MB Abdid Bulten 0207

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 28

AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI

SAYI 1

T.C.
MALİYE
BAKANLIĞI
BÜLTEN

ŞUBAT 2007

BU SAYIDA:

AB İLE MÜZAKERE SÜRECİ 2 Avrupa Birliği’nin 3 Ekim 2005 tarihinde aldığı Türkiye ile
müzakerelere başlama kararı, ülkemiz için yeni bir dönemin açılması
KATILIM ÖNCESİ MALİ anlamına gelmektedir. Türkiye, 40 yılı aşan AB’ye üye olma sürecinde
YARDIMLARIN ÖN KOŞULU – 4 aday ülke konumundan katılımcı ülke konumuna yükselmiştir. Bu değişim,
MERKEZİ OLMAYAN YAPILANMA uluslararası siyaset, ekonomi ve finans çevrelerinin Türkiye algılamasını
pozitif yönde etkilemiştir.
ORTAK PAZARDAN TEK PAZARA 7
Müzakere kelimesi, sürecin mekaniğini anlatmak için kullanılmaktadır.
İKTİSADİ BÜTÜNLEŞME, Sürecin gerçek mahiyeti, Türkiye’nin AB Komisyonu’nun yol göstermesi
9
GÜMRÜK BİRLİĞİ VE TÜRKİYE ve yardımıyla müktesebata uyum sağlamasıdır. Müktesebata uyum ise
mevzuat uyumu ile birlikte yeterli uygulama kapasitesine sahip olmayı
REKABETİ SÜRDÜRMEK 11 ifade etmektedir.

AVRUPA BİRLİĞİ
AB’nin daha önceki genişleme dalgalarında, Maliye Bakanlıklarının
VERGİLENDİRME POLİTİKASININ 13
uyum sürecinde önemli fonksiyonlar icra ettikleri görülmektedir. Yapılacak
TEMELLERİ bütün düzenleme ve reformlar ulusal bütçeyi ve vergi sistemini doğrudan
ilgilendirmektedir. Bu nedenle, 35 faslın tümünün müzakere sürecine
ULUSLARARASI ÇİFTE Bakanlığımız katkı sağlamıştır. Bakanlığımızdaki çalışmalar, tüm
15
VERGİLENDİRE Birimlerin katılımı ve Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi’nin
koordinasyonu ile devam etmektedir.
YOLSUZLUKLA MÜCADELE 18
Müzakere sürecine ilişkin yazılı ve görsel yayın miktarı 3 Ekim’den
GENİŞLEMEDEN SONRA sonra artmaya devam etmektedir. Bu yayınların çoğu, doğal olarak, yayını
19
İŞÇİLERİN SERBEST DOLAŞIMI yapan kurumun vizyonu ve felsefesi perspektifiyle yapılmaktadır. Maliye
Bakanlığı için de bunun bir ihtiyaç olduğunu düşündük. Bu ihtiyacı
SOSYAL İÇERME BELGESİ 21
karşılama saikiyle hazırladığımız Bültenin, Bakanlığımızda devam
etmekte olan çalışmalara sinerji kazandırmasını bekliyoruz.
KÜRESELLEŞME, YÖNETİM
24
SORUNU VE AB Saygılarımızla.

OLISNET – OECD KOMİTE BİLGİ


26
SİSTEMİ
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

AB İLE MÜZAKERE SÜRECİ


NİHAL SAMSUN KARABACAK

17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de toplanan başlığı kapsamına giren ülkemiz mevzuatının
AB Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesi’nde müktesebata uyum düzeyini ve uygulama
kararlaştırıldığı üzere, AB ile üyelik kapasitesini yeterli görmesi durumunda, söz
müzakereleri 3 Ekim 2005 tarihinde konusu başlığın müzakereye açılmasını
başlatılmıştır. Müzakere süreci ile başlayan önermektedir. Yeterli görülmemesi
bu yeni dönemin en önemli sonuçlarından biri durumunda ise, tarama sonu raporu yerine
de, Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde açılış kriterleri (benchmarks) iletilmekte ve
kurallarımızın ve kurumlarımızın AB ile müzakerelerin başlaması için bu kriterlerin
uyumlu bir hale getirilmesi anlamına gelen yerine getirilmesi istenmektedir.
AB müktesebatının üstlenilmesi olacaktır. Diğer yandan, fiili müzakerelere geçilmeden
Avrupa Birliği müktesebatı, Avrupa Birliği’nde önce Türkiye’nin açılan müzakere başlığı ile
bugüne kadar kabul edilmiş yasal ve hukuki ilgili kendi mevzuatını gözden geçirerek, ilgili
düzenlemeler ile ortak politikaların tümünden mevzuatın AB müktesebatına uyumunun
oluşmaktadır. Türkiye’nin sürekli olarak hangi takvimde ve ne tür değişiklikler
değişen ve hareketli bir hedef niteliği taşıyan yapılarak gerçekleştirileceğini ve
AB müktesebatına uyumu, müzakereler uygulanacağını içeren bir Pozisyon Belgesi
kapsamında açılacak 35 ayrı başlık halinde hazırlaması gerekmektedir. Söz konusu
gerçekleşecektir. Pozisyon Belgesi Bakanlar Kurulu’nun
AB katılım müzakereleri, iki aşamadan onayının ardından AB’ye sunulmaktadır. AB
oluşmaktadır. İlk aşama, her bir başlık için Dönem Başkanlığı Türkiye’nin Pozisyon
ayrı ayrı yapılan tarama çalışmasıdır. İkinci Belgesini tüm üye ülkelere dağıtacak ve hem
aşamada ise, fiili müzakerelere geçilmektedir. Komisyon hem de üye ülkelerin katkılarıyla
Ekim 2005 sonunda başlayan ve 1 yıl süren söz konusu başlık ile ilgili AB’nin Ortak
tarama sürecinde, Avrupa Komisyonu ile Pozisyon Belgesini oluşturacaktır.
birlikte müktesebatın başlıklar halinde Bunun ardından Komisyon’un önerisi ve 27
ayrıntılı bir incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bu Üye Devletin onayıyla fiili müzakerelere
süreçte Türk mevzuatı ile AB müktesebatı geçilmektedir. Fiili müzakereler AB Üye
karşılaştırılarak, müktesebatla uyumlu olan Devletlerinin Brüksel’deki Daimi Temsilcileri
mevzuat, değişiklik yapılması gereken ve Türkiye’nin Başmüzakerecisi
mevzuat ve çıkartılması gereken mevzuat başkanlığındaki müzakere heyeti arasında
tespit edilmiştir Tarama süreci de iki gerçekleşecektir.
aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada
Müzakerelerin resmi platformu AB Dışişleri
(tanıtıcı tarama), Avrupa Komisyonu Türk
Bakanları ve Türkiye Dışişleri Bakanının
yetkililerine ilgili AB müktesebatı hakkında
biraraya geldiği Hükümetler Arası
bilgi vermektedir. İkinci aşamada (ayrıntılı
Konferanstır ve müzakere sürecine ilişkin
tarama) ise, Türk yetkililer kendi mevzuatımız
siyasi kararlar ve müzakereye açılacak
ve idari kapasitemiz ile ilgili olarak Komisyon
başlıklar burada ilan edilmektedir.
yetkililerine bilgi vermekte ve uyum durumu
Müzakere Sürecinin başlaması ile birlikte
ve zamanlaması gibi konularda yöneltilen
ülkemizdeki çalışmaların koordineli bir
soruları cevaplandırmaktadır.
şekilde yürütülmesi amacıyla ilk olarak Devlet
Avrupa Komisyonu, tarama süreci sonunda
Bakanı Sayın Ali Babacan Başmüzakereci
hazırlayacağı raporda, belli bir müzakere

2
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

olarak belirlenmiştir. Bunun yanı sıra, katılım hakkında bilgilendirmek amacıyla


süreci ile ilgili tüm çalışmaların içinde yer başkanlığımız tarafından hizmet içi bir web
alacak ve 35 Faslın tümünü takip edecek bir sayfası oluşturulmuştur.
İzleme ve Yönlendirme Komitesi (İYK) Tanıtıcı ve ayrıntılı tarama süreci bütün
kurulmuştur. Bu komitenin üyeleri ABGS fasıllar için tamamlanmış olup,
Genel Sekreteri, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Bakanlığımızın koordinatör kurum olduğu
Yardımcısı, Başbakanlık Müsteşar Vergilendirme, Mali Kontrol, Mali ve Bütçesel
Yardımcısı ve Türkiye’nin AB Nezdinde Daimi Hükümler fasılları ile birlikte İşçilerin Serbest
Temsilcisidir. Dolaşımı, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunma
Müzakere sürecinde, Bakanlığımız Serbestisi, Sermayenin Serbest Dolaşımı,
bünyesinde gerçekleştirilecek çalışmaların Kamu Alımları, Şirketler Hukuku, Rekabet
izlenmesi ve tek bir elden yürütülmesi için AB Hukuku, Mali Hizmetler, Tarım ve Kırsal
Daimi Temas Noktası olarak Müsteşar Kalkınma, Balıkçılık, Ulaştırma, Enerji,
Yardımcısı Sayın İsa Coşkun belirlenmiştir. Ekonomik ve Parasal Birlik, İstatistik, Sosyal
Süreçte koordinasyon ve sekretarya Politika ve İstihdam, İşletme ve Sanayi
hizmetleri AB ve Dış İlişkiler Dairesi Politikası, Trans-Avrupa Ağları, Bölgesel
Başkanlığı tarafından yürütülmüş, katılım Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu,
sağlanan fasıllar itibari ile ilgili tüm Bakanlık Yargı ve Temel Haklar, Adalet, Özgürlük ve
Birimleri çalışmalara katılım ve katkı Güvenlik, Çevre, Gümrük Birliği ve Dış
sağlamışlardır. İlişkiler fasıllarına Bakanlığımızca katılım ve
Bunun yanı sıra, Bakanlığımız birimlerini katkı sağlanmıştır.
Avrupa Birliği, müzakere ve tarama süreci

*
ALMANYA’DA DÖNEM BAŞKANLIĞI TÖRENİ

Almanya, 1 Ocak’ta AB dönem başkanlığını Finlandiya’dan devraldı.

Almanya’nın 6 ay sürecek dönem başkanlığında, Türkiye’nin üyeliği, Avrupa anayasası ve


enerji sorunları, bu bağlamda da Rusya ile ilişkiler ön planda olacak. Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ne uygulanan izolasyonlar da gündeme gelecek. Almanya’nın dönem
başkanlığında, Türkiye’nin işletmeler ve sanayi politikası faslında, müzakerelere başlaması da
planlanıyor.

Müzakereye hazır olan mali kontrol, eğitim ve kültür ve ekonomik-parasal politikalar


başlıklarının, Almanya dönem başkanlığı sona ermeden açılıp açılmayacağı ise henüz
bilinmiyor.Almanya Başbakanı Angela Merkel ayrıca, 2005’te Fransa ve Hollanda’daki
referandumlarda reddedilen Avrupa Anayasası’nın canlandırılması için de çaba
harcayacak.Almanya, dönem başkanlığını Temmuz ayında Portekiz’e devredecek.

*
http://www.ntvmsnbc.com/news/396407.asp 02 Şubat 2007

3
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

KATILIM ÖNCESİ MALİ YARDIMLARIN ÖN KOŞULU - MERKEZİ OLMAYAN YAPILANMA


*
HAKAN KARABACAK

Avrupa Birliği tarafından fon sağlanan (Extended Decentralised Implementation


projeler, üç farklı yaklaşım ile System – EDIS) olarak da adlandırılmaktadır.
yönetilebilmektedir. Bunlar merkezden Avrupa Birliği Türkiye’den, diğer aday
(centralized), merkezi olmayan – önceden ülkelerden talep ettiği gibi, Merkezi Olmayan
(decentralized-ex ante) ve merkezi olmayan Uygulama Sistemi çerçevesinde mali
– sonradan (decentralized-ex-post) olarak yardımları kullanmaya yönelik idari
sıralanabilir. yapılanmasını oluşturmasını istemiştir. Bu
1- Merkezden yönetimde ihale ve sözleşme yeni idari yapılanma 18 Temmuz 2001
kararları, yararlanıcı ülke adına ve hesabına tarihinde yürürlüğe giren 2001/41 sayılı
hareket eden Komisyon tarafından Başbakanlık Genelgesi ile oluşturulmuştur.
alınmaktadır. Dolayısıyla bu sistemde Yukarıda sözü edilen önceden kontrole
Sözleşme Makamı AB Komisyonu’dur. dayanan bu yeni yapılanmada yer alan
2- Merkezi olmayan – önceden uygulama unsurlar aşağıdaki gibidir:
sisteminde, ihale ve sözleşme kararları Ulusal Mali Yardım Koordinatörü
yararlanıcı ülke tarafından atanan Sözleşme Avrupa Birliği ile Mali İşbirliğinin
Makamı (Merkezi Finans ve İhale Birimi) koordinasyonunu sağlayacak Ulusal Yardım
tarafından alınmaktadır. Bu kararlar, Avrupa Koordinatörlüğü görevi, şu anda Avrupa
Komisyonu’na (Delegasyona) onay için Birliği Genel Sekreteri Oğuz Demiralp
önceden iletilmektedir. Ancak bu onayın tarafından yürütülmekte ve bu görevin
ardından, Sözleşme Makamı ihale veya teklif Sekretarya hizmetleri Avrupa Birliği Genel
çağrısı işlemlerini başlatabilmektedir. Merkezi Sekreterliğince (ABGS) yerine getirilmektedir.
Olmayan Uygulama Sistemi (Decentralised Ulusal Mali Yardım Koordinatörü’nün başlıca
Implementation System – DIS) normal olarak görevleri Topluluk mali yardımının katılım
önceden (ex-ante) kontrole dayanmaktadır. süreciyle ilişkilendirilmesi ve fonların sadece
3- Merkezi olmayan – sonradan uygulama bu amaç için kullanılmasını teminen gerekli
sisteminde ihale kararları, Avrupa koordinasyonu sağlanması, Mali İşbirliği
Komisyonu’na önceden iletilmeden veya kapsamında değerlendirilecek projelerin
Komisyonun önceden onayı olmaksızın aday Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal
ülkedeki Sözleşme Makamı tarafından Programda yer alan öncelikler doğrultusunda
alınmaktadır. Bu durumda Sözleşme Makamı yönlendirilmesi, seçilmesi, uygulanması ve
gerçekleştirdiği işlemler için tam sorumluluk izlenmesinin sağlanması, Yıllık Finansman
üstlenmekte ve herhangi bir denetim veya Protokollerinin hazırlanması ve yıllık
soruşturmada bu işlemlerden sorumlu programların izlenmesi ve
sayılmaktadır. Bununla birlikte, Sözleşme değerlendirilmesinin koordine edilmesidir.
Makamı, ihale duyurularını veya ihale kararı Mali İşbirliği Komitesi
duyurularını yayınlanmak üzere AB
Mali işbirliğiyle ilgili olarak yürütülen
Komisyonu’na iletmektedir. Merkezi olmayan
çalışmalar arasında gerekli uyumun
sonradan uygulama sistemi, Genişletilmiş
sağlaması amacıyla Mali İşbirliği Komitesi
Merkezi Olmayan Uygulama Sistemi
(MİK) kurulmuştur. Mali İşbirliği Komitesi
*
Sayın Hakan Karabacak, 06 Mart 2006 tarihi itibariyle Başkanlığımızdaki görevinden ayrılıp Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği’nde Türkiye Sektör Meclisleri Müdürü olarak göreve başlamıştır. Kendisine Başkanlığımıza yaptığı değerli katkılardan
dolayı teşekkür eder, yeni görevinde başarılar dileriz.

