Professional Documents
Culture Documents
Denklik Soruları 2
Denklik Soruları 2
Paranazal sinüs ve burun mukozasında lokal etki oluşturmak amacıyla burun içine çözelti veya
pomad Şeklinde ilaçların uygulanmasıdır.
Canlı atenüe aşılar genellikle enjeksiyon yoluyla uygulanır ancak Polio aşısında olduğu gibi oral
yolla veya canlı grip aşısında olduğu gibi intranazal olarak da uygulanabilir. → Sistemik
uygulama.
2. Sistemik uygulamalar
1) Enteral uygulama: İlacın sindirim kanalına verilerek mukozal boşluklara (oral-mide bağırsak
kanalı) absorbsyona bırakmak.
- Oral : ağızdan
- Rektal : rektumdan
2) Parenteral uygulama: gastrointestinal kanalında Emilmeyen, burada yıkıma uğrayan ilaçlar için
veya, hızlı etki istenilen durumlarda. → biyoyararlanma 100%
3) Transdermal uygulama: İlacın özel bir farmasötik şekil içinde ciltten absorbe edilerek dolaşıma
girmesini sağlamak amacıyla cilt üzerine uygulama. TTS = Transdermal Terapötik Sistem.
4) İnhalasyon: gazlar veya buhar halindeki lipofilik ilaçlar Soluma suretiyle Alveol membranını aşıp
gene kan dolaşımına geçerler.
3. İnhalasyon örnekleri
- Ventolin (salbutamol) : β2-mimetik bronkodilatatör
- İnhaleri baş ve diğer parmaklarınızla, başparmağınız ağızlığın tabanından tutacak şekilde dik
pozisyonda tutunuz.
- Ağızlığı ağzınıza dişlerinizin arasına yerleştiriniz ve dudaklarınızı etrafında kapatınız fakat ağızlığı
ısırmayınız
- Nefes almaya başlar başlamaz inhalerin tepesini aşağı bastırarak düzenli ve derin nefes alırken
VENTOLİN'i püskürtünüz.
!! Glükokortikoid kullanılırsa, işlem sonunda, su ile gargara yapmak gerekiyor, çünkü mantar
(Candida) gelişebilir !!
5. Eczane kaç metre kare olması lazım? 20 metre² bir eczaneye devir
alabiliyor musunuz? Siz devir yapabiliyor musunuz?
- 35 metre²
- Hayır
6. Farmasötik teknoloji
İlaç biçimleri, hazırlanması, standardizasyonu, üretilmiş olan ilaç şekillerinin bio yararlılığı ve
stabilitesi, özel etkin madde salım sistemleri, ilaç hedefleme, yardımcı maddelerin özelliklerinin
belirlenip geliştirilmesi ile ilgilenen ders.
9. Prodrog + örnek
Etkisiz bir bileşik, metabolizma sonucu etkili hale gelen maddedir.
Prednizon Prednizolon
Kodein Morfin
Valasiklovir Asiklovir
L-DOPA Dopamine
11. Kromatografi
Kromatografi, bir karışımda bulunan maddelerin, İki fazlı bir sistemde ayrılması Ve saflaştırılması
yöntemidir. Bir hareketli faz ve bu hareketli fazı geçerek ayırımı yapılmasını sağlayan bir sabit faz
vardır.
Sabit faz : çeşitli boyutlardaki “cam plakalar üstüne, İnce bir tabaka halinde sıvanmış katı
adsorban maddedir”. → Genellikle kullanılan: silika jel, alüminyum oksit, talk.
Genelde polar maddeler için polar çözücüler apolar maddeler için apolar çözücüler kullanılır.
Çeşitli maddelerin adsorblayıcı veya sabit faz üzerinde adsorblanma dereceleri farklı
olduğundan ,farklı yerlerde toplanırlar. En fazla adsorblanan maddelerin sürüklenmesi ve
hareketleri daha zayıf daha yavaş, tersine az adsorblananların hareketleri ve sürüklenmeleri hızlı
olur.
Bu yöntemde hareketli fazın sabit faz üzerinden ilerleyişi aşağıdan yukarıya olur.
Çözücü kılcallık etkisi ile içerisine daldırılan ince tabaka plakası üzerinde yürür.
Maserasyon : drog veya drog karışımı bir süre uygun çözücü ile bekletilmesidir . (Oda
sıcaklığında)
15. OTC
= Over the counter = tezgah üstü satılan ürünler = reçetesiz alınabilecek ilaçlar.
16. Farmakope
İlaç formüllerinin ve hazırlanış Şekillerinin yazılı olduğu, ilgili otorite tarafından onaylanmış
kitaplardır.
- Maddelerin isimleri (Türkçe, Fransızca, Latince)
- Kimyasal yapıları
- Kullanış şekilleri
- Maksimum dozları
- Saklama koşulları
- Kullanma yerleri
17. Aspirin
= asetilsalisik asit
Özellikleri :
- Analjezik
- Anti-inflamatuar
- Ateş düşürücü
- Anti-agregan (75-300mg)
Yan etkileri :
- Mide yanması
- Ülser
- Gastrit
Kontredikasyon:
Çocuklarda:
- Reye sendromu =
Nezle veya suçiçeği gibi virüsten kaynaklanan bir hastalıktan sonra görülebilen, nadir rastlanan
fakat ciddi bir hastalıktır. Çoğunlukla karaciğer ve beyni etkiler ve bazen ölüme sebep olabilir. Yaş
arası: 4-14. Belirtiler: Sık sık kusma, yorgunluk, uykusuzluk, bebeklerde ishal ve hızlı nefes alma,
agresif davranışlar.
Ağız içinde lokal etki oluşturmak için tablet, pastil ve gargara şeklindeki ilaçların ağız boşluğu
içine uygulanmasıdır.
İlacın mideden zarar görmeden geçip, bağırsakta çözülmesini sağlayan koruyucu bir çeperle
kaplanması işlemi.
Genelde kullanılan :
- Shellac
Örnek:
- Alpha1 agonistleri : fenilefrin, etilefrin
- Beta2 agonistleri: salbutamol, fenoterol
Örnek:
- Alpha1 antagonistleri: prazosin, tamsulozin
- Beta-blokerler : bisoprolol, propranolol
Beta-blokerler :
- Kalbin atış hızını ve kasılma gücünü azaltırlar.
Tedavide kullanışları:
- Hipertansiyon
26. Farmakodinami
İlaçların insan vücundaki fizyolojik olayların üzerindeki temel etkileri ve bunların mekanizması.
27. Farmakokinetik
İlaçların absorbsiyon, dağılım, metabolizma, ve itrahlarını inceler.
2) Dağılım: ilaçlar absorbe olduktan sonra damar dışına geçerek, interstisyel sıvıya dağılırlar
(interstisyel sıvı = hücreler arası boşlukları dolduran sıvı).
4) İtrah: böbreklerden itrah (glomerüler filtrasyon, tübüler sekresyon) veya karaciğerden safra
içine.
29. Biyoyararlanma
Maddenin absorbe edilme ve vücut içindeki etki yerine erişebilme hızı ve derecesidir.
- Plazma ilaç konsatrasyonu ve zaman eğrisi altında kalan alan (EAA) : hız konusunda
bilgilendiriyor
30. Kemoterapi
Kemoterapi, vücudu saran mikroorganizmaları veya parazitleri hastaya zarar vermeden yok
edebilen veya gelişmelerini durdurabilen ilaçlarla yapılan tedavi şeklidir.
- Etkileri : damar düz kaslarını gevşetmeleri ve buna bağlı olarak kan basıncını düşürmeleridir.
Örnek ve kullanımları :
- Alfuzosin: BPH
- Terazosin: BPH
Sıkma = mekanik ekstraksyon = Preslerle sıkıştırmak : meyve usareleri (elma, limon..) ve yağlı
usareleri elde Etmede kullanılır. Yağlı usareler soğukta veya sıcakta sıkılarak elde edilirler.
Uçucu yağ bitkilerden veya bitkisel droglardan elde edilen özel kokulu oda sıcaklığın da sıvı
halde olan bu uçucu maddeler karışımıdır.
Uçucu yağ eldesinde dört temel yöntem kullanılır: Distilasyon, Soğukta sıkma, Çözücü
ekstraksyon ve sıvılaştırılmış gazlarla ektraksyon.
Ama bütün tıbbi uçucu yağlar (Limon esansı ve Ardıç katranı hariç), distilasyon yoluyla elde
edilirler:
Bitkinin uçucu bileşenlerinin buharlaşma ısısı tespit edilerek bitki sistemde sıkılır. Bitkinin çözünen
uçucu bileşenleri, su bünyesine katar. Buhar eğik soğutucudan geçer ve tekrar su halini alır. Uçucu
yağ bir tarafta su bir tarafa ayrılır.
2) Buhar distilasyon
Uçucu yağ taşıyan aromatik bitkiler genellikle sıcak iklim bölgelerinde yetişirler. Türkiye’nin
Akdeniz bölgesi bu bitkiler zengindir.
Örnek:
- Eucalyptus globulus: anti-inflamatuar, öksürük engelleyici, ekspektoran, mukolitik..
- Laurus Nobilis (defne yaprağı) : sindirim sistemi rahatlatıcı, romatizma,...
- Thymus Vulgaris (kekik) : dezanfektan, antiseptik, ağrı kesici...
34. Biyotransformasyon
Farmakokinetikte 3. Aşama.
