Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 131

Kur´an-ı Mecîd – MÜJDE isimli

bu kitabı, (herhangi bir çıkarma


veya ilâve yapmamak, kitap
bütünlüğünü bozmamak,
ticaretini yapmamak ve herhangi
bir ücret almamak şartıyla)
çoğaltabilir, dağıtabilir ve diğer
dillere tercüme edebilirsiniz. Bu
kitap telif hakları yasasına tabi
değildir. Tercümelerin ve
tefsirlerin manevi sorumluluğu
ve mükafâtı yapanlara ve
yaptıranlara aittir.

1
Kur´an-ı Mecîd – MÜJDE isimli bu kitabı, (herhangi bir çıkarma veya
ilâve yapmamak, kitap bütünlüğünü bozmamak, ticaretini yapmamak
ve herhangi bir ücret almamak şartıyla) çoğaltabilir, dağıtabilir ve
diğer dillere tercüme edebilirsiniz. Bu kitap telif hakları yasasına tabi
değildir. Tercümelerin ve tefsirlerin manevi sorumluluğu ve mükafâtı
yapanlara ve yaptıranlara aittir.

2
Fihrist

Bölüm Sayfa Âyet sayısı

Müjde 4 56

Mâide 9 245

Mesih 30 171

Allah 45 374

Beyyinât 77 279

Bel´am 101 57

İslam 106 31

Îman 109 28

Dua 112 21

Vasiyet 114 37

İlâhî 118 40

Kıyâmet 122 44

Dâvet 126 45

Bayram 130 21

3
MÜJDE
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
Nüzûl ettim biiznillah. Hak güneşi doğdu şimdi.
Zuhûr ettim biiznillah. Düğün bayram oldu şimdi.
Bismillah ve biiznillah, Perdeleri kaldır şimdi,
Müjde’ye başlayagördüm. Dedi Mevlâ, yazagördüm.

2 7
Allah’tan gelen bu Kitap, Gökten gelip göğe giden,
İnsanlığa eder hitap. İncil benim, Îsâ da ben!
Kral fermânı bu Kitap; Metris zindanında iken,
“Ahd-i âhir zaman” gördüm. Mesih’i zindanda gördüm.

3 8
Şu Müjde’yi okuyanlar, Yüzyıllardır beklenilen,
Hak’tan olduğunu anlar. Meryemoğlu Mesih gelen.
Kral Mesih’i insanlar, Herkes beklerken göklerden,
Kitabından tanır gördüm. Ben anamdan doğagördüm.

4 9
“Mesih değil bunu yazan”, Allah’tan gelip cihâna,
Diyemez insafı olan. Allah’a gitmiştim, ana.
Mesih’i reddeden insan, “Göğe gitti” demek buna,
Mevlâ’yı reddeder gördüm. Âdet olmuş diye gördüm.

5 10
Vahiy ile havâriler, İncil, Kur´an böyle söyler,
Mesih’e şahitlik eder. “Mesih Allah’a gitti” der.
Geldi havâri resuller, Allah’tan tekrar gelenler,
Mesih ile burda gördüm. Anasına gelir gördüm.

4
11 17
Allah’tan Meryem’e gelen, Her nebîye zulmederler;
Ölerek Allah’a giden, “Deli, kâfir, sahte” derler.
Allah’tan gelip yeniden, Âdetullah böyle, derler;
Anasından doğmuş gördüm. Dört Kitapta yazar gördüm.

12 18
Mesih doğmuş da anneden, O zindanda olan şeyler,
Gizliyormuş fânî beden. Destanlaşmış işkenceler!
Havâriler de yeniden, Bu zindanda olan şeyler,
Analardan doğmuş gördüm. “Düğün - bayram” diyegördüm.

13 19
Kıyâmetin alâmeti, Yirmi asır önce güneş,
Allah’ın açık âyeti, Kudüs’te doğmuştu, kardeş!
İnsanlığın hidâyeti, Şimdi yine aynı güneş,
Rûhulkudüs Mesih gördüm. İstanbul’da doğar gördüm.

14 20
İki bin yıl önce zindan, “Faraklit” gelecek diye,
Olmuştu bana son mekân. Söylemiştim havâriye.
İki bin yıl sonra inan, İnanmaz Ahmed Nebî’ye,
Mesih’i zindanda gördüm. Haham, papaz aynı gördüm.

15 21
Dünya zindan, beden zindan. “Benden alır, size söyler,
Gayp bilinmez beş duyuylan. Beni tasdik, ta’ziz eyler”,
Nûra ğark olduğum zaman, Demedim mi be birader?
Mesih’i ben, bende gördüm. Vah eyvah vah diyegördüm.

16 22
O zindanda, bu zindanda; Kur´an Mesih’in kitabı;
Başladı yine zindanda. Rûhulkudüs’ün hitâbı!
“Delirmiş” diyor, zindanda, Ahmed Nebî’yle Kitâb’ı,
Haham - hoca aynı gördüm. Ben gönderdim diye gördüm.

5
23 29
Kitaptan kastım, vahiydir; Îsâ’yı haça gererler,
Kelam, lafız, söz değildir. Hahamlar Mesih beklerler.
Peygamberler söylemiştir, Hâlâ îman etmemişler,
Kutsal kitapları gördüm. Îsâ’ya, Ahmed’e gördüm.

24 30
Resullerden sonra bunlar, “Enbiyânın cümlesinden,
Kitaplara yazıldılar. Makâmım üstündür” diyen,
Râviler tahrifat yapar, Meryemoğlu-Îsâ’yı ben,
Kitapları bozar gördüm. Dirilip de gelmiş gördüm.

25 31
Ölüleri diriltmesi, “Rûhulkudüs Mesih” benim!
Mesih’in bir mucizesi. Enbiyâya öğretmenim!
Dirilip geldi hepisi, Anamdan doğarak geldim,
Mesih ile burda gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

26 32
Cümle enbiyâya gelen, Asıl “İncil” Mesih, ana;
Cibrîl-ü Emîn’im ben! Gelir “Müjde” anlamına;
Ölülere hayat veren, Mesih bekleyen insana,
Rûhulkudüs Mesih gördüm. Gören müjde verir gördüm.

27 33
“Rûhullah, Kelimetullah, Mesih, Allah’ın İncili,
Rûhulkudüs” diyor Allah! Cibrîl’i, vahyeden dili!
Fânî bedene “Abdullah”, Enbiyâ, Mesih’in dili,
Diyor Allah - Kitap gördüm. Râvisidir diye gördüm.

28 34
“Hızır, Rabbûnî, Muallim, Kitapları yazmadım ben;
Cebrâil ve Burak” benim! Duyan yazdı resullerden.
“İncil ve Mâide” benim, Şimdi yazmamı isteyen,
Esmâmdandır diye gördüm. Yüce Mevlâ diye gördüm.

6
35 41
“Müjde”, İncil’in Türkçesi; Hem o zaman, hem bu zaman,
Yani Mesih’in kendisi! Gizledi beni yaradan!
Geldi Cibrîl’in kendisi, Zamanı geldiği zaman,
Kitabını yazar gördüm. Mesih îlân eder gördüm.

36 42
Fermânı yazdıran bana, Kendisini ekmiş Cibrîl.
“Göklerin Kralı”, ana! Baba da, Oğul da Cibrîl!
Kurban olsun yaradana, Allah’ın emriyle Cibrîl,
Mesih yine diyegördüm. Kendini doğurmuş gördüm.

37 43
Mesih, Mesih’in babası; “Mesih’in babası Allah”,
Anlamaz haham - hocası. Diyen yanar, yanar vallah!
Rûhulkudüs’ün doğması, “Sen mi dedin” diye Allah,
Seçilmiş anneden gördüm. Mahşer günü sorar gördüm.

38 44
“Rûhulkudüs’ten hâmile, “Ben söylemedim bilirsin,
Kaldı” diyor, bak İncil’e! Kullar senin, sen bilirsin.
Ve Rûhullah’tan hâmile, Dilersen azâb edersin,
Kaldı diyor Kur´an gördüm. Dilersen af” diyegördüm.

39 45
Meryem’e gelen Rûhullah; “Yıkın Beyt-i Mukaddes’i,
Meryem’den doğan Rûhullah! Üç günde yaparım yeni”,
Kendini ekmiş Rûhullah; Demiştim papaz efendi.
Kendini diriltmiş gördüm! Bir gün bin yıl eder gördüm.

40 46
O zaman da, bu zaman da, “Beyt-i Mukaddes” bedenim.
Vallahi iki anam da, Gökten gelen Mesih benim.
Rûhulkudüs’ten aldı da, Yeniden yaparım dedim,
Mesih öyle doğdu gördüm. Bedenimi burda gördüm!

7
47 53
İkinci binin sonunda, Nasibi olan gelecek,
Gökten geldim anama da, Mesih’e îman edecek.
Üçüncü binin başında, Nasipsizler ne edecek,
Mesih burda diye gördüm. Mahşer günü diyegördüm.

48 54
O zamanda kuş diliyle, Kıyâmete kadar bana
Bu zamanda şu Müjde’yle, Îman eden her insana,
Çırılçıplak îlân eyle, Cennet müjdesidir, ana;
Dedi Mevlâ bana gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

49 55
Mesih ile havâriler, Mesih, Allah kelimesi;
Apaçık tebliğ ederler. Müjde, Mesih kelimesi;
Resulleri reddedenler, Kelimenin kelimesi,
Allah’ı reddeder gördüm. Mesih’i müjdeler gördüm.

50 56
Allah şahit iken bana, Allah’tan Mesih’e Müjde.
Vatikan kim olur, ana? Mesih’ten sizlere Müjde.
Kral yıkar, yıkar ana, Bütün milletlere Müjde,
Şu dünyayı başa gördüm. Biiznillah gider gördüm.

51
Mesih gönderirken sana,
Allah sormaz Vatikan’a,
Ezher’e, Hahambaşına,
O zaman - bu zaman gördüm.

52
Haham, papaz, hoca gelsin,
Kitabı benden öğrensin
Muallim” diyenler gelsin,
Tâlim etsin diyegördüm.

8
MÂİDE
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
Gökten geldik de bu yere, Havâri gözüyle bakan,
Soframızı kurduk yere. Veya Müjde’yi okuyan,
Görünmez “abrasa, köre”, Nasibi varsa Allah’tan,
Mesih yine diye gördüm. Biiznillah görür gördüm.

2 7
Gayp gözü kör, kalp gözü kör! Allah’ın nûru Mesih’ten,
“Yâ Rab” dedim, ne yapsın kör? Geliyor Rûhulkudüs’ten!
“Mesih’ime gitsin de kör, Işığı Mesih’ten gelen,
Göz istesin” diyor gördüm. Beş duyuyla görür gördüm.

3 8
O zamanda - bu zamanda, Gökten gelen sofra benim;
Göremez bakar, bakar da! “Mâide” nurdan bedenim!
Yazar İncil’de, Kur´an’da, Semâdan nüzûl eyledim,
Mesih gözü açar gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

4 9
“Ekmeh ve abrası beri, Allah’ın ilmi Mesih’ten,
Eder Mesih” diyor, beri! Geliyor Rûhulkudüs’ten!
İncil - Kur´an mealleri, Enbiyâ, evliyâ benden,
Halkı kör ediyor gördüm. İlm-i ledün alır gördüm.

5 10
Gayp gözü hiç görmeyenler, Aynı anda pek çok yerde,
“Anadan doğma kör”dürler! Cibrîl beşer bedeninde,
Yarım yamalak görenler, İşini yapıp gider de,
“Alaca hastası” gördüm. İnsanlar fark etmez gördüm.

9
11 17
Bir beşer olarak geldim, Gökten geleni bilirsen,
Muhammed’e tâlim ettim! Gideni de bilirsin sen!
“Cibrîl” dedikleri benim; Yine gökten beklersin sen,
Sahâbe fark etmez gördüm. Mâide’yi diye gördüm.

12 18
Bir beşer olarak geldim, Gökten gelmedi ki beden,
Ledün ilmini öğrettim! Bedeniyle gitti desen!
“Hızır” dedikleri benim; Bedeni gökten bekleyen,
Mûsâ da fark etmez gördüm. Kördür, kördür, kördür gördüm.

13 19
Hızır Mûsâ’yı kızdırdı; Fânî beden göğe gitmez!
Yolda canından bezdirdi. Fânî beden gökten gelmez!
Ahmed Nûr’da şok geçirdi, Rûhulkudüs nüzûl eder,
İntihâra kalkar gördüm! Fânî beden doğar gördüm!

14 20
Geldi yakışıklı adam, Bir beşer olarak geldim;
Feryâd etti Meryem Ana’m! Dedeme, anneme indim!
Şayet iyi bir adamsan, Onlara temessül ettim,
Dokunma der bana, gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

15 21
Mesih’in bir ismi Müjde. İshak ve Yahya Peygamber,
Diğer bir ismi Mâide. Mucize çocuktur derler.
Meryem’e gelen Mâide, Rûhulkudüs gelir, eker;
Rûhulkudüs Mesih gördüm. Seçilmiş anneye gördüm.

16 22
“Gökten gelen sofra benim. “Nasıl olur bu” diyenler,
Gökten gelen ölmez” dedim. Anasına sorsun beyler!
“Gider yine gelir” dedim, Tevrat, İncil, Kur´an söyler,
İncil’de apaçık gördüm. Bunları apaçık gördüm.

10
23 29
Değişiyor fânî beden, Dünya bir gün gibi, ana.
Sahipleri fark etmeden! Akşam vakti geldim sana!
O zaman tohumu eken, “Son akşam yemeği”, ana,
Bu zaman da ekmiş gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

24 30
Çocuk sorunca anneler, Meryem’in ferci Kur´an’da,
“Melekler getirdi” derler! Neden zikredilir, ana?
Leylek getirdi diyenler, “Mucize hurma” kim, ana,
Gaybı bilmez diye gördüm! Meyvesi kim diyegördüm.

25 31
Mehdî’yle Mesih görüştü; Yaş hurma gibi rahminden,
Akminâre’de buluştu! Doğup da yerlere düşen,
Baba, oğluna kavuştu, O hurma gelmişti gökten.
Bir kutsal kâsede gördüm. Kur´an doğru söyler gördüm.

26 32
Da Vinci çözdü şifreyi; Soy ağacı derler buna;
Resmetti kutsal kâseyi! Çocuğu benzer dalına!
“Bırak gökten beklemeyi, İnsanın meyvesi, ana,
Kâseye bak” diyor gördüm! Evlâdıdır diye gördüm.

27 33
Havârilerin her biri, “Meryem’in nebâtı Hasan”,
Allah’ın bir peygamberi! Diyor Kur´an’da yaradan!
Mesih hepisini ekti, Îsâ’ya Hasan der Kur´an;
Mesih’le doğdular gördüm. Gaybı ihbar eder, gördüm.

28 34
Kimliğini açıklayan, Gökten gelip göğe giden,
Dışlanır, taşlanır inan. Annesine geldi gökten!
Uyarır onları Kur´an, Nüzûl etti de yeniden,
“Recmederler” diyor gördüm. Üm’den çıktı diye gördüm.

11
35 41
Beşikte konuşan bebek, Görünen Hızır bir perde;
Ehline konuştu tek tek! Görünmeyeni içerde!
Ana rahminde o bebek, Mesih kaldı ara yerde,
Meryem’le konuşur gördüm. Asıl Hızır Allah gördüm.

36 42
Herkese konuşsa bebek, Kelimesi ile Allah,
Bir tek kâfir kalmaz, bir tek! Tüm işleri yapar vallah.
Bilmesi gereken tek tek, Mesih’e “Kelimetullah”,
Bebekten öğrenir gördüm. Diyor şu Kur´an’da gördüm.

37 43
“Beşikte ve yaşlılıkta “Göklerin Kralı” Allah.
Konuşur” diyor Kur´an’da! Mesih Îsâ da Rûhullah.
İlâhî medya yayında, Oğluna devretmiş vallah,
Mesih’i bildirir gördüm! Tüm yetkiyi Kral, gördüm.

38 44
O zamanda - bu zamanda, Kendini övüyor sanma;
“İlâhî medya” yayında. Övmüş beni yüce Mevlâ.
Rabb’ın elinde kumanda, Ölmeyen bedenim var ya,
Dilediği görür gördüm. İşte onu bende gördüm.

39 45
Enbiyâ - Evliyâ ile, Allah - Mesih ilişkisi,
Vahiy ile, ilham ile, Kral - Vâris ilişkisi!
Ve hattâ rüyâyla bile, Mesih’in “Baba” demesi,
Konuşturur Mevlâ gördüm. Îzâh için diye gördüm.

40 46
Allah’ın konuşan dili, Mesih, Mesih’in babası;
Sözü, kelâmı, Cibrîl’i, Anlamaz Râsim babası.
Rûhu, nûru ve kandili, Meryem Ana cennet hası;
Rûhulkudüs Mesih gördüm. O dahî anlamaz gördüm.

12
47 53
Önceki fitnesi baba. Rûhullah kendini ekmiş;
Şimdiki fitnesi baba. Kendi kendini diriltmiş.
İnanmaz olsa da baba, Hem “Baba”, hem “Oğul” imiş
Olmasa da, bunlar gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

48 54
Allah kendi gibi sanan, Oğul haçta kurban olmuş,
Meryem’i “karısı” sanan, Beden ölmüş toprak olmuş,
Mesih’i de “oğlu” sanan, Rûhulkudüs göğe gitmiş,
Yanar vallah, yanar gördüm. “Baba” zâten oymuş gördüm.

49 55
“Mesih” demiş Allah niye? Bir dağda kazdık bir mezar.
“Baba”lık yapıyor diye! Îsâ o mezarda yatar!
Vallah mahrem ilişkiye, Boş mezarda havâriler,
Meshetmek der Kur´an gördüm. Yahudi’ler şaşkın gördüm.

50 56
Gece arz olunan atlar, Libâsım gibi bedenim,
Belkıs gibi sâfinâtlar. Çıkarıp da göğe gittim.
Kuş diliyle anlatırlar, “Vefattan sonra ref ettim”,
Mahremi âyetler gördüm. Diyor Allah - Kur´an gördüm.

51 57
Cümle enbiyâyı eken, Üçüncü gün havâriler,
Rûhulkudüs Mesih zâten. Mesih’i diri gördüler.
Ölüler dirilmez zâten, Gördü, sadece resuller;
Meshetmeden diye gördüm. O görme “mucize” gördüm.

52 58
Rûhulkudüs’ten hâmile, Gökten gelen göğe gitti;
Kaldı diyor bak İncil’e! Havâri şahitlik etti.
Karıştırmış Allah ile, “Kefeni mezarda” dedi;
Kutsal Ruh’u, Pavlus gördüm! Sırrı bilmeyenler gördüm.

13
59 65
“Mesih Allah, ben peygamber”, “Tekrar bizi diriltmeye,
Diye Pavlus vaaz eder! Mâide’yi indirmeye,
Kilise Pavlus’u sever, Rabb’in gücü var mı” diye,
“Kutsal tezgâh” doğar gördüm. Havâri soruyor gördüm.

60 66
“Kiliseler Mesih’tir” der; “Son akşam yemeği benim,
Mesih’i, istismar eder. Kıyâmet vakti gelirim,
Şeytan evine dönmüşler, Sizleri de diriltirim,
Mukaddes mâbedler gördüm. Buluşuruz” diyegördüm.

61 67
“Kutsal tezgâhları yıkar, Kadın erkek hep birlikte,
Mesih” diye vaaz yapar! O “Son Akşam Yemeği”nde,
Kutsal tezgâhlar kurarlar, Ağladık, dua ettik de,
Her zaman “Bel´am’lar” gördüm! Vedalaştık diye gördüm.

62 68
Aklı ile tefsir yapar; Mesih gelmeden göklerden,
Okuyanı kâfir yapar. Sofra gelir mi göklerden?
İslam’ı dahî bozmuşlar, O zaman Mesih’ten yiyen,
Bu Bel´am’lar diye gördüm. Bu zaman da ister gördüm.

63 69
Vârisleri taşlamışlar; Alâmet ve âyetimiz,
Havâriyi dışlamışlar. Gökten gelen Mâide’miz!
Da Vinci’yi sevmiyorlar, “Enzil aleynâ” demişiz,
Hakkı söyler diye gördüm. Sofra duamızda gördüm!

64 70
“Dünyanın akşamı”, sonu! “Mâide nüzûl edecek,
Gökten bekliyorlar O’nu! Mesih tekrar dirilecek,
“Son akşam yemeği” bunu, Havâriler de yiyecek”,
Anlatıyor Mesih gördüm. Diyor Kur´an diyegördüm.

14
71 77
“Nüzûl etti” demiyor bak, Zekeriyya huzûruna,
“Nüzûl edecek” diyor Hak! Varır secde eder O’na!
Akla göre tefsir yapmak, Mihrâb gibi Meryem Ana,
Şeytan işi diye gördüm. Zekeriyya tapar gördüm!

72 78
Elleriyle yazıyorlar; Mecnûnun mevlâsı Leylâ;
“Allah’ın sözü” diyorlar; Kâbesi - mihrâbı Leylâ.
Şu tefsirler, şu mealler, Leylâ’dan yedirir Mevlâ,
Şeytanların sözü gördüm! Mecnûn kula diye gördüm!

73 79
Niye demişler niye, Âdem’de ne gördüler de,
“Hidâyet Allah’tan” diye! Melekler ettiler secde?
“Kitap yüklü eşşek” diye, Allah’ı gördü Âdem’de,
Cennete sokmazlar gördüm. Melek O’na tapar gördüm.

74 80
O zamanki gibi, ana, Meryem’den yiyip içiyor;
Doğup geldim bu cihâna! İçip kendinden geçiyor!
“Anadan doğma kör”, ana, Önünde secde yapıyor,
Din adamı diye gördüm. Zekeriyya şaşkın gördüm.

75 81
Âl-i İmran ve Mâide, “Nerden geliyor bu sana,
Kehf sûresi ve Meryem’de, Söyle Allah’ın aşkına”.
Pek çok Kur´an âyetinde, Söyleyince Meryem Ana,
Bu sırlar apaçık gördüm. Zekeriyya şokta gördüm.

76 82
Mâide göklerden gelmiş, “Ben de istiyorum” dedi,
Meryem Ana’da gizlenmiş. Allah’a dualar etti.
Beyt-i Mukaddes yapılmış, Duası kabul edildi;
Anamın rahminde gördüm. Karısı hâmile gördüm.

15
83 89
Elizabeth’e ekildi, Gökten gelip mehazına,
Mucize çocuk denildi. Düşmüştüm ya, Meryem Ana;
Rûhulkudüs’le ekildi, “Çek beni, al kucağına”,
Yahya Nebî yolda gördüm. Diyor Rûhulkudüs gördüm.

84 90
Zekeriyya kefîl oldu; O su arkına iyi bak;
Meryem’i hâmile buldu. Cebrâil doğuyor el-Hak;
Sır mahreme ifşa oldu, Rûhulkudüs doğuyor bak,
Zekeriyya zorda gördüm. Mukaddes Meryem’den gördüm.

85 91
O zamanda - bu zamanda, Hahamlar gibi hocalar,
Firavundan koruyor da, Mesih deyince bocalar.
Gizliyor Mesih’i orda, Görmez, bilmez, anlamazlar,
Burda, yüce Mevlâ gördüm. İşlerine gelmez gördüm.

86 92
Meryem Yûsuf’la yollarda; Her Nebî gibi doğunca,
O dağlarda, o çöllerde; Her Nebî gibi ölünce,
“Keşke ölüp gitsem” der de, Öldü sanır haham, hoca;
Kanlı yaşlar döker gördüm. Rûhulkudüs ölmez gördüm.

87 93
Doğum sancısı başladı; Gökten gelip göğe giden,
Meryem feryâda başladı. Rûhulkudüs Mesih zaten.
Yûsuf Baba’yla yalnızdı, Ölmediğimi söyleyen
Koyun ağılında gördüm. Âyet bunu söyler gördüm.

88 94
Altından geldi vahyi de, Gökten gelip göğe giden,
Şaşırdı Meryem vâlide. Rûhulkudüs annesinden,
Rûhulkudüs rahminde de, Doğarak geldi göklerden,
Doğumu öğretir gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

16
95 101
Konuşur göklerde, yerde, Gökten geldi vallahi de,
Anne rahminde, beşikte, Meryem’den doğdu Mâide!
Yaşlılıkta diyor bir de, Göklerden aynı Mâide,
Bak şu Kur’an sana, gördüm. Gelip tekrar doğdu gördüm.

96 102
Ehlime vahiy yoluyla, Meryem bir defa doğurdu.
Herkese insan diliyle, Mesih bin defa doğurdu.
Konuştum Rabb’ın izniyle, Yoruldu “Babam” yoruldu,
O zaman – bu zaman gördüm. Bu sırlardan Mesih gördüm!

97 103
Rahminden geliyor Hurma; Allah’ın sofrası bu ya,
Çek dalını Meryem durma. Topraktan gelir sofraya.
Altında, serada Hurma; Ottan, etten oluyor ya,
Mâide doğuyor gördüm. Bedenler, sofralar gördüm.

98 104
Altında su arkı varmış; Yağmur yağmasa göklerden,
Doğum anında akarmış. Ne sofra olur, ne beden.
“Hurma ağacı” Meryem’miş, Cümle mahlûkât hep birden,
Dalı da Mesih’miş gördüm. Allah’ın sofrası gördüm.

99 105
Hâcer yalnız idi çölde; Gökten sofra, börek, çörek,
Gözü yardımcıda, yolda; Meyve, balık, yufka, ekmek,
İsmâil tepinir suda, Ve hattâ şarap ve yemek,
Rahminde - serada gördüm. Geldi sanır bunlar gördüm!

100 106
Hâcer, Hicirde doğurdu. Söyletiyor bu sırları;
Doğum suyu akıyordu. Kudurtuyor şeytanları;
“Zem zem” diye ağlıyordu. Kestiriyor kurbanları,
İsmâil doğuyor gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

17
107 113
Namus davası açtılar; Söylerdim bu sırrı sana,
Zekeriyya’yı kestiler. Mevlâ izin verse bana.
Kesik başını verdiler, Mehdî’yi - Mesih’i, ana,
Yahya’nın Krala gördüm! Kör Deccal göremez gördüm.

108 114
Can yemeği, can şarâbı, Anne ayrı, babadan bir,
Mesih içer kan şarâbı. Cümle enbiyâ kardeştir.
Şu içer zemzem şarâbı, Buna “Istıfâ” denilir,
Harâmî doğurur gördüm. Âyât-ı Kur´an’da gördüm.

109 115
Harâmîler birleşirler, Ahmed, Ashâb-ı Kehf’tendi;
Resullerimi keserler! O da ıstıfâ edildi.
Türbesini yapar beyler, Ondan Mustafa denildi,
Kutsal mezar satar gördüm! Ahmed-i Muhtar’a gördüm.

110 116
Astı, kesti de ne oldu? “Âb-ı hayat” hayat suyu;
Kesen belasını buldu. Rûhulkudüs Mesih soyu.
Resuller yeniden doğdu, “Hayat ağacı ve suyu,
Mâide’yle burda gördüm. Benim” diyor Mesih gördüm.

111 117
Allah, Nebî, İslam satan, Her mevsimde meyve veren,
Meryem - Mesih putu satan, Hayat ağacını gökten,
Doğurmuş Deccalı zâten, Getirip anneye eken,
Beden mâbedinde gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

112 118
Hahamların havrasında, Anasından yer içer de,
Hristiyanın haçında, Doğar anasından bir de,
Müslümanın Allah'ında, Meyve verir her mevsimde,
Deccal gizli diye gördüm. O hayat ağacı gördüm.

