Bi̇r Tereddüdün Romani-Ebru

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 16

Bir Tereddüdün Romanı

PEYAMİ SAFA
Hakkında
• Peyami Safa’nın olgunluk dönemi romanlarından biri olarak kaleme aldığı Bir
Tereddüdün Romanı, yazarın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Fatih-Harbiye
romanlarıyla birlikte ‘‘çalışma hedefine en çok yaklaştığını söylediği eseridir. Bir
Tereddüdün Romanı, 15 Temmuz 1932 – 23 Eylül 1932 tarihleri arasında
Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilir. 1933’te ilk baskısı gerçekleşen roman,
Sühulet Kütüphanesi Yayınevi’nde kitap olarak yayımlanır. Roman, ikinci
baskısından itibaren (1968) Ötüken Neşriyat’ta yayımlanmaya başlar. 2017’de
ise romanın otuzuncu baskısı gerçekleşir.
Konusu
• Yazdığı güzel eserler sayesinde birçok kadınla tanışan fakat tereddüdü’nün
kurbanı olan yazar, kararsızlığı yüzünden ilişkilerinin hiçbirinde kesin bir sonuç
elde edemez. Yazarın olaylara karşı bu ilgisizliği sadece kendisinin değil tanıştığı
insanların hayatını da karartmıştır.

Özet
Mualla hanım kendisine yakın bir dostu tarafından tavsiye edilen kitabı tereddüt içinde okur.
Kitapta anlatılanlar Mualla hanımın ilgisini çok çok çeker. Kitabı elinden bir türlü bırakamaz.
Kitapta zehirlenen, ölüm ile yaşam arasında mekik dokuyan bir adamın hiç geçmeyen zamanı,
yalnız bir şekilde ölüm korkusu anlatılıyor. Mualla hanım kitabın yazarını merak eder ve daha
sonra bir aile dostu olan Raif Bey tarafından yazarla tanıştırılır. Raif Bey Mualla hanımın saf, temiz
ve iyi bir aile kızı olduğunu, bekar olan yazarın onunla evlenmesinin uygun olacağını söyler. Kızla
tanışan yazar kızı çok beğenir ve evlenme teklif eder, fakat cevabı için Mualla'ya zaman verir.
• Yazarın bu teklifini, İtalya'dan kocasından ayrılıp yazar için İstanbul'a gelen, yazarın eserlerini
hayranlıkla okuyan, yazardan tiyatro eserleri için bilgi almaya gelen ve yazara aşık olan Vildan,
bir partide duyunca soluğu bir gece yarısı yazarın otelinin önünde alır. Şoför yazarı otelden alır ve
onu bekleyen arabaya getirir. Yazar koltuğa yayılmış, şaşkına dönmüş kadını görünce tanıyamaz.
Dikkatli baktıktan sonra hatırlar. Vildan hanım Mualla hanıma yapılan teklifi kıskanmaktadır. Yazar
o gece ona özel olarak hazırladığı odaya götürmek için ısrar eder. Yazarın bütün bu ısrarlarına
karşı gitmemek için direnir ve sonunda çok geç olduğunu bahane ederek onu ikna eder. Daha
yazara telefon açıp müsait bir zamanda gideceklerdi.
özet
• Sabah olunca yazar, oteli çok sevdiği için otelden taşınmaz ancak kapıcıyı kendisini telefonla soranlara otelden
taşındığını söylemesi için tembihler. Daha sonra Vildan hanım iş yerine gelerek yazarı bulur. Yazar kimsenin Vildan'ı
işyerinde görmemesi için gideceğine dair söz verir. Bir perşembe günü gidecektir. Vildan hanım her şeyi hazırlayıp
heyecan içinde beklerken tereddüt içinde olan yazar kapıdan geri döner. Sonra gitmediğine pişman olur. Yazar
yine tereddüt içindedir ama perşembe günü geleceğini bildirir.
• Vildan hanım yazarı eşi gibi karşılar. Tereddüt içindeki yazar biraz rahatlar. Bu rahatlık uzun sürmez. Vildan hanım
aldığı fazla alkol ve ilaçların etkisiyle kendisinden geçip bilinçsizce sayıklar. Gerçek adının Vildan olmadığını,
Suriye asıllı olduğunu, anlatılan her şeyin hikaye olduğunu söyler. Sonra üzerinde İtalyanca "Bu hançer bir kalbe
girecek" diye yazılan bir hançer çıkarır. Vildan hanım çok uzaklara gidip ıssız bir ormanda hançeri kalbine
sokmanın planlarını yapmaktadır. Uzun süre sayıklayan bitkin haldeki Vildan derin bir uykuya dalar. Yazar,
sabahleyin kapıyı açtığında kapıcıyı görür Vildan'ı ona teslim edip uzaklaşır. Aradan bir hafta geçince evine tekrar
uğradığında Vildan hanımın adresi bilinmeyen bir yere taşındığını öğrenir. Yazar için Vildan hanım tarihe karışmıştır.