4
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, DPT Yetkilendirme Görevlisi olarak tanımlanmıştır.


Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve ABGS Ulusal Yetkilendirme Görevlisi bu görevi
temsilcilerinden oluşmaktadır. Mali İşbirliği yerine getirmek üzere gerektiğinde bir
Komitesi’ne, Ulusal Mali Yardım Koordinatörü temsilci atayabilir. Ulusal Yetkilendirme
veya görevlendireceği temsilcisi başkanlık Görevlisinin başlıca görevleri Komisyondan
etmektedir. Sekretarya hizmetleri ABGS fonların transferini talep etmek ve fonları
tarafından yürütülen Mali İşbirliği Komitesinin yönetmek, Finansman Protokolünde yer alan
başlıca görevleri arasında mali kaynakların ulusal ve diğer mali kaynakların akışını
kullanımındaki önceliklerin belirlenmesi, sağlamak, mali yardımlara yönelik olarak
saptanacak öncelikler kapsamında yıllık Avrupa Birliği tarafından kabul edilmiş bir
programların hazırlanması, mali kaynakların mali raporlama sistemi oluşturmak ve
öncelikler doğrultusunda dağıtımını Finansman Anlaşmasında belirtilen usule
gözetilmesi ve mali işbirliği uygulamasının uygun olarak fonları Merkezi Finans ve İhale
izlenmesi ve değerlendirilmesi yer Birimine transfer etmektir.
almaktadır. Merkezi Finans ve İhale Birimi
Ortak İzleme Komitesi Mali İşbirliği kapsamındaki projelerin Avrupa
Ortak İzleme Komitesi, Ulusal Mali Yardım Birliği kural, düzenleme ve usullerine uygun
Koordinatörü, Ulusal Yetkilendirme Görevlisi, olarak ihaleleri, ödemeleri, muhasebe ve
Mali İşbirliği Komitesi ve Avrupa Birliği raporlama işlemleri Merkezi Finans ve İhale
Komisyonu temsilcilerinden oluşur. Ortak Birimi tarafından yerine getirilmektedir. Bu
İzleme Komitesi yılda en az bir kez birim, bir Program Yetkilendirme
toplanarak programları gözden geçirir. Ortak Görevlisi’nin sorumluluğu altında faaliyet
İzleme Komitesinin incelemesi, İzleme ve göstermekte olup, kararlarında bağımsızdır.
Değerlendirme Raporlarına dayanmakta ve Merkezi Finans ve İhale Birimi’nin
kararlar oybirliğiyle alınmaktadır. AB destekli faaliyetlerinden ve yürütülecek projelerin mali
yardım programlarının etkinliğini ve kalitesini yönetiminden sorumlu olan Program
temin eden Ortak İzleme Komitesinin başlıca Yetkilendirme Görevlisi, Ulusal Yardım
görevleri, izleme raporları kapsamında Koordinatörünün görüşü alınarak Ulusal
Finansman Protokollerinde yer alan Yetkilendirme Görevlisi tarafından atanan bir
hedeflerin gerçekleşmesini değerlendirmek kamu görevlisidir. Merkezi Finans ve İhale
ve belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için Birimi, ABGS’ye idari açıdan bağlıdır.
önceliklerde değişiklik, programlar arasında Uygulayıcı Kurum ve Kuruluşlar – Kıdemli
kaynak aktarımı ve gerekli hallerde program Program Görevlisi
bazında ilave mali kaynak önerisinde Merkezi olmayan yapılanma içerisinde yer
bulunmaktır. alan unsurlardan biri de Merkezi Finans ve
Ulusal Fon ve Ulusal Yetkilendirme İhale Birimi’nin Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Görevlisi Zaptının 7 inci maddesinde açıklanan
Kıdemli Program Görevlisi’dir. Kıdemli
Avrupa Birliği’nden sağlanacak mali
Program Görevlisi (Senior Programme
yardımlar Hazine Müsteşarlığı tarafından
Officer – SPO), projelerin teknik düzeyde iyi
açılacak ve yönetilecek bir Ulusal Fonda
ve zamanında uygulanmasını sağlamak
toplanmaktadır. Fonu yönetmek üzere
üzere, projeyle ilgili Bakanlık veya Kuruluş
Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı Ulusal
tarafından atanan bir kamu görevlisidir.

5
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

Birden fazla projeye sahip kurumların ayrı Avrupa Birliği tarafından tüm aday ülkelerden
projeleri için ayrı Kıdemli Program Görevlileri talep edilen Merkezi olmayan yapılanma mali
atamaları gerekmektedir. Sonuç olarak yardımları kullanmanın bir önkoşulu
Başbakanlık Genelgesi ile oluşturulan yeni niteliğindedir. Bu yeni yapı, katılım öncesi
idari yapıyla beraber, Topluluk tarafından süreçte AB tarafından sağlanacak mali
finanse edilecek projelerin belirlenmesi, yardımların, Katılım Ortaklığı Belgesi ve
yönetimi, izlenmesi ve değerlendirilmesi Ulusal Programda yer alan önceliklere uygun
Türkiye tarafından yerine getirilmekte ve mali projeler kapsamında kullanılabilmesini
işbirliğinin farklı safhaları, farklı birimler ve sağlamaktadır.
kişilerce uygulanmakta ve denetlenmektedir.

18 Temmuz 2001 Tarih ve 2001/41 sayılı Başbakanlık Genelgesi.


TÜSİAD Avrupa Birliği Temsilciliği, Türkiye-Avrupa Birliği Mali İşbirliği, Projeler İçin Pratik Bilgiler, Brüksel, Mayıs 2002,
TS/BXL/02-03. TÜSİAD (2002).
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

*
BULGARİSTAN VE ROMANYA AB ÜYESİ OLDU

Bulgaristan ve Romanya’nın 1 Ocak 2007 tarihi itibariyle resmen Avrupa Birliği üyesi olmaları ile
birlikte AB’ye üye ülkelerin sayısı 27'ye yükseldi. Bulgaristan ve Romanya’nın AB'ye katılımını
kutlamak üzere Romanya’nın başkenti Bükreş’te bir araya gelen Avrupa Parlamentosu Başkanı
Joseph Borrell, Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ve AB üyesi birçok
ülkenin yetkilileri, iki ülkenin Birliğe katılımından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Sofya ve Bükreş
ile kurulan bağlantılarda iki yeni üye halkına seslenen Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso ise,
Avrupa Birliği ailesine katılan iki yeni üye ülkenin vatandaşlarını tebrik ederken, bu iki ülkenin sahip
olduğu kültürel ve tarihi mirasların Birliği zenginleştireceğini ve Birlik ekonomisinin gelişmesine
katkıda bulunacağını belirtti.

*
SLOVENYA AVRO ALANINA KATILDI
1 Ocak 2007 tarihinden itibaren Slovenya’nın Avro Alanı’na katılması ile birlikte tek para birimini
kullanan üye sayısı 12’den 13’e yükseldi. Slovenya, 2004 yılında Birliğe katılan 10 üye arasında
Avro’yu para birimi olarak kullanacak ilk ülke oldu.

*
http://www.ikv.org.tr/haberler2.php?ID=1585 01 Şubat 2007

6
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

ORTAK PAZARDAN TEK PAZARA


NESRİN ALİCAN

Tek Pazar, Avrupa Topluluğunu oluşturan 1992’de sona erecek, malların yanı sıra,
üye ülkelerin bir araya gelerek, aralarındaki hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin Roma
ticari engellerin kaldırıldığı ve sonuç olarak Antlaşmasının hükümlerine uygun olarak
kişilerin, sermayenin, hizmetlerin ve malların serbest dolaşımına imkan veren, iç
serbest dolaştığı, dolayısıyla iç sınırların sınırlardan arındırılmış bir alan kurulmasını
olmadığı bir alanı ifade eder. Çoğu zaman amaçlayan Avrupa Tek Senedi imzalanmıştır.
“Tek Pazar” kavramı “Ortak Pazar” ile Topluluk içerisinde ortak politikalar
karıştırılmaktadır. “Ortak Pazar” kavramı izlenmesinin yanı sıra, 1987 yılında Jaques
daha çok gümrük vergilerinin karşılıklı olarak Delors’un hazırladığı raporla ekonomik
kaldırıldığı, malların serbest dolaşımına bütünleşmeyi tamamlayacak olan, tek
imkan veren bir bütünleşmeyi ifade etmekte paranın kullanımını öngören parasal birlik
kullanılmaktadır. Ancak diğer taraftan da, takvimi belirlenmiş, 1992 Maastricht
Avrupa Birliğinin ekonomik bütünleşmesinin Antlaşması ile takvim detaylandırılmıştır.
temel taşını oluşturmaktadır. Böylece, 1 Ocak 1993’te Tek Pazar yürürlüğe
Tek Pazara tarihsel perspektiften girmiştir.
bakıldığında, oluşumunda II. Dünya Tek Pazar ile asıl amaçlanan, ekonomik
Savaşının getirmiş olduğu ekonomik yıkımın bunalımların yaratmış olduğu işsizlik ve
büyük derecede etkili olduğu görülmektedir. durgunluğun önlenmesidir. Çünkü, Tek Pazar
Bu doğrultuda, 1951 Paris Antlaşması ile ile birlikte, ticareti, ekonomik gelişmeyi
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) engelleyen ve dolayısıyla kişisel refahı
kurulmuş, kömür sektöründe başlayan düşüren engellerin (vergi farklılıkları, diploma
bütünleşmenin, diğer sektörlere de denkliği uyuşmazlıkları, kur farkları gibi)
geliştirilmesi amacıyla 1957 Roma ortadan kaldırılarak, üye ülkelerin izledikleri
Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu ortak bir sistem oluşturulmaktadır.
oluşturulmuştur. Roma Antlaşmasının 8A, 8B Bu sistemin oluşumu dört sütunda
ve 8C maddelerinde ortak pazarın tanımı incelenmektedir:
yapılmış ve ekonomik bütünleşmenin
• Ortak bir gümrük tarifesinin
amacının, gümrük vergilerinin, dolayısıyla
uygulanması sağlanmakta,
ticari engellerinin kaldırıldığı bir ortak pazar
yaratılması olduğu vurgulanmıştır. Bu • Malların, kişilerin, sermayenin ve
doğrultuda, gümrük vergileri aşamalı olarak 1 hizmetlerin serbest dolaşımı
Temmuz 1968’de kaldırılmıştır. Bununla gerçekleştirilmekte,
amaçlanan, ekonomik bütünleşmenin • Var olan farklı mevzuat, tüzük ve
maliyetlerinin azaltılması, malların serbest yönetmelikler uyumlaştırılmakta,
dolaşımının sağlanması ve böylece ticaret • Komisyon tarafından yönetilen bir
hacminin artırılması olmuştur. Ancak, 1973 rekabet politikası oluşturulmaktadır.
Petrol krizi ve 1979’da Sovyetler Birliği’nin
1993’te Tek Pazar’a geçilmesi sonucu
Afganistan’ı işgal etmesi Avrupa Topluluğunu
amaçlanan yararlar da sağlanmış
ekonomik ve siyasi yönden olumsuz
görünmektedir. Avrupa Komisyonu’nun
etkilemiş, Topluluk içerisinde farklı politikalar
2004’teki raporuna göre; Tek Pazar, 2,5
izlenmesinin yaratmış olduğu sorunlar, üye
milyon yeni iş ve 800 milyar Euro’luk bir gelir
ülkeleri ortak politikalar izlenmesi yönünde
sağlamıştır. Bunun yanı sıra, Mayıs 2004’teki
harekete geçirmiştir. Bu doğrultuda; 31 Aralık

