Professional Documents
Culture Documents
XIX Yuzyilin Son Ceyreginde Ayntab in So
XIX Yuzyilin Son Ceyreginde Ayntab in So
tr)
2012 11(4):1205-1225 ISSN: 1303-0094
Özet
Bu çalışmanın amacı, 1884-1886 yıllarını kapsayan 152 numaralı Gaziantep
Şer‘iyye Sicili’nin ışığında XIX. yüzyılın son çeyreğinden bir kesit alarak “Ayntab
kazasının” sosyal ve ekonomik durumunu değerlendirmektir. Ayntab, bulunduğu coğrafi
konum ve sahip olduğu ılıman iklimi sayesinde iktisâdi ve sosyal olarak tarih boyunca
oldukça hareketli bir yapıya sahip olmuştur. Bu hareketlilik ve zenginlik çok sayıda dini ve
sosyal yapının da tesisine olanak sağlamıştır. XIX. yüzyılın son çeyreğinde şehrin ticaret
hacminin yüksek, tarım ürünlerinin ise çok çeşitli olduğu görülmektedir. Ayrıca şehirde
zengin bir esnaf ve zanaat potansiyeli vardır. Bunun yanı sıra şehrin toplum yapısı, Osmanlı
kozmopolitinin ve sosyal bütünlüğünün de en güzel örneklerinden biri olarak gösterilebilir.
Anahtar Kelimeler: Ayntab, Şer‛iyye Sicili, Esnaf, Aile
Abstract
The aim of this study is to evaluate economical and social structure of “Aintap
County” by the last quarter of XIX. century according to the documents extracted from the
Judicial Records, number 152 that including years of 1884-1886. Aintab, due to its easy
climate and geographical position, has had a pretty busy economical and social structure
throughout the history. This business and prosperous state of the city has led to constitution
of miscellaneous social and religious institutes. It has been inspected that the the city has
plentiful agricultural products and a high-volume of commerce by the last quarter of XIX.
century. Again, there is a potential abundance of tradesmen and of craftsmen in the city.
Besides that, the social structure of the city can be referred as one of the finest examples of
Ottoman cosmopolite and social integrity.
Key Words: Ayntab, Judicial Record, Tradesman, Family
Yrd. Doç. Dr. Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü,
Kilis. maliyildirim@kilis.edu.tr
1206 XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Ayntab’ın Sosyal ve Ekonomik Durumundan Bir Kesit
GİRİŞ
Ayntab, Osmanlı Devleti’ne dâhil olduğu ilk dönemlerden bu yana
düzgün bir yerleşim anlayışına ve alanına sahip olmuştur (Darkot ve Dağlıoğlu,
1997: 66; Özdeğer, 1988: 9-11; Altınöz, 2000: 89-95, 111-118; Bayraktar, 2000;
84-86; Yiğit, 2007: 87-90) 1 . Kent merkezi ile nahiye ve karyeleri arasındaki
mesafenin kolay ulaşılabilir olmasında etkili olan bu durum, aynı zamanda sosyal
ve ekonomik hareketliliği de beraberinde getirmiştir (Pierce, 2005: 68). Şehrin bu
dinamik yapısının tabiatıyla gelişimde istikrar sağladığı görülmektedir. XVII.
yüzyılın ikinci yarısında Ayntab’ı ziyaret eden Evliya Çelebi’nin ifade ettiği gibi
şehir, Dâr-ı İslâm’a zamm olub gün be gün mamur u âbâdân olmuştur (Evliya
Çelebi, 2005: 177).
Havasının ve suyunun temizliği, toprağının verimli olması ve uygun iklim
koşulları kazanın, sosyal ve ekonomik yapısını sürekli canlı tutmuş ve Ayntab,
tarihî süreç içerisinde sosyal, kültürel, iktisadî hemen her yönden sürekli gelişim
gösteren bir Anadolu kenti olmuştur. XIX. yüzyılın sonlarına doğru ise Halep
vilâyetinin ikinci büyük şehri haline gelmiştir. Bu dönemde Güneydoğu’da Halep’e,
Güneybatı’da Bâb ve Kilis kazalarına, Batı’da Adana vilayetine, Kuzey’de Maraş
ve Doğu’da Urfa sancaklarına kadar oldukça geniş bir bölgenin Ayntab kazasının
ve onun nahiyelerinin sınırları dâhilinde olduğu görülmektedir.
I.SOSYAL DURUM
Anadolu coğrafyasının genelinde olduğu gibi hoşgörü anlayışının kusursuz
işlemesi, Ayntab’ın çeşitliliği benimsemiş ve özümsemiş bir sosyo-kültürel yapıya
bürünmesine imkân sağlamıştır. Bu durum ise şehrin demografik ve fiziki yapısının
sürekli gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İlk zamanlar küçük bir alan üzerinde ve
kale etrafında şekillenen bir kasaba hüviyetine sahip olan Ayntab, coğrafi konumu
itibariyle istilalardan nasibini almıştır. Diğer yandan şehir, ticaret yollarının
kavşağında bulunması nedeniyle XIV. yüzyılın sonlarından itibaren hızlı bir gelişim
sürecine girmiştir (Altınöz, 2000: 118-119; Yiğit, 2007: 96).
1.Nüfus
1536 yılında 9.000’i bulan kent merkezindeki nüfus, XVII. yüzyıl
sonlarında 14.000’i geçmiştir. XVIII. yüzyıl ortalarında 17.000 ile 20.000, XIX.
yüzyıl ortalarında yine yaklaşık 20.000 civarında bir nüfusa sahip olduğu tahmin
edilen şehirde 1871 yılında ise 57.976 kişinin yaşamakta olduğu ifade edilmektedir
(Çınar, 2000: 61-62; Canbakal, 2009: 43-48). Bölgenin genişliğine paralel olarak,
sosyal ve ekonomik şartların etkisiyle 1884-86 tarihleri arasında Ayntab kazasının
daha da hareketli bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır. H.1303 tarihli Halep
Şehir, 1516 yılında bir sancak olarak Osmanlı topraklarına dâhil edilip, Arap vilayeti adıyla
1
Vilayet Salnamesi’ne göre bu dönemde merkez kazanın toplam nüfusu 42.301 olup
bunun da 26.482’si Müslüman idi. Kazanın toplam nüfusu ise 87.000 civarındaydı.
Toplam nüfusun yaklaşık 3/4’ü Müslümanlardan 1/4’ü ise muhtelif unsurlara ait
gayrimüslimlerden oluşmaktaydı. Ayrıca Ayntab’ın 8 nahiyesi ve merkez kaza ile
bu nahiyelere bağlı 346 köyü mevcuttu (SVH 2 , 1303: 173; Şemseddin Sami, 1996:
V/3232) 3 .
