Türkçenin yaşının bugünden en az 8500 yılgeriye gittiği tahmin edilmektedir.
Söz konusu olan bu süre, Türkçenin, bugün yeryüzünde yaşayan diller içerisindeki en yaşlı dillerden biri, belki de birincisi olduğunu gösterir. Bu şekilde MÖ 6500'lü yıllara tarihlenen Türkçenin ilk yazılı izlerine, MÖ 4000'li yıllarda tarih sahnesine çıkan ve insanlığa yazı yazmayı armağan eden Sümerlerden kalan tabletlerde rastlanır. Birçok araştırmacı da Türk dilinin tarihî gelişimini yazı dili öncesi ve sonrasıyla birlikte şöyle tasnif etmektedir: 1. Altay Devri 2. En Eski Türkçe Devri 3. İlk Türkçe Devri 4. Eski Türkçe Devri 5. Orta Türkçe Devri 6. Yeni Türkçe Devri 7. Modern/Çağdaş Türkçe Devri ESİK KURGANI Konuşma dili olarak yaşı kesin rakamlarla Türk yazı dilinin Bugünkü bilgilerimize göre ifade edilemeyen izleyebilmekteyiz. tarihini Türkçenin ilk yazılı belgesi MS 687-692 yıllarına tarihlenen Çoyr yazıtıdır. Çoyr yazıtından 1200 yıl öncesine giden Esik kurganından çıkan bir taş üzerinde Köktürk yazısına çok benzeyen 26 karakter tespit edilmiştir. Bu yazı Olcas Süleymanov tarafından okunup anlamlandırılmıştır. TÜRK DİLİNİN METİNLERLE TAKİP EDİLEBİLEN DÖNEMLERİ Eski Türkçe Dönemi Türkçenin, bizzat Türkler tarafından yazılan belgelerle takip edilen ilk dönemdir. Bu dönemde başlıca Köktürkçe, Uygurca ve Tuna Bulgarcası yer almaktadır. Köktürk-Uygur Dönemi Köktürkler Türkçenin bilinen ilk ve hacimli yazılı belgelerini bıraktıkları için kültür ve dil tarihimiz açısından son derece önemli bir yere sahiptir. Orhun ırmağı kıyısında bulunan ve bengü (sonsuz) taş olarak adlandırılan granit üzerine yazılmış olan bu yazılar, 1893'te Danimarkalı bilgin V. Thomsen tarafından okunmuştur. Çin kaynaklarındaki hem Bizans 1. Köktürk Kağanlığı kayıtlardan döneminde Türkçenin yazı dili olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Türklerin kendi yazdıkları belgelerle ilgili olarak sürekli yeni bilgiler ortaya çıkmakta ve yayınlar yapılmaktadır. En hacimlileri Kill Tigin, Bilge Tonyukuk ve Bilge Kağan adına dikilmiş olan bu yazıtlarla ilgili Türkiye ve Türkiye dışından pek çok bilim adamı çalışmış ve çalışmakta ve ayrıca sürekli yeni yazıtlar da bulunmaktadır. Bu yazıtlardan Tonyukuk adına dikilmiş olan 725-726 yıllarında, Kül Tigin'e ait olan 21 Ağustos 732'de, Bilge Kağan yazıtı da 24 Eylül 735'te dikilmiştir. Hem kaynaklarındaki Eski Türkçe olarak adlandırılan dönemin ikinci yarısını Uygur Türklerince yaratılan zengin edebiyat ürünleri oluşturmaktadır. Köktürklerdeki geleneğe uygun olarak Uygurlarda da her ne kadar anı taşları dikme yaygınsa da Uygurlar daha çok kâğıtlara yazılmış edebî ürünler bırakmışlardır. Ancak Köktürklerdeki geleneğe uygun olarak Ötüken Uygur Kağanlığı döneminden kalma taşlara yazılmış pek çok yazıt da vardır. Şine Usu, Taryat, Karabalgasun, Hoytu Tamir, Sekiz Yükmek (Sekiz Yığın), Altun Yaruk (Altın Işık), Irk Bitig (Fal Kitabı), Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade) bu döneme ait eserlerden bazılarıdır. Orta Türkçe Dönemi Eski Türkçeyle yeni Türkçeyi birbirine bağlayan geçiş dönemidir. Orta Türkçe döneminde Karahanlı, Harezm, Kıpçak, Eski Anadolu, Volga Bulgar ve Çağatay Türkçesi metinleri yer almaktadır. Orta Türkçe döneminde kullanılan alfabe Arap alfabesidir. Bu dönemde sadece Codex Cumanicus adlı eserde Latin alfabesi kullanılmıştır. Karahanlı-Harezm Dönemi İslam dini Türkler arasında 8. yüzyıldan başlayarak yavaş yavaş yayılmaya başlar ve 10. yüzyılda Karahanlı kağanı Abdulkerim Satuk Buğra Han zamanında toplu olarak din değiştirmeler, yani İslam dinini benimsemeler görülür. İslam dininin Türkler arasında hakim duruma gelmesi, dili de etkiler ve hem din değişikliğinden, hem de dilin iç bünyesindeki bazı değişmelerden Türkçe döneminin kapandığı, dolayı Eski Orta Türkçe döneminin başladığı kabul edilir. 