18
119 125
“Kelime-i tayyibe”, ben! “Zemzem” mucize su imiş;
“Şecere-i tayyibe”, ben! Vallahi cennetten gelmiş!
O şecere doğar benden, Rûhulkudüs’ün suyuymuş,
Ta ezelden beri gördüm. Şol cennetin soyu gördüm.

120 126
Yemekle içmekle bitmez. Hızır âsâsını sokar,
Artar sürekli, eksilmez. Şol cennetin suyu akar!
Yiyen içen de farketmez, Zemzem kuyusundan doğar,
Benden yediğini gördüm. Bilcümle enbiyâ gördüm!

121 127
Hayat ağacı ve suyu, Balçıktan kuş yaparım ben;
Rûhulkudüs Mesih soyu. Kafesine sokarım ben.
“Gökten gelen sofra” deyu, Beden kafesine giren,
Yer içerler beni gördüm. O kuşlar enbiyâ gördüm.

122 128
Bütün varlıklara hayat, Ben ki Îsâ Peygamber’im,
Mesih’ten geliyor, heyhât. Ölüleri diriltirim!
Ekmek şarap gibi, heyhât, Hepsinin babası benim,
Ölümsüz bedenim gördüm. Enbiyânın diye gördüm!

123 129
Her gün yer içer de benden, Önce yarattık bir dişi;
Hayat bulur beni yiyen. Ondan yaratıldı eşi.
“Son akşam yemeği” bundan, Onlardan oldu çok kişi,
Âyet oldu nâsa gördüm. Diyor Kur´an nâsa gördüm.

124 130
Âb-ı hayattan içenler, Îsâ, Âdem’e benzermiş,
Ebediyyen ölmez derler. Havvâ, Meryem gibi yemiş!
Gizlemiş Hızır Peygamber, Âdem Baba öyle gelmiş,
Suyunu, soyunda gördüm! Cennetten dünyaya gördüm.

19
131 137
Mûsâ âsâsını sokar, “Cennetlik doğar Yahudi”,
Tam on iki pınar çıkar! Diyor Sâmirî efendi!
Kâseden kâseye akar, “Altından buzağı” kendi,
O pınarlar diye gördüm! Nefsi, soyu - sopu gördüm.

132 138
Asıl âsâ, Mûsâ, Mûsâ, “Kızıl Deniz” kabrin senin!
“Yed-i beyzâ” elde âsâ! “Firavun” da nefsin senin!
Allah el vermese Mûsâ, Sen de boğulup gidersin,
Sıradan bir çoban gördüm. Bir gün Firavunla gördüm.

133 139
Mâide’ye “Man” demişler, Nebîye îman edenler,
Mûsâ’yla çölde yemişler. Boğulmadan geçip gider.
Peygamberlerden yiyenler, Nebîye isyan edenler,
Hepsi benden yemiş gördüm. Cehenneme gider gördüm.

134 140
Gökten gelen bıldırcınlar, Firavuna uyan yanar;
Mesih’in kuşları onlar. Kabri cehenneme döner.
“Soğan - sarımsak” diyenler, Kızıl Deniz mahşer - mahşer,
Sâmirî’nin soyu gördüm. Cehennem kudurmuş gördüm.

135 141
Kafes ölünce nebîler, İbret için piramitler,
Biiznillah uçup gider. Mumyalanmış o cesetler,
Beden kafesinde gizler, Çağdaş Firavunlar - leşler,
Allah enbiyâyı gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

136 142
Sâmirî’yi baş yapmışlar, “Gökten gelen koç” İsmâil.
Mûsâ’ya baş kaldırmışlar! Kıskandı onu İsrâil!
Dana gibi böğürmüşler, Seçilmiş “benî-İsrâil”.
Yahudiler orda gördüm. Kur´an doğru söyler gördüm.

20
143 149
“Yâkub’un soyundan gelen, “Altından buzağı onlar,
Enbiyâ” seçilmiş olan! Engerek soyu yılanlar!
“Seçilmiş, Yahudi doğan”, Allah taştan oğul yapar,
Diyen yalan söyler gördüm. Bire mel´un” diyegördüm.

144 150
Simsiyah bir cariyeden, Dâvud’un taşıdır Mesih;
Doğurdu Koç’u Hâcer’den! Sapanından çıktı Mesih;
Kendini bir şey zanneden, Deccalı yıkacak Mesih,
“Köle soyu” diyor gördüm. O sapan taşıdır gördüm.

145 151
“Şecere-i tayyibe”, ben! Sapan taşı ordu bozar.
O şecere gelmiş benden! Ebâbil filleri ezer.
Enbiyânın babası, ben; Uyanın ey Yahudiler,
Ümmetleri torun gördüm. Kral burda, diyegördüm.

146 152
“Şecere-i habîse” de, “Istıfâ” eyledi Allah,
Şeytanın soyudur bir de! Cümle enbiyâyı billah!
Babasıyla cehennemde, Mesih’e havâri vallah,
Onlar da buluşur gördüm. Bilcümle enbiyâ gördüm.

147 153
Üç Kitapta da âyetler, Ölüleri dirilttim de,
Yahudiye lânet eder. Öldürmedim ben herhâlde!
Köle olarak görürler, Havâriler onlar işte,
Tüm halkları onlar gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

148 154
İbrâhim Nebî Yahudi, “Allah’tan gelen sekîne”,
Öyle mi Haham efendi? Girer topraktan bedene!
Enbiyâyı astı, kesti; Kur´an cennet sâkinine,
Bir de cennet ister gördüm. “Sekîne” der diye gördüm.

21
155 161
Melekler getirmiş yine, Uçup gider kuşlar burdan;
Her birini annesine! Açıklar gelen ardından.
Girmiş topraktan bedene, Çok gür olacak der Kur´an,
Enbiyâ Mesih’le gördüm! Mesih’in ekini gördüm.

156 162
Hızır ekip, gömüp, gider; Rûhulkudüs ve melekler,
Fark etmez baba - anneler! Kadir gecesi gelirler.
Kendini bilmez resuller, Gayp gözleri görmeyenler,
Hızır bildirmeden gördüm. Gündüz gelse görmez gördüm.

157 163
Ashâb-ı Kehf üç beş kişi; Zinnur İbrâhim Mezarcı,
Havâri on iki kişi; Mesih’in hayat ağacı!
Hepisi de erkek kişi, İmran gibiydi Mezarcı,
Sanır körler diye gördüm. Ashâb-ı Kehf’tendi gördüm.

158 164
“Uyandırdık” demiyor Hak, “Ey Hârun’un kız kardeşi”,
“Ba’settik” diyor, iyi bak! Diyor âilesi, eşi!
O uyku ölümdür, ahmak; “Miryam” Hârun’un kardeşi,
Ba’setmek diriltmek gördüm. Meryem Ana olmuş gördüm.

159 165
Vahiy gelince uyanır. “Mecdeli” Yahovet imiş;
Hepsi birbirini tanır. Hârun’la tekrar dirilmiş!
“Çoban” sürüsünü tanır, Hârun benim vârisimmiş,
“Sürü” çobanını gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

160 166
Resulleri recmeder de, Mûsâ’nın da vekiliydi;
Gökten ordu bekler bir de! Başkaldırdı, dayak yedi;
Ehl-i Kitap bunlar bir de, Mesih’e isyan eyledi;
Diyor bak Kur´an’da gördüm! “Ben Mesih’im” diyor gördüm.

22
167 173
Şeytan girince içine, Azil ettim Hârun’u ben,
Saptırır Hârun’u bile. Biiznillah varislikten.
Mesih’lik taslıyor bir de Varis olmaz hiç kimseden,
O zaman, bu zaman gördüm! Rûhullah Mesih’e gördüm.

168 174
Muhammed şeytana uydu; Varis değil, vakıf olsun.
Lat, Menat, Uzza’yı övdü. Ehl-i hizmet bir kul olsun.
Şeytan ayeti okudu, Alan değil, veren olsun,
Üstelik namazda gördüm! Tanrı’nın yolunda gördüm.

169 175
Hac suresi elli iki, Mesih’in öğretisine
Nesh etti sapık ayeti! Uymayan, giden tersine;
Azarladı Muhammed’i Uymuş demektir nefsine,
Rûhulkudüs Mesih gördüm. Şeytan-ı lain’e gördüm!

170 176
Mesih, Rûhulkudüs - Cibril; Uyarıyorum şimdiden,
Vahyi söyleten Cebrail! Resulleri, herkesi ben.
Enbiyâ’ya öğretmendir, Pavlus’lar çıkar yeniden,
Rûhulkudüs Mesih gördüm. Saptırırlar sizi gördüm!

171 177
Keyfe mâ yeşâ konuşma; “İncil vaz’etme görevi,
Muhammed, şeytana uyma! Tanrı’dan bana verildi”,
Ben ne dersem onu söyle, Diyerek yalan söyledi;
Diyen Mesih burda gördüm! Mesihlik taslıyor gördüm!

172 178
Havâri, resul, peygamber; Hevâsına göre söyler,
Mesih’e itaat eder. Mektup yazar, İncil bu der!
Pavlus gibi sapar gider; İncil’in yerine geçer,
Mesih’e uymayan gördüm. Pavlus’un mektubu gördüm!

23
179 185
İncil vaz’etme görevi, Yuhanna, Âdem Nebî’ydi;
Resullerime verildi! Meryem emânet edildi!
Kutsal kitap incilleri, Şimdi Âdem de dirildi,
Bunu söyler diyegördüm! Meryem ile burda gördüm.

180 186
Mesih’in düşmanı Pavlus, Zekeriyya, Elizabeth,
Mesihçilik oynuyormuş! Hanna, İmran ile elbet,
Resullere düşman olmuş, Dirilip geldi nihâyet,
Kör şeytana uymuş gördüm! Yahya bile burda gördüm.

181 187
Şeytan âyetleri gibi, Tisippora Mûsâ ile,
Pavlus’un sapık sözleri! İbrâhim de Sâre ile,
Faraklit, Ahmet Nebi’ydi, Buluştular İsmâil’le,
Pavlus değil diyegördüm. Ashâb-ı Kehf burda gördüm.

182 188
Mesih Allah, ben peygamber, Âsiye Firavun eşi;
diye Pavlus vaaz eder! Mûsâ büyütmekmiş işi.
Sapmış bizim kiliseler, Bu zamanda onun işi,
Mesih’e tapıyor gördüm! Mesih’e şahitlik gördüm.

183 189
Ya Rab, bu ne iştir ya Rab! “Arimatalı”, havârim;
Harab oldum, harab, harab! Nûh Peygamber’di, gizledim.
Rabb’e tapın dedim Ya Rab, Zamanı gelince ektim;
Deyu ben ağlayagördüm! Nûh, Muhammed olmuş gördüm.

184 190
Uyanın ey kiliseler, Petrus, Dâvud Peygamber’di;
Tanrı’ya tap der İncil’ler! Rûhulkudüs’le ekildi;
Bunu size Mesih söyler, “Hazreti Ali” denildi,
İncil’de, Kur´an’da gördüm! Ahmed zamanında gördüm.

24
191 197
Nûh tûfanı olup bitmiş, Şu Müjde hidâyet, ana,
Koca - karı fark etmemiş! Nasibi olan insana.
Asıl tûfan şimdi imiş; “Hikâye, masal” der buna,
Muhammed de burda gördüm. Kör şeytanlar diye gördüm.

192 198
Ali, Fatma ile geldi, On sekiz bin âlemi ben,
Âl-i Muhammed dirildi. Gördüm Mevlâ’nın gözüylen.
Âl-i İmran da dirildi, Var mı bu esrârı bilen,
Âl-i İbrâhim de gördüm. Benden gayrı diyegördüm.

193 199
Fâtımatüzzehra, Meryem; O zaman da, bu zaman da,
Bizim Beytanyalı Meryem. Dedem gördü doğmadan da.
Ashâb-ı Kehf’tenmiş Meryem; Gizlediler o zaman da,
Batşeba’ymış diye gördüm. Bu zaman da sırrı gördüm.

194 200
“Dabbetü'l-arz” çıktı yerden, Geçmişi anlatan haber,
Doğup çıktı annelerden! Geleceği ihbâr eder.
Mağarası fânî beden, Günü gelince peygamber,
Ashâb-ı Kehf’imin gördüm. Esrârı açıklar gördüm.

195 201
Resullerimi reddeden, Harmana gelecek Mesih,
Damgalanır fark etmeden! Diyor İncil’de çok fasih.
“Kâfir” damgasını yiyen, Dede harmanına Mesih,
İflâh olmaz diye gördüm. Güpegündüz iner gördüm.

196 202
Ehl-i Kitap’tan olanlar, Daha ben yokken dünyada,
Kurtuluruz sanmasınlar! İbrâhim dedem harmanda,
Âhir zamanda insanlar, Sırtüstü yatmış civan da,
Mesih’le kurtulur gördüm. Gökleri seyreder gördüm.

25
203 209
“Peri kızı sanki peri, Eşim, arkadaşım gördü;
Saçlar topukta bir hûri, Havârim, yoldaşım gördü;
Melek gibi gökten beri, Mesih olduğumu gördü,
Geldi bana” derdi gördüm. Havâriler burda gördüm.

204 210
“Tam yanıma indi” derdi; Gökten geldi Mâide de,
Mecnûn Leylâsına erdi. Dede ile verdi Müjde!
Dedem “Mâide”den yedi, Anadan doğdu Mâide,
O zaman - bu zaman gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

205 211
Erkek göründü Meryem’e; “Nasıl yedirecek bize,
Dişi göründü dedeme. Kendisini hepimize?”
Başka türlü yiyemez de, Diye soruyorlar bize,
Onun için diye gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

206 212
Kes dilimi yâ Rab sustur; Yenilenden, içilenden,
Bu sırlar zâta mahsustur. Oluşuyor fânî beden!
Ehline verilir destur, Bâkî beden, Mâide’den,
Hem yer, hem de içer gördüm. Biiznillah olur gördüm.

207 213
Söylesem bu sırrı sana, Bende olan resullerde,
Küfredersin yaradana! Devam edip gider bir de!
“Fâhişe” dersin anama, Resullerden yiyenler de,
O zaman - bu zaman gördüm. Ebedî can bulur gördüm.

208 214
O şekilde beni gören, Enbiyâdan, evliyâdan,
Hem erkek, hem dişi gören, Yer içersin fark etmeden!
Gökten geldiğimi gören, Rûhulkudüs ikram eden,
Pek çok şahit burda gördüm. Resullerden sana gördüm.

26
215 221
Yûsuf’tan yiyip içenler, Yemekle içmekle bitmez;
“Melekun Kerîm” bu derler! Artar vallahi eksilmez;
“Kerîm melek”, Cibrîl beyler, Yedikçe acıkır, doymaz;
Yûsuf “kâse” diye gördüm. İçtikçe de susar gördüm.

216 222
Mâide’yi Cebrâil’den, Mecnûnun secdesi başka;
Yûsuf misâl yiyor yiyen! Gerdeği, zifâfı başka.
Kurban olur fark etmeden, Leylâ, mecnûnundan başka,
Leylâsına mecnûn gördüm. Kimseye görünmez gördüm.

217 223
Aslında dâvet Allah’tan, “Herkes görse mah cemâlin,
Kullar bilir Züleyhâ’dan! Elsiz kalırdı ins-ü cin.
Eli kesen fark etmeden, A Yûsuf’um perde niçin”,
O bıçak da “aşk”tır gördüm. Dedi Leylâ diye gördüm.

218 224
Allah’ın sofrası başka; Mihrâb olmuş fânî beden;
Kulları getirir aşka. Yiyen yemiş resullerden!
Herkesin kâsesi başka, Âdem’e secdeler eden,
Kadehi de başka gördüm. Melekleri sarhoş gördüm.

219 225
Îman aşktır, aşktır, ana; Âşığın seheri başka;
Leylâ’dan gelir mecnûna! Ne zaman gelirse aşka!
Ümmî idi bir baksana, Seni yakan her şey aşka,
Enbiyâ ve Ashâb gördüm. Vesiledir diye gördüm.

220 226
Mecnûnun çölü içinde. Her göze görünse Leylâ,
Leylâsı, “Mevlâ” gözünde! Dünya dolardı mecnûnla.
Yemeği suyu içinde, Lâzım olmazdı akılla,
Şarâbı, gözyaşı gördüm. Din - îman da diye gördüm.

27
227 233
Çırılçıplak soyup yerler; Belkıs’ın bacağı açık;
“Sihir - büyü” yaptı derler; Muhammed Zeynep’e âşık.
Yûsuf’tan yiyen dilberler; Söylersem almaz yakışık,
Hepisi cennette gördüm. Bir tek mü´min kalmaz gördüm.

228 234
Bizim Râhip - Râhibeler, “Doksan dokuz koyun” vardı;
Asırlardır Mesih bekler. O bir koyun cânânıydı!
Mesih’i görseydi onlar, Dâvud, Batşeba’ya yandı;
Başlarını keser gördüm. Ud çalıp ağlarken gördüm.

229 235
“Cennetin meyvesi” Âdem; Dağlar, taşlar, uçan kuşlar,
Ne yapsın Havvâ vâlidem. Dâvud Nebî ile ağlar!
Havvâ’nın aşkıyla Âdem, Vallahi Leylâ da ağlar,
Cayır cayır yanar gördüm. Mecnûnuna yanar gördüm.

230 236
Anla yahu sarhoş bu ya; Sazdan yenir, sözden yenir;
Yiyip içti soya soya. Bir çift kara gözden yenir.
Çırılçıplak kaldılar ya, Mecnûn - Leylâ misâl yenir,
Ne olduysa orda gördüm. Ekmek - şarap misâl gördüm.

231 237
Gel de mecnûn olma şimdi; “Son akşam yemeği” âyet;
Züleyhâ haksız mı imdi! Semâdan gelen alâmet!
Gökten sofrayı gönderdi, Kopmadan başa kıyâmet,
Havâriler sarhoş gördüm. İnanan kurtulur gördüm.

232 238
Züleyhâ, Yûsuf’tan yedi; “Nüzûl edecek Mâide”,
Yûsuf, Züleyhâ’dan yedi! Diyor Allah âyetinde.
Sonunda îtiraf etti, İnanmayana vâdi de,
O da Âdem gibi gördüm Cehennemin dibi gördüm.

28
239 245
“Titanik batacak” diyen, Gökten geldi, “Üm”den çıktı;
Mecnûn gibi sala binen, Nurdan kılıç kından çıktı;
Çölde Mâide’den yiyen, Kuzucuk kundaktan çıktı;
Ölmez, uçup gider gördüm. Biiznillah diye gördüm.

240
Mâide, gönül yemeği;
Mevlâ’nın nurdan yemeği.
Rûhulkudüs’ten yemeği,
Şarâbı Mevlâ’nın gördüm.

241
Allah’ın rûhuyla dolmak;
Aşkı ile sarhoş olmak.
Mecnûn gibi âşık olmak,
Mesih’e - Mevlâ’ya gördüm.

242
On sekiz bin yıllık yoldan,
Geldim, ölmem vallahi ben.
O zaman göklere giden,
Yine gökten gelmiş gördüm.

243
Yaba Mesih’in elinde;
Öyle söylüyor İncil’de.
Yaba işaret elimde,
Bu harmana diye gördüm

244
Ekinimi toplarım ben;
Samanı da yakarım ben.
Ekinimle giderken ben,
Kıyâmet de kopar gördüm.

29
MESİH
BİSMİLLAH - BİİZNİLLAH

1 6
Esmâ-ül Hüsnâ’ya bir bak. Mesih, mesheden demektir.
Esmâsından bilinir Hak. Meshetmek, temas etmektir.
Bildiriyor esmâdan Hak, Akla göre yapan tefsir,
Enbiyâyı dahî gördüm. Elle temas sanır gördüm.

2 7
Pek çok isim vermiş bana, Lugat mânâsına bakar,
Tarif için, anlasana! Eliyle mesheder sanar!
“Îsâ Hasan” derler bana, Binbir çeşit yolla yapar,
O zaman - bu zaman gördüm. Mesih o teması gördüm.

3 8
“Rûhulkudüs ve Rûhullah, Rûhulkudüs’ün teması,
Cebrâil, Kelimetullah, İlişkisi, alakası,
Mâide, Müjde, Abdullah”, Dokunması, konuşması,
Mesih’in esmâsı gördüm. Biiznillah diye gördüm.

4 9
Esmâ-ül Hüsnâ, Hasan'da, Meryem’in nebâtı Hasan,
Zuhûr etti bu zamanda. Diyor Kur´an’da yaradan!
Cebrâil beşer donunda, Cibrîl’in nebâtı Hasan,
O zaman - bu zaman gördüm. “Kün” emriyle olmuş gördüm.

5 10
Cümle mahlûkât hep bile, “Ol” deyince olduruyor;
Doğar Allah’ın emriyle. “Öl” deyince öldürüyor.
“Baba” sözü Mesih ile, Rûhulkudüs’le yapıyor,
Meşhur olmuş diye gördüm. Tüm işleri Mevlâ gördüm.

30
11 17
Kral, sâde sözü söyler; Teksin yâ Rab, teksin yâ Rab;
Rûhulkudüs’e emreyler! Çift değilsin, teksin yâ Rab;
Kral ordusu, melekler, Eşin benzerin yok yâ Rab;
Bilcümle mahlûkât gördüm. “Hüvellâhü ehad” gördüm.

12 18
Nüzûl ile eker Mevlâ; Ezel ve ebed güneşi;
Dişilere diker Mevlâ. Yoktur Allah’ın bir eşi.
Mesih oğul ile Mevlâ, “Veşşemsi Vedduhâ” işi,
Tüm işleri yapar gördüm. On sekiz bin âlem gördüm.

13 19
“Kutsal bâkire”, Meryem’in Allah doğmaz, doğurmaz da;
Nurdan bedeni, annemin! “Evvel - Âhir” yoktur O’nda.
Meryem’den doğan, Mesih’in Doğan da ben, doğuran da,
Nurdan bedenidir gördüm. Biiznillah diye gördüm.

14 20
“Mesih” derken kastım Cibrîl; “Yaratırım - diriltirim,
Meryem’den doğan Cebrâil; Ölüye hayat veririm”,
Rûhulkudüs Mesih Cibrîl, Diyen Mesih Îsâ benim;
Meryem’in oğludur gördüm. Şu Kur´an’da diyegördüm.

15 21
Îsâ da, Hasan da ayni, Mesih deyince hocalar,
Cibrîl’in fânî bedeni. Hahamlar gibi bocalar!
Cibrîl’in bâkî bedeni, Şeytan kıskançlıktan çatlar,
Rûhulkudüs Mesih gördüm. O zaman bu zaman gördüm.

16 22
Baba bugün Tûr’da yerim; Akıl almaz Allah işi;
Tûr’da, Nûr’da, burda yerim. Mesih, Allah’ın güneşi!
Zeytindağı’ndaki yârim, Feleğin çarkı, güneşi,
Gelmiş bugün burda gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

31
23 29
Asıl güneş Allah, ana. “Allah kalptedir” diyenler,
Sanki O “Esmâ-ül Hüsnâ”! Bu sözü ezber söylerler.
“Veşşemsi Vedduhâ”, ana, Kalp gözleri görmeyenler,
Esmânın zuhûru gördüm. Balığın karnında gördüm.

24 30
“Alleme Âdeme´l-esmâ...”, Kalp dediğin nedir, ana;
Esmânın mânâsı ama. Gönül gözü gerek sana.
Enbiyâ Allah’ı, ana; Kör gözleri Mesih, ana,
Esmâsından bilir gördüm. Biiznillah açar gördüm.

25 31
Sınırsız - sonsuzdur mânâ, Esmâyı ben öğrettim de,
Sanki bir okyanus, ana! Melekler ettiler secde!
On sekiz bin âlem, ana, Beni gördüler Âdem’de,
Mânâ denizinde gördüm. Allah’ı da bende gördüm.

26 32
Yûnus balığın içinde; O secde bana yapıldı;
Balık denizin içinde. Orada bana tapıldı;
Deniz Yûnus’un içinde, Mesih “Beytullah” yapıldı,
İmiş yâ Rab diye gördüm. Enbiyâ halîfe gördüm.

27 33
Herkes nefesine göre, “Yarattım ben sûretimde,
Dalıp gider âlemlere. Görün beni halîfemde.”
Görünür Hak, peygambere, Âdem’e yapılan secde,
Oturduğu yerden gördüm. Allah’a sayılır gördüm.

28 34
Balığın karnı bu âlem; Arzedilir yaradana,
Kullar görmez başka âlem. Yapılan secdeler, ana.
Yerde enbiyâ halîfem, Zaman ve mekândan, ana,
Âlemlere şahit gördüm. Allah münezzehtir gördüm.

32
35 41
“Allah’ın elçisi” benim; Yâ Rab uyandır kulları;
Enbiyâ da benim elçim! Gayp gözü kör olanları.
Âlemlere hükmederim, Şu Müjde’yle bakanları,
Biiznillah diye gördüm. Hidâyete erer gördüm.

36 42
Âdem’e secde Allah’a; Mesih’i türbe yapmışlar;
Evine secde Allah’a; Beytullah diye tapmışlar.
Pervâne kullar Allah’a, Vallahi sana tapmışlar,
Beytullah’a diye gördüm. Maksâd - maksûd sensin gördüm.

37 43
“Allah’ın toprağı” benim; “Rûhullah”, Allah’ın rûhu.
Beyt-i Mukaddes bedenim. İşte o benim ben yahu.
Esmânın zuhûru benim, Evin içinde o “âhû
Mukaddes bedenim gördüm. Gözlü dilber” diye gördüm.

38 44
On sekiz bin âlem benden, Yere göğe sığmayan Rab,
Yaratıldı “Kün” emriylen! Toprak evde, beden harâb.
Vallahi her iki âlem, Senin türben, türben yâ Rab,
Benden zuhûr eder gördüm. Turâbındır Mesih gördüm.

39 45
Sığmaz kelime, kelâma, “Çek dizgini serkeş Burak;
Mânâdan anlarsın ama. Halvete bak, sözü bırak;
Dalıp gidersen mânâma, Gir koynuma çırılçıplak”,
Apaçık görürsün gördüm. Dedi Leylâ bana gördüm.

40 46
Allah’ın söyleyen dili, “Kırmızı gül demet demet,
Mesih’tir O’nun incili. Sevda değil, bir alâmet!”
Kur´an Mesih’in incili; Mukaddes bedende halvet,
Muhammed vesile gördüm. Mukaddesle olur gördüm.

33
47 53
Çırılçıplak soyunalım; Benim gibi bir virâne,
Şu denize de dalalım; Mesken olmuş güzel yâre.
Dedi Leylâ bir olalım. Layık değil bu harâbe,
Subhânallah diyegördüm. Deyu ben ağlayagördüm.

48 54
Kendi varlığı içinde; Duhan, duman her ne ise,
Taşan sonsuz bir denizde; Perde olur gören göze.
Okyanuslar o denizde, Güneş doğunca ay yüze,
Bir katre sayılmaz gördüm. Mesih’i ben bende gördüm.

49 55
Taştı deniz içeriden; Hasan kim, Îsâ kim yâ Rab;
Nehirler fışkırdı gözden. Harâb oldum harâb, harâb!
Zümrüd-ü Anka benimlen, Yâ Rab, bu ne iştir yâ Rab
Kafdağı’nda ağlar gördüm. Deyu ben çıldıragördüm.

50 56
Huma kuşum yüksek uçmuş. Sensin dedi, sensin dedi,
Hak Mesih’i candan geçmiş. Leylâ’nın Mukaddes evi.
Hallac Mansur gibi içmiş. Nasıl olur deme dedi;
Canımı kadehte gördüm. Kün emrin ezelde gördüm.