2.Mahalleler
Ayntab’ın fiziki olarak gelişim süreci, klasik kentleşme modelini
yansıtmaktadır. Zira şehir, güvenlik kaygısıyla kale etrafına inşa edilen evler ve
evlerin oluşturduğu mahalleler ile şekillenmiştir. Zamanla nüfus arttıkça cami ve
mescitlerin etrafında yeni mahalleler meydana gelmiş ve şehir büyümeye
başlamıştır. XIX. yüzyıla gelinceye kadar inşa edilen tekke ve zaviyeler,
medreseler, hanlar ve bedestenler birer çekim merkezi oluşturarak şehrin fiziki
yapısına yön vermişlerdir. Tanzimat döneminde ise ülkede etkisini göstermeye
başlayan Batılı kent anlayışı, Osmanlı Devleti’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi
Ayntab’da da etkili olmuş ve eski yerleşim yerleri yüzyılın sonlarına doğru
yenilenmeye başlamıştır (Çiftçi, 2000: 300-309).
Osmanlı hâkimiyetine geçtiği dönemde 30 mahalle ile gelişmiş bir belde
niteliğinde olan Ayntab’ın 1543 yılında biri Gayrimüslimlerin yaşadığı toplam 29
mahallesinin bulunduğu anlaşılmaktadır (Altınöz, 2000: 122; Çınar, 2000: 49-50).
XVI. yüzyılda mahalleler, etrafında kurulduğu cami veya mescidin adını alırken
XVII. yüzyıldan itibaren şahıs adlarının mahalle isimlendirmelerinde daha etkili
olduğu görülmektedir. Mahalle sayısının 50’nin üzerine çıktığı XVIII. yüzyılın ilk
yarısında ise yeni oluşan mahallelere, yakını manasına gelen “kurb” sıfatı eklenmek
suretiyle en yakındaki mahalle ile aynı adın verildiği de tespit edilmiştir. Kurb-ı
Molla Ahmet, Kurb-ı Alineccar, Kurb-ı Zencirli gibi örnekler bu cümledendir
(Çınar, 2000: 50-52; Cebeci, 1999: 155-156).
Osmanlı toplumunun kozmopolit sosyal yapısı Ayntab’da rahatça
görülmektedir. Zira Ayntab’ın incelediğimiz dönemde de 80’in üzerindeki
mahallelerinde değişik millet ve mezhebe mensup Osmanlı tebaası bir arada
yaşamaktaydı. 1881 yılında Ayntab’daki 5.001 haneden 3.907’si Müslümanlara,
67’si Yahudilere ve 1.027’si diğer Gayrimüslim tebaaya ait idi. Bir kaç yıl
içerisinde hane sayısı 6.500’e ulaştı (Evliya Çelebi, 2005: 178; Çınar, 2000: 62).
Öte yandan şehrin çeşitli mahallelerinde 36 cami, 57 mescit, 21 medrese, 4 tekke,
2
Salnâme-i Vilâyet-i Haleb.
3
Nahiyelerin birer birim olarak idâri taksimatta yer almasını öngören 1871 Vilâyet
Nizamnâmesi’ni takip eden yıllarda Ayntab kazasına bağlı 8 Nahiye görülmektedir. Bu nahiyeler,
Orul, Telbâşer, Çarpın, Hezek, Kazık, Kızılhisar, Ceğde ve Reşi nahiyeleridir. Bu nahiyelere bağlı
karye sayısı ise toplam 180’dir. 1871 tarihten itibaren nahiyelere bağlı karye sayıları değişerek 200’ün
üzerine çıksa da nahiyeler değişmeden kalmıştır. (Bkz. SVH, H.1287: 124-126; SVH, H.1312: 177;
SVH, H.1326: 339-342; Çadırcı, 1997: 252-253).
1208 XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Ayntab’ın Sosyal ve Ekonomik Durumundan Bir Kesit
Tablo:1 152 Numaralı Sicile Göre 1884-86 Tarihlerinde Ayntab’a Ait Mahallele 4
No Mahalle Adı No Mahalle Adı No Mahalle Adı No Mahalle Adı
1 Abdulvehâb 17 Gazaz Bölüğü 33 Keleş 49 Musullu
2 Akyol 18 Gerceğin 34 Kepenek 50 Nergis Hanesi
3 Ammo 19 Hacı Halil 35 Kızılcamescid 51 Seng-i
Hanesi Hoşkadim
4 Arab 20 Hamam 36 Kocaoğlan 52 Seng-i Nakkaş
Hanesi
5 Bayrak 21 Hâik Baba 37 Kozanlı 53 Seng-i Tavil
Bölüğü
6 Beg 22 Hâik-i 38 Kozluca 54 Suya Batmaz
Müselman
7 Boyacı 23 Hâik-i 39 Kurb-ı 55 Şarkıyan
Zımmiyân Alineccar
8 Cevizlice 24 Hızır Çavuş 40 Kurb-ı Beg 56 Şeyh
Süleyman
9 Çam Hanesi 25 İbn-i Eyub 41 Kurb-ı 57 Şeyhcan
Bostancı
10 Çukur 26 İbn-i Kör 42 Kurb-ı 58 Tarla-yı Atik
Kayacık
11 Çulluca 27 Kabasakal 43 Kurb-ı Molla 59 Tarla-yı Cedid
Ahmet
12 Delbes 28 Karacalı 44 Kurb-ı 60 Tevbe
Şarkıyan
13 Dügmeci 29 Karacalı 45 Kurb-ı 61 Tışlaki
Bölüğü Bölüğü Zencirli
14 Eblahan 30 Karasakal 46 Kürkciyan 62 Yahni
15 Ehl-i Cefâ 31 Kastel 47 Kürtüncüyan 63 Yalnızhane
16 Fare 32 Kayseri 48 Mezken 64 Yazıcı
Hanesi
4
1543 yılında 29 mahalleye sahip olan Ayntab’ın mahalle sayısının, XVII. yüzyılın ikinci
yarısında 32, XVIII. yüzyılın ilk yarısında ise 54’e çıktığı görülmektedir. (Çınar, 2000: 50-52; Evliya
Çelebi, 2005: 178).
Yıldırım, Ali M., / JSS 11(4) (2012):1205-1225 1209
kurumları da yer almaktaydı (SVH, H.1307: 188; Aytekin, 1999: 187-196; Aytekin,
2000: 329-335) 5 .
3.Vakıflar
Cami, mescit, medrese, han, hamam, zaviye v.s. gibi inanç ve kültürü temsil
eden müesseseler, Osmanlı kentlerinin gelişiminde önemli paya sahiptirler. Nitekim
Ayntab’ın gelişim sürecinde de hayırseverler ile devlet tarafından yaptırılan ve
hizmetlerinin devamını temin için zengin gelirler vakfedilen hatırı sayılır miktarda
faal dini ve sosyo-kültürel müessesenin bulunduğu görülmektedir (Özdeğer, 1988:
139-151; Yavuz, 1999: 167-172; Bayram, 2000: 17-19). Özellikle XVIII. yüzyılda
hayırseverler tarafından bu türden eserlerin tesisi ve idaresi için daha yoğun bir
çaba sarf edildiğine şahit olunmaktadır. Günümüze kadar ulaşabilen birçok vakıf
binası da bu dönemde inşa edilmiştir (Çınar, 1999: 175-186; Çınar, 2000: 193-240;
Canbakal, 2009: 48-49). Diğer yandan XIX. yüzyılın ilk yarısında meydana gelen
depremin birçok vakıf binasını da tahrip ettiği anlaşılmaktadır. Bu yüzyılda daha
ziyade harap olan vakıfların onarılması ve evlatlık, küçük vakıfların tesis edilmesi
dikkat çekmektedir (Yiğit, 2007: 99-112).
