Professional Documents
Culture Documents
Asya Hun Imparatorlugunda Hu Han Yeh Cha
Asya Hun Imparatorlugunda Hu Han Yeh Cha
C
SAKARYA ÜNİVERSİTESİ
FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ
TARİH BÖLÜMÜ
BİTİRME ÖDEVİ
Ertuğrul Ülüş
Danışman
Dr. Öğr. Üyesi Recep Yaşa
2020
Sakarya
ÖZET
Bitirme Ödevi
Ertuğrul Ülüş
Sakarya Üniversitesi
Tarih Bölümü
ii
İÇİNDEKİLER
ÖZET……………………………………………………………………………….ii
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………..iii
KISALTMALAR…………………………………………………………………....iv
GİRİŞ………………………………………………………………………………..1
I. BÖLÜM
II. BÖLÜM
SONUÇ……………………………………………………………………………..64
KAYNAKÇA………………………………………………………………………67
EKLER……………………………………………………………………………...71
iii
KISALTMALAR
s. ………………………: sayfa
iv
Giriş
Hunlar hakkında ayrıntılı bilgilere ilk kez, Ssu-ma Ch’ien (M.Ö. 145 – M.Ö.
86)’in M.Ö. 91 yılında tamamladığı “Shih Chi” adlı eserinde rastlanmaktadır. Ssu-
ma Ch’ien, eserini Çin’in en eski zamanlarından başlatmış ve Han sülalesinin önemli
imparatorlarından Wu-ti’nin dönemine (M.Ö. 140 – M.Ö. 87) kadar getirmiştir. Bu
kaynakta Hunlar için yazılan monografi 110. bölümde yer almaktadır. Diğer bir
önemli kaynak ise, Shih Chi esas alınarak oluşturulan Han Shu’dur. Bu eser, Shih
Chi’de olduğundan daha geniş bir tarihi kapsar ve olayları M.S. 25 yılına kadar
getirir. Yazımına M.S. 32 – M.S. 92 yılları arasında yaşayan Pan Ku tarafından
başlanmış, ancak tamamlayamadan öldüğünden bu görev kız kardeşi Pan Chao’ya
verilmiştir. Bu eserde Hunlar üzerine yazılan monografi 94. bölümdedir.2
1
Sergey Grigoryeviç Klyaştornıy, Kadim Avrasya’nın Bozkır İmparatorlukları, Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, İstanbul, 2018, s. 24
2
Ayşe Onat, Sema Orsoy, Konuralp Ercilasun, Han Hanedanı Tarihi Hsiung-nu (Hun) Monografisi,
TTK Yayınları, Ankara, 2015, s. XIV – XV; Detaylı bilgi için bkz: Sema Orsoy, Çin’in Resmi Hanedanlık
Kayıtlarında Türk Kavimlerine Ait Monogrofiler, Türkler Ansiklopedisi, Cilt I, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara 2002.
3
Onat vd, a.g.e, s. 7
bir yanına gerçekleştirilen seferler zaferle sonuçlanmıştır. Bu çağda bozkırda
yaşamlarını sürdüren Wusun, Tung-hu, Yüeh-chih, Ting-ling, Hun-yü, Ch’ü-she ve
Hsin-li gibi kavimler itaat altına alındıkları gibi4, Hunlar yalnızca dokuz yıl
içerisinde üstünlüklerini o sırada yeni kurulmuş (M.Ö. 202) olan güneydeki Han
devletine de kabul ettirmişlerdi.
Mo-tu, M.Ö. 174 yılında öldükten sonra, yerine geçen oğlu Lao Shang5
döneminde de üstünlük devam etmiştir. Hunlar, Mo-tu’nun hükümdarlığında yapılan
anlaşmaya dayanarak Çinlilerden hediye adı altında haraç almaya devam ediyorlardı.
Lao Shang Ch’an-yü, M.Ö. 161 yılında öldükten sonra yerine oğlu Chün-chen (M.Ö.
161 – M.Ö. 126) geçti. Chün-chen döneminin en önemli noktası, onun
hükümdarlığının yirmi birinci yılında Han sülalesinin başına geçen Wu-ti ile
başlamaktadır. Wu-ti, hakimiyetinin ilk yıllarında kendisinden önceki imparatorların
siyasetini devam ettirse de, Hunları ortadan kaldırma isteği zamanla mevcut savunma
durumunu terk edip, saldırı pozisyonuna geçmesinde etkili oldu. Chün-chen
döneminin sonlarına doğru Hunların altın çağlarını geride bırakma belirtileri
göstermesine karşılık, asıl sıkıntılar onun kardeşi Yi-chih-hsieh döneminde (M.Ö.
126 – M.Ö. 114) ortaya çıkmıştı. Bir defa kendisi bir iç savaş sonucunda veliaht
konumundaki yeğenini bertaraf ederek başa geçmişti. Hun akınları planlı şekilde
devam etse de, Wu-ti de savaşları Hun topraklarına taşımakta kararlıydı ki bunu da
başarmıştı. Bu olaylara daha detaylı bir şekilde ilk bölümde değinilecektir.
4
Onat vd, a.g.e, s. 9; Pulat Otkan, Tarihçinin Kayıtları’na (Shi Ji) göre Hunlar, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, İstanbul, Ocak 2018, s. 68; Peter Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş, Ötüken
Neşriyat, çev: Osman Karatay, 8. Basım, İstanbul 2018, s. 75
5
Kiok veya Chi-yü olarak da bilinmektedir.
2
altındaki Wusun, Ting-ling ve Tung-hular’ın ardılları olan Hsien-pi ve Wu-
huanlar’dan da darbe yediler. Artık iç mücadeleler de sıklık göstermeye başlamış ve
Hunlar devletlerini kaybetmenin eşiğine kadar gelmişlerdi.
3
I.BÖLÜM
6
Şanyü veya Çin kaynaklarında geçen şekliyle Ch’an-yü, Hun hükümdarlarının unvanıdır. Hunlarla
ilgili en önemli kaynaklardan biri olan Hanshu’ya göre bu unvan, enginliği göstermektedir: Onat vd,
a.g.e, s.7; Jean Paul Roux, bu unvanın kuşkusuz Soğdlar aracılığı ile Hunlara geçtiğini belirtmektedir.
Jean Paul Roux, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, çev. Lale Arslan Özcan, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2014,
s. 88; Bu ad Zeki Velidi Togan’a göre Yabgu’dur. Bkz. A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Mayıs 2019, s. 40; Yabgu unvanının detaylı bir açıklaması
için bkz. Mehmet Tezcan, Yabgu Unvanı ve Kullanımı (Kuşanlardan İlk Müslüman Türk Devletlerine
Kadar), A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 48, Erzurum, 2012, 305-342; Ch’an-yü
unvanının tartışması için bkz. Ümit Hassan, Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Doğu Batı
Yayınları, 2015, 260-267.
7
Ch’un-wei, Shiji ve Hanshu’da efsanevi Çin devletlerinden Hsia’nın (M.Ö. 21. yüzyıla tarihlendirilir)
son hükümdarı Chieh’nin oğlu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hsia, M.Ö. 16. Yüzyılda Shang (Yin)
devleti tarafından yıkılmış ve bu durum üzerine Ch’un-wei (diğer adı Hsün-yü’dür), kuzeye kaçarak
bozkır hayatı yaşamaya başlamıştır. Shiji ve Hanshu adlı Çin kaynakları onu Hunların ilk atası olarak
kabul eder. Otkan, a.g.e, s. 57; Onat vd. a.g.e, s. 1
8
Onat vd. a.g.e, s. 7
9
İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, Ağustos 2015, s. 59
4
İmparatorluğu bulunuyordu. M.Ö. 475 – M.Ö. 221 yılları arasında süren ve Çin’de
bulunan krallıkları bir iç savaşa sürükleyen Savaşan Devletler Dönemi, Çin’in
kuzeybatısında Shansi ve Doğu Kansu’da10 yer alan ve Chao ile Yen krallıkları gibi
kuzeydeki Hunlarla komşu olan Ch’in krallığının zaferiyle sonuçlanmıştı. Ch’in
zaferi, bulunduğu coğrafi konum itibariyle yalnızca sınırlarının hemen ötesinde değil,
aynı zamanda kendi içinde de Hun ve Tibet unsurlarını barındırmasına ve bunların
üstün savaşçılık özelliklerinin Ch’in devletine sağladıkları askeri katkıya
bağlanmaktadır.11
Ch’in Krallığını imparatorluğa taşıyan kişi Ch’in Shi Huang-ti adlı hükümdar
olmuştur. Huang-ti, M.Ö. 231 yılından başlayarak başarılı bir şekilde sürdürdüğü
savaşlar sonucunda, Çin’deki diğer krallıkları M.Ö. 221’de ortadan kaldırmış ve
ülkeyi, hükümdarı olduğu Ch’in Krallığı’nın çatısı altında birleştirerek bir
imparatorluk kurmuştur. Bu imparatorluğun Hunları ilgilendiren kısmı M.Ö. 215
yılında başlamaktadır. Yüzyıllar boyunca Ordos12 bölgesinden Çin içlerine akınlar
yapan Hunlar, kimi zaman bu krallıkları ciddi şekilde yıpratmayı başarmışlardı.
Şimdi onları bu bölgeden çıkartmak gerekliydi. Bu yüzden Huang-ti, M.Ö. 215’te
önemli komutanlarından biri olan Meng T’ien’i kalabalık bir orduyla kuzeye
göndermiş ve Tuman Ch’an-yü’nün başında bulunduğu Hunlar mağlup edilerek
Ordos’u terk etmek ve kuzeye çekilmek zorunda bırakılmışlardı. Çin kaynaklarından
Shih Chi ve Hanshu’nun aktardığına göre Meng T’ien, Hunları Ordos’tan çıkardıktan
sonra Sarı Nehir boyunca kırk dört ilçe kurmuş ve Lin-t’ao’dan Liao-tung’a kadar on
bin li’den uzun bir set inşa ettirmişti.13
10
Wolfram Eberhard, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 5. Baskı, Ankara, 2019, s. 77;
Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2015, s. 92
11
Eberhard, a.g.e, s.77
12
Ordos bölgesi, Sarı Nehir kıvrımının güneyinde yer almaktadır. Zengin ve verimli otlaklara sahip
olan bu bölgenin, Hunlar için çok değerli olduğu bilinmektedir. Ahmet Taşağıl, Bozkırların İlk
İmparatorluğu: Hunlar, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, Ocak 2020, s. 37 Sarı Nehrin hemen kuzeyinde
bulunan Yin Dağları hakkında da Han tarihinde yer alan bir kayda vurgu yapmak, bu bölgelerin Hunlar
için değerinin anlaşılması bakımından önemlidir. Saray Koruması Hou Ying, imparatora uzun
açıklamaları arasında Yin Dağını kaybeden Hunların, artık buradan ağlamadan geçemediklerini ifade
etmiştir. Onat vd, a.g.e, s. 62
13
Otkan, a.g.e, s. 64; Onat vd, a.g.e, s. 5; Roux, a.g.e, s. 87; V.V. Struve’a göre Çin Seddi, dönemin
uzmanlarınca aptallığın dik alası olarak kabul ediliyordu. Bkz. V.V. Struve, “M.Ö. III-II. Yüzyılda Hun-
Çin Savaşı”, Avrasya’dan Makaleler I, L.N. Gumilev, çev. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul
2019, s. 395
5
Çin’in kuzeyinde yer alan Kansu ve Ordos bölgesi ile Sarı Nehri gösteren harita 14
Bu siyasi ortamda Türk tarihi açısından son derece önemli olan bir şahsiyet,
Mete olarak bildiğimiz, aslında Çin kaynaklarında Mo-tu olarak geçen ve isminin
Türkçe karşılığının Bagatur/Bahadır olduğu belirtilen17 bir hükümdar tarih sahnesine
çıkıyordu. Mo-tu’nun hikayesi Çin kaynaklarında destansı bir havayla
anlatılmaktadır.18 Aktarılanlara göre Tuman, sevdiği bir Yen-chih19’dan olan küçük
oğlunu veliaht olan büyük oğlu Mo-tu’ya tercih etmişti ve onu uzaklaştırmak
maksadıyla Yüeh-chihler’e esir olarak göndermişti.20 Tuman’ın amacı Mo-tu’yu
öldürmek olduğundan, zayıf durumdayken güçlü olarak belirtilen Yüeh-chihler’e
saldırma cesareti göstermiş, bunun karşılığında Yüeh-chihler Mo-tu’yu ortadan
14
Di Cosmo, Nicola, Ancient China and Its Enemies The Rise of Nomadic Power in East Asian
History, Cambridge University Press, 2002, s. 15
15
Ahmet Taşağıl, a.g.e, s. 34
16
Doğu Hu’ları. Çinliler, Hu tanımını kuzeyli barbarları ifade etmek için kullanırlardı.
17
E. H. Parker, A Thousand Years of Tartars, London, 1924, s. 7
18
Tilla Deniz Baykuzu, Asya Hun İmparatorluğu, Bilge Kültür-Sanat, İstanbul, Ocak 2020, s. 57
19
Hun hükümdarlarının eşlerine verilen bir unvandır: Onat vd, a.g.e, s. 107
20
Klyaştornıy, Hunların Yüeh-chih’lere tabi olduklarını ve bu yüzden onlara esir gönderdiklerini
aktarıyor. Klyaştornıy, a.g.e, s.39
6
kaldırmak istediklerinde Mo-tu, onlardan bir at çalarak ülkesine geri dönmüştür. Kısa
bir süre önce oğlu Mo-tu’ya küçük oğlu lehinde cephe alan Tuman, onun gösterdiği
bu kahramanlıktan etkilenmiş ve başarısını emrine on bin kişilik bir birlik vererek
ödüllendirmiştir.
21
Anatoly M. Khazanov, Göçebe ve Dış Dünya, çev. Ömer Suveren, Doğu Kütüphanesi, İstanbul,
2015, s. 129 & 138
22
Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu, çev: Dr. M. Reşat Uzmen, Ötüken Neşriyat, 7. Basım,
İstanbul, Ekim 2017, s. 23; Salim Koca, “Eski Orta Asya’da Tabiat, İklim ve İnsan Unsuru”, Asya
Araştırmaları Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 1 (1) , s. 1-18: 3
23
Konuralp Ercilasun, Türk Tarihinde Asya Hunları, Dergah Yayınları, İstanbul, Eylül 2019, s. 197
24
Grousset, bozkır imparatorluğu adlı eserinde göçebelerin işlenmiş topraklara yaptıkları akınların bir
tabiat kanunu olduğunu belirtmektedir. s. 13; Salim Koca, Büyük Hun Devleti, Türkler, Cilt I, Yeni
Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 689
7
güneydeki zengin komşularına ihtiyaç duyuyor25, onların, kendilerine son derece
cazip gelen mallarını yağma ederek ülkelerine dönüyorlardı.26 Yukarıda da
belirtildiği gibi bunu sağlamak adına iyi birer asker olmalıydılar. Mo-tu, Hun
karakterindeki bu yapıyı herhalde biliyor olduğundan, askerlerini yüksek disiplin
altında eğitmiş ve toplumlarının yaşamını sağlamak adına merhamet duygularından
sıyrılarak, yerleşik medeniyetlerden sert bir kış gibi geçmelerini istemiş olabilir. Bu
durumun, Çin kaynaklarına iyi bir ata ve sevilen bir eşe ok atmak şeklinde destansı
bir anlatımla yansıdığını ve Mo-tu’daki disiplin anlayışının, anlatımı güçlendirerek
böyle sunulduğunu düşünmekteyim.
