Professional Documents
Culture Documents
Barok Ve Klasik Dönem Müzik
Barok Ve Klasik Dönem Müzik
İncelemesi ve Karşılaştırması
1199006304
Barok Dönem Müziği
Barok Müziği bağımsız seslerin polifonik kullanımına sahiptir. Kontrast açısından bas
ve soprano seslerine odaklanılır, orta sesler armoniye uygun bir biçimde doğaçlanırdı. Bu
kutuplaşmaya bağlı olarak basso continuo isimli bir notasyon sistemi ortaya çıktı. Bu
sistemde, besteci melodi ve melodileri üst partiye yazar, bas partisine de icracının keyfine keder
doğaçlama fırsatı bırakırdı. Akorlar genel triad formundan ayrı kullanılacağı zaman, besteci;
bas notasının üstüne veya altına, figür-sayı veya diyez-bemol eklerdi.
1
Say, Müzik Ansiklopedisi, 1985, Ankara, s.159
2
İtalyanca bir kelime. Sürekli Bas demektir.
Barok Müziğin ağır ve kompleks bir dili vardır. En sık kullanılan formları Suit, Füg,
Konçerto ve Kanon idi. Bunlar dışında dini ve dindışı madrigaller, motetler, massler, missalar
ve benzeri formlarda müzikler de bestelenmiştir. Bolca süsleme kullanılır. En gözde çalgılar
Harpsikord, Klavikord, Keman, Çello ve diğer orkestra enstrümanlarıdır.
Barok dönemde kilise için yazılmış müzikler çok fazladır. Pek çok müzik formunun
dini ve dindışı halleri vardır.
Besteciler kişisel duygularını ifade etmekten ziyade insani duyguları tasvir etmeyi
amaçlamışlardır. İfadeyi öne çıkarmak için uyumlu ve uyumsuz aralıkların eski kullanım
kuralları esnetilmiştir. Ayrıca cümleler oldukça uzundur. Kadanslar da oldukça az bulunur.
Barok dönemde, rönesans döneminden gelen iki çeşit sonat formları vardır; Kilise
Sonatı ve Oda Sonatı. Kilise Sonatı ağır tempoyla başlar ve 4 bölüm sürer. Oda sonatı ise bir
grup danstan oluşur ve yine 4 bölümden oluşur. Bu kompozisyonlar bir ila beş kadar, veya daha
fazla enstrüman için bestelenirdi. Ancak dönem bunları Rönesans döneminden geldiği gibi
bırakmamış, değiştirmiştir. Bu formlar adım adım Trio Sonat halini almışlardır.
3
Çelebioğlu, Johannes Brahms’ın Pianolu Oda Müziği Eserlerinin Yapısal İncelenmesi, 2002, İstanbul, s.10
“Barok dönemde yazılmış olan trio sonatlar ve diğer çalgısal eserlerde, her parti bir
icracı tarafından seslendirilir, ve bunun yanında bir yaylı veya bir fagotun çaldığı bas partisi
org veya klavsende armonisi çözümlenecek şekilde yazılırdı.”4
Konçerto stili, iki veya daha çok bölümden oluştuğu için, dönemin sonatı sayılmaktadır.
Bu mantıkla, iki çeşit sonat olduğundan (Kilise ve Oda Sonatı), iki çeşit de konçerto vardır.
Bunlar Concerto da Chiesa6 ve Concerto da Camera7’dır.
4
Çelebioğlu, Johannes Brahms’ın Pianolu Oda Müziği Eserlerinin Yapısal İncelenmesi, 2002, İstanbul, s.11
5
Bütün.
6
Kilise Konçertosu.
7
Oda Konçertosu.
ön plana çıkarmak için enstrümanları eşlik olarak kullanırlardı. Erken dönem operaların pek
çoğu mutlu bitmektedir. Ayrıca küçük bir enstrüman grubuna sahiptir. Komik bölümler ile
ciddi bölümler de birbirlerine karışmıştır.