İlaçları metabolize eden enzimler vücutta bazı organlarda daha fazla bulunurlar. Karaciğer
enzimlerin miktar ve çeşitliliği bakımından en zengin organdır.
35. Anksiete
Anksiete olan kişilerde ise “sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu” söz
konusudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hatta olağan yaşam
etkinliklerini sürdürmesini engeller. Bu kişiler her durumda olası en kötü sonucu düşünürler, her şey
kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değildir.
Reaktif Depresyon = Çevresindeki olayları aşırı üzülme, hayal Kırıklıkları, psişik gerginlikler ve bazı
sosyal olaylara bağlı olarak gelişir.
Endojen Depresyon = Çevresindeki olaylardan bağımsız olarak yaşamdan zevk almama kendini
suçlama, uykusuzluk, iştahsızlık, yorgunluk, ümitsizlik ve intihara eğilim gibi belirtiler gösterir.
İlk metod:
1) MAO inibitörleri
Monoamin oksidaz enzimi, Noradrenalin, Serotonin ve Dopamin gibi monoaminleri metabolize
eder ve yok eder. MAO inibitörleri bu aminlerin vücuttaki miktarını arttırır ve antidepresan etki
oluşturur.
- Nialamid
- İzokarboksazid
2) Trisiklik antidepresanlar
Monoaminlerin sinir ucundan salı verildikten sonra geri alınmasını engelleyerek onların etkilerini
güçlendirir.
- Trazodon
- Venlafaksin
- Viloksazin
- Karbamazepin
İkinci metod:
a) Selektif inibitörler
- Selektif serotonin gerialım inibitörleri (SSRİ = selective serotonin reuptake inhibitors):
sitalopram, esitalopram, paroksetin
3) MAO inibitörleri
Monoamin oksidaz enzimi, Noradrenalin, Serotonin ve Dopamin gibi monoaminleri metabolize
eder ve yok eder. MAO inibitörleri bu aminlerin vücuttaki miktarını arttırır ve antidepresan etki
oluşturur.
- Nialamid
- İzokarboksazid
Familya Valerianaceae
- Flavonoit
- Glikozit
- Tanin...
- Sakinleştirici
- Antispazmodik
- Tentür
- Tablet...
Parkinson hastalığı:
Parkinson hastalığı santral sinir sisteminde dopaminerjik etkinliğin azalmasına bağlı olarak
gelişen bir hastalıktır. Belli başlı belirtileri:
- İsteğe göre hareket etme güçleşir, hareketler yavaşlar ve maske gibi yüz gelişir
- Duruş bozukluğu
- Amantadin
- MAO-B inibitörü : Selejilin
2) Antikolinerjik ilaçlar
- Triheksifenidil
- Biperiden
! antikolinerjik yan etkileri : bilinç bulanıklığı, Halüsinasyonlar, İdrar retansyonu, kabızlık, ağız
kuruluğu ...!
pH = hidrojen potansiyeli
Bir çözeltinin hidrojen iyonu (=proton) konsatrasyonunun ölçüsüdür,
yani asitlik veya alkanlinlik derecesinin ölçüsüdür.
Organ pH
Ağız 6,8-7,5
Mide 1,5-2
Duodedum 5,6-8
42. Benzodiazepinler
Antiaksiyete grubu ilaçlarındandır. Bunlara Anksiyolitik veya trankilizan da denir. Yeşil reçete ile
verilirler. Bağımlılık yapan ilaçlardır.
Yan etkileri: uykulama, sedasyon, geçici bilinç bulanıklığı, anovülasyon... Psikozlu hastalarda
özellikle yüksek dozlarda anksiyeteyi artırırlar. Bağımlılık oluş anlarda ilaç kesildiğinde grip benzeri
kas ağrıları ve bulantı görülür.
43. Barbituratlar
Bu ilaçlar düşük dozlarda, kişide bulunan huzursuzluk, korku, endişe, heyecan, psişik gerginlik gibi
durumları giderir ve sakinleşme yaparlar (sedasyon). Yüksek dozlarda ise uyku verirler (hipnotik).
Bağımlılık yapan ilaçlar grubundadır. Yeşil reçeteyle satılır.
Tedavide kullanışları:
- Sedatif ve hipnotik
Yan etkiler :
- aşırı sedasyon, uykunun dinlendirici olmaması
- Cilt döküntüleri
Çok yüksek dozlarda : reflekslerde azalma, şiddetli solunum ve dolaşım depresyonu, böbrek
yetmezliği ve koma gelişebilir.
Familya: Araliaceae
Ginseng içeriği:
- Ginsenosit
- D grubu vitaminler
- Antioksidan...
Faydaları:
- Tonik
- Vücudun zayıflıklarla mücadelesine yardımcı olur, enerji düzeylerini yükseltir ve atletik
performansı artırır.
- Konsantrasyon eksikliğini gidermek için iyi bir yardımcıdır.
- Karaciğeri toksinlerden temizler.
- Stres giderici
- Fiziksel aktiviteleri ve vücut direncini artırır.
- Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
Kullanım biçimleri:
- Ginseng çayı
- Ginseng kapsül
- Ginseng yağı...
Analitik ayırma teknikleri için en yaygın olarak kullanılan cihazlardan birisidir. HPLC bir bileşiğin
çözünürlüğünü, miktarının belirlenmesini (tayini), tanımlanmasını sağlar. Ayrıca kimyasal
arındırmada da kullanılır.
HPLC Türleri :
1) Normal Faz (Normal Phase) HPLC :
- Sabit faz : polar
- Mobilfaz : apolar
- Düşük polariteye sahip analit kolondan ilk çıkar. Düşük polariteye sahip analit mobil fazda çok
iyi çözünür ve kolondan ilk önce çıkar. Ayrıca yine aynı özellik sebebiyle apolar analit polar sabit
fazla az etkileştiğinden dolayı kolonda kısa süre tutunabilir.
- Mobilfaz: polar
- Yüksek polariteye sahip analit kolondan ilk çıkar. Yüksek polariteye sahip analit mobilfazda çok
iyi çözünür ve kolondan ilk önce çıkar. Ayrıca yine aynı özellik sebebiyle polar analit apolar sabit
fazla az etkileştiğinden dolayı kolonda kısa süre tutunabilir.
3) Boyut Dışlama (Size Exclusion) HPLC : Bu teknikte analitler ve kolon dolgu maddesinde
kimyasal değil fiziksel bir etkileşim vardır. Büyük molekül ağırlığı olan analit kolon dolgu
maddesindeki porlara sığmadığı için kolonu önce terk eder. Genellikle polimer, şeker ve protein
analizlerinde kullanılır.
4) İyon Değiştirme (Ion Exchange) HPLC: Katyonlar için negatif yüklü fonksiyonel gruplu dolgu
maddeli kolonlar, Anyonlar için pozitif yüklü fonksiyonel gruplu dolgu maddeli kolonlar kullanılır.
İyonun molekül ağırlığı arttıkca kolonda tutunma gücü de artar.
HPLC Kısımları:
- Hareketli faz rezervuarı: Hareketli faz içeriği cam rezervuarda bulunur. HPLC’de mobil faz veya
çözücü, genellikle ilgili konsantrasyonları numunenin bileşimine bağlı olarak değişen polar ve polar
olmayan sıvı bileşenlerden oluşan bir karışımdır.
- Pompa: Hareketli fazı çözücü rezervuardan aspire eder ve onu sistemin kolonu ve
dedektöründen zorlar.
- Enjektör: Örnekler HPLC’ye enjeksiyon ünitesinden enjekte edilir. Enjektör tek bir enjeksiyon
veya otomatik enjeksiyon sistemi olabilir.
- Kolon: Kolonlar genellikle parlak paslanmaz çelikten imal edilmiş olup maddelerin kimyasal ve
fiziksel özelliklerinden yararlanarak birbirlerinden ayırt edilmesini sağlar
- Dedektörler: Kolondan elüe olan örnek bileşeninden alınan cevap doğrultusunda sinyallerin
kromatogram üzerinde pik olarak ifade edilmesini sağlar.
Veri toplama cihazları: Dedektörden gelen sinyaller, kromatografik verilerin işlenmesi, depolanması
ve tekrar işlenebilmesi özelliklerine sahip olan grafik kaydediciler üzerinden toplanabilir.
48. Kontrollü salınım
Kontrollü salınım sistemleri etkin maddenin bölgesel veya sistematik olarak Önceden
belirlenmiş oranlarda ve spesifik zaman aralıklarında salınım yapmasını sağlar.
- Kısa yarılanma ömrüne sahip ilaçlar (örneğin protein ve peptid ilaçlar) için ilaç yönetiminin
kolaylaştırılması
4 genel mekanizma:
1) ilaçların sistemden difüzyon
2) Bir kimyasal ya da enzimatik reaksiyonla sistemin bozunması takiben ilaç salımı ya da ilaç
molekülünün sistemden kopması
Etkin madde salınımı, dozaj formu içerisinde kullanılan polimerin özellikleri ile bağlantılıdır.
Uzatılmış salınımlı tablet/kapsüllerin avantajı hızlı salınımlılara göre doz sıklığının daha düşük
olması ve kanda ilaç düzeyinin daha sabit kalabilmesidir.
Birbirinde çözünmeyen iki fazlı sistemlerdir. Süspansiyonda biri sıvı diğeri katıdır. İyice
çalkalandıktan sonra alınmalıdır.
52. Ovül
Yapısı ve şekli bizzat hekim tarafından ve her hasta için ayrı ayrı belirlenir ve bu esaslar dahilinde
eczanede hazırlanır.