51 57
O zaman Zeytindağı’nda; Rüyâ değil, sihir değil,
Bu zamanda, şu zindanda; Büyü veya bühtan değil;
Kör şeytanla imtihanda, Güpegündüz, gece değil,
Yanıp çöle dönegördüm. Mevlâ’yı ben, bende gördüm.

52 58
Tûr Dağı’nı yakan ateş, Mesih içinde Mesih var;
Mesih güneşiymiş kardeş. Rûhulkudüs - Rûhullah var.
Bende doğarken o güneş, Sanki iç içe de bunlar,
Yandım anam diyegördüm. Leylâ en içerde gördüm.

34
59 65
Leylâ sokmaz haremine, Lafla olmaz dedi Leylâ;
Cibrîl-u Emîn’i bile. Neyin varsa at sırayla;
Aynı bedende Cibrîl de, Ar-ı namusundan başla.
Zifâfı göremez gördüm. “Lâ ilâhe” diyegördüm.

60 66
Kucağına aldı beni; Yûnus gibi dal denize;
Öptü, öptü sevdi beni. Zulümâtta yüze yüze;
Kuzum dedi, canım dedi; “İllâ ente”, ışık göze,
Sarmaş dolaş halvet gördüm. Dedi Leylâ bana gördüm.

61 67
Mecnûn Leylâsını buldu; Edep yerleri görünen
Meryem nebâtını buldu; Âdem, Havvâ, Yûnus ilen
Mesih Allah’ını buldu, Çırılçıplak kaldım da ben,
Balığın karnında gördüm. “Zalemnâ”yı diyegördüm.

62 68
Cümle enbiyâya neden, Patrik efendi uyurken,
“Deli bu” dediler, neden? Mesih çıkmış Çamlıbelden.
Mecnûn oldular da ondan, Mâide gökten inerken,
Leylâ’yı görünce gördüm. Harman yeri yanar gördüm.

63 69
Allah, Nebî hepsi sensin; İstanbul’u mesken tutmuş;
Mehdî, Mesih hepsi sensin; Ayasofya’da uyutmuş;
Beden de sen, can da sensin; Fânî bedende büyütmüş,
Mesih kurban diyegördüm. Mevlâ Mesih’ini gördüm.

64 70
Yık dedi şu virâneyi; Allah yolunda yıkılan,
Yıkmadan yapılmaz yeni. Mesken olur O’na, inan.
Leylâ’ya layık bir evi, Mâmûrelerde oturan,
Leylâ bilir diyegördüm. Kârûn olur diye gördüm.

35
71 77
Cümle enbiyânın evi, Sübhan Denizi ve Dağı,
Olmuş bak Allah’ın evi. Sonsuz hayatın otağı.
Her mahlukun var bir evi, Şol cennettir Sübhan Dağı,
Mesih’in yok diye gördüm. Ebed gülistanı gördüm.

72 78
Şişe yetmez küpü getir; “Ağrı”, sancı, zahmet dağı,
Kes başımı işi bitir; Sıkıntı, felâket dağı.
Al beni buradan götür, Fânî dünya Ağrı Dağı;
Leylâ, Leylâ diyegördüm. O gemi enbiyâ gördüm.

73 79
O’nu gördüğümden beri, Her sonbahar tûfan başlar;
Neyim varsa O’ndan gayri, Her ilkbahar hayat başlar.
Yıktırdı bir bir her şeyi, Nûh tûfanı arkadaşlar,
Çırılçıplak kalagördüm. Her yıl, her gün olur gördüm.

74 80
Leylâ’nın evinde yalnız, Tûfandan kurtulsan n’olur?
Leylâ olmalıymış yalnız. Sonun yine tûfan olur.
O sebeple Mesih yalnız, O tûfan kabrinde olur,
Yapayalnız yolda gördüm. Her fânînin diye gördüm.

75 81
Nûh’ta olmasaydı tûfan, Fânî olana tapanlar,
Dünyada olmazdı tûfan. Vallahi leşe taparlar.
Nûh’un gemisini yapan Leşinde boğulup onlar,
Usta, Hızır imiş gördüm. Cehenneme gider gördüm.

76 82
Uçsuz bucaksız ovada, Leylâ’nın eviyse eğer,
Gemisini yapar Nûh da; Gerçekten tapmaya değer!
Tûfan olur tüm dünyada, Görünmez nurdan bedenler,
Kitaplarda yazar gördüm. Ehlinden gayrına gördüm.

36
83 89
Cennetin gülleri onlar; “Şeytan onları kullanır;
Şehitler, ölmez yaşarlar. İnananları saptırır!
Ekilmiş de doğmuş canlar, İstidrâc bile yaptırır”,
Havâriler burda gördüm. Diyor Mesih Îsâ gördüm.

84 90
Kâseden kâseye doğar, İstidrâc yapar kâfirler;
Âdem Baba bin yıl yaşar. “Mucize - kerâmet” derler.
Ashâb-ı Kehf’ten olanlar, Allah’tandır mucizeler,
Yüzyıllarca yaşar gördüm. Enbiyadan değil, gördüm.

85 91
Deccal zulümâtı, leşi, Her peygamberden kâfirler,
Engelleyemez güneşi. Mucize - kerâmet ister.
Mesih, Allah’ın güneşi; Görseler îman etmezler,
Üflemekle sönmez gördüm. Sihir - büyü derler gördüm.

86 92
Güneş misâl Mesih işi; Köpek gibi leş peşinde;
Yürür gider Allah işi. Bel´am’lar dünya peşinde!
Engelleyemez güneşi, “Kerâmet var her işinde,
İns-ü cin, şeytanlar gördüm. Sanmayın” der Kur´an gördüm.

87 93
Havârilerle birlikte “Mesih Îsâ gelecekmiş,
Geleceğini bilir de; Bel´am’lara uyacakmış”
Uyarır onları bir de, Sanan din adamı körmüş,
İki bin yıl önce gördüm. Görmek istemezmiş gördüm.

88 94
“Tekrar geleceğim zaman, Her biri kendi dinine,
Mehdî - mesihlik taslayan, Mezhebine, meşrebine,
Çoğalır çıkar o zaman, Bel´am’larının keyfine,
Her taraftan” diyor gördüm. Uygun Mesih bekler gördüm.

37
95 101
Mesih Îsâ Cibrîl yahu; Havârileri olmayan,
Peygamberler şahit yahu; Mesih olmaz, olmaz inan!
Hepsi bana uyar yahu, Her şey yapar da kör şeytan,
Enbiyânın diye gördüm. Havâri yapamaz gördüm.

96 102
Tevrat, İncil ve Kur´an’da, Havâriye vahiy gelir;
Açıklanmayanlar bunda; Mesih, vahiyle bilinir;
Bak şu Müjde kitabında, Resulleriyle bilinir,
Sana açıklanır gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

97 103
“Veli ubeyyine lekum”; Vahiyle bildiği için,
Görevimi yapıyorum. Şahitlik yaptığı için,
“Vettebiûnî” diyorum, “Fektubnâ meaşşâhidîn”,
Kur´an-ı Kerîm’de, gördüm. Diyor resullerim gördüm.

98 104
“Câe Îsâ bil-beyyinât”; Mucizeleri resuller,
“Fahtelefel-ahzâb”, heyhât! Görür de şahitlik eder!
Şu Müjde’dir o “Beyyinât”, Şahitlerim peygamberler,
“Sırât-ı Mustakîm” gördüm. Her zaman, her yerde gördüm.

99 105
Îsâ “Beyyinât”la gelir; Rûhulkudüs’ün kitabı,
“Fahtelefel-ahzâb”, münkir! “Kur´an-ı Mecîd” kitabı!
Bel´am’lara uymuş bir bir, Vallahi Müjde kitabı,
“Binbir çeşit İslam” gördüm. “Ümmül-Kitâb” diye gördüm.

100 106
Gökten geldiğim görülür; Havârilerin her biri,
Havâriler beni görür; Allah’ın bir peygamberi!
İnsanlığa Müjde verir, “Mehdî” onların her biri,
O zaman - bu zaman gördüm. “Mehdî resul” diye gördüm.

38
107 113
“Bana ve Resul'üme, Allah’ın Mehdî'si benim!
Îman edin Mesih’ime”, Enbiyâ da benim mehdîm.
Diyor Allah havârime, “Havâriler”, resullerim,
Enbiyâya diye gördüm. Mehdîlerim burda gördüm.

108 114
“Allah’ın Resul'ü”, Mesih! “Veşhed biennâ müslimûn”,
Elçisi, Cibrîl’i, Mesih! Diyor bak havâriyyûn!
Asıl mehdî; Mesih, Mesih! Bana “ensâr”, havâriyyûn,
Peygamberler şahit gördüm. Yardımcı - şahittir gördüm.

109 115
“Lâ mehdî illâ Îsâ”! “Mesih, mehdî buluşacak,
Anla yahu aklın varsa! Dünyaya hâkim olacak”,
Her zamanda Mesih Îsâ, Diyor şeytan, Bel´am, ahmak,
Allah’ın Mehdî'si gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

110 116
Mesih’ten başka bir Mehdî “Kral olacakmış bize,
Bekleyen, boşa bekledi. Geçecekmiş başımıza”,
Mesih yahu Mehdî, Mehdî; Diye “yafta” takar bize,
Başka Mehdî yoktur, gördüm. Her zaman şeytanlar gördüm.

111 117
Asıl “Mehdî” Allah, ana; Krallar, Kraliçeler;
Hidâyet Allah’tan sana! Eşleriyle havâriler.
Allah’ın bir ismi, ana, Ebedî saltanat sürer,
“Hâdî - Mehdî” diyegördüm. Cennette resuller gördüm.

112 118
Allah hidâyet etmese, Mehdî hidâyet edecek,
Cebrâil’i göndermese, İslam’a dâvet edecek!
Resullere vahyetmese, “Dünya Kralı” zannetmek,
“Hâdî - Mehdî” olmaz gördüm. Dalâlettir diye gördüm.

39
119 125
Fânî dünyaya resuller, “Ümmül-Kitâb” birdir, ana;
Tapmaz, tenezzül etmezler. Enbiyâdan gelir sana.
Vakıf, nezir, adak onlar; Bilcümle enbiyâ, ana,
Allah kurbanları, gördüm. Ümmetiyle mü´min gördüm.

120 126
Hanna, Meryem’i vakfeder, Tevrat, İncil, Zebur, Kur´an,
Zürriyyetiyle beraber. Allah’ın kitabı, inan!
Zürriyyeti peygamberler, Allah’ın dini bir, inan;
Meryem’in, Mesih’in gördüm. Kitabı da birdir gördüm.

121 127
Mehdîler hidâyet eder; Bel´am misâl hizipçiler,
“Mesih’e îman edin” der! Kitapları tahrîf eder.
Kurtulur îman edenler, “Binbir çeşit İslam” beyler,
Hidâyete erer gördüm. Sizden çıktı diye gördüm!

122 128
Milletlere Müjde olsun; Allah’ı, dini, îmanı,
Mesih’le hidâyet bulsun; Enbiyâyı, kitabını,
Rûhulkudüs ile dolsun, Tekel yapmış din adamı;
Tüm gönüller diyegördüm. Malı gibi satar gördüm.

123 129
Âdem Baba’dan bu yana, Mâbed - dergâh tekelinde;
Îman eden her insana, Mezhep - meşreb tekelinde;
“İslam - Müslüman” der, ana, Cennet dahî tekelinde,
Allah’ın kitabı gördüm. Parsel yapıp satar gördüm.

124 130
Arapça “İslam - Müslüman” Mehdî'ye - Mesih’e karşı,
Demek şart değildir, inan. Mehdîler çıkarmak işi!
Kendi dilinde her insan, “Benden sorulur din işi”,
Dinini tanımlar gördüm. Diyor kör şeytanlar gördüm.

40
131 137
Az kaldı az, durun hele; Ne sanırlar bunlar beni,
Üç gün daha ye, hergele! Allah’ın Hak Mesih’ini.
Kıyâmet kopsun bir hele, Söndüremez güneşini,
Görüşürüz diyegördüm. Mevlâ'nın şeytanlar gördüm.

132 138
“Batıdan doğacak güneş”, İns-ü cin, şeytan birleşse,
Bakma göklere be kardeş! Deccal ordusuyla gelse,
Batı dünyasından güneş, Vallahi dünya birleşse,
Avrupa’dan doğar gördüm! Hiçbir şey yapamaz gördüm.

133 139
Bir gün gibi diyor Kur´an, Allah muhtaç değil size;
Şu fânî dünyaya, inan! Mesih muhtaç değil size.
“Batma vaktinde” batıdan, Siz muhtaçsınız siz, bize,
Doğan güneş Mesih gördüm. Allah’a, Mesih’e gördüm.

134 140
Müjde veriyor baksana; “Çök” deyince deve çöker,
Bu Müjde kitabı, sana! Sahibine secde eder.
Îman etmeyenler bana, “Nâkatullah”tır resuller,
Helâk olup gider gördüm. Havâriler diyegördüm!

135 141
“Mesih’in gelmesi” demek, “Develerime dokunan,
“Mevsimin gelmesi” demek! Yanar” diyor Allah, inan!
“Olacaklar olur” demek, Resul kendi gibi sanan,
Tüm dünyada diye gördüm. Gaflettedir diyegördüm.

136 142
Özgür olsun milletleri; “Lekum dînukum veliye dîn”,
Vatanları, devletleri; “Lâ ikrâhe fiddîn” dedin;
Yönetsinler kendileri “Etîullâh ve etîûn”,
İster, Îsâ Mesih gördüm. Dedin yâ Rab diyegördüm.

41
143 149
Diz çökmez, îman etmezler; Şimdi geldi âhir zaman;
Edeni de istemezler! Haçını sırtına alan,
Resulleri asar, keser, Düşsün peşime inanan,
Her zaman kâfirler gördüm. Hodri meydan diyegördüm!

144 150
Diz çöktüren peygambere, Aklı olan kula tapmaz;
Mahşer günü çöker yere. Ölüm bize bir şey yapmaz;
Deve gibi, peygambere, Bel´am, Deccal kurtaramaz,
Secde eder kâfir gördüm. Sizi mahşer günü gördüm.

145 151
Resullerimi reddeden, Benim yolumda can veren,
Kâfir olur fark etmeden! Ebedî can bulur benden.
Mahşer günü secde etsen, Ölülere hayat veren,
Bir işe yaramaz gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

146 152
“Îman etsin, mü´min olsun; Düğün, gerdek, zifâf misâl.
Mesih’le hidâyet bulsun; Baba, oğul, Bel´am misâl.
Mesih’imi örnek alsın, Anlatmak içindir misâl,
Kullarım” der Kral gördüm! Hakkı - hakîkatı gördüm.

147 153
“Kral” fermânını yazmış; Haçımı kırdım da geldim;
“Mesih oğul”a yazdırmış! Ölümü yendim de geldim!
Elçiye zevâl olmazmış, Ben Allah’ın güneşiyim,
Müjde O fermânmış gördüm. Oğul misâl Mesih gördüm.

148 154
“Çök” dedin yâ Rabbi, çöktüm. Mesih güneşi Meryem’den;
Haçta ben kanımı içtim! Meryem güneşi Mevlâ’dan;
Canım fedâ olsun dedim; Mevlâ güneşi Esmâ’dan,
Zürriyyetim kurban gördüm. Zuhûr edip doğmuş gördüm.

42
155 161
Mesih güneşiyle Mevlâ, Mesih “Allah’ın kapısı”!
Çark-ı feleği mîzânla, Enbiyâ Mesih kapısı.
Oldurur, döndürür Mevlâ, Resullerimin hepisi,
Ezelden ebede gördüm. Allah’ın kapısı gördüm.

156 162
Zâtı, zâtımın ayni Açtı Allah kapıları;
Değil, zuhûrudur ayni! Dâvet ediyor kulları.
Esmânın zuhûru yani, Şol cennetin kapıları,
Rûhulkudüs Mesih gördüm. Havari resuller gördüm.

157 163
Sıfat, zâtın aynı değil; Hangisinden girerseniz,
Vallahi gayrı da değil. Şol cennete girersiniz!
Bundan öte kelâm değil, Elinizde irâdeniz,
Sükût bana farzdır gördüm. Zorlamak yok diyegördüm.

158 164
Dile getiremez Nebî, Ayrım yapmadan resuller,
Mevlâ’yla olan halveti. Milletleri dâvet eder.
Allah Mesih’i söyletti, Hidâyet Allah’tan derler;
Dilediği kadar gördüm. Hâdî - Mehdî O’dur gördüm.

159 165
Mesih, Allah’ına tapar; Rûhulkudüs Mesih, Hızır;
Sâde O’na kulluk yapar. O her yerde hâzır nâzır!
İsmimi “Abdullah” koyar, Mü´min gönüllerde Hızır,
O sebepten Mevlâ gördüm. Allah’ın nûrudur gördüm.

160 166
Mesih ile havâriler, Kendini kurtulmuş gören,
“Kul huvellâhu ehad” der! Uzak dursun resullerden.
“Bir tek Allah’a tapın” der, Kendini günahkâr gören,
O zaman - bu zaman gördüm. Gelsin bana diyegördüm.

43
167
Mü´min gönüllerdir evim;
Yakarak “vaftiz” ederim.
Nurdan kandil mü´minlerim,
Biiznillah olur gördüm.

168
Mesih sığmaz ki zindana,
Haça ya da kabristana.
Mesih ölmez, ölmez ana,
Rûhulkudüs ölmez gördüm.

169
Güneş misâl yakarım ben;
Günahları yıkarım ben.
Papaz değil vaftiz eden,
Rûhulkudüs Mesih gördüm!

170
Bu güneş ezel güneşi;
Bu güneş ebed güneşi.
Mesih’te doğan güneşi,
Ebediyyen batmaz gördüm.

171
İşâretim “Yaba” gibi;
Elle “Allah” yazar gibi.
Çırılçıplak güneş gibi,
Biiznillah doğagördüm.

44
ALLAH
BİSMİLLAH - BİİZNİLLAH

1 6
“Lâ ilâhe illallah” O ! Fânî beden Zeytindağı;
“Lehû´l-esmâ´ül-hüsnâ” O ! “Kutsal yağ” gönlümün yağı.
Esmâsından yaratmış O, Yüce Allah’ın otağı,
Dü cihânı diye gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

2 7
Fânî dünyadaki arşı, Allah’ın nûru lambada;
Enbiyânın mecnûn başı! Lamba zeytin ağacında.
Bâkî dünyadaki arşı, Yağı fitili içinde,
Sübhan Dağı diye gördüm. Işığı da içte gördüm.

3 8
Mesih’in başının tâcı, Enbiyânın gönülleri,
Yanan gönlünün mîrâcı, Mevlâ’nın nur kandilleri.
Yâ Rab kullarına acı, Leylânın kara gözleri,
Merhamet et diyegördüm. Kandilin çakmağı gördüm.

4 9
Ekmeğim, yemeğim, aşım, Zeytin gibi kara gözler,
Dikenli tellerden tâcım, Her an mecnûnunu gözler.
Can yemeğim, can şarâbım, Mecnûnları kara gözler,
Sensin yâ Rab diyegördüm. Yakar, mecnûn eder gördüm.

5 10
Mübarek zeytin ağacı, Güneşin aşkından bu ay,
Enbiyânın soy ağacı, Yanar, döner bu dolunay.
Ana, baba, oğul, bacı, Çöle dönmüş baksana ay,
Hepsi sensin diyegördüm. Mecnûn misâl yanar gördüm.

45
11 17
Baba o gün Tûr’da yandı; “Arama şarkta ve garbda”!
Nûrun vurdu, Nûr’da yandı; O misbah gönül dağında;
Zeytin ağacında yandı, Şeceremde, enbiyâda,
Kandillerin burda gördüm. Resullerde yandı gördüm.

12 18
İncir, zeytin misâl insan, Göz görmez, karanlık gece.
“Ahsen-i takvîm”dir, insan! Aştık Sidre’yi bu gece!
“Vettîni vezzeytûni” olan, Görür güneşi sâdece,
Enbiyâdır diye gördüm. Ay yüzlü mecnûnlar gördüm.

13 19
“Yûkadu min şeceratin, “Secde et de, yaklaş” bana,
Mubâraketin zeytûnetin”! Hidâyet edeyim sana!
Şecerem “Mübârek Zeytin”, “Ve´tûnî müslimîn” der, ana,
Dallarım enbiyâ gördüm. Kral fermânında gördüm.

14 20
“Vezzeytûn” der, mübâreke; Kandil yanınca içerden,
“Cealenî mübâreke”! Leylâ’yı içinde gören,
“Fi´l buk´atil mübâreke”, Mecnûn olur fark etmeden,
Tûr’da yanan Mûsâ gördüm. “Enel-Hak” der diye gördüm.

15 21
“Fî buyûtin ezinallâh”, Olur mecnûn fenâfillah,
Resullerim biiznillah; Bulur mecnûn bekâbillah!
Ehl-i Beytiyle Beytullah, On sekiz bin âlem vallah,
Nur kandili hepsi gördüm. O’ndan bekâ bulur gördüm.

16 22
“Kemişkâtin fîhâ misbâh”, On sekiz bin âlem nurdan,
Gönüllerde oldu sabah! Apaydınlık olur birden.
Şeceremde yandı misbah, Mecnûnda merkûb dü cihân,
Âl-i Ashâbımda gördüm. Maket misâl mecnûn gördüm!

46
23 29
Gökler ve yer kürsüsü de, İncirin altında Buda;
Güneş misâl “O” göklerde. “Vettîni” diyor ona da.
Sarayı, iki âlem de, Mesih’in evlâdı orda;
Leylâ kalpte güneş gördüm. Doğuda resuller gördüm.

24 30
Gezegenler câzibeyle, Onların kutsal ineği,
Meczûb gibi tavâf ile, Mûsâ’nın sarı ineği!
Raks ediyor bak aşk ile, İnek sanır “Bakara”yı,
On sekiz bin âlem gördüm. Müslümanlar bile gördüm.

25 31
Sübhan Dağı şol cennette; Mesih’in gözü onlarda,
Leylâ arşında, tepede. Doğudaki milyarlarda!
Cennet, Sübhan Denizi'nde, Yâ Rab Mesih’i buldur da,
Ezel - ebed yurdu gördüm. Hidâyet et diyegördüm.

26 32
Süleyman’ın sarayları, Belkıs aynaya bakıyor,
Şol cennetin sarayları. Kendini güneş sanıyor.
Enbiyânın Belkısları, O “Bakara”yı arıyor,
Ezvâc-ı tâhirât gördüm. Bilcümle enbiyâ gördüm.

27 33
“Süleyman yapmış saraylar; “Sağı da, solu da cennet,
Biz de yapalım ki, ne var”; Sebe’nin meskeni, âyet”!
Diyor sözde inananlar; Cinnîlerden, güzel gâyet,
Vah eyvah vah diyegördüm. Peri kızı Belkıs gördüm.

28 34
Bel´am’ların mâbedleri, Çok yüce Belkıs’ın arşı;
Müştemilâtı, köşkleri, Göklere değiyor başı.
Tezgâhları ve işleri, Güneş gibi bakılışı,
Firavuna benzer gördüm. Cennette arşında gördüm.

47
35 41
“Karınca vâdisi” dünya, Tahtı değil, arşı yüce,
Gökten bakınca dünyaya. Diyor Kur´an bak iyice!
Yedi milyar karıncaya, Enbiyâya olmak zevce,
Süleyman’ı gelir gördüm. En yüce makâmdır gördüm.

36 42
“Kral” deyince insanlar, Belkıs misâl sâfinâtlar,
Dünya kralı sanırlar. Krallarına uçarlar!
Saraylar yapmış sanırlar, Kimseler görmeden onlar,
Dâvud - Süleyman’ı gördüm. Mest-i hâyran olur gördüm.

37 43
“Kral” ordusuyla gelir; “Kuş dili”, vahiy dilidir.
Görenler vahiyle görür. Binbir çeşit vahiy gelir.
Seçtiklerine bildirir, “Mantıka't-tayr” bilen bilir,
Mevlâ Kral'ını gördüm. Vahyin mânâsını gördüm.

38 44
Kendini büyük görenler, “Kitap”- mektub, “Neml”- karınca,
O Kral’ı göremezler. “Sâfinât”- at, sanır hoca.
Karınca misâl, görenler; “Hüthüt”ü, kuş sanır hoca,
Sıradan insanlar gördüm. Arşı da, taht sanır gördüm.

39 45
“Udhulû mesâkinekum”, Muhkemâtı bırakırlar,
Kral geliyor, ben gördüm. Müteşâbihe uyarlar.
“Kitâbun Kerîm”le bildim, Tahrîf oluyor Kitaplar,
Diyor halka Belkıs gördüm. Tefsirle, mealle gördüm.

40 46
Kâfirdi o zaman Belkıs; Gördü Süleyman bir anda,
Süleyman gülüyor kıs kıs. Şol cennetteki arşında,
O “dişi karınca” Belkıs, Belkıs oturmuş yanında,
Arşı da Süleyman gördüm. Makâmında diye gördüm.

48
47 53
Gelmeden olmuştu hayran; En küçük görülen burda,
Anladı bunu Süleyman. En büyük olacak orda!
Belkıs’ı, geldiği zaman, Mesih bunu söylüyor da,
Hızır misâl zorlar gördüm. “Kral benim” diyor gördüm.

48 54
“Bu yolda kurban olmadan, Aynadaki sarı inek,
Habu arşı zor kazanman”, Odur cehenneme binek!
Diyor Belkıs’a Süleyman; Ölmeden önce kes görek,
Arşı “nekr” ediyor gördüm! Dedi Mevlâ bana gördüm.

49 55
Süleyman’ın o sarayı, “Sarı inek” Tsippora,
Şol cennetteki sarayı! Göz kamaştıran “Bakara”!
Belkıs gördü o sarayı, Ölü dirilten butlara,
Bırakır mı diyegördüm. Mûsâ kurban diye gördüm.

50 56
Gezdirdi onu Süleyman, Ne bâkire, ne de yaşlı,
Mânâ denizinde, inan! Ezilmemiş, orta yaşlı,
Bacakları açtığı an, Güneş gibi de ateşli,
Belkıs’ı arşında gördüm. O Bakara, yakar gördüm.

51 57
Karınca misâl insanlar, Süleyman gibi Dâvud da,
Kral’a teslim olsalar, Batşeba’yı banyosunda,
Cennette hazır saraylar, Çırılçıplak karşısında,
Onları bekliyor gördüm. Gördü rüyasında, gördüm.

52 58
Ululuk taslayan burda, Batşeba’nın aşkı ile,
Kral’a teslim olmaz da, Yandı Dâvud Nebî bile.
Mahşerde ayak altında, Yûsuf da Züleyhâ ile,
Ezilip de gider gördüm. Mecnûn misâl yanar gördüm.

49
59 65
Ahmed mecnûn, Zeynep Leylâ; Buluşuyor Âsiye’yle,
Usandırıyor nazıyla. Mûsâ Allah’ın emriyle!
Yandı Zeynep’in aşkıyla, Âsiye’nin nûru ile,
Cayır cayır Ahmed gördüm. Hidâyete erer gördüm.

60 66
Îsâ, Mecdeli Meryem’le, Bakaralar, Sâfinâtlar,
Kıskandı resuller bile! Hidâyet nûrudur onlar.
Allah sâfinâtı ile, Bel´am’lar fâhişe sanar,
Kandilleri yakar gördüm. Recmetmeye kalkar gördüm.

61 67
Yaklaşınca sâfinâtlar, Fâhişe Meryem’in nârı,
Kandiller yanmaya başlar. Vallahi, Allah’ın nûru!
Enbiyâ yanmaktan korkar, Cümle enbiyânın nûru,
Meshetmekten kaçar gördüm. Sâfinâttan gelir gördüm.