Mo-tu’nun başa geçmesiyle Hunlar için bambaşka bir çağ başladı. Sadece
babasını değil, üvey annesi ve kardeşi ile birlikte kendisine karşı olanları da
öldürmüş ve sağlam bir yönetim kurmuştu. Ancak o sırada güçlü oldukları bilinen
Tung Hular elbette bunun farkında değillerdi. Ondan sırasıyla en iyi atını ve
eşlerinden birini istemişler, beyler bu tekliflerin küstahça ve ahlaksızca olduklarını
ileri sürseler de Mo-tu, komşuluk ilişkilerinin bunlardan daha önemli olduğunu
belirterek Tung-hular’ın isteklerini yerine getirmişti. Bu durum, Tung-hu olarak
isimlendirilen bu Proto Moğolların Mo-tu’yu hafife almasına neden olmuştur. Bu
sayede Tung-hular herhalde ondan bir saldırı beklemeyeceklerdi. İstekleri yerine
geldiği için Mo-tu üzerinde baskı kurduklarını düşünen Tung-hular, yeni bir talepte
bulundular. Bu talep, iki devletin arasında bulunan ve kimseye ait olmayan toprağa
Tung-hular’ın yerleşmesine müsaade edilmesiydi.27
25
Khazanov, a.g.e, s. 101; Ayşe Onat, Han Döneminde Hun-Çin Ekonomik İlişkileri (M.Ö. 206 – M.S.
220), Belleten, LI, 200, S. 611-624: 611
26
Khazanov, a.g.e, s. 180
27
Aktarıldığına göre sınırlarda “ou-t’ou” adında gözetleme yerleri bulunmaktadır. Bu adı Bahaeddin
Ögel “ordu” şeklinde açıklar. Bkz: Ögel, a.g.e, s. 162; Konuralp Ercilasun’un adı geçen eserinde
8
Beylerin çoğu, bu toprağın önemsiz olduğu ve verilmesinde bir sakınca
bulunmadığı yönünde görüş belirttiler. Toprağın bir devletin temeli olduğunu ve
verilemeyeceğini söyleyen Mo-tu, hiddetlenmiş ve toprağın verilmesini söyleyen28
beyleri öldürtmüştü. Daha sonra süratli bir şekilde harekete geçerek Tung-hular’a hiç
beklemedikleri bir anda saldırmış ve onlara ağır kayıplar verdirmişti. Tung-hular,
maruz kaldıkları bu ani sefer sonucunda dağıldılar ve ikiye bölündüler. Kalanlardan
bir kısmı Wu-huan, bir kısmı ise Hsien-pi29 dağına sığındı. İlerleyen yıllarda Çin
kaynaklarında yeniden gözüktüklerinde artık Tung-hu olarak değil, sığındıkları bu
dağların isimleri ile anılmaya başladılar.
Meydana getirdiği güçlü ordu yapısıyla ilk seferini başarıyla tamamlayan Mo-
tu, devam ederek bu sefer batıdaki Yüeh-chihler’e saldırdı ve onları da mağlup etti.
Böylece Tuman zamanında yaşanan zayıflık döneminde Hunları doğu ve batıdan
sıkıştıran güçlü baskıyı kırmış oluyordu.
aktardığına göre sınırında “ou-t’ou” adlı gözetleme yerlerinin olduğu boş topraklar, Çin ile Hun
sınırında da bulunuyordu. s. 46; bkz: Egemen Çağrı Mızrak, Bozkır Kavimleri, Ötüken Neşriyat,
İstanbul, Haziran 2017, s. 32
28
Onat vd, a.g.e, s. 7
29
Hsien-piler, ilerleyen yüzyıllarda etkin bir rol oynayıp Çin’in kuzeyindeki Toba/Tabgaç devletinin
kurucuları olacaklardır. Wolfram Eberhard, Çin’in Şimal Komşuları, çev. Nimet Uluğtuğ, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara, 1996, s. 79
30
Unvanı Gaozu’dur. Metnin devamında bu unvanı kullanılacaktır.
9
giderken çoğunluğu oluşturan piyadeleri ile arasını açtığını belki de fark etmemişti.
Kao-tsu, bu hatasının bir sonucu olarak P’ing-ch’eng şehri yakınlarında bulunan Pai-
teng dağında kuşatılmıştı. Bu kuşatma bir hafta sürdü. İmparator, kuşatma dışında
kalan piyadeleri ile hiçbir şekilde iletişim kuramadığı gibi, aynı zamanda yiyecek
sıkıntısı da çekmeye başlamıştı. Buradan kurtuluşu Mo-tu’nun Yen-chih’si sayesinde
olmuştu. Onun Mo-tu’ya söylediği sözler şunlardı:
31
Onat vd, a.g.e, s. 10
32
Han İmparatorluğu’nun Hun hükümdarına bir prenses göndermesi, Çin kaynaklarında ho-ch’in, yani
“evlilik yolu ile uyum” olarak geçmektedir. Bu konu üzerine detaylı bilgi için bkz: Nurcan Türker, Han
Hanedanlığı Döneminde Hunlarla Yürütülen He Qin Politikası (Akrabalık ile Sağlanan Barış
Politikası) ve Sonuçları, Doktora Tezi, Ankara Üni. Sos. Bil. Enstitüsü, Ankara, 2013. Hunlarla evlilik
yoluyla barış yapma tavsiyesi, Gaozu’ya Lou Jing (Liu Jing) adlı biri tarafından verilmişti. Bkz: Sophia-
Karin Psarras, Han and Xiongnu: A Reexamination Of Cultural And Political Relations I, Monumenta
Serica, vol. 51 (2003), s. 55-236: 132
33
Onat vd, a.g.e, s. 14; Otkan, a.g.e, s. 71
10
Mo-tu, M.Ö. 174 yılında öldükten sonra yerine oğlu Kiok/Chi-yü geçmiş ve Lao-
shang unvanını almıştı. Bu Ch’an-yü döneminde de Hunların üstünlüğü devam etti.
Önce, babasının sürekli olarak yendiği ancak bir türlü son noktayı koyamadığı Yüeh-
chih meselesini bir savaş sonucunda hükümdarlarını öldürerek halletti. Daha sonra
M.Ö. 166’da Çin sınırından 140 bin askerle içeriye girmiş ve Çin’i zor durumda
bırakmıştı.
Mo-tu ve oğlu Lao-shang dönemleri böylece parlak bir şekilde devam ettikten
sonra, Chün-chen dönemi başladı (M.Ö. 161 – M.Ö. 126). Chün-chen Ch’an-yü
döneminin en önemli olayı, Çin ile ilgilidir. M.Ö. 140 yılında Han İmparatorluğu
tahtına Wu-ti adında bir hükümdar geçmişti. Bu hükümdar, M.Ö. 87 yılına kadar
Han tahtında kalmıştı. Onun çağı, Çin nezdinde büyük ve önemli bir değişiklik
yaratmış ve Çin’in uzun yüzyıllara yansıyan politikasını da çizmişti. Wu-ti’ye kadar
Çin’in pozisyonu daima savunmaya yönelikti. Çünkü Hunlar en güçlü
zamanlarındaydılar ve onlardan gelen akınlara gerektiği gibi karşılık veremiyorlardı.
Wu-ti döneminin ilk zamanlarında da ilişkiler barış yönünde devam etti. Evlilik
anlaşması yenilenmiş ve Hunlar için çok önemli olduğu bilinen pazarlar açık
tutulmuştu. Ancak imparatorun sonradan meydana getirdiği siyasete bakıldığında asıl
düşüncesinin hücuma geçerek Hun devletini ortadan kaldırmayı hedeflemek olduğu
anlaşılıyordu. İlk kez Wu-ti zamanında Çinliler savunma pozisyonunu terk ettiler.
Wu-ti, yine de saldırıya geçmeye kararlıydı. Bu olaydan beş yıl sonra, yani
M.Ö. 129’da Hunlara karşı dört koldan harekete geçildi. Shang-ku’dan hareket eden
34
Onat vd, a.g.e, s. 23; Otkan, a.g.e, s. 79; Ying-Shih Yü, “Hsiung-Nu”, Erken İç Asya Tarihi, der. Denis
Sinor, çev. Selçuk Esenbel, İletişim Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2019, s. 181.
11
Wei Ch’ing, Hunlardan 700 kişiyi öldürmüş veya esir almıştı.35 Çin ordularının tek
başarısı bu olmuştu. Diğer üç generalden Kung-sun Ao, Kung-sun Ho ve Li Kuang
bir şey elde edememişler, üstelik ağır kayıplar vermişlerdi. Hunlar ise aynı yıl sınırı
geçmişler ve Çinlileri zor durumda bırakmışlardı. Chün-chen Ch’an-yü’nün son iki
yılındaki meydana gelenler, ilk sıkıntıların sinyallerinin de alındığı olaylar
olmuşlardır. Çin kaynaklarının aktardığına göre M.Ö. 127 yılında Hunlara saldıran
Wei Ch’ing, Sarı Nehrin güneyindeki Hunları mağlup etmiş ve çok sayıda ganimet
elde ederek buradaki toprakları da Han devletine kazandırmıştı.
M.Ö. 200 yılından beridir Çin’deki Han İmparatorluğuna karşı ciddi bir
üstünlük kuran Hunlar, M.Ö. 127 yılında Chün-chen döneminde gerçekleşen bu
toprak kaybının neticesinde sıkıntı belirtileri göstermeye başlamışlardı.
35
Onat vd, a.g.e, s. 24
36
Togan, a.g.e, s. 615
37
Ayşe Onat, Çin Kaynaklarında Türkler: Han Hanedanı Tarihinde “Batı Bölgeleri”, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 2012, s. 3; Ayşe Onat, Han Döneminde Bazı Türkistan Devletleri Hakkında
Bir İnceleme, Belleten, Cilt: LV – Sayı: 212 – Yıl: 1991, s. 75
38
Aktarıldığına göre Chün-chen Ch’an-yü, imparator Wu-ti’ye bir mektup göndererek Yüeh-chihler’in
onun güneyinde yaşadığından, imparatorun buraya bir elçi göndererek ne yapmak istediğinden ve
kendisi Çin’in güneyindeki Yueh Krallığı’na bir elçi göndermek istese imparatorun bunu nasıl
karşılayacağından bahsedip sitem etmişti. Nicola Di Cosmo, Hun İmparatorluğu’nun Kuruluşu ve
Yükselişi, Türkler I, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 715
12
Wu-ti, Hunlara karşı yürüttüğü siyasetinde kendisine bir müttefik
bulamamıştı. Ancak Chang Chien, yine de geleceği önemli ölçüde şekillendirecek ve
Wu-ti’nin merakını uyandıracak bilgilerle dönmüştü.39 Çünkü imparatorun bir diğer
hedefi Çin kaynaklarında Hsi-yü yani “Batı Bölgeleri”40 olarak geçen yerde, yani
Tarım Havzası olarak anılan bugünkü Doğu Türkistan coğrafyasında yer alan
devletler ile kesintisiz bir ticaret ilişkisi kurmaktı. Buradan oldukça değerli mallar
geliyordu.41 Ancak Batı Bölgelerinden Çin’e giden ticaret yolları, özellikle Kansu
bölgesi Hunların elindeydi. Bu yüzden Wu-ti, siyasi ve askeri bir ittifakın yanında,
bu önemli yolu da ele geçirerek Batı Bölgelerindeki devletler ile ilişki kurmak
istiyordu.
39
James C.Y. Watt, Anne E. Wardwell, When Silk Was Gold: Central Asian and Chinese Textiles,
kaynaktaki The Silk Trade in China and Central Asia adlı bölümü yazan: Morris Rossabi, New York,
1997, s. 7; Ayşe Onat, “Çin-Türkistan İlişkilerinin Başlangıcı Hakkında Bazı Bilgiler”, Belleten, LIV, 211,
1990, s. 915
40
Kürşat Yıldırım, İlk Çin Yıllıklarında Geçen Doğu Türkistan Tarihine Dair Bazı Hususi Terimler I,
Avrasya Terim Dergisi, 2 (2), 2014, s. 21
41
Eberhard, a.g.e, s. 95; Burçin Bedel, “Han Wu Di Döneminde Batı Bölgesi’ne Yönelik Politika” ,
Current Research in Social Sciences, 3 (1), s. 35-49: 40; Onat, a.g.m, s. 914
42
Ögel’in aktardığına göre Fergana, iyi atlara sahip olmasının yanında İranlıların elinde olan ve Orta
Asya’dan Çin’e giden kervanların yola çıktığı önemli bir ticaret bölgesi idi. Bahaeddin Ögel,
İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1984, s. 79
43
L. N. Gumilev, Hunlar, çev: D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 2013, s. 139-140
13
İmparator Wu-ti’nin atakları, nihai bir netice ortaya koymasa da neticede
Hunlar Sarı Nehrin güneyini yine kaybetmişlerdi. Bu kayıptan bir yıl sonra, M.Ö.
126 senesinde Chün-chen Ch’an-yü ölmüştü. Yerine kardeşi Yi-chih-hsieh Ch’an-yü
(M.Ö. 126 – M.Ö. 114) geçti. Asya Hunlarının zayıflama süreci ilk kez bu Ch’an-yü
döneminde başlayacaktır.
Sarı Nehrin güneyi, yani Ordos bölgesi, yukarıda da belirtildiği gibi, M.Ö.
127 yılında Chün-chen Ch’an-yü döneminin sonuna doğru Çinlilerce ele geçirilmişti.
Han devleti burada Shuo-fang adında bir il de kurmuştu.46 Yi-chih-hsieh dönemine
gelindiğinde Çin’e yapılan akınlar, Ch’an-yü’nün, ağabeyi döneminde yaşanan
kayıpları telafi etmek istemesinden meydana gelmişti.47 Dönemin iki önemli Çin
kaynağından takip edilebilen bilgilere göre, Yi-chih-hsieh Ch’an-yü başa geçtiğinde,
ilk olarak Tai-chün’e saldırmış ve burada bulunan Kung Yü adlı valiyi öldürerek
binden fazla esir ele geçirmişti. Daha sonra Yen-men’e hücum ederek burada da Tai-
chün’de olduğu kadar esir alıp geri dönmüştü.48
44
Konuralp Ercilasun’un da bahsettiği gibi, Hunlarda hükümdar bir veliaht tayin edebilirdi ancak bu
kesin bir karar teşkil etmez, kimin Ch’an-yü olacağına dair net sonuç, kurultay sonucunda belli olurdu,
a.g.e, s. 73, Hunların zayıflama dönemlerinde bu daha çok iç savaşlar şeklinde kendisini gösterecektir.