54. Mide pH
1,5-2 (asit)
Örnek:
İlk başta potasiyum permanganat koyu mor renklidir. Redüksyona uğradıktan sonra
renksizdir.
Neden renksizleşir ? MnO4− çözeltisi koyu mor renge sahiptir fakat indirgenme ürünü olan Mn+2
renksizdir. Erlende pembe-mor rengin oluşması, çözeltide permanganatı mangan katyonuna
indirgeyen türün tükendiğini, çözeltiye eklenen MnO4− ‘nin indirgenmeden kaldığını, yani
reaksiyonun dönüm noktasını gösterir. Bu
Asitler:
Bazlar:
Plus: ilace/artı
CR (Controlled Release Drug Delivery System): Kontrollü ilaç salımı yapan sistemler)
MR (Moderately Release drug delivery systems) : az miktarda ama devamlı etken madde salınımını
60. Homeopati
Homeos = benzer
Pathos = hastalik
Örnek:
- Arnica Montana 9CH: şoklardan sonra morarmalar, burkulma, ezilme gibi rahatsızlıklar için.
Günde 3 kez 5 globül.
- İgnatia Amara 7CH : stres, anksiete için. Stres anında her 10 dakika 5 globül.
- Nux Vomica 5CH : kusma isteği, gastroenterit,...için günde 3 kez 5 globül.
- Gelsemium 15CH: korku (mesela sınav öncesi) için. Günde 3 kez 5 globül.
9CH, 7CH, 5CH dilüsyonlardır ve dozaj olarak kullanılır. Bunları anlamak için link: https://
www.google.fr/amp/s/yalansavar.org/2012/06/12/tavsanin-suyunun-suyu-1-homeopati-nedir/
amp/
61. Penisilinler
- Kemoterapötik ilaç
- Penisilin türleri:
1) Penisilaza ve Aside duyarlı, kısa etki süreli penisilinler: Penisilin G (İM, İV)
2) Aside dayanıklı penisilinler: aside dayanıklı oldukları için ağız yolundan alındıklarında mide
asidinden fazla etkilenmezler.
- Fenoksimetilpenisilin (Penisilin V)
- Fenetisilin
3) Penisilaza dayanıklı penisilinler:
Bazı bakteriler Beta-Laktamazlar veya penisilinazlar denilen enzimleri salgılayarak penisilin
çekirdeğini yıkarlar. Bunun sonucunda etkinlikleri azalır ve alerjik reaksiyon yapma riskleri artar.
Yarı sentetik olarak hazırlanan bu gruptaki penisilinler Penisilinaza dayanıklıdırlar.
- Metisilin
- Nafsilin
- İzoksazolil penisilinler: oksasilin, kloksasilin, dikloksasilin, flukloksasilin
4) Genişce spektrumlu penisilinler
- Ampisilin: kronik bronşit, E.Coli’ye bağlı idrar yolları enfeksyonu, Shigella ve Salmonnella
enfeksyonları, otitis media tedavisinde kullanılır.
- Amoksisilin
- Hetasilin
- Pivampisilin
- Bekamsilin
5) Geniş spektrumlu penisilinler (antipsödomonal penisilinler)
- Karbenisilin
- Tikarsilin
- Bulantı
- Kusma
- Diyare
- Penisilinler kuru toz halinde bozulmadan uzun süre kalabilirler. Sudaki solüsyonları da oda
sıcaklığın da 24 saat içinde etkinliğini yitirir. Bu nedenle enjeksiyonluk penisilin müstahzarları
viyal içinde kuru toz halinde bulunur.
Genel anestezi :
Yaşama fonksiyonlarında Bir değişiklik olmaksızın, geçici bilinç kaybı ve refleks aktivitelerinde
azalma. Hastanın ameliyat sırasında bir şeyin farkında olmaması ve ağrıyı ortadan kaldırarak,
hastaya ameliyat sırasında konfor sağlar.
Maddelerin çoğu zayıf asid veya zayıf baz niteliğindedir Zayıf asid veya zayıf bazların sulu ortamda
iyonize olma oranları, ortamın pH’sı ve maddenin pKa değeri ile ilgilidir. Ne kadar noniyonize ise,
lipid çözünürlüğü o kadar fazladır ve membranları kolaylıkla geçer. İyonize madde ise, zor geçer
(lipidde az çözünür).
Bir madde hangi ortamda ne kadar noniyonize formda ise en fazla oradan emilir.
Buna göre; asidik maddeler asit ortamda, bazik maddeler bazik ortamda noniyonik olurlar
ve fazla emilirler.
64. Doz
65. Dozaj
Doz miktarı ve doz aralığı.
Non-steril preparatlar için , mikrobiyolojik limit testleri yapılır. Steril olma zorunluluğu bulunmayan
ilaçlarda hangi mikroorganizmanın ne kadar sayıda bulunduğunun tespit edilmesini sağlayan
deneylerdir.
Sayımlar sonucunda elde edilen sayılar FIP’nin verdiği tablodaki limitlerle kıyaslanarak ürünün
kullanıma uygun olup olmadığı tespit edilir.
67. Merhem
Etkin maddenin vazelin veya lanolin gibi yarı sıvı, yağlı taşıyıcı içinde dağıtılmasıyla elde edilen
preparatlardır.
Yapılış:
Yapılış:
Salisilik asid 8g
Rezorsin 6g
Vazelin 15g
Kullanım alanı: siğil
Yapılış:
NaOH : sodyum
1. HCl : hidrojen klorür Fenolftalein
hidroksit
NH4-OH : amonyum
3. HCl Metiloranj
hidroksit
Damarın içindeki kanın damar duvarına yaptığı yüksek basınca hipertansiyon denir.
Hipertansiyonun ortaya çıkış nedenleri arasında genetik yatkınlık ve aşırı tuz tüketimi ilk sıralarda
yer alır.
Yüksek tansiyon nedeniyle organları besleyen damarlarda tıkanma, genişleme veya yırtılma
meydana gelebilir. Hipertansiyon organlara giden kan akışını bozarak organ yetmezliklerine neden
olabilir. Mutlaka kontrol altına alınması gereken hipertansiyon, ani tansiyon yükselmelerinde beyin
kanaması ve felce neden olabilmektedir.
Hipertansiyon belirtileri:
“Sessiz düşman’’ terimi hipertansiyon için sıklıkla kullanılan bir terim. Nedeni ise hipertansiyonun
yıllarca hiç belirti vermeden böbrek, beyin, kalp ve damar sistemine hasar verebilme olasılığıdır. Bu
nedenle belli aralıklarla kan basıncınızı ölçtürmeniz gerekir. En belirgin hipertansiyon belirtileri
arasında aşırı yüksek kan basıncına bağlı olarak baş ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı, çarpıntı,
göğüs ağrısı, görmede bozukluk oluşabilir.
Ölçüler :
Tansiyon milimetre civa (mmHg) olarak ifade edilir. Sistolik kan basıncının (büyük tansiyon) 120
mmHg ve diyastolik kan basıncının (küçük tansiyon) 80 mmHg olması en uygun tansiyon değeridir.
Kan basıncının 120-129/80-84 mmHg olması normal, 130-139/85-89 mmHg olması yüksek normal
tansiyan olarak adlandırılır. Kan basıncının 140/90 mmHg’nın üzerinde olması
hipertansiyondur .
1) Beyaz reçete : Beyaz Reçete, herhangi bir kontrole tabi olmaksızın eczaneden doğrudan
alınabilen ilaçlar için kullanılan reçete türüne verilen isimdir. Herhangi bir uzman doktor
tarafından reçete edilmesi gerekmez. Bağımlılık yapıcı ve uyuşturucu etkisi olan ilaçlar bu
reçete türü ile verilmezler.
2) Turuncu reçete : Hemofili takip karnesinde, hastanın kimlik bilgileri ile ilacın adı yazılacağı özel
renkteki turuncu hemofili reçetesi bulunur.
3) Mor reçete : Faktörler dışındaki diğer kan ürünleri (Human Albüminler, İmmünglobilinler) özel
bir renkte olan mor “Kan ürünleri reçetesine” yazılır.
72. Emülsiyon
Birbiri içinde çözünmeyen iki fazlı sistemdir, emülsyon da ikisi sıvı sistemlerdir.
73. Emülgatör
Emülsyonlar kararlı sistemler değildir: iki sıvılar birbirine karışmadan ayrılmaya çalışıyorlar.
Başarılı bir emülsiyon formülasyonunun geliştirilmesinde en Önemli etken uygun bir emülgatör
maddenin seçilmesidir. Emülgatörler uçlarından birisi yağı seven (hidrophobic) diğeri suyu seven
(hidrophilic) moleküllerdir. Yağın ve suyun iyi bir şekilde birbirine karışmasını sağlayarak kararlı,
homojen ve topaksız bir emülsiyon meydana getirirler.
74. A, B, C reçeteler
Medula sisteminde genel olarak 3 grup reçete bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla A Grubu, B
Grubu ve C Grubu şeklinde nitelendirilmektedir.
- A grubu reçeteler: raporlu reçete veya yatan hasta reçeteleridir. Bu tip reçeteler
medula sistemine girildiğinde sistem reçeteleri A Grubu altından kaydetmektedir.
75. Apirojen
76. Alerji
Alerji vücudun savunma sisteminin normalde diğer sağlıklı bireylerin reaksiyon vermediği
maddelere karşı aşırı reaksiyon vermesidir. Genetik yatkınlığı olan bireylerde gelişir. Bir alerjene
karşı reaksiyon verebilmek için bireyin önceden o alerjenle karşılaşıp ona duyarlı hale gelmesi
gerekir.
