Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 9

6.11.

2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

Çalışma Hayatında Kadına Yönelik


Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

Yazar : Editör

21 Haziran 2021

 Görüntüleme : 1043

Özet

Bireyler, yaşamlarının neredeyse her noktasında olduğu gibi çalışma hayatlarında da ırk,  din, dil,
etnik köken, engellilik, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim gibi doğuştan veya sonradan sahip olunan
özellikler sebebiyle ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Kadınların iş  hayatına yoğun bir biçimde dahil

olmaya başlamaları ile beraber toplumsal cinsiyet  ayrımcılığının görünümü de artmıştır. Bu

çalışmanın amacı, toplumsal cinsiyete dayalı  ayrımcılığın işe alımlarda ve çalışma hayatındaki
görünümünü incelemektir. Araştırma  boyunca ayrımcılık, ayrımcılığın tarihçesi ve toplumsal

cinsiyete dayalı ayrımcılık konularına  değinildikten sonra işe alım süreçlerinde ve çalışma hayatında

kadına yönelik toplumsal  cinsiyet ayrımcılığından bahsedilecektir. İşe alım süreçlerinde ve çalışma
yaşamında toplumsal  cinsiyete yönelik ayrımcılık konulu birçok çalışma kaleme alınmıştır.
Çoğunlukla ayrı ayrı  incelenen ve belirli alanlar üzerinden vaka ve anket uygulamalarıyla desteklenen

bu çalışma  konularını daha kapsayıcı olması amacıyla birlikte ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Çalışma Hayatı, İşe Alım Süreci, Toplumsal Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık, Kadın,

Ayrımcılık

Gender-Based Discrimination Against Women In The Working 


Life

Abstract

Individuals are exposed to discrimination in their working lives, as in almost every point  of their lives,

due to congenital or acquired characteristics such as race, religion, language,  ethnic origin, disability,

gender or sexual orientation. The appearance of gender discrimination  has increased as women are
increasingly involved in business life. The aim of this study is to  examine the appearance of gender-

based discrimination against women in recruitment and  working life. Throughout the research, after

addressing discrimination and gender-based  discrimination issues, gender discrimination against


women in recruitment processes and

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 1/9
6.11.2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

working life will be mentioned. Many studies on gender-based discrimination in recruitment 

processes and working life have been written. These study topics, which are mostly examined 
separately and supported by case and questionnaire applications, will be discussed together in  order

to be more inclusive.

Keywords: Gender Discrimination, Working Life, Recruitment Porcess, Woman,  Discrimination

GİRİŞ

Tarih boyunca kadınların rolleri özel alan içinde tanımlanmış ve kadınlar çalışma  hayatının dışında

tutulmuşlardır. Bu süreç boyunca da çalışma hayatı ve işyerleri erkeklerin  varlıklarını gösterdikleri

alanlar olarak görülmüştür (Yılmaz ve Çetinel, 2019, s.983). Bu  doğrultuda da günümüzde kadın iş
yaşamında konumlandırılırken ikincilleştirilmekte ve  toplumsal cinsiyete dayalı olarak adaletsiz ve

eşit olmayan davranış ve uygulamalarla  karşılaşmaktadır. Toplumsal cinsiyet kalıplarına dayalı olarak

kadın ve erkekler üzerine  konumlandırılmış roller işe alım süreçlerinde ve çalışma hayatında işveren
tarafından bir  belirleyici olmaktadır. Bunun en belirgin örneklerinden biri bazı ilanlarda özellikle

kadın ve  erkek çalışan istendiğinin belirtilmesi, işlerin kadın işi ve erkek işi olarak birbirinden 

ayrılmasıdır. İşe alım süreçlerinden önce bile kadınlar ve erkekler meslek seçimlerine bağlı  olarak

bölüm tercihlerinde üzerlerinde bir baskı hissedebilmektedirler ve toplum tarafından  istemedikleri


halde yönlendirilebilmektedirler. İş hayatında ise işe alım, terfi, işten çıkarılma ya da  ücret

konularında da toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıkla karşılaşılmaktadır. 

