Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 21

AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI

SAYI 8

T.C.
MALİYE
BAKANLIĞI
BÜLTEN

EKİM 2007

Daha Demokratik, Şeffaf, Hesap Verebilir ve Etkin bir AB için: Reform


Anlaşması

Haziran 2007 AB Zirvesi’nde AB liderlerinin, anlaşmaların ve AB


kurumlarının reform edilmesi yönünde anlaşmaya varmaları, 2005 yılında AB
BU SAYIDA: Taslak Anayasası’nın Fransa ve Hollanda tarafından reddedilmesinden bu yana
reform süreci açısından en önemli gelişme olarak görülmektedir. Bu reform
YOLSUZLUK sürecine ilişkin ayrıntıların Portekiz Dönem Başkanlığı süresince daha da
2
ÜZERİNE:KISA BİR GİRİŞ netleşeceği belirtilmektedir. Bu doğrultuda kurulan Hükümetlerarası Konferans
KÜRESEL reform sürecine yönelik çalışmalarına 23 Temmuz 2007 tarihi ile başlamış ve bu
PİYASALARDAKİ SON çalışmaların detaylarının Ekim 2007’de kabul edilmesi karalaştırılmıştır.
6
GELİŞMELER VE HEDGE
FONLAR AB kurumlarının ve anlaşmaların reform edilmesi amacıyla oluşturulan
AVRUPA BİRLİĞİ VE Hükümetlerarası Konferans için belirlenen başlıca gündem maddeleri şunlar
TÜRKİYE’DE olmuştur:
8
OMBUDSMANLIK
KURUMU • AB Konsey’inde kararların çifte çoğunluk kuralı ile alınması,
TÜRKİYE’NİN BİRLEŞMİŞ • Ortak Karar Alma Usulü’nün (codecision) ve Nitelikli Oy Çokluğu Kuralı’nın
MİLLETLER GÜVENLİK daha da yaygınlaştırılması,
10 Dönem Başkanlığı yerine sürekli bir Konsey Başkanlığı’nın oluşturulması,
KONSEYİ GEÇİCİ •
ÜYELİĞİNE ADAYLIĞI • Komisyon içerisindeki Komiser sayısının 27’den 15’e düşürülmesi,
BASEL II: GELİŞİMİ, • Ulusal parlamentoların AB yasama sürecinde daha da güçlendirilmesi,
GETİRDİĞİ FIRSATLAR 13 • Anlaşmalara, AB’ye üyelikten çıkabilmeyi sağlayacak yeni bir maddenin
VE RİSKLER eklenmesi.
HİNDİSTAN: VARLIK
İÇİNDE YOKLUKTA 16 Ayrıca, iklim değişikliği, enerji güvenliği, uluslararası suç ve terörizm
UMUT VAAD EDEN ÜLKE gibi gündemde olan diğer konulara da atıfta bulunulması hedeflenmektedir.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, 23 Temmuz 2007’de
Hükümetlerarası Konferans’ın açılışında yaptığı konuşmada, amaçlarının
hazırlanacak olan bu reform anlaşmasının Haziran 2009’da gerçekleşecek
Avrupa Parlamentosu seçimleri ile birlikte yürürlüğe sokulması olduğunu
belirtmiştir.

Hazırlanacak olan bu Reform Anlaşması ile AB, daha demokratik, hesap


verebilir, etkin ve dış ilişkilerinde uyumlu olabilmeyi ve aynı zamanda
küreselleşen bir dünyada var olan engelleri ve fırsatları birlikte karşılayabilmeyi
amaçlamaktadır.
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

i
YOLSUZLUK ÜZERİNE: KISA BİR GİRİŞ
LATİF YILMAZ AB Uzman Yardımcısı

1. Yolsuzluk Nedir ve Nasıl Örneğin, bir kişi akrabasının, arkadaşının veya


Tanımlanmaktadır? bir dostunun menfaati için de yolsuzluk olayına
karışabilir. Bu, bazen söz konusu farklı kişinin
Yolsuzluk konusunda genel ve kapsayıcı bir bir işte istihdam edilmesi veya bu kişiye maddi
tanım yapmak çok da kolay görünmemektedir. veya manevi bir menfaatin sağlanması
Genel anlamda herhangi bir gücün kanunlara şeklinde olabilir.
aykırı olarak, kişisel çıkar amaçlı kullanılması
şeklinde bir tanım yapılabilir. Ancak böyle bir 2. Yolsuzluk Çeşitleri
tanımlama bir takım sorunları da beraberinde
getirmektedir. Bu tanımda tam olarak hangi Yolsuzlukla mücadelede, teorik olarak
fiillerin yolsuzluk kapsamına gireceği, hangi yolsuzluğu tanımlamak kadar önemli olan bir
fiillerin yolsuzluk kapsamında olmayacağı belli diğer husus ise, ne tür yolsuzluk çeşitlerinin
değildir. Bunun yerine birçok devlet ve olabileceğini ortaya çıkarmaktır. Kesin ve net
uluslararası kurum yolsuzluğu, yolsuzluk olarak ortaya konmuş yolsuzluk çeşitleri,
kapsamına giren fiiller üzerinden tanımlamayı yolsuzlukla mücadelenin daha sağlıklı olması
seçmektedir. Böyle bir yaklaşım, yolsuzluk için elzemdir. Şüphesiz konu suç olduğunda,
suçunun kapsamını göstermesi bakımından suçun ne şekilde ortaya çıkacağı, tam olarak
daha faydalı görünmektedir. kestirilemez. Suç işleyen aktörler çeşitli yöntem
ve şekillerle suçu işleyebilirler. Bu yöntemler
Yolsuzluk genel anlamda iki kategoride ifade tam olarak ortaya çıkarılmadıkça, suç ve
edilmektedir: büyük yolsuzluk ve küçük suçluyla mücadele de zor olacaktır. Bu kısımda
yolsuzluk. Büyük yolsuzluk tanımı, yolsuzluğun genel olarak yolsuzluk başlığı altında ele
kamu yönetiminin en üst seviyelerine, siyasal alınan suçlara değinmeye çalışacağız.
partilere, hükümetlere, üst düzey bürokratlara
ve yargı mensuplarına kadar uzandığı durumu 2.1 Rüşvet
ifade etmektedir. Küçük yolsuzluk ise, adından
da anlaşılacağı üzere daha küçük çaptaki Yolsuzluk çeşitlerinin başında rüşvet
yolsuzluklar için kullanılmaktadır. Küçük gelmektedir. Özellikle rüşvet konusu bugün
yolsuzluk olarak adlandırılan durumda, daha birçok ülkenin yaşadığı önemli bir sorundur.
küçük miktarlarda sağlanan parasal veya Gelişmekte olan ülkelerde çok daha önemli
parasal olmayan menfaatler söz konusu boyutlarda olmasına rağmen, gelişmiş ülkelerin
olmaktadır. Bir memurun işini yaparken ufak de en büyük sorunları arsında yer almaktadır.
miktarlarda parasal menfaat sağlaması veya Rüşvetin yaygınlaşması bir çok sorunu
alt düzey memuriyetlere yakın akraba veya beraberinde getirmektedir. Bu sorunların
tanıdıkların atanması bu kapsamda başında vatandaş ile devlet arasında var olan
değerlendirilebilecek yolsuzluklar arasındadır. toplumsal sözleşmenin ihlal edilmesi ve bunun
sonucu olarak vatandaş-devlet ilişkilerinin
Yolsuzlukla ilgili bir diğer tanım ise aktif ve zedelenmesi gelmektedir. Rüşvet suçunda,
pasif yolsuzluktur. Parasal veya parasal genel olarak, kamuda üst mevkilerde bulunan
olmayan bir menfaatin teklif edilmesi veya kişiler hedef seçilmektedir. Fakat, bu demek
verilmesi aktif yolsuzluk olarak tanımlanırken, değildir ki sadece üst düzey yöneticiler rüşvetle
bu menfaatin edinilmesi pasif yolsuzluk olarak karşı karşıya kalmaktadır. Rüşvet, şüphesiz,
tanımlanmaktadır. Yolsuzluk sırasında edinilen kamunun her seviyesinde ortaya çıkabilir
menfaatler çok çeşitli olabilir. Sadece parasal ancak kapsam olarak büyük boyutlu rüşvetler
bir menfaatin doğrudan elde edilmesi, genelde üst düzey yöneticileri hedef
yolsuzluğun önemli bir boyutu olmakla beraber seçmektedir. Bürokratlar dışında, politikacılar,
tek boyutu değildir. Menfaat parasal olabileceği yasa uygulayıcılar, hakim ve savcılar, vergi
gibi, istihdam, şirket ortaklığı, özel bilgi memurları ve müfettişler en fazla rüşvete hedef
sağlama, cinsel veya başka faydalar elde etme olanlar arasında yer almaktadır.
gibi çok farklı şekilde kendini gösterebilir. Bazı
durumlarda menfaati elde eden kişi, doğrudan Peki insanlar niçin rüşvet teklif ederler?
yolsuzlukla ilişkisi olan biri de olmayabilir. Rüşvetle ulaşılmak istenen amaç, hedef nedir?

2
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

Şüphe yok ki, hedefler çok çeşitli olabilir. kaçmaya çalışan mükellefler, vergi
Bazen bir ihale almak, bazen bir kurumda veya memurlarına rüşvet vermeyi seçmekte ve bu
şirkette istihdam edilmek, makam mevki sahibi yolla ya ödeyecekleri vergiyi tamamen ortadan
olmak ve bazen de kamunun bir karar kaldırmaya ya da ödeyecekleri vergiyi önemli
almasını, bir düzenleme çıkarmasını sağlamak ölçüde azaltmaya çalışmaktadırlar. Bu alanda
olabilir. Rüşvet vermedeki temel amaçlardan rüşvetin, dolayısıyla yolsuzluğun
biri alınacak kararları etkilemek şeklinde ortaya yaygınlaşması hem kamu finansmanı üzerinde
çıkabilir. Bu durumda kişi kararın alınma önemli negatif etkiler yaratmakta hem de
sürecinde nüfuz sahibi olabilmek için etkili serbest piyasa ekonomisin temel dayanağı
kişilere rüşvet teklif edebilir. Böylece kendisinin olan rekabetçiliği bozmakta ve haksız rekabet
veya yakınlarının çıkarına hizmet edecek bir koşulları yaratmaktadır. Yolsuzluğun çok
kararın alınmasını sağlayabilir. yaygın olduğu ülkelerde, kamu finansmanında
ve ekonomik etkinlikte ciddi kayıpların ve
2.1.1 Uygun Olmayan Değerde Bir Hediye zorlukların oluşacağını beklemek abartı
Verilmesi veya Alınması olmayacaktır. Yolsuzluğun çok üst seviyelere
kadar ulaştığı durumlarda bir borç krizi
Gündelik kamusal hayatta en fazla karşılaşılan ülkelerin kaçınılmaz kaderi olacaktır. Bu
yolsuzluk çeşitlerinden biri de yüksek değere noktada, ülkemizde yolsuzluk ile bozulan kamu
sahip hediyelerin verilmesi veya alınmasıdır. finansmanı arasındaki olası ilişkileri ortaya
Aslında burada geçen hediye sözcüğü sadece çıkaran araştırmalar yapılabilir. Bilindiği üzere
rüşvet üzerinde bir örtü işlevi görmektedir. yolsuzluk Türkiye gündemine özellikle 1980’li
Hediye alan ve hediyeyi veren açısından yıllarla beraber girmiş ve 1990’lı yıllarda en üst
vicdani bir rahatlık yaratsa da, esasen seviyesine ulaşmıştır. Bu yıllar aynı zamanda
rüşvetten farklı değildir. Tabi söz konusu kamu finansmanında da çok ciddi sorunların
hediyenin rüşvet ve yolsuzluk kapsamında yaşandığı yıllardır. Yolsuzluğun artması bir
sayılması hediyenin değerine bağlıdır. Ancak, yandan azalan vergi gelirleri sonucu kamu
burada ne kadarlık bir hediyenin rüşvet gelirlerini azaltmış, bir yandan da kamu
sayılacağı veya sayılmayacağı tamamen harcamalarını önemli ölçüde arttırmıştır.
özneldir. Bu öznelliği ortadan kaldırmak Dolayısıyla, kamu finansmanı hem gelirler hem
amacıyla çoğu devlet hediyenin maddi değeri de harcamalar yönünden kıskaca alınmış ve
konusunda bir takım sınırlamalar getirmektedir. tek yol olarak borçlanma öne çıkarılmıştır.
Bazı devletler ise, daha da ileriye gidip, kamu Şüphesiz, bu dönem içerisinde kamu borç
personelinin herhangi bir miktarda hediye stokunun artmasında farklı dinamikler rol
kabul etmesini tamamen yasaklamıştır. Şunu oynamıştır. Ancak kanaatimizce, yolsuzluğun
belirtmek gerekir ki, bu tür sınırlamalar çok da borç stokuna etkisi azımsanmayacak bir
etkin olmayabilir. Değer konusu ancak hediye seviyededir.
açık bir şekilde kayıt altına alındığı zaman
anlamlı olabilir. Eğer söz konusu hediye gizli 2.1.3 Sahtekarlık Saikiyle Rüşvet
tutuluyorsa, ki çoğu zaman da gizli
tutulmaktadır, belli bir değer sınırı belirleme Rüşvetin yoğun olarak ortaya çıkmasında rol
pek işe yaramayabilir. oynayan bir diğer neden ise sahtekarlıktır.
Kişiler veya gruplar bazı konularda sahte
2.1.2 Daha Az Vergi Vermek Amacıyla evraklar edinerek haksız kazançlar sağlamak
Rüşvet ve birilerini yanıltmak için sahtekarlık yapmak
isteyebilirler. Bu durumda söz konusu
Rüşvetin en yaygın olarak yaşandığı sahtekarlık ile ilgili gerekli evrak ve belgeleri
alanlardan bir diğeri de vergiye konu olan elde edebilmek için rüşvet teklif edebilirler. Bu
durumlardır. Özellikle vergi memurları ve bazen sahte bir kimlik kartının, bazen sahte bir
rüşvet çoğu insanın gündelik hayatında sıklıkla diplomanın, bazen ise sahte bir tapunun
bir arada kullandığı kavramlardır. Vergi edinilmesi amacıyla yapılabilir.
vermenin gönüllülükten çok devletin zoruna
dayandığı ülkelerde, vergi ve rüşvet kolaylıkla
bir araya gelebilmektedir. Vergi vermekten