İncelenen dönemde Ayntab’da bulunan ve Evkâf Nezâreti’ne bağlanmış
olan vakıfların vâridatı, eskiden olduğu gibi yine genel olarak söz konusu
müesseselerin bakım ve onarımına, fakir fukaranın ihtiyaçlarının giderilmesine sarf
edilmekteydi. Yeni kurulan vakıfların evvelâ timar, imâr, vergi ve aşâr ile diğer
masrafları çıkarıldıktan sonra kalan geliri sicildeki ifadeyle “muhtaç olan cevâmi ve
mesâcide” aktarılıyordu. Vakıf müessesenin doğası gereği hayır ve hasenata önem
verilirken vâkıfın da ruhu fukara tarafından şad edilmekteydi. Mesela Kara Yusuf
Vakfı’nın şartnamesinde her sene kurban bayramı arifesinde bir kurban kesilip
etinin fukara arasında taksim edilmesi ve aşur gününde aşur çorbası yaptırılıp yine
fukaraya dağıtılması şart koşulmuştu. Ayrıca vakıf varidatının bir kısmının da yine
vâkıfın hayrına Kuran okutturmak ve mevlüd tertip ettirmek gibi işlere sarf
edilmek üzere ayrılması da şartnamede yer almaktaydı (GSŞ, 152: 175/1) 6 . Bu
şekilde hem manevi huzura kavuşuluyor hem de sosyal dayanışma sağlanmış
oluyordu (GSŞ, 152: 5/1, 23/2, 28/1, 29/1, 35/1, 46/2, 164/1, 165/1).
Öte yandan bu dönemde Ayntab’da bulunan medreselerin de eski vakıflar
olduğu anlaşılmaktadır. “Usul-i kadim” üzere eğitim hizmetini gören medreselerin
5
H.1307 tarihli Halep Vilayet Salnâmesi’ne göre Müslümanlara ait 21 medresede 150
öğrenci, 1 rüşdiyede 188 öğrenci ve 57 sıbyan mektebinde 1780 öğrenci bulunmaktadır. Ayrıca
Gayrimüslimlere ait muhtelif derecelerdeki 22 mektepte toplam 1130 öğrenci ders görmektedir.
Gayrimüslim okullarından başka Amerikan misyonerlerinin açmış olduğu kolejin de bu tarihlerde
200’e yakın öğrencisi bulunmaktadır.
6
H. 1302-1303 (1884-1886) tarihli ve 152 Numaralı Gaziantep Şer‘iyye Sicili, Sayfa 152,
Belge No:3 ve Sayfa 175, Belge No:1 (belge numaraları defterin orijinalinde olmayıp, tarafımızdan
verilmiştir. Bu dipnottan sonraki atıflar, GŞS., 152: 152/3, 175/1 şeklinde verilecektir.) 152 Numaralı
sicil kayıtlarına ait birkaç belge özeti ile ilgili örnekler için bkz. (Güzelbey, 1966: 113-125).
1210 XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Ayntab’ın Sosyal ve Ekonomik Durumundan Bir Kesit
mevcut durumu ise Ayntab özelinde klasik eğitim sisteminin devlet nazarında
önemini yitirdiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira Mihâliye ve Zülkadiriye
medreseleri ile ilgili sicil kayıtlarından anlaşıldığı üzere belgelerdeki ifadeyle
medreselerin tedris ciheti hayli zamandan beri berât ile bir kimsenin üzerinde
görülmemektedir. Eğitime ehliyetli müderrisler uhdelerinde berât olmadan görev
yapmışlardır.
Öte yandan bu tarihlerde müderrislerin görevlerini resmen yerine
getirebilmeleri için berât talep edildiği kayıtlarda görülmektedir. Bununla birlikte
müderrisler resmi olmasa da medresenin vakıf gelirlerinden ve mütevelli eliyle
aylık belirli bir ücret almaktaydılar. Bu ücretin Mihâliye Medresesi müderrisi için
aylık 75 kuruş, Zülkadiriye Medresesi müderrisi için aylık 35 kuruş olarak
belirlendiği tespit edilmiştir (GSŞ, 152: 133/1, 134/2, 164/1) 7 .
Tablo:2 1884-86 Tarihlerinde Adı Geçen ve 152 Numaralı Sicilde Kayıtlı Vakıflar
No Vakıf Adı No Vakıf Adı
1 Ayşe Hatun Vakfı 6 Mustafa Ağa Vakfı
2 Hacı Fatma Hatun Vakfı 7 Ömer Efendi Vakfı
3 Hüseyin Paşa Vakfı 8 Sefer Paşa Vakfı
4 Kara Yusuf Vakfı 9 Şeyh Süleyman Dede vakfı
5 Keyvan Beg Vakfı 10 Sultan Selim Han Vakfı
4. Aile
XIX. yüzyıl, şer’iyye sicillerinde evlilik, boşanma, vâsi tayini ve miras gibi
aileye dair hukuki işlemlere sıklıkla rastlanmaktadır. Tanzimat reformları, para
ekonomisi, arazi düzenindeki değişiklikler ve tapu usulünün uygulanmaya
başlanması bu durumu açıklayıcı nedenler arasında gösterilmektedir (Ortaylı, 2004:
125-127). Bu duruma paralel olarak incelediğimiz zaman dilimine ait sicil kaydında
da Ayntab’ın Müslüman ahalisinin medeni durumu ve sosyal yapısı ile ilgili
belgeler yoğunluktadır.
a.Evlenme
İslam hukukunda ve Türk toplum yapısında aile her zaman kutsal bir öneme
sahip olmuştur. Türk-İslam geleneklerine göre kız ile erkek, ebeveynleri tarafından
uygun görüldükten sonra, karşılıklı sorumluluklar ile hayatlarını birleştirirler. Bu
izdivaç elbette dinî-medenî kural ve prosedürler çerçevesinde gerçekleşmektedir
(Özdemir, 1990: 1012). Osmanlı döneminde nikâh akdi XVI. yüzyıla kadar iki şahit
önünde yapılmış lakin daha sonraları bu usul yeterli görülmeyerek görev, şerî
mahkemeye devredilmiştir. Böylece genellikle kadı veya nâib ile şahitler huzurunda
yapılan akitler, sicillere de kaydedilerek resmiyete bağlanmıştır. Mahkeme dışında
yapılanlar için ise izinnâme usûlü getirilmiştir (Erten, 2001: 49).
