 95.
gaye ve hikmetin bir beyanıdır. Bizler, nazm-ı celili
3
Müslim, Salât, 38.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL gelerek, insanın sorumluluklarını ihmal etmesi ve
TARİH : 25.11.2016 başıboş bir hayat sürmesi hiç insana yakışır mı?
Kardeşlerim!
Varlık amacımız, Allah’a iman ve kulluğun
yanında yeryüzünü imar etmektir. Yeryüzünde sevgi,
saygı, şefkat ve merhameti yaymaktır. Hepimizin
ortak yurdu olan dünyamızda iyiliği egemen
kılmaktır. Her daim adaleti yüceltmektir. Hakk ve
hakikate tercüman olmaktır. Batıla karşı hakkın,
zalime karşı mazlum ve mağdurun, cehalete karşı
ilim ve irfanın yanında yer almaktır. Fitne, fesat,
zulüm, savaş, katliam gibi her türlü kötülüğün
karşısında durmaktır.
HAYATIN GAYESİ Aziz Kardeşlerim!
Kardeşlerim! Bugün, genelde insanlık özelde ise İslam
Allah Resûlü (s.a.s), genç sahabî Muâz’la coğrafyası, barış ve huzurun, emân ve selamın, güven
yolculuk yapıyordu. Peygamberimiz, üç defa ve sükûnetin özlemini duymaktadır. Unutulmamalıdır
“Muâz!” diye seslendi. Muâz ise her seferinde ki; bütün bu güzellikler Kur’an’ın bâkî
“Buyur ey Allah’ın Resûlü, emrine amadeyim!” hakikatlerinde, Peygamberimiz (s.a.s)’in çağlar üstü
diyerek gönülden teslimiyet, sevgi ve hürmetini dile örnekliğinde mevcuttur. Yeter ki müminler olarak
getirdi. Nihayetinde Peygamberimiz, kendisini bizler, hayatımızı bu güzelliklerle tezyin edelim.
merakla dinleyen bu sahabiye, “Allah’ın kulları Yeter ki bu güzellikleri uygun bir lisanla, hikmetli bir
üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun?” üslupla insanlık ailesine takdim edebilelim.
diye sordu. “Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” cevabını
verdi Muâz. Bunun üzerine Efendimiz şöyle Kardeşlerim!
buyurdu: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, Yüce Rabbimiz, ölümü ve hayatı hangimizin daha
güzel işler yapacağını sınamak için yarattığını haber
onların Allah’a ibadet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi
vermiştir. 2 Öyleyse şu kısacık imtihan dünyasında
ortak koşmamalarıdır.”
bize düşen, muhabbetullah ile dolu bir gönle, Allah’ı
Peygamberimiz, bir müddet sonra “Peki kulların zikreden ve O’na şükreden bir dile, salih amellerle
Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor geçirilen bir ömre sahip olmaktır. Fâni dünyamızı
musun?” diye sordu. Ardından da şu müjdeyi verdi: imar ederken, ebedi yurdumuz olan âhireti mamur
“Kendisine kullukta bulunması ve hiçbir şeyi etmeyi unutmamaktır. Yüce Rabbimizin, rızası
ortak koşmaması halinde Allah’ın, kuluna azap uğrundaki hiç bir gayreti zayi etmeyeceği ümidi ile
etmemesi ve onu cennete koymasıdır.”1 yaşamaktır. Yeter ki bizler, sadece O’na dayanıp
Aziz Müminler! güvenelim. Yeter ki “Benim namazım, her bir
Yüce Rabbimizin üzerimizdeki en büyük hakkı, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi
O’nu tanımamız, O’na kul olmamızdır. O’na Allah içindir.” 3 diyerek her daim Rabbimizle,
teslimiyet ve sadakat göstermemizdir. Zira yaratılış Rabbimiz için yaşayalım.
gayemiz, Allah’ın varlığına ve birliğine şeksiz Kardeşlerim!