7
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

10 üyelik genişlemeden sonra da Avrupa Tek ulaşılamamaktadır. Bu durum, örneğin 2000


Pazar alanının da genişleyerek, firmaların yılı Lizbon Stratejisinin uygulanmasında
450 milyonluk tüketici potansiyeline yaşanan sorunlarda kendisini göstermektedir.
ulaşabildiği, dolayısıyla bunun yeni yatırımlar 2010 yılına kadar Avrupa’da ekonomik
1
ve iş olanakları yarattığını belirtmiştir. büyüme, sosyal gelişme, yeni iş olanakları
Ayrıca, 1997’de Komisyon tarafından yaratması, bilim ve teknoloji alanında AB’yi
hazırlanan “Tek Pazar Eylem Planı”, pazarın Japonya ve ABD ile rekabet eder duruma
işleyişinin iyileştirilmesi ve amaçlanan getirmesi öngörülen Lizbon Stratejisi, üye
hedeflere ulaşılması için bir dizi önlem devletlerin kendi ülkelerinde almaları gereken
alınmasını öngörmüştür. Bunun yanı sıra, önlemleri almadıklarından bir sonuca
Komisyon’un “2003-2006 Tek Pazar ulaşamamış, nitekim strateji 25 Temmuz
Stratejisi” ile pazarın geliştirilmesine yönelik, 2005’te revize edilmiştir.
nüfus sorununun üstesinden gelinmesi, Yasaların uygulanmaması ile ilgili olarak,
düzenleyici çerçevenin basitleştirilmesi, vergi Komisyon cezai yaptırımlar öngörebilmekte,
engellerinin azaltılması, daha iyi bilgi akışı ancak, üye ülkelerin topluluk hukuku ihlalleri
sağlanması gibi konularda adım atmayı nedeniyle verilen cezalar, AB vergi
hedeflemiştir. Ancak, en son yayınlanan mükellefleri tarafından ödenmektedir. Bu
rapora göre, işgücünün serbest dolaşımının durum da, AB vatandaşlarının, zaten söz
diğer AB ülkelerinde yeteri kadar sahibi olamadıkları, ortak politikaların yer
sağlanamadığı ve kendi ülkelerinden başka aldığı Tek Pazar’a güven duymalarını
bir AB ülkesinde çalışan AB vatandaşlarının önlemektedir.
2
sadece %1.5 oranında olduğu belirtilmiştir Bu veriler ışığında, Ortak Pazar’dan Tek
Komisyon’un bu konuda yeni bir “Hareket Pazar’a giden yolda, üye ülkelerin bir yol
Planı” (Mobility Plan) hazırlaması ayrımında oldukları görülmektedir. Ya üye
öngörülmektedir. devletler Ortak Pazar ile hedeflenen
Ancak, tüm bu gelişmelere rağmen Tek amaçlara ulaşmak için gerçek bir irade
Pazar hedefleri henüz tam olarak sergileyecekler ya da Makyavellist bir
gerçekleşmemiştir. Bu konuda yaşanan en yaklaşımla hareket ederek, ulusal çıkarlarını
büyük ve en temel sorun, Topluluk amaca giden yolda her türlü şekilde
hukukunun yürürlüğe girmesinde yaşanan kullanacaklar ve yaşanmış köklü bir tarihsel,
gecikmeler ve üye ülkelerin Topluluk siyasal ve ekonomik gelişimi göz ardı
hukukunu kendi hukuk sistemlerinde edeceklerdir. Ancak bu konuda, siyasilerin;
3
uygulamadaki isteksizlikleridir. Yasaların vatandaşlarının desteğini sağlayacakları,
uyumlaştırılmasında yaşanan çekimserlik, gelecek içerikli geniş bir perspektiften
Topluluk içerisinde farklı politikalar bakarak karar vermeleri büyük önem
izlenmesine neden olmakta, böylece Tek taşımaktadır.
Pazarla hedeflenen amaçlara

1
<http://www.politics.co.uk/issues/european-single-market.htm> 30.01.2006.
2
<http://www.abhaber.com> 30.01.2006.
3
<http://www.europa.eu.int/pol/singl/index.htm> 30.01.2006.

8
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

İKTİSADİ BÜTÜNLEŞME, GÜMRÜK BİRLİĞİ VE TÜRKİYE


ORHAN ELÇİ

İnsanoğlu eşyaların dünya üzerindeki maddesi bu anlaşmaları yasaklamıştır.


rastgele dağılımı ve kıtlık nedeniyle, Serbest Ticaret Bölgelerinde ise üyeler
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için sahip aralarında gümrük ve tarifeleri sıfırlarken
oldukları materyalleri diğerleriyle takas üçüncü ülkelere serbestçe ticaret politikası
etmeye başlamıştır. Zaman içinde kabileler uygulayabilirler. Serbest Ticaret Bölgesinden
ateş yakarak, davul, gong gibi aletlerle ses farklı olarak Gümrük Birliğinde üyeler üçüncü
çıkararak, vb. yollarla diğer kabilelere takas ülkelere uygulanacak ortak politikalar
isteklerini iletmişlerdir. Parayı bularak alım belirlerler. Ortak Pazarda Gümrük Birliğine ek
satım işlerini birbirinden ayırmış ve eş olarak üretim faktörleri serbest dolaşır. Bir
zamanlı takas gerekliliğini ortadan ileri aşama olan Ekonomik ve Parasal Birlikte
kaldırmışlardır. Ticaret, aracı kişiler üyeler ortak para ve maliye politikaları
tarafından gerçekleştirilmiş, ipek yolunun belirlerler. Bu aşamadan sonra üyelerin bir
kullanılması, bankacılığın yükselişi, Siyasi Birlik oluşturmaları beklenir.
merkantilizm, denizaşırı ticaret, kapitalizm ve Dünya Savaşlarının harap ettiği Avrupalı
sömürgecilik, izleyen gelişmeler olmuştur. ülkeler özellikle kalıcı bir barış sağlamaya
Gelişen ticaretin tehdit olarak algılanmasıyla yönelik olarak kömür ve çelik üretiminin
birlikte ülkeler kendilerini korumaya yönelik yönetimini bir Yüksek Otorite’ye bırakmak
ticareti engelleyici önlemler geliştirmişlerdir. üzere Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu
İktisadi bütünleşme ise ilk kez 18. yüzyılın kurmuş, elde edilen başarıların ardından bu
sonlarında incelenmiştir. Smith, üyeleri bütünleşmenin tüm alanlara yayılması
arasında tarifelerin sıfırlandığı ve üye sağlanmış, Gümrük Birliği ve Ortak Pazar
olmayanlara karşı ortak bir tarife uygulandığı kurulmuştur. Bir Avrupalı ülke olarak Türkiye
gümrük birliğinin, birlik içindeki hem alıcı hem de bu bütünleşmenin içinde yerini almak
de satıcılar için yararlı olacağının farkına üzere ortaklık başvurusunda bulunmuştur.
varmış, Ricardo da serbest ticareti Nihai hedefi tam üyelik olan Ankara
savunmuştur. Anlaşması imzalanmıştır. Bu Anlaşma’nın
Gümrük Birliği teorisi hakkındaki ilk ciddi amaçlarından biri olarak, Türkiye 1/95 sayılı
çalışma Viner’ ın The Customs Union Issue Ortaklık Konseyi Kararı ile Gümrük Birliği’ ne
adlı kitabıdır. Viner bu kitabında ticaretin katılmıştır. O günden bu yana bu Birliğin
refah etkilerini ticaret yaratıcı ve ticaret Türkiye ekonomisine etkileri tartışılmıştır.
saptırıcı etkilerle anlatmış, bütünleşmenin Harrison, Rutherford ve Tarr 1996’da
üretim üzerindeki etkilerine yoğunlaşmıştır. yaptıkları bir çalışmada Gümrük Birliği’nin
Meade analize tüketim üzerindeki etkileri refah, işgücü, sektörel katma değer, gelir,
dahil etmiş, Vanek teoriyi sistematize ederek döviz kurları ve ilgili diğer değişkenler
etkileri bir genel denge analizi çerçevesinde üzerindeki etkilerini belirleyecek bir genel
incelemiştir. denge modeli geliştirmişlerdir. Bu model
çerçevesinde Türkiye’nin kazancını
İktisadi bütünleşmenin ilk aşaması olarak
GSMH’nın %1-1,5’i kadar hesaplamışlardır.
karşımıza Tercihli Ticaret Anlaşmaları
Hartler ve Laird (1997) ise Gümrük Birliği’nin
çıkmaktadır. En dar kapsamlı olan bu
Türkiye’ye sağlayacağı en önemli kazancın
aşamada bazı mallarda tarifeler
üçüncü ülke pazarlarına girişteki kolaylıklar
düşürülmektedir. Ancak tarife ve kotalar
olduğunu belirtmişlerdir. Yapılan bu
tamamen düşürülmediği için GATT’ın 24.
çalışmalar, Türkiye’nin faydasını ancak tam

9
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

üyelikle ençoklaştırabileceğini ortaya nüfusuyla Avrupa Birliği’ne giremeyecektir. O


koymuştur. halde Gümrük Birliği yerine Serbest Ticaret
Türkiye’deki tartışmalar ise daha çok politik Bölgesi kurulmalıdır.
düzeydedir. Ya Gümrük Birliği tam üyelik Her şeyden önce Gümrük Birliği, Ankara
olarak algılanmıştır, ya da üyesi olunmayan Anlaşması’ndan doğan bir yükümlülüktür.
bir Birlikle Gümrük Birliği oluşturmak çok 1999 Helsinki Zirvesi’nde aday ülke statüsü
anlamsız bulunmuştur. İkinci düşünceyi alınmış ve 3 Ekim 2006’da müzakere
savunanların en önemli gerekçesi üçüncü sürecinin başlayacağı kararlaştırılmıştır.
ülkelere karşı oluşturulacak ortak dış ticaret Türkiye, tam üye olma kararlılığı ile
politikasına Türkiye’nin tam üye olmadan müzakerelere hazırlanacak ve dışında
müdahale edemeyecek olması ve kalmayı hazmedemeyeceği Avrupa Birliği’nin
belirlenecek politikaları aynen uygulamak üyesi olacaktır.
zorunda olmasıdır. Türkiye özellikle kalabalık

Bekmez,S.(2002)”Sectoral Impacts of Turkish Accession to the European Union”, Eastern European Economics,
vol.40,no.2, March-April,pp.57-84.
Harrison,G.W.;Rutherford,T.F.;Tarr,D.G.(1996)”Economic Implications for Turkey of a Customs Union with the
European Union” The World Bank, Policy Research Working Paper 1599.
Hartler,C.;Laird,S.(1999)”The EU Model and Turkey-A Case for Thanksgiving?”, WTO, Working Paper.
Lohrmann,A.M.(2002)”A Dynamic Analysis of Turkey’s Trade with the European Union in the 1990s”, Russion and East
European Finance and Trade, vol.38, no.2, March-April, pp.44-58.
Mercenier.J.;Yeldan,E.(1997)”On Turkey’s Tade Policy: Is a Customs Union with Europe Enough?”, European
Economic Review, 41, pp 871-880.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

10
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

REKABETİ SÜRDÜRMEK
ÖZGÜR CAN ÖZBEK

Rekabet kavramının ekonomi politikası içine oyuncusu olmak için bile hakem tarafından
sokulması, uygulanması ve denetlenmesi uygulanacak kaideleri bilmek yeterli değildir.
serbest piyasa savunucuları için hayati bir 2- Küresel Rekabet
olgu olagelmiştir. Hamburg’daki Max Planck
Günümüzde ne zaman rekabetten
Enstitüsünde profesör olan Ernst-Joachim
bahsedilse, bunun küresel hale geldiği
Mestmacker bu süreci ‘Maintaining
vurgulanmaktadır. Sistemler arası rekabet
Competition’ makalesinde ele almıştır.
sosyalizm-kapitalizm düzleminden bölgesel
Makalede Mestmacker rekabet kavramı ve
bloklar düzlemine kaymıştır. Artık küresel
rekabet politikası ile ilgili önemli tartışmaları 5
rekabet Amerika Kıtasında Birleşik
başlık altında incelemiştir. Bu çalışmada
Devletlerin, Doğu Asya’da Japonya’nın,
yazarın makalesi özetle aktarılmaya ve
Avrupa Kıtasında Avrupa Birliğinin liderliğini
rekabet ‘kurumu’ ile ilgili tartışmalar için
yaptığı bölgesel bloklarla tanımlanmaktadır.
sağlam bir zemin oluşturulmaya çalışılacaktır.
Küresel rekabetin bölgeselleşmesinde en
1- Rekabet Politikası Karşısında Değişen
büyük katkı Avrupa Topluluğundan gelmiştir.
Zorluklar
Topluluk safi bir gümrük birliği olmanın
20. yüzyıl planlı sosyalist ekonomilerin ötesine geçtikçe küresel rekabette kendi
yükselişine ve daha sonra düşüşüne sahne adına bir oyuncu olarak algılanmaya
olmuştur. Bu süreç önceleri planlı başlamıştır. Topluluk kuruluşundan itibaren
ekonomilerle yönetilen ülkelerin piyasa uluslararası rekabette rol oynamak
ekonomileri haline dönüşümleri sorununu konusunda hevesli olmuştur ve bu rolü
gündeme getirmiştir. Şüphesiz ‘rekabet’ Avrupa sanayisinin uluslararası düzeyde
kavramının daha önce bir anlam ifade daha rekabetçi olmasına yardım etmek
etmediği bu ekonomiler için öncelikli olarak olarak özetlemiştir.
sağlanması gereken bazı koşullar vardır.
Aynı şekilde Birleşik Devletler için de stratejik
Corin Edwards bu koşulları şöyle
ticaret politikası anahtar kavramdır.
sıralamaktadır:
Japonya’da yatırım, kapasite artırımı gibi
“ Rekabet, hukuk ve gelenek tarafından kararlar yalnızca özel sektöre
belirilenmiş kesin oyun kuralları dahilinde bırakılamayacak kadar önemli kabul
cereyan eder. Bu kurallar, ticari ilişkilerin edilmekte ve kamu sektörüyle özel sektörün
devam ettirildiği bir çerçeve oluştururlar. işbirliğiyle alınmaktadır. Böyle politikalar
Kurallar sadece elle tutulur şeyler için değil rekabetçi bir düzen için en önemli
ticari unvanlar gibi sözleşmelerden doğan önkoşullardan birine zarar vermektedir. Bu
gayri maddi haklar için de geçerli bir mülkiyet koşul, pazar dahilinde hiçbir kişi ya da gruba
hakkı tanımlar. Sözleşmelerin yapılışı ve kanun, siyasa ya da ticari ittifak temelinde
mülkiyet haklarının değişimi için yöntem öncelikli bir statü sağlanmamasıdır.
oluşturur. Kurallar, ticari işlemler, iş ilişkileri
3- Stratejik İttifaklar
ve şirket tipleri için bir adlandırma sistemi
Bugün stratejik ittifaklara küresel rekabetin
oluştururken tahrifatı ve sahtekarlığı
özü gözüyle bakılmaktadır. Strateji kelimesi
cezalandırır”.
kesin planlanma ve öngörülebilir başarı gibi
Rekabetçi bir sistemde kurallar rekabetçi bir
çağrışımları, ittifak ise egemenliğe yaptığı
spordaki gibi olmalıdır. Fakat başarılı bir
vurgu sebebiyle olumlu kavramlar olarak
takım kurmak bir yana başarılı bir futbol
görülmektedir. Ancak bu kavramların kuralları

