İman Ve Hürri̇yet

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

İMAN VE HÜRRİYET

OYUNCULAR

-Bediüzzaman

-Teğmen Mehmet Erol

-M.Asaf Dişçi

-Alişan Ağa

-Nikola Nikolavich

- Tercüman

- Hakim (3 adet)

- Figüranlar

SAHNE I : Bir esir kampı, esirler bahçede gruplar halinde oturmaktadırlar. (en naz 3
grup yapılacak, tüm gruplar 4 er kişiden oluşacaktır). Üstad , teğmen Mehmet efendi,
Asaf bey ve Alişan ağa ile sohbet etmektedir.

Üstad – boynun nasıl oldu Mehmet kardaşım?

Teğmen Mehmet – hamdolsun daha hallicedir üstadım.

Üstad – iyi , maaşallah, Asaf kardaşım hele o şiiri de bize..

Asaf bey –

Gelince vakti zamanı

Erişir lütf-u Sübhani.

Olmazsa izn-i Rabbani


Edemez kimse ihsanı

Bu da bir kerem-i Yezdani

Diledi nasip etti imanı."

Alişan ağa– Ağzına sağlık Asaf efendi.

Teğmen Mehmet – bizler maddi hastalıklarımızın iyileşmesi için nasıl gayret


gösteriyorsak, manevi şifa içinde gayret göstermemiz elzemdir.

Üstad – beli kardaşım

Alişan ağa – Allah senden razı olsun said efendi , burayı bize bir medrese eyledin

Asaf dişçi- aynen öyle üstadım. Geceleri yatağa uzandığımda bir an önce sabah olsa,
namaza kalksak ta üstadın sohbetinden faydalansak derim.

Üstad – Allah hepinizden razı olsun kardaşlarım. Ama korkmayın , size yazdırdığım o
tesbihatları bihakkın okuyun inşallah memleketlerinize sağ salim döneceksiniz.

Alişan ağa- hürriyete bir daha kavuşacak mıyız said efendi ? benim heç umudum
kalmamıştır.

Üstad – size korkmayın dedim. Hürriyet imandadır. Cehalete karşı ilimle, yoksulluğa
karşı sanat ve marifetle, ihtilafa karşı ise birlik ve beraberlik ile mücadele edeceğiz.

Teğmen Mehmet – Hürriyet nedir üstadım ? hürriyeti sadece bu esaretten kurtulmak mı


anlamak lazım ?

Üstad - Hürriyet, Rahman olan Allah’ın bir hediyesidir. Ve imanın bir hassasıdır. İnsana
karşı hürriyet Allah’a karşı ubudiyeti intaç eder. Evet, güneş gibi parlak, her ruhun
maşûkası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki, saadet saray-ı medeniyette
oturmuş ve marifet ve fazilet ve İslâmiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyinedir.

Hem “Hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa


sefahat ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır,
nefs-i emmareye esir olmaktır.

Teğmen Mehmet- ya adabı nedir ?

Üstad - Hürriyet odur ki; ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın. Yani tam ve
mükemmel hürriyet, kişinin firavunlaşmaması ve başkasının hürriyeti ile alay
etmemesidir.
“Zira rabıta-i iman ile Sultan-ı kâinata hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile
tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye izzet ve şehamet-i
imaniyesi bırakmadığı gibi, başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi,
şefkat-i imaniyesi bırakmaz. Demek, iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet
parlar

Asaf Dişçi -  gerçek hür bir hürriyetin ancak kâinatın sultanı olan Cenâb-ı Hakk’a tam ve
hakiki bir iman ile olabileceği, yoksa meşrû olmayan “hürriyet, ya başka kalıpta istibdat
veya esaret-i nefis veya vahşet-i hayvaniye olarak anlaşılması gerektir

Üstad – beli kardaşım

Alişan ağa- Asaf effendi sen buraya asker girdin ama Said efendinin yanında alim
çıkacaksın vesselam

(hafif sesle gülerler)

Asaf Dişçi – bir grup geliyor

Teğmen Mehmet – gelenler buranın baş kumandanı olmalı yanındaki heyete bakılırsa.

Birisi bağırarak : “AYAĞA KALKIN, HİZAYA GEÇİN, DİKAAAT”

Üstad hariç herkes ayağa kalkar, üstat elinde ince bir ağaç dalı ile yere bir şeyler çizer.