şüphesiz iman etmektir. Her türlü azamet ve Geliniz! Gaye-i hayatımız üzerinde bir kez daha
yüceliğin, yalnızca Allah’a ait olduğunu kabul düşünelim. Varlık gayemiz doğrultusunda bir hayat
etmektir. O’nun emir ve yasakları doğrultusunda bir yaşamaya gayret edelim. Rabbimize yüz akıyla
hayat sürmektir. dönmeye çalışalım. Böylelikle ömrümüzün
Kardeşlerim! nihayetinde şu ilahi müjdeyi duyabilmek için
Bütün mahlûkatı yaratan Rabbimiz, kerem ve ümidimiz her daim diri kalsın: “Ey huzur içinde
cömertlikte eşsizdir. O’nun bizlere ihsan ettiği olan nefis! Sen O’ndan, O da senden razı olarak
nimetler saymakla bitmez. Aldığımız nefesten, Rabbine dön! İyi kullarımın arasına gir.
içtiğimiz suya; yediğimiz lokmadan, harcadığımız Cennetime gir.”4
zamana, her şey O’nun bizlere lütfudur. Aklımız, 1 Buhârî, Cihâd, 46; Müslim, Îmân, 48.
gönlümüz, sevgi ve merhametimiz, birbirimize olan 2
Mülk, 67/2.
muhabbetimiz hep O’nun bizlere ikramıdır. 3 En’âm, 6/162.
4 Fecr, 89/27-30.

O halde bize ömrümüzü, türlü nimetleri, hâsılı


Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
varlığımızı bağışlayan Allah’a ne kadar şükretsek az
değil midir? Rabbinin bunca nimetini görmezden
İLİ : GENEL Kimileriyse acımasızca sokağın yalnızlık ve
TARİH : 02.12.2016 sahipsizliğine, açlık ve ölüme terk edilmektedir.
Aziz Müminler!
Gönül coğrafyamızdaki çocukların her gün arş-ı
âlâya yükselen feryatları yüreklerimizi dağlamaktadır.
Musul’da, Halep’te, Arakan’da ve daha pek çok İslam
beldesinde her gün onlarca, yüzlerce yavru zulüm
altında inlemektedir. Nicesi ya sakat kalmakta ya
yetim bırakılmakta ya da hunharca katledilmektedir.
Bugün ümmetin geleceği, zulüm ve vahşetin, savaş ve
şiddetin karanlıklarında yok olmaktadır. Kendilerine
huzurlu bir dünya bırakmamız gereken nice yavru,
dehşet içinde kıvranmaktadır. İnsanca yaşayabileceği
bir diyar ararken Aylan çocukların cansız bedenleri,
YERYÜZÜNÜN KÜÇÜK VE ONURLU umutlarıyla birlikte kıyıya vurmaktadır. Aslında kıyıya
HALİFESİ: ÇOCUK vuran, sadece çocukların cansız bedenleri değil, tüm
Kardeşlerim! insanlığın insaf ve istikbalidir. Üzerine yağan
Küçük yaşlarından itibaren Peygamberimiz bombaların altında Ümran çocuklar, kendisine
(s.a.s)’in yanında yetişen Enes (r.a)’in Ebû Umeyr uzanacak bir yardım eli beklemektedir. Aslında göçük
isminde bir kardeşi vardı. Kuşları çok seviyordu Ebû altında kalan, bütün insanlığın vicdan ve merhametidir.
Umeyr; serçe besliyordu. Bir gün bu küçük çocuğun Nice masum, mazlum ve mağdurlar, her gün insanlığı
mahzun hali Efendimizin dikkatini çekmişti. Nedenini Yüce Yaratan’a şikâyet etmektedir.
sordu. Ebû Umeyr’in serçesinin öldüğünü ve bundan
Kardeşlerim!
dolayı çok üzüldüğünü öğrendi. Bunun üzerine
Unutmamalıyız ki, çocukların varlığı bizim için
Rahmet Elçisi, Ebû Umeyr’in yanına gitti, şefkatli
bir imtihandır. Yazık ki her geçen gün kaybediyoruz
elleriyle onun başını okşadı ve onu teselli etti. Üstelik
bu imtihanı. Yeryüzündeki her bir çocuğun
bununla da yetinmedi. Küçük arkadaşının evine
gözyaşından biz sorumluyuz. Hesap günü yetimlerden
taziyeye gidip onunla uzunca bir süre sohbet etme
sorulacağız, öksüzlerden, evsizlerden sorgulanacağız.
büyüklüğünü de gösterdi.1
Öyleyse artık uyanmalıyız kardeşlerim.
O bir şefkat elçisiydi. O, bir merhamet pınarıydı.