Alerjiye yatkın bir bireyin savunma sistemi, bir alerjenle karşılaştığında ona karşı IgE antikoru
üreterek onu belleğine alır. Böylece alerjenle tekrar karşılaştığında onu tanır ve hızla reaksiyon
verir. Örneğin polen alerjisi olan bir kişinin daha önce polenle karşılaşıp buna duyarlı hale gelmiş
olması gerekir.
Polen gibi alerjenler vücuda girdikten sonra daha önceki temas sonrası kendine karşı üretilmiş
IgE’lere giderek bağlanır. Sonrasında da alerjik iltihaba neden olan başta histamin olmak üzere
bazı maddeler kana salgılanır. Bunun ardından düz kaslarda kasılma, damarlarda genişleme,
damar geçirgenliğinde artış ve ödeme bağlı olarak hapşırık, burun akıntısı, burun, boğaz,
damak, kulak kaşıntısı, gözlerde sulanma, kaşınma, cilt döküntüsü gibi yakınmalar ortaya
çıkar. Bu alerjik yakınmalar alerjik olunan maddeyle her karşılaşıldığında tekrar eder.
- Matematik
- Fizik
- Genel kimya
- Biyoloji
- Anatomi
- Botanik
Amaç: ilacın farmakolojik etkisinin devamlılığı ile emniyeti, etkililiği ve maliyeti bakımından
gözetimini sağlamak, servislerde kullanılmayan ilaç dozunun israfını azaltmak, dozlama hatasını ve
enfeksiyon riskini önlemektir.
Subbukal tabletler: sistemik uygulama - enteral → dahilen kullanılan ilaç : beyaz etiket.
80. Titrasyon
Bir maddenin derişimi tam olarak bilinen bir çözelti ile eşdeğerlik noktasına kadar reaksiyona
sokulmasına titrasyon , yapılan eyleme ise titre etmek denir.
Bütün titrasyonlarda derişimi bilinen ve bilinmeyen İki ayrı çözeltinin belirli hacimleri tepkimeye
sokulur. Bunun için analizi yapılacak çözelti bir erlenmayere, derişimi bilinen çözelti ise bürete
konur. Analizi yapılacak çözeltini üzerine bir kaç damla indikatör damlatılır. Bürete doldurulan
standart çözelti, analizi yapılacak çözeltiye damla damla ilave edilir, bu sırada analiz çözeltisinin
bulunduğu erlen çalkalanarak karışım sağlanır. Renk değişimi gözlendiği anda titrasyon
sonlandırılır.
Derşimi bilinmeyen asit çözeltisinden bir büret yardımıyla çok dikkatle ölçülerek belli hacimde
çözelti bir beher veya erlen içine alır. Üzerine birkaç damla indikatör damlatılır. Standart baz
çözeltisi sürekli çalkalanan erlen içindeki asit çözeltisi üzerine yavaş yavaş akıtılır. İndikatörün rengi
açılmaya başladığı zaman tepkime sonlanmaya yaklaştığından birkaç damla daha baz çözeltisi
büretten damlatılarak indikatörün renk dönüşümü noktasında titrasyon kesilir, bu noktada tepkime
sonlanmıştır. Derişimi bilinmeyen asit çözeltisinin hacmi belli olduğundan, derşimi bilinen baz
çözeltisinin harcanan hacmi büretten dikkatlice okunarak Na x Va = Nb x Vb → Na = Nb . Vb / Va
eşdeğerlik kuralından asidin Na normalitesi hesaplanır.
Ters işlemle normalitesi bilinen asit çözeltisi kullanılarak bazın bilinmeyen Nb normalitesi de
bulunur.
Bir titrasyonda, eş değerlik noktasını veya ona en yakın noktayı belirlemek amacıyla kullanılan
madde.
İndikatörler, ortamın asitli veya bazlı oluşuna göre ve genellikle belli bir pH’da renk değiştiren zayıf
organik asitler veya bazlardır. Asit-baz titrasyonlarında, dönüm noktasını bulmak için titre edilecek
çözeltiye çok az miktarda katılırlar. Bir titrasyon için indikatör seçimi, dönüm noktası için beklenen
pH göz önüne alınarak yapılabilir.
İndikatörlerin önemli bir kullanım alanı çözeltilerin pH’ını bulmaktır. Genellikle indikatör çözeltisi
emdirilmiş kağıtlar, bu indikatörlerin renk değiştirdiği pH kağıdıdır.
Antihistaminiklerin ortaya çıkardığı en sık yan etki "uyku hâli" (sedasyon) vermeleridir. Bu nedenle
gece yatmadan önce alınması önerilir. İlk dozlarda oluşan uyku etkisi kullandıkça giderek
azalmaktadır. Günümüzde yeni çıkan antihistaminik türlerinde uyku etkisi daha azdır. Yinede
araba veya tehlikeli olabilecek makina kullananlara bu ilaçlar dikkatle verilmelidir,
özellikle gündüz alınması sıkıntı yaratabilir.
İnsan ve hayvanların vücudu, dışarıdan giren ve özellikle patojenik karakterde olan (bakteri, virüs,
parazit vb.) etkenlere karşı immünolojik bir yanıt verecek tarzda düzenlenmiştir.
Hastalıklara yol açan bakteri, virüs ve diğer enfektif ajanlar gibi vücuda yabancı olan maddeler,
antijen olarak bilinirler ve vücudun bağışıklık sistemi tarafından “istilacılar” olarak tanımlanırlar. Bu
enfektif ajanlara karşı vücudun doğal savunma ajanlarıysa, antijenleri bulan ve yok eden bir protein
çeşidi olan antikorlardır.
Antikorların oldukça önemli iki özelliği, çeşitli hastalıklarla savaşmada onları son derece etkin kılar;
1) Her bir antikorun sadece tek bir antijene bağlanma özgüllüğü göstermesi
2) Bazı antijenlerin bağışıklık sistemini bir kez uyarmaları sonrasında o hastalık için ömür boyu
dayanıklılık sağlaması (Örneğin; kızamık ve suçiçeği gibi çocuk hastalıklarına karşı vücudun ürettiği
antikorlar, hayat boyu bu hastalıklara karşı vücutta direnç oluşmasını sağlar.) Antikorların bu ikinci
özelliğinden yararlanılarak, aşılar geliştirilmiş bulunmaktadır. Etkisiz hale getirilmiş ya da etkileri
azaltılmış bakteri ya da virüslerin yüzeylerindeki bu proteinden hazırlanan aşı içeriğindeki antijenlere
karşı vücutta antikor oluşumu sağlanır.
Antijende, antikorların bağlandığı epitop adı verilen antijenik bölgeler bulunur. Bağışıklık
sistemi her bir epitop çeşidi için farklı bir antikor üretir. Tek bir epitopa özgü üretilen
antikorlara; monoklonal antikorlar ,farklı yapıda epitoplar bulunduğunda ise üretilen
antikorlara poliklonal antikorlar denir.
Bakteri, virüs, hormon ve vücutta bulunan bazı proteinlerin ortak bir epitopa sahip olmasından
dolayı; hastalık teşhisi testlerinde poliklonal antikorların kullanılması, kuşkulu sonuçların ortaya
çıkmasına neden olur.
Monoklonal antikorlar; immünglobulin yapısında, iki ağır iki hafif zincirin disülfit bağları ile bir arada
tutulduğu, antijene bağlanma bölgeleri olan glikoproteinlerdir. Tanı, tedavi ve saflandırma amacıyla
kullanılırlar
1975'de Georges Köhler ve Cesar Milstein adlı araştırmacıların, koyun alyuvarları ile immünize
ettikleri farelerin, dalak hücreleri(blastositler) ile antikor sentezlemeyen fare myeloma hücrelerini
sendai virüs aracılığı ile birleştirmeleri sonucunda oluşan hibrit hücrelerin sadece alyuvarlara karşı
antikor sentezlediklerini belirtmeleri ile bilimde bir devrim yapmışlardı. Çalışmaların sonucunda
oldukça spesifik ve tek bir B hücre kolonundan monoklonal antikorlar elde edilmiş in-vitro ve in-vivo
ortamda devamlı üreyebilen hücreler(hibridomalar) meydana getirmişlerdir. Bu çalışma 1984
yılında Köhler ve Milstein'e Nobel Tıp Ödülünü kazandırmıştır.
Monoklonal antikorların üretim aşamaları:
Bir fareye antijenler aşılanır. Farenin B lenfosit hücreleri, bu antijenleri tanır ve bunlara karşı antikor
üretmeye başlar. Antikor üreten B lenfosit hücreleri fareden alınır. Bir insandan alınan,
kanserleşmiş B lenfosit hücreleri ile fareden alınan B lenfosit hücreleri laboratuvar ortamında
birbirleri ile kaynaştırılır. Böylece, monoklonal antikor üreten ve sınırsız bölünebilme yeteneğine
sahip, melez hücreler (hibridoma) elde edilir. Bu hücreler kültür ortamında çoğaltıldıktan sonra,
ilgili antijene özgü monoklonal antikor üreten hücreler izole edilir, saklanır.(şekil 1)
Rituximab,1997 yılında ilk kez bir monoklonal antikor, anti-CD 20 kimerik antikor(fare+insan) FDA
En çok kullanılan :
- Nafazolin (Pervil)
- Tetrahidrazolin (Tyzine)
- Ksilometazolin (Otrivin)
- Oksimetazolin (Afrin)
• Yüksek tansiyon,
! Bağımlılık riski : Uzun süreli kullanımında ilaca bağlı rinite sebep oldukları için, hastalar
gereken süreden fazla (~5 gün) kullanılmaması konusunda bilinçlendirilmeliler !