Gelen heyet, Kumandan Nikola Nikolavich’dir. Yanında heyeti olduğu halde


esirlerin önünden geçer, en başa gider tekrar döner, en sona kadar gider ve tekrar
üstadın önüne kadar gelir ve durur. Tercümanına dönerek :

Nikola – sor bakalım beni tanımadılar mı?

Tercüman – kumandan , beni tanımadı mı diye sorar ?

Üstad - Evet, tanıdım. Nikola Nikolavich, Çarın dayısıdır, Kafkas Cephesi


Başkumandanıdır.

Tercüman bunları kısık bir ses ile nikola ya çevirir.

Nikola- O halde ne için hakaret ettiler?

Tercüman – kumandan , kendisine neden hakaret ettiğini sorar ?


Üstad – Hayır ben kendilerine hakaret etmiş değilim. Ben mukaddesatımın emrettiğini
yaptım

Tercüman yine kısık bir ses ile tercüme eder.

Nikola - Mukaddesat ne emrediyormuş?

Tercüman – neyi emrediyor mukeddesatınız ?


 
Üstad - Ben Müslüman alimiyim. Kalbimde iman vardır. Kendisinde iman olan bir şahıs,
imanı olmayan şahıstan efdaldir. Ben ona kıyam etseydim, mukaddesatıma hürmetsizlik
yapmış olurdum. Onun için ben kıyam etmedim.

Tercüman aynen tercüme eder.

 
Nikola- Şu halde, bana imansız demekle benim şahsımı, hem ordumu, hem de milletimi
ve Çarı tahkir etmiş oluyor. Derhal divan-ı harp kurulunda isticvab edilsin.

SAHNE II : Mahkeme salonu, üstad yargılanmaktadır.

Hakim – Kafkas cephesi baş kumandanı Nikola Nikolavich’e ,rus ordusuna ve çarına
alanen hakaret ettiğine hususu mahkememize ulaşmış ve hakkında dava açılmıştır. Bu
konuda ne diyeceksin , neden hakaret ettin ?

Üstad – ben kimseye hakaret etmiş değilim. Ben sadece mukeddesatımın gereğini
yerine getirdim. Kendisine de söylediğim gibi , ben Müslüman birisiyim, kalbimdeki
iman, kalbinde iman taşımayan birine kıyam etmemi engeller.

Hakim – bak yine hakaret etmektesin. Yoksa sen hayatından endişe etmez misin ?

Üstad – hiçbir endişem yoktur. Murad-ı ilahi neyi uygun görmüş ise biz de onu baş tacı
ederiz.

Hakim – o zaman yaptıklarının arkasında durursun, nereden alırsın bu cüreti ?

Üstad –imanımdan,zira İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden
adam, kâinata meydan okuyabilir ve, imanın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikatından
kurtulabilir. "Tevekkeltü alâllah" der, sefine-i hayatta kemâl-i emniyetle, hâdisâtın
dağlarvâri dalgaları içinde seyran eder. Bütün ağırlıklarını Kadîr-i Mutlakın yed-i
kudretine emanet eder, rahatla dünyadan geçer, berzahta istirahat eder. Sonra, saadet-i
ebediyeye girmek için Cennete uçabilir. Yoksa, tevekkül etmezse, dünyanın ağırlıkları,
uçmasına değil, belki esfel-i sâfilîne çeker

Hakim- sen bizleri imansızlık ile mi isnat edersin ?

Üstad – iman , mal-ı umumidir, her taifede muhtaçları ve sahibleri vardır.tarafgirlik


giremez, yalnız küfre,zındıkata ve delalete karşı cephe alır

Hakim – felsefe öyle demez ama ?

Üstad -  Felsefe; her şeyi çirkin, korkunç gösteren siyah bir gözlüktür. İman ise her şeyi
güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nurani bir gözlüktür .

Yani arz âlemine felsefe gözüyle bakan insan; küre-i arzı başıboş, yularsız, şemsin
etrafında serseri gezen bir hayvan gibi veya tahtaları kırık, kaptansız bir kayık gibi görür
ve dehşete, telaşa düşer.