62 68
“En bûrike men fînnâri”, Sâfinâtlar resullerle,
Sâfinâtın ateşleri. Dirildiler Mesih ile.
“Nûrun alâ nûr” her biri, Buluşuyor vahiy ile,
“Alennâri hüdâ” gördüm. Enbiyâ - sâfinât gördüm.

63 69
Tûr Dağı’nda yanan ateş, Yakıyorlar kandilleri,
Âsiye idi be kardeş. Burda mehdî - resulleri!
Züleyhâ misâl o ateş, Nur kandilidir her biri,
Mûsâ’yı da yakar gördüm. Kör gözleri açar gördüm.

64 70
“Ve lev lem temseshu nâr”, “Hayat ağacı ve suyu”,
Meshetmeden bile yakar! Rûhulkudüs Mesih soyu!
Nikâhını Allah kıyar, Zeytin şeceresi - soyu,
Sâfinâtın diye gördüm. Enbiyâ, sâfinât gördüm.

50
71 77
“Çırılçıplak” dedin mâdem, Melek de, şeytan da sende;
Dil ver yâ Rab, söylet mâdem! İçinde yahu, içinde!
Bende görsün benî-Âdem, Herkes melek görünür de,
Seni bende diyegördüm. İçi şeytan diye gördüm.

72 78
“Veşşemsi” ve “Vedduhâ”dan, İçi şeytan, işi şeytan,
Doğar her dişiden doğan. Göz kamaştıran şu insan!
Fânî bedenleri sudan, Melek kisvesinde şeytan,
Bâkîleri nurdan gördüm. Domuz, Deccal gizli gördüm.

73 79
Yağmur gibi melekleri, Cümle vahşî hayvanât,
Yapıp eder tüm işleri. Beden ormanında heyhât.
Meleklerdenmiş ilkleri, İnsan denilen mahlukat,
Cümle mahlûkâtın gördüm. Ne vahşetler, yapar gördüm.

74 80
Şems’in nûrundan melekler, Kader tartışmayı bırak;
Nârından şeytanlar, cinler, Mâide’den yemeye bak.
Fânî bedende doğarlar, Değiştirir kaderi Hak,
İnsan sûretinde gördüm. Lâ yüs´el’dir diye gördüm.

75 81
Çark-ı feleği melekler, Melek olmak istiyorsan,
Döndürmeye devam eder! Şeytanı çıkar içinden,
Çekip gidince melekler, Hayatından ve işinden,
Kıyâmet de kopar gördüm. Diyor Allah sana gördüm.

76 82
Şems’in nûrundan olanlar, O sebepten kullarına,
Cennet ehli işte onlar. İrâde vermiş baksana.
Şems’in nârından olanlar, Leylâ mecnûnun hatrına,
Ehl-i Cehennemdir gördüm. Ne isterse yapar gördüm.

51
83 89
Aştık Sidre’yi bu gece, Mühür sende, Süleyman sen.
Sen Mesih’i delirtince. Mesih’i de yaratan sen.
Hallac kafayı çekince, “Mâliki yevmiddîn”sin sen;
Azrâil de kaçar gördüm. Mülk senindir diyegördüm.

84 90
Mesih haçta öldü sanan; Mahlukat gerekmez sana;
Kördür, kördür, kördür inan. Yarattın sen kullarına.
Aldı Mesih’i yaratan, Mührü ve yetkiyi bana,
Azrâil’e vermez gördüm. Veren sensin diyegördüm.

85 91
Mecnun’un çölü içinde. En büyük melek Cebrâil;
Gönül sarayı, içinde. Rûhulkudüs Mesih, Cibrîl.
Leylâ sarayın içinde, Enbiyâya burak Cibrîl,
Güneşidir diye gördüm. Hızır ve Muallim gördüm.

86 92
Her göze görünse Leylâ, Büyük melekler peygamber,
Kopar cihanda vâveyla. Olarak doğar gelirler!
Mecnûnundan beter Leylâ, Ulul azim peygamberler,
Mecnûnuna âşık gördüm. İşte onlar diyegördüm.

87 93
Aşkınla yaktın sen beni; “Mesele Îsâ indallâh”,
Aldın gittin benden beni. Îsâ Âdem gibi vallah!
İstiyorum senden seni, Toprak’tan yarattı Allah,
Leylâ, Leylâ diyegördüm. Îsâ’yı, Âdem’i gördüm.

88 94
Sen yarattın cism-ü cânı, Meryem gibi Havvâ bile,
Sen yarattın dü cihânı. Rûhulkudüs’ten hâmile!
Âlemlerin Süleyman’ı, Îsâ gibi, Âdem bile,
Kralı da sensin gördüm. Bir anneden doğdu gördüm.

52
95 101
Önce yarattık bir dişi; “Allah âilesi” onlar;
Ondan yaratıldı eşi. Beşer olarak doğarlar.
Onlardan oldu çok kişi, Yahudi, Arap, Türk sanar,
Diyor Kur´an nâsa gördüm. Körler Âlüllah’ı gördüm

96 102
“Allâhü yestafî” Rusül! Ne Sidre kaldı, ne perde,
“Minel-melâike Rusül”. Çırılçıplak orta yerde,
“Ulul-azmi minerrusül”; “Harem-i şerîf” Müjde’de,
“Minel-melâike” gördüm. Açıldı kullara gördüm.

97 103
“İnnellâhestafâ Âdem, “Harem-i şerîf” resuller,
Ve Nûh ve Âl-i İbrâhim, Ehl-i Beytiyle beraber.
Ve Âl-i İmran” benim, Melekler secde ederler,
Istıfâmla oldu gördüm. Âdem misâl diye gördüm.

98 104
“Zürriyyeten bâ’zuha min bâ’z”! Kör şeytana uymayanlar,
Şecere - soyu bozulmaz. Secde eder, yaklaşırlar.
Hiçbir ırka mensub olmaz, Burda “Harem-i şerîf”ler,
Cebrâil’in soyu gördüm. Havâri resuller gördüm.

99 105
“Anne ayrı, babadan bir, Allah’ın halîfeleri,
Cümle enbiyâ kardeştir”, Enbiyâsı - resulleri.
Diyen Ahmed sırrı bilir, Mîraç yapıyor her biri,
İfşa etmez diye gördüm. Ahmed misâl burda gördüm.

100 106
Enbiyânın şeceresi, Yûsuf Peygamber zindanda,
Soy ağacı da husûsi, Yûnus deniz kıyısında,
Sâfinâtı da husûsi, Muhammed yorgan altında,
Âlüllahtır hepisi gördüm. Mîraç yaptı diye gördüm.

53
107 113
Mûsâ, Şuayb’ın yanında, Olmasa kendi Beytullah,
Nûh Peygamber ovasında, Olur mu evi Beytullah?
Cümle enbiyâ mîraçta, Anla yahu Allah Allah!
Mevlâ’sını bulur gördüm. Beytullah enbiyâ gördüm.

108 114
Hallac gibi, Yûnus gibi, Mescid-i Haram bedenin,
Mevlânâ ile Şems gibi, Mescid-i Aksa da kalbin.
Gizlenmiş Ashâb-ı Kehf gibi, Her iki âlem de senin,
Mecnûnlar mîraçta gördüm. Bedeninde gizli gördüm.

109 115
Şems’in oğludur Mevlânâ; Mescid-i Haram bu dünya;
Ateş gibi bir baksana. Mescid-i Aksa o dünya.
Şems’in aşkıyla Mevlânâ, Bu dünyadan o dünyaya,
Yana yana döner gördüm. İç dünyanda mîraç gördüm.

110 116
Söylersem bu sırrı sana, Mîraç Sidre-Sadır turu;
Anlamaz, kızarsın bana. Cebrâil’le ufuk turu.
Benim soyum, suyum, ana, “Ufuk-u âlâ”da nûru,
Enbiyâ - Evliyâ gördüm. Gören mecnûn olur gördüm.

111 117
“Tevhîdin babası” derler, Haremine resulleri,
Anası kim peki beyler? Evliyâsı, sevdikleri,
Meryem misâl peygamberler, Girer izin verdikleri,
“Allah gelinleri” gördüm. Makâmına göre gördüm.

112 118
Yüce Allah’ın haremi, “Huma kuşu” Kafdağında,
Sırdaşı, yani mahremi! Kafada ama âfâk’ta!
Âlüllah O’nun haremi, Okur da “Sûre-i Kâf”ta,
Mahremi resuller gördüm. Acayip der kâfir gördüm.

54
119 125
Mîracın yolu Sidre’den, Ashâb-ı Kehf fark etmeden,
Sadırdan yahu, gönülden, Işık girermiş delikten!
Geçer mânâ denizinden, “Sağa ve sola döndüren”,
Zaman tünelinden gördüm. Hâlden hâle sokar gördüm.

120 126
“Kafdağı” mecnûn kafası, Nûru girince gözünden,
Huma kuşu’nun kafesi! Gönül kandili içinden,
“Gönül” Cibrîl’in kafesi, Yanar, yakar fark etmeden,
Burak da Cebrâil gördüm. Seni yavaş yavaş gördüm.

121 127
Kafa çatlak, tavan delik! Oturduğun yerden sana,
“Zaman tüneli” delilik! Kafadan açılır mânâ.
Kafadaymış “kara delik”, “Aksa”ya en kısa yol, ana,
“Karanlık” beş duyu gördüm. Aşk yoludur diye gördüm.

122 128
Leylâ’ya kafayı takmış, “Aşkın beni deleyledi,
Kafası ondan çatlakmış. Yaktı yaktı kül eyledi,
Mecnûn Leylâ’sına tapmış, Bir güzele kul eyledi”,
Leylâ’sında yitmiş gördüm. Diye ağlar Mecnûn, gördüm.

123 129
Herkes fânînin peşinde, Tutam yâr elinden tutam,
Mecnûn “Bâkî”nin peşinde. Dağlara, bağlara çıkam,
Bekâsını, fenâsında Mahluktan Hâlık’a bakam,
Görür Mecnûn diye gördüm. Der’de, görür mecnun gördüm.

124 130
Cemâline bayıldık biz. Mâide’den yer içerler;
Nûru ile ayıldık biz. Gizli vahye “ilham” derler.
Şeytan-ı laini kustuk biz, Her biri gizli peygamber,
Kafatasımızdan gördüm. Sanki mecnûnların gördüm.

55
131 137
Kendisi de bilmez, ana, Vardığı durağa kadar,
Bülbül gibi öter sana. Görür, bilir, anlar, kavrar.
En doğru tefsiri, ana, Her durakta güneş doğar,
O âşıklar yapar gördüm. Batar, Mecnûn yolda gördüm.

132 138
Enbiyâ, evliyâ aşkla, Duhâ’ya kadar âfâk’ta;
Karanlıkta kanlı yaşla, Duhâ’dan sonra ufukta.
“Esrâ biabdihî leyla”, Görür vardığı durakta,
Senelerce gider gördüm. Beş duyuyla Mecnûn gördüm.

133 139
Zaman tünelinde sanki, Herkes kâsesine göre,
Dipsiz bir kuyuda sanki, “Kerîm”den gelene göre,
Gökteki ay gibi sanki, Görür verilene göre,
Döne döne gider gördüm. Derece derece gördüm.

134 140
Kandili içinde yanan, Yolculara durak durak,
Duhan – duman takmaz, inan. Mânâyı öğretir Burak.
İşi yok onun bulutlan, “Bırak” denilince Burak,
Karanlıklan diye gördüm. Yolcuyu bırakır gördüm.

135 141
Elsiz, ayaksız ay gibi, Fecirden Duhâ’ya kadar,
Dilsiz, dudaksız ney gibi, Senelerce yanar yanar.
Kafadan kalbe yol gibi, Leylâ güneş gibi doğar,
Âlemlere dalagördüm. Yavaş yavaş sana gördüm.

136 142
Durak durak, perde perde, Son durağa kadar gider,
Mânâlar açılır bir de! Cümle enbiyâ, birader.
Mûsâ Hızır’ın peşinde, “Sidretül-müntehâ” der,
Senelerce gider gördüm. Buna Kur´an diyegördüm.

56
143 149
Alleme şedîdül-kuvâ”, Leylâ’nın aşkıyla içten,
“İnde sidretül-müntehâ, Şeytan ateşiyle dıştan,
İndehâ cennetül-me´vâ, Yanıp, pişip olur inan,
O noktaya kadar gördüm. Mecnûn “nurdan bir ay” gördüm.

144 150
İtiraz edeni Hızır, Ay güneşten, güneş aydan,
İlk durağına bırakır. Ayrılmaz Mecnûn Leylâ’dan.
Kandili söner kararır, Gece gündüz tavâf eden,
Karanlığa düşer gördüm. Aya benzer Mecnûn gördüm.

145 151
“Mukaddes Tuvâ” son durak; Ömür boyu devam eder,
“Ayakkabıları bırak”! Mecnûnun mîracı, derler.
“Her şeyini terk et, bırak, Bir kez Leylâ’yı görenler,
Çırılçıplak gel” der gördüm. Ayrılmaz Leylâ’dan gördüm.

146 152
O Tûr Dağı enbiyâ da, Cehennemin odunları,
Ayakkabı eş dost yolda. Nemrutların adamları.
Mukaddes Tuvâ sadırda, Mecnûnları yakanları,
Leylâ’nın otağı gördüm. Cehenneme yakıt gördüm.

147 153
Nebî kalbi “Levh-i mahfuz”, Dermanın derdinde, ana;
Şeytan-ı lainden mahfuz. Sâde söyle yaradana.
Elde, dilde olan mahfuz, Halîlullah’a baksana,
Sidre’de - gönülde gördüm. Cibrîl’e söylemez gördüm.

148 154
Seni yakan her şey, ana, Sağ yanağına vurana,
Kandiline yağ baksana! Sol yanağı uzat, ana!
Teşekkür et saldırana, Havâle et yaradana,
Kör şeytana diyegördüm! Mahşer günü yakın gördüm.

57
155 161
“Yıkık duvar” peygamberler, Her iki âlem şu anda,
Ehl-i Beytiyle beraber. Mevcut her iki cihanda.
Yanmak kaderidir derler, Kıyâmet koptuğu anda,
El-Hak doğru imiş gördüm. Son şeklini alır gördüm

156 162
Enbiyâ tebliğe başlar; Nâr ehli, nârdan bedende,
Nemrudlar ateşi yakar. Nûr ehli, nûrdan bedende;
O ateş Nemrudu yakar, Yargı gününde, mahşerde,
Âvânesi ile gördüm. “Kün feyekûn” doğar gördüm.

157 163
Güneş ile gezegenler, Volkanların uğultusu,
Yanardağlar gibi patlar. Cehennemin gürültüsü;
Yeri göğü duman kaplar, “Arasat”, sırat köprüsü,
“Elîm azâb” başlar gördüm. Her yer çatlak patlak gördüm.

158 164
Fânî âlem çöle döner; Harita gibidir her yer!
Mağmadan güneşe döner! Çatlak yerler de çizgiler!
Dış yüzü “Arasat - Mahşer”; Kıpkızıl bir çöle döner,
İç yüzü Cehennem gördüm. Volkanlardan mahşer gördüm.

159 165
Bâkî âlem nurdan güneş, Nâr, nûru yakamaz, ana,
Gezegenleriyle kardeş. Soğuk gelir mahşer sana.
Sübhan Denizi'nde kardeş, Karda yürür gibi, ana,
Cennet “nurdan âlem” gördüm. Mü´minler mahşerde gördüm.

160 166
Şems’in nârı da ebedî, Kime uydun ise burda,
Vallah nûru da ebedî. Sırat köprün odur orda!
Cennet cehennem ebedî, Açıklamış “Fâtihâ”da,
Ezelden ebede gördüm. Köprüsünü Mevlâ gördüm.

58
167 173
Nâr ehlinin bastığı yer, Cennet ehli cennetlerde,
Çöker, cehenneme düşer. Saraylarda ve köşklerde,
Nûr ehli uçarak geçer, Zevk-ü sefâlar içinde,
Mahşerden cennete gördüm. Ebediyyen yaşar gördüm.

168 174
Enbiyâ, evliyâ, veli, Enbiyâ, evliyâ, veli,
Olur mahşer günü deli. Hepisi de mecnûn - deli!
“Ümmetimi ne etmeli, Benden daha büyük deli,
Yâ Rab” diye ağlar gördüm. Yaratmamış Allah gördüm.

169 175
Leylâ, Mecnûnunu kırmaz, Medâr-ı iftihârım bu;
Minnet altında bırakmaz. Mevlâ’nın ihsanıdır bu;
Enbiyâyı seven yanmaz, Yegâne sermayemdir bu,
Şefaate erer gördüm. Mahşer günü diyegördüm.

170 176
Nâr ve nûr ehli arası, Kim akıllı, kimmiş deli,
Arasat onun arsası! Kimmiş Nâr, kimmiş Nûr ehli,
Lütuf sayılır orası, “Yevmutteğâbun”da belli,
Cehenneme göre gördüm. Olur mahşer günü gördüm.

171 177
Cezasını arasatta, Şâir değilim ben şâir,
Çeker mü´minler biraz da; Müjde, Allah’ın vahyidir.
Af çıkar, uçar onlar da, Kutsal Kitaplara şiir,
Şol cennete diye gördüm. Diyor Ehl-i küfür gördüm.

172 178
Ehl-i cennet cennetlerde; Enbiyâ yanma peşinde;
Ehl-i cehennem Cahîm’de; Vuslata erme peşinde.
Herkes hak ettiği yerde, Vallah söner cehennem de,
Layıkını bulur gördüm. Girse cehenneme gördüm.

59
179 185
Senelerce yana yana, Ufuk-u âlâ’dan Mevlâ,
Sidre’den âfâk’a, ana, Aynası vâsıtasıyla,
Yavaş yavaş doğar sana, Yaklaşır, görüşür Mevlâ;
Güneş gibi Leylâ gördüm. “İstivâ” da budur gördüm.

180 186
Söz bitince sazlar başlar, Rahman’ın arşı gönüller,
Naz - dua - niyazlar başlar. “Alel-arş” istivâ eder.
Fasıllar, taksimler yakar, O arşından mâkes eyler,
Yakar, yakar, yakar gördüm. Bu arşına diye gördüm.

181 187
Haydi mîraca erenler; “Zûmirra”dan yüce Mevlâ,
Var mı gitmek isteyenler? Dü cihânı aynasıyla,
Gelsin kafayı yiyenler, Aynen gösteriyor Mevlâ,
Burak burda diyegördüm. Enbiyâya diye gördüm.

182 188
“Alleme şedîdül-kuvâ, Sübhan Dağı'nda - arşında,
Zûmirra” eder istivâ! İki âlem de karşında;
Nebî gönlüne istivâ, Allah’ı görür arşında,
Cibrîl aynasında gördüm. Güneş gibi Mecnûn gördüm.

183 189
Enbiyâ başı Tûr Dağı; Görünür göklerde, yerde,
“Tuvâ” ise gönül dağı; Oturur gibi “Kürsü”de.
Cibrîl Mevlâ’nın otağı, Mecnûn Allah’ı her yerde,
Tuvâ’da oturur gördüm. Ve her şeyde görür gördüm.

184 190
Cennette - Sübhan Dağı'nda, “Allah’ın arşı” Rûhullah,
Mevlâ “Ufuk-u âlâ”da! Rûhulkudüs Mesih vallah!
Ayna ise Tûr’da, Nûr’da, Aynasında yüce Allah,
Tuvâ’da, Cibrîl’miş gördüm. Rûhullah’ta diye gördüm.

60
191 197
Allah, kendi aynasında! O arşından bu arşına,
Nebî görür aynasında! İstivâ ediyor sana.
Aynısını aynasında, “Sana” dedim anlasana,
Rûhullah’ta görür gördüm. Mecnûnlara diye gördüm.

192 198
Mecnûn mu Leylâ’ya gitti, Mîraç anında nebîler,
Leylâ mı Mecnûna geldi. Mevlâ ile halvet eder.
Allah dilimi keserdi, Dilsiz dudaksız halvetler,
Bu perdeyi açsam gördüm. Onları mesteder gördüm.

193 199
Leylâ oturmuş arşında, “Onlar” dedim nezâketen;
Mecnûnun gönül dağında. O’ndan gayrı yok ki zâten!
İki âlem de aynada, Buhar olmuş, yitmiş zâten,
Mecnûn mest-ü hayran gördüm Mecnûn Leylâ’sında gördüm.

194 200
Hayret makâmı derler, Güneş tam doğduğu zaman,
Esrâr-ı gayba erenler! Mîraç zamanı, o zaman!
Bundan öte görülenler, Ondan sonra hiçbir zaman,
Dile gelmez diye gördüm. O güneş de batmaz gördüm.

195 201
Işık gizlice gelir de, Her geçen gün daha fazla,
Filmi görürsün perdede. Enbiyâ nazla, niyazla,
Dü cihân beyaz perde de, Aydınlanır daha fazla,
Sinema bedendir gördüm! Âlemleri görür gördüm.

196 202
Karanlık geceye Leylâ, Halvet esnasında içer,
Diyor “İsrâ”da bak Mevlâ. Mecnûnlar kendinden geçer.
Karanlıkta güneş ayla, Mîraçtan dönmek birader,
Dönerek dans eder gördüm. Kendine gelmektir gördüm.

61
203 209
Mecnûn, halvet sürsün ister; Doğmayan, batmayan güneş,
Leylâ, iş yürüsün ister. Bende zuhûr eder kardeş.
“Müzzemmil-Müddessir” derler, Zâtını gösterir güneş,
İnzivâ dönemi gördüm. Mesih güneşinde gördüm.

204 210
Beş on yıl, miraca kadar, Mecnûn Leylâ bir bedende;
Resullerini hazırlar. Hak güneşi doğdu bende;
Miracdan sonra iş başlar, “Mesih Allah’tır” demen de,
Tebliğ başlar diye gördüm. Allah’ı Mesih’te gördüm.

205 211
“Kum fe-enzir” emri ile, İki deniz birleşir de,
Başladık işe Müjde’yle, Suları karışmaz bir de.
Havâriler - resullerle, Arada var nurdan perde,
Biiznillah diye gördüm. Teslis şirktir diyegördüm.

206 212
Mesih, güneşe benzermiş; Dile gelmez Mevlâ gibi,
Enbiyâ, aya benzermiş; Dile gelmez Hak Mesih’i.
Ashâb, yıldızlar gibiymiş, O sebeple Îsevî’yi,
Envârı güneşten gördüm. Îsâ’ya taparken gördüm.

207 213
Zeytin şeceresinde nûr, Mesih’i, ilâhı sanıp,
Mesih’ten ediyor zuhûr. Sapar teslise inanıp.
Mesih Allah’ın nûrudur, Ev sahibini bırakıp,
Güneşidir diye gördüm. Eve tapanları gördüm.

208 214
Münezzeh zaman - mekândan; Rûhulkudüs’üm, Allah’ta;
Doğmaz, doğurmaz yaradan. Rûhullah’ım, Beytullah'ta.
Güneşi aynada gören, Allah’ımı Beytullah'ta,
El-Hak doğru görmüş gördüm. Beyt-i Mukaddes’te gördüm.

62
215 221
Doğan, gören ve görünen, Güneş sığmaz ki bedene,
Konuşan, bilen, bildiren, Fânî kulların kalbine.
Esmâdan zuhûra gelen, Güneş görünür gözüne,
O güneş Mesih’tir gördüm. Doğunca ufukta gördüm.

216 222
Mesih Allah’ın aynası; Hem ufukta, hem âfâk’ta,
Aynısı değil, aynası! Hem gönülde, hem kafada,
Yüce Mevlâ’nın aynısı, Beş duyuyla tüm mahlukta,
Aynada görülür gördüm. Görünüyor Mevlâ gördüm.

217 223
Bende görmüşler de seni, Güneşi açıkça gören,
“Tanrı” zannetmişler beni! Haykırıp bayılır birden.
“Beyt-i Mukaddes bedeni, Göz kör olur da nûrundan,
Mübârek” der Kitap gördüm. Deli gibi kaçar gördüm.

218 224
Cümle enbiyâ mîraçta, Dayanamıyor Cibrîl’e,
Güneşi gördü aynada. Mesih güneşine bile.
Yüce Allah, Rûhullah’ta, O sebepten Cibrîl bile,
Mesih’te göründü gördüm. Perdeler kendini gördüm.

219 225
Ufuktan bakınca yakın, Tövbeler olsun yâ Rabbî,
Sadırdan, daha da yakın! Dayanamaz hiçbir nebî,
Aynelyakîn - hakkalyakîn Seni görmeye yâ Rabbî,
Görür nebî, veli gördüm. Diye ağlar Mûsâ gördüm.

220 226
Karanlıkta güneş ayda, Tûr’da ne oldu o gece,
Ayna misâl enbiyâda, Nûr’da ne oldu o gece,
Görünüyor gıyâbında, Kaç yıl, kaç ay, kaç gün - gece,
Gayba îman budur gördüm. Yorganın altında gördüm.

63
227 233
Cibrîl teskin etmeseydi, Îman da bir iptir, ana,
Ahmed intihar ederdi. Gönül bağı derler buna.
Vallah başını keserdi, “Hablüllâhül-metîn” sana,
Bilcümle enbiyâ gördüm. Kelime-i tevhîd gördüm.

228 234
Uydu Hatîce’ye Ahmed, Peygamberlerin sözleri,
Cinciye gitti Muhammed. Yutar bütün büyüleri.
O an timsah gibi Ahmed, Fânîye kul gönülleri,
Varaka’yı yutar gördüm. “Bâkî”ye bağlıyor gördüm.

229 235
Mûsâ’nın âsâsı gibi, “Sihr-i helâl” derler buna,
Yutar bütün büyüleri. Leylâ’nın büyüsü, ana.
Firavunun sözcüleri, Bağlar Leylâ’dan gayrına,
Büyücüler diye gördüm. Sihr-i şeytan diye gördüm.

230 236
Altına etti Varaka, Fâhişe Meryem gibiler,
Düşmeyin dedi merâka! Cennete uçarak gider.
Sözü söyleyen Varaka, Ona fâhişe diyenler,
Söyleten Cibrîl’miş gördüm. Cehenneme gider gördüm.

231 237
“Laf orospusu” olanlar, Beden fâhişesi olsa,
Büyücü - sihirbaz onlar. Vallahi temizler Îsâ.
Gönül fâhişesi onlar, Laf orospusuna Îsâ,
Vicdan zamparası gördüm. Şeytan-ı lain der gördüm.

232 238
Sazla, sözle, gözle yapar, Gönülleri kandil yaptık,
Medyayla, vaazla yapar. Leylâ’nın aşkıyla yaktık.
Göz kamaştıran dekorlar, Domuzu, Deccal'ı yaktık,
Reklamlar büyüdür gördüm. Şeytanı çıkarttık gördüm.

64
239 245
Tûr’da, Nûr’da, orda, burda; Mânâsız, kelâmsız, harfsiz,
Şems’in doğduğu gönülde, Kalbe nüzûl eder sessiz.
Domuz ve Deccal erir de, Vahiy gelen irâdesiz,
Şeytan barınamaz gördüm. Fark etmeden alır gördüm.

240 246
Mesih’ten başkası seni, Allah istedikçe mânâ,
Domuzdan, Deccaldan seni, Kalpten gelir dimağına.
Asla kurtaramaz seni, Kitabı kalbinde, ana,
Diyen Ahmed burda gördüm. Cümle enbiyânın gördüm.

241 247
O sebepten resullerle, Dil verince dile gelir,
Geldi Mesih mehdîlerle. Allah nebîyi söyletir.
Ancak bana îman ile, Binbir çeşit yolla gelir,
Kurtulur kurtulan gördüm. Vahiy enbiyâya gördüm.