Yazar-Mualla ilişkisi
• Yazarın yakın bir dostu olan Raif, Mualla’ya okuması için yazarın Bir Adamın Hikâyesi adlı eserini
getirir. -Mualla, kitabı okumaya başlar. Daha sonra kitaptan çok etkilenir ve okumakla okumamak
arasında bir tereddüt yaşar. Evlerine misafir olarak gelen doktor, böyle marazî kitapların
okunmaması gerektiğini ve bu kitapların insanı hasta edecek derecede etkili olduğunu vurgular.
Raif, Mualla’nın yaşadığı eve ikinci kez ve bu kitaba ilgi duyan Mualla’yı yazarı ile tanıştırmak
ister. Romanın ilk bölümü henüz yazar ile Mualla tanışmadan biter. Raif’in evinde cuma günü
verilen davette Mualla ile yazar tanışır. Bu tanışma sırasında Mualla’yı beğenen yazar, ona
evlenme teklifi eder; fakat Mualla, yazarı okumakta olduğu kitapta az da olsa tanımıştır. Bohem
yaşam tarzına sahip olan yazar, eserde arkadaşlarıyla alkol ve uyuşturucu kullanmakta ve otel
odasında yalnız başına kendi yaşamını yaşanmaz kılmaktadır. Bu durum Mualla’yı tereddütte
bırakır. Bu yüzden evlilik teklifine hemen cevap vermez. Yazar, aradan aylar geçmesine rağmen
Mualla’dan bir cevap alamaz.
Yazar-Vildan ilişkisi
• Mualla’dan herhangi bir cevap alamayan yazarın karşısına Vildan çıkar. Yazarın tıpkı Mualla ile
olduğu gibi Vildan ile olan ilişkisinde de bağlayıcı unsur kitap (Çıplakları Giydirmek) olur. Yazarın
Mualla’ya evlenme teklifi ettikten sonra ortaya çıkması oldukça anlamlıdır hatta yazara,
Mualla’ya olan ilgisi ve teklifi üzerine hesap bile sorar. Yazarı evine davet eder. Yazar, Vildan’ın
evine gitmez. Çünkü ona güvenmemektedir. Ondan sürekli uzak durmaya çalışır. Bunun için kaldığı
otelin çalışanlarını bile uyarır. Vildan’ın yazarın karşısına çıkmasının ardından tam on gün geçer.
Vildan, yine yazarı evine davet eder. Vildan’ın bu kadar çok ısrar edişini bir türlü anlamayan
yazar, ikinci daveti reddetmez. Yazarın, ikinci daveti reddetmemesinin temelinde Mualla’nın evlilik
teklifi karşısında hâlâ suskunluğunu bozmaması yatmaktadır. Yazar, ondan bir cevap alamayınca
Vildan ile Mualla arasında bir bocalama yaşar. Çünkü o bu süreçte yalnız kalmıştır ve bu
yalnızlığını giderebilmek için Vildan’ı bir araç olarak görmektedir. Mualla’dan herhangi bir cevap
alamayan Yazarın Vildan ile olan ilişkisi de romanın sonlarına doğru Vildan’ın herkesten ve
İstanbul’dan sessiz sedasız ayrılmasıyla sona erer.
Mekan
• Romanda çevresel mekânlar, roman karakterlerinin ruhsal boyutlarını geri plana
atan ve mekânla bireyin içsel alışverişlerinin olmadığı yerlerdir. Bu mekânlar,
sadece ‘‘üzerinden geçilen bir yerdir ve kişi-yer özdeşikliği henüz tam olarak
sağlanmamıştır. Üzerinden yalnızca geçilir ama derinliğine görülmez, kişi veya
olayı derinden etkilemez.
• Bir Tereddüdün Romanı’nda çevresel mekânlar; İstanbul, yazarın kaldığı Otel,
Beyoğlu, Mualla’nın ve Raif’in yaşadığı köşk, Hürriyet Tepesi, Tokatlıyan gibi
mekânlardan oluşmaktadır.
