Çin'deki Başarıdan Ders Alabilsek: Entegre Bakışın Önemi

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 2

Çin’deki başarıdan ders alabilsek

Geçen hafta Çin’de yerel yönetimlerin ellerinin altında hazır tuttukları “proje stoku” ile
alınan önlemlerin etkin uygulanması arasındaki etkileşimden söz etmiştim…

Çin’in yarattığı mucizeyi yaratan etkenlerden biri “öngörme disiplini”: Ülke genelinde
“kalkınma stratejisini” iyi gözleyen ve sistemli izleyen yerel yönetimler, olası bir fırsatı
değerlendirmek için “öngörme ve önlem alma disiplinini” uygulayarak “proje stoku”
oluşturuyor. İç ya da dış kaynaklı bir fırsat ortaya çıkar çıkmaz da değerlendirilerek
yatırıma dönüştürülüyor.

Bir başka değişken “etkin koordinasyon”. Geçen haftaki yazımızda sözünü ettiğimiz Fatih
Oktay’ın yeni kitabında, Çin mucizesini yaratan etkenlerden birinin de “koordinasyon
becerisi” olduğu çok açık ve net gözüküyor. Ülkede oluşan “gölge bankacılık” konusu
işlenirken, şu saptama yapılıyor: “Yeni program çerçevesinde gölge bankacılık
sektöründe de Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Düzenleme Komisyonu, Bankacılık
ve Sigortacılık Düzenleme Komisyonu tarafından eşgüdümlü bir çabayla yeni
düzenlemeler yapıldı ve sektör sıkı bir denetim altına alındı. Bun sonucunda bir yandan
sektörün finansal sistem ve yatırımcılar için risk oluşturan uygulamaları daha iyi kontrol
altına alınırken, bir yandan ülke yönetiminin şirket borçlarını azaltma çabalarını
etkisizleştiren uygulamaların büyük ölçüde önü alındı…”

Fatih Oktay’ın kitabında Çin’in yarattığı ekonomik mucizenin hemen her alanında ve en
küçük ayrıntısında akla dayanan yönetişimin etkilerinin izini sürebiliyoruz. Özerk
davranan, birbiriyle yarışan yerel yönetimlerin “bütçe süreçlerini” de şeffaflaştırılarak
kamu gözetiminin menziline giriyor. Oktay gözlemlerini şu cümlelerle paylaşıyor: “ Yerel
yönetimler bütçe süreçlerinin şeffaflaştırılması yönünde önemli ilerlemeler kaydedildiyse
de bunun tam anlamıyla sağlanması için gerekli standartların ve bilgi işlem yapısının
oluşturulmasının uzun zaman alacağı görülüyor.”

Entegre bakışın önemi


Çin’deki mucizenin arka planında ülke yönetimine bütünsel hakimiyetin etkisinin de çok
büyük olduğu söylenebilir. Ülkeyi yönetenler “ kendine hayran” olanlardan değil. Hata
yapacaklarını, gerçekliklerinin göreceli olduğunun bilincindeler… Akıllarını sadece teknik
sorunlara odaklamıyorlar. Yönetişim konusu da gündemlerinde yerini alıyor. Oktay’ın
saptamasını izleyelim: “ Çabaların daha büyük bölümü ise yönetişim sistemlerini
iyileştirmeye yönelikti. Bu doğrultuda bankaların organizasyon yapıları genel
merkezlerinin kontrolünü artıracak şekilde değiştirildi. Bu değişim öncesinde, Çin’in yerel
odaklı organizasyon yapısı içinde yerel yönetimler, bölgelerdeki banka şubeleri üzerinde
bankaların genel merkezlerinden daha çok etki sahibiydi. Daha da önemlisi bankalar,
anonim şirket olarak yeniden yapılandırıldı, yönetim sistemleri çağdaş kurumsal
yönetişim ilkeleri gözetilerek yeniden oluşturuldu.”

Fatih Oktay’ın sürekli araştırmaları ve birinci el bilgilere erişerek yaptığı analizleri


yansıtan “Çin ve Dünyanın Geleceği/ Yeni büyük güç ve ticaret, teknoloji, pandemi
savaşları” kitabında mucizeleri akla dayalı sorgulamalar, bütünsel analizler ve etkin
örgütlenmelerin yarattığının çok sayıda kanıtı var.
Yazıyı bu noktaya kadar okuyanların zihinlerinde şöyle bir sorunun oluştuğunu
düşünüyorum: “Çin’in yaptıklarını bizim ülkemizin koşullarında yapmak mümkün müdür?”

Daha iyilerinin yapılabileceğini düşünenlerdenim. Başka çaremizin olmadığı konusu da


zihnimde yerleşmiş gerçekliktir. Neden böyle düşündüğümün birkaç gerekçesini
paylaşarak bu yazıyı bitirmek isterim:

İnsanımız ve aklımız en önemli kaynak


Birincisi, bu ülkenin topraklarının büyük bir bölümünün yaşlı, yorulmuş, bileşimindeki
organik madde oranı yüzde 1,5’in altına düşmüş olduğunu göz önüne
alıyorum. Tarım konusu tartışılırken tarımsal üretim “varlıklı olmak için değil, var olmak
için” yapılması gerektiğini sıklıkla dile getiriyorum. Tarımsal üretimin varlıklı olmanın yolu
olmadığını tartışmaya açarak, herkesin bu konuda eteğindeki taşı dökmesi gerektiğini
anlatıyor ve yazıyorum.

İkincisi, ülkemizin “Fakir madenler bakımından zengin ülke” olduğu gerçekliğini tartışalım
diyorum. Önyargı ve ezberlere dayalı tartışma yerine, saha gözlemlerine dayalı
sorgulamayı öne çıkaralım çağrısı yapıyorum. Madenler konusunda nelerin
yapılamayacağını, nelerin yapılabileceğini korkunun gölgesini düşürmeden tartışalım
istiyorum.

Üçüncüsü, endüstriyel üretimimizin orta- düşük teknolojiye dayalı bir yapıda olduğunu;
dış girdi bağımlılığını, yarı legal- yarı formel pazar ağırlıklı olmaktan çıkarılması
gerektiğini de suçlu aramadan, kendi gerçekliğimizi yaratmak için sorgulansın istiyorum.

Dördüncüsü, sorgulamadan, analiz etmeden ve örgütlenmeden hedeflediğimiz yere


varmanın imkânsızlığını paylaşalım istiyorum.

Beşincisi de Çin’de olduğu gibi “yaratıcı yüzleşme özgüveni” gösterelim; en önemli


varlığımız ve zenginliğimiz olan insanımıza odaklı bir kalkınma hikâyesi yaratmadan
başka çaremiz olmadığı düşündüğüm için bütün bunları açık tartışarak ortak aklımızın
büyük gerçekliğine ulaşalım istiyorum.   

You might also like