45
Onat vd, a.g.e, s. 25; Saadettin Gömeç, Türk-Hun Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara, 2012, s. 111-
112; Ercilasun, a.g.e, s. 74; Otkan, a.g.e, s. 81; Gumilev, a.g.e, s. 120
46
Onat vd, a.g.e, s. 25; Otkan, a.g.e, s. 80; Ahmet Taşağıl, Bozkırın Kağanlıkları, Kronik Kitap,
İstanbul, Ekim 2018, s. 40; Joseph De Guignes, Hunların, Türklerin, Moğolların ve Daha Sâir Batı
Tatarlarının Tarih-i Umumisi I, Ötüken Neşriyat, çev. Hüseyin Cahit Yalçın, yay. haz: Erol Kılınç,
İstanbul 2018, s. 154
47
Ercilasun, a.g.e, s. 74
48
Onat vd, a.g.e, s. 25; Otkan, a.g.e, s. 81
14
Hunlar ertesi yıl yeniden harekete geçtiler. M.Ö. 125 yılında Tai-chün, Ting-
hsiang ve Shang-chün adlı şehirlere 30 bin askerle saldırarak buralarda hem binlerce
kişiyi öldürmüşler hem de esir almışlardı. Yukarıda, Ordos’un kuzeyinde Çinliler
tarafından Shuo-fang adlı bir ilin kurulduğundan bahsedilmişti. İşte bu durum,
Hunların batı bölgelerinin yöneticisi olan Sağ Bilge Beyi’ni sinirlendirmiş, o da Sarı
Nehrin güneyinde bazı saldırılar gerçekleştirerek Çin’e kayıplar verdirmişti.49
Chao Hsin, Çin ordusunu yıpratmak için düşündüğü bir planı Ch’an-yü’ye
sundu. Buna göre Gobi Çölü’nün kuzeyine çekilecekler ve çölü aşmak zorunda kalan
49
Onat vd, a.g.e, s. 25; Otkan, a.g.e, s. 81
50
Onat vd, a.g.e, s. 25-26; Otkan, a.g.e, s. 81; Ercilasun, a.g.e, s. 74
51
Onat vd, a.g.e, s. 26; Otkan, a.g.e, s. 81
52
Çin kaynakları bu kişinin Hun olduğunu, Hunlarda küçük bir bey iken Çin’e sığınıp burada
hükümdardan Hsi Hou unvanını alıp ardından generalliğe getirildiğini yazarlar. Onat vd, a.g.e, s. 26;
Otkan, a.g.e, s. 82
53
Onat vd, a.g.e, s. 26; Otkan, a.g.e, s. 82
15
Çin askerleri bitkin düşünce saldırıp onları mağlup edeceklerdi. Bu plan, Yi-chih-
hsieh tarafından uygun görülmüştü.54
M.Ö. 121 yılı, Hunlar için Ordos’tan sonraki en önemli toprak kaybının
yaşanacağı, Kansu bölgesinin Çinlilerin eline geçeceği bir seneydi. Yeni sefer için
Wu-ti, Huo Ch’ü-ping adlı generalini görevlendirmişti. Bu general, Lung-hsi’den
ayrılıp Yen-chih dağını aşarak Hun topraklarından 415 km içeriye girmiş55 ve
Hunlara saldırmıştı. 8 binin üzerinde56 Hun’u öldürmüş ya da esir etmişti.57 Aynı
zamanda Hsiu-t’u Beyi’nin göğe tapma sırasında kullanılan altın heykelini de ele
geçirmişti. Bahar ayında gelişen bu olaylardan sonra Huo Ch’ü-ping, aynı yılın yaz
ayında yeniden harekete geçmiş ve bu sefer 30 binden fazla Hun’u ve birçok Küçük
Beyi emrindekilerle birlikte öldürmüştü. Hunların ise bu ağır kayıplara verdikleri
karşılık, Çin’den yalnızca yüzlerce kişinin kaybına neden olmuştu. Bunun dışında
Hunların Sol Bilge Beyi, Çin komutanlarından Li Kuang adlı birisini kuşatmış, onun
4 bin kişilik ordusunun yarısını öldürse bile, kendi ordusu bundan daha fazla kayıp
vermişti.
54
Konuralp Ercilasun, Chao Hsin’in bu tavsiyesini Wu-ti’nin politikasının Hunları sonuna kadar takip
etmeye dayandığını bilmesine bağlamaktadır. Ercilasun, a.g.e, s. 75
55
Gao Lan’a ulaşmıştı. Ercilasun, a.g.e, s. 76
56
Shih Chi, 18 bin demektedir. Otkan, a.g.e, s. 82
57
Kürşat Yıldırım, Hunlar ve Gansu Bölgesi, Atsız Armağanı II, yay. haz. Saadettin Yağmur Gömeç,
Altın Ordu Yayınları, Ankara 2017, s. 188
58
Guzang ve Wuwei şehirleri Hsiu-t’u Beyi’nin, kuzeybatıdaki Zhangye ise K’un-yeh Beyi’nin oturduğu
yerlerdi. Kürşat Yıldırım, Hunların Gansu Koridoru’ndaki Guzang 姑 臧 Şehri Üzerine Bazı Notlar,
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 39, 2016, s. 61-69: 62; Kürşat Yıldırım, Büyük Hun
Devletinde Beylerin İdare Sahaları, Türk Dünyası Araştırmaları, Cilt 118, Ocak-Şubat 2018, s. 126
59
Thomas J. Barfield, The Hsiung-nu Imperial Confederacy: Organization and Foreign Policy, The
Journal of Asian Studies, vol. 41, no. 1, November 1981, s. 45-61: 50; Baykuzu’nun aktardığına göre
Hsiu-t’u Beyi, karşısında Çin ordusunu görünce tabi olmaktan vazgeçmiş, bu yüzden de Ku’n-yeh beyi
16
gelen Hun akınlarının azaldığını belirtirler.60 Çin ise Hunlardan aldığı bölgelere Çinli
nüfus yerleştirmeye başlamıştı.
Tai adlı şehirden sefere çıktığı belirtilen Huo Ch’ü-ping, Hun toprakları
içerisinde 830 km ilerledikten sonra Sol Bilge Beyi ile savaşmış ve 70 bin kişi
öldürmüştü.62 Han hanedanı tarihine göre “Lang-chü-shü Dağı’nda göğe, Ku-yen’de
yere kurban töreni düzenleyip, Han-hai63 yakınlarına gelerek geri dönmüştü.”64
Hunlar artık güneyden tamamen atılmışlardı.65
onu öldürmüştü. Baykuzu, a.g.e, s. 92; Tülay Çakmak, Çin’in Han Hanedanlığı’nın Hsiung-nulara (Hun)
Yönelik Sınır Stratejisi, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, Erzurum, 2003, s. 14
60
Ercilasun, a.g.e, s. 79; Onat vd, a.g.e, s. 27; Otkan, a.g.e, s. 83
61
Onat vd, a.g.e, s. 28; Otkan, a.g.e, s. 84
62
Sadece M.Ö. 119 savaşında Hunlar, 90 bin kişi kaybetmişlerdi. Ercilasun, a.g.e, s. 81
63
Huo Ch’ü-ping’in bu ilerleyişi, artık ülke arasındaki savaşların kesin bir şekilde Hun topraklarına
taşındığının göstergelerinden birisiydi. Bahsedilen iki dağ, bugünkü Moğolistan’ın kuzeyinde Tula
Nehrinin olduğu bölgede bulunuyordu. Han-hai ise Baykal Gölünü ifade ediyordu. Golden, a.g.e, s. 76
64
Onat vd, a.g.e, s. 28
65
“Hsiung-nu’lar uzaklara kaçmışlar ve çölün güneyinde Ch’an-yü’nün hükümdarlık otağı kalmamıştı.”
Onat vd, a.g.e, s. 28; Gumilev’in aktardığına göre Gobi Çölü, Çinliler ve Hunlar arasında yeni sınır
olmuştu. Gumilev, a.g.e, s. 125
66
Bahaeddin Ögel’e göre bu savaş Çin için bir başarı sayılamazdı. Bkz: Ögel, Büyük Hun
İmparatorluğu Tarihi II, s. 46
17
imparatoru Wu-ti, Hunlara kesin darbeyi bir türlü vuramasa da inançlı ve istikrarlı bir
şekilde yürüttüğü ve kesinlikle geri adım atmadığı saldırı politikası işe yarıyordu.
Artık işler değişmiş, bu sefer Hun hükümdarı Çin imparatorundan barış istemek
durumunda kalmıştı. Çin sarayının bu duruma karşı çıktığı ve çoğunluğun Hunları
vasallaştırma isteğinde bulunduğu görülüyor. İmparator Wu-ti de bu görüşü
desteklemiş olacak ki durumu iletmesi için Jen Ch’ang adlı bir elçiyi Ch’an-yü’ye
göndermiş, Ch’an-yü de bu teklif karşısında sinirlenerek onu alıkoyup geri
göndermemişti. Çinliler karşılık olarak orduyu harekete geçirmek istemişler ancak
Huo Ch’ü-ping’in ölümü ile uzun bir süre saldırıda bulunmamışlardı. Artık Hunların
zayıflama dönemleri başlamış ve yenilgilerin ardından Yi-chih-hsieh Ch’an-yü M.Ö.
114 yılında ölmüştü. Hunlar güneyden atıldığından batıya giden yol artık Çin için
daha güvenliydi ve İpek Yolu kontrol altındaydı. Böylesine önemli bir kazanç, Han
devleti için çok mühimdi ve zaten mücadeleleri kendi topraklarından atamayan
Hunlar, böylece ekonomik açıdan da oldukça ağır bir darbe yemişlerdi.
67
Ögel, II, s. 69
68
Ercilasun, a.g.e, s. 84
18
senesinde imparator, Shuo-fang’a gelerek sınır teftişine çıkmıştı. Burada 180 bin
askeri denetleyerek ne kadar büyük bir kuvvete sahip olduğunu Hun hükümdarına
göstermek istemişti. Bunun için Wu-ti, Kuo Chi adlı birini Wu-wei Ch’an-yü’ye elçi
olarak gönderdi. Elçiyi karşılayan Hunların baş teşrifatçısı, Kuo Chi’ye geliş
nedenini sorduğunda o, bizzat Ch’an-yü ile görüşmek istediğini söylemiş ve Wu-wei
de onu kabul etmişti. Zamanında Han devleti Hunların baskısı altında ve onlara vergi
verdikleri bir vaziyette yaşıyorlarken, Wu-ti döneminde değişen siyasetlerinin Hunlar
aleyhinde nasıl etkili olduğunu ve Çinlilerin özellikle düşüncede nasıl kuvvetli bir
konuma yükseldiklerini göstermek için, elçinin Wu-wei Ch’an-yü’ye söylediklerini
aynen aktarıyorum:
69
Onat vd, a.g.e, s. 30
70
Bu gölün Çince adı Pei-hai’dır. Onat vd, a.g.e, s. 30
19
ordu gönderip Lou-lan ve Chü-shih devletine saldırmış ve onları yenmişti.71 Üstelik
Çin, ele geçirdiği Kansu bölgesine de Chiu-ch’üan adında bir il kurarak Hunlar ve
Tibetli Ch’ianglar arasındaki bağlantıyı koparmıştı. Aynı zamanda Wu-sun
hükümdarı ile saraydan bir prensesi evlendirmişti. Tarım alanları da Ordos’un kuzey
bölgelerine kadar genişletilmişti. M.Ö. 107’de Hunlar için önemli bir şahsiyet olan
Chao Hsin de ölmüştü ve Çinliler bir kere daha Hun hükümdarına vasallık teklifini
sunmak için elçi göndermişlerdi. Ancak Çin’in bu isteği yine sonuçsuz kaldı.
71
Chü-shih, Turfan ve Beşbalık bölgesinin Çin kaynaklarında geçen adıdır. Onat, Batı Bölgeleri, s. 18
72
Bkz: Onat vd, a.g.e, s. 31; Otkan, a.g.e, s. 87
73
Chan-shih-lu Han hanedanı tarihinde, Wu-shih-lu ise Shih Chi’de geçmektedir. İki isim de aynı kişiyi
ifade etmektedir.
20
memnuniyetsizlik ortaya çıktı.74 İşte Wu-ti bunu fırsat bilerek iki elçi göndermişti.
Bundaki maksadı ayrılık yaratmaktı. Ancak bu plan başarısızlıkla sonuçlanmış, Hun
topraklarına girdiklerinde yakalanan iki elçi, Ch’an-yü’nün yanına getirilmişlerdi.
Genç hükümdar bu duruma çok öfkelenerek ikisini de alıkoymuş ve Çin’e
göndermemişti.75
Erh Ch’an-yü’nün ilk yılı zaten sıkıntılı olan duruma bir yenisini daha
eklemişti. Konargöçerler için hayvanlar geçimleri açısından fazlasıyla önemli
olduğundan yaşanan felaket, onlara ekstra bir darbe vurmuş olmalıydı. Aşırı kar
yağışı hayvanların çoğunu açlıktan ve soğuktan telef etmişti. Ek olarak Çin
kaynakları Ch’an-yü’nün gençliğine de atıfta bulunarak onun savaştan ve
öldürmekten çok hoşlanan biri olduğunu ve bu nedenle ülkenin huzursuzluğa
sürüklendiğinden bahsetmektedirler.77
74
Baykuzu, a.g.e, s. 103
75
Ercilasun, a.g.e, s. 90; Onat vd, a.g.e, s. 33, Otkan, a.g.e, s. 89
76
Onat, Batı Bölgeleri, s. 40
77
Onat vd, a.g.e, s. 33, Otkan, a.g.e, s. 89
21
inşa etmişti.78 Bu kale Sarı Nehir kıvrımının kuzeyinde yer alıyordu. Kurulma amacı
Çin’e sığınanları karşılamaktı.
Hun komutanının planı üzerine Wu-ti, P’o-nu adlı komutanını 20 bin kişiyle
göndermişti ancak işin açığa çıkması üzerine isyan eden Hun komutanı
öldürülmüştü.79 İş burada kapanmadı. Erh Ch’an-yü için yalnızca ihanet eden
komutanının idamı yeterli değildi. Plana ortak olduğundan Çin’i de cezalandırmak
istedi ve bunun için sol kanat ordusunu P’o-nu’nun üzerine gönderdi. P’o-nu ilk
seferde binlerce kişiyi öldürüp esir alsa da dönüş yolunda Erh Ch’an-yü’nün 80 bin
askeri tarafından kuşatılmıştı. Bu kuşatmada P’o-nu ele geçirilmişti. P’o-nu’nun
subayları ise geri döndüklerinde öleceklerini bildiklerinden ordularıyla birlikte
Hunlara katılmışlardı. Erh Ch’an-yü, böylece iyi bir başarı elde etmişti. Ardından
Hun ordusu Shuo-hsiang kalesine saldırmış ancak burası düşmeyince sınırda akınlar
yaptıktan sonra geri çekilmişti. M.Ö. 102’de Erh, bizzat ordunun başına geçmek
istediyse de hastalanmış ve ömrü seferi tamamlamaya yetmemişti.80
78
Ercilasun, a.g.e, s. 91
79
Baykuzu, a.g.e, s. 105
80
Otkan, a.g.e, s. 90; Onat, a.g.e, s. 34; Ercilasun, a.g.e, s. 92
81
Ercilasun, a.g.e, s. 93
22
Hunlar artık eskisi gibi Çin’e karşı daimi bir üstünlük kuramıyorlardı.