11
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

belirlenmiş rekabetçi bir ortamla örtüştüğünü damping ve stratejik dampingdir. Raporda


söylemek zordur. Günümüzde stratejik stratejik dampingin hedefinin, “önemli ihracat
ittifaklar en çok ileri teknolojilerin geliştirildiği piyasalarında güçlü bir pozisyona ulaşmak
ve üretildiği endüstrilerde görülmektedir. için agresif ithalat stratejisi uygulamak”
Semi-kondüktörler, bioteknoloji ve olduğu belirtilmiş ve şöyle denmiştir: “Böyle
telekomünikasyon bunların başlıcalarıdır. Bu bir dampingin yapısı ithalatçının yabancı
koşullar altında, piyasaları ve milli sınırları rekabetin zayıf olduğu ya da hiç olmadığı bir
aşan, eş zamanlı kısıtlayıcı sonuçları iç piyasadan işlerini yürüttüğü gerçeğine
düşünmeden rekabet kurallarını bireysel dayanır. Stratejinin ana hedefi elektronik
sözleşmelere uyarlamak yeterli olmayacaktır. sektöründe olduğu gibi ölçek ve öğrenme
Oligopolistik davranış incelenirken, ekonomilerinden yararlanarak üretimi
4
hükümetlerin ve supranasyonel otoritelerin artırmaktır”
‘kendi’ şirketlerinin küresel düzeyde başarılı Ayrıca, Avrupa Topluluğu Adalet Divanın
olmaları amacına hizmet eden kasıtlı Toplulukla ilgili durumlar söz konusu
kabulleri boyutu da hesaba katılmalıdır. olduğunda rekabet kurallarını özel
Hükümetler vergi destekleri yoluyla ar-ge sınırlamaları teşvik eden ya da güçlendiren
çalışmalarını, yatırımı ve üretimi finanse uygulamalar sebebiyle hükümetlere de
edebilmektedir. Ayrıca rakiplerin sınırlarına uygulayabildiği vurgulanmalıdır. Divan,
girmesini anti damping gibi yollarla Topluluk kurumlarının damping sebebiyle
engelleyebilmekte ve yerel antitröst ciddi ekonomik zarara uğradıklarını teslim
yasalarının uygulanmasını ‘unutabilmektedir’. etmektedir.
Bu durum küresel, kural temelli ticaret 5. Bir Keşif Süreci Olarak Rekabet
politikası ve ticaret blokları arasındaki
Prensip olarak piyasa ekonomisi ve rekabeti
gerginliğin ve hatta açık ihtilafın sebebidir.
tercih eden ekonomiler güçlü lobilerin
4- Kontrollü Rekabet etkilerine maruz kalmaktadır. Kısa dönemli
Bozulmamış rekabet olasılığının önündeki bir yeniden seçilme, uzun dönemde
diğer engel damping ve anti dampingdir. gerçekleşmesine çok az katkı yapabileceğiniz
Damping basitçe bir ürünün yabancı hedeflerin önüne geçmektedir. Bu,
piyasada yerli piyasadakinden düşük bir demokrasilerin düzeltemeyeceğimiz
fiyata satılması olarak tanımlanabilir. Fiyat eksikliklerinden biridir; yapabileceğimiz bunu
farklılaştırmaları rekabet politikası dahilindeki asgari düzeye indirmeye çalışmaktır. Bu
en tartışmalı konulardan biridir. Çünkü çoğu sebeple özellikle akademisyenler siyasi
zaman rekabetçi olmayan sonuçlar temsilcilere toplumun uluslar arası serbest
doğurmalarına rağmen kimi durumlarda fiyat ticaretten uzun vadeli çıkarını anlatmaktan
farklılaştırmaları tam da rekabetin özü yılmamalıdır. Temsilcilere hatırlatılmalıdır ki,
olabilmektedirler. uluslararası ekonomik anlaşmazlıkların
Avrupa Komisyonu 1993 raporunda üç politize edilmesi, mahkemeler ve bağımsız
zararlı damping tipi belirlemiştir. Bunlar, kuruluşların kural temelli kararlar vermesinin
devlet ticari dampingi, konjonktürel (devrevi) kötü ve tehlikeli bir alternatifidir.

4
Commision of the European Communities, 28 October 1993, 11th Annual Report from the
Commission to the European Parliament on the Community’s Antidumping and Antisubsidy
Activities 1992

12
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

AVRUPA BİRLİĞİ VERGİLENDİRME POLİTİKASININ TEMELLERİ


EKİN GÜNDAY ECER

Avrupa Birliği’nin kuruluşundan bu yana politikasından bahsetmek mümkün


temel amacı malların, hizmetlerin, olmamaktadır.
sermayenin ve işgücünün serbest Avrupa Birliği’nde vergilendirme yetkisi esas
dolaşımının sağlanması, üye ülkeler olarak üye devlete aittir, üye devlet anayasal
arasındaki ekonomik bütünleşmenin veya idari düzenlemelerine bağlı olarak
maksimum düzeye çıkarılması ve “Tek bölgesel ya da yerel idareleri yetkili kılabilir.
Pazar”dan olabildiğince çok ekonomik fayda Bu kapsamda Avrupa Birliği’nin amacı tüm
sağlanmasıdır. Tek Pazar fikrinin tam olarak üye ülkelerde mevcut vergilerin
gerçekleştirilebilmesi için tüketim vergilerinin standartlaştırılması değil, mevcut vergilerin
olabildiğince uyumlaştırılması gerekmektedir. hem kendi aralarında, hem de Avrupa
Tek Pazar fikri tam olarak uygulandığında ve Birliği’nin kurucu antlaşmaları ile uyumlu hale
tüketiciler tercih ettikleri üye ülkelerden getirilmesidir.
diledikleri malları satın alıp, sınır kontrolleri
Avrupa Birliği’nin vergi alanındaki
olmaksızın kendi ülkelerine
düzenlemelerinin temeli ve çerçevesi Roma
götürebildiklerinde farklı vergi
Antlaşması’nın 95, 96, 99 ve
uygulamalarının ticaret üzerinde saptırıcı
100.maddeleridir. Bu maddeler sermaye
etkisi olabilecektir.
hareketleri ve hisse transferleri, katma değer
2001 yılında AB Zirvesi’nde belirlenen Lizbon vergisi, doğrudan vergilendirme, dolaylı
Stratejisi, Avrupa Birliği için 2010 yılına kadar vergiler ve idari işbirliği alanlarını
dünyada rekabet gücü en yüksek ve dinamik kapsamaktadır. Kurucu Antlaşma’nın 90.
bilgi ekonomisi niteliği kazanarak, daha iyi maddesinde (eski 95. madde) “Hiçbir üye
istihdam ve sosyal uyum içeren sürdürülebilir devlet, diğer üye ülkelerin ürünlerine yerli
bir büyüme sağlanmasını hedef olarak ürünlere uygulanandan daha yüksek,
koymuştur. 2002 yılında Tek Para Sistemine doğrudan ya da dolaylı vergi koyamaz.”
geçişle tamamlanmaya çalışılan Ekonomik ve hükmü yer almaktadır. Bu madde özellikle
Parasal Birlik hedeflerinin de tam olarak vergi yasalarının ayrımcılık yapmama
gerçekleştirilmesi ancak vergi alanında prensibini vurgular. Bir ülke koyduğu vergi
uyumlaştırma olması halinde mümkün önlemleri ile yerli bir ürünün rakiplerine karşı
olacaktır. Ayrıca uluslararası şirket korunmasını sağlayamaz. Kurucu
birleşmeleri, elektronik ticaretin yayılması ve Antlaşma’nın 93. maddesinde (eski 99.
üretimin globalleşmesi de Avrupa Birliği madde) Konsey’in, Komsiyon’un önerisi
içerisinde vergi politikalarının üzerine oybirliği ile hareket ederek muamele
uyumlaştırılmasını gerekli kılmaktadır. vergisi, özel tüketim vergileri ve diğer dolaylı
Vergi konusu ülkelerin egemenlik vergiler için, mevzuat uyumlaştırmasına
alanlarından birini oluşturmaktadır ve vergi yönelik olarak düzenlemeler yapacağı
gelirleri olmadan ülkelerin ekonomik ve belirtilmektedir. Ayrıca 94. madde doğrudan
sosyal politikalarını uygulama imkanları vergilendirme için, uyumlaştırmadan değil,
bulunmamaktadır. Bu nedenle Avrupa sadece mevzuatın yakınlaştırılmasından
Birliği’ne üye ülkelerin vergi politikaları bahsetmekte ve bunu da sadece tek pazarı
arasında farklılıklar bulunmaktadır ve Avrupa doğrudan etkileyen hususlarla
Birliği’nde tam olarak uyumlaştırılmış bir vergi sınırlamaktadır. 5

5
<http://www.ikv.org.tr/pdfs/961fd1e2.pdf.2000>, s.6.

13
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

Avrupa Birliği Antlaşması’nın 269. maddesi bütçesinin bir kalemi olmuştur. Bu kararın
Topluluğun bütçesinin tamamen kendi ardından Katma Değer Vergisinin topluluk
kaynakları ile finanse edilmesini içinde uyumlaştırılması amacıyla 6. Katma
öngörmektedir. Mevcut durumda bu Değer Vergisi Direktifi yayımlanmıştır. Özel
kaynaklar tarımsal vergiler, gümrük vergileri, Tüketim Vergisi uyumlaştırılması alanında ise
uyumlaştırılmış matrahtan hesaplanan çabalar özellikle Tek Pazar fikrinin gündeme
KDV’nin belli bir yüzdesi ve GSMH’nın belli gelmesiyle hız kazanmış ve 1 Ocak 1993
bir yüzdesinden oluşmaktadır. Bu maddeden tarihi öncesinde bu alanda birçok
de anlaşılacağı üzere Avrupa Birliği’nin vergi düzenlemeler yapılmıştır. Özel Tüketim
yaratma ve koyma yetkisi bulunmamaktadır.6 Vergisi temel olarak üç ana ürün grubunu
Avrupa Birliği’nde vergi politikalarının kapsamaktadır: İşlenmiş tütün mamulleri,
uyumlaştırılması alanında ilk düzenleme alkol ve alkollü içecekler ve enerji ürünleri.
sermaye artırımlarındaki dolaylı vergiler ile Doğrudan vergiler alanında ise Avrupa
7
ilgilidir (Directive 69/335/EEC). Bu ilk Birliği’nde uyumlaştırılmış politikalardan
düzenlemenin ardından, Katma Değer bahsetmek mümkün değildir. Doğrudan
Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi’nin vergilerle ilgili olarak düzenlemeler özellikle
uyumlaştırılması amacıyla düzenlemeler çifte vergilendirme ve sınırötesi ekonomik
yapılmıştır. 1970 yılında alınan kararla Katma faaliyetlerle ilgilidir.
Değer Vergisi’nin belli bir yüzdesi Birlik

*
KIBRIS'A DOĞRUDAN TİCARETE ONAY

Avrupa Birliği dışişleri bakanları bugün Kuzey Kıbrıs'a doğrudan ticaret kanallarının
açılmasına ilişkin çalışmaların geciktirilmeden başlatılması kararı aldı.

AB Konseyi'nden açıklanan karar metninde, "AB Komisyonu'nun, Konseye üye devletlerin


onayına sunduğu Kıbrıs Cumhuriyeti'nin etkin kontrol tatbik etmediği alanlarıyla ticaret için
özel şartlar getiren önerisinin kabul edilmesi için çalışmalar geciktirilmeden başlamalıdır"
ifadeleri kullanıldı.