Çocuklara daha erdemli bir insanlık, daha güzel bir
Kaybettiğimiz çocuk yanımızı bizlere yeniden o
dünya bırakmak için çalışmalıyız. Her geçen gün
hatırlattı. Özlediğimiz masumiyetimizle bizi yeniden o
etrafımızı saran kötülüklerle hep birlikte mücadele
tanıştırdı. Onun için çocukluk ve çocuklar, insanın
etmeliyiz. Bilhassa ümmetin yetimlerine şefkatle kol
içindeki cennetin nefesiydi.
kanat germeliyiz. Peygamberimiz (s.a.s)’in “İnsanlara
Aziz Müminler! merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” 3
Çocuk, göz aydınlığıdır, gözün nurudur; bize uyarısı gereği merhameti kendimize şiar edinmeliyiz.
Kur’ân böyle öğretir, böyle söyler. 2 Göz, nurunu Evlatlarımızı rahmet ve şefkat ikliminde
yitirdiği zaman, önünü göremez, istikbalini kaybeder. yetiştirmeliyiz. Onların o tertemiz gönüllerinde var
Aile ve toplumun istikbali de çocuklardır. Çocuk ihmal olan Allah sevgisini pekiştirmeliyiz. Peygamberimizin
edilir, ötelenir ve örselenirse aile ve toplum, geleceğini örnek ahlakını yavrularımıza iyi tanıtmalıyız.
göremez. İnsanlık, çocuk için iyilik düşünmedikçe,
Kardeşlerim!
dünyayı çocukların geleceğine göre tasarlamadıkça
Biliyorsunuz, yavrularımızı gönderdik ahirete.
huzura kavuşamaz. Çocuğa “yeryüzünün küçük ve
Yüreğimize düştü ayrılık ateşleri. Adana’nın Aladağ
onurlu halifesi” gözüyle bakmadıkça felah bulamaz. Şu
ilçesindeki öğrenci yurdunda meydana gelen yangın,
bir gerçektir ki; bütün çocuklar masumdur ve bütün
hepimizin yüreğini yaktı. Bu elim olayda vefat eden
çocuklar her türlü güzelliği hak eder.
yavrularımıza ve kardeşlerimize Allah’tan rahmet,
Kıymetli Kardeşlerim! yaralılara acil şifalar diliyorum. Rabbimiz, anne-
Üzülerek belirtelim ki; bugün dünya çocukları, babalarına ve yakınlarına sabr-ı cemil ihsan eylesin.
doğuştan sahip oldukları haklardan mahrumdur. Onlar, Milletimizin başı sağ olsun.
Peygamberimizin merhametine ne kadar da muhtaçtır.
Yüce Rabbimiz, bizlere çocuklarımız için daha
Zira şefkat ve merhamet yoksunu günümüz dünyasında
güzel, daha güvenli bir dünya kurmayı nasip etsin.
pek çok çocuk ihmal edilmekte, türlü istismarlara
maruz bırakılmaktadır. Kimi çocuklar, barınma, 1
Buhârî, Edeb, 112; Ebû Dâvûd, Edeb, 69.
beslenme, sağlık, eğitim gibi en temel haklarından 2
Furkân, 25/74.
3
Bûhârî, Tevhid, 2.
mahrum kalmaktadır. Kimileri taşıyamayacakları
bedensel ve duygusal yükler altında ezilmektedir. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Kardeşlerim!
TARİH : 09.12.2016 İşte bu şehir, asırlardır gönül bağımızın olduğu
Halep’tir. Bugün Halep’te bir medeniyet, bir tarih,
bütün insanlığın gözü önünde yok ediliyor. Kadim
şehir, insanlarıyla birlikte haritadan siliniyor. Sözün
tükendiği noktadayız. İnsanlık olarak tarihin en büyük
acılarından birisine, tarifi imkânsız üzüntülere şahit
oluyoruz. Egemen güçlerin bölgemizdeki hırs, menfaat
ve iktidar kavgası uğruna İslam beldeleri harabeye
dönüyor. Bir adım ötemizdeki topraklar feryat, kan ve
gözyaşına doydu. Sınırımızın bittiği yerde şiddet ve
nefret başlıyor.
Kardeşlerim!
Soralım şimdi hep birlikte kendimize: Zalimler,
HALEP’TE İNSANLIK ÖLMESİN!
zaferler devşirirken, mazlumlar tel örgüler önünde
beklerken biz susacak mıyız? Kudret sahipleri
karşısında dünya Müslümanları olarak sadece
yutkunacak mıyız? Buğzetmekle, kahretmekle,
Salât ve Selâm Senin Üzerine Olsun Ey ağlayıp, sızlanmakla mı yetineceğiz?
