Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 48

ILMI HÜVIYET - 2018

1. Intranazal : sistemik uygulama mı lokal mı ? İntranazal aşılar ?

Paranazal sinüs ve burun mukozasında lokal etki oluşturmak amacıyla burun içine çözelti veya
pomad Şeklinde ilaçların uygulanmasıdır.

Canlı atenüe aşılar genellikle enjeksiyon yoluyla uygulanır ancak Polio aşısında olduğu gibi oral
yolla veya canlı grip aşısında olduğu gibi intranazal olarak da uygulanabilir. → Sistemik
uygulama.

2. Sistemik uygulamalar

Sistemik = İlacın kana karışıp dokulara yayıldıktan sonra gösterdiği etki.

1) Enteral uygulama: İlacın sindirim kanalına verilerek mukozal boşluklara (oral-mide bağırsak
kanalı) absorbsyona bırakmak.

- Oral : ağızdan

- Sublingual : dil altı

- Rektal : rektumdan

2) Parenteral uygulama: gastrointestinal kanalında Emilmeyen, burada yıkıma uğrayan ilaçlar için
veya, hızlı etki istenilen durumlarda. → biyoyararlanma 100%

- İV (intravenöz) : damar içine

- SC (subkutan) : deri altına

- İM (intramüsküler) : kas içine

- İD (intradermal) : deri içine

3) Transdermal uygulama: İlacın özel bir farmasötik şekil içinde ciltten absorbe edilerek dolaşıma
girmesini sağlamak amacıyla cilt üzerine uygulama. TTS = Transdermal Terapötik Sistem.

Örnek: nikotin bantları.

4) İnhalasyon: gazlar veya buhar halindeki lipofilik ilaçlar Soluma suretiyle Alveol membranını aşıp
gene kan dolaşımına geçerler.

3. İnhalasyon örnekleri
- Ventolin (salbutamol) : β2-mimetik bronkodilatatör

- Bricanyl (terbutalin): β2-mimetik bronkodilatatör

- Atrovent (ipratropium) : antimuskarinik

- Beklazon (beklometazon): glukokortikoid

4. İnhalasyon (Ventolin, Bricanyl, Atrovent, Beklazon...) kullanım şekili

- İnhaleri baş ve diğer parmaklarınızla, başparmağınız ağızlığın tabanından tutacak şekilde dik
pozisyonda tutunuz.

- Nefesinizi rahatça yapabildiğiniz kadar dışarı veriniz

- Ağızlığı ağzınıza dişlerinizin arasına yerleştiriniz ve dudaklarınızı etrafında kapatınız fakat ağızlığı
ısırmayınız

- Ağzınızdan nefes alınız.

- Nefes almaya başlar başlamaz inhalerin tepesini aşağı bastırarak düzenli ve derin nefes alırken
VENTOLİN'i püskürtünüz.

- İnhaleri ağzınızdan çıkarınız.

- Nefesinizi 10 saniye veya rahatça tutabildiğiniz kadar tutmaya devam ediniz

- Normal nefes alın.

!! Glükokortikoid kullanılırsa, işlem sonunda, su ile gargara yapmak gerekiyor, çünkü mantar
(Candida) gelişebilir !!

5. Eczane kaç metre kare olması lazım? 20 metre² bir eczaneye devir
alabiliyor musunuz? Siz devir yapabiliyor musunuz?
- 35 metre²

- Hayır

6. Farmasötik teknoloji
İlaç biçimleri, hazırlanması, standardizasyonu, üretilmiş olan ilaç şekillerinin bio yararlılığı ve
stabilitesi, özel etkin madde salım sistemleri, ilaç hedefleme, yardımcı maddelerin özelliklerinin
belirlenip geliştirilmesi ile ilgilenen ders.

Bu dersin pratik kısmı ise majistral ilaçların yapılışını öğrenmek.

7. Majistral ilaç örnekleri

Şekil Formül Kullanım


Pomad Dipropiyonat betametazon 5mg Egzama
Likit parafin 15g
Vazelin ad 50g
Krem Klobetazol 100mg. Psoriasis
Setomakrogol ad 200g
Kapsül Fucus vesiculosus 100mg Rhamnus Konstipasyon
Purshiana 100mg. Pf 1 kapsül.

8. İlk geçiş = entero-hepatik döngü


Oral yoldan kullanılan ilaç mide-bağırsak kanalında emilen ilaçların absorbe edilen miktarı tamamı
sistemik dolaşıma ulaşmaz. Karaciğerde metabolizmadan sonra, ilaçların metabolitleri safraya aktif
olarak sekrete eder. Safra kesesinde biriken ilaç tekrar ince bağırsağa Salıverilir. Ancak ince
bağırsakdaki enzimler tarafından aktif metabolitler inaktif ve inaktif metabolitler aktif olur. İnaktif
metabolit aktif ilaca dönüştürülüp ardından tekrar absorbe edilir. Bağırsa atılan ilacın bu şekilde
geri alınmasına entero-hepatik döngü adı verilir.

9. Prodrog + örnek
Etkisiz bir bileşik, metabolizma sonucu etkili hale gelen maddedir.

Prodrog (etkisiz madde) Etkili madde

Prednizon Prednizolon

Kodein Morfin

Valasiklovir Asiklovir

L-DOPA Dopamine

10. Amoksisilin + klavulanik asit nedir ? Neden birlikte kullanılır ?

- Amoksisilin : Antibiyotik, Beta-laktam, Penisilin

- Klavulanik asit : beta-laktamaz inibitörü.

Bakterilerde beta-laktamaz enzimlerinin üretimi, penisilinlerle rezistans oluşmasına neden olur.


Beta-laktamaz enzimlerini irreversibl olarak inhibe eden klavulanik asid ve sulbaktam bazı
penisilinlerle kombine edilirler.

11. Kromatografi

Kromatografi, bir karışımda bulunan maddelerin, İki fazlı bir sistemde ayrılması Ve saflaştırılması
yöntemidir. Bir hareketli faz ve bu hareketli fazı geçerek ayırımı yapılmasını sağlayan bir sabit faz
vardır.

Miktar tayininde kullanılan bir tekniktir

12. İnce tabaka kromatografi = ITK

İnce tabaka kromatografisi, bir “katı-sıvı adsorpsiyon” kromatografisidir.

Sabit faz : çeşitli boyutlardaki “cam plakalar üstüne, İnce bir tabaka halinde sıvanmış katı
adsorban maddedir”. → Genellikle kullanılan: silika jel, alüminyum oksit, talk.

Hareketli faz : alkol, aseton, kloroform...

Genelde polar maddeler için polar çözücüler apolar maddeler için apolar çözücüler kullanılır.

Çeşitli maddelerin adsorblayıcı veya sabit faz üzerinde adsorblanma dereceleri farklı
olduğundan ,farklı yerlerde toplanırlar. En fazla adsorblanan maddelerin sürüklenmesi ve
hareketleri daha zayıf daha yavaş, tersine az adsorblananların hareketleri ve sürüklenmeleri hızlı
olur.

Bu yöntemde hareketli fazın sabit faz üzerinden ilerleyişi aşağıdan yukarıya olur.

Çözücü kılcallık etkisi ile içerisine daldırılan ince tabaka plakası üzerinde yürür.

13. Maserasyon + örnek

Ekstraksyon yöntemidir. Ekstraksyon = drogların içinden etken maddeleri çekip çıkarmak.

Maserasyon : drog veya drog karışımı bir süre uygun çözücü ile bekletilmesidir . (Oda
sıcaklığında)

Örnek: Cinchina’dan kinin maddesini çıkarmak.

14. Prospan dışında bitkisel ilaç

Ticari ad Etken madde Özellik

Passiflore kapsül Passiflora incarnata Sakinleştirici, rahatlatıcı, sedatif

Sennalax tablet Senna (Cassia augustifolia) Kontakt laksatif

Colchicum Dispert film tablet Kolşisin (Colchicum opocalcium) Gut ilacı

15. OTC

= Over the counter = tezgah üstü satılan ürünler = reçetesiz alınabilecek ilaçlar.

Reçetesine ihtiyaç duyulmaksızın alınıp tüketilebilen koruyucu, tedaviye yardımcı ya da


temizleyici sağlık ürünleridir.
Örnek: vitamin-mineral takviyeleri, nikotin sakızları, ...

16. Farmakope

İlaç formüllerinin ve hazırlanış Şekillerinin yazılı olduğu, ilgili otorite tarafından onaylanmış
kitaplardır.
- Maddelerin isimleri (Türkçe, Fransızca, Latince)

- Kimyasal yapıları

- Kullanış şekilleri

- Fiziksel ve kimyasal özellikleri

- Saflık kontrolü analiz yöntemi

- Maksimum dozları

- İlaçların eczanelerde doktor reçetesine göre hazırlanış şekli

- Saklama koşulları

- Kullanma yerleri

- Başka maddelerle birlikte verildiğinde ortaya çıkabilecek geçimsizlik

17. Aspirin
= asetilsalisik asit

Özellikleri :

- Analjezik

- Anti-inflamatuar

- Ateş düşürücü

- Anti-agregan (75-300mg)

Yan etkileri :
- Mide yanması

- Sindirim sisteminde kanamalar ve delinmeler

- Ülser

- Gastrit

Kontredikasyon:

- kanama problemi olanlar

- Anjiyografi, biyopsi, ameliyat...

Çocuklarda:

- Viral enfeksiyon (grip, su çiçeği..)

- karaciğer beyin hasarı

- Reye sendromu =

Nezle veya suçiçeği gibi virüsten kaynaklanan bir hastalıktan sonra görülebilen, nadir rastlanan
fakat ciddi bir hastalıktır. Çoğunlukla karaciğer ve beyni etkiler ve bazen ölüme sebep olabilir. Yaş
arası: 4-14. Belirtiler: Sık sık kusma, yorgunluk, uykusuzluk, bebeklerde ishal ve hızlı nefes alma,
agresif davranışlar.

18. Göze kullanılan ilaçlara ne denir?


Oftalmik

19. Bukkal nedir ? Sistematik uygulama mı lokal mı?

Ağız içinde lokal etki oluşturmak için tablet, pastil ve gargara şeklindeki ilaçların ağız boşluğu
içine uygulanmasıdır.

20. Enterik kaplama

İlacın mideden zarar görmeden geçip, bağırsakta çözülmesini sağlayan koruyucu bir çeperle
kaplanması işlemi.

Genelde kullanılan :

- HPMC-P: hidroksipropil metil selüloz fitalat

- Shellac

21. Ginkgo Biloba kullanım alanları


Ginkgo yaprakları, özellikle beyin damarları üzerindeki etkili olan terpenik laktonlar ve flavonoitler
taşımaktadır. Bu nedenle G. biloba yaprak ekstresinin konsantrasyon güçlüğü ve hafıza zayıflığı
gibi demansiyal hastalıkların tedavisinde kullanımı bütün dünyada yaygınlaşmıştır ve dünyada en
çok satılan doğal ilaçlar arasındadır.

22. Kulaklara kullanılan ilaçlara ne denir?


Otik

23. Agonist + örnek

Hücre reseptörlerine bağlanarak hücrede bir tepki oluşturan bileşiklerdir.

Örnek:
- Alpha1 agonistleri : fenilefrin, etilefrin
- Beta2 agonistleri: salbutamol, fenoterol

24. Antagonist + örnek


Hücre reseptörlerine bağlanarak bir eylemin oluşumunu engelleyen bileşiklerdir.

Örnek:
- Alpha1 antagonistleri: prazosin, tamsulozin
- Beta-blokerler : bisoprolol, propranolol

25. Beta-blokerler ne için kullanılır ? + örnek

Beta-blokerler :
- Kalbin atış hızını ve kasılma gücünü azaltırlar.

- Kan basıncını düşürürler.

- Koroner kan akımını ve kalbin oksijen tüketimini azaltır.

Tedavide kullanışları:

- Hipertansiyon

- Myokard infarktüs tedavisi

- Angina pektoris nöbetlerini önleme

- Bazı aritmilerin tedavisi

- Migren profilaksisi (daha çok propranolol)

Örnek: propranolol, nadolol, atenolol, metoprolol, bisoprolol, asebutolol.

26. Farmakodinami
İlaçların insan vücundaki fizyolojik olayların üzerindeki temel etkileri ve bunların mekanizması.

Yani ilacın vücuda ne yaptığı.

27. Farmakokinetik
İlaçların absorbsiyon, dağılım, metabolizma, ve itrahlarını inceler.

Yani vücudun ilaca ne yaptığı.

28. İlaçların vücuttaki yazgısı (Farmakokinetik)


1) Absorbsiyon : ilaçların absorbsyonu uygulandıkları yerden kan dolaşımına veya lenf
dolaşımına geçmeleri demektir.

2) Dağılım: ilaçlar absorbe olduktan sonra damar dışına geçerek, interstisyel sıvıya dağılırlar
(interstisyel sıvı = hücreler arası boşlukları dolduran sıvı).

3) Metabolizma = Biyotransformasyon : ilaçların vücutta enzimlerin etkisiyle kimyasal değişiklik


yaşıyorlar. Genelde bu olaydan sonra ilaç daha az etkili olur veya etkisiz. Ama prodrog etkisiz
madde olarak gelir, metabolizmadan sonucu etkili hale getirilir.

4) İtrah: böbreklerden itrah (glomerüler filtrasyon, tübüler sekresyon) veya karaciğerden safra
içine.

29. Biyoyararlanma

Maddenin absorbe edilme ve vücut içindeki etki yerine erişebilme hızı ve derecesidir.

Oral ilaçlar için kullanılan temel parametler :

- Plazma ilaç konsatrasyonu ve zaman eğrisi altında kalan alan (EAA) : hız konusunda
bilgilendiriyor

- Maksimum konsatrasyon : derece konusunda bilgilendiriyor.

30. Kemoterapi

Kemoterapi, vücudu saran mikroorganizmaları veya parazitleri hastaya zarar vermeden yok
edebilen veya gelişmelerini durdurabilen ilaçlarla yapılan tedavi şeklidir.

31. Alpha-blokerler ne için kullanılır ? + örnek

- Etkileri : damar düz kaslarını gevşetmeleri ve buna bağlı olarak kan basıncını düşürmeleridir.

Örnek ve kullanımları :

- Prazosin: antihipertansif, Begnin Prostat Hiperplazisi (BPH)

- Ergot alkaloidleri (ergotamin tartrat, metizerjid) : migren

- Alfuzosin: BPH

- Terazosin: BPH

32. Ekstraksyon metodlarında “sıkma” nedir ?

Ekstraksyon = drogların içinden etken maddeleri çekip çıkarmak.

Sıkma = mekanik ekstraksyon = Preslerle sıkıştırmak : meyve usareleri (elma, limon..) ve yağlı
usareleri elde Etmede kullanılır. Yağlı usareler soğukta veya sıcakta sıkılarak elde edilirler.

Örnek : Amygdali oleum (badem yağı) , Olivae oleum (zeytin yağı)...

33. Uçucu yağlar nasıl elde edilir ?

Uçucu yağ bitkilerden veya bitkisel droglardan elde edilen özel kokulu oda sıcaklığın da sıvı
halde olan bu uçucu maddeler karışımıdır.

Uçucu yağ eldesinde dört temel yöntem kullanılır: Distilasyon, Soğukta sıkma, Çözücü
ekstraksyon ve sıvılaştırılmış gazlarla ektraksyon.

Ama bütün tıbbi uçucu yağlar (Limon esansı ve Ardıç katranı hariç), distilasyon yoluyla elde
edilirler:

1) Su distilasyon (hidrodistilasyon): en çok kullanılan.