Doğdukları andan itibaren insanlar kendilerini biyolojik cinsiyet tanımlaması altında belli  bir cinsiyet

grubuna dahil edilmiş olarak buluyorlar. Sonrasında da toplumsal cinsiyet  tanımlamasıyla sahip
olmaları gereken özellikler, aile içindeki konumları, görev ve  sorumlulukları ya da yapabilecekleri ve

yapamayacakları işler belirleniyor. Bunların  doğrultusunda toplumsal cinsiyete dayalı bir ayrımcılık

oluşuyor ve bu ayrımcılık çalışma  hayatında da kişileri olumsuz olarak etkiliyor. Erkeklerinde

toplumsal cinsiyete dayalı  ayrımcılığa maruz kaldığını göz ardı etmemekle birlikte çalışmamda, bu

ayrımcılıktan daha  yoğun ve olumsuz bir şekilde kadınlar etkilendiğinden dolayı özellikle bu cinsiyet

grubunun  üzerinde durulacaktır.

1. Ayrımcılık ve Ayrımcılığın Oluşumu

İnsanlar hayatları boyunca birçok sebepten ötürü ayrımcılığa maruz kalabilmektedirler.  Cinsiyet, ırk,

din, dil, boy, fizik ya da kilo gibi farklılıklar ayrımcılık faktörü olarak görülmekte  ve insan yaşamında

avantaj ve dezavantaj oluşturabilmektedir (Çelik ve Altuntaş, 2017, s. 91). Bu doğrultuda ayrımcılık,

bir kişinin sahip olduğu bir özellikten dolayı mağdur edilmesi olarak  tanımlanmaktadır (Oğan ve

Wolff, 2020, s.219). Bir diğer ifadeyle de ayrımcılık, bireyin  doğuştan ya da sonradan sahip olduğu

özellikler sebebiyle toplumda eşit olmayan davranış ve  uygulamalarla karşılaşmasıdır. Hukuksal
açıdan incelendiğinde hukuken eşit olan bireylere,  geçerli bir sebep bulunmamasına rağmen bir hak

veya yükümlülükle alakalı olarak isteyerek  veya istemeyerek eşit davranılmaması durumu olarak

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 2/9
6.11.2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

tanımlanan ayrımcılık kavramı,  sosyolojik açıdan incelendiğinde ise bireye, gruba ya da grubun

üyelerine yönelik  önyargılardan kaynaklanan olumsuz tutum ve davranışlar şeklinde

tanımlanmaktadır.  Ayrımcılığın oluşabilmesi için öncelikle hiyerarşik bir toplum örgütlenmesinin

varlığı söz  konusu olmalı ve bu hiyerarşik örgütlenmenin hem aşağısında hem de yukarısında

bulunan  insanlar açısından meşrulaştırılabilmesi için ayrımcı söylem ve ifadelerin varlığı 

gerekmektedir. Böylelikle dil aracılığı ile ayrımcılık yaygınlaşmakta ve doğal kabul  edilmektedir. Buna

ek olarak ayrımcılık sorunu, ayrımcılığa uğrayan gruplara yönelik ortaya  çıkan önyargılar, kalıp
yargılar, çeşitli medya ve iletişim kanallarında olay ve haberlerin işleniş  şekilleri vasıtasıyla da

pekiştirilmektedir. Söz konusu kalıp yargılar bireyleri bireysel  niteliklerinden uzaklaştırmakta ve

grubun tüm üyelerini aynılaştırarak damgalamaktadır.  Böylelikle de bu kalıp yargılara maruz kalan

gruplar toplumda kendileri için belirlenmiş olan  sınırların dışına çıkmak istediklerinde ayrımcılığa

maruz kalmaktadır (Erikli, 2020, s. 42).

2. Bir Ayrımcılık Türü Olarak Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığı

Kadın ve erkek için sosyal olarak oluşturulmuş ve öğrenilmiş davranış ve rolleri ifade  etmekte olan
toplumsal cinsiyet kavramı, biyolojik farklılıklardan ziyade kadınlar ve erkekler  için hangi

davranışların uygun olduğuna, her iki cinsiyet grubunun hangi haklara, kaynaklara  veya güce ne

derecede sahip olduğuna ya da olması gerektiğine ilişkin toplumsal beklentileri  içermektedir (Utma,

2019, s. 46). Başka bir deyişle toplumsal cinsiyet, biyolojinin kodladığı  maddi bedenlere manevi

anlamlar yüklenmesiyle onların kültürel olarak tanımlanması ve  ayrılmasıdır. Kadın ve erkeği,

kadınlık erkeklik olarak adlandırılan statü ve roller ile  bağdaştırmaktır (Bingöl, 2014, s. 108). Kadına

ve erkeğe yüklenen toplumsal cinsiyet rolleri ve sorumlulukları bu iki cinsiyet grubu arasında
ayrımcılığa ve eşitsizliğe neden olmaktadır (Türeli  ve Dolmacı, 2013,  s. 85).

