Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 6

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMÜ


KENTSEL ESTETİK DERSİ
KENTSEL ESTETİK VE GERÇEĞİN AŞILMASI ÖDEVİ
RAPORU

DERS YÖNETİCİSİ
Prof.Dr. AYŞE TEKEL 

HAZIRLAYAN
151070065 SELİN UZUNTAŞ
KENTSEL ESTETİK VE GERÇEĞİN AŞILMASI
Şehirler, mekânı temsil ederken aynı zamanda günlük yaşamın mekânsal yansımalarını da
oluşturmaktadır. Kentlerin estetiği de hem kente hem de kentsel yaşama etki etmektedir.
Henri Lefebre’nin kuramına göre de şehir planları mekânın temsili olarak var olurken, aynı
zamanda kentsel mekânın kendisi de günlük yaşamın mekânsal uygulamalarından
oluşmaktadır. (
Sokak fotoğrafçılığı da kentsel yaşamı temsil eden bir alandır ve böylece gerçeğin aşılması
kavramı da sokak fotoğrafçılığında görülebilmektedir. Kentsel alan içinde yaşam olduğu için
günlük yaşamın fotoğraflanması yapılmaktadır. Estetiği pozitif etkileyen karmaşıklık yani
çeşitlilik, kentsel yaşamın sabit olmaması fotoğrafik alanı oluşturmaktadır. Bu fotoğrafik
alanlar da sahnelenmemiş fotoğraf alanlarıdır. Güncel yaşamın kalabalık ve çözülmemiş
olması, gerçeğin aşılmasında mekânın değişmesi sokak fotoğrafçılığında üretkenliği ve
yaratıcılığı geliştirmektedir.
Küreselleşmeyle birlikte ulus-devlet anlayışındaki görüşler yönetişim anlayışına doğru
gitmektedir. Şehirlerdeki problemler fiziksel olarak sınırlar değil, yönetişimin nasıl yapılması
gerektiğidir. Bununla birlikte günlük hayatta birçok karşılaşma gerçekleşmektedir. Kentsel
hayattaki bu hareketlilik de kentsel fotoğrafik alanda oluşan gerçeğin aşılmasına
benzemektedir. Kentsel yaşamdaki bu gerçeğin aşılması da üç başlıkta değişmektedir. Bunlar;
yankılar, karşılaşmalar ve değişimdir.
Yankılar ve İçinde Bir Yeri Olan Alan
Leon Battista Alberti’nin On Kitapta Yapı Sanatı ’nda bahsettiği görüşü şehrin, medeni
yaşamın alanı ve umudu olduğudur. Bu kitapta kentin yaşamını iyileştirmeye yönelik kentsel
estetikten bahsedilmektedir. Görüşte de olduğu gibi şehirler inşa edilirken toplum
unutulmamalıdır. Alberti bunun bilimsel, pratik ve ahlaki kurallar çerçevesinde olması
gerektiğini anlatmaktadır. Bilimsel olarak, bu konu aslında kamusal alanların
planlanmasından altyapıya kadar tüm şehir planlama aşamalarını içermektedir. Pratik
kavramı olarak, fiziksel ve sosyal olasılıkların belirlenmesi ve bu durumlara göre hareket
edilmesidir. Alberti ahlaki kavramını da uyumla tanımlamaktadır. Hem fiziksel formun hem
de yaşam biçiminin uyumunu içererek yaşam içinde bir denge ve uyum sağlamasını önemli
görmektedir. İnsancıl bir yaklaşımla yaklaşılması gerektiğini söyleyen Alberti vatandaşların
yaşam standartlarının artırılmasıyla şehirlerin gelişmesi arasında pozitif bir ilişki olduğunu
belirtmektedir.