Bitkinin uçucu bileşenlerinin buharlaşma ısısı tespit edilerek bitki sistemde sıkılır. Bitkinin çözünen
uçucu bileşenleri, su bünyesine katar. Buhar eğik soğutucudan geçer ve tekrar su halini alır. Uçucu
yağ bir tarafta su bir tarafa ayrılır.

2) Buhar distilasyon

Uçucu yağ taşıyan aromatik bitkiler genellikle sıcak iklim bölgelerinde yetişirler. Türkiye’nin
Akdeniz bölgesi bu bitkiler zengindir.

Örnek:
- Eucalyptus globulus: anti-inflamatuar, öksürük engelleyici, ekspektoran, mukolitik..
- Laurus Nobilis (defne yaprağı) : sindirim sistemi rahatlatıcı, romatizma,...
- Thymus Vulgaris (kekik) : dezanfektan, antiseptik, ağrı kesici...

34. Biyotransformasyon

Farmakokinetikte 3. Aşama.

Biyotranformasyon = Metabolizma: ilaçların vücutta enzimlerin etkisiyle kimyasal değişiklik


yaşıyorlar. Genelde bu olaydan sonra ilaç daha az etkili olur veya etkisiz. Ama prodrog etkisiz
madde olarak gelir, metabolizmadan sonucu etkili hale getirilir.

İlaçları metabolize eden enzimler vücutta bazı organlarda daha fazla bulunurlar. Karaciğer
enzimlerin miktar ve çeşitliliği bakımından en zengin organdır.

İlaçların metabolizması genellikle iki fazda olur:

- Birinci fazda : oksidasyon, redüksiyon gibi kimyasal reaksyonlar olur

- İkinci fazda : İlaç veya metabolitleri bazı maddelere bağlanır.

35. Anksiete

Anksiete olan kişilerde ise “sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu” söz
konusudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hatta olağan yaşam
etkinliklerini sürdürmesini engeller. Bu kişiler her durumda olası en kötü sonucu düşünürler, her şey
kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değildir.

36. Antidepresan nedir ? Grupları nelerdir ?

Antidepresan ilaçlar duygulanım hastalıkların tedavisinde kullanılır.

Reaktif Depresyon = Çevresindeki olayları aşırı üzülme, hayal Kırıklıkları, psişik gerginlikler ve bazı
sosyal olaylara bağlı olarak gelişir.

Endojen Depresyon = Çevresindeki olaylardan bağımsız olarak yaşamdan zevk almama kendini
suçlama, uykusuzluk, iştahsızlık, yorgunluk, ümitsizlik ve intihara eğilim gibi belirtiler gösterir.

İlaçla tedavi den ziyade psikoterapi tercih edilir.

(Antidepresanları iki öğrenme şekli var, ikinci metod daha verimli)

İlk metod:

1) MAO inibitörleri
Monoamin oksidaz enzimi, Noradrenalin, Serotonin ve Dopamin gibi monoaminleri metabolize
eder ve yok eder. MAO inibitörleri bu aminlerin vücuttaki miktarını arttırır ve antidepresan etki
oluşturur.

- Nialamid
- İzokarboksazid

2) Trisiklik antidepresanlar
Monoaminlerin sinir ucundan salı verildikten sonra geri alınmasını engelleyerek onların etkilerini
güçlendirir.

- İmipramin tipi: imipramin, desipramin, klomipramin

- Amitriptilin tipi: amitriptilin, nortriptilin

3) Trisiklik olmayan antidepresanlar


- Maprotilin

- Trazodon

- Venlafaksin

- Viloksazin

- Karbamazepin

İkinci metod:

1) Monoaminlerin sinir ucundan salı verildikten sonra gerialım inibitörleri

a) Selektif inibitörler
- Selektif serotonin gerialım inibitörleri (SSRİ = selective serotonin reuptake inhibitors):
sitalopram, esitalopram, paroksetin

b) Selektif olmayan inibitörler


- Trisiklik antidepresanlar:
→ imipramin tipi: imipramin, desipramin, klomipramin

→ amitriptilin tipi : amitriptilin, nortriptilin

- Trisiklik olmayan : Venlafaksin , Duloksetin

2) Serotonin reseptörlerinin antagonistleri : Trazodon

3) MAO inibitörleri
Monoamin oksidaz enzimi, Noradrenalin, Serotonin ve Dopamin gibi monoaminleri metabolize
eder ve yok eder. MAO inibitörleri bu aminlerin vücuttaki miktarını arttırır ve antidepresan etki
oluşturur.

- Nialamid

- İzokarboksazid

37. Valeriana officinalis nedir ?

Familya Valerianaceae

Türkçe adı Kediotu

Kimyasal bileşimi - Uçucu yağ

- Flavonoit

- Glikozit

- Tanin...

Kediotu farmakolojik özellikleri - Sedatif

- Sakinleştirici

- Antispazmodik

- Kalp aktivitesini düzenler...

Valerian kullanım yolları - İnfüzyon

- Tentür

- Tablet...

38. Xanax’ın etken maddesi nedir? Bu ilaç nedir ?

- Xanax’ın etken maddesi : alprazolam

- Antiaksiete ilacı, antidepresan etkinlik de gösterebilir

- Orta etki süreli benzodiazepin


- Yan etkileri: uykulama, sedasyon, geçici bilinç bulanıklığı

- Fiziksel bağımlılık yapabilir

39. Parkinson hastalığı nedir ? Hangi ilaç kullanılır ?

Parkinson hastalığı:

Parkinson hastalığı santral sinir sisteminde dopaminerjik etkinliğin azalmasına bağlı olarak
gelişen bir hastalıktır. Belli başlı belirtileri:

- İsteğe göre hareket etme güçleşir, hareketler yavaşlar ve maske gibi yüz gelişir

- Çizgili kaslarda sertleşme

- İstirahat halinde (özellikle elde ve dilde) titremeler

- Duruş bozukluğu

Parkinson tedavisinde kullanılan ilaçlar:

1) Dopaminerjik etkinliği arttıran ilaçlar


- Levodopa: DOPA dekarboksilaz enzimiyle dopamine dönüşür. Levodopanın santral sistemine
geçen miktarını arttırmak için metabolizmasını azaltmak lazım (DOPA derkaboksilazı inibe etmek
lazım). Bunun için genellikle Karbidopa ve Benserazid kullanılır.

- Dopaminerjik agonist : Bromokriptin

- Amantadin
- MAO-B inibitörü : Selejilin

2) Antikolinerjik ilaçlar

- Triheksifenidil
- Biperiden
! antikolinerjik yan etkileri : bilinç bulanıklığı, Halüsinasyonlar, İdrar retansyonu, kabızlık, ağız
kuruluğu ...!

40. pH nedir ? Nasıl ölçülür ?

pH = hidrojen potansiyeli
Bir çözeltinin hidrojen iyonu (=proton) konsatrasyonunun ölçüsüdür,
yani asitlik veya alkanlinlik derecesinin ölçüsüdür.

pH ölçüm kağıtlarıyla yaklaşık bir ölçü sağlanabilir. Kullanım şekli:


pH ölçüm kağıdını çözeltiye bir kaç saniye batırın ve çıkarın. pH
kutusunun üzerindeki renklerin yanlarına getirin ve en yakın renge
karar vererek çözeltinin pH değerini okuyun.

41. Vücudun pH’ları

Organ pH

Ağız 6,8-7,5

Mide 1,5-2

Duodedum 5,6-8

İnce bağırsak 7,2-7,5

Kalın bağırsak 7,9-8,5

42. Benzodiazepinler

Antiaksiyete grubu ilaçlarındandır. Bunlara Anksiyolitik veya trankilizan da denir. Yeşil reçete ile
verilirler. Bağımlılık yapan ilaçlardır.

Etki sürelerine göre üç grup altında toplanabilir:

- Uzun etkililer : diazepam, klordiazepoksit, medazepam, klorazepat...


- Orta etki süreliler: oksazepam, alprazolam...

- Kısa etkililer : midazolam, triazolam...


Tedavide kullanıldığı yerler:

- Anksiyolitik olarak ( oksazepam, alprazolam..)

- Anestezide premedikasyon amacıyla (klordiazepoksit...)

- Sedatif, hipnotik olarak


- Antikonvülsivan olarak (klonazepam...)

- Santral etkili kas gevşetici olarak (diazepam...)

Yan etkileri: uykulama, sedasyon, geçici bilinç bulanıklığı, anovülasyon... Psikozlu hastalarda
özellikle yüksek dozlarda anksiyeteyi artırırlar. Bağımlılık oluş anlarda ilaç kesildiğinde grip benzeri
kas ağrıları ve bulantı görülür.

43. Barbituratlar

Santral sinir sistem ilaçları → Sedatif-Hipnotik ve Antikonvülsivan ilaçlar

Bu ilaçlar düşük dozlarda, kişide bulunan huzursuzluk, korku, endişe, heyecan, psişik gerginlik gibi
durumları giderir ve sakinleşme yaparlar (sedasyon). Yüksek dozlarda ise uyku verirler (hipnotik).
Bağımlılık yapan ilaçlar grubundadır. Yeşil reçeteyle satılır.

Etki sürelerine göre 4 grupta toplanabilirler:

Etki süresi Kullanıldığı yer Örnek

Çok kısa etkililer Genel anestezi


30’ Tiyopental
oluşturmak için

Kısa etkililer Uykuyu başlatma


2 saat Sekobarbital
amacıyla kullanılırlar

Orta ekililer Hipnotik ancak uykudan Pentobarbital,


3-5 saat kalkınca sedasyon Amobarbital, Butalbital,
devam eder Butabarbital...

Uzun etkililer Sedatif, hipnotik, ve


> 6 saat düşük dozlarda Fenobarbital, Barbital
antiepileptik

Tedavide kullanışları:
- Sedatif ve hipnotik

- Etkilerinin çabuk başlaması nedeniyle epilepsi krizinde, konvünsyonların acil tedavisinde


kullanılabilir

- Çok kısa etkililer, anestezi olarak i.v. Yolla kullanılır

Yan etkiler :
- aşırı sedasyon, uykunun dinlendirici olmaması

- Cilt döküntüleri

- Fizik ve psişik bağımlılık

- İlaç kesildiğinde epilepsi nöbetleri, halüsinasyon, psikoz

Çok yüksek dozlarda : reflekslerde azalma, şiddetli solunum ve dolaşım depresyonu, böbrek
yetmezliği ve koma gelişebilir.

44. Sedatif bitki örnekleri

Türkce adı Latince Familya

Papatya türü Matricaria recutita Asteraceae

Çarkıfelek Passiflora incarnata Passifloraceae

Kediotu Valeriana officinalis Valerianaceae

Mine çiçeği Verbena officinalis Verbenaceae

Ihlamur Tilia cordata Tiliaceae

Sarı kantaron Hypericum perforatum Clusiaseae

Limon melisa otu Melisse officinalis Lamiaceae

45. Ginseng nedir ?

Latince adı : Panax Ginseng

Familya: Araliaceae

Ginseng içeriği:
- Ginsenosit

- D grubu vitaminler

- Antioksidan...

Faydaları:

- Genel takviye: bütün vücut sistemlerini dengelenmesine yardımcı

- Tonik
- Vücudun zayıflıklarla mücadelesine yardımcı olur, enerji düzeylerini yükseltir ve atletik
performansı artırır.
- Konsantrasyon eksikliğini gidermek için iyi bir yardımcıdır.
- Karaciğeri toksinlerden temizler.
- Stres giderici
- Fiziksel aktiviteleri ve vücut direncini artırır.
- Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.

Kullanım biçimleri:
- Ginseng çayı
- Ginseng kapsül
- Ginseng yağı...

46. Tabletlerde madde tayini nasıl yapılır ?


Kromatografi ile (soru 11).

47. HPLC nedir ?

HPLC = High Performance Liquid Chromatography = Yüksek performanslı Sıvı Kromatofrasi

Analitik ayırma teknikleri için en yaygın olarak kullanılan cihazlardan birisidir. HPLC bir bileşiğin
çözünürlüğünü, miktarının belirlenmesini (tayini), tanımlanmasını sağlar. Ayrıca kimyasal
arındırmada da kullanılır.

HPLC Türleri :
1) Normal Faz (Normal Phase) HPLC :
- Sabit faz : polar

- Mobilfaz : apolar

- Düşük polariteye sahip analit kolondan ilk çıkar. Düşük polariteye sahip analit mobil fazda çok
iyi çözünür ve kolondan ilk önce çıkar. Ayrıca yine aynı özellik sebebiyle apolar analit polar sabit
fazla az etkileştiğinden dolayı kolonda kısa süre tutunabilir.

2) Ters Faz (Reverse Phase) HPLC :


- Sabit faz : apolar

- Mobilfaz: polar

- Yüksek polariteye sahip analit kolondan ilk çıkar. Yüksek polariteye sahip analit mobilfazda çok
iyi çözünür ve kolondan ilk önce çıkar. Ayrıca yine aynı özellik sebebiyle polar analit apolar sabit
fazla az etkileştiğinden dolayı kolonda kısa süre tutunabilir.

3) Boyut Dışlama (Size Exclusion) HPLC : Bu teknikte analitler ve kolon dolgu maddesinde
kimyasal değil fiziksel bir etkileşim vardır. Büyük molekül ağırlığı olan analit kolon dolgu
maddesindeki porlara sığmadığı için kolonu önce terk eder. Genellikle polimer, şeker ve protein
analizlerinde kullanılır.
4) İyon Değiştirme (Ion Exchange) HPLC: Katyonlar için negatif yüklü fonksiyonel gruplu dolgu
maddeli kolonlar, Anyonlar için pozitif yüklü fonksiyonel gruplu dolgu maddeli kolonlar kullanılır.
İyonun molekül ağırlığı arttıkca kolonda tutunma gücü de artar.

HPLC Kısımları:

- Hareketli faz rezervuarı: Hareketli faz içeriği cam rezervuarda bulunur.  HPLC’de mobil faz veya
çözücü, genellikle ilgili konsantrasyonları numunenin bileşimine bağlı olarak değişen polar ve polar
olmayan sıvı bileşenlerden oluşan bir karışımdır.
- Pompa: Hareketli fazı çözücü rezervuardan aspire eder ve onu sistemin kolonu ve
dedektöründen zorlar.
- Enjektör: Örnekler HPLC’ye enjeksiyon ünitesinden enjekte edilir. Enjektör tek bir enjeksiyon
veya otomatik enjeksiyon sistemi olabilir.
- Kolon: Kolonlar genellikle parlak paslanmaz çelikten imal edilmiş olup maddelerin kimyasal ve
fiziksel özelliklerinden yararlanarak birbirlerinden ayırt edilmesini sağlar
- Dedektörler: Kolondan elüe olan örnek bileşeninden alınan cevap doğrultusunda sinyallerin
kromatogram üzerinde pik olarak ifade edilmesini sağlar.
Veri toplama cihazları: Dedektörden gelen sinyaller, kromatografik verilerin işlenmesi, depolanması
ve tekrar işlenebilmesi özelliklerine sahip olan grafik kaydediciler üzerinden toplanabilir.
48. Kontrollü salınım

Kontrollü salınım sistemleri etkin maddenin bölgesel veya sistematik olarak Önceden
belirlenmiş oranlarda ve spesifik zaman aralıklarında salınım yapmasını sağlar.