Sanayi süreci ile birlikte ortaya çıkan işbölümü ile yakından alakalı olan toplumsal  cinsiyet kavramına
göre kadın ve erkeğin toplumsal rollerinin katı bir şekilde birbirinden  ayrıldığı toplumlarda kadının

rolü evlenmek, çocuk doğurmak ve ev işlerini yapmak şeklinde  görülmektedir. Kadının ev içindeki

çocukların, engelli ve yaşlı bireylerin “ücretsiz” bakım  hizmetlerini ve günlük bakım işlerini yerine

getirme yükümlülüğü altında olduğu  düşünülmektedir. Erkeğin ise evin geçimini sağlamasıyla aile içi

işbölümü gerçekleşmiş  olmaktadır (Erikli, 2020, s.41). Ataerkil toplumlarda kadına toplumsal yapı

tarafından yüklenen  en önemli görevin analık ve eşlik olması sebebiyle kadın eğitim ve çalışma
imkanlarından daha  az yararlanmakta, meslek tercih olanakları sınırlanmakta, çalışma yaşamında

erkekler ile eşit  hak ve koşullara sahip olamamaktadırlar (Utma, 2019, s.47).

Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının tanımlanmasında cinsiyet farklılığının toplumsal yapı  ile kurduğu

ilişki önemli bir husustur ve bu kavram toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile yakından  alakalıdır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramı ile ifade edilebileceği üzere kadınların fırsat  ve kaynaklara

erişimi hususunda bir eşitsizlik söz konusudur ve bu eşitsizliklerin bireylerin  zihinlerinde “doğru bir

gerçeklik” olarak algılanması toplumsal cinsiyet ayrımcılığına sebep  olmaktadır (Erikli, 2020, s.41).

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 3/9
6.11.2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

3. İşe alımlarda ve Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete


Dayalı Ayrımcılık

Çalışma yaşamında kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, bireyin kişisel  yetenek veya

iş performansından ziyade kadın ya da erkek olmasıyla alakalı olarak yapılan  değerlendirme ve


uygulamalarla ilişkilidir (Türeli ve Dolmacı, 2013, s. 86). Toplumsal cinsiyet  ayrımcılığı çalışma

hayatında işgücüne katılımda eşitsizlik, ücret eşitsizliği, meslekte yükselme  ve terfi imkanları

açısından eşitsizlik gibi şekillerde ortaya çıkmaktadır ve bu eşitsizlikler  çoğunlukla kadınların çalışma

hayatında etkisini göstermektedir (Erikli, 2020, s.41). Kent  yaşamında kayıt dışı çalıştırılma, ücret

eşitsizliği, cinsel taciz, mobbing, fırsat eşitsizliği, kırsal  çalışma hayatında ise ataerkil aile yapısında

cinsiyet ayrımcılığı, bağ, bahçe ve tarla işlerinde ağır çalışma koşullarına maruz bırakılma, eğitim

seviyesinde geride kalma toplumsal cinsiyete  dayalı olarak kadına yapılan ayrımcılıklara örnektir

(Türeli ve Dolmacı, 2013, s.86).