7
XVIII. yüzyılda ise Mihaliye medresesi müderrisi bir yılda 144 kuruş, Zülkadiriye
medresesi müderrisi 36 kuruş ücret almaktadır (Bkz. Çınar, 2000: 167).
Yıldırım, Ali M., / JSS 11(4) (2012):1205-1225 1211
8
Ma‛rûz-ı dâîleridir ki Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde medîne-i Ayntab kurâsından Kızılca
Karadinek karyesi sâkinelerinden ve zâtı Halil Efendi bin Hacı Halil Ağa ve Bekir bin Mehmed nâm
kimesneler ta‘rifleriyle ma‘rûfe olan Ümmühani bint-i Mürsel nâm kimesne medîne-i mezbûre
mahkeme-i şer‘iyesine mahsûs odada ma‘kud meclis-i şer‘de karye-i mezbûre sâkinlerinden Ömer bin
Ömer nâm kimesne mahzarında bi’l-asâle ikrâr-ı tâm ve takrîr-i kelâm idüb ben nefsimi Allah’ın emri
ile ve bin guruş mehr-i mu‛accel ve beş yüz guruş mehr-i müeccel tesmiyesiyle lede’ş-şuhûd işbu
merkûm Ömer’e akd ve tezvîc iyledikde ol-dahî ber-vech-i muharrer tezvîc ve kabul itmişdir didikde
merkûm mukırre-i mezbûre Ümmühani Hatun’u cem‘i kelimât-ı meşruhâsında tasdik iylediği huzûr-ı
alîlerine i‘lâm olundu. Tahrîren fi’l-yevmi’r-râbi‘ aşere min Zi’l-hiccetü’ş-şerife li-senete ihdâ ve
selâse miete ve elf.
9
Mehir: güvey adayı tarafından gelin adayına verilen veya verilmesi taahhüt edilen belirli bir
miktar para veya mal olarak tanımlanmaktadır. Miktarı, evlenecek kızın güzelliğine ve maharetine
göre değişmekle beraber mehir veremeyecek kadar fakir olan güvey, gelin adayına Kuran öğreterek
de borcunu ödeyebilir. Mehir, genel olarak mehr-i muaccel (peşin ödenen mehir) ve mehr-i müeccel
(bir kısmı veya tamamı veresiye bırakılan mehir) olarak iki isim altında alınagelmiştir. (Bkz. Cin ve
Akgündüz, 1996: 104-106; Özdemir, 1990: 1012-1018).
10
Bu dönemde Halep Vilayet merkezinde mehir miktarının 500 ile 9.000 kuruş arasında
değiştiği görülmektedir. (Bkz. HŞS, 315: 11/19, 19/30; HŞS., 329: 33/63; HŞS., 330: 2/4, 21/68,
22/72, 35/109, 41/128, 44/136; HŞS., 375:58/63. (Halep’e ait sicil kayıtları, DPT Türkiye Suriye
Bölgelerarası İşbirliği Programı çerçevesinde Mehmet Kabacık tarafından yürütülen Halep Şeriyye
Sicilleri Projesi vasıtasıyla temin edilmiştir). XVIII. yüzyıl ortalarında Ayntab’da mehir miktarları 10
ile 50 kuruş arasında değişmektedir (Bkz. Eken, 2000: 113). Anadolu’nun bir diğer kenti Muğla’da ise
XIX. yüzyılın ilk yarısında mehir miktarı 33 ile 2500 kuruş arasındadır (Bkz. Keleş, 2004: 192-193).
1212 XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Ayntab’ın Sosyal ve Ekonomik Durumundan Bir Kesit
(Düzdağ, 1983: 51) 11 . Ayntab’ın Ehl-i Cefâ mahallesinde Hacı Mustafa Kızı Ayuş,
kocası Ahmet oğlu Kara Mustafa’nın: Ben bundan sonra senin döşeğinde yatar
isem benden üç talak boş ol! demesi üzerine şer‘i mahkemeye başvurmuştur.
Mustafa ise karısının, Yorganım leke olur diyerek yatmasını istememesi üzerine
çıkan tartışmada, Ben senin yorganında ve döşeğinde yatarsam benden boş ol
dediğini kabul etmiştir. Ancak tartışmaya konu olan döşekte yatmadığını
dolayısıyla boşanmanın gerçekleşmediğini ileri sürmüş ve bu şekilde kendini
savunmuştur. Nitekim şer‘î mahkeme hâkimi de anlaşmazlığa sebep olan döşekte
yatılmadıkça boşanmanın gerçekleşmeyeceğini ifade ederek, evliliğin devam ettiği
hükmüyle davaya son vermiştir (GŞS, 152: 48/1).
Tablo 3’e göre otuz Müslüman aileden ikisi 1 çocuklu, on biri 2 çocuklu,
beşi 3 çocuklu, ikisi 4 çocuklu, dördü 5 çocuklu, dördü 6 çocuklu, biri 8 ve biri de
10 çocukludur. % 36.66 ile 2 çocuklu aileler çoğunluktadır. Toplam kız çocuk
sayısı 49, erkek çocuk sayısı 60’tır. Arada çok fazla fark olmamakla beraber %
11
Mes’ele: Zeyd zevci Hind’e “ eğer seninle bir döşeğe girip yatarsam üç talak benden boş
ol” dediğinden sonra döşeğe girmeden halı yahud minder üzerinde onunla yatsa Hind Zeyd’den üç
talak boş olur mu? Elcevap: olmaz, ebedi döşeğe girmemek gerekir.
Yıldırım, Ali M., / JSS 11(4) (2012):1205-1225 1213
55.04 ile erkek çocuk sayısı daha fazladır. Aile başına ise yaklaşık 3.6 çocuk denk
gelmektedir 12 .