Temel hedef : kan plazma konsantrasyanonudaki etkin madde miktarini sabitlemektir

Kontrollü ilaç salınımın yararları:


- Tedavi edici oranda ilaç düzeyinin sürekli korunması

- Hedeflenebilmesi bu nedeniyle zararlı etkilerin azaltılması

- Gerek duyulan ilaç miktarının azaltabilmesi

- Kısa yarılanma ömrüne sahip ilaçlar (örneğin protein ve peptid ilaçlar) için ilaç yönetiminin
kolaylaştırılması

4 genel mekanizma:
1) ilaçların sistemden difüzyon

2) Bir kimyasal ya da enzimatik reaksiyonla sistemin bozunması takiben ilaç salımı ya da ilaç
molekülünün sistemden kopması

3) Sistemin şişmesi ya da ozmoz yoluyla çözücü hareketlenmesi

4) Fizyolojik bir gereksinime cevap olarak salımının gerçeklemesidir

Etkin madde salınımı, dozaj formu içerisinde kullanılan polimerin özellikleri ile bağlantılıdır.

49. Uzatılmış salınım

Uzatılmış salınım, tablet ya da kapsüllerin yavaşça çözülmesi ve içerdikleri etken maddeyi


belli bir zamanda salıvermeleridir.

Uzatılmış salınımlı tablet/kapsüllerin avantajı hızlı salınımlılara göre doz sıklığının daha düşük
olması ve kanda ilaç düzeyinin daha sabit kalabilmesidir.

Salınımlarla alakalı slides : http://aves.istanbul.edu.tr/ImageOfByte.aspx?


Resim=8&SSNO=10&USER=1484

50. Eczacılar ve Eczaneler hakkında kanun

Kanun numarası : 6197

Kabul tarihi : 1953


51. Süspansiyon

Birbirinde çözünmeyen iki fazlı sistemlerdir. Süspansiyonda biri sıvı diğeri katıdır. İyice
çalkalandıktan sonra alınmalıdır.

52. Ovül

Vajina içine yerleştirilen preparatlardır.

53. Majistral ilaç

Yapısı ve şekli bizzat hekim tarafından ve her hasta için ayrı ayrı belirlenir ve bu esaslar dahilinde
eczanede hazırlanır.

54. Mide pH

1,5-2 (asit)

55. Redoks reaksyon

Analit ve titrant arasında gerçekleşen indirgenme-yükseltgenme reaksiyonlarına dayanan


titrasyonlara redoks titrasyonları adı verilir.

Elektron kaybı, "yükseltgenme", elektron kazanılması "in- dirgenme" olarak adlandırılır.


Ancak bir reaksiyonda, bir reaktantın kaybettiği elektronu mutlaka bir diğer reaktant kazanmış
olacaktır. Bu nedenle elektron aktarımının söz konusu olduğu, yükseltgenme ve indirgenme olayları
daima bir arada yürür.

Örnek:

56. Potasiyum permanganat hangi renk ?

İlk başta potasiyum permanganat koyu mor renklidir. Redüksyona uğradıktan sonra
renksizdir.

Neden renksizleşir ? MnO4− çözeltisi koyu mor renge sahiptir fakat indirgenme ürünü olan Mn+2
renksizdir. Erlende pembe-mor rengin oluşması, çözeltide permanganatı mangan katyonuna
indirgeyen türün tükendiğini, çözeltiye eklenen MnO4− ‘nin indirgenmeden kaldığını, yani
reaksiyonun dönüm noktasını gösterir. Bu

nedenle, KMnO4 bir otoindikatördür.

Potasyum permanganat KMnO4, redoks titrasyonlarda kullanılan bir çözeltidir.

Standart çözelti olarak potasyum permanganat (KMnO4) kullanılan titrasyonlara ise


permanganometri denir. MnO− asidik ve bazik ortamda farklı yarı reaksiyonlar verir.

57. Örnek asit ve baz

Asitler:

Kuvvetli asitler Zayif asitler (Zayıf asitlerin çoğunun su içinde


çözünebilme kabiliyeti yoktur)

HCl: Hidro klorik asit CH3COOH: asetik asit


HNO3: Nitrik asit HCOOH: formik asit
H2SO4: Sülfirik asit C3H4OH(COOH)3: sitrik asit
HBr: Hidro bromik asit CH3(CH2)2COOH: butirik asit
HCIO4: Perklorik asit

Bazlar:

Kuvvetli bazlar (PH değeri 14'e yaklaştıkça bazın Zayif bazlar


kuvvetlilik derecesi artar ve kuvvetli baz elde
edilmiş olur)

NaOH : sodyum hidroksit NH3 : amonyak

KOH : potasyum hidroksit Mg(OH)2 : magnezyum hidroksit


Ba(OH)2 : baryum hidroksit Na2CO3 : sodyum karbonat

58. 1x3 ve 3x1 ne demek?

1x3 : günde 1 kere 3 doz.

3x1: günde 3 kere (sabah-öğle-akşam) 1 doz.

59. Ambalajın üzerindeki kısaltmalar

BİD: günde iki defa

Fort/Forte: güçlendirilmiş etki

Plus: ilace/artı

EC (Enteric Coated Tablet): enterik kaplama/bağırsakta çözünen ilaç

CR (Controlled Release Drug Delivery System): Kontrollü ilaç salımı yapan sistemler)

MR (Moderately Release drug delivery systems) : az miktarda ama devamlı etken madde salınımını

SR (Sustained Release Drug Delivery Systems) : Sürekli salım yapan sistemler

XL (Extended Release) : uzaltılmış salınım

60. Homeopati

Homeos = benzer

Pathos = hastalik

Prensip: benzeri benzer ile tedavi etmek.


Bir hastalık ancak hastanın şikayetlerine benzer belirtileri
ortaya çıkaran madde ile tedavi edilir.

Homeopatik ilaçların en yaygın kullanılan formu “globül” dür


(latince “topçuk” anlamına gelir). Orjinal madde su ve alkollü
bekletildikten sonra, Taşıyıcı olarak laktoz veya sakaroz
globüllerine bir dizi seyreltme-çalkalama yöntemi ile aktarılır.
Ortalama bir toz şeker tanesi büyüklüğündeki “globül”, ihtiyaca göre, dil altına konularak veya su
ile solüsyon haline getirilerek kullanılır.

Örnek:
- Arnica Montana 9CH: şoklardan sonra morarmalar, burkulma, ezilme gibi rahatsızlıklar için.
Günde 3 kez 5 globül.
- İgnatia Amara 7CH : stres, anksiete için. Stres anında her 10 dakika 5 globül.
- Nux Vomica 5CH : kusma isteği, gastroenterit,...için günde 3 kez 5 globül.
- Gelsemium 15CH: korku (mesela sınav öncesi) için. Günde 3 kez 5 globül.
9CH, 7CH, 5CH dilüsyonlardır ve dozaj olarak kullanılır. Bunları anlamak için link: https://
www.google.fr/amp/s/yalansavar.org/2012/06/12/tavsanin-suyunun-suyu-1-homeopati-nedir/
amp/

61. Penisilinler
- Kemoterapötik ilaç

- Mekanizma: bakteri hücre duvarının sentezini inhibe ederler.

- Penisilin türleri:
1) Penisilaza ve Aside duyarlı, kısa etki süreli penisilinler: Penisilin G (İM, İV)

2) Aside dayanıklı penisilinler: aside dayanıklı oldukları için ağız yolundan alındıklarında mide
asidinden fazla etkilenmezler.

- Fenoksimetilpenisilin (Penisilin V)
- Fenetisilin
3) Penisilaza dayanıklı penisilinler:
Bazı bakteriler Beta-Laktamazlar veya penisilinazlar denilen enzimleri salgılayarak penisilin
çekirdeğini yıkarlar. Bunun sonucunda etkinlikleri azalır ve alerjik reaksiyon yapma riskleri artar.
Yarı sentetik olarak hazırlanan bu gruptaki penisilinler Penisilinaza dayanıklıdırlar.

- Metisilin
- Nafsilin
- İzoksazolil penisilinler: oksasilin, kloksasilin, dikloksasilin, flukloksasilin
4) Genişce spektrumlu penisilinler
- Ampisilin: kronik bronşit, E.Coli’ye bağlı idrar yolları enfeksyonu, Shigella ve Salmonnella
enfeksyonları, otitis media tedavisinde kullanılır.

- Amoksisilin
- Hetasilin
- Pivampisilin
- Bekamsilin
5) Geniş spektrumlu penisilinler (antipsödomonal penisilinler)

- Karbenisilin
- Tikarsilin

6) Beta-laktamaz inibitörleri ile kombine penisilinler:

Bakterilerde beta-laktamaz enzimlerinin üretimi, penisilinleri rezistans oluşmasına neden olur.


Beta-laktamaz enzimlerini irreversibl olarak inhibe eden klavulanik asid ve sulbaktam bazı
penisilinlerle kombine edilirler. Böylece penisilinlerin etki güçleri artırılmış ve rezistans gelişimi
önlenmiş olur.

- Klavulanik asid + Amoksisilin = Augmentin


- Sulbaktam + Ampisilin = Alfasid, Duocid
- Klavulanik asid + Tikarsilin

Penisilinlerin yan etkileri :


- Alerjik reaksiyonlar dışında penisilinler, antibiyotikler içinde en az toksik olan ilaçlardır.

- Bulantı

- Kusma

- Diyare

- Barsak florasının bozulması bağlı süperinfeksyon

- Penisilinler kuru toz halinde bozulmadan uzun süre kalabilirler. Sudaki solüsyonları da oda
sıcaklığın da 24 saat içinde etkinliğini yitirir. Bu nedenle enjeksiyonluk penisilin müstahzarları
viyal içinde kuru toz halinde bulunur.

62. Genel ve lokal anestezi

Genel anestezi :

Yaşama fonksiyonlarında Bir değişiklik olmaksızın, geçici bilinç kaybı ve refleks aktivitelerinde
azalma. Hastanın ameliyat sırasında bir şeyin farkında olmaması ve ağrıyı ortadan kaldırarak,
hastaya ameliyat sırasında konfor sağlar.

- İnhalasyon anestezikler : Enfluran, İzofluran, Azot protoksid, Eter


- Parenteral genel anestezikler: Ketamin, Tiyopental
Lokal anestezi:
Sinir iletimini bloke ederek, bilinci bozmadan, vücudun belirli bir bölgesinde geçici duyu kaybı.
Genel anestezi kilerden farklı olarak santral sinir sistemi depresyonu yapmazlar. Lokal anestezikler
zayıf baz yapısında ve suda çözünmeyen bileşiklerdir.

- Kokain, Prokain, Klorprokain, Tetrakain, Lidokain, Dibukain, Prilokain, Etidokain

63. Asid bir ilaç neden bazik bir ortamda kullanılmaz ?


İyonizasyon derecesine bağlı.

Maddelerin çoğu zayıf asid veya zayıf baz niteliğindedir Zayıf asid veya zayıf bazların sulu ortamda
iyonize olma oranları, ortamın pH’sı ve maddenin pKa değeri ile ilgilidir. Ne kadar noniyonize ise,
lipid çözünürlüğü o kadar fazladır ve membranları kolaylıkla geçer. İyonize madde ise, zor geçer
(lipidde az çözünür).

Bir madde hangi ortamda ne kadar noniyonize formda ise en fazla oradan emilir.
Buna göre; asidik maddeler asit ortamda, bazik maddeler bazik ortamda noniyonik olurlar
ve fazla emilirler.
64. Doz

Bir defada alınan ilaç miktarı.

65. Dozaj
Doz miktarı ve doz aralığı.

66. Tüm ilaçlar sterilmidir ?

Hayır. Sadece parenteral (enjektabl) preparatlar ve oftalmik preparatlar steril olmalıdır.

Steril ne demek ? Bozulmasına yol açabilecek mikroorganizmalardan ve fermentlerden


sterilizasyon yöntemiyle arınmış olan (ürün vb.)maddelerdir. Ürünler çeşitli sterilizasyon
yöntemleriyle sterilize edilebilir.

Non-steril preparatlar için , mikrobiyolojik limit testleri yapılır. Steril olma zorunluluğu bulunmayan
ilaçlarda hangi mikroorganizmanın ne kadar sayıda bulunduğunun tespit edilmesini sağlayan
deneylerdir.

- Sulu çözeltiler : Filtrasyon ile bakteri sayımı

- Dağıtılmış sistemler için (tablet, şurup...) : canlı bakteri sayımı

Sayımlar sonucunda elde edilen sayılar FIP’nin verdiği tablodaki limitlerle kıyaslanarak ürünün
kullanıma uygun olup olmadığı tespit edilir.

Mikrobiyolojik kalitesi olması şarttır.

67. Merhem

Etkin maddenin vazelin veya lanolin gibi yarı sıvı, yağlı taşıyıcı içinde dağıtılmasıyla elde edilen
preparatlardır.

68. Majistral merhem örnek


İzosorbid dinitrat %40
Sıvı parafin 2,5g
Vazelin ad 50g

Kullanım alanı: anal fisür/hemoroid

Yapılış:

- Etken madde (izosorbid) sıvı parafinine eklenir ve karıştırılır

- Homojen sıvı karışımı olduğunda vazelini az az eklenir ve karıştırılır

- Homojen bir merhem elde edene kadar karıştırılır

Betametazon dipropiyonat 5mg


Sıvı parafin 15g
Vazelin ad 50g

Kullanım alanı: egzama

Yapılış:

- Etken madde (betametazon) sıvı parafinine eklenir ve karıştırılır

- Homojen sıvı karışımı olduğunda vazelini az az eklenir ve karıştırılır

- Homojen bir merhem elde edene kadar karıştırılır

Salisilik asid 8g
Rezorsin 6g
Vazelin 15g
Kullanım alanı: siğil

Yapılış:

- Salisik asid ve rezorsini karıştırıyoruz

- Yavaş yavaş vazelin eklenir ve karıştırılır

- Homojen bir pomad elde ettiğimizde preparasyon hazır vaziyette

69. Titrasyon yaparken kullandığın asid, baz, ve indikatör örnekleri

Örnek Asid Baz İndikatör

NaOH : sodyum
1. HCl : hidrojen klorür Fenolftalein
hidroksit

2. CH3-COOH: asetik asid NaOH Fenolftalein

NH4-OH : amonyum
3. HCl Metiloranj
hidroksit

70. Hipertansiyon ve ölçüler

Damarın içindeki kanın damar duvarına yaptığı yüksek basınca hipertansiyon denir.
Hipertansiyonun ortaya çıkış nedenleri arasında genetik yatkınlık ve aşırı tuz tüketimi ilk sıralarda
yer alır.

Yüksek tansiyon nedeniyle organları besleyen damarlarda tıkanma, genişleme veya yırtılma
meydana gelebilir. Hipertansiyon organlara giden kan akışını bozarak organ yetmezliklerine neden
olabilir. Mutlaka kontrol altına alınması gereken hipertansiyon, ani tansiyon yükselmelerinde beyin
kanaması ve felce neden olabilmektedir. 

Hipertansiyon belirtileri:
“Sessiz düşman’’ terimi hipertansiyon için sıklıkla kullanılan bir terim. Nedeni ise hipertansiyonun
yıllarca hiç belirti vermeden böbrek, beyin, kalp ve damar sistemine hasar verebilme olasılığıdır. Bu
nedenle belli aralıklarla kan basıncınızı ölçtürmeniz gerekir. En belirgin hipertansiyon belirtileri
arasında aşırı yüksek kan basıncına bağlı olarak baş ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı, çarpıntı,
göğüs ağrısı, görmede bozukluk oluşabilir.

Ölçüler :

Tansiyon milimetre civa (mmHg) olarak ifade edilir. Sistolik kan basıncının (büyük tansiyon) 120
mmHg ve diyastolik kan basıncının (küçük tansiyon) 80 mmHg olması en uygun tansiyon değeridir.
Kan basıncının 120-129/80-84 mmHg olması normal, 130-139/85-89 mmHg olması yüksek normal
tansiyan olarak adlandırılır. Kan basıncının 140/90 mmHg’nın üzerinde olması
hipertansiyondur .