İş yerinde cinsiyet ayrımcılığının en önemli işaretlerinden biri, yapılacak işin kadın işi ve  erkek işi

olarak bir ayrıma tabi tutulması ve iş başvuru formlarının adayların bu özellikleri göz  önünde

bulundurularak değerlendirilmesidir. Kadınların işgücü piyasasında olumsuz şartlarını  ve ikincil

konumlarını yansıtan ayrımcı uygulamalar bulunmaktadır. Kadınlar çalışma  hayatında işe alınma,

ücretlendirilme, yükseltilme ve işten çıkarılma gibi konularda ayrımcı  uygulamalarla

karşılaşmalarının yanında kolay vazgeçilen, sosyal güvenceden yoksun ve  sendikal örgütlenmesi zayıf

işgücü olarak görülmektedirler (Alparslan, Bozkurt, Özgöz, 2015,  s. 67). İşe alım süreçlerinde

öncelikli olarak kadının aile ilişkisi göz önünde bulundurulmakta,  evli ve çocuklu olmasının yapacağı

işi etkileyeceği düşünüldüğünden bu süreçte dikkat edilen  önemli bir faktör olmaktadır. Bunun

sonucunda günümüzde kadının bekar ve genç olması işe  alım sürecini kolaylaştırmakta iken evli

kadınlar için aynı durum söz konusu değildir  (Alparslan, Bozkurt, Özgöz, 2015, s.70). 

Geçmişten günümüze işgücü piyasasına dahil olan kadın sayısında büyük oranda artış  yaşanmasına

rağmen kadının çalışma hayatına katıldıktan sonra kariyer ilerlemesinde aynı  oranda yükseliş

gerçekleşememiştir. Dünyada kadın nüfusu toplumun neredeyse yarısını  oluşturmakla birlikte,

çalışma hayatında kadınların yönetsel pozisyonlarda erkekler ile aynı  seviyede yer alamadığı
görülmektedir. Toplumsal yaşamda iş tanımlarının ve iş koşullarının  genel olarak erkek ağırlıklı

belirlenmiş olması ve kadının çalışma hayatında ikincil konuma  itilmesi üst yönetim kademelerinde

yer alamamasına neden olmuştur. Özellikle kadından  beklenen geleneksel rol nedeniyle kadının

psikolojik olarak ailesi ve kariyeri arasında kalması  kariyeri açısından ilerlemesini güçleştirmektedir.

Kadının toplumdaki konumunun öncelikli  olarak eş ve anne olarak belirlenmesi ile kadınlar

cinsiyetlerinden dolayı, bazı durumlarda kendi  seçimi ile bazı durumlarda ise toplumsal baskı sonucu

yönetsel pozisyonlara gelememektedirler  (Utma, 2019, s.45). Genel olarak işverenler de, kadın

çalışanların çalışma hayatında geçici olarak  yer aldıkları, aile içinde sorumlulukları bulunması ve

çocuk sahibi olabilecekleri  düşüncelerinden dolayı üst kademelere getirilmemeleri ve terfi

ettirilmemeleri yönünde  görüşlere sahiptirler. Bakıldığında günümüzde pek çok büyük işletme, belli

bir seviyede  sorumluluk isteyen statülere kadın istihdam etme konusunda, kadınların hamilelik ve

annelik  ile alakalı psikolojik durumları gerekçe gösterilerek kadınlara yüklenmiş belli roller

üzerinden  ayrımcılık uygulamaktadır (Alparslan, Bozkurt, Özgöz, 2015, ss.69-70).

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 4/9
6.11.2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

Toplumsal cinsiyete dayalı olarak kadınlara yönelik ayrımcılığın yoğun olarak görüldüğü  çalışma

yaşamında kadınlar güvencesiz, kayıt dışı sektörlerde çalıştırılmaktadırlar. Bununla  birlikte

ekonominin daralma gösterdiği dönemlerde, erkek ve kadınların çalıştığı sektörlerde öncelikli olarak

işten çıkarılan kesim kadın çalışanlardan oluşmaktadır. Bu duruma gerekçe  olarak ise, erkeklerin
“evin reisi” konumlarından dolayı ailenin geçimini sürdürmekle yükümlü  oldukları öne

sürülmektedir. Aynı zamanda kadınlar ucuz işgücü olarak tercih edilmelerinin  yanında esnek çalışma

uygulamalarına da maruz bırakılmaktadır (Yılmaz, 2018, s. 66).  Türkiye’de kadınların çalışma

hayatına katılımı kentsel bölgelerde, kırsal bölgelere  kıyasla daha düşüktür. Bunun sebebi ise

kentlerde “ev kadını” sıfatıyla çalışma  hayatının dışında tutulan kadınların kırsal alanlarda “ücretsiz

aile işçisi” olarak işgücüne dahil  edilmeleridir (Karabıyık, 2012, s.236). Türkiye İstatistik Kurumu