3
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

2.1.4 Yargıda Rüşvet 2.1.6 Haksız Bilgi Edinimi

Yargı da, diğer birçok alan gibi rüşvetin sıklıkla Yolsuzluk ve rüşvet konusunun bir diğer önemli
görülebileceği alanlardan biridir. Vergi alanında öğesi haksız bilgi edinmedir. Özellikle kamu ve
yaşanan yolsuzluğun bir benzeri de yargıda özel sektörün sahip olduğu stratejik nitelikteki
yaşanabilmektedir. Vergi yükünden kaçmak bilgilere ulaşmak amacıyla rüşvet bir araç
için nasıl rüşvete başvuruluyorsa, aynı şekilde olarak kullanılabilmektedir. Kişilerin veya
yargıdan kaçmak için rüşvete şirketlerin finansal veya başka konulardaki
başvurulabilmektedir. Vergi konusunda ortaya bilgilerine ulaşabilmek amacıyla rüşvet ortaya
çıkan rüşvetin ağır ekonomik sonuçları olurken, çıkabilmektedir. Bu bazen bir ihalenin
yargıda yaşanan rüşvetin sosyal anlamda çok alınabilmesi veya bazen de haksız rekabet
ağır sonuçları olmaktadır. Ayrıca yargıya üstünlüğü elde edebilmek için
yolsuzluğun bulaşması, yolsuzlukla yapılabilmektedir. Toplulukların yanı sıra kişiler
mücadelenin önünde de en büyük engeldir. de rüşvet aracılığıyla haksız bilgi edinebilirler.
Yargıda yolsuzluğun ileri derecelere varması, Yüksek mevkilere gelmek veya birilerini
yolsuzlukla mücadeleyi adeta bir kısır döngüye yerinden edebilmek için gerekli kritik bilgilere
sokmaktadır. Ayrıca, yolsuzluğun yargıya ulaşmak amacıyla da rüşvet kullanılabir.
bulaşması ve yayılması toplumları ayakta tutan
en önemli değerlerden biri olan adaletin de 2.2 Hırsızlık, Sahtekarlık ve Zimmete Para
yozlaşmasını beraberinde getirmektedir. Geçirme

2.1.5 Özel Sektörde Rüşvet Yolsuzluğun türleri olarak hırsızlık, sahtekarlık


ve zimmete para geçirme, görevi gereği para
Yolsuzluk ve buna bağlı olarak rüşvet söz veya benzeri değerlerde eşyaların teslim
konusu olduğunda tartışmalar genel olarak edildiği kişilerin bulaştıkları suçlar arasında yer
kamu kesimi üzerinde yoğunlaşmakta ve alır. Bu suçlardan hırsızlık şüphesiz ki
yolsuzluk sadece kamunun yaşadığı bir yolsuzluğun kapsamını aşmaktadır. Hırsızlık
sorunmuş gibi düşünülmektedir. Halbuki, kişinin kendisine hiçbir şekilde ait olmayacak
yolsuzluk kamunun olduğu kadar özel sektörün bir malı veya parayı sahibinin rızası dışında
de gündeminde olan bir sorundur. Özellikle edinmesidir. Ancak kamuda hırsızlık, yolsuzluk
finansal kesimde oldukça yaygın bir şekilde kapsamında değerlendirilebilecek ve
görülebilmektedir. Borsalarda, bankacılık ve karşılaşılabilecek suçlardan biridir. Kamunun
sigortacılık sektöründe yolsuzluk önemli bir sahip olduğu malların kişisel kullanım veya
tehdit olarak ortaya çıkmaktadır. Hisse satılma amacıyla çalınması nadir de olsa
senetlerinin manipule edilmesi, bankalardan görülebilmektedir. Saydığımız suçlardan en
kredi alınırken kolaylık sağlanması ve sigorta önemlileri zimmete para geçirme ve
şirketlerinden tazminat alınması amacıyla sahtekarlıktır. Her iki suçun da kamuda
yapılan yolsuzluklar özel sektör yolsuzluğunun görülme olasılığı hırsızlığa nazaran daha fazla
en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Bu olabilmektedir. Zimmete para geçirme adından
alandaki yolsuzlukta rüşvet en önemli araç da anlaşılacağı üzere, kamusal görevi gereği
durumundadır. Kişiler veya topluluklar rüşvet para toplayan kişinin, bu paranın bir kısmını
yoluyla özel sektörde manipülasyonlar yaparak veya tamamını kendi adına almasıdır. Bu
rekabetin bozulmasına yol açabilirler. Ayrıca suçun tespit edilmesi bazı durumlarda çok zor
özel sektörde yaşanan yolsuzlukla kamu olabilmektedir. Eğer görevli aldığı paralar
sektöründe yaşanan yolsuzluk arasında ciddi karşılığında herhangi bir belge vermemişse,
bağlantılar bulunmaktadır. Bazen kamu suçun tespiti de zorlaşmaktadır. Sahtekarlık
yolsuzluğu özel sektördeki yolsuzluk için bir daha da karışık bir suçtur. Sahtekarlığı bazı
zemin oluştururken bazen de özel sektördeki durumlarda kamu görevlisi yapabileceği gibi,
yolsuzluk kamu kesimindeki yolsuzluk için bazı durumlarda da kamudan hizmet alan
zemin oluşturabilmektedir. Başarılı bir vatandaş yapabilir. Örneğin devletin belli
yolsuzlukla mücadele stratejisi hem kamudaki şartlara bağlı olarak yardım dağıtması
hem de özel sektördeki yolsuzluğu hedef durumunda bu şartları sağlamayan bazı kişiler
almalıdır. şartları sağlıyormuş gibi gösterecekleri belgeler

4
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

hazırlayarak yardımdan yararlanabilirler veya durumlarda da, kamu görevlisi hem suçu
herhangi bir kamu hizmetinden başkasının işleyen hem de mağdur olabilir.
adına düzenlenmiş belgeleri kullanarak
faydalanabilirler. Sahtekarlık suçu bazen hem 2.4 Nepotizm ve Kayırmacılık
kamu görevlisinin hem de vatandaşın beraber
hareket etmesiyle işlenebilir. Bu, sahte belge Adam kayırmacılık özellikle ülkemizde en fazla
veya evrak hazırlanması olabileceği gibi, sahte yaygınlık gösteren yolsuzluk çeşididir. Eskisi
olan bir evraka göz yumulması şeklinde de kadar yaygın olmasa bile bu yolsuzluk türünün
olabilir. Sonuç olarak bu tür suçların da hala var olduğu ve konuşulduğu bilinmektedir.
yaygınlaşması beraberinde birçok olumsuzluğu Nepotizm ve kayırmacılık kamu görevlisi
getirecek ve kamu hizmetlerinin etkin ve daha atanırken, tercihlerde liyakat yerine
az maliyetli şekilde verilmesini önleyecektir. yakınlıkların, akrabalıkların veya
arkadaşlıkların etkili olması durumudur. Bunu
2.3 Gasp ve Şantaj bazen bir politikacı, bazen üst düzey bir
bürokrat bazen de daha alt görevlerde çalışan
Yolsuzluğun görülebileceği diğer bir durum ise, bir memur yapabilir. Bürokraside adam
kaba kuvvete dayanan metotların kayırmacılığın yaygınlaşması kadar tehlikeli
kullanılmasıdır. Gasp ve şantaj bu tür başka bir yolsuzluk türü yoktur. Çünkü bu tür
metotların başında gelir. İlkinde zorla ve kaba bir yolsuzluk yukarıda saydığımız diğer
kuvvetle bir şeyler elde edilmeye çalışılırken, yolsuzluk çeşitlerinin de birincil sebebidir. Daha
ikincisinde çeşitli tehditler kullanılarak istenen en başta yolsuzluk sürecine bulaşmış bir kamu
hedefe ulaşılmaya çalışılır. Gasp ve şantajı görevlisinin ileriki aşamalarda yolsuzluğa
kamu görevlilileri yapabilecekleri gibi çoğu duyarlı olmasını beklemek çok zordur

AB ÇEVRE BAKANLARI ARTAN SU KITLIĞINI VE KURAKLIĞI TARTIŞMAK İÇİN


TOPLANIYORLAR

AB Dönem Başkanı Portekiz, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak artan kuraklık ve su kıtlığı
ile mücadeleyi tartışmak amacıyla AB üye ülkelerinin Çevre Bakanlarını bir araya getiriyor. 31
Ağustos ve 1 Eylül 2007’de Lizbon’da toplanan olan Bakanlar, mevcut durumu analiz
etmişlerdir. Kuraklık ve su kıtlığı ile mücadelede yeterli düzeyde kurumsal, teknik ve mali
araçların oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapmışlardır.

Avrupa Komisyonu’nun Haziran 2007’de yayımladığı rapora göre, 2000 ve 2006 yılları
arasındaki her yılda AB sınırlarının %15’i ve nüfusun %17’si kuraklık ve su kıtlığından
etkilenmiş bulunmaktadır. Rapor, son yıllarda kuraklığın Avrupa ekonomisine maliyetinin 6,2
milyon Avro olduğunu belirtmiştir.

i
Bu yazı hazırlanılırken büyük oranda “The Global Programme Against Corruption, UN Anti-Corruption Toolkit, 3nd
Edition, Vienna, September 2004” adlı yayından faydalanılmıştır.
< http://www.uneca.org/itca/governance/Documents/corruption_un_anti_corruption_toolkit_sep04.pdf > web adresinden söz
konusu yayına ulaşılabilir.

