Professional Documents
Culture Documents
Havva Eleşti̇ri̇
Havva Eleşti̇ri̇
Öyküde yer alan diğer bir koku kaynağı ise tükürüktür. Evin reisi,
hanımına “Aç ağzını tüküreceğim.” der (105). Anlatının belki de en
muallak bu satırlarında, kokan bir sıvı olan tükürüğün ev
sahiplerinin diyaloglarında geçmesi manidardır. Hikâyenin anlatıcısı
dâhil tüm ev sahiplerine okur tarafından geliştirilebilecek tiksinti
hissi bu sayede oluşturulur. Hoş olmayan bir kokusu olan
tükürüğün söz konusu edilmesinin ardından evin kızı ile beslemenin
arasındaki başka bir gerilime şahit olduğumuz bir anda “Ağzı öyle
fena kokuyor ki!” (105) serzenişi yükselir. “Kimsesi yok. Hem
kuvvetli. İşime yarıyor,” diyerek “sahiplenilen” küçük besleme
hasta düşünce “evin içi leş gibi kokar” (105). Sağlıklıyken ya da
hastayken etrafına yaydığı koku ile dışlanan Havva bu sefer ölüm
döşeğindedir. Küçük beslemenin iştahının kabarık olduğu vurgusu,
çöpe atılan yağ tenekesinin dibini sıyırarak yemesiyle metinde
doruk noktasına ulaşır. Pas tortusundan zehirlenmesinden
şüphelenilen Havva’nın durumu aile bireyleri için dönüştürücü olur.
İçlerindeki saklı merhamet böylece açığa çıkar ve ölmemesi için
tüm iyi dileklerini onun için sıralarlar. Duyduğu açlığın mahkûm
ettiği bir iştah dürtüsü ile paslı tenekeden yemek yemesi Havva’yı,
Nietzsche’nin nefret ettiği insan tipleri konusunda sık sık "iyi
kokmuyorlar” demesi gibi anlatı boyunca itildiği çukura daha da
düşürmektedir. Pas kokusunun satırlardan okurun âdeta burnuna
ulaştığı bu satırlarda anlatı, kurduğu kötü kokular silsilesini
perçinlemektedir.