Kalp rahatsızlığı ve yüksek tansiyon olan hastalar da dekonjestan ilaçları kullanılmamalıdır. Aynı
zaman göz tansiyonu,iki yaşındaki çocuklarda ve diyet yapan insanlarda kullanılmamalıdır. Çünkü
dekonjestan ilaçlar zayıflamak isteyen kişiler için verilen ilaçların içerisinde bulunmaktadır. Ayrıca
dekonjestan alan bazı hastalarda idrar yapmada zorluklar olabilir. Bunların dışında burunda
kuruma, kabuklanma, kanama ve tansiyon yükselmesine sebep olur.
91. Diyabet
Şeker hastalığı; tıptaki adı ile Diabetes Mellitus kan şekerinin yükselmesi, idrarda şeker
çıkmasıdır.
Diyabetin çeşitleri:
Vücutta kan şekerinin düzenlenmesinde rol oynayan hormonların en önemlisi, pankreasın beta
hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu
üretememesi ya da üretilen hormonun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda enerjiye
dönüşmesi gereken glukoz, kanda birikerek kan şekerinin yükselmesine neden olur.
Diyabetin belirtileri :
- Tip I:
Diyabet belirtilerinin bilinmesi hastalığın erken dönemlerinde tanı ve tedavi olanağı sağlar. Tip I
diyabetin yani çocuklarda ve gençlerde başlayan diyabet hastalığının başlangıç şikayetleri çok
barizdir. Günler içinde veya 1-2 hafta içinde:
• Aşırı susama ve su içme,
• Bol bol idrar yapma,
• Aşırı iştah ve çok yeme; buna rağmen zayıflama,
• Halsizlik görülebilir.
Daha ileri günlerde kan şekerinin aşırı yükselmesi ve aseton artışına bağlı olarak:
• İştah artışı yerine iştahsızlık,
• Bulantı,
• Karın ağrısı,
• Halsizliğin artışı
• Şuur bulanıklığı,
• Koma hali görülebilir.
Şikayetler çok belirgindir. Aile, çocuğunun kısa zamanda kilo kaybederken adeta eridiğini bildirir.
Kan şekeri ölçümü ile teşhis konur.
- Tip II :
Daha ileri yaşlarda başlayan Tip II diyabette ise belirtiler her zaman belirgin değildir. Susama, çok
su içme, ağız kuruması, bol bol idrar yapma, geceleri idrar yapma isteği ve aşırı iştah her hastada
görülmeyebilir. Bazı hastalar zaten aşırı iştahlı oldukları için yıllardır çok yemek yediklerini
söylerler.
• Halsizlik,
• İştahsızlık,
• İnatçı kaşıntı,
• Yaralar-özellikle cilt yaraları,
• Ağızda kötü bir tat hissi görülebilir; kadınlarda vajinal kaşıntı çok belirgindir.
92. İnsülin
İnsülin pankreasın beta hücrelerinden salgılanır. Diyabet tedavisinde kullanılır. İlkesinin başlaması
ve süresine bağlı olarak, değişik insülin preparatları bulunmaktadır. Etki gücü ünite olarak belirtilir.
İnsülin preparatları genellikle domuz ve sığırlardan hazırlanmaktadır. Sadece parenteral yolla
kullanılır. Protein yapısında olduğundan oral yolla verildiğinde sindirilir. Genellikle insülin
preparatları S.C. yolla uygulanır. Acil durumlarda kristalize insülin İ.V. yolla da uygulanabilir.
İnsülin Preparatları:
- Kristalize Çinko insülin: etki süresi kısadır. 2-4 saatte maksimum kan konsantrasyonuna ulaşır
ve etkisi 5-7 saat kadar sürer. SC veya İV yolla kullanılır.
- Protamin Çinko insülin: uzun etki sürelidir. 36 saat kadar sürer. Böylesine uzun etki süreli
insülinle hiperglisemiyi kontrol altına almak güçtür.
- İzofan insülin (NPH insülin) : Orta etki sürelidir. Etkisi 24-48 saat kadar sürer.
İnsan insülinin DNA rekombinasyon tekniği ile biyosentetik olarak da yapılır. Hayvansal kaynaklı
insüline alerjisi olanlarda kullanılabilir. Onun dışında avantajı yoktur.
- Hipoglisemi: İlk belirtileri terleme, taşikardi ve açlıktır. İV glikoz verilmesi veya meyva suyu ve
diğer Çözünebilir Karbonhidratların verilmesi ile tedavi edilebilir. En kötü durum insülin şoku dur.
Santral sinir sistemi bozuklukları ve konvülsyonlar gelişebilir.
- Enjeksiyon yerinde lokal reaksiyonlar olabilir. Enjeksiyon yeri sık sık değiştirilmelidir.
• İnsülinin kana geçebilmesi için deri altındaki yağlı tabakaya enjekte edilmesi gerekir.
• Dokunun ince olması durumunda iğne yanlışlıkla kasa gelebilir, bu da insülinin daha hızlı
kana karışmasına neden olur.İnce dokularda kısa uçlu iğne kullanılarak ya da daha yağlı bir
bölgeye yapılarak bu durum önlenebilir.
• İnsülinin deri altı dokuya yapıla bilmesi için insülin uygulanacak bölgenin baş parmak ve
işaret parmağı ile kaldırılıp enjeksiyonun yapılması gerekir. (pinch-up)
• Enjeksiyonların sürekli aynı bölgeye yapılmasına bağlı olarak enjeksiyon bölgelerinde
lipodistrofi olarak adlandırılan yağ dokusunda azalma (lipoatrofi)/sert şişlikler(lipohipertrofi),
dolayısıyla da insülin emiliminde azalma görülebilir.
- İnsülinin soğuk olması enjeksiyonu zorlaştıra bilir. Bunun için kullanacağımız insülini odası ısısını
da tutmanız, yedikleri ise buzdolabında saklamanız önerilir.
Rekombinant DNA teknolojisi, doğada kendiliğinden oluşması mümkün olmayan, çoğunlukla farklı
biyolojik türlerden elde edilen DNA moleküllerinin, genetik mühendislik teknolojisiyle kesilmesine ve
elde edilen farklı DNA parçalarının birleştirilmesi işlemlerini kapsayan bir teknolojidir. Rekombinant
DNA ise; bu işlem sonucu üretilmiş olan yeni DNA molekülüne verilen isimdir ve kısaca rDNA
olarak yazılır.
Rekombinan DNA veya rDNA, yapay olarak oluşturulan iki DNA ipinin kombinasyonunu tarif etmek
için kullanılan terimdir.
96. A-ferin forte ilaç
Etken madde :
- Parasetamol (300 mg): ağrı kesici, ateş düşürücü
Endikasyon : Grip ve soğuk algınlığına bağlı burun akıntısı, aksırma, burun ve boğazda kaşıntı,
baş ağrısı, adale ağrısı, boğaz ağrısı, vücut kırıklığı, ateş, nezle, gözlerde sulanma ve kaşıntı gibi
durumlarda kullanılır.
Öneriler : sedasyona yol açabilir. Bu nedenle dikkat gerektiren makinelerde çalışanlarda, tehlikeli
ve/veya yüksek yerlerde çalışanlarda veya vasıta kullananlarda kazaya neden olabileceğinden, A-
ferin forte tablet kullanımı sırasında bu gibi işler yapılmamalıdır. Hastalık belirtilerinin düzelmemesi
veya 3 günden fazla devam eden ateş halinde doktorunuza danışınız.
97. Digoksin
- Kalp glikozidleri
Bu ilaçların en önemli sakıncaları terapötik pencere (güvenlik aralığı) dar olmasıdır. Yani tedavi
edici dozları ve toksik dozları arasındaki aralık çok dardır. Minimal etkin dozun 5-10 katı letal
(öldürücü) doz olabilir. Tedavi sırasında bile zaman zaman zehirlenme belirtileri ortaya çıkabilir.
Zehirlenme belirtileri:
- Memelerde büyüme, çünkü bu ilaçların kimyasal yapıları steroid yapılı seks hormonlarının
kimyasal yapılarına benzemektedir
İnflamasyon (iltihap) giderici. Antiinflamatuar ilaçlar kortizon, aspirin, ibuprofen türü ilaçlardır. Bu
ilaçlar inflamasyon bulguları olan şişme (ödem), hassasiyet, ağrı ve ateşi düşürürler.
Örnek:
- Fenitoin
- Valproik asit
- Trimetadion
- Antineoplazikler
- Talidomid
- Sentetik retinoidler...
Balon: İçinde bazı kimyasal reaksiyonların gerçekleştirildiği, biyokimya laboratuvarlarında besi yeri
hazırlamak için diğer laboratuvar derslerinde de bazı çözeltileri hazırlamada, ısıtma ve kaynatma
işlemƖerinde ve geri soğutucuya takılarak çeşitli deney düzeneklerinin hazırlanmasında kullanılan
cam malzemelerdir.
Beher: Kimya laboratuvarlarında kullanılan bardağa benzer cam eşyadır. Çözelti hazırlama,
maddelerin karıştırılması, aktarılması, ısıtma ve kristallendirme gibi birçok işlemde kullanılan
silindirik biçimƖi cam 5 malzemelerdir. Yüksek sıcaklığa dayanıklı temper camdan üretilmiştir. Ağız
kısmında sıvının kolayca akması için oluklu bir kısım vardır.