(TÜİK) verilerine göre kadın  çalışanların kayıt dışı çalışması daha olası bir durumdur. Bu konuda

kadınların kayıt dışı  çalışmasını tetikleyen etkenlerden biri köyden kente göç süreci sayılabilir. Kayıtlı

iş imkanı  yakalayamayan kadınlar kentte geçimlerini idame ettirebilmek amacıyla mecburen kayıt

dışı  işlerde çalışmak durumunda kalmışlardır. İşverenlerin çoğunluğu da işyerlerinde düşük  maliyetli

kadın çalışanları tercih etmekte ve kayıt dışı çalışan kadınların temel hukuksal  haklarından

yararlanmaları konusunda yoksun bırakmışlardır. İşgücü piyasasında işsizlik  durumundan daha


yoğun olarak etkilenen gruplar arasında kadınlar önemli bir yerde  bulunmaktadır (Yılmaz, 2018, s.

68-69). Bu noktada kadınların görüldüğü konum ve kadınlara  yönelik toplumsal cinsiyet

ayrımcılığının boyutları göz önüne çıkmaktadır. Çalışmayan ya da  “ücretsiz işgücü“ olarak görülen

kadınlar kendilerine ait gelirlerinin olmaması sebebiyle  ekonomik bağımsızlıklarını sağlayamamakta

ve karşı karşıya kaldıkları aile içi şiddet ve taciz,  ekonomik şiddet, erken evlenme ve erken doğum gibi

durumlar karşısında dezavantajlı  konumda bulunmaktadırlar. Çalışma hayatında yaşanan kadına

yönelik toplumsal cinsiyete  dayalı ayrımcılık kadının tüm hayatında bir belirleyici olabilmekte ve

başka ayrımcılık ve  eşitsizliklerin oluşmasına sebebiyet vermektedir (Karabıyık, 2012, s. 240). Bunun

yanında  çalışma hayatında erkeklere atfedilmiş acımasız, saldırgan, kararlı gibi tanımlamalara karşın 

kadınlara yönelik aciz, zayıf, duygularının kurbanı tanımlamaları toplumsal cinsiyet  ayrımcılığının

oluşmasına katkı sağlamaktadır (Türeli ve Dolmacı, 2013, s. 87).

Kadına yönelik toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, kendi içinde cinsel ayrımcılığı da  barındırmakta ve

günümüzde pek çok kadın bu ayrımcılık türüne maruz kalmaktadır. Bu  ayrımcılık çalışma hayatında

gerçekleştiğinde, cinsel ayrımcılığa maruz kaldığını fark eden  bazı kadınlar, çoğunlukla yasal yollara

nadir olarak ve isteksizce başvurmaktadırlar. Bunun  nedenleri finansal kaynaklarının olmamasının

yanında ailevi sorumluluklarının olması  sebebiyle böyle bir davanın içinde bulunmak istememeleri ve
işini kaybetme korkularıdır. Bu  durumda kadınlar çoğu zaman çalışma hayatlarını sonlandırmakta ya

da olumsuz etkilerine rağmen çalışmaya devam etmektedirler. İki cinsiyet grubu arasındaki ayrımcılık

tutumları ile  alakalı yapılan çalışmalar eşitsizliğin ne derece yüksek ve güçlü olduğunu

göstermektedir. Bu  doğrultuda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, ayrımcılığının, kadının

ikincilleştirilmesinin fark  edilmesi ve bu sorunların çözümü için gerekenlerin belirlenip uygulanmaya

başlanması  gerekmektedir (Türeli ve Dolmacı, 2013, s. 87).

Toplumsal yapılanmanın kadınların daha fazla eğitim olanaklarına ulaşabilmesi,  varlıklarının

farkında olmaya başlaması ve hizmet sektörü başta olmak üzere diğer sektörlerde  de iş olanaklarına

ulaşabilmeleri gibi değişimler geçirmesi ile birlikte kadınlara yeni ve farklı  roller kazandırılmıştır. Bu