5
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

KÜRESEL PİYASALARDAKİ SON GELİŞMELER VE HEDGE FONLAR

IŞIL DEĞERLİ AB Uzman Yardımcısı

Son yıllarda dünyada pek çok alanda yaşanan ise yatırımcıların yen pozisyonlarını kapaması
hızlı küreselleşme sürecine finansal piyasalar yenin yükselmesine yol açmaktadır.
da dâhil olmuştur. Gelişmekte olan ülkelerin
kambiyo kontrollerini kaldırıp dışa açılması ve ‘Küresel likidite’ tanımlanması oldukça zor bir
gelişmiş ülke piyasalarıyla bütünleşmeye kavram olarak karşımıza çıkmakla birlikte
başlamasıyla dünyadaki finansal ortam da temelde bir parasal büyüklük olarak ifade
genişlemiştir. Bu gelişmelerle birlikte 'küresel edilmektedir. Buna genellikle büyük ülkelerin
likidite', 'hedge fonlar’ ve 'carry trade' gibi (başta ABD olmak üzere, G5) para arzı
kavramlar günümüzde sıklıkla telaffuz edilir büyüklükleri katılmaktadır. Bu parasal
olmuştur. Son günlerde ABD’de patlak veren büyüklüğe bazıları döviz rezervlerini, bazıları
mortgage kriziyle birlikte küresel piyasalarda ulusal kredi hacimlerini, bazıları ülke dışındaki
hareketli günler yaşanmaya başlamıştır. Bu ABD Hazine enstrümanlarını bazıları da türev
dalgalanmanın nedenlerini anlayabilmek için enstrümanları ekleyerek bir küresel likidite
2
öncelikle bahsedilen kavramları açıklayalım. tanımı ve ölçümü üretmektedir. Günümüzde,
küresel likiditede meydana gelen bir azalma
'Hedge fon' terimi, genellikle kısa vadeli veya durgunluk dünyanın herhangi bir yerinde
hareket eden ve yüksek kâr amacıyla tüm küresel piyasaları etkileyecek bir mali
piyasadan piyasaya dolaşan fonları ifade krizin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
etmektedir. Bu fonlar yüksek kâr gördüğü Örneğin, son haftalarda ABD’de ortaya çıkan
yerlere hızla girip, kârlar düşünce hızla mortgage sorunu tüm dünyadaki finans
çıkmaktadırlar. Pek çok ekonomist, bu fonları piyasalarını etkilemiş ve küresel piyasalarda
küresel ekonomide krize neden olabilen en dalgalanmaya neden olmuştur.
önemli etmenler arasında göstermektedir.
Özünde yatırım fonları gibi çalışmakla birlikte Bu kavramları açıkladıktan sonra son günlerde
düzenleme ve risk profili açısından ciddi yaşanan küresel dalgalanmanın nedenlerini
anlamda farklılık gösteren hedge fonlar, daha iyi anlayabiliriz. 2007’nin Şubat ayında
yatırımcılara ve fon yöneticilerine sağladığı ABD’de patlak veren mortgage sorunu, konut
yüksek getiriler nedeni ile son yıllarda büyük sektöründeki yavaşlamanın bir sonucu olarak
yaygınlık kazanmışlardır. Son yıllarda özellikle ortaya çıkmıştır. Gelir düzeyi düşük kesimlere
türev ürünlerinin kullanımına bağlı olarak ödeme gücü araştırılmadan verilen yüksek
giderek yaygınlaşan hedge fonları 2006 yılı faizli mortgage kredileri sorunun yayılmasında
itibari ile 1.3 trilyon dolarlık işlem hacmine etkili olmuştur. Mortgage kredilerine dayalı
1
ulaşmıştır. menkul kıymetlere yatırım yapan fonlar da
sonuçta önemli ölçüde zarar etmişlerdir.
‘Carry trade’, faizi düşük ülkelerin para birimleri Bankaların bu menkul kıymetlerden zarar
cinsinden borçlanıp, faizi yüksek para birimleri etmeleri, Temmuz ayında kredi sıkışıklığına yol
cinsinden yatırım yapmak anlamına açmıştır.
gelmektedir. Gelişen piyasalarda düşmeye
başlayan risk primleri, yüksek getiri arayan Genel olarak, karşılaştığımız küresel piyasa
yatırımcılar için çekici olduğundan, düşük faizli dalgalanmasının 3 temel nedeni
3
ülkenin para biriminden borçlanıp yüksek olana bulunmaktadır :
yatırmak biçiminde özetlenen 'carry trade'
işlemleri yayılmıştır. Carry trade'i genellikle a) ABD’de faizler düşük iken verilen
hedge fonlar kullanmaktadır. Bugünkü finansal mortgage (gayrimenkul) kredilerinin geri
ortamda carry trade işlemleri genellikle yen ile ödenmesinde zorluk çıkması.
yapılmaktadır. Yatırımcılar, faizi düşük olan b) Hedge fonlarda oluşan riskler. Hedge
yen cinsinden borçlanarak, yüksek getirili para fonlara yapılan yatırımlar, aslında içinde
birimlerine ve hisse senetlerine yatırım fazla bir risk bulundurmaz gibi duruyor ve
yapmaktadırlar. Hisse senetlerinin yükseldiği temel olarak piyasalardaki arbitraj
dönemlerde yatırımcıların aldıkları yeni daha olanaklarından faydalanarak yüksek
yüksek bir hızda bozdurması yene değer getiriler yaratıyorlarsa da, fonlardan toplu
kaybettirirken, piyasaların düştüğü dönemlerde çekimler yapılması halinde kaçınılmaz

6
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

olarak likidite riski doğuyor ve fonlar iflas makro olayın (Avrupa Para Birliği’nde
edebiliyorlar. oluşabilecek olan bir kriz vb.) üzerine
c) Petrol fiyatlarındaki yükselmenin geliştirilen bir yatırım stratejisi ile
yavaşlaması. Petrol fiyatlarının oluşturulmaktadır. Olay tabanlı yatırım stratejisi
yükselmesiyle, petrol üreten ülkelerde bir firmaya yönelik olan olumsuz bir olay (firm
büyük fonlar birikmeye başlamış ve bu distress) ya da şirket satın almalarına yönelik
büyük fonlar, bizim gibi gelişmekte olan olabilir. Arbitraj stratejisi ise birbirlerine risk
ülkelere büyük miktarlarda yatırılmıştır. yönünden benzeyen ama getiri yönünden farklı
4
Yatırımların tamamlanabilmesi için, bu olan enstrümanlar arasında yapılır.
paraların akış hızının artarak sürmesi
gerekmektedir. Bu süreç de sadece petrol Hedge fonların likidite sağlamak, fiyat
fiyatlarındaki artışlarla sürdürülebilecektir. belirlenmesi ile enformasyonun doğru ve etkin
kullanılmasına katkıda bulunmak ve küresel
Çoğu ekonomiste göre son günlerde portföylerde çeşitlilik sağlamak gibi faydalarının
yaşadığımız bu krizin arkasındaki asıl neden var olmasının yanı sıra önemli olumsuzlukları
hedge fonlardır. Hedge fonların yatırımlarını da vardır. Bunlar, finansal istikrarı bozabilir ve
bankalardan aldıkları paralarla gerçekleştiriyor gelişmekte olan ülkelerin yerel maliye veya
olmaları piyasaları en fazla tedirgin eden unsur para politikalarının etkinliğinin azalmasına
olarak karşımıza çıkmaktadır. Sunday neden olabilirler.
Telegraph'da yer alan bir habere göre hedge
fonlar, küresel finansal piyasalarda yaşanan Yukarıda anlatılanları kısaca özetlemek
çalkantıların gizli sebebidir. Sunday Telegraph, gerekirse ABD'de konut balonunun sönmeye
risk çeşitlendirmeye gidip likidite sağlayarak başlamasıyla, konut sektöründeki riskli (yüksek
finansal piyasaların istikrarına katkıda getirili) kredilere dolaylı olarak para bağlayan
bulunmakla yükümlü hedge fonların bu krizin bazı hedge fonlar sarsıntı geçirmişlerdir. Bu
tam merkezinde bulunduğuna dikkat sarsıntı devam edince, bu fonlara göre
çekmektedir. pozisyon almaya çalışan yatırımcılar, riskli
kâğıtlardan ve riskli yatırımlardan daha güvenli
Bu noktada, krizin asıl sebebi olarak düşünülen yatırımlara yönelmiştir. İşte bu hareket de önce
hedge fonları daha ayrıntılı incelemekte fayda ABD, daha sonra da dünya piyasalarında
vardır. Hedge fonlar, genellikle benzer risk dalgalanmaya neden olmuştur. ABD Merkez
kategorisindeki ülke tahvilleri, hisse senetleri, Bankası Fed, yaşanan krize son vermek
özel sektör tahvilleri, kredi türev enstrümanları amacıyla iskonto faiz oranlarında bir indirim
gibi enstrümanlarından oluşturulan portföylerin yaparak piyasalarda geçici bir rahatlama
olası getiri farklarından faydalanmak beklentisi sağlamış olsa da, birçok ekonomist sorunun
ile oluşturulur. Hedge fonlar üç temel yatırım tam olarak çözülemediği ve zora giren yeni bir
stratejisine dayanmaktadır. Bunlar piyasa fon haberinin küresel piyasalarda yeniden
trendi, olay tabanlı (event driven) ve arbitraj dalgalanmaya neden olabileceği görüşündedir.
stratejileridir. Piyasa trendi stratejisi önemli bir

KAYNAKLAR:

1 http://www.ntvmsnbc.com/news/402188.asp?cp1=1
2 www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=222935&tarih=02/06/2007
3 http://www.milliyet.com.tr/2007/08/21/yazar/toruner.html
4 http://www.ntvmsnbc.com/news/402188.asp?cp1=1
5 http://www.milliyet.com.tr/2007/07/31/yazar/uras.html