Erlen: Dibi düz, koni biçimƖi cam malzemedir. Özellikle analitik kimya laboratuvarlarında titrasyon
işlemƖerinde kullanılır. Çözelti hazırlamaktan çözelti saklamaya kadar, kristalizasyon işleminden ve
benzer laboratuvar işlemƖerine kadar daha birçok amaçla kullanılmaktadır.
Deney tüpü: İnce uzun, bir tarafı kapalı bir tarafı açık, içine kimyasalların konulduğu 100 °C
sıcaklığa dayanabilen deney aracıdır. Maddelerin birbirleriyle etkileşimini gözlemek amacıyla
kullanılan silindirik biçimƖi, küçük çaplı cam malzemelerdir.
Baget: Kimyasal karışımƖarın hazırlanması sırasında maddeleri karıştırmak için kullanılan kalın cam
çubuk olarak tanımƖanabilir. Süzme işlemi sırasında kullanılarak iri taneli çökeleklerin tutunmasını
ve süzgeç kağıdının tıkanmasını engeller. Kristalizasyonda, beherden huniye madde aktarılırken
cam baget kullanılır. Katı maddelerin ezilip sıvıya karışması için kullanılan baget mutlaka cam
olmalıdır çünkü metaller asidik sıvıyla reaksiyona girip paslanabilir.
Mezür: Kabataslak bir tanım yapmak gerekirse mezür için dereceli silindir demek yeterli olabilir.
Saf sıvıların ve çözeltilerin hacmini ölçmek için kullanılan, üzerinde mƖ cinsinden bölmeler bulunan
cam kap olarak da tanımƖayabiliriz. Genel olarak 50-1000 mƖ arası sıvıların hacimƖerini çok daha iyi
ölçer. Biyokimya laboratuvarlarında besiyeri ve boyaların hazırlanışı sırasında kullanılır. Temel kimya
ve analitik kimya laboratuvarı derslerinde ise saf su ya da tampon çözelti gibi sıvı maddelerin
ölçülerek kullanılmasını sağlayan cam malzemedir. Ancak sıvıların yaklaşık hacimƖerinin
ölçümƖerinde ve aktarılmalarında kullanılır, çok hassas ölçü kapları değildir.
DamƖalık: Birtakım çözeltilerin pH ayarı vb. yapımında ya da tepkime sırasında ortama damƖa
damƖa çözelti ilave etmek için kullanılan, bir ucuna kauçuktan yapılmış başlık geçirilmiş, öbür ucu
sivri, cam veya plastikten yapılmış araçlardır. DamƖalıktan yuvarlak, çok küçük miktarda sıvı akar.
Pipet: Çok hassas ve az miktardaki sıvı hacimƖerinin ölçümünde, sıvı maddeleri istenilen ölçüde bir
kaptan bir diğer kaba aktarmada kullanılan cam malzemelerdir. Dereceli ve tam ölçülü pipetler
olmak üzere iki gruba ayrılır. Dereceli pipetlerden 1 mƖ, 5 mƖ, 10 mƖ’lik pipetler laboratuvarda en çok
kullanılan pipetlerdendir. Tam ölçülü pipetlere, bullu pipetleri, pastör pipetlerini örnek verebiliriz.
Pastör pipetleri, sıvıların güvenli bir şekilde aktarılması için tek kullanımƖık plastik pipetlerdir ve
oldukça kullanışlıdır. Laboratuvarlarda en çok kullanılan dereceli, otomatik ve tek kullanımƖık
pipetlerdir. Hangi hacim için olduğu ve ayarlandığı sıcaklık üzerinde yazılıdır.
Balon joje: Standart çözeltilerin ve belli derişimdeki çözeltilerin hazırlanmasında kullanılan cam
malzemelerdir. 25, 50, 100, 250, 500 ve1000 mƖ hacimƖi balon jojeler vardır. Titrasyon işlemƖerinde
ayarlı çözelti hazırlamak ve saklamak için kullanılır. Balon ismini almasının nedeni, üst kısmının
parmak kalınlığında ince uzun oluşu ve alt kısmının balon gibi yuvarlak olmasıdır. Balon jojelerin
şilifleri (kapak) vardır ve ince boyun kısımƖarında kabın ölçü çizgisi net olarak belirtilmiştir. Balonjoje
ile sıvı hacimƖeri hassas olarak ölçülür. Dikkat edilmesi gereken şey, balon joje içine konulan sıvının
sıcaklığının balon joje üzerinde belirtilen sıcaklıkta olması gerektiğidir. Bu sıcaklık genellikle 20
°C’dir.
Cam boru: Farklı çap, uzunluk ve açılarda bulunan ince cam borulardır. U şeklindeki cam boru
tepkime ortamƖarı arasındaki bağlantıyı kurmada kullanılır. Bir kaptaki reaksiyon ortamından başka
bir kaptaki reaksiyon ortamına sıvı, gaz vb. aktarmaya yarayan, içi boş, uçları açık, silindir biçimƖi
cam malzemelerdir. Kullanım şekline göre boru çapı da değişir.
Büret: Titrasyon işlemƖerinde ve belli hacimde sıvı alınmasında kullanılan altı musluklu, genellikle
50 mƖ hacimƖi, üzeri çizgilerle derecelendirilmiş boru şeklindeki cam malzemedir. Genelde pipet ile
karıştırılır. Özel bir tutuş stili vardır. Analitik kimya laboratuvarında titrasyon işlemƖerinin
vazgeçilmez aracıdır. Musluk sol tarafta iken sağ elin iki parmağı ile musluk tutularak işlem
gerçekleştirilir. Bu şekilde kullanılan büret ile daha verimƖi bir deneysel çalışma gerçekleştirilir.
Büretlerin hem otomatik hem de manuel olanları vardır. Genellikle 25-50-100 mƖ hacmindedir.
Titrasyon işlemƖerinde sıvı hacimƖerini ölçmede kullanılır
Soğutucu: Tepkime ortamının ısıtılmasında balon üzerine takılan, ısıtmayla buharlaşan çözücünün
geri kazanılmasını sağlayan soğutuculu cam malzemedir. Isıtma işlemine başlamadan önce
soğutucudan soğutma suyu geçirilmelidir, çünkü kaynama devam ederken çözücünün de
buharlaşması engellenmiş olur. Soğutucular, maddeleri gaz fazından sıvı fazına döndürür. İç içe iki
borudan meydana gelmiş olan soğutucunun dıştaki borusundan su geçer. İçteki boruda ise madde
yoğunlaşır, geri toplama kabına ya da reaksiyon kabına döner. Soğutuculara su girişi alttan, çıkışı
üstten bağlanmalıdır.
Ayırma hunisi: Sıvı-sıvı heterojen karışımƖarın kontrollü bir şekilde ayrılmasını sağlayan cam
malzemelerdir. Örneğin, zeytinyağı-su karışımı ayırma hunisine konulduğunda öz kütlesi daha
küçük olan sıvı zeytinyağı üstte, öz kütlesi daha büyük olan sıvı su altta birer faz oluşturur. Musluk
açılır, alttaki sıvı toplama kabına alınarak musluk kapatılır. Böylece iki sıvı birbirinden ayrılmış olur.
Birbiri ile karışmayan sıvıları ayırmada ve ekstraksiyon (çekme) işlemƖerinde kullanılır.
Petri kabı: Biyologların kültür hücreleri ya da küçük yosun bitkiler için kullandığı basit
bir cam veya plastik silindir şeklinde kapaklı kaptır. Cam petri kapları sterilize edilerek (örneğin;
otomatik bir karıştırıcıda ya da 160 ° C 'de, bir sıcak hava fırını içinde kuru ısıtma ile bir saat içinde)
yeniden kullanılabilir. Ancak sterilize edilen plastik petri kabında bir sonraki deneyde çapraz kirlilik
bir sorun haline gelebileceğinden dolayı, plastik Petri kapları genellikle tek kullanımlık olarak
kullanılmaktadır. Petri kapları genellikle kültür bakterileri için kullanılırlar.
Saat Camı: Az miktardaki katı maddelerin ısıtma ve kurutma işlemlerinde kullanılan konkav yapılı
cam malzemelerdir.
Enfeksiyon: Enfeksiyon oluşumu, bakteri, virüs, mantar ya da parazit gibi organizmaların vücuda
girmesi ve yerleşmesi sonucu meydana gelmektedir. Vücutta enfeksiyon oluştuğu zaman, doğal
olarak enfeksiyonlu hastalıklarda gelişmeye başlar.
Alerji: Alerji çevremizde bulunan ve "alerjen" olarak adlandırılan aslında zararlı olmayan bazı
maddelerin herhangi bir yolla vücuda girmesi sonucu bağışıklık sisteminin bu maddelere karşı aşırı
ya da anormal bir reaksiyon vermesidir. Normal sağlıklı kişilerde bu tür reaksiyonlar olmazken
neden bazı kişilerde görüldüğü hala tam ve kesin olarak bilinmiyor. Ancak genetik yatkınlık söz
konusu.
104. Süspansiyon
Birbiri içinde çözünmeyen iki fazlı sistemdir: bir faz sıvı diğeri katı. Yani ufak partiküller (katı
ilaç) sıvı içinde.