1
Şehirlerin inşa edilmesi günümüzde ekonomi, sosyoloji, tarihi gibi farklı alanlara bakılarak
yapılması daha kolaylaşmaktadır. Vatandaşların yaşamlarının artırılmasında da kentsel
mekânın etkin planlanması önemlidir. Başarılı insan ölçütünün uyum yankıları kentsel
hayatta mevcut bulunmaktadır.
Kentsel estetiğin özü ait olmak, içinde bir yeri olan alanı doğrudan deneyimlemektir. Bu
durum kendini evde gibi de hissettirir çünkü evde hoş karşılanacağını ve rahat alanda
olacağını bilmekle ilgilidir. Kentsel yaşamın değişen durumları
Mekânın yaratılmasına yönelik bir teknik, kişinin bildiği ve aynı zamanda olmasını istediği bir
dünyayı yansıtan ve tekrarlayan alanlar oluşturmak
Karşılaşma ve Kent Hakkı
Alberti’nin çalışmaları Henri Lefebre’nin Uzay Üretimi ’nin teorik ve ahlaki görüşleriyle
örtüşmektedir. Lefebre’nin amacı alanı bir süreç olarak gören aktif bir uzay teorisi için
kavramsal araçlar geliştirmektir ve böylece mekanı geliştirme modları aracılığıyla ritimleri ve
kalıpları belirlemeye odaklanmaktadır. Sosyal ve fiziksel mekânın nasıl birleştiği üzerinde
durmaktadır. Lefebre’nin mekânsal teorisi mekânsal uygulamalar için yeni bir bakış açısı
getirmektedir. Mekânın temsili binalar ile tanımlansa da günlük yaşamın mekânsal
uygulamalarının ön planda olmasının önemli olduğunu söylemektedir.
Kent hakkı, günlük yaşamı oluşturan olaylar ve fiziki alanlarda oluşmaktadır. Kent hakkı, insan
deneyimlerinin gerçekleştiği aktif alanlarda olabileceği, bu anlarda insanların olabileceği
vurgulanmaktadır. Lefebre de bu alanlara kentsel karşılaşma alanları demektedir ve mekânın
soyut temsilcilerinin bu karşılaşma alanında iletişim kurmalarının umut verici olduğunu
düşünmektedir. Lefebre’nin tanımındaki karşılaşma alanı etkinliklerin yapıldığı yerler veya
buluşma yerleri değildir. Buradaki kavram günlük yaşamdaki ortamlardır. Karşılaşma
mekânında konularda çeşitlenmekte aynı zamanda yaşam alanın daha iyi oluşmasını da
sağlamaktadır. Lefebre ’ye göre şehirlerin doğru işlemesi de farklı insanların karşılaşma
alanlarını kullanmasıdır. Karşılaşmanın tekrarlanabilmesi de kentsel yaşamın işlevsel
yoğunluğunun, çeşitliliğinin ve koşullarının etkin olması gerekmektedir. Lefebre’nin
bahsettiği şehir hakkı, fiziki olarak şehre bağlı olmaktan çok hayata dair bir yaşam tarzı
olmalıdır.
Sokakta fotoğraf çekmek de fotoğrafçının ve kentsel alanın o anlık bir anısıdır. Sokak
fotoğrafçılığında da kentsel karşılaşma bu şekilde olmaktadır. Fotoğrafçılığın bir yaşam tarzı
olması ve bu işi yapan kişilerin bunu sevmesiyle kentsel karşılaşma arasında benzerlikler