7
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE OMBUDSMANLIK KURUMU

AYŞENUR ONUR AB Uzman Yardımcısı

Demokratik toplumların temel özelliklerinden 13–14 Ekim 2000’de Fransa’nın Biarritz


biri, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin kentinde gerçekleşen AB zirvesinde kabul
siyasi iktidarı kullananlara karşı korunması ve edilen ve 7–8 Aralık’taki Nice Zirvesi’nde
güvence altına alınmasıdır. Bu yönde atılan onaylanan Avrupa Birliği Temel Haklar
adımlar, Fransız Devriminin bir sonucu olan Şartı’nın 41. maddesinde de belirtildiği gibi
hukuk devleti anlayışı ile gündeme gelmiştir. temel bir hak olarak kabul edilen “iyi yönetim
Hukuk devleti anlayışının da bir sonucu olarak hakkı”nın gerçekleştirilmesinde Ombudsmanlık
pek çok demokratik ülke, yurttaşlarını temel kurumlardan biri olarak benimsenmiş ve
yönetenlere karşı koruyabilmek için hızlı ve üye ülkelerden de anayasal veya bölgesel ya
etkin bir şekilde işleyecek kurumları da yerel bazda Ombudsmanlık kurumu
ii
oluşturmaya yönelmiştir. İşte bu nedenle oluşturmaları istenmiştir. İlk defa 1995 yılında
oluşturulan kurumlardan biri olan ve tarih seçilen Avrupa Ombudsmanlığını bugün 1
olarak 18. yüzyılın başlarına dayandırılabilen Nisan 2003’te seçilen ve Yunanistan eski
Ombudsmanlık kurumunun temel görevi kişi ulusal Ombudsmanı olan P. Nikiforos
hak ve özgürlüklerini ve yurttaşları yönetime Diamandouros yürütmektedir.
karşı korumak ve kötü yönetimden doğan
haksızlıkları önlemektir. AB Ombudsmanı, AB kurumlarındaki kötü
yönetime ilişkin olarak yapılan şikâyetleri
1713 yılında İsveç’te kurulan ve 1809 yılında inceler. Ombudsman, bir kurumun kanuna
İsveç Anayasası’na girerek anayasal bir kurum uygun davranmaması, iyi yönetim ilkelerine
niteliğine kavuşan Ombudsmanlık müessesesi saygı göstermemesi veya insan haklarını ihlal
kelime olarak yüksek yönetim denetçisi, kamu etmesi halinde söz konusu olan idari
denetçisi, kamu hakemi, medeni hakların usulsüzlükler, haksızlık, ayrımcılık, yetkiyi
savunucusu ya da Parlamento komiseri gibi kötüye kullanma, cevap vermeme, bilgi
tanımlamaları; kurum olarak ise Parlamento vermeyi reddetme ve gereksiz gecikmeler gibi
tarafından Parlamento’yu temsil etmek üzere kötü yönetim durumlarını inceler. Ombudsman
i
seçilmiş kişileri ifade eder. Yine de araştırmalarını şikâyetlere dayanarak
“Ombudsman” birçok değişik şekilde yapabileceği gibi kendi inisiyatifi ile de
tanımlanabilir, çünkü Ombudsmanı uyarlayan araştırmalar başlayabilir. Ombudsman, toplum
her ülke, kurumu kendi sistemine uyarlayarak kurumlarından kaynaklanan kötü yönetimlerle
adapte etmiştir. İlke itibariyle Parlamento ve Adalet Divanı’nın verdiği kararlar dışında
tarafından atanan, ancak hükümete olduğu veya İlk Derece Mahkemesi’nin yetki alanı
kadar Parlamento’ya karşı da bağımsız bir dışında ortaya çıkan haksızlıklarla ilgilenmektir.
kamu görevlisi olan Ombudsmanın genelde Yani, Adalet Divanı ve İlk Derece Mahkemesi
yasal bir yaptırım yetkisi yoktur. Daha açık bir yargılama görevlerini yerine getirirken
ifadeyle Ombudsman, yönetimin mağdur ettiği Ombudsman’ın yetkisi dışında kalmaktadır. Bu
bireylerin yaptıkları şikâyetler üzerine harekete durum AB mevzuatında yer alan kuvvetler
geçen, geniş bir soruşturma ve araştırma ayrılığı ilkesinin bir sonucudur. Bunun dışında
yetkisi ile incelediği bu şikâyetleri da Ombudsmanın inceleme yapamayacağı
Parlamento’ya rapor etmekle görevli tarafsız, bazı hususlar vardır ki bunlar; üye devletlerin
bağımsız, özerk ve özgür bir kamu görevlisidir. ulusal, bölgesel ve yerel makamlarına karşı
yapılan şikâyetler, ulusal mahkemelerin ve
Ombudsmanlık kurumu, Avrupa Birliği ulusal Ombudsmanların faaliyetlerine yönelik
müktesebatındaki yerini 7 Şubat 1992’de yapılan şikâyetler ve ticari işletmeler veya özel
iii
Maastricht’te imzalanan Avrupa Birliği kişiler aleyhindeki şikâyetlerdir. Avrupa
Anlaşması ile almıştır. Böylece Avrupa Birliği Ombudsmanı’na Avrupa Birliği’ne üye
Ombudsmanı, Birliğin işlevsel kurumlarından devletlerin vatandaşı olan veya olmasa bile o
biri haline gelmiştir. Yine AB Anlaşması’nın devlette ikamet eden ya da kayıtlı işyeri
önemli kazanımlarından biri olan Avrupa bulunan gerçek veya tüzel kişiler
vatandaşlığının sağladığı haklar sayesinde başvurabilmektedir. Ombudsman, problemi
bireylere Avrupa denetçiliği yani çözmek amacı ile ilgili kurumu şikâyetten
Ombudsmanlık kurumuna başvuru hakkı haberdar edebilir. Araştırmaları sırasında
sağlanmıştır. Böylelikle de ortaklık kurumları ile sorunun tatmin edici şekilde
yurttaşlar arasındaki güven ilişkisinin çözümlenememesi halinde, Ombudsman,
güçlendirilmesi hedeflenmiştir. Hakikaten de mümkünse, kötü yönetimi düzeltecek ve

8
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

şikâyette bulunanı tatmin edecek dostane bir Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kurulması
v
çözüm bulmaya çalışacaktır. Uzlaştırma amaçlamaktadır. Kamu Denetçiliği
girişiminin başarısız olması halinde, Kurumu’nun oluşturulmasını öngören Kamu
Ombudsman sorunu çözmek üzere Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı’nın da yer
tavsiyelerde bulunabilir. Kurumun aldığı 9. Uyum Paketi, Ekim 2006’da TBMM’de
Ombudsmanın tavsiyelerini kabul etmemesi onaylanmıştır. Ülke düzeyinde faaliyet
halinde, Ombudsman Avrupa Parlamentosu’na göstermesi öngörülen Kamu Başdenetçisi ve
iv
sunulmak üzere özel bir rapor hazırlayabilir. Kamu denetçilerinin görevleri, nitelikleri,
seçimleri, çalışma ilkeleri, bağımsızlığı,
Avrupa Birliği, Ombudsmanı hukuk devleti ve Kuruma yapılacak başvurular ve Kurum
insan hakları açısından zaruri bir kurum olarak personeli ile ilgili konular hakkında
görmektedir. Bu nedenle de AB, Ombudsmanı düzenlemeleri içeren 28/09/2006 tarihli ve
Birlik müktesebatına dahil ederek üye olacak 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu,
ülkeleri Ombudsmanlığa geçiş açısından 26318 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak
vi
mecburi tutmuştur. Bu açıdan AB’ye aday yürürlüğe girmiştir. Ancak Anayasa
statüsüne sahip olan Türkiye’de de Mahkemesi, kanunun geçici 1. maddesinin
Ombudsmanlık kurumunun kurulması ve Anayasa’ya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler
örgütlenmesi için çalışmalar başlatılmıştır. bulunduğu ve uygulanması halinde sonradan
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1996- giderilmesi güç veya olanaksız durum ve
2000) kamu denetçisi kurumunun kurulması zararların doğabileceği gözeterek esas
öngörülmüştür. 55. Hükümet döneminde de hakkında karar verilinceye kadar yürürlüğün
İnsan Hakları Koordinasyon Üst Kurulu, durdurulmasına oy birliği ile karar vermiş ve bu
Ombudsmanlık kurumu ile ilgili bir düzenleme karar 01/11/2006 tarihli Resmi Gazete’de
yapılmasına karar vermiştir. Bu anlayışla çeşitli yayımlanmıştır.
ülkelerin Ombudsmanlık kurumu mevzuatı
derlenmiştir. Sadece teorik bir incelemeyle de Sonuç olarak Ombudsmanlık kurumu,
yetinmeyip çeşitli ülkelerin Ombudsmanları, günümüzde artık modern ve demokratik ülkeler
Türkiye’ye davet edilmiştir. Kendileriyle yapılan açısından diğer denetim mekanizmalarına ek
görüşmelerde hem ülkelerindeki olarak bireylerin haklarının korunması ve iyi
Ombudsmanlık kurumunun işleyişi hakkında yönetişimin gerçekleşmesinde gerekli görülen
bilgi alınmış, hem Türkiye için düşünülen bir kurum haline gelmiştir. Öyle ki bu kurum,
Ombudsmanlık kurumu ile ilgili görüş AB hukuku çerçevesinde hakların adli
alışverişinde bulunulmuştur. Bu doğrultuda korunmasının alternatifi değil, tamamlayıcısı
hazırlanan ve 38 maddeden oluşan Kamu olarak düşünülmektedir. AB müktesebatına
Denetçiliği Kurumu Yasa Tasarısı; idarenin dahil edilen Ombudsmanlık kurumunun AB
insan haklarına saygılı, hukuka ve hakkaniyete üyeliği yolunda ilerleyen Türkiye tarafından da
uygun, düzenli ve verimli bir şekilde oluşturulması hem bir zaruriyet hem de bir
çalışmasını ve kamu hizmetlerinin daha iyi ihtiyaçtır. Çünkü er geç bu kurumu ihdas
görülmesini sağlamak için önerilerde bulunmak etmesi gereken Türkiye açısından
amacıyla TBMM’nin salt çoğunluğu ile bir Ombudsmanlık kurumu gerek demokrasinin
Kamu Başdenetçisi ve en çok on kamu sağlam temellere oturtulmasında gerekse
denetçisi seçilerek atanması öngörülmekte ve insan haklarının güvencesinin sağlanmasında
Başdenetçilik ve Genel Sekreterlikten oluşan ülkenin geleceğinde önemli bir rol
oynayacaktır.

i
Galip DEMİR, Ahi Araştırma ve Eğitim Kurumu Genel Başkanı, (Ombudsman Kurumunun Tarihsel Gelişimi ve Hukuk
Devletindeki Yeri) Hukuk Devletinde Ombudsmanın Rolü Semineri, 08-11 Mayıs 2004, Nevşehir.
ii
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı için bakınız; http://www.disk.org.tr/print.asp?ContentID=372 - 58k
iii
Bakınız http://europa.eu/institutions/others/ombudsman/index_en.htm
iv
Ramazan Şahin, “Ombudsman ya da Kamu Denetçiliği ve Avrupa Birliği”, Türk İdare Dergisi, ss. 75-90, s.82., erişim adresi:
http://birimweb.icisleri.gov.tr/tid/dergi/444_75_90.doc
v
Kamu Denetçiliği Kanunu Tasarısı, “Genel Grekçe”, erişim adresi: http://www.kgm.adalet.gov.tr/kamudenetciligikanunu.htm -
103k
vi
T.C Adalet Bakanlığı 2006 Yılı Bakanlık Faaliyet Raporu, “Hazırlığı Bakanlığımızca yapılıp 2006 yılında yürürlüğe giren
Kanunlar”, Nisan 2007, ss.1-179, s.93.

9
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

TÜRKİYE’NİN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ GEÇİCİ ÜYELİĞİNE ADAYLIĞI

İBRAHİM BARIŞ ŞAYLAN AB Uzman Yardımcısı

küresel düzeyde işbirliğinin


gerçekleştirilmesinde en güçlü uluslararası
aktörlerden biri olması açısından uluslararası
ilişkilerde ayrı bir öneme sahiptir.