Sistemik arteryel kan basıncının devamlı yükselmesi ile kendini gösteren kalp damar hastalığına
hipertansiyon denir. Kontrol altına alınmazsa zamanla ciddi kardiyovasküler komplikasyonlara yol
açar. Olguların %95’inde temel neden belli değildir, buna esansiyel (primer) hipertansiyon denir.
İpler tansiyon olgularının az bir kısmında, bilinen bazı nedenler sonucu kan basıncı yükselmiştir
(örneğim endokrin hastalıklar). Bu tip hipertansyon sekonder hipertansiyon diye adlandırılır ve
tedavisi nedene yönelik yapılmalıdır.
Esansiyel hipertansiyonun tedavisi bir diüretikle veya bir beta-bloker ile başlanır. Bu yetmezse,
diüretik beta blokerle, kalsiyum kanal blokerleri ile metil Dopa, veya rezerpin ile kombine edilir.
Orta ve şiddetli hipertansiyon nadiren tek ilaç uygulanır. Genellikle kombinasyon tedavisi yapılır.
Acil durumlarda nitroprussid, diazsoksid veya labetolol parenteral uygulanır.
1) Diüretikler: vücuttan su ve tuz atılımını artırır, ayrıca tiazidler arteriolleri gevşetir ve kan
basıncının düşürürler.
- Propranolol
- Oksprenolol
- Pindolol
- Atenolol
- Asebutolol
- Metoprolol...
- Nifedipin
- Nikardipin
- Nitrendipin
- Amlodipin...
7) Renin-Angiotesin sistemini etkileyen ilaçlar: renin, böbreklerde sentez edilen bir enzimdir.
Plazmada bulunan bir substrat üzerine etki ederek onu angiotensin I’e dönüştürür. Bu da
angiotensin dönüştürücü enzim aracılığıyla angiotesin II ye dönüştürülür. Dursun madde
vücuttaki en güçlü vazokonstriktör maddelerden biridir. Ayrıca aldosteron salgılanmasını da
artırır Bu madde de böbreklerden su ve tuz atılmasını azaltır. Bunun sonucunda hem vücuttaki
sıvı hacmi artar, hem damarlar daralır ve kan basıncı yükselir. Bu grup ilaçlar angiotensin
dönüştürücü enzim sentezini ve kullanılmasını azaltarak angiotensin II Oluşmasını engeller ve
kan basıncını düşürürler.
106. İnhalasyon
Gazlar veya buhar halindeki lipofilik ilaçlar Soluma suretiyle Alveol membranını aşıp gene kan
dolaşımına
Sentetik morfinan türevi antitussif. Klasik opioit reseptörlere afinitesi düşüktür, bu nedenle :
Konstipasyon, santral depresyon, bağımlılık etkileri yoktur. Analjezik etki yapmaz.
109. Supozituvar
Rektuma uygulanmaya özgü, kakao yağı, hidrojenlenmiş bitkisel yağ veya gliserin-jelatin-su
karışımı gibi oda sıcaklığında katı, vücut sıcaklığında eriyen sıvı yağlar ile hazırlanan koni
şeklindeki farmasötik şekillerdir.
Uygulandıktan sonra supozituvar sıvağı yumuşar, erir veya ortamda bulunan sıvılarda çözünür ve
et- kin maddeyi salar.
Her ne kadar sistemik etki için (sedatifler, trankilizanlar ve analjezikler gibi) kullanılsalar da, tek
dozluk kullanım- larının büyük kısmını hemoroit tedavisi için kullanılan- ları oluşturmaktadır. Ağırlığı
2 g olanlarının çoğunda kakao yağı kullanılmaktadır; bundan daha ağır veya hafif olanlarda ise,
diğer sıvağlar kullanılmaktadır.
FIZIKSEL YÖNTEMLER
Fiziksel yöntemler sıcak, soğuk, kuruluk, ışınlar, elektrik akımı, sonik-ultrasonik titreşimler, yüksek
basınç, osmotik değişikler ve filtrasyon yöntemleri olarak sıralanabilir. Ancak en çok kullanılan
fiziksel yöntem ısıdır. Ekonomik, kolay uygulanabilir ve güvenilir özelliktedir.
1- Isı ile sterilizasyon: Isı ile sterilizasyonun etki şekli doğrudan mikroorganizmaların protein
yapıları üzerinedir. Proteinler üzerinde koagülasyon (pıhtılaşma) oluşturur. Isı ile sterilizasyon iki
yöntemle gerçekleşir.
a) Kuru sıcak hava ile sterilizasyon: Kuru sıcak hava ortamında yapılır. Ortamda nem
bulunmadığından sterilizasyon daha uzun süre almaktadır. Bu amaçla Pasteur fırını kullanılır. Kuru
hava fırını (pasteur fırını); genel olarak 175°C’de bir saat, 140°C’de ise 3 saat sterilizasyon için
yeterlidir. Bu yöntem ile cam ve metal aletler içlerine nemin ulaşamadığı yağlar ve tozlar (talk)
sterilize edilir. Çok yüksek ısıda kısa sürede de sterilizasyon mümkündür. Bu tekniğe ultra high
temperature (UHT) adı verilir. Bir sıvıyı 135-150°C kadar aniden ısıtıp bu ısıda 4 saniye tutulduktan
sonra aniden soğutma uygulanmasıdır.
Mikroorganizmalar üzerine etkisi nemli ısıya göre daha azdır. Bütün mikroorganizmaları
öldürmediği düşünüldüğünden dezenfeksiyon yöntemi olarak kabul edilir. Kuru hava ile; nemin
geçirgenliğine izin vermeyen pudralar, yağlar, cam eşyalar dezenfekte edilir. Bu yöntemle ısı-
zaman ilişkisi şöyledir: 170°C – 1 saat, 160°C – 2 saat, 120°C – 8 saat.
b) Nemli ısı ile sterilizasyon: Nemli ısı ile sterilizasyon aşağıdaki yöntemlerle yapılmaktadır.
ii) Basınçsız buhar ile sterilizasyon (koch kazanı): Kaynayan suyun buharının sıcaklığı normal
atmosfer basıncında (760 mm Hg) 100°C’dir. Yüksek yerlerde basınç azaldıkça kaynama derecesi
düşer. Koch kazanı otoklav gibi silindir şeklinde ve madenden yapılmıştır. Hava gazı veya elektrik
ile çalışır, üstünde koni şeklinde kapağı ve buna tespit edilmiş manometresi vardır. Kazanın içinde
sterilize edilecek eşyanın konduğu bir ızgara bulunur. Bunu aşmayacak şekilde kazanın dibine su
konur ve ısıtılır. Husule gelen buhar kazanın içini doldurur ve kapakla kazanın gövdesi arası
delikten dışarı çıkar. Ġçindeki suyun bitmemesi için yandaki bir musluktan damla damla su konulur.
Basınç olmadığından ve sıcaklık çok fazla olmadığından açılıp kapanması çok basittir.
iii) Kaynatma: Isıya dirençli mikroorganizmalar, sporlu bakteriler ve bazı virüsler 100°C’de birkaç
saat dayanabilir. Bu nedenle kaynatma ancak evde ısıya dayanıklı metal ve cam eşyaların
dezenfeksiyonu için kullanılabilir. 100°C’den fazla ısıya dayanmayan maddelerin sterilizasyonunda
kullanılır. Ancak bilinmesi gereken iki önemli husus vardır. Su ancak deniz seviyesinde 760 mm Hg
basıncında 100°C’de kaynar. Sterilizasyon zamanı,kaynama derecesinde sterilize edilen maddenin
cinsine göre değişir ve sporları öldürmek bazen hiç mümkün olmaz.
KİMYASAL YÖNTEMLER
Kimyasal sterilizasyon en çok aşağıdaki yöntemlerle yapılır.
b) Sıvılarla kimyasal sterilizasyon: Uygun olarak kullanıldığında bakteri, mantar, tüberküloz basili
ve virüslerin tüm şekillerini yok eder. Sterilizasyon solüsyonu olarak genellikle gluteraldehit ve
formaldehit kullanılır. Gluteraldehitin %2’lik solüsyonu etkilidir. Genellikle sistoskop, bronkoskop
gibi lensli aletlerin sterilizasyonunda kullanılır. Sterilizasyonun gerçekleşmesi için aletler on saat
glutaraldehitte bekletilmelidir ve kullanılmadan önce içinden distile su geçirilerek iyi
havalandırılması sağlanmalıdır.
Genellikle tuzlu su olarak bilinen fizyolojik serum aslında %0,9 izotonik sodyum klorür (NaCı)
çözeltisinden oluşmaktadır.
112. Spektrofotometri
Dalga boyunun bir fonksiyonu olarak bir maddenin tranmittans / absorbans özelliklerini inceleyen
bilim dalıdır.
Işık enerjisinin absorpsiyonuna dayalı bir yöntemdir. Işık elektromanyetik bir radyasyondur ve
frekansı (v) veya dalga boyu (λ) ile karakterize edilir.
Beyaz ışık farklı dalga boyu ve farklı renklere sahip ışınların bir bileşimidir. Her bir ışın dalgalar
halinde yayılan ve belli enerjiye sahip fotondur.İki dalganın en yüksek noktaları arasındaki mesafe
dalga boyu olarak adlandırılır.
Dalga boyu uzunluk birimleri cinsinden ifade edilir.Genel olarak Angstrom tabiri kullanılmakla
birlikte spektrofotometrik ölçümlerde daha çok nanometre, mikrometre, veya milimikron tabirleri
kullanılır.10AO=1 nM=1 milimikron.
