Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 10

Barok ile Klasik Dönem Müziğinin Özelliklerinin

İncelemesi ve Karşılaştırması

Tezcan Erdem Suiçmez

1199006304
Barok Dönem Müziği

“Barok” Terimi ve Barok Dönem Müziği


“Daha çok Anglosaksonlarla İtalyanların, 1600 ile 1760 yılları arasında ülkelerinde
yaygın hale gelen müziğe verdikleri ad. Genel olarak Bach dönemi müziği bu adla
nitelendirilir. Geniş aralıklar kullanan, çalgılar arasında ya da çalgılarla sesler arasında
karşıtlıklar kuran bu gösterişli müzik, süslemeler ve eksen değişimleri, karşıtlıklar ve
beklenmedik öğelerle doludur.” 1

"Barok" sözcüğü üzerine yapılmış etimolojik çalışmalar sözcüğün portekizce "büyük


ve tuhaf şekilli inci" anlamına gelen "barocco" sözcüğünden veya yüksek kalan yer, özel
durumlarda siğil, anlamına gelen ispanyolca "berruca" geldiğini iddia etmektedir. Portekizce
"barocco" sözcğünün ise siğil anlamına gelen latince "verucca" sözcüğünden elde edilmiş
olabileceğini düşünmektedir.

Barok Dönem Müziği Özellikleri


Barok müziği, Claudio Monteverdi'in eserlerine basso continuo2'u dahil edişinin
başlattığı düşünülmektedir. Basso continuo'nun tınısı barok müziğin ve ardındaki rokoko
müziğin ayırt edici özelliği olarak görülmektedir. Konçertonun formu da barok müziği diğer
türlerden ayırmaktadır. Sürekli faal çalgıların ya da çalgılarla seslerin arasındaki karşıtlıklar ile
kolaylıkla tanınabilen bu müzik türü gösterişli kabul edilir. Klasik dönemin aksine süslemeler
ve eksen değişimleri, karşıtlıklar ve beklenmedik diğer öğeler yoğun bir şekilde barındırır.

Barok Müziği bağımsız seslerin polifonik kullanımına sahiptir. Kontrast açısından bas
ve soprano seslerine odaklanılır, orta sesler armoniye uygun bir biçimde doğaçlanırdı. Bu
kutuplaşmaya bağlı olarak basso continuo isimli bir notasyon sistemi ortaya çıktı. Bu
sistemde, besteci melodi ve melodileri üst partiye yazar, bas partisine de icracının keyfine keder
doğaçlama fırsatı bırakırdı. Akorlar genel triad formundan ayrı kullanılacağı zaman, besteci;
bas notasının üstüne veya altına, figür-sayı veya diyez-bemol eklerdi.

1
Say, Müzik Ansiklopedisi, 1985, Ankara, s.159
2
İtalyanca bir kelime. Sürekli Bas demektir.
Barok Müziğin ağır ve kompleks bir dili vardır. En sık kullanılan formları Suit, Füg,
Konçerto ve Kanon idi. Bunlar dışında dini ve dindışı madrigaller, motetler, massler, missalar
ve benzeri formlarda müzikler de bestelenmiştir. Bolca süsleme kullanılır. En gözde çalgılar
Harpsikord, Klavikord, Keman, Çello ve diğer orkestra enstrümanlarıdır.

Barok dönemde kilise için yazılmış müzikler çok fazladır. Pek çok müzik formunun
dini ve dindışı halleri vardır.

Besteciler kişisel duygularını ifade etmekten ziyade insani duyguları tasvir etmeyi
amaçlamışlardır. İfadeyi öne çıkarmak için uyumlu ve uyumsuz aralıkların eski kullanım
kuralları esnetilmiştir. Ayrıca cümleler oldukça uzundur. Kadanslar da oldukça az bulunur.