Güvenlik Konseyi, BM Şartı’nda belirtildiği


üzere, BM’nin 15 üyesinden oluşmaktadır. Bu
15 üyenin 5’i, yani ABD, Birleşik Krallık, Çin
Halk Cumhuriyeti, Fransa ve Rusya
Federasyonu, daimi üyeleri oluşturmaktadır.
Diğer geçici 10 üye ise, BM’nin uluslararası
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik barış ve güvenliğin korunmasına ve örgütün
Konseyi Geçici Üyeliğine Adaylığı diğer amaçlarına olan katkılarının yanı sıra adil
bir coğrafi dağılım dikkate alınarak
Türkiye, Birleşmiş Milletler’in (BM) başlıca seçilmektedir. Bu geçici üyeler iki yıllık bir
organlarından biri olan Güvenlik Konseyi’ne dönem için BM Genel Kurulu tarafından
2009–2010 dönemi için geçici üyelik adaylığını, seçilmektedir. Güvenlik Konseyi geçici
21 Temmuz 2003 tarihinde ilan etmiş üyelerinin, 1965 yılında yürürlüğe giren
bulunmaktadır. 1951–1952 ile 1954–1955 değişiklikler sonucu 6’dan 10’a çıkarılması ile
dönemlerinde ve en son olarak 1961 yılında Konsey’e yeni katılacak dört üyeden ikisinin bir
Polonya ile paylaştığı bir yıllık yarı dönemde yıllık dönem için seçilmesi ve görev süresi
BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olan biten üyenin bir sonraki dönemde üyeliğe
Türkiye, bu görevi tekrar üstlenebilmek için yeniden seçilememesi kararlaştırılmıştır. Ancak
gerekli çalışmaları, adaylığını ilan ettiği 2003 seçimlerde oluşan çıkmazlar ya da rotasyonun
yılından beri sürdürmektedir. Türkiye’nin gerektirdiği bazı şartlar, ardı ardına yeniden
adaylığı ile ilgili ayrıntılara geçmeden önce BM seçilme kuralına istisna teşkil edebilmektedir.
Güvenlik Konseyi hakkında bazı açıklamalarda Şu an, Belçika, Kongo, Gana, Endonezya,
bulunmak konunun daha iyi anlaşılması İtalya, Panama, Peru, Katar, Slovakya, Güney
açısından yararlı olacaktır. Bu bağlamda, ilk Afrika geçici üyeler olarak Konsey’de görev
olarak BM Güvenlik Konseyi’nin gelişimi, almaktadırlar.
yapısı, işleyişi, üyeleri, görev ve sorumlulukları
üzerinde durulacak; daha sonra ise geçici Güvenlik Konseyi’nin başlıca görev ve
üyelerin seçilmesi çerçevesinde Türkiye’nin sorumlulukları şunlardır:
adaylığı değerlendirilecektir.
• BM’nin amaçları doğrultusunda
II. Dünya Savaşı gibi büyük bir yıkım getiren ve
uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması;
insanoğlunun gelecekle ilgili önemli dersler
• Uluslararası çatışmalara yol açabilecek
çıkarmasına yol açan bir savaş ardından
anlaşmazlıkların veya durumların
kurulan BM, buna benzer yıkımların bir daha
soruşturulması;
yaşanmamasını sağlamak amacıyla
• Bir uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi
uluslararası barış ve güvenliğin tesisini ve
yönünde tavsiyelerde bulunulması;
korunmasını temel görev olarak benimsemiştir.
• Silahlanmayı düzenleyecek bir sistemin
24 Ekim 1945 yılında, aralarında Türkiye’nin de
kurulmasına yönelik planların hazırlanması;
bulunduğu 51 ülke tarafından kurulan BM,
• Barışa yönelik bir tehdidin veya saldırı
başta Genel Kurul, Güvenlik Konseyi,
eyleminin varlığının tespit edilmesi ve gerekli
Ekonomik ve Sosyal Konsey, Vesayet Konseyi,
önlemlerin alınması için tavsiyelerde
Genel Sekreterlik ve Uluslararası Adalet Divanı
bulunulması;
olmak üzere birçok organdan oluşmaktadır.
• Saldırı eylemini önlemek amacıyla güç
192 üye devlete sahip olan BM, evrensel bir
kullanımı dışında diğer önlemlerin ve ekonomik
katılımın sağlandığı bir örgüt olması ve ayrıca

10
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

yaptırımların uygulanmasına yönelik olarak BM bulunmaktadır. Konsey’de bu gruplardan,


üyelerine çağrıda bulunulması; uygulamada Afrika Ülkeleri 3 ve Asya Ülkeleri
• Saldırıda bulunanlara karşı askeri harekatın 2 üye ile olmak koşuluyla toplam 5 üye, Doğu
başlatılması; Avrupa Ülkeleri 1 üye, Latin Amerika ve
• Yeni üyelerin kabulü ile ilgili tavsiyelerde Karayip Ülkeleri 2 üye ve WEOG ülkeleri 2 üye
bulunulması; ile temsil edilmektedir. Türkiye hem WEOG
• Stratejik bölgelerde BM’nin vesayet işlevinin hem Asya Grubunun çalışmalarına
üstlenilmesi; katılabilmekte; ancak seçimlerde sadece
• BM Genel Sekreteri’nin atanması hakkında WEOG içerisinden aday olabilmektedir.
Genel Kurul’a tavsiyede bulunulması ve Seçilebilmek için Genel Kurul’a katılan ve oy
Uluslararası Adalet Divanı yargıçlarının Genel kullanan ülkelerin üçte ikisinin olumlu oyunu
Kurul ile birlikte seçilmesi. almak gerekmektedir.

Güvenlik Konseyi içerisinde oylamaya ilişkin Doğal olarak bu seçim süreci içerisinde ülkeler
usullere bakılacak olursa; Konsey’deki her arasında rekabet oluşabilmektedir. Bunu göz
üyenin bir oyu bulunmakta ve usule ilişkin önünde bulunduran ülkeler, yoğun bir
konularda 15 üyenin 9’unun olumlu oy diplomasi trafiği içersinde lobi faaliyetlerinde
kullanması yeterli olmaktadır. Önemli bulunmaktadır. Tarihi, kültürel, siyasi ve
konularda ise yine 9 olumlu oy yeterli olmakta; ekonomik açıdan ikili ilişkiler, ülkelerin
ancak bu durumda veto gücüne sahip 5 daimi uluslararası temel konulara yönelik tutumları ve
üyenin hepsinin birden de olumlu oy kullanmış BM kapsamındaki görevlere katılımları, bu
olması gerekmektedir. Güvenlik Konseyi’nde faaliyetler içerisinde belirleyici unsurlar
alınan kararlara BM’nin tüm üyeleri uymakla olmaktadır. Bunun farkında olan Türkiye de bu
yükümlüdür ve böylece Konsey bağlayıcı karar süreçte gerekli lobi faaliyetlerinde bulunmakta
alabilme yetkisine sahip olabilmektedir. Bu ve bu doğrultuda oluşturulan Eylem Planı
bağlamda, Güvenlik Konseyi’nin uluslararası çerçevesinde diplomatik ve özel temsilciler
konulardaki ve BM içerisindeki bu rolü, yoluyla yoğun kampanyalar yürütmektedir.
Güvenlik Konseyi’ne üye olmanın önemini açık Örneğin, yürütülen bu kampanyalar sayesinde
bir şekilde ortaya koymaktadır. 14-16 Haziran 2004 tarihlerinde İstanbul’da
gerçekleştirilen İslam Konferansı Örgütü (İKÖ)
Güvenlik Konseyi ile ilgili genel bilgileri Dışişleri Bakanları 31. Konferansı’nda kabul
verdikten sonra, Güvenlik Konseyi’ne geçici edilen 1/31-ORG sayılı kararla, Türkiye’nin
üye seçilmesine ilişkin sürecin ve bu Güvenlik Konseyi geçici üyelik adaylığına
çerçevede Türkiye’nin 2009-2010 dönemi için 2009-2010 dönemi için destek sağlanmıştır.
geçici üyeliğe adaylığının değerlendirilmesi bu Aynı zamanda, bu kampanya sürecinde
noktada yerinde olacaktır. 2009-2010 dönemi konuyla ilgili bir de internet sitesi
için seçimler, 2008 yılında BM Genel (http://www.turkeyforunsc.org/) kuran
Kurulu’nda yapılacaktır. Türkiye adaylığını, Türkiye, hem internet hem de görsel basın
2009-2010 dönemi için içerisinden iki üyenin aracılığıyla bu süreçte daha çok destek
seçileceği Batı Avrupa ve Diğer Devletler toplamak için gerekli çalışmaları
Grubu’ndan (Western Europe and Others sürdürmektedir. Bundan başka, 9–10 Temmuz
Group – WEOG) koymuştur. Aynı grupta yer 2007 tarihlerinde Türkiye’nin daveti üzerine
alan Avusturya ve İzlanda da adaylıklarını İstanbul’da gerçekleşen “Küreselleşmenin En
açıklamış bulunmaktadırlar. Burada şunu az Gelişmiş Ülkeler Yararına İşletilmesi”
belirtmek yararlı olacaktır; BM içerisinde başlıklı En az Gelişmiş Ülkeler Konferansı
coğrafi temsilin adil bir şekilde sağlanması süresince, çoğunluğu Afrika ve Asya ülkesi
açısından coğrafi dağılıma dayalı çeşitli gruplar olmak üzere toplam 50 ülkeden oluşan En az
kurulmuştur. Buna göre, BM içerisinde: i) Afrika Gelişmiş Ülkeler nezdinde de Türkiye’nin
Ülkeleri, ii) Asya Ülkeleri, iii) Doğu Avrupa adaylığına destek aranmış ve bu doğrultuda
Ülkeleri, iv) Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri çeşitli başarılar elde edilmiştir.
ve v) Batı Avrupa ve Diğer Ülkeler (Avustralya,
Kanada, ABD, İsrail ve Yeni Zelanda dahil) Doğu-Batı, Kuzey-Güney olmak üzere çeşitli
olmak üzere toplam beş coğrafi grup kültür ve medeniyetleri ortak bir noktada

11
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

buluşturabilme kapasitesine sahip ve barışı koruma faaliyetlerine katılmaktadır.


bölgesinde istikrarın sağlanmasında belirleyici Ayrıca, insani ve teknik yardım açısından da
bir unsur olan Türkiye, coğrafi açıdan pek çok önemli destekler sağlamaktadır. Örneğin, 2005
çatışma ve tehdidin yakınında bulunması yılında Türkiye’nin gelişmekte olan ülkelere
açısından hem bölgesel hem de küresel yaptığı kalkınma yardımlarının miktarı 601
düzeyde barış ve istikrarın tesisinde özel bir milyon dolara ulaşmıştır. Özellikle son yıllarda,
öneme sahiptir. BM’nin kurucu üyelerinden biri Türkiye Afrika ülkelerine yapılan küresel
olmakla birlikte Türkiye, BM şemsiyesi altında yardımlarda önemli bir bağışçı ülke olarak
yürütülen Binyıl Kalkınma Hedefleri, ortaya çıkmıştır.
sürdürülebilir kalkınma ve teröre karşı Sonuç olarak, kurulduğundan bu yana “Yurtta
mücadelede işbirliği gibi başlıca BM Barış, Dünyada Barış” ilkesini benimseyen
faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmakta ve bu Türkiye, coğrafi ve kültürel açıdan mevcut
faaliyetlere her türlü insani, ekonomik ve teknik konumu, uluslararası politikada edindiği
yardımda bulunmaktadır. Özellikle, Türkiye’nin tecrübeleri ve BM’nin ilke ve hedeflerine olan
BM Barış Güçleri’ne ve BM barışı koruma bağlılığı ile barış ve istikrarın korunmasına
faaliyetlerine verdiği destek önemli büyük katkılarda bulunabilecek bir potansiyele
boyutlardadır. Türkiye, BM kurulduğundan beri sahiptir. Türkiye’nin, 46 yıldır yer almadığı ve
Asya, Afrika, Latin Amerika, Balkanlar, uluslararası barış ve istikrar açısından
Kafkaslar ve Orta Doğu olmak üzere dünyanın belirleyici bir role sahip olan Güvenlik
birçok yerine asker, sivil polis ve gözlemci Konseyi’nde, 2009-2010 döneminde geçici üye
göndermiştir. Nisan 2007 itibariyle, Türkiye 296 olarak yer alması hem Türkiye’nin uluslararası
sivil polis, 5 askeri gözlemci ve 993 asker konumu hem de küresel düzeyde barış ve
olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde istikrarın sağlanması açısından büyük öneme
sahiptir.