Allah’ın Resûlü! Salât ve Selâm Senin Üzerine
Olsun Ey Allah’ın Habibi! Salât ve Selâm Senin Elbette hayır! Millet olarak bizler hakkı ve
Üzerine Olsun Ey Âlemlere Rahmet Nebi! hakikati söylemeye, insaf ve vicdana çağırmaya,
mazlumların sesi, mağdurların ümidi olmaya devam
Kardeşlerim! edeceğiz. Devam edeceğiz ki, insanlık ölmesin!
Önümüzdeki Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gece
hep birlikte Mevlid Kandilini idrak edeceğiz. Bizler, Halep’ten yükselen ve yüreklerimizi
Kandiliniz şimdiden mübarek olsun. dağlayan çocuk çığlıklarını, annelerin çaresiz
feryadını, babaların, yaşlıların ah-u eninlerini elbette
Yüce Rabbimiz, hutbemin başında okuduğum duyacağız. Duyacağız ki insanlık ölmesin!
âyet-i kerimede, “Sizin için; Allah’a ve ahiret
gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden Bizler, Halep’ten son bir ümitle bize uzanan elleri
kimseler için Resûlullah güzel bir örnektir.”1 elbette boş çevirmeyeceğiz. Çevirmeyeceğiz ki
buyuruyor. Rabbimiz, bizleri Resûlü’nün insanlık ölmesin!
örnekliğinden, kutlu yolundan bir an olsun ayırmasın. Kardeşlerim!
Âlemlere Rahmet Efendimize duyduğumuz derin Necip milletimiz, “Kişi, kardeşine yardım ettiği
hürmet ve muhabbetimizi hiçbir zaman kalbimizden sürece Allah da ona yardım eder...”2 hadisini her
eksik etmesin. Bizleri onu doğru anlayan, doğru daim şiar edindi. Hiçbir ayrım gözetmeksizin
tanıyıp tanıtan, insanlığa takdim ettiği güzellikleri kendisine sığınan bütün muhacirlere ensar oldu.
hakkıyla yaşayanlardan eylesin. Yeryüzünün her tarafına iyilik ve güzellikler taşıdı.
Aziz Müminler! İnsanlığın ölmediğini dünyaya asırlarca bu millet
Bir şehir düşünün; insanların evlerine bombaların, haykırdı. Bugünse sıra Halep’te. Bugün bize Halep’i
sofralarına açlığın düştüğü. Bir şehir düşünün; yaşatmak, yine insanlığın ölmediğini haykırmak
kimyasal silahların acımasızca insanların üzerinde düşüyor. Kardeşlerimize yalnız olmadıklarını
denendiği. göstermek, onlara bir umut ışığı olabilmek düşüyor.

Bir şehir düşünün; kadın, çocuk, yaşlı demeden Kardeşlerim!


her gün onlarca masumun hunharca katledildiği. Bir Diyanet İşleri Başkanlığımız, Halep’teki
şehir düşünün; mazlumların, mağdurların feryadının mazlumlar ve mağdurlar için sivil toplum kuruluşlarını
her an arş-ı Rahman’ı titrettiği. bir araya getirerek yeni bir kampanyaya öncülük
ediyor. “Halep’te İnsanlık Ölmesin!” çağrısıyla
Kardeşlerim! başlatılan bu kampanyaya desteklerinizi bekliyoruz.
Bir şehir düşünün; hastanelerin ağır bombardıman Ve biliyoruz ki; her daim mazlumun sesi, mağdurun
altında yıkıldığı. Çaresizlikten yaralıların tedavi ümidi olan necip milletimiz, bu kampanyaya da
edilemediği. İlaca hasret bekleyen hastaların yardım duyarsız kalmayacaktır. Mazlum ve mağdur
çığlığının, sokaklarda yankılandığı. kardeşlerine dün olduğu gibi bugün de cömertçe
Bir şehir düşünün; yiyecek ekmeğin, içecek yardım elini uzatacaktır. Yüce Rabbimiz, yaptığınız ve
suyun, sığınılacak bir evin bulunmadığı. İnsanların yapacağınız yardımları kabul eylesin.
soğuktan donarak can verdiği. 1
Ahzâb, 33/21.