Barok Dönem Yaygın Müzik Formları

Barok Dönemde Sonat Formu


“Viollerin yerini keman ailesi almaya başlayıp polifonik stilin yerini klavye veya
lavtanın armonilerini çözerek seslendirdiği “basso continuo”lu yazı stilinin alması büyük bir
gelişme olarak değerlendirilse bile 17. yüzyılın başlarında “sonat” olarak adlandırılabilecek
olan eserler vokal prototiplerinden çok farklı değillerdi. Ancak keman tekniğinin gelişmesi ile
gerçek bir atılım oldu. Özellikle vokal duoların continuo ile seslendirilmesinden yola çıkarak
iki çalgının seslendirdiği çalgısal “canzone” veya sonat formu oluştu. İlk kez 1613’de
S.Rossi’nin “Varie Sonate”ında bir duo yazılmış oldu. Bas partisinin bu iki çalgıya destek
vermesinin ötesinde grubun içinde tematik işleniş açısından daha aktif bir rol alması ile “Trio
Sonat” oluşmaya başladı ve Barok oda müziğinin en önemli tipi haline geldi.”3

Barok dönemde, rönesans döneminden gelen iki çeşit sonat formları vardır; Kilise
Sonatı ve Oda Sonatı. Kilise Sonatı ağır tempoyla başlar ve 4 bölüm sürer. Oda sonatı ise bir
grup danstan oluşur ve yine 4 bölümden oluşur. Bu kompozisyonlar bir ila beş kadar, veya daha
fazla enstrüman için bestelenirdi. Ancak dönem bunları Rönesans döneminden geldiği gibi
bırakmamış, değiştirmiştir. Bu formlar adım adım Trio Sonat halini almışlardır.

3
Çelebioğlu, Johannes Brahms’ın Pianolu Oda Müziği Eserlerinin Yapısal İncelenmesi, 2002, İstanbul, s.10
“Barok dönemde yazılmış olan trio sonatlar ve diğer çalgısal eserlerde, her parti bir
icracı tarafından seslendirilir, ve bunun yanında bir yaylı veya bir fagotun çaldığı bas partisi
org veya klavsende armonisi çözümlenecek şekilde yazılırdı.”4

Barok Dönemde Konçerto


17. yüzyılın sonlarında, konçerto terimi küçük bir solo grubunun büyük bir orkestra
grubu ile değişimli olarak icra ettiği kompozisyonları betimlemek için kullanılmıştır. Bu
dönemde solo grup ile büyük orkestra birleştiriliyordu ve konçerto terimi bu anlamı veriyordu.
Büyük gruba “ripieno”5, küçük gruba ise “soli”, “koncertato”, “koncerdance” veya
“konçertino” deniyordu.

Konçerto stili, iki veya daha çok bölümden oluştuğu için, dönemin sonatı sayılmaktadır.
Bu mantıkla, iki çeşit sonat olduğundan (Kilise ve Oda Sonatı), iki çeşit de konçerto vardır.
Bunlar Concerto da Chiesa6 ve Concerto da Camera7’dır.

Barok Dönemde Oda Müziği


Barok dönemde, oda müziği terimi pek net değildir. Eserler çeşitli enstrümanlarla
çalınabilir; pek çok barok eser klavye, arp veya ud ile çalınabildiği gibi, trio, quartet veya parti
sayısına göre daha büyük gruplarla da çalınabilirdi. Ayrıca enstrüman sayısı da esnekti. Üçlü
için yazılmış esere bazen dördüncü enstrüman da katılabilirdi. Katılan bu dördüncü enstrüman
genellikle pes sesli olur, ve eser içerisinde bulunan bas parti enstrümanı ile aynı notayı çalardı.

Barok Dönem Opera


17. yüzyılda operanın ilk örnekleri verilmiştir. İlk operalarda, genelde Yunan ve Roma
mitolojisine dayanan hikayeleri ifade etmek için dramatik metin ve müzik kullanılmıştır.
Operanın ilk zamanlarında, besteciler ayrıntıyla süslenmiş kelimeler seçerlerdi. Yahut metni

4
Çelebioğlu, Johannes Brahms’ın Pianolu Oda Müziği Eserlerinin Yapısal İncelenmesi, 2002, İstanbul, s.11
5
Bütün.
6
Kilise Konçertosu.
7
Oda Konçertosu.
ön plana çıkarmak için enstrümanları eşlik olarak kullanırlardı. Erken dönem operaların pek
çoğu mutlu bitmektedir. Ayrıca küçük bir enstrüman grubuna sahiptir. Komik bölümler ile
ciddi bölümler de birbirlerine karışmıştır.

