Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 164

T.C.

STANBUL ÜN VERS TES

ATATÜRK LKELER VE NKILÂP TAR H ENST TÜSÜ

ATATÜRK LKELER VE NKILÂP TAR H ANAB L M DALI

K NC DÜNYA SAVA I SÜREC NDE


TÜRK – YUNAN L K LER

YÜKSEK L SANS TEZ

Burhan B LG L

Tez Danı manı: Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yücel KARLIKLI

stanbul 2005
! " #
! " " $ %
&% ' ' '( ) ( * (
!+ ( ,%-./%
0 ' .1%2%
. # ' (
,,3 4 $'" '" 4 '"
( #$ %
& 5 ' ( (%

) *+,

! % "6% %7 8! 79

! % "6% %: ;7<79

! % "6% %0%! <7= :


<:

! % "6% %>%? <7!70

% @97
T.C.

STANBUL ÜN VERS TES

ATATÜRK LKELER VE NKILÂP TAR H ENST TÜSÜ

ATATÜRK LKELER VE NKILÂP TAR H ANAB L M DALI

K NC DÜNYA SAVA I SÜREC NDE


TÜRK – YUNAN L K LER

YÜKSEK L SANS TEZ

Burhan B LG L

450

Tez Danı manı: Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yücel KARLIKLI

stanbul 2005
Ç NDEK LER
ÖZ…..………………………………………………………………………………..iii
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………iv
KISALTMALAR……………………………………………………………………..v
G R ………..……………………………………………………………………......1

B R NC BÖLÜM
TÜRK – YUNAN L K LER N N ARKA PLANI:
K NC DÜNYA SAVA I SÜREC NE YANSIYAN GEL MELER

I. Lozan Antla ması 24


A. Sınırlar ve Toprak Sorunları 26
1. Trakya Sınırı 26
2. Kuzey Ege Adaları 27
B. nsanî Sorunlar 34
1. Kar ılıklı Nüfus De i imi 35
(a) Sivil Tutukluların Geri Verilmesi ve Sava Tutsaklarının
Kar ılıklı De i imine li kin Anla ma 37
(b) Yunan ve Türk Halklarının Kar ılıklı Nüfus De i imine
li kin Sözle me ve Protokol 37
2. Patrikhane Sorunu 40
C. Tamirat Sorunu 42
II. Lozan Antla ması Sonrasında Türk – Yunan li kileri 43
A. Lozan Antla masından Artakalan Sorunlar 43
1. Yerle ikler Sorunu 43
2. Patrikhane Sorunu 45
B. Ankara Antla ması 48
C. Atina Antla ması 49
D. Dostluk Dönemi 50
E. Ankara Sözle mesi 53
F. 1930 Antla maları 55
G. 1933 Samimi Anla ma Belgesi 56
H. Balkan Antantı 57
I . Montreux Bo azlar Sözle mesi 60
J . Sadabad Paktı 64
K. Genel De erlendirme 66

K NC BÖLÜM
YUNAN STAN’IN ST LASI ÖNCES NDE TÜRK – YUNAN L K LER

I. 1939 Yılı Olayları 68


A. Sava Öncesi Genel Görünüm 68
B. Sava ın Ba laması 69
C. 1939 Yılındaki Türk – Yunan li kileri 71
D. Genel De erlendirme 80

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
K NC DÜNYA SAVA I SÜREC NDE TÜRK – YUNAN L K LER

I. Türkiye’nin Tarafsızlık Politikası 82


A. 1940 Yılı Olayları 83
B. Yunanistan’ın talya Tarafından stilası 95
II. 1941 Yılı Olayları 105
A. Yunanistan’ın Almanya Tarafından stilası 110
B. Yunanistan’ın Bulgaristan Tarafından gali 110
C. talyanlar’ın Yunanistan’a Yerle mesi 111
D. 1941 Yılının Di er Geli meleri 111
III. 1942 Yılı Olayları 116
IV. 1943 Yılı Olayları 123
V. 1944 Yılı Olayları 131
VI. 1945 Yılı Olayları 133
SONUÇ 140
KAYNAKÇA 143
EKLER 150
ÖZ

Bugüne kadar dü manca tavırları ile bilinmeyen yönleri bir kenara atılmı Türk –
Yunan ili kilerinin en zor zamanlarda bile ne kadar iyiniyet çerçevesine oturuldu u
kinci Dünya Sava ı günlerinden açıkça ortaya çıkmaktadır. Gerçekte bu durum
ekonomisi zayıf olan ülkelerin Büyük Devletler tarafından ustalıkla kullanılması
örne idir. ki ülke dostlu unun yakın tarihimizdeki yeri, ba langıcını en kötü günlerden
almı ve bugünlere kadar sa lam bir zemin üzerine kurulmu tur. Dü manlıkların
arkasında bu dost ve müttefik iki ülkenin kavgasından kazanım elde etmek öngörüsüne
sahip ülkeler bulunmaktadır. Ancak, Türkiye ve Yunanistan bu oyunlara gelmeyecek
kadar dikkatli davranmı ve hassas dengeleri ustalıkla korumu tur. Dün oldu u gibi
bugün de aynı hedeflerden uzakla mayan ngiltere ve Rusya’nın stratejileri dünya
gelece i için hâla bir tehdittir. Bu iki ülkenin çıkarları gere i bir araya gelmemeleri
dünya barı ı için etken bir unsurdur.

Anahtar Sözcükler: Dostluk, denge, Türkiye, Yunanistan.

ABSTRACT

It’s obviously coming into being Türkish – Greece relations placed into how a
good-aimed circumstances on the days of World War II, which is thrown out hostile
manners and unknown relations aside even the difficult times. This is the situation of
the example of usage in proficiency of the countries which have weak economies by the
great countries in reality. The place of two countries’ friendship in the near history
started from the difficult days and settled down strong ground for today’s. There were
the countries gained prudently by the fight of these friendship and allied countries.
However, Türkish and Greece have behaved very carefully and protected the sensitive
equilibriums that didn’t fall into these gambles. The strategies of England and Russia
were still a threat for the world future that didn’t go away from the same targets
nevermore. This was the effective factor for the world peace that these two countries
didn’t come together for their opportunities.

Key Words: Friendship, equilibrium, Turkey, Greece.


ÖNSÖZ

kinci Dünya Sava ı sürecinde Türk – Yunan ili kileri ba lıklı bu çalı mam,
bugüne kadar birçok yönü ile dü manlıklarını ön plana ta ıyan iki sınır ülkenin gerçek
dostlu unu en zor anlarda su yüzüne çıkarmaktadır.
Dünya co rafyasının en önemli bölgesini payla an Türkiye ile Yunanistan’ın
birbirlerine olan dü künlükleri XIII ncü yüzyıldan ba lamı , tarihimizde bir milat
olarak kabul gören Lozan’la devam etmi , bölgesel barı ı sa lamla tıran antla malarla
sürdürülmü ve sava ın ba langıcına getirilmi tir.
1939–1945 yılları arasında her iki ülkenin birbiri ile olan ili kilerinde meydana
gelen olaylar, dönemin gazeteleri incelenerek kronolojik bir sıra içerisinde ele
alınmı tır. Temel eserler ile yabancı yayınlar tercüme edilerek konulara açıklık
kazandırılması hedeflenmi tir. Bu ba lamda tez çalı malarımdaki gazete taramalarıma
kolaylık gösteren Atatürk Kitaplı ı Müdürlü ü’ne ( stanbul ) te ekkür ederim.
Özellikle, neden sonuç ili kilerini kurmaya çalı tı ım tezimde Türk – Yunan
ili kilerinin yanı sıra üçüncü ve dördüncü devletlerin bu ülkelere olan etkilerini göz ardı
etmemek maksadı ile ortaya çıkan olayları di erleriyle beraberinde i ledim.
Çalı malarım sürecinde de erli vakitlerini benimle payla an ve bu çalı manın
olu turulmasında ki isel emeklerini esirgemeyen tez danı manım Yard. Doç. Dr.
Mehmet Yücel KARLIKLI’ya te ekkür ederim.
Yakın tarihimize ı ık tutaca ını özenerek yaptı ım bütün çalı malarımda birçok
gazetelerin yıpranmı ve kullanımdan dolayı hasar görmü olması sava yıllarında
basılan 13 süreli yayına ula mamda engel te kil etmi , ancak çe itli kütüphanelerdeki
farklı yayınlar eksikliklerimi gidermi tir. Tez çalı mamda iki ülkenin iç i lerine fazlaca
girmeden dı ili kilerine yo unluk verilmi tir.
Tezimin yapısal anlamda iyile tirilmesine katkıda bulunan Atatürk lkeleri ve
nkılâp Tarihi Enstitüsü ö retim üyesi Yard. Doç. Dr. I ıl ÇAKAN’a te ekkür ederim.
KISALTMALAR

a.g.e. adı geçen eser


a.g.m. adı geçen mecmua
bk. bakınız
c. cilt
çev. çeviren
p. page ( sayfa )
s. sayfa
tk. takım
t.y. tarihi yok
vb. ve benzeri
vd. ve di erleri
y.y. yayınevi yok
GR
TÜRK - YUNAN L K LER N N TAR HSEL ARKA PLANI

I. Balkanlar’ın Türk Hâkimiyeti Altına Girmesi

Osmanlı Türklerinin Balkanlar’a geçmesinden çok önceleri, Karadeniz’in ku-


zeyinden Avrupa’ya ve Balkanlar’a gelen Türk göçleri, kısa süreli hâkimiyetleri dı ında
kalıcı olamayarak yerli nüfus içerisinde erimi tir.1 Osmanlı kuvvetlerinin Balkanlar’a
ilk geçi i ise, 1321 yılında Mudanya, Marmara Denizi ve do u Trakya istikametinde
gerçekle en küçük ke if hareketidir. Bundan sonraki geçi ler ise Bizans’taki taht ve taç
kavgalarının bir gere i olarak imparatorlu a yardım amaçlıdır. mparator II nci
Andronikos’un 1327 yılında torunu ile saltanat mücadelesindeki Orhan Gazi’den
yardım talebine kar ılık Osmanlılar, Çorlu ve Silivri’ye kadar olan bölgelerde
muharebelere katılmı lardır. 1341 yılında daha dokuz ya ında mparator olan V nci
Yuannis Paleogolos’un vâsii Grandömestik Kantakuzen’in 1345 yılındaki kuvvet
iste ine 6 000 ki ilik bir ordu ile yardım etmi ve bunun bir sonucu olarak Kantakuzen,
Edirne ile Karadeniz sahillerini kendisine ba layabilmi ti. Kantakuzen bu iyili e
kar ılık kızını Osmanlı hanedanlı ına vermi ve Orhan Gazi, Kantakuzen’in kızı
Teodora ile evlenmi ti. Orhan Gazi, 1349’da kayınpederine 20 000 ki ilik yardımcı bir
kuvvet göndermek suretiyle Selanik’i almak isteyen Sırp Kralı stefan Du an’ın bu
bölgedeki faaliyetine son vermi ve Selanik’i kurtarmı tır. Osmanlıların Rumeli’deki
ilk uygulamaları Sırp ve Bulgar saldırılarına kar ı Bizans’ı korumak olmu tur. Bu
hizmetlerine kar ılık olarak 1356 yılında verilen Gelibolu Yarımadası’ndaki Çimpe
Kalesi Osmanlıların Balkanlar’daki ilk topra ıdır.2 Kıyıba ının ele geçirilmesinden
sonra Osmanlılar Balkanlar’da süratle yayılarak, 1363 yılında Edirne ve Filibe’yi, 1374
yılında Makedonya’yı, 1383 yılında Manastır’ı ve 1394 yılında Selanik’i fethetmi tir.
Fetret döneminde kısa süre duran fetih hareketi, 1453 stanbul ve 1461’de Mora’nın
alınmasıyla tamamlanmı tır.3

1
Akdes Nimet Kural, Karadeniz’in Kuzeyinde Türk Kavimleri ve Devletleri
Tarihi, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1972, s. 291–305.
2
smail Hakkı Uzunçar ılı, Osmanlı Tarihi, c. I, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1998, s. 156–
157.
3
Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, stanbul, Hayat Kitapları, 1964, s. 14–15.
Yeniça ın ba larına kadar Avrupa’da bir Yunan problemi yoktu. Ortaya çıkan
“ Hümanizm ve Rönesans ” hareketleriyle Avrupalı aydınlar eski Yunan kültürü
hakkında ara tırmalar yapmak için birimler olu turarak dü ünce alanında Yunan
hayranlı ını ba latmı lardır. Edebiyat alanında eski Yunan klasikleri tekrar tercüme
edilerek yazılmı ; bu geli meler Osmanlı Devleti vatanda ı olan Rumlar arasında da
geçmi lerine kar ı özlem ve hayranlık uyandırmı tır. Osmanlı Devleti’ni içeriden
parçalayıp çökertmek için planlar hazırlayan Rusya ve Avusturya; “Yunancılık”
fikrinin uyandırılması ile istismar edilebilecek, kendi menfaatleri do rultusunda
kullanılabilecek bir unsuru yakalamı bulunuyorlardı. Bunun için de, Yunanlılar
arasında milliyetçilik ile ba ımsızlık dü üncesini yaymaya çaba sarf etmi lerdir.4

II. Osmanlı mparatorlu u Döneminde Rumlar’ın Durumu

Birlik olan iki dü man devlet Rusya ve Avusturya’nın 1788’de Osmanlılara


saldırması, bu iki ülkeye bir kazanç sa lamadı ve bu durum, mparatorlu un artık
taarruz etmekten çok savunmayı dü ündü ünü bir kez daha ortaya koydu. Bir yıl sonra
meydana gelen Fransız htilâli, sadece Fransa’daki “eski rejim”i yıkmakla kalmadı,
ba ta Osmanlı toprakları olmak üzere bütün dünyada önemli geli melere sebep oldu.
Fransız htilâli’nin en önemli sonuçlarından biri de, “ millet ” ve “ milliyet ”
duygularını gün yüzüne çıkarmasıdır. Zamanla Osmanlı topraklarında ya ayan Sırp,
Hırvat, Bulgar, Arnavut, Rum ve Karada lılar, kendilerini yalnız Katolik veya
Ortodoks de il, aynı zamanda ayrı birer millet olarak da görmeye ba ladılar. Bunun
do al bir sonucu olarak da kendi devletlerini kurmak üzere harekete geçtiler. Yeni bir
durum de erlendirmesi yapan Rusya, yalnız Ortodoksların de il, aynı zamanda “ Slav ”
( Bulgar, Sırp, Hırvat vs. ) ırkının da koruyucusu rolünü üstlenmeye ba ladı.
1797 yılında Avusturya ile imzaladı ı Kampoformiyo Antla ması’ndan sonra
Napolyon Bonapart, Akdeniz’i Fransız gölü haline getirmek için Mısır’ı almaya karar
vermi ti. Napolyon; yoniyen Adaları’na yerle meyi fırsat bilerek Rumları, Osmanlı
Hükümeti’ne kar ı kı kırtmı ve bu dü üncesini Komutanlarına hitaben “ Halkı
kazanmak için elinizden geleni yapınız. E er halkın ba ımsızlı a e ilimi varsa
ba ımsızlık duygusunu körükleyiniz ” eklinde verdi i bir emirde belirtmi tir.5
XVIII nci yüzyıl boyunca önemli yenilgiler ya ayan ve toprak kaybeden Osmanlı
Devleti, XIX ncu yüzyıla büyük sıkıntılarla girmi ti. Birbirinden farklı birçok din ve

4
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c. V, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999, s. 108–109.
5
a.g.e., s. 101.
ırktan milletleri kendi yönetimi altında toplayan; Tuna’dan Kızıl Deniz’e, ran’dan
Tunus’a kadar geni bir co rafyaya yayılmı Osmanlı mparatorlu u için daha da
sancılı bir dönem ba lamı tı. Osmanlı’yı sıkıntıya sokacak bölgelerin ba ında farklı
milletleri barındıran Balkan co rafyası geliyordu. Osmanlı’nın dı dü manlara kar ı
sürekli yenilmesi, Balkanların kısa sürede karı masına sebep oldu. Osmanlı; artık
yalnız dı tan de il, içten de tehdit altına giriyordu.
Rumlar, Osmanlı mparatorlu u’nda her yana da ılmı , özellikle deniz kıyılarına
yakın büyük ehirlerde toplanmı olarak bulunuyorlardı. Rumların ço unlukla
bulundukları yerler; Mora Yarımadası, Teselya ve Ege Adaları idi. Ba langıçta bir ulus
niteli inden yoksun olan Rumlar arasında ortak olan ba , Ortodoks Kilisesi ve dilleri
idi. Osmanlı Devleti tarafından kendilerine tanınmı olan imtiyazlar, di er Hıristiyan
uyruklara göre onlara özel bir durum kazandırmı tır. Devlet hizmetleri Hıristiyanlara
kapalı oldu u halde, Rumlara Divan tercümanlı ı, Eflak – Bu dan Beylikleri gibi
yüksek ve gizlili i fazla olan görevler verilmi ti. Rum Patrikhanesi verilen ayrıcalık
sonucunda ise, Rumlar, zamanla bütün Ortodoks, yani Bulgar, Sırp, Arnavut
Kiliseleri’nin yüksek mevkilerine yerle mi lerdi. Zamanla Balkanlar’daki
piskoposlukların hemen hepsi Rum papazların eline geçmi ti. Rum Kilisesi’nin ayini,
Slav ayininin dahi yerini almı tı. Böylece Rumlar, Balkanlar’da di er Hıristiyan
toplumlara göre, önceli i olan bir durumda bulunuyorlardı. Rum köylüsüne toprak
üstünde mülkiyet hakkı tanınmı tı. Rum tüccar ve gemicilerinin durumu, köylülere göre
daha da iyi idi. Rum tüccar ve gemicileri zamanla Do u Akdeniz’de Venedikli
tüccarların yerini almı lardır. 1816 yılında Rumlar’ın 600’e yakın ticaret gemisi vardı.
Bir diaspora halkı olan Yunanlıların, bütün dünya ile deniz yolları üzerinden irtibatı
bulunmaktaydı.
Rum Patrikhanesi özerk bir yapıya sahip olup âdeta devlet içinde devlet gibi bir
durum arz ederken, Fenerli Rum beyleri de XVIII nci yüzyıldan sonra yakla ık yüzyıl
süreyle Eflak ve Bu dan prensliklerinde, Divan-ı Hümayun ve elçilik
tercümanlıklarında kullanılmı lardır.

III. Yunanistan Devleti’nin Kurulu u

Yunanistan’ın ba ımsızlık sava ı incelenirken üzerinde önemle durulması gereken


iki konu vardır. Bunlardan birincisi kilise, ikincisi ise dı müdahalelerdir.6 Yunan ba-
ımsızlık sava ı bu iki odak üzerinde in a edilmi tir. Bizans geleneklerinin mirasçısı
6
La Gorce, Ça lar Boyu Yunanlılar, stanbul, Belge Yayınları, 1986, s. 291–293.
oldu unu iddia eden ve Megali dea’nın inatçı savunucusu olan Ortodoks Kilisesi ile
çe itli nedenlerle Yunan ba ımsızlı ını destekleyen büyük devletler birle erek bu olayı
gerçekle tirmi lerdir.

A. Milliyetçilik Akımı

1768–1774 Osmanlı – Rus sava ında Rusya, Balkanlarda ve Mora’daki Ortodoks


halkı isyana te vik etmi tir. 1770 yılının Mart ayında Rus filosu Mora sahillerine
gelerek Koron’u ku atma altına almı tır. Rusya’nın Akdeniz harekâtı kumandanı Aleksi
Orlof’un planına göre; Çanakkale Bo azı’nın Osmanlı donanmasının çıkmasını
engellemek için kapatılmasından ve Akdeniz’deki önemli adalara sahip olunmasından
sonra Mora’dan itibaren Selanik’e kadar isyan ba layacaktı. Rus kı kırtmaları
sonucunda ayaklanmalar 1770 Mart’ında ba lamı , önceden yapılan hazırlıklar
sebebiyle süratle geni lemi ve bu sırada Müslümanlara kar ı katliamlar yapılmı tır.7

21 Temmuz 1774 tarihinde imzalanan Küçük Kaynarca Antla ması’na8 göre


Ruslar, Osmanlı ehir ve kasabalarında münasip görecekleri yerlerde konsolosluklar
açabilecekler, Galata’da bir kilise in a edecekler ve Ortodoks halka mahsus olacak olan
bu kilise Rus elçilerinin himayesinde bulunacaktı.9 Küçük Kaynarca Antla ması ile
Rusya, Ortodoks tebaayı himaye bahanesiyle, Osmanlı Devleti’nin içi lerine karı ma
hakkını elde etmi tir.10

yi bir zamanlama yapan Çariçe Katherina ise “ Grek Projesi ”ni bu safhada ortaya
çıkartmı tır. Çariçe’nin bu projesine göre, Slavlar ve Rumlar Osmanlı yönetiminden
kurtarılacaklar ve Bizans diriltilerek Katherina’nın o lu Konstantin tarafından
yönetilecekti. Ancak, Rum Ortodoks dünyasında yankı ve kök bulan asıl dü ünce,
Fransız htilâli ile birlikte Avrupa’yı saran milliyetçilik akımıdır.11

Fransız htilâlinin ortaya çıkardı ı “ nsan Hakları Beyannamesi ” ile Napolyon’un


Yedi Ada’ya yerle tikten sonra burada ya ayan Rumlar arasında yaptı ı milliyetçilik

7
smail Hakkı Uzunçar ılı, Osmanlı Tarihi, c. IV, 1 nci Kısım, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1995, s. 394–395.
8
Küçük Kaynarca Antla ması hakkında geni bilgi için bkz. Roderic H. Davison, Küçük Kaynarca
Antla masının Yeniden Tenkidi, (Tercüme: Erol Akö retmen) stanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi, Tarih Enstitüsü Dergisi, sayı: 10–11 (1979–1980), s. 343–368.
9
a.g.e., s. 423–424.
10
Akdes Nimet Kural, Rusya Tarihi, Ankara, y.y., 1987, s. 291.
11
ükrü Sina Gürel, Tarihsel Boyut çersinde Türk–Yunan li kileri, Ankara, Ümit
Yayıncılık, 1993, s. 27.
telkinleri Rumların Osmanlı Devleti’ne kar ı ayaklanmaları için çok büyük tesir
yapmı tır.12 1805’ten sonra bu bölgede Fransızların yerini alan Rusların çalı maları ile
Rum ayrılıkçılı ı fikri iyice yayılmı tır.13

Bu arada stanbul’da ya ayan Fenerli Rumlar da Montesquieu, Andre Chenier,


Voltaire gibi Fransız yazar ve dü ünürlerinden tercümeler yapmakta, gençlerini Avrupa
üniversitelerine göndermekte, oralardaki fikir hareketleri ve bilim adamlarıyla temas
halinde bulunmaktaydılar. Yunanistan ve Avrupa’daki Rumlar arasında da yeni
akımlardan esinlenecek eserler veren Kazmas, Rigas Velestinlis, Adamantios Korais
gibi yazar, air ve fikir adamları ortaya çıkmı tır.14 Geli en ve de i en bu ortamda, Rum
Ortodoks dünyası kökenlerini Klasik Yunan’da arıyordu. Rumlar, imdi köklerini
Bizans’tan ve Roma’dan daha gerilere, Helenistik dönemlere uzatarak kendilerine
güven duygusu kazanıyorlardı.15

B. Yunan Ba ımsızlı ında ve Yayılmacılı ında Rol Oynayan Dernekler

Rumlar arasında, isyan ve ihtilâl için gerekli zeminin olu turulmasında, bu


maksatla kurulan cemiyetlerin faaliyetleri büyük bir önem ta ımaktadır.

1. Filiki Eterya ( Philiki Etaireia = Dostluk Derne i )

Yunan ba ımsızlı ında rol oynayan bu dernekten daha önce kurulmu dernekler de
vardı.16 1814 yılında Odesa’da Patras’lı Emanuel Ksantos ve Narda’lı Nikolos
Skouphos adlı iki Rum ve Yanya’lı Arna Çakolof adlı bir Bulgar tüccarı tarafından
kurulmu tur.17

Cemiyetin ba langıçtaki amacı, Osmanlıların Hıristiyan tebaası arasında e itim ve


ö retimi yaymaktı. Gerçekte ise; Fener Rum Patrikhanesinin idaresinde stanbul

12
Karal, a.g.e., c. V, s. 109.
13
Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, stanbul, Harp Akademileri Basımevi, 1987, s. 104.
14
Murat Hatipo lu, Yunanistan’daki Geli melerin I ı ında Türk-Yunan li kilerinin 101 Yılı (1821–
1922), Ankara, TKAE Yayınları, 1988, s. 5.
15
Gürel, a.g.e., s. 26.
16
a. 1796 yılında air Rigos’ın Viyana’da kurdu u dernek, idam ile son bulmu tur.
b. XVIII nci yüzyılın ba ında air Adamantios Korais’in kurdu u Athena adlı örgütün
üye sayısı tam olarak bilinmemektedir.
c. 1814’te Paris’te “Yunan Dilini Konu anlar Oteli” adlı örgütün kurucuları arasında
Osmanlı Devleti’nin Paris Maslahatgüzarı Rum Angelopous da vardı.
d. 1814’te Viyana’da Kültür Derne i adlı bir örgüt kurulmu tur.
17
Yücel Özkaya, 1821 Yunan syanları ve Avrupalıların syan Kar ısındaki Tutumları, Üçüncü
Askeri Tarih Semineri Bildirileri, ATASE Yayınları, Ankara, 1986, s. 114.
ba kent olmak üzere, eski Bizans mparatorlu u’nu yeniden kurmaktı.18 “ Dostlar
Derne i ” anlamına gelen Filiki Eterya, batı Avrupa’daki gizli mason cemiyetlerinin
kurulu ve i leyi usullerini benimsemi ti.19 Filiki Eterya, kurulurken bir önder arayı ı
içindeydi. Örgüt tarafından ilk dü ünülen ki i, 1815’den beri Nesselrode ile birlikte Rus
Dı i leri Bakanlı ı’nı yürüten “ Kapodistrias ” idi. Ancak Kapodistrias bu görevi kabul
etmemi tir.

Dernek; Rus çarının bilgisi altında kuruldu u için çarın kendisine yüksek ba kanlık
da teklif edilmi , fakat derne in yönetimini çarın yaveri ve çok eski Fenerli bir ailenin
mensubu20 olan Aleksandr psilanti üstlenmi tir.21
Yunanistan’ın ba ımsızlı ı ve Bizans’ın ihyasını hedefleyen Filiki Eterya’nın
faaliyet programı u maddelerden olu uyordu:

1. Yunan ulusunun tam ba ımsızlı ını sa lamak,

2. Batı Trakya ve Selanik’in Yunanistan’a ilhakı,

3. Ege Adaları’nın Yunanistan’a ilhakı,

4. On iki Ada’nın Yunanistan’a ilhakı,

5. Girit Adası’nın Yunanistan’a ilhakı,

6. Batı Anadolu’nun Yunanistan’a ilhakı,

7. Pontus Rum Devleti’nin ihyası,

8. Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı,

9. mroz ve Bozcaada’nın Yunanistan’a ilhakı,

10. stanbul’un i gal edilerek, Bizans’ın yeniden kurulması ve böylece Megali


dea’nın gerçekle mesidir.

2. Etniki Eterya

Filiki Eterya derne inin bir uzantısı olarak 1894 yılında Atina’da Yunan su-
baylarının kurdu u bir dernektir. Derne in amacı; Girit’in ele geçirilmesi, Trakya ve
Batı Anadolu’nun istila edilmesi idi. Bu derne in bir kolu da 1919–1922 yılları

18
Hatipo lu, a.g.e.,s. 10.
19
Hatipo lu, a.g.e., s. 8–10.
20
Gürel, a.g.e., s. 28.
21
a.g.e., s. 10.
arasında stanbul’da faaliyet gösteren “ Kordos ” derne idir. Açık adı “ Rum
Göçmenleri Merkez Komitesi ” olan dernek patrikhaneye ba lı olarak faaliyet
göstermekte idi.

3. Mavri Mira

Rumlar tarafından stanbul’daki Rum Patrikhanesi’nde, patrik vekilinin ba -


kanlı ında kurulmu olan Rum terör örgütü Mavri Mira, Yunan Hükümeti’nin maddi
ve manevi yardımları ile Mondros Ate kes Andla ması’ndan sonra olu turuldu. 1919
yılında stanbul Patrikhanesi’nin de deste iyle kurulan Mavri Mira, “ Etniki Eterya ”nın
varisi ve onun programının uygulayıcısı görünümündedir. Do rudan do ruya Ba bakan
Eleftherios Venizelos’tan direktif alan bu örgüt, Yunan Hükümeti’nin yaptı ı
yardımlarla büyük bir sermayeye sahip olmu tur.

Dernek; Rum gençlerine gizlice silâh e itimi yaptırmı ve kiliseleri silâh deposu
haline getirmi tir. Örgütün; Bursa, Bandırma, Tekirda ve Trakya’nın di er
bölgelerinde faaliyet gösterdi i bilinmektedir. Dernek; büyük Yunanistan’ı kurmak,
Bizans’ı diriltmek amacıyla 1919–1922 yılları arasında faaliyet göstermi Millî
Mücadele ruhu kar ısında ba arılı olamamı tır.22

Mavri Mira ile ilgili olarak dikkati çeken en önemli konu, bu örgütün ngiliz
korumasında bulunuyor olmasıdır. Bu örgüt, maddi ve manevi kudretini ngiliz
dostlarına dayandırıyor ve ngilizlerin stanbul’da eklen bir “ Yardım Cemiyeti
Ba kanı ” olan, esas itibariyle ngiliz gizli servisine ba lı bulunan, Papaz “ Fru ” ile
i birli i yaparak çalı malarını yürütüyordu.

Papaz Fru’nun Patrikhane ve Mavri Mira ile ortak çalı maları sonucunda
Anadolu’da büyük bir istihbarat örgütü kurulmu tur. Merkezi stanbul’da olan bu
örgütün, Bursa, Adapazarı, Ankara, Konya, Karaman, Kayseri, Mara , Urfa, Diyarbakır
ve Siirt bölgelerinde çe itli kod numaraları ile görev yapan ajanları da vardı.23

Mavri Mira örgütünün, stanbul’daki Rum örgütlenmesinin yeniden düzenlenmesi


ve desteklenmesi çalı maları sırasında Yunan siyasi temsilcisi Kanelopulos ve askeri
temsilci Katehakis’in katılımıyla kuruldu u bilinmektedir. Eski Bursa Metropoliti ve
Patrik vekili olan Doroteos bu örgütün ba kanlı ına getirilmi tir.

22
Sabahattin smail, 190 Soruda Kıbrıs Sorunu, stanbul, Kasta Yayınevi, 1998, s. 41.
23
Selahattin Salı ık, Türk – Yunan li kileri Tarihi ve Etniki Eterya, b.y., 1968, s. 182–184.
Atatürk’ün Büyük Nutuk’unda yer alan bir belgede, Mavri Mira’nın kurucuları,
maddi durumu, görevleri ve di er Rum örgütleriyle ilgisi hakkında çarpıcı bilgiler
vardır:

“ 22 A ustos 1919 tarihli ve “ Gayet Mahrem Tutulacaktır ” ba lıklı “ tamim ”den


ö renildi ine göre, patrikhane bünyesinde kurulan Mavri Mira’nın ba kanı Patrik
Vekili Doroteos, üyeleri de; Atenagoros, Enez Metropoliti, Yunan Yarbayı Girit’li
Katehakis, Katelopulos, Diposimos, Ayinpa, Polimitis, Siyari ismindeki ahıslardır.

Mavri Mira’nın görevi, Osmanlı topraklarında çeteler te kil ve idare etmek,


mitingler düzenleyip propaganda yapmaktı.24 Resmi Muhacirin Komisyonu ile Yunan
Salib-i Ahmer Cemiyeti de zaman zaman Mavri Mira’ya ba lı çalı ıyor, Ermeni Patri i
Zaven Efendi ile Rum zci te kilâtları da Mavri Mira tarafından kontrol ediliyordu. ” 25
Celal Bayar, bu “ Tamim ”in 11 A ustos 1919 Harbiye Nezareti çıkı lı ve daha
ayrıntılısını yayınlamı tır.26

Yönetim ve mali örgütlenmesini kısa sürede tamamlanan Mavri Mira, çete


faaliyetleri ba ta olmak üzere çalı malarına ba lamı tır. Özellikle, stanbul ve
çevresindeki çete faaliyetleri bu örgüt tarafından yürütülmü tür. Örgütün çete
faaliyetleri buralardan ba ka Marmara ve Ege kıyıları ile Trakya’da Kırklareli
dolaylarına kadar uzanmı tır.27

Mavri Mira örgütünün Kocaeli’ndeki çetelerini, ile’de bakkallık yapan Todori


adında – Yunanlı bir kurmay subay oldu u söylenmektedir – birisi idare etmekteydi. Bu
nedenle, stanbul ve çevresindeki Rum – Yunan çete faaliyetleri ve katliamlarının en
çok yo unla tı ı bölge ile idi. Bakkal Todori, ngiliz ve Yunanlılar tarafından, bakkal
e yası adı altında gönderilen cephane, silah ve bombaları gerekli yerlere gönderiyordu.

C. Megali dea

Kısacası Helen emperyalizmi diyebilece imiz Megali dea, “ Helenlerin ön-


derli inde Bizans mparatorlu u’nu yeniden diriltmek ülküsü ” olarak da
tanımlanmı tır. Milletvekili Kolettis Yunan Ulusal Meclisinde 15 Ocak 1844 tarihinde

24
Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c. I, stanbul, Ba bakanlık Matbaası, 1991, s.
86.
25
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, c. III, 12 nci baskı, Belge: 1, stanbul, 1971, s. 899–900.
26
Celal Bayar, Harbiye Nezareti’nin 11.8.1919 Tarihli Tamimi, not: 1, s. 1455.
27
Tansel, c. I, s. 86.
yaptı ı konu mada bu dü ünceyi u sözlerle dile getirmi tir. “ Yunanistan Krallı ı,
Yunanistan de ildir. Yunanistan’ın sadece bir parçası, en küçük, en yoksul bir
parçasıdır. Yunanlılar, sadece krallık içinde oturanlar de illerdir, aynı zamanda
Yanya’da ya da Selanik’te, Serez’de ya da Edirne’de, stanbul’da ya da Trabzon’da,
Girit ya da Sisam adasında oturanlar da Yunanlı’dır. Helenizm’in iki büyük merkezi
vardır. Krallı ın ba kenti Atina’dır. stanbul, büyük ba kent, bütün Yunanlıların kenti,
dü ü, umududur. ”28
1910 yılında Yunanistan’da iktidara gelen Elefterios Venizelos; Megali dea’yı
“ Gençli imden beri ben Skiros adasını ( Ege Denizi’nin tam ortasındadır. )
Helenizm’in merkezi saymı ımdır. ”29 eklinde ifade etmi tir.
1920 yılında Andreas C. Michalopulos ise Megali dea’yı daha iddialı bir ekilde
tarif ederek “ Gelecekte bir gün tüm Yunanlılar birle erek ve büyük Yunanistan
Krallı ı’nın yonya ( Batı Anadolu )’dan Trakya’ya, küçük Asya sahillerini ve
stanbul’u da içine almak üzere Karadeniz’e kadar uzayaca ı ümididir. Bu ma rur bir
aydın fantezisi de il, bir rüya de il, Bizans mparatorlu u’nu hortlatmak gibi vah i bir
ideal de il, bu yabancı bir ırkın hâkimiyetinden kurtularak hür olmak isteyen insanların
sesidir. ”30 demi tir.
Daha birçok Yunanlı; Megali dea’yı tarif etti inde, hep Türk topraklarını hedef
olarak göstermi tir. Megali dea’nın liderli ini Rum – Ortodoks din adamları yapmı ve
1821 Mora syanı’nı Patras Rum Piskoposu Germanos ba latmı tır.

D. Batılı Uluslardaki Helen Hayranlı ı

Bizans mparatorlu u yıkılmı olmasına ra men, Rumlar Osmanlı’nın ho görülü


yönetimi sayesinde kültürel mirasını koruyabilmi ti. Böylece, Yunanlılar; Rönesans’tan
sonra antik ça lara kar ı duyulan özlemi giderebilecek yegâne kaynak olarak da batının
önüne çıktı.
Gerçekte XIX ncu yüzyıla kadar “Helen” kelimesi ya ayan bir toplulu un adı
olmayıp, efsanevi mahiyette idi ve Rum halk dilinde geçiyordu. Helen soyu tarihin
karanlıklarında kaybolmu tu. Ancak Shelley, Keats, Byron, Victor Hugo, Andre
Chenier, Favriel, Le Martine, Goethe, Heine, Gaspard de Pons vs. gibi Avrupalı

28
Hatipo lu;a.g.e., s. 32.
29
Dimitri Kitsikis, Yunan Propagandası, çev. Hakkı Devrim, stanbul, Kaynak
Kitapları Yayınları, 1974, s. 9.
30
Salâhi R. Sonyel, Türk – Yunan Anla mazlı ı, Ankara, Kıbrıs Kültür Derne i
Yayınları, 1985, s. 8.
aydınların çalı maları ve Ege havzasında XIX ncu yüzyılda yapılan arkeolojik kazılar “
Helen ” ruhunun canlanmasına neden oldu. Bu çalı malar sonucunda Rumlara bütün bir
Helen medeniyeti arma an edilmi ve Yunanistan’ın kesintili tarihi bir bütün hâline
getirilerek Helen tarihinin süreklili i sa lanmı tır. Bu tarih; Roma, Bizans ve
Hıristiyanlık tarihine ba lanarak Batı Avrupa uygarlı ı ile birle tirilmi ve böylece batı
Hıristiyan dünyası kendisi için geçmi te 5 000 yıllık bir kök yaratmı tır.
Yunanlar ise, batılı Helen hayranlarınca kendilerine izafe edilen bu i reti
özellikleri hemen benimseyerek sahip çıkmı lardır.31 Batılılara göre, Ege ve Bizans
medeniyetlerinin varisi Helenlerdi ve Hıristiyan uygarlı ının temelinde Helenlerin
yaratıcı dehaları yatmaktaydı.

E. Fener Patrikhanesi

Yunan ba ımsızlı ının ve yayılmacılı ının ba mimarlarından biri hiç ku kusuz


Rum Ortodoks Kilisesi olmu tur. Bu kilise, fanatik, gerici, ortaça hurafelerine istinat
eden, Fatih Sultan Mehmet’in stanbul’u fethetti i bir zamanda dahi gökten inip
Türkleri kılıçtan geçirecek bir mesihten medet uman ve Bizans’ın yıkılı ından sonra
onun adet ve gelenekleri ile siyasî mirasını inatla muhafaza ve idame ettiren bir
kurumdur. Ancak bilinmelidir ki, Bizans geleneklerinin muhafazasında adeta kendi
kendine ilahî bir görev icra eden Fener Patrikhanesi büründü ü kutsî hava içerisinde,
faaliyetlerine devam edebilmi se, ku kusuz bunun en büyük sebebi birçok batılı bilim
adamının da söyledi i gibi Türklerin di er dinlere kar ı olan ho görüsü ve adil idare
tarzıdır.
Osmanlı mparatorlu u’nun Fener Patrikhanesi’nin toleranslı yapısına müsaade
etmesinin en önemli nedeni, kendi iç dinamiklerini idame etmek maksadıyla “
milliyetçilik ülküsü ” ile XV nci yüzyılda tehlikeli bir geli me gösteren Katolik batı
devletlerinin kar ısına güçlü bir Ortodoks Kilisesi çıkarmak arzusudur. Bu amaçla;
Bulgar, Sırp, Antakya ve skenderiye Patrikhaneleri de Fener Patrikhanesi’ne
ba lanmı tır. Böylece Fener Rum Patrikhanesi, Ortodoksların tek dini merkezi olarak
kalmı tır. Osmanlı Devleti’nin geni lemesi ile birlikte patrikhane de nüfuz ve etki
sahasını geni letmi tir.
Osmanlı Ortodokslarının bütün din ve e itim i lerini üstlenen bu kilise zamanla
adeta devlet içinde devlet mahiyetini kazanacak ve Türk yönetiminin iyiniyetinden
faydalanarak yabancılarla i birli i halinde bölücü ve yıkıcı faaliyetlere büyük bir

31
Nurettin Türsan, Yunan Sorunu, Ankara, y.y., 1987, s. 22.
cesaretle giri ebilecektir. Mora syanı’nı Patras Rum Piskoposu Pol Germanos
ba latacak32 ve ancak bundan sonradır ki; Osmanlı yönetimi, durumun vahametini
kavrayarak Patrik V nci Gregoryos’u resmi elbiseleriyle patrikhanenin hâlâ kapalı
tutulan kapısı önünde 22 Nisan 1821’de33 ve bazı metropolitleri de ta rada idam
ettirecektir. Fakat bu tedbirler batı Hıristiyan toplumunun galeyana gelmesine ve
yabancı devletlerin isyana açıkça müdahale etmelerine sebep olacaktır.
Fanatik Fener Patrikhanesi de i ik milletleri güttü ü bilinçli siyasetle
Yunanla tırmakla kalmayacak, aynı zamanda Megali dea’nın bayraktarı olarak, Yunan
millî siyasetini çı ırından çıkartmakta da mühim bir rol oynayacaktır.

F. Mora syanı ve Yunanistan Devleti’nin Kurulu u ( 1821–1830 )

Filiki Eterya’nın çalı malarıyla Rumlar yıllardır silâhlanıyor ve isyan için fırsat
kolluyorlardı. Ancak, 1788 yılından beri Yanya valili inde bulunan Tepedelenli Ali
Pa a’dan çekiniyorlar ve bir an önce ondan kurtulmaya çalı ıyorlardı. Ali Pa a;
Rumların sinsi faaliyetlerini takip ediyor, bütün amaç ve faaliyetlerini ö renerek
belgeleriyle, kararlarıyla Babıâli’ye bildiriyordu. Ancak, stanbul Fener Patrikhanesi,
saray ve Halet Efendi’nin faaliyetleri sonucu Ali Pa a ile II nci Mahmut’un arası
açılmı ve Ali Pa a isyan etmi tir.34 Tepedelenli Ali Pa a’nın devlet kuvvetleriyle
giri ti i mücadeleden do an otorite bo lu unu de erlendirmek isteyen Rumlar da isyan
hareketine giri mi lerdir.
1820–1822 yılları arasında sürecek olan bu karı ıklı a Osmanlı Devleti’nin
müdahaleleri, Tepedelenli Ali Pa a’nın bölgede sa lamı oldu u sıkı idareyi ortadan
kaldırmı , böylece yöredeki Rum çeteleri ilk tedhi hareketlerine giri mi lerdir. Bu da
“Yunan syanı” adıyla tarihe geçen olayın ilk kıvılcımını olu turmu tur.35
Filiki Eterya’nın ba kanı olan Aleksandr psilanti 1821 ilkbaharında 3 000 ki ilik
kuvvetleriyle Ya ehrine do ru harekete geçerek ilk organize ayaklanmayı ba lattı.
Eflâk ve nihayet Bükre ’e geldi.36 Rus yardımı sa lama, Sırp ve Bulgarları da isyana
i tirak ettirme dü üncesiyle Eflâk ve Bu dan’da harekete geçen psilanti, u radı ı
yerlerde halka bildiriler da ıtıyordu. Yunan ihtilâlinin ba ladı ını bildiren Aleksandr

32
a.g.e., s. 38.
33
Cemal Kutay, Etnik-i Eterya’dan Günümüze Ege’nin Türk Kalma Sava ı, stanbul, Bo aziçi
Yayınları, 1980, s. 38.
34
Karal, a.g.e., s. 110–111.
35
Hatipo lu, a.g.e., s. 14.
36
Gürel, a.g.e., s. 28.
psilanti Bu dan beylerinden bekledi i ilgiyi görmedi. Leimbach Kongresi’nde
Avusturya Dı i leri Bakanı Metternich’in ikazı üzerine Rus Çarı I nci Aleksandr,
Balkanlar’daki milliyetçilik ve ayaklanma hareketlerinin Rusya’ya da yayılması
tehlikesini görerek psilanti’nin bekledi i ilgi ve yardımı gönderemedi.37 Ba arısızlı a
u rayan psilanti Avusturya’ya kaçtı ve orada öldü.38
Ancak, bu arada Mora’da da bir ayaklanma ba latıldı. Mora’daki artlar etnik
bakımdan daha uygundu. syanın ba langıç tarihi sembolik olarak Metropolit
Germanos’un Aya Mavra Manastırı’ndaki kutsal bayra ı takdis etti i 25 Mart 1821
gününe rastlatılmı tı.39
Osmanlı yöneticileri, bu ayaklanmaya sert tepki gösterip stanbul’da isyanla
ili kileri oldu unu ispat etti i Patrik Gregoryas ve önde gelen bazı metropolitleri 22
Nisan 1821’de patrikhanenin kapısında astı.40 Mora’daki ayaklanmayla Filiki Eterya dı
destek aramaya ba ladı. Ancak isyancılara destek vermesi beklenen Rusya, 1815
Viyana Kongresi ve onu izleyen uluslar arası kongrelerde Avrupa’daki dengeyi
bozacak ulusçu hareketlere engel olma kararını çıkartanların ba ında gelmekteydi.
1812–1824 döneminde Avrupalı devletler ayaklanmaya karı mamayı ye lediler. Fakat
Avrupa kamuoyu gittikçe daha yakından ilgilenmeye ba ladı ı Yunan ayaklanmasına
hükümetlerinin kayıtsız kalmasını güçle tiriyordu. Batı devletlerinden gönüllüler
Rumlara katılmaya, Lord Byron gibi bütün batıda tanınmı aydınlar ayaklanmaya
destek vermeye ba layınca,41 batılı devletlerin de tutum de i tirmesi kaçınılmaz oldu.
syancılar 15 Ocak 1822’de Yunanistan’ın ba ımsızlı ını ilân ettiler. Hur it Pa a
komutasındaki Osmanlı kuvvetlerinin Mora’ya yürümesi de isyanı durduramamı tır.42
Bunun üzerine Osmanlı Devleti, ayaklanmanın bastırılması i ini Mısır Valisi Mehmet
Ali Pa a’ya havale etti. Mehmet Ali Pa a, kendisine Girit, o lu brahim Pa a’ya da
Mora valiliklerinin verilmesi kar ılı ında bir orduyu, Mora’ya çıkardı ve ayaklanmayı
1824–1827 döneminde bastırdı.43
Bu dönemde Avrupa devletleri Yunan meselesi ile daha yakından ilgilenmeye
ba ladılar. Sonunda Yunanistan’ın ba ımsızlı ını gerçekle tirenler de onlar oldu. Önce

37
Türsan, s. 38.
38
Alan Palmer, Osmanlı mparatorlu u ( Son Üç Yüzyıl ) Bir Çökü ün Yeni
Tarihi, Çev. Belkıs Di budak, 5 nci Baskı, stanbul, Sabah Kitapları, 1995, s. 93.
39
a.g.e., s. 93.
40
Kutay, a.g.e., s. 39.
41
Richard Clogg, Modern Yunanistan Tarihi, stanbul, leti im Yayınları, 1997, s.
54.
42
A. ükrü Esmer, Siyasi Tarih, stanbul, 1944, s. 113.
43
Hatipo lu, a.g.e., s. 23.
4 Nisan 1827’de Rusya ve ngiltere imzaladıkları Petersburg Protokolü ile özerk bir
Yunanistan Devleti konusunda anla tılar ve buna Fransa da katıldı. 6 Temmuz 1827’de
bu üç devletin imzaladıkları Londra Protokolü ile daha önce Petersburg’da aldıkları
kararları nasıl uygulamaya sokacaklarını açıkladılar. Londra Protokolü’ne göre,
Osmanlı Devleti, isyancılarla bir anla ma imzalayıp ba ımsız Yunanistan’ın kurulması
için çalı maları ba latmalıydı. Osmanlı Devleti buna yana mayacak olursa ngiltere,
Fransa ve Rusya, Yunanlılara yardım edecek ve Osmanlı Devleti’ne baskı yapacaktı.44
Osmanlı Devleti Londra Protokolü hükümlerini reddetti. Bunun üzerine Ak-
deniz’deki ngiliz ve Fransız donanmaları, Rus filosuyla birle erek, 20 Kasım 1827
tarihinde Navarin’de Osmanlı donanmasını imha etti.45 Böylece, Yunanistan’ın
ba ımsızlı ına giden yol Navarin yıkımı ile tamamlandı. Bu olayın ardından da üç
devlet büyük elçilerini stanbul’dan çekerek Osmanlı Devleti ile ili kilerini de kestiler.
Durumun Osmanlı Devleti açısından umutsuz olu u, 1828 Nisan’ında Rusya’nın sava
ilân etmesiyle daha da belirginle ti. Rusya bu sava ta Osmanlı Devleti’ni a ır bir
yenilgiye u rattı ve sonunda iki devlet arasında 14 Eylül 1829 tarihli Edirne Antla ması
imzalandı. Buna göre, Osmanlı Devleti ba ımsız bir Yunanistan’ın kurulmasını kabul
ediyordu. Be ay sonra, 3 ubat 1830’da ngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan
yeni bir Londra Protokolü ile ba ımsız Yunanistan’ın kuruldu u ilan edildi.46
ngiltere, Fransa ve yine Rusya Devletlerince Osmanlı mparatorlu u’na verilen bir
notanın Babıâli tarafından çaresiz kabul edilmesiyle 24 Nisan 1830 tarihinde kendi
ulusal gücü ve iradesi dı ında, Yunanistan ba ımsız bir devlet hâline getirilmi tir.47

G. Yunanistan Devleti’nin Kurulu undan Mondros Mütarekesi’ne Kadar


Türk – Yunan li kileri

24 Nisan 1830’da Osmanlı Devleti’nin de tanımak zorunda kaldı ı Yunanistan


Krallı ı bir süre sosyal ve siyasi istikrarsızlık içinde çalkalandı. Kurulu ekli, sınırları
ve yönetim biçimi bile dı güçlerce belirlenmi olan Yunan Krallı ı’nın, ba ımsızlık
a amasından sonra da dı arıdan medet uman siyasi partilere sahip olu u ülkede istikrarlı
bir yönetimin yerle mesini engellemi tir.
44
a.g.e., s. 23-24.
45
Fahir Armao lu, Siyasi Tarih Dersleri (1789–1919), Ankara, SBF Yayınları, 1961,
s. 143.
46
Gürel, a.g.e., s. 29.
47
Yücel Aktar, Yunanistan’ın Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ne Yönelik
Geleneksel Politikasında Temel Yakla ımlar, Üçüncü Askeri Tarih Semineri
Bildirileri, Ankara, ATASE Yayınları, 1986, s. 2.
Ülkede sürüp giden siyasi çıkmaza bir son vermek için üç büyük devlet 1832
Mayıs’ında, Bavyera Wittelsbach hanedanından Prens Otto’nun Yunan tahtına
getirilmesi hususunda anla maya vardılar. Prens Otto 6 ubat 1833 tarihinde Yu-
nanistan’a gelerek tahta çıkmı tır.48 1833–1843 yılları arasında katı bir mutlakıyetle
yönetilen Yunanistan’da 1844’ten itibaren me ruti bir yönetim kurulmu tur.
Ancak Kral Otto’nun çocu unun olmaması ve Ortodoks mezhebini kabul etmemesi
gibi sebepler Yunanistan’da var olan istikrarsızlı a eklenince muhalefet ülkede her
geçen gün tehlikeli bir ekilde büyümeye ba lamı tır. Çaresiz kalan Kral Otto 24 Ekim
1862 tarihinde bir daha Yunanistan’a dönmemek üzere ülkesi Bavyera’ya dönmü tür.49
Bunun üzerine Yunanistan’ın kendi istekleri do rultusunda hareket etmesini isteyen
ngiltere, Fransa ve Rusya 13 Temmuz 1863’te verdikleri ortak bir kararla Danimarka
hanedanından Prens Wilhelm Ferdinand Adolf George’un I nci George ( Yunanca
söyleyi iyle I nci Yorgo ) adı ve Helenlerin kralı sıfatıyla Yunan tahtına getirilmesini
sa ladılar.50 Bununla birlikte ngiltere, 1864’te I nci Yorgo’nun erefine ve
Yunanistan’ı biraz daha kendisine ba ımlı hâle getirmek amacıyla, 1815 yılından beri
kendi denetimi altında bulundurdu u ve “ Yedi Adalar Cumhuriyeti ” adıyla anılan
yon adalarını Yunanistan’a devretti. Böylece Yunanistan, ilk toprak kazanımlarını
Osmanlı Devleti’ne kar ı sava madan elde etti.51
Yunanistan’ın 1830’da ba ımsızlı ını kazanmasından itibaren ülke yönetiminde,
çe itli siyasî bunalımlara ra men istikrarın görüldü ü en uzun dönem Kral I nci Yorgo
dönemi olmu tur.52 Bu dönemde, 1866 yılında Giritli Rumlar, Yunanistan ile
birle meyi sa lamak için isyan ettiler. Rusya’nın Danderino adındaki Girit konsolosu,
sürekli olarak Rumları isyan için kı kırtıyordu. Ayaklanmada isyancıların daha rahat
hareket edebilmeleri için bunların kadın ve çocukları gemilerle Yunanistan’a ta ınıyor,
bu nakil olayı da Avrupa’ya “katliam korkusuyla göç” olarak gösteriliyordu.53 Adayı
Yunanistan’a ba lamak asıl amaçtı. syan için hiçbir sebep olmadı ı halde ba latılan
ayaklanma dört noktaya dayandırılmı tı. Bunlar;
1. syan sebebi olarak Müslümanları gösterip Osmanlı Devleti’nin nüfuz
ve hâkimiyeti altında Hıristiyanların menfaatlerinin çi nenmekte oldu unu yaymak,

48
Hatipo lu, a.g.e., s. 27.
49
a.g.e., s. 34.
50
Türsan, a.g.e., s. 217.
51
a.g.e., s. 218.
52
Hatipo lu, a.g.e., s. 36.
53
Ali Fuat Türkgeldi, Mesail-i Mühime-i Siyasiye, c. II, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1995, s. 15.
2. Büyük devletlere yönelik devamlı propagandanın tesisinden istifadeyle
Avrupa siyasetinin lehlerine de i mesini sa lamak,
3. Çıkaracakları isyanlar sonunda Avrupa devletlerinin müdahaleleriyle
Müslümanlara nazaran üstün haklara sahip olmaya çalı mak,
4. Bu geli meler sonucunda Yunanistan ile birle mektir.
Ancak, Osmanlı Devleti kısa sürede bu ayaklanmayı bastırdı. 1868’de te ebbüs
edilen ikinci isyan sonunda ise Osmanlı Devleti, adaya nisbi bir muhtariyet tanıyarak
isyanı sona erdirmi tir. Ancak bu durum ne Yunanları ne de Giritlileri adayı Yu-
nanistan’a ilhak etmek emelinden vazgeçirmemi tir. 1877–1878 Rus Harbi dolayısıyla
zayıf dü en Osmanlı Devleti, tekrar isyana kalkı an Girit asileri ile 25 Ekim 1878’de
Halepa Misakı’nı yapmı tır.54 Adanın anayasası mahiyetinde olan misak, adada bir
müddet için sükûneti sa lamı sa da, Yunanistan’ın tahrikleri sonucu on yıl kadar sonra
Girit sorunu tekrar alevlenmi tir.
1877–78 Osmanlı Rus Sava ı’na katılmakta kararsızlık geçiren ve geciken
Yunanistan, Avrupalı Devletler tarafından bu sava ta yansız kaldı ı için ödüllendirildi
ve Teselya’nın bütünü ile Epir’in Arta yöresi 1881’de toplanan bir “ Elçiler Konferansı
” ile Yunanistan’a verildi.55
A ustos 1889’da Yunanistan papazlar ve e itim kurulu ları aracılı ıyla Girit’te bir
kez daha isyan çıkardı. Osmanlı yönetimi aynı yılın Aralık ayında olayları bastırdı.56
1894 yılında Yunanistan’da Osmanlı Devleti’ne kar ı, ordunun yönetiminde ve
zenginlerden toplanan mecburi iane57 ile ileride pek çok faaliyeti yönlendirecek olan
“ Etniki Eterya ” cemiyeti kurulmu tur. 1895’te Girit’te bu örgütün çabalarıyla
ba latılan ayaklanma, 1897’de Yunanistan’ın do rudan müdahalesiyle geni ledi.
Deliyannis Hükümeti adaya gemi ve asker yollayarak Yunanistan’ı ayaklanmaya açıkça
karı tırdı. Girit’e çıkan Yunan kuvvetlerinin komutanı Albay Timelson Vassos 16
ubat 1897’de adayı Yunan kralı adına i gal etti ini açıkladı.58 Aynı anda Yunan
Ba bakanı Theodoros Deliyannis de Yunan Meclisi’nde Girit’in artık Yunanistan’a ait
oldu unu ilan etmi ti. Bu olaylar kar ısında sessiz kalamayan büyük devletler