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 5/9
6.11.2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

değişimlerin yanında toplumsal alandaki varlığı halen süren  geleneksel davranışlar ve düşünceler,
kadınların ev içinde kalmaya devam ederek çalışma  hayatına katılımları konusunda engel

oluşturabilmektedir. Bu geleneksel davranış ve  düşünceler toplumda kadının yerini ev içi olarak

sınırlamakta ve kadınların iş hayatına dahil  olma isteği üzerine çatışmaların çıkmasına neden

olabilmektedir. Bu içsel çatışmaların yanında  kadınlar çalışma hayatında ikincilleştirilmekte ve

erkeklerle benzer işleri yaptıkları takdirde  bile eşit işe eşit ücret alamamakta ve daha düşük ücrete

maruz bırakılmaktadırlar (Yılmaz,  2018, ss. 64-65). Türkiye’de 2019 yılı verilerine göre kadınlar tüm

eğitim düzeylerinde  erkeklerden daha düşük ücret almışlar ve cinsiyete dayalı ücrete kadınların

aleyhine  gerçekleşmiştir (TÜİK, 2020).

Kadınların, hem eğitim ve meslek edinmedeki fırsat eşitsizliği sebepli insan sermayesi  farklılıkları,

hem de ayrımcı uygulamalar nedeniyle çalışma yaşamında erkeklerin gerisinde  olması, hayatın diğer

alanlarında aktif bir şekilde var olmalarını engelleyen koşullar  yaratmaktadır (Çakır, 2008, ss.42). Bu

fırsat eşitsizliğine olanak sağlayan bir sebep de kadınların  ev dışında çalışma kararı alırken ev

işlerinin aksama ihtimalini, çocukların ve yaşlıların  bakımını ve çalışma saatleri dışındaki vaktinin

evdeki işleri yetiştirme konusunda yeterli olup  olmadığını düşünmek zorunda olmasıdır. Türkiye’de

bu durumun en açık kanıtlarından biri  TÜİK verilerine göre kadın eğitim ve istihdam oranıdır
(Karatepe ve Arıbaş, 2015, ss. 9).

Türkiye açısından çalışma hayatında yaşanan ayrımcılık durumu değerlendirmek  gerekirse de,

Türkiye’de kadınların işgücü piyasasına dahil edilmeleri Cumhuriyet’in ilk  yıllarından beri bir sorun

olarak var olmuştur. Bu tarihi süreç değerlendirildiğinde kadınların  çalışma hayatına katılım oranları

düşüklüğünün en belirgin nedenlerinden biri toplumsal  cinsiyet temelli iş bölümüdür (Karabıyık,

2012, s.237). Cinsiyet temelli işbölümünün bir neticesi  olarak kadınlar çoğunlukla “kadına uygun”

olarak nitelenen düşük statülü nitelik ihtiyacı  olmayan işlerle çalışma hayatına katılmak zorunda

bırakılmışlardır. (Karabıyık, 2012, s.243).

TÜİK verilerine de bu ayrımcılık yansımaktadır. Kadın istihdamının sektörel dağılımı  tarım, sanayi ve

hizmet sektörleri açısından değerlendirildiğinde kadınların çalışma hayatına en  çok dahil olduğu

sektör hizmet sektörüdür (Yılmaz, 2018, s. 71). Bunun sebebi ise hizmet  sektöründeki iş

olanaklarından bazılarının ev odaklı işler olması ve ”kadınlara uygun alanlar”  olarak toplumsal kabul

görmesi olabilmektedir (Karabıyık, 2012, s. 242).

4. Kadınların Çalışma Hayatına İlişkin Hukuki Düzenlemeler

Kadınların sahip oldukları haklar, eğitim seviyeleri, çalışma hayatına katılım oranları ve  öteki

etkenler toplumların gelişmişlik seviyesinin göstergesi olarak görülmektedir. Sanayi  devrimi

sonrasında çalışma yaşamına daha fazla dahil olmaya başlayan kadınların hakları ve  çalışma koşulları

ile alakalı düzenlemeler yapılması ilk olarak batı ülkelerinde gerçekleşmiştir.  Sonrasında uluslararası

sözleşmeler ile başta fırsat ve muamele eşitliği ve çeşitli ayrımcılıkların  önlenmesi amaçlanmış; taraf

ülkeler için yükümlülükler öngörülmüştür. Kadınların yasal  hakları olan hamilelik ve doğum izinleri,

çocuk emzirme süreleri ve diğer koruyucu haklar  işveren tarafından çoğunlukla olumlu