Tablo:4 152 Numaralı Sicilde Kayıtlı Otuz Müslüman Ailenin Eş Sayıları ve Çocuk
Oranları
Çocuk Üç Eşli Aile % İki Eşli % Tek Eşli %
Sayısı Sayısı Aile Sayısı Aile Sayısı
1 4.63 6 26.85 23 68.52
Erkek 4 16 39
Kız 1 13 35
Toplam 5 29 75
Tablo: 4’e göre % 76.6 ile tek eşli aile sayısı büyük çoğunluktadır ve
toplam çocuk sayısının % 68.52’si tek eşli evliliklere aittir 13 . Bu oran otuz ailede 75
çocuğa tekabül etmekle beraber tek eşli evliliklerde aile başına ortalama 3.2 çocuk
denk gelmektedir. Çocuk sayısı en çok olan aileler ise iki eşli ailelerdir. İki eşli
ailelerdeki çocukların cinsiyet oranlarına bakıldığında % 55.1 ile erkek çocuk
sayısının daha fazla olduğu görülmektedir. Otuz aileden sadece birinde de ikinin
üzerinde çok eşliliğe rastlanmıştır. İstatistiklerin bütünü değerlendirildiği zaman
aile başına düşen fert sayısı da, yaklaşık 5.2’yi bulmaktadır.
d.Nafaka ve vâsi tayini
Osmanlı toplumunda Müslüman bir ailenin reisi ve aile adına birinci
dereceden yükümlülük sahibi baba olmuştur. Dolayısıyla hanenin iaşesi ve diğer
sorumluluklar da babanın vazifesiydi. Bu nedenledir ki boşanma durumunda eşin ve
çocukların nafakası baba tarafından temin edilirdi. Bazı durumlarda mesela erkeğin
nafaka bırakmadan eşi terk etmesi halinde şerî mahkeme tarafından erkekten tahsil
edilmek üzere belirli bir miktar nafaka tayin edildiği yine belgelerden
anlaşılmaktadır (GŞS, 152: 59/1). Ayrıca nafaka müessesesi çocuklar için de bir
nizam çerçevesinde uygulanmıştır. Yaşı kendini idare ve malını tasarruf
edemeyecek kadar küçük olan çocuklar şeri mahkeme tarafından tayin edilen
vâsilerin koruması altında idiler. Babanın vefat etmesi durumunda mirasından
çocuğunun hissesine düşen payın tasarruf hakkı, yine çocuğun ihtiyaçları için
harcanmak üzere vâsilere verilmekteydi. Başka bir ifadeyle vâsilerin görevi, yetim
kalan ve bakıma muhtaç olan çocukların kendilerini ve mallarını yaşları reşit olana
kadar idare etmekti. Vâsiler ise genelde anne, amca, dayı gibi birinci dereceden
akrabalar idi (GŞS, 152: 33/1, 34/1, 58/1). Şer‘î mahkemenin, çocuklara düşen
hisseyi göz önüne alarak günlük 30 para 14 ile 3 kuruş arasında değişen bir miktar
12
Tanzimat sonrası dönemde Urfa Sancağı’nda da aile başına düşen çocuk sayısı ortalaması
3,5 ile Ayntab ile hemen hemen aynıdır. (Bkz. Bayraktar, 2007: 108).
13
XVIII. yüzyılın ikinci yarısında tereke kayıtlarına göre yapılan geniş kapsamlı bir
incelemede 788 aileden 722’si başka bir ifadeyle çalımla kapsamına giren ailelerin yaklaşık %91’i tek
eşli olarak belirlenmiştir. Bu veri, önceki dönemlerde de Ayntab’da çok eşliliğe fazla rağbet
edilmediğini göstermesi açısından önemlidir. (Bkz. Özlü, 2002: 17-19).
14
Bu dönemde 40 para 1 kuruşa denk gelmektedir (GŞS,152:62/3).
1214 XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Ayntab’ın Sosyal ve Ekonomik Durumundan Bir Kesit
belirlediği görülmektedir (GŞS, 152: 30/2, 44/2, 46/1, 58/1, 72/1, 84/1, 93/2, 106/1,
124/1, 154/1). Bunun yanı sıra babasından geriye bir şey kalmayan ve fakir olan
çocuklar ise devletin gözetimindeydiler. Mesela Seng-i Hoşkadim mahallesinde
yedi yaşındaki Zennub’un öksüz kaldığının ve sair bir nafakası olmadığının,
annesinin dahi fakir olduğunun Muhsinzâde Mehmet tarafından şer‘i mahkemeye
ihbar edilmesi üzerine durum mahkeme tarafından soruşturulmuştur. Şahitlerin
tasdikinin ardından da günlük elli para nafaka tayin edilmesine karar verilmiştir.
Nafakanın çocuğun ihtiyaçları için sarf edilmesi görevi ise onu evlat edinen
Mehmet Bey’e verilmiştir (GŞS, 152: 174/1).
Kadınların sosyal konumuna gelince; birçok belgede özellikle de miras
konusunda kadınların haklarını aradıkları görülmekte, eşlerinden çok rahat bir
şekilde boşanma ve mehir talep edebildiklerine rastlanmaktadır. Ayrıca vakfiye
belgelerinde, eskiden olduğu gibi kadınların mallarını gayet özgür bir biçimde
vakfettikleri de gözlemlenmiştir 15 . Kadınların davacı veya davalı olduğu
durumlarda ise tatbikatın pratikliği açısından vekillerin ön planda olduğu
görülmektedir (GŞS, 152: 68/1).
e.Ailelerin ekonomik durumu
Ailelerin ekonomik gücü, iştigal edilen işler ile sahip olunan menkul ve
gayrimenkuller nispetindedir. 31 tereke kaydı üzerinden yaptığımız incelemede mal
varlığı en düşük olan Müslüman ailenin bütün servetinin 1.976 kuruş olduğu tespit
edilmiştir. Delbes Mahallesi’nden Ahmet bin İbrahim’in terekesi olan bu rakamın
tamamı gayrimenkullerin ve hanede bulunan eşyanın bedelidir. Bu
gayrimenkullerden en değerli olanı 800 kuruş ile yine Delbes Mahallesi’nde
bulunan menzilin (hane) üçte bir hissesidir (GŞS, 152: 69/2). Mal varlığı en yüksek
olan ailenin serveti ise 72.851 kuruş olarak tespit edilmiştir. Hamam Hanesi
Mahallesi’nden Bazzâde El-Hâc Ali’ye ait olan 72.851 kuruşluk servetin 650
kuruşu nakit, geriye kalanı ise dükkân, bağ, bostan gibi gayrimenkullerdir. Bu
malların içinde en değerli olanı 10.000 kuruş bedel ile şehrin Arasta Çarşısı’nda
bulunan helvacı dükkânıdır (GŞS, 152: 65/1).
f.Evler ve ev eşyaları
Ayntab kaza merkezinde evlerin genel olarak avlu etrafına konuşlandırılmış
yan yana veya fevkani ve tahtani olarak ifade edilen alt ve üst iki odadan oluştuğu
görülmektedir. Bunun yanı sıra mutfak, hayvan olan evlerde ahır, yükyeri (kapaklı
yatak dolabı) olarak kullanılan ve odaların birinin içerisinde mutlaka yer alan
hazine veya hazne ile asma taht (üst odaların girişi önüne yapılan destekli ve geniş
çıkıntı) evlerin diğer bölmeleridirler. Çoğunda su kuyusu da bulunan evlerde ahır
var ise kış ayları gözetildiğinden mutlaka oturma odası ya ahırın üstünde veya
bitişiğinde yer alır.
15
Kabasakal mahallesinden Hacı Fatma Hatun tarafından vakfedilen gayr-i menkullerin yanı
sıra Akyol mahallesinden Ayşe Hatun’da bir bâb menzilini camii şerif için vakfetmiştir. Her iki
vakfın tevliyet silsilesi vâkıf şartnamesinde vâkıfeler tarafından belirtilmiştir (GŞS, 152:28/1, 29/1).