2
Müslim, Zikir, 38.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


İLİ : GENEL dirilişlerin habercisi olmuştur. Bugün de hep
TARİH : 16.12.2016 birlikte yaşadığımız acıların, çektiğimiz zorlukların
akabinde yepyeni bir dirilişin, Rabbimizin lütuf ve
rahmetinin bizleri beklediğine olan inancımız
tamdır. Yeter ki bizler, bu inancımızı, ümidimizi
asla yitirmeyelim. Yeter ki bu uğurda üzerimize
düşen görev ve sorumlulukları hakkıyla yerine
getirelim. Şehitlerimizin uğrunda canlarını
verdikleri değerlerimizden, birlik-beraberlik ve
kardeşlikten, hak ve adaletten asla taviz
vermeyelim.
Gönüllerimizi hiçbir ayrım gözetmeksizin
HER ZORLUKLA BERABER BİR birbirimize sımsıkı kenetleyelim. Aramızdaki ülfet
KOLAYLIK VARDIR. ve muhabbeti zedeleyecek her türlü söylem ve
eylemden uzak duralım. Her türlü hile, tuzak ve
Cumanız mübarek olsun aziz kardeşlerim. oyuna karşı uyanık olalım. Hiçbir insani ve ahlaki
Peygamberimiz (s.a.s)’in dünyayı teşriflerini değer tanımayan cinayet şebekelerinin işlediği
idrak ettiğimiz Mevlid Kandili’nin arefesinde millet cürümler karşısında sükûnet ve itidali elden
olarak menfur bir terör saldırısına maruz kaldık. bırakmayalım.
İnsanlıktan yoksun cinayet şebekesinin düzenlediği
bu meşum saldırıda şehit olan kardeşlerimize bir Aziz Müminler!
kez daha Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize Bizler inanıyoruz ki; Allah’ın merhameti,
acil şifalar diliyorum. Rabbimiz, hepimize sabır ve adaleti, mağfireti ne kadar hak ise gazabı, laneti,
metanet ihsan eylesin. Milletimizin başı sağolsun. kahrı da o kadar haktır. Gözünü bile kırpmadan
onlarca masum cana kıyanlar ve bunların yanında
Kardeşlerim! yer alanlar, elbette hak ettikleri cezayı
Cinayetler ister İstanbul’da, ister Halep’te ister bulacaklardır. Varlığımıza, değerlerimize,
Arakan’da işlensin. İnsan öldüren, can alan, huzurumuza kast edenler, Allah’ın “Kahhar”
insanları katlederek emellerine ulaşmaya ismiyle kahrolacaklardır.
çalışanların peşini Yüce Rabbimizin ezeli iki
hükmü asla bırakmayacaktır. Kardeşlerim!
Geliniz bu mübarek vakitte şu gönülden
Birinci hüküm şudur ki; “Her kim haksız yakarışlarımızla hep birlikte Yüce Rabbimize niyaz
yere bir cana kıyarsa, bir insanı öldürürse bütün edelim:
insanları öldürmüş gibidir.”1 Masum bir cana
kıyan, insanlığı katletmiş bir cani olarak Allah’ın Rabbimiz! Birliğimize, dirliğimize göz
huzuruna gidecektir. İstanbul’da 44 cana kıyanlar, dikenlere, izzetimize, şerefimize kast edenlere fırsat
44 defa bütün insanlığı katlettiler. Halep’te her bir verme! Milletimizi, İslam ümmetini her türlü dahili
çocuğu katledenler, insanlığı defalarca katlettiler. ve harici düşmanlardan muhafaza eyle!
Bu katliamları gerçekleştirenler, bütün insanlığı Halep’te insanlık dışı katliamlara uğrayan
katletmiş gibi hesap vereceklerdir. masum çocuklara, kadınlara, yaşlılara, hâsılı bütün
İnsana kıyan canilerle ilgili Rabbimizin ikinci kardeşlerimize yardım eyle Allah’ım!
ezeli hükmü ise şudur: “Her kim, bir mümini Rabbimiz! Sen bizlere metanetli, ferasetli,
kasten öldürürse onun cezası, ebedi olarak iradeli olmayı lütfeyle! Terör ve vahşetten, kan ve
cehennemde kalmaktır.”2 Zira “Bir Müslümanın gözyaşından beslenenlere karşı milletçe yekvücut
öldürülmesi, Allah katında dünyanın yok olmayı nasip eyle! İnkârcılara karşı bize yardım et!
