Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 2

+Aslında Czentovic de Dr.

B gibi satranca maruz kalarak onu öğrenmiş ve aklını ona


yönelterek tüm yeteneğini kullanmıştır. İkisi de satrnanca maruz kalmış ama biri
hiçliğin ortasındayken biri yeteneğini ortaya çıkaracak bir şey ararken. Czentovic farklı
bir şeyle karşı karşıya kalsaydı o alanda başarılı olacaktı, aynı şey Dr. B için de geçerli.
Kitabın içeriğine göre Dr. B’nin yeteneği değişirdi ama satranç gibi düşünmeyi
gerektiren bir kitap olmasaydı kendini bu kadar zorlamazdı. İkisi de bilgiye açlardı ve
önlerine sunulan bilgileri hazmettiler.

Satrançla ilgili kitabı okumadan önceki sorgularda Dr. B kendinden hep şüphe
ediyordu. Sorgular için her gün ayrı endişe duyuyor ve ne söyleyip ne söylememesi
gerektiğini kendisi de bilmiyordu ve kendiyle çelişki içine giriyordu. Ama satrançla ilgili
kitabını okuduktan sonra işler değişti. Kitap onun düşüncelerini şekillendirdi ve yaptığı
hareketlere tutarlılık kattı. Kendi kendine oynamaya başlayınca ve bunu takıntılı olarak
yapınca ise sorgular daha da kötüleşti. Çünkü artık satrancı bir makine gibi oynuyor ve
onu bir zorunluluk olarak görüyordu.

Gestapo’nun Dr. B’yi konuşturmak için uyguladığı plan gayet zekiceydi. Onu dış
dünyadan somutlamak için zamanlarını, saatlerini, elinden almışlardı. Aynı şekilde
duyu ve duygularını da. Ona işkence edilmemişti ama onu kendi düşünceleriyle
boğarak kendi kendisini zehirlemesini istemişlerdi. Ya da zehirlenmemek için
istediklerini yapacaklardı. Dr. B’nin bu tuzaktan kurtulması için düşüncelerinin yönünü
değiştirmesi gerekiyordu, konuşabileceği biri yoktu. Düşünceleri içinde tutsak
kalıyordu ve bu ona zarar veriyordu. Şans eseri bulduğu kitap düşüncelerinin kurtuluşu
oldu. Artık başka şeyler düşünmeye ve başka şeylerle ilgilenmeye başlamıştı. Ama
kitabın baştakı o güzel tadı bitmiş ve Dr. B yeni bir tat arayışı içine girmişti. Dr. B bu
sefer de kendi içinde bir çoğalma yaparak zihnini birbirlerinden bağımsız olarak ikiye
ayırmaya çalışıyordu. Yani bir kişiden iki oyuncu çıkarmaya çalışıyordu. Bunu biraz
başarsa da bir süre sonra kendine zarar vermesiyle bu serüven bitti.

+İnsan öğrenir. Birisi anlatır ve ondan öğrendiği bilgileri kendine katar. Maruz
bırakılmak ise farklı bir şeydir. İsteyerek veya istemiyerek maruz bırakıldığı şeyi
öğrenirsin ve benimsersin. Ya da hayatta sadece bir şeye yönelirsin ve onu üzerinde
kendini geliştirirsin. Satranç kitabındaki karakterlerin satranç serüvenleri böyle
başlamıştır. Mirko okul derslerinde, günlük yaşantıda kendini göstermese de satrancı
görüp öğrenerek kendini geliştirmiştir. Burda da maruz kalma söz konusudur fakat Dr.
B örneğindeki boyuta eşdeğer değildir. Dr. B yaratılan boşluğu satrançla doldurmuştur.
Bu onun için bir nevi gerekliliktir. Onun için satranç vardır ve hayatının tam
ortasındadır.

Bir gemide satranç tahtasının olmadı ve karşılıklı iki kişinin oyununu seyretmek için
toplanan, bir kaç kişi de olsa, bir kalabalığın oluşması sosyal hayatın gelişmiş ve
toplumun entelektüel bir yapıda olduğunu açıkça gösterir. Mirko’nun yaşadığı taşra
şehrinde ise satranç oynanıyordu fakat maddi imkanlar kısıtlıydı. Anlatıcının karısıyla
beraber satranç oynamasından da kadının toplumdaki yerini ve değerini anlayabiliriz.
Ve ayrıca insancıl olmayan bir anlayışla dünyanın tümünü ele geçirmek isteyen Hitler
için çalışan birinin de satranç kitabı okuması bizim için önemli bir ipucu olmalı.
Düşmanlarımızı küçümsememeliyiz.

McConnor parasıyla her şeyi alabileceğini zanneden, herşeyi kendi kazanmak isteyen
hırs bağımlısı zengin ve iri yapılı biriydi. Yenilgiyi kabul etmemesi onun için gerçekten
takıntıydı. Mirko Czentovic aniden kazandığı şöhret yüzünden kendini dünyada biricik
zanneden, o kadar da akıllı olmayan, insanlara üstten bakan ve yazarın deyimiyle
sadece altmış dört kare içinde dolanmayı iyi bilen beyinlerde biriydi. Rakiplerinin
üzerindeki baskısı da oyuncu yine üstten bakışlıydı.

İnsan tek bir alana yönelin e o alanda çığır açabilir. İşte o zaman kendini sınjrlamış
değil sonsuzluğa ulaşmış olur. Kendi yeteneğini bir noktada toplayarak ona biçim verir
ve bir şaheser oluşturur.

Satranç altmış dört kare ve otuz iki taştan oluşan bir oyundur. Oyun demek onu
basitleştirmez. Oyunlar hayatımızın temelleridir. Her taşın gidebileceği belirli kareler
vardır ve rakibin yaptığı her karşı hamlede olasılıklar değişir. Bu olasılıklar
matematiksel olarak hesaplanabilir.

Stefan Zweig bu kitabı II. Dünya Savaşı döneminde yazmıştır. “Tarihi olaylar sanatçıyı
ve doğal olarak da sanat eserlerini etkiler.” Çıkarım bu eser için de geçerlidir. Kitapta
Hitlerden etkilenen bir karakter vardır. Ve o dönemde yaşadıkları kitapta anlatılmıştır.
Stefan Zweig tüm karakterlerin psikolojisini bize en iyi şekilde aktarmıştır. Bu onu
psikolojik olarak karakter yorumlamadaki yeteneğinin parçasıdır.

You might also like