LESSİNG - Hamburg Dramaturjisi

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

LESSİNG – “HAMBURG DRAMATURJİSİ”NDEN PARÇALAR

çev: Uluer Emre ÖZDİL


Lessing'in 1767-69 yılları arasında, yeni kurulan 'Hamburg Ulusal Tiyatrosu'nda sahnelenen eserlerle
ilgili kaleme aldığı 52 eleştiri yazısının toplamasından ibaret Hamburg Dramaturgisi, söz konusu güncel
sahnelemelerden yaptığı çıkarsamalarla ölçütlerini ortaya koyar.

Birinci Bölüm
1 Mayıs 1767
Tiyatro, geçtiğimiz ayın 22'sinde Olint ve Sophronia' tragedyası ile başarılı bir açılış yaptı. Hiç kuşkusuz
ki, yenilik etkilenimli bir özgün Alman oyunuyla başlanmak isteniyordu. Fakat oyunun içeriksel değeri,
böylesi bir onuru pek de hak etmiyor. Çok daha başarılı bir oyun bulunsaydı, yapılan bu seçim su
götürecekti kuşkusuz.
Olint ve Sophronia, genç bir ozanın tamamlamaya ömrünün yetmediği bir yapıt. Cronegk, sahnelerimiz
için vakitsiz denecek bir çağda yaşama veda etti; aslında ününü de, arkadaşlarına bakacak olursanız,
yaptıklarına değil, yapabileceklerine borçlu. Bütün zamanlarda ve uluslarda, hakkındaki eleştirileri
onun gibi sonuçsuz bırakarak 26 yaşında ölen başka bir ozan var mıdır acaba'
Konusu, Tasso'nun bildik episodudur. Dokunaklı bir dramaya dokunaklı bir anlatı katmak, sanıldığı denli
kolay bir iş değil. Gerçi, yeni gelişmeler bulmak ve sahnelere bireysel alımlamaları katmak daha az emek
gerektirir. Fakat bu gelişmelerin ne ilgiyi zayıflatması, ne de olabilirlik sınırlarını aşması; kişinin kendini
anlatıcının bakış açısından her karakterin yerine koyabilmesi; tutku ve acıların tanımlanmaktan çok,
seyircinin gözü önünde cereyan etmesi ve yanılsamacı süreğenlikteki gelişimininin sıçrama yapmadan
verilerek, istense de istenmese de ona sempati duyulmasının sağlanması; dehânın, bilmeden ve kendi
kendine can sıkıcı uzun açıklamalara gerek duymadan yaptığı bir iştir; kurnazlar ise onları taklit etmek
için kendilerine boş yere olmadık işkence çektirirler.
Cronegk'in Olint ve Sophronia'sında Tasso'nun yerini alan Virgil, Nisus ve Euryalus'u gözünden ayırmaz.
Tasso'nun sevginin gücünü yansıttığı bu kişilerle Virgil, dostluğun gücünü temsil eder. Burada dostluğu
sınayan, kahramanca bir görev bilinciyken, Tasso'da din kurumu, aşka, kendini tüm gücüyle gösterme
imkânı sunar. Fakat Tasso'da sevgiyi böylesine etkileyici bir şekilde gösterme bağlamında yalnızca bir
araç olan din kurumu, Cronegk'in uyarlamasında başrolü alır. Aşkın zaferini dinin zaferi olarak
billûrlaştırmak ister Cronegk. Bu elbette ki çok dindarca bir düzeltme -ama sadece dindarca, başka bir
şey değil! Zira Tasso'nun basit ve doğal, gerçek ve insancıl yönü; bu halinden daha değerli olmayan bir
biçimde, karmaşık ve romanvari, muhteşem ve ilâhî olmaya sürüklemiştir.
Tasso'da; Alâaddin'e, tapınaktaki Meryem Ana tasvirini çalarak camie getirmesi fikrini veren kişi, ne
hıristiyan, ne de müslüman olan, bunun yerine her iki inançtan devşirdikleriyle kendi batılını
oluşturmuş bir büyücüdür. Cronegk bu büyücüyü neden imama dönüştürür' Eğer bu imam kendi
inancında, ozanın olduğu denli bilgisiz değilse, böyle bir fikri vermesi zaten imkânsızdır; çünkü İslâm,
camilerinde resme tahammül edemez. Cronegk, İslâm inancına dair oldukça yanlış bilgilerini pek çok
yerde ele verir. Fakat en büyük bir hatası vardır ki; tanrının tekliğini diğer tektanrılı dinlerden neredeyse
daha çok savunan bir dini, çok tanrılı gösterir. Cami, ona göre 'putların mekânı'dır; imamı ise şöyle
konuşturur:
'Ey tanrılar! İntikam ve öfkeyle yüklenmeyecek misiniz'
Küstah Hristiyan halkına şimşeklerinizi yağdırın!'
Rolünün gerektirdiği kostümü tepeden tırnağa iyice araştırdığı belli olan titiz oyuncu, böylesi
saçmalıkları söylemek zorunda kalıyor!
Tasso'da Meryem Ana tasvirinin insan eliyle mi yoksa daha yüksek bir gücün katılmasıyla mı camiden
kaçırıldığı belirsizdir. Cronegk, Olint'i bu işin faili yapar. Meryem Ana tasvirini 'Çarmıha Gerilmiş İsa
tasviri'ne dönüştürür gerçi; ama sonuçta resim, resimdir ve bu acınası boş inancı Olint'e zavallılık katar.
Bu kadar küçük bir eylemle halkını felâketin eşiğine getirmeyi göze alması affedilemez. Sonradan gelen
gönüllü itirafı sadece suçlu olduğunu gösterir, büyüklüğünü değil. Tasso'ya bu adımı attıran, sadece ve
sadece aşktır; Sophronia'yı kurtarmak ya da onunla birlikte ölmek ister; onunla ölmek için, sadece
onunla ölmek için; onunla yatağa giremez, bu bir saçmalık olurdu; yakılmak üzere bağlandığı direkteki
Sophronia için hissettiği, kendi mezarının yanıbaşındaki kişiyle olacak olan tatlı komşuluğun ne büyük
bir mutluluk olacağıdır; ve başka bir şey dilemez, bu komşuluk, göğüslerinin birleşmesinden....