Belirtildiği gibi savaşlar Hun topraklarına taşınmıştı ve bir zamanlar Hunların elinde
olan Çin’in kuzey bölgeleri, Wu-ti tarafından devamlı olarak güçlendiriliyor ve
burada kalelerin inşasına şahit olunuyordu. Han devletinin Hunlar üzerinde elde
ettiği baskıyı kabul eden Chü-ti-hou Ch’an-yü, ülkesinde yeni bir savaşın
yaşanmasını istemediğinden tahta geçtiğinde yaptığı ilk iş, önceki Ch’an-yü’ler
döneminde alıkonulan Çin elçilerini ülkelerine geri göndermek olmuştu. Bu durum
Çin kaynaklarına Chü-ti-hou’nun imparatordan korktuğu için böyle bir şey yaptığı
şeklinde yansımıştır.82 Hemen sonra Ch’an-yü’nün şu sözleri söylediği
aktarılmaktadır:
82
Onat vd, a.g.e, s. 35; Otkan, a.g.e, s. 91
83
Onat vd, a.g.e, s. 35-36; Otkan, a.g.e, 91
84
Hüseyin Nihal Atsız, Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar, Ötüken Neşriyat, İstanbul, Mayıs 2014, s. 92;
Ögel, II, s. 86, Ercilasun, a.g.e, s. 96; De Guignes, a.g.e, s. 169; Gumilev, a.g.e, s. 149-150
23
dönüş yolunda Hunlar tarafından kuşatılınca buradan zor kurtuldu ve askerlerinin
büyük çoğunluğunu kaybetti.85 Çin’den gönderilen diğer bir ordu, Li Ling’in
komutasında idi ve 5 bin kişiden oluşuyordu. Li Ling, Hun topraklarının içlerine
kadar sokuldu ve Ch’an-yü ile karşılaştı. Aralarında gerçekleşen savaşta Li Ling’in
ordusu Hunlardan on binden fazla kişi öldürmüştü ancak kendi ordusundan da geriye
yalnızca dört yüz kişi kalmıştı. Bu sebepten teslim oldu ve Chü-ti-hou Ch’an-yü onu
kızı ile evlendirerek kendi hizmetine aldı.86
Çin’in Hunlar üzerine diğer bir seferi, M.Ö. 99 başarısızlığının ardından iki
yıl sonra gerçekleşti. M.Ö. 97’de Han imparatoru Wu-ti, ordularını dört koldan
harekete geçirdi. Bunlardan birincisi ve en önemli olanı Li Kuang-li liderliğinde 130
bin kişiden oluşuyordu. Bu ordu Shuo-fang’tan hareket etti. Lu Po-te ise 10 bin kişi
ile Li Kuang-li ile buluşmaya gönderilmişti. Han Yüeh, 30 bin piyade askeri ile Wu-
yüan’den, Kung-sun Ao da 40 bin kişilik ordusuyla Yen-men’dan yola çıkmıştı.87
24
edilmişti. Ancak Sol Büyük General bunu kabul etmeyerek yerini Sol Bilge Bey’e
bırakmak adına Hu-lu-ku’yu bir elçi vasıtasıyla çağırtmıştı. Ancak Hu-lu-ku hasta
olduğunu ileri sürerek gelmeyince Sol Büyük General “Bir talihsizliğe uğrayıp
öldüğün takdirde hükümdarlık bana geçecektir.”90 demişti. Bu sözlerin ardından Hu-
lu-ku, Ch’an-yü olmuş ve tahtı kendisine bırakan Sol Büyük Generalini de Sol Bilge
Beyliği makamına getirmişti. Ancak o, bu makamda fazla kalamayıp öldüğünde,
kendisinden boşalan Sol Bilge Beyliği makamına onun oğlu Hsien-hsien ch’an değil,
Hu-lu-ku’nun kendi oğlu getirilmişti. Hsien-hsien ch’an ise ondan daha düşük olan
Jih-chu Beyliğine atanmıştı.91
Çinliler buna ek olarak batı ordusuna destek olması için K’ai-ling Hou adlı
birisini Chü-shih üzerine yani Turfan’a göndermiş ve bu ordu orayı ele geçirmişti.
Diğer taraftan Shang-ch’iu Ch’eng’ın ordusu hiçbir Hunla karşılaşmayınca geri
dönmeye başlamış, dönüş yolunda Li Ling’in emrindeki 30 bini aşkın Hun askeri
90
Onat vd, a.g.e, s. 37
91
Onat vd, a.g.e, s. 37
92
Onat vd, a.g.e, s. 38
25
tarafından takip edilmişlerdi. Aralarında, Chün-chi Dağında meydana gelen savaşta
Çinliler üstün çıkmış ve Hunlar geri çekilmek zorunda kalmışlardı.93
93
De Guignes, a.g.e, s. 173
94
Onat vd, a.g.e, s. 40
26
önce bu generalin son sözleri “ölürsem Hunlar da yok olacaktır” oldu. Kısa bir süre
sonra, Li Kuang-li’nin ölmeden önce ettiği beddua tutmuş gibi Hun ülkesinde aylarca
süren soğuklar, kar ve yağmur yağışı başlamıştı. Hayvanlar telef olmuş, insanlar
hastalanmış ve hububat yetişmemişti.95 Bu durumdan korkan Hu-lu-ku ise onun için
bir tapınak inşa ettirdi.
Hu-lu-ku Ch’an-yü, yukarıda bahsedilen savaşın bir yıl sonrasında Çin’e bir
mektup göndermiş ve Çin’den yüklü miktarda vergi talep etmişti. Çin’in en önemli
generalini esir almasını ve savaştan galip ayrılmasını kullanmak ve evlilik anlaşması
yapmak istiyordu ancak çabaları sonuçsuz kalmıştı (M.Ö. 89). Bundan dört yıl sonra
evlilik anlaşması teklifini yeniden iletse de M.Ö. 85’te ölmüştü.
95
Onat vd, a.g.e, s. 41
27
önce Sağ Lu-li Beyi’nin başa geçmesini istemiş, ancak onun bu vasiyeti hiçbir zaman
yerine gelmemişti. Hunların Çinli danışmanı Wei Lü ile Ch’an-yü’nün annesi, Hu-lu-
ku’nun tercihini gizli tutmuşlar ve Sol Lu-li Beyi’ni tahta oturtmuşlardı.96 Hu-yen-
ti’nin yaşı küçüktü ve Wei Lü ile Ch’an-yü’nün annesi böylece idareyi ellerine almak
istiyor olmalılardı.97 Bundan evvel de aynı Ulu Hatun, Hu-lu-ku’nun üvey kardeşinin
popüler hale gelmesini kıskanmış ve Ch’an-yü’nün onu veliaht yapacağından
korkarak bu kişiyi öldürtmüştü.98
Çevrilen bu entrika sonucunda oluşan düzeni kabul etmeyen Sol Bilge Beyi
ile Sağ Lu-li Beyi, Çin’e bağlanma düşüncesi ile güneye hareket ettiler ve Hunların
Lu-tu Beyi’ni de kendilerine katılmaya zorladılar. Aynı zamanda amaçları batıdaki
Wusunlar ile birlik olup Hunlara saldırmaktı. Ancak Lu-tu Beyi, isyancıların
isteklerini kabul etmeyerek durumu Ch’an-yü’ye bildirdi. Lakin bu ihbar, neticede
onu fazlasıyla pişman edecekti. Çünkü onu kendi taraflarına çekmek isteyen bu iki
bey, suçlarını Lu-tu Beyi’nin üzerine yıktılar ve üstelik Lu-tu Beyi suçlu
bulunduktan sonra elinden alınan topraklara yerleştiler. Lu-tu Beyi ise bir daha
büyük kurultaylara katılamadı.99
96
Baykuzu, a.g.e, s. 117
97
Hüseyin Namık Orkun, Hunlar, Tarık Edip Kitapevi, İstanbul, 1939, s. 44
98
Ercilasun, a.g.e, s. 108
99
Baykuzu, a.g.e, s. 117; Taşağıl, Hunlar, s. 151-152; Ercilasun’un eserinde ve Han hanedanı tarihinin
çevirisinde Sol Bilge Beyi’nin ve Sağ Lu-li Beyi’nin de kızgınlıkları sebebiyle artık kurultaylara
katılmadıkları yazmaktadır. Ercilasun, a.g.e, s. 109, Onat vd, a.g.e, s. 42
100
Ercilasun, a.g.e, s. 109
28
savunmasının mümkün olamayacağını söylemişler ve depolanan erzaklarının Çin
eline geçebileceği konusunda şüphelerini iletmişlerdi.101
Hunların ilk saldırısı Tai bölgesi üzerine M.Ö. 83’te olmuş, buradaki Merkez
Komutanını öldürmüşlerdi. Ardından M.Ö. 80 yılında 20 bin kişilik dört ayrı orduyla
hücum etmişler ancak Çin’in buna verdiği karşılık da ağır olmuştu. Hunlar 9 bin
kişiyi kaybetmişler ve Ou-t’ou Beyleri de esir düşmüştü.102 İki yıl sonra, M.Ö. 78
senesinde Hunlar yeni bir saldırı planı ile karşımıza çıkmaktadırlar. Bunun için Li-
wu Beyi sınırları gözetlemeye gitmişti ve dönüşünde Chiu-ch’üan ve Chang-yeh
bölgelerinin askeri yönden zayıf olduğunu hükümdara bildirmişti. Buralara sefer
düzenleme amacının Hunların otlak yetersizliğini ve hayvanlarının yem ihtiyacını
kapatma isteği olduğu söyleniyor.103 Gerçekten başlangıçta buralardaki askeri durum
Çinlilerin aleyhine olsa da, gelip akın planlarını Han devletine ileten Hunlardan bazı
kişiler nedeniyle Çin, hazırlıklarını önceden tamamlamıştı ve topraklarına saldıran
4000 Hun askerini104 mağlup etmişti. Çok az sayıda Hun ülkesine geri dönebilmiş,
Li-wu Beyi ise bir ok ile öldürülmüştü.
101
Baykuzu, a.g.e, s. 117; Taşağıl, a.g.e, s. 152
102
Onat vd, a.g.e, 43; Ercilasun, a.g.e, s. 111, Taşağıl, a.g.e, s. 152
103
Taşağıl, a.g.e, s. 153
104
Gumilev, sınırlarda gerçekleştirilen Hun akınlarının az sayıda asker ile düzenlemesini Hun savaş
potansiyelinin hızlı şekilde düşüşüne bağlamaktadır. Gumilev, a.g.e, s. 165; Çin kaynağının aktardığına
göre Wei Lü’nün ölümünün ardından Hunlar iyice fakirleşmeye başlamışlardı. Onat vd, a.g.e, s. 43
105
Onat vd, a.g.e, s. 44, Ercilasun, a.g.e, s. 113; Baykuzu, a.g.e, s. 118
29
durumdan faydalanmak için ordu göndermişler, bunu duyan Hunlar geri çekilince
Çin ordusu Wu-huanlar’a saldırıp kesin bir zafer elde etmişti.106
Bir dönem bozkırlarda büyük ve ihtişamlı bir devlet inşa eden ve bölgedeki
diğer halkların yanında güneydeki Han devletine de üstünlüğünü kabul ettirip
onlardan hediye adı altında haraç almaya başlayan Hunlar, uzun yıllar devam eden
savaşların neticesinde iyice yıpranmışlardı. Zayıflama sebepleri yalnızca bununla da
kalmayarak çetin coğrafi şartlar da duruma fazlasıyla yansımış, kış ayının meydana
getirdiği dondurucu soğuk ve açlık insanların ve çok sayıda hayvanın ölümüne neden
olmuştu. Bunu fırsat bilerek başkaldıran Wusun, Wu-huan ve Ting-ling gibi halklar,
senelerdir güneyden saldıran Çin’in harekatlarına destek olurcasına Hun devletini
kuzeyden, doğudan ve batıdan sıkıştırmışlardı.
106
Onat vd, a.g.e, s. 44-45
107
Baykuzu, a.g.e, s. 119; Ercilasun, a.g.e, s. 118; Batı Bölgeleri adlı esere göre Hunların kayıpları 40
bin kişi ve 70 binden fazla hayvandır. Bkz. Onat, a.g.e, s. 49; Taşağıl ise 40 bin kişi ve 750 bin baş
hayvan olarak kabul etmektedir. Taşağıl, a.g.e, s. 158
108
Onat vd, a.g.e, s. 48
109
Ercilasun, a.g.e, s. 119; Taşağıl, a.g.e, s. 158; Baykuzu, a.g.e, s. 119
110
Ahmet Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2013, s. 10
30
Hsü-lü-ch’üan-ch’ü, böyle sıkıntılı bir ortamda hükümdar olmuştu. Onun
dönemi, gelişen bazı iç karışıklıklar sebebiyle akın planlarına olumsuz yansıyan
meseleler üzerinde sürmüştür. Sağ Kanat Büyük Generalinin kızı onun eşiydi ve ilk
iş olarak onu Büyük Yen-chih yapıp, Hu-yen-ti Ch’an-yü’nün eşi Chuan-ch’ü’yü bu
makamdan yani Ulu Hatunluk statüsünden uzaklaştırmıştı. Chuan-ch’ü’nün babası
Sol Büyük Chü-ch’ü bu durumdan dolayı yeni hükümdardan nefret etmeye
başlamıştı.111
111
Onat vd, a.g.e, s. 48
112
Ercilasun, a.g.e, s. 121
113
Onat vd, a.g.e, s. 49
31
geçmişti.114 Böylelikle Wu-ti dönemi (M.Ö. 140 – M.Ö. 87) ile başlayan siyasete
göre Hunları zayıflatmak için ele geçirilmesi zorunlu olan Batı Bölgeleri’nin en
önemli devletlerinden birisinde, yani Chü-shih üzerinde hakimiyet artık tesis
edilmişti.