• Roma, Adapazarı, Bostancı tren yolu, Tepebaşı Taksim, Şişli, Kilyos,
Kapalı-dar Mekan-insan ilişkisi
• Kapalı-dar mekânlar, fiziksel anlamda ev, apartman, hastane, köşk vb. değil; anlatı kişisinin ruhsal durumuna, bağlama ve mekânı nasıl algıladığına
göre şekillenen yerlerdir. Bu yerler, ontolojik anlamda insanı ezen, insanın bir tutunma yerinin olmadığı ve bireyin kendini tanımlayamadığı, içinden
sıyrılıp çıkamadığı dar ve karmaşık labirentlerdir.
• Romanda dar-kapalı mekânların başında Vildan’ın apartmanı ve evi, yazar ile Vildan’ın Tokatlıyan’da gittikleri lokanta gelir.
• Vildan’ın evi ve apartmanı kapalı-dar bir mekândır.
• Ontolojik anlamda huzurun ve güvenin yeri olması gereken Vildan’ın evi, Kapalı-dar mekânlar, fiziksel anlamda ev, apartman, hastane, köşk değil,
anlatı kişisinin ruhsal durumuna, bağlama ve mekânı nasıl algıladığına göre şekillenen yerlerdir. Bu yerler, ontolojik anlamda insanı ezen, insanın bir
tutunma yerinin olmadığı ve bireyin kendini tanımlayamadığı, içinden sıyrılıp çıkamadığı dar ve karmaşık labirentlerdir. Ontolojik anlamda huzurun ve
güvenin yeri olması gereken Vildan’ın evi, Yazar için huzursuzluk ve güvenin olmadığı mekâna dönüşür. Oysa ev, bizim dünyadaki köşemizdir ve insanın
içselliğini yaşayabileceği belirlenen düşleme merkezidir.
• Vildan’ın ısrarı üzerine evine gelen yazar, Vildan’ın ruhunun mekâna sindiğini görür ve karanlık bir apartmanda oturan Vildan’ın evi ile kişiliği arasında
bir ilişki kurar. Vildan’ın evi, böylece bir insan bedeninin sahip olduğu fizik ve ahlak enerjisini kuşanır. Bu ev; eski, duvarları soluk renkli ve harap olmuş,
ürpertici bir apartmanda konumlanır ve Vildan’ın beniyle dinamik birliktelik içindedir.
Kapalı-dar Mekan insan ilişkisi
• Yazar , buradan hareketle Vildan ile mekânı özdeşleştirir. Böylece Vildan’ın ruh hâli açığa vurulmuş olur. Çünkü ev, manzaradan çok bir ruh
hâlidir. Vildan’ın karanlık kişiliğinin mekâna sinmesi, Bu kadın bu apartmana ne kadar yaraşıyor! Ölüm iştiyakı ile mücadeleye bundan
müsait bina olamaz. Yüksek tavanlardan yağan bir tek şey var: Can sıkıntısı!. (s.151.)
• Huzur, dinginlik ve güven vermesi gereken evi labirent hâle getirir. Kapalı pencerelerin, perdelerin verdiği can sıkıntısı, evin insanı ezen bir
yapıya dönüşmesine neden olur.
• ‘‘Pencereyi açtım. Rüzgâr bir anda odaya girerek havadaki dumanı ve zehirleri savurdu, ben de geniş bir nefes almıştım’’ (s.177).
• Güvenliğin ve huzurun yeri olmaktan çıkan Vildan’ın evi, yazar için korkunun, ürpermenin kuvvetli ve soğuk bir kavrayışla bütün ruhumu yılan
gibi sardı. Bu ürperme, bazı eksikliklere karşı sevgimi hemen dondurmuştu’’ (s.149) yeri hâline gelir.
• Yazar da özgürlüğünün kısıtlandığı, rahat olamadığı, mekânla olumsuz ilişki kurduğu bu yerden kaçmak, dışarı fırlamak ister. Romanda bir
başka kapalı-dar mekân olarak nitelendirilebilecek yer ise Tokatlıyan’da Vildan ile yazarın gittiği lokantadır. Vildan’ın bir mekânda uzun
müddet kalamaması onun gittiği her yeri kapalı-dar hâle dönüştürür. Bu nedenle yazarın, Tokatlıyan’dan ayrılma fikrini sevinçle karşılar.
Çünkü o, bir yerde yarım saatten fazla oturamaz.