*
http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2007/01/070122_cyprus_update.shtml 02 Şubat 2007

6
European Commission “Tax Policy in the European Union”.
7
ibid.

14
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

ULUSLARARASI ÇİFTE VERGİLENDİRME


YONCA SAKA TUTULMAZ

Verginin mükerrer olması, Vergi Usül "mukimlik ilkesi" uyarınca da geliri elde eden
Kanunu’nun üçüncü bölümü olan “Vergi kişinin yerleşik olduğu ülkede verginin
Hatalarını Düzeltme ve Reddiyat” kısmının konusuna girebilir. Böylece uluslararası
117. maddesinde yer alan tanımıyla “Aynı hukuksal çifte vergilendirme sorunu ortaya
vergi kanununun uygulanmasında belli bir çıkar ki, çifte vergilendirmeyi önleme
vergilendirme dönemi için aynı matrah anlaşmalarının amacı bu istenmeyen
üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi durumun önlenmesidir. Zira, aksi durumda
veya alınmasıdır.” Söz konusu tanım çifte vergilendirme sermaye, işgücü ve
uluslararası alanda ise uluslararası çifte teknolojinin uluslararası transferinin önünde
vergilendirme olarak adlandırılan ve çok ciddi bir engel olarak ortaya çıkar.
vergilendirmeye konu olan gelirin birden çok Günümüzde, dünyada yoğun bir şekilde
ülkede vergilendirilmesini ifade eden bir yaşanan ülkelerarası sermaye, mal ve kişi
kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. hareketleri nedeniyle söz konusu
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün hareketlilikten doğan vergiye tabi işlemlerin
(OECD) genel kabul gören tanımına göre hangi devlet tarafından vergilendirileceği
Uluslararası Çifte Vergilendirme (Development konusu sorun olmaktadır. Finansal muhasebe,
Double Taxation); iki veya daha fazla devletin vergilendirilebilir karlar, verginin toplanması ve
aynı vergi yükümlüsünü aynı vergi konusu ile idaresine ilişkin düzenlemeler ve vergi
bağlantılı olarak ve aynı vergilendirme dönemi anlaşmaları ile ilgili olarak her üye devletin
için benzer vergilerle vergilendirmesidir. kendi kuralları bulunmaktadır. Bu farklı
Çağdaş vergi sistemine sahip ülkelerin kurallara uyma gereği önemli ölçüde bir uyum
hemen hemen hepsinde, gerçek ve tüzel maliyetine sebep olmakta ve üye ülkeler arası
kişiler mukimlik, milliyet veya uyrukluk gibi ekonomik faaliyetlere engel teşkil etmektedir.
kriterler nedeniyle tam mükellef kabul Birden fazla sisteme uymanın yarattığı maliyet
edilerek, tüm dünya gelirleri üzerinden küçük ve orta boy işletmeleri ülke dışında
vergiye tabi tutulur. Başka bir deyişle, tam faaliyetlerde bulunmaktan alıkoymaktadır. Bu
mükellef olanlar, hem tam mükellef oldukları temel sebepler İç pazarda üye ülkeler arası
ülkede hem de diğer ülkelerde elde ettikleri ekonomik faaliyetleri engellemekte ve
gelirleri üzerinden tam mükellefi oldukları şirketlerin rekabet gücü olumsuz
ülkede vergiye tabi olur. Bu ilke ikamet etkilenmektedir. Birliğin genişlemesi ile söz
ilkesidir. Diğer taraftan, ülkeler bir başka konusu problemlerin artacağı da düşünülecek
kritere göre de vergileme yaparlar. Mukimlik, olursa çifte vergilendirme ve vergi uyumu
milliyet veya uyrukluk gibi kriterlerle bağlı problemlerine çözüm bulunması zorunlu hale
kalmaksızın, her devlet ülkesi olarak gelmektedir.
tanımladığı alan üzerinde elde edilen gelirleri Uluslar arası çifte vergilendirmenin önlenmesi
de yine kendi vergi egemenliği içinde kabul tek taraflı, iki taraflı veya çok taraflı
eder ve vergiye tabi tutar. Bu ilke de kaynak düzenlemelerle çözümlenebilmektedir: Tek
ilkesi olarak bilinir. Söz konusu ilkelerin, taraflı çözüm şeklinde, ülkeler kendi
birden fazla ülke tarafından aynı zamanda ve mevzuatlarına koydukları hükümlerle (vergi
farklı şekilde kullanılması sonucundaysa çifte oranlarının indirilmesi, yabancı ülkede ödenen
vergilendirme sorunu ortaya çıkar. Bir ülke vergilerin matrahtan indirilmesi, yurt dışında
kendi ülkesinde doğduğu için geliri "kaynak ödenen verginin yurt içinde ödenen vergiden
ilkesine" göre vergilendirdiğinde, aynı gelir

15
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

mahsup edilmesi vs) çifte vergilendirmeyi Roma Antlaşması'nın 293. Maddesi, üye
önlemeye çalışırlar. Ancak bu yöntem, devletlerin çifte vergilendirmeyi bertaraf
ülkelerin farklı düzenlemeleri ve yorum farkları etmek için aralarında müzakere yapmalarını
sebebiyle uluslar arası çifte vergilendirmeyi öngörmektedir. Avrupa Birliği de buna
önlemek açısından çok faydalı olmamaktadır. dayanarak ülkeler arası işbirliğini bozan vergi
İkiden fazla ülkenin dahil olduğu çok taraflı engellerini ortadan kaldırmaya yönelik
düzenlemeler ise, koordinasyon eksikliği çalışmalarda bulunmuştur. Sınırlar arası
sebebiyle çifte vergilendirmenin önlenmesinde yeniden yapılanmayı öngören 90/434 no' lu
yine çok etkili bir yöntem olamamaktadır. Çifte şirket birleşmeleri direktifi, ülkeler arası kar
vergilendirmenin önlenmesi konusunda en paylarının çifte vergilendirmesini önleyen
etkin ve en çok tercih edilen uygulama ise 90/435 no' lu direktif ve transfer fiyatları
Birliğe üye ülkelerin kendi aralarında veya konusunda çıkan anlaşmazlıklara çözüm yolu
üçüncü ülkelerle yaptıkları ikili anlaşmalardır. gösteren 90/436 no' lu tahkim sözleşmesi
Bu yöntemin çok fazla tercih edilmesine bunlara örnektir.
rağmen yapılan anlaşma sayısının fazla Ayrıca Haziran 2005 tarihinde Komisyon,
olması, bunların takibini de zorlaştırmakta ve vergilendirme anlaşmalarına ilişkin
anlaşma hükümlerine tabi kimseler anlaşma problemlerin yasal analizine yönelik bir
boşluklarından faydalanarak haksız avantajlar çalışma belgesi ortaya koyarak özellikle
da elde edebilmektedirler. Türkiye’nin taraf Adalet Divanı hükümlerinin bu alandaki
olduğu çifte vergilendirmeyi önleme sonuçları ile birlikte, üye devletlerin ikili
anlaşmalarının sayısı 60’ a ulaşmıştır. Görüş vergilendirme anlaşmalarının esas alındığı
farklılıkları nedeniyle anlaşma müzakerelerinin OECD Model Anlaşması veya çok taraflı
sonuçlandırılamadığı İsviçre, Kanada ve Avrupa Birliği vergilendirme anlaşmasının
Portekiz gibi ülkeler haricinde Türkiye’nin uygulanması gibi olası çözümleri gündeme
ekonomik ve siyasi işbirliği içinde olduğu getirmiştir. 5 Haziran 2005 tarihinde
hemen bütün ülkelerle çifte vergilendirmeyi Brüksel’de gerçekleştirilen çalışma grubu
önleme anlaşması vardır. toplantısı sonrasında yayımlanan Ek A; OECD
Ülkelerin anlaşma müzakerelerinde esas Örnek Kurultayı Maddeleri Çalışma
aldıkları iki model anlaşma vardır. Bunlar, Dökümanı, Madde 23’te belirtildiği üzere (çifte
OECD ve Birlemiş Milletler Model vergilendirmenin bertaraf edilmesi);
Anlaşmaları’dır. Türkiye bir OECD ülkesi anlaşmaya taraf olan devletlerin hiçbirinin özel
olarak, bazı küçük farklılıklarla OECD bir vergi salma hakkı olmadığı hallerde hukuki
Modeli’ni müzakerelere esas alır. çifte vergilendirme olarak tabir edilen durumun
Anlaşmalarda, her bir gelir türü itibariyle taraf oluşması engellenmeye çalışılır. Bu durumda
devletler arasında vergileme hakkının nasıl çifte vergilendirmeyi önlemek, vergi
paylaşılacağı açıklanır. Çifte mükellefinin yerleşik olduğu devlete
Vergilendirmenin Önlenmesi yöntemi bırakılmıştır. Üye devletler arasındaki
belirlenir. Anlaşmalar ticari, zirai, mesleki toplantıda, aşağıda anlatılan iki farklı ana
kazançların ile ücretlerin yanı sıra temettü prensip benimsenmiştir; istisna ve kredi
faiz, royalti ve değer artış kazancı gibi Gelir yöntemleri.
Vergisi konusuna giren gelir unsurlarının İstisna Yöntemi:
vergilendirilmesine ilişkin ayrıntılı
Bu yöntemde dış ülkelerde yatırım yapan
düzenlemeler içerir.

16
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

müteşebbislerin elde ettikleri gelir, ikamet ülkelere gidişini denetleyebilmekte ve


edilen devlet tarafından istisnaya tabi vergilendirme yetkisini olabildiğince
tutulmaktadır. Bu tür istisna, bütün gelir genişletebilmektedirler. Kredi yönteminde,
unsurları için değil, sadece yabancı yatırımcının ikamet ettiği ülke, bazı kanuni
işyerlerinin sınai ve ticari kazançlarına, dış limitler içinde, sanki vergiyi kendisi almış gibi
ülkelerde bulunan gayrimenkul gelirlerine, yabancı ülkede ödenen verginin mahsubuna
yerli şirketlerin dış ülkelerden elde ettiği imkan vermektedir. İstisna yönteminde, konu
temettülere uygulanır. vergi matrahı iken, mahsup yönteminde
Daha çok, vergi anlaşması bulunmayan verginin kendisidir.
hallerde devletlerin iç hukuki Üye devletlerin çifte vergilendirme
düzenlemelerinde kullanılan bu yöntemin anlaşmalarının, Adalet Divanı’nın gözden
geniş ve tam anlamıyla uygulanması, geçireceği bir konu olmaya devam edeceği
devletler arasında imzalanmış iki taraflı vergi belirtilmektedir. Özelde, bu alandaki mevcut
anlaşmalarında görülmektedir. Her iki koordinasyon eksikliğinden doğan
durumda da, bu yöntemin uygulanması problemler, özellikle üçlü durumlar ve üçüncü
yabancı kaynaklı yatırımcı için kaynak ülkede ülkeler hususunda, daha da artacaktır.
vergi eşitliği ve rekabet olanağı Topluluk eylemleri olmadan, bu alanda Üye
sağlamaktadır. devletlerin politikaları açısından önemli politik
Kredi Yöntemi: ve ekonomik etkiler ortaya çıkacaktır. Bu
nedenle, Komisyon, anlaşma politikasının
Bu yöntem istisna yöntemine göre daha fazla
kademeli ve dengeli bir koordinasyonu
rağbet görmektedir. Devletler bu yöntem
amacının ileride üye devletler tarafından
sayesinde, varlıkların vergi oranı düşük
destekleneceğini ummaktadır.

Güngör, F. (2005) “Vergi Anlaşmalarının Yabancı Portföy Yatırımcısına Sunduğu Avantajlar”, Vergide Gündem, sayı.26
<http://www.vergidegundem.com>.
Ertürk, C. (2006) “AB Sürecinde Çifte Vergilendirme Sorunu”,
<http://www.bilgiyonetimi.org>.
<http://europa.eu.int>.
<http://www.oecd.com>.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

17
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

YOLSUZLUKLA MÜCADELE
LATİF YILMAZ

Herhangi bir gücün kişisel çıkar amaçlı olarak • Mevcut yolsuzlukla mücadele araçlarının
kullanılması şeklinde tanımlanabilecek olan kullanımının izlenmesi ve hatta bu
yolsuzluk, demokrasinin sağlık bir şekilde araçların daha da güçlendirilmesi.
çalışmasını önlerken hukukun üstünlüğüne Avrupa Topluluğu’nun Avrupa Konseyi
olan güveni de zedelemektedir. Avrupa Birliği Yolsuzluk Konvansiyonu’na katılımının
sürecinin sağlıklı bir şekilde işlemesi, gerçekleştirilmesi ve izleme
ekonomik ve idari etkinliğin artırılması mekanizmasında yer alması,
açısından yolsuzluk ile mücadele AB’nin • AB üye ülkelerinin yolsuzlukları inceleme
temel öncelikleri arasında gelmektedir. AB bu araçlarını geliştirmeleri ve yolsuzlukla
amaçla öncelikle bir yolsuzluk politikası mücadele için çalışacak nitelikli
oluşturmaya çalışmakta ve üye ülkelerin bu elemanların istihdam edilmesi,
alanda atacakları adımları desteklemektedir.
• Üye ülkelerin ve AB kurumlarının AB’nin
AB yolsuzlukla mücadele için temel olarak
mali çıkarlarını korumak adına daha fazla
aşağıda belirtilen yaklaşımları benimsemiştir.
çaba harcamaları,
• AB kurumlarında yolsuzluğa asla • AB içerisinde kamu etiği alanında ortak
tolerans tanınmaması,
standartların oluşturulması. Ayrıca özel
• Üye ülkelerdeki ceza yasalarının sektörde de iş etiği ve kurumsal
uyumlaştırılması, ortak tanımlamaların sorumluluk alanlarında standartların
yapılması ve yolsuzluğa karşı önlemlerin oluşturulması,
alınması,
• Yolsuzluk ile ilgili konuların gerek yeni
• kamu alımları, muhasebe, mali denetim katılacak olan ve katılmış olan ülkelerle
ve dış yardımlar gibi alanlarda yolsuzluk olan diyaloglarda öne çıkarılması,
ile mücadele için global bir stratejinin
• Yolsuzluk ile mücadeleye sıkı bir şekilde
benimsenmesi.
devam edilmesi ve bu mücadelenin AB
Bu amaçlara uygun olarak AB Komisyonu dış politikasının ve ticaret politikasının bir
2003’te COM(2003) 317 nolu Tebliği Konsey, parçası haline getirilmesi.
Parlamento, ve Avrupa ekonomik ve Sosyal
Yolsuzluk ile mücadele her ne kadar AB’nin
Komitesi’ne sunmuştur. Komisyon Tebliğde, önemli gündem maddelerinden biri olsa da
her türlü yolsuzluğun tespiti, cezalandırılması
AB düzeyinde yeterli adımların şu ana kadar
ve şeffaf ve hesap verebilir bir kamu
atılmış olduğunu söylemek zor. Ancak son
yönetiminin oluşturularak her türlü yolsuzluk
zamanlarda AB, yolsuzlukla mücadele
fırsatının önlenmesi çağrısında bulunmakta
konusunda önemli çabalar sarf etmektedir.
ve ayrıca yolsuzlukla mücadele için gerek Özellikle yeni katılan üyelerdeki yolsuzluk
ulusal gerekse uluslararası düzeyde her türlü
sorunları bu çabaları kaçınılmaz hale
araçtan faydalanılmasının önemi üzerinde
getirmiştir. Ancak daha katedilecek çok yolun
durmaktadır. Tebliğde kısaca şu temel
olduğunu belirtmek gerekir.
prensipler ortaya çıkmaktadır:
• Yolsuzlukla mücadele için en yüksek
seviyede siyasi katılımın sağlanması,