“Romenesca gibi standart bir formülle dönüşlü arya besteleme tekniği Barok dönemde
çok kullanılmıştı. Romenesca, ottove rime (sekizli kıtadan oluşan şiirlerde her bir kıtanın aynı
kafiyeye sahip olması) şeklinde söylenen bir şarkı türüydü. Şan partisine uygulanan standart
armoni ve bas kalıplarıyla eşliklendiriliyordu.”8

Barok Dönem Müzisyeni


Barok dönem müziği saraylarda icra edilen bir müzik üslubudur. Daha önce kilise için
çalışan müzisyenler, Barok dönemiyle birlikte saraylarda çalışır, saray korosuyla ilgilenir,
yöneticinin isteği üzerine besteler yazarlar ve onların himayeleri altında olurlardı.

Klasik Dönem Müziği

“Klasik” Terimi ve Klasik Dönem Müziği


“Müzik açısından bu terim şu şekilde kullanılmıştır:

Oran ve güzellik gibi öğelere ağırlık veren oldukça biçimci bir modelin açıkça
görüldüğü XVI. yüzyıl sonlarından XVIII. yüzyıl sonlarına kadar olan müzik türü için
belirleyici bir sıfattır. Buradaki antitez “romantik”tir. “Klasik” teriminin bu anlamdaki
kullanımı en az 1820’li yıllara kadar dayanmaktadır. Terim, günümüzde de her 10 müzikçiden
9’u tarafından bu anlamda kullanılmaktadır. Bu değerlendirmeyi değiştirmek imkansız
görünmektedir; çünkü romantik dönemin başlamasından önceki müzik stilini tanımlayacak
genel bir terim yoktur. Bu yüzden, pratikte klasik ve romantik arasındaki ayrım devam
edecektir.”9

“”Klasik”, kavram olarak, Antik Yunan ile Roma’dan kaynaklanır. Özellikle görsel
sanatlarda ve mimaride antik kaynaklara yönelim kolaylıkla izlenebilir. 18. yüzyılın başında

8
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.102
9
Say, Müzik Ansiklopedisi, 1985, Ankara, s.719
klasisizme geçiş dönemi farklı kavramlarla ifadelendirilmektedir. Bu kavramların başında
rokoko ve galant üslupları gelir. Rokoko üslubu özellikle Fransa’da 17. yüzyılın sonunda
François Couperin’in yapıtlarındaki barok süslemelerden arınmış müzik dilini tanımlar.
Mimaride ise önceki dönemlere göre daha köşeli formda anıtsal yapılar ortaya çıkar.”10

Klasik Dönem Müziği Özellikleri


Klasik Dönem müziği homofonik bir yapı kullanır. Bas partisi genelde sopranoya eşlik
olarak kullanılırdı. Soprano partisi ise melodiyi taşır; Alto, Tenor gibi orta sesler de armoniye
uygun doğaçlanırdı. Baslar basso continuo yerine alberti baslarını kullanmakta sıklık gösterir.
Alberti basları ismini Domenico Alberti’den alır. Domenico Alberti, yazdığı eserlerin pek
çoğunda, bas partisine kırılmış bir akor verir ve melodiye eşlik ettirir. Bu tekniğe de kendi ismi
verilir. Ayrıca Klasik dönem müziği Barok dönem müziğine kıyasla daha kısadır, cümleler
düzenlidir. Genelde 4 ölçülük soru/cevap cümleleri kullanılır. Sıkça kadans içerir.