Kaynakça:

www.disisleri.gov.tr/MFA/ForeignPolicy/InternationalOrganisations/UN/bmgk_en/default.htm

http://www.turkeyforunsc.org/

http://www.un.org/Docs/sc/

www.securitycouncilreport.org (Securtiy Council Report: Special Research Report No: 4, 11 August


2006.)
http://www.un.org/Docs/sc/scrules.htm

The UN Charter, http://www.un.org/aboutun/charter/

12
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

BASEL II: GELİŞİMİ, GETİRDİĞİ FIRSATLAR VE RİSKLER

SELCEN YILDIRIM AB Uzman Yardımcısı

1980’lerden sonra uluslararası ticaretin ve rekabet koşullarındaki değişiklikler ve


sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle dolayısıyla risk türlerinin artmasıyla beraber
küreselleşen dünya ekonomisi, reel sektör için yetersiz kalmıştır. Sermayenin sadece kredi
rekabetin önemini gitgide artırmıştır. Pazarda riskiyle ilişkilendirilmesi, OECD ülkesi kriterinin
tutunabilmek ve rekabet edebilirliği artırmak, olması, portföy içinde riskin dağıtılmış
başta Ar-Ge olmak üzere önemli yatırımları olmasına dikkat edilmemesi, risklerin
gerektirdiğinden sektörün finansman talepleri zaman/vade boyutunun yetersiz
ve çeşitliliği artmıştır. Özellikle 1990’larda değerlendirilmesi, sadece 5 farklı risk ağırlığı
Güney Kore, Endonezya, Arjantin ve ülkemizin vererek risk duyarlılığının eksik kalması Basel-
de tecrübe ettiği dünyada yaşanan I’in eksiklikleri arasında sayılmaktadır. Basel
makroekonomik krizlerin finansal piyasaları Komitesi bütün bu eksiklikleri ele alarak Yeni
derinden etkilemesi risk algılamalarında yeni Basel Sermaye Yeterliliği Uzlaşısına ilişkin ilk
kriterler oluşturmuş ve aracı kuruluşların etkin istişari metnini 1999 yılında, ikincisini 2001’de,
risk yönetimi yürütmelerini gerektirmiştir. üçüncüsünü ise 2003’te yayımlamıştır. Bu
Finansal krizlerin de makroekonomik istikrarı metinler 2004’te revize edilerek nihai olarak
ii
bozucu etkileri ve geçmiş yıllarda batık Basel-II ortaya konmuştur . Basel II’nin göze
bankaların GSYİH’ya oranla getirdiği yüksek çarpan en büyük farkı kredi risklerinin ve
maliyetler düşünüldüğünde fon talep edenlerle piyasa risklerinin yanında operasyonel risklerin
arz edenler arasındaki mekanizmanın de bankaların finansal yapılarında dikkate
sorunsuz işlemesinin kritik öneme sahip olduğu alınmasıdır.
anlaşılmaktadır.
AB’de 2007’de, ülkemizde ise 2008’de
Parasal ve finansal istikrarı sağlamak ve uygulamaya geçecek olan Basel II üç yapısal
merkez bankaları ve bankacılık denetim bloktan oluşmaktadır: 1) Asgari sermaye
otoriteleri arasındaki işbirliğini geliştirmek yükümlülüğü 2) Denetim otoritesinin gözden
amacıyla 1930’da İsviçre’nin Basel kentinde geçirilmesi 3) Piyasa disiplini. Birinci yapısal
kurulan BIS (Bank for International blokta Basel I’deki asgari %8’lik sermaye oranı
Settlements-Uluslararası Takas Bankası) ve piyasa riski hesaplaması (standart yaklaşım
yukarda bahsedilen ekonomik gelişim ve ve maruz değer yaklaşımı-VaR) aynı kalırken
küreselleşmenin finansal istikrarı kredi riski hesaplamasında operasyonel risk
etkilememesini hedeflemiştir. 1988’de dahil edilerek değişiklikler yapılmıştır. Kredi
yayımladığı Basel-I (Sermaye Yeterliliği riski hesaplamasında Standart Yaklaşım
Uzlaşısı) farklı ülkelerde uygulanan sermaye (Standardised Approach-SA), Basitleştirilmiş
yeterliliği hesaplama yöntemlerini birbirleriyle Standart Yaklaşım (Simplified Standardised
uyumlu hale getirerek bu konuda uluslararası Approach-SSA), Temel İçsel Derecelendirme
platformda geçerli olacak asgari bir sektör Yaklaşımı (Foundation Internal Ratings Based-
i
standardı haline gelmiştir . Basel I, Bankaların IRB), İleri Düzey İçsel Derecelendirme
krizlere karşı dayanıklılığını artırmak üzere Yaklaşımı (Advanced IRB) kullanılırken,
banka sermayelerinin riskli aktiflerinin %8’den operasyonel risk ise Temel Gösterge
az olamayacağını ifade eden sermaye yeterlilik Yaklaşımı (Basic Indicator Approach-BIA),
rasyosunu getirmiştir. Ülkemizde de 1989 Standart Yaklaşım (SA), Alternatif Standart
yılından itibaren temel alınan bu sermaye Yaklaşım (ASA) veya İleri Ölçüm Yaklaşımları
yeterliliği ölçüm yöntemi, uluslararası ekonomik (Advanced Measurement Approach-AMA) ile
iii
ilişkilerdeki gelişmeler, piyasaların genişlemesi, hesaplanacaktır .
teknoloji alanındaki gelişmeler,

13
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

iv
Standart Yöntem ile ayrılması gereken sermaye = Risk tutarı * Risk Ağırlığı * %8
(Risk Ağırlıklı Aktifler)

Risk Ağırlıkları

Varlıklar AAA A+ BBB+ BB-‘nin Derecesiz


AA- A- BB- Altı
Şirketlere Verilen %20 %50 %100 %150 %100
Krediler

İçsel Derecelendirme Yöntemi ile hesaplama: EAD * Fn (PD; LGD; M; R )* %8

EAD(Exposure at Default): Temerrüt halinde risk


PD(Pobability of Deafult): Temerrüt olasılığı
LGD(Loss Given Default): Temerrüt halinde kayıp
M(Maturity):Vade
R: Korelasyon

İkinci yapısal blokta bankanın risk yönetimi vereceği ya da içsel derecelendirmeyle


yaklaşımını denetim otoritesi incelemektedir. alacakları rating ile değişen risk ağırlıklarıyla
Bankaların sermaye durumları genel risk belirlenmesi sonucu oluşacaktır.
profilleriyle ve stratejileriyle uyumlu olmalıdır. Rating(derece) kredi müşterisinin kredibilitesini
Üçüncü yapısal blok ise kamuya açıklanması sayısal olarak değerlendirmesidir. Kredi
gereken bilgilerle şeffaflığı sağlamayı müşterisinin borcunu ödeme kapasitesini
hedeflemektedir. Açıklanan standartların belirler, müşterileri risklerine göre sınıflandırır
uluslararası standartlarla uyumlu olması ve müşterilerin gelecekte temerrüde düşme
gerekmektedir. Bütün bu yükümlülüklerle nihai olasılığını (probabilty of default-PD) tahmin
amaç olan piyasa disiplini sağlanmaya etmek için kullanılır. Kredi müşterisiyle ilgili
çalışılmıştır. finansal raporlar, vergi raporları, banka-kurum
geçmiş ticari bilgileri gibi kantitatif verilerin
Basel II’ye geçiş özellikle gelişmekte olan yanında müşteri toplantıları, müşteri anketleri
ülkeler için önemli maliyetler getirse de özel ve pazar araştırma raporları gibi kalitatif
sektöre risk yönetimi kültürünü ve piyasa raporlar kredi müşterisinin riskini ve dolayısıyla
disiplinini kazandıracaktır. Yasal sermaye derecesini tespit edecektir. Bu kredi risk
seviyesinin yerini ekonomik sermaye kavramı dereceleri ise firmaların talep ettikleri kredilerin
almaya başlayacaktır ki bu da bankanın türünü, limitini ve fiyatını etkileyecektir. Böylece
faaliyetlerinden kaynaklanabilecek şirket yönetimi ve finansal açıdan sağlam ve
beklenmeyen kayıplara karşı tampon görevini şeffaf olan işletmeler daha üst limitlerde ve
görmekte daha etkin olacaktır. Çünkü yasal daha maliyeti düşük kredi edinebileceklerdir.
sermaye seviyesi düzenleyici otorite tarafından Banka tarafında ise düşük dereceye sahip bir
belirlenirken ekonomik sermaye farklı tipteki firma için banka daha çok risk alacağı için
riskleri hesaba katar ve banka sahip olduğu karşılık olarak daha çok sermaye tutacak ve
toplam risklerle sermayesi arasındaki bağı dolayısıyla kaynaklarını getirisi olan birtakım
kurmaya çalışır. Bu durum aynı zamanda yatırımlardan mahrum bırakacaktır. Bu durum
bankaya katma değer katan iş alanlarının da firmalara kullandırılacak kredilerin
v
belirlenmesine de yardımcı olur. Bunun maliyetlerini artıracaktır.
yanında küresel finans sisteminin oluşturduğu
yeni standarda uymamanın getireceği Basel II’nin Türkiye’yi ilgilendirdiği diğer bir
maliyetler çok daha fazla olacaktır. konu ise KOBİ’lere yönelik yaklaşımıdır.
Türkiye’deki işletmelerin %99,5’inin, istihdamın
Bankaların risk yönetiminin etkinliğinin %64’ünün ve katma değerin %36’sının
artmasıyla beraber bankaların müşteri KOBİ’lere ait olduğunu hatırlanırsa bu geçiş
konumundaki şirketlerin kurumsal yönetişim sürecinde KOBİ’lerin eksikliklerini analiz
yapılarında iyileşme olacaktır. Çünkü gereken ederek uluslararası rekabete hazır olmaları
sermaye firmalara verilen kredilerin ya standart ülkemiz açısından büyük önem arz etmektedir.
yöntemle derecelendirme kuruluşlarının Basel II’ye göre KOBİ tanımı satış cirosu 50

14
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

milyon Euro’yu aşmayan firmalar olarak notlar ekonominin devresel hareketleriyle aynı
belirlenmiştir. Bir bankadaki toplam kredisi 1 yönde hareket edecektir. Ekonominin daraldığı
milyon Euro’nun altında kalanlar “perakende ve büyüdüğü böyle dönemlerde temerrüt
portföy” içinde, üstünde kalanlar ise “kurumsal olasılıkları ve dolayısıyla risk düzeyleri de
portföy” içinde sınıflandırılmıştır. Dışardan değişecek ve buna bağlı hesaplanan
rating notu olmayan bir firma standart yönteme sermayeler arasında da ciddi farklar
göre perakende portföyde %75 risk ağırlığı ile oluşacaktır. Özellikle kriz dönemlerinde
değerlendirilecektir. Kurumsal portföyde bankaların aynı yönde verdikleri kararlar
değerlendirilen ve dışsal derecelendirme sistemik riski ortaya koymakta ve sektörün
notuna sahip olmayan bir firma %100 risk istikrarını bozucu dışsal bir unsur haline gelip
vii
ağırlığına tabi olacak, risk ağırlığı ülke risk krizi derinleştirmektedir.
ağırlığından daha iyi olamayacaktır. Eğer
firmanın rating notu varsa ülke risk ağırlığından Standart yaklaşımda derecelendirme
daha iyi bir dereceye sahip olabilecektir. kuruluşlarının üstlendiği rol bazı soru işaretleri
Bununla beraber Basel II’ye uyumla birlikte oluşturmaktadır. Borçlunun notunun bu
firmaların dışsal derecelendirmeye tabi kuruluşlar arasında tutarlı olması güvenilirlik
tutulmaları ve şeffaflaşmaları neticesinde açısından önem taşımaktadır. Potansiyel talebi
AB’ye üyelik sürecinde yabancı sermayenin kendilerine çekmek için iyi not vererek
girişi ile birlikte ülkemizin yurtdışı borçlanma güvenilirliği sarsmaları, artan talebi
maliyeti de düşecek ve ülke notumuz (B+) karşılayabilecek sayıda derecelendirme
iyileşerek ülkemizin risk ağırlığı %100’ün altına firmasının olup olmaması, talep edilmeksizin
(%50, %75 seviyelerine) inebilecektir. Bu not verilmesi standart yaklaşımda ortaya
durumda da kurumsal portföyde yer alan çıkabilecek problemlerdir. Ayrıca standart
firmalara uygulanacak risk ağırlığı bu yaklaşımda örneğin, B-‘nin altında
seviyelere indiğinde, bankaların daha az derecelendirilmiş bir firmanın risk ağırlığı %150
sermaye tutmaları neticesinde kredi faiz iken derecelendirilmemiş bir firmaya %100
oranlarında ciddi düşüşler olabilecek ve bu da ağırlık verilmesi riskli olan firmaların not
viii
kredi kullanan firmalara büyük avantajlar almaktan kaçınmalarına sebep olmaktadır.
vi
sağlayabilecektir.