18
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

GENİŞLEMEDEN SONRA İŞÇİLERİN SERBEST DOLAŞIMI


MÜGE HAYRİYE GÜVENÇ

Kişilerin serbest dolaşımı ilkesi, Avrupa muhtemel geçici kısıtlamaların genel bir
Birliği’nin kuruluşundan itibaren oluşturmaya değerlendirmesi yapılacaktır.
çalıştığı tek pazarın dört temel ilkesinden İşçilerin serbest dolaşımı genel olarak üye
biridir. Bu ilkeye göre, üye devlet devletlerin vatandaşlarına, diğer üye ülke
vatandaşlarının diğer üye ülkelere herhangi sınırları içinde ve bu ülkenin vatandaşlarının
bir sınırlama ve yasaklama ile tabi olduğu koşullarda istihdam edilme ve
karşılaşmaksızın serbestçe girmesi, açık iş pozisyonlarına başvurabilme hakkını
dolaşması, ikamet etmesi, işe başvurması verir. Ancak işçilerin serbest dolaşımının on
veya mesleğini icra edebilmesi ve gittikleri yeni üye ülkede Birlik mevzuatına göre aynen
ülkelerde bu ülkelerin vatandaşları ile eşit uygulanmasının, mevcut üye ülkelerde
sosyal haklardan yararlanabilmeleri Avrupa negatif siyasi ve ekonomik etkiler yaratacağı
Birliği hukukunda güvence altına alınmıştır. düşüncesi, AB’yi, Birliğin 1 Mayıs 2004
Bu konuya ilişkin düzenlemeler, Topluluğun tarihinde genişlemesiyle birlikte bünyesine
birincil mevzuatını teşkil eden Roma kattığı on yeni üye devlete, (Çek Cumhuriyeti,
Anlaşması’nın (1957) Üçüncü Başlığı altında Estonya, Güney Kıbrıs, Letonya, Litvanya,
açıklanmış ve Topluluk ikincil mevzuatını Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya ve
oluşturan çok sayıda tüzük ve direktif Slovenya), işçilerin serbest dolaşımının
tarafından da ele alınmıştır. Bunlar arasında yürürlüğe koyulması konusunda geçiş
Toplulukta işçilerin serbest dolaşımına ilişkin dönemi düzenlemeleri öngörmeye
1612/68 sayılı Konsey Tüzüğü, yabancı ülke yöneltmiştir. Buna göre, İrlanda, İngiltere ve
vatandaşlarının dolaşım ve ikameti ile ilgili İsveç dışındaki tüm mevcut AB üyesi
özel önlemlerin koordinasyonu hakkında devletler, Kıbrıs ve Malta dışındaki tüm yeni
kamu politikası, kamu güvenliği ve kamu üye devletlerin vatandaşlarına, belirli koşullar
sağlığı temelinde meşru kılınan önlemler gerçekleştiği takdirde iki yıl daha
hakkında 64/221 sayılı Direktif ve Toplulukta uzatılabilecek olan, beş yıllık bir geçiş
istihdam edilen kişilere, kendi hesabına dönemi uygulamaya karar vermişlerdir.
çalışan kişilere ve bunların aile fertlerine
Mevcut üye ülkelerin iş gücü piyasalarını
sosyal güvenlik sistemlerinin uygulanması
ucuz maliyetli işçi girişlerine karşı korumaya
hakkında 574/72 sayılı Konsey Tüzüğü örnek
yönelik olan bu düzenleme ile mevcut üye
olarak verilebilir.
ülkeler öngörülen (5+2) yıllık geçiş döneminin
Kişilerin serbest dolaşımına ilişkin bitimine kadar iş gücü piyasalarını korumaya
düzenlemeler, AB müktesebatında genel yönelik önlemler alabileceklerdir. Bu
olarak dört ana başlık altında toplanmıştır. çerçevede, öngörülen süre boyunca mevcut
Bunlar; mesleki niteliklerin karşılıklı olarak üye ülkeler iş gücü piyasalarına yeni üye
tanınması, vatandaşlık hakları, sosyal devletlerin vatandaşlarının girişinde Topluluk
güvenlik sistemlerinde eşgüdümün mevzuatını değil, bu konudaki ulusal
sağlanması ve işçilerin serbest dolaşımıdır. hukuklarını ya da yeni üye devlet ile yapmış
Bu çalışmada AB’ye 1 Mayıs 2004 tarihinde oldukları ikili anlaşmaların hükümlerini
katılan on yeni üye ülkeye, işçilerin serbest uygulayacaklardır. Bu düzenlemeler ile,
dolaşımı alanında getirilen geçici Toplulukta kişilerin serbest dolaşımı hakkında
düzenlemeler incelenecek ve daha sonra bu (1612/68/EC) sayılı Tüzük’ün 1-6.
düzenlemeler ışığında işçilerin serbest Maddelerine istisna getirilmiş; mevcut üye
dolaşımı alanında Türkiye’ye getirilebilecek

19
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

ülkelerin yeni üye ülke vatandaşlarına, işçi yanı sıra “standstill” şartının uygulanması da
piyasasına giriş konusunda iki yıl süre ile esastır. Bu şart uyarınca, mevcut üye
kendi ulusal mevzuatlarını ya da varsa ikili devletler iş gücü piyasalarına yeni üye
anlaşma hükümlerini uygulamaları ülkelerin Katılım Antlaşması’nı imzaladığı
öngörülmüştür. Bu uygulama katılım tarihi tarihteki düzenlemelerden daha kısıtlayıcı
itibariyle beş yıllık bir süre boyunca devam düzenlemeler getiremezler. Geçici
edebilecektir. Ulusal hukukunu ya da ikili düzenlemelerin diğer bir koşulu da, mevcut
anlaşma hükümlerini uygulayan ülke, beşinci üye devletlerin istihdama ihtiyaç duymaları
yılın sonunda iş gücü piyasasının ciddi olarak durumunda yeni üye devletlerin
bozulması veya bozulma tehdidi ile vatandaşlarına öncelik vermeleri gerekliliğidir.
karşılaşması halinde, söz konusu hükümleri İşçilerin serbest dolaşımı konusunda yeni üye
Komisyon’a bildirmek suretiyle iki yıl daha olan on devlete getirilen geçici kısıtlama ve
uzatarak yedinci yılın sonuna kadar düzenlemeler dikkate alındığında bunlara
uygulamaya devam edebilecektir. benzer önlemlerin Türkiye’nin üyeliği
Bunun yanı sıra katılım tarihi itibariyle sırasında da gündeme geleceği akla
Toplulukta kişilerin serbest dolaşımı hakkında gelmektedir. Özellikle Komisyon tarafından
(1612/68/EC) sayılı Tüzük’ün 1-6 2004 yılında yayınlanan Türkiye’nin üyeliğinin
Maddelerine istisna getirmeden doğrudan etkileri raporu da göz önüne alındığında
Topluluk mevzuatını uygulayan mevcut üye ilerde Türkiye’ye yönelik benzer
ülkeler; işgücü piyasasında hayat standardını düzenlemelerin kabul edilmesi kaçınılmaz bir
ya da istihdam oranını ciddi bir şekilde tehdit durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Mevcut
eden bir durum olduğunu tespit ettiği AB üyesi ülkelerde halen ikamet etmekte
takdirde, Komisyon’u ve diğer tüm üye olan Türk vatandaşlarının AB’de en büyük
ülkeleri bilgilendirerek ve Konsey’in bu üçüncü ülke vatandaş grubunu teşkil etmesi
konuya ilişkin vereceği karar doğrultusunda (yaklaşık %25’i) ve yapılan araştırmalar
katılım tarihinden itibaren yedinci yılın sonucu Türkiye’nin üyeliği ile AB’ye tahmin
sonuna kadar öngörülen koruma önlemlerini edilen göç miktarının 4 milyona kadar
uygulamaya tekrar başvurabileceklerdir. çıkması ilerde ortaya çıkabilecek bu tür
Hemen belirtmek gerekir ki öngörülen bu düzenlemelerin en büyük destekçisidir.
düzenlemeler karşılıklılık ilkesi esasına göre İşçilerin serbest dolaşımına getirilecek kalıcı
uygulanacaktır. Diğer bir deyişle, yeni üye kısıtlamaların tek pazarın temel ilkeleriyle
olan devletler de belirlenen süre içerisinde çakıştığı göz önüne alındığı takdirde, AB’nin
istedikleri takdirde işçilerin serbest Türkiye’ye kalıcı kısıtlamalar uygulayacağını
dolaşımına ilişkin ulusal mevzuatlarını düşünmek anlamsızdır. Yeni üye olan on
uygulayabileceklerdir. devlete de benzer düzenlemelerin getirildiği
Öte yandan, yeni üye devletlerle mevcut üye düşünüldüğünde ise ilerde Türkiye’ye de
devletler arasındaki işçilerin serbest getirilmesi muhtemel geçici düzenlemeler
dolaşımında, getirilen koruma önlemlerinin daha anlamlı bir hal almaktadır.

The Treaty of Accession 2003 of Czech Republic, Estonia, Cyprus, Latvia, Lithuania, Hungary, Malta, Poland, Slovenia and
Slovakia
<http://www.eu.int/comm/enlargement/negotiations_eu10_bg_ro/treaty_of_accession_2003/table_of_content_
en.htm> 04.01.2006, 14:03.
“AB ile Katılım Müzakereleri Rehberi”, İktisadi Kalkınma Vakfı, Şubat 2005.
“Report on the Results of the Negotiations on the Accession of Cyprus, Malta, Hungary, Poland, The Slovak Republic,
Latvia, Estonia, Lithuania, The Czech Republic and Slovenia to the European Union”, prepared by the
Commission’s Departments.
“Free Movement of Workers Following Enlargement”, <http://www.eu.int/scadplus/leg/en/s40000.htm> 04.01.2006, 14:08

20
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

SOSYAL İÇERME BELGESİ


MAKBULE DİDEM DOĞMUŞ

Sosyal Politika alanı başlangıçta Avrupa kalmış çeşitli grupların tekrar topluma
gündeminde önemli bir konuma sahip kazandırılması anlamına gelmektedir. Sosyal
değilken, gerek Avrupa entegrasyonunun İçerme Belgesi (Joint Inclusion
11
özellikle ekonomik ve parasal alanlarda Memorandum-JIM) ise Türkiye’nin AB
derinleşmesi gerekse genişleme süreciyle Sosyal Politikasına uyumu çerçevesinde
8
etki alanının daha da artması, Topluluğu hazırlanan ve bu amaçla özellikle Türkiye’de
kaçınılmaz olarak sosyal alanda da işbirliğine sosyal yaşamdan dışlanmış grupların sosyal
zorlamış ve istihdam ve sosyal politika alana kazandırılması konusunda eksiklikleri
konusunu Avrupa karar alma ve yapılması gerekenleri dile getiren bir
mekanizmalarının en önemli gündem belgedir. Belge, Türkiye’deki ekonomik arka
maddelerinden birisi haline getirmiştir. planı ve sosyal durumu belirtmenin yanında
Bugün, Avrupa İstihdam ve Sosyal dikkati daha çok mağdur ve sosyal dışlanma
Politikasının amacı aktif, içerici ve sağlıklı bir riski ile karşı karşıya olan gruplara çekmiş ve
toplumda herkes için insanca bir yaşam bu grupların topluma kazandırılması
kalitesi ve standardı sağlamaktır. Bu amacı yönündeki çabayı ortaya koymuştur.
gerçekleştirmek için Topluluk, üye devletler, Türkiye dışlanmayla mücadelede hangi
dernekler ve sivil toplum kuruluşları ile noktadadır? JIM, Türkiye’nin bu konuda çok
ortaklaşa yürütülen sosyal politika, temelde daha titiz bir çalışma sergilemesi gerekliliğini
istihdam, kadın-erkek eşitliği, iş hukuku ve gözler önüne sermektedir. Bugün toplumda
çalışma koşulları, iş sağlığı ve güvenliği, sosyal dışlanmaya maruz kalmış pek çok
sosyal koruma ve ayrımcılık ve dışlanmayla grup bulunmaktadır. Bu grupların başında
9
mücadele konularını düzenlemektedir. Bu çocuklar gelmektedir. Gerek çocuk işçiliği
konulardan ayrımcılık ve dışlanmayla gerekse korunmaya muhtaç çocuklar
12

mücadele konusu, sosyal alanda önemle konusu Türkiye’de problemli alanların


yaklaşılması gereken bir konudur. Temelini başında gelmektedir. Her iki sorunun da
özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı temelinde yoksulluk, işsizlik ve gelir
ve hukukun üstünlüğü prensipleri üzerine dağılımındaki bozukluk göze çarpmaktadır.
kuran AB, başta istihdama erişim konusunda Bu çocukların topluma kazandırılması için
olmak üzere her türlü ayrımcılık ve kısa vadede yapılan sosyal yardımların ve bu
dışlanmayla mücadele etmeyi kendisine çocuklara hizmet veren kuruluşların sayısı
10
hedef olarak belirlemiştir. Bu hedefe artırılmalı, uzun vadede ise yoksulluğu
ulaşmak, ancak “sosyal içerme” kavramının nedenleriyle birlikte giderici önlemlere öncelik
öneminin anlaşması ile mümkün olacaktır. verilmelidir. Diğer dışlanmış grup
Soysal içerme; kadınlar, özürlüler, çocuklar özürlülerdir. Özürlüler başta eğitim, ulaşım
gibi toplum hayatında dışlanmaya maruz ve istihdam olmak üzere pek çok alanda