Yıldırım, Ali M., / JSS 11(4) (2012):1205-1225 1215
16
Kazanın en yoğun Gayrimüslim nüfusu Ermeni milletine aittir. Dolayısıyla Ermeniler çeşitli
idari görevleri Müslümanlarla birlikte üslenmişlerdir. Buna göre Kaza İdare Meclisinde: Kirgor Ağa
ve Artin Ağalar aza olarak; Belediye Meclisinde: Evadis Ağa, Kivork Ağa, Agop Ağalar yine aza
olarak, Kivork Efendi tabip olarak, Artin Efendi katip olarak, Kirgor Efendi sandık emini olarak görev
almışlardır. Ayrıca adı geçen tarihlerde Artin Efendi Divan-ı Umumiye-i Osmaniye Vâridat-ı
Mahsusası’nda Sandık Emini olarak görev yapmaktadır (SVH, H.1303: 143-144).
1216 XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Ayntab’ın Sosyal ve Ekonomik Durumundan Bir Kesit
Musevilere ait bir havra bulunmaktadır (SVH, H.1303: 173). Her ne kadar
Müslüman ve Gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı mahalleler bulunsa da yine
bu dönemde mahalle olarak ta keskin bir ayrımın olmadığı görülmektedir 17 .
XIX. yüzyıl sicil kayıtlarında Gayrimüslimleri de kapsayan çeşitli sosyal
işlemler görülmektedir. Nitekim Ayntab’ın 152 numaralı sicil kayıtlarında, Türk ve
Müslümanlarla beraber, Musevi milleti ve Ermeni milleti ile ilgili hadiseler de
çeşitli davalara konu olmuştur. Özellikle Ermenilerin kendi aralarındaki ve
Müslüman ahaliyle ilgili anlaşmazlıkları sicildeki bazı belgelerde kayıtlıdır. Bunlar
arasında alacak-verecek sorunları, kişisel anlaşmazlıklar ve vakıflar ile ilgili çeşitli
problemler en çok karşımıza çıkanlardır. İncelediğimiz kayıtlarda etnik, dinî
herhangi bir Müslim-Gayrimüslim ya da Ermeni-Türk-Musevi anlaşmazlığına
rastlanmamıştır. Aradaki problemler alacak-verecek problemleri, hırsızlık gibi rutin
toplumsal huzursuzluklardan ibarettir. Bunun yanı sıra tebaa arasında millet ayırt
edilmeksizin çok rahat bir şekilde mülk alım-satımının yapıldığını, birbirlerine
vekâlet ve şahitlik ettiklerini açık bir biçimde görmekteyiz (GŞS, 152: 10/2).
Örneğin Kayacık mahallesinde sakin Ahmet Ağa ile Ermeni Karabet arasındaki bir
davada, Karabet’in evinin avlusuna inşa ettirdiği oda Ahmet Ağa’nın iki
penceresinin ışığını kesmekte ve araya yağmur sularının birikmesine sebep
olmaktadır. Bu durumu mahkemeye intikal ettiren Ahmet Ağa davasının
yürütülmesi için vekâletini ise yine başka bir Ermeni olan Hacı Agop Ağa’ya
vermiştir. Neticede mahkeme, Ahmet Ağa’nın evinin ışık alacak başka bir penceresi
olmamasını gerekçe göstererek inşa edilen odanın yıkılmasına karar vermiştir (GŞS,
152: 143/1) 18 .
17
Bu dönemde Gayrimüslimlerin (Ermeniler) başta Kayacık Mahallesi olmak üzere Hâik-i
Zımmiyan, Çukur, İbn-i Kör, Kozanlı, Kurb-ı Zencirli ve Eblehan Mahalleleri’nde yoğunlukta olduğu
görülmektedir.
18
...mecelle-i celîlenin bin iki yüz birinci maddesinde muharrer olduğu vechle bir kimesne bir
karanlık olsa zarar-ı fâhiş olmağla ref itdürülür kapusundan ziya alsun denilmez deyu...
binâ ihdâsıyla komşunun bir pencereli odasının penceresini sedd idübde yazı okunâmayacak mertebe
Bu şirketlerden biri sicil kayıtlarında yer almaktadır. Yaklaşık sermayesi ise 98.000
19
kuruştur.
Yıldırım, Ali M., / JSS 11(4) (2012):1205-1225 1217
104). Bu dönemde Ayntab’ta bulunan debbağhane sayısı 6’dır. Bunların yanı sıra
1884-86 tarihlerinde Ayntab’ın 3.815 adet kaş destgahı, 45 adet boyahanesi, 5 adet
sabun imalathanesi, 8 adet müskirat fabrikası ve 6 adet de yağhanesi mevcuttur
(SVH, H.1303: 173; Şemseddin Sami, 1996: 3232).
1.Para ve Fiyatlar
Alışverişler için tedavüldeki paralar arasında en çok kullanılan kuruş
olmuştur. Ancak kuruşun yanında çeşitli değerlerde altın ve gümüş paraların da
kullanıldığı görülmektedir 20 . Buna göre; bütün alış verişler için, Ayntab’da
kullanılan para birimleri Kuruş, Osmanlı Lirası (Altunu), Gümüş Mecidiye, Fındık
Rub‘iyesi, Fransız Lirası ve Engürüs Altunu’dur. Ayrıca sicil kayıtlarında bu
paraların kuruş ile takas edildiğine de rastlanmaktadır. Paraların kuruş cinsinden
takas değerleri Tablo:5’teki gibidir.
Tablo:5 1884-86 Tarihlerinde Ayntab’da Alış-Verişte kullanılan Paralar ve Kuruş ile
Takasta Yaklaşık Değerleri
No Alış-verişte kullanılan paralar Adedi Kuruş cinsinden yaklaşık değerleri
1 Osmanlı Lirası (yüzlük) 1 100 Kuruş
2 Gümüş Mecidiye 1 30 Kuruş
3 Fındık rub‘iyesi 1 10,5 Kuruş
4 Engürüs Altunu 1 280 Kuruş
5 Fransız Lirası 1 150 kuruş
20
1879 sonrası dönem Osmanlı para politikasında lira-kuruş devri olarak adlandırılmaktadır.
Bu dönemde kullanılan paralar 1844 yılında tashih-i ayar yapılan ve 1 gram saf gümüş içeren kuruş ile
yüz gümüş kuruş değerindeki Osmanlı Lirası’dır. Bir Osmanlı lirası ise 6,6 gram saf altın
içermektedir. Ayrıca halis sim mecidiye diye tabir olunan gümüş paralar da yine bu dönemde
kullanılan para birimleri içerisindedir (Pamuk, 2005: 229; Öztürk, 1999: 1604).