İkinci Bölüm
Yine hıristiyan tragedyasına dair bir başka saptama, Clorinde'nin 'imana gelmesi' üzerine. Tanrının
lütûfkârlığının dolaysız etkileyiciliğine her ne kadar inanıyorsak da, bunun, kişinin karakterine ait her
şeyin doğal etkenlerle oluştuğu tiyatroda olabilirliğine o denli az ikna oluruz. Mucizelere ancak fiziksel
dünyada inanırız; moral dünyada, tiyatro bu dünyanın okulu olduğu için, her şeyin kendi düzenli
gelişiminin olması gerekir. Her kararın, düşünce ve ifadelerdeki en küçük bir değişimin nedeni,
öngörülmüş karakterin ölçütleriyle birebir uyuşmalıdır ve bu nedenler, gerçeklik ortamındaki
olabilirlikten fazlasını belirtmemelidir. Yazar, ayrıntılardaki güzelliklerini kullanarak, bu tarzın uyumsuz
durumlarını göstermeyecek kadar yetenekli olabilir; ancak bu yanıltma bir yere kadardır, farkına
vardığımız zaman, başlangıçta sağladığı hayranlığımız söner. [']

Dokuzuncu Bölüm
[']Günlük yaşamda, doğruluklarıyla tanınan kimselerin tanıklıklarına inanarak, başka bir kimseye büyük
güvensizliklerle yaklaşmamak yerinde bir davranıştır. Ancak, dramatik yazar, böyle bir kuralın arkasına
sığınarak ucuzculuğa mı kaçmalıdır' Elbette hayır; işini çok kolaylaştıracak olsa bile yapmamalıdır.
İnsanların kim olduklarını sahnede görmek isteriz, bunuysa ancak eylemlerinden çıkarabiliriz. Salt
diğerlerinin sözlerinden dolayı bir karakterin iyiliklerine inanmayız; bunun üzerimizde herhangi bir
etkisi olmadığı gibi, sözü edilen özelliğe dair kendimiz en ufak bir veri bulgulamadığımız takdirde,
sadakat ve inançlılıklarına inanmamız beklenen kişilerle ilgili düşüncelerimiz ters tepki verir. O halde;
Julie, annesi, Clarisse ve Eduard; Siegmund'u mükemmel ve örnek genç olarak gösterdiler diye buna
inanmamız beklenemez; görüşlerini doğrulayan eylemleri gözlerimizle görmediğimiz zaman, daha çok,
bunları söyleyenlere kuşkuyla bakmaya başlarız. Doğrudur, yirmi dört saat içinde hiçbir birey büyük
eylemlerde bulunamaz. Fakat büyük eylemler isteyen kim' Bir karakter, kendisini en küçük
davranışlarında bile yansıtabilir; sadece karaktere en fazla ışık tutan eylemler, edebî ölçütlere göre
büyüktür.[']

On Birinci Bölüm
[']Drama yazarı tarih yazarı değildir; gerçekleştiği rivayet edileni anlatmaz, gözlerimizin önünde tekrar
gerçekleşmesini sağlar; tekrar gerçekleşmesini sağlaması, salt tarihsel gerçeklik değil, fakat çok daha
farklı ve ulvi bir amaç içindir. Tarihsel gerçeklik onun amacı değil, amacına yönelten bir araçtır; bizi
şaşırtmak ve bu şaşırtmaca ile etkilemek ister.[']