242 248
Rûh - melek ve âyet gelir, Her şey konuşur nebîyle,
Bu gelişe “nüzûl” denir. Vallah lisân-ı hâliyle.
Allah nüzûl edip gelir, Vahiy gelir kuş diliyle,
Rûhullah’a diye gördüm. Cümle enbiyâyâ gördüm.

243 249
Bir âyet inince yere, Her şey “Hüthüt” olur, öter,
Enbiyâ yıkılır yere! Anlar sâdece nebîler.
Nüzûl yükü bedenlere, “Kuş mantığı öğrettik” der,
Çok ağır geliyor gördüm. Buna yüce Mevlâ gördüm.

244 250
Bazen sarhoş olur, içer, Allah öğretmezse mânâ,
Bazen kendisinden geçer, Açılmaz hiçbir kuluna.
Bazen kanlı yaşlar saçar, “Sümme inne aleynâ,
Sıkıntıdan patlar gördüm. Beyâneh” der Kur´an gördüm.

65
251 257
Yanlış meal - tefsir yapar; Gönül âleminde Tûr'u,
Nasipsiz âyetle sapar. Hızır'ı, Burak'ı, Nûr'u.
Doğru meal - tefsir yapar, Fecirden duhâya turu,
Nasipliye her şey gördüm. Senelerce sürer gördüm.

252 258
Âyet âyet indi Kur´an, Dünya savaşları ile,
Yüce Mevlâ’nın lütfuylan. Doğal âfetleri ile,
Bir kerede inse Kur´an, Binası - zinâsı ile,
Dağlar taşıyamaz gördüm. Mesih’e alâmet gördüm.

253 259
Âyetin nüzûlü farklı, Kral inerken göklerden,
Meleğin nüzûlü farklı, Zelzele başladı birden.
Mesih’in nüzûlü farklı, Mesih’i yerle bir eden,
Mevlâ nüzûl eder gördüm. Dünyayı sallıyor gördüm.

254 260
Mûsâ nûru gördü Tûr’da, Tedrîcen başladı nüzûl;
Haykırıp bayıldı orda. Yavaş yavaş arttı nüzûl.
Muhammed delirdi Nûr’da, Bir kerede etse nüzûl,
Deli gibi kaçar gördüm. Beden buhar olur gördüm.

255 261
Âdem, Arafat Dağı’nda, Doksanyedi senesiydi,
Yûsuf yanıyor zindanda. Melek ve Rûh nüzûl etti.
Her nebî kendi Tûr'unda, Doksanyedinci sûreydi,
Benzer şeyler yaşar gördüm. Kadir sûresinde gördüm.

256 262
Mûsâ’nın Tûr'u sinede, Bu ne güzel tevâfuk bak;
Gâh çöllerde, gâh Medyen’de. Doksanyedide indi “Hak”!
Sen gezsen aynı yerlerde, Doksandokuz “Zilzâl”e bak,
Aynı şeyler olmaz gördüm. Dağlar paramparça gördüm.

66
263 269
Kral indi gülistana, Bana geldi Leylâ bana,
Gökten kurbanlarla, ana. Buna beden mi dayana.
O zindandan giden, ana, Nûr etti bedeni, ana,
Bu zindana gelir gördüm. Bende sâde O’nu gördüm.

264 270
Baba o gün Tûr’da yandı; Kestim başımı elimle;
Nûrun vurdu, Nûr’da yandı. “Nurdan kılıç” kelimemle.
Metris zindanında yandı, Şehit düştüm bedenimle;
Nûrun o gün burda gördüm. Şehit ölmez diye gördüm.

265 271
Volta atıp dönüyorken, Düşün bana nurdan bir eş;
Tûr-i Sînâ’m yanıyorken, Yanında sönerdi güneş.
Bayılıp gitmişim birden; Tûr Dağı’nı yakan ateş,
Kendimi secdede gördüm. Yaktı beni yanagördüm.

266 272
Secdede, beton zeminde, Allah’ın nûrunun yağı,
Göz yaşım sel olmuş yerde. Mesih’in gönlünün yağı.
Herkes yemekte, içerde, O mübârek Zeytindağı,
Ben dışarda turda gördüm. Mesih’in bedeni gördüm.

267 273
Tûr Dağı’nda ne olduysa, Lamba gibi fânî beden,
Nûr Dağı’nda ne olduysa, Kapkaranlıkmış önceden.
Ondan beter oldu Îsâ, Işığı gelince gökten,
Bekâbillah olagördüm. Güneşi koynumda gördüm.

268 274
Benim gördüğümü Mûsâ, Nûh tûfanı oldu bende;
Görse yok olurdu Mûsâ. “Ben” yok oldu nur selinde.
“Rûhullah”tır Mesih Îsâ; Güneş göklerden indi de,
Allah, Rûhullah’ta gördüm. Mesih’te doğuyor gördüm.

67
275 281
Rûhulkudüs’le güçlenen, Beden bulutu içinde,
Kadeh gibi fânî beden. Güneş tutulmuş Mesih’te.
Rûhullah olduğumu ben, Beden nûra döndüğünde,
Zülfeten, bir anda gördüm. Güneşi ben, bende gördüm.

276 282
Gördüm diyorum ben sana; Güneşi “tutuldu” sanan,
Çırılçıplak gördüm, ana. Beş duyu körüdür, inan.
Bende gördüm, bende, ana; Mesih haçta öldü sanan,
Allah’ı ben bende gördüm. Gaybı bilmez diye gördüm.

277 283
Aklımı aldı başımdan, “Ben Mesih’im” dedim diye,
Deli oldum, deli, inan! Hahamlar döndü deliye.
Ne “Ben” kaldı, ne de zindan, “Kâfir oldu Îsâ” diye,
Bende sâde O’nu gördüm. Fetvâ veriyorlar gördüm.

278 284
Ete kemiğe bürünmüş, O zamanda - bu zamanda,
Mevlâ Mesih’te görünmüş. Din adamı her zamanda,
Rûhullah sırrı buyumuş, Enbiyânın zamanında,
Rûhullah’ta Allah gördüm. En azılı düşman gördüm.

279 285
Doğmayan, batmayan güneş, Beyt-i Mukaddes bedenim,
Yaratmış bir doğan güneş. Haçta yıkılacak dedim.
Doğmayana değildir eş, Yeniden yaparım dedim,
Doğan güneş ayna gördüm. Ben üç günde diye gördüm.

280 286
Asıl güneş Allah, ana; “Mesih ölmez” dedim sana;
Mesih, canlı ayna O’na. Müjde gözüyle baksana.
Kurbanım ben yaradana, Beden libâsını sana,
Kurban, kurban diyegördüm. Bırakır da gider gördüm.

68
287 293
Arefe günü astılar, Rûhulkudüs Mesih, Hızır;
Îsâ’yı haça asanlar. Her zaman her yerde hazır.
Kurban bayramında onlar, Beşer bedeniyle Hızır,
Îsâ’yı yediler gördüm. Mezarını kazar gördüm.

288 294
Allah “züntikâm”dır, ana; Beyt-i Mukaddes yıkıldı,
İntikamı bırak O’na. Beden toprağa gömüldü.
“Îsâ öldü” anlasana; Mezarım halktan gizlendi,
Mesih ölmez diye gördüm. Allah’ın emriyle gördüm.

289 295
Haçımı sırtımda bana, Boş mezarda havâriler,
Taşıttılar Meryem Ana. Şaşakaldı Yahudiler.
Kanıyor, sızlıyor, ana, Dirilip gitmiş dediler,
Hâlâ yaralarım gördüm. Herhâl bedeniyle gördüm.

290 296
İndirdi haçtan askerler; Üçüncü gün havâriler,
Kan revan içinde her yer. Mesih’i diri gördüler.
Sürükleyip götürdüler, Gördü, sadece resuller;
Îsâ’yı mezara gördüm. O görme “mucize” gördüm.

291 297
Meryem Ana, Meryem Ana, Havâri “görüldü” diyor,
Kanın yerde koymam ana. Papazlar “dirildi” diyor,
Haçtaki kan, kan kırmızı, Hoca “kaçıp gitti” diyor,
Damarımda akar gördüm. Haham kıs kıs güler gördüm.

292 298
Cenazeyi hazırladık; Allah’ın elçisi Cibrîl;
Başka yerde mezar kazdık. Mesih Îsâ’dır o Cibrîl.
“Arimatalı”yla gömdük, Enbiyâya gelen Cibrîl,
Îsâ’yı mezara gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

69
299 305
Mucizelerimden biri, O kara gözlü gelinler,
Muhtelif meseleleri, Beytullah doğurur beyler.
Gizli - kapalı şeyleri, Evlerine secde eder,
Açıklamak diye gördüm. Mü´minler onların gördüm.

300 306
Yüce Allah bildiriyor, Mesih kendisini eker,
Yaşatarak gösteriyor, Beden libâsına girer,
Mesih’íne söyletiyor, Ana rahminde birader;
Dilediği kadar gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

301 307
İzâfîdir zaman - mekân; Fânî beden gökten gelmez!
Güneş doğmaz batmaz inan. Fânî beden göğe gitmez!
İki bin yıl önce doğan, Bâkî beden gökten gelir,
Aynı güneş doğar gördüm. Fânî beden doğar gördüm!

302 308
Kadın erkeğin libâsı; Elbisem gibi bedenim,
Erkek kadının libâsı. Çıkarıp da göğe gittim.
Kâbe’nin kara libâsı, Gökten gelip tekrar giydim,
Havvâ Ana diye gördüm. Aynı libâsımı gördüm.

303 309
Kâbe’yi gördüm düşümde, O zamanda - bu zamanda,
Kara libâsı içinde, Üçüncü günün başında,
Bir geline dönüştü de, Üçüncü binin başında,
Bana doğru gelir gördüm. Havâriler görür gördüm.

304 310
Kara libâsın içinde, İşte öyle Meryem Ana,
Beytullah gizli içinde. Kuzu boyandı al kana.
Enbiyâ doğar içinde, Damarımda akar, ana,
O kara libâsın gördüm. Haçtaki kan hâlâ gördüm.

70
311 317
Mesih eşşeğine biner, Binip geldik alâmete,
Gelip aranızda gezer; Gidiyoruz kıyâmete.
Der, Zekeriyya Peygamber. Îman edeni cennete,
Müjde verir diyegördüm. Taşır garip eşşek gördüm.

312 318
“Eşşeğine binip gezmiş, Nûh’un gemisi her biri,
Siyon kızı beğenmemiş; Allah’ın her peygamberi.
Babasıyla haça germiş”, Enbiyâ her bir havâri,
Diyor İncil’lerde gördüm. Allah’ın eşşeği gördüm.

313 319
“Eşşeğine binip gelmiş, Kadın erkek resuller de;
Memleketi alt üst görmüş”; Havariler, şahitler de;
Ölmüş de tekrar dirilmiş, Mesih müjdesi verir de,
Yazıyor Kur´an’da gördüm. İnanan kurtulur gördüm.

314 320
Mesih Allah’ın eşşeği, Resullere îman eden,
Arşı, kürsüsü, feleği, Nûh’un gemisine binen,
Cibrîl’i, çark-ı feleği, Mahşerde “Kızıl Deniz”den,
Hızır’ı, “Kün” emri gördüm. Boğulmadan geçer gördüm.

315 321
Eşşek sahibine bakar; “Göklerin ve yerin nûru”,
Kulakları göğe diker. Nüzûl edip bende doğdu.
Ne söylerse onu yapar, Güneş kuzucukta doğdu;
Ne yüklerse çeker gördüm. “Güneş - kuzu” doğmuş gördüm.

316 322
Beni taşıyan bedenim, Görünmüyor güneş, niçin?
Vallahi benim eşşeğim. Buluta girdiği için!
Ben, Allah’ın eşşeğiyim, Resulleri bunun için,
Rûhullah’ım diye gördüm. Şahit yapmış Allah gördüm.

71
323 329
Allah’ın elçisi benim, Münezzeh zaman - mekândan,
Enbiyâ da benim elçim. Evi ne yapsın yaradan!
Hepsini öğreten benim; “Allah’ın evleri” inan,
Söyleten de, diye gördüm. Bilcümle enbiyâ gördüm.

324 330
Olmasa idi Beytullah, Beden libâsı olmasa,
Bilinmezdi yüce Allah. Secde gerek bütün nâsa.
Mesih’tir, asıl Beytullah, Rûhullah’tır Mesih Îsâ,
Enbiyâ da ayna gördüm. “Mir´ât-ı Mevlâ”dır gördüm.

325 331
Mukaddes Beyt-i Mukaddes; “Beyt-i Akdes” diyor bir de,
Beytullah zaten mukaddes; Mesih’in doğduğu eve.
Birleşti iki mukaddes, Kutsuyor Mesihini de,
Mukaddes Mesih’te gördüm. Evini de Allah, gördüm.

326 332
Mukaddes olmasa Nebî, Âdem’de Mesih’i gördü;
Mukaddes olur mu evi? Melekler secdeye vardı;
Mukaddes Meryem bebeği, Mü´mine secdegâh oldu,
Beyt-i Mukaddes’tir gördüm. Âdem de, evi de gördüm.

327 333
Canlı Kâbe Âdem vallah; Ay - ayna misâl peygamber,
Mesih Âdem gibi billah; Güneşe aynalık eder.
Beşer bedeniyle Allah, Allah’ın güneşi beyler,
Perdeledi nâsa gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

328 334
Beşer bedeni olmasa, Ayna karşısında secde,
Secde gerek bütün nâsa. Eden kime eder secde?
Rûhullah’tır Mesih Îsâ; İçindeki Mukaddes’e,
Beytullah’tır diye gördüm. Secde eder diye gördüm.

72
335 341
“Canlı Kâbe”, Meryem Ana, Leylâ, Mevlâ imiş meğer;
Mukaddes oğlun baksana. O’nu Mesih’te görmüşler;
“Şems”i doğurmuş baksana, Melekler secde etmişler,
Benim anam diye gördüm. Kör şeytana inat gördüm.

336 342
Önce Meryem’i yarattı; Meni, rahme nüzûl eder,
Meryem’den beni yarattı. O meni, bebeğe döner.
Mesih’ini “vâris” yaptı, Rûhullah’la nefha eder,
Kral kendisine gördüm. Allah ruhlarını gördüm.

337 343
Esmâdan zuhûra gelen, Doğar, büyür, insan olur;
O “Mukaddes bâkire”den, Nefsi ona şeytan olur.
Doğdu o ölmeyen beden, Nefse uyan şeytan olur,
Ta ezelde diye gördüm. Uymayan da melek gördüm.

338 344
Bâkî bedenim “Rûhullah, Beden eşşeğine biner,
Beyt-i Mukaddes”dir, billah. Şu fânî dünyada gezer.
Fânî bedenim “Beytullah”, Bu dünya gurbete benzer,
Mesih “Kıbleteyn”dir gördüm. Öbür dünya vatan gördüm.

339 345
Enbiyâ, âfâk’ta gördü, Fânî dünya rüyâ gibi,
Mevlâ’yı ufukta gördü. Gelip geçer bir gün gibi.
Mesih kendisinde gördü, Ölüm de, uyanmak gibi,
Bedeninde diye gördüm. Anavatanında gördüm.

340 346
“Allah’ın eviyim” desem, Eşşeğin gözü dünyada,
Haça gerecek bu sersem. Hocanın gözü ukbâda.
“Zuhûr nüzûlü bu” desem, Size ders verir “Hoca” da,
Aklı buna ermez gördüm. Eşşeğe ters biner gördüm.

73
347 353
Kıyâmetin öncesinde, Döndü söz yeniden başa,
Deccal, şeytan-ı lain de, Kaç yıl yaşar isen yaşa.
En azılı döneminde, “Beden” dediğin o leşe,
İnsanlarda gizli gördüm. “Ebedî can” Mesih gördüm.

348 354
Geçen yüzyılda başlayan, Güneş üflemekle sönmez;
Bu yüzyılda azgınlaşan; Allah işi geri kalmaz.
Her geçen gün daha azan, Îman eder de sihirbaz,
İnsan sûretinde gördüm. Firavunlar etmez gördüm.

349 355
İnsanlığı saptıranlar, Engel olamaz hiç kimse,
Şu dünyaya taptıranlar, Vallahi Rûhulkudüs’e;
Her milletin Deccalı var, Öldürse, haça da gerse,
Kendi bünyesinde gördüm. Mesih işi yürür gördüm.

350 356
“Yedi başlı, on boynuzlu, O zindanda batan güneş,
Büyük fâhişe” domuzu, Bu zindanda doğdu kardeş.
“Mehdi” görünür dış yüzü, Aydınlatıyor bak güneş,
İç yüzü Deccaldır gördüm Şu Müjde’yle seni gördüm.

351 357
“Büyük Deccal”, büyük şeytan; Koptu zindanda vâveylâ;
“Küçük Deccal”, küçük şeytan. Kapattı ağzımı Leylâ.
Milyarları bulmuş şeytan; “Atçılık oyna bunlarla,
Domuz - Deccal burda gördüm. Sırrı gizle” diyor gördüm.

352 358
Güneş doğarsa içinde, Her gün, her gece içirdi;
Deccal erir gider sende. Beni kendimden geçirdi.
Mesih’e îman edende, Başka türlü olmaz dedi,
Deccal - şeytan kalmaz gördüm. Atçılık oyunu gördüm.

74
359 365
İçirmiş Leylâ zindanda, “Ben Mesih’im” dedim diye,
Zil zurna sarhoş Dâvud da! Haber gitti Türkiye’ye.
Şu atçılık oyununda, “Deli, kâfir, sahte” diye,
Ne hikmetler varmış gördüm. Fetvâ veriyorlar gördüm.

360 366
Açıklayınca Mesih’i, Türk medyası Almanya’da,
Atçılık oyunu bitti. Mesih gündemde, medyada.
Mevla Mesih’i hıfzetti Güneş batıdan doğdu da,
Zindanda, sürgünde gördüm. Medyada konuşur gördüm.

361 367
Nereye gidersem orda, O zaman da, bu zaman da,
Kör şeytanlar iş başında. Daha kötü bu zamanda;
Dostu düşman yapıyor da, Kudurdu yine şeytan da,
Saldırtıyor şeytan gördüm. Medyayla saldırır gördüm.

362 368
Sene olunca iki bin, Bel´am fetvâları ile,
Başlıyor ya üçüncü bin. Çağdaş engizisyon ile,
“Üçüncü gün” - üçüncü bin, Linç kampanyaları ile,
“Mesih burda” diyegördüm. Haça geriyorlar gördüm.

363 369
On sekiz Mart iki binde, Mûsâ gibi, Ahmed gibi,
Üçüncü kurban gününde, Diğer peygamberler gibi
On sekiz kişi geldi de, Sanıyorlar Hak Mesih’i,
Onlara söyleyegördüm. Kör şeytanlar diye gördüm.

364 370
Üçüncü binin başında, Senelerdir her gün, ana,
Resullerimle ben burda, Dokuz doğurdum baksana!
Mâide’mizi kurduk da, Çok zor oldu, çok zor, ana,
Yiyip içtik diye gördüm. Büyük doğum çok zor gördüm.

75
371
Allah kime gösterirse,
Şahit odur Hak Mesih’e.
Görür bizi nasipliyse,
Karıncalar bile gördüm.

372
Güneş uzaklarda durur,
Işığı her yere vurur.
Bulunduğu yerden görür,
Görenler güneşi gördüm.

373
Görenler şahitlik eder;
Nasipliler îman eder.
Rûhulkudüs’le gönüller,
Dolar, aydınlanır gördüm.

374
Bu güneş ezel güneşi,
Bu güneş ebed güneşi.
Doğdu Allah’ın güneşi,
Biiznillah burda gördüm.

76
BEYYİNÂT
BİSMİLLAH - BİİZNİLLAH

1 6
Îsâ “Beyyinât”la gelir; “Kanlı gömlek”le geldiler,
Gizli olanları bilir. “Kurt kaptı baba” dediler.
“Bazılarını bildirir; Yâkub’u kör eylediler,
Açıklar” der Kur´an gördüm. Yalan dolan ile gördüm.

2 7
Yüzyıllardır tartışılan, “Yırtık gömlek” gözü açtı;
Hususları açıklayan, Züleyhâ kıvırıp kaçtı.
Şu Müjde size Îsâ’dan, Suçları Yûsuf’a yıktı,
“Beyyinât”tır diyegördüm. Yalan dolan ile gördüm.

3 8
Gönül kandili yanmayan, “Kansız gömlek”le beraber,
Beş duyu körüdür inan. Gelince dosdoğru haber,
Mucizeyi anlamayan, Yûsuf’u görmeyen gözler,
Akıl almaz sanır gördüm. Görür hâle gelir gördüm.

4 9
Tevrat, İncil ve Kur´an’da, Yâkub’u kör eden gömlek,
Pek çok âyet bu zamanda, Gözünü açan da gömlek.
Açıklanır bu kitapta, Gömleğin sırrını çözmek,
Şu Müjde’de diyegördüm. Kör gözü açıyor gördüm.

5 10
Yalan yanlış bilgi, haber, İşte bir kandil sizlere;
Gören insanı kör eder. Mucize açık bizlere.
Yanlış yorum ve tefsirler, Akıl almaz diyenlere,
Körlüğü artırır gördüm. Misâl olsun diyegördüm.

77
11 17
Yâkub misâl yalan ile, Allah gelinleri seçer;
Kör olur enbiyâ bile. Rûhulkudüs gelip eker.
Ahmed kör oldu “ifk” ile, Dirilip doğar resuller,
Ashâbıyla bile gördüm. Mesih ile burda gördüm.

12 18
Bel´am’ların tefsirleri, “Cibrîl “okus pokus” yaptı,
Kör ediyor görenleri. Meryem’i hâmile yaptı,
Apaçık mucizeleri, Üfledi çocuğu yaptı”,
Kapkaranlık yapar gördüm. Diyor kör Bel´am’lar gördüm.

13 19
“Nasıl geleceğiz tekrar”, İlişkide bulunmadan,
Diye havâriler sorar. O “hayat suyu” olmadan,
Îsâ misâlle açıklar, Çocuk mu olurmuş ulan;
Bunları apaçık gördüm. Aptal herif diyegördüm.

14 20
“Karanlıkta hırsız gibi, Îsâ evlenmiş dünyada,
Gelirim güveyi gibi, Meryem evlenmiş dünyada;
Seçilen geline tabi”, Papaz evlenmez dünyada,
Diyor Mesih Îsâ gördüm. Râhibeyle yanar gördüm.

15 21
“Gelinlere gelirim ben, “Sen ki göklerden gelmedin,
Gelinlere ekerim ben. Nasıl “Ben Mesih’im” dersin;
Gelinlerden doğarım ben, Yalancı, kâfir, delisin”,
Resullerle” diyor gördüm. Diyorlar Mesih’e gördüm.

16 22
Apaçık söylüyor Îsâ; Reddeder Mesih’i niye?
Anlar vallahi kör olsa. “Ana babası var” diye;
Bel´am tefsiri olmasa, “Gökten gelmedi bu” diye;
Mucize apaçık gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

78
23 29
O zaman göklerden gelen, Bel´am’lar tefsir yapıyor,
Bu zaman da geldi gökten. Öküzleri doğurtuyor.
Geline geldi göklerden; İnek ne işe yarıyor,
Seçilmiş anneye gördüm. Bre körler diyegördüm.

24 30
“Ana babası olmayan, Rûhulkudüs gökten gelmiş,
Îsâ” bekliyor Allah’tan. Havva ondan gebe kalmış;
Anasız babasız insan, Adem işte öyle gelmiş,
Yaratmamış Allah gördüm. Cennetten dünyaya gördüm.

25 31
“Hayat ağacı ve suyu”, Çan kulesindeki horoz,
Vallahi Mesih’in soyu. Bunu anlatır diyoruz.
Benden oldu Âdem deyû, Hayat ağacı o horoz,
Anlatıyor Mesih gördüm. Hayat suyu ondan gördüm.

26 32
“Âdem’le Havvâ cennetten, İlk insan hazreti Âdem,
Bu dünyaya düştü gökten”, İlk kadın Havvâ vâlidem;
Sanıyor bunlar gerçekten; Anasız babasız Âdem,
Vah eyvah vah diyegördüm. Oldu sanır bunlar gördüm.

27 33
Balçıktan bir heykel yapmış, O horoz melekleriyle,
Üflemiş, ayağa kalkmış; Dişileri eşleriyle,
Allah Âdem’i yaratmış, Yarattı Rabb’ın emriyle,
Bu şekilde sanır gördüm. Bidâyette diye gördüm.

28 34
“Âdem’den bir kemik almış, “Ricâl” sûresi demiyor;
Havvâ o kemikten olmuş”, Bak “Nisâ sûresi” diyor.
Sanan âlim, zâlim olmuş, Dişiden yarattık diyor,
Kadını hor görür gördüm. İlk insanı Kur´an gördüm.

79
35 41
Önce yarattık bir dişi; Îsâ Âdem gibi diyor,
Ondan yaratıldı eşi. Kur´an açıkça söylüyor.
Onlardan oldu çok kişi, Îsâ gibi doğdu diyor,
Diyor Kur´an size gördüm. Âdem Baba burda gördüm.

36 42
Havvâ değil o ilk dişi; Havvâ Meryem gibi yerde;
Âdem değil onun eşi. Seçmiş Allah onu bir de.
İlk insandır o ilk dişi, Rûhulkudüs’le gerdekte,
Eşi ondan doğdu gördüm. Hâmile kalırken gördüm.

37 43
Adem’den önce insanlar, Havvâ’dan doğurdu Allah,
Hayvan gibi çoğaldılar. Hazreti Âdem’i vallah.
Rûhulkudüs’le dolanlar, “Baba” Rûhulkudüs vallah,
Âdem ile başlar gördüm. Îsâ’da, Âdem’de gördüm.

38 44
İnsânî ruhları vardı, En büyük melâikeden,
Rûhânî ruhları yoktu; “Istıfâ” edilip gelen,
Nûrânî ruhları yoktu, İnsan sûretinde Âdem,
Din, îman bilmezler gördüm. İlk peygamber diye gördüm

39 45
Âdem’le Havvâ’ya kadar, İbrâhim gibi Âdem de,
Doğmuş çoğalmış insanlar. “Baba” sayılıyor bir de!
Sorumsuz Âdem’e kadar, Âdem’le başladı yerde,
O insanlar diye gördüm. Enbiyânın soyu gördüm.

40 46
“Minel-melâike rusül”, İlk Kâbe’yi yaptı mâdem,
İdi cennette o resul! Tevhîdin babası Âdem.
Istıfâ edilen ilk resul, İbrâhim’den önce Âdem,
Meleklerden Âdem gördüm. Tevhîdin babası gördüm.

80
47 53
“İnnellâhestafâ Âdem, Kan dökmeyi, öldürmeyi,
Ve Nûh ve Âl-i İbrâhim, Onlara zinâ etmeyi,
Ve Âl-i İmran” benim, Ve nikâhsız evlenmeyi,
Istıfâmla oldu gördüm. Yasakladı Allah gördüm.

48 54
“Biz seni takdis ederken, Düşman oldu kör şeytanlar,
Kan dökücü bir beşerden, Etrafındaki insanlar.
Halîfe olur mu” diyen, Âdem’le Havvâ kaçtılar,
Melekleri şaşkın gördüm. Hicret eylediler gördüm.

49 55
Âdem melâikedendi; Allah’ın emriyle Mekke,
Istıfâ edilip geldi. “Vudia linnâs bi Bekke”,
Melekler sırrı öğrendi, Âdem’in eviydi kabe,
Secde eylediler gördüm. İlk Beytullah idi gördüm.