71. Reçete türleri

1) Beyaz reçete : Beyaz Reçete, herhangi bir kontrole tabi olmaksızın eczaneden doğrudan
alınabilen ilaçlar için kullanılan reçete türüne verilen isimdir. Herhangi bir uzman doktor
tarafından reçete edilmesi gerekmez. Bağımlılık yapıcı ve uyuşturucu etkisi olan ilaçlar bu
reçete türü ile verilmezler.

2) Turuncu reçete : Hemofili takip karnesinde, hastanın kimlik bilgileri ile ilacın adı yazılacağı özel
renkteki turuncu  hemofili reçetesi bulunur.

3) Mor reçete : Faktörler dışındaki diğer kan ürünleri (Human Albüminler, İmmünglobilinler) özel
bir renkte olan mor “Kan ürünleri reçetesine” yazılır.

4) Yeşil reçete: psikotrop madde ve müstahzarları (bağımlılık yapma özelliği olan)

5) Kırmızı reçete: uyuşturucu madde ve müstahzarları (bağımlılık yapma özelliği olan)

72. Emülsiyon

Birbiri içinde çözünmeyen iki fazlı sistemdir, emülsyon da ikisi sıvı sistemlerdir.

73. Emülgatör
Emülsyonlar kararlı sistemler değildir: iki sıvılar birbirine karışmadan ayrılmaya çalışıyorlar.
Başarılı bir emülsiyon formülasyonunun geliştirilmesinde en Önemli etken uygun bir emülgatör
maddenin seçilmesidir. Emülgatörler uçlarından birisi yağı seven (hidrophobic) diğeri suyu seven
(hidrophilic) moleküllerdir. Yağın ve suyun iyi bir şekilde birbirine karışmasını sağlayarak kararlı,
homojen ve topaksız bir emülsiyon meydana getirirler.

Ufak damlacıklar (=koloid) karışımı oluşturur.

74. A, B, C reçeteler

Medula sisteminde genel olarak 3 grup reçete bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla A Grubu, B
Grubu ve C Grubu şeklinde nitelendirilmektedir.

- A grubu reçeteler: raporlu reçete veya yatan hasta reçeteleridir. Bu tip reçeteler
medula sistemine girildiğinde sistem reçeteleri A Grubu altından kaydetmektedir.

- B grubu reçeteler: ayakta tedavi reçeteleridir. Bu tip reçeteler medula sistemine


girildiğinde sistem B Grubu altından reçeteleri kaydetmektedir.

- C grubu reçeteler: özellikleri ve ayrıntıları fazla olan reçetelerdir. Bu tip reçetelerde


diğer gruplara göre daha dikkatli olmak gereklidir. C Grubu reçeteler farklı alt sınıflara
ayrılmaktadır. Bu alt kırılımları şu şekilde sıralayabiliriz.
1) Organ nakli ilaçları
2) Periton diyaliz ve hemodiyaliz reçeteleri
3) İşyeri hekimleri reçeteleri
4) Mama reçeteleri
5) Tüp benek reçeteleri
Bir de C Grubu’na girmesine rağmen farklı başlık altında yönetilen ilaçlar vardır. Bunlar da
mor ve turuncu reçetelerdir.

75. Apirojen

Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan.

76. Alerji
Alerji vücudun savunma sisteminin normalde diğer sağlıklı bireylerin reaksiyon vermediği
maddelere karşı aşırı reaksiyon vermesidir. Genetik yatkınlığı olan bireylerde gelişir. Bir alerjene
karşı reaksiyon verebilmek için bireyin önceden o alerjenle karşılaşıp ona duyarlı hale gelmesi
gerekir.

Alerjiye yatkın bir bireyin savunma sistemi, bir alerjenle karşılaştığında ona karşı IgE antikoru
üreterek onu belleğine alır. Böylece alerjenle tekrar karşılaştığında onu tanır ve hızla reaksiyon
verir. Örneğin polen alerjisi olan bir kişinin daha önce polenle karşılaşıp buna duyarlı hale gelmiş
olması gerekir.

Polen gibi alerjenler vücuda girdikten sonra daha önceki temas sonrası kendine karşı üretilmiş
IgE’lere giderek bağlanır. Sonrasında da alerjik iltihaba neden olan başta histamin olmak üzere
bazı maddeler kana salgılanır. Bunun ardından düz kaslarda kasılma, damarlarda genişleme,
damar geçirgenliğinde artış ve ödeme bağlı olarak hapşırık, burun akıntısı, burun, boğaz,
damak, kulak kaşıntısı, gözlerde sulanma, kaşınma, cilt döküntüsü gibi yakınmalar ortaya
çıkar. Bu alerjik yakınmalar alerjik olunan maddeyle her karşılaşıldığında tekrar eder.

77. 1.cı sınıfta ne gördünüz ?

- Matematik

- Fizik

- Genel kimya

- Biyoloji

- Anatomi

- Botanik

- Eczacılığa giriş ...

78. Neden ilaçlar aseptik koşullarda hazırlanır ?

Aseptik ortam: Mikroorganizmalardan arındırılmış ortam

Amaç: ilacın farmakolojik etkisinin devamlılığı ile emniyeti, etkililiği ve maliyeti bakımından
gözetimini sağlamak, servislerde kullanılmayan ilaç dozunun israfını azaltmak, dozlama hatasını ve
enfeksiyon riskini önlemektir.

79. Subbukal tabletler için hangi etiketi kullanıyoruz ?

Subbukal tabletler: sistemik uygulama - enteral → dahilen kullanılan ilaç : beyaz etiket.

80. Titrasyon
Bir maddenin derişimi tam olarak bilinen bir çözelti ile eşdeğerlik noktasına kadar reaksiyona
sokulmasına titrasyon , yapılan eyleme ise titre etmek denir.

Bütün titrasyonlarda derişimi bilinen ve bilinmeyen İki ayrı çözeltinin belirli hacimleri tepkimeye
sokulur. Bunun için analizi yapılacak çözelti bir erlenmayere, derişimi bilinen çözelti ise bürete
konur. Analizi yapılacak çözeltini üzerine bir kaç damla indikatör damlatılır. Bürete doldurulan
standart çözelti, analizi yapılacak çözeltiye damla damla ilave edilir, bu sırada analiz çözeltisinin
bulunduğu erlen çalkalanarak karışım sağlanır. Renk değişimi gözlendiği anda titrasyon
sonlandırılır.

81. Asit-baz titrasyon

Derşimi bilinmeyen asit çözeltisinden bir büret yardımıyla çok dikkatle ölçülerek belli hacimde
çözelti bir beher veya erlen içine alır. Üzerine birkaç damla indikatör damlatılır. Standart baz
çözeltisi sürekli çalkalanan erlen içindeki asit çözeltisi üzerine yavaş yavaş akıtılır. İndikatörün rengi
açılmaya başladığı zaman tepkime sonlanmaya yaklaştığından birkaç damla daha baz çözeltisi
büretten damlatılarak indikatörün renk dönüşümü noktasında titrasyon kesilir, bu noktada tepkime
sonlanmıştır. Derişimi bilinmeyen asit çözeltisinin hacmi belli olduğundan, derşimi bilinen baz
çözeltisinin harcanan hacmi büretten dikkatlice okunarak Na x Va = Nb x Vb → Na = Nb . Vb / Va
eşdeğerlik kuralından asidin Na normalitesi hesaplanır.

Ters işlemle normalitesi bilinen asit çözeltisi kullanılarak bazın bilinmeyen Nb normalitesi de
bulunur. 

82. Asit-baz indikatörü ne işe yarar ?

Bir titrasyonda, eş değerlik noktasını veya ona en yakın noktayı belirlemek amacıyla kullanılan
madde.

İndikatörler, ortamın asitli veya bazlı oluşuna göre ve genellikle belli bir pH’da renk değiştiren zayıf
organik asitler veya bazlardır. Asit-baz titrasyonlarında, dönüm noktasını bulmak için titre edilecek
çözeltiye çok az miktarda katılırlar. Bir titrasyon için indikatör seçimi, dönüm noktası için beklenen
pH göz önüne alınarak yapılabilir.

İndikatörlerin önemli bir kullanım alanı çözeltilerin pH’ını bulmaktır. Genellikle indikatör çözeltisi
emdirilmiş kağıtlar, bu indikatörlerin renk değiştirdiği pH kağıdıdır.

83. Eş değerlik ve dönüm noktası

Bir titrasyonda eklenen reaktif miktarının, miktarı belirlenecek maddenin konsantrasyonuna


kimyasal olarak eşit olduğu noktaya eş değerlik noktası denir. Titrasyonda eş değerlik noktasını
belirlemek için kullanılan indikatörün renginin tamamen değiştiği noktaya dönüm noktası denir.

84. Anti-histaminik kullanım şekili

Antihistaminiklerin ortaya çıkardığı en sık yan etki "uyku hâli" (sedasyon) vermeleridir. Bu nedenle
gece  yatmadan  önce  alınması    önerilir. İlk dozlarda oluşan uyku  etkisi  kullandıkça giderek
azalmaktadır. Günümüzde yeni çıkan antihistaminik türlerinde  uyku  etkisi  daha  azdır. Yinede
araba veya tehlikeli olabilecek makina kullananlara bu ilaçlar    dikkatle  verilmelidir,
özellikle  gündüz   alınması  sıkıntı yaratabilir. 

85. Monoklonal antikorlar

İnsan ve hayvanların vücudu, dışarıdan giren ve özellikle patojenik karakterde olan (bakteri, virüs,
parazit vb.) etkenlere karşı immünolojik bir yanıt verecek tarzda düzenlenmiştir.
Hastalıklara yol açan bakteri, virüs ve diğer enfektif ajanlar gibi vücuda yabancı olan maddeler,
antijen olarak bilinirler ve vücudun bağışıklık sistemi tarafından “istilacılar” olarak tanımlanırlar. Bu
enfektif ajanlara karşı vücudun doğal savunma ajanlarıysa, antijenleri bulan ve yok eden bir protein
çeşidi olan antikorlardır.

Antikorların oldukça önemli iki özelliği, çeşitli hastalıklarla savaşmada onları son derece etkin kılar;
1) Her bir antikorun sadece tek bir antijene bağlanma özgüllüğü göstermesi
2) Bazı antijenlerin bağışıklık sistemini bir kez uyarmaları sonrasında o hastalık için ömür boyu
dayanıklılık sağlaması (Örneğin; kızamık ve suçiçeği gibi çocuk hastalıklarına karşı vücudun ürettiği
antikorlar, hayat boyu bu hastalıklara karşı vücutta direnç oluşmasını sağlar.) Antikorların bu ikinci
özelliğinden yararlanılarak, aşılar geliştirilmiş bulunmaktadır. Etkisiz hale getirilmiş ya da etkileri
azaltılmış bakteri ya da virüslerin yüzeylerindeki bu proteinden hazırlanan aşı içeriğindeki antijenlere
karşı vücutta antikor oluşumu sağlanır.

Antijende, antikorların bağlandığı epitop adı verilen antijenik bölgeler bulunur. Bağışıklık
sistemi her bir epitop çeşidi için farklı bir antikor üretir. Tek bir epitopa özgü üretilen
antikorlara; monoklonal antikorlar ,farklı yapıda epitoplar bulunduğunda ise üretilen
antikorlara poliklonal antikorlar denir.
Bakteri, virüs, hormon ve vücutta bulunan bazı proteinlerin ortak bir epitopa sahip olmasından
dolayı; hastalık teşhisi testlerinde poliklonal antikorların kullanılması, kuşkulu sonuçların ortaya
çıkmasına neden olur.

Monoklonal antikorlar; immünglobulin yapısında, iki ağır iki hafif zincirin disülfit bağları ile bir arada
tutulduğu, antijene bağlanma bölgeleri olan glikoproteinlerdir. Tanı, tedavi ve saflandırma amacıyla

kullanılırlar

1975'de Georges Köhler ve Cesar Milstein adlı araştırmacıların, koyun alyuvarları ile immünize
ettikleri farelerin, dalak hücreleri(blastositler) ile antikor sentezlemeyen fare myeloma hücrelerini
sendai virüs aracılığı ile birleştirmeleri sonucunda oluşan hibrit hücrelerin sadece alyuvarlara karşı
antikor sentezlediklerini belirtmeleri ile bilimde bir devrim yapmışlardı. Çalışmaların sonucunda
oldukça spesifik ve tek bir B hücre kolonundan monoklonal antikorlar elde edilmiş in-vitro ve in-vivo
ortamda devamlı üreyebilen hücreler(hibridomalar) meydana getirmişlerdir. Bu çalışma 1984
yılında Köhler ve Milstein'e Nobel Tıp Ödülünü kazandırmıştır.
Monoklonal antikorların üretim aşamaları:

Bir fareye antijenler aşılanır. Farenin B lenfosit hücreleri, bu antijenleri tanır ve bunlara karşı antikor

üretmeye başlar. Antikor üreten B lenfosit hücreleri fareden alınır. Bir insandan alınan,
kanserleşmiş B lenfosit hücreleri ile fareden alınan B lenfosit hücreleri laboratuvar ortamında
birbirleri ile kaynaştırılır. Böylece, monoklonal antikor üreten ve sınırsız bölünebilme yeteneğine
sahip, melez hücreler (hibridoma) elde edilir. Bu hücreler kültür ortamında çoğaltıldıktan sonra,
ilgili antijene özgü monoklonal antikor üreten hücreler izole edilir, saklanır.(şekil 1)

Monoklonal antikorlar kullanılarak;


Maliyeti daha ucuz ve çok daha etkili ilaçlar elde edilir. AIDS, kanser, hormon bozuklukları teşhisi
daha sağlıklı bir şekilde yapılabilir. Radyoaktif (işaretli) monoklonal antikorlar kullanılarak; enzim,
protein, bakteri, virüs ve kanserlerin vücuttaki yerleri belirlenebilir. Kanser hücreleri yerlerinde yok
edilebilir.Monoklonal antikorlar tümorosidal etkilerini bağlandıkları reseptör üzerinden
sinyalizasyon, antikora bağlı hücresel sitotoksisite (ADCC) ve komplemana bağlı
sitotoksisite(CDC) yolu ile gösterirler(şekil 2).

Rituximab,1997 yılında ilk kez bir monoklonal antikor, anti-CD 20 kimerik antikor(fare+insan) FDA

tarafından, nüks etmiş folliküller lenfomaların tedavisi amacıyla onaylandı .


Daha fazlası : http://eczacilik.anadolu.edu.tr/bolumSayfalari/belgeler/
Onaylı%20Rekombinant%20Antikorlar_20140112041633.pdf

86. Analitik kimya


Analitik kimya, maddenin bileşimi ve yapısı hakkında edinme, işlenme ve ilişki kurma bilimidir. Diğer bir
ifadeyle, maddenin ne olduğu ve ne kadar miktarda olduğu hakkında bilgi verir. Analitik kimya aynı
zamanda fen ve tıp alanlarında yararlı olan fikir ve yöntemlerden oluşan bir ölçme bilimidir. Teknolojideki
gelişmeler, analitik yöntemlerin gelişimine yön vermiştir. Analitik kimyada analizler, nitel (Kalitatif) ve nicel
(Kantitatif) olmak üzere iki şekilde yapılır. Nitel analiz, numunedeki türlerin neler olduğunu belirlerken;
nicel analiz, bir numunedeki türlerin miktarı hakkında bilgiler verir.