On İkinci Bölüm
[']Oyun yazarının, fablını, herhangi bir büyük ahlâk gerçeğinin açıklanmasına ya da desteklenmesine
hizmet edecek biçimde düzenlemesinin hata olduğunu söylemeyeceğim. Fakat böyle bir fabl
düzenlemesinin gereksiz olduğunu; herhangi bir özlü söze dayanmadığı halde pek çok öğretici yanı
bulunan mükemmel oyunlar olabileceğini; çeşitli eski tragedyaların sonunda yer alan bir atasözünü,
sanki oyun bütünü öylesine oradaymış gibi almamızın haksızlık olduğunu söyleyebilirim.[']

On Altıncı Bölüm
[']Tragedya yazarının affedilemeyecek tek hatası, bizi soğukta bırakması; ilgimizi çektiği için küçük
mekanik kurallarıyla nasıl istiyorsa öyle oynayabileceğini düşünmesidir.[']

On Dokuzuncu Bölüm
[']Bundan uzun zaman önce Aristoteles, tragedya yazarının tarihsel gerçeklikle ne kadar ilgili olması
gerektiğini belirledi; aktarmak istedikleriyle örebileceği kadar iyi düzenlenmiş bir fabldan fazlası
değildir bu. Öyküye, gerçekleştiği için değil, büyük çaba harcayarak kendi amaçlarına uygun olarak
kotarabileceği biçimde gerçekleştiği için ihtiyaç duyar. Bu uygunluğu gerçek bir olayda bulan yazar,
gerçek olayı olduğu gibi kabul eder; fakat oturup da uzun uzun tarih kitaplarını karıştırmak, harcanan
emeğe değmez. Hem, ne olduğunu kaç kişi bilebilir ki' Eğer bir şeyin gerçekleşme olasılığını, sadece
gerçekleşmiş olduğu için kabul edebiliyorsak; tamamen kurgulanmış bir fablı, o zamana kadar hiç
duymamış olduğumuz, gerçekten yaşanmış bir tarih olarak görmekten bizi alıkoyan nedir' Bize tarihi
inanılır kılan, söylediğimiz ilk unsur nedir' İçeriğe dair bir olasılık değil mi' Bu olasılıkların hiçbir tanık
tarafından, ya da ağızdan ağıza, ya da bilimimizin henüz keşfedemediği yollarla teyid edilmemiş olması
önemsiz değil midir' Hiçbir gerekçe olmadan kabul buyrulur ki, büyük adamların hâtıratını saklamak da
tiyatronun görevlerindendir; oysa bunun için tiyatro değil, tarih vardır. Tiyatroda şu ya da bu insanın
nasıl davrandığından çok, belirli bir karakteri olan bir insanın oluşturulmuş belirli şartlar altında nasıl
davranacağını öğreniriz.
Tragedyanın amacı, tarihin amacına göre çok daha felsefîdir; onu ünlü adamların geçit törenine
çevirmek ya da millî gururu beslemek için suiistimal etmek, tragedyayı gerçek değerinden çok aşağılara
çekmek olur.[']

Yirmi Birinci Bölüm


[']Nanine, dokunaklı komedyalar sınıfına girer. Fakat pek çok gülünecek sahnesi de vardır ve Voltaire
yalnızca, güldürücü sahnelerle dokunaklı sahneler birbirleriyle yer değiştirdikleri müddetçe, bunları
komedya kefesine koyar. Hiç gülünmeyen, hattâ tebessüm dahi edilmeyen, ağlama hissi getiren çok
ciddi bir komedya onun tanımlamasına göre felâkettir. Buna karşın, dokunaklıdan gülünesiye ve
gülünesiden dokunaklıya geçişleri çok doğal bulur. İnsan hayatı böylesi geçişlerin süreğen bir zinciridir
ve komedya insan hayatının aynası olmalıdır.[']

Yirmi Dördüncü Bölüm


[']Kısaca; tragedya, diyaloglaştırılmış bir tarih değildir; tarih kavramının tiyatro için, belirli karakterlerle
ilişkilendirdiğimiz isimler dağarı olmaktan öte bir işlevi yoktur. Oyun yazarı, tarihten, işlemeye ve
özgünleştirmeye elverişli bir malzeme bulursa, bırakın bunu kullansın. Yeter ki buna değecek bir
çalışma çıksın; bunun aksi, cürüm işlemek olur!

Yirmi Beşinci Bölüm


[']Kısaca; bu tragedyadaki hiçbir rol, olması gerektiği gibi değildi; hepsinde hatalar vardı; ama yine de
tragedya beğenildi. Bu beğeni nereden kaynaklanıyor' Açıkça belli ki, kendi içinde etkileyicilikleri olan
kişilerin konumlarından dolayı. İdam sehpasına çıkarılan büyük bir adam her zaman ilgi çeker; kaderinin
gelişimi, şiirselliğin hiçbir katkısı olmasa da etkileyicidir; gerçeğe yakın bir etkidir bu...

You might also like