54
Erdo an Ye en, XIX ncu Yüzyılın Son Çeyre inde Girit Olayları ve Osmanlı–
Yunan ve Büyük Devletlerin li kileri, Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri,
Ankara, ATASE Yayınları, 1986, s. 280.
55
Gürel, a.g.e., s. 31.
56
Armao lu, a.g.e., s. 143.
57
lber Ortaylı, Tanzimat Döneminde Yunanistan ve Osmanlı mparatorlu u,
Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, ATASE Yayınları, 1986, s. 171.
58
Süleyman Kocaba , Tarihte ve Günümüzde Türk–Yunan Mücadelesi, stanbul, Bayrak Yayınları,
1982, s. 108.
müdahale ederek Yunanların Girit’teki hareket serbestîsini kısıtladılar. Ada, geçici
olarak büyük devletlerin yönetimine girdi.
Girit’te istedi ini elde edemeyen Yunanistan, bu sefer Teselya sınırında ihlal ve
tahrik eylemlerine ba ladı. 1897 Nisan’ında Etniki Eterya’cı gönüllüler silâh zoruyla
sınırı geçmek isteyince, Osmanlı Devleti Yunanistan’a sava ilan etti.59 Ba layan
Osmanlı – Yunan Sava ı, brahim Ethem Pa a komutasındaki Osmanlı Ordularının
galibiyeti ile sonuçlandı. 1897’de Dömeke Meydan Muharebesi’nde Ethem Pa a Yunan
Ordusu’nu a ır bir ma lubiyete u rattı ve Türk Ordusu’na Atina yolu açıldı. Ancak
Rusya’nın araya girmesiyle Osmanlı Ordusu’nun ileri harekâtı durduruldu ve 19 Mayıs
1897’de ate kes imzalandı.60
Yapılan anla ma ile Osmanlı Devleti, sava ta kazandıklarını masa ba ında bir kez
daha kaybetti. Teselya ve talep etti i tazminatı alamayan Osmanlı Devleti, bunlara ilave
olarak Girit’in Yunanlı bir prens tarafından yönetilmesini61 de kabul ederek, adanın
Yunanistan tarafından ilhakı için elveri li bir ortamın olu masına razı olmu tur.
Girit’i ele geçirme yolunda büyük devletlerin yardımıyla önemli adımlar atan
Yunanistan, Megali dea u runda geni letmeye çalı tı ı topraklarına yeni bir yer daha
eklemi ti. Etniki Eterya, yon adaları, Teselya ve Girit’i Yunanistan’a kattıktan sonra
Epir, Makedonya, Trakya, Ege adaları, stanbul, Batı Anadolu gibi yerleri de ele
geçirme politikasını takibe devam etmi tir.
1905 Mart’ında Girit’te ayaklanan Eleftherios Venizelos ve taraftarları Enosis’i
izlediklerini belirten bir beyanname yayınladılar. Osmanlı bayra ı altındaki muhtariyeti
reddettiklerini bildirerek Girit’in Yunanistan ile birle mesini istediler.62 Ancak ba arılı
olamadılar. Osmanlı Devleti’nde kinci Me rutiyeti gerçekle tiren 1908 Jön–Türk
hareketinin meydana geli inden birkaç ay sonra Ekim’de Giritli Rumlar yeniden
ayaklanıp Enosis’i ilan ettiler. Ancak gerek Osmanlı yönetiminin sert tepkisi ve gerekse
büyük devletlerin kar ı çıkmalarıyla Yunan Hükümeti Enosis’i kabul edemedi.
Bu dönem Yunanistan’da, kamuoyu ve ordu memnuniyetsizli inin had safhaya
ula ması sonucunda 1909 Gudi Darbesi’nin63 gerçekle ti i, siyasî partiler, parlâmento,
saray ve ordu arasındaki uyumsuzlu un giderilmesi amacıyla 6 Ekim 1910’da Enosis’çi

59
Hatipo lu, a.g.e., s. 41.
60
Gürel, a.g.e., s. 32.
61
Kocaba , a.g.e., s. 106.
62
Hatipo lu, a.g.e., s. 45.
63
Gudi Darbesi; II nci Me rutiyet öncesinde Osmanlı’da Resneli Niyazi Bey’in yaptı ı
gibi, Yunanistan’da da Atina garnizonunun isyan ederek 14–15 A ustos 1909’da ehir
dı ında Gudi’ye çekilmesi ve hükümete baskı yaparak istifa ettirmesidir. Eleftherios
Venezilos’a ba bakanlık yolunun açılması olayıdır.
Eleftherios Venizelos’un Atina’ya ça rılarak Yunan siyasî ya amının doru una yani
ba bakanlı a getirildi i dönemdir. Böylece, XX nci yüzyılın ba larında Megali dea’nın
gerçekle mesi yolunda atılacak adımları hızlandırarak, 1910’dan 1936’ya kadar
Yunanistan tarihinde etkili olacak olan Eleftherios Venizelos sahneye çıkıyordu.
Yunanistan’da Venizelos’un iktidara gelmesiyle; sosyal, siyasi ve askeri alanlarda
köklü de i iklikler gerçekle ti. Ba bakan Eleftherios Venizelos’un Megali dea u runa
ortaya koydu u program ise öyle idi:
1. Ege Denizi, bir Yunan Denizi olacak,
2. ki kıtaya uzanan ve be denize açılan Yunanistan gerçekle tirilecek,
3. Bizans Grek mparatorlu u kurulacaktır.64
Ülkesinde olumlu kamuoyu yaratmı olan Yunan Ba bakanı, Megali dea u runa,
ba ta ngiltere olmak üzere, tilâf Devletleri’nin hizmetine girmi , böylece bu kavramı
ilk defa bölgesel ve milletler arası antla malara dayalı somut bir hedef durumuna
getirmi tir.65
Venizelos; Megali dea’yı hayata geçirmek için uygun fırsatı 1912 Balkan Sava ı
ile yakaladı.
Ba ımsızlı ını kazanmasından itibaren topraklarını Türkler aleyhine geni letme
çabası içinde olan Yunanistan, 1912 A ustos’undan itibaren Osmanlı sınırına asker
yı maya ba ladı. Karada , Bulgaristan ve Sırbistan ile ba layan Birinci Balkan
Sava ı’na 19 Ekim’de Yunanistan da dâhil oldu. Kısa sürede Selanik, Bozcaada, Limni,
Semadirek ve Ta oz’u ele geçirdi. Sava , 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antla ması ile
sona erdi. 29–30 Haziran 1913’te Bulgaristan’ın, Sırplar ile Yunanlılara saldırısı
sonucu ba layan kinci Balkan Sava ı da 10 A ustos 1913’te imzalanan Bükre
Antla ması ile sonuçlandı. Kısaca Yunanistan, Balkan Sava ları sonunda 1 Aralık
1912’de ilhak etti i Girit Adası, Güney Epir, Selanik ve Ege Adaları ile topraklarını 65
000 kilometrekareden 118 000 kilometrekareye, nüfusunu da 2 666 000’den 4 363
000’e yükseltmi tir.66
Balkan Harbi’nin sonundaki zafer sarho lu u ile Venizelos, Türkiye üzerinde
gelecekteki emellerini öyle açıklıyordu: “ Yalnız, yeni Yunanistan’ın yeni vilayetlerini
iyice tanzim ve te kil edildi i zaman, krallık sükûnete döndükten sonra, ancak vakit,
durum ve artlar müsait olursa, daha uzaklara bakabiliriz. ”67

64
Türsan, a.g.e., s. 45.
65
Hatipo lu, a.g.e., s. 59.
66
a.g.e., s. 59.
67
Jean Levh, Daima Hilekâr, çev. Ali Re at, c. I, Kanaat Kütüphanesi, stanbul, 1339, s. 126.
XX nci yüzyıl ba larında hızla geli en sanayile menin getirdi i sömürgecilik
faaliyetleri, silâhlanma yarı ını ba latmı , milliyetçilik fikirleri de devletlerarası
ili kileri do rudan etkilemeye ba lamı tı. Bu endüstri sömürge rekabeti bir süre sonra
had safhaya ula mı ve bloklar arasında Birinci Dünya Sava ı’nın çıkmasına yol
açmı tır.
Osmanlı Devleti 1914 Ekim’inde Almanya’nın liderli ini yaptı ı ttifak Devlet-
lerinin yanında sava a katıldı. Sava Avrupa’da geni leyerek devam ederken ngiltere
ve Fransa 1915 yılının Ocak ayında Çanakkale’ye yüklenmeye karar verdiler. Bu ana
kadar tarafsız kalan Venizelos, Yunanistan’a Türk topraklarından parlak tavizler
verilirse sava a girebileceklerini bildirmi tir.68 Buna kar ılık Müttefikler de
Yunanistan’a zmir ve bölgesini vaat ederek kendi saflarında harbe katılmaya davet
etmi lerdir.69 Ancak Venizelos’un Yunanistan’ı sava a sokma dü üncesi Kral
Konstantin tarafından kabul edilmemi ve Venizelos 6 Mart 1915’te istifa etmi tir.
Hemen ertesi gün düzenledi i bir basın toplantısında Venizelos, “ Kral Konstantin’in
Yunan milletinin eline bin yılda geçecek önemli bir fırsatı reddetti ini, tilaf
kuvvetlerinin birkaç güne kadar stanbul’a girece ini ancak kral yüzünden Yunan
bayra ının stanbul’da dalgalanamayaca ını ”70 ileri sürmü tür.
Kısa aralıklarla Yunanistan’da iktidar koltu una gelen Venizelos 27 Haziran
1917’de Atina’da yeniden ba bakan olarak göreve ba lamasından sonra 1 Temmuz
1917’de Osmanlı Devleti’ne sava ilân etmi tir.71 Artık Yunanistan sava ın içinde idi
ve Osmanlı Devleti’nin sava sonrasındaki payla ımına katılabilecekti.
1914–1918 yıllarında devam eden Birinci Dünya Sava ı, 1918 yılı içinde ttifak
devletleri ile ayrı ayrı yapılan ate kes antla maları ile sona erdi. Bu arada Osmanlı
Devleti de bir i gal ve payla ımın belgesi olan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros
Mütarekesi’ni imzalayarak sava tan çekildi.

H. Mondros Mütarekesi’nden Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurulu una Kadar


Türk – Yunan li kileri

Osmanlı Devleti’nin bir i gal ve payla ma belgesi özelli ini ta ıyan Mondros
Ate kesi’ni 30 Ekim 1918’de imzalanmasının hemen arkasından, Türk yurdu tilâf
devletleri kuvvetleri tarafından i gal edilmeye ba lanmı tır. 13 Kasım 1918’de ise tilâf
68
Yusuf Hikmet Bayur, Türk nkılâbı Tarihi, c. III, Ankara, y.y., 1955, s. 563.
69
Armao lu, a.g.e., s. 607.
70
Hatipo lu, a.g.e., s. 64.
71
Bayur, a.g.e., s. 569–570.
devletleri donanması stanbul’a gelmi ve Müttefik yüksek komiserleri ehre
yerle mi lerdir. Bu arada özellikle Rumlar stanbul, Ege, Rumeli ve Do u
Karadeniz’de Türkleri taciz etmeye ba lamı lardır. Bunlar do rudan do ruya
Venizelos’tan talimat alan Mavri Mira adlı bir cemiyet tarafından yönetilmi tir.72
Mondros Mütarekesi’nin Osmanlı Devleti’ne getirdi i a ır durumdan en önce Rum
Patrikhanesi faydalanmaya kalkı mı tır. Anadolu’da Rumlar’ın Türklere kar ı
tecavüzkâr hareketleri devam ederken, stanbul’daki Fener Patrikhanesi de bo
durmamı tır. Patrikhane Yunan yayılmacılı ına yardımcı olmak amacıyla Etniki
Epitropia ( Millî Komite ) adı verilen bir örgüt kurmu tur. “ Kurtarılmamı Helenlerin
Merkez Komitesi ” diye de anılan bu örgüt, kısa zamanda Avrupa’da ve Osmanlı
ehirlerinde te kilatlanmı tır.73 Patrikhane, aynı zamanda tilaf Devletleri yöneticilerine
gönderdi i yazılarla bütün Türkiye’nin i gal edilmesini de istemi tir. Ayrıca, Rum
okullarında Türkçenin okutulmasını da yasaklayan patrik, tilâf Devletlerinin yüksek
komiserliklerinden Osmanlı Ordusu’nda hizmette bulunan Rum asıllı askerlerin serbest
bırakılmaları için de giri imde bulunmalarını istemi tir. Gerçekte Rumlar,
ibadethaneler, okullar vb. konularda Osmanlı Devleti’nin sa ladı ı serbestlikten
yararlanarak buraları silâh depoları hâline getirmi ler ve i gal için gelecek Yunan
askerlerini beklemi lerdir. Bu fırsat onlara, barı artlarını görü mek ve belirlemek
üzere 12 Ocak 1919’da toplanan Paris Barı Konferansı’nda verildi.
Konferansta Venizelos, Kuzey Epir, Trakya ( Çatalca’ya kadar ), Mente e adaları,
Gökçeada, Bozcaada, zmir ve havalisi ile Ayvalık’ı içine alan toprakları ilk plânda
istiyor, Kıbrıs konusunda temkinli davranarak ngiltere’yi de ürkütmek istemiyordu.74
Venizelos’un amacı, Paris’ten büyük Yunanistan’a giden yolda gereken vizeyi
koparmaktı. Yunan toprak talepleri, Venizelos tarafından 3–4 ubat 1919 tarihinde dile
getirildi. Sonuçta, 14 Mayıs 1919 günü yapılan görü melerde Anadolu’nun ngiliz,
Fransız, talyan ve Yunan Devletleri arasında nasıl bölünece ine dair plân son eklini
aldı ve 15 Mayıs 1919’da koçba ı olarak öngörülen Yunan kuvvetlerinin zmir’e ayak
basmaları ile uygulanmaya konuldu.75
15 Mayıs 1919 günü Yunan askerleri, Rumların sevinç gösterileri arasında zmir’e
çıktı. zmir’in, tilâf Devletleri tarafından Yunanlılara i gal ettirilmesi Türk Milleti’nin

72
Tansel, a.g.e., s. 31.
73
Hatipo lu, a.g.e., s. 76.
74
a.g.e.,s. 81.
75
Sina Ak in, Paris Barı Konferansı’nın Yunanlıları zmir’e Çıkarma Kararı,
Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, ATASE Yayınları, 1986, s. 174–
188.
yüre inde derin bir yara açmı , fakat o nispetle de Türklerin mücadele azmini
kamçılamı tır. Paris Barı Konferansı’nın öngördü ü bu i gal yeni sava tohumlarının
da ekilip, filizlenmesine yol açmı ve Türk Kurtulu Sava ı’nı ba latmı tır. zmir’den
sonra Ege bölgesinde içerilere do ru yayılmaya ba layan Yunan i gali kar ısında Türk
direni i de ba lamı tır. Bu arada yerli Rumlar ile Yunanlılar i gal kuvvetleri ile i
birli i yapmaktan da geri kalmamı lardır.
15 Mayıs 1919’daki i galle ba layan gergin hava ve Yunanlıların zmir’i alarak
Anadolu’ya sarkmaları, Türklerin daha önceden çe itli bölgelerde muhtemel i gallere
kar ı koymak amacıyla kurmu oldukları te kilâtlarla ba layan Millî Mücadele’ye hız
kazandıracak; Mustafa Kemal Pa a’nın Samsun’a çıkıp çalı malara ba laması da Türk
milletinin ya ama azmini dünyaya duyurup ispat etmesini sa layacaktı. Böylece; Türk
– Yunan mücadelesi yeni bir safhaya geçecek, batılıların hiç tasavvur edemedikleri
boyutlara eri ecek ve nihayet Yunanistan’ın Megali dea’sı ve onun mimarlarından biri
olan Eleftherios Venizelos’un güttü ü saldırgan ve yayılmacı politikalar için de sonun
ba langıcı olacaktı.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Pa a, 24–25 Mayıs’ta Havza’ya
geçti. Havza’da bir bildiri yayınladıktan sonra Amasya’ya geçen Mustafa Kemal Pa a,
burada “ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti te kil ederek Millî Mücadele’nin ilk resmi belgesi
olan ” Amasya Tamimi”ni yayınlamı tır.
Amasya Tamimi, ülkenin ve milletin büyük bir tehlike kar ısında bulundu unun
te hisi, bu durum kar ısında ne yapılması gerekti inin kesin hatlarla ilk adımının
belirlenmesi ve böylece “ millî irade ” kavramına i lerlik kazandırması açısından büyük
önem ta ımaktadır.
23 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal Pa a’nın ba kanlı ında Erzurum Kongresi ve
4 Eylül 1919’da da Sivas Kongresi toplandı. Bunların sonucunda Anadolu davasını
yürütecek olan “ Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ” ve onun “ Heyet-i
Temsiliye’si ” olu turulmu tur. Heyeti Temsiliye ba kanlı ına seçilen Mustafa Kemal
ve arkada ları 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmi tir.
Mondros Mütarekesi’ni takip eden bu dönemdeki geli meler, bu mütarekenin i gal
niyetiyle düzenlendi ini, bu i gallerin Türk ülkesini bölmek amacını ta ıdı ını, aciz
kalan stanbul Hükümeti’nin ba arılı olmayaca ını ortaya koymu ve nihayet, Türk
milletinin suskun kalmayaca ını, hürriyet ve ba ımsızlı ı için mücadele edece ini
göstermi tir.
Son Osmanlı Meclis-i Mebusân 28 Ocak 1920’de toplanarak Mustafa Kemal ve
arkada larının 20–22 Ekim 1919’da Amasya’da stanbul Hükümeti’ne dayattırdı ı
Misak-ı Millî’yi kabul etti. Bunun üzerine; 16 Mart 1920’de stanbul, ngilizler
tarafından resmen i gal edilmi ve yakalanan mebuslar Malta’ya sürülmü tür. Bu
durumda, milletin sesini dile getirecek bir kurumun te kili gerekiyordu. Mustafa Kemal
Pa a’nın “yaptırımı oldukça üstün bir meclis”in Ankara’da toplanaca ını bildiren
tamimi ile 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi açıldı.
Anadolu’daki millî hareketin giderek büyümesi kar ısında tilâf devletleri barı
antla masının zaman geçirilmeden hazırlanması gerekti ini dü ünmeye ba ladılar. 21
Ocak 1920’de sona eren Paris Konferansı’ndan sonra 12 ubat–10 Nisan 1920 arasında
Londra Konferansı ve 26 Nisan 1920’de sona eren San Remo Konferansı
gerçekle tirilmi tir.
Barı artlarının Türklere zorla kabul ettirilerek uygulanmasını dü ünen Venizelos,
14 Haziran’da Londra’ya giderek, Anadolu’da asayi i ve barı antla masının imzasını
sa lamak için Yunan birliklerinin ileri harekâta giri ebileceklerini tilaf devletlerine
kabul ettirmi tir.76 Yunan kuvvetleri 22 Haziran 1920’de genel taarruza geçerek Bursa,
Balıkesir, U ak, Ala ehir ve Nazilli’yi ele geçirdikten sonra 9 A ustos’ta durdular. 10
A ustos 1920’de ise Damat Ferit Pa a ba kanlı ındaki Osmanlı heyetinin katıldı ı Sevr
Barı Antla ması imzalanmı tır.
Ba bakan Venizelos ülkesine kazandırdı ı bu ba arıların sarho lu u içinde,
yeniden daha güçlü olarak iktidara gelmek amacı ile 14 Kasım 1920’de yaptırdı ı genel
seçimleri kaybetmi tir. 17 Kasım’da istifa eden ba bakan ülkeyi terk ederek Fransa’ya
gitmi tir.77 19 Aralık’ta Yunanistan Kralı Konstantin ba bakanlık görevini
a vermi tir.78 Bu yeni yöneticiler de Anadolu harekâtının
Nikoloas Kallogeropulos'
ba arılı olaca ına inanmı lardı.
Do u Anadolu'
da ise, Kazım Karabekir komutasındaki Türk birlikleri, 28 Eylül’de
Ermenileri büyük bir yenilgiye u rattılar. 2–3 Aralık 1920’de Gümrü Barı
Antla ması’nın imzalanması ile de bu cephenin kapanması sa lanmı tır.79
1921 Ocak ayında Büyük Millet Meclisinin düzenli ordusu, Yunanlıların kı kırttı ı
Çerkez Ethem’in isyan hareketini bastırmak üzere harekete geçmi ken, Yunanlılar 6
Ocak 1921’de Eski ehir’e do ru saldırıya geçmi ler, ancak 11 Ocak’ta ma lûp olarak
geri çekilmek zorunda kalmı lardı. Birinci nönü Zaferi’nin sonucunda tilâf devletleri
Londra’da ( 21 ubat–12 Mart 1921 ) bir konferans toplamaya karar vermi lerdir. Bir

76
Yulu Tekin Kural, Yunanistan’ın Küçük Asya Macerası, Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri,
Ankara, ATASE Yayınları, 1986, s. 411.
77
a.g.e., s. 412.
78
Hatipo lu, a.g.e., s. 119.
79
Tarakçıo lu, a.g.e., s. 108.
sonuç alınmadan da ılan konferansın ardından Yunanlılar, 23 Mart 1921’de ikinci
saldırıya geçmi , 1 Nisan’da sonuçlanan kinci nönü Muharebesi ile Yunanlılar bir kez
daha geri çekilmek zorunda kalmı lardır. Bu yenilgiden ders almayan Yunanlılar
Türklere son darbeyi vurmak amacıyla ngilizlerin de yardımı ile 14 A ustos’ta
Sivrihisar’ı i gal ederek Sakarya’ya do ru ilerlemeye devam etmi lerdir. Afyon,
Kütahya, Eski ehir ve Sivrihisar’ın da dü mesiyle Yunan Ordusu Ankara’ya çok
yakla mı tır. Polatlı ve Haymana’ya kadar ilerleyen Yunan kuvvetleriyle Türk
kuvvetleri arasında iddetli çarpı malar olmu , ancak 23 A ustos–13 Eylül 1921
Sakarya Meydan Muharebesi’nde yenilen Yunanlılar geri çekilmeye ba lamı tır. 13
Eylül 1921 günü Sakarya Nehri’nin do usunda artık hiçbir Yunan askeri kalmamı tı.
Batılı devletlerin ortaya çıkardı ı “ ark meselesinin ” öngördü ü “ Türk’ü
Anadolu’dan atmak ” fikir ve eylemine Sakarya’da dur denilmi ti. Bu aynı zamanda,
Yunan Ordusu’nun saldırı kudretini kıran, daha sonraki felaketini hazırlayan ve Yunan
Milleti’nin galibiyet ve zafer inancını, büyük Yunanistan beklentisini yok eden bir
meydan sava ı olmu tur.80
Yunanlıların 15 Mayıs 1919’da ba lattıkları “ Anadolu seferi ” 1922 A ustos’una
gelindi inde “ Anadolu macerası ”na dönü mü tür.
Nihayet 26 A ustos 1922’de ba layan Büyük Taarruz, 30 A ustos günü
Dumlupınar’da be Yunan Tümenini hareketsiz hâle getirmi , takip ve imha harekâtı ile
üç yıl önceki kara bulutlar bu defa Yunan Ordusu’nun üstüne inmi tir. 9 Eylül 1922’de
kahraman Türk Ordusu zmir’e girerek Yunanlıların Büyük Yunanistan hayallerini Ege
Denizi’nin derin sularına gömmü tür. Böylece “ Küçük Asya ” plânı hezimetle sona
ermi tir.
3–11 Ekim 1922 tarihleri arasında tilâf Devletleri ile Yunanistan ve Türkiye’nin
katıldıkları Mudanya Konferansı’nda ise Do u Trakya, Bo azlar ve stanbul’un
gelece i konuları görü ülmü tür. Nitekim 11 Ekim 1922 günü Türkiye adına smet
Pa a, ngiltere’den General Harrington, Fransa’yı temsilen General Charpy ve talyan
Generali Monbelli tarafından Mudanya Mütarekesi imzalanmı tır. Bu mütarekeye
Yunanistan’ın stanbul Büyükelçisi Sinopulos, ancak 14 Ekim 1922 günü imza koymu
ve Do u Trakya’nın da Yunanlılarca bo altılması sa lanmı tır.

80
Hatipo lu, a.g.e., s. 129.
B R NC BÖLÜM
TÜRK – YUNAN L K LER N N ARKA PLANI:
K NC DÜNYA SAVA I SÜREC NE YANSIYAN GEL MELER

I. Lozan Antla ması

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milletler toplulu unda ba ımsız ve yeni bir


devlet olarak hukukunu belirleyen diplomatik zaferi; Lozan Barı Antla ması’dır. Bu
özelli inden dolayı Lozan Antla ması Türk Cumhuriyet tarihinde milat olarak kabul
görmektedir.
Lozan Antla ması, ilki 21 Kasım 1922 – 4 ubat 1923 ( iki buçuk ay ), ikincisi de
23 Nisan 1923 – 24 Temmuz 1923 ( üç ay ) tarihleri arasında olmak üzere iki dönemde
toplanmı tır. Lozan’da Türkiye'
yi ba delege olarak smet nönü, delegeler Sa lık
Bakanı Dr. Rıza Nur ve Maliye Bakanı Hasan Bey ( Saka )’ler, 21 danı man, 2 basın
danı manı, 1 genel sekreter, 1 tercüman ve 8 sekreterin üye oldu u 36 ki ilik kalabalık
bir heyet temsil etmi tir. Kongreye ayrıca Türkiye’den 11 gazeteci katılmı tır.81 Ankara
Hükümeti, konferansa giden heyete 14 maddelik bir talimat vermi tir:
1. Do u Sınırı: Ermeni Yurdu söz konusu olamaz, olursa görü meler kesilir,
2. Irak Sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul illeri istenecek,
konferansta ba ka bir durum ortaya çıkarsa Hükümetten talimat alınacak,
3. Suriye Sınırı: Bu sınırın düzeltilmesi için çalı ılacak ve sınır
öyle olacaktır:
Re’si bn Hani’den ba layarak Harim, Müslimiye, Meskene, Fırat yolu, Derizor, Çöl ve
nihayet Musul ili güney sınırına ula acak,
4. Adalar: Duruma göre davranılacak, kıyılarımıza çok yakın olan
adalar ülkemize katılacak, olmazsa Ankara’dan sorulacak,
5. Trakya Sınırı: 1914 sınırının elde edilmesine çalı ılacak,
6. Batı Trakya: Misak-ı Milli maddesine göre plebisit istenecek,

81
Dr. Rıza Nur, Joseph C. Grew, Lozan Barı Konferansı’nın Perde Arkası, stanbul, Örgün Yayınevi,
2003, s. 9–10.
7. Bo azlar ve Gelibolu yarımadası: yabancı bir askeri kuvvet
kabul edilemez, bu yüzden görü meleri kesmek gerekirse önceden Ankara’ya
bilgi verilecek,
8. Kapitülasyonlar: Kabul edilemez, görü meleri kesmek gerekirse
gereken yapılır,
9. Azınlıklar: Esas; mübadeledir,
10. Osmanlı Borçları: Bizden ayrılan ülkelere payla tırılacak,
Yunanistan’dan alınacak tamirat bedeline kar ılık olarak sayılacak, olmazsa 20
yıl ertelenecek. Duyun-ı Umumiye daresi kaldırılacak, zorluk çıkarsa
Ankara’dan sorulacak,
11. Ordu ve donanmaya sınırlama konması söz konusu olamaz,
12. Yabancı kurulu lar yasalarımıza uyacaklar,
13. Bizden ayrılan ülkeler için Misak-ı Milli’nin ilgili maddesi
geçerlidir,
14. slam cemaat ve vakıflarının hakları, eski antla malara göre
sa lanacaktır.82
Ba bakanlık kararı olan bu talimatın 4, 5, 6, 9 ve 10 ncu maddeleri Yunanistan’la
sorunlara ili kin idi. Mustafa Kemal, özellikle Rum Patrikhanesi’nin de yurt dı ına
çıkarılmasını istiyordu.
Konferansta üç ana komisyon olu turulmu tur. Bunlar:
1. Topraklara, askerli e ve Bo azlara ili kin i ler komisyonu,
2. Ekalliyetler ( azınlıklar ) komisyonu,
3. Malî, iktisadî ve hukukî i ler komisyonlarıdır.83
Konferans tutanakları; 5 ciltte toplanmı , Türkçe 2255 sayfadan olu mu tur.
Bütünü 143 madde olan Lozan Antla ması; 1 barı antla ması, 5 sözle me, 1 uzla ma, 9
protokol ve beyanname ile 16 bölümdür. lk önce Türk delegelerinin imza attı ı
antla mayı, sırası ile ngiltere, Fransa, talya, Japonya, Yunanistan, Romanya,
Bulgaristan, Belçika ve Portekiz delegeleri imzalamı lardır.84
Lozan Barı Antla masının önemini üç ana ba lıkta açıklamak mümkündür:
1. Lozan bir e itlik belgesidir. Mondros Ate kes Antla ması ve Sevr Antla ması
dikkate alındı ında bir dayatmacılık ile kar ı kar ıya bırakılan devlet yönetimi,
Lozan’da dünya devletlerinin ço unluklu katılımı ile e it artlarda, kar ılıklı
görü melerle bir uzla ma metnine imza atmı lardır.
82
Bilal im ir, Lozan ve Ça da Türkiye’nin Do u u, Ankara, nönü Vakfı, 1994, s. 26.
83
Nur, Grew, a.g.e., s. 23–24.
84
Cemil Bilsel, Lozan, c. II, stanbul, Sosyal Yayınları, 1998, s. 498–517.
2. Lozan bir ekonomik ba ımsızlık belgesidir. Bu yönü ile de milli ekonominin
olu turulmasının ilk adımıdır. Kapitülasyonların kaldırılması, Duyun-u Umumiye
borçlarının ödenmesinin bir plan dâhilinde karara ba lanması Türk Devleti’nin dı a
ba ımlılıktan kurtulmasını öngören ekonomik alt yapıyı olu turmasına sa lam bir zemin
hazırlamı tır.
3. Lozan bir siyasal ba ımsızlık belgesidir. Sınırları dünya devletleri tarafından
genel kabul görmesi ile bir antla ma metni tarafından yazılı ba ıtlara aktarılmı devletin
3 ay sonrasında cumhuriyet yönetimi eklinde kurulması gerçe ini sa lamı tır. Asıl
önem ta ıyan nokta ise budur.

A. Sınırlar ve Toprak Sorunları

Birinci komisyonda; öncelikli olarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınır,


toprak sorunları, ülke ve askerlik sorunları ile sonrasında Trakya ve Kuzey Ege Adaları
olmak üzere iki konu ele alındı.

1. Trakya Sınırı

Komisyonun 22 Kasım tarihli toplantısında ilk kez Trakya Sınırı görü üldü. Bu
sırada smet Pa a, Türkiye’nin Do u ve Batı Trakya’ya ili kin isteklerini üç madde
halinde bildirdi:
a. Devletler, Edirne de içinde olarak Do u Trakya’nın Türkiye’ye geri
verilmesini 24 Eylül 1922 tarihli notalar ve Mudanya Ate kes Antla ması ile zaten
kabul etmi lerdir. Eski Edirne ehri Meriç Irma ı’nın sol kıyısında kalmaktadır.
Edirne’nin geri verilmesi, bu kısmın da verilmesini ve açıkça Edirne’den
bahsedilmesinin Edirne istasyonunun ve Karaa aç mahallesinin de, bu yerlere ait
çiftliklerinin de Edirne ile beraber Türkiye’ye verilmesini gerektirir.
b. Edirne Türkiye’ye verilince, bu ehri stanbul’a ba layan demiryolunun
Kuleliburgaz – Mustafa Pa a kısmının bulundu u toprakları da geri verilmesi
gerekmektedir.
c. Meriç Irma ı’nın batısında, istenilen topraklarda, halkın ço unlu u Türk’tür.85
Bu son maddeden “ Batı Trakya’da plebisite ba vurulaca ının ” kozu oynanmı tır.

85
Bilsel, a.g.e., s. 175.
Müttefikler tarafından desteklenen Venizelos ise, Yunanistan’ın hatalarını
çekti ini, bir müttefik olarak görevlerini yaptı ını ifade etmi ve Türk görü lerine kar ı
Yunanistan’ın görü lerini u ekilde belirtti:
a. Trakya’da Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınır Meriç Irma ı olmalıdır.
b. Batı Trakya konusunda Türkiye’nin herhangi bir söz hakkı olamaz.
Lozan Konferansı’nın ilk a amasında Türkiye, 1913’te terk etmi oldu u Batı
Trakya hakkındaki isteklerini müttefiklere kabul ettiremeyece ini anladı. Trakya
sınırını; askersizle tirmek artı ile Meriç Irma ı olacak ekilde kabul etti.
Lozan Barı Antla masının ikinci maddesi Yunanistan ile Türkiye arasındaki
Trakya sınırının Meriç Irma ı’nın akı yolu oldu unu belirtir. Trakya sınırına ili kin
sözle meye göre de, Türkiye’nin Bulgaristan ve Yunanistan ile olan Trakya sınırının iki
yanındaki toprakların yakla ık 30 kilometre geni li indeki bir eridin askerden
arındırılması öngörüldü.86 31 Temmuz 1938 tarihli antla ma ile Trakya sınırı için
getirilen bu düzenleme kaldırılacaktır. Bu tarihten itibaren Trakya Sınırına li kin
Sözle menin hükümleri geçersiz sayılacak ve Trakya sınırının askersizle tirilmesine
son verilecekti.

2. Kuzey Ege Adaları

Bizans egemenli inde “ Ege Adaları ” denilen, Osmanlılar tarafından “ Cezayir-i


Bahr-i Sefid ” içinde de erlendirilen, Avrupa kaynaklarının “ Güney Sporadlar ”
dedi i, 1912 talyan i galinden sonra “ Dodecanes – Oniki Ada –” olarak anılmaya
ba lanan Mente e Adaları, tarihimize de bu i gal ile birlikte girmektedir.
Türk tarihindeki önemli yerlerini Osmanlı mparatorlu u döneminde kazanan bu
adalar, bu özelli ini co rafî konumlarına borçludurlar. Bu co rafi konum, Güneybatı
Anadolu’nun güvenli i ile do rudan ili kili oldu u gibi, kuzey – güney ve do u – batı
yönündeki deniz ula tırma yolları üzerindeki etkisiyle de kendisini ortaya koymaktadır.
Bu konumları dikkate alındı ında, Mente e Adaları stratejik bir özelli e sahip
bulunmaktadırlar.
Karadeniz; Sultan II nci Mehmet döneminde, Osmanlı Devleti’nin egemenli ine
girmi ti. Ege Denizi’ne ise Sultan I nci Süleyman döneminde açılarak yüz yıllık bir
sürede Girit dı ındaki bütün adalar ele geçirilmi ti. Son olarak Barbaros Hayreddin
Pa a tarafından Kerpe ve Ka ot Adaları’nın alınması ve Ege’nin bir Türk gölü hâline

86
Baskın Oran, Türk Dı Politikası, c. I, stanbul, leti im Yayınları, 2004, s. 327.
getirilmesi ile Mente e Adaları 400 yıla yakın bir süre Osmanlı mparatorlu u’nun
egemenli i kalmı tır.
Yine de dikkati çeken nokta, adalarda Türk nüfusun ço unlu a geçememesidir.87
Bunun nedeni, Osmanlıların egemenlikleri altındaki bölgelerde bilinçli ve sistemli bir
Türkle tirme siyaseti uygulamamalarından dolayı Mente e Adaları’na da yeterli sayıda
resmî görevli dı ında kimsenin getirilmemesidir.88 Sürgünlerin bir yerle tirme yöntemi
olarak kullanıldı ı89 bilindi ine göre, bu noktada, adalar için böyle bir uygulamanın
dü ünülmemi olmasının mümkün oldu una i aret etmek gerekiyor. Di er yandan, pek
verimli olmayan bu adaların, bu arada Rodos ve stanköy’ün de Türk halkını fazla cezb
etmemi oldu u90 gözlerden uzak tutulmamalıdır. Osmanlı mparatorlu u’nun temel
kurumu olarak yüzyıllar boyunca görevini sürdüren tımar sistemi, topra a ba lı bir
toplumun, üstelik çok verimli olmayan adalara göç etmesini veya ettirilmesini
destekleyen bir özelli i ta ımamaktadır. Burada önemle üzerinde durulması gereken
husus; 1947 Paris Antla ması ile Yunanistan’a verilmeleri sırasında, bu bölgedeki Rum
nüfusun ço unlu unun hâkim unsur olarak rol oynamasıdır.
XIX ncu yüzyılın ba larından itibaren Yunanistan’ın ba ımsızlı ını elde etmesine
ba lı olarak yitirilmeye ba lanan Ege Adaları’ndan Mente e bölümünün gelece i,
Lozanlarda çizilmi tir. Yakla ık 400 yıl Türk egemenli inde kalmı ve 1911–1912
Osmanlı – talyan Sava ı sırasında, bir ay gibi kısa bir sürede talya tarafından ele
geçirilen Mente e Adaları’nın sonu, oldukça a ırtıcıdır. Burada gerçeklere ı ık tutması
açısından; gerek XVI ncı yüzyılda ve gerekse, XIX ncu yüzyılda bu sonuca ula tıran
unsur donanmadır. Ne yazık ki, aradan geçen üç yüzyılda Osmanlı mparatorlu u artık
Ege Denizi’ne kolayca açılamamaktadır.
Osmanlı – talyan Sava ı sonunda imzalanan 1912 Lozan Antla ması ile
Osmanlılara bırakılan, ancak öncelikle Trablusgarp’ın teslim olması artı ile
talyanların elinde kalmaya devam eden Mente e Adaları’nın bu dönemdeki durumu
dünya devletleri tarafından da önemli görülmektedir. talya, bu adaları i gal etmeden
önce Çanakkale Bo azı’nı zorlamı , Osmanlı mparatorlu u’nun bo azı kapatması
olasılı ı kar ısında çıkarları zedelenecek olan di er devletlerin itirazı üzerine bu gi-

87
Cemalettin Ta kıran, Türkiye ve Oniki Ada, Silâhlı Kuvvetler Dergisi, sayı 345, Ankara, Temmuz
1995, s. 23.
88
a.g.m.; s. 23.
89
Ömer L. Barkan, Osmanlı mparatorlu u’nda Bir skân ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Sürgünler, .Ü. ktisat Fakültesi Mecmuası, c. XV, no. 1–4, stanbul, Ekim 1953-Temmuz 1954, s. 214.
90
erafettin Turan, Rodos ve On ki Ada'nın Türk Hâkimiyetinden Çıkı ı, Belleten, TTK Basımevi,
Ankara, Ocak 1965, s. 80.
ri iminden vazgeçmi tir. 29 Nisan 1912 tarihinde ngiltere Bahriye Bakanlı ı’ndan
Osmanlı Dı i leri Bakanlı ı’na yazılan yazıda bir di er nedene de yer verilmektedir:
“1. ngiliz amiralli i, uzun yıllardan beri Do u Akdeniz’de ngiliz çıkarlarının
büyük deniz güçlerince tehdit edilmemesi, bunun için de Malta’nın do usunda hiçbir
büyük denizci devletin toprak i gal etmemesi ve üs kurmaması politikasını izlemi tir.
Türk Donanması’nın 1827 Navarin Sava ı’ndan sonra etkisiz kalması ve Yunan
Donanması’nın da küçük çapta olmasından dolayı yetersizli i, ngiliz deniz politikasını
etkilememi tir.
2. Türkiye’ye baskıda bulunmak için Ege’deki adaların bazılarının zaman
zaman çe itli devletlerce i gal edildi i görülmü se de bu i galler hep geçici olmu tur.
imdi ise talya’nın bazı Ege Adaları’na temelli el koyma olasılı ı belirmi tir.
3. Bu adaların co rafî durumları öyledir ki; bunlara egemen olan bir devlet,
Do u Akdeniz ve Karadeniz ticaretini kontrol eder ve ngiltere’nin Mısır’daki
durumunu tehdit eder. Bu adalara egemen olan, Türkiye için de sürekli bir tehdit olur.
Tersine, bizim dü manımızla Türkiye'
nin birle mesi hâlinde bu adalar, Mısır’a Türk
askeri ta ınması için büyük bir kolaylık sa lar.
4. Böyle bir tehlikeye kar ı ngiltere’nin Akdeniz’de büyük bir filo bulundurması
gerekir. Ancak, ngiliz donanması hâlen Kuzey Denizi’nde tam üstünlü ü sa lamaya
yetmemektedir.
5. talya’nın Ege’de deniz üssü elde etmesi ngiltere’nin Mısır’daki durumunu
tehlikeye sokar, ngiltere’ye Karadeniz ve Do u Akdeniz ticaretinin kontrolünü
kaybettirir. Bu adalarda üslenen bir donanma, Karadeniz ticaretinin Bo azlar’dan
çıkı ını kontrol eder, öteki Avrupa ülkelerinin Bo azlar’dan geçi özgürlü ünü
tehlikeye sokar.
6. Bu bakımdan, ngiltere, talya’nın Ege Adaları’ndan herhangi birine egemen
olmasına kar ı iddetle direnmeli ve aynı zamanda Çanakkale Bo azı’nda geçi i
düzenleyen anla malara imza koymu öteki devletlerle de direni için birle melidir. ”91
Aynı ekilde Rusya’nın da, Ege Adaları’nın güçlü bir deniz devletinin eline
geçmemesini istedi i ve bu bakımdan Türkiye’ye iade edilmelerinde bir sakınca
görmedi i anla ılmaktadır.92
Anla ılmaktadır ki, yabancı devletler ve özellikle ngiltere’nin denizlerde kendisi
kadar güçlü devletlere tahammülü yoktur ve bu tahammülsüzlük Kraliçe I nci Elizabeth
döneminden ba layarak sürmektedir. Akdeniz’e de bu tarihlerde giren ngiltere,

91
Bilal N. im ir, Ege Sorunu, Belgeler (1912–1913), c. I, TTK Basımevi, Ankara, 1989, s. cvıı ve 202.
92
a.g.e.; s. cxvıı ve 244.
anla ılaca ı üzere, Karadeniz ve Do u Akdeniz’deki ticaretin kontrolü üzerinde
önemle durmakta, di er taraftan Mente e Adaları’nın Süvey Kanalı ve Mısır açısından
konumuna da büyük önem vermektedir. Burada vurgulanması gereken husus,
ngiltere’nin, deniz ilgi sahaları ve menfaatleri üzerinde büyük bir dikkatle durmakta
oldu udur. Aynı açıdan bakıldı ında, ngiltere’nin, Osmanlı donanmasının Navarin’de
yakılmasından büyük bir ho nutluk duydu u ve bu sava taki rolünün kendisini gurur-
landırdı ı görülmektedir.
ngiltere’ye göre 1912’de Türk Donanması çok önemsizdir. Zaten Çanakkale
Bo azı dı ına çıkmak niyetinde görünmeyen donanmada i e yarayan gemiler
Karadeniz’de ve stanbul yöresinde bulunmakta,93 Balkan Harbi sırasında da “
Donanmamız, gülünç bir ekilde saklambaç oynamaktadır. ”94 Gerçi Ege Denizi’ne hiç
çıkılmamı de ildir, fakat adaların bir deniz kontrolü sa lamak amacına yönelik
stratejik harekât alanı olmadıkları ve kısa süreli birer harekât merkezi olarak harbin
gidi i üzerinde etki yapabilecek bir özellik ta ımadıkları da açıkça bellidir.
Di er bir yönden, Do u Akdeniz ve Karadeniz ticareti açısından belirlenmi
bulunan ngiliz görü lerine kar ılık Osmanlı mparatorlu u’nun Mente e Adaları ile
ilgili görü lerine bakıldı ında, bu görü lerin Anadolu’nun ve Çanakkale Bo azı’nın
güvenli i üzerinde yo unla tı ı ve i in ticaret boyutunun gündeme gelmedi i
görülmektedir95 ki, i te bu noktada da deniz stratejisinin eksikli i kendisini
hissettirmektedir. Yine, Balkan Harbi yenilgisi üzerine Osmanlı mparatorlu u’nun
donanmayı ıslah etmek ve Ege’de Yunanistan’dan daha üstün bir donanma kurma
kararına varması, Prens Yusuf zzeddin Efendi’nin Donanma Müzesi defterine “
Gelece imiz donanmaya ba lıdır ” yazması96 da bu deniz stratejisinin eksikli ini
ortadan kaldırabilecek bir anlayı ve deniz stratejisi açısından önemli bir a ama
niteli inde görülmektedir.
Mente e Adaları, Balkan Harbi’ni izleyen Birinci Dünya Harbi ve Kurtulu Sava ı
süresince talyanlar’da kalmı ; burada hâkim görü ise, e er talyanlardan alınırsa
Yunanlılar tarafından ele geçirilebilecekleri korkusu olmu tur. Öyle ki; ttihat ve
Terakki üyesi Karasu Efendi, Roma’ya yaptı ı bir ziyarette, talyanlardan Osmanlıların

93
a.g.e.; s. cxxv ve 278 ( stanbul Büyükelçisi Sir G. Lowther’den Dı i leri Bakanı Sir. E.Grey’e 19 Ekim
1912 tarihli telgraf.)
94
a.g.e.; s. cxvıı ve 370 (Paris Büyükelçisi Rıfat Pa a’dan Hariciye Nazırı Gabriel Efendi’ye 27 Aralık
1912 tarihli telgraf.)
95
a.g.e.; s. ccvıı ve 595 (Hariciye Nazırı Said Halim Pa a’dan Londra Büyük Elçisi Tevfik Pa a’ya 10
Nisan 1913 tarihli telgraf.)
96
a.g.e.; s. ccxv ve 626.
elinde bulunan di er adaların da Yunanistan tarafından i galine engel olmaları için Ege
Denizi’ne birkaç harp gemisi göndermelerini istemektedir.
Mente e Adaları 1923 Lozan Antla ması’nda tekrar gündeme getirilecektir. Aslın-
da Sevr Antla ması’nda da talya’ya bırakılmı bulunan bu adaların, antla ma
tasla ında yine aynı devlete bırakılması plânlanmı tır. Ancak, Mente e Adaları’nın
durumu, Mondros Mütarekesi’nden önce tilâf devletleri tarafından i gal edilen ve
Lozan’da çözüme kavu turulacak di er Türk toprakları gibi olmayıp, bu adalar çok
daha önceleri i gal edilmi , i galleri ile ilgili görü meleri yapılmı , anla ma sa lanmı
ve adaların Türklere iadesi hukukî olarak yazılı bir ekilde garanti altına alınmı tı.97
Zaten Türk Hükümeti’nce 4 Ekim 1923’te Lozan Konferansı’nda müzakeresi yapılacak
meseleleri gösteren bir program da ilân edilmi ve bu programın 10 ncu maddesi olarak
“ Anadolu sahillerine yakın olan adalar ” belirtilmi ti ki, do al olarak Rodos ve
Mente e Adaları ile Meis bunlar arasında idi.98
Lozan Konferansı’nda bir bütün olarak Ege Adaları ile ilgili görü melerde, deniz
stratejisi açısından ders alınması gereken çok önemli hususlar bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi, Mente e Adaları dı ındaki adalar için yalnızca mroz, Bozcaada ve
Semadirek adaları üzerinde durulması, Limni’den söz bile edilmemesidir ki, bu tutum,
deniz ilgi ve menfaatlerimizin ne ölçüde önemsendi ini göstermektedir. Lord
Curzon’un Limni’nin unutulmu oldu unun anla ılması üzerine yapmı oldu u
konu malar,99 acı bir gerçektir.
Mente e Adaları, 1912 U i ( Lozan ) Antla ması ile zaten talya’ya verilmi ti.
Türkiye, Çanakkale Bo azı’nın a zını tıkayan adaları kaybetmeye tahammül edemezdi.
Mente e Adaları’nın 1912 yılında talya tarafından i galinden sonra, kesin olarak
elimize geçmesi fırsatına engel olan sebep, deniz kuvvetimizin eksikli i oldu u
anla ılmaktadır. Türkiye, birbirini izleyen sava lardan yorgun çıkmı , millî gücü çok
zayıflamı tı. Bu derece güçsüz bir Türkiye’nin, sava pahasına Mente e Adaları
üzerinde ısrar etmesi mümkün, ancak birkaç millik uzaklıkta da olsa o tarihlerde bu
görevi yerine getirebilecek bir donanması bulunmamaktaydı. Balkan Harbi’nin sürdü ü
sıralarda, ngiltere Bahriye Bakanlı ının kendi Dı i leri Bakanlı ına yazdı ı yazıda,
bunun bir nedenini açıklamakta idi: “ Türkiye’nin donanma için ek harcamalar yapması
yersizdir. Türkiye bir deniz devleti de il, artık bir kara devletidir. Büyük zırhlılar de il,
kıyı savunması için torpidolar satın alması daha uygundur. Türkiye’nin elinde
bulunacak büyük zırhlılar, ngiliz çıkarlarına daha büyük tehdit olur. Bu sebeplerle,
97
Ta kıran, a.g.e., s. 79.
98
Turan, a.g.e., s. 109.
99
Bilsel, a.g.e., s. 246.
Türkiye’yi büyük sava gemileri satın almaktan caydırma politikası gütmemiz gerekir.
”100
Türkiye, co rafi olarak Anadolu’ya ba lı oldu unu ve Anadolu’nun güvenli i ve
huzuru açısından büyük bir önem ta ıdı ını ileri sürdü ü bu adaları ikiye ayırmakta ve
konferansın 25 Kasım 1921 tarihli oturumunda u görü leri ileri sürmekteydi:
a. Karasuları içinde bulunan ve kıyıya çok yakın olan adalar, co rafi ve güvenlik
etkenlerinin ötesinde hukuksal zorunluluk olarak Türk egemenli inde kalmalıdır.
b. Büyük adalar konusunda ise;
(1) mroz ( mbros ) ve Bozcaada ( Tenedos ), büyük devletlerin 14 ubat 1914
tarihli ortak notaları ile Türk egemenli i altına konulmu tur. Bu sebeple aynı konuda
herhangi bir görü me yapmanın gere i yoktur.
(2) Semadirek ( Samothrace ) Adası’nın Türk kıyılarına ve Bo azlara yakınlı ı
nedeniyle Türk egemenli inde kalması gerekli ve hakkaniyete uygundur.
(3) Limni ( Lemnos ), Midilli ( Mityléné ), Sakız ( Chio ), Sisam ( Samos ) ve
Nikarya ( Nicaria ) Adaları büyük devletlerce Yunanistan’a bırakılmı olsa da Türkiye
bu kararı kabul edemez.
Yunanistan’ın bu adalara sahip oldu u takdirde, emperyalist emellerini
gerçekle tirmek için Anadolu açısından nasıl bir tehlike olu turdu unun son sava ta
ortaya çıktı ını belirten Türkiye, dünya barı ının sa lanması için adaların mutlak olarak
silahsızlandırılması gerekti ini vurguladıktan sonra, Kuzey Ege Adaları’nın
Yunanistan’ın egemenli ine bırakılmasına kar ı çıkarak, tarafsız ve ba ımsız bir siyasal
varlık olmaları gerektirdi ini ileri sürüyordu.
Yunanistan ise, uzun süreden beri kendi egemenli inde bulunan adaları,
haklarında henüz bir uluslararası antla ma yapılmamı adalardan ayırmak gerekti ini
belirttikten sonra, mroz ve Bozcaada dâhil uzun süreden beri Türkiye’ye ait olmayan bu
ikinci grup adalarda yeniden Türk egemenli inin kurulmasına u gerekçelerle kar ı
çıkıyordu:
a. Bu adalardan birço unda nüfusun tamamı Yunanlılardan olu maktadır.
b. Son askeri harekâtın da gösterdi i gibi Yunanistan; adaları kullanarak
de il, do rudan Yunanistan’dan zmir’e asker çıkarmı tır. Dolayısıyla,
bu adaların Türkiye dı ında bir devletin – Yunanistan’ın – elinde
bulunması Anadolu için do rudan bir tehdit olu turmamaktadır.
Müttefikler adına söz alan Lord Curzon, Türkiye’nin ileri sürdü ü tezleri
yanıtlarken, Girit örne i göz önünde tutulursa adalarda özerk bir yönetim kurulmasının

100
im ir, c. II (1913,1914), TTK Basımevi, Ankara, 1989, s. xvı ve 30 (10 Temmuz 1913).
sakıncalı oldu unu vurguladı. mroz, Bozcaada ve Semadirek’in kaderinin Bo azlar
konusu görü ülürken ele alınması, di er adaların askerden arındırılması konusunun ise
askeri uzmanlarca incelenmesini önerdi.
29 Kasım’daki oturumda, askeri uzmanların raporu incelendi ve Türk heyeti
tarafından dile getirilmemi olan Limni adasının da Bo azönü adası oldu u belirtilerek,
mroz, Bozcaada, Semadirek ve Limni’nin statüsünün Bo azlarla birlikte ele alınması
kararla tırıldı. Kuzey Ege Adaları’nın askerden arındırılması konusunda Askeri
Komitenin tavsiyesi olumlu kar ılandı.
Lozan Barı Antla ması’nın 12–14 ncü maddeleri Kuzey Ege Adaları’na ili kin u
düzenlemeyi getiriyordu:
12 nci madde “ mroz ve Bozcaada ve Tav an adaları dı ında, Do u Akdeniz
Adaları ve özellikle Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adaları
üzerinde Yunan egemenli i konusunda 17/30 Mayıs 1913 tarihli Londra
Antla ması’nın 5 nci ve 1/14 Kasım 1913 tarihli Atina Antla ması’nın 15 nci maddeleri
hükümleri uyarınca alınan ve 13 ubat 1914 tarihinde Yunan Hükümeti’ne bildirilen
karar, bu antla manın, talya’nın egemenli i altına konulan ve 15 nci maddede
belirtilen adalara ili kin hükümleri saklı kalmak üzere do rulanmı tır. bu antla mada
aykırı bir hüküm bulunmadıkça, Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan
adalar, Türk egemenli inde kalacaktır. ” demektedir. Dolayısıyla, Limni, Semadirek,
Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya ba ta olmak üzere Do u Akdeniz Adaları
Yunanistan’a verilmektedir. Yalnız, her ne kadar maddenin okunu undan kolayca
anla ılmıyorsa da, maddede ifade edilen antla malar nedeniyle, bu madde Yunanistan’a
verilen altı adayı dolaylı olarak silahsızlandırmaktadır. Limni ve Semadirek ise, ayrıca
bir de Lozan Bo azlar Sözle mesi’nin 4 ncü maddesinde do rudan
silahsızlandırılacaktır.
13 ncü madde; Anadolu kıyılarına çok yakın olup da Yunanistan’a bırakılan
Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Adaları konusunda Türkiye’ye bir ödün vermekte ve
buraları bu defa do rudan silahsızlandırmaktadır. Bu maddeye göre;
“ 1. Bu adalarda hiçbir deniz üssü kurulmayacak, hiçbir istihkâm
yapılmayacaktır.
2. Yunan askeri uçaklarının Anadolu kıyısı toprakları üstünde uçmaları yasak
olacaktır. Buna kar ılık Türk Hükümeti de askeri uçaklarının bu adalar üstünde
uçmalarını yasaklayacaktır.
3. Bu adalarda yunan askeri kuvvetleri, askerlik hizmetine ça rılmı ve
bulundukları yerde e itilebilecek normal asker sayısından çok olmayaca ı gibi,
jandarma ve polis kuvvetleri de, bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis
kuvvetlerine orantılı bir sayıda kalacaktır. ”
14 ncü maddede; “ Türk egemenli i altında kalan mroz Adası ile Bozcaada, yerel
yönetim ile can ve mal güvenli i bakımından, Müslüman olmayan yerli halka gerekli
bütün güvenceyi sa layan, yerel unsurlardan kurulu bir özel yönetim örgütünden
yararlanacaktır. Bu adalarda düzenin korunması, öngörülen özel yönetim örgütünün
aracılı ı ile yerli halktan seçilmi ve bu örgütün emrinde bulunan bir polis kuvvetince
sa lanacaktır. ” ifade edilmekte ve bu anlamda 13 ncü maddenin Yunanistan’a ödün
veren bir biçimini almaktadır. Antla ma; mroz ve Bozcaada’yı Türkiye’ye bırakmakta,
ancak kar ılık olarak bu iki adayı silahsızlandırmak yerine buradaki Müslüman
olmayan halkı kar ılıklı de i im dı ı bırakmakta ve onlara di er yerle iklere 30 Ocak
1923 tarihli Mübadele Sözle mesi ile verilmi hakların yanında özel bir yönetim
ayrıcalı ı sa lamı tır. mroz ve Bozcaada, Limni ve Semadirek ile birlikte Lozan
Bo azlar Sözle mesi’nin 4 ncü maddesi gere ince silahtan arındırılacak, bu durum
1936 yılında imzalanan Montreux Bo azlar Sözle mesi’nde mroz ve Bozcaada için
son bulacaktır. Yunanistan aynı uygulamanın Limni ve Semadirek için de geçerli
oldu unu savunmaktadır.
Türkiye, görü meler sırasında 14 ncü maddenin uygulanması için bir Milletler
Cemiyeti yetkilisinin atanması önerisini reddetmi tir. Bu maddede belirtilen yerel
yönetim hiçbir zaman uygulamaya konmamı tır.
Çetin süren görü meler sonucunda yeni Türk Devletinin sınırları çizilmi ve
antla manın 2–22 nci maddelerinde kom u ülkeler ile aramızdaki sınırlar kesin olarak
belirlenmi tir.

B. nsanî Sorunlar

Lozan Konferansı sırasında Türkiye ile Yunanistan arasındaki insani sorunlar iki
konu etrafında odaklandı. Bunlar; kar ılıklı nüfus de i imi ve Patrikhane konularıdır.