olmasından daha vahimdir.”3
Yâ Rabbi! Bizleri, şehitlerimizin aziz
Aziz Kardeşlerim! hatıralarına sahip çıkan ve onların canlarıyla bizlere
Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabımızda emanet ettikleri ulvi değerlerimizi yaşatanlardan
“Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık eyle!
vardır.”4 buyurmaktadır. Bizler inanıyoruz ki;
1
Mâide, 5/32.
millet olarak, İslam dünyası olarak bugün 2
Nisâ, 4/93.
yaşadığımız sıkıntılar, ebedi değildir. Geçmişte 3
Tirmizî, Diyât, 7.
4
İnşirâh, 94/5-8.
içinden geçtiğimiz zorlu süreçler, bizim için yeni
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL Kardeşlerim!
TARİH : 23.12.2016 Bugün milletimize yöneltilen kötülüklerin üç
gayesi vardır. Birincisi, yüzyıllardır bu topraklarda
barış ve huzur içerisinde birlikte yaşayan aynı milletin
fertlerini birbirine düşürmektir, kardeşler topluluğunu
karşı karşıya getirmektir. Milletimizin arasına fitne ve
tefrika tohumları ekmektir. Lakin bunlar, beyhude
birer çabadır. Zira bizler Malazgirt’te, Çanakkale’de,
İstiklal Harbi’nde omuz omuza nice şehitler vererek
bu toprakları hep birlikte vatan kılmış bir milletiz. Biz
aynı ülkenin, aynı kültürün, aynı tarihin çocukları
olduğumuz gibi, aynı dinin, aynı kitabın, aynı
peygamberin müminleriyiz.
ALLAH’IN YARDIMI MÜMİNLERLE Bugün de kötülüklere, şiddet ve teröre karşı
BERABERDİR. milletçe verilecek en büyük cevap, birbirimize daha
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim! fazla kenetlenmek, daha fazla sahip çıkmaktır.
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz Kardeşlik misakımızı yenilemektir. Kalplerimizin
şöyle buyuruyor: “Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye arasına sokulmak istenen fitne ve fesada asla geçit
kapılmayın. Eğer inanmışsanız üstün gelecek vermemektir.
olanlar sizlersiniz”1
Kıymetli Kardeşlerim!
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz Milletimizin karşı karşıya olduğu kötülüklerin
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Sizden her biriniz, öleceği ikinci gayesi, bizleri umutsuzluğa sevk etmektir.
güne kadar Allah’a hüsn-i zan besleyerek ümitvar Millet olarak bizim dünyayla, hayatla bağımızı
olmaya devam etsin.”2 koparmaktır. İnancımızı, bizi millet kılan
Kardeşlerim! değerlerimizi, aidiyet duygumuzu, ümidimizi,
İlk Müslümanların “zorluk yılları” adı verilen özgüvenimizi yok etmektir. Lakin bizler, ümitsizliği
dönemleri olmuştur. Öyle ki bu zorluk yıllarında haram ilan eden bir dinin mensuplarıyız. Şartlar ne
Mekkeli müşrikler, Müslümanları meşakkatle dolu olursa olsun geleceğe dair umudunu asla kaybetmeyen
boykot yıllarını yaşamaya maruz bıraktılar. Onlara her bir peygamberin ümmetiyiz.
türlü kötülüğü reva gördüler. Allah’a ibadet etmekten Kardeşlerim!
dahi alıkoydular. Sırf Allah’a olan imanlarından İstiklal ve istikbalimizi hedef alan kötülüklerin
dolayı işkenceler yaptılar, kimilerini şehit ettiler. üçüncü gayesi, milletimizi yeryüzündeki mazlum,
Fakat Rabbimiz, o zorlukları kendisine gönülden mağdur ve mahrumların ümidi olmaktan çıkarmaktır.