10. yüzyılda başladığı kabul edilen bu dönem de kendi içerisinde Karahanlı Türkçesi ve Harezm Türkçesi olmak üzere ikiye ayrılır. Karahanlı döneminden günümüze, sayı olarak çok olmamakla birlikte Türk dil ve kültür tarihi açısından son derece önemli eserler kalmıştır. 1069 yılında Yusuf Has Hacip tarafından yazılmış 6645 beyitten oluşan Kutadgu Bilig, Kasgarli Mahmut tarafından 1072 yılında başlanıp 1077 yılında tamamlanmış, 7000'den fazla Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmekle kalınmayıp şiirlerle, atasözleri ver deyimlerle örneklendirilerek zenginleştirilmiş, kültürünün Türk hazinesi olarak değerlendirilen Divánü Lugâti't-Türk, Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılan Atabetü'l-Hakâyık, Ahmet Yesevi'nin şiirlerinin toplanmasıyla oluşturulan Divân-ı Hikmet ve kim tarafından yazıldığı tam olarak bilinmeyen Kur'an Tercümesi gibi eserler bu dönemin ürünleridir. Bu eserlerden Kutadgu Bilig; Türk devlet anlayışını ve Türk'ün dünya ile ilişkisini, insanlar arası ilişkileri, Türk'ün tabiat algısını, bilgi karşısındaki tavrını bizlere aktaran bir eserdir. Divanü Lügati't-Türk ise yine Türk kültürü ile ilgili bilgiler vermekle birlikte esas olarak Türkçeden Arapçaya bir sözlüktür ve Türkçenin 11. Yüzyıldaki söz varlığını bize aktarır. Harezm-Altınordu Türkçesi olarak da adlandırılan Harezm Türkçesinden günümüze çoğu dini ve edebi olmak üzere pek çok eser kalmıştır. Harezm döneminden kalan eserler içerisinde Türkçenin önemli sözlüklerinden biri olan ve ünlü bilgin Zemahşeri tarafından yazılan Mukaddimetü'l-Edeb de vardır. Bu dönemden kalan diğer bazı eserler Muinü'l-Mürid, Hüsrev ü Şirin, Muhabbetname, Nehcü'l-Feradis vb.dir. XII. yüzyıl sonlarına kadar değişik coğrafi bölgelerde farklı lehçelere ayrılmış olan Türkçe, tek yazı diline sahipken bu tarihten sonra birbirinden oldukça uzak coğrafyalarda üç ayrı yazı dili halinde gelişmeye başlamıştır. Bu yazı dilleri: a. Kuzey (Kıpçak) Türkçesi b. Doğu (Çağatay) Türkçesi c. Batı (Eski Oğuz ya da Eski Anadolu) Türkçesidir. Kuzey (Kipçak) Türkçesi Kuzey Türkçesi Kıpçak Türkçesinin yazı dilidir ve Altınordu döneminde oluşan edebi dilin devamıdır. Asıl Kıpçak sahasında, yani Karadeniz'in kuzeyinde bu lehçeyle oluşturulan en önemli eser Avrupalılar tarafından yazılmış olan Codex Cumanicus'tur. Türkçesinin asıl eserleri Mısır'da Kölemenler zamanında yazılmıştır. Karadeniz'in kuzeyindeki limanlardan toplanarak Mısır'da köle pazarlarında satılan Kıpçaklar, bir müddet sonra orduya hâkim olurlar ve devleti de ele geçirip Kölemen (Memluk) devletini kurarlar, Insanlık tarihinde pek örneği olmayan bu durum, dil konusunda da etkili olur. Idarecilerin dili özenilen dil durumuna yükselir ve bu dille konuşmak ve yazmak moda haline gelir. Bunun sonucunda Türkçe öğrenen pek çok bilgin ve şair, Mısır ve Suriye'de başta sözlük ve gramer olmak üzere pek çok Türkçe eser yazar. Bu şekilde Kuzey Türkçesi pek çok eserini Türk dünyasının en güneyinde, Mısır ve Suriye'de vermiş olur.