1218 XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Ayntab’ın Sosyal ve Ekonomik Durumundan Bir Kesit
ortalama fiyatı ise 3.500 kuruştur (GŞS, 152: 56/2, 58/2, 64/2, 84/2, 94/1, 141/2,
161/1, 162/1, 163/1, 173/1, 226/1) 21 .
Küçükbaş hayvan yani keçi ve koyun fiyatları 50-70 kuruş arası, oğlak ve
kuzu 10-30 kuruş arası, inek fiyatı ortalama 250 kuruştur. Ancak koca diye tabir
edilen ve süt vermeyen inek fiyatı 50 kuruşa kadar düşmektedir. Öküz fiyatı
ortalama 250-300 kuruş, taşımacılık için kullanılan beygir ve katır 500-800 kuruş
arası, merkep ise 300-500 kuruş arasıdır (GŞS, 152: 112/1, 162/1). Zamanın ulaşım
ve taşımacılık imkânlarına paralel olarak 152 numaralı sicilden dönemin en değerli
hayvanının beygir ve merkep olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla terekelerin
haricinde önemli sayıda belge, tarafların beygir veya merkep üzerinde hak iddiası
ile ilgilidir.
2. Gıda ve tarım ürünleri
Ayntab şehri havasının ve suyunun temizliği ile ürün bolluğundan dolayı öteden
beri Arus-ı Arabistan (Arabistan’ın Gelini) olarak bilinir (SVH, H.1303: 174).
Bölgeye has özelliği günümüzde de devam eden zeytin, üzüm ve fıstık üretimi
Ayntab’ın ekonomik hayatında öteden beri hayli önemlidir (Canbakal, 2009: 55-
56). Ayrıca bağ ve fıstıklıklarda hayir (incir) ağaçları bulunmakla beraber müstakil
hayir bahçeleri de mevcuttur. Sulu yerlerde penbe (pamuk) üretimi yapılmaktadır.
Yine Ayntab’ın özellikle güneyinde ceviz, erik, şeftali, elma, nar üretilmekte ve
tarla etraflarına kavak ağacı ekilmektedir. Bu ağaçların kerestesi ise ticarette
oldukça önemli bir kalemi oluşturmaktadır. Ulaşım şartlarının göz önünde
bulundurulması, çabuk bozulan bostan ürünlerinin şehre yakın sulu tarlalarda daha
yoğun bir şekilde üretildiğini göstermektedir. Tahıl ürünlerinde ise başta hınta
(buğday) olmak üzere şair (arpa), mercimek, küşne, nohut, culban, küncü (susam)
ve darı (mısır) olarak en çok yetiştirilen ürünler arasındadır. Zahire olarak bulgur ve
simit (ince bulgur) sicil kayıtlarında en çok adı geçen ürünler arasındadır. Şunu da
belirtmek yerinde olur ki, buğday üretimine bağlı olarak değişik bölgelerde tesis
edilmiş değirmenler de sicilde kayda geçmiştir. Bunların sayısı ise biri buhar
değirmeni olmak üzere toplam 12’dir (Şemseddin Sami, 1996: 3232). Ayrıca
arıcılık ve bal üretiminin de Ayntab ekonomisinde önemli yeri olduğu belgelerden
anlaşılmaktadır (GŞS, 152: 31/1, 65/1, 73/1, 119/1, 124/2, 125/1, 137/1, 145/1,
158/1, 163/2, 166/2, 207/1, 212/1, 221/1, 224/1).
Üzüm, gerek kurutulup tüketilmek gerekse işlenip pekmez haline getirilmek
suretiyle üretimde ve ticarette önceki dönemlerde olduğu gibi en önemli ürün olarak
dikkat çekmektedir 22 . Zira 152 numaralı sicilin geneline bakıldığında özellikle
alım-satım ve tereke kayıtlarından anlaşıldığı üzere bağcılık, Ayntab toprağı
genelinde diğer tarım sahalarına oranla daha çok rağbet görmektedir. Bununla
21
Aynı dönemlerde Halep vilâyet merkezinde de ev fiyatları, aşağı yukarı bu aralıktadır (Bkz.
HŞS, 329: 26/52, 47/83; HŞS, 330: 6/19, 13/43, 15/48, 15/49; 36/113, 37/114).
XVII. yüzyılda üretilen üzüm çeşidi yaklaşık 5 idi. Şarap üretiminde de kullanılan üzümler,
22
Halep üzerinden Avrupa’ya ihraç edilmekteydi. (Canbakal, 2009: 56). Ayntab’da yetiştirilen ürünler
için ayrıca bkz. (Yiğit, 2007: 108).
Yıldırım, Ali M., / JSS 11(4) (2012):1205-1225 1219
birlikte özellikle kuru üzüm her sene külliyetli olarak Memâlik-i Mahruse’ye ve
Avrupa’ya ihraç olunmaktadır (SVH, H.1303: 174).
İşletmelerin başında ise; buğday işlemek için tesis edilen devlüp ve
değirmenler bulunmaktadır. Bir diğer önemli tesis ise zeytinyağı üretmek için tesis
edilmiş olan mahsere (masere)’dir. Kayıtlarda mahsereci sıfatı sıkça
kullanılmaktadır. Bu dönemde Ayntab’ın 12 mahseresi bulunmaktadır (SVH,
H.1303: 173).
3. Çarşılar ve esnaf
1884-86 tarihlerinde Ayntab’da oldukça güzide olan ve bugün var olmayan
birçok mesleğin icra edilmekte olduğu anlaşılmaktadır. Mesleklerin çeşitliliği ise
şehrin ekonomik hareketliliğini oldukça açık bir şekilde yansıtmaktadır. Bu
meslekler dolayısıyla meslekleri icra eden esnaflar, genellikle çarşı ve pazarlardaki
dükkânlarda işlerini yürütmekle beraber şehrin değişik mahallelerinde de birçok
dükkân bulunduğu sicil kayıtlarında görülmektedir. Bu tarihlerde Ayntab’ın 4
bedesteni ve muhtelif bedesten, çarşı ve mahallelerde bulunan 1.965 dükkânı
bulunmaktadır (SVH, H.1303: 173). Özellikle han ve çarşılarda bulunan
dükkânların kira bedeli ve mülk fiyatı olarak oldukça değerli oldukları
görülmektedir. Örneğin Kale altında bir Arpacı dükkânına 2.500 kuruş değer
biçiliyor iken Attar Pazarı’ndaki bir Attar dükkânının fiyatı, 8.000 ile 10.000 kuruş
arasında değişebilmektedir. Ancak pazar veya hanların hareketliliği ile dükkânın
büyüklüğü ve mahiyeti, doğal olarak fiyatları daha yukarıya çekmektedir. Buna
göre; Eskici Pazarı’nda veya Muytab Çarşısı’nda 4.000-4.500 kuruşa dükkan
alınabilirken Tuz Hanı’ndaki bir Keçeci dükkânın fiyatı 12.000, Pekmezci
dükkânının fiyatı ise 15.000 kuruş olabilmektedir. Tarla-yı Atik mahallesinde bir
Bakkal dükkânı ise 4.500 kuruş civarındadır (GŞS, 152: 25/1, 65/1, 137/2, 207/1).