Kremler su bazlıdır. Pomadlar, kremlerden, daha yağlı ve yoğundur. Bu özelliklerinden dolayı etkisi
deride daha uzun sürebilir.
Bu grup ilaçlar anksiyete (korku, endişe, kuruntu, telaş) tedavisinde kullanılırlar. bunlara
Anksiyolitik, Trankilizan de denir.
Örnek:
Bu ilaçlar, psikotik semptomların (özellikle şizofreni) tedavisinde kullanılır. Nöroleptik ilaçlar veya
major trankilizanlar olarak da adlandırılır. Hem akut hem de kronik psikozların tedavisinde kullanılır.
Örnek:
- Tiyoksanten: Klorprotiksen
Metamizol sodyum, piyasa ismi Novalgin olarak bilinen, antipiretik, analjezik, antiinflamatuar bir
steroid olmamış antiinflamatur ilaçtır. Agranülositoz* etkisi oldukça yüksektir. Kalbi ve beyine pıhtı
atması, felç, inmeye sebep olabilir bu yüzden Novalgin Avrupa ve Amerika’da yasaklanmıştır.
*Agranülositoz - kemik iliğinin yetersiz sayıda beyaz kan hücresi (lökosit) ürettiği bir hastalık veya
vücutta hızlandırılmış yıkımdır. Sonuç olarak, beyaz kan hücrelerinin sayısı düşüktür.
- Selektif östrojen reseptör modülatörleri (SERM): Raloxifen : SERM’ler, hedef dokuya göre
östrojen reseptör agonist ya da antagonist aktivite gösteren hormonal olmayan ajanlardır.
- Kalsitonin: plazma kalsiyum seviyesinin yükselmesine cevap olarak tiroid bezinin C-hücreleri
tarafından salgılanan bir hormondur. Olgun, aktif osteoklastları inhibe ederek kemik
rezorpsiyonu
- Paratiroid hormon ve analogları: PTH tedavisinin yol açtığı kemik anabolizması PTH’nın
osteoblastogenezi ve osteoblast ömrünü uzatması ile açıklanır.
- Stronsiyum renalat : kemik yıkımını baskılarken aynı zamanda kemik yapımını da uyarır.
- Parasetamol
- Fenilbutazon
- Oksidenbutazon
- Dipiron
- İndometasin
- Tolmetin
- Piroksikam
Bu grup ilaçlar haşhaş bitkisinden elde edilen bazı maddeler ve bunların sentetik, yarı-sentetik
türevleridir. Bu ilaçlara opioidler denir.
121. İzotonik
İki solüsyon arasındaki osmotik basınç eşit olması. Osmotik basınç : düşük yoğunluktaki bir
çözeltiden, yüksek yoğunluktaki bir çözeltiye ozmozla su girmesi sırasında meydana gelen basınç.
Eczacının sorumlulukları
b) Tıbbi ürünlerin güvenli şekilde kullanımlarının sağlanması için advers etkilerin sistematik bir
şekilde izlenmesi, bu hususta bilgi toplanması, kayıt altına alınması, değerlendirilmesi,
arşivlenmesi, taraflar arasında irtibat kurulması ve beşeri tıbbi ürünlerin yol açabileceği zararın en
alt düzeye indirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması hususlarında farmakovijilans çalışmalarının
yürütülmesinde mevzuatın yüklediği görevleri yerine getirir.
c) İlaç sunumunun hatasız, reçete edilme amacına uygun, hastanın gereksinimleri ile uyumlu ve
güvenli olmasını sağlar.
ç) Reçeteye tâbi olmayan ilaçların ve sağlığa ilişkin tüm ürünlerin hastanın gereksinimlerine uygun,
güvenli ve akılcı bir şekilde tedarikini sağlar ve bu konuda danışmanlık hizmeti verir.
d) İlaçların kullanımı, saklanması ve imhası ile ilgili potansiyel zararlılık risklerine karşı hasta, toplum
ve çevre bilinci oluşturulmasını sağlar ve sorunların çözümünde aktif görev alır.
e) İlgili mevzuat çerçevesinde geçerli mesleki ve etik davranışları sergiler. Hastanın veya
faydalanıcının özel yaşam ve mahremiyetini korur. Akılcı ilaç kullanımını sağlayarak bireyin sağlıklı
olma hâlini ve yaşam kalitesini arttırmaya çalışır.
f) Olağanüstü hâl veya kriz dönemlerinde her türlü ilaç tedarik süreçlerinde etkin rol alır ve kamu
kurum ve kuruluşlarına yardımcı olur.
Konjestif kalp yetmezliği: Kalbin dokulara onların gereksindikleri oksijen ve diğer maddeleri
yeterli derecede taşıyacak miktarda kan pompalayaması durumudur.
Sol ventrikül yetmezliği: Hipertansiyon ve aort kapakçığının daralması gibi kalbin sistolde
yenmesi gereken yükün (post-şarj) arttığı veya aort kapakçığının yetmezliği, mitral yetmezlik gibi
ventrikülün pompalaması gereken kan hacmini artıran durumlarda, ya da iskemiye ağl olarak
gelişebilir.
Starling Yasası: ventriküllerin sistolde arterlere pompaladığı kan hacmi ventrikül miyokardının
diastol sonu gerilme derecesi ile doğru orantılıdır. Kalp yetmezliği gelişirken yetmezliği kompanse
etmek için çalışan mekanizmalar,
– Sempatik hiperaktivite
– Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi
Bu ilaçların en önemli sakıncaları güvenlik aralıklarının dar olmasıdır. Yani tedavi edici dozları ve
toksik dozları arasındaki aralık çok dardır. Minimal etkin dozun 5-10 katı letal (öldürücü) doz
olabilir.
125. Penisiline alerjisi olan bir hasta, bir süre sonra tekrar penisilin isterse,
tekrar alerji yapar mı ?
Penisiline karşı alerji olabilmesi için¸ o kişinin daha önce penisilinle karşılaşmış olması gerekir. Bu
karşılaşma çoğu zaman penisilin sınıfı bir antibiyotiğin kullanılmasıyla gelişirse de¸ nadir olarak
penisilin ihtiva eden çeşitli yiyecek ve içecekler aracılığıyla da olabilir.
Penisiline alerjisi olanlarda zamanla duyarlılıklarının azaldığı bilinir ama buna fazla güvenmemek
gerekir.
1) ALKİLLEYİCİ İLAÇLAR: hücrede DNA çift zincirinde birden fazla noktaya Kovalent bağ ile
bağlanarak DNA molekülü alkillerler.
- Glukokortikoid hormonlar
- Östrojenler
- Projestinler
- GnRH
- Antiandrojenler....
6) DİĞER ANTİNEOPLAZİK İLAÇLAR:
- Sisplatin
- Hidroksiüre
- L-asparaginaz...
129. Bakterisid/Bakteriyostatik
Üretimden uygulanmasına kadar geçen süreden hep sabit kalmasının zorunlu olduğu ürünlerdir
(2-8 °C). Nasıl bu seviyelerin altında veya üstünde olduğunda ürünün etkinliği bozulur.
131. Farmakovijilans
İlaçların güvenli bir şekilde kullanımlarının sağlanması amacıyla advers reaksiyonların ve yarar/risk
dengelerinin sistematik bir şekilde izlenmesi, bu hususta bilgi toplanması, kayıt altına alınması,
değerlendirilmesi, arşivlenmesi, taraflar arasında irtibat kurulması ve ilaçların yol alabileceği zararın
en az düzeye indirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması.
132. Prolaktin
Prolaktin hormonu 199 aminoasitten oluşan bir proteindir. Ön hipofiz ‘de bulunan laktotrof
hücrelerden salgılanır. Daha çok hamilelik başladığında Z salgılanmaya başlar, Doğumda yüksek
olur sonra daha salınım azalır. Ergenlik döneminde salınım önemli olur.
Farklı saatlerde salgılanır: uyku başladığında, gece sonuna kadar. Yemek yeme, emzirme, ilaç
(dopaminerjik agonistler prolaktin salınımı inhibe eder) vs etkileyen faktörlerdir.
133. Rezistans
Bazı bakteriler, belirli bir antibiyotik ilaca doğal olarak dirençlidirler, o ilaç tarafından etkilenmezler.
Bazen ilaç, bakteri üzerinde ilk temasında etkili olduğu halde, bir süre sonra etki göstermez.
Bakteri ilaca karşı rezistans geliştirmiştir.
134. Tentür
Doğal numune uygun büyüklükte parçalanır ve genellikle alkol veya başka bir çozücülerde ıslanıp
yumuşatılarak ya da süzülerek elde edilen bir bitkisel ilaçtır.
A grubu: Bu konuda yapılan kontrollü araştırmalar ilacın ilk trimesterde fetus üzerinde zararının
olduğunu göstermemiştir. Daha sonraki dönemlerde de ilacın zararlı olduğu yönünde kanıt yoktur.
Bu ilaçlar gebelerde en güvenilir ilaçlardır.
uyarlar.
uyarlar.
• C kategorisindeki ilaçlar, hekim ilacın hamile kadına sağlayacağı yararın fetus üzerinde
potansiyel zararından daha fazla olacağına inanıyorsa kullanılmalıdır.
• D kategorisindeki ilaç, ilacın kullanılmaması durumunda anne adayı ve fetus daha büyük risklerle
karşılaşılacaksa, yarar-zarar oranı dikkate alınarak, yaratabileceği olası riskler anne adayına
detaylarıyla anlatılarak, kullanılmalıdır.