50 56
Cinnîlerdendi o zaman, Âdem misâl enbiyâda,
Secde etmeyen kör şeytan. Bilindi Allah dünyada.
İnsanlarda o kör şeytan, Halîfetullah dünyada,
Kan gibi dolaşır gördüm. Enbiyâ Beytullah gördüm.

51 57
Âdem’le Havvâ dünyada, “Âdem’le Havvâ cennetten,
Cennet gibi bir diyarda, Kovulup düştü göklerden”
Yiyip içiyorlar orda, Sanan, Mesih’i de gökten,
İmtihana kadar gördüm. Öyle bekler diye gördüm.

52 58
Meyvesi mü´minler mâdem, Apaçık âyetler bile,
“Cennet şeceresi” Âdem. Yanlış meal ve tefsirle,
Allah izin vermez mâdem, Gelmiş akıl almaz hâle,
Yemek haram olur gördüm. Şu kutsal kitaplar gördüm.

81
59 65
“Îsâ lâzım değil bize, Affetti Allah onları,
Gelse zâten uyar bize”, Buluşturdu kurbanları.
Diyor “kör kılavuz” size, Âdem - Havvâ çocukları,
Şu çağdaş Bel´am’lar gördüm. İlk mü´minler diye gördüm.

60 66
“Bazı haramları helâl “Meş´aril-harâm” evleri,
Kılmaya benim yetkim var. Oturdukları yerleri.
İncil’de, Kur´an’da yazar; Peygamberlerin işleri,
Bu yetki Allah’tan, gördüm. “Âyât-ı Beyyinât” gördüm.

61 67
“Bu yetkiyi nerden almış”, İbrâhim Hâcer’i çölde,
Diye Bel´am’lar kızarmış. Kâbe’nin olduğu yerde,
Yetkiyi Allah’tan almış, Mağara gibi bir evde,
O zaman - bu zaman gördüm. Bırakıp da gitti gördüm.

62 68
“Nasıl gelip ne yapacak, O evin kuyusu zemzem;
Ne söyleyip ne yazacak”; Kuyuyu yapmıştı Âdem.
Bel´am’lara mı soracak, Doğurdu Hâcer vâlidem,
Bire gâfil diyegördüm. İsmâil’i orda gördüm.

63 69
“Ve yuallimuhul-kitâb”, İsmâil de büyüyünce,
Allah öğretiyor, ahbab. Evi yaptılar güzelce.
Benim kitabım dört kitap, Tevhîd inancı böylece,
Mesih, Rûhulkudüs gördüm. Oradan yayıldı gördüm.

64 70
Âdem’le Havvâ Mekke’de, Gelen bütün peygamberler,
Arafat - Müzdelife’de, Birbirini tasdik eder.
İlişkiyi kestiler de, Mesih ile havâriler,
İhrâma girdiler gördüm. Tevhîd meş’alesi gördüm.

82
71 77
Ahmed ve Kur´an’a îman, Tevrat’ı, İncil’i inkâr
Eder Mesih’e inanan. Eden, Kur´an’ı da inkâr
Kıyâmete kadar Kur´an, Etmiş olur, arkadaşlar;
Tevhîd meş´alesi gördüm. Kâfir olur diyegördüm.

72 78
Baştan sona bak şu Kur´an, “Gerçek Tevrat, İncil varmış,
Bahseder İncil - Tevrat’tan. Eldekiler uydurmaymış”,
Özetliyor bak şu Kur´an, Diyenler iftirâ atmış,
Tevrat’ı, İncil’i gördüm. Allah’a Kur´ana gördüm.

73 79
Tevrat, İncil okumayan, Açık Kur´an’ın hitâbı;
Anlamaz Kur´an’ı inan. Ellerindeki kitâbı,
Tevrat’a, İncil’e düşman, Okudukları kitâbı,
Olmuş müslümanlar gördüm. Tasdik eder diye gördüm.

74 80
Tevrat, İncil, bozulmuşmuş; Çıkarma - ilâve ile,
Geçersizmiş, gereksizmiş; Yanlış meal ve tefsirle;
İman etmek gerekmezmiş, Suçluyor tahrîf etmekle,
Diyor şu hocalar gördüm. Kur´an, Bel´am’ları gördüm.

75 81
Yahudi uysun Tevrat’a, Büyük tahrîfât Kur´an’da,
Hristiyan da, İncil’e; Yapıldı Ahmed’den sonra.
Ellerindeki kitaba Bildiriyor Allah bana
Uysunlar der Kur’an, gördüm. Tahrîfâtı diye gördüm.

76 82
Bozulmuş, geçersiz olsa; Pek çok ayet alınmadı,
Allah bilmiyor mu, hâşâ; Şu Kur´an’a konulmadı.
Uysunlar der miydi hâşâ, Asılları korunmadı,
Şu Kur´an’da Allah, gördüm. Malesef Kur´an’ın gördüm.

83
83 89
Hadisler gibi Kur´an da, Yanılmayan Allah gibi,
Yazıldı yüzyıllar sonra. Sanki peygamberi gibi,
Bilinmiyor râvisi de, Sözü “ âyet, hadis” gibi,
Üstelik âyâtın gördüm. Kabul ediliyor gördüm.

84 90
Noktayla hareke ile, Kendisi yazar ve söyler,
Surelerin tertibiyle, “Allah böyle söylüyor” der.
Mana tahrîfâtı ile, Şu mealler, şu tefsirler,
Tahrîf etmiş eden, gördüm. Yalan yanlış dolu gördüm.

85 91
Elinizdeki Tevrat’a Havârilerin her biri,
Elinizdeki İncil’e Allah’ın bir peygamberi.
Elinizdeki Kur´an’a Rivayettir İncil’leri,
Uyun diyor Kur´an gördüm. Onların Mesih’ten gördüm.

86 92
Aslı elbette vahiydir, Allah’ın vahyiyle onlar,
Tahrîfât sonraki iştir. Konuşur, şahitlik yapar.
İnanan mes´ul değildir, Ashâba benzemez onlar,
Tahrîf eden mes´ul gördüm. Onlar peygamberdir gördüm.

87 93
İman edin kitaplara, “Resullerin işleri” der,
Dikkat edin tahrîfâta. “Pavlus’un mektubu bu” der,
Uymayın şu belamlara, “Gerçek İncil işte bu” der,
Diyor Allah, Mesih gördüm. Saptırır kilise gördüm.

88 94
Ahbâr ve ruhbânı “Erbâb” Hahama, papaza kızıp,
Yapmış onlar kendine “Rab”! Tevrat’ı, İncil’i tekzib
Müslümanlar dahî “Erbâb” Etmedi Muhammed tekzib;
Yapmış hocaları gördüm. Tasdik etti diye gördüm.

84
95 101
Muhammed’i, papaz - haham, “Sirk cambazı ve hokkabaz,
İsmi gibi bilir, anam. Cinci, büyücü, sihirbaz”
“Tezgâh” kaygısından Bel´am, Sanır enbiyâyı papaz,
Îman etmez diye gördüm. Haham, hoca diye gördüm.

96 102
“Kitapların âyetleri, Rûhulkudüs’le ekildi,
Apaçık” diyor her biri! Rûhulkudüs’le dirildi;
Anlayana âyetleri, Mesih’le havârileri,
Apaçıktır diye gördüm. Dirilen ölüler gördüm.

97 103
Peygamberleri seçiyor, Bilinir mezarda yatan,
Âyetleri vahyediyor. Taşındaki yazısından.
Mânâsını öğretiyor, Ashab-ı Kehf’i tanıtan,
Cibril, âyetlerin gördüm. “O“ rakim taşıdır gördüm.

98 104
Âyetleri îzâh eder, Şimdiki gibi Yahudi,
Açıklar ve tatbik eder. Gökten Mesih’i beklerdi.
“Postacı” değil resuller; Yahudi görmeden geldi,
Muallim ve “üsve” gördüm. Gökten Mesih Îsâ gördüm.

99 105
Mûsâ’nın elinde âsâ, Ölüp giden peygamberler,
Ölüyü diriltti Îsâ! Mesih ile ekilmişler.
Sihirbaz sanır okusa, İşte dirilen ölüler,
Resulleri bunlar gördüm. O resuller diye gördüm.

100 106
“Kalk” deyince ölü kalkmış, Yatıp da uyumuş gibi,
“Çık” deyince şeytan çıkmış, Ölüp gitmişti her biri.
Hastalar ayağa kalkmış, Uykudan uyanmış gibi,
Üfleyince sanır gördüm. Yeniden doğmuşlar gördüm.

85
107 113
Yeni bir isim - kimlikle, Mesih değil bunu yazan,
Doğmuş yeni bedeniyle. Diyemez insafı olan.
Bilmiyor âilesiyle, Görür Müjde’yi okuyan,
Kendisi de sırrı gördüm. Kör gözü açılır, gördüm.

108 114
Allah vahyetmeye başlar; Âdem Baba’dan bu yana,
Onlar uyanmaya başlar. Zaman zaman bu cihâna,
Ashâb-ı Kehf arkadaşlar, Ashâb-ı Kehf geldi, ana;
İşte o resuller gördüm. Rûhulkudüs ile gördüm.

109 115
Ashâb-ı Kehf Mesih ile, Muhammed de Nûr Dağı’nda,
Buluştular vahiy ile; İnzivâda, mağarada.
Rabb’ın bildirmesi ile, Ashâb-ı Kehf’tendi o da,
O zaman - bu zaman gördüm. Kendi dahî bilmez gördüm.

110 116
“Sümme beasnâhum” diyor, “Onlara muttalî olan,
“Dirilttik onları” diyor. Korkup kaçar” diyor Kur´an.
Onlar kendini gizliyor, Kimliğini açıklayan,
Kur’an-ı Kerim’de gördüm. Dışlanır, taşlanır gördüm.

111 117
Haçtaki Mesih, dirilmiş; O sebeple havâriler,
Havârileriyle gelmiş! Gerçek kimliğini gizler.
Yirmi asır sonra gelmiş Sâde “biz resulüz” derler,
Şu dünyaya tekrar, gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

112 118
Mucize isteyen varsa, Âsâsıyla Mûsâ Nebî,
Burda yahu Mesih Îsâ, Görünüyor yılan gibi.
Dirilmiş de gelmiş Îsâ, Ashâb-ı Kehf, Kıtmir gibi
Resullerle burda gördüm. Görünür, korunur gördüm.

86
119 125
Gelene göre yüzümüz, Mûsâ da Ashâb-ı Kehf’ten;
Değişiyor görüntümüz. Ölmüş dirilmiş yeniden.
Yûsuf misâl görünürüz, İlm-i ledün öğrenmeden,
Nasipliye bizler gördüm. Mûsâ dahî bilemez gördüm.

120 126
Görüntümün değişmesi, Mûsâ misâl Hızır ile,
Allah’ın bir mucizesi; Buluşuyor Cibrîl ile,
Buna şahit havârisi, Rûhulkudüs Mesih ile;
O zaman - bu zaman gördüm. Ashâb-ı Kehf burda gördüm.

121 127
Dışlandılar, taşlandılar, Mûsâ Hârun âilesi,
Mağarada yaşadılar. Büyük İmran âilesi.
Mâbed olmuş mağaralar, Küçük İmran âilesi,
Resullerden sonra gördüm. Büyüğünden gelir gördüm.

122 128
Kutsal Kitaplarda bunlar, Firavuna vaaz eden,
Kuş diliyle yazılmışlar. Dokunma Mûsâ’ya diyen,
İlm-i ledün bilmeyenler, Din - îmanını gizleyen,
Bunları anlamaz gördüm. O “mü´min” İmran’dır gördüm.

123 129
O zamanki gibi geldik, Ashâb-ı Kehf’ten olanlar,
Rabb'in vahyi ile bildik. Yetim çocuk sayılırlar.
Apaçık îzâh eyledik; “Sekîne - defîne” onlar,
Esrârı, Müjde’de gördüm. Biribirini arar gördüm.

124 130
Ashâb-ı Kehf varakları, Kaya gibi kalçalardan,
Kutsal Kitap yaprakları. Çıkıp da Nil’e atılan,
“Antika” sanır onları, Pişmiş balık anasından,
Bilmeyenler diye gördüm. Yahovet’ten çıkmış gördüm.

87
131 137
Delikten denize dalar, “Zülkarneyn” iki karında;
Ana rahmine insanlar. İki ananın karnında.
Pişmiş balçıktan insanlar, O zamanda - bu zamanda,
Doğar diyor Kur´an gördüm. Aynı Kral doğar gördüm.

132 138
Ana rahminden çocuklar, Beşer bedeniyle Hızır,
Balık misâl çıkar - doğar; Temessül eder dolaşır.
Hayat denizine dalar, Zülkarneyn işte o Hızır,
Yüzer - gezer diye gördüm. Mûsâ’nın yoldaşı gördüm.

133 139
“Balçığa batan” o güneş, Kehf sûresinde bak onlar,
Rûhulkudüs Mesih kardeş. Hızır ile buluşmuşlar;
Balçıktan doğar o güneş, İlm-i ledün öğrenirler,
Resullerle burda gördüm. Kral’dan resuller gördüm.

134 140
“Doğuya batıya gider, Mûsâ’yla Hârun’dan kalan,
Kral güneşi seyreder”! Meleklerle gökten gelen,
Güneş misâlinden çözer, O “sekîne” doğar yerden;
Zülkarneyn esrârı gördüm. İns-ü cin fark etmez gördüm.

135 141
Güneş batar, ama ölmez; Hızır ile bulduk yine,
Hiçbir işi geri kalmaz. Yıkık duvarda defîne!
Din adamları anlamaz, Defnedilenler kabrine,
Zülkarneyn Mesih’tir gördüm. Dirilmiş, doğmuşlar gördüm.

136 142
“Kral” ama devleti yok; Gökten gelmişler bu yere;
Sarayı yok, ordusu yok. Meleklerle annelere!
Mesih’ten başka Kral yok, Tabut gibi bedenlere,
Bu evsafta diye gördüm. Gizlenmiş defîne gördüm.

88
143 149
“Sekîne” geldi göklerden; “Kurşundan yapılmış sed”,
Resuller, Ehl-i Beytiylen. Ashâbı ile Muhammed!
Buluştu ilm-i ledünlen, Zülkarneyn misâl yapar sed,
O zaman - bu zaman gördüm. Bilcümle enbiyâ gördüm.

144 150
Hızır’la buluşan Mûsâ, Ye´cûc ve Me´cûc’e karşı,
Mesih’le buluşan Mûsâ. Fitne ve fesâda karşı,
Vallahi burada Mûsâ, Sed çekmek onların işi,
“Meracel-bahreyn”de gördüm. Resullerin diye gördüm.

145 151
Buluştuk biz Mûsâ ile, Bakır kazan gibi onlar,
İstanbul’da vahiy ile; Ateşlere atılsalar,
Cennet sekînesi ile, İbrâhim misâl yanmazlar,
Resullerle burda gördüm. Dönmezler hak yoldan gördüm.

146 152
Buluşuyor, bilişiyor, Dâvud’un zırhı, îmanı.
Birbiriyle tanışıyor. Resulleri iyi tanı.
Hızır onları gizliyor, Misâl farklı, hepsi aynı,
Destekliyor diye gördüm. “Bünyânun mersûs”dur gördüm.

147 153
Mesih ile havâriler, Hızır “ defîne avcısı”,
Buluşur, beraber gezer. Zülkarneyn “sed yapıcısı”,
“Bu sırları gizleyin” der, Sanır hahamı, hocası,
İlk zamanlar diye gördüm. Papazı, Bel´am’ı gördüm.

148 154
“Reşid” olunca peygamber, İçten birbirine bağlı,
Resul olduğunu söyler; Havârilerim îmanlı.
Allah isteyince söyler, Yıkamaz Domuz - Deccalı,
Açıklar resuller gördüm. Seddini Mesih’in gördüm.

89
155 161
Mucizeleri resuller, “Yetim çocukların evi”,
Açıklar, îzâh ederler. Miryam ve Hârun’un evi.
Mucize görmez münkirler, Mûsâ Peygamber o evi,
o zaman - bu zaman gördüm. Başkasının sanır gördüm.

156 162
O “gariplerin gemisi”, Kayaların arasından,
Mûsâ Nebînin kendisi. Bir delikten yolu bulan,
Resullerin her birisi, Atlayıp denize dalan,
Zamanın Nûh’udur gördüm. O balık Mûsâ’ymış gördüm.

157 163
Mûsâ katil olmasaydı, Balık denize atladı,
O yollarda yanmasaydı, Mûsâ rüyâdan uyandı;
Firavun ile kalsaydı, Seneler sonra anladı,
Çok zâlim olurdu gördüm. Mânâsını Mûsâ gördüm.

158 164
Hızır Mûsâ’yı kaçırdı, Allah seni korumasa,
Tanınmaz hâle getirdi. Keserdi Firavun duysa.
Mâsum çocuk Mûsâ idi, Kardeşlerine dön Mûsâ,
Ölen de nefsidir gördüm. Diyor Hızır ona gördüm.

159 165
“Fektulû enfüseküm” der, İlm-i ledün istiyorsan,
Onlara Mûsâ Peygamber! Vahiy, kitap istiyorsan,
Hızır’dan beller resuller, Korkma Mûsâ Firavundan;
Nefsi öldürmeyi gördüm. Dön Mısır’a diyor gördüm.

160 166
O çöllerde, o dağlarda, Mûsâ misâl peygamberler,
Perişan oldu yollarda; Yanıp pişer, rüşde erer.
Mûsâ buna kızıyor da, Hızır’la yolculuk eder,
Hızır’ı suçluyor gördüm. Senelerce onlar gördüm.

90
167 173
Ashâb-ı Kehf’ten olanlar, Zindandaki arkadaşlar,
Geçmişini bilmiyorlar. Rüyâyı Yûsuf’a sorar.
Hızır’dan öğreniyorlar, Rüyâ ile haber yollar,
Mûsâ misâl onlar gördüm. Allah kullarına gördüm.

168 174
Gece sarayına giren Mekke’nin fethi rüyâda,
Ve “bizi yargıla” diyen, Görüldü Kurban rüyâda.
Gençler rüyâ yolu ilen, Ezan görüldü rüyâda,
Dâvud’u uyarır gördüm. Ömer tarafından gördüm.

169 175
“Batşeba”yı söylüyorlar, Yûsuf misâl peygamberler,
Diye Dâvud Nebî ağlar; Rüyâyı tâbir ederler.
Tövbe eder, ağlar, yanar, Allah’tan gelir haberler,
Pişer, olur reşid gördüm. Rüya ile dahî gördüm.

170 176
“Rüyâ ile vahiy gelmez, Kral’ın emrinde olan,
Rüyâya îman edilmez, “Mehârib - temâsil” yapan,
Rüyâyla amel edilmez” Yönlendiriyor rüyâylan,
Diyen münkirleri gördüm. İnsanları diye gördüm.

171 177
Resullerin zamanında, “Şeytan karışır rüyâya,
Geldi âyetler rüyâda. İnanma sakın rüyâya”,
Tevrat, İncil ve Kur´an’da, Diyor kör şeytanlar güya,
Pek çok misâl vardır gördüm. Aklı sıra diye gördüm.

172 178
Firavun rüyâ görüyor, Uyanıkken her işine,
“Edğâsü ahlâm” bu, diyor. Karışıyor düşüncene,
Apaçık haber oluyor, Mealine, tefsirine,
Yûsuf’un tâbiri gördüm. Vaazına şeytan gördüm.

91
179 185
Âyetler gibi rüyâlar, Mehdî, “Ben Mehdî’yim” demez;
İnsana “fitne” olurlar! Mesih, “Ben Mesih’im” demez;
Elbet doğru anlayanlar, Apaçık îlân eylemez,
Hidâyete erer gördüm. Diyen hocaları gördüm.

180 186
“Lekad sadakallâh” dedi, “Işık gibi, bir nur gibi;
Rüyâyı tasdik eyledi! Gelecek sanki ruh gibi;
“Vahyin bir cüzüdür” dedi, Şahs-ı mânevî gibi”,
Muhammed rüyâya gördüm. Diyor kör Bel´am’lar gördüm.

181 187
Süleyman’ın “kazanları, Olmadan şahs-ı hakîki,
Havuzları”; ocakları, Şahs-ı mânevî olmaz ki!
Âilesi, çocukları, Îmandan mes´ul olmaz ki,
Ehl-i Beyti diye gördüm. O zaman insanlar gördüm.

182 188
Şeytan bile işe yarar, Çok büyük vazifeleri,
Süleyman’a ocak kurar. Yapıyormuş kendileri.
Kullanmayı biliyorlar, Yapamazmış o işleri,
Resuller şeytanı gördüm. Mehdî - Mesih diyor gördüm.

183 189
En azılı şeytanları, Mesih, Bel´am işi yapmaz;
İnsanları ve cinleri, Şu fânî dünyaya tapmaz.
Tasarruf eder her biri, Saltanat ile uğraşmaz;
Süleyman da misâl gördüm. Kutsal tezgâh kurmaz gördüm.

184 190
Kısâs-ı enbiyâ ile, Görünmeyen, bilinmeyen,
Öğretiyor vahiy ile. Apaçık îlân etmeyen
Hepsi aynı ilim ile, Mesih’e, îman etmekten,
Muallim resuller gördüm. Kullar mes´ul olmaz gördüm.

92
191 197
“Görünecek, bilinecek; “Ashâb-ı Karye”, Antakya;
Fânî bedenle gelecek; Tarsus, Adana, Konya;
Apaçık îlân edecek”, Geziyor havâri bu ya,
Diyor İncil - Kur´an gördüm. İzmir, İstanbul’da gördüm.

192 198
Mesih ile havâriler, Yuhanna ile Meryem de,
Anadolu’dan çıkarlar. Gizleniyorlar Efes’te.
Yâsin sûresinde onlar; Roma, Yahudi her yerde,
Antakya - Konya’da gördüm. Onları kovalar gördüm.

193 199
Bak şu tepedeki mezar; Meryem’i kestiler orda;
Kökü tâ Kudüs’e uzar. Efes’teki mağarada.
Baştan başa kutsal mezar, Vallahi gördüm rüyâda,
Anadolu diye gördüm. Al kanlar içinde gördüm.

194 200
Îsâ Rûm’a gönderiyor; Rüyâ yakaza hâlinde,
Ahmed Rûm’a gönderiyor; Uyandım dehşet içinde.
Hedef İstanbul’dur diyor, Yastığım selin içinde,
Îsâ da, Ahmed de gördüm. Kalmış gözyaşımdan gördüm.

195 201
Bir sûreye isim olmuş, Aslanlara atıldılar;
Tek şehir İstanbul - “Rûm”muş; Hendeklerde yakıldılar;
Allah’ın dini yayılmış, Asıldılar, kesildiler,
Rûm’dan tüm dünyaya gördüm. Havâri resuller gördüm.

196 202
Kan ektik biz topraklara; Mağarada yaşıyorlar;
Can ektik biz topraklara; “Karye”lere gidiyorlar;
Kızılhaç – Kızılay’lara, Mesih’i anlatıyorlar,
Renk vermiş kanımız gördüm. Diyor İncil - Kur´an gördüm.

93
203 209
Mesih ordusuyla gökten, Gökten gelmiş, yerden çıkmış;
Gelecek diye bekleyen, Ölüler dirilmiş, kalkmış;
“Mâ enzelerrahmân” diyen, Ashâb-ı Kehf resullermiş,
Katiller Yahudi gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

204 210
Mesih’in Resulleriyiz, Türkiye’de o “karye”ler;
Îmana dâvet ederiz; Karyeye gelen resuller,
Apaçık tebliğ ederiz, Şahitlik yapıp gitmişler;
Diyor havâriler gördüm. Şahitlerim şehit gördüm.

205 211
Siz de bizim gibisiniz, İşte mezarından kalktı;
Resul mesul değilsiniz. Gömüldüğü yerden çıktı;
Tebliğden vazgeçmezseniz, İşte Türkiye’den çıktı,
Öldürürüz derler gördüm. Havâri resuller gördüm.

206 212
“Ehl-i Kitabız” diyorlar; Kaçmışlar bak İsrail’den;
Din adına kesiyorlar; Anadolu olmuş mesken.
Havârilerimi onlar, Şimdi çıkan Türkiye’den,
“Allah için” keser gördüm! Avrupa’ya gider gördüm.

207 213
Resulleri inkâr eden, İçinden çıktığı halklar,
Kâfir olur fark etmeden. Resullere inanmazlar.
“Yâ leyte kavmî” diyen, Hicret etmiş peygamberler,
Halkı için ağlar gördüm. Bu sebepten diye gördüm.

208 214
“Mesih ordusuyla gökten, Resulleri reddedenler,
Gelecek diye bekleyen; Kendileri kaybederler.
Boşa bekler” diyor Kur´an; Mesih ile havâriler,
“Yâ hasreten” diyor gördüm. Hicrette, batıda gördüm.

94
215 221
“Ben Mesih’im” dedim diye, “Fe lâ temterunne bihâ”;
Ayağa kalktı Türkiye. Şüphe etmeyin sakın ha;
Yahudi gibi Türkiye, Îman etmeyen yanar ha,
Tarihten ders almaz gördüm. Diyerek uyarır gördüm.

216 222
Ashâb-ı Kehf’e o karye, “Kur´an-ı Mecîd”le Münzir,
Mezar olmuş bak Türkiye. Apaçık uyarır, gelir!
Uyan, uyan ey Türkiye, “Acayip” der buna kâfir;
Mesih burda diyegördüm. Kabul etmez vahyi gördüm.

217 223
Mesih güneşi batıda; İhtilâf eder mezhepler,
Doğdu, batı Avrupa’da. Cemaatler ve hizipler.
Resulleri ile burda, Mesihi de dinlemezler,
Bu zamanda diye gördüm. Diyor şu Kur´an’da gördüm.

218 224
Ben size “âyât”la geldim; Ahd-i atik - Ahd-i cedîd;
“Hikmet - Beyyinât”la geldim; Tevrat ve İncil’e dedik.
“Sırât-ı mustakîm benim, “Ahd-i âhir zaman” dedik,
Beyyinâtım” diyegördüm. Şu Müjde’ye diyegördüm.

219 225
“Fettekullâh ve etîûn”, Mâide’yi indiririm,
Der Mesih, “Allah’tan korkun; Mesih’imi gönderirim,
İtaat edin ve uyun, İnanmayanı yakarım,
Îman edin” diyegördüm. Diyor yüce Allah gördüm.

220 226
Cemaat, mezhep - hizipler, “İhdinassırâtel-mustakîm”
Mesih’e îman etmezler; Diyen bana gelsin derim.
O “ahzâb”a, “keferû” der; “Hâzâ sırât-ı mustakîm”,
“Feveylun” der Kur´an gördüm. Diyen Mesih burda gördüm.

95
227 233
Mesih “Beyyinât”la gelir; Beyyinât devam edecek;
Kur´an-ı Mecîd’le gelir; Resuller îzâh edecek;
Şahitleri ile gelir; Tahrîfâtı düzeltecek,
Resulleri ile gördüm. Biiznillah Mesih gördüm.

228 234
Kitaplar ile resuller, Siyak - sibâka bakmadan;
Bu zamanı bildirdiler; Konuya vâkıf olmadan;
“Kurtulur îman edenler, Tefsirler, mealler yapan,
Mesih’e” dediler gördüm. Tahrîfât yapıyor gördüm.

229 235
“Ahd-i âhir zaman” budur; “Vemâ katelûhu” diyor;
Sırât-ı mustakîm budur. Yahudiyi yalanlıyor;
“Leilmun lissaat” budur; İncil’i tasdik ediyor,
Mesih’tir, Müjde’dir gördüm. Bu konuda Kur´an gördüm.