1. Kar ılıklı Nüfus De i imi

Türk Devletinin varlı ını dünya ulusları arasında kabul ettirmek üzere Lozan’a
giden Türk heyetinin aldı ı kesin talimat; görü melerin kar ılıklı nüfus de i iminin
esas oldu u Türkiye’deki Ortodoks Rumlar ile Yunanistan’daki Müslümanların
de i imi temelinde yürütülece i idi.
Yunan askerlerinin Anadolu’dan ve Trakya’dan çekilmeleri sırasında yakla ık 1
000 000 Rum, Yunanistan’a göç etmi olmakla birlikte Müttefiklerin denetimindeki
stanbul’da önemli miktarda Rum nüfusu varlı ını koruyordu. Türk heyeti; XIX ncu
yüzyıldan beri sürmekte olan dı müdahaleleri önlemek ve türde bir ulus devletini
olu turabilmek için kar ılıklı nüfus de i iminin sınırlarını geni bir çerçeve içerisinde
tutmak istiyordu. Yunanistan; 1 000 000’a yakın göç almı , a ır ekonomik ve toplumsal
sorunlarla kar ı kar ıya kalmı tı. Bir yandan yeni bir göç dalgası ile stanbul’dan
gelecek zengin Rum burjuvazisinin yarataca ı yeni ekonomik, toplumsal ve siyasal
sorunları önlemek, di er yandan da yüzyıllardan beri Yunan halkının ideolojik ve
kültürel merkezi olan stanbul’u mutlak anlamda terk etmemek için kar ılıklı nüfus
de i iminin sınırlarını dar tutmak arzusunu ta ıyordu.
Türk heyeti; konferansta, büyük bir nüfus de i imini teklif etmenin sıkıntısı
içindeyken, kar ılıklı nüfus de i imi konusu beklenmedik bir ekilde Müttefiklerin
deste iyle ortaya atıldı. Ülke ve askerlik sorunlarını görü en birinci komisyonun 1
Aralık 1922’deki oturumunda sava tutsaklarının mübadelesi konusu gündemdeyken,
Lord Curzon’un daveti üzerine Milletler Cemiyeti’nin yakın do udaki göçmen
sorununu incelemekle görevli yetkilisi Dr. Nansen görü lerini açıklamak üzere söz aldı.
Dr. Nansen, göçmenlerin son derece zor artlar altında bulunduklarının altını çizdikten
sonra, iki ülkenin ekonomileri açısından bu durumun bir antla ma ile çözüme
kavu turulması gerekti ini, hukukî durumları belirlendikten sonra göçmenlerin
yerle tirilece i ve ekonomileri tarıma ba lı iki ülkede en azından gelecek yıl için ekime
geçilebilmesinin zorunluluk ta ıdı ını belirtti. Ayrıca, yapılan temaslarda gerek Yunan,
gerekse Türk hükümetlerinin kar ılıklı bir nüfus de i imi antla masına taraf oldukları
da açıklanmı tı.
Dr. Nansen aracılı ıyla Müttefiklerin nüfus de i imi konusunu gündeme
getirmesi, Türk heyetince a kınlık ve memnuniyetle kar ılandı. Heyete, Lozan’a
gelirken verilen talimatta azınlıklara ili kin olarak, zaten; kar ılıklı nüfus de i iminin
esas oldu u bildirilmi ti. Türk heyeti, yapaca ı aynı önerinin tepkiyle kar ılanaca ını
dü ünüyordu. smet Pa a; görü meler sırasında, kar ılıklı nüfus de i iminin stanbul ve
zmir’dekiler de dâhil olmak üzere bütün Rum nüfusunu kapsayacak biçimde zorunlu
olması yönündeki Türk görü lerini dile getirdi. Türkiye’nin nüfus de i imini
istemesinin altında yatan ve açıkça ifade edilmeyen temel neden, ulusla ma sürecinin
ya andı ı bir zaman ve alanda ba ımsız, türde Türk Ulus Devleti’ni kurmaktı.
Hıristiyan azınlıklar içinde nüfusça en kalabalıklarından olan Rumların sayısını
azaltmak bu yoldaki en önemli engeli ortadan kaldıracaktı. Böylece, hem Osmanlı
döneminde sık sık kar ıla ılan Büyük Devletlerin iç i lerine karı masını sa layan
gerekçe kalmayacak, hem de Yunan yayılmacılı ını sürdürmek isteyenlerin bir daha
harekete geçmesi engellenecekti.
Bir alt komisyonda konunun görü ülmesi gere ine katılan Venizelos, kar ılıklı
nüfus de i iminin gönüllü olması ve stanbul Rumlarını kapsamaması gerektirdi ini
dile getirdi. Yunanistan da en az Türkiye kadar nüfus de i imine gerek duyuyordu.
Sayıları 1 000 000’a yakın bir göçmen kitlesini yerle tirmek için arazi ihtiyacı ortaya
çıkmı tı. Kar ılıklı de i im sonrasında Müslümanlardan kalacak ev ve araziler, sorunu
büyük ölçüde kendili inden çözecekti. Venizelos’un nüfus de i iminin gönüllü
olmasını ve stanbul Rumlarını dı arıda bırakmasını istemesinin altında yatan nedenleri
ise unlardır:
a. Yeni bir göç dalgası Yunanistan için yeni ekonomik sıkıntılar demekti.
Nitekim Venizelos, buna Yunanistan’ın dayanma gücü bulamayaca ını ve ABD’den
göçmen kotalarını arttırmasını talep etmek zorunda kalaca ını dile getirmi ti. Böylece,
ABD’ye “ abanın altından sopa ” gösteriliyordu.
b. Yıllardan beri Megali dea ile beslenmi Yunan kamuoyu için stanbul’daki
Rumlar’ın da göçü büyük bir hayal kırıklı ına yol açacaktı.
c. stanbul’daki Rumlar’ın kar ılıklı de i ime tabi olmaları durumunda
cemaatsiz kalacak olan Patriklik de ta ınmak zorunda kalacaktı. Bu durum Yunan Milli
Kilisesi ile yeni sorunların do masına neden olacaktı.
Müttefikler adına konu an Lord Curzon ise, yakındo udaki azınlık sorunlarının
sona ermesi için kar ılıklı de i imin zorunlu olması, ancak Batı Trakya Müslümanları
ile stanbul Rumları’nın özel durumlarının ayrıca görü ülmesi gerekti ini, stanbul’daki
Rumlar’ın ayrılması halinde batı ticaretinin büyük zarar görece ini ve bu durumun
Türk ekonomisini de zedeleyece ini dile getirdi. Nihayet, sivil ve asker sava
tutsaklarının kar ılıklı de i imi ile nüfus de i imi konularını görü mek üzere bir alt
komisyon kurulmasına karar verildi. Bu alt komisyonun çalı maları sonucunda 30 Ocak
1923’te Lozan Barı Antla masının imzalanmasından altı ay önce her iki konuda da
antla ma imzalanabilmi idi.

(a) Sivil Tutukluların Geri Verilmesi ve Sava Tutsaklarının Kar ılıklı


De i imine li kin Anla ma

Alt komisyonun çalı maları sırasında, Türk heyeti Yunan ordusunun geri
çekilirken 4 000 kadar sivil Türk’ü de tutuklu olarak götürdü ünü belirtti. Türkler’in
elinde sivil Yunan tutuklu bulunmadı ı için, bunların hemen iade edilmeleri istendi.
Sava tutsakları konusunda; Türkiye, Yunanistan’ın Türk sava tutsaklarını derhal iade
etmesini, Türkler’in elinde bulunan Yunan sava tutsaklarının ise, ayet Yunanistan iyi
niyet gösterirse Türkiye’nin barı tan önce bunların iadesini dü ünebilece ini belirtti.
Yunan heyetinin temel itiraz noktası Türkler’in elinde sivil Yunan tutuklu bulunmadı ı
konusunda oldu. Anadolu’nun içlerinde Yunan uyru u sivillerin tutuldu u belirtildi.
Uzun süren tartı malardan sonra uzla ma sa landı. Sivil tutukluların geri verilmesi ve
sava tutsaklarının kar ılıklı de i imine ili kin anla ma imzalandı. Bununla birlikte her
iki hükümet, ellerinde bulunan sivil tutuklular ve sava tutsakları için hangi suçu
i lemi olurlarsa olsunlar genel af ilan edecekleri konusunda fikir birli ine vardılar.

(b) Yunan ve Türk Halklarının Kar ılıklı Nüfus De i imine li kin


Sözle me ve Protokol 101

Alt komisyonda, kar ılıklı nüfus de i imi konusu çetin ve çok uzun tartı malara
yol açtı. Anla mazlık üç temel konuda olu tu:
i. Kar ılıklı nüfus de i iminin zorunlu mu yoksa gönüllü mü olması gerekti i,
ii. Kimleri kapsayaca ı,
iii. stanbul kentinin sınırlarının saptanması.
Türkiye kar ılıklı nüfus de i iminin zorunlu olmasını isterken, Yunanistan
gönüllülük esasına dayandırılmasını istiyordu. Müttefiklerin, özellikle de Lord
Curzon’un giri imi üzerine nüfus de i iminin zorunlu olması konusunda uzla ma
sa landı.
Kar ılıklı nüfus de i iminin kimleri kapsayaca ı sorunu çözüm bekliyordu. Türk
heyeti bunu batı Trakya Müslümanları hariç olmak üzere Yunanistan’daki bütün
Müslümanlarla, stanbul Rumları da dâhil olmak üzere Türkiye’de yerle mi bütün
Rumları kapsamasını istiyordu. Türkiye; Yunanistan’dan gelecek Müslümanların
stanbul Rumları’nın bo altacakları yerlere yerle tirileceklerini, aksi takdirde
barındırmanın mümkün olamayaca ını ileri sürüyordu.
Yunan heyeti ise, stanbul Rumları’nın kar ılıklı de i im dı ı kalmasını isterken
zaten 1 000 000’a yakın göçmen almı Yunanistan’ın ekonomik ve sosyal olarak
stanbul Rumları’nı kabul etmesinin olanaksızlı ını dile getiriyordu. Müttefikler ise,
kendileri ile ticari ba lantıları bulunan stanbul Rumları’nın kar ılıklı de i im dı ı

101
smail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antla maları, c. I (1920–1945), TTK Basımevi, Ankara, 2000,
s. 185–191.
tutulması konusunda ısrarcı davranıyorlardı. Uzun görü melerden sonra Türk heyeti
stanbul Rumları’nın a a ıda belirtilen artlar dâhilinde kar ılıklı mübadele dı ı
kalmalarını kabul etti:
a. Türk uyru u olmayan bütün Rumlar ile stanbul do umlu olmayan Türk
uyru u Rumların stanbul’dan çıkarılması,
b. Son üç yıl içinde Türkiye’ye kar ı dü manca davranı lar içinde bulunan Rum
derneklerinin ve birliklerinin stanbul’dan çıkarılması,
c. stanbul Rumları’na tanınan ayrıcalıktan yalnızca Beyo lu, stanbul ve
Üsküdar Rumları’nın yararlanması,
ç. Evrensel Patrikli in bütün kurulları ve organları ile birlikte stanbul’dan
uzakla tırılması.
Alt komisyonun çalı maları sonucunda Yunanistan bu ko ullardan ikincisini kabul
etti. Türkiye, son ko ul hariç di erlerinden vazgeçti. Böylece Yunan uyruklu stanbul
Rumları da kar ılıklı de i im dı ı kaldılar.
Türk heyeti; stanbul’un sınırları konusunda çerçeveyi dar tutarak Erenköy ile
sınırlandırmak isterken, Yunan heyeti sınırları zmit’e kadar geni letmek amacında idi.
Nihayet 1912 belediye kanununda çizilen sınır esas alınmı tır.
Sorunun önemi göz önünde bulundurularak barı antla ması beklenmeden 30 Ocak
1923’te 19 maddelik “ Yunan ve Türk Halklarının Kar ılıklı Nüfus De i imine li kin
Sözle me ve Protokol ” imzalandı.
Sözle menin 1 nci maddesi; “ Türk topraklarında yerle mi Rum Ortodoks
dininden Türk uyrukları ile Yunan topraklarında yerle mi Müslüman dininden Yunan
uyruklarının 1 Mayıs 1923 tarihinden ba layarak zorunlu olarak kar ılıklı nüfus
de i imine giri ilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk Hükümeti’nin izni olmadıkça
Türkiye’ye, Yunan Hükümeti’nin izni olmadıkça Yunanistan’a yeniden dönerek orada
yerle emeyecektir. ” eklinde hükmetmi tir.
2 nci maddesi; 1 nci maddede belirtilen kuralın istisnasını düzenlemektedir: “ 1
nci maddede öngörülen nüfus de i imi:
a. stanbul’da oturan Rumları,
b. Batı Trakya’da oturan Müslümanları kapsamayacaktır. ”
Yine aynı maddede établi ( yerle ik ) diye adlandırılan stanbul Rumları ile Batı Trakya
Müslümanlarının tanımı yapılmaktadır. Sözle meye göre, “ 1912 kanunu ile
sınırlandırıldı ı biçimde, stanbul ehremaneti ( Belediye sınırları ) içinde, 30 Ekim
1918 tarihinden önce yerle mi bulunan bütün Rumlar stanbul Rum’u ” ve “ 1913
tarihli Bükre Antla ması’nın koymu oldu u sınır çizgisinin do usundaki bölgeye
yerle mi olan Müslümanlar, Batı Trakya’da oturan Müslümanlar sayılacaklardır. ”
Böylece, azınlıklar açısından Türkiye ve Yunanistan arasında bir denge sa lanmaktadır.
Sözle menin 5 nci maddesinde; “ kar ılıklı nüfus de i imi kapsamına giren
ki ilerin mülkiyet haklarına ve alacaklarına hiçbir zarar verilmeyecektir. ”, 8 nci
maddesinde; “ bu ki iler, herhangi bir vergiye tabii olmaksızın cemaat ta ınır malları da
dâhil, her türlü ta ınır mallarını yanlarında götürmekte serbest olacaklardır. ” 9–14 ncü
maddelerinde; “ götürülemeyen ta ınır malların dökümü yapılacak, de erleri
saptanacak, bunlar gidenlerin geride bıraktıkları ta ınmaz mallarla birlikte, bir Karma
Komisyon tarafından tasfiye edilecektir. Bu tasfiyeler sonucu ortaya çıkacak para tutarı
ilke olarak tasfiyenin yapıldı ı ülke hükümetinin, göç edilen ülke hükümetine kar ı bir
borcu olarak kabul edilecek ve göç eden ki iye, göç etti i ülkede, ardında bıraktı ı
mallarla e de er ve nitelikte mal alması sa lanacaktır. Tasfiye i lemi sona erdi inde,
ayet hükümetlerden biri di erine borçlu kalırsa, bu borç pe in olarak ödenecektir.
Borçlu ülke süre isterse, belli ko ullarda taksit de yapılacaktır. ”
Kar ılıklı Nüfus De i imi Sözle mesinin dikkate de er 1 nci maddesinde; Rum
Ortodoks dininden Türk uyrukları ile Müslüman dininden Yunan uyruklarının kar ılıklı
de i ime tabi oldukları belirtilmekte ve din ölçütü temel alınmaktadır. Böylece,
Ortodoks olanlar dı ındaki Katolik ve Protestan Rumlar de i im dı ı bırakılırken,
Türkçe konu an Orta Anadolu Ortodoks halkı, yani Karamanlılar de i ime tabi
tutuluyorlardı. Di er taraftan 2 nci maddeye göre, yerle ik niteli i tanınan stanbul
Rumları için herhangi bir mezhep belirtilmemi ti. Müttefiklerin baskısı ile ba ka
uyruklularda dâhil olmak üzere bütün stanbul Rumlarının yerlerinde kalması kabul
edilmekteydi. Bu karar, stanbul’da azami sayıda Rum kalmasını sa lamı tır.
Kar ılıklı Nüfus De i imi Sözle mesinin dikkate de er bir özelli i de “ ulusçuluk
” ba lamında ortaya çıkmaktadır. Türk milliyetçili i, stanbul Rumlarını istisna kabul
ederek, kurulacak ulus devletin Müslüman halktan olu masına özen gösteriyordu. Bir
anlamda da Osmanlı “ millet sistemi ”nin ölçütlerini esas alıyordu. Yunanistan ise,
olabildi ince çok sayıda Rum’u stanbul’da bırakarak Megali dea’nın merkezi ile
ba lantısını koparmadı ına kendi kamuoyunu inandırıyordu. Lozan Barı
Antla ması’nın 37–45 nci maddelerinde, yerle ik sıfatı ile her iki ülkede kalan ve
sayıları azaltılmı olan azınlıkların hakları düzenlenmi tir.

2. Patrikhane Sorunu
Türk heyeti Lozan Barı Konferansı’na giderken Patrikhane konusunda herhangi
bir talimat almamı tı. Bu sorun Lozan’da görü ülecek konular arasında yer
almamaktaydı. Ancak; Patrikhane sorunu, Azınlıklar Alt Komisyonunda Türkiye’de
kalacak azınlıkların belirli bir bedel kar ılı ında askerlik yapmaktan muaf tutulmalarına
ili kin olarak Müttefiklerin baskısıyla kar ı kar ıya kalan Dr. Rıza Nur tarafından
Kar ılıklı Nüfus De i imi Alt Komisyonunun 16 Aralık 1922’deki oturumunda yazılı
bir bildiri ile ortaya atıldı. Rıza Nur’a göre, patrikli in Türkiye sınırları dı ına
çıkarılması gerekmekteydi. Bu hem Türkiye için bir zorunluluk, hem de ilgili
topluluklar için bir kurtulu tu çünkü Türk hükümeti, halifelikle devletin birbirinden
ayrılması ve demokratik rejimin kurulması yüzünden, Osmanlı imparatorlu unda
Müslüman olmayan topluluklara tanınmı bulunan ayrıcalıklara son vermi ti; artık
azınlıkların hayır, e itim ve yardım kurumlarıyla devlet arasındaki ili kiler do rudan
do ruya yürütülmeliydi. Din adamları sınıfı ile bu sınıfın en büyük ba ının, gelecekte,
yalnız ruhani i lerle u ra maları zorunluydu. Dolayısıyla, her zaman siyasal bir organ
olmu Patriklik, yararlanageldi i siyasal ayrıcalıkların ve kendisine organik bakımdan
ba lı kurumların ortadan kalkmasından sonra, varlık nedenini yitirmi ti.
Rıza Nur’un önerisi, Patrikhane’nin evrensel niteli i ve Hıristiyan âlemi için
ta ıdı ı önemi vurgulayan Müttefik devletlerin temsilcilerinin büyük itirazıyla
kar ıla tı. Fransız temsilcinin Patrikhane’nin idari ve siyasal yönden öteki ba ımsız
Ortodoks kiliselerle ve kurulacak stanbul kilisesiyle ili kisi olmaması, Türk
hükümeti’nin uygun bulaca ı adaylar arasından seçilecek patri in Ortodoksların dinsel
önderi sıfatıyla sınırlı yetkileri bulunması ve Türk Hükümetine patri in ruhani
konulardaki çalı maların ötesine geçip geçmedi ini denetleme yetkisi verilmesi
ko uluyla Patrikhane’nin stanbul’da kalması önerisiyse, önce Yunanistan tarafından
reddedildi.
Rıza Nur, Patrikhane konusunu bir koz olarak ileri sürmü tü ve anılarında da
belirtti i gibi kendisi bu kurumun Türk Hükümetinin denetimi altında bulunmasının
daha yararlı olaca ını dü ünüyordu. Özellikle azınlıkların askerlik yapmamaları
konusunda büyük bir baskı altında olan Türk heyetinin yeni bir pazarlık konusu ortaya
atması gerekiyordu. Patriklik konusu bu amaç için biçilmi kaftandı. Gerçekten de
tarihi önemi olan patrikli in stanbul’dan çıkarılması sözünün dahi edilmesi dünya
Hıristiyan kamuoyunu aya a kaldırdı. Bunun üzerine Lord Curzon yardımcısı
Nicholson’u Rıza Nur’a göndererek, bu teklifi geri çekmesini istedi. Rıza Nur
Ankara’ya bunu kabul ettirebilmek için belirli avantajlar sunmak gerekti ini belirtince
pazarlık ba ladı. ngiliz temsilci, Lord Curzon’un azınlıkların askerlik yapmaları
konusunda ödün verece ini açıladı. Böylece 10 Ocak 1923 tarihinde yapılan Birinci
Komisyonun toplantısından önce, gayrı resmi bir görü me ile sorun çözülmü oldu.
Patriklik siyasi tüm hak ve yetkilerinden arınmı , sadece bir dini kurum olarak
stanbul’daki varlı ını sürdürecekti.
Patrikhane konusu Birinci Komisyonda tartı ıldı ı gün Müttefikler adına konu an
Lord Curzon, Patrikhane’nin stanbul’dan uzakla tırılması durumunda bütün uygarlık
dünyasının vicdanında kötü bir yara alaca ını belirtti. Patriklik kurumunun siyasal
niteli i ve yönetim alanındaki yetkilerinden yoksun, yalın bir din kurumu olarak
stanbul’da kalması önerisini tekrarladı. Lord Curzon’u destekleyen Venizelos,
Yunanistan’ın mevcut Patri in çekilmesini kolayla tıracak biçimde davranmaya hazır
oldu unu da bildirdi. Nihayet smet Pa a, belirtilen ko ullarla ve verilen güvenceleri
senet sayarak Türkiye’nin Patrikhane’yi sınırdı ı etme önerisinden vazgeçti ini
açıkladı. Böylece Patrikhane’nin sadece dini i lerle sınırlı bir kurum olarak stanbul’da
kalması kararla tırılmı oldu. Patrikhane’nin gelece ine ili kin smet Pa a’nın
açıklamaları yeterli sayıldı. Lozan Barı Antla ması’nda herhangi bir düzenlemeye
gidilmeyerek bu konu Türk iç hukukuna bırakılmı tır. Ancak, burada Müttefiklerin “
tav ana kaç, tazıya tut ” oyununu oynadıklarını görmekteyiz.

C. Tamirat Sorunu

Lozan Konferansı’nın ikinci bölümünde tamirat sorunu gündeme geldi.


Müttefikler ve Yunanistan iki ülkenin kar ılıklı olarak tamirat iste inde
bulunmalarından vazgeçmelerini önerdiler. Türkiye ise Yunanistan da hiçbir zarara yol
açmadı ı için Yunanistan’a bir tamirat borcu olmadı ını, oysa Anadolu’da çe itli
zararlara yol açan Yunanistan’ın kendisine kar ı böyle bir borcu bulundu unu ileri
sürerek bu sorunun iki ülke arasında halledilmesi, e er uzla ma olmazsa Yunanistan’ın
ödeyece i miktarın bir hakem tarafından belirlenmesi gerekti ini dile getirdi.
Yunanistan ekonomisinin böyle bir tamirat borcunu para olarak ödeyebilecek durumda
olmadı ını Türk heyeti de biliyor ve barı anla masının bu nedenle engellemesini
istemiyordu. Yapılan görü meler sırasında, Avrupa tren yolunun geçti ini fakat
Yunanistan’a bırakılan Karaa aç kar ılı ında tamirat borcundan vazgeçece ini
bildirince, yeni bir sava ı göze alamayaca ını ve ekonomisinin nakit para ödeme gücü
olmadı ını bilen Yunanistan bu teklifi kabul etti. Tamirat borcu sorunu bu yolla
çözülmü oldu. Ayrıca Lozan Barı Antla ması ile aynı gün XV nci numaralı belgede
ngiltere, Fransa, talya, Japonya, Yunanistan ve Türkiye arasında “ Karaa aç Toprak
Parçası ile mroz ve Bozcaada Adalarına li kin Protokol ” imzalanmı ve Karaa aç
arazisinin Türkiye’ye iadesine ili kin düzenlemeler yapılmı tır.
Lozan Barı Antla ması’nın 59 ncu maddesinde “ Yunanistan sava yasalarına
aykırı olarak Anadolu’da Yunan ordusunun ya da yönetiminin eylemlerinden do an
zararların onarımı yükümünü tanır. Öte yandan, Türkiye, Yunanistan’ın sava ın
uzamasından ve onun sonuçlarından do an parasal durumunu göz önünde tutarak
onarım konusunda Yunan Hükümeti’ne kar ı her türlü isteklerinden kesinlikle
vazgeçer. ” hükmü yer almaktadır.102

II. Lozan Antla ması Sonrasında Türk – Yunan li kileri

Lozan Barı Antla ması ile birlikte Batı Trakya’da ya ayan 110 000 dolayındaki
Müslüman Türk azınlı ı, Yunanistan’ın hâkimiyeti altına girmi ti. Batı Trakya’daki
Türk toplumu, Türkiye’de geli en olaylar ile çok yakından ilgilenmekte, lisan olarak
Türkçe konu makta; kurdukları dernek, cemiyet ve vakıflar ararcılı ı ile kültürel ve
sosyal hayatlarında Türkiye’yi örnek almaktadırlar. Böylece Türk inkılâplarını orada
yürütmeye çalı maktadırlar. Fakat her defasında Yunanistan Hükümeti tarafından bu
çabalar engellenmekte ve Türk azınlıkların ya am hakları kısıtlanmaktadır.

A. Lozan Antla masından Artakalan Sorunlar

1. Yerle ikler Sorunu

30 Ocak 1923’te imzalanan “ Yunan ve Türk Halklarının De i imine li kin


Sözle me ve Protokol ” ile Türkiye’deki Ortodoks Rumlar ile Yunanistan’daki
Müslümanların kar ılıklı olarak de i ime tabi olacakları ve stanbul Rum halkı ile Batı
Trakya Müslüman halkının bu de i imin dı ında tutularak yerle ik sayılaca ı
kararla tırılmı tı. Yine aynı sözle me ile söz konusu nüfus de i imini gerçekle tirmekle
görevlendirilen Karma Mübadele Komisyonu çalı malarına Ekim 1923’te ba ladı.
Kar ılıklı nüfus de i imi, 1927 yılına kadar kolay tamamlanmadı. Çe itli sorunlar
ya anmakla birlikte, iki ülke arasındaki ili kileri kopma noktasına getiren temel sorun,

102
Nur, Grew, a.g.e., s. 496.
sözle menin 2 nci maddesinde yer alan yerle ik sözcü ünün stanbul Rumları açısından
yapılan yorum farklılıklarından kaynaklanmı tır.
Yukarıda belirtildi i gibi, 2 nci maddede yerle ik sayılan stanbul Rumlarının
tanımı yapılıyor ve “ 1922 kanunu ile sınırlandı ı biçimde, stanbul ehremaneti
daireleri ( belediye sınırları ) içinde, 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerle mi
bulunan bütün Rumlar, stanbul Rum’u ” sayılacaktır deniliyordu.
Kar ılıklı de i imin ba lamasıyla birlikte Türkiye ve Yunanistan’ın söz konusu
maddeyi farklı yorumladıkları ortaya çıktı. Türkiye’ye göre, 1918’den önce stanbul’a
gelen Rumların Türk resmi belgelerine göre belirlenmesi gerekirken, Yunanistan söz
konusu maddenin, herhangi bir kanuna ba lı olmaksızın antla manın ruhuna uygun
olarak yorumlanması, ba ka bir deyi le stanbul’a gelmi olan Rumlar için
gönüllülü ün esas alınması gerekti ini ileri sürüyordu.
Farklı iki hukuk yorumundan kaynaklanıyor gibi görünse de, anla mazlı ın
ekonomik ve sosyal nedenleri bulunuyordu. Türkiye olabildi ince fazla sayıda
Ortodoks Rum’u Yunanistan’a göndererek türde bir ulus devlet kurmak ve
Yunanistan’dan gelen Müslümanları gidenlerin bo alttıkları mülklere yerle tirmek
isterken, Yunanistan olabildi ince fazla Rum’u yerle ik statüsünde bırakarak hem yeni
göçmen almaktan kurtulmayı, hem de ba ta ticari ba lar olmak üzere stanbul’la
varolan ili kilerini korumayı amaçlıyordu. Ayrıca, bu yolla Megali dea’nın 9 Eylül
1922’deki hezimetini yumu atmak da istiyordu. stanbul’da bulunan 4 500 kadar Rum,
Türk resmi kayıtlarında yer almıyordu ve Türkiye’nin ko ulları kabul edilirse bunların
Yunanistan’a göç etmeleri gerekecekti.
Konu, Karma Mübadele Komisyonu’nda çözülemeyince 19 Kasım 1924’te
Milletler Cemiyeti Genel Sekreterli ine ba vuruldu. Yerle ik sözcü ünün anlamına
ili kin olarak ve Sözle menin 2 nci maddesinde “ stanbul Rum ahalisi ” olarak geçen
ki ilerin yerle ik sayılabilmeleri için gereken ko ulların neler oldu u konusunda Adalet
Divanı’ndan bir danı ma görü ü istendi.
Uluslararası Sürekli Adalet Divanı, 21 ubat’ta görü ünü bildirdi:
1. Yerle ik deyimi süreklilik niteli i ta ımakta ve bir oturma ile beliren fiili bir
durum belirtmektedir.
2. “ stanbul Rum ahalisi ” deyimiyle kastedilen ki ilerin antla ma gere ince
yerle ik sayılmaları ve kar ılıklı nüfus de i imi dı ında bırakılmaları için, stanbul
ehri’nin 1912 kanunu ile belirlenen belediye sınırları içinde bulunmaları, ayrıca oraya
her ne ekilde olursa olsun 30 Ekim 1918 tarihinden önce gelmeleri ve orada sürekli
olarak oturmak niyetinde bulunmaları gerekecektir.
Anla ılaca ı üzere Adalet Divanı bildirdi i görü ile taraflar arasındaki
anla mazlı a hukuki bir çözüm getiremedi. Bunun üzerine iki devlet politikalarında
sertle me görülmeye ba ladı. Önce Yunanistan Batı Trakya’daki Müslüman mallarına
el koyarak buralara göçmen Rumları yerle tirdi. Hemen arkasından Türkiye,
stanbul’daki Ortodoks Rum mallarına el koyarak kar ılık verdi. Yunan Hükümeti,
daha sonra Türk mallarının geri verilemeyen bölümlerini satın alınca, Türk Hükümeti
de el koydu u Rumların mallarını geri verdi. Yerle ik sorununa Patrikhane sorununun
da eklenmesiyle ikili ili kilerde gerilim arttı. Sorunun çözümü a amasında, Lozan’dan
sonra 1925 yılında üç gayrimüslim cemaat temsilcilerinin kendi cemaat hukuklarını
uygulamaktan vazgeçtiklerini Ankara Hükümetine bildirmeleri sevindirici olmu tu. Bu
ilk adımın atılması ile beraber, kesin çözüm için 17 ubat 1926 tarihinde kabul edilen
medeni kanunu beklemek gerekecekti.

2. Patrikhane Sorunu

Lozan Barı Konferansı’nda Patrikhane’nin gelece ine ili kin tartı malar
yapılırken, Venizelos; gerek Birinci Komisyonun görü melerinde, gerekse smet Pa a
ile yaptı ı özel görü melerde son Patrik Meletios’un görevden çekilmesi konusunda
Yunanistan’ın elinden geleni yapaca ı konusunda söz vermi ti. 6 Aralık 1921’de
seçilen patrik Meletios, Mütareke döneminde Osmanlı Hükümeti ile ili kilerin
kesilmesi kararını alan Patrikhane yöneticilerine destek verdi i gibi, patrik seçildikten
sonra da Türk Hükümetini tanımadı ını açıkça ilan etmi , emperyalist bir politika
izleyerek Yunanistan’ın egemenli inde bir küçük Asya devletinin kurulmasından yana
tavır almı tı. Patrik Meletios’un, Lozan’da temelleri olu turulan yeni Türkiye’de patrik
olarak görev yapması mümkün de ildi.
Nitekim daha Lozan Antla ması imzalanmadan önce, Venizelos Meletios’tan
Patrikhane’nin saygınlı ının korunması açısından kendisinin patriklikten çekilmesi
gerekti ini belirterek, istifa ermesini özel olarak istemi ti. Yunan Hükümetinden gelen
baskılar kar ısında direnemeyen Meletios 27 Haziran 1923’te sa lık durumunu gerekçe
göstererek Fener’den ayrılaca ını açıkladı ve patriklik makamından istifa etmeksizin 10
Temmuz 1923’de Yunanistan’da bulunan kutsal Aynaroz Manastırı’na ( Mont Athos )
gitti. Burada, Patrikhane’nin Kıbrıs, Selanik ya da Aynaroz’a ta ınması konusunda
faaliyetlerde bulunduysa da ba arılı olamadı ve 12 Ekim 1923’te makamından istifa
etti ini bildirdi.103
Meletios’un istifası üzerine yeni patrik seçimi sorunu gündeme geldi. Türk
Hükümeti seçilecek patrik konusunu yakından takip ediyor ve kendi iste i dı ında bir
geli menin ya anmasını engellemek istiyordu. Meletios’un istifasına dek Türk
Hükümetinin deste ini alan Papa Eftim, Patrikhane üzerinde baskı yaparak kendi
egemenli ini kurmak üzere çalı malara ba ladı. Yeni patri in seçilmesi sırasında etkin
bir rol alarak, yakın ili ki içinde oldu u Karaman kökenli Damianidis’in de yardımıyla
Fener’i basıyor ve Sen Sinod’u etkisi altında bırakmaya çalı ıyordu. Mütareke
döneminde Fener’in politikalarına kar ı çıkarak kendi metropolitli i olan Kadıköy’e
çekilen Grigorios Zervudakis’in patrik seçilece inin anla ılması ve dünya Hıristiyan
kamuoyundan sert tepkilerin gelmesi üzerine Türk Hükümeti Papa Eftim’e verdi i
deste i sona erdirdi ve 13 Aralıkta Grigorios’un patrikli ini onayladı.
Türk Hükümeti’nin Fener Ortodoks Kilisesi ile ili kilerinin normalle mesi ve Papa
Eftim’e verdi i deste i sona erdirmesi üzerine, 6 Haziran 1924’te Papa Eftim
Patrikhane ile ili kilerini kesti ve yakla ık bir ay sonra da ba rahibi oldu u Galata
Kafatiani kilisesini Türk Ortodoks Kilisesi olarak açıkladı. Böylece ba ımsız ve Fener
Patrikhanesi tarafından tanınmayan yeni bir kilise kurulmu oluyordu. Ortodoks
ilkelerin katıldı ı göz önünde tutuldu unda, yeni Türk Ortodoks Kilisesinin son derece
küçük bir cemaate sahip olaca ı açıktı. Türk Hükümeti; sorununun Ortodokslar arası
bir sorun oldu unu söyleyerek, tarafsız bir tutum takındı. Böylece hem uzun bir
süreden beri desteklemi oldu u Papa Eftim’i kendi kilisesi içinde faaliyetine izin
vererek tatmin etmi , hem de artık ili kilerini normalle tirdi i Fener Patrikhanesi’ni
kar ısına almamı oluyordu. 104
Türk Hükümeti; Ortodokslar arasındaki sorunlarda tarafsız tutumunu, 16 Kasım
1924’te Patrik Grigorios’un ölümü üzerine yeni bir fırsat yakaladı ını dü ünen Papa
Eftim’in yeniden Patrikhane kar ıtı eylemlerine ba laması sırasında da gösterdi.
Türkiye, Papa Eftim’e destek vermeyerek onu tümüyle yalnız bıraktı ve böylece Papa
Eftim’in son siyasi giri imi ba arısız kaldı.
Papa Eftim bertaraf edilmi olmakla birlikte, yeni patri in seçimi, zaten kar ılıklı
nüfus de i imi sorunu dolayısıyla gerilimli olan Türk – Yunan ili kilerinde yeni bir
bunalıma neden oldu. 17 Aralık 1924’te patrik seçilen VI ncı Konstantinos ( Arapo lu )
Bursa do umluydu. 1921’de stanbul’a gelmi , daha sonra Bursa’ya gitmi ve 1924’te

103
Oran, a.g.e., s. 340.
104
a.g.e., s. 341.
Terkos Piskoposu olarak yerle mek üzere stanbul’a dönmü tü. Kar ılıklı nüfus
de i imi sorununun en iddetli döneminde, mübadil saydı ı bir ki inin Patrik
seçilmesini Ankara’nın onaylaması söz konusu olamazdı. Nitekim VI ncı
Konstantinos’un patrik seçilmesine kar ı çıktı ı gibi, Karma Mübadele Komisyonuna
bu ki inin mübadelesi sürecini hızlandırması için baskı yapmaya ba ladı. Yunanistan
ise, gayri mübadil ( yerle ik ) kabul edilen Patrikhane’ye ba lı olan VI ncı
Konstantinos’un mübadil sayılamayaca ını ileri sürüyordu.
Konu, Karma Mübadele Komisyonunda ele alındı. Komisyon VI ncı
Konstantinos’un 1918’den sonra stanbul’a gelmi oldu unu belirtmekle birlikte, patrik
sıfatı sebebiyle mübadele dı ı bırakılıp bırakılmayaca ı konusunda kesin bir karar
vermenin yetkisi ve dı ında bulundu unu bildirdi. Bunun üzerine Yunanistan, sorunu
Milletler Cemiyeti’ne ve Uluslararası Sürekli Adalet Divanına götürme giri iminde
bulundu. Türkiye söz konusu organların bu konuda yetkisiz oldu unu ileri sürdü ü gibi,
Patrikhane’nin bir Türk kurumu oldu unu ve Türkiye’nin içi lerine dı arıdan müdahale
edilmesine izin vermeyece ini göstermek üzere politikasını sertle tirerek, 30 Ocak
1925’te VI ncı Konstantinos’u sınırdı ı etti. Bunun üzerine Karma Mübadele
Komisyonunun Yunan üyesi Yeogios Eksindaris görevinden ayrıldı ını açıkladı. VI ncı
Konstantinos ki isel memorandumunu Milletler Cemiyeti Konseyi’ne sundu. Milletler
Cemiyeti Konseyi ikili görü meler yoluyla sorunun çözülmesi konusunda tavsiyede
bulundu. VI ncı Konstantinos konusundan ödün vermeyen Türk Hükümeti, Karma
Mübadele Komisyonuna yapmı oldu u öteki piskoposların da mübadele edilmesini
iste ini 11 Nisan’da geri çekti. Bunun üzerine, 22 Mayıs 1925’te VI ncı Konstantinos
istifa etti ve 13 Temmuz 1925 tarihinde Vasilios Yeogiadis patrik seçildi.
VI ncı Konstantinos’un ki ili inde somutlanan patriklik sorununun iki önemli
sonucu oldu:
a. Türk Hükümeti Patrikhane’nin evrensel statüsünü tanımadı ını, onu bir Türk
kurumu olarak kabul etti ini, dinsel konuları ileri sürerek dı güçlerin Türkiye’nin
içi lerine karı malarına izin vermeyece ini dünya kamuoyuna gösterdi.
b. Lozan’dan beri ya anmakta olan ve esas olarak kar ılıklı nüfus de i imi
uygulaması sırasında kar ıla ılan sorunlardan kaynaklanan Türk – Yunan ili kilerindeki
gerilim VI ncı Konstantinos sorunu sırasında özellikle Tevfik Rü tü – Eksindaris
arasında ba layan ikili görü meler sonucunda yumu adı ve bu yumu amanın ilk
göstergesi 1925 yılında imzalanan Ankara Antla ması oldu.105

105
a.g.e., s. 342.
B. Ankara Antla ması

Türk – Yunan ili kilerinde 1925’te ba layan ikili görü meler; kimlerin yerle ik
sayılacakları, mübadillerin malları, Patrikhane’nin konumuna dair sorunların çözümüne
yönelik ilk adım oldu. Bu giri imin ba latılmasında en önemli etken, 1925 eyh Sait
syanı’nın Ankara’da ciddi bir tehdit olarak algılanması üzerine meydana gelen
hükümet de i iklili i sonucunda Fethi Okyar’dan ba bakanlı ı devralan smet
Pa a’nın, Lozan’dan artakalan sorunları çözerek Türkiye’nin uluslararası alanda
yalnızlı ını sona erdirme ve içeride ekonomik ve sosyal reformları gerçekle tirme
konusundaki karalılı ıydı. Kendi ülkesinde de ekonomik sosyal sorunlarla kar ı kar ıya
bulunan ve dı politikada Balkanlı kom ularıyla olan sorunlarını çözümlemek isteyen
Andreas Mihalakopulos Hükümeti bu fırsatı de erlendirdi ve ikili görü meler
sonucunda 21 Haziran 1925’te Ankara Antla ması imzalandı.106
Bu antla ma ile Türkiye; Mondros Ate kes Antla ması’ndan önce, Ortodoks ve
Türk vatanda ı olmasa bile o sırada stanbul’da mevcut bulunan bütün Rumlara,
yerle mek niyetine bakmaksızın yerle ik sıfatını tanıyordu. Antla ma ayrıca, yasal
pasaportları olmaksızın ülkelerini terk edenler hariç olmak üzere yerle ik sıfatı tanınan
Batı Trakya Müslümanları ve stanbul Rumları ülkelerine serbestçe dönebilmelerini,
edinilmi olan mallarına sahip olabilmelerini sa lıyordu. ki ülkenin; ki ilere ait
mallarını iade etmesi mümkün de il ise, adil bir tazminat ödenmesi kararla tırılmı ve
böylece, Türkiye, sava ko ulları içinde yasal yollarla edinilmi bir pasaportu
olmaksızın ülkeyi terk etmi çok sayıda Rum’un dönü ünü engellerken, Yunanistan da
Batı Trakya’da Müslüman mülklerine yerle tirmi oldu u göçmen Rumlardan bir
kısmını bu mülklerden çıkarmak zorunda kalmıyordu. Antla ma mübadeleden
kaynaklanan mali ve hukuksal sorunları kapsıyordu,
Ankara Antla ması temel anla mazlık sorunlarına çözüm getirirken, iki ülke
arasında ili kilerin düzelmesine ve ilk kez Türkiye’nin Atina’ya büyükelçi atanmasını
öngörürken hiçbir zaman uygulanmadı. Karma mübadele komisyonu yapılan bazı
düzenlemelere kar ı çıkmı olmakla birlikte Ankara Antla ması’nın yürürlü e
girememesinin en önemli nedeni, Yunanistan’da Mihalakopulos Hükümetinin
dü ürülmesi sonucunda 25 Haziran 1925’te iktidara gelerek diktatörlük rejimi kuran
General Pangalos’un, eski hükümetin çizgisini terk edip, dı politikada Lozan’ı revize

106
a.g.e., s. 343.
etmek amacı üzerine oturtulmu ihtiraslı bir tutumu benimsemi olmasıydı. Akdeniz’de
yayılmacı bir politika izleyen Mussolini’nin i birli i daveti, Türkiye ile Musul sorunu
dolayısıyla kar ı kar ıya bulunan ngiltere’nin de tepkisini çekmeyece ini dü ünen
Pangalos’a çekici gelmi ti. Bir yandan Ankara Antla ması’nın onayını geciktirirken,
öte yandan Yunan Ordusu’nu Balkanlarda en güçlü oldu unu açıklıyor, Trakya’ya ve
stanbul’a ili kin askeri planlar hazırlıyordu. talya’nın ihtiyatlı davranarak Yunanistan
ile askeri pakt imzalamaktan kaçınması ve Ankara ile Londra arasında Musul
sorununun çözümlenmesi Pangalos’un Türkiye’ye kar ı askeri bir giri imde
bulunmasına olanak vermedi. A ustos 1926’da Pangalos’un iktidardan dü ürülmesi
Yunanistan’a Türkiye ile ili kilerde yola kaldı ı yerden devam etme olana ı tanıdı.107

C. Atina Antla ması

1926 yılı sonlarına do ru Türkiye ile Yunanistan arasında kesilen görü meler
yeniden ba latıldı. ve 1 Aralık 1926’da Atina Antla masının imzalanmasıyla
sonuçlandı.108 23 Haziran 1927’de yürürlü e giren Atina Antla ması yerle ikler
sorunundan çok, malî sorunları çözmek amacı ta ıyordu. Bu anla maya göre
Yunanistan’ın, mübadeleye tâbi bölgelerinde yerle ik olup Balkan Sava ı’nın ba lama
tarihi olan 18 Ekim 1912’de bu bölgelerden ayrılmı veya öteden beri ülke dı ında
oturmu olan Müslümanlarla tüm Türk uyruklulara ait ta ınmazlar ( kentlerin içinde
bulunan bina ve arsalar ile koru, orman ve yazlık meralar ilke olarak hariç tutulmu tur )
Yunan Hükümetinin mülkiyetine; Türkiye’nin mübadeleye tâbi bölgelerinde oturmakta
olup 18 Ekim 1912’den önce bu ülkeden ayrılmı veya öteden beri ülke dı ında
oturmu olan Rumlarla tüm Yunan uyruklulara ait ta ınmaz mallar Türk Hükümetinin
mülkiyetine geçecekti. Her iki tarafın eline geçecek ta ınmazların de erlerinin
saptanmasından sonra, alacak ve borçlar takas veya mahsup edilecekti. Bunun dı ında
stanbul ve Batı Trakya gibi mübadele dı ı bırakılmı bölgelerdeki Rum ve Müslüman
halkın ta ınmazları anla manın yürürlü e girmesinden itibaren en geç bir ay içinde
vergiden muaf olarak sahiplerine geri verilecektir.109
Bir ara sava durumuna kadar gerginle en ikili ili kilerde Venizelos’un, bu
durumun Yunanistan’a verebilece i siyasal ve ekonomik zararları ileri görü lülük ile
yumu atması Atina Antla ması’nın uygulanması sırasında yeni teknik sorunları ortaya
çıkarttı. ki ülkedeki ta ınmaz malların kıymetleri konusunda farklı de erlendirmeler
107
a.g.e., s. 343.
108
Düstur, 3 ncü tertip, c. VIII, s. 129–142.
109
Oran, a.g.e., s. 344.
yapılıyor, her iki hükümet de stanbul ve Batı Trakya’daki yerle iklerin mallarını geri
vermek konusunda yava davranıyorlardı. Ankara Antla ması’ndan farklı olarak Atina
Antla ması’nda yerle ik tanımı yapılmadı ı için sorun varlı ını sürdürüyordu. Bu
siyasal nitelikli sorunun çözümü için, gerek iki ülkedeki iç, gerekse uluslararası
ko ulların çok daha farklı nitelik sergiledi i 1930’lu yılları beklemek gerekecektir.

D. Dostluk Dönemi ( 1928 – 1939 )

1928 yılı gerek Türkiye’de, gerekse Yunanistan’da önemli de i ikliklere sahne


oldu. Ankara Hükümeti, Lozan’dan arta kalan ve Batılı devletlerle ili kilerin
normalle mesini engelleyen sorunlardan sonuncusunu Fransa ile borçlar konusunda bir
antla ma imzalayarak çözdükten sonra, barı çı ve statükocu bir dı politikanın özellikle
Balkanlar’daki en önemli ve en etkin temsilcisi rolünü üstlendi. Aynı yılın A ustos
ayında yapılan seçimlerde tek ba ına hükümeti kurma hakkını kazanan Venizelos da,
dikkatini dı politika üzerinde yo unla tırdı. Venizelos; Yunanistan’da uzun bir
süreden beri ya anan siyasal istikrarsızlı a son vererek, dikkatini dı politika üzerinde
yo unla tırmı tı. Venizelos’un dı politika anlayı ında 1920’lerin ba larına göre önemli
bir de i iklik olmu ve kom u ülkelerle ikili sorunlar sürmekle birlikte, emperyalist
politika anlayı ını terk etmi ti. Gerek Ankara, gerekse Atina; talya’nın önderli inde
kümelenen fa ist ülkelerin olu turdukları tehdidin ve ikili ili kilerinde ya anan
güvensizlik sonucunda kar ılıklı silahlanmanın, özellikle de deniz silahlanmasının ülke
ekonomilerine getirdi i ço ul yükün bilincindeydiler. çeride ekonomik kalkınmayı ve
sosyal reformları gerçekle tirme ko ulunun barı çı bir dı politika izlemekten geçti ini
biliyorlardı. Ba ta talya ve Bulgaristan olmak üzere; fa ist devletlere kar ı, barı çıl bir
dı politika izleyebilmek için her zamankinden daha fazla olmak üzere birbirlerinin
deste ine gereksinimleri vardı. Bununla birlikte, iki ülke arasındaki sorunların çözümü
için zaman gerekliydi. Nitekim artan talyan tehlikesi sürecinin sonucunda Ankara –
Atina yakınla ması gerçekle ti.
Balkanlarda, kendisine ba lı Küçük Antant Devletleri ( Çekoslovakya,
Yugoslavya, Romanya ) aracılı ıyla etkinli i artan Fransa’nın bu gücünü kırmak için
harekete geçen talya, 1926’da Romanya ve Arnavutluk’la birer pakt imzalamı tı.
Yugoslavya’ya kar ı Türkiye ve Yunanistan ile de yakınla mak ve bu ülkelerle de birer
anla ma imzalayarak Balkanlar’daki etki alanını artırmak istiyordu. talya’nın bu amacı
gerçekle tirmek için tehditkâr söylemini terk etmesi etki uyandırmakta gecikmedi ve 30
Mayıs 1928’de Ankara ile Roma arasında iki anla ma imzalandı: Tarafsızlık,
Uzla tırma ve Yargısal Çözüm Antla ması ve Anadolu Kıyısı ile Meis Adası
Arasındaki Deniz Sınırına li kin Sözle me.110 Antla maların imzalanması sırasında
talyan yetkililer Anadolu topraklarında herhangi bir istekleri olmadı ını, Türkiye ile
dostlu un ekonomik çıkarları açısından son derece önemli oldu unu sıklıkla dile
getirdiler.
Türk – talyan antla maları Yunanistan’ı harekete geçirdi. Roma ile ba latılmı
olan görü meler Venizelos tarafından tamamlandı. talya ile Yunanistan arasında,
Ankara ile Roma arasında daha önce imzalanmı olan antla ma ile aynı hükümleri
içeren Tarafsızlık, Uzla tırma ve Yargısal Çözüm Antla ması 23 Eylül 1928 tarihinde
imzalandı. Böylece talya aracılı ı ile Ankara – Atina yakınla ması ba ladı. Her iki
Balkan ülkesiyle de temas halinde olan talya, kendi liderli inde bir Balkan Paktını
gerçekle tirmek için Türk – Yunan sorunlarının çözümü konusunda tarafların
görü lerini dinliyor ve bu görü leri uzla tırmaya çalı ıyordu.111
Avrupa kıtası; I nci Dünya Sava ı’nın yaralarını henüz tam olarak saramadan yeni
problemlerle kar ı kar ıya kalmı tı. talya, Mussolini önderli inde yayılmacı bir siyaset
izleyerek, özellikle de Balkanlar’da hak iddia etmeye ba lamı tı. talya ile ya anan
yakınla manın son olmadı ını bilen Mustafa Kemal ve Venizelos, kısa bir süre içinde
ikili ili kilerini geli tirmek üzere adımlar atmaya ba ladılar. lk olumlu i aret
Yunanistan’dan geldi. Hükümet programına Türkiye ile ili kileri geli tirmeyi temel dı
politika hedefi olarak koyan Yunan Ba bakanı Venizelos, 30 A ustos 1928’de
Ba bakan smet Pa a’ya özel bir mektup göndererek, Türkiye’nin Yunanistan’dan
herhangi bir toprak iste i olmadı ını bildiklerini belirtmi ve ili kilerde varolan
sorunların çözümü konusunda samimi bir istek duyduklarını bildirmi ti. smet Pa a; 13
Eylül 1928’de Malatya’da yaptı ı konu mada, Venizelos’un mektubunun Ankara’da
olumlu bir hava yarattı ını ifade ediyordu. Söz konusu konu masında, iki ülke arasında
siyasal de il, vatanda ların mal varlı ına ili kin, önemli ama iyi niyetle çözümlenmesi
mümkün yasal sorunlar bulundu unu belirten smet Pa a, 27 Eylül’de Venizelos’a
gönderdi i mektupta, Yunan Ba bakanı’nın yollamı oldu u mektubun Türk – Yunan
ili kileri tarihinde yeni ve samimi bir dostluk döneminin ba langıcını olu turdu unun
altını çizdi.
Aralık 1928’de iki ülke arasında nüfus mübadelesine ili kin sorunlarla ilgili
görü meler yeniden ba lamı tı. 1929’da ABD’de ba layan ve dalga dalga dünyaya
yayılan ekonomik kriz Yunanistan ve Türkiye’yi de etkilemi ti. Türkiye’de özel

110
Soysal, a.g.e., s. 343.
111
Oran, a.g.e., s. 345.
te ebbüsün yatırım hızı kesilmi , onun yerine devletin yatırımlarda öncülü ü ön plâna
çıkarılarak krizin etkileri giderilmeye çalı ılmı tır. Yunanistan’da ise; Venizelos, 1928
seçimleri ile iktidara gelmi ve devletin politikasını, iktisadî ve toplumsal güçlükler
ya ayan Yunanistan’ı bu açmazdan kurtarma ve kom ularıyla iyi ili kiler kurma üzerine
kurmu tur.112
Temmuz 1929’da Yunanistan’ın büyükelçisi olarak Ankara’ya gelen Spiridon
Polikroniadis Venizelos’tan bir anla maya varması için ili kilerin yo unla tırılması
talimatını almı tı. Aynı yıl Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Mehmet Enis ( Akaygen )
Yunan milli bayramına katılarak iki ülke tarihinde bir ilki gerçekle tirdi. Türk – Yunan
ili kilerinde ya anan bu yakınla ma 1930’da imzalanan anla malarla hukuksal biçim
kazanacaktır.
Lozan’a ra men, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar, 1929 yılına do ru
sava tehlikesi do uracak bir hâl almaya ba ladı. Ancak daha önce giri ti i emperyalist
mücadeleden büyük dersler alarak çıkan Venizelos, bu yolun iki devlet için de iyi
olmayaca ını biliyordu. Nihayet sorunların barı çı yoldan görü melerle
çözülebilece ini kabul ederek, Yunan Parlâmentosunda, 10 ubat 1930’da yaptı ı
konu mada; “ Yunanistan’ın taraf oldu u sava sonrası antla malara sadık
kalaca ını, Türkiye’nin barı sever bir devlet oldu unu ve Yunanistan’a kar ı saldırma
te ebbüsüne giri ece ine inanmadı ını, ”113 söylemi tir. Bu konu ma ile Yunanistan’ın
dı siyasetinde anî bir de i me meydana gelmi tir. Venizelos’un bu barı çı konu ması
Ankara’da memnunlukla kar ılanmı , kısa bir süre sonra 10 Haziran 1930’da kar ılıklı
nüfus de i imi sorununu çözecek bir antla ma imzalanmı tır. Bu antla ma Lozan’dan
arta kalan bir meseleyi çözümleyerek, Türkiye ve Yunanistan arasında yeni bir sayfa
açmı tır.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki siyasal dostluk ili kisi kurulması nüfus
de i iminden kaynaklanan hukuksal sorunların çözümüne ba lıydı. Nitekim Aralık
1928’de ba layan görü melerde öncelikle bu sorun ele alındı “ Ahali De i imi
Hakkında 30 Ocak 1923 tarihli Lozan Antla ması ile 1 Aralık 1926 tarihli Atina
Antla ması’nın Uygulanmasından Do an Sorunların Kesin Surette Çözümlenmesine
Dair Sözle me ” 10 Haziran 1930’da Ankara’da imzalandı.114 Bir dizi antla ma ve
sözle menin yapıldı ı bu dönem, kar ılıklı iyi niyet ve dostluk ba larının doru a

112
Gürel, a.g.e., s. 76.
113
Mehmet Gönlübol-Cem Sar, Olaylarla Türk Dı Politikası, c. I, A.Ü.S.B.F. Yayını, Ankara, 1977, s.
69.
114
Soysal, a.g.e., s. 343.
ula tı ının bir göstergesi olarak kabul gören bir süreci olu turmu ve her iki ülke bu
zamanı kendi menfaatlerinin çözümü için azami çaba sarf etmi lerdir.