Han ve pazarlardaki dükkânların kira bedelleri, ortalama olarak senelik 300
kuruşu bulmaktadır (GŞS, 152: 117/1). Ancak vakıf dükkânlarının kirası oldukça
düşüktür. Hatta bu konuda birçok dava da sicilde kayda geçmiştir. Örneğin Hüseyin
Paşa Vakfı’na ait bir dükkânda oturan Aşcıoğlu Bedros, vakfa aylık 8 kuruş
ödemektedir. Ancak dükkânların kira emsali, bu rakamın çok üstünde olduğundan
bu durum şikâyet konusu olmuştur (GŞS, 152: 76/2).
Tablo:6 152 Numaralı Sicile Göre 1884-86 Tarihlerinde Ayntab’daki Çarşı ve Pazarlar
No Çarşı Adı No Çarşı Adı No Çarşı Adı
1 Arasta Çarşısı 5 Eblehan Çarşısı 9 Abacı Bazarı
2 Balıklı Çarşısı 6 Muytab Çarşısı 10 Fodlacı Bazarı
3 Bazaristan Çarşısı 7 Sabahçı Çarşısı
4 Eskici Pazarı 8 Suk-ı Tâvil (Uzun Çarşı)
III.SONUÇ
1884-86 tarihlerinde Ayntab, Osmanlı kentlerinin genel özelliklerini
yansıtan bir Anadolu şehri görümündedir. Bu durumu sosyal ve iktisadi yapıda
görmek mümkündür. Şehir ahalisi Müslüman ve Gayrimüslimiyle bir bütün
oluşturmaktadır. Ayntab’ın değişik mahallerinde Ermeni ve Müslümanlara ait
hanelerin yan yana olması buna en güzel örnektir.
Kentin coğrafi konumundan kaynaklanan hareketliliği, sadece kendi
nahiye ve karyeleriyle değil, civar vilayet ve kazalarla da ticari, sosyal, ekonomik
hemen her alandaki aktif iletişimi ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra üretilen
sanayi ve tarım ürünleri oldukça çeşitlidir. Bunların önemli bir kısmı ise iç ve dış
ticarete konu olmuşlardır. Ayrıca şehrin çarşı, pazar ve mahallelerinde farklı birçok
meslekle iştigal eden esnaflar, günlük ihtiyaca yönelik üretimlerle kaza
ekonomisine ve dinamizmine önemli katkı sağlamışlardır.
Ayntab’ın gelişimindeki bir diğer önemli husus ise şüphesiz şehrin
güvenliğidir. Nitekim bu dönemde şerî mahkemede kayda alınan 293 belgenin
tamamında yapılan incelemede cinayet ile ilgili sadece bir dava mevcut olup birkaç
hırsızlık vakası haricinde herhangi bir toplumsal suça da rastlanmamıştır.
Yıldırım, Ali M., / JSS 11(4) (2012):1205-1225 1221
KAYNAKÇA
a) Belgeler
Gaziantep’in 152 Numaralı Şer‛iyye Sicili; s.1/1, 1/3, 2/1, 4/1, 5/1, 10/2, 14/1, 19/1,
23/2, 25/1, 27/3, 28/1, 29/1, 30/2, 31/1, 33/1-2, 34/1, 35/1, 38/1, 40/2,
41/2, 43/1, 44/2, 46/1-2, 48/1-2, 49/1, 52/1, 55/2-3, 56/1-2, 57/1, 58/1-2,
59/1, 61/1, 62/3, 64/1-2, 65/1, 68/1, 69/2, 72/2, 73/1, 74/1, 76/2, 81/1, 84/1-
2, 93/2, 94/1, 98/1, 99/1, 104/1, 106/1, 112/1, 113/1, 115/1, 117/1, 119/1,
124/2, 125/1-2, 133/1, 134/2, 135/1, 136/1, 137/1-2, 141/1, 143/1, 145/1,
149/2, 150/1, 152/3, 158/1, 161/1, 162/1-2, 163/2, 164/1, 165/1, 166/1-2,
172/1-2, 173/1, 174/1, 175/1, 177/1, 182/1, 184/1-2, 188/1, 190/1, 192/2,
193/1, 194/2, 197/2, 201/1, 207/1, 212/1, 213/2, 218/1, 221/1, 224/1, 226/1.
Halep’in 315 Numaralı Şeriyye Sicili: s.11/19, 19/30.
Halep’in 329 Numaralı Şeriyye Sicili: s.33/63, 329: 26/52, 47/83.
Halep’in 330 Numaralı Şeriyye Sicili: s.2/4, 6/19, 13/43, 15/48, 15/49, 21/68,
22/72, 35/109, 36/113, 37/114, 41/128, 44/136.
Halep’in 375 Numaralı Şeriyye Sicili: s.58/63.
b) Salnameler
Salnâme-i Vilâyet-i Haleb H.1287 (1871).
Salnâme-i Vilâyet-i Haleb H.1303 (1886).
Salnâme-i Vilâyet-i Haleb H.1307 (1890).
Salnâme-i Vilâyet-i Haleb H.1312 (1895).
Salnâme-i Vilâyet-i Haleb H.1326 (1908).
c) Araştırma ve İncelemeler
Altınöz, İ. (1999). “Dulkadır eyâletinin Kuruluşunda Antep Şehri (XVI. Yüzyıl)”,
Cumhuriyetin 75. Yılına Armağan, Gaziantep, Ed: Yusuf Küçükdağ, s.89-
146, Gaziantep Üniversitesi Kültür Vakfı Yayınları, Gaziantep.
Aytekin, H. (1999). “Antep’te Eğitim Kurumları (19. Yüzyılın İkinci Yarısından 20.
Yüzyılın İlk Yarısına Kadar)”, Cumhuriyetin 75. Yılına Armağan,
Gaziantep, Ed: Yusuf Küçükdağ, , s.186-206, Gaziantep Üniversitesi Kültür
Vakfı Yayınları, Gaziantep.
Aytekin, H. (2000). “Gaziantep İdadisi (Ayıntab İdadisi)”, Osmanlı Döneminde
Gaziantep Sempozyumu (22 Ekim 1999), Ed: Yusuf Küçükdağ, s.329-336,
Gaziantep.
Bayraktar, H. (2000). “XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Antep’in İdarî Yapısı ve
İktisadî Durumu” Osmanlı Döneminde Gaziantep Sempozyumu (22 Ekim
1999), Ed: Yusuf Küçükdağ, s.83-96, Gaziantep.
Bayraktar, H. (2007). Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Urfa Sancağı, F.Ü. Ortadoğu
Araştırmaları Merkezi Yayınları, Elazığ.
1222 XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Ayntab’ın Sosyal ve Ekonomik Durumundan Bir Kesit