8
Linda Hantrais, Social Policy in the European Union, London, Machmillan Pres ltd, 1995, s.1.
9
AB Komisyonu Türkiye Temsilciliği, AB de İstihdam ve Sosyal Politika, 2000, Ankara, s.9.
10
2000/43 nolu Konsey Direktifi, 29 Haziran 2000.
11
Sosyal İçerme Belgesinin hazırlanması, 2004 yılı sonunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının koordinatörlüğünde başlamış, ilgili kamu kurumları, sosyal taraflar, üniversiteler
ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği halinde sürmüştür.
12
Korunmaya muhtaç çocuklar; sokakta yaşayan, suç işleyen veya bir suçun mağduru olan,
çalışan, dilendirilen, madde bağımlısı, cinsel istismara veya sömürüye uğrayan çocuklar olarak
gruplandırılabilir.

21
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

dışlanmaya maruz kalmaktadırlar. Özürlülerin olarak öne çıkmaktadır. Daha çok kentsel
toplumsal yaşama katılımının merkezlere göç eden bu kişiler, kentlerin
gerçekleşebilmesi öncelikle bu konuda taşıma kapasitesinin düşüklüğünden dolayı
toplumsal bilincin geliştirilmesi ile mümkün çoğunlukla gecekondu mahallelerinde
olacaktır. Özürlü istihdamında bir artış ancak sağlıksız çevre koşullarında ve konutlarda,
işverenin özürlüye yönelik önyargılarının yeterli iş ve gelir olanaklarından yoksun
değişmesi ile sağlanabilir. Bunun yanı sıra olarak yaşamak zorunda kalmışlardır. Yer
konut yapımı ve ulaşımın düzenlemesi değiştirenlerin büyük bir kısmının yetersiz
konularında özürlülerin ihtiyaçları da göz eğitim ve vasıfsız işgücüne sahip olmaları
önünde bulundurulmalıdır. Eğitim alanında yoksulluk sorunu başta olmak üzere sağlık
ise ülke çapında özürlü dağılımı göz önünde hizmetleri ve diğer kamusal hizmetlerde de
bulundurularak yeterli sayıda ve donanıma ciddi sorunlara yol açmıştır. Bu kişilerin
sahip okullar ve rehabilitasyon merkezleri topluma kazandırılabilmesi, istihdam
yaygınlaştırılmalıdır. Tüm bu çabaların mali olanaklarının ve sağlık koşullarının
bir kaynağa gereksinim duyduğu açıktır. Bir iyileştirilmesi ile mümkün olacaktır. Beşinci
üçüncü grup kadınlardır. Aile içi şiddet grup eski hükümlülerdir. Vasıfsız olmaları
kadınların sosyal hayata katılımındaki başlıca ve işverenlerin önyargıları nedeniyle tahliye
engeli oluşturmaktadır. Kadına karşı şiddetle sonrası dışlanma riskiyle karşı karşıya kalan
mücadelede genel olarak kamuoyu bu insanların yeniden suç işleme risklerini
duyarlılığının artırılması gerekmektedir. asgariye indirmek ve topluma
Bugün kadınlar çalışma hayatından eğitime, kazandırılmalarını sağlamak için işgücü
kültürel hayattan siyasi yaşama kadar pek piyasasına yeniden girmelerine yönelik
çok alanda sosyal dışlanmayla karşı karşıya çalışmalar önem kazanmaktadır. Dışlanma
bulunmaktadırlar. Kadınların işgücüne katılım riskiyle karşı karşıya olan son grup ise
oranı oldukça düşüktür. Tarımın ekonomideki madde kullanıcıları ve bağımlılarıdır. Bu
payının azalması ve kırdan kente yaşanan insanların topluma kazandırılabilmeleri için
göç sonucunda kadınların istihdam dışında tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin daha
kalması, kadın işgücünün istihdam oranının etkili biçimde sunulmasının sağlanması ve
düşmesine neden olmaktadır. Eğitim seviyesi tedavi ve rehabilitasyon aşamalarını
göz önüne alındığında da temel eğitim tamamlayanların eşit fırsatlara sahip olarak
sonrası kız çocukları sayısındaki düşüklük işgücü piyasasına katılımlarının
göze çarpmaktadır. Sosyo-kültürel hayatta da gerçekleşmesi gerekmektedir.
ayrımcılığa maruz kalan kadınlar siyasi Tüm bu anlatılanlar, sosyal dışlanmanın
yaşamda da kendilerini temelinde yoksulluk sorununun olduğuna
gösterememektedirler. Kadınların toplumsal dikkati çekmektedir. Yoksullukla ve bununla
hayata kazandırılması için özellikle kırsal bağlantılı olarak sosyal dışlanmayla
kesimdeki eğitim olanakları artırılmalı ve mücadelede en etkin yolun istihdam
eğitime erişimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. olanaklarını artırmak olduğu açıktır. Ancak
13
Yerinden olmuş kişiler dördüncü grup Türkiye’de bu alanda da çeşitli sorunlar baş

13
BM tarafından geliştirilen tanıma göre yerinden olmuş kişiler; zorla yada zorunda kalarak
evlerinden veya sürekli yaşamakta oldukları yerlerden, özellikle silahlı çatışmaların
etkilerinden, genel olarak şiddet içeren durumlardan, insan hakları ihlallerinden veya doğal ya
da insan kaynaklı felaketlerden korunmak için, uluslararası kabul görmüş devlet sınırlarını
geçmeksizin kaçan yada bu yerleri terk eden kişi veya bu tip kişilerden oluşan gruplardır.

22
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

göstermektedir. İşgücüne katılım oranı, çok aktörün birlikte rol alması gereken çok
kadınların işgücü piyasasında yeterince yer boyutlu bir kavramdır. Bu bağlamda JIM
almamalarından dolayı %50’nin altında belgesi kamu kurumları, sosyal taraflar,
kalmaktadır. Varolan istihdamın ise üniversiteler ve sivil toplum örgütleri ile
yarısından fazlası ile özellikle kadınlar işbirliği halinde gerçekleşen kapsamlı bir
arasında ücretsiz aile işçiliği şeklinde görülen çalışmanın sonucunda oluşmuştur. 2006 yılı
istihdamın tamamına yakını kayıt dışıdır. sonu itibariyle hazırlanan taslak metnin revize
Temelde enflasyon, gelir dağılımındaki çalışmaları, Komisyon görüşleri
dengesizlik vb. mali nedenlerden doğrultusunda devam etmektedir. Söz
kaynaklanan kayıt dışı istihdam nedeniyle konusu belge sosyal dışlama ile mücadele
devlet dolaylı vergileri ve borçlanmayı kavramı hakkında farkındalık yaratması
artırmak zorunda kalmakta, bu da enflasyon açısından önem taşımaktadır. Ancak hala
ve faiz oranlarının artmasına yol açmaktadır. yapılması gereken pek çok şey
Ayrıca kayıt dışı istihdam sorunu, çalışan bulunmaktadır. Bu alandaki çalışmaların
nüfusun büyük bir bölümünün sosyal devam etmesi yoksullukla mücadelede
dışlanma ve yoksulluk riskiyle karşı karşıya başarılı olmakla mümkün olabilir. Dışlanmış
olduğunu da göstermektedir. Eğitim sistemi gruplara yapılan yardımlar ve kayıt dışı
ile işgücü piyasası arasındaki bağın tam istihdamla mücadele ile Maliye Bakanlığı bu
olarak kurulamaması nedeniyle işgücü sorunun çözümüne ciddi katkılar sağlayabilir.
arzındaki sorunlar ve çocuk işçiliği konusu da Unutulmamalıdır ki aktif bir sosyal politika
14
istihdamdaki diğer problemli alanlardır. yönetimi ancak yeterli mali kaynaklarla
Görüldüğü üzere sosyal içerme, sorunlar ve mümkün olabilir.
yapılması gerekenler dikkate alındığında pek

BM’NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ RAPORU AÇIKLANIYOR

BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, 6 yıllık çalışma sonucunda hazırladığı raporu bugün
açıklıyor.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 2 bin 500 bilimadamı tarafından hazırlanan 4’üncü
değerlendirme raporu, küresel ısınmadan insanları sorumlu tutuyor ve iklim değişikliğinin olası etkilerine
ilişkin saptamalara yer veriyor.
Taslak raporda, bu yüzyılda küresel sıcaklığın 2 - 4,5 derece arasında artmasının kaçınılmaz olduğu, bu
artışın 6 dereceyi bulabileceği yer aldı.
“Dünya ısındıkça, okyanuslarda artan buharlaşma, atmosferdeki su buharı oranını artıyor, Bu da sera
etkisini güçlendiriyor” denen raporda, yükselen sıcaklık nedeniyle, gezegenin insan eliyle üretilmiş
karbondioksiti etkisiz hale getirme özelliğini de yitireceği belirtildi.
Bu durumda atmosferdeki karbondioksit artış oranının yüzde 44’ü bulabileceği ve küresel sıcaklığın 2100
yılına kadar fazladan 1.2 derece daha artabileceği de, iklim modellemelerinin sonuçları arasında.
İklim Değişikliği Panelinin raporunda, son 3 rapordan farklı olarak, küresel ısınmaya insan faaliyetlerinin
de yol açtığı açık şekilde ifade edildi ve Dünya’nın iklim sisteminde gözle görülebilecek değişikler de
sıralandı.

14
Burada belirtilen sosyal hayattan dışlanmış gruplar, sorunları ve yapılması gerekenler
konusundaki bilgiler Sosyal İçerme Belgesinden alınmıştır.

23
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

KÜRESELLEŞME, YÖNETİM SORUNU VE AB


HÜLYA SOYLU

Küreselleşme akımının giderek hız ekonomik yönetişimin ana hedefinin,


kazanması, ülkelerin bu süreçte konumlarını dengesizlikler ve bölünmelere yönelik
güçlendirme arayışını beraberinde düzeltici önlemler almak olması gereğini
16
getirmektedir. Çok taraflı üretim ve bununla vurgulamaktadır.
birlikte gelişen ticari ve finansal ilişkiler, Bu bağlamda dünyada hakim olan neoliberal
ülkelerin bu bağlamda politika izlemelerini olarak nitelendirilebilecek bir akımın sermaye
gerekli kılmaktadır. Nitekim, benzer kesimi bakış açısına sahip olması, işin sosyal
özelliklere sahip olup, aynı coğrafi bölge boyutunu geri planda bırakmakta ve buna
içerisinde olan ülkelerin güçlerini birleştirici karşı gelişmekte olan ülkeler tarafında
nitelikte yoğun bölgesel ilişkiler içerisine tepkiler yükselmektedir. Nitekim, 24-28 Ocak
girmesi bu durumu açıklamaktadır. 2007 tarihlerinde dünya ekonomisine yön
İlk olarak, ülkeler arasında ticaretin veren ülkelerin biraraya geldiği Dünya
serbestleştirilmesi tezini savunan Dünya Ekonomik Forum’unun Davos’ta yıllık
Ticaret Örgütü (DTÖ) içerisinde bloklaşmalar toplantısı yapılırken; Davos’a karşı kurulan ve
ve DTÖ toplantılarında yaşanan başarısızlık, neoliberalizme karşı çıkan grupların
örgüt dışında oluşturulan bölgesel katılımına açık Dünya Sosyal Forumu’nun
entegrasyonlara bakmak, çıkarların nasıl 20-24 Ocak 2007 tarihinde Porto Alegre’deki
karşı karşıya geldiğini gözler önüne serme toplantısı ise, dünyayı çok uluslu ve finansal
açısından faydalı olacaktır. DTÖ’nün Eylül sermayeden arındırmak, ekonomik, sosyal ve
2003 tarihinde Meksika’nın Cancun kentinde kültürel hakların garanti edilmesi gibi konuları
yaptığı ve dünya ekonomisi açısından önemli tartışmaktadır.
görülen bir toplantıdan sonuç çıkmaması, Sosyal konularda dünya çapında örgütlenen
farklılıkları ortaya koyması açısından kuruluşlara bakıldığında, pek çok konunun
anlamlıdır. Yapılan toplantıda müzakerelerin Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü,
can alıcı noktasını, Batının sağladığı tarım Uluslararası Çalışma Örgütü gibi örgütler
sübvansiyonları oluşturmaktaydı. Dikkatler, içerisinde düzenlendiği görülmektedir. Buna
toplantı sırasında gelişmekte olan ülkelere ilaveten, ülke ekonomilerine yön verici
(G-20) çevrilmişti. Sonucun çıkmaması, nitelikte OECD düzenlemeleri de
yoksul ülkeler kanadındaki birçok heyet bulunmaktadır. Ancak, farklı örgütlerin kendi
tarafından ''Batı'ya karşı zafer'' olarak bakış açıları ve örgüt içerisinde bütün
15
nitelendirilmiştir. üyelerin mutabakatına dayalı uluslararası
Davos Ekonomik Forum’unun yönetim nitelikli mekanizmalar, etkin bir sistemin
direktörü Claude Smadja’nın bu durum işleyişi için yetersiz kalmaktadır.
hakkındaki yorumu şu şekildedir: “Refah, Bu noktada bütüncül bir yönetim sistemi
sağlık, bilgi ekonomisi ve dijital alanlarda ortaya koyması açısından Avrupa
açığın büyümesi, gezegenin belki de telafisi entegrasyonunun yapısına bakmak faydalı
mümkün olmayacak şekilde bölünmesi olacaktır. Çünkü, yapı gerek hukukun
tehlikesini yaratmaktadır”. Bu yüzden üstünlüğü ilkesine dayalı olarak oluşturduğu

15
Africa Action, Newsroom Documents - http://www.africaaction.org/newsroom/index.php
16
Pascal Lamy, “Europe and the Future of Economic Governance”, The Journal of Common Market Studies, 2004, Volume
42, Number 1, p. 14.