Analitik kimya hakkında İlk bilgiler : http://akimya.pharmacy.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/


43/2016/10/Analitik-Kimya-Uygulama-I-Giriş.pptx

87. Nicel ve nitel nedir ?

1)KALİTATİF ANALİTİK KİMYA: Maddeyi oluşturan bileşenlerin niteliklerinin (kimliklerinin)


saptanmasıdır. (Nitel analiz)

2)KANTİTATİF ANALİTİK KİMYA: Maddeyi oluşturan bileşenlerin niceliklerinin (miktarlarının)


saptanmasıdır. (Nicel analiz)

88. Terapötik pencere

= Bir ilacın toksik ve terapötik konsantrasyonları arasındaki aralık.

Terapötik penceresi küçük olan ilaçlarda ortalama konsantrasyon etrafındaki dalgalanmaların


büyüklüğü tehlike oluşturur. Böyle ilaçları konsantrasyonları çeşitli zamanlarda ölçülür bu olaya
terapötik ilaç izleme denir.

89. Nazal dekonjestan

Sempatomimetik (adrenerjik) ilaçlar → Katekolamin olmayan sempatomimetik ilaçlar →


alfa-mimetik (alfa reseptör agonistleri)

Burun mukozasında ki arteriyolleri daraltır ve burnundaki şişkinliğe gidererek, burun


tıkanıklığını geçirir. Genelde burun damlası veya aerosol şeklinde kullanılır. Ancak mukozalardan
emilerek sistemik sempatomimetik yan tesirler oluştururlar. Diğer Bir sakıncası da ilaçların etkisi
geçtikten sonra tekrar konjestyon oluşmasıdır.

En çok kullanılan :

- Nafazolin (Pervil)

- Tetrahidrazolin (Tyzine)

- Ksilometazolin (Otrivin)

- Oksimetazolin (Afrin)

Dekonjestan ilaçların yan etkileri;

• Kişide '' sinirlilik hali'' yaratmaları,

• Uykuya dalmada zorlanma,

• Kan basıncı ile nabız sayısını yükseltme,

• Yüksek tansiyon,

• Kalp ritim bozukluğu,

90. Nazal dekonjestan kullanımı için hangi tavsiyede bulunursunuz ?

! Bağımlılık riski : Uzun süreli kullanımında ilaca bağlı rinite sebep oldukları için, hastalar
gereken süreden fazla (~5 gün) kullanılmaması konusunda bilinçlendirilmeliler !

Kalp rahatsızlığı ve yüksek tansiyon olan hastalar da dekonjestan ilaçları kullanılmamalıdır. Aynı
zaman göz tansiyonu,iki yaşındaki çocuklarda ve diyet yapan insanlarda kullanılmamalıdır. Çünkü
dekonjestan ilaçlar zayıflamak isteyen kişiler için verilen ilaçların içerisinde bulunmaktadır. Ayrıca
dekonjestan alan bazı hastalarda idrar yapmada zorluklar olabilir. Bunların dışında burunda
kuruma, kabuklanma, kanama ve tansiyon yükselmesine sebep olur. 

91. Diyabet

Şeker hastalığı; tıptaki adı ile Diabetes Mellitus kan şekerinin yükselmesi, idrarda şeker
çıkmasıdır.

Diyabetin çeşitleri:
Vücutta kan şekerinin düzenlenmesinde rol oynayan hormonların en önemlisi, pankreasın beta
hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu
üretememesi ya da üretilen hormonun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda enerjiye
dönüşmesi gereken glukoz, kanda birikerek kan şekerinin yükselmesine neden olur.

Diyabetin 2 tipi vardır:


- Tip I diyabet; genellikle 30 yaşından önce başlar. Hastalar, normal kiloda veya zayıftır; bu tip
diyabette mutlaka insülin kullanılmalıdır. Çünkü Tip I diyabetlilerde vücutta insülin
üretilmemektedir.
- Tip II diyabet; genellikle 40 yaşından sonra başlar. Diyabet hastalarının büyük çoğunluğu bu
tiptedir. Hastaların çoğunluğu aşırı kiloludur. İrsiyetin hastalığın oluşumunda önemli etkisi vardır;
yani hastaların yakınlarında ya da yakınlarında Tip II diyabet hastası olanlarda diyabete
rastlanma sıklığı yüksektir.

Diyabetin belirtileri :
- Tip I:
Diyabet belirtilerinin bilinmesi hastalığın erken dönemlerinde tanı ve tedavi olanağı sağlar. Tip I
diyabetin yani çocuklarda ve gençlerde başlayan diyabet hastalığının başlangıç şikayetleri çok
barizdir. Günler içinde veya 1-2 hafta içinde:
• Aşırı susama ve su içme,
• Bol bol idrar yapma,
• Aşırı iştah ve çok yeme; buna rağmen zayıflama,
• Halsizlik görülebilir.
Daha ileri günlerde kan şekerinin aşırı yükselmesi ve aseton artışına bağlı olarak:
• İştah artışı yerine iştahsızlık,
• Bulantı,
• Karın ağrısı,
• Halsizliğin artışı
• Şuur bulanıklığı,
• Koma hali görülebilir.
Şikayetler çok belirgindir. Aile, çocuğunun kısa zamanda kilo kaybederken adeta eridiğini bildirir.
Kan şekeri ölçümü ile teşhis konur.

- Tip II :
Daha ileri yaşlarda başlayan Tip II diyabette ise belirtiler her zaman belirgin değildir. Susama, çok
su içme, ağız kuruması, bol bol idrar yapma, geceleri idrar yapma isteği ve aşırı iştah her hastada
görülmeyebilir. Bazı hastalar zaten aşırı iştahlı oldukları için yıllardır çok yemek yediklerini
söylerler.
• Halsizlik,
• İştahsızlık,
• İnatçı kaşıntı,
• Yaralar-özellikle cilt yaraları,
• Ağızda kötü bir tat hissi görülebilir; kadınlarda vajinal kaşıntı çok belirgindir.

Kan şeker değerleri:

Yemeklerden 2 saat sonra kan şeker


Aç karnına kan şeker değerleri
değerleri

Normal 70-100 mg/dL < 130 mg/dL

Tip I 70-120 mg/dL < 160 mg/dL

Tip II 70-120 mg/dL < 180 mg/dL

92. İnsülin

İnsülin pankreasın beta hücrelerinden salgılanır. Diyabet tedavisinde kullanılır. İlkesinin başlaması
ve süresine bağlı olarak, değişik insülin preparatları bulunmaktadır. Etki gücü ünite olarak belirtilir.
İnsülin preparatları genellikle domuz ve sığırlardan hazırlanmaktadır. Sadece parenteral yolla
kullanılır. Protein yapısında olduğundan oral yolla verildiğinde sindirilir. Genellikle insülin
preparatları S.C. yolla uygulanır. Acil durumlarda kristalize insülin İ.V. yolla da uygulanabilir.

İnsülin Preparatları:

- Kristalize Çinko insülin: etki süresi kısadır. 2-4 saatte maksimum kan konsantrasyonuna ulaşır
ve etkisi 5-7 saat kadar sürer. SC veya İV yolla kullanılır.

- Protamin Çinko insülin: uzun etki sürelidir. 36 saat kadar sürer. Böylesine uzun etki süreli
insülinle hiperglisemiyi kontrol altına almak güçtür.

- İzofan insülin (NPH insülin) : Orta etki sürelidir. Etkisi 24-48 saat kadar sürer.

- Lente insülin: etkisinin başlaması ilacın fiziksel durumuna, pH ta ve çinko konsantrasyobuna


bağlıdır.

İnsan insülinin DNA rekombinasyon tekniği ile biyosentetik olarak da yapılır. Hayvansal kaynaklı
insüline alerjisi olanlarda kullanılabilir. Onun dışında avantajı yoktur.

Yan etkileri şunlardır:

- Hipoglisemi: İlk belirtileri terleme, taşikardi ve açlıktır. İV glikoz verilmesi veya meyva suyu ve
diğer Çözünebilir Karbonhidratların verilmesi ile tedavi edilebilir. En kötü durum insülin şoku dur.
Santral sinir sistemi bozuklukları ve konvülsyonlar gelişebilir.

- Enjeksiyon yerinde lokal reaksiyonlar olabilir. Enjeksiyon yeri sık sık değiştirilmelidir.

- Hayvansal kaynaklı olanlar da alerjik reaksiyonlar olabilir.

93. İnsülin kullanımı

• İnsülinin kana geçebilmesi için deri altındaki yağlı tabakaya enjekte edilmesi gerekir.
• Dokunun ince olması durumunda iğne yanlışlıkla kasa gelebilir, bu da insülinin daha hızlı
kana karışmasına neden olur.İnce dokularda kısa uçlu iğne kullanılarak ya da daha yağlı bir
bölgeye yapılarak bu durum önlenebilir.
• İnsülinin deri altı dokuya yapıla bilmesi için insülin uygulanacak bölgenin baş parmak ve
işaret parmağı ile kaldırılıp enjeksiyonun yapılması gerekir. (pinch-up)
• Enjeksiyonların sürekli aynı bölgeye yapılmasına bağlı olarak enjeksiyon bölgelerinde
lipodistrofi olarak adlandırılan yağ dokusunda azalma (lipoatrofi)/sert şişlikler(lipohipertrofi),
dolayısıyla da insülin emiliminde azalma görülebilir.

94. İnsülin saklanması


- İdeal saklama sıcaklığı : 4-8 derece arası

- İnsülini asla aşırı soğuk derece de buzdolabında ya da dondurucuda saklamayınız.

- İnsülinin soğuk olması enjeksiyonu zorlaştıra bilir. Bunun için kullanacağımız insülini odası ısısını
da tutmanız, yedikleri ise buzdolabında saklamanız önerilir.

- Kullandığınız insülinlerin son kullanma tarihini kontrol etmeyi unutmayın.

- Direkt güneş ışığından ve yüksek ısıdan uzak tutunuz.

95. Rekombinant DNA

Rekombinant DNA teknolojisi, doğada kendiliğinden oluşması mümkün olmayan, çoğunlukla farklı
biyolojik türlerden elde edilen DNA moleküllerinin, genetik mühendislik teknolojisiyle kesilmesine ve
elde edilen farklı DNA parçalarının birleştirilmesi işlemlerini kapsayan bir teknolojidir. Rekombinant
DNA ise; bu işlem sonucu üretilmiş olan yeni DNA molekülüne verilen isimdir ve kısaca rDNA
olarak yazılır.

Rekombinan DNA veya rDNA, yapay olarak oluşturulan iki DNA ipinin kombinasyonunu tarif etmek
için kullanılan terimdir.
96. A-ferin forte ilaç

Etken madde :
- Parasetamol (300 mg): ağrı kesici, ateş düşürücü

- Klorfeniramin maleat (2 mg) : Histamin antagonistleri (H1 reseptör antagonistleri) = anti-


histaminik → burun akıntısı, aksırma, burun ve boğaz kaşıntısı, göz sulanması gibi belirtileri
ortadan kaldıran antihistaminik etkili bir ajandır.

- Kodein fosfat (10 mg) = narkotik analjezik

Endikasyon : Grip ve soğuk algınlığına bağlı burun akıntısı, aksırma, burun ve boğazda kaşıntı,
baş ağrısı, adale ağrısı, boğaz ağrısı, vücut kırıklığı, ateş, nezle, gözlerde sulanma ve kaşıntı gibi
durumlarda kullanılır.

Öneriler : sedasyona yol açabilir. Bu nedenle dikkat gerektiren makinelerde çalışanlarda, tehlikeli
ve/veya yüksek yerlerde çalışanlarda veya vasıta kullananlarda kazaya neden olabileceğinden, A-
ferin forte tablet kullanımı sırasında bu gibi işler yapılmamalıdır. Hastalık belirtilerinin düzelmemesi
veya 3 günden fazla devam eden ateş halinde doktorunuza danışınız.

7 günden fazla kullanılmamalıdır.

Kullanımı 12 yaş üzeri çocuklar ve yetişkinler içindir.

97. Digoksin
- Kalp glikozidleri

- Konjestif kalp yetmezliği tedavisinde kullanılan bitkisel (Digitalis Purpurea) kaynaklı


ilaçlardır. Bu grup ilaçlara kardiyotonik glikozit, kardiyoaktif heterozid, veya digitalis
(dijital) adı da verilmektedir.

- Başlıca kalp glikozidleri: Digitoksin, Digoksin, Lanatosid C ve Uvabain.


Farmakolojik etkileri: kalp kasının kasılma gücünü artırmalarıdır.
Konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda kalbin atış hızını azaltırlar. Oysa yüksek dozları
taşikardi yapar. Kalp debisinin ve atış hacmini artırırlar. Kalp yetmezliği sırasında büyümüş olan
kalbi küçültürler.

Bu ilaçların en önemli sakıncaları terapötik pencere (güvenlik aralığı) dar olmasıdır. Yani tedavi
edici dozları ve toksik dozları arasındaki aralık çok dardır. Minimal etkin dozun 5-10 katı letal
(öldürücü) doz olabilir. Tedavi sırasında bile zaman zaman zehirlenme belirtileri ortaya çıkabilir.

Zehirlenme belirtileri:

- İştahsızlık, bulantı, kusma

- Başağırısı, yorgunluk, keyifsizlik, psikolojik belirtiler, ağrılar, ve deliryum (çılgınlık)

- Görme bozuklukları ve cisimlerin etrafında sarı, yeşil hareler görme

- Memelerde büyüme, çünkü bu ilaçların kimyasal yapıları steroid yapılı seks hormonlarının
kimyasal yapılarına benzemektedir

- Kalple ilgili belirtiler: belirgin Bradikardi, aritmiler...

(İV yoluyla antidot : Na2EDTA)

98. Anti-inflamatuar ne demek ?

İnflamasyon (iltihap) giderici. Antiinflamatuar ilaçlar kortizon, aspirin, ibuprofen türü ilaçlardır. Bu
ilaçlar inflamasyon bulguları olan şişme (ödem), hassasiyet, ağrı ve ateşi düşürürler.

En belirgin özellikleri prostaglandin biyosentezini inhibe etmeleridir.

99. X kategorisi ilaçlar + örnek


Bu kategorideki ilaçların deney hayvanları ve hamilelerdeki incelemeler ilacın fetusa zararını
göstermiştir. Üstelik, bu gruptaki ilaçların hamilelerde kullanılmalarının yararları fetusa zararlarının
yanında önemsiz kalır.

X kategorisindeki ilaçlar, hamilelerde ve hamile kalma olasılığı bulunanlarda kontrendikedirler ve


hiçbir şekilde kullanılmamalıdırlar.

Örnek:

- Fenitoin

- Androjenler ve androjenik projestatifler

- Valproik asit

- Trimetadion

- Antineoplazikler

- Folik asit antagonistleri

- Talidomid

- Sentetik retinoidler...

100. Laboratuvar malzemeleri

Balon: İçinde bazı kimyasal reaksiyonların gerçekleştirildiği, biyokimya laboratuvarlarında besi yeri
hazırlamak için diğer laboratuvar derslerinde de bazı çözeltileri hazırlamada, ısıtma ve kaynatma
işlemƖerinde ve geri soğutucuya takılarak çeşitli deney düzeneklerinin hazırlanmasında kullanılan
cam malzemelerdir.

Beher: Kimya laboratuvarlarında kullanılan bardağa benzer cam eşyadır. Çözelti hazırlama,
maddelerin karıştırılması, aktarılması, ısıtma ve kristallendirme gibi birçok işlemde kullanılan
silindirik biçimƖi cam 5 malzemelerdir. Yüksek sıcaklığa dayanıklı temper camdan üretilmiştir. Ağız
kısmında sıvının kolayca akması için oluklu bir kısım vardır. 
Erlen: Dibi düz, koni biçimƖi cam malzemedir. Özellikle analitik kimya laboratuvarlarında titrasyon
işlemƖerinde kullanılır. Çözelti hazırlamaktan çözelti saklamaya kadar, kristalizasyon işleminden ve
benzer laboratuvar işlemƖerine kadar daha birçok amaçla kullanılmaktadır.