Risk yönetimi finansal istikrarı sağlamak Bankalara ve resmi otoritelere getireceği


açısından büyük öneme sahiptir. Bu yüzden maliyetler ise bu uzlaşının gerektirdiği bilgi
bankacılık sektörünün risk ölçümüne göre teknolojilerine ilişkin donanım alımları, ilgili
fiyatlama yapması zorunlu bir durumdur. personelin istihdamı ve eğitilmesi gibi alanları
Yabancı fonlara en çok ihtiyacı olan KOBİ’lerin içermektedir.
değişen bankacılığın yeni kurallarına uyması
kaçınılmazdır. Bundan ötürü firmalar kayıt Basel II, gelişmiş ülkelerdeki oyuncular için
düzenlerini gözden geçirerek düzenli bir yapıya kolay olabilecek bir geçiş süreci olurken
kavuşturmalı ve şeffaflık sağlamalıdır. gelişmekte olan ülkelerdeki finans ve reel
Derecelendirme sistemi KOBİ’lere sektörünün gerçekleştirmesi gereken bir dizi
tanıtılmalıdır. KOBİ’ler risklerini belirlemenin yenilik söz konusudur. Küresel ekonominin
yanında bunları etkin yönetebilmeli ve toplam oluşturduğu bu yeni norm gelişmekte olan
risklerini düşürmeye yönelik planlar ülkelerin borçlanmaları üzerinde bazı
oluşturmalıdırlar. olumsuzluklara sahip olsa da sistemin dışında
kalmak yeni maliyetleri beraberinde
Bütün bu yukarda anlatılanların dışında Basel getirecektir. Şirketlerde kurumsal yönetişimin
II bazı olumsuzluklar taşımaktadır. Sermaye artması kayıt dışılığı azaltan bir mekanizma
gereği hesaplanırken kredi riski olarak sonuçlanması beklenmektedir. AB’ye
hesaplamasında borçluların risk ağırlıkları uyum çerçevesinde de ele alırsak Basel II’ye
sahip oldukları kredi notuna bağlıdır ve bu uyum AB finans sektörüne yakınsamayı
kolaylaştıracaktır.

i
http://www.bis.org/about/index.htm
ii
www.bddk.org.tr/turkce/Basel-II/125010_Soruda_Basel-II.pdf
iii
www.bddk.org.tr/turkce/Basel-II/1272calismaraporu_2005_3.pdf
iv
www.vergiportali.com/doc/21122006BASELII.pdf
v
www.bddk.org.tr/turkce/Basel-II/1272calismaraporu_2005_3.pdf
vi
www.ebso.org.tr/tr/Konferans_KOBI_Kitapcigi.pdf
vii
BDDK ARD Çalışma Raporları No. 2005/3
viii
ibid.

15
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

HİNDİSTAN: VARLIK İÇİNDE YOKLUKTA UMUT VAAD EDEN ÜLKE

DUYGU YÜCESOY AB Uzman Yardımcısı

Son yıllarda Asya’da, yüksek miktarda yabancı sektör müdahaleleri, dış ticaret ve doğrudan
yatırım çeken ve artan ihracatı ile dünya ticaret yabancı yatırım üzerinde yoğun bir şekilde
dengelerini sarsan Çin’den başka, sahip kendini hissettiren devlet kontrolü, reformlarla
olduğu ucuz emek ve geniş nüfusla doğunun azaltılarak pazarların yavaş yavaş yabancı ve
ışığı olmaya aday bir ülke daha dikkat çekiyor: özel sektörlere açılması sağlanmıştır. Şimdiki
Hindistan. Farklı renklerin, dinlerin, felsefelerin Başbakan Manmohan Singh liderliğinde de
en iyi buluşma noktalarından biri olan ciddi bir reform zinciri başlatılmıştır. Reformlar
Hindistan, sadece zengin kültürüyle değil son devletin ve bürokrasinin saygınlığını tesis
yıllarda ekonomide kaydettiği gelişmelerle de etmeye, devleti ekonomiden çekmeye, özel
dünyanın ilgi odağı olmaya devam ediyor. Bu sektörü geliştirmeye, devleti güvenlik, sağlık ve
yazıda, Hindistan’ın siyasi ve ekonomik eğitim gibi en önemli kamusal hizmetleri
tarihindeki önemli noktalara, ekonomisinde son vermeye ve halka karşı hesap verebilir hale
yıllarda yaşanan gelişmelere ve Hindistan- getirmeye çalışmaktadır.
Avrupa Birliği ilişkilerine değinilecektir.
Procter and Gamble’ın (P&G) Hindistan'daki
şirketinin eski CEO'su Gurcharan Das, Foreign
Siyasi ve Ekonomik Geçmiş Affairs Dergisi'nin Temmuz-Ağustos 2006
sayısındaki “The India Model” adlı yazısında,
Hindistan bayrağının ortasında bulunan ve
1980- 2002 döneminde yılda yüzde 6, 2002-
devlet tarafından onaylanmış Dharma Çakra’yı
2005 döneminde ise yılda yüzde 7,5 oranında
simgeleyen mavi tekerlek, İngiliz kolonisi büyüyen Hindistan ekonomisinin dünyanın en
altındaki tekstil ithalatlarını protesto etmek ve
iyi performansa sahip ülkeleri arasında
küçük ölçekli tarım ve sanayi toplumunun ii
bulunduğunu belirtmiştir. Gerçekten de, satın
asaletini vurgulamak için Gandhi tarafından
alma gücü paritesi ile Hindistan günümüzde
kullanmıştır. 15 Ağustos 1947’de bağımsızlığın dünyanın üçüncü büyük ekonomisi
kazanılmasıyla birlikte ülke bu sembolün konumundadır. Yine Das’a göre, son 20 yıl
felsefesi ile yönetilmeye devam etmiştir.
içinde Hindistan’daki orta sınıf dört misli
Sonrasında ise Hindistan’ın hedefi, Gandhi
büyümüş (250 milyon kişi) ve her yıl ülke
dönemi ekonomisinin ötesine geçmek ve
nüfusunun yüzde 1'i fakirlik sınırının üstüne
yaşam standartlarını arttırmak olmuştur. 26 çıkmıştır. Aynı zamanda, nüfus artışı da yılda
Ocak 1950’de anayasanın kabulüyle kurulan
yüzde 2,2’den yüzde 1,7’ye düşmüştür.
anayasal demokrasiyle Hint başarısının
Hindistan ekonomideki bu büyümeyi emek
sürekliliğinin temellerinin atıldığı
i
yoğun ucuz imalat ürünlerinin ihracatına dayalı
varsayılmaktadır. klasik Asya modeli yerine kendi iç pazarına,
yatırımdan çok tüketime, sanayiden çok
Hindistan’da bağımsızlığı takip eden 30 yıl
hizmetlere, düşük yetenek gerektiren imalattan
içerisinde gözle görülür bir ekonomik ilerleme
çok yüksek teknolojiye dayandırmıştır.
kaydedilememiş; esas büyüme, 1991 ödemeler
Tüketimin itici gücünü kullanan bu model
dengesi krizinden sonra liberal ekonomiye sonucunda eşitsizlik Hindistan'da diğer
yakınlığıyla bilinen Bharatiya Janata Partisi gelişmekte olan ülkelere kıyasla çok daha az
tarafından hayata geçirilen ve özellikle 1997
seviyede artmıştır. Büyüme, şimdilik, hizmetler
Asya Krizi’yle sekteye uğrayan ekonomik
ve iç tüketim iticiliğinde gerçekleştirilmektedir.
reform hamlelerinin devam ettirilmesiyle
Tüketim, 2006 itibariyle gayrisafi yurt içi
gerçekleştirilmiştir. Reform öncesinde özel hasılanın yüzde 64'üdür.

16
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

iii
Ekonomik Göstergeler yazılım ve donanım ile kıymetli taşlardır. 2006
Hindistan Merkezî İstatistik Teşkilâtı tarafından yılı itibariyle ihracattaki ve ithalattaki başlıca
açıklanan geçici rakamlara göre, 2006- 2007 ülkeler ve ülkelerin oranları aşağıda gösterildiği
mali yılında (Nisan 2006-Mart 2007) ekonomik gibidir:
büyüme %9,4 olarak gerçekleşmiştir. Yüksek
büyümenin yarattığı yüksek enflasyonla İHRACAT
mücadele amacıyla uygulanan sıkı para
politikaları nedeniyle 2007- 2008 mali yılında
4,40%
büyüme oranının geçen yılın üstüne Birleşik Devletler
çıkamayacağı belirtilmiştir. Ekonomik büyüme 7,90% 17,40% Birleşik Arap Emirlikleri
2005- 2006 mali yılında %9, 2004- 2005 mali Çin
yılında %7,5, 2003- 2004 mali yılında ise %8,5 Birleşik Krallık
olarak açıklanmıştır. 8,50%

2006- 2007 mali yılında doğrudan yabancı


sermaye girişi geçen yıla göre 2,8 kat artarak
15,7 milyar ABD Doları’na ulaşmıştır. Yabancı İTHALAT
yatırımlarda ilk sıraları hizmetler (%38),
elektrikli ekipmanlar üretimi (bilgisayar yazılımı
ve elektronik dahil) (%22), inşaat,
4,50%
telekomünikasyon ve gayrimenkul sektörleri Çin
8,50%
almıştır. Bu dönemde Hindistan’a doğrudan Birleşik Devletler
yatırım yapan ülkelerin başında Mauritius (6,4 Almanya
4,50%
milyar ABD Doları), İngiltere, ABD, Hollanda, Singapur
Japonya ve Singapur yer almış; bu beş ülkenin 5,90%
yatırımları toplam yabancı sermaye
yatırımlarının %83’ünü oluşturmuştur. Dış ticaret verilerine bakıldığında ihracatın
2007- 2008 mali yılında da artacağı
Son yıllarda artan enflasyon oranı nedeniyle düşünülebilir; fakat enflasyon oranını
Hindistan Merkez Bankası (Reserve Bank of düşürmek amacıyla uygulanmaya başlanan
India) ve hükümet tarafından alınan tedbirlerle sıkı para politikaları, artan yabancı sermaye
Mayıs sonu itibariyle yıllık enflasyon oranı girişi ve ABD Dolarının değer kaybetmesi
%5,3 olarak gerçekleşmiştir. 2006- 2007 mali nedeniyle Hindistan Rupi’sinin son zamanlarda
yılında mali açığın ve bütçe açığının GSYİH’ye %10 değer kazanması, bir sonraki yıl için 160
oranları ise sırasıyla %3,5 ve %2 olarak milyar Dolar olarak öngörülen ihracat hedefinin
gerçekleşmiştir. gerçekleşmesini zorlaştırmıştır.