230 236
Resullerimin her biri, “Benzeri asıldı haça,
Âhir zaman mehdîleri. Îsâ kaçtı” diyor hoca!
Onları reddedenleri, Kuyruklu yalana hoca,
Mesih’i reddeder gördüm. Meal, tefsir diyor gördüm.

231 237
Mesih’i reddeden insan, Îsâ haça asılmadı,
Mevlâ’yı reddeder inan! Îsâ katledilemedi,
Tevrat, İncil ve de Kur´an, Îsâ öldürülemedi”,
Bunu söyler diye gördüm. Demiyor ki Kur´an gördüm.

232 238
Beyyinâtım Müjde ile, Mesih Rûhulkudüs yahu!
Havâriler - resullerle, Rûhulkudüs ölmez yahu!
Gider bütün milletlere, Kur´an bunu söyler yahu,
Biiznillah diye gördüm. O ayette diyegördüm!

96
239 245
Îsâ resullere söyler; “O’nu öldürmediler” der,
“Beni öldürecekler” der; Rûhulkudüs’ü kasteder.
“Allah bana bildirdi” der, Ölmeyen bedeni söyler,
Daha hayattayken gördüm. Ölümlüyü değil, gördüm.

240 246
“Îsâ ölmedi” diyen yok; Mesih’in ref´ini haber
O konuda ihtilâf yok. Verdi resuller, İncil’ler.
Vefat hakkında âyet çok, Kur´an bunu tasdik eder,
İncil’de, Kur´an’da gördüm. Yüzyıllarca sonra gördüm.

241 247
İhtilâf edilen konu, Gökten gelen göğe gitti,
“Mesih ve ref”, anla bunu. Resuller şahitlik etti,
Mesih’in ref olduğunu, Yahudi kâfirlik etti,
Yahudi reddeder gördüm. Diyor şu Kur´an’da gördüm.

242 248
Mûsâ’ya isyan ettiler, Konu belli, âyet açık;
Enbiyâyı katlettiler, Tefsirci, mealci sapık.
Meryem’e bühtân ettiler, Yapıyor karmakarışık,
Mesih’i de inkâr gördüm. Apaçık âyâtı gördüm.

243 249
Mesih hakkında ilmi yok; “Yelvûne elsinetehum”;
Şekke düşmüş, şüphesi çok; “Ben kitaptan söylüyorum,
“Gökten gelmiş”, bilgisi yok; Âyetlerden okuyorum”,
“Göğe gitmiş”, bilmez gördüm. Der, Bel´am’lar diye gördüm.

244 250
Mesih kendi gibi sandı, İncil’ler “görüldü” diyor;
Katlettik de öldü sandı. Papazlar “dirildi” diyor!
O, bedene bağlı sandı; Görüleni tanımıyor,
Kendine benzetti gördüm. Resuller o anda gördüm.

97
251 257
“Haça asılan bedenle, O zamanki gibi şimdi,
Görülmedi”, bak İncil’e. Yine beni inkâr etti;
“Lâkin şübbihe lehum”le, Resullerimi reddetti,
Kastedilen budur gördüm. Haham, papaz, hoca gördüm.

252 258
Sûretinin değişmesi, Anlamak istemiyorlar;
Mesih’in bir mucizesi. Dinlemek istemiyorlar;
Havârilerin hepisi, İnanmak istemiyorlar,
Bu sırrı biliyor gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

253 259
Dirildiğini gören yok! “Tevrat, Mûsâ bize yeter;
Görüldüğüne şahit çok! İncil, Îsâ bize yeter;
Rûhulkudüs’e ölüm yok, Kur´an, Ahmed bize yeter”,
Dirilmek yok diye gördüm. Diyor kör Bel´am’lar gördüm.

254 260
Îsâ öldü, Mesih ölmez; Tevrat “Mesih gelecek” der;
Rûhulkudüs Mesih ölmez; İncil “Mesih gelecek” der;
Geliş gidişi görülmez, Kur´an “Mesih gelecek” der;
Ehlinden gayrına gördüm. Üç kitapta icmâ gördüm.

255 261
Görmeyenler bühtân eder; Üç kitapta peygamberler,
Görenleri inkâr eder; “Mesih gelecek” dediler;
“Ehl-i Kitabım” diyenler, Ümmetler icmâ ettiler,
Kâfir olur gider gördüm. Mesih konusunda gördüm.

256 262
“Ve biküfrihim” diyor; Kur´an’da âyet yok imiş,
Ehl-i Kitaba söylüyor. Hadisler de zayıf imiş;
Kâfir olur, kâfir diyor, İnanmak gerekmez imiş,
Mesih’i reddeden gördüm. Diyor kör Bel´am’lar gördüm.

98
263 269
Laf orospusu şu beyler; “Mesih gelmeyecek” diyen,
Kalbi, aklı fuhuş eyler. Üç Kitabı inkâr eden;
Gören de adam zanneyler; “Ben münkirim” diyor zâten,
Orospudan beter gördüm. Kendi ağzı ile gördüm.

264 270
Kur´an’dan önce Kitaplar, Üç kitap ve peygamberler,
Peygamberler, havâriler, Ümmetler, icmâ etmişler!
“Mesih gelecek” dediler; Mesih gelecek demişler,
Kur´an tasdik eder gördüm. İcma ile diyegördüm.

265 271
Yalan mı söylüyor Mûsâ? Güneş balçıkla sıvanmaz;
Yalan mı söylüyor Îsâ? İnkâr eden, iflâh olmaz.
Kur´an’da âyet olmasa, “Gelse de, îman gerekmez”,
Yine îman gerek gördüm. Diyor kör Bel´am’lar gördüm.

266 272
“Kul âmennâ billah” diyor; “Peygamber olarak gelmez;
Hepsine îman istiyor! Gelse de, îman gerekmez;
İdrak etmek istemiyor, Mesih bizi tekzib etmez;
Kitapları Bel´am gördüm. Tasdik eder” derler gördüm.

267 273
Hadisleri inkâr eder; O zamanın hahamları,
“Zayıf, mevzû, uydurma” der; Bu zamanın papazları,
“İsrâiliyyat bunlar” der; Hocaları, Bel´am’ları;
Küfrünü kılıflar gördüm. “Biküfrihim”, benzer gördüm.

268 274
Kur´an’daki pek çok kıssa, Küfrünün kılıfı fasih;
Tevrat’tan, İncil’den, baksa! “Mehdîye uyacak Mesih”!
“İsrâiliyyat mı yoksa, Mehdî Mesih, Mesih, Mesih;
Şu Kur´an da” diyegördüm. Resulleri ile gördüm.

99
275
“Mûsâ, Îsâ bize yeter;
Neme lâzım Muhammed” der;
Din adamı tahrîf eder,
Her zaman Kitabı gördüm.

276
Hahamlar gibi papazlar,
Papazlar gibi hocalar;
Îman gerekmez diyorlar,
Gelen her resule gördüm.

277
Var diyorlar îmanımız,
Resulümüz, Kitabımız.
“Görmez, bakar, bakarsınız”;
Diyor Mesih size gördüm.

278
Her gelen resule îman
İster Tevrat, İncil, Kur´an;
Kâfir olur inanmayan,
O zaman - bu zaman gördüm.

279
Apaçık söyledim size,
Îman edin, îman, bize!
Şu Müjde hidâyet size,
Resuller de mehdî gördüm.

100
BEL´AM
BİSMİLLAH - BİİZNİLLAH

1 6
“En büyük âlim - evliyâ”, “Âlimler - evliyâlar,
Bilinirdi Bel´am güyâ; Mehdî - Mesih bekliyorlar.
Îman etmedi Mûsâ’ya, Gelseydi görürdü onlar”,
Kâfir oldu Bel´am gördüm. Der size Bel´am’lar gördüm.

2 7
Firavuna yaltaklandı; “Îsâ’ya îman edenler,
Mûsâ’ya karşı havladı. Ayak takımı” dediler,
Bel´am’a uyanlar yandı, “Günahkâr bunlar” dediler,
Kâfir oldu diye gördüm. Devrin Bel´am’ları gördüm.

3 8
Ağzından salyalar akan, Adam yerine konmayan,
Köpeğe benzetti Kur´an. Resuller sıradan insan!
Din nâmına tezgâh kuran, Fitne oldu bu her zaman,
Din adamı Bel´am gördüm. Büyüklenenlere gördüm.

4 9
Din adamları ve halklar, “Büyüklere göstermiyor,
Bel´am’lara kanmasınlar, Küçüklere gösteriyor;
Diye yazıyor kitaplar; Günahkârları seçiyor,
O Bel´am misâldir gördüm. Allah” dedi Mesih gördüm.

5 10
Îsâ’ya Ahmed’e karşı Kitap yüklü eşşeklere,
Çıkmadı mı Hahambaşı? Bel´am gibi köpeklere,
Patriği - Papazı karşı, Göstermiyor âlimlere;
Hâlâ Muhammed’e gördüm. Âdetullah böyle gördüm.

101
11 17
Kendileri göremezler; Ahmed’i aforoz eden,
Görenleri küçümserler; Mesih’i de eder zâten.
Resulleri reddederler, Deccala yaltaklık eden,
Her zaman Bel´am’lar gördüm. Bel´am da zavallı gördüm.

12 18
Din adamları ve halklar, Kabul etmedi Ahmed’i,
Bel´am’ın ağzına bakar. Mâlum ya papaz efendi.
Reddetti diye Bel´am’lar, Şimdi de hoca efendi,
Onlar da reddeder gördüm. Mesih’i reddeder gördüm.

13 19
Onların devrinde gelsen, Mesih’in elinde olsa,
Reddederdin onları sen. Gösterirdi bütün nâsa.
“Canımı verirdim” diyen, Âdetullah öyle olsa,
İtini vermezdi gördüm. Haça gerilmezdi gördüm.

14 20
Mûsâ’ya îman etmedi; “Mesih göklerden gelecek;
Îsâ’ya îman etmedi; Bütün dünya seyredecek”,
Ahmed’e îman etmedi; Diyerek Mesih beklemek,
Ettirmedi Bel´am gördüm. Ahmaklıktır diyegördüm.

15 21
Kıyâmet kopacak bunlar, O zaman görmeyen dünya,
Hâlâ îman etmiyorlar. Bu zamanda hiç görmez ya;
Mesih’e karşı Bel´am’lar, Gökten geldim bu dünyaya,
Havlıyorlar yine gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

16 22
Ravzasının eşiğinde, Mesih ile peygamberler,
Oturup ağladım dün de; Biiznillah dirildiler.
Şimdi sıra Mesih’inde, Onlar işte havâriler,
Ya Muhammed diyegördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

102
23 29
Bel´am’ların anlaması, Kimi yanar küle döner;
Mümkün değil inanması. Kimi yanar güle döner;
Ashâb-ı Kehf mağarası, Günahlar sevaba döner,
Olmuş bazı evler gördüm. Îman ve tövbeyle gördüm.

24 30
Türbedârı gibi her gün, Masal değil, misâl bunlar;
Yıllarca bekledim her gün. Anlar kandili yananlar.
Ben de şaştım bulduğum gün, Bu zamanda kurtulanlar,
Resulleri burda gördüm. Mesih’le kurtulur gördüm.

25 31
Şimdi gelse Yuda bile, Sen nerdeysen güneş orda,
Affederdim bu ruh ile. Rûhulkudüs Mesih orda,
Vaftiz eden ateş ile, Gökten gelen sofra orda,
Bu ruh yâ Rab diyegördüm. Bulur seni diye gördüm.

26 32
Yak kandili ateş ile, Deccâliyet zamanında,
Rûhulkudüs Mesih ile. Bel´am zâten iş başında.
“Vaftiz eder ateş ile Kaçın diyor o zamanda;
Mesih” diyor Yahya gördüm. Bel´am’lardan, Ahmed gördüm.

27 33
Ateş ile vaftiz eden, Mesih’e şahitlik eden,
Geldi dünyaya yeniden. Aforoz edilir zâten;
Tertemiz olur yeniden, “Kovacaklar mâbedlerden
Kandili yananlar gördüm. Sizi” diyor Mesih gördüm.

28 34
Mesih şu güneşe benzer; Allah’ın evi bedenin.
Gönüller kandile benzer; Evin de senin mâbedin.
Güneşin nûruyla kalpler, Yanarsa gönül kandilin,
Yanar nûra döner gördüm. “Nûrun alâ nûr”dur gördüm.

103
35 41
“Fî buyûtin ezinellâh”, Küçümsenen havâriler,
Diyor o evlere Allah. Peygamber idi, peygamber.
Güneşle yakıyor Allah, Mesih’e şahitlik eder,
Nurdan kandilleri gördüm. Onlar şimdi, burda gördüm.

36 42
Gizleyin kabahati de; Allah’tan ümit kesilmez.
Mümkünse ibâdeti de. Kim îman eder bilinmez.
Allah sizinle her yerde, Şeytan bile boş çevrilmez,
Hâzır ve nâzırdır gördüm. Gelse bu kapıdan gördüm.

37 43
Günahlar sevaba döner; Şeytan dünyayı istedi,
Sevaplar günaha döner. Allah da dünyayı verdi;
Sevap işledim zanneder, Dü cihânı isteseydi,
Mesih’i reddeden gördüm. Onu da verirdi gördüm.

38 44
Gelen peygamberi inkâr, Kamunun hâlıkı birdir;
Eden dalâlete düşer; Neden bazısı kâfirdir?
Amelleri boşa gider; Her şey zıddıyla kâimdir;
Güzel yaptım sanır gördüm. Îman - küfür gibi gördüm.

39 45
Rûhulkudüs coştu yine, Olmasa gece doğrusu,
Acıyor haça gerene. Olmazdı gündüz doğrusu.
Vah eyvah vah yandı yine, Şeytan da işin doğrusu,
Mesih’i reddeden gördüm. Allah’ın işçisi gördüm.

40 46
Hahamlara - papazlara, Hayır ve şer mâdem Hak’tan,
Acıyorum hocalara; Şeytan lâzım işte ondan.
Uyuyorlar Bel´am’lara, Bu sırrı bilseydi insan,
Bunlar yine diye gördüm. Acırdı şeytana gördüm.

104
47 53
Acısaydın sen şeytana, Düşman değiliz hahama,
Düşer idin tuzağına. Papaza veya imama.
Bu sırrı açmadı sana, Sakın Mesih’e darılma;
Bu sebepten Mevlâ gördüm. Dost acı söylermiş gördüm.

48 54
“İsteyin alacaksınız; Rahmetim de, gazabım da,
Arayın bulacaksınız; Senden yâ Rab, ısrarım da.
İnanın, kurtulacaksınız”, Daha kötü bu zamanda,
Diyor Mesih size gördüm. Bu Bel´am’lar diye gördüm.

49 55
Deccâliyet zamanında, Dünyanın günahı şimdi,
Şeytan zâten iş başında. Onların sırtına bindi.
Bel´am’lar hâkim dünyada, Mesih sözünü söyledi,
Kutsal tezgâhlara gördüm. Sen şahitsin diyegördüm.

50 56
Söylesem tesiri olmaz, Sen nasıl istersen öyle,
Sussam Allah razı olmaz. Olsun yine işte öyle.
Bu Bel´am’lar iflâh olmaz, Kurtulsun Rûhulkudüs’le,
Uyanı da yakar gördüm. Seçtiklerin diyegördüm.

51 57
Yeruşalim yıkılacak İster ineğe tapana,
Demiştim, duymadı ahmak. İster Buda’ya tapana,
Şimdi kıyâmet kopacak Kime istiyorsan ona,
Derim, duymaz bunlar gördüm. Ver müjdeyi diyegördüm.

52
“Âhir zamanda inanan,
Çok az olacak kurtulan”,
Diye kitaplarda yazan;
O zaman, bu zaman gördüm.

105
İSLAM
BİSMİLLAH - BİİZNİLLAH

1 6
İslam Allah’ın dinidir. İslam’ı bazı hocalar,
Allah bir, kitabı birdir. Ahmed’le başladı sanar.
Aynı şeyleri öğretir, Mensuh önceki kitaplar,
Bütün peygamberler gördüm. Şeriatlar sanar gördüm.

2 7
Teslim olmak mâdem İslam, Peygamberlerin sözleri,
İlk müslüman Âdem babam; Kitapları, suhufları,
Bilcümle enbiyâ İslam; Geçerlidir irşadları,
Ümmetler müslüman gördüm. Kıyâmete kadar gördüm.

3 8
Bir tek Allah’a inanan, Bak şu Kur´an’an baştan sona,
Herkes mü´min ve müslüman. Onları anlatır sana.
Muallimi farklı olan, Her peygamber örnek sana,
Dinim farklı sanır gördüm. Kıssa ve sözüyle gördüm.

4 9
Peygamberler muallimdir; Hepsini bilmek istersen,
Hepsi İslam’ı öğretir. Oku Tevrat’tan - İncil’den.
Allah onları söyletir; Çok kısa geçiyor zâten,
Dini öğretirken gördüm. Kur´an’da kıssalar gördüm.

5 10
Hepisini söyletiyor; Enbiyâya vahyeyledi,
Hepisinden öğretiyor; “Kul âmennâ billah” dedi.
Hepsi muallim oluyor, Hepsine îman istedi,
Hâlâ mü´minlere gördüm. Ayırmadan Kur´an gördüm.

106
11 17
İbâdette, îtikatta, Yazanların yorumları,
Hepisi bir şeriatta. Tercüme ve tefsirleri;
Farklılık teferruatta, Kutsal kitap metinleri
Şekilde ve sözde gördüm. Gibi sunuluyor gördüm.

12 18
Bir farklılık varsa şâyet, Dinde en önemli buyruk,
O da Allah’tan bir âyet. Bir olan Allah’a kulluk.
Yetkiyi veren nihâyet, Bunu İncil’de okuduk;
Yüce Mevlâ diye gördüm. Mesih öyle söyler gördüm.

13 19
Bazı haramları helâl, Mesih kime tapıyordu;
Kılmaya benim yetkim var. Kime dua yapıyordu?
Bu yetki Kur´an’da yazar, “Allah’a tapın” diyordu;
Mesih’e mahsustur gördüm. “Bana değil” diyor gördüm

14 20
Gerçek Tevrat - İncil varmış, Mesih Allah’a tapıyor;
Ama onlar kayıp olmuş; Pavlus Mesih’e tapıyor!
Elde olanlar bozukmuş, Mânâ tahrîfi yapıyor,
Diyor din adamı gördüm. Din adamı bozuk gördüm.

15 21
Olmayan kitaba îman, İncil’i tebliğ görevi,
İster mi Allah o zaman? Havârilerin görevi.
Bozuk olan senin kafan, Pavlus bu kutsal görevi,
Senin kalbin diye gördüm. İstismar eylemiş gördüm.

16 22
Ehl-i Tevrat, Tevrat ile, Hazreti Muhammed geldi;
Ehl-i İncil, İncil ile, Yeni bir din getirmedi.
Ehl-i Kur´an, Kur´an ile, Tevhid dinini öğretti,
Hükmetsin der Kur´an gördüm. Bilcümle enbiyâ gördüm.

107
23 29
Tevrat’ı, İncil’i tasdik, Arapça “İslam, Müslüman”
Eden şu Kur´an’ı, tasdik Demek şart olsaydı inan,
Etmeyen hahama yazık; Müslüman demezdi Kur´an
Papaza çok yazık gördüm. Cümle enbiyâya gördüm.

24 30
Tevrat, İncil, Kur´an, Müjde; Allah, Kur´an tekelinde;
Bir tek dini eder müjde. Din, İman da tekelinde;
O din İslamiyet işte; Cennet dahî tekelinde
İnanan müslüman gördüm. Sanır bu Bel´am’lar gördüm.

25 31
Mesih’e îman edenler, Tanrı sever kullarını,
Mesih gibi îman eder. Ziyan etmez îmanını,
Tekfir etmez müjdelerler, Kabul eder duasını;
Mü´mini cennetle gördüm. Dil, önemli değil gördüm.

26
O zamanda Tevrat ile,
Bu zamanda Kur´an ile,
İncil ile, Müjde ile,
Dinimiz İslam’dır gördüm.

27
Arapça “İslam, Müslüman”
Demek şart değildir inan;
İçerik onemli olan,
Lisan değil diye gördüm.

28
Yahudi der, Nasârâ der;
Onlara da müslüman der.
Kendi dinine uysun der,
Ehl-i kitap; Kur´an gördüm

108
ÎMAN
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
Âhir zamanda insanlar, Nasıl geldiğimi gökten,
Nûh kavmi gibi olurlar. Oku - anla şu Müjde’den.
Tanımazlar beni onlar, Daha azgın Nûh kavminden,
Diyor Mesih Îsâ gördüm. Bu zamanda dünya gördüm.

2 7
“Gökten geldim diyor bakın, Dinler, mezhepler, meşrepler,
İnanmayın buna sakın; İhtilâf edegelmişler.
Asın bu kâfiri, asın”, Böyle gelmiş böyle gider,
Diyordu Bel´am’lar gördüm. Kıyâmete kadar gördüm.

3 8
“Anası babası belli, Kitapların metni var da,
Nereden geldiği belli; Hükmü kalkmış tüm dünyada.
Gökten gelmedi, besbelli”, Âhir zaman pazarında,
Diyordu Bel´am’lar gördüm. Din sermaye olmuş gördüm.

4 9
O zaman görmeyen haham, Hayatın her alanında,
Bu zaman görür mü, anam? Deccal hâkim tüm dünyada.
Kör kılavuz papaz, imam, Zihinler işgâl altında;
Gökten Mesih bekler gördüm. Gönüller perişan gördüm.

5 10
“Anası babası belli, İslam’a uygun bir hayat,
Nereden geldiği belli; Yaşamak imkânsız, heyhât.
Gökten gelmedi, besbelli”, Geçersiz olmuş şeriat,
Diyorlar şimdi de gördüm. Tüm dünyada diye gördüm.

109
11 17
Uzak durun Bel´am’lardan, Hardal taneciği kadar
Din tezgâhı kuranlardan. Îmanı olan insanlar,
Mü´minlerim günahkârdan Bu zamanda kurtulurlar,
Olur benim, diyegördüm. Mesih müjdesiyle gördüm.

12 18
Nûh kavmi gibi yapmayın; Dağ gibi günahın olsa,
Bana îmandan sapmayın; Kurtaracak seni Îsâ.
Nâr-ı cahîme atmayın, Cennet müjdesidir Îsâ,
Kendinizi diyegördüm. Îman eden kula gördüm.

13 19
Benim günahım yok diyen, Îman edin, tövbe edin;
Kendini kurtulmuş gören, İbâdete gayret edin.
Helâk olup gitmiş zâten, Etmeyeni zorlamayın,
O yalancı, münkir gördüm. Teşvik edin diyegördüm.

14 20
Rûhulkudüs’le dolmayan, Uzun ve ezber dualar,
Gönüllerde olmaz îman. Pek bir işe yaramazlar.
Şimdi artık âhir zaman; Kısa ve içten dualar,
Kurtuluş Mesih’te gördüm. Makbul olur diye gördüm.

15 21
Günahları bağışlama, Adadım sana kendimi,
Yetkisi verildi bana. Bedenimi, her şeyimi;
Allah’ın lütfu kuluna, Rûhunla doldur kalbimi,
Bu zamanda Mesih gördüm. Diye dua güzel gördüm.

16 22
Bunun için gökten geldim, Sen nasıl istersen öyle,
Kıyâmeti haber verdim. Eyle beni işte öyle;
Bu zamanın Nûh’u benim; Aşkın ile sarhoş eyle,
Benim gemim batmaz gördüm. Diye dua güzel gördüm.

110
23
Dışımızı, içimizi,
Nura döndür hepimizi;
Günahlardan arıt bizi,
Diye dua güzel gördüm.

24
Evlerimiz mâbed olsun;
Gelenler rûhunla dolsun;
Mesih’le hidâyet bulsun,
Diye dua güzel gördüm

25
Yaşadığı güne göre;
Herkes kendisine göre,
Dilsiz, dudaksız, kalplere,
Gelen dua güzel gördüm.

26
Mesih’e îman edene,
Düşman olacaklar yine.
O zamandan bak bugüne,
İncil’de var bunlar gördüm.

27
Sonuna kadar dayanan,
Kurtulacak her inanan.
Onlar küfrettiği zaman,
Sevinin der Mesih gördüm.

28
Sevinin, çünkü mükâfat,
Sizlere ebedî hayat.
Kıyâmet kopacak, heyhât,
Duyan var mı, diyegördüm.

111
DUA
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
“Ben Mesih’im” dedim diye, Îman edenin düşmanı,
Götürdüler mahkemeye. Olur genelde yakını.
Deli, kâfir, sahte diye, Engeller inanmasını,
Halkı kışkırttılar gördüm. Yakına bağlılık gördüm.

2 7
“Öldürün Mesih’i” diyen, Akraba – hısımı gözden,
Sesleri duydum yeniden. Şu fânî dünyayı özden,
Farkları yok Yahudiden, Çıkarıp da îman eden,
Roma’dan bunların gördüm. Îmanını korur gördüm.

3 8
Acı çekmek var kaderde, Mesih olduğumu inkâr,
Yazıyor bu İncil’lerde. Etmeniz için şeytanlar,
Vakit yaklaştı herhâlde, İnsanları kışkırtırlar,
Kurban bayramına gördüm. O zaman – bu zaman gördüm.

4 9
Havârilerimi bulmak, Şahitlerimi söyleten,
Mesih âilesi kurmak; Sensin yâ Rab “Mesih” diyen.
Şu Müjde’yi tamamlamak; Sana söver, bize söven;
İçin vakit gerek gördüm. Bize zulmedenler gördüm.

5 10
Havârilere yapılan, Nûh gibi beddua etsem,
Mezâlim dillere destan. Hakkım var, ama ben etmem.
O zamandan bak bu zaman, Senden dolayıdır mâdem,
Daha kötü diye gördüm. Sen bilirsin diyegördüm.

112
11 17
Senelerdir çektiklerim, “Kendim için seçtim seni”,
Gözlerimden döktüklerim, Demiştin ya bana hani;
Seninle aramda benim, Al götür buradan beni,
Kalsın yine diyegördüm. Çok özledim diyegördüm.

12 18
Sen nasıl istersen öyle, Sağ yanında olan yerim,
Olsun yine işte öyle. Yine de uzaktır derim.
Kurbanını kabul eyle, Kucağın olsun isterim,
Mesih hazır diyegördüm. Kuzucuğun yeri gördüm.

13 19
Çoban ölecek nihâyet. Çok sarhoşum ben bu gece,
Kuzular sana emânet. İçirdin yine iyice.
Günahlarına kefâret, Kucağın da uzak bence;
Olsun çilem diyegördüm. Mesih’i ben, sende gördüm.

14 20
Beni seversin bilirim. Rûhum demiştin sen bana,
Nazım sana geçer benim. Dile gelmez ki bu mânâ.
Kuzularımı isterim, Anlatmak için kuluna,
Mahşer günü diyegördüm. Misâlle söyleyegördüm.

15 21
Dilsiz, dudaksız, gönülden, Kuzularımı sen otlat.
Ettiğim dualar senden. Çoğalt da şeytanı çatlat.
Kurtarırsın sen istersen, Onlara ebedî hayat,
Bütün kullarını gördüm. Nasip eyle diyegördüm.

16
Kul dediğin nedir yâ Rab;
Hepisi bir avuç turâb.
Ne olur çekmesin azâb,
Hidâyet et diyegördüm.

113
VASİYET
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
Tevhîd dininden olanlar, Mesih’in havârileri,
Birbiriyle savaşmazlar. Fetheylemişti kalpleri.
Baskı dahî yapamazlar, Örnek onların her biri,
Kâfirlere bile gördüm. Şimdi de sizlere gördüm.