Açık-geniş Mekan insan ilişkisi
• Kapalı-dar mekânların aksine, insanların mekân/mekânlarla olumlu ilişki kurduğu yerler açık-geniş
mekânlar olarak tanımlanır. Açık ve geniş mekânlar, bireyin içtenlik mekânları olup, kendini
güvende hissettiği, ontolojik anlamda güven ve huzur duygusu uyandırarak varlığın içten dışa
doğru açılmasını sağlayan yerlerdir. Romanda, yazarın gezdiği kaldırımlar ve kaldığı otel odası,
açık-geniş mekânlardır. Anlatıcı konumundaki yazar, bu mekânlarda sonsuz bir huzur duygusuna
kapılır ve ruh hâllerini mekâna yansıtır. Yazar, içinde yaşadığı bohemlik ve yalnızlık hâlleriyle otel
odasında tek kalması arasında bir ilişki kurar. O, yalnızlıktan hoşlanan biri olarak aynı çatı altında
başka birinin yatmasına bile tahammül edemez. ‘‘Bazı kere yalnızlığı o kadar çok istiyordu ki aynı
çatı altında başka birinin yatmasına bile tahammül etmiyordu’’ (s.73). ‘‘içinde yalnızlığın tadını
çıkardığımız, yalnızlığı aradığımız, yalnızlıkla uğraştığımız mekânların içimizde silinmeden
kalacağını ve varlığın bunları silip atmak istemeyeceğini’’ vurgular. Yazar de yalnızlığın her
boyutunu yaşadığı, ölümle burun buruna geldiği bu mekânı asla bırakmak istemez.
Açık-geniş Mekan-insan ilişkisi
• Evi olmayan ve bundan dolayı dağılmış bir insan olan ‘‘ev olmasa, insan dağılmış bir varlık olurdu’’ Muharrir, kaldığı
otel odasıyla dağılmış ‘‘benliği arasında bir ilişki kurar. ‘‘Sahil otellerinden birinde oturuyordum. Evi dağılmış, hiçbir
noktaya sabit bir alâka ile bağlı olmayan serbest bir insandım’’ (s.93). Fakat otel odasının yazarın benliğine verdiği
hürriyet duygusu burayı labirentleşmekten çıkarıp açık-geniş mekâna dönüştürür. , sevilen mekânların hep kapalı
kalmak istememesini garip karşılar ve bireyin kendisini farklı düş ve anı düzlemlerinde kolayca başka yerlere,
başka zamanlara taşıdığını vurgular. Yazarın ruh hâliyle bütünleşen başka bir açık-geniş mekân ise onun üzerinde
yürüdüğü kaldırımlardır. Son derece dinamik bir nesne konumunda olan bu kaldırımlar, Yazarın gece yarısı
üzerinde yürümekten çok hoşlandığı yerler olarak sunulur. Ona göre, gece yarısında kaldırımlar hürriyetine
kavuşmuş ve kimsesiz vaziyettedir. ‘‘Ben gece yarısı, kaldırımlara bayılırım. Gece yarısı kaldırımların hürriyetine,
kimsesizliğine vurgunum. Ben de kimsesiz ve hürüm, ben de kaldırım çocuğuyum. Bütün hayatım onların üstünde geçti,
onların, kaldırımların üstünde, bütün hülyalarımı onların üstünde kurdum’’ (s.88). Kendisinin de hür ve kimsesiz
olduğunu vurgulayan yazar, bu anlamda kaldırımları içselleştirir, kaldırımların düş kurmasındaki işlevselliğini öne
çıkararak özgürlük duygusunu kamçılar. Kaldırımların üstünde evinde gibi olduğunu vurgulaması da onların huzur,
dinginlik ve güven veren mekânlar olduğunu gösterir.
Kişiler
• Mualla: Çok zengin ve asil bir ailenin kızı, dünyaya bakış açısı çok farklı olan bir
kişiliğe sahip, devamlı farklı şeylerin arayışı içinde.
• Vildan: Acayip davranışları bulunan, yaşamayı sevmeyen söyledikleriyle
yaptıkları arasında çelişki olan ihtiraslı bir kadın.
• Yazar: İnsanların ruhi tasvirlerini çok iyi yapabilen, düşüncelerinde daima kuvvetli
ve kararlı olmaya çalışan güçlü iradeye sahip bir insan.
• Raif: Yazarın ve Mualla’nın ortak arkadaşıdır. İkisini tanıştıran kişidir.
BEYOĞLU
TOKATLIYAN OTELİ
HÜRRİYET TEPESİ

You might also like