E. Ankara Sözle mesi

10 Haziran 1930 Ankara Sözle mesi ile Türkiye ve Yunanistan arasında nüfus
mübadelesinden kaynaklanan siyasal ve ekonomik sorunlar çözüme ba landı. Her
eyden önce kimlerin yerle ik sayılaca ı karara ba landı. Sözle menin 10 ncu
maddesine göre, “ Türkiye, stanbul’a geldikleri tarih ve do dukları yer ne olursa
olsun de i imden ayrık tutulmu olan stanbul bölgesinde bugün hazır bulunan Türk
uyru undaki Tüm Ortodoks Rumlara ” 14 ncü maddesine göre ise, “ Yunanistan, Batı
Trakya’ya geldikleri tarih ve do dukları yer ne olursa olsun de i imden ayrık tutulmu
olan Batı Trakya bölgesinde bugün hazır bulunan Yunan uyru undaki tüm
Müslümanlara ” yerle ik sıfatı tanımaktadır. Böylece 7 yıldır süren bir anla mazlık
kar ılıklı e itlik anlayı ı çerçevesi içinde çözülmü oluyordu.
Bu siyasal sorunun yanısıra mübadeleden kaynaklanan ekonomik sorunlara da
çözüm getirildi. Sözle mede be kategorideki insanların mallarına ili kin düzenleme
yapılmı tı:
“ 1. Mübadillerin malları: De i ime tabi olan Müslümanların ve Rumların terk
etikleri ülkelerde bıraktıkları ta ınır ve ta ınmaz malların tam mülkiyeti terk edilen ülke
hükümetine geçecekti. Bankalarda bulunan mevduatlar sahiplerine iade edilecekti.
2. Türk uyrukluların malları: Türk uyruklu Müslümanlara ait Yunanistan’da
bulunan ta ınmaz malların tamam mülkiyeti Yunan Hükümeti’ne geçecekti.
3. Yunan uyrukluların malları: Yunan uyruklulara ait olup stanbul bölgesi
dı ında bulunan ta ınmaz malların tam mülkiyeti Türk hükümetine geçecekti. Bununla
birlikte, Yunan uyrukluların stanbul bölgesindeki ta ınmaz malları üzerindeki mülkiyet
hakları bu sözle meyle ortadan kaldırılmamı tı. Söz konusu ki ilerin, stanbul
bölgesindeki mallarına e er daha önceden el koyma, haciz ve i gal gibi önlemler
uygulanmı sa, bu önlemler 1 ay içinde kaldırılacak ve söz konusu mülkler sahiplerinin
tam ve serbest kullanımına iade edilecekti.
4. stanbul yerle iklerinin malları: Yerle ik kabul edilen Rumların stanbul
bölgesinde bulunan ta ınır ve ta ınmaz malları üzerindeki mülkiyet hakları ve
sözle meyle hiçbir biçimde ortadan kaldırılmamı tı. E er bu mallar üzerinde el koyma,
haciz gibi herhangi bir önlem uygulanmı sa, bu durum derhal kaldırılacak ve söz
konusu mallar sahiplerinin tam ve serbest kullanımına iade edilecekti. Ancak, stanbul
ta ınır ve ta ınmaz malları Türk hükümetine geçecekti.
5. Batı Trakya yerle iklerinin malları: Yerle ik kabul edilen Müslümanların Batı
Trakya bölgesinde bulunan ta ınır ve ta ınmaz malları üzerindeki mülkiyet hakları bu
sözle meyle hiçbir biçimde ortandan kaldırılmamı tı. E er bu mallar üzerinde el
koyma, haciz gibi herhangi bir önlem uygulanmı sa, bu durum derhal kaldırılacak ve
söz konusu mallar sahiplerinin tam ve serbest kullanımına iade edilecekti. Ancak, Batı
Trakya dı ındaki tüm ta ınır ve ta ınmaz mallar yunan hükümetine geçecekti. ”115
Sözle me artlarınca Yunan Hükümeti, 425 000 ngiliz lirasını karma komisyonun
emrine verecek; bu paranın 150 000’i yerle ik Rumların Türk Hükümeti’ne geçen
stanbul dı ındaki mallarını ve 150 000’i yerle ik Müslümanların Yunan Hükümeti’ne
geçen mallarını tazmin için kullanılacaktı. Ayrıca, kalan 125 000 ngiliz lirası karma
komisyon tarafından 3 taksitte Türk Hükümeti’ne verilecekti.
Ba bakan smet nönü Venizelos’a gönderdi i bir mektupta, antla madan duydu u
memnuniyeti belirterek kendisini Ankara’ya davet etmi tir.116 Venizelos bu daveti kabul
etti ini bildiren 19 Haziran 1930 tarihli mektubunda, ilâveten, taraflar arasındaki bu
antla mayı Yakın ark’ta yeni bir devrin ba langıcı olarak de erlendirmi tir.117 Türkiye
sınır kom usu olan Yunanistan ile ili kilerini bir kez daha perçinlemeyi bilmi ve
dostluk köprüsünün sa lam bir zemine oturmasını sa lamı tır.
10 Haziran 1930 sözle mesi iki ülke arasında ya anan siyasal, ekonomik ve
hukuksal sorunları çözünce hızlı bir yakınla ma süreci ba ladı. 27 Ekim–1 Kasım
tarihleri arasında Yunan Ba bakanı Venizelos beraberinde Dı i leri Bakanı
Mihalakopulas ve e leri oldu u halde Ankara ve stanbul’u ziyaret etmi tir.
Ankara’dan son derece sıcak kar ılanan Venizelos’un ziyareti sırasında imzalanan
3 anla ma, daha 7 yıl önce sava an iki ülke arasında siyasal, ekonomik ve askeri bir
i birli i yaratırken, Türk – Yunan ili kileri tarihinde ilk kez bir dostluk dönemini de
ba lattı. Bu olumlu dostluk havası içinde, Yunan Ba bakanı’nın Fener’deki Rum
Ortodoks Patrikhane’sini ziyaret etmesine kar ı çıkılmadı. Böylece; dolaylı yoldan da
olsa Türk Hükümeti’nin Rum Ortodoks Patrikhanesi ile olan sorunlarının da sona erdi i
mesajı verilmi oldu.

F. 1930 Antla maları

115
Düstur, 3 ncü tertip, c. XI, s. 707–716.
116
Gönlübol, Sar, a.g.e., s. 69.
117
a.g.e.; s. 71.
30 Ekim 1930 günü Venizelos’un Ankara ziyareti sırasında; siyasal, askeri ve
ekonomik konulara ili kin üç antla ma imzalanmı tır. Bunlar;
1. Dostluk, Tarafsızlık, Uzla ma ve Hakemlik Antla ması,
2. Deniz Kuvvetlerinin Sınırlandırılmasına li kin Protokol,
3. kamet, Ticaret ve Seyrisefain Antla ması’dır.118
Dostluk, Tarafsızlık, Uzla ma ve Hakemlik Antla masının 1 nci ve 2 nci
maddeleri; her iki devletin birbirlerine kar ı üçüncü bir devlet ile aleyhte ve dü manca
bir tutum ve davranı içine girmemeyi, 8–19 ncu maddeleri; iki taraf arasında
çıkabilecek anla mazlıkların çözüm yollarını, çıkabilecek uzla mazlıkların diplomatik
yollarla çözümünün mümkün olmaması durumunda uzla ma yoluyla çözümünü, 20–23
ncu maddeleri de bütün bu giri imler sonuç vermedi i takdirde adli yollar ile veya
hakeme ba vurmak artıyla çözümlenmesini öngörmektedir.
Türkiye ile Yunanistan arasında sorunların ya andı ı dönemde kar ılıklı olarak
silahlanma; sava ile birlikte yıpranan her iki devletin ekonomisi üzerindeki etkilerini
azami seviyeye çıkartıyordu. Silahlanmaya ayrılan ödenekleri üretime dönü türme
gereklili i her geçen gün artmakta idi. Bu olu umun do al bir sonucu olarak, Ankara ve
Atina Hükümetleri arasında Deniz Kuvvetlerinin Sınırlandırılmasına li kin Protokol
imzalanmı tır.
Protokol; “ her iki ülke deniz kuvvetleri silah harcamalarının gereksiz yere
artmasının önüne geçmek ve içinde bulunulan özel ko ulları dikkate alarak, kuvvetlerin
birbirine paralel biçimde kar ılıklı olarak sınırlandırılmasının e it olarak ilerleyece ini,
di er devlete altı ay önceden haber verilmeden hiçbir sava gemisi veya silah sipari i
alınması veya yapımı yönüne gitmemeyi ” karara ba lamı tır.
Antla mada taraflardan birinin uyruklarına di er tarafın ülkesinde mülk edinme
(Md. 3), ticari faaliyette bulunma (Md. 4), irket ve fabrika kurma (Md. 5), ithalat-
ihracat yapma (Md. 10–24), gemi ta ımacılı ı faaliyetlerinde bulunma (Md. 25–33),
miras bırakma hakkı (Md. 33) tanıyordu. Bu ki iler söz konusu ticari ve ekonomik
faaliyetler sırasında yerel uyruklar ile e it vergilendirmeye tabi olacaklar ve
mahkemeye ba vurduklarında ya da haklarında bir soru turma söz konusu oldu unda
yerel uyruklarla e it ko ullara muhatap olacaklardır. thalat ve ihracat sınırlamaları
veya yasaklamalarının ya da ticaret serbestli inin di er sınırlamalarına ili kin tüm
konularda taraflar birbirlerine “ en gözetilen ulus ” i lemi yapacaklardır. Bu i lemin
aksine bir davranı ancak genel güvenlik ve ülkenin savunmasını ilgilendiren nedenler

118
Düstur, 3 ncü tertip, c. XII, s. 39–45, 62–73, 73–81.
sa lık nedenleri, sava araç ve gereçlerinin ithalini denetlemek dolayısıyla söz konusu
olabilecekti.
Ekonomik nitelikli olan bu antla mada iki temel amaç vardı:
1. 1929 ekonomik bunalımı sonrasında olu an ticari ve ekonomik durgunlu un
Ege’de serbest bir ticaret bölgesi yaratılarak canlandırılması,
2. Nüfus de i imi sonucunda Rumların göç etmesi Türkiye’de büyük bir
nitelikli i gücü açı ına yol açarken, Yunanistan’da i sizli e neden olmu tu. Böyle bir
antla ma sonucunda, Türkiye kaybetti i i gücünü kazanabilecek, Yunanistan’daki
i sizlik sorununa da kısmi çözüm bulunabilecekti. Antla manın imzalanmasından sonra
i siz Yunanlılar, ba ta stanbul olmak üzere Türkiye’ye geldiler ve yerle tiler.
Antla ma; 1927 yılı nüfus sayımında 26 431 olan Yunan uyruklu stanbullu Rumlar
için önemli olmu , onlara hukuki statü sa lamı tır.

G. 1933 Samimi Anla ma Belgesi

Türkiye ile Yunanistan aralarındaki dostlu u ilerletmek ve Balkanlar’da


kurulmasını istedikleri barı ve güvenlik ortamına ön ayak olmak üzere yeni bir
antla ma yapmak ihtiyacını hissetmi lerdir. Bu ikinci antla ma Yunan Ba bakanı
Caldaris ile Dı i leri Bakanı Maksimos’un Ankara’yı ziyaretleri sırasında 14 Eylül
1933 günü gerçekle tirilmi tir.119 Antla manın 5 nci maddesi ile iki devlet ortak
sınırlarının de i mezli ini kar ılıklı olarak kabul ediyordu. 2 nci madde ile taraflar
arasında sürekli dayanı ma ve 3 ncü maddesi ile de diplomatik alanda dayanı ma
esasları kabul edilmi tir.
5 nci madde ile sınırlarının de i mezli inin kabulü esasında Bulgaristan’a kar ı
alınmı bir tedbirdi. Bulgaristan Batı Trakya’yı alıp Ege Denizi’ne çıkmak istedi i için,
Yunanistan bu ihtimale kar ı Türkiye’nin deste ini sa lamı oluyordu. Antla ma 10 yıl
için yapılmı ve 12 Mart 1934 tarihinde yürürlü e girmi tir. 27 Nisan 1938 tarihinde
Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan yeni bir antla ma ile süresi on yıl daha
uzatılmı ve son verilmedikçe yürürlükte kalması kabul edilmi tir. Dolayısı ile 1933
Samimi Antla ması bugün de yürürlüktedir.

H. Balkan Antantı

Türkiye; Milletler Cemiyetine katıldı ı zaman, Balkan Devletleri arasında büyük


bir yakınla ma ve i birli i ba lamı tı. Bu geli me 1934 yılında Balkan Antantı denen

119
Soysal, a.g.e., s. 441.
ittifakı ortaya çıkarmı tır. Balkanlar arasındaki yakınla manın esas unsuru ise, 1930
Ekim’indeki Türk – Yunan anla malarının do urdu u Türk – Yunan yakınla masıdır.
Öte yandan Locarno Anla maları, Kellogg Paktı ve Litvinov Protokolü gibi barı çı
te ebbüslerle, Küçük Antant gibi var olan ittifakların ortaya çıkması da Balkanlar’daki
i birli inde te vik edici etkenler olmu tur.
Balkan birli i konusundaki ilk adımlar Balkan hükümetleri tarafından de il, fakat
gayri resmî çabalarla atılmı tır. Dünya Barı Kongresi Derne i’nin 1929 Ekim’inde
Atina’da yaptı ı toplantıda, kongre ba kanı ve eski Yunan Ba bakanlarından
Aleksandre Papanastasiyu devamlı bir Balkan Antantı kurulması fikrini ortaya atmı ve
Türkiye dâhil bütün Balkanlı ülkelerin bu fikri kabul etmesiyle 1930’da Atina’da
Birinci Balkan Konferansı açılmı tır. Bundan sonraki konferanslar; Atina, stanbul,
Bükre ve Selanik’te olmak üzere her yıl tekrarlanarak, Balkan milletleri arasında bir
i birli i kurulmu tur. Konferansların sonunda; Balkan Ticaret ve Sanayi Odası, Balkan
Denizcilik Bürosu, Balkan Ziraat Odası, Balkan Turist Federasyonu, Balkan
Hukukçuları Komisyonu, Balkan Tıp Federasyonu gibi yeni olu umlar ortaya çıkmı tır.
1932 yılında yapılan Üçüncü Balkan Konferansı’nda ise “ Bir Balkan Paktı ” tasarısı
olu turulmu ve böylece i birli i çalı maları siyasal ili kiler alanına geçirilmi ti.
Bununla beraber, siyasal birli in kurulması hemen gerçekle medi. Balkan
Konferansları’nda, Bulgaristan’ın i birli inde özellikle çekingen davrandı ı
görülmü tü. Arnavutluk ile Bulgaristan; Balkan Konferansları’nda, de i imci gayelerini
dolaylı bir ekilde belirterek azınlık meselelerinin de tartı ılmasında ısrar etmi ler, fakat
Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya buna engel olmu lardı. Bununla
beraber, özellikle Türkiye uzla tırıcı bir politika izleyerek Bulgaristan’ın tam i birli ini
sa lamaya çalı mı , ancak ba arılı olamamı tı.
1933 ubat’ında Küçük Antant’ın devamlı bir statü ve te kilat kurması ve
Almanya’da Nazi Partisi’nin iktidara geçmesi, Balkanlı ulusları da harekete geçmeye
sevk etmi ti. Türkiye ve Yunanistan, siyasal alanda da Balkanlar’da bir i birli i
kurulmasına ve bu konuda bir paktın imzasına karar verip, bu dü üncelerini 1933
Mayıs’ında Bulgaristan’a da bilirdiler. Bulgaristan’ın bu teklife olumlu cevap
vermemesine ra men, Türkiye ve Yunanistan 14 Eylül 1933’te bir Samimi Anla ma
Paktı ( Pacte d’Entente Cordiale ) imzaladılar.120 On yıl için imzalanmı olan bu pakt ile
iki devlet sınırlarını kar ılıklı olarak garanti ediyorlardı. Bu hüküm, Makedonya
üzerindeki emellerinden bir türlü vazgeçmek istemeyen Bulgaristan’da tepki ve
gerginlik yarattı. Bulgaristan’ın üphelerini gidermek ve Bulgaristan’ı da bu pakta

120
a.g.e., s. 443.
almak için Ba bakanı smet nönü ve Dı i leri Bakanı Tevfik Rü tü Aras Sofya’ya
gittilerse de, olumlu bir sonuç elde edemediler.
Türk – Yunan Paktı Romanya'
yı harekete geçirdi ve Romanya Dı i leri Bakanı
Titulescu’nun Ankara’yı ziyareti sırasında, 17 Ekim 1933’te Türkiye ile Romanya
arasında Dostluk, Saldırmazlık, Hakem ve Uzla ma Antla ması imzalandı.121
Romanya’yı bu antla mayı imzalamaya götüren sebeplerden biri, Bulgaristan’ın
de i imci isteklerinden çekinmesi, di eri de, kendi deniz ticaretinin, Bo azlar’da
serbest geçi in bekçisi olan Türkiye’ye ba lı bulunmasıydı.
Türkiye’nin yaptı ı bu anla malar Bulgaristan’ın tepkisini çekmi ; Bulgar basını
Türkiye aleyhine kampanya açmı ve bu kampanya Türk basını tarafından cevapsız
bırakılmamı tır. Bulgaristan’ın bu tutumu Yugoslavya’yı da korkuttu undan, Türk
dı i leri bakanının Belgrad’ı ziyareti sırasında Türkiye ile Yugoslavya arasında 27
Kasım 1933’te bir Dostluk ve Saldırmazlık Antla ması imzalanmı tır.122 Yugoslavya’yı
bu anla mayı imzalamaya götüren sebep Bulgaristan’dan duydu u endi e oldu u kadar,
talya’nın Arnavutluk’ta kurdu u kontrolün kendisi bakımından yarattı ı tehlike idi.
Görüldü ü gibi, bu ikili anla maların hepsinin temel unsurunu Türkiye te kil
etmekteydi. Bu anla maların her üçü de aynı gayeyi ta ıdı ına ve gayelerde bir farklılık
olmadı ına göre, yapılması gereken normal i , dört devletin tek bir anla ma ile
birbirlerine ba lanmaları idi. Bu yeni olu um 9 ubat 1934 günü Atina’da Türkiye,
Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya Dı i leri Bakanlarının Balkan Antantı’nın imzası
ile gerçekle tirildi.123 Balkan Antantı ile taraflar, sınırlarını kar ılıklı olarak garanti ve
birbirlerine danı madan, herhangi bir Balkan devletine birlikte bir siyasal harekette
bulunmamayı veya bir siyasal anla ma yapmamayı taahhüt ediyorlardı.
Balkan Antantı’nın ortaya çıkmasında nasıl ba rolü Türkiye oynadıysa, bu antanta
sonuna kadar sadakatle ba lanan da Türkiye oldu. Fakat bu siyasal antla ma, dört
Balkan devleti arasında amaç edinilen sıkı siyasal i birli ini gerçekle tiremedi ve
ba langıçtan itibaren bazı zayıflık unsurlarına sahip oldu. “ Antant ile birlikte gizli bir
protokol de imzalanmı tı. Buna göre, taraflardan biri Balkanlı olmayan bir devlet
tarafından saldırıya u rar ve bir Balkan devleti de saldırgana yardım ederse, di er
taraflar bu Balkanlı saldırgana kar ı birlikte sava a gireceklerdi. ”124 Fakat bu protokol
üzerine Türkiye bir Rus – Romen sava ında Romanya’ya yardım etmeyece ini Sovyet

121
a.g.e., s. 447.
122
a.g.e., s. 452.
123
a.g.e., s. 457.
124
a.g.e., s. 457.
Rusya’ya bildirmi ve Yunanistan da bu protokolün kendisini talya ile bir çatı maya
götürmeyece i konusunda ölçü getirmi tir.
Öte yandan, Balkan Antantı; batılılar ve Küçük Antant’ın kurucusu Çekoslovakya
tarafından büyük bir ho nutlukla kar ılanmakla beraber, 1936’dan itibaren Avrupa’da
buhranların iddetlenmesi ve Berlin–Roma mihverinin a ır basmaya ba laması, Balkan
Antantı’nı da zayıflamaya do ru götürmü tür. Bu geli me, özellikle 1937’den itibaren
belirli bir hâl almı tır. 1936’da Avrupa’da Almanya’nın üstünlü ü belirince, Romanya,
Bulgaristan ve Macaristan’dan fazla Almanya’dan endi e duymu ve Balkan Antantı ile
ilgisini zayıflatmı tır. Yugoslavya ise Berlin–Roma mihveri kar ısında talya ve
Bulgaristan’la anla ma yoluna gitmi tir. Bulgaristan’la Yugoslavya arasında 24 Ocak
1937’de bir “ Yıkılmaz Barı ve Samimi Dostluk Anla ması ” imzalandı.125 Bunun
arkasından Yugoslavya, 25 Mart 1937 tarihinde talya ile de bir anla ma imzalandı.126
Be yıl için imzalanan anla mada, bu antla manın tarafların mevcut milletler arası
taahhütlerine helâl getirmeyece i belirtiliyor idiyse de, 2 nci madde ile iki devlet,
birbirlerini ilgilendiren ortak meselelerde birbirlerine danı ma taahhüdünde bulunu-
yorlardı. Bu ise Yugoslavya’yı, Balkan i birli inde daima talya’yı hesaba katmak
zorunlulu unda bırakıyordu. Bulgar – Yugoslav antla masının imzasından önce
Yugoslavya, di er Balkan Antantı ortakların muvafakatini almı sa da, Balkan Antantı
birinci planda Bulgaristan’a yöneldi ine göre Yugoslav–Bulgar antla ması bu
Antant’ın ruhuna aykırı idi. Nihayet talya’nın gittikçe kuvvetlenmesi Yunanistan’ı da
talya’ya kar ı yumu ak bir tutuma götürmü tür. Münih Konferansı ile
Çekoslovakya’nın parçalanması Küçük Antant’a son verdi i gibi, 1939 yılının olayları
da Balkan Antantı’nı parçalayacaktır.
Atatürk’ün, yeni bir sava rüzgârının esmeye ba ladı ını hissetti i günlerde hem
Türkiye’nin hem de bölge barı ının güvenli i için olu turdu u Balkan Paktı, O’nun da
eksikli inin bir görünümü olarak 1938’den itibaren i levini kaybetmeye ba layacaktır.
Türkiye’nin bölge üzerindeki bu dü ünceleri gerçek amacına ula amamı olsa dahi,
Türkiye’nin bir sava sırasında izleyece i politikanın belirlenmesi açısından önemli bir
ipucudur.

I. Montreux Bo azlar Sözle mesi

Uluslararası tanımlamada “ Türk Bo azları ” terimi; stanbul Bo azı, Marmara


Denizi ve Çanakkale Bo azı’nı ifade etmektedir. Karadeniz giri inden Ege Denizi’ne
125
a.g.e., s. 459.
126
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, kinci Dünya Harbi ve Türkiye, Ankara, Gnkur.
ATASE Ba kanlı ı Yayınları, 1999, s. 544.
kadar 170 mil ( 306 km. ) uzunlu undaki bu uluslararası su geçidi127 bölge tarihinin
temel unsuru olmu tur. Atlas ve Hint Okyanuslarına ait üç çıkı yolu;128Asya, Avrupa
ve Afrika’yı birle tiren yegâne su geçidi ile Orta Asya, Kafkasya ve Orta Do u’daki
enerji ve hammadde kaynakları için bir ula tırma parametresi olması onun jeostratejik
de erini gelecekte de koruyaca ını göstermektedir.
29 Mayıs 1453 tarihinde stanbul’un fethi ile birlikte ebedi olarak Türk
hâkimiyetine geçen Bo azlar, 1453–1774 yılları arasındaki ilk tarihi süreç içerisinde
Osmanlı Devleti’nin mutlak hâkimiyeti içerisinde olmu tur. kinci dönem 1774
yılındaki Küçük Kaynarca Antla ması ile ba lamı ve Bo azlar’da ikili antla malarla
bazı düzenlemelere gidilmi tir. stisnaî durumlar hariç Bo azlar, bu dönemde de sava
gemilerine kapalı olmu tur.129 1841 yılında imzalanan Londra Antla ması ile üçüncü
döneme girilmi tir. Bu dönemde, çok taraflı antla malar ile bazı yeni düzenlemeler
yapılmı tır. 1841 yılından Birinci Dünya Sava ı’nın sonuna kadarki bu
düzenlemelerden amaç, Bo azlar’ın bütün sava gemilerine kapalılı ı idi.130
1918 Mondros Ate kes Antla ması’ndan itibaren tekrar Bo azlar’ın açıklı ı
rejimine geçilmi tir.131 Bu rejim Sevr Antla ması’nda da devam etmi tir.
E siz asker M. Kemal Atatürk’ün önderli inde Kurtulu Sava ı’nın kazanılması ve
ardından da 24 Temmuz 1923 yılında Lozan Barı Antla ması’nın imzalanması ile barı
düzenine geçilmi tir. Bo azlar’ın 9 Kasım 1936 tarihine kadar devam edecek olan yeni
hukuksal rejimi de, Lozan Antla ması ile aynı gün imzalanan, “ Bo azlar Rejimine
li kin Sözle me”132 ile belirlenmi tir. Bu sözle me ile Bo azlar uluslararası konumunu
ve rejimini devam ettirmi tir. Bir ba ka tanım ile Bo azlar’ın rejimi, Türkiye’nin tek
yanlı iradesi ile de il, 1841’den beri devam eden ve çok sayıda devletin iradesi sonucu
ortaya çıkan kurallara tâbi olmaya devam etmi ti.133
Lozan’da imzalanan bu sözle mede yer alan, Bo azlar’ın silahsızlandırılması ve
Bo azlar Komisyonu kurulması hükümleri, Türkiye’nin güvenli i açısından tehlike

127
stanbul Bo azı’nın uzunlu u 17 mil (30 km), Çanakkale Bo azı’nın uzunlu u 35 mil (66 km),
Karadeniz – Ege arası 170 mil (306 km) olarak alınmı tır.
128
Karadeniz Tuna – Main kanalı ile Atlas Okyanusu’na, Akdeniz Cebeli Tarık Bo azı ile Atlas
Okyanusu’na, Süvey Kanalı ile Hint Okyanusu’na ba lantılıdır.
129
Ayın Tarihi, sayı 153, A ustos 1946, s. 113.
130
Selim Örge-Ergin Ersoy; Geçmi ten Günümüze Yakın Çevremizdeki Sorunlar ve Türkiye,
stanbul, y.y., 1995, s. 166.
131
a.g.e., s. 167.
132
Sözle menin tam metni için bk. Seha L. Meray; Lozan Barı Konferansı Tutanaklar Belgeler, tk.
II, c. III, Ankara, y.y., 1973, s. 54–64.
133
Yüksel nan; Türk Bo azlarının Siyasal ve Hukuksal Rejimi, Ankara, y.y.,1986, s. 25.
olu turmaktaydı.134 Türkiye, güvenli i açısından tehlike olu turan bu Bo azlar rejimini
de i tirme te ebbüsüne yine Atatürk’ün izni ile girmi ti.135
Geçmi dönemlerin hiçbirisinde Bo azlar’ın Türk hâkimiyetinden ayrı dü tü ü
söylenemezdi.136 Osmanlının yıkımı demek olan, ancak ulu önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün kabul etmeyerek “ Ulusal Mücadele’yi ” ba latma nedeni olan Sevr
Antla ması’na göre; kendine ait bayra ı, bütçesi ve polis kuvveti bulundurma
sorumlulu u ta ıyan “ Bo azlar Komisyonu ”, gemilerin bo az geçi lerini fener, can
kurtarma, kılavuzluk ve römorkörcülük gibi seyir güvenli i hizmetlerini yürütmekte
iken, Lozan’da bu komisyonun ba kanlı ı “ Türkiye Cumhuriyeti’nin görevlendirece i
üye tarafından yapılacaktır ” hükmü kabul edilmi tir.137 Lozan görü meleri sırasında
Türk ba delegesi smet Pa a 2 Aralık 1922’de Rus Dı i leri Bakanı Çiçerin’e verdi i
bir çay ziyafetinde Bo azlar’la ilgili görü ünü “ Bo azlar açık Marmara emniyette ”
eklinde açıklasa da bunu sa layamamı tı.
1930’lardan itibaren ba layan dünya devletlerinin silâhlanma yarı ları, kolektif
güvenlik sisteminin ( Milletler Cemiyeti ) çalı amamasına, giderek çökmesine neden
olmu tur. Türkiye, 1933 ve 1935 yıllarında Milletler Cemiyetine Bo azlar’la ilgili
sıkıntılarını dile getirmekte idi. Nihayet 10 Nisan 1936’da Lozan Bo azlar
Sözle mesi’nin imzacılarından olan ngiltere, Fransa, talya, Japonya, Bulgaristan,
Yunanistan ve Romanya ile yine Lozan’da görü melere katılmı olan Sovyet Rusya ve
Yugoslavya ( Sırp-Hırvat-Sloven Devleti )’ya bir muhtıra göndererek; yeni bir
Bo azlar rejiminin ortaya konması için bir konferansın toplanmasını istedi.138 23
Haziran – 20 Temmuz 1936 tarihleri arasında toplanan konferans – talya katılmamı tır
–, Bo azlar statüsüne birçok kazanım sa lamı tır. Antla ma; Türkiye, Bulgaristan,
134
Mehmet Gönlübol ve di erleri; Olaylarla Türk Dı Politikası, c.l, Ankara, y.y., 1982, s. 126.
135
a.g.e; s. 127.
136
Tarihçilerin Bo azlar’ın Türk hâkimiyetine geçti i 1453 yılından itibaren tanımladıkları “ Hukuki
Kavramlar ” a a ıdaki ekilde belirlenmektedir: Mutlak Kapalılık (1453–1774), Sözle meli Kapalılık
(1774–1841), Sınırlı Açıklık (1841–1920), Geçi Serbestli i (1920–1936). Daha fazla bilgi için bk.
F.Cemal Erkin, Türk Sovyet li kileri ve Bo azlar Meselesi, stanbul, y.y., 1968, s. 14 ve devamı.
Cemil Bilsel, Türk Bo azları, stanbul, y.y., 1948, s. 28–50. Sevin Toluner, Milletlerarası Hukuk
Dersleri, stanbul, y.y., 1989, s. 173 ve devamı. Numan Özdalga, Türk Bo azlarının Tarih çindeki
Önemi, stanbul, y.y., 1965, s. 9–39.
137
Sevr ve Lozan antla maları arasındaki en güzel kar ıla tırmayı M. Kemal Atatürk Büyük Nutuk’ta
ifade etmektedir. M. Kemal Atatürk; Nutuk, c. II, MEB Yayını, stanbul, 1975, s. 382. Bo azlar
Komisyonu Türkiye ile birlikte, ngiltere, Fransa ve talya’nın yer alaca ı 4 üyeden olu maktadır.
Komisyon Ba kanı Tümamiral Ahmet Vasıf’tır ve Montreux (1936)’ya kadar bu görevde kalmı tır. Bu
kurulu un Bo azlar sözle melerinde belirtildi i ekilde çalı madı ı zaman içinde görülecektir. smail
Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antla maları, c. II (1945–1990), Ankara, 1989, s. 85–140. Sermet
Gökdeniz, Türk Bo azları Rejimi, Deniz Kuvvetleri Dergisi, Ankara, 1972, s. 18–45. Dı i leri
Bakanlı ı; Lozan, Ankara, 1973, s. 46–58.
138
Dı i leri Bakanlı ı, Türkiye Dı Politikasında 50 Yıl, Montreux ve Sava Öncesi Yılları (1935–
1939), Ankara, 1973, s. 21–150. Dı i leri Bakanlı ı, Türk Bo azları ile lgili Temel Metinler, Ankara,
1994, s. 26–48. Erdo an Dümen, Tarih içinde Bo azlar Sorunu, Harp Akademileri Yayını, stanbul,
1990, s. 16 ve devamı.
Romanya, Sovyetler Birli i, Yugoslavya, Yunanistan, Fransa, ngiltere, Japonya
arasında imzalanmı , talya bu antla maya 2 Mayıs 1938’de katılmı tır. Tamamı 29
madde, 3 ek ile 1 protokolden meydana gelen ve 20 Temmuz 1936’da imzalanan “
Montreux Bo azlar Sözle mesi ” nin madde ba lıkları öyledir:139
1. Bo azlar’da denizden geçi ve gidi – geli ( ula ım ) serbestli i ilkesi kabul
ediliyordu. Ancak, ticaret ve sava gemilerinin Bo azlar’dan geçmesi; barı hali,
Türkiye’nin girmedi i sava hali, Türkiye’nin girdi i sava hali ve sava tehlikesi hali
olmak üzere dört ayrı statüye göre olacaktı.
2. Ticaret gemileri, barı zamanında ve Türkiye’nin girmedi i sava halinde,
bayrak ve yükü ne olursa olsun Bo azlar’dan serbestçe geçebilecekti. Türkiye sava an
ise, yalnız tarafsız ticaret gemileri bazı ko ullarla geçebilecekti.
3. Barı zamanında sava gemilerinin Bo azlar’dan geçmesi için, Türk
Hükümeti’ne bir ön bildirimde bulunulacaktı. Bu, Karadeniz’de kıyısı olmayanlar için
8, kıyısı olanlar için 15 gün olabilecekti. Ayrıca gemilerin gidece i yer, adı, tipi, sayısı
ile gidi – dönü tarihlerini bildirecekti.
4. Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin, uçak gemileri ile denizaltıları
dı ında, sava gemileri Bo azlar’dan geçebilecekti. Ancak, bunların geçi i sırasında
toplam tonajı 15 000 tonu a amayacaktı. Karadeniz’de bulundurabilecekleri sava
gemilerinin tonilato toplamı da 30 000 tonu geçemeyecekti. Bu gemiler 21 günden fazla
Karadeniz’de kalamayacaktı.
5. Karadeniz’de kıyısı olan devletler, 15 000 tonilatodan yüksek tonajdaki sava
gemileri ile denizaltılarını, Türkiye ‘ye önceden haber vermek ve di er bazı ko ullarla
Bo azlar’dan geçirebileceklerdi.
6. Türkiye, sava halinde ise veya kendisini yakın bir sava tehlikesi tehdidi
kar ısında sayarsa, sava gemilerinin geçi i konusunda Türk Hükümeti diledi i gibi
davranabilecekti.
7. Sözle menin süresi 20 yıl olacaktı. Ancak bu sürenin bitiminden 2 yıl önce
taraflardan hiçbirisi sözle menin feshinin istemezse, sözle me böyle bir fesih iste inden
itibaren 2 yıl sonraya kadar yürürlükte kalacaktı.
Sözle menin Lozan’a göre getirdi i de i iklikler olarak;
Ba langıç bölümünde, sözle menin Türkiye’nin emniyeti ve Karadeniz’de
kıyısı olan ülkelerin güvenli i için düzenlendi i belirtilmektedir.
6 ncı maddeye göre Türkiye kendini yakın bir sava tehdidinde görmesi ile
Bo azlar’daki deniz trafi ini sınırlayabilecektir.

139
Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, stanbul, Harp Akademileri Basımevi, 1987, s. 499–500.
Bo azlar Komisyonunun yetki, görev ve hakları ( geçi yapan gemilerin fener,
tahlisiye ve sa lık harçları ödemeleri ile di er güvenlik tedbirleri ) Türkiye
Cumhuriyeti’ne bırakılmı tır.140
Türkiye, ek protokolde belirtildi i üzere Bo azlar bölgesinde asker
bulundurabilecekti.
Yunanistan, ba langıçta Montreux Bo azlar Sözle mesi’nin Çanakkale Bo azı
önündeki Gökçeada, Bozcaada ve Tav an Adaları’nın silahlandırılmasına kar ı
çıkmakla birlikte Semadirek ve Limni Adası’nın aynı kapsamda oldu unu kabul ederek
antla mayı imzalamı tır.141

J. Sadabad Paktı

talya’nın Habe istan’ı i gali ile Do u Akdeniz’de ortaya çıkan talyan tehlikesi
Türkiye’yi bir yandan ngiltere’ye ba lanmaya götürürken, öte yandan Orta Do u
devletleriyle de birtakım savunma tedbirleri almaya götürmü tür.
talya – Habe anla mazlı ının ortaya çıkmaya ba ladı ı ilk günden itibaren talya,
yayılma ve sömürgecilik istekleri konusunda daha açık konu maya ba lamı ve bu
isteklerin toplandı ı alanlar olarak Asya ve Afrika adı da sık sık söylenir olmu tur.
Afrika deyimi ile neyin kastedildi i belliydi. talya'
nın bu kıtada eskiden beri emelleri
ve toprakları vardı. Fakat Asya ile anlatılmak istenen topraklar nerelerdi? Herhalde
uzak Do u veya Hindistan de ildi. talya'
nın co rafya durumu dolayısıyla, Asya
topraklan olsa olsa Anadolu ve kom uları olabilirdi. Kaldı ki, talya’nın Habe istan’a
yerle mesiyle, Arap yarımadası ve daha yukarıdaki memleketler de tehdit altına
giriyordu. u hâlde talya’nın Habe istan’a girmesiyle Orta Do u bölgesi de kritik bir
durum alıyordu. Bu durumu ba ta Türkiye olmak üzere di er Orta Do u devletleri de
görmü lerdi. Balkanlar üzerinde Bulgar ve talyan tehditlere dolayısıyla nasıl Balkan
Antantı denen savunma sistemi kurulmu ise, imdi Orta Do u’ya yönelen talyan tehli-
kesi için de böyle bir savunma sistemi kurmak zorunluydu.
Bu dü ünceler, daha talya – Habe anla mazlı ının ba ında Orta Do u
memleketlerine egemen olmu ve ran’ın te ebbüsü üzerine Cenevre’de 2 Ekim 1935’te
Türkiye, ran ve Irak arasında üçlü bir antla ma parafe edilmi ti. Türkiye tarafından

140
Bilindi i gibi Lozan Bo azlar Sözle mesi’nin 4, 6 ve 7 nci maddeleri gere ince Çanakkale’de 20,
stanbul’da 15 km.lik geni likte olarak iki tarafta da askeri birlik ve tesis bulundurulmayacak, mralı
dı ındaki Marmara adaları ile Ege Denizi’nde Çanakkale’ye yakın Bozcaada, Tav an Adası, Gökçeada,
Limni ve Semadirek Adaları silahsızlandırılacaktır. Aptülahat Ak in, Atatürk’ün Dı Politika lkeleri,
Ankara, y.y., 1991, s. 293 ve devamı.
141
Soysal, a.g.e., s. 441.
hararetle desteklenen bu antla mayı gerçek alanına sokmak hemen mümkün olmadı.
Çünkü ran ile Irak arasında sınır antla mazlı ı oldu u gibi, Türkiye ile ran arasında da
bazı meseleler vardı. Zorlama tedbirleri konusunda talya’nın aldı ı tehditkâr durum ve
Habe istan’ın istilâsı gerçekle tirmesi, bu devletleri birbirine daha fazla yakınla tırdı.
Bu arada Türkiye kom ularıyla olan münasebetlerini sıkıla tırdı. 1937 yılında ran ile
çe itli i birli i konularında birçok anla malar yapılarak, iki devlet arasındaki dostluk
kuvvetlendirildi. 5 Haziran 1926’da Irak ile imzalanan ve süresi biten dostluk anla ması
1937 Nisan’ında yenilendi ve süresi uzatıldı. Aynı anda, 7 Nisan 1937’de Türkiye ile
Mısır arasında “ Bozulmaz Barı ve Samimi ve Daimi Dostluk Antla ması ” imzalandı.
Nihayet ran ile Irak arasındaki sınır anla mazlı ı da çözümlenince 1935’de parafe
edilmi olan antla mayı imzalamak için herhangi bir engel kalmıyordu. Bu arada
anla maya Afganistan’ın da katılması sa lanmı tı. Bunun üzerine; Türkiye, ran, Irak
ve Afganistan arasında Tahran’ın Sadabat Sarayı’nda, 8 Temmuz 1937’de Saldırmazlık
Antla ması imzalandı.142
Be yıl için imzalanan bu dörtlü antla ma ile taraflar, aralarındaki dostluk
münasebetlerini devam ettirmeyi, Milletler Cemiyeti ve Kellogg Paktı’na ba lı
kalmayı, birbirlerinin iç i lerine karı mamayı, ortak sınırlarına saygı göstermeyi, ortak
çıkarlarını ilgilendiren meselelerde birbirlerine danı mayı, birbirlerine kar ı herhangi
bir saldırı hareketine giri memeyi ve saldırma amacını güden hiçbir siyasal birli e
katılmamayı taahhüt ediyorlardı.
Böylece Türkiye, Balkan Antantı ile batıda ve Sadabad Paktı ile do uda tam bir
güvenlik sistemi kurmu ve kendisi için önemli olan asimetrik iki bölgede barı politi-
kasını kuvvetlendirmi oluyordu. Atatürk’ün sa lı ında tesis edilen uluslar arası
dostluk, yardımla ma, iyiniyet, karde lik, barı ortamı bir daha asla aynı de erleri
sa layacak tarzda sa lam temeller üzerine oturtulamamı tır.

K. Genel De erlendirme

Yunanistan ile 1 Aralık 1926 ve 10 Haziran 1930 tarihlerinde imzalanan Batı


Trakya Türkleri ile stanbul Rumlarının de i imi konusundaki antla malarla çözümlere
ula ılmı tı. Bunun bir sonucu olarak Venizelos; 27–31 Ekim 1930 tarihleri arasında
Türkiye’yi ziyaret etmi , 30 Ekim 1930 tarihinde Ankara’da “ Dostluk – Tarafsızlık,
Uzla ma ve Hakem Antla ması ” imzalanarak Türkiye – Yunanistan arasında ili kiler
dostluk dönemine girmi tir.

142
Soysal, a.g.e.,, s. 590.
1920’lerden itibaren Türkiye, yeni sınırlarını kabul ettirmeye ve korumaya
çalı ırken ülke içinde de yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esaslarını ve reformlarını
tamamlamaya gayret ediyordu. Henüz dünya diplomasisinde yalnızlıktan kurtulmu
de ildi. Birçok ülke ile sorunları devam etmekteydi. 1929 dünya ekonomik krizi henüz
sanayile memi ve tarım ülkesi olan Türkiye’yi de etkilemi ve ekonomik deste e
ihtiyacı vardı. Bu nedenle öncelikle kom uları ile bölgesel ekonomik ve politik
i birli ine giri ti. Büyük çabalar sonucunda Balkan ülkeleri ile i birli ini gerçekle tirdi.
1931’de Mustafa Kemal diyor ki;
“ Versailles Muahedesi, Birinci Dünya Sava ı’na sebebiyet vermi olan
amillerden hiçbirini ortadan kaldırmamı tır. Tersine olarak, dünün ba lıca rakipleri
arsındaki uçurumu büsbütün derinle tirmi tir.
Genç Türkiye’nin öncüsü, ölümünden az önce uyarmı tı;
Bir dünya sava ı yakındır. Bu sava neticesinden dünyanın vaziyeti ve muvazenesi
ba tanba a bozulacaktır. te bu devre esnasında do ru hareket etmesini bilmeyip, en
küçük bir hata yapmamız halinde, ba ımıza Mütareke senelerinden daha büyük
felaketler gelecektir. ”143
1932’lerden itibaren yayılmacı emellerini yenileyen talya ortaya çıktı. 1933’te
Mussolini’nin ngiltere’ye sundu u talya, ngiltere, Fransa ve Almanya’dan olu an
Dörtlü Güç Paktı’na Türkiye kar ı çıktı. Türkiye’nin te viki ile Bulgaristan hariç di er
Balkan ülkeleri de bu öneriye kar ı tavır sergilediler. Bulgaristan ise talya ile uzla ma
içine girip Balkanlar’da olu acak i birli ini tanımak istemiyordu. Buna ra men
Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya Balkan Antantı’nı olu turdular.
Antant’ın amacı, Balkanlar’ın politik ve ekonomik bütünlü ünü muhafaza etmekti.
talya giderek artan saldırgan politikasını sürdürüyor; buna kar ı ngiltere ve Fransa ise,
talya’nın Almanya tarafına geçmesini önlemek maksadıyla talya’ya taviz veriyorlardı.
Bunun sonucu olarak Ekim 1935’te talya Habe istan’ı i gal etti. Aynı ekilde Almanya
da Ren Havzası’nda güç gösterileri içine girmi ti. Türkiye özellikle Bo azlar
bölgesinde geli ebilecek kötü durumları önlemek amacıyla Milletler Cemiyeti’ne
müracaat ederek Bo azlar’ın statüsünün belirlenmesini istedi. Nihayet; Montreux
Konferansı ile Bo azlar, Türk yönetimine devredildi. Bo azlar sorununun çözülmesi ile
Türkiye – ngiltere arasında yakınla ma yeniden ba ladı. Bu arada Almanya da özel-
likle Balkan ülkelerinde ekonomik a ırlı ını artırma çabası içine girdi. ngiltere’nin
Türkiye’ye ekonomik yardımı ba ladı ve böylece Karabük Çelik Fabrikası kuruldu.
1937 yılında Akdeniz ülkeleri toplantısında alınan karar gere i Yunanistan ile beraber

143
evket Süreyya Aydemir, kinci Adam, Remzi Kitabevi, stanbul, 1976, s. 87.
Ege kıyılarını savunacak olması aynı zamanda Akdeniz ticaret yollarının korunması
için ngiltere ve Fransa’ya destek vermesi; Türkiye’yi bölgesel i birli inden
uluslararası i birli ine yöneltmi ti.
K NC BÖLÜM
YUNAN STAN’IN ST LASI ÖNCES NDE TÜRK – YUNAN L K LER

III. 1939 Yılı Olayları

A. Sava Öncesi Genel Durum

1939–1945 yılları arasında bütün dünyayı kaplayan ve 20 milyonu asker olmak


üzere yakla ık 40 milyon insanın ya amını yitirdi i kinci Dünya Sava ı,144 Birinci
Dünya Sava ı ( 1914–1918 )’nın çözümsüz bıraktı ı anla mazlıklardan kaynaklanmı
ve yirmi yıllık gergin bir dönemden sonra meydana gelmi tir. 1929 ekonomik krizi,
petrol ve maden yataklarının belli bölgelerde bulunması ve sömürgecili i geni letme
çabaları sava ın çıkmasına neden olan di er etkenlerdir. Almanya, talya ve
Japonya’nın olu turdu u Mihver devletleri ile Fransa, ngiltere, Amerika, Rusya ve
daha sınırlı bir konumla Çin’in olu turdu u Müttefik devletler birbirleri ile olanca
güçleri ile bo u tular. Yükselen Nazi tehlikesi ve dünyanın jeopolitik payla ımına kar ı
yapılan bu mücadeleler dünya güç dengelerinde yeni biçimlenmelere neden oldu.
Türkiye, Birinci Dünya Sava ı’nın acı tecrübelerinden kaynaklanan dikkatli
politikası ile bu dönemde “ tam bir tarafsızlık siyaseti ” izlemi , özellikle co rafyasının
ta ıdı ı stratejik de erin bilinci ile Balkanlar ve hatta Do u Avrupa’da olu acak güç
dengelerinin kendi aleyhine olmaması için bütün imkânlarını sarf etmi tir.
Hitler Almanya’sı 28 Haziran 1919 tarihinde imzaladı ı Versay Barı
Antla ması’nı tanımadı ını bildirmi , Milletler Cemiyetinden çekilmi , Avrupa’da
Almanların ya adı ı yerleri “ ya am alanı ”ilan ederek ( Avusturya, Çekoslovakya )
birer birer ülkesine ba lamı tı. Bunun yanında geni lemek çabasında olan talya ve
Japonya ile de ittifak yapmı tı. Almanya, ünlü jeopolitikçi Mackinder’in “ hayat alanı ”
görü ü do rultusunda 145
Avrasya’ya hâkim olmayı hedefleyen bir politikayı
sürdürmeye ba lamı tı.
Sava ın bu boyutunda bakir Afrika’yı emperyalist sistemin bir gere i olarak
nüfuzu altına almak olan Fa ist talya’nın hedefi; üç kıtayı birbirine ba layan Akdeniz
suyolunda Napolyon’un ba aramadı ını ba armak ve zaten kendisine zor rakip olarak

144
Sava sonu insan zayiatı için bk. Ana Britanica; c. XVI, Hürriyet Yayını, 1994, s. 288.
145
Dünya hâkimiyeti için çe itli jeopolitik görü lerden en önemlileri Alfred Mahan’ın “Deniz
Hâkimiyeti” teorisi ile Mackinder’in “Kara Hâkimiyeti” teorisidir. Adolf Hitler’in en çok etkisinde
kaldı ı Mackinder’e göre Asya-Avrupa ve Afrika bir dünya adasıdır. Bu ada dünya hâkimiyetini sa lar;
buraya sahip olmak için merkezi bölgeyi (Do u Avrupa-Balkanlar-Güney Rusya’yı) ele geçirmek
gerekir. Mert Bayat, Jeopolitik Jeostrateji, Harp Akademileri Yayını, stanbul, 1980, s. 3.
gördü ü batıdaki ngiltere ile birlikte do udaki Yunanistan’ı da kuzey Afrika’da
kendisine kom u olarak görmemekti.146
kinci Balkan Sava ı sonucunda Londra’da yapılan “ Büyükelçiler Konferansı
”nda alınan kararlar gere i147 Oniki Ada’yı148 eline geçiren talya, Akdeniz’in
kontrolünü elde bulundurmak maksadı ile Bo azları denetim altında tutmak için
Yunanistan’ın do u Ege Adalarını i gal etmek ve Ege Denizi’ni de almak arzusunda
idi. Buradaki temel ilke; elde mevcut kuvvetler ile “ Mare Nostrum ” “ Bizim Deniz ”
teorisini gerçekle tirmekti.
Balkanlar’da güvenli in sa lanması için Bulgar Ba bakanı’nın Nisan 1939’da
Büyükelçi . Berker’e Romanya’nın topra ı olan Dobruca’nın kendi topraklarına
katılmasından ba ka kom ularından bir iste i olmadı ını ifade etmesi zamanlama
açısından önemlidir. Zira Bulgar Ba bakanı’na Alman ve Macarların Romanya’ya
saldırmaları halinde; Bulgaristan’ın da Dobruca’yı alması ile Türkiye’nin Bulgaristan’a
kar ı kesinlikle harekete geçece i anlatılmı , fakat Bulgaristan anla mazlıkları barı
yolu ile çözümlemeyi seçti i takdirde Türkiye’nin Bulgaristan’a yardımda
bulunabilece i bildirilmi ti.
Ya anan bu sıcak geli meler ile ekonomik ve siyasal zorluklar içerisinde bulunan
Yunanistan, olası bir Bulgar, Alman ve Türk i galinden de çekinmekte idi.

B. Sava ın Ba laması

Adolf Hitler, 1938’den itibaren güç kullanarak Avrupa’daki bazı toprakları ilhak
etmeye ba lamı tı. Mart 1938’de Avusturya’yı ele geçirdi. Aynı yılın Eylül ayında,
Münih Konferansı’ndan sonra, Çekoslovakya’nın bir bölümünü i gal etti. Mart 1939’da
Bohemya – Moravya bölgesi Almanya’ya katılırken, Slovakya da ba ımsız oldu. 1939
yazında, Hitler nüfusun ço unlu unu Almanların olu turdu u Dantzig’in Almanya’ya
iadesini istedi. 23 A ustos 1939’da, dünya a kınlık içinde Moskova’da Alman –
Sovyet Paktı’nın imzalandı ını ö rendi. Böylece rahatlayan Hitler artık harekete
geçebilirdi.

146
“Orta arktaki Yunan Kuvvetlerini Tefti Etmek Üzere Filistin’e Gitmekte Olan Elen Kralı
Refakatinde Ba bakan Çuderos Bulundu u Halde Per embe Günü Kahire’ye Varmı tır”, kdam, 21 Mart
1942.
147
14 ubat 1914 tarihinde Büyük Devletler tarafından Osmanlı Devleti’ne bir nota ile bildirilmi tir, bk.
Ali hsan Gencer, Sabahattin Özel, Türk nkılâp Tarihi, stanbul, Der Yayınları, 2004, s. 44.
148
Dedekanez diye isimlendirilen Oniki Ada; Rodos, Herkit, Sömbeki, lyaki, ncirli, stanköy,
Kalimnos, Leros, Batnos, Kerpe, Ka ot, Astropalya Adaları’dır.
Almanların 1 Eylül 1939 sabah saat 05:45’de Polonya’yı istilâ etmeleriyle
ba layan kinci Dünya Sava ı, ba langıçta bir Avrupa Sava ı olarak geli mi 149
, ancak
ideolojik akımların ( Marksizm, fa izm, sosyalizm, komünizm ) ve dünya
hükümranlı ını ele geçirme yöntemlerinin ( kapitalizm, emperyalizm ) a ırı
milliyetçili i tırmandırması sonucunda, kısa sürede bütün dünyada150 iki kutuplu bir
çatı mayı beraberinde getirdi.
2 gün sonra, 3 Eylül 1939 günü saat 11:00’de ngiltere, saat 17:00’de Fransa
Almanya’ya sava ilan ettiler. Polonya cephesi, uygulanan yeni sava stratejisi
Blitzkrieg 151
( yıldırım sava ı ) sayesinde birkaç gün içinde dü tü.
Polonya’nın eskimi uçakları ve kahraman süvari güçleri Almanlar’ın modern topları
ve uçakları kar ısında hiçbir ey yapamadılar. 17 Eylül’de, Sovyetler de Alman –
Sovyet Paktı uyarınca ülkenin do usunu i gal etti. Böylece orta Avrupa’da i gale kar ı
direni olanaksız hale geldi. Dört haftada ezilen Polonya teslim olmak zorunda kaldı.
Batıda ise Müttefik orduları yerlerinden kıpırdamadılar ve a ılamayaca ına inanılan
Maginot Hattı’nın gerisinde kaldılar. Sava çıktı ında, Fransızlar ve ngilizler
ordularını modernle tirme çabası içindeydiler. Birinci Dünya Sava ı’nda oldu u gibi,
sömürgelerdeki kuvvetlerini kullanmayı ve Almanya’yı ku atmayı planlıyorlardı.
Dolayısıyla Polonyalılar ilk darbeyi yalnız kar ılamak zorunda kaldılar.
Bu geli meler içerisinde 12–22 Eylül 1939 tarihinde ngiltere ve Fransız
Ba bakanlarının katılımı ile Yüksek Harp Konseyi toplanmı tır. Toplantılarda, olası bir
Alman saldırısına kar ı koyabilecek bir Balkan Bloku’nu talya’yı tahrik etmeden nasıl
kurulabilece i tartı ılmı , Alman Orduları’nın Akdeniz ve Bo azlar’a el atmasını
önlemek için Selanik veya stanbul’da kuvvet bulundurma görü ü a ırlık kazanmı tı.
Yeni, güçlü ve daha katılımcılı bir Balkan Bloku’nun kurulmasında en önemli görevi
yine Türkiye’nin alaca ını de erlendiren Müttefikler, aynı süreçte Sovyetler Birli i ile
Moskova’da görü meler yapan Dı i leri Bakanı ükrü Saraco lu’na henüz
imzalanmamı olan Türk – ngiliz – Fransız ittifakı ile ilgili olarak Türkiye’nin yapmı
oldu u düzenlemeleri kabul etmemi ve hâlihazır metnin en iyi çözüm yolu oldu u
üzerinde ısrarla durmu lardır. Böylece Müttefikler sava ın daha ilk günlerinden itibaren
“ ma a varken elini yakmama ” prensibi ile hareket edeceklerinin ilk sinyallerini vermi
oluyorlardı.