teslim olmuş müminler için hep kolaylıklara Oysa bizler, Halep’teki masum yavruların, gönlü
dönüştürdü. Bu zorlukların akabinde daima bir yaralı kadınların, beli bükük yaşlıların umudu olmaya
kolaylığın, bir rahmetin geleceğini müjdeledi. Bu devam etmeliyiz. Kaderine terkedilmiş Arakan’daki
ۙ mazlumların, yüzyıllarca sömürülmüş Afrika’daki
hususu Rabbimiz, ِ‫س ًرا‬ َ ‫ِم َع ِالْعُ ْسر ِيُ ْس ًرا ِا َّن‬
ْ ُ‫ِم َع ِالْعُ ْسر ِِي‬ َ ‫فَاِ َّن‬
mahrumların ümidi olmaya devam etmeliyiz. Bizler
“Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık
bu bilinçle kötüye karşı iyinin, batıla karşı hakkın,
vardır.”3 âyet-i kerimesiyle bir kanun olarak insanın
zalime karşı mazlumun yanında durmaya devam
hayatına yerleştirdi. Allah Resulü (s.a.s) de, ashabıyla
etmeliyiz.
birlikte bütün bu zorlukların üstesinden geldi. Hicretle
beraber Müslümanlar cihanşümul bir medeniyetin Kardeşlerim!
temelini attılar. Hutbemizi bitirirken dün sınırımızda milletimizi
şer ve kötülüklerden korumak için mücadele ederken
Aziz Müminler!
ölümsüzleşen aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet,
Bugün de hem millet olarak hem de İslam âlemi
milletimize başsağlığı diliyorum. Rabbimiz, aziz
olarak, Peygamberimiz ve onu tasdik eden ilk
milletimize zeval vermesin. İstikbal ve istiklalimize
müminlerin yaşadığı zorlukların benzerlerini
kast edenlere karşı bizlere güç, kuvvet ve metanet
yaşıyoruz. Kötülük, her geçen gün etrafımızı ve bütün
ihsan eylesin. Bizleri yolunda sabit kılsın. İnkârcılara
insanlığı kuşatıyor. Bilhassa şiddet ve terörle
karşı nusret ve inayetini, rahmet ve himayesini
kalplerimize korku salınmaya, gücümüz
bizlerden esirgemesin. Âmin
zayıflatılmaya çalışılıyor. Bu zorluk zamanlarında biz
müminlerin sakınması gereken en büyük tehlike ise 1
Âl-i İmrân 3/139.
ümidin kaybedilmesidir. Tefrikaya düşülmesidir. 2
Müslim, Cennet, 82.
3
İnşirâh, 94/5-8.
Birlik ve beraberliğin yitirilmesidir. Kardeşliğe sahip
çıkmaktan, mazluma umut olmaktan vazgeçilmesidir. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İLİ : GENEL değerlendirdiğimizden, hâsılı bütün yapıp
TARİH : 30.12.2016 ettiklerimizden sorguya çekileceğiz.
Kardeşlerim!
Kıyamet gününde bize yöneltilecek olan ikinci soru,
‫اله‬ ‫َب‬
‫أ‬ ‫يما‬ ِ ِِ
ُ ْ َ ‫َو َع ْن َشبَابه ف‬ gençliğimizi nerede, nasıl
geçirdiğimizdir. Bu soruyu hiçbir zaman zihnimizden
çıkarmamalıyız. Zira kimi zaman, ibadet etmeyi, iyi
işler yapmayı gençlikten sonraya ertelemek gibi bir
yanlışın içerisine düşebiliyoruz. Oysa Peygamberimiz
(s.a.s), ideal gençleri, ‫اد ِة َربِ ِه‬ ِ
َ َ‫اب نَ َشأَ ِِف عب‬
ٌّ ‫“ َو َش‬Neşeyi ve
huzuru Rabbine ibadette bulan gençler”4 diye tarif
etmiştir.
Aziz Müminler!
ÖMÜR NİMETİ Hesap günü bizlere sorulacak bir diğer soru ise
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim! ِ ِ ِ ِِ
ُ‫يم أَنْ َف َقه‬
َ ‫ َوف‬،ُ‫وع ْن ماله م ْن أَيْ َن ا ْكتَ َسبَه‬
َ Allah’ın bize lütfettiği
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle
kazancımızla ilgili olacaktır. Rabbimiz, malını nereden
buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a karşı
kazandın, nereye harcadın? Helale harama riayet ettin
gelmekten sakının ve herkes, ebedi âlem için ne
mi? Yoksulun, ihtiyaç sahibinin hakkını gözettin mi?
hazırlamış olduğuna baksın…”1
diye soracaktır bizlere. Zira mal, servet, her türlü imkân
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) ve kazanç Yüce Rabbimizin bizlere birer emanetidir.