Zamanla gelişen müzikte nüanslar da gelişmiştir. Artık dinamikler aniden değişmiyor,


kademeli olarak değişiyorlardı. Bu değişim enstrümanları da etkilemiştir. Barok dönemde
kullanılan harpsikord, artık piyanoya yerini bırakacaktır. Aslında piyano Barok dönemde,
Bach’ın zamanında icat edilmişti. Ancak pek gelişmiş olmadığından, çıkarttığı sesin kulağa iyi
gelmemesinden ve benzeri sebeplerden ötürü müzisyenler tarafından pek tercih edilmemiştir.
Piyano için ilk eser besteleyen kişi Muzio Clementi’dir.

Klasik Dönem Yaygın Müzik Formları

Klasik Dönemde Sonat Formu


Kilise Sonatı’nın Ağır-Hızlı-Ağır-Hızlı olarak sıralanmış dört bölümünden birincisi
çıkartılmıştır. Böylece yeni sonat biçimi hızlı-yavaş-hızlı olur. Hızlı olan ilk bölüm için Allegro
temposunu kullanmak bir gelenek haline geldiğinden, sonatların ilk bölümlerine genelde Sonat
Allegrosu denir. Sonatın ilk bölümü Allegro olmasa bile Sonat Allegrosu terimi ilk bölümü
betimlemek için kullanılır. “Carl Philipp’in, müzik sanatının evrimindeki asıl önemi, sonat

10
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.133
biçimini kesinleştirmesi olmuştur. “Prusyalı” adını taşıyan sonat dizisinin 1742’de
yayınlanmasıyla, bunu da bir yıl sonra “Würtembergli” adını taşıyan dizinin izlemesiyle, bu
amaç gerçekleşmiş olmaktadır. Sözü geçen dizilerde yer almış sonatlarında görülmektedir ki
Carl Philipp, sonatın üç bölümlü biçimini kesinleştirmiş, ilk bölümde “tem-gelişim-yeniden
sunuş” biçimini sağlamlaştırmıştır.”11

Sonat Allegrosu formu şu şekildedir; Sergi → Gelişim → Yeniden Serim → (Coda) →


Bitiş. Parantez içine alınan Coda opsiyoneldir.

-Sergi; Bu bölümde biri tonik diğeri de dominant tonunda yazılmış iki tema alınır.
Tonik tonda yazılmış temaya A bölmesi, dominant tonunda yazılan ise B bölmesidir.

-Gelişim; Sergi bölümünde sunulan iki temanın üzerine eklemeler yapılan bölümdür.

-Yeniden Serim; Sergi bölümündeki malzemenin tekrardan sunulduğu bölümdür,


ancak iki tema da tonik tonda yazılır ve genelde baştaki iki temanın düzeninde ufak değişimler
olur. Sonda da koda bölümüyle ana tonda kadansın güçlendirildiği görülür.

Klasik Dönem Konçertosu


“XVIII. yüzyılın sonunda en büyük konçerto kompozitörü, değişik çalgılar için 40-50
arasında konçerto besteleyen Mozart’tır. Beethoven, orkestraya Mozart zamanından daha fazla
yetkinlik tanımıştır. XIX. yüzyılın başlarında solo sonat, yaylılar dörtlüsü ve senfoni,
konçertoyu da derinleştirmiştir. Mozart sonrası dönemde solo yapan müzikçiye sanatını
gösterme fırsatı veren teknik zorlukları aşma konusunda olanaklar tanıyan önemli bir özellik
olarak “kadans”, konçertoya yeni bir hava getirmiştir. Burada, orkestranın solocuya saygılı bir
tarzda susuşu, bütün dikkatleri solo yapan icracıya çekmekteydi.”12

Klasik Dönem Oda Müziği


Viyana Klasikleri olan Haydn, Mozart ve Beethoven’in geleneksel yapılarını taşıyan,
çalgı sayısı pek fazla olmayan, küçük çalgısal topluluklar için yazılmış müziktir. Bu eserler

11
Mimaroğlu, Müzik Tarihi, 2006, İstanbul, s.65
12
Say, Müzik Ansiklopedisi, 1985, Ankara, s.736
genelde dört bölümlüdür ve sonat formunda yazılmışlardır. Kullanıldığı çalgı sayısına göre
isim alırlar; duo, trio, kuartet gibi.