149
“Milli efin Mühim Nutku”, Ak am, 3 Kasım 1940.
150
“Dünya Harbi’ne Do ru Mu?”, Ak am, 15 ubat 1940.
151
Hava kuvvetleri ve zırhlıların birlikte kullanımı; dü man cephesindeki direni i hızlı bir biçimde
kırarak dü man birliklerini ku atmayı sa layacaktı. Bu mekanik sava biçimi Fransa’da Albay de Gaulle
ya da Almanya’da General Guderian gibi kuramcılar tarafından öngörülmü tü.
C. 1939 Yılındaki Türk – Yunan li kileri

Dı i leri Bakanı ükrü Saraco lu’nun 4 Ocak 1939’da TBMM’de yaptı ı


konu mada Balkan Antantı devletleri ile Bulgaristan arasında 31 Temmuz 1938
tarihinde Selanik’te imzalanan antla manın iki önemli noktasına de inmi tir. Bunlardan
birincisi; Neuilly Barı Antla ması ile Bulgaristan’ın asker ve teçhizat
sınırlandırmasının ortadan kalkmı olması, ikincisi ise; Lozan Barı Antla ması’nın
Yunanistan’a, Türkiye’ye ve Bulgaristan’a kar ı sınır boyunca getirmi oldu u
askersizle tirme kararının kaldırılmasıdır. 152
Bu sırada, Avrupa’daki yeni geli meleri de erlendiren Amerika Ba kanı Franklin
D. Roosevelt 5 Ocak 1939 tarihinde isim vermeden diktatörlükler aleyhinde bir mesaj
yayınlamı ve bu mesaj, Alman ve talyan kamuoyunda büyük tepkilere neden
olmu tur.
21 Ocak 1939 tarihinde Deli Yorgi isimli bir Yunan balıkçı motoru Eminönü
rıhtımında saat 12:37’de yanarak batmı , kom u iki ülke arasını açabilecek bir
kundaklanma ihtimaline kar ılık olayın soru turulması neticesinde motordaki arızanın
giderilmesi esnasında patlamanın olu tu u belirlenmi , yaralı 4 tayfa hastaneye
kaldırılmı tır. Bu olayda makinist 30 tonluk teknenin makine bölümünde ölü olarak
bulunmu tur.153
Cumhurba kanı M. smet nönü; 25 Ocak 1939 tarihinde Ba bakan Celal Bayar’ın
istifası üzerine; ba bakanlı a Dr. Refik Saydam, çi leri Bakanlı ına Faik Öztrak ve
Ziraat Bakanlı ına Muhlis Erkmen’i getirmi tir. Bu de i iklik yalın anlamı ile
nönü’nün, Ba bakan Celal Bayar’ı cumhurba kanı seçilece i 22 Mayıs 1950 tarihine
kadar devlet i lerinden tasfiye etmesi idi.154
Yunan Ba bakanı General oannis Metaksas’ın 27 Ocak 1939 tarihinde Atina’daki
bir konferansta yaptı ı konu mada “ Balkan Antantı’nın Yunan dı politikasının bel
kemi ini, Türk – Elen barı ının da bu antantın en hassas ba ını olu turdu unu ” ifade
etmi ve “ Antantın dönem ba kanı olarak Bulgaristan’ın Selanik Antla ması ile antanta
katılımının Balkanlar’da istikrar ve güveni arttırıcı, anla mazlıkları ise kar ılıklı
görü meler yolu ile çözümleyici bir duruma getirdi ini ” vurgulamı tır.155

152
“Balkan Devletleri le Bulgaristan Arasında mzalanan Anla ma”, Ak am, 5 Ocak 1939.
153
“Limanda Bir Balıkçı Gemisi nfilak Ederek Battı”, Ak am, 22 Ocak 1939.
154
“Celâl Bayar stifa Etti, Dr. Refik Saydam Ba vekil Oldu”, kdam, 26 Ocak 1939.
155
“Yunanistan’ın Dı Politikası”, Ak am, 28 Ocak 1939.
Ba larında Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeo lu’nun bulundu u stanbul
Üniversitesi’nden 34 ki ilik bir ö renci grubu; Yunanistan ile dostluk ve iyiniyet
etkinlikleri çerçevesinde 9 ubat 1939 tarihinden itibaren 3 gün süre ile Yunanistan’a
bir gezi düzenlemi ,156 Yunanistan Hükümeti de e siz önder M. Kemal Atatürk’ün acı
kaybı nedeni ile Selanik’teki do du u evin bulundu u Apostolopavlo Soka ı’nın 450
metrelik kısmına “ Atatürk Soka ı ” isminin törenle verilmesini kararla tırmı tı.157
Balkan Antantı’na üye devletler 20–22 ubat 1939 tarihinde Bükre ’te toplanmı
ve u konuları görü mü tü:
1. Balkan Antantı’nın süresinin uzatılması,
2. Balkan Antantı devletlerinin kom uları ve özellikle Macaristan ile olan
ili kileri,
3. Bulgaristan’ın antanta üye olması ile ortaya çıkan yeni konuların
görü ülmesi,
4. De i en ve geli en devletlerarası durumların de erlendirilmesi,
5. Balkan devletlerini ilgilendiren ekonomik sorunların görü ülmesi,
6. Silahsızlanma siyaseti üzerine Amerikan Ba kanı Franklin D. Roosevelt’in
nezrinde Norveç Dı i leri Bakanı tarafından yapılan teklife kar ılık olarak ortak bir
hareket tarzının belirlenmesi,
7. Francisco Franco’nun yönetimindeki spanya’ya kar ı ortak bir hareket
tarzının alınması,
8. Lahey Adalet Divanı’ndaki Negelesco’nun yerine bir aday belirlenmesi, ayet
henüz belirlenmi bir aday yok ise; bu adayın Politis olması üzerinde durulmasıdır.158
Toplantıya; Yunanistan Ba bakanı General oannis Metaksas, Bulgaristan
Ba bakanı Köseivanof, Türkiye’den Dı i leri Bakanı ükrü Saraco lu, Yugoslavya
Dı i leri Bakanı Cincar Markoviç ile Romanya Dı i leri Bakanı Gafenko katılmı ve
antantın 1940 yılından itibaren 7 yıl daha sürmesi, ekonomik ve askeri
yardımla maların devam etmesi, üye devletlerarasındaki sorunların barı yolu ile
çözümlenmesi kararla tırmı tır. Aynı süreç içerisinde ayrıca bir de Basın Konferansı
düzenlenmi , devletlerin basın-yayın organları arasında kar ılıklı yardımla ma
konusunda uzla ma sa lanmı tır.159
Dönü yolunda Dı i leri Bakanı Atina’yı ziyaret ederek Kral II nci George ve
Ba bakan Metaksas tarafından kabul edildi. kili görü melerde dostluk ve yardımla ma

156
“Üniversitelilerimiz Atina’da”, Ak am, 11 ubat 1939.
157
“Selanik’te Atatürk Soka ı”, Ak am, 11 ubat 1939.
158
“Balkan Antantı Paktının Müddeti Temdit Edilecek”, Ak am, 14 ubat 1939.
159
“Hariciye Vekilimiz Bulgar Matbuatına Beyanatta Bulundu”, kdam, 20 ubat 1939.
sözleri verilmi , bunun bir sonucu olarak 7 Mart 1939 tarihinde Türkiye ile Yunanistan
arasındaki Suçluların Geri Verilmesi ve Cezaî Sahada Kar ılıklı Adlî Yardım
Antla ması Ankara’da imzalanmı tır.160
Sava tehlikesini yakın gören Türkiye; Trakya co rafyasının bah etti i Meriç,
Ergene161 ve Çatalca tahkimatını162 daime hâle getirilerek, mütecaviz bir dü man
saldırısına kar ı derinlikte ve birbiri gerisinde savunma harekâtının dayandırılaca ı
do al engeller manzumesinin caydırıcı özellik ta ıması önemini öngörmü tür. 3 Nisan
1939 tarihinde TBMM altıncı devresinin ilk toplantısını yapmı , smet nönü tekrar
Cumhurba kanlı ına seçilmi , Dr. Refik Saydam hükümeti 10 Nisan günü güvenoyu
almı tır. Bu geli meler dünya uluslarına Türkiye’de istikrarın korundu unu
göstermi tir.
7 Nisan 1939 saat 05:30’da ise talya, 400 uçak ve 35 000 ki ilik bir ordu ile
Arnavutluk’u i gale ba ladı. Hükümet ba kent Tiran’ı terk ederek, Elbasan’a çekildi,
Kraliçe Jeraldin maiyeti ile birlikte Yunanistan’a nakledilmi ti. talyan’lar süratle
Avlonya, Draç, Santi Karanta ve Jan Medua ehirlerini i gal etmi , 8 Nisan’da Tiran ve
kodra’ya girmi lerdi.163 talya; bu saldırıyı, ülkesinin do u yan emniyetini almak
maksadı ile masum bir harekât oldu unu savunuyor, ancak ngiltere; Selanik ve Ege
Denizi’nin tehlike altına girdi ini belirtiyordu. Dolayısı ile Yunanistan, imdi talya’nın
ilgi alanından çıkarak etki alanına girmi bulunuyordu.164
Mora Yarımadası’na gezisini erteleyen Ba bakan Metaksas tehlikeyi önceden
sezen ngiltere’nin talya’nın Adriyatik Denizi’nde kıyıları bulunan Yugoslavya ve
Yunanistan’ın Korfu Adası’na bir saldırı istihbaratını almı tı.
ngiltere; son i galler kar ısında donanmasını Yunan karasularında toplamayı
öngörmü , talya ile arasında bulunan antla maları feshedece ini bildirmi , Yunanistan
ile kar ılıklı askeri yardım antla ması yapaca ını ilan etmi ti. Buna kar ılık talya;
ngiltere’nin Yunanistan’a ko ulsuz garantörlük hakkı tanımasını sava nedeni
sayaca ını bildirmi ti. Londra, Yunanistan ile Türkiye’ye bir saldırı olursa harekete
geçece ini Roma’ya iletmi ti.
Bu arada; 11 Nisan 1939’da Macaristan ile Peru’nun Milletler Cemiyetinden
çekilmesi, 12 Nisan’da Macaristan ile Yunanistan’ı ziyaret ettikten sonra Rodos yolu
ile Mısır’a geçmi olan Alman Propaganda Bakanı Dr. Goebbels’in stanbul’u ziyaret

160
Düstur, 3 ncü tertip, c. XXI, s. 154–161.
161
“Meriç’ten Sonra Ergene Sahiline De Sed Yapılıyor”, Ak am, 12 Mart 1939.
162
“Almanların Balkanlarda niyetleri”, Ak am, 12 Ekim 1940.
163
“Tirana ve kodra Dü tü”, Cumhuriyet, 9 Nisan 1939.
164
“Almanya ve talya’nın Yeni Hedefleri Neresi?”, Ak am, 10 Nisan 1939.
etmesi, da lık bölgelerde talyanlar’a kar ı Arnavutluk savunmasının yer yer
üstünlükler sa lamaya ba laması dikkat çekicidir.
Aynı günlere rastlayan tarihte, bir grup Yunanlı üniversite ö rencisi stanbul’da
Paskalya tatilini geçirmek üzere gelmi ti. 13 Nisan günü Yugoslavya’dan sonra
Yunanistan da kısmi seferberlik ilan etmi ti. ngiltere ve Fransa; Romanya ile
Yunanistan’a olası bir saldırıya kar ı mevcut bütün kuvvetleri ile yardımda
bulunacaklarının teminatını açıklamı lardı. Bu garanti her iki ülke kamuoyunda büyük
sevinç ve heyecan yaratmı tı.
ngiltere; fırsatı oldukça Türkiye’nin kendi saflarında olmasının yararlarını ve
Türkiye kadar önemli bir jeostratejiye sahip ülkenin bulundu u taraf lehine bütün
dengeleri de i tirece inin altını çizmekte idi.165
talya; Balkan Antantı’nı bozarak, Macaristan, Yugoslavya, Arnavutluk ve
Bulgaristan’dan olu acak bir blok kurma çabası içerisinde oldu unun ilk i aretlerini 19
Nisan tarihinde Macaristan Ba bakanı Kont Teleki ve Dı i leri Bakanı Kont Csaky’nin
Roma’ya yaptıkları ziyarette açıklamı tır.166
Yakla an sava ın, halen; kendi kapısını çalmayaca ını de erlendiren Yunanistan
Ba bakanı Metaksas, 22 Nisan 1939’da, Yunanistan’ın Almanya tarafından tehdit edilip
edilmedi ine dair bir soruya kar ılık olarak; “Yunanistan’ın bu büyük devlet tarafından
hiçbir zaman tehdit edilmemi oldu unu ve iki memleket arasındaki dostluk
ili kilerinin böyle bir durumun olu umuna asla imkân vermeyece ine dair olan
de erlendirmemde hiçbir zorluk çekmedim ” cevabını vermi tir. Metaksas, Kral II nci
George’un isim gününde; “ Ordusuna güvenen Yunan Milleti’nin istiklalini ve
bütünlü ünü korumak için her fedakârlı a hazır oldu unu, son üç sene zarfında
Yunanistan’ın ordusu için 9 milyar drahmi sarf etti ini ”ifade etmi tir.167
Romanya Dı i leri Bakanı Gafenko, 23 Nisan tarihinde Londra’da ve 30 Nisan
tarihinde Roma’da çe itli temaslarda bulunmu , buralarda Balkan Antantı’na üye
ülkelerin büyükelçileri ile görü meleri sonucunda; “ Türkiye ile Romanya birbirine
çözülmez ba larla ba lanmı lardır. Dört Balkan Devleti, uluslararası durumun olası
geli melerine kar ı aynı siyaseti takip etmeyi ve barı ın sa lanmasını arzu ediyorlar. ”
eklindeki ifadesi ile antant dı ında kalmı olan Romanya’nın gecikmi li ini açık bir
dille ilan etmi tir.168

165
“Türkiye’nin Dostlu unu Kazanmaya Herkes Taliptir”, Ak am, 18 Nisan 1939.
166
“ talya, Balkan Antantını Da ıtmak, Yeni Bir Blok Kurmak stiyormu ”, Ak am, 19 Nisan 1939.
167
“Yunan Ba vekil Metaksas’ın beyanatı”, Ak am, 26 Nisan 1939.
168
“Balkan Antantı”, Ak am, 4 Mayıs 1939.
28–29 Nisan tarihlerinde ran’ın Tahran ehrinde gerçekle tirilen Sadabad Paktı
Konseyi’nin 3 ncü devre toplantılarında ise; Türkiye, ran, Irak ve Afganistan batıya
kar ı tam bir birlik çatısı içerisinde hareket edildi inin mesajını veriyordu.
12 Mayıs 1939 tarihinde Ba bakan Dr. Refik Saydam’ın TBMM’de, ngiltere
Ba bakanı Austen Chamberlain’ın Avam Kamarası’nda aynı anda okudukları 7
maddelik beyanname ile “ Uluslararası yükümlülüklere uyma ve ba lılık, güneydo u
Avrupa’da istikrar ve barı ı sa lama, mevcut dengeleri koruma ve bu ilkelerin
devamlılı ını sürdürme169 ” açıklamaları emperyalist ülkeler için do u-batı
dayanı masının önemli bir ba langıcını olu turmu tur.
Yunan Kralı II nci George, 19 Mayıs günü sınır karakollarının denetlenmesi
esnasında bir ara Türk tarafına da geçerek ordu ve kolordu komutanı ile özel vagonunda
bir görü me yapmı tır.170 Ancak kom umuz Bulgaristan, artık maskesini dü ürmü ve
Ege Denizi’ne açılacak bir koridor ile güney Dobruca’yı da içine alan bir dizi isteklerini
sıralamı tır.171 Tarihi önemi açısından Alman – ngiliz Askeri Antla ması’nın 20
Mayıs’ta Berlin’de imzalanması dikkat çekicidir. Bu antla ma ile Almanya, sava
öncesinde kendisine Avrupa’da rakip olarak gördü ü ngiltere’yi saf dı ı bırakmak
istemi tir. Yunanistan, bu tarihlerde yabancı basında çıkan Ege Denizi’ndeki adaları
silahlandırma haberlerini yalanlıyordu. Bu ise, Yunanistan’ın anılan günlerde
istihbarata kar ı koymasının zayıflı ının bir ölçüsüdür. 06 Haziran tarihinde Yunan
Veliaht Prensi Paul, Romen bandıralı Daçya vapuru ile Yunanistan’ın Pire Limanı’ndan
Romanya’ya gitmek üzere Köstence’ye hareket etmi ve böylece adalardaki deniz
üsleri hakkında son geli meleri yerinde görme fırsatını yakalamı tı. Bir gün sonra Aris
isimli Yunan okul gemisi stanbul’a gelecek ve burada 4 gün kalacaktı.
10 Haziran tarihinde stanbul’a gelen Romanya Dı i leri Bakanı Gafenko,
Ankara’ya geçti inde; Dı i leri Bakanı ükrü Saraco lu ile birlikte Balkan Antantı’nın
ve üye ülkelerle olu turulan sarsılmaz güven ortamının önemini vurgulamı lardır.
Balkan Antantı’nı geçici dönem ba kanlı ını yürüten Romanya; ikili dostlu un
hâlihazır durumunu belirttikten sonra, antantın bütün Balkan Devletlerini içermedi ini
ancak hiçbirinin üyeli ine de kapalı olmadı ının altını çizmi ti. Gafenko, merkezi
stanbul’da bulunan bir Balkan Devletleri ara tırma ve geli tirme enstitüsü

169
“Türkiye Bütün Kuvveti le Sulh Cephesine ltihak Etti”, Ak am, 13 Mayıs 1939.
170
“Yunan Kralı’nın Tetkik Seyahati”, Ak am, 20 Mayıs 1939.
171
“Bulgaristan’ın stekleri”, Ak am, 23 Mayıs 1939.
kurulmasının faydalı olaca ını da de erlendirdiklerini söylemi ve Yunanistan’a
geçmi tir.172
Atina’da Ba bakan Metaksas ile görü en Gafenko, benzer ikili iyi niyet
mesajlarını tekrarlamı lardı. Özetle Balkanlar’da;
1. Ba ımsızlık ve siyasi birlik,
2. stikrar,
3. Barı için ortak bir siyasetin izlenmesi istenmi tir.
Bu arada Türk Hükümeti; Balkan Antantı ülkelerindeki elçiliklerini büyükelçilik
düzeyine çıkarma kararını antant ülkelerinin hükümetlerine bildiriyor, Türkiye’de
bulunan antant ülkelerinin elçiliklerinin de büyükelçili e çıkarılmasının bölgedeki
istikrarın korunmasında daha etkili olaca ını de erlendiriyordu.173 Bunun üzerine
Yunanistan 17 Eylül tarihinden itibaren, orta elçisi Rafael’i büyükelçili e tayin etti ini
Türk hükümeti’ne iletmi ti.174
20 Ekim 1921, 30 Mayıs 1926 ve 3 Mayıs 1930 antla maları ile çözüme
ula tırılamamı Hatay’ın kronolojik kaderi; nihayet 23 Haziran 1939 tarihinde “
Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorununun Kesinlikle Çözümüne li kin Anla ması
” ile Türkiye ve Fransa arasında Ankara’da imzalanmı ,175 aynı gün Hatay Meclisi
Anavatan’a katılma kararı almı tı. Bu tarihte Fransızlarla Paris’te yapılan antla mada
ngilizlerle yapılan antla maya benzer kararlar alınmı tır. Türk – Yunan ili kileri
açısından Hatay’ın Türkiye’ye katılması bir anlamda ngiliz ve Fransızlar’ın
Türkiye’nin toprak bütünlü ünü sa laması açısından verdikleri deste i göstermektedir.
Yunanistan bu deste e kar ı sessiz kalmayı ye lemi tir.
Kom umuz Yunanistan’ın 4 A ustos Bayramı ( Ba bakan oannis Metaksas’ın
4 A ustos 1936’da göreve gelmesinin yıldönümü ) Türk basınında geni haberlerle
duyuruluyordu.176
Sava ın ba laması ile birlikte Yunanistan’ın, alelacele 21 Eylül 1939 tarihinde
talyanlar ile sınırların askerden arındırılması, silâhaltına alınan eratın terhis edilmesi ve
seferberli in kaldırılmasına dair bir antla ma yaptı ı basında yer bulmaktaydı.177
Arnavutluk sınırındaki birliklerini geri çekerek antla maya uyan taraf Yunanistan oldu.
Ancak, bu iyi niyetlili inin suiistimal edilmesini de kısa zamanda görecekti.

172
“Romanya Hariciye Nazırı Bugün ehrimize Geliyor”, Ak am, 14 Haziran 1939.
173
“Hükümetimizin Bir Kararı”, Ak am, 16 Haziran 1939.
174
“Yunanistan Ankara Elçili i Büyük Elçilik Oldu”, kdam, 18 Eylül 1939.
175
Düstur, 3 ncü tertip, c. XX, s. 1530–1539.
176
“Müttefik Yunanistan’ın 4 A ustos Bayramı”, kdam, 4 A ustos 1939.
177
“ talyan-Yunan Münasebetleri”, Ak am, 20 Eylül 1939. “ talyanlar Yunanistan’la Bir Anla ma
Yaptılar”, kdam, 21 Eylül 1939.
talya’nın Balkan Devletleri arasında yeni bir barı birli i tesis etme çabası;
aslında üye devletleri birbirine dü ürmek, Balkan siyasi birli ini iç çatı maya çevirmek
ve istenilen ortam yaratıldı ında küçük birlikler ile hedefledi i ülkeyi kolayca teslim
almaktı. Bu maksatla silahlandırdı ı Oniki Ada’dan askerlerini geri çekiyor, burada
Türkiye ve Yunanistan’a sanki bir dost oldu unu gösteriyordu.178
Türk dı i leri heyetinin Moskova’daki ittifak giri imlerinin sonuçsuz kalması
üzerine, Ba bakan Dr. Refik Saydam, önceden hazırlanmı üçlü ittifak antla masını 19
Ekim 1939 tarihinde Ankara’da, ngiltere ve Fransa Büyükelçileri ile birlikte
imzalamı tır.179 Bu antla ma ile do u sınırlarını emniyete almakta zorlanan Türkiye için
batı sınırları, kom ularının olası bir saldırısına kar ı Avrupalı büyük devletler
tarafından koruma altına alınmı oluyordu.
mzacı devletlerin çıkarlarının kar ılıklı olarak korunmaya çalı ıldı ı, kar ılıklı
garantiler, maddi ve manevi destek sözleri, diplomatik ve askeri i birli i hükümlerini
15 yıl süre ile içeren bu antla maya göre;
1. Türkiye’ye kar ı bir Avrupa devletinin ba lataca ı saldırı durumunda ngiltere
ve Fransa derhal Türkiye’nin yardımına gelecektir.
2. Akdeniz bölgesinde bir Avrupa devletinin saldırısı üzerine, ngiltere ve
Fransa’nın ya da Türkiye’nin sava a sürüklenmesiyle, kar ılıklı yardım sa lanacaktır.
3. ngiltere ve Fransa, 13 Nisan 1939 tarihinde Yunanistan ve Romanya’ya
verdikleri güvenceler gere i, sava a girdiklerinde Türkiye de onlara yardımcı olacaktır.
4. Bir Avrupa devletinin ngiltere ve Fransa’ya yönelik do rudan bir saldırısı
olursa, 1 nci maddenin bir kar ılı ı olarak Türkiye de bu iki devlete destek
sa layacaktır.
5. Bu antla ma açıkça bir savunma paktı niteli indedir.
Ayrıca on maddelik bir de gizli sözle me imzalanmı tır. Sözle me maddelerine göre;
1. Bulgaristan Mihver bloku ile i birli ine girerse, Türkiye onu yerinden
kıpırdatmayacaktı.
2. talya saldırıya geçerse, üç müttefik Oniki Ada’yı hemen tehlikesiz duruma
getirecektir. Harekât, ngiliz-Fransız deniz ve hava kuvvetlerinin deste i ile Türk
kuvvetlerince gerçekle tirilecektir.
3. Türkiye, ülkesi üzerinde ( demiryolları, liman ve hava alanlarında ) ve
Marmara Denizi’nde Müttefik kuvvetler ula tırımını kolayla tıracaktı. Ayrıca
Türkiye müttefikleriyle, özellikle de ngiltere ile bir dizi ekonomik ve askeri yar-
178
“ talya – Yunanistan Arasında Dostluk ve Âdemi Tecavüz Muahedesi mzalanıyormu ”, Ak am, 1
Kasım 1939.
179
Düstur; 3 ncü tertip, c. XXI, s. 21.
dımı içeren ( dü ük faizli, uzun vadeli kredi tahsisi, silâh ve teçhizat yardımı ) bir
antla mayı daha imzalatmı tı. Üstelik Türkiye’nin muhtelif bir çatı maya girmesi,
bu ekonomik ve askeri yardımların gerçekle mesi ön ko uluna ba lanmı tır.
Türkiye, 19 Ekim 1939 tarihinde imzaladı ı bu ittifak antla ması ile Avrupa’da
ba layan ve giderek yayılan bu ikinci büyük sava ta, resmen tarafsız olmu tur.
Gerçekte bu tarafsızlık Türkiye’yi, Mihver blokuna kar ı olu turulan batı devletleri
ittifakının güçlü bir üyesi konumuna getirmi tir.
1914 yılında Türkiye’nin ittifak giri imlerini ciddiye dahi almayan, yalnız bırakan,
adeta Almanya’nın kuca ına itip kar ı safta yer almayı çıkarlarına uygun gören
ngiltere ve Fransa, imdi ise 1939 yılında Türkiye ile aynı safta yer alıp, bir ittifak
olu turabilmek için her türlü tavizi vermeye hazır, Türkiye’nin tüm ko ullarını ve
çekincelerini kabul edebilecek bir duruma gelmi tir. Türkiye, Birinci Dünya Sava ı’nın
acı tecrübelerinden sonra sa lam ve güçlü bir dı politika stratejisi belirleyerek, kendisi
için tehlike olu turabilecek, yeni bir felâkete sebep olabilecek Mihver bloku ile bir
beraberli i ba langıcından beri istememesine ra men, batı ile de hemen ve ön ko ulsuz,
garantiler almadan, çıkarlarını göz ardı edecek bir ittifak antla ması imzalamamı tır.
Antla manın 1 nci maddesine göre; sava imdi Akdeniz’e yayılmı tı. Bu durumda
Türkiye’nin sava a girmesi gerekiyordu. Beklenen hiç olmadı. Bu antla madan sonra
Sovyetler Birli i Bulgaristan ile daha yakından ilgilenmeye ba lamı , Bulgaristan iç
siyasetindeki istikrarsızlık180, Sovyetler’in istedi i gibi hedeflerine yönelmesine olanak
sa lamı tır. Bu dönemden itibaren Sovyet siyasetinin amacı, Almanya’nın Balkanlara
inmesini önlemektir.
Türkiye; ngiltere ve Fransa ile bir askeri ittifak kurmasına ra men; sava a
girmeyi, antla maya ekletti i açık ve gizli maddelerle ko ullara ba latmı , bir dizi eko-
nomik ve askeri yardım yükümlülükleri yerine getirilmeden, üçüncü devletlerin ve
özellikle de Sovyetler Birli i’nin Türkiye’ye kar ı olu turması muhtemel tehdit ve
tehlikeleri göz ardı ederek sava a girmeyi engelleyecek çok önemli emniyet sübaplarını
ittifak antla ması metni içine ekletmi ve imzacı iki devlete de imzalatmı tır. Bu sayede
Türkiye resmen taraf olmasına ra men, müttefikleri yükümlülüklerini yerine
getirmedi i müddetçe “ sava dı ı ” tutumunu sürdürebilmi tir. Müttefikleri, pek çok
kereler Türkiye’yi sava a sürükleme giri imlerinde bulunmalarına ra men Türkiye, bu
sa lam maddeler sayesinde, ko ulsuz, yeterli ekonomik ve askeri destek almadan,
güvenli ini açıkça tehlikeye sokacak bir biçimde sava a girmekten kurtulabilmi tir.

180
“Bulgar Kabinesi Neden stifa Etti”, kdam, 21 Ekim 1939.
Antla ma Yunan toplumunda da büyük memnuniyet yaratmı ve Hestia
Gazetesi’nde; “ Antla manın Yunanistan’da büyük ilgi uyandırması do aldır. Bu
antla ma barı ı kuvvetlendirmektedir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sarsılmaz
dostluk dolayısı ile bütün Yunanlılar bundan memnun olmu lardır. ”, Atinaiki Gazetesi;
“Yunanistan antla mada bir barı unsuru buluyor. Türk – Yunan dostlu u eski de erini
tamamen muhafaza etmektedir. ”, Vradini Gazetesi’nde ise; “ Antla ma hiç kimseye
kar ı de ildir. Metni bunu gösteriyor. Antla ma barı ı kuvvetlendirmek içindir. ”
ba lıklarını almı tı.181
23 Eylül 1928 Roma Antla ması’ndan 02 Kasım 1939’a kadar Yunanistan, talya
ile yakınla masını sürdürmü , kar ılıklı iyi niyet notaları ve mektupları ile bir dostluk
ortamı olu masını sa lamı ve bir saldırmazlık antla ması imzalanmı tır.
1 Kasım 1939 tarihinde ABD Ba kanı Franklin D. Roosevelt 1937 Tarafsızlık
Yasası’nı de i tiren ve ngiltere ile Fransa’ya silah yollama olana ı veren yasayı
imzalaması Müttefikler için önemli bir kazanım olmu tu.
Ba ta Yunanistan olmak üzere, 21 Kasım 1939 Tercan ve 26 Aralık 1939 Erzincan
depremleri sonrasında; bütün dünya devletleri yaraları sarmak için seferber olmu ,
sava ortamındaki bu karagün dostlu u ulusları birbirine yakla tırmı tı.182 ( Ek–1 )
Sovyetler Birli inin, 30 Kasım tarihinde Finlandiya’ya saldırması nedeni ile 14
Aralık’ta Milletler Cemiyeti’nden çıkarılması onu devletler ailesinde yalnız bırakmı tı.
Sava ta sıra; talya, Almanya ve Sovyetler Birli i’nin Balkanlarda nüfuz
mücadelesine gelmi ti.183 Bu maksatla emperyalizm, onları kendilerine en yakın, fakat
askeri güç olarak en zayıf ülkelere taarruzu öngörüyordu. Zaten bu durum itibarı ile
tanımlamaya uyan birkaç devlet bulmak hiç de zor de ildi. Esas zorluk, saldırıya
hangisinden ba lanaca ının kararını vermekti.

D. Genel De erlendirme

Türkiye ile Yunanistan; 1 Aralık 1926 ve 10 Haziran 1930 tarihlerinde imzalanan


Batı Trakya Türkleri ile stanbul Rumlarının de i imi konusundaki antla malarla
çözümlere ula mı , bunun sonucu olarak da Venizelos 27–31 Ekim 1930 tarihleri
arasında Türkiye’yi ziyaret etmi , 30 Ekim 1930’da Ankara’da “ Dostluk – Tarafsızlık,
Uzla ma ve Hakem Antla ması ” imzalanarak iki devlet arasında ili kiler dostluk
dönemine girmi tir.
181
“Anla ma Yunanistan’da Memnuniyet Uyandırdı”, Ak am, 22 Ekim 1939.
182
“Türk – Yunan Dostlu u”, Ak am, 16 ubat 1940.
183
“Balkanlarda talyan-Sovyet Nüfuz Mücadelesi”, Ak am, 21 Kasım 1939.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk dönemi Türk dı politikasının bir devamı
olarak yürüttü ü kinci Dünya Sava ı dı politikasındaki ilk yılını, ayaklarını sa lam bir
ekilde yere basan, ülke çıkarlarını en üst düzeyde kollayan, etrafı ate çemberi
eklinde sava mücadeleleri içerisinde olmasına ra men sava dı ı durumunu
sürdürebilmi , sava ın olumsuz etkilerini ya amamı bir ülke görüntüsü vermi tir.
E siz önder Mustafa Kemal Atatürk’ün elim vefatının ilk senesinde, bıraktı ı
devleti; milleti ile bütünle mi , tam ba ımsız, sava maya azimli ordusu ile O’nun
çizdi i çizgide yürümeyi bilmi tir. Muharebe meydanlarından siyaset alanlarına geçen
dava arkada ları çözümsüzlü e gidecek her durumda kendilerini O’nun yerine
koymasını bilmi ve bugün adına “ empati ” dedi imiz oyunu oynamı lardı. Do u ile
batı arasında bir dostluk köprüsü, kültür geçidi ve ticaret yolu olan Türkiye, bu
dönemde de kozlarını iyi de erlendirmi ti. Polonya madenleri, Romanya’nın petrol
havzaları, Ortado u petrol kuyuları ve açık denizlere kıyısı olan ticaret limanları;
i galler sonucunda emperyalistlerin ilgi sahasından çıkarak etki sahasına giren stratejik
de erler olmu tu.
Bu ba arılı dı politikayı; sava an iki tarafla da imzaladı ı anla malara borçludur.
ngiltere ve Fransa ile bir Askeri ttifak Antla ması imzalayarak Mihver blokuna kar ı
yalnız kalmamı ve topraklarının güvenli ini garanti altına almı tır. mzaladı ı
antla ma ile sava ın resmen bir tarafı olmayı kabul etmesine ra men, kendisini derhâl,
ko ulsuz, hazırlıksız bir ekilde uzun ve yıpratıcı bir sava a atmayacak özel ve gizli
maddeler ilâve ettirerek, neredeyse sava ın tüm yükünü üstlenmekten kesin olarak
kaçınmı tır.
1939 yılında talya’nın Arnavutluk’u i gal etmesi, Türkiye’yi ngiltere ve
Fransa’ya biraz daha yakla tırdı ve neticede Türkiye – Fransa ve ngiltere, kinci Dünya
Sava ı’nın ba langıç safhasında Üçlü tilaf Anla ması’nı gerçekle tirdiler. Genç
Türkiye Cumhuriyeti ile batı devletleri arasında yapılan ilk büyük antla ma böylece
ortaya çıkmı oldu.
1939 yılında Türkiye ve Yunanistan için kendi iç dinamiklerini sa lamla tırmaya
ve mevcut konumlarını büyük devletler ile yapılan antla malarla korumaya
yönelmi lerdir. Ancak bir ittifak arayı ı yarı ında Yunanistan Türkiye’ye nazaran
Avrupa’da de i en güç dengelerinin öncelikli hedefi haline gelmi ti. Akdeniz
suyolunun do usunu kontrol eden Yunanistan, Almanya ve talya için orta do uya bir
sıçrama tahtası olarak de erlendirilmekteydi. Bunun için iki ate arasındaki Yunanistan
kendi canını her ne pahasına olursa olsun kurtarmanın çabası içindeydi. Bu nedenle
kuzeye kuvvetli tahkimat, do uya ise askeri birliklerle tedbir almı tı.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
K NC DÜNYA SAVA I SÜREC NDE TÜRK – YUNAN L K LER

IV. Türkiye’nin Tarafsızlık Politikası

Türkiye, kinci Dünya Sava ı ba ladı ında sava ın dı ında ve tarafsız kalarak
toprak bütünlü ünü korumayı amaç edinen bir dı politikayı esas almı bulunuyordu.
Ancak jeopolitik öneminden dolayı sava süresince Mihver ve Müttefik devletler,
Türkiye’yi kendi yanlarında sava a sokmak için büyük çabalar harcadılar ve baskılarda
bulundular. Buna ra men her iki taraf da istedi i sonucu alamadı ve Türkiye sava ın
sonuna kadar tarafsız kalmayı ba ardı. Bununla beraber Türkiye, sava ın ba larından
itibaren güvenli ini sa lamak üzere her iki taraf ile çe itli diplomatik ili kilerde
bulunmaktan geri kalmadı.
kinci Dünya Sava ı yıllarında Türk dı politikası, küçük bir ülkenin diplomatik
giri imlerinin en hassas zamanlarda dahi büyük devletlere sözünü dinletebilece inin
e siz bir örne i olmu tur. Çünkü Türkiye için; 1938 yılının Avrupa haritasında, farklı
egemenliklerin ideolojik çatı ma alanına uzanmı “ büyük, uzun ve az geli mi bir
tampon kara kitlesi ” tanımlaması yapılmaktaydı.184
Dı politikayı yönlendirenler, sava ın dı ında kalma kararlılı ını göstererek
hareket etmi lerdir. ktidar – yönetici elitini olu turan yönetim, birbiri ile ba la ık
küçük bir grubun tekelinde kalmı tı. Bu yönetim tarafından dı politikada izlenecek yol,
ortak kararlarında ve inançlarında odaklanıyordu.
Devlet, kadroları aynı olsa da; ülkenin Milli Mücadele’de oldu u gibi bir gücü
bulunmadı ını biliyor, bu somut gerçe i dı güçlere göstermemek için caydırıcı bir
kuvvet gösterisi yapıyordu. Aynı zamanda Avrupa’da yarım kalan hesapla manın,
tırmanmakta olan gerginli in tepkimesi olarak yakın bir zamanda geni bir çatı maya
dönü ece i de bilinmekte idi. ngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir Percy Loraine, 9
Nisan 1938 tarihinde Londra’ya yeni durumu öyle özetliyordu:
“Hasta Adam öldü, ama ardında birçok dinç evlat bıraktı.”185
Lider kadro yeni bir imparatorluk sevdasından uzak, Misak-ı Milli sınırları
içerisinde ve her zaman genç cumhuriyeti kotarma duyarlılı ında olmu tu. Bu
dönemde; istikrar, hassasiyet ve ihtiyatlı yakla ım Türk Milleti’nin yarınına bırakılacak
en büyük geli imi sa lamı tı.
184
Winston Churchill, The Grand Alliance, c. IV, London, Cassel and Co., 1950, p. 484.
185
Selim Deringil; Denge Oyunu, kinci Dünya Sava ı’nda Türkiye'nin Dı Politikası, stanbul, Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, 2003, s. 2.
A. 1940 Yılı Olayları

3 Ocak 1940 günü stanbul’a gelen Yunan ticaret ve i adamlarının yaptıkları


temaslar sonucunda; Türkiye’ye ba ta boya, pamuk ipli i ve cam ürünleri satmak,
Türkiye’den de yumurta ve balık alımı186 olmak üzere Ankara’da bir antla ma
imzalanmı tı. Bu antla ma ile paralel olarak 8 Ocak’ta Türk – ngiliz – Fransız Mali ve
ktisadi Antla ması Paris’te imzalandı.
13 Ocak günü kar ılıklı iyiniyetin bir görünümü olarak Türkiye ile Bulgaristan,
Trakya sınırındaki birliklerinin biraz geri çekilmesi konusunda anla tılar.
15 Ocak 1940 tarihinde 3161 tonluk Tonis Chandris isimli bir Yunan ticaret
gemisinin Norveç kuzeyinde bir Alman denizaltısı tarafından torpillenerek batırılması
iki toplumda üzüntü yaratmı tır.187 Üç gün sonra Ocak 18’de, hükümet; Avrupa’daki
sava durumunu de erlendirerek Türkiye’de sıkıyönetim ilân etmi tir.
Alman Radyosu’nun Rumca yayın yaparak Türk – Yunan dostlu u aleyhinde
yayın yapması her iki kamuoyunda ahlak dı ı olarak nitelendirilmi ve tepki
görmü tür.188 Bu sırada Yunanistan, Macaristan ile iki ülke uçaklarının di er devlet kara
sınırları üzerinde uçu iznini veren bir antla mayı 31 Ocak’ta imzalamı tır.
9 ubat 1934’te 7 sene için imzalanan Balkan Antantı Dı i leri Bakanlar Konseyi
toplantısı 2 – 4 ubat 1940 tarihleri arasında Yugoslavya’nın ba kenti Belgrad’ta
yapılmı , Balkanlardaki son durum, Antant devletleri ile sava an devletlerin ekonomik
sorunları ve Bulgaristan ile Macaristan’ın antanta üye olma konuları görü ülmü tür.
Ancak toplantı öncesinde her iki devletin Belgrad’a gözlemci göndermeyece ini
açıklaması, daha ilk toplantılarda üye ülkeler arasındaki mevcut paktın, hâlihazır
durumu ile konumunun 1947 senesine kadar devamına karar alınmasını189 sa lamı tır.
Burada; Dı i leri Bakanı ükrü Saraco lu’nun Katimerini Gazetesi’ne verdi i
demeçteki “ Türkiye ile Yunanistan’ın dı siyasetlerinin amaç ve hedeflerinin de tek ve
ortak oldu u ” ifadesi çok önemlidir.190 Yunan Ba bakanı oannis Metaksas ise Anadolu
Ajansı’na; “ Balkan Antantı’nın Balkanlarda sava a engel olan bir uzla ma oldu unu ”
belirterek, konferansta alınan kararların “ Ba ımızı e erek ya amaktansa,
ba ımız yukarıda ölmek kararlarıdır. ” nitelemesini yapmı ve “ Sonuna kadar sava tan

186
“Torik ve Palamut Akını”, Ak am, 8 Ocak 1940.
187
“Bir Alman, Bir Yunan, Bir Estonya Vapuru Battı”, Ak am, 15 Ocak 1940.
188
“Türk-Yunan Dostlu u ve Almanlar”, Ak am, 23 Ocak 1940.
189
“Balkan Antantı 1947 Senesine Kadar Uzatıldı”, Ak am, 3 ubat 1940.
190
“Saraço lu’nun Yunan Gazetesine Beyanatı”, Ak am, 3 ubat 1940.
uzak kalabilece iz demiyorum. Yalnız urasını teyit edebilirim ki, sava tan uzak
kalamazsak bile bundan herkesin saygı göstermesini isteyebilecek insanlar gibi
çıkaca ız. ” sözleri yerli ve yabancı basında derin yankı uyandırmı tır.
Harp Okulu mezuniyeti 1929 – 1936 yılları arasında olan ihtiyat durumundaki
Yunan subayları e itim için 11 Mart günü silâhaltına ça rılmı lardır. Ba bakan
Metaksas tarafından yapılan bir açıklama ile bu durum, “ barı için ülkenin savunulması
zorunlulu undan kaynaklanan ihtiyacı giderme tedbirleri ” olarak açıklanmı tır.191
Türkiye’ye 9 Mart tarihinde gelen Yunan i adamları uzun süreden beri devam
etmekte olan ticaret ve borçlanma antla masının süre uzatımı için görü melere
ba lamı lar ve 20 Mart tarihinden itibaren bir yıl süre ile yürürlü e girecek anla mayı
imzalamı lardır.192
Mart’ın 18’inde Hitler ile Mussolini’nin Brenner Geçidi’nde ilk bulu maları
sonucunda talya sava a girme kararı almı tır.193
25 Mart 1940 tarihinde dost ve müttefik Yunan milletinin stiklal Bayramı’nın 119
ncu yıldönümü ile 29 Nisan tarihindeki Kral II nci George’un isim günü ve Ortodoks
Paskalyası nedeni ile yapılan kutlamalar için Türk makamlarınca tebriklerin yazılması
ve konuların basında geni yer alması ikili ili kileri perçinlemi tir.
Siyasi alanda giderek artan dostane ili kiler sporda da Balkan yarı maları olarak
kendini göstermi tir.194
Türkiye ile Suriye arasında “ Dostluk ve yi Kom uluk Sözle mesi ”nin 30 Mart
1940 tarihinde Ankara’da Fransızlarla imzalanması Türkiye’yi do uda kuvvetli sınırlara
sahip, batıya en yakın ülke durumuna getirmi tir.195
Londra kaynaklı asılsız bir haberde, Reuter ajansı; Türkiye’nin Karadeniz’den
yapılacak güneyden bir ku atma giri iminde Müttefik filolarının Çanakkale’den
geçmesini kabul etti ini iddia eder nitelikteki yazısı ile bildirmi , ancak Türkiye için “
bu, olsa olsa bir nabız yoklamasından ba ka bir ey olamazdı ” eklinde
de erlendirilmi ti.196
2 Nisan’da Yunan Gemicili i Kooperasyon Komitesi tarafından 250 sterlin
tutarında bir çek Londra Büyükelçimiz Dr. Tevfik Rü tü Aras’a verilmi 197
, 4 Nisan’da

191
“Yunanistan 10 Sınıf htiyatı Talime Ça ırdı”, Ak am, 3 Mayıs 1940.
192
“Türk – Yunan Kliring Antla ması”, Ak am, 12 Mart 1940.
193
World War II, London, Dorling Kindsley Limited, 2001, p. 70.
194
“Balkan Güre leri Ba ladı”, Ak am, 3 Mart 1940.
195
Soysal, s. 620.
196
“Bo azlar Açılmıyor”, Ak am, 2 Nisan 1940.
197
“Yunan Gemicili i Kooperasyon Komitesi”, Ak am, 3 Nisan 1940.
ise Yunan halkı tarafından toplanan 1 923 429 drahmilik bir para yardımı Atina
Büyükelçisi Basmacıo lu’na teslim edilmi tir.
Ancak; 9 Nisan 1940 tarihinde Almanya’nın, Norveç ve Danimarka’ya saldırması
Avrupa’daki dengeleri bütünüyle terse çevirmi ti.198 (Ek–2) Zira bu taarruzun arkası
kesilmeyecekti. 21 Nisan’da talya Akdeniz’de tutsak kalamayaca ını dünya
devletlerine bildirmi ve Müttefiklerin Balkanlar’a yönelmesine ivme kazandırmı tır.
Atina; 4 Mayıs’ta talyanlar’ın Oniki Ada’ya 50 000 asker ile 15 denizaltı sevk etti ini,
bir kruvazör filosunun skenderiye Limanı’na hareket etti ini ve Malta’da hava
taarruzlarına kar ı karartma uygulamasına ba landı ını Müttefiklere iletiyordu. Birçok
motorlu birli in Arnavutluk’a geldi i, bunların Yunanistan ile Yugoslavya sınırları
boyunca hazırlık yaptı ı bilinmekle birlikte; Almanya’nın Romanya’ya, talya’nın ise
Yunanistan’a taarruz edece i istihbar edilmi ti.
Sava tedbirlerine ilave olarak Yunanistan 5 Mayıs tarihinde petrol ve kömür
tüketimine sınırlama getiriyordu. Mihver devletlerin resmi haber ajansları ise altıncı kol
faaliyetlerini sürdürmekte olup; asılsız haberler ile Türkiye’nin Bulgar ve Yunan
sınırında engel ve tahkimat yaptı ını, bunun dostane bir davranı olmadı ını ve
Müttefik’lerce öngörülen bir senaryonun gere i oldu unu yayınlıyorlardı. Burada
maksat Bulgaristan’ı Balkan Devletleri’nden ayırmaktı.
Ancak bir müttefik olarak Yunanistan’ı kaybetmemek isteyen ngiltere ve talya,
sık sık onun tarafsızlı ını ihlal etmek gibi bir art niyet içerisinde olmadıklarını
açıklıyorlardı.
10 Mayıs 1940 tarihinde ngiltere’de Neville Chamberlain’in çekilmesi üzerine
Winston Churchill’in ba bakan olmasını fırsat kollayan Almanya; aynı gün Hollanda,
Belçika ve Lüksemburg’a hücum etmi ti.199 (Ek–3) Bu tarihlerden itibaren Romanya,
Yugoslavya, Bulgaristan ve Yunanistan’daki sava hazırlıkları tamamlanmaya, yeni
çıkan harp silah ve gereçlerini denemeye ve üretimini sa lamaya yönelik uygulamalar
süratle yerine getiriliyorlardı.
26 Mayıs’ta ngiliz ve Fransız birliklerinin Dunkerque’den çekili i ile 28 Mayıs
günü Belçika Kralı, ordusu ile birlikte Almanya’ya teslim olmu tur. Yapımı uzun yıllar
alan Maginot Hattı sava ta bir fayda gösteremeden Almanların ku atma harekâtı ile
Fransa cephesi 10 Haziran’da çökmü tür.200 (Ek–4)

198
“Harp imale Yayıldı”, Ak am, 9 Nisan 1940.
199
“Almanlar; Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’a Bu Sabah Hücum Ettiler”, Ak am, 10 Mayıs 1940.
200
“Alman Ordusu Ne Yapabilir?”, Ak am, 18 Mayıs 1939.
Popolo di Roma Gazetesi’nin Alman stihbarat Bürosu’na dayanarak verdi i
asılsız bir haberde; “ do u Ege Adaları’na asker çıkarmak için Türk Hükümeti’nin
Yunanistan’dan izin istedi ini ” bildirmekteydi.201
5 Haziran günkü sesleni inde Metaksas; “ Bugün rahatız, fakat fırtına yarın bizim
üzerimize de çökebilir. Biz kimsenin malı olan eyi almak arzusunda de iliz. Zamanı
gelince genç ihtiyar bütün vatanı savunacaktır ” demi tir. Ertesi gün Yonna isimli bir
Yunan vapuru Alman denizaltısı tarafından batırılmı tı. Bu tarihte çıkan asılsız birkaç
propaganda haberi ise unlardır:
1. Türkiye; Yunan Adaları’nı alacak,
2. Türkiye; Yunanistan’a taarruz edecek,
3. Yunanistan; herhangi bir ülke taarruzuna kar ı talyan ordularını
topraklarından geçirecek,
4. Yunanistan; Türkiye sınırında engel ve tahkimat yapmaktadır.202
9 Haziran tarihinde Belgrad’ta toplanan Balkan Antantı Ekonomik Konseyi üye
ülkeler arasındaki tren ücretlerini standart yapmı , 1941 yılındaki toplantının
Türkiye’de yapılması kararını almı tır. Toplantıda i aret edilen nokta Türk – Yunan
dostlu u üzerine tesis edilmi bulunan ticari ve ekonomik kazanımlar olmu tur.203
10 Haziran’da talya; ngiltere ve Fransa’ya sava ilan etmi , Norveç, Almanlar’a
teslim olmu tur. talya’nın istekleri arasında Korfu ve Girit Adaları’nın da oldu u
bilinmektedir.204 Buna kar ılık Yunanistan ile Yugoslavya denizde ve karada birçok
tedbir almı , askeri e itimlerini arttırmı tır.205 Bu geli meler Türkiye tarafından dikkatle
izlenmekte olup, Türkiye aynı paralelde de batı sınırlarını emniyete alacak tedbirleri
uygulamaya koymu tur. Özellikle Trakya bölgesinde icra edilen tatbikatlar bu özelli i
ile önem ta ımaktadır.
Bir gün sonrasında Londra’da, talyanlarla Yunanlılar birbirleri ile kavga etmi , 70
talyan tutuklanmı tır.206
Haziran’ın 11’nde ngiltere ve Fransa tarafından; bir Akdeniz ülkesi olan talya
sava a katıldı ına göre, Türkiye’nin de 19 Ekim 1939 tarihli üçlü antla ma gere ince
sava a girmesi istenmi , zira ertesi gün Alman Orduları Paris’e girmi tir. Ba bakan Dr.
Refik Saydam tarafından TBMM’de 26 Haziran tarihindeki açıklamasında “ Türk

201
“Tamamı le Uydurma Bir Haber”, Ak am, 3 Haziran 1940.
202
“Türkiye – Yunanistan Dostlu u Aleyhindeki Propagandalar”, Ak am, 5 Haziran 1940.
203
“Balkan Antantı Ekonomik Konseyi”, Ak am, 10 Haziran 1940.
204
“ talya’nın stekleri Arasında Korfu ve Girit Adaları Da Var”, Ak am, 10 Haziran 1940.
205
“Balkanlarda”, Ak am, 12 Haziran 1940.
206
“Londra’da Yunanlılarla talyanlar Çarpı tılar”, Ak am, 12 Haziran 1940.
Hükümeti, Fransa’nın teslim olmasını, Sovyetler Birli i’nin belirgin olmayan tutumunu
ve kendi askeri hazırlı ının yeterli seviyede olmadı ını belirterek, Üçlü ttifaka ekli 2
numaralı Protokolü ( Sovyet çekincesi ) ileri sürerek sava a katılmayaca ını ( sava dı ı
müttefik ) ngiltere ile Fransa’ya bildirdi ini ifade etmesi ” dikkate de erdir. Zira
ngiltere ve Fransa, Türkiye’nin derhal;207
1. talya ile ili kilerini kesmesini,
2. Genel seferberlik ilan etmesini,
3. Deniz ve hava üslerini Müttefiklere açmasını,
4. talya’ya sava ilan etmesini talep etmi lerdir.
13 Haziran tarihinde Yunan hükümeti tarafından bütün Yunan gemilerine en yakın
Yunan limanlarına dönme emri verilmi tir.208
Yunanistan’da talyan ve Alman oldu u sanılan üpheli ki ilerin görülmesi üzerine
yabancı ahısların 14 Haziran 1939 tarihinden itibaren 48 saat içerisinde polis
merkezlerine ba vurmaları istenmi tir.
18 Haziran tarihinden itibaren Yunanistan’ın, bazı tüketim mallarının satı ına
karne uygulamasını ba latması, tasarrufu te vik açısından ve seferberlik uygulayan
ordusu için bir kaynak olu turulması dikkate alındı ında bu giri imler Yunan kamuoyu
tarafından olumlu kar ılanmı tı.209
22 Haziran 1940 tarihinde Alman – Fransız Ate kes Antla ması Compeigne
Ormanı’nda tarihi vagon içerisinde imzalanıyordu. De i en bu durum kar ısında
Fransa’nın tarafsızlı ının önemi bir kat daha artıyordu. ngiltere; Türkiye’nin tarafsız
kalmasına neden olan sebeplerin ortadan kalkması halinde Türk Hükümeti’nin
tutumunun de i ece i kanaatini ta ıyordu.
Atina Ajansı tarafından Trakya Oyunları’nın 15 nci yıldönümü dolayısı ile 1
Temmuz tarihinde düzenlenen enliklerde Yunan Ba bakanı’nın topluma sesleni ini “
Bugün etrafımızda kopmu olan kasırganın içinde unu beyan etmek isterim ki, her icap
etti i zaman, Yunanistan’ın köy ahalisi, kendi ve çocuklarının kanını Yunan
Ordusu’nun bulundu u bütün sava sahnelerinde dökmü tür. ”210 eklinde bildirmi ti.
Aynı tarihte Sovyetler Birli i, Romanya’dan Besarabya bölgesini istemi ve kısa
sürede burayı topraklarına katmı tı ( ilhak ). Bu durumdan cesaret alan Stalin;
ngiltere’ye, Türkiye’nin Almanya ile anla masından çekindiklerini, Türk – Sovyet

207
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, kinci Dünya Harbi ve Türkiye, Ankara, Gnkur.
ATASE Ba kanlı ı Yayınları, 1999, s. 441.
208
“Yunan Vapurlarına Verilen Emir”, kdam, 13 Haziran 1940.
209
“Yunanistan’da Vesika Usulü”, Ak am, 17 Haziran 1940.
210
“Trakya Oyunları”, Ak am, 2 Temmuz 1940.
ili kilerinin iyile tirilmesi için ngiltere’nin yardımını memnuniyetle kar ılayacaklarını
bildirmi ti. Türk makamları ise; ne Karadeniz’de, ne de Karadeniz Bo azı’nda Türkiye
aleyhinde kıyısı olan devletler tarafından dü manca herhangi bir harekette bulunmak
konusunda hiçbir dü üncesi olmadı ı, ancak bütün Karadeniz Devletleri’nin katılımı ile
Bo azların kontrolü sorununa bir düzen verilmesi gereklili ini de ortaya sürerek
oyalama takti i ile gerekli zamanı kazanmı tı.
Yunanistan, 7 Temmuz 1940 tarihinde Almanya ile bir ticaret antla ması
imzalamı tı. Bunun sonucu olarak; ithalat ve ihracat kontenjanlarını arttırılmı , 1
Alman markı 43 drahmiden 46 drahmiye yükseltilmi tir. ki ülke ticaret hacminin
artı ından ötürü Alman mallarının Yunanistan’a giri ini kolayla tırmak için Yunan
gümrük ücretlerinde iyile tirmeler yapılmı ,211 bu çerçevede 10 Temmuz’da Berlin’deki
elçilik bünyesine bir Yunan ticaret ata esi atanmı tır.
Almanya tarafından, 10 Temmuz tarihinde212 yo un hava taarruzlarına u rayan
ngiltere; 16 Temmuz günü talya’nın egemenli i altında olan Oniki Ada’ya kar ı, hava
taarruzlarını ba latmı tı.213
Yunan Ba bakanı oannis Metaksas; 13 Temmuz’da Atina’da yeni mezun olan
jandarma subaylarına hitaben yaptı ı konu mada, “ Yarının bize neler getirece ini
bilemedi imiz bir zamanda vazifenize ba lamaktasınız. Fakat artlar ne olursa olsun,
hepimiz eminiz ki, bunlara birer erkek ve birer Elen gibi kar ı koyaca ız.214 ” diye
seslenmi tir. Ayrıca gazeteler ertesi gün 62 000 tonluk 14 Yunan gemisinin batırıldı ını
bildirmektedir.215
20 Temmuz 1940 tarihinde Veliaht Prens Paul’un o lu saat 11:00’de vaftiz edilmi
ve küçük prese Konstantin ismi verilmi tir. Bu isim, Yunan hanedanının stanbul’a olan
özleminin bir yansımasıdır.
1 A ustos tarihinde ngilizler, talyanlar’ın Oniki Ada bölgesindeki üslerine 300
ton yakıt ile 200 ton makine ya ı ta ıyan Yunan Hermione gemisini mürettebatını
kurtararak batırmı tır. Sava a zorlamanın ilk i aretleri olan bu tür eylemler dü manca
davranı lardı. Zira kom umuz Yunanistan’a yöneltilen saldırılar, aynı tarzda Türkiye’yi
de hedef almaktaydı.
4 A ustos günü Yunan halkı Metaksas idaresinin 4 ncü yıldönümünü kutlamı , bu
dönem içerisinde yapılan i leri alkı lamı tır. Yunan Ba bakanı’nın radyodan yaptı ı

211
“Almanya Yunanistan’la Anla tı”, kdam, 8 Temmuz 1940.
212
World War II, p. 103.
213
“Oniki Adaya Hücum”, Ak am, 16 Temmuz 1940.
214
“Metaksas’ın Beyanatı”, kdam, 14 Temmuz 1940.
215
“14 Yunan Vapuru Battı”, kdam, 15 Temmuz 1940.
açıklamada; “ Helen Milleti, u anda senin adına birkaç kelime ile milletin uluslar arası
durumu hakkındaki genel istikametin ne oldu unu bildirmenin uygun olmadı ını
zannediyorum. Topra ının bütünlü ü, istiklali ve erefi tehlikeye dü tü ü takdirde
bütün fedakârlıkları yapmaya hazır olan Yunanistan, Avrupa’nın temellerini sarsan bu
müthi sava ta tarafsız kalmı ve kalmaktadır. Tarafsızlı ın hiçbir ekilde bozulmasına
ho görü göstermemek azminde olan Yunanistan aslında kendi iyi niyetlili ine inanan
di er devletlerin bu duruma saygı ve itibar edecekleri açıkça bellidir. te sava ın
ba ından beri Yunanistan siyasetinin istikameti bu olmu tur. Buna göre, bütün millet
Kral ve hükümetin etrafında kenetlenmi bir ekilde toplanmı olarak milli his, menfaat
ve duruma uygun olan e siz siyasetin takip edilmesine olanak sa lamaktadır. Fakat
Helen milletinin siyasi ve askeri önemle sava a katılmaması, bu sava ın neticelerine
ekonomik açıdan da maruz kalmadı ı anlamını vermez. ” eklinde olmu tur. Ba bakan
ayrıca; “ 4 A ustos rejimi sayesinde bugünkü sava ın etki ve yıkımlarını kar ılamı
olduklarını ” ifade etmi tir.216
Sovyet Dı i leri Bakanı Molotov, aynı günkü basında Sovyetler Birli i’nin, teslim
olmasına ra men Fransa’nın; tarafsızlı ındaki istikrarını devam ettiren Türkiye var
oldukça, Türkiye üzerinden geçerek Bakü ve Batum ehirlerinin havadan bombalama
olasılı ının söz konusu olamayaca ını açıklamı tı.217 Çünkü Türkiye, her fırsatta sava a
tarafsız de il, sava dı ı oldu unu bildiriyordu.
8 A ustos günü Kleanti isimli bir Yunan vapuru stanbul’a gelmekte iken
Çanakkale’de karaya oturmu tu. 13 A ustos tarihinde “ Davud Hoca ” isimli bir
Arnavut vatanseverin Yunanistan sınırına yakın bir bölgede Yunan ajanlarınca
öldürülmesi talya’da büyük kızgınlık yaratmı , Yunan basını belirtilen ki inin gerçekte
bir katil oldu u ve kendisinin çıkan bir kavga sonucunda Arnavutlar tarafından
katledildi ini yazmı tır. A ustos 15’te ngiltere de i en ve geli en bu son durumu; “
talya’nın Balkanlar’ın payla ılmasında rolünü yerine getirmek için Yunanistan’a kar ı
Arnavutluk sorununu kullanmak istiyor ” eklinde tanımlamaktadır. Zira 16 A ustos’ta
Yunanistan’ın 2115 tonluk 31 mürettebatı bulunan Helli kruvazörü Ege Denizi’nde
talyanlar tarafından torpillenmi , 1 ölü, 4 kayıp ve 26 yaralı veren gemi, kısa sürede
batırılmı tı.218 Ertesi gün de, Thetis ve Caftopolis isimli iki Yunan ticaret gemisi
batırılmı ve Girit Adası’nın açıklarında Frinton isimli bir Yunan vapuruna da 6 bomba
atılmı tı. Bu geli meler, imdiye kadar tarafsızlı ını sürdüren Yunanistan’ı sava ın
içine çekme çabalarıydı.
216
“Yunan Ba vekilinin Mesajı”, Ak am, 5 A ustos 1940.
217
“Molotov’un Türkiye’ye Ait Sözleri”, kdam, 4 A ustos 1940.
218
“Helli Yunan Kruvazörünü talyanlar Torpillemi ”, kdam, 17 A ustos 1940.
Aynı tarihte Arnavut a iretlerinden sayıları 5 000 ila 10 000 arasında olan
askerlerin 3 gemi ile Kuzey kodra’ya çıkarılarak talyanlar’la sava tı ı
bildirilmi tir.219 Arnavutlar’ın bu hareketi talyanlar’ın ilgisini do udaki
Yunanistan’dan çekmesini engelleyememi ti.
ngiltere basını Balkanlardaki yeni geli meleri ise;
“ 1. Helli kruvazörünü batıran talya; bu ve di er Yunan gemilerinin
torpillemeleri ile Yunanistan Hükümeti’ni korkutmak istiyordu. Böylece
Yunanistan’dan, Korfu Adası ile Arnavutluk’a yakın yerleri isteyecekti.
2. Arnavut vatanseveri olarak bilinen “ Davud Hoca’nın ”220 öldürülü ünden 2
ay sonra haber yapılmasının nedeni; toplumlar arasında öç ve kin duygularını öne
çıkarmak suretiyle Balkanlar’daki istikrarı suiistimal etmekti. ” 221
eklinde
de erlendiriyordu. (Ek–5)
18 / 20 A ustos tarihlerinde ngiltere; olası bir talyan – Yunan sava ı’nda
Türkiye’nin Yunanistan’a yardım etmesi iste inde bulunmu tur. Türkiye bu iste e
kar ılık, büyük bir ordu bulundurarak Balkan Antantı içindeki görevlerini Yunanistan
ve Yugoslavya’nın yaptı ından daha çok yerine getirdi ini, ancak askeri teçhizat
bakımından eksiklikleri olan Türkiye’nin fazla miktarlarda askeri malzeme iste inde
bulunaca ı, bu durumda da Türkiye’nin sava a girmesinin Müttefikler için bir avantaj
sa lamayaca ı, ayrıca sava a girecek Türkiye’nin konumundan Bo azlar ile istekleri
ileri sürecek olan Sovyetler Birli i’nin olu an bu yeni durumu istismar edebilece ini
ayrıntılı bir raporla bildirmi ti.222
talyanların kontrolü altında çıkan Arnavut gazeteleri de, iki toplum arasında kriz
çıkarmak maksadıyla i gal altındaki Arnavutluk’ta Yunan mezalimleri oldu unu
yazmakta, buna atfen Yunan basını “ Helenlerin hiçbir yabancı arazide gözü yoktur.
Helenler, hiçbir milletin birli ini parçalamak istemiyorlar. Helenler, yakın veya uzak
hiçbir memleketin dü manı de ildir. Helenler, yalnız babalarının ve bizzat kendilerinin
hürriyete kavu tu u bu fakir, fakat erefli toprakta rahat bırakılmalarını istiyorlar.
Bütün Helenler Metaksas’ın yanı ba ındadırlar. Helenler; di leri sıkılmı , azimleri
kırılmaz bir halde fakat tam bir sakinlik içerisinde; aynı parolayı tekrarlıyorlar; Ya tam
bir Yunanistan, yahut ölüm ”223 yayınını yapmakta idi.