Fakat iman ile bakarsa arzın Rahmanî bir sefine olup Allah’ın kumandası altında
bütün me’kûlat, meşrubat, melbusatıyla beraber, nev-i beşeri tenezzüh için şemsin
etrafında gezdiren bir sefine şeklinde görür. Ve imandan neş’et eden şu büyük nimete
büyük büyük “Elhamdülillah”ları söylemeye başlar.

Hakim – bu uzlaşmasız tutumundan ve tüm hakkındaki iddalara dayanarak seni idam


ederim, bundan da mı korkmazsın ?

Üstad- Bin canım olsa, îmana ve âhiretime feda etmeye hazırım. Ne yaparsanız
yapınız, benim son sözüm: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. " sizin beni idam ve
ağır ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukabil derim: Ben îdam olmuyorum, belki
terhis edilip, Nur ve saadet âlemine gidiyorum ve sizi, ey gizli düşmanlarımız ve dalâlet
hesabına bizi ezen bedbahtlar! İdam-ı ebedî ile ve dâimî haps-i münferid ile mahkûm
bildiğimden ve gördüğümden tamamiyle intikamımı sizden alarak, kemâl-i rahat-ı kalb
ile teslim-i ruh etmeye hazırım

Hakim- karar verilmiştir. Mahkum said-I kürdi tüm suçlamaları bilerek isteyerek
işlediğini, aynı zamanda kendisinin uzlaşmadan ve özürden uzak tutumlarını da göz
önünde bulundurarak idamına karar verilmiştir.
Salonda sesler yükselir , teğmen Mehmet bey, asaf bey ve alişan ağa yanına
gelirler..

Teğmen Mehmet – üstadım istirham ediyorum özür dileyiniz, belki size affeder.

Asaf dişçi – üstadım sen bizi sensizlik ile terbiye etmeye kalkarsın, ne olur nedamet
dileyiniz.

Alişan ağa- said effendi söyleyin senin yerine beni idam etsinler..

Üstad - Ben ahiret diyarına göçmek ve huzur-u Resulullaha varmak istiyorum. Bana bir
pasaport lazımdır. Ben imanıma muhalif hareket edemem

Herkeste derin bir sessizlik olur sahne kararır.

SAHNE III : sahnede üstad ve diğerleri vardır. Bir manga asker idam için hazır kıtadır.
Üstadı beklemektedirler. Diğer köşede kumandan Nikola da olanları izlemektedir.bir
asker yanaşır ..

Asker – hadi bakalım zamanın doldu.

Üstad – zamanı sizler tayin edemezsiniz belki zamana yardımcı olursunuz ancak bana
10-15 dakika müsaade ediniz abdest alıp namaz kılmak isterim.

Aasker kumandana bakar, kumandan baş hareketi ile onay verir , üstad abdest
alır namaz kılar , namazı bittikten sonra idam için yerine geçer. Gözlerini bağlamak için
gelen askere sert bir el hareketi ile gözlerini bağlatmaz..

Üstad- hazırım ..

Bu hareketlerden sonra üstadın yanına kumandan Nikola gelir. Yanında


tercümanı vardır.
Nikola- Beni affediniz. Sizin beni tahkir için bu hareketi yaptığınızı zannediyordum.
Hakkınızda kanuni muamele yaptım. Fakat şimdi anlıyorum ki, siz bu hareketinizi
imanınızdan alıyorsunuz ve mukaddesatın emirlerini ifa ediyorsunuz. Hükmünüz iptal
edilmiş; dini salahatinizden dolayı şayan-ı takdirsiniz. Sizi rahatsız ettim, tekrar tekrar
rica ediyorum, beni affediniz."

Üstad seyirciye dönerek…

Üstad- İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i
asliyesi, iman ve duadır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder.

İşte insanın hakiki lezzeti alıp, hayvandan daha yüksek bir makama çıkması, ancak
iman ve ibadet ile mümkündür. O zaman ölüm ve zeval, insana ıstırap veren bir hiçlik ve
yokluk değil, ebedi saadetin bir başlangıcı, bir girizgahı hükmüne gelir. Şu insan, iman
sayesinde lezzetlerin ve makamların en üstüne çıkar. İman, insan üzerinde baskı kuran
bütün hadisatın tazyikatını kaldırır. İman, her şeyin içyüzünü ve hakikatini izah ve beyan
ettiği için, insan karanlık ve sıkıntılardan da kurtulmuş olur.

Işıklar kararır….

You might also like