114
Baykuzu, a.g.e, s. 122
115
Taşağıl, Hunlar, a.g.e, s. 160
116
Onat vd, a.g.e, s. 50
117
Atsız, a.g.e, s. 116
118
Onat vd, a.g.e, s. 51
32
Hu-lu-ku Ch’an-yü’nün kardeşinin oğluydu. Hatırlanacağı üzere Hu-lu-ku, bir ısrar
sonucu başa geçmiş, Sol Bilge Beyliği makamını kardeşine vermiş, ancak o ölünce
yerine onun oğlunu değil kendi oğlunu atamıştı. Kardeşinin oğlu ise daha düşük bir
statü olan Jih-chu Beyliğine getirilmişti. Wo-yen-ch’ü-ti ise böylelikle ülkeden
ayrılan Hsien-hsien Chan’ın yerine, Jih-chu Beyliği makamına kuzeni Po-hsü-t’ang’ı
göndermişti.119
M.Ö. 209’da Mo-tu önderliğinde güçlü bir yönetim kuran Hunlar, parlak
devirlerini M.Ö. 126 yılına kadar devam ettirdiler. Ancak Wu-ti döneminden itibaren
Çin’in politikasının değişmesi ve saldırıya geçilmesi üzerine Çin için gereken güçlü
ordu ihtiyacı, her ne kadar Han devletinin hazinesine yük bindirse de giderilmiş ve
bozkır ordusuna denk bir askeri yapı kurulmuştu. Hunlar ve Çinliler arasında uzun
yıllar devam eden savaşların birçoğu Hunlar lehine sonuçlansa da, bunlar kesin
başarılar değildi ve kazancı hiçbir şekilde yaşanan kayıpları karşılamıyordu. Artık
119
De Guignes, a.g.e, s. 185
120
Onat vd, a.g.e, s. 51
121
Onat vd, a.g.e, s. 52
33
topraklar kaybedilmeye başlandı ki bu yitirilen yerler Hunların ekonomik gelirleri
açısından da mühim alanlar olduğundan, askeri yapı ile birlikte ekonomi de çökmeye
başladı. Devlet giderek zayıflıyor ve mevcut etkilerin yanına iç savaş ve doğa şartları
gibi yıkıcı unsurlar da ekleniyordu. Hun ülkesini vuran ve halkla beraber hayvanların
da telef olmasına yol açan kış şartları, nüfusu iyice azaltmıştı. Tüm bu fırsatları
değerlendiren ve bir zamanlar Hunların hakimiyeti altında bulunan halklar da
ayaklanmıştı. Böyle unsurların getirisi de pek tabii iç mücadelelerdi. Hun soyluları
birbirinden nefret ediyor ve nüfuzlu kişiler sırasıyla ortadan kaldırılıyordu. I.
Bölümün uzun bir şekilde aktarılmasının sebebi de bu satırlarda bahsedilen
meselelerin nasıl geliştiğini açıklama zorunluluğudur. Hu-han-yeh döneminde
görülecek olan Çin’e bağlanma durumunun keyfi sebeplere dayanmadığını görmek
açısından önemlidir.
34
”Ne zaman savaşıp ne zaman savaşmayacağını bilen kazanır.”
35
II. BÖLÜM
Hu-han-yeh’in yaptığı bu hata, devam eden süreçte ona pahalıya mal olmuştu.
Kendisine karşı Tu-ch’i önderliğinde birleşen grubun batıdan hareketle üstüne
yürümesini engelleyememiş ve mağlup olarak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Gücü
eline alan Tu-ch’i Ch’an-yü, Sol Lu-li Beyliğine büyük oğlu Tu-t’u-wu-hsi’yi, Sağ
Lu-li Beyliğine ise küçük oğlu Ku-mo-lo-t’ou’yu atamıştı. Yenilgiden sonra doğuya
çekilen Hu-han-yeh, burada kontrol altında tutulmak istendiği için Tu-ch’i Ch’an-
122
Bu kişi daha sonra göreceğimiz Chih-chih’dır.
123
Konuralp Ercilasun’un eserinde Tu-ch’i’nin anlamına dayanılarak bu isim Bilge olarak kullanılmıştır.
Ercilasun, a.g.e, s. 131.
36
yü’nün emriyle 40 bin asker doğuya gönderilmişti. Bunların 20 binine Sağ Yü-chien
Beyi, diğer 20 binine ise Wu-chieh Garzion Komutanı liderlik ediyordu.124 Tu-ch’i
Ch’an-yü’nün kurduğu düzen, bir birlik olarak uzun süre devam etmedi. Kısa müddet
içinde ayrışmalar görülmüş, Hun soyluları arasında ölümlerin yaşanmasına kadar
giden sıkıntıların baş göstermesi işleri iyice zora sokmuştu. Bu da atılan bir iftira
sonucu meydana gelecekti.
Çin kaynağı Han Shu’ya göre Batı Bölgelerinden geldiği söylenen Hu-chieh
Beyi125, Wei-li Tang-hu adlı biri ile anlaşarak Sağ Bilge Beyi’nin kendisini Wu-
chieh Ch’an-yü ilan etmek istediğini Tu-ch’i’ye söylemişlerdi. İki beyin Sağ Bilge
Beyine karşı ne üzerine husumetleri olduğu bilinmiyor. Eğer ortada bir şey yoksa ve
Hu-chieh Beyi’nin de kendisini hemen sonra Ch’an-yü ilan edeceği bilgisi elde
tutulursa, yalnızca bir karışıklık yaratıp bundan faydalanarak hükümdarlığını ilan
etme arzusu taşıdığı söylenebilir. Zaten kriz ortamını yaratmayı başarmış ve attığı
iftira sonucu Sağ Bilge Beyi ve oğlu, Tu-ch’i Ch’an-yü tarafından öldürülmüştü.
Ancak hemen sonra bunun bir iftira olduğunu anladığında da pişmanlık duyup bu iki
beyi öldürtmek istediyse de sadece Wei-li Tang-hu’yu ortadan kaldırmayı başarmıştı.
Hu-chieh ise kaçıp kendisini Hu-chieh Ch’an-yü ilan ederek tahta ortak olmuştu.126
124
Onat vd, a.g.e, s. 53. Wu-chieh Garnizon Komutanı, M.Ö. 97’de Hunlara esir düşen ve iyi muamele
gören Çinli komutan Li Ling’in oğluydu. Bkz: Onat vd, a.g.e, s. 54.
125
Ögel, tam emin olamamakla birlikte bu adı Uygur olarak da kullanmaktadır. Ögel, a.g.e, II, s. 137-
138.
126
Gumilev, a.g.e, s. 176
37
Hu-chieh Beyi Hu-chieh M.Ö. 57 – M.Ö. 56
Sağ Yü-chien Beyi Chü-li M.Ö. 57 – M.Ö. 56
Wu-chieh Garnizon Wu-chieh M.Ö. 57 – M.Ö. 56127
Komutanı
127
Söz konusu tablo, Konuralp Ercilasun’un eserinden ve Han hanedanı tarihi çevirisinin soy ağacı
kısmından yararlanılarak hazırlanmıştır. Ercilasun, a.g.e, s. 133; Onat vd, a.g.e, Tablo I.
128
Onat vd, a.g.e, s. 53-55.
129
Ögel, a.g.e, II, s. 139; T’a-tun’un yerinin tespit edilemediği söyleniyor. Bkz: Onat vd, a.g.e, s. 120,
305. not
38
kilometreden uzun yol gitmesi kendisini ve ordusunu yıpratmış, sayıca üstün
olmasına rağmen bu durum yenilmesine sebep olmuştu. Yenilgiyi kaldıramayan Tu-
ch’i Ch’an-yü, iki yıl kadar süren hükümdarlık devrinin sonunu intihar ederek
getirmişti. Chü-li ise gelerek Hu-han-yeh’e tabi olmuştu.
Artık Hu-han-yeh tek hükümdardı lakin ülkedeki kan kaybı hala devam
ediyordu. Başta Tu-lung-ch’i olmak üzere birçok Hun soylusu, emirleri altındaki on
binlerce Hun ile Çin’e sığınmayı tercih etmişlerdi. I. bölümde de görüldüğü üzere her
alanda yaşanan kayıplar Hunları iyice yıpratmasına rağmen durmamış, zayıflık hala
görünür şekilde sürmeye ve artmaya devam etmişti.
Hun ülkesinde uzun yıllardır devam eden sorunlar, mevcut ortamda durulacak
gibi görünmüyordu. Nüfus çok azalmış olmasına rağmen Hun soylularının meydana
getirdiği iç savaş yeni kayıpların yaşanmasının önünü açıyordu. Üç Ch’an-yü’den ilk
harekete geçen kişi Jun-chen Ch’an-yü olmuştu. M.Ö. 54 yılında Chih-chih’ya
saldırmış lakin hem mağlup edilmiş, hem de Chih-chih tarafından öldürülmüştü. Bu
zafer, Chih-chih’nın gücünü arttırmasına yardımcı oldu ve Jun-chen’ın askerlerini
kendi ordusuna katarak doğuya yöneldi. Buraya yönelmesindeki hedefi ağabeyi Hu-
han-yeh’i yenip ülkenin tek hakimi olmaktı. Gömeç, Chih-chih’nın Hu-han-yeh
130
Onat vd, a.g.e, s. 54
131
Ercilasun, kesin olmamakla birlikte ku-tu-hou’nun Kut Beyi olarak okunmasının mantıklı olduğunu
düşünmektedir. Bkz: Ercilasun, a.g.e, s. 135; Gömeç ise bunu Kutluk kabul etmekte ve eserinde de
tam ismi Kiçik Kutluk Alp Yabgu şeklinde kullanmaktadır. Bkz: Gömeç, a.g.e, s. 162; Ögel ise bunun
rütbe bakımından çok aşağıda yer alan bir unvan olduğu görüşündedir. Bkz: Ögel, a.g.e, II, s. 139
132
Baykuzu, a.g.e, s. 126
39
üzerine yürüme sebebini onun bir sözüne bağlamaktadır. Aktardığına göre Chih-chih,
Hu-han-yeh’in icraatlarını beğenmediğini, bu sebepten dolayı ülkeyi ve milleti
felakete sürüklediğini söyleyip ardından onun üzerine yürümüştür.133 Ancak
kaynaklarda böyle bir ifade yer almamaktadır ki bu dönemin Hunlara getirileri
yalnızca Hu-han-yeh dönemi siyasetinin bir sonucu olmadığından, Hun tarihini
zayıflık döneminin başlangıcından itibaren kapsayan ifadelerin kullanımı daha doğru
olacaktır.
Sonuç olarak Chih-chih, kalabalık bir orduyla ağabeyi üzerine yürüdü ve onu
mağlup ederek merkezi de ele geçirdi (M.Ö. 54).134 Bundan sonra Hun tarihinde bazı
ilkler yaşanacak ve gidişatı önemli ölçüde etkileyecektir. Kaynaklardan takip edilen
bilgilere göre Hunlar arasındaki karışıklık Çin imparatoru Hsüan-ti’yi sevindirmişti,
bu nedenle kurbanlar sunmuştu. Yine bunun üzerine çıkardığı bir fermanda ise bazı
dikkat çeken ifadeler vardır. Bu ifadeler, Hunların kayıplarına dair bilgiler vermesi
bakımından mühimdir:
133
Gömeç, a.g.e, s. 162
134
Orhun Nehri civarında gösterilen ve adı Lung-cheng olan merkezdir. Genellikle “Ejderha Şehri”
olarak çevrilir lakin Ercilasun bunun aslının “Otlak Şehir” olduğunu bir makalesinde ortaya
koymuştur. Bkz: Konuralp Ercilasun, Asya Hunlarındaki Long-çıng’ın Peşinde, Kutadgubilig Felsefe-
Bilim Araştırmaları Dergisi, Sayı 26, Ekim 2014, s. 295-310.
135
Ercilasun, a.g.e, s. 136
40
Hunları bu “aşağılık” statüsüne indirmeye çalışmış ancak o dönemin Hun hükümdarı
Wu-chu-liu’nun136 ağır askeri cevaplarına maruz kalmıştır.
136
Hu-han-yeh’in oğludur.
137
Onat vd, a.g.e, s. 55
41
düşüncesi Golden tarafından da desteklenmektedir.138 Beylerin değindiği bir başka
nokta, kardeşlerin devletin başına geçmek için savaştığı ve biri olmazsa diğerinin
hükümdar olacağıdır. Ancak Wo-yen-ch’ü-ti’den itibaren Hunlar arasında yaşanan iç
savaşların durulmadığı ve devam etme ihtimalinin de yüksek olduğu görülüyor.
Ayrıca beylerin sözleri arasındaki “oğulları ve torunları her zaman devletlere hakim
olacaktır” ifadesi, dönemin koşulları arasında gerçekçi bir yaklaşımı
yansıtmamaktadır. Ekonomik, siyasi, sosyal ve askeri yönden en büyük krizlerini
yaşadıkları bu dönemde, henüz daha içeride ortak bir hakimiyet kurulamıyor, Hun
soyluları birbirlerine karşı mücadele edip savaşlar daima birbirini takip ediyorken,
gelecek neslin bu olaylar içinde kalmadan devletlere hakim olacağını düşünmek
ilginç bir yaklaşımdır.139 Diğer bir nokta da, Hun beylerinin belki bu şekilde huzura
kavuşabilecekleri ancak diğer kavimler üzerinde yeniden nasıl hakimiyet
kurulacağına dair şüpheleridir. Bunun da Hu-han-yeh’in M.S. 18 – 46 yılları arasında
hüküm süren oğlu Yü döneminde çözüldüğü görülüyor. Baykuzu’nun aktardığına
göre Yü dönemi Hunları, Mançurya’dan Kaşgar’a kadar uzanan bir bölgeyi yeniden
ele geçirmişlerdi. Ayrıca Yü, Han devletinin artık Hunların vasalı olduğunu
söylüyordu. M.Ö. 70’li yıllarda Hunların hakimiyetinden ayrılan Wu-huan ve Hsien-
pi gibi Moğollar ile de yine Yü devrinde Çin sınırlarından içeriye ortak akınlar
gerçekleştirmeye başlamışlardı.140
138
“Hun boyları ‘haraç sistemini’ (pek çok ekonomik rüşvet sunarken, sadece simgesel bir bağlılık
gerektiriyordu) akıllıca sömürdüler ve siyasi yeniden yapılanma sürecini ilerlettiler.” Bkz: Golden,
a.g.e, s. 77
139
Gumilev de eserinde Hun beylerini eleştirmektedir. Onları devletin bir harabeye döndüğünü
görememekle suçlar. Bkz: Gumilev, a.g.e, s. 178
140
Baykuzu, a.g.e, s. 154
42
küçüldük, eski durumumuza yeniden dönemedik.
Eğer bu şekilde boyun eğmezsek, bir gün bile
huzur bulamayız. Şimdi Han hizmetine girersek
huzurlu oluruz, aksi takdirde tehlike içinde kalır,
yok oluruz. Bundan daha iyi bir plan olabilir
mi?”141
Şimdiki konu, yirmi yıl boyunca Hun hükümdarlığı yapan Chih-chih Ch’an-
yü dönemi üzerine olacaktır. İki kardeşin farklı bölgelerde aynı zamanda tahtta
olduğu ve çift başlılığın uzun yıllar boyunca devam ettiği süreçte Chih-chih’nın nasıl
bir yol izlediği mühimdir.
141
Onat vd, a.g.e, s. 55 - 56
43
aramaktadır.142 Chih-chih ve Hu-han-yeh, Hsü-lü-ch’üan-ch’ü’nün oğullarıydı.