2 7
Çıkarı için savaşan, “Düşmanlarınızı bile,
“Dinim için” diyor, yalan! Sevin” diyor, bak İncil’e.
Allah yasaklamış, ulan, “Farkınızı böylelikle,
Dinde zorlamayı gördüm. Gösterin” der Mesih gördüm.

3 8
Allah için savaşmayı; Ne söyledimse o zaman,
İşgal, ganimet, yağmayı; Hepsi geçerli bu zaman.
Köle, cariye almayı; Okusun, uysun inanan,
Yasaklıyor Mesih gördüm. Vasiyetim diyegördüm.

4 9
“Femen şâe felyu´min” der; Enbiyânın muallimi,
“Vemen şâe felyekfur” der; Rûhullah-Mesih değil mi?
“Kâfire özgürlük var” der, Resullerin öğretmeni,
Allah kitabında gördüm. Rûhulkudüs Mesih gördüm.

5 10
Savaşan değil, sevişen, Mesih’in evlâdı onlar;
Dövüşen değil, barışan, Rûhulkudüs’ten olanlar;
Darılan değil, konuşan, Rûhulkudüs’le dolanlar,
Fetheder kalpleri gördüm. Bil-cümle enbiyâ gördüm.

114
11 17
Anlattım Müjde’de bunu, “Günahları bağışlayan,
Peygamberlerin soyunu. Dünyaya geldiği zaman,
Hepsinin bir olduğunu, Kurtulur O’na inanan”,
Din – îmanda diye gördüm. Diyor Allah kitap gördüm.

12 18
Ehl-i kitaptan olanlar, Günahlara bulaşmayan,
Tevhîd dinindendir onlar. İslam’a uygun yaşayan,
Farklı dallarıdır onlar, Bulamazsın bir tek insan,
Tevhîd ağacının gördüm. Artık bu dünyada gördüm.

13 19
Ağaçtan kopan sapıklar, Mesih’ten başkası asla,
“Din – îmanım farklı” sanar. Kurtaramaz sizi asla.
Kâfir gözü ile bakar, Bunlar sâbit zâten nasla,
Kendinden gayrına gördüm. Kitaplarda diye gördüm.

14 20
Ağaçtan kopanlar kurur, “Bu zaman, o zaman değil”,
Cehenneme yakıt olur. Diyen ya gâfil, ya câhil.
Âhir zamanda kurtulur, Zamanını Mesih’ten bil;
Onlar da Mesih’le gördüm. Mesih geldi diyegördüm.

15 21
Savaşlar, doğal âfetler, Şahitlerim ile geldim;
Çoğalacak felâketler. Kurtuluşu müjdeledim.
O zamanda bekleyin der, “Şahit ol yâ Rabbi” dedim;
Mesih-Îsâ beni gördüm. Vebal benden gitti gördüm.

16 22
Bina – zinâ çoğalınca, İhtilâfları gidermek,
Dünya günahla dolunca, Mümkün değil iknâ etmek.
Kurtulmak çok zor olunca, Göreviniz müjde vermek;
Kurtarıcı gelir gördüm. Olsun derim size gördüm.

115
23 29
“Ey insanlar tövbe edin; Nasipsiz olan kişiler,
Mesih geldi, îman edin; İsmimden nefret ederler.
Vakti yakın kıyâmetin, “O Mesih” demeyin, derler;
Duyan yok mu” diyegördüm. Duymak istemezler gördüm.

24 30
Şu Müjde’yi Allah bana, Duymak isteyenler gelir;
Elimle yazdırdı, sana. Söze candan kulak verir.
Mesih’in diliyle sana, İstemeyen kendi bilir;
Müjde veren Allah gördüm. Zorlamayın diyegördüm.

25 31
Kapı kapı dolaşmaya, Nûh’un karısı ve oğlu,
Gerek yoktur dalaşmaya. İnanmadı da ne oldu.
İletişim çağı bu ya, Günü geldi, tûfan oldu,
Tebliğ daha kolay gördüm. Vah eyvah vah diyegördüm.

26 32
İnanır nasibi olan, Îman edenleri özgür,
Kitapları okumadan. Bırakın her konuda hür.
İnanmaz nasipsiz olan, Îmanı onu götürür,
Kitapları yutsa gördüm. Doğru yola diye gördüm.

27 33
İncirin altında Buda! Ölümden korkmayın sakın;
Dini öğretiyor o da! Kıyâmetin vakti yakın.
Dini bozulunca, Buda Vâdettiği cennet Hakk’ın,
Puta dönmüş diye gördüm. Sizlere yakındır gördüm.

28 34
Ateist, kâfir, putperest, “Kendini kurtarsın önce”,
Budist, hindu, ateşperest, Diye ettiler işkence.
Müjdelenmelidir herkes, Alay ediyor kendince,
Ayırım yapmadan gördüm. Kör şeytan Mesih’le gördüm.

116
35
Beni reddederse dünya,
Ömrü daha uzamaz ya.
Mahşer günü görecek ya,
Nasıl olsa beni gördüm.

36
Mahşer günü görecekler;
Başlarını dövecekler;
“O Mesih’miş” diyecekler,
Beni reddedenler gördüm.

37
Îman eden sevinecek;
Elhamdülillah diyecek.
Uçup cennete gidecek;
Mesih’le birlikte gördüm.

38
Mesih Allah’ın kapısı;
Sığar kulların hepisi.
“Îman et, kurtul” cümlesi,
Müjde’nin özüdür gördüm.

117
İLÂHÎ
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
Mesih için seçilenler, Kitaplara îmanım var;
Yeni bir ilâhî söyler. Resullere îmanım var;
“O ilâhî Müjde’dir” der, Kurtaracak beni onlar,
Yuhanna vahyinde gördüm. Diyen yanılıyor gördüm.

2 7
Mesih geldi, Müjde ile; Îman ettiğin kitaplar,
Yazdı Müjde’yi eliyle. “Mesih gelecek” diyorlar.
Rûhulkudüs’ün diliyle, “Îman et, kurtul” diyorlar,
Son vahiy bu müjde, gördüm. O zaman Mesih’e gördüm.

3 8
Kutsal kitaplar, resuller, “Mesih gelse de yeniden,
Mesih gelecek dediler. İnanmak gerekmez” diyen;
Kurtaracak O dediler, Anlamıyor peygamberden,
Sizleri o zaman gördüm. Kitaptan, resulden gördüm.

4 9
Şu dünyaya Deccâliyet, İnandığın kitap sana,
Hâkim olur ise şâyet, İnandığın resul sana,
Kurtulamazsın der âyet, “Kurtarıcı Mesih” sana,
Hadis, kitap, resul gördüm. Diyor bu zamanda gördüm.

5 10
Dünya günahla dolmasa, “Söylemedik mi biz size,
Kurtuluş çok zor olmasa, Bugün güvenmeyin bize”,
Gelmez zâten Mesih-Îsâ, Derler mahşer günü size,
Diyor onlar sana gördüm. Bütün peygamberler gördüm.

118
11 17
Burda zâten peygamberler; Kral ordusuyla gökten,
Benim ile dirildiler; Gelecek diye bekleyen;
Bana şahitlik ederler, Resullerle alay eden,
Bu zamanda onlar gördüm. Yanar diyor Kur´an gördüm.

12 18
Mesih bekleyen kilise, “Dünyadan değil, göklerden
Havra, cami, her kim ise, Benim krallığım” derken,
Şu Müjde’ye kulak verse, Tasarruf-u ilâhîden
Mesih’i bulacak gördüm. Bahsediyor Mesih gördüm.

13 19
Resullerim ile geldim, Şu dünyayı alt üst eden,
Kurtuluşu müjdeledim, Rûhulkudüs, gökten gelen.
İlâhîmi de söyledim, Anlamıyor mucizeden,
Rabb’in vahyi ile gördüm. Tasarruftan bunlar gördüm.

14 20
Rabb’in ismi ile gelen, Her din, her mezhep, her millet,
Kutlu olsun gökten inen. Mesih bekliyor nihâyet.
Kurtuluşu müjdeleyen, Birinden çıkar da elbet,
Gerçek incil Mesih gördüm. Hepisine gelir gördüm.

15 21
Milletler savaşı oldu, “Kral göklerden gelecek,
Bak Mesih dünyaya geldi. Şu dünyayı fethedecek,
Yeri göğü işgâl etti, Bizlere teslim edecek”,
Bu zamanda Deccal gördüm. Zanneder gâfiller gördüm.

16 22
Ne kadar yaşarsan yaşa, “Bu dünya batacak” diyen,
Ölüm gelecektir başa. “Kıyâmet kopacak” diyen,
Sıra geldi kurtuluşa, Mesih’e bedava versen,
Mesih müjdesiyle gördüm. Almaz bu dünyayı gördüm.

119
23 29
“Şu devletten, bu milletten Bir insana hayat vermek,
Bizi kurtaracak” diyen, İnsanlığa hayat vermek,
Anlamaz deccâliyetten, Gibi sayılır diyor bak,
Mehdîden, mesihten gördüm. Kur’an-ı Kerim’de gördüm.

24 30
Dünyanın bir bölgesine, Fânî hayatı kurtaran,
Bir mezhebe veya dine, Kurtarmış sayılmaz, inan.
Gelmez Mesih birisine; Bâkî hayatı kurtaran,
Hepisine gelir gördüm. Gerçek kurtarıcı gördüm.

25 31
Deccâliyet hâkim olmuş; Şu Müjde’yle kurtulanlar,
Dünya günah ile dolmuş; Ebedî hayat bulurlar.
Kurtarıcı gökten gelmiş, Ve onları kurtaranlar,
Bütün milletlere gördüm. Cennette baş tâcı gördüm.

26 32
Krallığım da göklerden, Gören gördüğüne şahit;
Kurtarışım da göklerden. Duyan duyduğuna şahit,
Ebedî hayat isteyen, Okuyan, anlatan şahit,
Bana gelsin diyegördüm. Mükâfatı alır gördüm.

27 33
Tasarrufum gökte – yerde, “Fektubnâ meaşşâhidîn”,
Kıyâmete kadar burda; Diyerek şahitlik edin.
Devam edecek her yerde, En büyük ibâdet bilin,
Biiznillah diyegördüm. Bu zamanda Müjde gördüm.

28 34
“Mesih’e îman edersen, Ölülere hayat veren,
Kurtuldun” derim şimdiden. Mesih’tir, göklerden gelen.
Bu sözü sana söyleyen, Ebedî hayat isteyen,
Rûhulkudüs diyegördüm. İnanır, kurtulur gördüm.

120
35
Mesih ölmez be birader,
Tasarrufu devam eder.
Rûhulkudüs’le gönüller,
Dolar, aydınlanır gördüm.

36
Size anlayış verecek,
Rûhulkudüs öğretecek,
Rûhulkudüs söyletecek
Biiznillah diye gördüm.

37
Okuyun Müjde’yi aşkla;
Dinleyin müzikle, meşkle,
Besteyle, hoş olan sesle,
Zebur misâl diyegördüm.

38
Sözünüz bir olsun diye,
Özünüz bir olsun diye,
Müjde kitabı hediye,
Allah’tan, Mesih‘ten gördüm.

39
Koro gibi bir âhenkle,
Îmanla, aşkla ve şevkle;
Herkese aynı müjdeyle,
Müjde verin diyegördüm.

40
Ne söylediysen ilâhî,
Yazdım elimle ilâhî.
Şahitlerime ilâhî,
Söyleten de sensin gördüm.

121
KIYÂMET
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
Gelecek dehşetli günler; “Şu başımıza gelenler,
Haber verdi peygamberler. Sizin yüzünüzden” derler.
Kitaplarda olan yeter, Şahitlerimi suçlarlar,
Tekrara gerek yok gördüm. O zaman - bu zaman gördüm.

2 7
Savaşlar, doğal âfetler, “Mesih Îsâ geldi” demek,
Günahlar ve musîbetler, “Kıyâmet yakındır” demek!
Artarak devam ederler, Çok zor gelir kabullenmek,
Kıyâmete kadar gördüm. İnsanlara bunu gördüm.

3 8
Bütün milletler azacak; Mesih bekleyenler dahî,
Birbirine saldıracak; Kabul etmezler Mesih’i.
Şu dünya alt üst olacak; Haça gerenler Mesih’i,
Diyor Mesih-Îsâ gördüm. Mesih bekliyordu gördüm.

4 9
Şimdiye kadar olanlar, Sahte mehdîler, mesihler,
Bela bile sayılmazlar! Dünyayı fethetmek ister.
Bundan sonra olacaklar, Bu dünyayı çok sevenler,
Dayanılmaz olur gördüm. Onları da sever gördüm.

5 10
Âhir zaman insanları, Dünya hırsı, ihtirası,
Çok severler günahları. Azdırıyor bütün nâsı.
Uyarırsanız onları, Sevmez Meryem’in Îsâ’sı,
Rahatsız olurlar gördüm. Şu fânî dünyayı gördüm.

122
11 17
Kıyâmetin vakti yakın; “Kıyâmet günü gelmeden,
Dünyaya tapmayın sakın; Ben ölüp giderim” diyen,
Mahşere hazırlık yapın, Kurtulamaz kıyâmetten,
Diyor Mesih size gördüm. Mahşerden, hesaptan gördüm.

12 18
Dünya için savaşmaya, Bu zamanda kurtulanlar,
İtler gibi dalaşmaya, Mesih ile kurtulurlar;
Bir damla kan akıtmaya, Böyle söylüyor kitaplar,
Değmez bütün dünya gördüm. Peygamberler diye gördüm.

13 19
Ehl-i kitaptan olanlar, “Mesih’ime inanmayan,
Savaşmaya doymuyorlar. Kurtulamaz azâbımdan,
Mesih’te birleşse onlar, Ya Mûsâ sen de yalvarsan”,
Bu savaşlar biter gördüm. Dedi Mûsâ’ya Rab gördüm.

14 20
Dünyayı duman kapladı, Tûr’da değil Mûsâ, burda;
Yanardağ gibi patladı, Dirilip geldi, yanımda.
Bir anda yıkılıp yandı, Şahitlik ediyor burda,
Vallahi gözümle gördüm. Peygamberler bana gördüm.

15 21
Gördüm dediğim şeyleri, Mûsâ’dan ve İbrâhim’den,
Gördü geçti sanma, heri. Gelen bütün resullerden,
Gördüm dediğim her şeyi, Daha büyük Mesih, diyen
Aynıyla yaşayagördüm. Îsâ doğru söyler gördüm.

16 22
Hazreti Âdem’den beri, “Rûhulkudüs” Mesih Îsâ;
Gelip gidenin her biri; Anla bunu, aklın varsa.
Kıyâmeti ve mahşeri, “Tilkerrusülü” okusa,
Bekliyorlar diye gördüm. Anlar bunu herkes gördüm.

123
23 29
“Îman etmesem ne olur?” Yalan söylüyorsam şâyet,
Diyen belasını bulur. Eder Allah bana lânet,
Kurtulamaz helâk olur, “Vallahi yakın kıyâmet,
Mesih’i reddeden gördüm. Ben Mesih’im” diyegördüm.

24 30
Kulağı olan işitsin; Buyurun mülâaneye,
Gözü olan beni görsün; Demiyorum hiç kimseye.
Aklı olanlar düşünsün, Kullar inansınlar diye,
Diyor Mesih sana gördüm. Yemin eder Allah gördüm.

25 31
Bu dünyanın işi bitmiş, Döven dövsün, söven sövsün,
Günaha boğulup gitmiş; İnkâr etsin, haça gersin;
Kurtarıcı gökten gelmiş, Yâ Rabbi hazır Mesih’in,
Bunun için sana gördüm. O zamanki gibi gördüm.

26 32
Bu zamanı bilen Allah, O zamanda Yahudi’ler,
Mesih’i yolladı vallah. Bu zamanda ise Türk’ler,
Kurtarmak istiyor Allah, İmtihanı kaybettiler,
Kullarını diye gördüm. Mesih geldiğinde gördüm.

27 33
“Kıyâmete ne kadar var?”, Mesih bizden çıktı diye,
Diye hâlâ bana sorar. Sevinmelidir Türkiye.
Çok çabuk geçer zamanlar, Garazım yok Yahudi’ye,
Bir yıl, bir gün gibi gördüm. Türkiye’ye diye gördüm.

28 34
Kıyâmeti gördüğün an, Keşke îman etse şimdi;
İşe yaramaz inanman. Kurtulsa bâri Yahudi.
Çok kolay şimdi kurtulman, Şimdi Türkiye Yahudi,
Mesih’e îmanla gördüm. Gibi imtihanda gördüm.

124
35 41
Mesih aranızda iken, “Kurtarıcı millet” olma,
Tövbe edin fırsat varken. Şerefi verdin sen ama,
Hem îmandan, hem tebliğden, Görmüyor bu millet âmâ;
Sorumlu Türkiye gördüm. Medet yâ Rab diyegördüm.

36 42
Bütün dünyanın günahı, Sen istersen, körler görür,
Bütün mazlumların âhı, Gören gözler de kör olur.
Sorulur mahşer sabahı, “Abese” okuyan bilir,
Size diyor Mesih gördüm. Bu esrârı diyegördüm.

37 43
O zamanda Yahudi’ye, İçinden çıktığı millet,
Bu zamanda Türkiye’ye, Mesih’i ediyor illet.
Sizden çıktı Mesih diye, Kurtulsun yâ Rab her millet,
Söyler bunu Mesih gördüm. Şu Müjde’yle diyegördüm.

38 44
Îman etmezseniz şâyet, Döne döne, yana yana,
Bulamazsınız hidâyet. Anlattım ben kullarına.
Bütün uluslar nihâyet, Kime istiyorsan ona,
Sizi suçlar diyegördüm. Ver müjdeyi diyegördüm.

39
Nûh kavmi gibi olursa,
Dünya görmez Mesih Îsâ!
Tebliğ ettik nasıl olsa,
Vebal bizden gitti gördüm.

40
Dünyanın vebali şimdi,
Onların sırtına bindi.
Kurtuluş müjdesi şimdi,
Onların dilinde gördüm.

125
DÂVET
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
Dâvud’un oğluyum ama, Gökten geldim, “Üm”den çıktım.
Gökten geldim ben anama; Yine dâvetimi yaptım.
Deyince Mesih Bel´am’a, Şu Müjde’de açıkladım,
Bel´am’lar kudurur gördüm. Her iki dönemi gördüm.

2 7
Zâhiren Dâvud’un oğlu; “Gökten gelen sofra benim;
Yûsuf’un - Râsim’in oğlu. Benden yiyen ölmez” derim.
Bir ismi de “insanoğlu”, Ebedî hayat veririm,
Bu sebepten diye gördüm. Benden içenlere gördüm.

3 8
O zaman da, bu zaman da, Tanrı sofrası bu ama;
Aynı Bel´am iş başında. Kendi sofran gibi sanma!
Mesih’in haçı sırtında, Benden yer içersin ama,
Dâvetini yapar gördüm. Fark etmezsin diye gördüm.

4 9
Rûhulkudüs ile hayat, Ey insanlar bana gelin,
Buluyor cümle mahlûkât. Nasılsanız öyle gelin.
Fânî ve ebedî hayat Tanrı'nın dâveti bilin,
Kaynağıdır Mesih gördüm. Dâvetimi diyegördüm

5 10
“Mukaddes Meryem’e gelen, Bana îman eden kalpler,
Allah’ın rûhu” benim, ben. Mâide’den yer içerler.
Beşer bedeninde gören, Rûhulkudüs’le gönüller;
Kendi gibi sanır gördüm. Dolar, doyar, coşar gördüm.

126
11 17
Sofrayı gönderen Allah; Şahitlerimi reddeden,
Dâveti yaptıran Allah; Beni reddeder bilmeden.
Katılanlar bulur felâh, Elbette beni reddeden,
Tanrı dâvetine gördüm. Göndereni eder gördüm.

12 18
Mâide’yi indirecem; Dinlemiyorsan dinleme;
Mesih’imi gönderecem; Dinleyeni engelleme.
İnanmayanı yakacam, Deli, kâfir, sahte deme,
Diyor Allah size gördüm. Allah’a sor diyegördüm.

13 19
Dâveti yapan da O’dur; İstihâre yapan görür,
Tehdidi yapan da O’dur. Veya görenleri bulur.
İcâbet eden kurtulur, Mevlâ arayan da bulur,
Etmeyenler yanar gördüm. Bel arayan da gördüm.

14 20
“Elçiye zevâl olmaz” der, Mesih’i haça gerenler,
Medenî insanlar dinler. Dünya yüzü görmediler.
Barbar olanlar zulmeder, Mahşer günü görecekler,
Dinlemez elçiyi gördüm. Reddetmek ne imiş gördüm.

15 21
Elçileri reddedenler, Şahitlerimi reddeden,
Göndereni reddederler. Alay eden, küfür eden,
Küfür ve zulüm edenler, İşkence ve zulüm eden,
Gönderene eder gördüm. Kendisine eder gördüm.

16 22
“Ben Allah’ın devesiyim; Peygamberlere kâfirler,
Bana dokunmayın” derim. “Deli, kâfir, mecnûn” derler;
Yıkar başınıza benim, “Cinci, sapık, öcü” derler,
Sahibim dünyayı gördüm. “Büyücü bu” derler gördüm.

127
23 29
Konuşturuyor onları, Mesih dâvetini yapar,
Cinleri ve şeytanları. Demokrasi rafa kalkar.
Korkutarak insanları, İnanacak diye halklar,
Engelliyor şeytan gördüm. Konuşturmaz şeytan gördüm.

24 30
Kıyâmeti haber veren, Yaklaşanı, konuşanı,
Kurtuluşu müjdeleyen Dinleyeni, inananı,
Şahitleri engelleyen, Aforoz eder patronu,
Ebediyyen yanar gördüm. En yakını diye gördüm.

25 31
Bize karşı insanları, Sahte mehdîler, mesihler,
Kışkırtan o şeytanları, Göz kamaştırır büyüler;
Göreceğim Bel´am’ları, Gören gözleri kör eder,
Mahşer günü diyegördüm. Perdeler Mesih’i gördüm.

26 32
Petrus bile korkusundan, Seni Mesih’ten korkutan,
İnkâr etti beni o an. Oyalayan, uzak tutan,
Yaklaşmıyor korkusundan, Kör şeytanlara uyarsan,
İnsanlar Mesih’e gördüm. Yazık olur sana gördüm.

27 33
Baskı altında insanlar, Kendini kurtarmaya bak;
Yaklaşmaktan korkuyorlar. Müjdeyi duyurmaya bak.
Dinlemekten korkuyorlar, Çok kolay şimdi kurtulmak,
O zaman, bu zaman gördüm. Mesih’e îmanla gördüm.

28 34
Yaklaşmaktan, dışlanmaktan, Haçtaki kan hürmetine,
Korkuyorlar taşlanmaktan. Yâ Rab acı Mesih’ine.
Gizliyor îmanı olan, Saldırıyor bunlar yine,
O zaman, bu zaman gördüm. O zamanki gibi gördüm.

128
35 41
Azgın kurtların içine, Din nâmına ağır yükler,
Gönderdin kuzunu yine. Yüklemem ben, çekemezler.
Acı bâri havârine, İnanan kurtulur gider,
Şahidine diyegördüm. Biiznillah diyegördüm.

36 42
Senin istediğin gibi, Ben Allah’ın Mesih’iyim;
Olsun derim yine tabi. Yargılamam, müjdelerim.
Dâvet senindir yâ Rabbi; Size cennet vâdederim,
Kuzular da senin gördüm. Rabb'imin izniyle gördüm.

37 43
Sen istersen felâh bulur, Benim sözüm, O’nun sözü;
Bütün insanlık kurtulur. Çünkü Mesih, O’nun sözü;
İstemezsen helâk olur, “Mesih kelimemdir” sözü,
Elden bir şey gelmez gördüm. Allah’ın sözüdür gördüm.

38 44
Hâdî sensin, Mehdî de sen. Bundan büyük müjde olmaz.
Allah sensin, Mesih de sen. İnkâr eden iflâh olmaz.
Vallahi sen istemezsen, Îman eden asla yanmaz,
Mesih kurtaramaz gördüm. Şol cennete uçar gördüm.

39 45
Sen istersen her milletten, Senin elinde kurtuluş;
Şahitler çoğalır birden. Senin dilinde kurtuluş;
Sensin şahide gösteren, Senin kalbinde kurtuluş
Öğreten, söyleten gördüm. Müjdesidir Mesih gördüm.

40
Rûhulkudüs gönüllerde;
Onlarla gezer her yerde.
Yedirir, içirir bir de,
Yol gösterir diye gördüm.

129
BAYRAM
BİSMİLLAH – BİİZNİLLAH

1 6
Bir müjde aldığı zaman, Nâr-ı cahîmden kurtulmak
Sevinip coşar her insan. Ve ebedî hayat bulmak,
Çok büyük bir müjde alan, Demektir Mesih’i bulmak,
Düğün bayram yapar gördüm. Ey insanlar diyegördüm.

2 7
İncil “düğün”, Kur´an “bayram”, Mesih’i, Rûhulkudüs’le,
Diyor gelişime bayram. Teyid etti resullerle.
Vallahi en büyük bayram, Allah’ın bildirmesiyle,
Mesih’in gelmesi gördüm. Şahit onlar bana gördüm.

3 8
En büyük bayram nihâyet, Şahitlerle teyid etti,
“Kurtuluş bayramı” elbet. Tasdik etti, güçlendirdi.
Kopmadan başa kıyâmet, Hiçbir peygamber gelmedi,
Kurtarıcı gelmiş gördüm. Bu kadar şahitle gördüm.

4 9
Bütün dünya senin olsa, Kurtulsun diye kullarım,
Neye yarar, ölüm varsa. Teyid ettim, diyor Rabb'im.
Bir insan Mesih’i bulsa, Çok ağır olur azâbım,
Ebedî can bulur gördüm. Reddedene diyor gördüm.

5 10
Ölülere hayat veren, Rabb’in ismi ile gelen,
“Rûhulkudüs” gökten gelen. Kurtuluşu müjdeleyen,
Bundan büyük müjde veren, Mesih’i, tekrar gönderen,
Olmaz bu dünyada gördüm. Allah’a şükredegördüm.

130
11 17
“Çok şükür yâ Rabbi sana, Sevinin çünkü mükâfat,
Mesih’i gönderdin bana; Sizlere ebedî hayat.
Diyerek bayram yapsana”, Haydi kör Deccala inat,
Diyor Allah sana gördüm. Bin gemiye diyegördüm.

12 18
Rûhulkudüs’le gönüller, Ne mutlu Müjde’yi duyan,
Dolar coşar da raks eder. Îman eden ve duyuran;
Mesih’e îman edenler, İşitsin kulağı olan,
Sevincinden uçar gördüm. Bayram geldi diyegördüm.

13 19
Sevincinizi kıskanan, Korkmayın sakın ölmekten,
Alay eden, ayıplayan, Kıyâmetten ve mahşerden.
Kör şeytana aldırmayan, “Kurtuldun” derim şimdiden,
Düğün bayram yapar gördüm. Îman edenlere gördüm.

14 20
Nasipsizler eder alay; Bu yetkiyi bana veren,
Nasipliler çeker halay. Beni göklerden gönderen.
Tarihte en büyük olay, Yetkisi olmayan zâten,
Mesih’in gelmesi gördüm. Kurtarıcı olmaz gördüm.

15 21
Kıyâmeti haber veren, Allah’tan Mesih’e Müjde;
Kurtuluşu müjdeleyen, Mesih’ten sizlere Müjde;
En büyük alâmet gökten, Bütün milletlere Müjde;
Gelen bu Müjde’dir gördüm. Düğün - bayram Mesih gördüm.

16
Kıyâmet kopacak diye,
Mâide gökten hediye.
Kurtulacak bu gemiye,
Binen bu zamanda gördüm.
131

You might also like