219
“Arnavutluk’ta Muhtelif Yerlere Asker Çıkarıldı”, Ak am, 16 A ustos 1940.
220
“Davud Hoca”, Ak am, 16 A ustos 1940.
221
“Yunanistan Askeri Tedbirleri Alıyor”, Ak am, 17 A ustos 1940.
222
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, s. 442, 443.
223
“Ya Tam Bir Yunanistan, Yahut Ölüm”, Ak am, 27 A ustos 1940.
Sava ın yakında oldu unu yıllar öncesinden beri de erlendiren Yunanistan,
seferberli ini tamamlamı ve ülke savunmasını yapmaya hazırdı.
Bu sırada; Balkan Antantı dostumuz Romanya 22–30 A ustos tarihlerinde yapılan
Viyana Antla maları224 sonucunda Mihver devletlerinin baskısı ile Güney Dobruca’yı
Bulgaristan’a ve Transilvanya’nın bir bölümünü de Macaristan’a bırakıyordu.
Eylül ayının ba langıcında 2,5 milyon lira borcu dolayısıyla ülkemizden mal
alamayan talya bu borcunu ödemi ti. Bu tarihlerde Almanya’nın yanı sıra talya ile
olan ticaretimizde de geli meler kaydedilmekteydi.
Türkiye; Genelkurmay Ba kanlı ı’nın Bakanlar Kurulu’na yaptı ı talebe kar ılık,
kuzey Karadeniz’den Meriç Nehri’ne kadar Bulgar sınırı, Meriç Nehri’nden Edirne’ye
kadar Yunan sınırı, kuzey Karadeniz kıyısından neada’nın 2 kilometre kuzeyi,
Kurtdere dâhil Demirköy’ün 2,5 kilometre kuzeyi, Üsküp hariç Bayramdere Köyü, 234
Rakımlı Tepe, Kavaklı stasyonu, nce, Pa ayeri dâhil Kızılca Müslim, Sö ütlüdere
hariç Ulupa a ile Trakya, Çanakkale ve zmit’te sınırlandırılan bölgeyi ikinci derecede
yasak bölge ilân edilmi ti. Aynı kararnamede batıda zmir ile do uda Kars ve Erzurum
hava yasak bölgeleri durumlarını koruyordu.225
Lordlar kamarasında açıklama yapan ngiltere Dı i leri Bakanı Halifax, 6 Eylül
günü “ Yunanistan’ın istiklalini tehdit eden herhangi bir harekete kar ı bu hükümete
yardım edece iz. ”226 demi tir.
Atina’daki talyan Büyükelçili i’nden talya’ya yaz tatilini yapmaya giden okul
ö rencilerinin 25 Eylül’de geri döneceklerini bildirmesi Yunan basınında ikili
ili kilerin düzeliyor olması ile ba da tırılmı tır. Ancak sava öncesinde yapılan bu gibi
açıklamalar aynı zamanda olası bir talyan taarruzuna kar ı Yunanistan’ı yanıltma
takti idir.
Ba bakan Metaksas, 19 Eylül 1940 tarihinde artan i sizli e çözüm olarak sigortalı
i sizlere 12 aya ilave olarak bir ay fazladan maa ödemesi yapılaca ını bildirmi tir.
Aynı sistem bu gün KKTC ve GKRK.nde de mevcut olup bir ngiliz ekonomik
sisteminin gere idir.
Aynı tarihte, ngilizler talyan’ların elindeki Oniki Ada’dan Rodos ve Leros
Adaları’na taarruz etmi ler, buna talyan uçakları Aden Limanı’nı bombalamak
suretiyle kar ılık vermi lerdir.
22 Eylül tarihinde uluslararası Selanik Fuarı açılmı , fuara Türkiye’nin yanı sıra
Almanya, Yugoslavya ve Bulgaristan katılmı tır.
224
“Viyana Konferansı Bugün Toplanıyor”, kdam, 29 A ustos 1940.
225
“ kinci Memnu Mıntıka ve Hava Yasak Bölgesi”, Ak am, 6 Eylül 1940.
226
“ ngiliz Hükümeti Yunanistan’a Bütün Yardımı Yapacak”, kdam, 7 Eylül 1940.
Balkanlar’da ticaret ve deniz hukuku birli ini sa lamak üzere Trabzon milletvekili
Hasan Saka önderli inde stanbul ve Ankara Hukuk Fakülteleri profesörlerinden
olu turulmu bir heyet Ekim ayında Atina’ya giderek orada bulunan Balkan Devletleri
temsilcileri ile görü meler yapmak üzere için 24 Eylül’de hazırlıklara ba lamı tı. Ancak
bu etkinlik talyan saldırısı nedeniyle yapılamayacaktı.
27 Eylül 1940 tarihinde Almanya, talya ve Japonya Berlin’de Üçlü ttifakı
olu turmu lardır. Almanya Dı i leri Bakanı Von Ribbentrop, talya Dı i leri Bakanı
Kont Ciano ve Japonya’nın Berlin Büyükelçisi Kuru u tarafından imzalanan, ekonomik
ve askeri alanda i birli ini öngören bu paktın maddeleri;
“ 1. Japonya, Avrupa’da yeni bir düzenin kurulmasında talyan – Alman
idaresini tanır ve bu idareye saygı duyar,
2. Almanya ve talya, Büyük Asya sahasında yeni bir düzenin kurulmasında
Japon idaresini tanır ve bu idareye saygı duyar,
3. Almanya, talya ve Japonya, yukarıdaki esaslar üzerinde i birli i yapmak
konusunda anla maya varmı lardır. Bundan ba ka, Almanya, talya ve Japonya, üçlü
anla ma devletlerinden birisinin Avrupa Sava ı’na, ya da Çin – Japon anla mazlı ına
halen henüz katılmamı bir devlet tarafından taarruza u raması durumunda, yönetim
kadrolarında bulunan bütün siyasi, ekonomik ve askeri güçleri ile kar ılıklı olarak
birbirlerine yardımda bulunacaklardır,
4. Bu pakta üye Alman, talyan ve Japon Hükümetleri tarafından tayin
edilecek olan ortak teknik komisyonlar, bu anla manın uygulanması için derhal
toplanacaklardır,
5. Almanya, talya ve Japonya, bu kararların, üçlü ittifak tarafından her biri ile
Sovyetler Birli i ile arasında halen mevcut siyasi konuma hiçbir ekilde etkilemedi ini
bildirirler,
6. Bu pakt, imzalanmasından sonra derhal yürürlü e girecek ve 10 sene
yürürlükte kalacaktır. Pakta üye üç devletten birinin iste i üzerine, paktın uzatılma
tarihinden önce anla manın yenilenmesi için görü melere ba lanılacaktır. ”227
Bu pakt ile birlikte Avrupa Sava ı kimlik de i tirerek bir dünya sava ı ekline girmi ti.
Zira uzak do udaki Japonya ve Çin, iki ayrı müdahaleci gibi artık sahnedeki rollerini
almaya ba lamı lardı.
28 Eylül günü Yunan Basın ve Turizm Müste arı Nicoloudis; “ Acil konular ve
sava ın her yerde do urdu u tehlikeler arasında basının büyük önemi her zamankinden
daha fazla hissedilmektedir. Ba ka alanlarda gereken disiplin ve basın idaresi için

227
“Almanya – talya – Japonya Arasında Askeri ttifak mzalandı”, kdam, 28 Eylül 1940.
önlemler son dakikada alınmı larsa da daha dikkatli hareket ederek ve her ihtimale
kar ı biz bu önlemleri barı ve sava durumları için önceden almı bulunuyoruz. ”
eklindeki açıklaması ile basın ve yayın organlarının almı oldukları önemli görevleri
vurgulamı tır.
talyanların kontrolü altında yayın yapan Arnavut Tomori gazetesi; 29 Eylül
tarihinde asılsız olarak üç Müslüman’ın Yunanlılar tarafından katledildi ini yazıyor ve
basın yolu ile toplumda hırs ve nefret duygularının olu masına çaba sarf ediyordu.
Ekim ayının 4’ünde Hitler ile Mussolini’nin Brenner Geçidi’nde ikinci
bulu malarını gerçekle tirmi tir. kili görü melerde Balkanlar’da izlenecek ortak
hareket tarzları görü ülmü tür.228
5–6 Ekim 1940 tarihlerinde stanbul’da düzenlenen XI nci Balkan Oyunları’na
katılan sporculardan 6 Türk, 6 Yunan ve 7 Yugoslav yarı macı birincilik almı tı. gal
altındaki Romanya ise oyunlara sporcu gönderememi ti. Yarı maların kapanı ında
1941 yılı XII nci Balkan Oyunları’nın bugünkü konumundan kurtuldu u takdirde
Romanya tarafından düzenlenece i, aksi takdirde Yugoslavya tarafından yapılabilece i
kararla tırılmı tır. Ayrıca orada bulunan Bulgaristan temsilcileri, bir Balkan Devleti
olarak yarı malara katılamamanın üzüntüsünü ifade etmi lerdir.
8 Ekim 1940’da Alman birlikleri aynı tarihe kadar sindirme, sızma ve sava a
varmayan zorlamalarla kayıp vermeden Romanya’ya girmi lerdir. Almanya’nın
buradaki sıklet merkezi Romanya petrollerinin hasarsız bir ekilde kazanılmasıydı.
Rusya ve Macaristan’a bırakılan sus payı bölgeler ile korkulan olmamı tı. Alman i gali
resmi bir geçit ile ba ladı ve sona erdi.
Roma kaynaklı, ancak asılsız oldu u bildirilen bir haberde; “ Bazı ngiliz
gazetelerinin Mihver Devletleri’nin Türkiye hariç tutularak Bulgaristan, Romanya,
Yugoslavya ve Yunanistan’dan olu acak yeni bir Balkan Antantı kurmaya karar
verdiklerini ”229 belirmi , böylece Türkiye’nin iç barı ı kadar önem verdi i dı barı için
de saldırılarına devam etmi lerdi.
Londra’nın Times gazetesi de mesnetsiz bir haberle; “ Almanya’nın Bulgaristan’ı
i galinden sonra Türkiye’ye yönelece ini ve bu istikametin Mısır’a do ru yapılacak
harekâtın ba langıcını olu turaca ını bildirmektedir. Burada Türk Ordusu’nun
muharebe gücünün yüksek oldu u, kendi da larında bu ordunun daha da güçlü
olaca ını belirtmektedir. ”230

228
“Fransız – Alman Konu maları”, Ak am, 30 Ekim 1940.
229
“Yeni Bir Balkan Antantı”, Tasvir –i Efkâr, 9 Ekim 1940.
230
“Bulgaristan gal Edilecek”, kdam, 12 Ekim 1940.
Yunanistan Hükümeti, 10 Ekim tarihinden ba lamak üzere devlet i lerini
açıklayan ki iler hakkındaki cezaları arttırmı tır.
1940 Ekim’inin ortasına do ru bütün gazeteler; Yunanistan ile Türkiye’nin olası
bir taarruz kar ısında kolay kazanılacak birer ülke olmadı ı ve özellikle üç tarafı
denizlere açılan bu devletlerin Müttefik yardımlarını denizlerden kolaylıkla
sa layabileceklerini, zira Akdeniz’deki kontrolün artık ngilizlere geçti ini
yazmaktadırlar. Ancak her ba arının altında yatan risk, Mihver Devletleri için de böyle
kabul edilebilir nitelikte de ildi.
Balkan Yarımadası’nın batıdan talya’nın, kuzeyden ise Almanya’nın
ku atmasının ikinci a aması imdi gerçekle mek için harekete geçiyordu. Sava ın
dönüm noktalarından biri de bu süreçte ya anacaktı.
Romanya’nın i galinden hemen sonra, Diktatörü Antonesku; “ Balkan Paktı’nın ve
genellikle Avrupa paktları sisteminin modası geçmi bir ey oldu unu ve bu sistemin
Romanya tarafından artık asla kullanılmayaca ını bildirmi tir. ”231 Bu açıklama Balkan
Antantı’nın ilk firesi olup kendi menfaatine ters dü en Romanya’nın
oyunbozanlı ından ba ka bir anlam ta ımamaktadır. Mihver Devletleri bu eksilmeyi
kısa zaman içerisinde suiistimal edecek ve i galleri sürdüreceklerdi.

B. Yunanistan’ın talya Tarafından stilası

Nitekim Almanya ve talya, 18 Ekim tarihinde Yunanistan’a isteklerini elçilikleri


aracılı ı ile bildirmi lerdi:
“ 1. talyanlar; ngiliz gazeteleri ile ngiliz filmlerinin yasaklanmasını istemi ,
Metaksas, bu talebe bütün yabancı siyasi filmleri yasaklamak suretiyle cevap vermi tir.
2. Mihver Devletleri marka kar ı drahmiye dü ük bir de er vermek suretiyle
Almanya’nın Yunanistan’a olan borçlarının silinmesini istemi tir.
3. Mihver Devletleri, Almanlar’ın Yunanistan’a girebilmesi için kayıtsız vize
verilmesini istemi ve ngiliz uyruklulara verilecek vizelerin sıkı bir kontrole tabi
tutulmasını konusunda ısrar etmi lerdir.
4. Mihver Devletleri, kendi uçaklarının Yunan toprakları üzerinden geçi ine
izin istemi ve yarı resmi bir askeri heyetin Yunanistan’da bulunması konusunu
gündeme getirmi lerdir. ”
Mihver Devletleri’nin bu istekleri, akıllara; i gali dü ünülen bir ülkeye sızma
tekniklerini getirmektedir. Arnavutluk’a yerle en talyanlar ile kuzeyden Almanya ile

231
“Romenler ve Balkan Antantı”, kdam, 17 Ekim 1940.
birlikte yapılan bu baskılar Yunanistan için kıskacı daraltmakta idi. Ancak Mihver
Devletleri’nin, Yunanistan’ı zorla i gale kalkı tıkları takdirde ngilizler’in Romen
petrollerini yakmak için elveri li üsler temin etmek üzere Yunan Adaları’nı i gal
edece i unutulmamalıdır. Yugoslavya ise; talya’nın Yunanistan’a taarruz etti i
takdirde, Türkiye’nin alaca ı duruma göre kendi hareket tarzını belirleyece ini
açıklamaktadır.232 Görülüyor ki, her devlet geli en ve de i en durumlara göre; dü man
imkân ve kabiliyetlerine alternatif olarak kendi hareket tarzlarını de erlendirmi ti.
imdi ise bu de erler simetrik veya asimetrik etkiler anlamlarında kullanılmaktadır.
Mihver’in olası bir Anadolu macerası, birbiri gerisinde savunma özellikleri ta ıyan
do al arazi yapısı, dü man ikmal yollarının azlı ı ve genç Türk Ulusu’nun vatansever
bir sava çı ruhu ile hareket edece i de erlendirildi inde mütecaviz ülkeler için gerçek
bir felâketi getirece i anla ılmı tır.233 Almanya’nın Yunanistan’a yaptı ı baskıların
Balkanlar’daki son durumu; talya’nın yapaca ı harekâtı takviye niteli indedir. Mihver
Devletleri’nin sıklet merkezi; Mısır ve Süvey Kanalı’nı alarak Akdeniz’deki ngiliz
Donanması’nı ele geçirmekti.
talya, 28 Ekim saat 03:00’da Yunan Hükümeti’ne bir nota verdi. Bu notada;
“ 1. talyan Hükümeti, Yunan Hükümeti’ni imdiki anla mazlıklar için defalarca
ikazı; barı ve iki millet arasındaki iyi kom uluk ili kilerine odaklı de ildir. Aynı
zamanda Yunan Hükümeti’nin tarafsız devlet sıfatı ile kendi durumunu açıklamaması
kar ılı ındaki kararsızlı ı, ikili ili kilere zarar verici bir hâl almı tır. talyan Hükümeti,
birçok defa Yunan Hükümeti’ni istenen artları yapmaya davet etmi tir. Ancak bunların
sistematik ekilde ihlâl edilmesini protesto etmek zorunlulu unda kalmı tır. Bu ihlâl
keyfiyetinin, Yunan Hükümeti’nin kendi karasularının ngiliz Filosu tarafından harekât
esnasında kullanılmasına, ngiliz Hava Kuvvetlerinin mühimmat sa lamasına ve
talya’nın zararına olarak Yunan takımadalarında askeri bir istihbarat servisi kurmasına
alt yapı imkânları sa laması talya için çok tehlikeli idi.
2. talyan Hükümeti, kendi zararına olan hareketin ngiltere tarafından
Yunanistan’a verilmi ödünlerden kaynaklanmı oldu unu tahmin etmektedir.
talyanlar; Yunan Hükümeti’nin, talya ile sava durumunda olan devletlerin
kullanımına verdi i önemli ula tırma noktaları ile bu kapsamda olan Teselya ve
Makedonya’daki hava üslerinin Arnavutluk’ta yapılacak bir taarruzda
kullanılabilece ini bilmektedir.

232
“Bulgaristan’a Alman Seyyah Kafileleri Akın Ediyorlar”, Ak am, 19 Ekim 1940.
233
“Türkiye Kararını Vermi tir”, kdam, 22 Ekim 1940.
3. talyan Hükümeti, Yunan Hükümeti’ne sınırları dı ındaki topraklarda
karga alıklar çıkarma a yönelik çabaları oldu unu hatırlatır.
4. Bu sebeplerden dolayı talyan Hükümeti, bu siyasetin talya’ya kar ı bir
koz olarak kullanılaca ı hakkında Yunan Hükümeti’nin dikkatini çekmi ise de, bunun
bir faydasını görmemi tir.
5. Yunanistan’ın tarafsızlı ı görünürde kalmı tır. Bu durumdan ngiltere ve
onun di er milletleri sava a sürükleme siyaseti sorumludur.
6. Bundan böyle Yunan Hükümeti’nin takip etti i siyasetin Yunan
topraklarının talya aleyhinde kullanılabilecek bir üs haline getirilmesine izin
vermeyece i açıktır. Böyle bir durumun olu ması talya ile Yunanistan’ı kar ı kar ıya
getirecektir.
7. Sonuç olarak; talyan Hükümeti, Yunan Hükümeti’nden Yunanistan’ın
tarafsızlı ının ve talya’nın güvenilir ödünü olmak üzere ngiltere ile sava ın devamı
sürecinde Yunan topraklarındaki bazı noktaları kendi kuvvetlerince de i gal etmek
talebinde bulunur.
8. talyan Hükümeti, Yunan Hükümeti’nden bu i gale mani olmamasını ve
i gali yapacak birliklerin ilerleyi ine kar ı koymamasını istemektedir.
9. Bu birlikler Yunanistan’a Yunan Milleti’nin bir dü manı sıfatı ile
girmeyeceklerdir. talyan Hükümeti; kesin, bir takım zorunlulukların sonucu ve tamamı
ile dostluk amaçlarına yönelik olan bu i galin Yunanistan’ın özgürlük ve ba ımsızlık
haklarının ihlal etmesini istemez. Asla bu niyette de de ildir. talyan Hükümeti, Yunan
Hükümeti’nden bu i galin ılımlı olarak yapılması için askeri makamlarına gerekli
emirlerin verilmesini talep eder.
10. talyan Kuvvetleri, güçlükle kar ıla ırsa bu zorlama silahla kırılacaktır.
Yunan Hükümeti, bundan böyle olu abilecek sonuçların sorumluluklarına
katlanacaklardır. ”234 eklindeki isteklerini sıralamı lardı. Do al olarak kabul edilemez
artları içinde barındıran talyan notası Ba bakan Metaksas tarafından reddedilmi ti.235
Bu notanın talyan Büyükelçisi Grazzi tarafından saat 03:00’de Yunan makamlarına
verilmesinden sonra talya, 28 Ekim 1940 saat 05:30’dan itibaren Yunanistan’a
saldırıya ba ladı. Buna kar ılık; ngiltere Kralı Yunan Kralı’na, “ Mücadelede sizinle
beraberiz. Sizin davanız bizim davamızdır. Birlikte sava edece iz. ” , ngiliz
Ba bakanı Yunan Ba bakanı’na “ Size iktidarımızda bulunan bütün yardımı yapaca ız.

234
“ talya’nın Yunanistan’a Notası”, Ak am, 29 Ekim 1940.
235
“Elenler talyan Notasını Reddetti”, kdam, 29 Ekim 1940.
Ortak dü mana kar ı muharebe edece iz ve zaferi payla aca ız. ” mesajlarını
göndermi lerdir.
Yunan Ba bakanı General Metaksas yaptı ı konu malarında ordusunun moralini
yüksek tutmayı bilmi ve bu sayede Rum diasporasının dahi gönüllü olarak askere
yazılmasını sa lamı tı. Roma’daki Yunan elçisi, talyan Hükümeti’nden pasaportunu
istemi , uluslararası kurallara uygun olarak elçilik çalı anları kar ılıklı de i tirilmi tir.
30 Ekim günü ngilizler, Oniki Ada’ya ba arılı bir hava taarruzu yapmı lardı. Aynı
süreçte dı ve iç basında, Cumhuriyet’in ilanının 17 nci yıldönümü nedeni ile Türk
Ordusu için geçmi te kazanılan zaferlerden daha parlak ba arıları elde edecek güç ve
kudrette oldu u yazmaktaydı. Türk basını ise Yunanistan askerlerine “ Gazanız
mübarek olsun mesajlarını yollamaktaydı. ”236 Milli ef’in Cumhuriyeti kutlama
mesajında;
“ 1. ttifaklara sadakat,
2. Dostluklara riayet,
3. Olayları sakin ve emniyetle, tam bir uyanıklıkla takip,
4. Milli birli i ve milli imanı takviye,
5. Kahramanlık ve fedakârlık gibi Türklü ümüzün ezelî ve ebedî faziletlerine
itimat ”237 konularının altını çizerek Türk ve dünya toplumlarına mesaj vermi tir.
Ba langıçtaki kuvvetli talyan taarruzları geri püskürtülmü , talyanlar ancak 8
km. ilerleyebilmi lerdi. ngilizler Ekim ayının son günlerinde bütün Yunan karasularını
mayınlamı lardı. Sava kısa sürede talyanların aleyhine döndü. Zira daha Kasım ayının
ba larında Yunan savunmasının kırılamadı ı, dü manın kayıplar vermeye ba ladı ı
bildirilmekteydi. Yunan sava gemilerinin de Adriyatik Denizi’nden dü man
mevzilerini geriden bombalaması ise talyanlar askerlerinin üzerinde tam bir baskın
etkisi yaratmı tı. Muharebeler; Konispol bölgesinde ileri karakolların taciz ate leri,
Melisopetra bölgesinde ate le kar ılık verme, Görce bölgesinde ise topçu muharebeleri
eklindeydi. Korint Bo azı bölgesinde Lepant, Agrinion ve Egina ehirleri’ne hava
taarruzları yapılmı olmasına ra men Yunan makamları tarafından ancak tali kayıplar
oldu u kaydedilmekteydi. Kasım ayının 2’sinde Selanik ehri havadan iki defa
bombalanmı tı. Yunan Ba bakanı General oannis Metaksas, 3 Kasım tarihinde Patras
ehri’nin talyan sava uçaklarınca bombalanması üzerine “ Sivil, muharip olmayan
halkın kanı bo yere akmı tır. Bütün millet bu kanın intikamını alacaktır. ” mesajı ile
dü man birlikleri üzerindeki baskı ve öç duygularını arttırmı tır. 4 Kasım tarihinde

236
“Elenler Gazanız Mübarek Olsun”, kdam, 30 Ekim 1940.
237
“Milli efin Mühim Nutku Derin Akisler Uyandırdı” kdam, 4 Kasım 1940.
Yunan birlikleri Arnavutluk’taki mevzileri i gal ve savunmaya ba lamı lardı. ngiltere,
Yunanistan’a kar ı; harp malzemesi yardımının yanında, yakın hava deste i ve deniz
topçusu deste ini arttıracaklarını bildirmi lerdi. Bu süreçte, Arnavutlar çete
te kilâtlanmasını tamamlamı lardı. Aynı gün ngilizler Girit Adası’na asker çıkarmı ,
bu sırada iki talyan sava uça ı; Arnavutluk sınırına 25 km. mesafede bulunan
Kastorya bölgesinde Yunan birliklerine teslim olmu tur. Bir gün sonrasında ilerleme
hızı artan Yunan Ordusu, 1 general ile birlikte 1 200 talyan askerini esir almı tır.
Ancak Yugoslavya’nın Manastır ehri kimli i meçhul uçaklar tarafından bombardıman
edilmi ti. 8 Nisan 1939 tarihinden beri talyanlarca i gal edilmi bulunan
Arnavutluk’un stratejik Görice ehri 6 Kasım 1940 tarihinde 7 talyan sava uça ının
dü ürülmesi ile birlikte Yunan birlikleri tarafından talyanlardan geri alınmı tı.
Ba komutan General Papagos, emrindeki Yunan Ordusu’nun; karada bütün talyan
taarruzlarını geri püskürttü ünü, havada hiçbir kayıp vermediklerini ve ileri harekâta
devam ettiklerini açıklamı tır. Bu esnada stanbul’daki askerlik ça ında bulunan 200
Yunanlı’dan olu an ilk kafile, 9 Kasım 1940 günü Yunanistan’a hareket etmek
üzeredir. Bunun üzerine Metaksas ile görü en Amerika’nın Atina elçisi Virginio
Gayda, “ Yunanistan’ın bugüne kadar yapmı oldu u ba ımsızlık sava ında
Türkiye ile çok sıkı dostluk ve ittifak ba larının tesis ve devam ettirilmesine engel
olamamı tır. ”238 diyerek Türkiye’nin gerçek dostlu una i aret etmi ti. Yunanistan
sanatoryumlarında tedavi gören veremli hastalar “ kendilerinin ölüme mahkûm
olduklarını ve bu durumdan dolayı her türlü fedakârlı ı yapmak için Yunan Ordusu’na
katılmak istediklerini ” belirten bir mektubu Ba bakan Metaksas’a yazmı lardı.
Aynı gün Yugoslavya Hükümeti, Manastır ehri’nin meçhul hava bombardımanı
için Londra, Roma ve Atina Hükümetleri’nden bilgi istemi , belirtilen ülkeler
tarafından bu gibi olayların tekrarında gerekli tedbirlerin alınması ümidini bildirmi tir.
10 Kasım tarihli Yunan Elefteron Vima gazetesi ba makalesinde “ talya’ya kar ı
mücadelesinde, bütün dünya Yunanistan’ın yanındadır. Özellikle Türkiye, bütün varlı ı
ve bütün ruhu ile Yunanistan’ın yanındadır. Ankara, Yunan Ordusu harekâtının; yalnız
Yunan ba ımsızlı ı için de il, Türkiye’nin de ba ımsızlı ını savundu unun
bilincindedir. Asalet, samimiyet ve mertli in Türk Milleti’nin bütün tarihinde de i mez
özellikleri oldu unu ve bu özelliklerin Yunan davasının da azimkârlıkla benimsenmi
oldu unu Yunan ruhu unutmayacaktır. ” eklinde yazmı tır.
Akropolis gazetesi de; “ talyan plânlarından bahsederek, bütün talya’daki
ilkokullarda çocuklara ö retilen u arkıyı yazmı tı:

238
“Yunanlılar Türkiye le Dosttur”, kdam, 9 Kasım 1940.
Türkiye’yi zapt edece iz ve i ler yolunda giderse Atina’yı da alaca ız. Mesut günler
geçirmek için Pire’yi de, bütün Ege Denizi’ni de alaca ız.
Küçük talyanlar, e er dinleyicileri utanmazlarsa bu arkıyı söylemeye devam
ededursunlar. ” diye bildirmi tir.
Artan personel, araç ve silah kayıpları kar ısında talya’nın Arnavutluk Ordusu
Ba komutanı de i tirilerek yerine talyan Harp Komutanlı ı ikinci reisi General Ubaldo
Soddu getirilmi ti. Ancak 11 Kasım günü Yunanlılar, talyanlar’ın 3 ncü Alp
Tümeni’ni Gramos ile Smolika arasında kalan bölgede imha etmi lerdir. Aynı günlerde;
1 Arnavut Bölü ü Yunanlılara teslim olmu , talyanların kaybı 12 000 ki iye ula mı ,
14 uça ı dü ürülmü , sayıca fazla miktarda bulunan yabancı ülkelerdeki Arnavutların
Yunan elçiliklerine ba vurarak Yunan Ordusu’na katılmak için yazıldıkları
açıklanmaktadır.239 (Ek–6)
Zira talya’nın var gücü ile giri ti i 11 Kasım Pazartesi günkü hava taarruzları;
“ 1. Yanya ehri bombalanmı , sivil halka makineli tüfek ate i açılmı tır.
ehirde kayıp ve hasar az olmu tur.
2. Hiçbir askeri önemi olmayan küçük bir Teselya kasabası bombardıman
edilmi tir. Köy halkı arasında kayıp ve hasar oldu u bildirilmektedir.
3. Epir bölgesindeki bazı kasaba ve köyler bombardıman edilmi tir.
Köylerden birinde dü man uçakları evlerin çatılarına kadar alçalarak halka makineli
tüfek ate i açmı ve el bombaları atmı lardır. Hasar ve kayıp azdır.
4. Korfu, Kaptistria ve Yunan kütüphanesi etrafına da bombalar atılmı tır.
Hasar ve kayıp yoktur.
5. Kılkı bölgesindeki ngiliz Mezarlı ı bombardıman edilmi ise de hasar
yoktur. Bu bombardımanı yapan talyan uça ı saat 13:30’da Korona Köyü’ne do ru
uçarak Yugoslav topraklarına girmi tir.
6. Pindus bölgesinin bazı köylerini ve bunların arasında Samarina ve
Distatonu’dan talyanlar geri çekilirken emsali görülmedik bir tarzda ya ma etmi ve
köyleri yakmı lardır.
Bugün bombardıman edilen bütün ehir, kasaba, köylerin hiçbirisi askeri önemi
olan yerler de ildi. Bundan da anla ılmaktadır ki; dü man hava kuvvetlerinin faaliyeti
özellikle sivil halkı hedef almaktadır. Hasar ve zaiyat da ancak sivil halka aittir. Halkın
maneviyatı yüksektir. ”240

239
“Arnavutlar Yunan Ordusu’na Yazılıyor”, kdam, 11 Kasım 1940.
240
“ talyanların Bombardıman Ettikleri Yerler”, Ak am, 15 Kasım 1940.
12 Kasım 1940 tarihinde Berlin’e gelen Sovyetler Birli i Dı i leri Bakanı
Molotov’un, Alman Dı i leri Bakanı Von Ribbentrop ve Hitler ile görü melerinde
dünyanın Almanya – talya – Japonya ve SSCB arasında bölü me pazarlı ı yapılmı tır.
SSCB’nin Üçlü ttifaka katılması kar ılı ında kendisine ran ve Körfez bölgesinin
bırakılması sunulmu tur. Ayrıca Molotov; Türk Bo azları’nın Karadeniz’e kıyıda olan
devletlerin sava gemilerine açık tutulmasına kar ılık di erlerine kapalı tutulması
önerisini inceleyeceklerini bildirmi tir.241
Yunanistan, ülkesini kuzey–güney istikametinde bölen Pindus Da larının
kendilerine sa ladı ı stratejik üstünlü ü iyi kullanmak suretiyle talyanların Epir
bölgesinde geri çekilmesini sa lamı , 3 talyan Taburu imha edilmi ve bir talyan
Tümeni’nden 3 000 asker sa kalmı tır. Aynı süreçte Yunan üslerinden kalkan ngiliz
uçakları da, talyanlara; Toronto’daki deniz üssünü havadan bombalayarak a ır
kayıplar verdirmi lerdir.
13 Kasım’da Yunan Kralı’na bir telgraf çeken Girit’li kadınlar; kendilerinden,
vatan savunması için bir bölük olu turulmasını istediklerini bildirmi lerdir. ki gün
sonrasında yapılan hava muharebesinde 10 talyan uça ına kar ılık 3 Yunan uça ı
dü ürülmü tü.
talyan i galinin 19 ncu gününe rastlayan 16 Kasım tarihinde Yunan topraklarında
esirler hariç hiçbir talyan askerinin kalmadı ı ve Yunanistan’ın eline geçmemek için
150 talyan tankının Yugoslavya’ya iltica etti i bildirilmektedir. Dü mana son darbeyi
vurmak için Yunan Ordusu süngü taarruzuna ba lamı tır.242 (Ek–7)
Bir sonraki gün Yunan Ortodoks Kilisesi, bütün dünya kiliselerine gönderdi i
mesajda; “ Tanrının her taraftan yükselen bütün milletlerin feryatlarına bir son vermesi
ve bu milletlere hürriyet ve barı getirmesi için hepimiz bir a ızdan dua edelim ”243
ça rısını yapmı tır. (Ek–8)
talyanlar; Kasım’ın 19’undan itibaren Yugoslav makamlarına teslim olurken
Yunan Donanması, Adriyatik Denizi’ne egemen olmu tu. Bu sava ı kaybeden
Mussolini ise; Yunanistan’dan intikam alaca ını Roma’da düzenlenen Büyük Fa ist
Konseyi’nde söylemi tir.244 (Ek–9)
21 Kasım 1940 tarihinde, dünyada Mihver Devletlerin olası hareket tarzları
de erlendiriliyordu. Bunlar ise;
1. Almanya’nın yakında Yunanistan’da bir müdahalede bulunması olasıdır.

241
Soysal, s. 678.
242
“Yunanlılar Süngü Hücumuna Geçti”, kdam, 18 Kasım 1940.
243
“Yunan Ortodoks Kilisesi’nin Mesajı”, kdam, 18 Kasım 1940.
244
“Mussolini Dün Nutuk Söyledi”, kdam, 19 Kasım 1940.
2. Almanya; Cebelitarık Bo azı’na taarruz ederek Akdeniz’deki durumunda bir
de i iklik yaratmadan önce talyan, Fransız ve spanyol makamları arasında bir
anla ma zemini bulmak istemektedir.
3. Almanya, Mihver Devletler tarafından Avrupa birli inin sa lam bir zeminde
yürütüldü ünü göstermek için spanya ile güneydo u Avrupa’nın tam manası ile Üçlü
Pakta katılmasını istemektedir.
Bu maddelerden de anla ılaca ı üzere güç dengesi ba langıçtan beri oldu u üzere
Almanya lehine devam etmektedir.
talyan – Yunan sava ının oldu u dönemde dahi Türkiye; Almanya, talya,
Romanya ve Yunanistan ile ticaretini sürdürmekte, ödemeler konusunda da belli bir
sınıra kadar kar ı tarafın borçlanmasına izin vermekte idi. Özellikle bizden balık alan
Yunanistan’a kuru sebze ve canlı hayvan verilmesi de görü ülmü tü.
16–24 Kasım tarihlerinde talyan birlikleri yer yer ileri mevzileri alsa dahi kısa
sürede geri çekilmek zorunda bırakılıyordu. Bu geri çekilme Kasım 21’den itibaren
bozguna dönü mü tü. Yunan Ordusu Arnavut çetelerinden de artık takviye
almaktaydı.245 (Ek–10)
17 Kasım 1940 tarihinde ABD, ilk defa SSCB’ni tanıdı ını açıklamı ve kar ılıklı
diplomatik ili kilerin kurulması yönünde adım atmı lardır.
Bakanlar Kurulu tarafından 20 Kasım tarihinden itibaren 6 ilimizde ( stanbul,
Kırklareli, Edirne, Tekirda , Çanakkale ve Kocaeli ) sıkıyönetim ilân edilmi ve
Korgeneral Ali Rıza Artunkal sıkıyönetim komutanlı ına getirilmi ti.
Macaristan ve Romanya, Almanya – talya – Japonya ittifakına 21 Kasım 1940
tarihinde Viyana Antla ması ile katılmı tır.
25 Kasım tarihinde Sovyetler Birli i Kasım’ın 13’ünde kendisine yapılan tekliflere
yanıt vererek; Bo azlar’da SSCB’ne üs verilmesini, Bulgaristan’ın kendisine ba lı
tutulmasını ve Almanya’nın Finlandiya’dan geri çekilmesini istemi , ancak SSCB’nin
Avrupa’da daha çok geni lemesini istemeyen Almanya buna yana mamı tır. Bu tarihte
Sovyetler Birli i Bulgaristan’a, kendisi ile bir yardımla ma paktı yapılması
kar ılı ında, Bulgaristan’a Trakya’da ödünler önermi , ancak Bulgaristan bu talepleri
geri çevirerek Alman dostlu una ba lı kalmı tır. Aynı konuda daha önceden de Türkiye
tarafından ihtar edilen Bulgaristan’ın bu durumu bölge ülkeleri arasında endi e
yaratmaktadır.
25 Kasım 1940’da Yunan Kralı II nci George, Yunan Ordusu’na yayınladı ı
mesajda; “ Vatan savunmasını i itti inizde, silaha sarıldı ınız zaman, milletin ve bizzat

245
“Arnavut Çeteleri talyanlar’a Kar ı Faaliyete Geçti”, Ak am, 21 Kasım 1940.
benim sizlerden beklediklerimizi tamamen yapaca ınıza kesinlikle inanmı tım. Bu
kadar kısa bir zamanda bu güveni parlak bir ekilde haklı çıkarmı ve bütün dünya
milletlerine bugünkü Yunanlıların atalarına layık oldu unu göstermi bulundu unuzu
görmekle mutluyum.
Yunan subayları, erba ları, erleri, denizcileri ve havacıları, millet sarsılmaz bir
hisle sizlere minnettardır. Sizler, milletin erefini ve hürriyetini kurtardınız. Tarihimizin
altın kitabına parlak bir sayfa daha ilave ettiniz. Böyle insanların efi olmakla iftihar
duyuyorum. ”246 demi ti.
Aynı gün ngiltere Ba bakanı Winston Churchill’in Yunan Ba bakanı oannis
Metaksas’a gönderdi i telgrafta; “ Arnavutluk cephesindeki bütün zaferler ve özellikle
en önemli zaferi olan Görice’nin alınması dolayısıyla bütün kalbimden gelen
tebriklerimi arz ederim.247 (Ek–11)
Sayı ve teçhizat olarak bu derece üstün dü mana kar ı Yunan cesaretinin bu güzel
eseri hepimiz için bir ilham kayna ı olacaktır. Eski ve klasik Yunan zaferlerini andıran
bu büyük ba arıyı < Ya asın Yunanistan > sözleri ile kutlarım. ” diye belirtmi tir.
Romanya Dı i leri Bakanı Prens Sturdza Romanya’nın, Balkan Antantı’nın 1940–
1947 ikinci dönemine katılmayaca ını ve yeni siyasetinin u noktalarda
yo unla aca ını bildirmi tir:
“ 1. Eski ekilde bir Balkan Antantı geçmi te kalmı tır. Romanya buna benzer
hiçbir eye bundan sonra karı mayacaktır.
2. Yahudi sermayesi ile veya dı çevrelerden gelen yönlendirmelerle iç ve dı
siyasetini idare eden hiçbir ülke huzur bulamaz. Bu durum, General Antonesco’nun
iktidara gelinceye kadar olan Romanya’nın halidir.
3. Romanya Mihver Devletlere katılmı tır. Bunun anlamı Avrupa siyasetini
idare konusuna yasal olarak katılmaktır.
4. Bir memleket geçmi ten kalan ve kuvvetli bir orduya sahip olmadıkça
ilerleyemez.
5. Romanya Ordusu’nun geli tirilmesi için kendisine e itimli subaylar
gönderen Almanya Hükümeti’ne minnettardır.
6. Prens Sturdza, Sovyetler Birli i ile ili kilerin iyi ekilde devam etmesinin
arzu edildi ini i aret etmektedir.
7. Romanya, talyan – Yunanistan sava ı dâhil ba kalarının i ine
karı mayacaktı.

246
“Kral George’un Orduya Yevmi Emri”, Ak am, 25 Kasım 1940.
247
“Yeni talyan Fırkaları Da Bozuluyor”, Ak am, 28 Kasım 1940.
Romanya Dı i leri Bakanı açıklamalarını bitirirken, Romanya’nın milli varlı ını
savunmak için gerekti i zaman sava aca ını eklemi tir. ”248
talya’nın en zayıf oldu u durumda Balkanlar’dan atılması gerekti inin maddi ve
manevi sonuçlarını yazan Türk Basını:
“ 1. talya’nın Balkanlar’da tesis etti i köprüba ı ortadan kalkar.
2. talyanlar, bir daha denizden Arnavutluk’a ayak basamazlar.
3. Yunanistan istila tehlikesinden kurtulur.
4. Yugoslavya’nın güneyden taarruza u rama tehdidi ortadan kalkar. Bu
ülkenin kendini savunma cesareti artar.
5. Bulgar milliyetçilerinin, Bulgar nehirlerinin döküldü ü Yunanistan’ın Ege
koylarını zorla alma yolundaki iddiaları kesilir.
6. Arnavutluk’ta tesis edilecek hava üsleri ile talya’nın her bölgesini
bombalamak kolay olur.
7. talya, kırılan nüfuz ve onurunu geri kazanmak için a kınlık ve çabukluk
içerisinde Mısır’a taarruz ederse, bir darbe de oradan alır.
8. Büyük talya’nın küçük Yunanistan tarafından Arnavutluk’tan denize
dökülmesi, Mısır’da, her ne sebeple olursa olsun talyan taraftarlarına bir ibret dersi ve
a ır bir darbe olu turur.
9. Sava an ve sava mayan di er devletlerde Mihver Devletlerin
yenilmezli ine inanların bu dü üncesi baltalanmı olur.
10. talya’daki sava ve fa izm kar ıtı akımlar kuvvetlenir.
11. ngiliz ve Yunan Donanmaları’nın Adriyatik Denizi’ne girmeleri ve bu
denizde de talya’yı abluka altına alma fırsatı do ar.
12. talyanlar’ın, az da olsa Arnavutluk petrollerinden yararlanması ortadan
kalkar. ”249 eklinde belirtmekte ve bu ekilde inisiyatifin Müttefikler lehine ele geçirme
usullerini sıralamaktadır.
3 Aralık 1940 tarihinde talyan Ordusu bütün cephede bozguna u ramı tır.250
Balkanlar’dan atılmak üzere olan talya, deniz üstünlü ünü de ngiliz Donanması’na
kaptırdı ı andan itibaren Oniki Ada’nın egemenli ini de tehlikeye dü ürmü oldu. Zira
Akdeniz, Adriyatik, Ege ve yonya Denizleri’ndeki üstünlük ngilizlerin talya’yı
ablukaya alma fırsatını vermekteydi. Böylece kendi kendine yetebilecek gücü kesildi i
anda Oniki Ada teslim olacaktı.

248
“Romenler Balkan Antantı’na Girmeyecek”, Ak am, 25 Kasım 1940.
249
“ talya Arnavutluk’tan Atılmalıdır”, kdam, 28 Kasım 1940.
250
Raymond Cartier, kinci Dünya Sava ı, c. I (1939–1942), Meydan Gazetecilik, stanbul, 1975, s.
195.
Buna kar ı talya; adalardaki Rumları tecrit ederek, onları açlık ve susuzlukla kar ı
kar ıya bırakmaya, ellerindeki erzak ve hayvanları almaya ba lamı lardı.251
Orduya katılmak üzere stanbul’daki 50 Yunanlı genç 22 Aralık tarihinde trenle
Atina’ya hareket etmi ti. 30 Aralık tarihinde Yunan Basın ve Yayın Bakanı Nikoludis
gazetecilere, “ Türkiye ile Yunanistan’ın sava sürecinde de kendi aralarında tam bir
ittifak ve sıkı dostluk ba larının bulundu unu söylemi tir. Buna ilave olarak;
Yunanistan’ın geçirmekte oldu u imtihanın bu ba ları gün geçtikçe
kuvvetlendirmektedir. Yunanlılar ve Türkler aynı hislere tabi olarak aynı gayelere
do ru tam bir kararlılıkla bakmaktadırlar. kili ili kilerde sonuna kadar bir birlik olarak
yürüyece imizde asla üphe etmiyoruz. ” eklinde açıklamalarda bulunmu tur.

V. 1941 Yılı Olayları

6 Ocak 1941 tarihinde Ba bakan Dr. Refik Saydam TBMM’de Türkiye’nin


ittifaklarına ba lılı ını yenilemi ve Türkleri kar ılıklı dostluklara verdi i önemi dünya
uluslarına göstermi tir.
12 Ocak günü Türkiye’nin tarafsızlı ının ngiltere için kabul edilemez bir duruma
ula tı ını belirten ngiliz Büyükelçisi’ne cevaben Türk Hükümeti “ Mısır’a çıkarılmı
motorlu bir ngiliz Tümeninin malzeme ve teçhizatı ile Türkiye’ye verilerek Trakya’ya
nakledilmesinin daha tesirli bir i olaca ı ” ve 22 Ocak günü Ankara’da ngiliz Askeri
Heyeti Ba kanı General Marshall’ın da katılımı ile yapılan toplantıda “ Türkiye’nin
hiçbir vaade bulunmadı ı, ordularının güçlendirilmesi ve teçhiz edilmesinin
zorunlulu unu ” kendi hükümetine bildirilece ini söylemi tir.252
talyan i gali sırasında 12 tümenini seferber eden Yunanistan, 13 Ocak’ta
ngiltere’nin Akdeniz Orduları Komutanı General Wavell’den beklenen bir Alman
taarruzunu geri püskürtmek için 9 tümen kadar bir birli in Yunanistan’da
konu lanmasını istemi , Wavell bu talebi daha küçük bir kuvvetle kar ılayabilece ini
iletmi tir.253
29 Ocak 1941 tarihinde Yunan Ba bakanı General oannis Metaksas’ın ölümü
Yunanistan ve Türkiye’de büyük üzüntü yaratmı , Türkiye’de bütün bayraklar yarıya
indirilmi 254
; Yunanistan önemli bir evladını, Türkiye ise samimi bir dostunu
kaybetmi ti. Hükümet ba kanlı ına Aleksandros Korizis getirilmi ti.

251
“ talyanlar 12 Ada Halkını mha Ediyor”, kdam, 13 Aralık 1940.
252
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, s. 445.
253
World War II, p. 154.
254
“Metaksas’ın Cenaze Merasimi Dolayısı le”, Tasvir-i Efkâr, 1 ubat 1941.
Aynı tarihte ABD Genelkurmay Ba kanı General George Marshall’ın “
Almanların ilkbaharda ngiltere’yi istila etmek maksadı ile bütün hazırlıklarını
yapmakta bulunduklarını, buna kar ılık ngiltere’nin, Amerika’da kiralama ve ödünç
verme kanunu sayesinde görece i yardımla Almanya’yı ma lup edeceklerini ”255
bildirmi ti. De i en ve geli en sava artları çerçevesinde alınan son istihbarat
bilgilerini de yorumlayan ngilizler ise hava taarruzlarını gece artlarında uygulamaya
yönelik olarak teçhizat ve donanımlarını geli tirmekte idiler.
31 Ocak günü ngiltere Ba bakanı Winston Churchill, Cumhurba kanı smet
nönü’ye do rudan bir mesaj göndererek, Türkiye’de ngiliz hava üslerinin kurulmasına
izin verilmesini talep etmi ti. Churchill mesajında; Almanların Bulgaristan’daki
durumlarını her geçen gün kuvvetlendirdiklerini, olası bir bombardıman kar ısında
kendi artlarını Türkiye’ye kabul ettirebileceklerini, böylece hiçbir direnç görmeden
Selanik’i ele geçirip Yunanistan’da ve Yunan Adaları’nda hava üsleri kuracaklarını
bildirmi ti. Bu durumda da Türkiye ile Ortado u’daki ngiliz kuvvetlerinin ula ımının
tehlikeye dü mü olaca ı, ngiliz filosunun zmir Limanı’ndan yararlanması söz konusu
olamayaca ı gibi, Çanakkale Bo azı’nın Almanlar tarafından kapatılabilece ini
belirterek; stratejik üstünlü ün sa lanabilmesi için gerekli izinin verilmesinin hayati
öneme haiz oldu unu vurgulamı tı. Churchill’e göre; böylece hem Türkiye’nin
savunması sa lanmı , hem de Almanların can damarı olan Romanya’nın petrol
bölgesine taarruz imkânları kazanılmı olacaktı. Bu konum çerçevesinde Bakü’nün de
ngiliz etki sahasına girmi oldu u de erlendirildi inde; SSCB’nin Almanya’ya
yardımı kontrol altına alınaca ı gibi, Almanların da Yunanistan’a taarruzu önlenmi
olacaktı. Churchill, Türkiye’ye bu maksatla derhal 10 filodan olu mu bir hava birli i
ile 100 adet uçaksavar topu vermeyi ve ilk kademeyi te kil edecek askeri personeli sivil
olarak göndermeyi teklif etmi ti.256
nönü, Ba bakan Dr. Refik Saydam’a ngiliz isteklerinin Türkiye açısından bir
kazanım sa lamadı ını ve sunulan tedbirlerin tesirli olmadı ını bildirmi , aynı
görü lerini 6 ubat 1941 tarihinde kabul etti i ngiliz Büyükelçisine ileterek önceli in
Türk Ordusu’nun yenile tirilmesi kapsamında geciken donanım ve 25 milyon sterlin
maddi yardımın bir an önce ula tırılması oldu unu belirtmi tir.
Bulgar Hükümeti’nin bir giri imi ile 17 ubat 1941 tarihinde Türkiye ve
Bulgaristan; iki ülke arasındaki güveni arttırmak maksadıyla Ankara’da, ortak bir
Saldırmazlık Demeci yayımlamı tır. Bu ortak demeç; Trakya bölgesinde ilân edilen

255
“Almanlar lkbaharda Taarruza Geçecekler”, Cumhuriyet, 30 Ocak 1941.
256
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, s. 446.
sıkıyönetim kapsamındaki askeri tedbirlerin kendisine kar ı bir hazırlık endi esine
kapılan Bulgaristan’ı rahatlatırken; Almanya’nın Bulgaristan’ı bir basamak olarak
kullanılması ile Türkiye’ye olası bir saldırısına kar ı Türkiye’ye güven sa lıyordu.257
26 ubat’ta ngiltere Dı i leri Bakanı Anthony Eden, Genelkurmay Ba kanı Sir
John Dill ile birlikte Türkiye’ye gelmi ti. Ertesi gün Ankara’da; Balkanlar’da
Almanya’nın ilerleyi ini durdurmak için Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan arasında
bir hareket birli i kurmak konusu üzerinde Ba bakan Dr. Refik Saydam, Dı i leri
Bakanı ükrü Saraço lu ve Genelkurmay Ba kanı Mare al Fevzi Çakmak ile
görü meler yapmı lardır. Görü meler de ngilizler, Alman kuvvetlerinin Bulgaristan
üzerinden Yunanistan’a olası bir taarruzu üzerine kendilerinin bütün kuvvetleri ile
Yunanistan’a yardım edeceklerini ve bu süreçte Türkiye’nin Almanya’ya sava ilân
etmesinin uygun olaca ının de erlendirildi i ifade edilmi ti. Türkiye, Almanların
Bo azları ele geçirmek amacı ile Türkiye’ye kar ı olası bir taarruzunun mümkün
oldu u ve bir Alman taarruzu halinde SSCB’nin de Kafkaslar üzerinden Türkiye’ye bir
saldırıya giri ebilece i, bu en kötü senaryo kar ısında Türkiye’nin iki cepheli bir
sava ın içerisine çekilece i iletilmi ti.
Adolf Hitler 28 ubat 1941 tarihinde Cumhurba kanı smet nönü’ye gönderdi i
yazılı mesajında “ Alman birliklerinin Bulgaristan’da ngiltere’ye kar ı bazı güvenlik
tedbirlerini alaca ını, ancak Alman harekâtının Türkiye’nin toprak bütünlü üne ve
Türk siyasi istekleri aleyhine asla tecavüz etmek niyetinde olmadı ını ” bildirmi tir.258
1 Mart 1941 tarihinde Bulgaristan; Almanya – talya – Japonya ittifakına katılmı ,
Romanya sınırında zaten hazır bekletilen Alman birlikleri Sofya’ya girmi tir. Bu yeni
geli me kar ısında SSCB, Bulgaristan’a sert tepki göstermi ; ngiltere, Bulgaristan ile
olan diplomatik ili kilerini kesti ini açıklamı tır. Aynı tarihte Yunanistan’ın Larissa
bölgesinde meydana gelen depremde 10 000 ki i evsiz kalmı tır.
Türk makamlarınca Çanakkale Bo azı 2 Mart 1941 tarihinden itibaren izinsiz
gemi geçi lerine kar ı kapatılmı tı.
Almanya’nın Ankara Büyükelçisini Von Papen’i 4 Mart günü kabul eden
Cumhurba kanı smet nönü, Hitler’in mesajına kar ılık “ Türkiye Hükümeti’nin
ittifaklara sadık kalarak savunma tertipleri almaya devam etmekle birlikte, Almanya ile
sava mamak için elinden geleni yapmaktadır. ” demi ve Büyükelçi “ Almanya’nın da
aynı kanaati ta ıdı ını ” belirtmi tir. smet nönü’nün “Depremden büyük zarar gören
Yunanistan’daki Larissa bölgesine bomba atmakta olan talyanlar pilotları ile birlikte

257
Ayın Tarihi, ubat 1941, no. 87. World War II, p. 164.
258
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, s. 449.
Alman pilotlarının nasıl böyle bir faciayı akıllarına sokabileceklerini sormu ”,
Büyükelçi Papen “ ngilizler harekâta katılırsa Yunanistan’da sava olacaktır. ngilizler,
Yunanistan’ın yanında harekâta katılmazsa talya ile Yunanistan’ı galibiyet veya
ma lubiyet söz konusu edilmeksizin ortak bir barı ta birle tirilmesine çalı acakları ”
eklinde cevaplamı tır. Von Papen, ayrıca “ Alman birliklerinin Türk sınırına 100
kilometreden daha yakına sokulmayacaklarını, Yugoslavya’nın ngiliz baskısı ile
Almanya’ya kar ı olumsuz bir tavır almaları kar ısında, Türkiye’nin de Yugoslavya ile
birlikte hareket etmeyeceklerini farz ve kabul ettiklerini ” eklemi tir.
Gerçekte bu, Almanya’nın Türkiye’yi üstü kapalı bir biçimde Mihver saflarına katılma
davetinden ba ka bir ey de ildi. Cumhurba kanı smet nönü, madalyonun arka
yüzünü görmü ve bu teklifi milletlerarası teamüllere uygun dü ecek bir ekilde
reddetmi ti. Bunu; iyinin kötüsü, ya da kötünün iyisi biçiminde algılama i i Alman
makamlarına kalmı tı.
Son geli meler ı ı ı altında Almanya’nın iki stratejik hareket tarzı olu mu tu.
Birincisi, Bo azları i gal ederek Ortado u’ya ilerlemek; ikincisi, Balkanların emniyete
alınmasını sa ladıktan sonra SSCB’ne taarruz etmekti. Her iki hareket tarzının fayda ve
mahzurları de erlendirildi inde Uzakdo u’daki Japonya’nın varlı ı ikinci hareket
tarzının uygulanmasını daha mümkün kılmı tı. Ancak bu hareket tarzı da 13 Nisan
1941’de Moskova’da imzalanan Sovyet – Japon Saldırmazlık Paktı’nın imzalanması ile
tehlikeye dü mü oluyordu.
HR 1775 sayılı tasarı olarak daha önce Temsilciler Meclisi’nden geçen ve 11 Mart
1941 tarihinde ABD’lerinin, Müttefiklere yardım için kiralama ve ödünç verme
yasasını çıkarması önemli bir geli me idi. Bu durum daha sonra Birle ik Devletlerin
Müttefikler safında yer almasını sa layacaktır.259
18–19 Mart günlerinde Dı i leri Bakanı ükrü Saraço lu ile ngiltere Dı i leri
Bakanı Alfred Eden Kıbrıs’taki görü meleri sonucunda, ngiliz tarafı “ Yugoslavya’nın
Alman baskılarına boyun e mesi ve Almanya’nın Yunanistan’a saldırması halinde,
Yugoslavya Almanya’ya sava ilan ederse; Türkiye’nin de Almanya’ya sava ilan
edece ini bildiren resmi bir mesajın ( Kıbrıs mesajı ) Yugoslav Hükümetine
gönderilmesini istemi lerdir. ” 260
20 Mart 1941 tarihinde Yugoslav Hükümeti’nin
Mihver Devletler ile bir anla ma imzalamayı kabul ettiklerinin istihbar edilmesi sonucu
Türkiye görü melerin her iki taraf için fayda sa lamayaca ını de erlendirmi tir.