Yukarıda da görüldüğü üzere bu Ch’an-yü’nün M.Ö. 60 yılında ölümünden sonra
yapılan saray darbesinin ardından Chih-chih’nın da unvanları elinden alınarak
uzaklaştırılmış olması mümkündür.
Bunun için ilk düşünülen batıdaki Wu-sunlar olmuştu. Chih-chih onlara bir
elçi göndermiş, ancak Wu-sunların Küçük K’un-mi’si145 Wu-chiu-t’u, Han devleti
gözünde Chih-chih’nın asi olduğunu bildiğinden bu elçiyi öldürüp başını Batı
142
Ögel, a.g.e, II, s. 140 - 141
143
Onat vd, a.g.e, s. 57
144
Ercilasun, bu kişinin Hu-han-yeh’in hizmetinden ayrılmasını onun Çin’e sığınma kararına
bağlamaktadır. Bkz: Ercilasun, a.g.e, s. 140
145
K’un-mi ve K’un-mo, Wu-sun hükümdarlarına verilen unvandır. Burada küçük denilmesinin sebebi
Wu-sunların bir taht mücadelesi sonucu ikiye ayrılmalarından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden Wu-
sunların bir kısmını büyük, bir kısmını küçük K’un-mi yönetmiştir.
44
Bölgelerinde bulunan Çin’in askeri valisine göndermişti. Ardından 8 bin kişilik bir
orduyu harekete geçirmiş, Chih-chih da bunun üzerine harekete geçerek Wu-sun
ordusunu mağlup etmişti. Bu noktadan sonra Chih-chih’nın durmadığı ve kuzeye
yönelerek eskiden Hunların hakimiyeti altında bulunan Wu-chieh, Chien-k’un ve
Ting-ling146 gibi halkları da kendisine kattığı görülüyor.147
Bugün Rusya sınırları içerisinde bulunan Novosibirsk’i ve Baykal Gölünü gösteren bir harita (Google
Maps)
146
Ercilasun, bu adların karşılığına değinmemiştir. Golden, Chien-k’un’a Kırgızlar demektedir. Bkz:
Golden, a.g.e, s. 77; Taşağıl ise hakimiyet altına alınan bu halkları Güney Kazakistan’daki Ogurlar,
Kuzey Kazakistan’daki Ting-lingler ve Kırgızlar olarak aktarır. Bunların Çince isimlerine değinmemiştir.
Bkz: Taşağıl, Hunlar, s. 176; Taşağıl’ın bir başka eseri olan “Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk
Boyları”nda Wu-chieh adının Ho-chie şeklinde yazıldığı görülmektedir. Aynı isme Golden’da da Hu-
ch’ieh biçiminde iki farklı yazılış şekliyle rastlanmaktadır. Taşağıl bunların Ogurların ataları olduğunu
düşünür. Aynı zamanda Ting-linglerin güney kolu olma ihtimalini de elde tutar lakin kaynak
yetersizliğini belirterek daha fazla bir şey söylememektedir. Bkz: Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski
Türk Boyları, s. 15; Taşağıl daha sonraki Hunlar kitabında ise onları direkt Ogur olarak tanımlamıştır;
Karoly Czegledy ise Ting-lingleri Tielö, Tielö kavimlerini ise Ogur diye aktarmaktadır. Bkz: Karoly
Czegledy, Bozkır Halklarının Göçü, çev: Günay Karaağaç, Kesit Yayınları, Eylül 2009, s. 26
147
Bu durum Ögel’in eserinde Mo-tu’nun gerçekleştirdiği akınlara benzetilmiştir. Bkz: Ögel, a.g.e, s.
149
148
Onat vd, a.g.e, s. 58
149
Ercilasun, a.g.e, s. 142
45
Chih-chih Ch’an-yü, bu zamana kadar süreci iyi idare etmiş ve giriştiği
savaşlarda başarılar göstermişti. Ancak sonraki süreçte aynı istikrarı devam
ettiremedi ve yönetiminde bazı aksaklıklar göstermeye başladı. Ögel de onun
karakterinin çok sert olduğuna ve ileriyi iyi göremediğine kanaat getirmiştir.150
Gerçekten de Chih-chih, askeri alanda ön plana çıkan karakterini ve başarısını siyasi
alanda gösterememişti. Aşağıda da görüleceği üzere o an yaptıklarının geleceğe nasıl
bir yansıması olacağını düşünmeden hareket ediyor olmalıydı.
Bunu yapmasındaki sebep belli değildir, ancak bir yorum yapılabilir. Merkezi
Hu-han-yeh’in Güney Moğolistan’daki merkezinden ve Çin’in başkentinden uzakta
olduğundan, ayrıca sürekli zafer kazanıp bu zaferler sonucunda ordusunu
güçlendirmesinden kaynaklanan bir güven duymuş olabilir. Böylelikle sebep her ne
ise elçiyi öldürebilmesi bu iki duruma dayandırılabilir.
150
Ögel, a.g.e, II, s. 150
151
Onat vd, a.g.e, s. 58
152
Bu tarih Ercilasun’un kitabında M.Ö. 48, Ögel’in kitabında ise M.Ö. 44 olarak verilmiştir. Han
hanedanı tarihi çevirisinde olayların gidişatına ve orada verilen tarihlere bakıldığında M.Ö. 44 yılı
daha uygun görünmektedir.
46
İmparator gönderdiği elçisinden uzun süre haber alamayınca durumdan
şüphelenerek bunun Hu-han-yeh’ten soruşturulması için ona elçi göndermişti. Çin
kaynağı, bu mesele Hu-han-yeh’in işlediği bir suçmuş gibi hatasının affedildiğini
aktarır.153 Konuralp Ercilasun, Hu-han-yeh’in görevleri arasında Chih-chih’dan haber
vermenin olabileceği üzerinde durur.154 Hu-han-yeh bu sebeple suçlanmış olabilir.
Aynı zamanda Hu-han-yeh ile Çin elçileri arasında bir anlaşma da yapılmıştır ancak
ona diğer başlıkta değineceğim. En azından şu söylenebilir ki Hu-han-yeh bu
anlaşma sonrasında Orhun’daki merkeze geri dönmüştür.
Hem Hu-han-yeh’in kendisine yakın bir noktaya gelmesi, hem de Çin’e karşı
işlediği suçun farkında olması Chih-chih’yı Chien-k’un ülkesindeki merkezinden
uzaklaşmaya itmişti. Bunun için K’ang-chü155 hükümdarından gelen teklif büyük bir
fırsattı. K’ang-chü devleti doğularındaki Wu-sunlar ile savaş halindeydi. Bu da
onlara ortak bir anlaşma yapma imkanı sağlamıştı. K’ang-chü kralı ile devletin ileri
gelenleri arasında varılan karara göre, Wu-sunlar ile sürdürülen mücadelede Chih-
chih Ch’an-yü’nün desteği alınacak, başarılı olunması durumunda da Chih-chih’ya
Wu-sun toprakları verilerek burada başa geçirilecekti. Chih-chih, kendisine bildirilen
bu plandan dolayı memnun olmuş olacak ki hemen güneye, K’ang-chü Krallığına
doğru harekete geçti. Ancak planları henüz yoldayken zora girmişti. Ağır kış
şartlarında gerçekleştirdiği bu yolculuk yanındaki birçok insanın ölümüne yol açmış,
kendisiyle beraber bu ülkeye yalnızca 3 bin kişi ulaşmıştı.156 Anlaşma şartlarının hala
daha geçerli olduğu kral ile birbirlerine kız alıp vererek akrabalık ilişkisi
kurmalarından da anlaşılıyor.
153
Onat vd, a.g.e, s 59
154
Ercilasun, a.g.e, s. 142
155
Kazakistan’ın güneyi ile Maveraünnehir topraklarına yayılan ülkedir. Semerkand Krallığı olarak da
geçer. Bkz: Ercilasun, a.g.e, s. 142
156
Baykuzu, a.g.e, s. 132
47
etmesine yol açacaktı. Bunun ilk sebebi Çin elçisinin öldürülmesiydi. Diğerini ise
bilgilerin Baykuzu, Gumilev ve Ögel’in eserlerinde takip edilebildiği bir olay
meydana getirecektir. Aktarıldığına göre K’ang-chü kralı, oturma düzenine uymamış
ve bu durum Chih-chih’yı çok kızdırmıştı. Bu yüzden de cezasını K’ang-chü kralının
kızından, devletin bazı ileri gelenlerinden ve bir kısım halktan çıkarmış, yüz kadar
kişiyi böylece öldürterek cesetlerinin parçalarını Talas Nehrine attırmıştı.157 Bu
öldürme hadisesi, Gumilev’in eserinde farklı bir sebebe dayanmaktadır. Aşağıda da
değineceğim üzere Chih-chih’nın geniş bir fetih arzusu vardı ve bunun için
Gumilev’e göre Part158 devleti ile anlaşarak onlardan Roma lejyonerleri almıştı.
Ancak bu ittifak K’ang-chü kralının hoşuna gitmemiş, bundan dolayı Chih-chih’ya
hakaret etmiş ve Chih-chih da yukarıda bahsedilen öldürme yolunu tercih etmişti.159
Chih-chih, bölgede tek hakim olunca geniş bir fetih politikasını gündeme
getirmişti. Bu da kaynakların ifadesinden anlaşılmaktadır. Bunun için ilk adımı
Fergana ve Ho-ssu160 devletlerini kendisine bağlamakla atmıştı. Daha sonra Chih-
chih Ch’an-yü, yeni bir plan olarak Talas Nehri üzerinde şehir inşasını devreye
soktu. Bu şehrin inşasında 500 kişi çalışmıştı ve tamamlanması iki yıl sürmüştü.
Ayrıca Baykuzu’nun aktardığına göre buradaki kale Roma savunma mimarisi
tarzında yapılmış ve etrafına toprak tabyalar ve çevresi kazık çit ile çevrili gözetleme
kuleleri inşa edilmişti.161 Bu noktada ilginç bir bilgi ile karşılaşılmaktadır. Eberhard
bir makalesinde, Dubs’ın sunduğu bilgilerden yararlanarak bu şehir inşası sırasında
Romalı bir grup askerin de
157
Ögel, a.g.e, s. 160; Baykuzu, a.g.e, s. 132 (Ayrıca öldürttüğü kralın kızı, akrabalık ilişkilerinin
kurulduğu sırada kendisinin evlendiği kızdı)
158
Part İmpratorluğu, İran’da M.Ö. 247 – M.S. 224 yılları arasında hükmetmiştir. Çin kaynaklarında
An-hsi olarak biliniyordu.
159
Gumilev, Avrasyadan Makaleler, Talas Savaşı (M.Ö. 36), s. 359; Gumilev’in “Hunlar” adlı eserinde
de olaylar bu şekilde cereyan etmiştir. Bkz: Gumilev, Hunlar, s. 186
160
Baykuzu, bunların Alanlar olduğunu belirtir. Bkz: Baykuzu, a.g.e, s. 132
161
Baykuzu, a.g.e, s. 132
48
Talas Nehrinin konumunu gösteren harita (Google Maps)
162
Wolfram Eberhard, Hsiung-nu’ların Müttefikleri Olarak Roma Askerleri, çev. İkbal Berk, Belleten,
Cilt: VIII, Sayı: 29, Türk Tarih Kurumu Basımevi, II. Kanun, Ankara 1944, s. 144
163
Eberhard, a.g.m, s. 143 - 144
49
Dediklerine göre Chih-chih, K’ang-chü ve Fergana’dan sonra ilk önce İli’ye saldırır,
daha sonra batıdaki Partları ortadan kaldırır, ardından da sıra bu yürüyüşe
dayanamayacak olan Yüeh-chih devletine gelirdi.164 Böylelikle Doğu Türkistan Çin
için tehlikeye girmiş olurdu. İki Çinlinin böyle bir endişe duyması ve Chih-chih’nın
askerlerinin çoğunu kaybettiği bilgisi ne kadar çelişkili olsa da ona katılımların
yaşandığı ve böylece asker sayısını çoğalttığı düşünülebilir.
164
Ercilasun, a.g.e, s. 144; Ögel, a.g.e, II, s. 161-162; Baykuzu, a.g.e, s. 133; Mo-tu’nun oğlu Lao-shang
döneminde kesin bir yenilgi alıp batıya çekilen Yüeh-chihlar, o sırada İran’ın doğu bölgelerinde
bulunuyorlardı.
165
Gumilev, Hunlar, s. 187; Ercilasun, a.g.e, s. 144
166
Baykuzu, a.g.e, s. 133; Ercilasun, a.g.e, s. 145
167
Kaynaklarda bu yakınlık mesafesi ile ilgili çok ayrı bilgiler vardır. Ercilasun 25 km derken, Baykuzu,
60 km der. Taşağıl’da ise bu 30 km’dir. Bkz: Ercilasun, a.g.e, s. 145; Baykuzu, a.g.e, s. 134; Taşağıl,
Hunlar, s. 183
50
bildiklerini anlatmış, daha sonra gelen Pei-se-tse ve Nan-k’ai-mou adlı iki K’ang-chü
ileri geleni Çin ordusuna kılavuzluk etmişti.168 Bu kişilerin neden böyle bir harekette
bulunduğunu anlamak zor değil. Şüphesiz onların Chih-chih’yı terk ederek onun
aleyhine çalışmaları, Hun hükümdarının davranışlarından kaynaklanmaktadır.
Çin ordusu kaleye iyice yaklaştığında Chih-chih, bir elçi göndererek ne için
burada olduklarını sordu. Çinli komutanlar ise Chih-chih’nın önceden gönderdiği bir
mektup sebebiyle geldiklerini bildirdiler. Bu mektup bilgisi, bahsedilen olay vesilesi
ile ortaya çıkmaktadır. Söylendiğine göre Chih-chih, Batı Türkistan’da çok zor
durumda olduğunu imparatora bildirmiş, bu nedenle Çin himayesi altına girip169
oğlunu da saraya göndermek istediğini söylemişti.170 İşte iki Çinli komutanın
bahsettiği mektup buydu ve böylelikle onun teslim olmasını istiyorlardı.
168
Taşağıl, a.g.e, s. 183
169
Ercilasun’da “Çin’e boyun eğerek” şeklinde. Bkz: Ercilasun, a.g.e, s. 145
170
Ögel, II, s. 162
171
Ögel, II, s. 164
172
Baykuzu, a.g.e, s. 135
173
Baykuzu, a.g.e, s. 135-136
51
karşı pek şansları yoktu. Ayrıca kale savunması yapacak olmaları da Hunlar için ayrı
bir dezavantajdı.
Chih-chih Ch’an-yü savaş ilanını bildiren beş renkli bayrağını kalesi üzerinde
dalgalandırmaya başlamıştı. Tüm dezavantajlara rağmen savaşmaya kararlı olduğunu
gösteriyordu. İlk olarak yüz küsür piyade asker şehrin dışında yerleşmiş, Chih-chih
ise askerleriyle beraber surların üzerinde beklemeye başlamıştı. Çin ordusu çok
yakında olduğundan Hun askerleri savaş naraları atıyorlar ve Çinlileri savaşmaya
çağırıyorlardı. İlk hareket Chih-chih’nın gönderdiği atlılardan gelse de bunlar etkili
olamadılar ve dışarıdaki diğer askerlerle beraber kaleye çekilmek zorunda kaldılar.