Deney tüpü:  İnce uzun, bir tarafı kapalı bir tarafı açık, içine kimyasalların konulduğu 100 °C
sıcaklığa dayanabilen deney aracıdır. Maddelerin birbirleriyle etkileşimini gözlemek amacıyla
kullanılan silindirik biçimƖi, küçük çaplı cam malzemelerdir.

Baget: Kimyasal karışımƖarın hazırlanması sırasında maddeleri karıştırmak için kullanılan kalın cam
çubuk olarak tanımƖanabilir. Süzme işlemi sırasında kullanılarak iri taneli çökeleklerin tutunmasını
ve süzgeç kağıdının tıkanmasını engeller. Kristalizasyonda, beherden huniye madde aktarılırken
cam baget kullanılır. Katı maddelerin ezilip sıvıya karışması için kullanılan baget mutlaka cam
olmalıdır çünkü metaller asidik sıvıyla reaksiyona girip paslanabilir. 

Mezür: Kabataslak bir tanım yapmak gerekirse mezür için dereceli silindir demek yeterli olabilir.
Saf sıvıların ve çözeltilerin hacmini ölçmek için kullanılan, üzerinde mƖ cinsinden bölmeler bulunan
cam kap olarak da tanımƖayabiliriz. Genel olarak 50-1000 mƖ arası sıvıların hacimƖerini çok daha iyi
ölçer. Biyokimya laboratuvarlarında besiyeri ve boyaların hazırlanışı sırasında kullanılır. Temel kimya
ve analitik kimya laboratuvarı derslerinde ise saf su ya da tampon çözelti gibi sıvı maddelerin
ölçülerek kullanılmasını sağlayan cam malzemedir. Ancak sıvıların yaklaşık hacimƖerinin
ölçümƖerinde ve aktarılmalarında kullanılır, çok hassas ölçü kapları değildir.

DamƖalık: Birtakım çözeltilerin pH ayarı vb. yapımında ya da tepkime sırasında ortama damƖa
damƖa çözelti ilave etmek için kullanılan, bir ucuna kauçuktan yapılmış başlık geçirilmiş, öbür ucu
sivri, cam veya plastikten yapılmış araçlardır. DamƖalıktan yuvarlak, çok küçük miktarda sıvı akar.

Pipet: Çok hassas ve az miktardaki sıvı hacimƖerinin ölçümünde, sıvı maddeleri istenilen ölçüde bir
kaptan bir diğer kaba aktarmada kullanılan cam malzemelerdir. Dereceli ve tam ölçülü pipetler
olmak üzere iki gruba ayrılır. Dereceli pipetlerden 1 mƖ, 5 mƖ, 10 mƖ’lik pipetler laboratuvarda en çok
kullanılan pipetlerdendir. Tam ölçülü pipetlere, bullu pipetleri, pastör pipetlerini örnek verebiliriz.
Pastör pipetleri, sıvıların güvenli bir şekilde aktarılması için tek kullanımƖık plastik pipetlerdir ve
oldukça kullanışlıdır. Laboratuvarlarda en çok kullanılan dereceli, otomatik ve tek kullanımƖık
pipetlerdir. Hangi hacim için olduğu ve ayarlandığı sıcaklık üzerinde yazılıdır.

Huni: Kimya laboratuvarında vazgeçemediğimiz, mutlaka ihtiyaç duyduğumuz araçlardan biridir.


Süzme işleminde, sıvıların geniş ağızlı bir kaptan dar ağızlı bir kaba aktarılmasında ve toz halindeki
katıların dar boğazlı kaplara aktarılmasında kullanılan cam veya plastik malzemelerdir. Cam olanlar
adi ve kantitatif olmak üzere iki çeşittir. Kantitatif huni gravimetrik analizde süzme işlemƖerinde
kullanılır. Boynu diğer hunilere göre daha ince ve uzundur. Bu özellik yaptığı vakum ile hızlı bir
süzme sağlar. 

Balon joje: Standart çözeltilerin ve belli derişimdeki çözeltilerin hazırlanmasında kullanılan cam
malzemelerdir. 25, 50, 100, 250, 500 ve1000 mƖ hacimƖi balon jojeler vardır. Titrasyon işlemƖerinde
ayarlı çözelti hazırlamak ve saklamak için kullanılır. Balon ismini almasının nedeni, üst kısmının
parmak kalınlığında ince uzun oluşu ve alt kısmının balon gibi yuvarlak olmasıdır. Balon jojelerin
şilifleri (kapak) vardır ve ince boyun kısımƖarında kabın ölçü çizgisi net olarak belirtilmiştir. Balonjoje
ile sıvı hacimƖeri hassas olarak ölçülür. Dikkat edilmesi gereken şey, balon joje içine konulan sıvının
sıcaklığının balon joje üzerinde belirtilen sıcaklıkta olması gerektiğidir. Bu sıcaklık genellikle 20
°C’dir.

Cam boru: Farklı çap, uzunluk ve açılarda bulunan ince cam borulardır. U şeklindeki cam boru
tepkime ortamƖarı arasındaki bağlantıyı kurmada kullanılır. Bir kaptaki reaksiyon ortamından başka
bir kaptaki reaksiyon ortamına sıvı, gaz vb. aktarmaya yarayan, içi boş, uçları açık, silindir biçimƖi
cam malzemelerdir. Kullanım şekline göre boru çapı da değişir.

Büret: Titrasyon işlemƖerinde ve belli hacimde sıvı alınmasında kullanılan altı musluklu, genellikle
50 mƖ hacimƖi, üzeri çizgilerle derecelendirilmiş boru şeklindeki cam malzemedir. Genelde pipet ile
karıştırılır. Özel bir tutuş stili vardır. Analitik kimya laboratuvarında titrasyon işlemƖerinin
vazgeçilmez aracıdır. Musluk sol tarafta iken sağ elin iki parmağı ile musluk tutularak işlem
gerçekleştirilir. Bu şekilde kullanılan büret ile daha verimƖi bir deneysel çalışma gerçekleştirilir.
Büretlerin hem otomatik hem de manuel olanları vardır. Genellikle 25-50-100 mƖ hacmindedir.
Titrasyon işlemƖerinde sıvı hacimƖerini ölçmede kullanılır

Soğutucu: Tepkime ortamının ısıtılmasında balon üzerine takılan, ısıtmayla buharlaşan çözücünün
geri kazanılmasını sağlayan soğutuculu cam malzemedir. Isıtma işlemine başlamadan önce
soğutucudan soğutma suyu geçirilmelidir, çünkü kaynama devam ederken çözücünün de
buharlaşması engellenmiş olur. Soğutucular, maddeleri gaz fazından sıvı fazına döndürür. İç içe iki
borudan meydana gelmiş olan soğutucunun dıştaki borusundan su geçer. İçteki boruda ise madde
yoğunlaşır, geri toplama kabına ya da reaksiyon kabına döner. Soğutuculara su girişi alttan, çıkışı
üstten bağlanmalıdır. 

Ayırma hunisi: Sıvı-sıvı heterojen karışımƖarın kontrollü bir şekilde ayrılmasını sağlayan cam
malzemelerdir. Örneğin, zeytinyağı-su karışımı ayırma hunisine konulduğunda öz kütlesi daha
küçük olan sıvı zeytinyağı üstte, öz kütlesi daha büyük olan sıvı su altta birer faz oluşturur. Musluk
açılır, alttaki sıvı toplama kabına alınarak musluk kapatılır. Böylece iki sıvı birbirinden ayrılmış olur.
Birbiri ile karışmayan sıvıları ayırmada ve ekstraksiyon (çekme) işlemƖerinde kullanılır.

Desikatör: Genellikle katı kimyasalların nem almadan bekletilmesinde veya saklanmasında


kullanılan cam malzemelerdir. Tabanında nem çekici maddeler vardır. Bunlardan en çok
kullanılanları kalsiyum klorür ve silikajeldir. Desikatörü tanımƖamak gerekirse nem tutucu olarak
içine kalsiyum klorür veya silikajel konulan ve kurutma dolabında kurutulan örneklerin havanın
nemini almadan soğuması için kullanılan kapaklı cam kaplardır. İki türü vardır, normal desikatör ve
vakumƖu desikatör.

Petri kabı:  Biyologların  kültür  hücreleri    ya da küçük yosun bitkiler için kullandığı basit
bir  cam  veya  plastik  silindir  şeklinde kapaklı kaptır.  Cam petri kapları  sterilize  edilerek (örneğin;
otomatik bir karıştırıcıda ya da 160 ° C 'de, bir sıcak hava fırını içinde kuru ısıtma ile bir saat içinde)
yeniden kullanılabilir. Ancak sterilize edilen plastik petri kabında bir sonraki deneyde çapraz kirlilik
bir sorun haline gelebileceğinden dolayı, plastik Petri kapları genellikle  tek kullanımlık  olarak
kullanılmaktadır. Petri kapları genellikle kültür bakterileri için kullanılırlar.

 Saat Camı: Az miktardaki katı maddelerin ısıtma ve kurutma işlemlerinde kullanılan konkav yapılı
cam malzemelerdir.

101. Titrasyon nasıl yapılır ?

Bütün titrasyonlarda derişimi bilinen ve bilinmeyen İki


ayrı çözeltinin belirli hacimleri tepkimeye sokulur. Bunun
için analizi yapılacak çözelti bir erlenmayere, derişimi
bilinen çözelti ise bürete konur. Analizi yapılacak
çözeltini üzerine bir kaç damla indikatör damlatılır.
Bürete doldurulan standart çözelti, analizi yapılacak
çözeltiye damla damla ilave edilir, bu sırada analiz
çözeltisinin bulunduğu erlen çalkalanarak karışım
sağlanır. Renk değişimi gözlendiği anda titrasyon
sonlandırılır.

102. Alerji - Endeksiyon farkı

Enfeksiyon: Enfeksiyon oluşumu, bakteri, virüs, mantar ya da parazit gibi organizmaların vücuda
girmesi ve yerleşmesi sonucu meydana gelmektedir. Vücutta enfeksiyon oluştuğu zaman, doğal
olarak enfeksiyonlu hastalıklarda gelişmeye başlar.

Alerji: Alerji çevremizde bulunan ve "alerjen" olarak adlandırılan aslında zararlı olmayan bazı
maddelerin herhangi bir yolla vücuda girmesi sonucu bağışıklık sisteminin bu maddelere karşı aşırı
ya da anormal bir reaksiyon vermesidir. Normal sağlıklı kişilerde bu tür reaksiyonlar olmazken
neden bazı kişilerde görüldüğü hala tam ve kesin olarak bilinmiyor. Ancak genetik yatkınlık söz
konusu.

103. Portakal kabuğu ekstraksyon

Turunçgillere ait olan mandalina ve portakalın kabuk ve yapraklarından subuharı distilayonu ve


subkritik su ekstraksiyonu ile uçucu yağ elde edilmiştir. Bu iki yöntem kıyaslandığında genellikle
subkritik su ekstraksiyonunun hem nitelik hem de nicelik olarak daha etkili bir yöntem olduğu
saptanmıştır. Ayrıca genel olarak bitkilerin yaprak kısımlarındaki bileşenlerinin daha fazla ve
oksijenli bileşikler yönünden daha zengin olduğu saptanmıştır.

Daha çok bilgi : http://library.cu.edu.tr/tezler/7482.pdf

104. Süspansiyon

Birbiri içinde çözünmeyen iki fazlı sistemdir: bir faz sıvı diğeri katı. Yani ufak partiküller (katı
ilaç) sıvı içinde.

Katı madde dipte birikebilir, karıştırıp kullanmak lazım.

105. Antihipertansif ilaçlar

Sistemik arteryel kan basıncının devamlı yükselmesi ile kendini gösteren kalp damar hastalığına
hipertansiyon denir. Kontrol altına alınmazsa zamanla ciddi kardiyovasküler komplikasyonlara yol
açar. Olguların %95’inde temel neden belli değildir, buna esansiyel (primer) hipertansiyon denir.
İpler tansiyon olgularının az bir kısmında, bilinen bazı nedenler sonucu kan basıncı yükselmiştir
(örneğim endokrin hastalıklar). Bu tip hipertansyon sekonder hipertansiyon diye adlandırılır ve
tedavisi nedene yönelik yapılmalıdır.

Esansiyel hipertansiyonun tedavisi bir diüretikle veya bir beta-bloker ile başlanır. Bu yetmezse,
diüretik beta blokerle, kalsiyum kanal blokerleri ile metil Dopa, veya rezerpin ile kombine edilir.
Orta ve şiddetli hipertansiyon nadiren tek ilaç uygulanır. Genellikle kombinasyon tedavisi yapılır.
Acil durumlarda nitroprussid, diazsoksid veya labetolol parenteral uygulanır.

1) Diüretikler: vücuttan su ve tuz atılımını artırır, ayrıca tiazidler arteriolleri gevşetir ve kan
basıncının düşürürler.

- Osmotik diüretikler: mannitol, üre

- Karbonik anidraz inibitörleri: asetazolamid, brinzolamid, dorzolamid, metazolamid

- Tiazidler: bendroflumetiazit, benztiazit, hidroflumetazit, hidroklorotiazit, indapamid, klorotiazit,


klortalidon...

- Henle kıvrım diüretikleri : furosemid, bumetanidin

- Potasiyum koruyucu diüretikler: amilorid, spironolakton, triamteren

2) Beta-blokörler: (vazodilatatör etki) kalp debisini ve renin salgılanmasını azaltıyorlar. Böylece


kan basıncını düşürürler.

- Propranolol

- Oksprenolol

- Pindolol

- Atenolol

- Asebutolol

- Metoprolol...

3) Kalsiyum kanal blokörler: vazodilatatör etkilerine bağlı olarak hipertansiyon tedavisinde


kullanılır.

- Nifedipin

- Nikardipin

- Nitrendipin

- Amlodipin...

4) Prazosin: alfa adrenerjik reseptör blokör. Vazodilatatör etkili.

5) Metildopa : alfa adrenerjik reseptör mimetik. Periferik damarları genişletir.

6) Adrenerjik nöron blöokörleri: rezerpin, guanetidin

7) Renin-Angiotesin sistemini etkileyen ilaçlar: renin, böbreklerde sentez edilen bir enzimdir.
Plazmada bulunan bir substrat üzerine etki ederek onu angiotensin I’e dönüştürür. Bu da
angiotensin dönüştürücü enzim aracılığıyla angiotesin II ye dönüştürülür. Dursun madde
vücuttaki en güçlü vazokonstriktör maddelerden biridir. Ayrıca aldosteron salgılanmasını da
artırır Bu madde de böbreklerden su ve tuz atılmasını azaltır. Bunun sonucunda hem vücuttaki
sıvı hacmi artar, hem damarlar daralır ve kan basıncı yükselir. Bu grup ilaçlar angiotensin
dönüştürücü enzim sentezini ve kullanılmasını azaltarak angiotensin II Oluşmasını engeller ve
kan basıncını düşürürler.

- ACE inibitörleri : Kaptopril, Enalapril...

! Sık görülen yan tesiri : öksürük !

- Angiotesin II reseptör blokörü (sartan’lar): irbesartan, telmisartan...

- Renin inibitörleri : aliskiren

8) Damar düz kasında etkili ilaçlar:


- Kalsiyum kanal blokerleri: 3. Nokta

- Potasiyum kanal açıcılar : nicorandil, minoksidil ...

- Doğrudan damar düz kas gevşetici: hidralazin, nitroprussid...