Nisan 2006- Mart 2007 döneminde ihracat Hindistan ile özdeşleşmiş sorunlar ise halen
yıllık %23,9 artışla 124,6 milyar ABD Doları’na; devam etmektedir. Bu sorunların en
ithalat ise yıllık %26,9 artışla 181,4 milyar önemlilerinden biri, bilişim teknolojilerinde öncü
ABD Doları’na ulaşmıştır. Böylece önceki yılda ülkelerden biri olsa da kişi başına düşen milli
46 milyar ABD Doları olan dış ticaret açığı gelirin düşük olması (Dış Ticaret Müsteşarlığı
56,8 milyar ABD Doları’na yükselmiştir. 2006 verilerine göre 800$) ve son 20 yılda
İhracatta daha da geliştirilmesi öngörülen önemli gelişmeler kaydedilmiş olsa da fakirliğin
alanlar turizm, tarımsal sanayi, teknolojik hala yüksek seviyelerde seyretmesinden dolayı

17
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

son teknolojik gelişmelerin hane halkı çerçevede bir Yüksek Seviye Ticaret Grubu
tarafından kullanılmamasıdır. 2006 yılı itibariyle (High Level Trade Group) kurmayı
sabit hat kullanıcılarının 50 milyonu bile kararlaştırmışlardır. Bunu takiben, Konsey, 23
bulmaması ve 970 milyondan fazla insanın Nisan 2007 tarihinde Hindistan ile Serbest
telefon bağlantısı kurma olanağına bile sahip Ticaret Anlaşması’na (STA) ilişkin bir
olmaması bu durumu en çarpıcı şekilde gözler müzakere direktifini kabul etmiştir ve bu STA’
iv
önünde sermektedir. Bir yandan ise Hindistan ya ilişkin müzakereler 28- 29 Haziran 2007
özellikle Amerika’daki telekomünikasyon tarihlerinde başlatılmıştır. Bu sene Brüksel ve
malzemesi üreticilerine ucuz bilgi teknolojisi Delhi’de de müzakerelerin devam ettirilmesi
açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. planlanmaktadır. STA’nın sadece mal ve
Hindistan’ın diğer önemli sorunları ise tıp hizmet ticaretini değil yatırımı, tarife dışı
alanında da gelecek vaat etmesine rağmen engelleri; fikri ve sınai mülkiyet hakları, rekabet
sağlık hizmetindeki yetersizlikler; elektrik ve şeffaflık gibi kural ve düzenlemeleri de
dağıtım ve ulaşım altyapısındaki aksaklıklar, kapsaması beklenmektedir.
ilköğretimde kalite eksikliği ve gittikçe artan
kamu açığıdır. Hindistan, gelişmekte olan ülke statüsü ile
AB’ye yaptığı ihracatta AB Genelleştirilmiş
Hindistan- Avrupa Birliği İlişkileri Preferanslar Sistemi altındaki indirilmiş
Hindistan- AB ilişkileri ticarete dayandırılarak tarifelerden en geniş şekilde yararlanan
ele alındığında, 1990 yılında 4,4 milyar € olan ülkedir. Yalnız, Hindistan’da halen var olan
ticaretin 2006 yılında 46 milyar €’nun üstüne tarife seviyeleri AB endüstrisi için problem
v
çıktığı görülmektedir. 2006 yılında AB’nin oluşturmaktadır. Hindistan, niceliksel
Hindistan’dan yaptığı ithalat 22,4 milyar € ile kısıtlamalar, ithalat lisansı ve geniş yelpazede
temel olarak tekstil, tarım ürünleri ve yer alan ürünler için sertifikalandırma gibi tarife
kimyasalları kapsarken; Hindistan’a yapılan dışı engeller de uygulamaktadır. Bu yüzden bu
ihracat 24 milyar € ile daha çok makine ve tarifelerin kaldırılması veya indirilmesi
kimya ürünlerini kapsamıştır. 2006 yılında müzakerelerin temel amaçlarından biridir.
Hindistan- AB ticaretinde %16’lık kadar artış Hindistan ve AB arasında imzalanmış ikili
sağlanmıştır. AB, Hindistan’ın önemli ticaret anlaşmaların en önemlileri şu şekilde
partnerleri arasında yer almakta (ithalat ve sıralanmaktadır:
ihracatta toplam %20’lik payla) ve doğrudan
yabancı yatırımda önemli bir kaynak teşkil • 1993’te imzalanıp 1994’te yürürlüğe giren
etmektedir. Buna karşın Hindistan, AB’nin İşbirliği Anlaşması (Co-operation
toplam ticareti içinde sadece %1,8’lik bir paya Agreement)
sahiptir ve AB, dünya çapında yaptığı • Bilim ve Teknoloji Anlaşması (2001-
yatırımların sadece %1,3’ünü Hindistan’a Science and Technology Agreement)
ayırmaktadır. Bu nedenle, Hindistan- AB • Gümrük İşbirliği Anlaşması (2004-
ilişkileri her geçen gün daha da önem Customs Co-operation Agreement)
kazanmaktadır. Bu amaçla, ikili ilişkileri
geliştirmek, ekonomik işbirliği yapmak ve Bunlar dışında şu an Deniz Ticaret Anlaşması
ticaretin ve yatırımın önündeki engelleri en aza da Hindistan ve AB arasında müzakere
indirmek amacıyla 7 Eylül 2005 tarihinde edilmektedir. Resmi müzakereler 2003 yılı
Delhi’de düzenlenen Zirve’de, Hindistan ve AB Kasım ayında düzenlenen 4. Zirve’de
ortak bir eylem planı benimsemiş ve bu başlatılmıştır.

18
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

HİNDİSTAN’A DAİR DİĞER BİLGİLER

• 28 eyalet ve 7 bölgeden oluşan federal bir cumhuriyettir. Hindistan’da 1650 civarında dil
konuşulmaktadır; bunların sadece 15 tanesi resmi dildir.

• Dünya Bankası Hindistan’ı “düşük gelirli ülke” olarak sınıflandırmaktadır. Hindistan,


Dünya Ekonomik Forumu’nca hazırlanan “2006- 2007 Global Competitiveness Report”’ta
da 50 ülke arasında 4,4’lük bir skorla 43. sırada yer almaktadır.

• Kast sistemi hala yoğun bir şekilde devam etmektedir.

Uluslararası staj değişim programlarında en çok tercih edilen Asya ülkesi Hindistan’dır.

Flaman Bayrağı Valon Bayrağı


*
Belçika’da Siyasi Kriz

Belçika’da 10 Haziran 2007’de gerçekleştirilen seçimler sonucu hükümeti kurmakla


görevlendirilen Flaman kesimden Hristiyan Demokrat Parti Lideri Yves Leterme koalisyon
oluşturmaya yönelik olarak diğer partilerle yaptığı görüşmelerden bir sonuç alamadı.
Koalisyon arayışlarında Valon ile Flaman partiler arasındaki uzlaşmazlığın, Flamanların
kurumsal reform önerilerinden kaynaklandığı belirtilmektedir. Bölgesel yönetimleri yeni
yetkilerle güçlendirmeyi amaçlayan söz konusu ekonomik, sosyal ve adli reform önerilerinin
Valon-Flaman arasında var olan bölünmeyi daha da ilerleteceği düşünülmekteydi. Ayrıca
ulusal gelir ve giderlerin paylaşımında sorunlar yaşandığı belirtilmektedir. Şu an Kral II.
Albert’in bu siyasi krizi çözmesi için bir aracı görevlendirmesi beklenmektedir.

Belçika, kuzeyde ekonomik bakımdan güçlü olan ve Hollandaca konuşan Flamanlar, güneyde
Fransızca konuşan Valonlar ile bu iki bölge arasında köprü görevindeki başkent Brüksel olmak
3 ana bölgeden oluşan bir federal devlettir. Yıllardır Flamanlar özerkliklerini arttırmak için
çabalamakta; ancak Valonlar buna karşı çıkmaktaydı.
*
http://www.euractiv.com

i
The Harris School. (2006). Economic Reform in India. University of Chicago
ii
Das, G. (2006, July/ August). The India model. Foreign Affairs.
(http://www.foreignaffairs.org/20060701faessay85401/gurcharan-das/the-india-model.html)
iii
http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/IND/May%C4%B1s-2007.doc
iv
2004 yılına ait verilerdir.
v
http://ec.europa.eu/external_relations/india/intro/index.htm

19
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN

AB’DEN HABERLER …

*
AVRUPA İŞ DÜNYASI TÜRKİYE’NİN AB’YE KATILIMINI DESTEKLİYOR

Avrupa Reform Merkezi, Avrupalı işadamlarının, politikacıların ve seçmenlerin aksine


Türkiye’nin üyeliğinin getireceği faydalara inandıklarını rapor etti. AB katılım sürecinin ülke
ekonomisini daha iyi konuma getireceği beklentisiyle beraber hızlı büyüyen Türk ekonomisine
milyarlarca dolar yatırım yapan AB’li yatırımcıların Türkiye’deki doğrudan yabancı yatırımın
%60’ını oluşturduğunu belirten çalışma yatırımcı güveninin gitgide artmakta olduğunu
kaydetti. Türkiye’nin üyelik yolunun kolay ve engelsiz olmamasına rağmen AB’nin Türkiye’ye
ihracatının yıllık 58 milyar dolar ile üçe katlamasını, Türkiye’nin AB’ye ihracatının ise yıllık 48
milyar dolar ile dörde katlamasını “açık bir ekonomik fayda” olarak değerlendirdi.

Rapor, Türkiye’nin yabancı yatırımlar açısından cazip olmasını hızlı büyüyen iç pazarına,
Avrupa, Asya ve Orta-doğu arasındaki stratejik konumuna ve kırsal kesimden göçlerin
ücretleri düşük tutması sonucu oluşan ucuz işgücüne bağladı. Çalışma aynı zamanda,
müzakere sürecinin başarılı olunmasında AB iş çevresinin katkıda bulunacağı bazı yolların
altını çizdi. Doğrudan yabancı yatırımlar sayesinde Türkiye’nin tarımdan yüksek kalitede
üretim ve hizmetler ekonomisine dönüşeceğini, şirketlerin ekonomide yapısal ve düzenleyici
değişiklikler yapılması yönünde lobi çalışması yapmaları gerektiğini ve AB’de Türkiye
hakkındaki tartışmalarda Türkiye lehinde bir ses oluşturmalarının faydalı olacağını belirtti.
*
http://www.euractiv.com

*
AB ENERJİ PİYASASININ DAHA SIKI KONTROLÜNE YÖNELİK YENİ YASA TASARISI

Avrupa Birliği, enerji sektöründe daha fazla rekabeti sağlamak amacıyla yeni bir yasayla büyük
enerji tedarikçilerini üretim ve dağıtım şirketleri olarak ayırmayı planlıyor. Avrupa Komisyonu,
Avrupa’nın büyük enerji şirketlerini dağıtım kanallarının kontrolünden vazgeçirmeye yönelik
taslak tüzük paketini yayınladı. Taslağa göre üretimi dağıtımdan ayırmak için iki model
sunuluyor. İlk model şirketlerin dağıtım şebekelerini satmalarını ya da bunları ayrı bir şirket
olarak ayırmalarını öngörürken ikinci modelde şirketler şebeke sahipliğini devam
ettirebiliyorlar ancak dağıtımın tüm kontrolünü elinde bulunduran bağımsız bir sistem
operatörünü tayin etmeleri gerekiyor.

Bunun haricinde piyasaya yeni giren oyuncular ve müşteriler için şeffaflığı ve doğru
fiyatlamayı sağlamak için Komisyon, elektrik ve gaz sağlayıcılarının fiyatlarını, müşterilerinin
isimlerini, miktarlarını ve sözleşme sürelerini ulusal enerji düzenleyici kurumlarına
bildirmelerini mecbur kılabilecek.
*
http://www.euractiv.com

20
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI

İlkadım Caddesi No:2 Kat:6 06450 Dikmen/ANKARA


Telefon: (312) 415 23 38
Faks: (312) 417 11 72
e-posta: ab@maliye.gov.tr
http://www.maliye-abdid.gov.tr/

© 2007 T.C. Maliye Bakanlığı


Tüm hakları saklıdır.

You might also like