Hun askerleri Çin ordusunun yoğun ok saldırısı altında kalsa da onlar da ahşap
surlardan karşılık veriyorlardı. Çinliler bu saldırıyı ortadan kaldırmak için ahşap
surları ateşe verdiklerinde Hunlar iyice umutsuzluğa düşüp geri çekilmeye devam
etmek zorunda kalmışlardı. Chih-chih da bu sırada surların üstünde, yanlarında eşleri
ve kızları olduğu halde Çinli askerlere ok atmaya devam ediyordu. Tam bu sırada bir
ok ile burnundan yaralandı. Yüz kadar kişi ile iç kaleye girse de artık kalenin büyük
bir kısmını ellerine geçiren Çinlilerce bu iç kale de ateşe verildi. Gece yarısı
gerçekleşen bu nihai saldırı sonucunda Chih-chih ve kalan maiyetinden 1518 kişi
öldürülmüştü. Ölü ele geçirilen Chih-chih’nın başı, Tu-chin adlı bir Çinli tarafından
kesilmişti (M.Ö. 36)174
174
Ercilasun, a.g.e, s. 146-147; Baykuzu, a.g.e, s. 136-137; Gumilev, Hunlar, s. 188-189; Gumilev,
Talas Savaşı, s. 361
52
lakin davranışları ile vizyonu birbirini tutmuyordu. Hem bu sebeple, hem de Hun
geleneğinde alışılmışın dışında bir düzene geçerek savunma savaşı yapmasıyla
hükümdarlığının sonunu hazırlamıştı. Ancak Chih-chih, savaşmayı sürdürmüş ve bir
kahramanlık örneği göstermişti.
175
Gömeç, a.g.e, s. 174
176
Ying-shih Yü’nün aktardığına göre bu bağlılık ilişkisi şu uygulamalara dayanıyordu. Ch’an-yü,
sarayda Çin imparatoruna biat edecek, oğlunu rehin olarak gönderecek ve verilen hediyelere karşılık
Han devletine haraç vergisi yollayacaktı. Çin ise Hunlara yiyecek ve ipek verip, askeri koruma
sağlayacaktı. Bkz: Sinor, a.g.e, s. 196; Ercilasun bir makalesinde hediyelere karşı haraç vergisinin
muğlak olduğunu ve siyasi hakimiyeti belirten sembolik bir miktarı bulunduğunu belirtir. Konuralp
Ercilasun, Hunların Birinci Bölünüş Devreleri Üzerine Bir İnceleme, Gazi Türkiyat, Güz 2014/15: s. 21
53
istendiği görülüyor. Öyle ki ilk fermana göre Ch’an-yü yeni yıl kutlamalarına
bağımsız olarak katılmayacaktı. Üstelik Çin’in daha düşük statüde diğer tabileri olan
Wang unvanlı kişilerin misafiri olarak gelip onların aşağısında oturacaktı. Ayrıca
Wanglar gibi “bendeniz ölse de selamlayacak” diyecekti.177 Ancak imparatorun bu
fermanı sonradan ortaya atılan görüşler ile değişmiş olacak ki ikinci bir ferman
birincisinin yerini almıştır. İkinci fermana göre Hu-han-yeh Ch’an-yü, bağımsız bir
tabi olarak törene katılacak, yeri Hou ve Wang unvanlı kişilerin üzerinde olacak ve
imparator tarafından teveccüh ile karşılanacaktı.178
177
Ercilasun, a.g.e, s. 150
178
Ercilasun, a.g.e, s. 151
179
Onat vd, a.g.e, s. 56
180
Ögel, II, s. 145
181
Aktarıldığına göre bu mühür, hükümdara doğrudan bağlı olan Hou ve Wang unvanlı kişilere
verilirdi. Onat vd, a.g.e, s. 120
54
takım eyer ve yular, 15 at, 20 chin (4900 gr) altın, 200 bin ch’ien (madeni para), 77
takım giysi, 8 bin top ipekli kumaş, 6 bin chin (1470 kg) ham ipek.”182 idi. Bu
hediyeler alındıktan sonra tören bitmiş ve Hu-han-yeh, yanına verilen elçilik heyeti
ile konaklayacağı Ch’ang-p’ing adlı bir tepeye doğru yola çıkmıştı. İmparator
sonraki gün Hu-han-yeh’i kaldığı yerde ziyaret etti. Burada Ch’an-yü’ye kendisini
ziyaret etmesi gerekmediğini söylese de Hun ileri gelenlerinden ve yabancı
halklardan birçok kişi imparatoru görmek için toplanmıştı. Ercilasun, bu karşılamada
on binlerce Hun’un Hu-han-yeh’e eşlik ettiğini ve böylelikle kendisini ziyarete gelen
imparatora gücünü göstermek istediğini belirtmiştir.183 Daha sonra Hu-han-yeh, bir
aydan uzun bir süre Çin’in başkenti Ch’ang-an şehrinde kalmış ve ardından ülkesine
geri dönmek için hareket hazırlıklarına başlamıştı. Bu sırada Ch’an-yü, imparatordan
Kuang-lu kalesi önünde yerleşmeyi istedi. Böylece Çin’in önemli noktalarından biri
olan Shou-hsiang kalesini korumak istiyordu.184 İmparator bu teklifi kabul etmiş
olacak ki Ch’an-yü’ye eşlik etmesi ve itaat etmeyenleri ortadan kaldırması için 16
bin kişilik bir orduyu onunla birlikte gönderdi.185 Aynı zamanda yiyecek olarak 34
bin hu (678912 litre) hububat da vermişti.186
Haritadaki 1 numaralı yer Kuang-lu, 2 numaralı yer ise Shuo-hsiang kalesinin konumunu
göstermektedir. 3 numaralı yer ise Han devletinin başkenti Ch’ang-an’ı gösteriyor. Harita
https://www.topchinatravel.com/china-map/map-of-china-rivers.htm187 adresinden alınmıştır.
182
Onat vd, a.g.e, s. 56
183
Ercilasun, a.g.e, s. 153
184
Ercilasun’un aktardığına göre Kuang-lu kalesi bugünkü Bao-tou şehrinin kuzeyinde ve Ulansu
Gölünün doğusunda kalmaktadır. Ercilasun, a.g.e, s. 153
185
Bu ordunun bir diğer görevinin Hu-han-yeh’i kontrol etmek olabileceği de söyleniyor. Ercilasun,
a.g.e, s. 153
186
Onat vd, a.g.e, s. 57
187
Son erişim: 9 Nisan 2020 saat 15:30
55
Numaralandırmaları ise ben elimdeki Hanshu çevirisinin numaralandırılmış haritalar kısmına göre
yaptım.
Hu-han-yeh Ch’an-yü, Çin sarayına ikinci ziyaretini ilk gidişinden iki yıl
sonra yani M.Ö. 49’da gerçekleştirdi. Han devleti yine masraf yaparak Hun
hükümdarı için büyük bir tören hazırlamıştı. İmparator, Hu-han-yeh’e birçok
hediyeler verdi ki işin ilginç yanı bunlar ilk verilenlerden daha fazlaydı. Şimdi 110
takım giysi, 9 bin top ipekli kumaş, 8 bin chin (1960 kg) ham ipek almıştı. Bölümün
sonlarına doğru Hu-han-yeh’in ve oğullarının Çin’i ziyaretlerinde ne kadar miktar
hediye aldıklarını bir tablo halinde verecek ve bunun Çin memurlarının zihinlerinde
nasıl görüşler doğurduğunu açıklayacağım.
Ertesi yıl, yani M.Ö. 48’de Hu-han-yeh, Han devletindeki taht değişikliğini
de fırsat bilerek yeni imparator Yüan-ti’ye bir mektup yollamıştı. Bu mektupta
halkının zor durumda olduğunu belirtiyor ve yardım istiyordu. Yüan-ti de bunun
üzerine toplanan 20 bin hu (399360 litre) hububatı ona göndermişti. Bu miktar bir
önceki seferde gönderilen hububat miktarından yarı yarıya daha azdı lakin Hu-han-
yeh’in Çin imparatorundan aldığı hediye ve yardımların üzerine de bir fazlalık kattığı
açıktı.
188
Ögel bunun ordunun eğitim ve yeteneğini gösterdiğini belirtmiştir. Ögel, II, s. 151
189
Bu düşünce, Hu-han-yeh ile birlikte güneye gelen Hunların buradaki varlıklarını geçici kabul
ettikleri fikrini uyandırıyor. Onlar M.Ö. 53 ila M.Ö. 43 yılları arasındaki on senelik süreçte Çin’in
56
Çinli elçiler de Hu-han-yeh’in geri dönmesi durumunda onu kontrol etmenin
zorlaşacağını düşündüklerinden191 imparatorun müsaadesini beklemeden onunla bir
anlaşma yapmışlardı. Bu anlaşma Kuang-lu kalesinin hemen kuzeyindeki Nuo
Nehrinin doğusunda yer alan bir dağda Hun geleneklerine göre gerçekleştirilmişti.
İlk önce beyaz bir at192 kurban edilmişti. Daha sonra Ch’an-yü, bıçağı193 ile altın
kazıyarak bunu içki ile karıştırmıştı. Daha sonra Yüeh-chih hükümdarının
kafatasına194 konulan bu içkiye anlaşma taraflarının kanları karıştırılarak yemin
edilmişti. İki taraf arasında varılan kararlar ise şu şekildeydi:
sağladığı maddi yardımın da etkisiyle zenginlik elde etmişler ve o zamanki durumlarını yeterli görerek
Orhun’daki merkeze geri dönmenin vaktinin geldiğini görmüşlerdi.
190
Baykuzu, a.g.e, s. 139
191
Ercilasun, a.g.e, s. 155
192
Roux’nun aktardığına göre beyaz kutsal ve hayırlı bir renktir. Jean Paul Roux, Orta Asya’da Kutsal
Bitkiler ve Hayvanlar, çev. Aykut Kazancıgil – Lale Arslan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, Mayıs 2005, s. 77
193
Bu bıçağın ismi Han hanedanı tarihinde “ching-lu” olarak geçmektedir. Talat Tekin, bu sözcüğün
günümüzdeki karşılığını bulanın Hirth olduğunu belirtmiştir. Bu adın Teleüt lehçesinde var olan
“kıngırak” sözcüğü ile aynı olduğu tespit edilmiştir. “İki yüzlü bıçak” ve “geniş yüzlü bıçak” gibi
manalara gelmektedir. Bkz: Talat Tekin, Hunların Dili, Doruk Yayınları, Ankara, Mayıs 1993, s. 14; Han
Shu’nun çevirisinde ise Hunların Ching-lu adını taşıyan bir tanrılarının olduğundan bahsedilmekte ve
böylelikle bıçağın kutsallığına vurgu yapılmaktadır. Onat vd, a.g.e, s. 121
194
Bu Yüeh-chih hükümdarı, Mo-tu’nun oğlu Lao-shang tarafından öldürülen kişidir. Anlaşma onun
kafatasına konulan içki ile yapılmıştır.
195
Onat vd, a.g.e, s. 59
57
Ayrıca bu sözler M.Ö. 177 yılında Mo-tu’ya mektup gönderen imparator Wen-ti’nin
sözlerine de benziyor. O da yazdıklarında Hunlar ve Hanların ağabey kardeş
olduğundan, sınır ihlali yapmamaları konusunda anlaştıklarından ve Hunlara yüklü
miktarda hediyeler verildiğinden bahsediyordu.196 Ercilasun da bu anlaşmanın metbu
güç ile vasal bir devlet arasında değil de iki eşit güç arasında gerçekleştiği ifadesine
sahip olduğunu belirtmiştir.197
196
Onat vd, a.g.e, s. 13
197
Ercilasun, a.g.e, s. 156
198
Onat vd, a.g.e, s. 60
58
kendisine önceki iki seferde olduğu gibi tören düzenlenmiş ve hediyeler sunulmuştu.
Bu hediyeler, kaynağın aktardığına göre önceki verilenlerden daha fazlaydı.199
Ayrıca Hu-han-yeh, imparatorun damadı olmak istediğini söyleyince bu hemen kabul
edilmiş ve Wang Chao-chün adlı bir saray nedimesi Hu-han-yeh’e eş olarak
verilmişti. Wang Chao-chün, Çin tarihinin ünlü güzelleri arasında kabul
edilmektedir.200 İlginç olan nokta, bu kadar güzel kabul edilen bir kızın imparator
Yüan-ti tarafından daha önce hiç görülmeden Hun hükümdarına verilmesidir.
Baykuzu, imparatorların, hanımlarını onların resimlerini görerek seçtiğini aktarır.201
Eberhard’ın ise Han devleti ressamlarından Mao hakkında verdiği bilgi bu olayla
ilgilidir. Mao’nun fakir olduğunu, bu yüzden resmini çizdiren kızlardan rüşvet
aldığında onları daha güzel çizdiğini aktarır. Ancak Wang Chao-chün ona rüşvet
vermemiş, bu nedenden dolayı da Mao onu çirkin resmetmişti.202 İmparatorun
resimlere baktığında neden Wang’ı kendisi için seçmediği bu bilgi ile daha net bir
şekilde ortaya çıkmaktadır. İmparator, Wang’ı Hu-han-yeh’e eş olarak verdiği sırada
ilk kez gördüğünde çok şaşırmış ve gitmesinin gerekli olmadığını söylemişti. Ancak
Wang bunu kabul etmeyerek Hu-han-yeh ile evlenmeyi tercih etmiş, imparator da
buna razı olmuştu.
199
Onat vd, a.g.e, s. 61
200
Nurcan Türker, He Qin Politikası Çerçevesinde Hun-Çin İlişkileri ve Wang Zhao Jun, İnsan ve
Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, cilt:2, sayı: 2, 2013, s. 226
201
Baykuzu, a.g.e, s. 141
202
Eberhard, Çin tarihi, s. 118
59
kimse yoktu. Yani o sıralar gücü yerindeydi ve Gömeç’in iddia ettiği gibi203 onun
halkından destek ve itibar göremediği gibi bir durum söz konusu değildi.
203
Gömeç, a.g.e, s. 174
60
Eğer garnizonları ve gözetleme kulelerini kaldırırsak Ch’an-
yü, imparatorluğu ve sınırları koruduğu için Han’ın
kendisine müteşekkir olması gerektiğini düşünecek ve
istekleri sona ermeyecektir. Küçük de olsa onun isteklerini
karşılamazsak ne olacağını bilemeyiz.