106. İnhalasyon

Gazlar veya buhar halindeki lipofilik ilaçlar Soluma suretiyle Alveol membranını aşıp gene kan
dolaşımına

107. Dekstrometorfan mekanizma

Sentetik morfinan türevi antitussif. Klasik opioit reseptörlere afinitesi düşüktür, bu nedenle :
Konstipasyon, santral depresyon, bağımlılık etkileri yoktur. Analjezik etki yapmaz.

Mekanizma : Öksürük merkezini inhibe ederek etki gösterir.

Bronşial astmalı hastalarda kullanılmamalıdır.

108. Kakao yağı (supozituvarlarda)


Yağlı sıvağ lar grubundadır. Yapısındaki yağ asitleri (ole- dipalmitin veya oledistearin gibi) nedeni ile
farklı poli- morfları vardır. Hazırlama sırasında dikkat edilmez ise (yüksek sıcaklıklarda tutulması ve
aniden soğutulması gibi) metastabil olan ve daha düşük erime derecesine sahip polimorflarına
dönebilir ve problemler yarata- bilir. Kakao yağı erime derecesi olan 35°C'de eritilip kendi halinde
soğutulursa, 22°C'de eski haline döner; ancak 35°C'nİn üzerinde ısıtılırsa, 22°C'de katılaşmaz.
Çünkü, normal halde dayanıklı olan (3 formu yüksek sıcaklıklarda dönüşüme uğrar a ve y formuna
döner. Kakao yağında bulunan yağ asitlerinden oleodipalmi- tin ve oleodistearinin a, (3, (3' ve y
polimorfíarı vardır, fi ve fi' nün erime sıcaklıkları daha yüksek iken, diğer polimorfların erime
dereceleri daha düşüktür. Isıtma ile bu poiimorflara dönüşüm olur. Su tutma yeteneği zayıf bir
sıvağ olup, fenol ve türevleri, esanslar ve kloral hidrat gibi bazı maddelerle geçimsizdir. Kakao
yağına sulu çözeltiler İle daha kolay karışabilmesi ve İçindeki maddeleri daha kolay vermesi için
emülgatör madde- ler ilave edilebilir (gliserin monostearat, setil alkol, kal- siyum stearat gibi).

109. Supozituvar

Rektuma uygulanmaya özgü, kakao yağı, hidrojenlenmiş bitkisel yağ veya gliserin-jelatin-su
karışımı gibi oda sıcaklığında katı, vücut sıcaklığında eriyen sıvı yağlar ile hazırlanan koni
şeklindeki farmasötik şekillerdir.

Uygulandıktan sonra supozituvar sıvağı yumuşar, erir veya ortamda bulunan sıvılarda çözünür ve
et- kin maddeyi salar.

Her ne kadar sistemik etki için (sedatifler, trankilizanlar ve analjezikler gibi) kullanılsalar da, tek
dozluk kullanım- larının büyük kısmını hemoroit tedavisi için kullanılan- ları oluşturmaktadır. Ağırlığı
2 g olanlarının çoğunda kakao yağı kullanılmaktadır; bundan daha ağır veya hafif olanlarda ise,
diğer sıvağlar kullanılmaktadır.

Supozituvarla alakalı notalar: http://e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/tebakademi/modern_farmasotk/


21.pdf

110. Sterilizasyon yöntemleri

FIZIKSEL YÖNTEMLER
Fiziksel yöntemler sıcak, soğuk, kuruluk, ışınlar, elektrik akımı, sonik-ultrasonik titreşimler, yüksek
basınç, osmotik değişikler ve filtrasyon yöntemleri olarak sıralanabilir. Ancak en çok kullanılan
fiziksel yöntem ısıdır. Ekonomik, kolay uygulanabilir ve güvenilir özelliktedir.

1- Isı ile sterilizasyon: Isı ile sterilizasyonun etki şekli doğrudan mikroorganizmaların protein
yapıları üzerinedir. Proteinler üzerinde koagülasyon (pıhtılaşma) oluşturur. Isı ile sterilizasyon iki
yöntemle gerçekleşir.
a) Kuru sıcak hava ile sterilizasyon: Kuru sıcak hava ortamında yapılır. Ortamda nem
bulunmadığından sterilizasyon daha uzun süre almaktadır. Bu amaçla Pasteur fırını kullanılır. Kuru
hava fırını (pasteur fırını); genel olarak 175°C’de bir saat, 140°C’de ise 3 saat sterilizasyon için
yeterlidir. Bu yöntem ile cam ve metal aletler içlerine nemin ulaşamadığı yağlar ve tozlar (talk)
sterilize edilir. Çok yüksek ısıda kısa sürede de sterilizasyon mümkündür. Bu tekniğe ultra high
temperature (UHT) adı verilir. Bir sıvıyı 135-150°C kadar aniden ısıtıp bu ısıda 4 saniye tutulduktan
sonra aniden soğutma uygulanmasıdır.
Mikroorganizmalar üzerine etkisi nemli ısıya göre daha azdır. Bütün mikroorganizmaları
öldürmediği düşünüldüğünden dezenfeksiyon yöntemi olarak kabul edilir. Kuru hava ile; nemin
geçirgenliğine izin vermeyen pudralar, yağlar, cam eşyalar dezenfekte edilir. Bu yöntemle ısı-
zaman ilişkisi şöyledir: 170°C – 1 saat, 160°C – 2 saat, 120°C – 8 saat.

b) Nemli ısı ile sterilizasyon: Nemli ısı ile sterilizasyon aşağıdaki yöntemlerle yapılmaktadır.

i) Basınçlı su buharı (otoklav): Yaygın olarak kullanılan, en etkili ve güvenilir sterilizasyon


yöntemidir. Sporlar dâhil tüm mikroorganizmaları öldürür. Basınçlı doymuş su buharı ile
sterilizasyonda ısı-zaman ilişkisi şöyledir: 121°C’de 30 dakika, 126°C’de 20 dakika, 134°C’de 15
dakikadır. Bu yöntem; cerrahi aletler, sıvılar, pamuklu materyaller, eldiven gibi cansız objelerin
sterilizasyonunda kullanılır.

ii) Basınçsız buhar ile sterilizasyon (koch kazanı): Kaynayan suyun buharının sıcaklığı normal
atmosfer basıncında (760 mm Hg) 100°C’dir. Yüksek yerlerde basınç azaldıkça kaynama derecesi
düşer. Koch kazanı otoklav gibi silindir şeklinde ve madenden yapılmıştır. Hava gazı veya elektrik
ile çalışır, üstünde koni şeklinde kapağı ve buna tespit edilmiş manometresi vardır. Kazanın içinde
sterilize edilecek eşyanın konduğu bir ızgara bulunur. Bunu aşmayacak şekilde kazanın dibine su
konur ve ısıtılır. Husule gelen buhar kazanın içini doldurur ve kapakla kazanın gövdesi arası
delikten dışarı çıkar. Ġçindeki suyun bitmemesi için yandaki bir musluktan damla damla su konulur.
Basınç olmadığından ve sıcaklık çok fazla olmadığından açılıp kapanması çok basittir.

iii) Kaynatma: Isıya dirençli mikroorganizmalar, sporlu bakteriler ve bazı virüsler 100°C’de birkaç
saat dayanabilir. Bu nedenle kaynatma ancak evde ısıya dayanıklı metal ve cam eşyaların
dezenfeksiyonu için kullanılabilir. 100°C’den fazla ısıya dayanmayan maddelerin sterilizasyonunda
kullanılır. Ancak bilinmesi gereken iki önemli husus vardır. Su ancak deniz seviyesinde 760 mm Hg
basıncında 100°C’de kaynar. Sterilizasyon zamanı,kaynama derecesinde sterilize edilen maddenin
cinsine göre değişir ve sporları öldürmek bazen hiç mümkün olmaz.

2- Filtrasyon (süzme) ile sterilizasyon: Sıvı maddelerin sterilizasyonunda başvurulur. Sıvı


ortamda bulunan mikroorganizmaları sıvıdan ayırma işlemidir. Mayilerin sterilizasyonu bu yöntemle
yapılmaktadır. Filtrasyon amacı ile kullanılan aletlere filtre denir. Özellikle diğer sterilizasyon
yöntemleri ile bozulabilen maddeler için kullanılır. Kimyasal maddeler, sterilizasyondan çok
dezenfeksiyon için kullanılır. Bu yöntem ile steril edilen aletlerde her hangi bir hasar oluşmaz.

3- Işınlarla sterilizasyon: Işınlarla sterilizasyonda ultraviyole ışınları, X ışınları, beta ve gama


ışınları kullanılır. Bu ışınlar mikroorganizmaların DNA (deoksiribonükleikasit)nın yapısını bozarak
etki eder. Gıda sanayisinde, ortam ve suların sterilizasyonunda, protez, sentetik kalp kapakçıkları
ve cerrahi malzeme gibi özel malzemelerin sterilizasyonunda kullanılır. Steril edilen alet ya da
maddenin bu özelliğini uzun süre koruyabilmesi için sterilizasyon işleminden önce hazırlık
yapılmalıdır. Bunun için makas, pens, bistüri gibi aletler sık dokunmuş bez kılıflara, kalay veya
ambalaj kâğıtlarına sarılır.

KİMYASAL YÖNTEMLER
Kimyasal sterilizasyon en çok aşağıdaki yöntemlerle yapılır.

a) Gazlarla kimyasal sterilizasyon: Genellikle kullanılan gaz etilen oksittir. Bu gaz


mikroorganizmaların bütün türlerine etkilidir. Sterilizatörden çıkarılmış malzeme hemen
kullanılmamalı, havalandırma bölmesine alınarak havalandırılmalıdır. Havalandırma, malzemenin
50–60°C’de, 8–12 saat veya oda ısısında 7 gün bırakılması ile gerçekleştirilir.

b) Sıvılarla kimyasal sterilizasyon: Uygun olarak kullanıldığında bakteri, mantar, tüberküloz basili
ve virüslerin tüm şekillerini yok eder. Sterilizasyon solüsyonu olarak genellikle gluteraldehit ve
formaldehit kullanılır. Gluteraldehitin %2’lik solüsyonu etkilidir. Genellikle sistoskop, bronkoskop
gibi lensli aletlerin sterilizasyonunda kullanılır. Sterilizasyonun gerçekleşmesi için aletler on saat
glutaraldehitte bekletilmelidir ve kullanılmadan önce içinden distile su geçirilerek iyi
havalandırılması sağlanmalıdır.

111. Fiziyolojik serum nasıl yapılır ?

Genellikle tuzlu su olarak bilinen fizyolojik serum aslında  %0,9  izotonik sodyum klorür (NaCı)
çözeltisinden oluşmaktadır.

Örnek 1 litre serum fiziyolojik için : 1 Litre distile su + 9g NaCl

112. Spektrofotometri

Dalga boyunun bir fonksiyonu olarak bir maddenin tranmittans / absorbans özelliklerini inceleyen
bilim dalıdır.

Işık enerjisinin absorpsiyonuna dayalı bir yöntemdir. Işık elektromanyetik bir radyasyondur ve
frekansı (v) veya dalga boyu (λ) ile karakterize edilir.

Beyaz ışık farklı dalga boyu ve farklı renklere sahip ışınların bir bileşimidir. Her bir ışın dalgalar
halinde yayılan ve belli enerjiye sahip fotondur.İki dalganın en yüksek noktaları arasındaki mesafe
dalga boyu olarak adlandırılır.

Dalga boyu uzunluk birimleri cinsinden ifade edilir.Genel olarak Angstrom tabiri kullanılmakla
birlikte spektrofotometrik ölçümlerde daha çok nanometre, mikrometre, veya milimikron tabirleri
kullanılır.10AO=1 nM=1 milimikron.

Elektromanyetik ışınlar dalga boylarına göre adlandırılır.Dalga boylarına göre;

            180-400 nm  :  Ultraviyole

            380-700 nm  :  Görünür

            700-2000 nm:  İnfrared

113. Krem-Merhem(Pomad) farkı

Kremler su bazlıdır. Pomadlar, kremlerden, daha yağlı ve yoğundur. Bu özelliklerinden dolayı etkisi
deride daha uzun sürebilir.

114. Anksiete için kullanılan örnek

Bu grup ilaçlar anksiyete (korku, endişe, kuruntu, telaş) tedavisinde kullanılırlar. bunlara
Anksiyolitik, Trankilizan de denir.

Örnek:

- Benzodiazepinler: Alprazolam, Oksazepam, Klorazepat...


- Hidroksizin
- Buspiron...
115. Antipsikotik örnek ilaç

Bu ilaçlar, psikotik semptomların (özellikle şizofreni) tedavisinde kullanılır. Nöroleptik ilaçlar veya
major trankilizanlar olarak da adlandırılır. Hem akut hem de kronik psikozların tedavisinde kullanılır.

Örnek:

- Fenotiazinler: Klorpromazin, Promazin, Flufenazin...

- Tiyoksanten: Klorprotiksen

- Butirofenonlar: Haloperidol, Droperidol ...

116. Metamizol sodyum

Metamizol sodyum,  piyasa ismi Novalgin olarak bilinen, antipiretik, analjezik, antiinflamatuar bir
steroid olmamış antiinflamatur ilaçtır. Agranülositoz* etkisi oldukça yüksektir. Kalbi ve beyine pıhtı
atması, felç, inmeye sebep olabilir bu yüzden Novalgin Avrupa ve Amerika’da yasaklanmıştır.

*Agranülositoz - kemik iliğinin yetersiz sayıda beyaz kan hücresi (lökosit) ürettiği bir hastalık veya
vücutta hızlandırılmış yıkımdır. Sonuç olarak, beyaz kan hücrelerinin sayısı düşüktür.

117. Osteoporoz ilaçları


Osteoporoz; düşük kemik kitlesi ve kemiğin mikromimarisinde bozuklukla giden, kemik
frajilitesinde artma ve sonuçta kırık riskinin artmasıyla karakterize bir hastalıktır.

Osteoporoz, sıklıkla postmenopozal kadınlarda görülür. Premenopozal kadınlarda görülen kemik


kaybı ve fraktürler, kemik kitlesi tepe değerinin yetersiz gelişmiş olmasına ve/veya önceden olan
veya devam eden kemik kaybına bağlıdır. Kemik kitlesinde azalma ve/veya kırıklar, östrojen
eksikliği, kortikosteroid (KS) kullanımı veya hiperparatiroidi gibi sekonder sebeplere bağlı olabilir.
İdyopatik osteoporoz terimi, kadınlarda görülen, bilinen bir etyolojiye bağlı olmayan osteoporoz
için kullanılır.

- Bifosfonatlar: alendronat, risedronat... osteoklast apopitozunu tetikleyerek kemik döngüsünü


ve rezorpsiyonunu azaltırlar.

- Selektif östrojen reseptör modülatörleri (SERM): Raloxifen : SERM’ler, hedef dokuya göre
östrojen reseptör agonist ya da antagonist aktivite gösteren hormonal olmayan ajanlardır.

- Kalsitonin: plazma kalsiyum seviyesinin yükselmesine cevap olarak tiroid bezinin C-hücreleri
tarafından salgılanan bir hormondur. Olgun, aktif osteoklastları inhibe ederek kemik
rezorpsiyonu

- Paratiroid hormon ve analogları: PTH tedavisinin yol açtığı kemik anabolizması PTH’nın
osteoblastogenezi ve osteoblast ömrünü uzatması ile açıklanır.

- Stronsiyum renalat : kemik yıkımını baskılarken aynı zamanda kemik yapımını da uyarır.

- Denosumab : Osteoklast öncü hücrelerinin farklılaşmasını ve fonksiyonunu inhibe eder.

118. Hipertansyon hastasına tavsiyeler

• Hipertansiyon tedavisinde vücut ağırlığı mutlaka istenilen seviyeye gelmelidir.