259
Raymond Cartier, s. 200.
260
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, s. 452.
25 Mart 1941’de Almanlar’ın Bo azlara inme tehlikesi kar ısında Türkiye ile
Sovyetler Birli i’nin ortakla a yayınladıkları Saldırmazlık Demeci, ikili ili kilerde
kar ılıklı güveni sa lamla tırmı tı. Zira bu kazanım, her iki devletin kritik bir süreç
öncesinde kendi konumlarının bir taarruza u radı ında neleri kar ılayabilece ini ortaya
koymak açısından dikkate de erdi.
Aynı tarihte Yugoslavya, Almanya ile Viyana’da anla arak Mihver Devletleri’ne
katılmı tır. Ancak iki gün sonra Mart’ın 27’sinde Belgrad’ta kraliyet Prens Paul’un
istifası ile 17 ya ındaki ye eni Prens Peter’e geçmi , hükümeti bir darbe ile devralan
General Dusan Simoviç Yugoslavya’nın tarafsızlı ını açıklamı tır. Bu geli meler
Hitler’in Yugoslavya’ya olan hissiyatını nefret ve öç almaya çevirmi , böylece
Balkanlar’ın sonu tahmin edilemeyecek bir sürece girmesine neden olmu tur. Barda ı
ta ıran son damla ise; 5 Nisan tarihinde imzalanan SSCB – Yugoslavya Dostluk
Antla ması olmu tur. Ba langıçta Alman birliklerini kabul ederek, i gal ve istiladan
kurtulacak olan Yugoslavya, imdi ise yok olma tehdidi ile kar ı kar ıya kalmı tı.

A. Yunanistan’ın Almanya Tarafından stilası

Almanya, Yunanistan ile Yugoslavya’ya kar ı 6 Nisan 1941 tarihinde Macaristan,


Romanya ve Bulgaristan üzerinden taarruza geçmi ti. Alman Orduları yıldırım hızı ile
taarruz ederken Yunanlılar Yugoslavlar’dan daha iyi sava ıyor, buna ra men Metaksas
hattı ancak 3 gün dayanabiliyordu. (Ek–12) 9 Nisan sabahı ku atılan ngiliz birliklerine
zaman kazandırmak maksadıyla Yunan Ordusu Ba komutanı General Papagos,
birliklerine teslim olmaları emrini verdi. Böylece ngiliz Komutan General Jumbo
Wilson, birliklerini ve canını zor kurtarmı tı. 17 Nisan günü Yugoslavya’nın teslim
olması ile ba layan Balkan hezimeti kar ısında Hitler Almanya’sının esiri durumuna
dü en Yunan Ba bakanı Aleksandros Korizis, 18 Nisan sabahı Macar Dı i leri Bakanı
Kont Teleki gibi intihar etmi ti. Aleksandros Korizis’in yerine ba bakanlı a Metaksas
rejimine kar ıtlı ı ile bilinen banker Emmanuil Tsuderos geçmi ti. 22 Nisan tarihinde
ngiltere, Alman istilasına kar ı Yunanistan’a yardım için Girit’e asker çıkarmı , ancak
23 Nisan’da Atina’nın dü mesi ile Yunan Ordusu teslim olmu ve silah bırakmı tır.
Kral II nci George aynı tarihte Girit Adası’na kaçmı ve Yunan Generali Georgeos
Tsolakoglu Almanlarla ate kes pazarlı ına oturmu tur. 27 Nisan’da Alman Orduları
Atina’ya girmi ve bu tarihten sonra esirler haricinde hiçbir ngiliz Yunanistan’da
kalmamı tı. Bu arada General Tsolakoglu’nun ba ında bulundu u Almanya ile i birli i
içerisinde olacak bir hükümet aynı süreç içerisinde kurulmu tur. Bu tarihten sonra
Almanlar kendi ordularının gereksinimi olan tarım kaynaklarını almı ve Yunan halkını
kıtlıkla yüzüstü bırakmı tır. 1941 ve 1942 yıllarının kı aylarında yüzlerce ki i açlık
sonucu ölmü , ehirlerde bula ıcı hastalıklar ba göstermi tir.

B. Yunanistan’ın Bulgaristan Tarafından gali

Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya’nın Almanya tarafından i galine fiilen


katılmamı , ancak Yunanistan’ın 23 Nisan tarihinde teslim olmasından sonra
Almanya’nın izni ile Kuzey Yunanistan’ın bir bölümünü ( Meriç, Rodop, Kanti,
Drama, Serez, Kilkis ve Kavala ) ve Yugoslavya’nın Do u Makedonya bölgesini i gal
etmi tir. Böylece Bulgar Hükümeti, sava ın sonuna kadar Balkan Paktı çerçevesinde
Türkiye’yi harekete geçirecek herhangi bir davranı tan kaçınmı tı.

C. talyanlar’ın Yunanistan’a Yerle mesi

Almanya’nın Yunanistan’ı i gali sonucu Bulgaristan’a bırakılan yerler ile Selanik


– Pire bölgesi hariç olmak üzere bütün Yunanistan talyanlara bırakılmı ve 28 Ekim
1940 tarihinden itibaren kazanılan sınırlara tekrar ula ılmı tı. Böylece Akdeniz’in
kontrol sorumlulu u talyanlara geçmi oluyor, Almanya ise kuvvetlerini bundan sonra
giri ece i harekât için Rusya sınırındaki yı ınaklanmaya yönlendiriyordu.

D. 1941 Yılının Di er Geli meleri

12 Mayıs 1941’de Adolf Hitler Cumhurba kanı smet nönü’ye Berlin’den dönen
Ankara Büyükelçisi Von Papen aracılı ı ile ikinci mesaj göndererek;
“ 1. Türkiye’nin ba ımsızlık ve istiklâline Almanya’nın yalnız hürmet hissi
bulundu unu, Türkiye isterse istedi i istikamette Bo azlar’daki haklarını takviye
edebilece ini,
2. Edirne civarındaki arazinin ve sahile yakın adaların Türkiye’ye
bırakılaca ını,
3. Türk topraklarından asla asker geçirmek istemeyeceklerini, yalnız ticaret
anla ması gere ince, icap ederse sava malzemesi geçirmek isteyeceklerini,
4. Her çe it sava malzemesinin Türkiye ‘ye verilebilece ini, ancak bu
malzemenin Almanya’ya kar ı kullanılmayaca ından emin olmaları lâzım geldi ini” 261
belirtmi ti.
Bu anlamı ile her iki devletin ba kanları arasında olu an saldırmazlık, Bo azlar’ın
kapalılı ı ve askeri yardım konularındaki Almanya’nın tutumu Türkiye’nin
ngiltere’den istediklerine kar ılık daha dürüst ve tutarlı idi. Zira sava ın ba ından
itibaren kendi menfaatlerini Türkiye’nin Müttefikler tarafında sava a katılarak
Mihver’in sıklet merkezini ikiye bölmeyi amaçlayan ngiltere, bu mesaj kar ısında
Türkiye’ye kar ı haksız ve çıkarcı bir duruma dü mü oluyordu.
Korint Kanalı bölgesini para ütçü birlikleri ile ele geçiren Almanlar, 26 Nisan
1941 tarihinde Yunanistan’ın i galini tamamlamı ve 20 Mayıs günü Girit’in havadan
istilası sonucunda da ngilizler adayı terk etmi ti. 3 gün sonrasında Yunanistan Kralı II
nci George uçakla Mısır’a sı ınmı tı.262
23 Mayıs 1941 tarihinde Büyükelçi Von Papen ile Türkiye’ye bir anla ma ve üç
gizli protokol sunan Almanya; anla manın açık hükümlerinde Türkiye’ye kar ı bir
saldırıya giri meyece ini açıklıkla belirtmi ti. Gizli protokollerin birincisinde;
Almanya Türkiye lehine Edirne civarında de i ikler yapmayı, Ege Denizi’nde Türk
kıyılarına yakın adaları Türkiye’ye bırakacak, Bo azlar statüsünde Türkiye lehine
güneyde ve do uda sava ın Türk sınırlarına ula ması halinde Türkiye’nin güvenlik
çıkarlarını gözönünde tutacaktı. kinci gizli protokolde ise; Türkiye, Almanya ile
imzalamı oldu u 27 Mayıs 1930 tarihli Ticaret Anla ması gere ince bu ülkenin sava
malzemesini transit olarak Türkiye’den geçirmesini kabul ediyordu. Üçüncü protokol
de; iki ülkenin ekonomik ve basın ili kilerinin Almanya’nın Türk – ngiliz ittifakına
aykırı dü ecek herhangi bir istekte bulunulmaması öngörülüyordu.263
Almanya ile ikili geli meler, 18 Haziran tarihinde Türk – Alman Saldırmazlık
Paktı’nın Ankara’da Dı i leri Bakanı ükrü Saraço lu ile Büyükelçi Von Papen
tarafından imzalanmasıyla son bulmu tur. Türkiye; bu paktın imzalanması ile
tarafsızlık politikasını terk etmedi ini, Mihver ve Müttefik Devletlere bir kez daha
göstermi oluyordu. ngiltere bu anla madan büyük rahatsızlık duymu , Türkiye’ye
kar ı ABD’den baskı yapılmasını istemi tir. ABD ise, o tarihlerde Türkiye’ye
ba lanmı olan kiralama ve ödünç verme yardımları da bir süre durdurulmu tu. Bu
geli meler kar ısında en olumsuz tepkiyi SSCB göstermi ti. Ancak Türkiye’nin kararlı
tutumu “ sava dı ı ” durumunu bozmamaktı. 10 yıllık bir süre için imzalanan bu
261
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, s. 454.
262
World War II, p. 192.
263
Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II, s. 455.
anla ma ile iki devlet birbirlerini ülke bütünlüklerine saygı gösteriyor, birbirlerine
saldırmamayı yükümleniyorlardı. Ayrıca her iki devlet bu tarihten sonra ortaya çıkacak
sorunları ikili temaslarla çözümünü karara ba lıyorlardı.264
Balkan sınırlarını emniyet altına alan Almanya; Barbarossa Harekatı’nı 22 Haziran
1941 saat 03:15’de uygulamaya koymu ve Baltık Denizi’nden Karadeniz’e kadar
uzanan 2 880 kilometrelik bir cephe boyunca 151 tümen kuvveti ile Rusya’ya taarruza
ba lamı tı.265
Refah Vapuru, 23 Haziran 1941 Pazartesi günü saat 17:30’da Mersin’den
hareketinden be saat sonra 22:30 sularında atılan bir torpille elektrik makineleri ve
telsizi felce u radıktan yakla ık dört saat sonra da Akdeniz’in derin sularına
gömülmü tür. Pek çok subay, astsubay, er ve gemi görevlisi ehit olmu tur. Bir adet
tahlisiye filikasıyla olay mahallinden ayrılan subay, talebe, astsubay ve erlerden toplam
28 ki i 36 saat sonra Karata mevkiinde karaya çıkarak geminin battı ını haber
vermi lerdir. Bunun üzerine harekete geçen Türk Hükümeti bölgeye ke if amaçlı uçak
uçurmu ; yapılan ke iflerde de sallar üzerinde üç ki i görülerek kurtarılmı tır.266
Böylece Refah Vapuru’nun can kurtarma filikasıyla Karata ’a çıkanlar yanında sahilde
kurtarılanlar da dâhil olmak üzere 4 deniz subayı, 1 hava subayı, 4 hava talebesi, 15
deniz astsubayı, 5 deniz eri ve 3 gemi mürettebatı olmak üzere toplam 32 ki idir. Refah
faciasının kurbanları ise 15 deniz subayı, 16 hava talebesi, 48 denizaltı astsubayı, 63
deniz eri ve 25 gemi mürettebatı olmak üzere toplam 167 ki idir.
14 A ustos 1941 tarihinde Churchill ile Roosevelt Batı Atlantik’te bulu arak
sava tan sonra kurulacak olan düzenin temeli sayılan Atlantik Demeci’ni
yayınlamı lardır.
gal sonrasında açlık ve sefalet içerisinde kalan Yunanistan’a yardım için
Türkiye’de kamuoyu yaratılmı , dost ve kom u ülke Yunanistan’a gereken destek
verilmi ti.267 (Ek–13)
6 Eylül günü Girit Adası’nda birkaç yüz Avustralyalı ile çete kurarak faaliyet
gösteren General Manoli Mandokas, harp divanında yargılanan birkaç Yunanlı ile
mahkemede bulunan Alman subaylarından bir kısmını da baskın yaparak kaçırmı tır.
talyanlara kar ı Yunanistan’da da çetelerle kar ı koyma ve sabotaj faaliyetlerine
giri ilmi ti.

264
Düstur, 3 ncü tertip, c. XXII, s. 1355.
265
World War II, p. 200.
266
“Refah Vapuru Batırıldı”, Vakit, 27 Haziran 1941.
267
“Açlık ve Sefalet çinde Kıvranan Yunan Milletine Hakikaten Yardım Etmeli”, Ak am, 18 Temmuz
1941.
ngilizler, iki gün sonrasındaki gece Korint Kanalı bölgesi ile Heracliou Hava
Meydanı’nı bombardıman etmi ve talyanlara a ır kayıplar verdirmi lerdir.
Alman askerleri tarafından Atina’da esir tutulan Yunan Ordusu Ba komutanı
General Papagos 11 Eylül gecesinde evinden alınarak bilinmeyen bir ekilde
kaçırılmı tır.
Aynı tarihlerde ngilizler tarafından Türkiye’den alınan 5 000 ton ilaç ve erzak
Adana vapuru ile Yunanistan’a gönderilmek üzere yola çıkarılmı tır. Bir insanlık
görevi olarak addedilen bu faaliyet için Alman makamlarına da gerekli bilgiler
verilmi tir. Türk Kızılay’ı tarafından Yunanlı çocuklara verilmek üzere hediye edilen
25 000 ton gıda yardımı yanında ngiliz makamları tarafından tamamı Türk ürünleri
olmak üzere satın alınmı 50 000 ton erzak Yunanistan’a gönderilmek üzere
hazırlanmaktaydı.268
22 Eylül 1941 tarihinde Yunan Kralı II nci George beraberinde veliaht, Ba bakan
Çuderos ile birlikte önemli bakanlar oldu u halde Kuzey ngiltere’de bir limana
ula mı tı.269
Türkiye, Almanya’ya krom ihracını 30 Eylül tarihinde durdurmu , bu stratejik
madenin ngiltere ve Almanya’ya askeri malzeme kar ılı ında verilebilece ini
bildirmi tir.
Dı i leri Eski Bakanı Mavromihalis, emekli hava generali G. Reppos ile Yunan
hava ula ım irketinin genel müdürü Nikolapulos’tan kurulan Milli Heyet, 2 Ekim
tarihinde stanbul’a gelmi ve yardımların Yunanistan’a ula tırılması için ilgili
makamlarla gerekli temaslarda bulunmu lardır. Açlık ve sefalet içerisinde olan Yunan
Halkı’nın günde 40 gram ekmek ile beslenmeye çalı ıldı ı basın yolu ile dünyaya
duyurulmu tur. Ertesi gün malları Yunanistan’a götürecek Kurtulu Vapuru’na
yükleme i lemleri ba lanmı tır.
4 Ekim tarihinde Selanik çevresinden ve Strouma’nın batısından gelen 500 Yunan
çeteci, Bulgaristan’ın Drama bölgesindeki Ksat, Adousta, Proshen ve Plevna Köylerini
basmı ve 19 Bulgar’ı öldürmü lerdir.270 Bu baskın ile Yunanlılar milli güçlerinin
bitmedi inin i aretini veriyor ve ulusal ihtilâl hareketini ba latıyorlardı.
9 Ekim 1941 tarihinde imzalanan Türkiye – Almanya Ekonomik Antla maları ile
Türkiye, 1943–1944 döneminde Almanya’ya krom satmayı üstlenmi oluyordu.
13 Ekim günü Yunanistan’a stanbul’dan 2 000 ton gıda ve yardım malzemesi
ta ıyan Kurtulu Vapuru ilk seferini 25 Ekim tarihinde tamamlamı tı. Kızılay, Türk
268
“Yunanistan’a Yardım”, kdam, 14 Eylül 1941.
269
“Yunan Kralı ngiltere’de”, kdam, 23 Eylül 1941.
270
“Bulgaristan’da Yunan Çeteleri”, kdam, 5 Ekim 1941.
tebaasının Yunanistan’daki yakınlarına gönderecekleri paketlerin ula tırılmasını
üstlenmi ti.271 (Ek–14)
Alman Ordusu; 25 Ekim 1941 tarihinde Moskova önlerinde ba arısızlı a u ramı ,
bu yenilgi sava ın bir dönüm noktası olmu tur.
31 Ekim tarihinde ki Alman askerinin öldürülmesi üzerine 13 Yunanlı rehine
kur una dizilmi ti. Yunanistan’da i gal kuvvetleri ile çete sava ı devam etmekteydi. Bu
mücadele üç devletin payla tı ı Yunanistan’da bölgesel nitelikte sürdürülüyordu.
145 tonilâtoluk Kaynakdere Motoru, 5 Kasım 1941 günü Karadeniz’de neada ile
Midye arasında bir denizaltı tarafından durdurulmu , mürettebatı neada’ya
çıkarıldıktan sonra top ate i ile batırılmı tır.272 21 Kasım 1941 tarihinde ise 500 tonluk
Yenice Vapuru, Bulgaristan’ın Burgaz Limanı’ndan stanbul’a gelirken Vasilikos
açıklarında torpillenmi , gemiden sadece birinci ve ikinci kaptanların kurtularak
Burgaz’a sı ındıkları bildirilmi tir.273 Türkiye’yi sava a sokmak için giri ilen bu
dü manca taarruzlar, aynı zamanda Yunanistan’a yapılan yardıma kar ı bir misilleme
ve engelleme amaçlarını ta ıyordu. Bu durum kar ısında Türk Hükümeti, 26 Kasım’dan
itibaren Romanya ve Bulgaristan limanlarına yapılacak gemi seferlerini kaldırmı tı.
24 Kasım tarihinde Yunanistan’a giden Kurtulu Vapuru üçüncü seferini 6 Aralık
günü tamamlamı tı.
Türkiye, SSCB’nin Bo azlar üzerindeki dü manca istekleri hakkındaki ku kularını
ngiltere’ye bildirmi , bunun üzerine 5 Aralık 1941’de Moskova’ya giden ngiltere
Dı i leri Bakanı Alfred Eden’in Stalin’i ziyareti sonucunda bu ku kulara yer olmadı ını
bildirmi tir.
7 Aralık günü Yunanistan’ın Koniça ehri bölgesinde Yunan çeteleri talyan
birliklerine taarruz etmi ler ve 2 talyan subayı ile 12 askeri öldürmü lerdir. Aynı
zamanda Filorina ehri civarında ba layan çatı malarda talyan kuvvetleri a ır kayba
u ratılmı lardır.274
7 Aralık sabahı, saat 07:55’de Amerika’nın Büyük Okyanus’taki Havai
Adaları’nda bulunan Pearl Harbour deniz üssüne, Japon hava ve deniz kuvvetleri
tarafından baskın yapılmı ve Amerikan donanmasına tarihin en a ır kaybı verilmi tir.
Ertesi gün ABD ve ngiltere, Japonya’ya sava açmı tır. ABD, 11 Aralık tarihinde de
Almanya ve talya’ya sava ilan etmi tir.

271
“Kurtulu Vapuruna Yiyecek Maddeleri Yüklemesi Ba landı”, kdam, 6 Ekim 1941.
272
“Bo az dı ında Bir Türk Motoru Denizaltı Tarafından Batırıldı”, kdam, 6 Kasım 1941.
273
“Karadeniz’de Bir Türk Vapuru Torpillendi”, kdam, 22 Kasım 1941.
274
“Yunan Çeteleri talyanlara Taarruz Ediyor”, kdam, 9 Aralık 1941.
Bulgar Ba bakanı Filof, 12 Aralık 1941 tarihinde Bulgar Meclisi’nde yaptı ı
konu mada; Bulgaristan’ın ngiltere ve Amerika’ya sava ilan etti ini açıklamı tır. Bu
karar Mihver Devletleri tarafından memnuniyet ile kar ılanmı tı.
Aralık ayının son günlerinde Yunanistan’ın ngiliz para ütçü birlikleri tarafından
i gali istihbar edilmi olup, olası bir indirme kar ısında Yunan halkı ngiliz askerlerine
dü manca bir davranı göstermeden onları etkisiz hale getirilmesi konusunda
uyarılmı tı.

VI. 1942 Yılı Olayları

Birle mi Milletlerin kurulması yolunda, 1 Ocak 1942 tarihinde 1941 Atlantik


Demeci’nden sonra ikinci adım sayılan Birle mi Milletler Demeci; ngiltere, ABD,
SSCB, Çin ve di er 22 müttefik devlet tarafından Washington’da imzalanmı tır.
Naziler, Yunanistan’da mezalime ba lamı , Bulgarlar 5 000 Yunanlıyı öldürüp
980 000 köylüyü i gal altındaki topraklardan göç etmeye zorlamı lardı.275
12 Aralık 1941 tarihinde Yunanistan’a giden Kurtulu Vapuru dördüncü seferini
14 Ocak 1942 tarihinde tamamlamı tı.276
Yunanistan ile Yugoslavya arasında 15 Ocak tarihinde Londra’da Yunan Kralı II
nci George ile Yugoslav Kralı Piyer tarafından askeri, mali ve gümrük konularında
antla ma imzalanmı tır. Di er Balkan ülkelerinin tam ba ımsız ve serbest olduktan
sonra bu birli e dâhil edilebileceklerinin belirtildi i antla mada “ Balkanlar
Balkanlılarındır. ” ilkesi benimsenmi tir.
19 Ocak günü stanbul’dan be inci seferine hareket eden Kurtulu Vapuru, 21
Ocak 1942 tarihinde Yunanistan’a gıda malzemesi götürmekte iken Marmara Adası
civarındaki Polatlı burnunda karaya oturmu ve vapur, 4 saat içerisinde
kurtarılamayarak batmı tır. Kazazedelerin imdadına Trak Vapuru gönderilmi tir.
Gemide bulunan 36 mürettebat kurtarılmı tır. 2 400 ton kapasiteli geminin batmasına
kayalıklara çarpması neden olmu tur.277 Kurtulu Vapuru bu seferinde Türk
gazetecilerinin 350 Yunanlı meslekta ına verilmek üzere ayrı ayrı gıda ve yardım
malzemesi ta ıyordu. (Ek–15)
Yo un kı artlarının ya andı ı bir ortamda Yunanistan’a yapılan yardımlar yeterli
gelmemekle birlikte, özellikle çocuklar ve ya lılar tehlike altında bulunuyorlardı. Ocak
ayının sonlarında, Atina sokaklarında; 300–400 metrede bir açlıktan bayılan veya dü üp
275
“Yunanistan’da Nazilerin Mezalimi Gün Geçtikçe Artıyor”, kdam, 14 Ocak 1942.
276
“Kurtulu Vapuru Dün Geldi”, kdam, 15 Ocak 1942.
277
“Kurtulu Vapuru Marmara Adası’nda Karaya Oturdu”, Cumhuriyet, 21 Ocak 1942.
ölen insanlara rastlanılıyordu. Türkiye’nin yanısıra ngiltere, ABD ve sviçre de Yunan
Halkı’na ba ta gıda ve ilaç olmak üzere çe itli yardımları ula tırmaya çalı ıyorlardı.
Balkanlar’daki direni i ayakta tutmak için bu yardımların yerini bulması önemliydi.
Maria isimli hububat yüklü bir Yunan gemisi 7 ubat 1942’de ngiliz denizaltısı
tarafından Kalamata açıklarında torpillenerek batırılmı tır. 11 ubat tarihinde ngilizler
Atina’yı bombalamı , halktan ölenler ve yaralananlar olmu tur.278
Kurtulu Vapuru’nun batmasından sonra Yunanistan’a yardım ula tırılması görevi
Kızılay tarafından Dumlupınar Vapuru’na verildi. 21 ubat ak amı stanbul’dan
hareket eden Dumlupınar ilk seferinde; 1 350 ton fasulye, 300 ton patates, 100 ton incir,
160 ton tuzlanmı balık, 200 sandık yumurta ve 100 ton çe itli gıdayı Yunanistan’ın
Pire Limanı’na götürecektir. Geminin dönü ünde 13–17 ya larında yardıma muhtaç 1
000 Yunanlı çocu u Türkiye’ye getirmesi planlanmı , ancak bu durum henüz kesinlik
kazanmamı tı.279 26 ubat tarihinde de Dumlupınar Pire Limanı’na varmı tı.
stanbul’dan Bulgaristan’a do ru yola çıkan 200 tonluk Çankaya Motoru,
Karadeniz Bo azı’na yakın Türk sularında 24 ubat 1942 günü bir denizaltı tarafından
batırılmı ve mürettebatı kurtarılmı tır. Gece, yoluna devam eden geminin önüne çıkan
meçhul bir denizaltı 20–30 metre kadar yakla arak toplarıyla ate e ba lamı tır. Bunun
üzerine filikalarına binerek uzakla an personel de ate ya muruna tâbi tutulmu lardır.280
Çankaya Vapurunun kaptanı, yaptı ı açıklamada denizaltının aniden saldırdı ını
belirtmi tir. Bu arada gemi, Zonguldak’tan 225 ton pik demir ve stanbul’dan da 30 ton
kendir alarak on be gün evvel Burgaz’a gitmi , oradan da 170 ton demir su borusu ile
30 ton tu la yükleyerek, 23 ubat tarihinde stanbul’a hareket etmi tir. Kurtulanlar
zorlu bir mücadelenin ardından stanbul’a ula abilmi lerdir.
Çankaya Vapurunun batırılmasından kısa bir süre sonra Tepe adlı 120 tonluk ve
be mürettebatı bulunan bir gemimiz de stanbul’dan Burgaz’a sefer düzenlerken
kaybolmu ; kendisinden haber alınamamı tır.
25 ubat tarihinde Alman Büyükelçisi Von Papen ile e ine Ankara’da suikast
düzenlenmi , bombanın uzakta patlaması sonucunda Papen ve e i yara almadan
kurtulmu tur.281
2 Mart 1942 tarihinde; Yunanistan Ba bakanı Çuderos ngiltere’nin Cardiff
ehri’nde, artan gemi kaybı ve Yunan denizcili inin kuvvetlendirilmesi maksadı ile

278
“Zavallı Dost Yunanistan!”, Cumhuriyet, 12 ubat 1942.
279
“Yunanistan’a Yardım”, kdam, 22 ubat 1942.
280
“Çankaya Motoru Bo az Dı ında Nasıl Batırıldı?”, kdam, 26 ubat 1942.
281
“Ankara’da Atatürk Bulvarı’nda Bir Bomba Patladı”, Cumhuriyet, 25 ubat 1942.
bütün dünyada mevcut Yunanlılar için mecburi askerlik projesinin hazırlandı ını,
birçok geminin Yunan Deniz Kuvvetleri emrine görevlendirildi ini açıklamı tır.
Karadeniz’de ticarî amaçlı kullanılan gemilerden birisi olan 1 750 tonluk Adana
Vapuru, 3 Mart 1942 günü stanbul Bo azı’ndan çıktıktan bir müddet sonra saat 13:45
civarında bir denizaltıdan atılan torpille batırılmak istenmi tir. Usta bir manevra ile
kendini bu saldırıdan korumak isteyen kaptan, 60 cm.lik bir kazıntı ile gemisini
kurtarmı tır. Adana’ya saldırı düzenleyen korsan denizaltının hangi ülkeye ait oldu u
tespit edilememi tir.282
Bu tarihlerde Yunanistan’dan Türkiye’ye getirilmesi plânlanan ilk 1 000 çocuktan
bir kısmının stanbul Yedikule Balıklı Hastanesi’ne, di er bir kısmının ise zmir’e
yerle tirilmesi kararla tırılmı tı. Yunanistan Ba piskoposu Damaskinos Türkiye’nin
yardımlar için gösterdi i duyarlılı a Yunan Halkı adına te ekkür etmi , ancak
yardımların ula tırılması için Türk makamlarından ikinci bir geminin
görevlendirilmesini istemi tir.
Yunan ve ngiltere Hükümetleri arasında 9 Mart 1942 tarihinde Londra’da ba arılı
bir sonuç alınıncaya kadar iki hükümetin sava ta sıkı bir i birli ini devam ettirme
konusunda antla ma sa lanmı tır. Yunanistan Ba bakanı Çuderos ile ngiltere Dı i leri
Bakanı Alfred Eden tarafından imzalanan bu antla mada; Yunanistan’ın hürriyet ve
ba ımsızlı ını tekrar elde edebilmesi için bütün Müttefiklerin bir arada çalı aca ını ve
Yunan Silahlı Kuvvetleri’ne ödünç ve kira esası üzerinden teçhizat ve harp
malzemelerinin verilmesi öngörülüyordu.
Almanya’nın Rusya önünde zorlanmaya ba ladı ı günlerde Balkanlar’da bulunan
kuvvetlerinin bir kısmını bölgeden çekmesi üzerine Alman birlikleri Selanik’i
bo altmaya ba lamı tır. Almanya halen Mihver Devletler içerisinde olup ta, Rusya’ya
sava ilân etmemi olan Bulgaristan’ın Selânik’e girmesini engellemi ve Selânik bu
defasında da Macar i gali ile kar ı kar ıya kalmı tır.283
ngilizler, Yunanistan’a erzak ta ıyan Agyos Dionisos ve Prodromos isimli
tekneleri batırmı , Agyos Dionisos teknesinden; kaptan, 3 tayfa ve 3 yolcu kurtulmu ,
16 yolcu ölmü tür. Prodromos isimli tekneden 10 ki i hayatını kaybetmi tir.284
Yunanistan’da Bulgarların Makedonya ve Trakya’ya kendi vatanda larını
yerle tirmesi, köyleri ya ma etmesi üzerine Almanya tarafından Yunanistan Ba bakanı

282
“Adana Vapuru’na da Kara Sularımızda Tecavüz Edildi”, kdam, 5 Mart 1942.
283
“Çekilen Alman Askeri Yerine Selânik’i Macar Kıt’aları gal Etti”, kdam, 14 Mart 1942.
284
“ ngilizler Akdeniz’de Yunan a e Motorlarını Batırmı lar”, kdam, 14 Mart 1942.
olarak tanınan General Georgeos Tsolakoglu bu durumu protesto etmek üzere 15 Mart
tarihinde Berlin’e hareket etmi tir.285
Sava içerisinde açlık, kıtlık ve sefaletin insanlı ı tehdit eder bir boyuta ula tı ı
Yunanistan’da; Yunan Barosu ile Hekimler Birli i kendi meslek örgütlerinden olan
Türk meslekta larından meslekî bir dostluk olarak yardım iste inde bulunmu lardır.
15 Mart 1942 Pazar günü sabah saat 12:55’de üç yabancı uçak Milas ve civarına 15
bomba atmı ve 2 ki i ehit olurken 1 ki i de yaralanmı tır. Uçaklar saldırı atı ından
önce tenvir fi e i atmı lar, çevreyi bunlarla aydınlattıktan sonra bomba ve makineli
tüfeklerle ate açmı lardır. Bu hava taarruzu ehirde bazı evlerin büyük ölçüde hasara
u ramasına sebep olmu tur. Hükümet bu olayı duyunca hemen ara tırmaya ba lamı tır.
Olaydan birkaç gün sonra ngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir Huge Kuacthbull
Hugessen, Türk Hükümeti’ne müracaat ederek ngiltere Hükümeti’nin bu saldırıdan
dolayı teessürlerini dile getirmi tir.286 Büyükelçi bombalama hadisesinin ngiliz uçakları
tarafından yanlı lıkla yapıldı ını ifade etmi ; zararların ngiliz Hükümeti tarafından
tazmin edilece ini belirtmi tir. Bu olayın yanlı lıkla oldu u haberi ertesi günkü
gazetelerde de tekrar yayınlanmı tır.287
Bütün bu geli meler kar ısında so ukkanlılı ını muhafaza ederek millete metanetli
olmaların ö ütleyen smet Pa a, basına yaptı ı bir açıklamada “ Bu harpten dipdiri ve
kuvvetli bir millet olarak çıkaca ız ” diyordu.
19 Mart günü Ortado u’daki Yunan Kuvvetleri’ni denetlemek üzere Mısır’a
hareket eden Yunan Kralı II nci George, beraberinde Ba bakan Çuderos oldu u halde
Kahire’ye varmı tı.
Yapılan yardımlar sonucunda 25 Mart tarihinden itibaren Atina Halkı’na verilecek
ekmek miktarında % 25 oranında artı yapılmı tır.
dam cezasına ra men; ngiliz uçaklarını Pire ehri’nden Yunanistan ve Girit’teki
hedeflere yönlendiren Yunanlılar, vatan savunması için kendi hayatlarını hiçe
saymaktaydılar.288
Dumlupınar ikinci seferinde; 400 ton fasulye, 1 000 ton incir, 350 ton zeytin, 100
ton yumurta ve 50 ton çe itli gıdayı 27 Nisan tarihinde Yunanistan’ın Pire Limanı’na
götürmü tür.289

285
“Yunanistan’a Yerle tirilen Bulgar Kıt’aları”, kdam, 16 Mart 1942.
286
“Türk Topra ına Bir Tecavüz!”, kdam, 17 Mart 1942.
287
“Milas’ın Bombardıman Edilme Hadisesi”, kdam, 19 Mart 1942.
288
“Pire’de ngiliz Tayyarelerine aret Veriliyor”, kdam, 1 Nisan 1942.
289
“Dumlupınar Vapuru Pire’ye Ula tı”, kdam, 29 Nisan 1942.
29 Nisan Salzburg görü melerinde, Hitler’in Mussolini’ye Türkiye’nin SSCB’den
ku kulandı ı bu dönemde Mihver Devletleri tarafına katılmasını sa lamak için
Türkiye’ye Ege Adaları’nı önermi tir.
1 Mayıs 1942 tarihinde 5 000 Yunan çetecisi Rodop Da ları’nda, Alman ve
Bulgar birliklerine kar ı taarruza geçmi , Selânik istikâmetindeki demiryolu üzerinde
Alman askerlerini ta ıyan trene saldırmı ve dü manlarına a ır kayıplar verdirmi tir.
Zafer Motoru, bir Sovyet denizaltısı tarafından 23 Mayıs sabahı Bulgaristan’ın
Zarevo sahilinden 1 800 metre açıkta üç torpil atı ı ile batırılmı , 9 ki ilik mürettebat
sahile çıkarak kurtulmu tur.290
Dumlupınar’ın 3 Haziran günü çıktı ı üçüncü seferinde; 150 ton lakerda, 560 ton
incir, 500 ton üzüm, 120 ton fındık, 20 ton iç ceviz, 250 ton zeytin ve 10 ton yumurtayı
Yunanistan’a götürmü tür.291
1942 yılının 26 Mayıs’ında ngiltere ile Rusya 20 yıllık ttifak Antla ması’nı
Londra’da imzalamı , bu yakınla madan Türk Hükümeti kaygı duymu tur.292
ABD ile SSCB 29 Mayıs günü Kiralama ve Ödünç Verme Antla masını
imzalamı lardır.293
4 Haziran 1942 tarihinde Türkiye, ngiltere ve Mihver Devletleri arasında Yunan
Halkı’na uluslar arası bir yardım antla ması imzalanmı ; Kızılhaç delegesi Raymond
Courvolser, bu yardımın zmir Limanı’ndan Sakız, Sisam, Midilli ve Nikarya
Adaları’na 660 ton çe itli gıda ile 500 çuval ngiliz unu oldu unu açıklamı tır.294
Türkiye; çelik ve silah kar ılı ında, Almanya’ya krom satı ını öngören bir Ek
Ticaret Antla masını Almanya ile Ankara’da imzalamı tır.
18–26 Haziran tarihlerinde Roosevelt ile Churchill, Washington’da bir araya
gelerek Avrupa’da ikinci bir cephe açılması ve atom bombası konularında görü meler
yapmı lardır.295
9 Temmuz 1942 tarihinde Ba bakan Dr. Refik Saydam’ın ölümü üzerine Dı i leri
Bakanı ükrü Saraco lu Ba bakan olmu ve bir süre daha Dı i leri Bakanlı ı görevini
de yürütmü tü. 12 A ustos tarihinde Dı i leri Bakanlı ı’na Numan Menemencio lu
atanmı tır.

290
“Türk Bandıralı Zafer Motoru Bir Sovyet Denizaltısının Üç Torpil Atı ı le Batırıldı ”, kdam, 27
Mayıs 1942.
291
“Dumlupınar Vapuru Pire’ye Ula tı”, kdam, 29 Nisan 1942.
292
World War II, p. 301.
293
Soysal, s. 680.
294
“Yunan Adaları Halkına Yardım Edilecek”, Ak am, 5 Haziran 1942.
295
World War II, p. 308.
12–15 A ustos tarihlerinde yapılan Moskova zirvesinde; ngiltere Ba bakanı
Churchill, Amerikan Büyükelçisi Harriman, Sovyet lideri Stalin ile SSCB Dı i leri
Bakanı Molotov; Almanların Batı Avrupa’dan atılması ve talyanlar’ın Kuzey
Afrika’dan çıkarılması konularında görü meler yapmı lardır.296
1942 yılının 19 A ustos’unda Hitler, Türkiye’nin Almanya Büyükelçisi Saffet
Arıkan ile görü mü , Almanya’nın Türkiye ile olan dostlu u ve Sovyetler Birli i’nin
emellerini açıklamı tır.
Eylül ayının ba ında Almanya; Kuzey Afrika’daki zırhlı birliklerin komutanı
Rommel’in ba arılarına paralel olarak Balkanlar’daki nüfuzunu sa lamla tırmak
maksadıyla General Löhr’ü Balkan kuvvetlerinin ba ına atamı ve ngilizlere kar ı hava
üstünlü ünü sa lamak için Girit, talya ve Yunanistan’da hazırlıklara ba lamı tır.297
13 Eylül tarihinde Almanya; Stalingrad’a saldırmı , bunun üzerine Stalin; savunan
birliklerini takviye etmek amacı ile ordusuna kar ı taarruza geçilmesi emrini vermi ve
Rus taarruzları 19 Kasım’da ba lamı tır.298
Kuzey Afrika’da, General Rommel komutasındaki Alman zırhlı birlikleri; 3 Kasım
1942’de yo un ngiliz taarruzları ve ABD General’i Montgomery’nin 8 nci
Kolordusu’na kar ı yeterli direnci gösteremeyerek çekilmeye ba lamı lardır. 299
8
Kasım’da da General Eisenhower komutasındaki Müttefik kuvvetleri Fransız Kuzey
Afrika’sına çıkarak 10 Kasım’da Mısır’ı Alman birliklerinden kurtarmı lardır.
5 Kasım 1942 tarihinde ngiltere Dı i leri Bakanı Alfred Eden, Türkiye’nin
Müttefikler tarafında sava a katılmasını ve toprakları üzerinde ngiltere’ye üs vermesini
açıkça istemi tir. ngiltere Hükümeti, Batı Anadolu’daki bazı hava üslerinin
kullanılmasına izin verilmesinin büyük önem ta ıdı ını belirtmi , bunun üzerine
Dı i leri Bakanı Numan Menemencio lu bu isteklerin yerine getirilmesi halinde
Türkiye’nin do rudan sava a girmesi anlamı ta ıdı ını belirtmi tir.
Almanya; 17 Kasım tarihinden itibaren Rusya’da bulunan birlikleri, tankları ve
uçakları Bulgaristan ve Yunanistan’a yönlendirmi tir. Yunan limanlarında bulunan
bütün gemilere el konulmu tur. Bu birliklerin Mısır’da bulunan ngiliz birliklerini
geriden ku atmak maksadı ile denizden emniyetle ula tırılması için bir talyan filosu
Pire açıklarında bekletilmekteydi.

296
World War II, p. 323.
297
“Almanya Balkanlarda Yeni Bir Taarruza Hazırlanıyor”, kdam, 3 Eylül 1942.
298
World War II, p. 330.
299
World War II, p. 348.
Yunanistan, bu süreçte kendisinden sayıca ve silahça üstün; ba ta Almanlar olmak
üzere talyan, Bulgar ve Macar askerlerine kar ı gayri nizami unsurlarla sava ıyor, yer
yer taktik ba arılar kazanıyordu.
5 Aralık 1942 tarihinde yapılan Kahire Görü meleri, Türkiye’nin sava sonuna
kadarki tutumunun gerekçeleriyle birlikte açıklanmasına imkân verdi inden dolayı
önemlidir. Numan Menemencio lu ile Alfred Eden arasında yapılan görü melerdeki
konular iki noktada toplanmı tı. Bunlardan birincisi; Moskova Konferansı kararları
üzerinde Menemencio lu’nun soruları ve Eden’in bu sorulara verdi i cevaplardı.
Bununla birlikte konferans kararlarının Türk – Sovyet ba lantıları ve sava sonrası du-
rum bakımından özellikleri de görü ülmü tü. kincisi ise; Türkiye’den istenen üs ve
Türkiye’nin sava a girmesi talepleri ile bunların gerçekle mesi hâlinde Müttefikler
tarafından sa lanacak faydalar ve ngilizlerin yaptıkları durum de erlendirmesiydi.
Görü meler sonunda Ruslar, Türkiye’ye kar ı her zamanki tavırlarının aksine bir
yakınlık göstermeye gayret etmi lerdi. Sava ın çabuk bitirilmesi için Sovyetler
Birli i’nin de büyük bir çaba içerisinde oldu u görülmekteydi. Konferansta sınır
meseleleri ile Balkanlar’ın durumu ele alınmamı tı. kinci cephe ile ilgili görü lerin
açıklanmasının askerî bakımdan sakıncaları bulundu u için bu duruma Eden açık cevap
vermekten kaçınmı tır. Sava sonrası durumun düzenlenebilmesi için Amerika,
Müttefiklerle birlikte bir heyet te kil edecek ve bu karar imdilik gizli tutulacaktı.
Sovyetler Birli i; ülkesi, a ır yıkımlar geçirdi i için sava ın kısa sürede bitmesini
istemekteydi. Alfred Eden, Rusların sava sonunda ve sonrasında ngiliz ve
Amerikalılarla samimî olarak i birli i yapaca ı kanaatindeydi.
Alfred Eden ba langıçta, Türkiye’den yapılan istekleri önce genel bir ekilde ve
Türkiye’nin sava a katılması tarzında ortaya atmı tı. Bu görü , Menemencio lu’nun
kesin delilleriyle kar ıla mı tır. Eden, daha sonra üs talebini açıkça ortaya atmı tır. Üs
meselesinden sonra ngilizler Türkiye’nin sava a girmesinin yararlarını bildirmi ler,
aynı görü ler de Menemencio lu tarafından cevaplandırılmı tır.
Moskova Konferansı’nın Türkiye ile ilgili kararları ve Kahire görü melerinin
ortaya çıkardı ı sonuçlar u ekilde özetlenebilir:
1. ngiltere ve Sovyetler Birli i, Türkiye’nin bir an önce sava a
girmesini istemektedirler, fakat bekledikleri kazanımlar biraz farklıdır.
Sovyetler, Türkiye’nin
bir an önce sava a girmesini; ikinci cephenin açılmasından önce, kendi cep-
helerindeki Almanya baskısının hafifletilmesi için isterken, ngiltere, Ege ve
Akdeniz’in muhtemelen Yunanistan’ın, Almanlardan temizlenmesini, yani
imparatorluk ula ım yollarının temizlenmesini ön plânda tutmaktadır.
2. Türkiye sava taki rolünün ve harp içi ve sonrası için politik
garantilerin
ne olaca ını bilmeden sava a girmeyi kabul etmedi i gibi, yeterli silâh
yardımını ön art olarak sunmaya da devam etmektedir.
3. Amerika, bu olu umlara yeni bir unsur olarak girmektedir.
Amerikalı komutanların görü üne göre, bütün a ırlı ın Avrupa ve
talya’daki harekâta verilebilmesi için, Balkanlar’da yeni harekâta gerek
bulunmamaktadır. Bu bakımdan, Türkiye ile birlikte Müttefiklerin bir
Balkan harekâtı için ayrıca kuvvet ayırmaması noktasından görü leri
Sovyetlere uymaktadır. Ancak Sovyetlerin kuvvet ayırmamasına ra men,
Türkiye’nin sava a girmesinde ısrar etmesine kar ılık, Amerika’nın daha
çok, bu i te isteklili in Türkiye’ye bırakılmasına taraftar oldu u
anla ılmaktadır. Amerika’nın bu tutumu kendi tezleri açısından Türkiye için
ileride yararlanılabilecek bir durum getirmi tir.300

VII. 1943 Yılı Olayları

Müttefik Devletlerin Balkan Yarımadası’nın güneyinden olası bir çıkarmasına


kar ı hazırlıksız yakalanmamak isteyen Almanlar, 13 Ocak tarihinden itibaren
Yunanistan’ın Selânik ve Pire Limanları’nı savunmaya hazırlamak için engel ve
tahkimat faaliyetlerine giri mi lerdi.301
8 Kasım 1942’de Fransız Kuzey Afrika’sına Müttefiklerin ba arılı bir ekilde
inmelerinden ve Stalingrad’ın kurtarılmasından sonra, Churchill, Müttefiklerin
Türkiye’yi 1943 ilkbaharında sava a sokma çalı malarının zamanı geldi ine
inandırmı tı. Bu konuda Roosevelt ve Stalin de Kasım ayında Churchill’e gönderdikleri
mektuplarda onunla aynı fikri payla tıklarını bildirdiler. 14–24 Ocak 1943’te toplanan
Kazablanka Konferansı Roosevelt ile Churchill arasında yapılmı tır. Stalin davet
edilmi ise de toplantıya gelememi tir. Toplantıda; Balkanlar’da ikinci bir cephenin
açılmasını mümkün kılmak için, Türkiye’nin de sava a katılması konusunda gerekli
hazırlıkların yapılması ve Türkiye’yi güçlendirmek üzere modern silahların verilmesi
kararla tırılmı tır. 302

300
Dı i leri Bakanlı ı Ara tırma ve Siyaset Plânlama Genel Müdürlü ü, Türkiye’nin Dı Politikasında
50 Yıl, II nci Dünya Sava ı Yılları, Ankara, t.y., s. 165–166.
301
“Balkanlarda Mihver Tah idatı Arttı”, kdam, 28 Ocak 1943.
302
Fahir Armao lu, Siyasî Tarih, Ankara, y.y., 1975, s. 711.
ngiltere Ba bakanı Winston Churchill ile Cumhurba kanı smet nönü
beraberinde Dı i leri Bakanı Numan Menemencio lu oldu u halde; 30 Ocak tarihinde
Adana’daki Yenice Tren stasyonu’nda görü mü ve sava ın bu evresinde Türkiye’nin
durumu ile Türkiye’ye yapılması istenen harp silah ve araçlarını içeren bir liste
Müttefik Devletlere ula tırılmak üzere sunulmu tur.
Bu konferansta iki hususun tartı ılmasına özellikle a ırlık verilmi ti. Bunlardan
birincisi; Türkiye’nin sava durumu içindeki yeri, ikincisi ise; Türk-Rus ili kilerinin
seyridir.
Türkiye, Sovyetlerin Balkanlar’daki e ilim ve emellerinden korktu unu açık bir
ekilde ortaya koymu , Churchill ise sava tan sonra kurulacak Milletler Cemiyeti’nin
daha kuvvetli bir Rus yayılmasını önleyebilece ini iddia etmi tir.
Türkiye, özellikle askerî bakımdan Müttefik Devletlerin askerî yardımına ihtiyaç
duydu unu belirterek, bu hususta Churchill’i ikna etmi ti. Toplantının ikinci gününde
Churchill’in ngiltere’ye üs verilmesi ile ilgili maddeye Türkiye itiraz etmi ti. Adana
Konferansı’nın sonucunda ngiltere, Türkiye’yi istedikleri noktaya yani kendi
yanlarında sava a sokmaya do ru götürdüklerini dü ünüyordu. Türkiye ise; böyle bir
noktadan çok uzak durumda oldu unu de erlendiriyordu.
28 Ocak saat 15:15’de Karadeniz’de kuvvetli bir fırtınaya tutulan Adana Vapuru
19 ki ilik mürettebatı ile batmı tır.303 Bu hali ile kendini sava dı ı tutmaya çalı an
Türkiye, zaten kısıtlı olan deniz araçlarını da çe itli nedenlerle yitiriyordu.
31 Ocak 1943 tarihinde Rusların azimli taarruzları sonucunda Alman Generali
Paulus teslim olmu tu.
Kahire ve Adana görü meleri sonucunda 1943 ubat’ının son günlerinde ngiliz
heyeti ile Ankara’da yapılan görü melerde Türkiye’ye yapılacak askerî yardım esasları
belirlenmi ti.16 Nisan tarihinde de ABD’nin Türkiye’ye yapaca ı silah yardımı için
General Wilson ile Ankara’da görü meler yapılmı tır.
2–6 Mart tarihlerinde ngiltere, Almanya’ya yaptı ı hava taarruzları ile a ır
kayıplar verdirmi ve hava üstünlü ünü kendi lehine çevirmi ti. 12 Mayıs tarihinde ise,
Kuzey Afrika’daki Alman Ordusu, Amerikan birliklerine teslim olmu tu. Afrika’da da
Müttefiklerin zaferi vardı.
25 Mayıs 1943’te Washington’daki Trident Konferansı’nda Roosevelt ile görü en
Churchill, talya’nın sava dı ı edilmesinden sonra Türkiye’nin sava a girebilece ini
önermi ve aynı toplantılarda gelece e yönelik sava stratejileri kararla tırılmı tı.
Burada alınan kararlarla; talya’nın saf dı ı kalması için bu memleketin i galinin

303
“Geminin Battı ı Tahakkuk Etti”, kdam, 30 Ocak 1943.
gerçekle mesi sa lanacak; bu i gal gerçekle irse, Almanya’nın bütün Balkanlar’daki
durumu zayıflayacak, Almanya’nın Balkanlar’a yeni kuvvet göndermek zorunda
kalması dolayısıyla Sovyetler Birli i üzerindeki baskısı hafifleyecek, aynı zamanda
durumu daima talya’ya göre ayarlayan Türkiye’nin de sava a katılması mümkün
olacaktır. Böyle bir durumda; Romanya petrollerinin bombardımanı için Türk hava
alanlarının kullanılması sa lanacaktı. Sava sonrası düzeninde ise, Türkiye kurulacak
Balkan Federasyonu’na dâhil olacaktı.304
gal altındaki Fransa’da General Giraud ile General de Gaulle Fransız Kurtulu
Komitesini kurmu ve komiteye Rene Massigli, Andre Philip, Jean Monet, General
Georges ve General Catroux dâhil edilmi lerdir. Bu yeni yapılanma Fransa’nın Alman
i galinden kurtulu unu sa layacak bir olu umdu.305
19–23 Temmuz tarihlerinde Müttefiklerin Roma’yı bombardıman etmesi sonucu,
Palermo ehri i gal edilmi ti. 25 Temmuz 1943’de talyan Kralı Viktor III ncü
Emanuel, Benito Mussolini’yi tutuklatmı , Ba bakanlı a Mare al Pietro Badoglino’yu
atamı tır.306 Bu geli me Avrupa’da fa izmin kırılma noktası olmu tur. Mussolini’nin
devrilmesini fırsat bilen Churchill, bunu Türkiye üzerindeki baskıyı arttırmak için
kullandı. Ama Türkiye bu noktada son derece so ukkanlı bir politika izleyerek,
konunun istismar edilmesi yoluyla Müttefik devletlerin kendi üzerinde baskı
uygulamasına izin vermedi. Özellikle Rodos meselesinin o devre için Müttefik
devletlerin aleyhine sonuçlanması, onların Türkiye üzerinde daha fazla baskı yapmasını
da önledi.
Ouebec Konferansı, talya’da Mussolini’nin dü mesiyle ortaya çıkan yeni durum
kar ısında ikinci cephe meselesinin farklı bir açıdan ele almak amacı ile 17–24 A ustos
1943’te ABD Ba kanı Roosevelt, Kanada Ba bakanı Mackenzie King ve ngiltere
Ba bakanı Churchill’in katılımı ile Ouebec’te yapılmı tır. Bu konferansta Churchill,
talya’da ortaya çıkan yeni durum dolayısıyla, ikinci cephenin Fransa yerine
Türkiye’nin de sava a katılmasıyla Balkanlar’da açılmasında çok ısrar etmi , fakat
görü ünü kabul ettirememi tir.307 Daha sonra ikinci cephenin Fransa’nın Normandiya
kıyılarında açılmasına karar verilmi , bunun sorumlulu u da Amerikalılara bırakıl-
mı tır.
Ouebec Konferansı’nda Türkiye’nin askerî gücünü arttırma kararı alınırken, Müttefik
Devletler ile Almanya arasında çeki me konusu olan Türk kromunun Almanya’ya

304
Armao lu; s. 713.
305
World War II, p. 414.
306
World War II, p. 429.
307
Armao lu; s. 714.
ihracının durdurulması ve Bo azlar’dan askerî öneme sahip Alman gemilerinin
geçmesinin yasaklanması gibi konularda Türkiye’nin uyarılmasına da karar verilmi tir.
Konferanstan sonra Müttefikler, Türkiye üzerinde Türk hava alanlarının kullanılması
yönünde baskıda bulunmaya ba ladılar.308
3 Eylül 1943 tarihinde Müttefiklerin talya’yı istila etmesi üzerine talyan Generali
Giuseppe Castellano ile Amerikan Generali Walter Bedel Smith arasında ate kes ve
ko ulsuz teslim olma antla ması Sicilya’da imzalamı tır.309
Moskova Konferansı; Amerika Dı i leri Bakanı Cordell Hull, ngiltere Dı i leri
Bakanı Alfred Eden ve Sovyet Dı i leri Bakanı Vyacheslav Molotov ile birlikte 19–30
Ekim 1943 tarihleri arasında Moskova’da yapıldı. Konferanstaki görü melerde sava ın
kısaltılması konusunda Rusya tarafından bazı teklifler ileri sürülmü tü.
Moskova Konferansı’nın açılı ında Molotov, Türkiye’nin sava a sokulmasını ve
Man Denizi üzerinden Avrupa’ya bir çıkarma yapılmasını sava ı kısaltıcı ba lıca
tedbirler olarak teklif etti. Molotov, Türkiye konusunu konferansın en kritik konusu
olarak görmü veya di er Müttefik devletlere de bunun böyle oldu u izlenimini vermek
istemi ti. Molotov’a göre Türkiye’nin sava a girmesi konusunda hemen mutabık
kalınmalıydı.
Konferansın sonunda Türkiye konusunda ngiltere ve Sovyetler Birli i a a ıdaki
programı imzalamaya karar verdiler:
“ 1. Hitler Almanya’sının en kısa zamanda yenilgiye u ratılması için, her iki
dı i leri bakanının da görü üne göre; Türkiye, 1943 sonundan önce Birle mi
Milletlerin yanında sava a girmelidir.
2. Her iki tarafın dı i leri bakanları arasında varılan antla ma uyarınca n-
giltere ve Sovyet Hükümetleri tarafından Türkiye’ye en kısa zamanda sava a girmesi
önerilecektir. Taraflar arasında tarih tespit edilecek ve bu tarih 1943 sonundan önce
olacaktır.
3. Ayrıca Türkiye’den derhâl Birle mi Milletlere her türlü kolaylı ı sa laması
rica edilecektir. Türkiye Müttefik hava kuvvetlerine üslerini açacak ve iki hükümetin
tespit etti i konularda yardımcı olacaktır.310
Buna göre u konulardaki kararların yürürlü e girmesinin uygun olaca ı hu-
susunda da mutabık kalmı lardır: kinci cephenin en geç 1944 ilkbaharında açılması,
Almanya’nın bombardımanı için sveç hava alanlarının kullanılması ve Türkiye’nin
sava a girmesi. sveç plânı hariç, di er iki istek kabul edilmi tir. Türkiye’nin sava a
308
Gönlübol, Esmer, vd., a.g.e., s. 171.
309
World War II, p. 440.
310
Deringil; a.g.e., s. 207.
sokulmasının kabulü Sovyetleri son derece ho nut bırakmı , Türkiye sava a katıldı ı
takdirde, ikinci cephenin açılmasının birkaç ay gecikmesine razı olacaklarını
söylemi lerdir.311
5–6 Kasım tarihlerinde ngiltere Dı i leri Bakanı Alfred Eden, Moskova
Konferansı dönü ünde Kahire’de Dı i leri Bakanı Numan Menemencio lu ile
görü mü tü. Eden, bu görü mede; Ege Denizi’nde Almanlara havadan taarruz için
Türkiye’den üsler istemi ve Türkiye’nin daha sonra sava a katılmasının kendi
çıkarlarına uygun olaca ını belirtmi tir. Türkiye tarafından bu öneriler kabul
edilmeyecektir.
ABD Ba kanı Roosevelt, ngiltere Ba bakanı Winston Churchill ve Çin Ba bakanı
Chiang Kai-shek; 25 Kasım 1943 tarihinde Kahire’de Japonya’ya kar ı sava ın
kazanılması için Pasifik Okyanusu’ndaki olası hareket tarzlarını görü mü tü.312
28 Kasım’da Tahran’da ba layan zirve toplantısında Türkiye, müzakere edilen en
önemli konulardan birisi hâline gelmi tir. Konuyu ısrarla müzakere ortamına getiren
Churchill olmu tur. lk günkü toplantıda Churchill, Overlord harekâtı için 1944 yılının
Mayıs veya Haziran’ının dü ünüldü ünü, Afrika harekâtı tamamlandı ına ve talya
üzerinden Almanya’nın i gali de dü ünülmedi ine göre; bu günden Mayıs veya
Haziran ayına kadar geçecek zamanda ne yapılaca ı sorusunu ortaya atan Churchill,
Tito’ya ve Mihailoviç’e yardım edilmesinin faydaları üzerinde durmu ve devamla “
esas karar almamız gereken mesele Türkiye’nin ne suretle sava a sokulaca ıdır?
Ege’deki adaları i gal etmemiz de buna ba lıdır. ” demi ti.
Konferans sırasında u üç soruya cevap aranması gerekti i hususu üzerinde
duruldu:
1. Türkiye’nin ne yapması istenebilir?
2. Sava a sokmak için Türkiye’ye ne verebiliriz?
3. Böyle bir teklifin sonuçları ne olur?
29 Kasım günü yapılan toplantıda yine Türkiye tartı ıldı. Yılsonundan önce
Türkiye’nin sava a sokulması hususunda anla ma sa landı. 30 Kasım tarihli toplantıda
ise Türkiye’nin harbe giri i konu ulmamı tı. Ancak ele alınan konulardan biri de yine
Türkiye ile ilgiliydi. Stalin, Sovyetler Birli i için sıcak deniz limanları konusunu ortaya
atınca, Churchill, buna engel herhangi bir hususun bulunmadı ını bildirdi. Yalnız
bunun ortaya atılmasının zaman yönünden yanlı oldu unu belirtti.