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 6/9
6.11.2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

karşılanmamakta ve bu durum kadın istihdamını olumsuz olarak etkilemektedir. Dezavantajlı gruplar

arasında sayılan kadınların, çalışma hayatına  yönelik düzenlenen hukuki düzenlemelerle sağlanan

hakları hukuki koruma amacı gütmektedir (Hüseyinli ve Yiğit, 2017, ss. 280-281). Çalışma yaşamında

yaşanan kadına yönelik toplumsal  cinsiyete dayalı ayrımcılıkların önlenmesi amacı ile yapılan hukuki
düzenlemelerin varlığına  rağmen halen işyerlerindeki belirsiz durumun devam etmesi konu ile alakalı

uygulama  sorunlarının olduğunu göstermektedir (Oğan ve Wolff, 2020, s. 220).

SONUÇ 

İşe alım süreçlerinde ve çalışma hayatında karşılaşılan toplumsal cinsiyete dayalı  ayrımcılık

uygulamaları irdelendiğinde bulunulan yer, dönemin şartları ya da diğer faktörlere  göre değişim
gösterebilen toplumsal cinsiyet kavramı önemli bir etkendir. Bu kavram üzerinden  kadınlar ve

erkekler iki gruba ayrılmakta ve belli özelliklere sahip oldukları düşüncesiyle  hareket edilmektedir.

Erkeklerin kamusal alanda, iş hayatında yer alması ve buna bağlı olarak  eve ekmek götüren konumda

olması gerektiği düşünülürken, kadınlar özel alanla yani evle sınırlandırılmıştır. Bununla birlikte ev içi

emekleri ücret kazancı sağlamadığından  önemsenmemektedir. Kadınların gelir getirici işlerde

çalıştıkları durumlarda bile cinsiyetçi  işbölümü temelinde ev ve bakım işlerini onların yapması

beklenmektedir. Erkeklerin bu işlerin  paylaşımı konusunda sorumluluk üstlenmesi ise genel olarak

söz konusu değildir (Yılmaz,  2018, s. 65). Ev ve bakım işlerinin kadının göreviymiş gibi

davranılmasının yanında  kutsallaştırılan annelik kavramı üzerinden de ebeveynlik sadece kadına

yüklenmektedir. Tüm  bu durumlar göz önünde bulundurulduğunda hem kadına yüklenen görevler ve

sorumluluklar  hem de toplum baskısı sonucunda kadının iş hayatına dahil olma süreci ve çalışma

hayatını devam ettirebilmesi zorlaşmaktadır.

Çoğunlukla kadınların yaptıkları gelir sağlayıcı işler ev ekonomisine yardım şeklinde  ifade edilmekte,

yani pek de önemsenmemektedir. Bazı meslek grupları için kadın işi ve erkek  işi ayrımı

bulunmaktadır. Bu işleri yerine getirebilmek için sahip olunması gereken nitelikler  tek bir cinsiyete

atfedilmekte, öteki cinsin ise bu özelliklerden yoksun olduğu varsayılmaktadır.  Ayrıca kadınların

evleninceye kadar geçici olarak çalışacağı fikri, kadınların ailevi  sorumluluklarından dolayı işlerine

yeterli önemi gösteremeyeceklerinin ya da kadınlarla  özdeşleştirilmiş annelik halinin çalışmaya engel

olacağının düşünülmesi çalışma hayatına dahil  olmalarında bir dezavantaj oluşturmakta ve işe giriş

esnasında ayrımcılık sebebi olmaktadır.  Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının bir diğer ürünü de eşit işe

eşit ücret verilmemesi, yapılan iş  aynı olsa bile kadın ve erkek çalışanlarda farklı ücretlendirmeye

gidilmesidir (Alparslan,  Bozkurt, Özgöz, 2015, s. 67). Gerek işe alım sürecindeki mülakatlar esnasında

bekar kadın  adaylara sorulan “Yakında evlenmeyi düşünüyor musunuz?” ya da evli kadın adaylara

sorulan  “Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?” benzeri sorular, gerekse çalışma hayatında iki 

cinsiyet grubuna da aynı şekilde muamele gösterilmemesi, eşit olarak görülmemeleri ve aynı  işi

yaptıkları takdirde bile erkeklerle aynı ücreti alamamaları toplumsal cinsiyete dayalı  ayrımcılığı göz

önüne koymaktadır. Bu hususta işe alım süreçlerinin yönetilmesinde büyük bir rol oynayan insan

kaynakları departmanı çalışanlarının bu konu hakkında duyarlı ve bilinçli  olması da hiçbir kadının
ayrımcılığa maruz kalmaması için önem arz etmektedir.