• Ailede hipertansiyon öyküsü varsa Beden Kitle İndeksi( BKI) mutlaka normal aralıklarda
tutulmalıdır.
• Dengeli bir diyet ve düzenli fiziksel aktivite ile BKI normal aralıklarda tutulduğunda kan
basıncında düzelme görülebilir.
• Alkol alımı mutlaka sınırlandırılmalı. Kadınlar 1 kadehin, erkekler ise 2 kadehin üstüne
çıkmamalı ve bu alımı haftada sadece 3- 4 gün olacak şekilde ayarlamalıdırlar.
• Sodyum alımı 1,5- 2,5 g arasında (4- 6 g tuz) tutulmalıdır. Bu alımı sağlayabilmek için
yemeklere tuz ilave edilmemeli, gerekirse tuzsuz ekmek kullanılmalıdır.
• Doymuş yağ asitlerini çok içeren tereyağı, sade yağ, iç yağ ve katı margarin
kullanılmamalıdır.
• Düzenli fiziksel aktivite tüm hastalıkların önlenmesinde olduğu gibi hipertansiyon tedavisinde
de önem taşır. Bu nedenle haftada en az 3 gün olmak üzere orta tempolu egzersiz yapmak
büyük önem taşır.
• Haftada en az 2 kez balık tüketmek veya balık yağı suplemanı kullanmak kan basıncı
denetiminde önemli görev alır.
• Paketlenmiş gıdalarda besin içeriğini karşılaştırmak için etiketlerine bakın, düşük yağ veya
yağsız ibaresi olanları tercih edin.
• Çok şekerli yiyeceklerden uzak durun Atıştırmalık olarak meyve, çiğ sebze, yağsız tuzsuz
mısır patlağı tercih edin.
• Jambon, salam gibi işlenmiş şarküteri ürünlerini, salamura yiyecekleri (turşu, sebzeler, zeytin
gibi), ve sosları (ketçap, hardal vb) kısıtlayın.

119. Narkotik olmayan analjezikler

- Salisilatlar: Aspirin, Sodyum salisilat, Metilsalisilat

- Parasetamol

- Fenilbutazon

- Oksidenbutazon

- Dipiron

- İndometasin

- Tolmetin

- İbuprofen, ketoprofen, naproksen

- Piroksikam

120. Narkotik analjezikler

Bu grup ilaçlar haşhaş bitkisinden elde edilen bazı maddeler ve bunların sentetik, yarı-sentetik
türevleridir. Bu ilaçlara opioidler denir.

- Morfin ve benzerler: morfin, kodein, heroin

- Meperidin ve benzerler: Meperidin, difenoksilat, fentanil

- Metadon ve benzerler: metadon, dekstropropoksifen

- Opioid reseptörlere karşı parsiyel agonist: pentazosin, nalbufin, meptazinol, nalorfin

121. İzotonik

İki solüsyon arasındaki osmotik basınç eşit olması. Osmotik basınç : düşük yoğunluktaki bir
çözeltiden, yüksek yoğunluktaki bir çözeltiye ozmozla su girmesi sırasında meydana gelen basınç.

122. Eczacının sorumlukları

Eczacının sorumlulukları

MADDE 7 – (1) Eczacının sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir.

a) Hastanın ilaçlarını, ilaçların uygulanmasında kullanılan araçları ve tıbbi cihaz ve malzemeleri


güvenli ve etkin bir şekilde kullanabilmesine yardımcı olur, bunlar hakkında yeterli bilgi ve
kavrayışa sahip olmasını sağlar.

b) Tıbbi ürünlerin güvenli şekilde kullanımlarının sağlanması için advers etkilerin sistematik bir
şekilde izlenmesi, bu hususta bilgi toplanması, kayıt altına alınması, değerlendirilmesi,
arşivlenmesi, taraflar arasında irtibat kurulması ve beşeri tıbbi ürünlerin yol açabileceği zararın en
alt düzeye indirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması hususlarında farmakovijilans çalışmalarının
yürütülmesinde mevzuatın yüklediği görevleri yerine getirir.

c) İlaç sunumunun hatasız, reçete edilme amacına uygun, hastanın gereksinimleri ile uyumlu ve
güvenli olmasını sağlar.

ç) Reçeteye tâbi olmayan ilaçların ve sağlığa ilişkin tüm ürünlerin hastanın gereksinimlerine uygun,
güvenli ve akılcı bir şekilde tedarikini sağlar ve bu konuda danışmanlık hizmeti verir.

d) İlaçların kullanımı, saklanması ve imhası ile ilgili potansiyel zararlılık risklerine karşı hasta, toplum
ve çevre bilinci oluşturulmasını sağlar ve sorunların çözümünde aktif görev alır.

e) İlgili mevzuat çerçevesinde geçerli mesleki ve etik davranışları sergiler. Hastanın veya
faydalanıcının özel yaşam ve mahremiyetini korur. Akılcı ilaç kullanımını sağlayarak bireyin sağlıklı
olma hâlini ve yaşam kalitesini arttırmaya çalışır.

f) Olağanüstü hâl veya kriz dönemlerinde her türlü ilaç tedarik süreçlerinde etkin rol alır ve kamu
kurum ve kuruluşlarına yardımcı olur.

g) Sahip ve mesul müdürü olduğu eczanedeki, eczane çalışanları ve eczacılık fakültesi


stajyerlerinin görev dağılımlarını gerçekleştirir, çalışmalarını denetler ve koordine eder.

123. Kalp yetmezliği tedavisinde kullanılan ilaçlar

Konjestif kalp yetmezliği: Kalbin dokulara onların gereksindikleri oksijen ve diğer maddeleri
yeterli derecede taşıyacak miktarda kan pompalayaması durumudur.

Sol ventrikül yetmezliği: Hipertansiyon ve aort kapakçığının daralması gibi kalbin sistolde
yenmesi gereken yükün (post-şarj) arttığı veya aort kapakçığının yetmezliği, mitral yetmezlik gibi
ventrikülün pompalaması gereken kan hacmini artıran durumlarda, ya da iskemiye ağl olarak
gelişebilir.

Starling Yasası: ventriküllerin sistolde arterlere pompaladığı kan hacmi ventrikül miyokardının
diastol sonu gerilme derecesi ile doğru orantılıdır. Kalp yetmezliği gelişirken yetmezliği kompanse
etmek için çalışan mekanizmalar,

– Sempatik hiperaktivite

– Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi

Kalp yetmezliğini tedavisinde iki temel ilke vardır.

• Kalp debisini artırmak

• Konjestiyonun, ödemin çözülmesi, yetmezliğe yol açan faktörlerin ortadan kaldırılması

1) Kalp basınının kasılmasını artıran ilaçlar:

a) Kardiyak glikozitler: Digoksin, Digitoksin, Lanatosid C, Uvabain

Bu ilaçların en önemli sakıncaları güvenlik aralıklarının dar olmasıdır. Yani tedavi edici dozları ve
toksik dozları arasındaki aralık çok dardır. Minimal etkin dozun 5-10 katı letal (öldürücü) doz
olabilir.

b) Fosfodiesteraz inhibitörleri: Enoksimon, Milrinon

c) Beta agonistler: Dobutamin, Dopamin

2) Vazodilatatörler: Arteriyollerde ve venüllerde dilatasyona yol açarak önyükü ve ard yükü


hafifletirler. Nitratlar, Ca kanal blokörleri, ADE inhibitörleri, alfa adrenerjik reseptör blokörleri
kullanılır.

3) Diüretikler: Pulmoner konjestiyonu ve periferik ödemi giderirler. Başlangıçta tiazid diüretikleri


tercih edilir. Spirinolakton ve triamteren ile kombine kullanılabilirler.

124. ACE inibitörleri


105. Soru 7.nokta

125. Penisiline alerjisi olan bir hasta, bir süre sonra tekrar penisilin isterse,
tekrar alerji yapar mı ?
Penisiline karşı alerji olabilmesi için¸ o kişinin daha önce penisilinle karşılaşmış olması gerekir. Bu
karşılaşma çoğu zaman penisilin sınıfı bir antibiyotiğin kullanılmasıyla gelişirse de¸ nadir olarak
penisilin ihtiva eden çeşitli yiyecek ve içecekler aracılığıyla da olabilir.

Penisilinle karşılaşan insanlarda ilacın çeşitli parçalanma ürünlerine karşı immunglobulin E


sınıfından antikorlar meydana gelir ve bu kişi tekrar penisilin aldığında bu antikorlar alerjik
ve anafilaktik reaksiyonlara yol açarlar.

Penisiline alerjisi olanlarda zamanla duyarlılıklarının azaldığı bilinir ama buna fazla güvenmemek
gerekir.

126. Anti-neoplazik ilaçlar

1) ALKİLLEYİCİ İLAÇLAR: hücrede DNA çift zincirinde birden fazla noktaya Kovalent bağ ile
bağlanarak DNA molekülü alkillerler.

- Azotlu hardallar: siklosfosfamid, klorambusil, melfalan...


- Etilen-iminler: trietilen melamin, tiotepa
- Alkilsulfonatlar: karmustin, lokarmustin
- Triazen ve hidrazen: dakarbazin, prokarbazin
2) ANTİ-METABOLİTLER: DNA, RNA, proteinler ve diğer hücre komponentlerinin sentezi
zincirinde rol oynayan doğan metabolitlerin analoglarıdır.

- Folik asit analogları: metotreksat

- Purin analogları: merkaptopurin, 6-tiyoguanin


- Pirimidin: Sitarabin, 5-fluorourasil, azasitidin, azauridin
3) BİTKİSEL KAYNAKLI İLAÇLAR: etkilerini mitozun metafaz döneminde gösterirler

- Vinca Rosea kaynaklı: Vinblastin, Vinkristin, Vindestin...


- Podophyllum peltatum kaynaklı: Podofilotoksin, Etoposid...
4) ANTİ-BİYOTİKLER: doksorubisin Daunorubisin, Bleomisin, epirubisin...

5) HORMONLAR VE HORMON ANTAGONİSTLERİ: Bazı malign tümör hücreleri, Bir hormon


tarafından baskı altında tutulan hücrelerden kaynaklanır. Bu durumda hormonlar kullanılabilir.
Bazı tümör grupları da hormon tarafından istimal edilen dokulardan kaynaklanır: Bu tiplerde
hormon Antagonistleri kullanılabilir.

- Glukokortikoid hormonlar
- Östrojenler
- Projestinler
- GnRH
- Antiandrojenler....
6) DİĞER ANTİNEOPLAZİK İLAÇLAR:
- Sisplatin
- Hidroksiüre
- L-asparaginaz...

127. Nöbete girmemek hakkınız var mı hayatınız boyunca ?

Evet, nöbete girmemek için eczacılar odasına dilekçe ile başvurabiliriz.

128. Okuduğunuz ülkenin endemik bitkilerin çeşitleri nelerdir ?

129. Bakterisid/Bakteriyostatik

- Bakterisid : Bakteriler ve apatojenik bakterilerin vegetatif formlarını öldüren maddeler.

- Bakteriyostatik: Bakterilerin üremelerine mani olucu kimyasal, fiziksel, v.s. ajanlar

130. Soğuk zinciri

Üretimden uygulanmasına kadar geçen süreden hep sabit kalmasının zorunlu olduğu ürünlerdir
(2-8 °C). Nasıl bu seviyelerin altında veya üstünde olduğunda ürünün etkinliği bozulur.

131. Farmakovijilans

İlaçların güvenli bir şekilde kullanımlarının sağlanması amacıyla advers reaksiyonların ve yarar/risk
dengelerinin sistematik bir şekilde izlenmesi, bu hususta bilgi toplanması, kayıt altına alınması,
değerlendirilmesi, arşivlenmesi, taraflar arasında irtibat kurulması ve ilaçların yol alabileceği zararın
en az düzeye indirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması.

132. Prolaktin

Prolaktin hormonu 199 aminoasitten oluşan bir proteindir. Ön hipofiz ‘de bulunan laktotrof
hücrelerden salgılanır. Daha çok hamilelik başladığında Z salgılanmaya başlar, Doğumda yüksek
olur sonra daha salınım azalır. Ergenlik döneminde salınım önemli olur.

Amaç: laktasyon edilmesi ve kolaylaştırılması için (mamotrofik aksyon).

Farklı saatlerde salgılanır: uyku başladığında, gece sonuna kadar. Yemek yeme, emzirme, ilaç
(dopaminerjik agonistler prolaktin salınımı inhibe eder) vs etkileyen faktörlerdir.

133. Rezistans
Bazı bakteriler, belirli bir antibiyotik ilaca doğal olarak dirençlidirler, o ilaç tarafından etkilenmezler.
Bazen ilaç, bakteri üzerinde ilk temasında etkili olduğu halde, bir süre sonra etki göstermez.
Bakteri ilaca karşı rezistans geliştirmiştir.

134. Tentür

Doğal numune uygun büyüklükte parçalanır ve genellikle alkol veya başka bir çozücülerde ıslanıp
yumuşatılarak ya da süzülerek elde edilen bir bitkisel ilaçtır.

135. Gebelikte ilaçlar

A grubu: Bu konuda yapılan kontrollü araştırmalar ilacın ilk trimesterde fetus üzerinde zararının
olduğunu göstermemiştir. Daha sonraki dönemlerde de ilacın zararlı olduğu yönünde kanıt yoktur.
Bu ilaçlar gebelerde en güvenilir ilaçlardır.

Örnek: folik asit, B6 vitamin...

B grubu: Bu kategorideki ilaçlar aşağıdaki durumlardan birine

uyarlar.

• 1. İlaçların hayvanlarda teratojenik etkiler göstermemiştir, ancak hamilelerde klinik deneyim


yetersizdir.

• 2. Deney hayvanlarında yapılan çalışmalar ilacın fetotoksik etkisini göstermiştir, ancak


hamilelerde yapılan kontrollü klinik çalışmalar fetotoksik etkiyi doğrulamamıştır.

• B kategorisindeki ilaçlar, gerekliyse hamilelikte kullanılabilirler.

Örnek: metildopa, fluoksetin...

C grubu: Bu kategorideki ilaçlar aşağıdaki durumlardan birine

uyarlar.

• 1. İlaçların hayvanlarda embriyosit ve teratojenik etkileri gösterilmiştir, ancak hamilelerde klinik


deneyim yetersizdir.

• 2. Deney hayvanlarında veya hamilelerde ilaç incelenmemiştir.

• C kategorisindeki ilaçlar, hekim ilacın hamile kadına sağlayacağı yararın fetus üzerinde
potansiyel zararından daha fazla olacağına inanıyorsa kullanılmalıdır.

Örnek: eritropoeitin, dakarbazin...

D grubu: Bu kategorideki ilacın insanda fetus üzerine

zararlı etkisi kanıtlanmıştır.

• D kategorisindeki ilaç, ilacın kullanılmaması durumunda anne adayı ve fetus daha büyük risklerle
karşılaşılacaksa, yarar-zarar oranı dikkate alınarak, yaratabileceği olası riskler anne adayına
detaylarıyla anlatılarak, kullanılmalıdır.

Örnek: alprazolam, aspirin...

X grubu: Bu kategorideki ilaçların deney hayvanları ve hamilelerdeki incelemeler ilacın fetusa


zararını göstermiştir. Üstelik, bu gruptaki ilaçların hamilelerde kullanılmalarının yararları fetusa
zararlarının yanında önemsiz kalır.

• X kategorisindeki ilaçlar, hamilelerde ve hamile kalma olasılığı bulunanlarda kontrendikedirler ve


hiçbir şekilde kullanılmamalıdırlar.

Örnek: warfarin, isotretinoin...

136.Eczanenin laboratuvarında olması gerekenler

You might also like