1. Gizemli Bi Konuk "Kusura bakmayın, rahatsız etmek istemezdim ama..." dedi koruma tırsak bir sesle. LeBlanc, koruma odaya girince elindekini saklamaya çalıştığı belli bir şekilde avucunu sıkıcı kapattı ve elindeki küreye benzer nesneyi çekmecenin içine fırlattı. "Ama ettin, hem de etmemenizi kesin ve net bir şekilde söylememe rağmen!" Koruma: -Bir adam ge... LeBlanc: -Söyleyin gitsin! Beni de bir daha rahatsız etmeyin. Koruma: - Sahn Uzal diye biri hakkında konuşmak istiyormuş. LeBlanc aniden kafasını kaldırdı ve bir anlığına duraksadı. Koruma: -Tamam kızmayın... Hemen gitmesini söylüyorum. Neredeyse her hafta bir tane adam çıkıp gelip Mordekaiser denen varlığı öldürmenin yolunu bulduğunu söylerdi ve LeBlanc'tan yardım isterdi. Hiçbiri Mordekaiser'in gerçekten nasıl bir gücü olduğunun farkında bile değildi ve ilk defa kendilerinin aklına geldiğini sandıkları fikirlerinin, aslında ne kadar işe yaramaz ve aptalca olduğunu bilmiyorlardı. Artık Mordekaiser hakkında konuşmak isteyen herkesi dinlemeden geri gönderiyordu. Ama bu sefer ilgisini çekti. Çünkü bu seferki, herkesin Demir Hortlak Mordekaiser diye bahsettiği bu adamın gerçek adını biliyordu. Bu adam belki bir şekilde gerçekten işine yarayabilirdi. Sahn Uzal'ı öldürmek ya da bir şekilde durdurmanın imkansız olduğunu bilse de, bu adam belli ki eski ve köklü bir soydan geliyordu ya da runeterra tarihini iyi biliyordu. Hatta belki uzun yıllar yaşayan bir varlıktı ve Sahn Uzal'ı bizzat tanımıştı. Yani, düşününce birşeyler içip sohbet etmekten zarar gelmezdi. "Bekle." dedi LeBlanc koruma kapıyı kapatmadan hemen önce. Biraz durup devam etti: "Söyle gelsin." Koruma: -Öyle diyorsanız...
Koruma odadan çıktıktan sonra masanın öteki tarafına geçti ve
içecek birşeyler hazırlarken kapı sesini duydu. "Ejderan sütü seversin değil mi?" diye sordu kafasını çevirmeden. "Severim... Aslına bakarsanız her hayvanın sütüne severim." dedi yabancı. Yabancının sesini daha farklı bekleyen LeBlanc, kalın ve kendinden emin sesi duyunca şaşırdı ve yüzüne görmek için arkasını döndü. Bu seferki diğerleri gibi aptal gençlerden değildi. Orta yaşlı, geniş ve kemikli bir suratı olan, uzun boylu ve cüsseli bi adamdı. Eski püskü ve kirli bir kaban giyiyordu. Sanki emekli bir Lejyon gibi fiziği vardı ama bir köylü gibi giyinmişti. Ellerinde oldukça bol ve sağlama benzer bir çift eldiven vardı. Görünüşte aklı başında ve zeki birine benzese de LeBlanc, onun da Mordekaiser hakkında ne düşünüyorsa yanıldğını biliyordu. Demir Hortlak savaşılabilecek birşey değildi. Onun geri gelmesi durumunda herhangi bir noxuslunun bir şekilde onunla savaşmasının imkanı yoktu. Olur da onu yenmeyi başarsalar bile bu onu sadece birkaç yıl hatta belki birkaç yüzyıl sonra geri gelene kadar ölüler diyarına geçici olarak göndermekten başka bir işe yaramazdı. Noxus, en azından LeBlanc ve onun etkisinde Kara Gül, Mordekaisere karşı önlem almaya veya hazırlık yapmayı bırakmıştı. Bir gün geri gelememesi için dua etmekten başka birşey yapamayacağını düşünüyordu. Bir şekilde gelmesi durumunda şanslıysa belki Shurima'nın güneyine, hatta belki Gölge Adalara kadar kaçar ve ondan saklanabilirdi. Ne de olsa son hayata dönüşünde olanlardan sonra LeBlanc'a bayağı bir sinirli olsa gerek. LeBlanc: -O ismi duymayalı uzun zaman olmuştu...