Klasik Dönem Operası


Klasik dönemde opera, opera buffa ve opera seria olarak ikiye ayrılır. Bu türler farklı
ülkelerde farklı isimlere ayrılırlar. Opera buffa, Fransa’da opera comique, İngiltere’de ballad
opera olarak sahnelenir. İlerleyen zamanlarda Almanya’da da oluşur ve buna singspiel denir.
Komik operalar yeniliğe açık olduğundan, yenilik fikri ilk komik operada denenir, geliştirilir.
Eğer uygunsa ciddi operada kullanılır.

“Komik operaların kahramanları daima sıradan kişilerdir. Ciddi operayla ayrımın


gerçekleştiği dönemlerde bu eserlerde yer alan şarkıcılar, fazla müzik bilgisine sahip
olmadıklarından, ilk yıllarda çok karmaşık melodi kuruluşu göstermeyen yapıtlar yazılmıştı.”13
Operalar genelde bulunduğu ulusun halk ezgilerini kullanırlar. İtalyan’ların opera buffası
dışındaki tüm komik operalar ciddi operayı alaya alır ve diyaloglarla konuşma şeklinde olurlar.
18. yüzyılın ortalarında, İtalyanlarda, ciddi opera olmayan herşey komik opera sınıfına girerdi.

Opera seria ise, genelde üç sahneden oluşur. Reçitatif ve aryalar değişimli olarak yer
alırlar. Reçitatifler ile bir olayın gelişimi anlatılır, daha sonra da bir diyaloğa bağlanırdı.
Aryalar ise gelişen olayın ardından karakterin duygu ve ifadelerini yansıtan bir anlatıma
sahiptir.

“Operaların birbirleriyle benzerlik gösteren kurgusu şöyle bir planı izliyordu: İlk
sahnede olayların merkezinde yer alan esas kişi ya da kişiler, diğer karakterlerle bir arada
veriliyordu. İkinci sahnede ise esas kahraman ya da kahramanlar genel duygu ve düşüncelerini
sahnedeki diğer kişilerle değil, doğrudan seyirciye yönelik anlatıyorlardı. Aryalar ikinci
sahnede duygu ve düşüncelerinin anlatılmasında kullanılmaktaydı. Ancak diğer sahnelere göre
aryalar daha uzundu.”14

13
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.141
14
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.146
18. yüzyılda ortaya çıkan aryalar

“Aria cantabile, Melodik, şarkıcının virtüozite becerisini gösterebileceği bir arya çeşididir.

Aria portamento, Uzun sesler üzerine yazılan, şarkıcıya varyasyon yapma olanağı veren bir
türdür.

Aria parlante, Konuşma ile aryanın birleştirilmişidir. Uzun notalar, süslemeler sık sık
kullanılır.

Aria di bravus ya da Aria di agilita, Aryaların içinde en fazla ustalık gerektirek şekildir.”15

Klasik Dönem Müzisyeni


Müzisyenler klasik dönemde yavaş yavaş saray himayesini terk etmeye başlarlar. Kendi
duygularını eserlerine katmaya başlarlar, kendi istedikleri konuda, formda ve biçimde eserler
yazarlar. Müziğin sergilenmesi saraylardan sokaklara taşınır. Bu sayede müzik zengin ve elit
kesimden halk kesimine de yayılmıştır. Müzisyenler artık paralarını yaptıkları bestelerin
yayınlama hakkını nota basımcılarına satarak, eser siparişleri alarak ve konserler düzenleyerek
kazanırlar.

15
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.145
Kaynakça
-Çelebioğlu, Johannes Brahms’ın Pianolu Oda Müziği Eserlerinin Yapısal
İncelenmesi, 2002, İstanbul

-Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul

-Griffiths, Batı Müziğinin Kısa Tarihi, 2006

-Mimaroğlu, Müzik Tarihi, 2006, İstanbul

-Anderson, Grove Music Online, 2001

-Burkholder, a History of Western Music, 1960, USA

-Say, Müzik Ansiklopedisi, 1985, Ankara

You might also like