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 7/9
6.11.2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

CEREN ŞAHİN 

Toplumsal Cinsiyet Staj Programı

KAYNAKÇA
Alparslan, M.H., Çetinkaya Bozkurt, Ö., Özgöz, A. (2015). İşletmelerde Cinsiyet  Ayrımcılığı ve Kadın

Çalışanların Sorunu. MAKÜ İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 2(3), 66- 81.

Bingöl, O. (2014). Toplumsal Cinsiyet Olgusu ve Türkiye’de Kadınlık. KMÜ Sosyal ve  Ekonomik

Araştırmalar Dergisi, 16(1), 108-114.

Çakır, Ö. (2008). Türkiye’de Kadının Çalışma Hayatından Dışlanması. Erciyes  Üniversitesi İktisadi

ve İdari Bilimler Dergisi, (31), 25-47.

Çelik, A. ve Altuntaş, V. (2017). İşgören Bulma ve Seçiminde Cinsiyet Ayrımcılığının  Etkisi: İzmir’deki

A Grubu Seyahat Acentalarına Yönelik Bir Araştırma. Seyahat ve Otel  İşletmeciliği Dergisi, 14(1), 90-

107.

Erikli, S. (2020). Çalışma Yaşamında Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığının Görünümü.  Hacettepe

Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2(1), 39-60.

Hüseyinli, N. ve Yiğit, Y. (2017). İş Hukuku’nda Kadın Çalışanların Korunmasına İlişkin  Hukuki

Düzenlemeler. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 25(2), 279-328.

Karabıyık, İ. (2012). Türkiye’de Çalışma Hayatında Kadın İstihdamı. Marmara  Üniversitesi İ.İ.B.F.

Dergisi, 32(1), 231-260.

Karatepe, S. ve Arıbaş, N.N. (2015). İş Hayatında Kadın Yöneticilere İlişkin Cinsiyet  Ayrımcılığı:

Türkiye İçin Bir Değerlendirme. Yasama Dergisi, (31), 7-23.

Oğan, E. ve Wolff, R.A. (2020). Kamusal Alanda Kadın Ayrımcılığı. Sosyal Bilimler  Araştırma

Dergisi, 9(4), 218-235.

TÜİK (2020, Mart). İstatistiklerle Kadın,2019 [Basın bülteni]. Erişim adresi

 https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2019-33732.

Türeli, N. ve Dolmacı, N. (2013). İş Yaşamında Kadın Çalışana Yönelik Ayrımcı Bakış  Açısı ve

Mobbing Üzerine Ampirik Bir Çalışma. Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi,  2(2), 83-104.

Utma, S. (2019). Kadına Yönelik Cinsiyet Ayrımcılığı ve Cam Tavan Sendromu. Sosyal  ve Beşeri

Bilimler Dergisi, 11(1), 44-58.

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 8/9
6.11.2022 20:21 Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyete Dayalı  Ayrımcılık

Yılmaz, S. (2018). Türkiye’de Kadınların Çalışma Hayatındaki Yeri ve Sosyal Güvenlik  Hukuku

Düzenlemeleri. Sosyal Çalışma Dergisi, 2(2), 63-80.

Yılmaz, S. ve Çetinel, E. (2019). İş Alanlarında Cinsiyet Ayrımcılığı: Türkiye’de İnşaat  Mühendisliği

İlanları Üzerine Bir Araştırma. Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü  Dergisi, 9(18), 975-989.

[td_block_social_counter open_in_new_window="y" social_rel="nofollow"


facebook="tuicakademi" twitter="tuicakademi" youtube="c/TUİÇAkademi"
manual_count_youtube="2586" instagram="tuicakademi"]

Yazar: Editör
21 Haziran 2021

https://www.tuicakademi.org/calisma-hayatinda-kadina-yonelik-toplumsal-cinsiyete-dayali-ayrimcilik/ 9/9

You might also like