şöyle buyuruyor: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin Bütün bunlar zihnimizi, kalbimizi, geleceğimizi esir
değerini iyi bil: Ölümden önce hayatın, almamalıdır.
meşguliyetten önce boş zamanın, yokluktan önce
Kardeşlerim!
varlığın, ihtiyarlıktan önce gençliğin ve hastalıktan
Rabbimizin huzurunda bizlere sorulacak bir diğer
önce sağlığın”2 ِِ ِ
soru ise, ‫يما َعلِ َم‬ ِ ِ
َ ‫ َو َع ْن علْمه َماذَا َعم َل ف‬ilimle ilgilidir. O gün şu
Kardeşlerim! sorulara muhatap olacağız: İlminle amel ettin mi? Onu
Kısa bir süre önce hep birlikte yeni bir hicri yıla insanlığın hayrı ve yararına mı kullandın, yoksa
girdik. Bugünlerde ise miladi yılın son günlerini kötülükler için bir silaha mı dönüştürdün? İlmin,
yaşıyoruz. Ömür sermayemizden bir yıl daha eksildi. insanlar arasında güzelliklerin yayılmasına mı vesile
Yüce Rabbimiz, hepimize hayırlı, bereketli bir ömür oldu, yoksa onu fitne, fesat ve bozgunculuğa mı vesile
lütfeylesin. kıldın? Sahip olduğun ilim, bilgi senin hayatına,
Şu bir gerçek ki; ister hicri, ister miladi olsun. ahlakına, ilişkilerine rehberlik etti mi?
Mühim olan, günlerimizi, yılımızı nasıl Aziz Kardeşlerim!
değerlendirdiğimizdir. Zamanın birer şahidi olan ay da Her yılın sonu, yeni bir yılın başlangıcıdır aslında.
Allah’ın âyetidir, güneş de Allah’ın âyetidir. Aslolan, Öyleyse bu yeni başlangıcı vesile kılarak hadiste dile
Rabbimizin bir nimeti ve emaneti olan zamanın içini getirilen soruları kendimize yeniden soralım.
nasıl doldurduğumuzdur. Sayılı nefeslerimizi nasıl ve Unutmayalım ki; ömür sermayesinden geçen bir yılın
hangi amaçla harcadığımızdır. Ömür sermayemizin her sonunda kendini ve yaratılış gayesini unutarak,
bir ânını, her bir gününü yaratılış ve varlığımızın değerlerimizle örtüşmeyen, insan hayatına katkısı
gayesine uygun olarak kullanıp kullanmadığımızdır. olmayan gayr-i meşru tutum ve davranışlar sergilemek
Aziz Kardeşlerim! bir mümine asla yakışmaz. Yeni bir yılın ilk saatlerinin
Rabbimizin dünya imtihanında bizlere takdir ettiği başka kültürlere, başka dünyalara ait yılbaşı
kısa bir zaman vardır. Bizler bu zamana “ömür” eğlenceleriyle israfa dönüştürülmesi ne kadar da
diyoruz. Beyhude geçirilmiş bir hayata ömür düşündürücüdür. Sevap-günah, hayır-şer konularında
denilemez. Ömür, iyilik ve güzelliklerle geçirilmiş bir muhasebe yapılması gereken saatlerin, emek
hayattır. Ömür, insani ve ahlaki erdemlerle tezyin harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango
edilmiş bir hayattır. Ömür, emanet ve sorumluluk gibi şans oyunlarıyla heba edilmesi ne kadar da
bilinciyle iman ve salih amellerle mamur kılınmış bir üzücüdür.
hayattır. Kardeşlerim!
Kardeşlerim! Yüce Rabbimiz, ömrümüzün kalan kısmını geçen
Peygamberimiz (s.a.s), “Kıyamet gününde kısmından daha hayırlı ve bereketli yaşayabilmeyi
insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe bizlere nasip eylesin. Hesabını veremeyeceğimiz bir
Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz.”3 hayat yaşamaktan hepimizi muhafaza eylesin.
buyurmuştur. Hesabını vereceğimiz ilk nimet, ömür
ِ ِ Haşr, 59/18.
1

َ ‫ َع ْن عُ ْم ِره ف‬Ömrümüzü nerede, nasıl


nimetidir. ُ‫يما أَفْنَاه‬ Hâkim, el-Müstedrek, IV, 341.
2
3
Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 1.
geçirdiğimizden, zamanımızı nasıl Buhârî, Ezan, 36.
4

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

You might also like