311
Armao lu; s. 715.
312
World War II, p. 464.
1 Aralık 1943 günkü toplantıda Türkiye’nin sava a sokulması yine gündemin bir
numaralı maddesi idi. Burada da Türkiye’nin sava a girmesi hâlinde Müttefik
Devletlerin ona hangi silâhları verecekleri konu uldu. Ayrıca, Almanya’nın deste iyle
Bulgaristan’ın Türkiye’ye saldırması hâlinde, Sovyetler Birli i’nin do rudan do ruya
Bulgaristan’a sava açması lâzım geldi i konusu gündeme getirildi. Stalin, böyle bir
durumun ortaya çıkması hâlinde, yeni bir cephe açmayı taahhüt etti.313
Churchill’in Ege Denizi’nde yürütmeyi tasarladı ı projelerine Amerikalılar
Tahran’da yana mamı lar, ayrıca onun ABD’nin Pasifik’teki çıkarma gemilerinin bir
kısmının Ege’de kullanılması teklifine de kar ı çıkmı lardı.
Amerikalılardan istedi i deste i bulamayan Churchill, dikkatini bir kere daha
Sovyet delegelerine çevirmi , 1 Aralık 1943 tarihli oturumda Türk tarafının son defa
görü lerinin alınmasını teklif eden Churchill, bu konuda olumsuz cevap alınması
hâlinde ngiltere’nin, Türkiye i inden imdi ve sava tan sonraki barı konferansında
gerekli yardımlardan kaçınaca ını belirtmi ti.
Bu toplantıda Molotov’un, Churchill’e Türkiye’nin sava a girmeyi reddetmesi
hâlinde Churchill’in Türk devlet adamlarına Bo azların statüsünün yeniden gözden
geçirilmesi ihtimalinden bahsedip bahsetmeyece ini sorması üzerine, Churchill, “
Türkiye inat etmekte direnirse, ben ahsen Bo azların statüsünün yeniden gözden
geçirilmesinden yanayım ” demi ti.314 Roosevelt de Sovyetlerin; Baltık, Türk Bo azları
ve Pasifik’in sıcak sularına çıkma arzusunu sempati ile kar ıladı ını belirtmi tir.
1 Aralık 1943 gecesi üç lider sonuç metnini imzaladılar. mzalanan belgelerin 2
nci ve 3 ncü maddeleri Türkiye hakkında olup, u maddeleri içermektedir:
2 nci madde - Askerî açıdan, Türkiye'
nin yılsonundan önce Müttefikler safında
sava a girmesinin son derece arzu edilir bir hareket oldu unda taraflar mutabık
kalmı lardır.
3 ncü madde - E er Türkiye kendisini Almanya ile sava hâlinde bulur ve bunun
neticesi olarak Bulgaristan Türkiye’ye sava açar veya saldırırsa, Sovyetlerin
Bulgaristan ile derhâl harp hâline girecekleri konusundaki beyanını not etmi lerdir.
Tahran Konferansı’nda ikinci cephe ile ilgili olmak üzere Türkiye’nin de sava a
katılmasına karar verilmi tir. Tahran Konferansı’nda birçok önemli meseleler de gayri
resmi toplantılarda yapılan özel konu maların konusunu te kil etmi tir. Tahran
Konferansı’nda alman kararlardan biri de, Roosevelt ile Churchill’in nönü’yü
Kahire’ye davet ederek Türkiye’nin sava a katılmasını istemeleri hususu idi.

313
Kâmuran Gürün; Dı li kiler ve Türk Politikası, Ankara, y.y., 1983, s. 105–106.
314
Deringil; s. 218.
Tahran Konferansı’nda alınan karara uygun olarak Churchill ve Roosevelt, smet
nönü’yü Kahire’ye davet ettiler. nönü, bu davete verdi i cevapta; Tahran Kon-
feransı’nda alınan kararların temeli üzerinde konu ulacak ise gelemeyece ini, fakat
davet Türkiye’nin ortak davaya hizmet edebilmesi için en iyi metodun serbestçe ve
önceden alınan kararlara dayanmadan tartı ılması imkânını yaratmak için yapılacaksa
gelece ini bildirdi. Bunun üzerine nönü’ye gerekli güvence verildi.
kinci Kahire Konferansı açılmadan önce ngiliz Genelkurmayı, askerî sebeplerle
Türkiye’nin sava a katılmasının 1944 yılının ubat ayı ortalarında gerçekle mesinin
uygun olaca ını bildirmi ti. 3 Aralık’ta ba layan görü melerde Churchill, 15 ubat
1944’te Amerikan ve ngiliz hava filolarının Türkiye’ye gelece ini, Türklerin bu
filoları kabul etmemeleri hâlinde Müttefiklerin Türkiye ile i birli i ümidini tamamen
keseceklerini söyledi.315
Toplantı 4 Aralık 1943 günü ba ladı. Roosevelt, Türkiye’yi Almanya’ya kar ı
sava an Birle mi Milletler üyeleri arasında görmekten büyük memnuniyet
duyacaklarını belirten kısa bir konu ma yaptı. Daha sonra Churchill, Türkiye’nin
sava a girmesi ile elde edece i menfaatlerin sürekli olaca ını, barı masasında
galiplerin yanında oturaca ını, aksi takdirde koridorda kalaca ını, Bulgaristan sava a
katılırsa Sovyetler Birli i’nin Bulgaristan’a sava ilân edece ini, Almanya’nın tehlike
arz edecek durumunun kalmadı ını anlattı.
nönü daha ziyade Churchill’e verdi i cevaplarda, Türkiye’nin ancak muayyen bir
askerî i birli i plânı çerçevesinde sava a girebilece ini, bunun en önemli artının da
askerî hazırlı ın ve yardımın daha önceden tamamlanması oldu unu, hazırlıklar
tamamlanmadan Almanya’yı tahrik etmemek gerekti ini izah etmi tir.316
5 Aralık günü üçlü toplantıdan önce Türk – Amerikan heyetleri arasında özel bir
toplantı yapılmı , burada Türkiye sava a girme konusundaki aksaklıkları anlatmı ,
Roosevelt ise yatı tırıcı bir tavır içinde eksiklik ve aksaklıkların nasıl giderilmesi
gerekti i konusundaki kendi çözümlerini sunmu tur.
Churchill’in gelmesinden sonra ba layan üçlü görü melerde ngiltere, kesin tarihin
tespitini isterken, Türkiye bir hazırlık dönemi ya anmasını talep etmektedir. Daha
sonraki görü meler Türkiye ile ngiltere arasında ikili olarak devam eder. Churchill
yazılı olarak verdi i bir programa 4–5 gün içinde cevap verilmesini ister. Kahire
toplantıları müzakerelerle geçmi , fakat hiçbir karar alınamamı tır. nönü, Ankara’ya
döndükten sonra konu, Mare al Çakmak’ın da katılması ile hükümette uzun uzun

315
Deringil, s. 218.
316
Gürün, s. 113–114.
münaka a edilmi , ngiliz isteklerinin aynen kabulünün mümkün olmadı ına karar
verilmi tir. 12 Aralık tarihli cevap, bir nota hâlinde ngiliz sefirine iletilmi tir.
Bu notaya göre u noktaların üzerinde durulmaktadır:
Cumhuriyet Hükümeti hava kuvvetleri meselesi halledilmeden harbe girme
mesuliyetini üzerine alamaz.317 Di er tedbirler de alınmalıdır. Bu konu ile ilgili
Genelkurmay tarafından hazırlanan liste tevdi edilmi tir.
Türk ordusunun ngiliz ordusu ile yapaca ı i birli i plânı da en yakın zamanda
düzenlenmelidir. Malzeme yardımı konusunda bir anla maya varılır varılmaz siyasî
konu malar ba lamalıdır.
Temaslar bu tarihten itibaren de sürdürülmü , ancak ngiltere’nin istekleri konusunda
Türkiye haklı olarak tavrını sürdürmü tür. Ancak Türkiye 2 A ustos 1944 günü
Almanya ve Japonya ile iktisadî ve siyasî münasebetlerini kesmi tir. 1944 yılı içindeki
bir ba ka geli me de Müttefiklerin Moskova’da yaptıkları ekim ayındaki zirveydi. Bu
zirvede Montreux Antla ması’nın de i tirilmesi hususunda bir kanaat belirdi ise de,
ngiltere, Türkiye’yi kaybetmek istemedi ini davranı ları ile ortaya koydu.

VIII. 1944 Yılı Olayları

Kahire Konferansı kararları gere ince; Türkiye’nin sava a girmesi için Ankara’da,
Hava Mare ali Linnel ba kanlı ındaki ngiliz heyeti ile askeri hazırlıklarla ilgili
konuların görü ülmesi Ocak ayı içerisinde ba latılmı tı. Ancak görü meler bir sonuç
vermeyince, 4 ubat tarihinde kesilmi ti. Bu durum üzerine ngiltere, 22 Mart tarihinde
de Türkiye’ye yapılan askeri yardımları durdurmu tur. ngiltere’yi izleyen ABD; 1
Nisan’da, Türkiye’ye kiralama ve ödünç verme yardımını kesmi ti.
ngiltere ve ABD, 14 Nisan 1944 tarihinde Türkiye’ye bir nota vermi ve
Türkiye’nin Almanya’ya krom ihracını durdurmasını istemi ti. Aksi takdirde
Türkiye’ye abluka ve benzeri yaptırımlar uygulayaca ını bildiren Müttefiklere cevaben,
Türkiye 20 Nisan tarihinden itibaren Almanya’ya krom ihracını durdurmu tu.
5 Haziran tarihinde Bo azlar’dan ticaret gemisi sayıldı ı halde silahlı Alman
gemilerinin geçti i iddia edilmi ve bunun üzerine ngiliz – Türk gerginli i ba lamı tı.
Bu yüzden Dı i leri Bakanı Numan Menemencio lu görevinden çekilmi , Ba bakan

317
Sava malzemeleri konusu her zaman için Türkiye' nin ikâyetlerine sebep olmu tur. Ya istenen mal-
zeme gönderilmemi ya da gönderilen malzemeler kusurlu, çürük ya da kullanılmaz durumda olmu tur.
Buna kar ılık özellikle ngilizler gönderilen sava araçlarının eksiksiz oldu unu, Türklerin kullanım
hataları yüzünden sıkıntının ortaya çıktı ını savunmaktadırlar. ATASE Ar ivi; Kutu 3, Dosya 3, Fihrist
3–75.
Saraco lu bu görevi geçici olarak üstlenmi ti. Dı i leri Bakanlı ına 15 Haziran’da
Hasan Saka atanmı tı.
Müttefikler, 6 Haziran 1944 saat 06:31’de ikinci cepheyi Normandiya’ya asker
çıkarmak suretiyle açmı lardı.318
11–15 Temmuz tarihlerinde Churchill ile Stalin’in yaptıkları yazı malar ile
Türkiye’yi sava a sokmanın bir yarar sa lamayaca ını de erlendirmi ve bu durumu
ABD Ba kanı Roosevelt’e bildirmi lerdi.319 Türkiye, ngiltere ve ABD’nin önerisi
üzerine 2 A ustos’tan itibaren Almanya ile siyasi ve ekonomik ili kilerini kesmi ti. Bu
olumlu geli me sonrasında Ba bakan ükrü Saraco lu ile Kahire’deki Yunan
Ba bakanı Georgios Papandreu arasında kar ılıklı iyiniyet ve dostluk telgrafları
gönderilmi ti.320
Türkiye, 24 A ustos’ta General de Gaulle ba kanlı ındaki Fransız Hükümeti’ni
tanımı ve Numan Menemencio lu’nu Fransa’ya Büyükelçi olarak atamı tır.
Yunanistan’ın, 3 Eylül 1941 tarihinde kurulan yeni Bulgar Hükümeti’nden
istekleri;
1. Yunan topraklarının Bulgar saldırılarına kar ı stratejik bakımdan kesin olarak
emniyete alınması,
2. Yunanlılara kar ı mezalim i lemi olanlar ile bu zulümlerin i lendi inde
Bulgaristan’ın idare mekanizmasının ba ında bulunan ve dolayısıyla Yunanlılar’a kar ı
i lenen suçlardan mesul olan Bulgar liderlerinin cezalandırılması ve bunların
müttefikleri, sava sırasında zulüm i lemi olanlar hakkındaki kararları gere ince suç
i ledikleri yerlerde mahkeme edilmeleri,
3. Bulgar i gali altında kalan Yunan bölgelerinde Bulgarlar tarafından
öldürülenler, göç ettirilen, aç bırakılan, haksızlı a u rayan, evleri yıkılan ve zorla i
yaptırılan Yunanlıların zararlarının kar ılanması,
4. Tekrar sava için hazırlanmasına ve silahlanmasına engel olmak maksadıyla
Almanya’ya kar ı alınacak tedbirlerin Bulgaristan’a da uygulanması ve kapsaması,
5. Antla ma ve barı artlarının, tedbirlerin iyiniyetle uygulanmasını sa lamak
maksadıyla Bulgaristan’ın Müttefik Devletler tarafından i gali istenmi tir.321
SSCB, 6 Eylül 1944 tarihinde Bulgaristan kar ı sava açmı ve Bulgaristan derhal
teslim olmu tur. Sovyet Rusya, 29 Eylül’de Yugoslavya’ya girmi tir. Rusya’nın
Balkanlar’a giri i Türkiye’yi endi elendirmi , bu durum Türk Hükümeti’nin ngiltere

318
World War II, p. 523.
319
Soysal, s. 682.
320
“Türkiye’nin Son Kararı ve Müttefik Yunanistan”, Tanin, 6 A ustos 1944.
321
“Yunanistan’ın Bulgaristan’dan Talepleri”, Tanin, 3 Eylül 1944.
ve ABD’ne yakınla masını sa lamı tır. 16 Eylül günü Quebec’te bulu an Roosevelt ile
Churchill, Japonya’ya kar ı ortak hareket etmeyi, atom bombası üzerinde birlikte
çalı mayı ve Balkanlar’daki Rus yayılmacılı ının Yunanistan ve Yugoslavya için
tehlikeli nüfuz alanları olu turdu unu görü mü lerdi.322
9 Ekim 1944 günü Washington Dumbarton Oaks’ta, Birle mi Milletler
Yasası’nın temel ilkelerini saptamak üzere ABD, ngiltere, SSCB ve Çin Devletleri’nin
üyeleri bir araya gelmi lerdir. Aynı tarihte Moskova’ya giden Churchill, Stalin ile
Balkanlar konusunda görü meler yapmı tır.
10 Ekim tarihinde ngiliz para ütçü askerleri ile Yunan birlikleri Korint Bo azını
ele geçirmi lerdir. Kralın dönü ü için halk oylamasına kadar Ar evek Damaskinos,
Naip ilan edilmi ti. Yunan solcuları ise ülkede bir iç sava çıkarmı lardı.
20 Ekim’de Tito liderli indeki partizan kuvvetler Belgrad’a girmi ti. Bulgaristan
22 Ekim’de Yunan topraklarını bo altmaya ba lamı ve aynı tarihte Almanya’ya sava
ilân etmi ti.
Aralık ayının ba ında Enver Hoca liderli indeki komünistler Arnavutluk’a
tamamen egemen olmu lardı.
Bütün bu geli meler, Balkanlardaki kalıcı ve yeni yönetimleri ortaya çıkarıyordu.
Ancak Rusya’nın batıya yayılma iste i istikrar ve ba ımsızlık rejimlerini tehdit ediyor,
bölge ülkelerinin iç barı ile birlikte dı ili kileri de sa lamla tırmaya yönelik çabalarını
geciktiriyordu.

IX. 1945 Yılı Olayları

6 Ocak tarihinde Türkiye, Japonya ile siyasi ve ticari ili kilerini kesmi ti. Türk
Hükümeti ayın 13’ünde kendi karasularını Müttefik Devletlerin sava gemilerine geçi i
için kullanılmasına karar vermi ti.
Yunanistan’daki iç sava ta 11 Ocak günü ate kes sa lanmı sa da, komünistlere
Bulgaristan ve Yugoslavya’nın yardım etmesi sonucu anla ma uzayacaktı.
17 Ocak 1945 tarihinde Sovyet Rusya, Var ova’ya girdi. 3 gün sonrasında SSCB,
Macaristan ile ate kes antla ması imzalamı tı.
Yunan Kralı Vekili Damaskinos, “ Türk – Yunan dostlu u, Yunan milletinin
uuruna yerle mi tir. Yunan milleti, karanlık ihtimaller devrinde, Türk milletinin
Yunanistan’a yaptı ı iyilikleri derin bir ükranla anacaktır. Ortak hedeflere do ru

322
World War II, p. 563.
beraberce yürüyen Türkiye ve Yunanistan’ı hiçbir ey ayıramaz. ”323 ifadesi ile
Türkiye’nin ba lattı ı yardımları övmü tür.
Bo azlar sorunu, Sovyetler Birli i’nin bu deniz yolunu düzenleyen 1936 tarihli
Montreux Sözle mesi’ni tek taraflı olarak kendi yararına de i tirme arzusundan, bu
deniz yolunu kontrol etmek için askerî üs istemesinden ve Türkiye’nin egemenli ine ve
güvenli ine aykırı bu istekleri reddetmesinden do mu tur. Sovyetler Birli i’nin
Bo azları kontrol etmek istemesi, gerçekte bütün Türkiye’yi etkisi altına almak
istemesidir.324
5 ubat 1945 günü ba layıp, 11 ubat günü sona eren Yalta Konferansı’nda
Türkiye’nin durumu iki sebebe dayalı olmak üzere görü me konusu hâline getirilmi tir.
Bunlardan birisi San Francisco Konferansı’na ça rılacak devletlerin kimler olaca ı,
ikincisi ise Bo azlar’dır. ABD heyeti Yalta’ya giderken, Bo azlar konusunun ve
Montreux Sözle mesi’nin orada ortaya çıkarılmayaca ı dü üncesindeydi. Bu maksatla
hazırlanan bir bilgi notunda “ Bo azlar rejiminde yapılacak kapsamlı bir de i iklik
Türk hâkimiyetini ihlâl edip, Balkanlar ve yakın do udaki politik ve stratejik dengeyi
ters yönde etkiler, Türkiye, Bo azların çok iyi bir bekçisidir. ” denmekteydi.
Bu tahmin tutmamı , Stalin, konferansın 10 ubat günü yapılan yedinci genel
oturumunda Montreux konusunu ortaya atmı tır. Sovyetler Birli i’nin Bo azlar
konusundaki fikirleri genel olarak u ekildeydi: Montreux’nün modası geçmi ti.
Bo azlar üzerinde Sovyetler Birli i’nin hakları yok denecek kadar azdı. Sovyet
çıkarları yeni bir sözle me ile garanti altına alınmalıydı. u andaki durum Türkiye’nin
elinin Sovyetler Birli i’nin bo azında olması gibiydi. Bir iyile tirici düzenleme
yapılmalıydı.
Konferans sonunda üç dı i leri bakanı tarafından imza edilen toplantı pro-
tokolünün 14 ncü maddesi Montreux Sözle mesi ve Bo azlar hakkında olup u
ekildedir:
“ Dı i leri bakanlarının Londra’da yapacakları gelecek toplantıda, Sovyet
Hükümeti’nin Montreux Sözle mesi ile ilgili olarak ileri sürece i teklifleri inceleyip,
hükümetlerine rapor etmeleri kararla tırılmı tır. Türk Hükümeti uygun zamanda
haberdar edilecektir.
Türkiye ise San Francisco’ya 1 Mart 1945’e kadar Müttefiklerin dü manlarına
sava ilân etti i takdirde katılabilecektir. ”325

323
“Türk – Yunan Dostlu u”, Tanin, 10 ubat 1945.
324
A. Suat Bilge, Güç Kom uluk, Ankara, y.y., 1992, s. 293.
325
Kamuran Gürün; Türk Sovyet li kileri, Ankara, y.y., 1991, s. 271–274.
Türkiye, 23 ubat 1945 tarihinde Almanya’ya sava açmı , aynı tarihte Birle mi
Milletler Demeci’ni ve Türkiye – ABD Yardım Antla ması’nı Ankara’da
imzalanmı tır. Bu antla maya göre;
“ 1. ABD Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, ABD Ba kanı’nın
geçirilmesine ya da sa lanmasına yetki verece i savunma gereçlerini, savunma
hizmetlerini ve savunma bilgilerini vermeyi sürdürecektir.
2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti sa layabilecek durumda bulundu u ve izin
verebilece i maddeleri, hizmetleri, kolaylıkları ve bilgileri ABD’ne sa layacaktır.
3. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ABD Kongresi’nce çıkarılan 11 Mart 1941
tarihli yasa ve onun maddeleri uyarınca kendisine geçirilen herhangi bir savunma
maddesi veya savunma bilgisinin mülkiyet ve tasarrufunu, ABD Ba kanı’nın izni
olmadan, ba kasına geçirmeyecek veya bunların Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin
memuru, görevlisi veya ajanı olmayan herhangi bir ki i tarafından kullanılmasına izin
vermeyecektir.
4. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin herhangi bir savunma maddesi ya da
savunma bilgisinin kendisine geçirilmesi sonucunda, bu savunma maddesi veya
bilgisinin üzerinde patent hakkı bulunan ABD yurtta larından her birisinin haklarının
bütünüyle korunması için herhangi bir ödemede ya da i lemde bulunulması gerekirse,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ABD Ba kanı’nın istemi üzerine, böyle bir ödeme
veya i lemi yerine getirecektir.
5. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ABD Ba kanı’nca belirlenece i üzere,
bugünkü ola anüstü durum sona erdi i zaman, bu antla ma uyarınca kendisine verilmi
olan savunma maddelerinden yok olmamı , yitirilmemi veya tüketilmemi bulunacak
ya da ABD Ba kanı’nca ABD’nin veya batı yarım küresinin savunmasına elveri li
oldu u ya da ABD’nin ba kaca bir i ine yarayaca ı saptanmı olanları ABD’ne geri
verecektir.
6. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nce ABD’ne sa lanacak olan yararların
kesinlikle saptanmasında, 11 Mart 1941 gününden sonra, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti’nce sa lanan ve ABD Ba kanı’nca ABD adına kabul ya da tanınmı olan
bütün mal, hizmet, bilgi, kolaylık veya di er çıkarlar ve konular tümüyle gözönünde
tutulacaktır.
7. kongrece çıkarılan 11 Mart 1941 tarihli yasa ve bunun de i tirilmi
hükümleri uyarınca sa lanan yardıma kar ılık, Türkiye Hükümeti’nce ABD’ne
sa lanacak yararların kesinlikle saptanmasındaki ilkeler ve ko ullar iki ülke arasındaki
ticarete yük getirmeyecek; aksine, her iki devlet yararına kar ılıklı ekonomik ili kileri
özendirecek ve uluslar arası ekonomik ili kilerin geli tirilmesine yarayacak nitelikte
olacaktır. Bu amaçla, söz konusu ilkeler ve ko ullar, tüm ulusların özgürlük ve
genli inin maddesel temellerini olu turan üretimin, çalı ma olanaklarının ve malların
dola ımı ve tüketiminin, gerekli uluslar arası ve iç önlemlerle, geni letilmesine ve
uluslar arası ticarette her türlü ayırımcı i lemlerin önlenmesine; gümrük tarifelerinin ve
di er ticaret engellerinin azaltılmasına ve hafifletilmesine; genellikle de 14 A ustos
1941 günlü Ortak Demeç’te ( Atlantik Demeci ) ABD Ba kanı ile ngiltere
Ba bakanı’nca ileri sürülen bütün ekonomik amaçların gerçekle mesine yararlı olmak
üzere, ABD ile Türkiye Cumhuriyeti arasında birlikte kararla tırılmı bir davranı ı
öngören ve özde biçimde dü ünen bütün di er ulusların da katılmasına açık bulunan
hükümleri içerecektir.
Yukarıda belirtilen amaçlara, kendi aralarında birlikte kararla tırdıkları
davranı lara varmak ve özde biçimde dü ünen di er hükümetlerin de ortak
davranı larını sa lamak üzere, ortadaki ekonomik ko ullara göre en uygun aracın
saptanması için, iki hükümet arasında, uygun görülecek yakın bir zamanda,
görü melere ba lanacaktır.
8. Antla ma maddelerinin uygulanması konusunda, her iki hükümetin kendi
anayasası yöntemine uymasının do al oldu u kabul edilmi tir.
9. Bu antla ma bugünden ba layarak yürürlü e girecek ve iki hükümet
tarafından birlikte saptanacak bir tarihe kadar yürürlükte kalacaktır. ”326
Türk Hükümeti, sava sonrasında ülkesinden ayrılmı Yunan vatanda ları için
Konya Vapuru’nu; hazırlanan erzak yardımı ile birlikte 28 ubat tarihinde Atina’ya
göndermi tir.327
Sovyetler Birli i caydırma politikasını gerçekle tirmek için ilk adım olarak Yalta
Konferansı’ndan hemen sonra Türkiye ile arasındaki 17 Aralık 1925 tarihli Dostluk ve
Tarafsızlık Antla ması’na 19 Mart 1945 tarihinde son vermi tir. 19 Mart 1945
tarihinde Sovyet Dı i leri Bakanı Molotov, Türk Hükümeti’ne bildirmek üzere bir
bildiriyi Türk Büyükelçisi Selim Sarper’e okumu tur:
Sovyet Hükümeti, Sovyetler Birli i ile Türkiye arasındaki dostluk ili kilerinin
devamında 17 Aralık 1925 tarihinde yapılan Türk – Sovyet Antla ması’nın önemini
takdir etmekle birlikte, özellikle kinci Dünya Sava ı’nda meydana gelen derin
de i iklikler nedeniyle bu antla manın artık yeni artlara uymadı ını, ciddi surette bir

326
Soysal, s. 651–652.
327
“Türk – Yunan Dostlu u”, Tanin, 29 ubat 1945.
iyile tirmeye muhtaç bulundu u lüzumunu mü ahede etmektedir. Bu sebeple
antla manın feshedilmesinin gerekti i bildirilir.
Yapılan görü melerde Sovyetlerin toprak ve üs istekleri devam etti. Bu durum di er
Müttefik Devletler’in de bilgisinden kaçmadı.
Türkiye, 4 Nisan tarihinde SSCB’ne 1925 Paktı yerine yenisinin yapılmasına
ili kin antla maya hazır oldu unu Sovyet Hükümeti’ne bildirmi ise de bu antla ma
tekrar yapılmamı tır.
25 Nisan–26 Haziran tarihlerinde Birle mi Milletler Konferansı, San
Francisco’da yapılmı ve BM yasası imzalanmı tır. Birle mi Milletler yasası, 24 Ekim
tarihinde yürürlü e girecektir.
28 Nisan tarihinde Benito Mussolini, Milan ehri’nde partizanlar tarafından
öldürülmü tü. ki gün sonrasında Adolf Hitler, Berlin’de intihar etmi tir.
Alman Ordusu; 1 Mayıs’ta talya’da, 4 Mayıs’ta Hollanda, Kuzey Almanya ve
Danimarka’da teslim olmu , 7 Mayıs tarihinde batılı Müttefiklerin Eisenhower
komutasındaki Reims karargâhında ve ertesi gün Berlin’deki Mare al Juvkov
karargâhında artsız teslim olma belgelerini imzalamı tır.
Yunanistan Ba bakanı Vulgaris, 13 Mayıs 1945 tarihinde ngiltere Ba bakanı
Winston Churchill’e gönderdi i bir telgrafla Oniki Ada’nın Yunanistan’a derhal
katılmasını istemi ti.328
1 Haziran 1945’de Yunanistan ile uzun zamandır kesintilere u ramı olan ticaretin
canlandırılmasını sa lamak maksadıyla Türkiye – Yunanistan Ticaret Antla ması
Ankara’da imzalanmı tır. Bu antla ma 20 Temmuz tarihinde 6 aylık bir süre için
yürürlü e girecek ve antla manın bitiminden bir ay önce hükümetler arasında yapılacak
bir sözle me ile süresi uzatılabilecekti.
7 Haziran 1945 tarihinde; Sovyet Dı i leri Bakanı Molotov, büyükelçisi aracılı ı
ile Türk Büyükelçisi Selim Sarper’e Türk Hükümeti’ne bildirmek üzere, Bo azların
ortak savunması için üs ve Türk – Sovyet sınırında de i iklik isteklerini tekrarlamı tır.
Aynı süreçte; Rusya’nın Bulgaristan için Türkiye ve Yunanistan’dan toprak
istekleri kar ısında Yunanistan, “ Bize ait talepleri reddederiz. Türkiye’yi alâkadar
eden taleplere de inanmak istemiyoruz. ”329 eklinde yanıt vermi ti.
15 Temmuz 1945 tarihinde Yunan Ba bakanı Vulgaris, Yunan sınırı boyunca
yapılan Yugoslav ve Rus tahkimatını Yunanistan’da endi e uyandırdı ını, ancak
Yunanistan’a yapılacak bir saldırıya kar ı harekete geçmek için ngiliz birliklerine emir

328
“Oniki Ada ve Yunanistan”, Vatan, 14 Mayıs 1945.
329
“Trakya Topraklarında Sovyet stekleri”, Cumhuriyet, 3 Temmuz 1945.
verildi ini açıklamı tı. Ba bakan Vulgaris, ayrıca Türk dostlu unun her zamankinden
daha güvenli oldu unu basın aracılı ı ile bildirmekteydi.330
Sava sonrası ortaya çıkan sorunlara çözüm bulmak için yapılan Potsdam
Konferansı’na; ABD Ba kanı Harry S. Truman, SSCB Lideri Mare al Joseph Stalin ve
ngiltere Ba bakanı Clement Attlee katılmı lardır. Konferansta görü ülecek konular;
1. Almanya’nın gelecekteki durumu,
2. Güneydo u Avrupa’nın gelece i,
3. Bo azlar ve Karadeniz meselesi,
4. talya,
5. ran i leriydi.331
Berlin’in yakınındaki Postdam kentinde 17 Temmuz–2 A ustos 1945 tarihleri
arasında toplanan bu konferansta Bo azlar konusu da ele alındı. SSCB, Türkiye’nin
zayıf olması nedeniyle serbest geçi için gereken garantiyi sa layamadı ını, bu sebeple
Bo azların, Sovyetler Birli i ile Türkiye’nin ortak kontrolü altına konulmasını istedi.
Özetle; Sovyetler, Bo azlar’dan önceden beri ısrarla tekrarladıkları üssü istiyordu. Türk
Hükümeti tarafından bu istek kabul edilmedi. Potsdam’da, Türkiye konusu 22 Temmuz
günü 6 ncı oturumda gündeme gelmi tir. Bu çerçevede Sovyetler Birli i’nin isteklerini
Stalin de il de Molotov açıklamı tı. Molotov, Sovyetlerin iki iste inden birinin sınır
sorunu oldu unu ifade ederek; 1921’deki arazilerinden bir kısmının Sovyet
Ermenistan’ından, di er bir kısmının ise Sovyet Gürcistan’ından koparıldı ını iddia
etmi ti. Molotov’a göre Türkiye ile bir ittifak yenilemesi yapılmadan önce bu konunun
çözümlenmesi istendi.
kinci sorun ise, SSCB tarafından Bo azlar üzerinde hak sahibi olmak üzere çıkarıldı.
Molotov daha önceden belirtti i görü leri tekrar sunmu , ayet Türk Hükümeti iki
konuyu da u anda görü meye hazır hâlde de ilse, öncelikle Bo azlar konusunun ele
alınmasının uygun olaca ını söylemi tir.332 Amerika ve ngiltere, Sovyetler için ancak
Bo azlar’dan tam geçi serbestine taraftardılar. Bu konu hakkında karar alınmayıp, her
devletin kendi görü ünü Türkiye’ye bildirmesine karar verildi.333 Böylece SSCB’nin
istedikleri hususlar bir konferans kararı hâline getirilmemi ti. Bu süreçte; Almanya’nın
çökü ü sonuçlarının düzenlenmesinin yanı sıra, Montreux Bo azlar Sözle mesi’nin
imzacısı olmayan ABD’nin bu konu hakkında söz sahibi olma konumunu kazanması
önemlidir.

330
“Balkanlar’da Yunan Hudutlarını ngiliz Kıt’aları Muhafaza Ediyor”, Cumhuriyet, 16 Temmuz 1945.
331
“Postdam’da Ne Görü ülecek?”, Cumhuriyet, 16 Temmuz 1945.
332
Gürün; s. 291–292.
333
Gönlübol, Esmer, v.d., s. 176.
Rusya’nın gelecekte nüfuzuna kolayca alabilmesini sa lamak maksadıyla Potsdam
Konferansı’nda olu turulmak istenen Slav blokuna kar ı bir Türk – Yunan bloku
olu turmak üzere Ankara ve Atina kar ılıklı harekete geçmi ti.334
Ancak ngiltere Ba bakanı Clement Attlee, Postdam sürecinde SSCB’nin Türkiye
ve Yunanistan hakkındaki taleplerinin de i tirilmesini istedi ini 3 A ustos 1945
tarihinde bildirmekte idi.335
Uzakdo u’daki geli meler sırası ile 6 A ustos tarihinde; Amerikalıların
Japonya’nın Hiro ima ehri’ne ilk atom bombasını atması, 8 A ustos’ta; SSCB’nin
Japonya’ya sava ilan etmesi ve Mançurya bölgesini istilâya ba laması, 9 A ustos
tarihinde; Amerikalıların Japonya’nın Nagazaki ehri’ne ikinci atom bombasını atması,
14 A ustos tarihinde; Rusya ile Komünist Çin’in ttifak Antla ması’nı imzalaması ve
aynı tarihte Japon mparatoru Hirohito’nun Tokyo’da, Müttefik Devletlere Japonya’nın
ko ulsuz teslim olmasını bildirmesi ile kinci Dünya Sava ı son bulmu tur.

334
“Rus Siyasetinin Hedefi, Türkiye’nin Yunanlılarla Birle mesinin Önüne Geçmektir ”, Cumhuriyet,
22 Temmuz 1945.
335
“Sovyet Talepleri ve ngiltere”, Vatan, 4 A ustos 1945.
SONUÇ

1356 yılında Çimpe Kalesi’nin Osmanlılara geçmesi ile ba layan Osmanlı –


Bizans ili kileri; tarihi süreç içerisinde, her iki imparatorlu un özünü te kil eden Türk –
Yunan halklarının dostlu una dönü mü tü. Osmanlı mparatorlu u’nun çökü ü ile
birlikte bu iki ülke, yıllar boyunca Trakya bölgesini bölen Meriç Nehri’nin iki kıyısını
birlikte payla mı tı.
II nci Balkan Sava ı sonucunda Londra’da yapılan “ Büyükelçiler Konferansı ”nda
alınan kararlar gere i336 Oniki Ada’yı eline geçiren talya, Akdeniz’in kontrolünü elde
bulundurmak maksadı ile Bo azları uzaktan itibaren denetim altında tutmak için
Yunanistan’ın do u Ege Adaları’nı da i gal etme arzusunda idi.
Emperyalist Avrupa Devletleri’nin cazip ödünleri ile Küçük Asya macerasına
sürüklenen Yunan milleti; bunun kar ılı ı olan kayıplarını, Lozan Barı Antla ması ile
en aza indirebilmi ti. Gerçekte etrafı Türkiye haricinde bir ate çemberine dönü en
Yunanistan, Lozan’ın faturasını da toplumsal karı ıklıklarla ödemi ti. ngiliz Ba bakanı
Lloyd George’un kı kırttı ı Yunanistan, kinci Dünya Sava ı yıllarına kadar ancak
kendi iç barı ını tesis ve devam ettirme mücadelesi içinde gelebilecekti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün sa lı ında kurulan sarsılmaz dostluk ve iyi kom uluk
ili kileri; 10 Haziran 1930 Ankara Sözle mesi ile iki ülke arasında ya anan siyasal,
ekonomik ve hukuksal sorunları çözünce, hızlı bir yakınla ma sürecini ba lattı. Bunun
do al bir sonucu olarak 27 Ekim–1 Kasım tarihleri arasında Yunan Ba bakanı
Venizelos beraberinde Dı i leri Bakanı Mihalakopulas ve e leri oldu u halde Ankara
ve stanbul’u ziyaret etmi tir. Yunan Ba bakanı Venizelos’un ülkesine dönü ünde
Atatürk’ü Nobel Barı Ödülü’ne aday göstermesi, iki ülke ili kilerinin doruk noktasına
ula tı ı andı.
Yunanistan’ın zayıf oldu u zamanları kendi çıkarlarının yerine getirilmesi için
ustalıkla kullanan ngiltere, 1929 ekonomik buhranından sonra azalan ticaret
kolonilerini talya’ya ket vurabilecek “ dost ” Yunanistan ile yapabilirdi. ngiltere; bu
kozunu da zamanı geldi inde kullanmaktan çekinmeyecekti. Sonuçta, Yunan ulusu
felakete sürüklenecek; i gal, açlık ve yoksullukla mücadele edecek ve rejim
çalkantılarına tekrar sahne olacaktı.

336
14 ubat 1914 tarihinde Büyük Devletler tarafından Osmanlı Devleti’ne bir nota ile bildirilmi tir.
Türkiye; sava yıllarında Avrupa’nın iç siyasi çeki melerine karı maktan kendisini
elde mevcut imkânlarla korumu , Batı Trakya’yı derinlikte savunma prensibi esaslarına
göre engel ve tahkimatla uygun hale getirmi ti.
28 Ekim 1940 tarihinde talyanların, Yunanistan’a saldırması ile Yunanistan
sava a girdi. Bu fiili durum Türk – ngiliz – Fransız ittifakının 3 ncü maddesinin
i letilmesini gerekli kılıyordu. De i en bu durum kar ısında ngiltere, Türkiye’nin en
kısa zamanda sava a katılmasını istedi. Gerçekte ngiltere, ortak dü mana kar ı azami
cephe açarak kendi ulusal güçlerinin bertaraf olmasının önüne geçmeyi plânlamı tı.
Zira Almanlara kar ı hava kuvvetlerini, talyanlara kar ı da deniz kuvvetlerini seferber
etmek zorunda kalmı tı. Avrupa’daki hava üstünlü ünün Almanlara geçmesi, aynı
zamanda deniz kuvvetlerinin de hareket sahasını tehdit edecek, Akdeniz’deki deniz
üstünlü ünün talyanlara kaptırılması ise Ortado u ve Kuzey Afrika’nın
kaybedilmesinde uygun zaman ve zemin hazırlayacaktı.
Yunanistan; ba langıçta u radı ı talyan saldırısını kahramanca kar ılamayı
bilmi , özellikle kom usu Türkiye’nin dü manca bir tutum içerisinde olmamasını her
zaman kendisine bir dayanak yapmı tı. Ancak; Alman i gali ile ba layan Bulgaristan,
Yugoslav ve talyan istilaları Yunanistan’ı bitme noktasına getirmi ; bu karanlık
günlerini, büyük bir kısmı Türkiye’den yapılan gıda, ilaç ve giyecek yardımlarıyla
a masını bilmi tir.
Harp tarihi incelemelerinden anla ılaca ı üzere ulusların genellikle savunma
yöntemleri öncelikle yöresel anlamda çetelerle vur – kaç takti i, uygun zaman ve zemin
sa landıktan sonra düzenli ordular ile sava mak eklinde olmu tur ( Türk stiklal
Sava ı’nda oldu u gibi ). Bu hususa bir istisna olarak; Yunanistan, talyan istilasına
kar ı önce düzenli ordu337 ile savunma, muharebe üstünlü ünü kazanmayı müteakip,
kuzeyden olası bir Bulgar tecavüzüne düzenli ordu ile tedbir alarak taarruz azmini
kaybeden talyanlara kar ı kuzeybatıda çetelerle338 yıpratma harekâtına giri mi tir.
29 Ocak 1941 tarihinde Yunan Ba bakanı General oannis Metaksas’ın ölümü, 23
Nisan’da Almanların Atina’yı alması ile Yunan Ordusu’nun teslim olması, Kral II nci
George’un aynı tarihte Girit Adası’na kaçması; Mihver yanlısı Yunan Generali
Georgeos Tsolakoglu’nu Almanlarla ate kes pazarlı ına oturtmu tur. 1941 yılı ile 1945
yılı sürecinde torpillenen Türk gemilerine ra men Yunanistan’a yapılan yardımlar, elde
mevcut imkânlar dâhilinde sürdürülmü tür.

337
“Yunan Ordusu Dayanıyor”, kdam, 31 Ekim1940.
338
“Çeteler Hâla Mukavemet Ediyor”, kdam, 13 Eylül 1941. “Yunan Çeteleri talyanlara Taarruz
Ediyor”, kdam, 09 Aralık 1941.
ngiltere Ba bakanı Winston Churchill’in, Almanya’ya kar ı Türkiye’yi sava a
sokma çabaları özellikle Müttefik Devletlerle birlikte yapılan konferans ve
görü melerde su yüzüne çıkartılmı , ancak ABD’nin çekimser tavrı ve SSCB’nin
Bo azlardan ortak savunma konsepti içerisinde üs iste i ve açık anlamı ile Girit
Adası’na kadar olan do u Ege Denizi’ni etki sahası içerisine alma niyeti kar ısında geri
adım atmasına neden olmu tu.
Türkiye, Yunanistan’a; sava sürecinde sayısız yiyecek ve ilaç yardımlarının yanı
sıra zmir Limanı’nın insani yardım maksatlı kullanımına izin vermesi, Müttefiklerin iç
pazardan temin ettikleri malları gönderme kolaylıklarını sa laması, bakıma muhtaç
Yunan çocuklarına kucak açması gibi daha birçok konuda gerçek dostlu un ilerisinde
bir anlayı gösteren yararlar sa lamı tı. Ba ka bir deyi le Türkiye; kontrollü dostluk,
dikkatli kom uluk politikasını ba arı ile sürdürmü tür. Bu durum itibarı ile
Yunanistan’ın bugünkü konuma gelmesinin bir dayana ı da kom usu olan Türkiye
oldu u asla unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA

K TAP VE MAKALELER

Ak in, Aptülahat: Atatürk’ün Dı Politika lkeleri, Ankara, y.y., 1991.

Ak in, Sina: Paris Barı Konferansı’nın Yunanlıları zmir’e Çıkarma Kararı,


Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, ATASE Yayınları,
1986.

Aktar, Yücel: Yunanistan’ın Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ne Yönelik


Geleneksel Politikasında Temel Yakla ımlar, Üçüncü Askeri Tarih
Semineri Bildirileri, Ankara, ATASE Yayınları, 1986.

Armao lu, Fahir: Siyasi Tarih Dersleri (1789–1919), Ankara, SBF Yayınları, 1961.

Armao lu, Fahir: Siyasî Tarih, Ankara, y.y., 1975.

Atatürk, Mustafa Kemal: Nutuk, c. III, 12 nci baskı, Belge: 1, stanbul, MEB Yayını,
1971.
Aydemir, evket Süreyya: kinci Adam, Remzi Kitabevi, stanbul, 1976.

Bayar, Celal: Harbiye Nezareti'nin 11.8.1919 Tarihli Tamimi, not: 1.

Bayat, Mert: Jeopolitik Jeostrateji, Harp Akademileri Yayını, stanbul, 1980.

Bayur, Yusuf Hikmet: Türk nkılâbı Tarihi, c. III, Ankara, y.y., 1955.

Bilge, A. Suat: Güç Kom uluk, Ankara, y.y., 1992.

Bilsel, Cemil: Lozan, c. II, stanbul, Sosyal Yayınları, 1998.

Bilsel, Cemil: Türk Bo azları, stanbul, y.y., 1948.


Cartier, Raymond: kinci Dünya Sava ı, c. I (1939–1942), Meydan Gazetecilik,
stanbul, 1975.
Churchill, Winston: The Grand Alliance, c. IV, London, Cassel and Co., 1950.

Clogg, Richard: Modern Yunanistan Tarihi, stanbul, leti im Yayınları, 1997.

Deringil, Selim: Denge Oyunu, kinci Dünya Sava ı’nda Türkiye'nin Dı Politikası,
stanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003.
Dümen, Erdo an: Tarih içinde Bo azlar Sorunu, Harp Akademileri Yayını, stanbul,
1990.
Erkin, F.Cemal: Türk Sovyet li kileri ve Bo azlar Meselesi, stanbul, y.y., 1968.

Esmer, A. ükrü: Siyasi Tarih, stanbul, 1944.

La Gorce: Ça lar Boyu Yunanlılar, stanbul, Belge Yayınları, 1986.

Levh, Jean: Daima Hilekâr, çev. Ali Re at, c. I, Kanaat Kütüphanesi, stanbul, 1339.

Gencer, Ali hsan, Sabahattin Özel: Türk nkılâp Tarihi, Der Yayınları, stanbul,
2004.

Gürel, ükrü Sina: Tarihsel Boyut çersinde Türk–Yunan li kileri, Ankara, Ümit
Yayıncılık, 1993.

Gürün, Kâmuran: Dı li kiler ve Türk Politikası, Ankara, y.y., 1983.

Gürün, Kâmuran: Türk Sovyet li kileri, Ankara, y.y., 1991.

Gönlübol, Mehmet, Cem Sar: Olaylarla Türk Dı Politikası, c. I, A.Ü.S.B.F. Yayını,


Ankara, 1977.

Hatipo lu, Murat: Yunanistan’daki Geli melerin I ı ında Türk-Yunan li kilerinin


101 Yılı (1821–1922), Ankara, TKAE Yayınları, 1988.
nan, Yüksel: Türk Bo azlarının Siyasal ve Hukuksal Rejimi, Ankara, y.y.,1986.
smail, Sabahattin: 190 Soruda Kıbrıs Sorunu, stanbul, Kasta Yayınevi, 1998.

Karal, Enver Ziya: Osmanlı Tarihi, c. V, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999.

Kocaba , Süleyman: Tarihte ve Günümüzde Türk–Yunan Mücadelesi, stanbul,


Bayrak Yayınları, 1982.

Kitsikis, Dimitri: Yunan Propagandası, çev. Hakkı Devrim, stanbul, Kaynak


Kitapları Yayınları, 1974.

Kural, Akdes Nimet: Karadeniz’in Kuzeyinde Türk Kavimleri ve Devletleri Tarihi,


Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1972.

Kural, Akdes Nimet: Rusya Tarihi, Ankara, y.y., 1987.

Kural, Yulu Tekin: Yunanistan’ın Küçük Asya Macerası, Üçüncü Askeri Tarih
Semineri Bildirileri, Ankara, ATASE Yayınları, 1986.

Kutay, Cemal: Etnik-i Eterya’dan Günümüze Ege’nin Türk Kalma Sava ı,


stanbul, Bo aziçi Yayınları, 1980.

Meray, L. Seha: Lozan Barı Konferansı Tutanaklar Belgeler, tk. II, c. III, Ankara,
1973.

Nur, Dr. Rıza, C. Grew, Joseph: Lozan Barı Konferansı’nın Perde Arkası, stanbul,
Örgün Yayınevi, 2003.

Oran, Baskın: Türk Dı Politikası, c. I, stanbul, leti im Yayınları, 2004.

Ortaylı, lber: Tanzimat Döneminde Yunanistan ve Osmanlı mparatorlu u,


Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, ATASE Yayınları,
1986.

Örge, Selim, Ergin Ersoy: Geçmi ten Günümüze Yakın Çevremizdeki Sorunlar ve
Türkiye, stanbul, 1995.
Özdalga, Numan: Türk Bo azlarının Tarih çindeki Önemi, stanbul, y.y., 1965.

Özkaya, Yücel: 1821 Yunan syanları ve Avrupalıların syan Kar ısındaki


Tutumları, Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri, ATASE
Yayınları, Ankara, 1986.

Öztuna, Yılmaz: Türkiye Tarihi, stanbul, Hayat Kitapları, 1964.

Palmer, Alan: Osmanlı mparatorlu u ( Son Üç Yüzyıl ) Bir Çökü ün Yeni Tarihi,
Çev. Belkıs Di budak, 5 nci Baskı, stanbul, Sabah Kitapları, 1995.

Salı ık, Selahattin: Türk – Yunan li kileri Tarihi ve Etniki Eterya, b.y., 1968.

Sonyel, Salâhi R.:Türk – Yunan Anla mazlı ı, Ankara, Kıbrıs Kültür Derne i
Yayınları, 1985.

Soysal, smail: Türkiye’nin Siyasal Antla maları, c. I (1920–1945), TTK Basımevi,


Ankara, 2000.

im ir, Bilal N.: Lozan ve Ça da Türkiye’nin Do u u, Ankara, nönü Vakfı, 1994.

im ir, Bilal N.: Ege Sorunu, Belgeler (1912–1913), c. I, TTK Basımevi, Ankara,
1989.

Tansel, Selahattin: Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c. I, stanbul, Ba bakanlık


Matbaası, 1991.

Toluner, Sevin: Milletlerarası Hukuk Dersleri, stanbul, y.y., 1989.

Türkgeldi, Ali Fuat: Mesail-i Mühime-i Siyasiye, c. II, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1995.

Türsan, Nurettin: Yunan Sorunu, Ankara, y.y., 1987.


Uçarol, Rıfat: Siyasi Tarih, stanbul, Harp Akademileri Basımevi, 1987.

Uzunçar ılı, smail Hakkı: Osmanlı Tarihi, c. I, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1998.

Ye en, Erdo an: XIX ncu Yüzyılın Son Çeyre inde Girit Olayları ve Osmanlı–
Yunan ve Büyük Devletlerin li kileri, Üçüncü Askeri Tarih
Semineri Bildirileri, Ankara, ATASE Yayınları, 1986.

GAZETELER

Ak am
Cumhuriyet
kdam
Tanin
Tasvir-i Efkâr
Vakit
Vatan

DERG LER

Altıncı Askeri Tarih Semineri Bildirileri-II: kinci Dünya Harbi ve Türkiye, Ankara,
Gnkur. ATASE Ba kanlı ı Yayınları,
1999.

Ba bakanlık Basın ve Matbuat Genel Müdürlü ü: Ayın Tarihi, sayı 153, A ustos
1946.

Ba bakanlık Basın ve Matbuat Genel Müdürlü ü: Ayın Tarihi, ubat 1941, no. 87.

Barkan, Ömer L.: Osmanlı mparatorlu u’nda Bir skân ve Kolonizasyon Metodu
Olarak Sürgünler, .Ü. ktisat Fakültesi Mecmuası, c. XV, no. 1–
4, stanbul, Ekim 1953-Temmuz 1954.
Dı i leri Bakanlı ı Ara tırma ve Siyaset Plânlama Genel Müdürlü ü, Türkiye’nin Dı
Politikasında 50 Yıl, II nci Dünya Sava ı Yılları, Ankara, t.y.

Davison, Roderic H.: Küçük Kaynarca Antla masının Yeniden Tenkidi, (Tercüme:
Erol Akö retmen) stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi,
Tarih Enstitüsü Dergisi, sayı: 10–11 (1979–1980).

Gökdeniz, Sermet: Türk Bo azları Rejimi, Deniz Kuvvetleri Dergisi, Ankara, 1972.

Ta kıran, Cemalettin: Türkiye ve On iki Ada, Silâhlı Kuvvetler Dergisi, sayı 345,
Ankara, Temmuz 1995.

Turan, erafettin: Rodos ve On ki Ada'nın Türk Hâkimiyetinden Çıkı ı, Belleten,


TTK Basımevi, Ankara, Ocak 1965.

RESM YAYINLAR

Düstur, 3 ncü tertip, VIII nci cilt.


Düstur, 3 ncü tertip, XI nci cilt.
Düstur, 3 ncü tertip, XII nci cilt.
Düstur, 3 ncü tertip, XX nci cilt.
Düstur, 3 ncü tertip, XXI nci cilt.
Düstur, 3 ncü tertip, XXII nci cilt.

D ER KAYNAKLAR

Ana Britanica; c. XVI, Hürriyet Yayını, 1994.

World War II, London, Dorling Kindsley Limited, 2001.


Ek-1: Tercan ve Erzincan depremlerindeki Yunan Milleti’nin yardımını konu alan 16 ubat 1940
tarihli Ak am gazetesi.
Ek-2: Sava ın kuzeye yayılmasını konu alan 9 Nisan 1940 tarihli Ak am gazetesi.
Ek-3: Almanya’nın batıya taarruzunu konu alan 10 Mayıs 1940 tarihli Ak am gazetesi.
Ek-4: Alman sınırı boyunca Fransızlar tarafından in a edilen Maginot Hattı’nın bir kesitini gösteren 18
Mayıs 1939 tarihli Ak am gazetesi.
Ek-5: Yunanistan askeri tedbirlerini konu alan 17 A ustos 1940 tarihli Ak am gazetesi.
Ek-6: Yunan
Ba bakanı
Metaksas ile
Ba komutan
Papagos’un
harita üzerinden
muharebenin
durumunu
incelemesini
konu alan 11
Kasım 1940
tarihli kdam
gazetesi.
Ek-7: Yunan askerlerinin cepheye sevk edili ini konu alan 16 Kasım 1940 tarihli Ak am gazetesi.
Ek-8:
stanbul’dan
Atina’ya giden
Yunan tebaası
Rumları konu
alan 17 Kasım
1940 tarihli
Ak am
gazetesi.
Ek-9: Yunanistan’a getirilen talyan esirleri ve esirlere yemek da ıtımını konu alan 20 Kasım 1940 tarihli
Ak am gazetesi.
Ek-10: Yunanlıların taarruz istikametini gösteren 22 Kasım 1940 tarihli Ak am gazetesi.
Ek-11: Görice’nin alınması üzerine Atina’daki halkın co kun tezahüratı ve Yunan Ordusu’na
gönüllü yazılan Oniki Adalıları konu alan 28 Kasım 1940 tarihli Ak am gazetesi.
Ek-12: Metaksas hattının in aasını konu alan 6 Nisan 1940 tarihli Ak am gazetesi.
Ek-13: Kızılay’ın Yunan Halkı’na yardımını konu alan 5 Eylül 1941 tarihli Vatan gazetesi.
Ek-14: Yunanistan’daki açlı ı konu alan 14 Ekim 1941 tarihli kdam gazetesi.
Ek-15: Kurtulu Vapuru’nun Yunanistan’a giderken Marmara Adası’nda karaya oturmasını konu alan 14 Ocak
1942 tarihli kdam gazetesi.

You might also like