“Romenesca gibi standart bir formülle dönüşlü arya besteleme tekniği Barok dönemde
çok kullanılmıştı. Romenesca, ottove rime (sekizli kıtadan oluşan şiirlerde her bir kıtanın aynı
kafiyeye sahip olması) şeklinde söylenen bir şarkı türüydü. Şan partisine uygulanan standart
armoni ve bas kalıplarıyla eşliklendiriliyordu.”8
Oran ve güzellik gibi öğelere ağırlık veren oldukça biçimci bir modelin açıkça
görüldüğü XVI. yüzyıl sonlarından XVIII. yüzyıl sonlarına kadar olan müzik türü için
belirleyici bir sıfattır. Buradaki antitez “romantik”tir. “Klasik” teriminin bu anlamdaki
kullanımı en az 1820’li yıllara kadar dayanmaktadır. Terim, günümüzde de her 10 müzikçiden
9’u tarafından bu anlamda kullanılmaktadır. Bu değerlendirmeyi değiştirmek imkansız
görünmektedir; çünkü romantik dönemin başlamasından önceki müzik stilini tanımlayacak
genel bir terim yoktur. Bu yüzden, pratikte klasik ve romantik arasındaki ayrım devam
edecektir.”9
“”Klasik”, kavram olarak, Antik Yunan ile Roma’dan kaynaklanır. Özellikle görsel
sanatlarda ve mimaride antik kaynaklara yönelim kolaylıkla izlenebilir. 18. yüzyılın başında
8
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.102
9
Say, Müzik Ansiklopedisi, 1985, Ankara, s.719
klasisizme geçiş dönemi farklı kavramlarla ifadelendirilmektedir. Bu kavramların başında
rokoko ve galant üslupları gelir. Rokoko üslubu özellikle Fransa’da 17. yüzyılın sonunda
François Couperin’in yapıtlarındaki barok süslemelerden arınmış müzik dilini tanımlar.
Mimaride ise önceki dönemlere göre daha köşeli formda anıtsal yapılar ortaya çıkar.”10
10
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.133
biçimini kesinleştirmesi olmuştur. “Prusyalı” adını taşıyan sonat dizisinin 1742’de
yayınlanmasıyla, bunu da bir yıl sonra “Würtembergli” adını taşıyan dizinin izlemesiyle, bu
amaç gerçekleşmiş olmaktadır. Sözü geçen dizilerde yer almış sonatlarında görülmektedir ki
Carl Philipp, sonatın üç bölümlü biçimini kesinleştirmiş, ilk bölümde “tem-gelişim-yeniden
sunuş” biçimini sağlamlaştırmıştır.”11
-Sergi; Bu bölümde biri tonik diğeri de dominant tonunda yazılmış iki tema alınır.
Tonik tonda yazılmış temaya A bölmesi, dominant tonunda yazılan ise B bölmesidir.
-Gelişim; Sergi bölümünde sunulan iki temanın üzerine eklemeler yapılan bölümdür.
11
Mimaroğlu, Müzik Tarihi, 2006, İstanbul, s.65
12
Say, Müzik Ansiklopedisi, 1985, Ankara, s.736
genelde dört bölümlüdür ve sonat formunda yazılmışlardır. Kullanıldığı çalgı sayısına göre
isim alırlar; duo, trio, kuartet gibi.
Opera seria ise, genelde üç sahneden oluşur. Reçitatif ve aryalar değişimli olarak yer
alırlar. Reçitatifler ile bir olayın gelişimi anlatılır, daha sonra da bir diyaloğa bağlanırdı.
Aryalar ise gelişen olayın ardından karakterin duygu ve ifadelerini yansıtan bir anlatıma
sahiptir.
“Operaların birbirleriyle benzerlik gösteren kurgusu şöyle bir planı izliyordu: İlk
sahnede olayların merkezinde yer alan esas kişi ya da kişiler, diğer karakterlerle bir arada
veriliyordu. İkinci sahnede ise esas kahraman ya da kahramanlar genel duygu ve düşüncelerini
sahnedeki diğer kişilerle değil, doğrudan seyirciye yönelik anlatıyorlardı. Aryalar ikinci
sahnede duygu ve düşüncelerinin anlatılmasında kullanılmaktaydı. Ancak diğer sahnelere göre
aryalar daha uzundu.”14
13
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.141
14
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.146
18. yüzyılda ortaya çıkan aryalar
“Aria cantabile, Melodik, şarkıcının virtüozite becerisini gösterebileceği bir arya çeşididir.
Aria portamento, Uzun sesler üzerine yazılan, şarkıcıya varyasyon yapma olanağı veren bir
türdür.
Aria parlante, Konuşma ile aryanın birleştirilmişidir. Uzun notalar, süslemeler sık sık
kullanılır.
Aria di bravus ya da Aria di agilita, Aryaların içinde en fazla ustalık gerektirek şekildir.”15
15
Boran, Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, 2007, İstanbul, s.145
Kaynakça
-Çelebioğlu, Johannes Brahms’ın Pianolu Oda Müziği Eserlerinin Yapısal
İncelenmesi, 2002, İstanbul