204
Onat vd, a.g.e, s. 61-62-63-64
205
Hu-han-yeh’in bu teklifine benzer bir durum M.Ö. 28 yılında, oğlu Fu-chu-lei Ch’an-yü döneminde
yaşanmıştı. Hunların Sağ Kao-lin Beyi olan İ-yeh-mo-yen adlı birisi, Çin’de olduğu bir sırada geri
dönmek istemeyerek Han’a tabi olmayı arzu ettiğini, eğer geri çevrilirse kendisini öldüreceğini
söylemişti. Bu istek Çin sarayında tartışıldığında çoğu kişi kabul edilmesini istemiş, ancak saray
danışmanı Ku Yung ve Tu Ch’in’in açıklamaları imparatorun fikrinde belirleyici olmuştu. Onlara göre İ-
yeh-mo-yen’i kabul etmek Ch’an-yü ile Çin’in arasını açabilirdi veya bu İ-yeh-mo-yen ile Ch’an-yü
arasında, Çin’i denemek için planlanmış bir oyun olabilirdi. Bu yüzden Han devleti olması gerektiği
gibi davranmaz da sığınmayı kabul ederse o zaman Ch’an-yü Han devletini suçlayıp onlardan
uzaklaşırdı. Görülüyor ki Hu-han-yeh devrinde olduğu gibi devam eden süreçte de bir oyuna
rastlanmaktadır. Detaylı bilgi için bkz: Onat vd, a.g.e, s. 68
61
Hu-han-yeh Ch’an-yü kısa bir süre sonra, M.Ö. 31 yılında ölmüştü. Hun
tahtında toplamda 27 yıl gibi uzun bir süre kalmıştı. M.Ö. 58 ila M.Ö. 53 yılları
arasındaki birinci hakimiyet döneminde sürekli savaşlar devam etmiş, kendisi
dışındaki dört Ch’an-yü’ye karşı askeri başarılar kazansa da M.Ö. 54 yılında kardeşi
Chih-chih’ya mağlup olmuştu. Beyleri arasında yer alan Sol İ-chih-tzu Beyi, ona
çıkış yolunun Han’a bağlanmak olduğunu gösterdiğinde Hu-han-yeh bu fikri uygun
bulup kurultaya açmış, kurultayda çoğunluk bu teklife olumsuz yanıt verse de Hu-
han-yeh kendisine bağlı olanlarla Çin’e sığınmayı tercih etmişti. Onun böyle bir yol
izlemesinin ardında Çin’e duyduğu hayranlık ve hizmet etme arzusu gibi keyfi ve
küçük düşürücü sebepler yatmamaktadır. Bunu sonuç kısmında biraz daha açacağım.
Ondan önce Hu-han-yeh ve oğullarının Çin’e yaptıkları ziyaret vesilesi ile aldıkları
hediyeleri bir tablo halinde aktarmak istiyorum:
62
onlardan bir kat daha fazla
olduğu ifade edilen
elbiseler ve işlenmiş ya da
ham ipekli kumaşlar
Fu-chu-lei Ch’an-yü M.Ö. 26 Tüm eski hediyelere
ilaveten 20 bin top
işlenmiş ipekli kumaş,
4900 kg ham ipek
Wu-chu-liu Ch’an-yü M.Ö. 1 Diğer hediyelere ilave
olarak 370 takım iç ve dış
giysi, 30 bin top ipekli
kumaş, 7350 kg ham ipek
206
Ahmet Taşağıl, Gök-Türkler (542-630), Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul, 1991, s. 141
63
maiyetiyle birlikte kalabalık şekilde geldiğini207, böylece hediye miktarının arttığını
belirtiyor.208 Ancak Yang Hsiung adlı bir saray içi koruması buna karşı çıkıp uzun
bir rapor sunmuş, Hun hükümdarının ziyaretinin kabul edilmemesi halinde
sıkıntıların doğacını imparatora bildirmişti. İlk başta ziyaret isteğine sıcak bakmayan
imparator, bu rapordan sonra razı olmuştu.209 İşte bu gibi durumlar, sömürü tezini
destekler niteliktedir.
207
Wu-chu-liu Ch’an-yü, imparatora gönderdiği mektupta ziyarete 500 kişi ile geleceğini söylemiştir.
Onat vd, a.g.e, s. 77
208
Ercilasun a.g.e, s. 178
209
Rapor detaylı bir şekilde Han Shu çevirisinde aktarılmıştır. Bkz: Onat vd, a.g.e, s. 72-76
64
Sonuç
Sonraki süreçte Çinlilerle yapılan savaşların birçoğu üstünlükle sona erse de,
Hunların nüfusu Çin’in kat kat aşağısında olduğu için yaşanan insan kayıpları bir
galibiyeti kesin kılmıyordu. Aynı zamanda Hunların yaşadıkları coğrafyanın çetin
şartlara sahip olması nedeniyle yaşanan kıtlıklar ve soğuklar, hayvanların ve halkın
çok büyük bir kısmının ölmesine yol açmıştı. Özellikle M.Ö. 70’li yıllarda çok daha
zor geçen kış, Hunların ekonomisine ve insan gücüne büyük bir darbe vurmuştu. Ek
olarak önceden üzerinde hakimiyet kurduğu Wu-sun, Wu-hua, Hsien-pi ve Ting-ling
gibi halklardan gördüğü saygıyı kaybeden Hunlar, ülkedeki sıkıntıları fırsat bilip
isyan eden bu toplulukların saldırısı altında kalmış, gücünü büyük miktarda
kaybettiğinden bu saldırılara kesin bir cevap vermekten aciz duruma düşmüştü.
65
daha hükümdarlık davası güttü. Hu-han-yeh, ilk başta tüm savaşlardan galip çıksa da
M.Ö. 54 yılında kardeşi Chih-chih’ya direnemedi ve mağlup olarak doğuya çekilmek
zorunda kaldı. Hu-han-yeh’in bu sırada Çin’e bağlanmaya yönelik verdiği tarihi
karar, Türk tarihinin önemli sayfalarında kendisine yer bulmuştu. Çünkü Hun
tarihinde ilk kez böyle bir şey görülüyordu. Bu durum, Hu-han-yeh’in çoğu yerde
olumsuz karşılanmasına ve hatta lanetle anılmasına dahi sebep olmuştu. O, kardeşi
Chih-chih ile karşılaştırılıyor ve bu noktada Chih-chih’nın bağımsızlık yanlısı
karakteri ön plana çıkarılarak mücadelesi destanlaştırılıyor ve böylece Hu-han-yeh
iyice kardeşinin gölgesinde kalıyordu. Ancak bunun yanlış ve terk edilmesi gereken
bir yol olduğu, Hun tarihinin akışından ve bu akışın verilen kararlara yansımasından
açıktır.
Hu-han-yeh, Çin’e karşı bir hayranlık duyduğu ve ona hizmet etme arzusuyla
yaşadığı için böyle bir karar vermemişti. Onun amacı, her alanda sıkıntı ve yıkım
içerisinde olan, ki bu yüzden savaşmaya mecali de bulunmayan Hun halkını, Çin
hazinesini sömürerek ayağa kaldırmaktı. Bunun için, Çin’e bağlı gözükmesi ve bazı
protokol uygulamalarını yerine getirmesi gerekiyordu. Kendisi bunu yapmaktan geri
durmamış ve birden fazla düzenlediği ziyaretler sonucunda elde ettiği hediyeler,
yalnızca kendisini değil aynı zamanda ordusunu ve halkını da zenginleştirmişti.
Nitekim bağlılıktan on yıl sonra, yani M.Ö. 43’te artık Orhun’a geri dönmenin
zamanının geldiğini dahi konuşur olmuşlardı. Bu da gösteriyordu ki Hu-han-yeh ve
kendisine bağlı olanlar, Çin’in hemen kuzeyinde yalnızca kendi çıkarları için
bulunuyorlardı. Yukarıda bahsi geçen Çinli memurun da dediği gibi Hunlar güçsüz
olduklarında itaatkar davranırlar, ancak güçlendiklerinde ise isyankar davranırlardı.
Bu da eski kuvvetli günlerine geri dönmelerine dair arzularının doğmasında büyük
bir etkiye sahipti.
66
Netice itibariyle Hu-han-yeh Ch’an-yü, M.Ö. 53’te böyle bir karar almış ve
Çin’in hemen kuzeyine yerleşmiştir. Belirttiğim gibi, olayların gidişatına
bakıldığında görülüyor ki bu durum Ch’an-yü’nün kurduğu bir sömürü düzeninden
ibarettir. Yıllarca süren savaşlar neticesinde her yönden sıkıntıya düşen Hunlar, onun
siyaseti sayesinde 50 yıl kadar sürecek bir barış dönemi içerisine girmişlerdi. Bu
süreçte Hu-han-yeh ve oğulları, hem kendi ülkelerindeki çalışmaları ve hem de
Çin’den sağladıkları yüklü hediyeler ile büyüyüp güçlenmişlerdi. Görüntüsü biraz
daha farklı olsa da, Mo-tu çağında olduğu gibi Çinliler Hunlara yüklü miktarda mal
göndermeye başlamışlardı. Üstelik Çin, Han imparatoru Wu-ti döneminde (M.Ö. 140
– M.Ö. 87) üstünlüğü ele geçirmiş olmasına rağmen, Hu-han-yeh Ch’an-yü dönemi
Hunları artık arka planda durumu yönetir olmuşlardı.
67
KAYNAKÇA
Kitaplar
BAYKUZU, Tilla Deniz, Asya Hun İmparatorluğu, Bilge Kültür Sanat, İstanbul,
Ocak 2020.
Di COSMO, Nicola, Ancient China and its Enemies: The Rise of Nomadic Power
in East Asia, Cambridge University Press, 2002.
EBERHARD, Wolfram, Çin’in Şimal Komşuları, çev. Nimet Uluğtuğ, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara, 1996.
___, Çin Tarihi, 5. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2019.
GOLDEN, Peter, Türk Halkları Tarihine Giriş, Ötüken Neşriyat, çev: Osman
Karatay, 8. Basım, İstanbul 2018.
___, Avrasya’dan Makaleler I, çev. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul 2019.
HASSAN, Ümit, Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Doğu Batı Yayınları,
2015.
68
KHAZANOV, Anatoly M, Göçebe ve Dış Dünya, çev. Ömer Suveren, Doğu
Kütüphanesi, İstanbul, 2015.
ONAT, Ayşe, Sema Orsoy – Konuralp Ercilasun, Han Hanedanı Tarihi Hsiung-nu
(Hun) Monografisi, TTK Yayınları, Ankara, 2015.
OTKAN, Pulat, Tarihçinin Kayıtları’na (Shi Ji) Göre Hunlar, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, İstanbul, Ocak 2018.
ÖGEL, Bahaeddin, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi I-II, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 2015.
___, İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara, 1984.
ROUX, Jean Paul, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, çev. Lale Arslan Özcan, Kabalcı
Yayınları, İstanbul 2014.
___, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, çev. Aykut Kazancıgil – Lale
Arslan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, Mayıs 2005.
SINOR, Denis, Erken İç Asya Tarihi, çev. Selçuk Esenbel, İletişim Yayınları, 9.
Baskı, İstanbul, 2019.
___, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, Türk Tarih Kurumu, Ankara
2013.
69
TOGAN, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul, Mayıs 2019.
WATT, James C.Y, Anne E. Wardwell, When Silk Was Gold: Central Asian and
Chinese Textiles, New York, 1997.
Makaleler
KOCA, Salim, Eski Orta Asya’da Tabiat, İklim ve İnsan Unsuru, Asya
Araştırmaları Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 1 (1) , s. 1-18.
___, Büyük Hun Devleti, Türkler, Cilt I, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.
688-709.
ONAT, Ayşe, Han Döneminde Hun-Çin Ekonomik İlişkileri (M.Ö. 206 – M.S. 220),
Belleten, LI, 200, S. 611-624.
___, Han Döneminde Bazı Türkistan Devletleri Hakkında Bir İnceleme, Belleten,
Cilt: LV – Sayı: 212 – Yıl: 1991, s. 71-77.
70
ORSOY, Sema, Çin’in Resmi Hanedanlık Kayıtlarında Türk Kavimlerine Ait
Monogrofiler, Türkler Ansiklopedisi, Cilt I, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002.
YILDIRIM, Kürşat, İlk Çin Yıllıklarında Geçen Doğu Türkistan Tarihine Dair Bazı
Hususi Terimler I-II, Avrasya Terim Dergisi, 2 (2), 2014, s. 20-25.
___, Hunlar ve Gansu Bölgesi, Atsız Armağanı II, yay. haz. Saadettin Yağmur
Gömeç, Altın Ordu Yayınları, Ankara 2017, s. 187-200.
___, Büyük Hun Devletinde Beylerin İdare Sahaları, Türk Dünyası Araştırmaları,
Cilt 118, Ocak-Şubat 2018, s. 117-128.
Tezler
İnternet
https://www.topchinatravel.com/china-map/map-of-china-rivers.htm,Son erişim:
9 Nisan 2020, saat 15.30.
71
EKLER
72
Hu-han-yeh ve Wang Chao-chün heykeli, Huhhot, İç Moğolistan
73
Mo-tu Ch’an-yü ordusuyla Çin Seddi’nin önünde
Mo-tu Ch’an-yü
74
Mo-tu Ch’an-yü başka bir çizimde
75
Wang Chao-chün Hunlar arasında
Hun kampı
76
Han elçisi
Kamlar
77
Hunlar
78
Ch’an-yü
79
Hun hükümdarına gelen Çinli Prenses
Wang Chao-chün
80
Ünlü Çin generali Li Kuang-li
Hun
81
HU-HAN-YEH’E KADAR HUN HÜKÜMDARLARI LİSTESİ
Hükümdar İsmi Yakınlık Tahtta Kaldığı Dönem
Tuman Ch’an-yü - ? – M.Ö. 209
Mo-tu Ch’an-yü Tuman’ın oğlu M.Ö. 209 – M.Ö. 174
Lao-shang Ch’an-yü Mo-tu’nun oğlu M.Ö. 174 – M.Ö. 161
Chün-chen Ch’an-yü Lao-shang’ın oğlu M.Ö. 161 – M.Ö. 126
Yi-chih-hsieh Ch’an-yü Chün-chen’ın kardeşi M.Ö. 126 – M.Ö. 114
Wu-wei Ch’an-yü Yi-chih-hsieh’nin oğlu M.Ö. 114 – M.Ö. 105
Erh Ch’an-yü Wu-wei’in oğlu M.Ö. 105 – M.Ö. 102
Kou-li-hu Ch’an-yü Erh Ch’an-yü’nün amcası M.Ö. 102 – M.Ö. 101
Chü-ti-hou Ch’an-yü Kou-li-hu’nun kardeşi M.Ö. 101 – M.Ö. 96
Hu-lu-ku Ch’an-yü Chü-ti-hou’nun oğlu M.Ö. 96 – M.Ö. 85
Hu-yen-ti Ch’an-yü - M.Ö. 85 – M.Ö. 68
Hsü-lü-ch’üan-ch’ü - M.Ö. 68 – M.Ö. 60
Ch’an-yü
Wo-yen-ch’ü-ti Ch’an-yü Wu-wei soyundan M.Ö. 60 – M.Ö. 58
Hu-han-yeh Ch’an-yü Hsü-lü-ch’üan-ch’ü’nün M.Ö. 58 – M.Ö. 31
oğlu
82