2
vardır. İnsanların yaşadıkları şehri sevmeleri, kentsel yaşam tarzında var olma istekleri
kentsel karşılaşmayı da olumlu etkilemektedir.
Değişim ve Diyalojik Durum
Şehirde yaşayanlar karşılaşmayı gerçekleştirme olasılığını düşürürse bu ortak alanların
yapılma şansı da azalmaktadır. İnsanlar kendilerini bu açıdan geliştirmezse de karşılaşmada
azalmaktadır. Lefebre, kendimizi ve başkalarını nasıl gördüğümüz arasındaki ilişkiyi
vurgulamamış, kent estetiği üzerine durmuştur.
Diyalojik
İnsanların karşılaşması çok insanı içinde barındırdığı için çeşitlilik de yaratmaktadır. Kentsel
estetikte de bu durum için de ortak bir düzeye ihtiyaç duyulmaktadır. Estetikte çeşitlilik ve
farklılık da böylece sağlanabilir.
Küresel çağdaki şehirlerde uzak karşılaşmalar daha çok görülmektedir. Yani nüfus arttıkça ve
teknolojinin de gelişmesiyle karşılaşma sıklığı da azalmaktadır. İnsanlar fiziksel olarak
birbirlerine yakın yaşasalar bile kişisel ilişkilerini uzaktan karşılayabilmektedirler. Kent
estetiğinde aslında toplumun homojen olmadığı üzerinden tasarım yapılmalıdır.
Fotoğrafçı, kamera ve kentsel alan açısından sürecin sadece bir bölümünü düşünmektedir.
Başarılı bir fotoğrafçılıkta izleyiciler de dahil edilmelidir. Kent fotoğrafçılığında ilgi günümüzde
kentin kontrolden çıkmış alanları üzerinde artmaktadır. Kent alanında yapay ışıkla veya insan
eliyle ortamın değiştirilmesiyle çekilen fotoğraflar alanı kontrol ederek yapılmaktadır. Aslında
bu durum kentsel alan için çok gerçekçi olmamaktadır. Bu durumlarda fotoğrafın nasıl
yorumlandığı da değişmektedir. Aşamalı fotoğrafçılık yeni bir tür olarak ortaya çıkmakta ve
bu karmaşıklıklar için olumlu sonuçlar vermektedir. Klasik sokak fotoğrafçılığında sanatçı ve
izleyicilerin ufukları fotoğraf üzerinde daha dardır. Aşamalı fotoğrafçılıkta farklı bakış
açılarının olabileceği görülmektedir.
Rus edebiyat teorisyen, Bakhtin’in dil ile ilgili teorileri bulunmaktadır. Dil, dinleyici gerektiren
bir etkinliktir ve dinleyicilerde birbirlerinde farklıdır. Dinleyicilerin anlam sistemleri de
farklıdır. Bakhtin, fotoğrafçılığı izleyici ve dinleyicileri aktif olarak görmektedir. Karşılaşmalar
kümelerin üst üste gelmesine benzetilebilmektedir. Bakhtin de temas bölgelerinin
örtüşmesiyle bunun mümkün olduğunu söylemektedir. Küreselleşmeyle beraber şehirlerin
heterojen olması bu örtüşmeyi artırmaktadır. Bu heterojenliği sağlayan iki faktör; nüfusun
ulusal sınırlar üzerinden işe alınması ve gönüllü hareketliliğin ulusal sınırlar üzerinde
yapılabilmesidir.

3
Fakat bu durum bazı ülkelerde böyle olmayabilir. Bakhtin’e göre şehirlerdeki bu değişim
gelişmedikçe yönetişimde çok fazla olmamaktadır.
Diyalog kurulabilmesi, başarılı bir işlemin gerçekleştirilmesi için ortak bir alanın var olması
gerekmektedir. Böyle bakıldığında başarılı karşılaşma aktivitesi katılım ile doğru orantılı
olmaktadır. Her karşılaşma olayında kimlikler değişmekte ve farklı katılım kombinasyonları
oluşmaktadır. Her birinde şehir hakkını kazanma isteği de vardır.

4
Sonuç
Şehirlerin işleyişi mekâna, insanlara bağlıdır. Kentte karşılaşmalarda insanların, mekânın
çeşitliliğine göre değişmektedir. Kent fotoğrafçılığı da anlık olarak kentte farklı mekanlarda
farklı karşılaşma olasılıklarını yakalamaktadır. O anda çekilen görüntü de gerçeğin aşılmasına
neden olmaktadır.

You might also like