24
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

kurallar ve gerekse bunu uygulamaya yönelik üye ülkeler tarafından uygulanacağı için
ortaya koyduğu kurumsal yapı açısından, uygulamada problemler çıkmamaktadır.
diğer oluşumlardan farklı “kendine özgü” bir Birlik, kendi içerisindeki tartışmaların
özellik göstermektedir. ötesinde dünyada yaşanan gelişmeleri ve
Avrupa Birliği entegrasyonuna dahil olan büyüme dinamiklerini dikkate alarak 1997
ülkeler arasındaki ilişkiler, klasik uluslararası Lüksemburg Zirvesinde İstihdam Girişimlerini
ilişkiler disiplinindeki anlayıştan farklı olarak başlatmış, birtakım özel Zirve toplantılarında
supranasyonel bir nitelik göstermektedir. Lizbon 2000 konularını gündeme getirmiştir.
Ancak, entegrasyonun dinamik bir yapı Gerçekte politika alanlarının genişletilmesi ve
göstermesi bir diğer ifadeyle devamlı ileri bir sürecin tıkanması durumunda Zirvenin
aşamayı hedeflemesi, pek çok aracın birlikte uzlaştırıcı görevi görmesi ve önerilerinin
kullanılmasını gerektirmektedir. Bu da kapsamını genişletmesi, entegrasyonun
hükümetlerarası nitelikte bırakılan bazı çıkarlarını gözeten Komisyonun lehine bir
17
alanlarda işbirliği gibi unsurların çok vitesli bir durumdur.
entegrasyon yaratma yönünde Diğer taraftan, AB’de bütünleşme
oluşturulmasını beraberinde getirmiştir. hareketinde aşamalar ortaya konarken, buna
Hükümetlerarası nitelikte olan Hükümet ve hazır olmayan ülkelere gerekli fon aktarımı
Devlet Başkanları Zirvesi sonuçlarına konu mekanizması da devrede bulunmaktadır. Bu
olan alanla ilgili önerinin çerçevesi, yine Birlik şekilde entegrasyonun ekonomik, sosyal ve
genel çıkarları içerisinde hareket edecek olan diğer boyutları dikkate alınmakta ve farklı
Avrupa Komisyonuna kalmaktadır. Komisyon, çıkarlar tek potada eritilebilmektedir. Bu
öneriyi entegrasyon lehine istediği şekilde mekanizmaların ve supranasyonel
biçimlendirebilir. Zirve sonuçları paralelinde yapılanmanın diğer örgütlerde bulunmaması,
hazırlanan önerinin AB Bakanlar Konseyi küresel düzeyde etkin bir yönetimi mümkün
tarafından onaylanması daha kolay kılamamaktadır.
olmaktadır. Ayrıca, söz konusu politikalar,

17
Shaw, Josephine., “The Law of the European Union” “ 3d ed., 2000, Part: The Institutions of the European Union, p.23

25
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

OLISNET- OECD KOMİTE BİLGİ SİSTEMİ


PELİN KUZEY

Bilindiği üzere OECD (Ekonomik İşbirliği ve hükümetlerarası ağ olup, OECD’nin kamuya


Kalkınma Teşkilatı) demokratik yönetim ve açık ya da ticari amaçlı diğer kanallarından
piyasa ekonomisi prensiplerini benimsemiş farklıdır.
30 üyeden oluşan bir uluslararası kuruluştur. Söz konusu sistemde şu tip hizmet ve
Makroekonomi, ticaret, eğitim, kalkınma ve verilere erişim sağlamak mümkündür:
bilimi de kapsayan ekonomik ve sosyal
• Toplantılara ilişkin gündem ve belgeler,
konularda çalışmalarını sürdüren Kuruluş
tarafından yapılan yayınlar ve toplanan • Komitelere ilişkin rehberler,
istatistikler gerek kamu sektöründe gerekse • İstatistikler,
özel sektörde yönetici ve uzman kadrolar • Yayınlar,
tarafından sıklıkla başvuru kaynağı olarak
• Kişiselleştirilmiş hizmetler,
kullanılmaktadır.
• OECD etkinlik takvimi,
Bu çerçevede, OECD tarafından yapılan
yayın ve istatistiklerin daha geniş kitlelerce • Tartışma grupları,
kullanılmasını teminen kurulan OLISnet • Ayrıntılı arama hizmetleri,
sistemi üye ülkelerdeki kamu görevlilerinin • OECD web sayfası,
kullanımına ücretsiz olarak açılmıştır.
• Temas noktaları ve telefon numaraları.
OLISnet, genel olarak OECD komite
Sunulan bu hizmetler aracılığı ile delegeler
çalışmalarına katılan delegelerin söz konusu
söz konusu Komite’nin Sekreteryası ve diğer
komitelerin halihazırda devam eden ve
Komite üyeleri ile kolay ve etkin şekilde
planlanan çalışmalarını izleyebilecekleri bir
etkileşim sağlayabilmektedir. Bu çerçevede
bilgi sistemidir.
kısaca özetlemek gerekirse;
Delegeler söz konusu komitelerin çalışmaları
• Karşılıklı Etkileşim Hizmetleri:
hakkında edindikleri bilgiyi kendi ülkelerindeki
politika yapım süreci ile ulusal ve uluslararası Komite Tartışma Grupları (Toplantılar
işbirliği gerektiren meselelerin çözümünde arasında heyetler arasında görüş ve
kullanmaktadırlar. Bu komite çalışmalarında yorumların değişimi sağlanmaktadır.)
düzenli şekilde ülkelere ilişkin Komite web sayfaları (Komitelerin arka plan
değerlendirmeler yapılmakta ve uygulanan materyallerine ilişkin bilgi bültenleri yer
programlar gözden geçirilmektedir. Bu almaktadır.)
bağlamda, üye ülkelerdeki bürokratlar, teknik • Kişisel Hizmetler:
uzmanlar ve üst düzey yetkililer OLISnet
My OLISNet (My OLISnet tartışma
vasıtası ile kendilerini ilgilendiren konulardaki
gruplarındaki yeni bilgilerin ve belgelerin e-
doküman, yayın ve istatistiki veri ihtiyaçlarını
mail yolu ile kullanıcılara iletildiği bir
karşılamaktadırlar.
sistemdir.)
OECD Komite Bilgi Sistemi, tüm OECD
My Committees (Bu sistemde, kullanıcılar
komite çalışmaları ve OECD’nin internet
ilgili oldukları Komiteleri seçerek, bu
sayfasında yer alan diğer tüm kaynaklara
Komitelerin son yayınlarına, tartışma
erişim sağlayan tek kanaldır. Günümüzde
gruplarına, toplantı bilgilerine ve Komite
dünya çapında 2000 kadar Bakanlıkta görevli
Rehberlerine erişim sağlarlar.)
15.000 kayıtlı kullanıcı bu sistemden
faydalanmaktadır. OLISnet güvenli bir

26
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

• İstatistik Online bulunabilecek çalışmalarına da erişebilirler.


Bu durum onlara kendi delegeleri vasıtası ile
OECD.Stat OECD istatistiklerine tek
komite tartışmalarının yönünü etkileyebilme
noktadan erişim sağlamaktadır. Bu sistem
olanağı tanımaktadır. En nihai noktada ise,
içerisinde en güncel istatistiklerin yanısıra
OECD’nin geçtiğimiz 15 yılı kapsayan
bütünleştirilmiş verilere ulaşmak da
ekonomik ve sosyal veri tabanından
mümkündür
yararlanan liderler kendi politika yapım
• Yayınlar: süreçlerinde bu tecrübelerden faydalanırlar.
Geçtiğimiz sekiz yıldan bu yana OECD Türkiye’de OLISnet Kullanımı
yayınlarına (elektronik kitaplar, elektronik
Ülkemiz 200 civarında OECD Komitesi’nde
süreli yayınlar, çalışma raporları vs.) online
faaliyet göstermekte, bu komite
erişim imkanı bulunmaktadır. Yayınlar PDF
çalışmalarının üçünde ise Komite Başkan
formatında olup, kullanıcıların kendi
Yardımcılığı görevini yürütmektedir. Bu
bilgisayarlarına yükleme imkanı
çerçevede geçtiğimiz 12 ay içerisinde
bulunmaktadır.
Türkiye’yi temsil eden 379 delege 354
• Ayrıntılı Arama: toplantıya katılım sağlamıştır. Buna karşın
Bu sistem aracılığı ile arşivde yer alan belge kayıtlı OLISnet kullanıcı sayısının sadece
ve yayınlar içerisinde arama yapmak %20’sini oluşturan 72 OLISnet kullanıcısı
mümkündür. İstenilen doküman ve yayınların sistemden faydalanmıştır. Bu 72 kullanıcı
kullanıcılar tarafından kendi bilgisayarlarına tarafından geçtiğimiz yıl içerisinde 14.000
yüklenmesi imkanı da sunulmaktadır. belge, 175 yayın ve 411 istatistik dosyası
OLISnet Kullanımının Üye Ülkelere indirilmiş ayrıca Komite Tartışma Gruplarına
Sağladığı Faydalar: yaklaşık 600 kez erişim sağlanmıştır.
Komite Çalışmalarının Verimliliğinin OLISnet bilgi ağına üye olmak isteyen kamu
Arttırılması: görevlileri, www.oecd.org/olisnet adresindeki
online başvuru formunu doldurarak sisteme
OLISnet vasıtası ile Delegeler gelecek
erişim sağlayabileceklerdir. Başvurunun
toplantılara ilişkin belgelerden ilk yayın
ardından Ülkelerin OECD Temsilcilerinin
anında haberdar edilirler. Söz konusu
onayı alınarak söz konusu OLISnet hesabına
belgelere erken erişim sağlanması ise üye
ilişkin belgeler kullanıcıya gönderilmektedir.
ülkelerin “hükümet pozisyonu”nu belirlemeleri
açısından hazırlık imkanı yaratmaktadır. Öte OLIS Destek Grubu temas detayları aşağıda
yandan, online tartışma grupları ilgili yer almaktadır:
komitenin sekreteryası ve diğer delegeler ile e-posta: olissupportgroup@oecd.org
verimli bir etkileşim sağlanmasına da Tel:+ 33 (0) 1 45 24 76 72
yardımcı olur. Tüm bunlara ilave olarak ise
Henüz bir OLISnet hesabına sahip olmayan
toplantılara hazırlıklı gelen delegeler
kamu görevlileri komite çalışmalarına ilişkin
tartışmalara daha çok katkı sağlayarak, kendi
belge ve bilgilere ulaşamamakta ve yukarıda
ülkelerinin pozisyonunu daha güçlü şekilde
bahsi geçen hizmetleri kullanamamaktadırlar.
savunabilirler.
Bu çerçevede, kamu sektöründe görevli
Ulusal Politika Yapım Sürecine Katkıları: uzman, danışman ve liderlerin OLISnet
OLISnet, OECD aktivitelerinde bütünsel kullanımının teşvik edilmesi komite
hükümet yaklaşımını desteklemektedir. Bu çalışmaları sırasında ülke pozisyonumuzu
çerçevede, politika yapıcılar ve üst düzey güçlendirecek ve kendi ulusal kalkınma
danışmanlar; komitelerin devam etmekte olan stratejilerimizin oluşturulması açısından
ve kendi politika yapım sürecine etkide büyük faydalar sağlayacaktır.

27
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI

İlkadım Caddesi No:2 Kat:6 06450 Dikmen/ANKARA


Telefon: (312) 415 23 20
Faks: (312) 417 11 72
e-posta: ab@maliye.gov.tr

Bu Bülten

T.C.
Maliye Bakanlığı
Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
AB Uzman ve Uzman Yardımcıları Tarafından Hazırlanmıştır.

© 2007 T.C. Maliye Bakanlığı


Tüm hakları saklıdır.

You might also like