Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 124

UMUT YAYIMCILIK VE PA RT İZAN’DAN

BASIM SANAYİ LTD. ŞTİ


Merhaba,
Yönetim yeri: Gureba Hüseyin Ağa
2011 yılının ilk sayısı ile yine beraberiz.
Mah. İmam Murat Sk. No: 8/1
Mart ayı sınıf mücadelesi açısından oldukça hareketli ve baharın ta-
Aksaray-Fatih/İstanbul
zeliğini ve dinamizmini taşıyan bir ay olması itibariyle bizler için de ol-
Tel: (0212) 521 34 30
dukça önemlidir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile başlayan
Faks: (0212) 621 61 33 süreç, 12 Mart Gazi Katliamı ve Direnişi, 15 Mart Ümraniye Katliamı
Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: ve Direnişi, 16 Mart Beyazıt ve Halepçe katliamları ve nihayetinde Or-
Çilem İLASLAN tadoğu halklarının mücadele geleneğinin bir parçası olan isyan, serhıl-
dan, intifada günü Newroz! Böylesine önemli gündemlere en son
Baskı: Yön Matbaacılık Davutpaşa Cad. emperyalistlerin Libya’ya yönelik hava saldırısı eklendi. Emperyalistler
75/2 B 366 Topkapı/İstanbul bir kez daha halkların yaşamı pahasına kendi sömürü çıkarları için hiç-
Tel: 0 212 544 66 34 bir şeyden kaçınmayacaklarını ilan ettiler. Ortadoğu ve Kuzey Afrika
ISSN 1303-0078 halkları zulme, sömürüye karşı başkaldırarak kendi diktatörlerini bir bir
Yaygın süreli yerlerinden ederken emperyalistlerin emellerini de görerek onlara karşı
e-posta: mücadele etmeyi bileceklerdir. Buna kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
umutyayimcilik@ttmail.com Sadece göğün yarısı değil kavganın ve mücadelenin de yarısı olarak
gördüğümüz ve devrimin onlarsız mümkün olmadığını söylediğimiz bir
BÜROLAR kesim var. Emekçi kadınlar! Böylesine büyük önem atfettiğimiz bir ke-
sime karşı politika üretmemek, kadınların yaşadıkları sorunlara dair
KARTAL: İstasyon Cad. Dörtler Ap.
somut bir söz söylememek, devrimin önüne sağlam bir barikat örmek-
No: 4/2 Tel: (0216) 306 16 02
tir. Ve biz uzun zamandır bu barikatı sağlamlaştırarak örüyoruz.
Şimdi ise bu barikatın tuğlalarını tek tek sökme zamanı geldi. Bu ba-
ANKARA: Tuna Cad. Çanakçı İşhanı
rikatın arkasında kalan kadınların yaşamları, sorunları, sıkıntıları bu du-
Kat: 4 No: 52 Çankaya
varların arasına sığmamaktadır. Ancak diğer yandan barikatın “bu
Tel: (0312) 430 67 65 tarafında” olan kadınlar açısından da durum hiç de memnuniyet verici ve
kolay aşılır halde değildir. Bunun için daha fazla söz söylemeye ve pra-
İZMİR: 865 Sk. No: 48/203 tiğe geçmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bunun için geçmişimizle ve bugünü-
Kemeraltı/Konak müzle yüzleşiyoruz; bu yüzleşme sonucu ortaya çıkan anlayışlarla
Tel: (0232) 446 78 07 hesaplaşıyor ve daha fazla örgütlenmenin yöntemlerini tartışıyoruz.
Böylesi bir sürece Partizan Dergisi olarak katkıda bulunmak üzere
MERSİN: Silifke Cd. Çavdaroğlu Mart sayımızı “Ezilenlerin Ezileni Kadın Sorunu” üzerine bir dosya ça-
İşhanı Kat: 3 No: 118 lışmasına ayırdık. Kuşkusuz dosyada bir dizi eksiklikler mevcuttur. Bu
eksiklikleri önümüzdeki süreçlerde tamamlamak sözü ile dosyayı siz-
BURSA: Selçuk Hatun Mh. Ünlü Cd. lerle buluşturuyoruz.
Sönmez İşsarayı Kat: 2 No: 185 Heykel
Tel: (0224) 224 09 98
İÇİNDEKİLER
p Yürüdükleri yol yolumuz, adları savaş andımız ... 2-6
MALATYA: Dabakhane Mh. Turgut p Kadın sorunundan kadınların kurtuluşuna .......... 7-30
Temelli Cd. Barış İşhanı Kat: 3 No: 94
p Enternasyonal proletaryanın deneyimleri ....... 31-43
p Günümüzde kadının durumu ................................ 44-53
ERZİNCAN: Ordu Cd. Ordu İşhanı
Kat: 3 Tel: (0446) 223 67 18 p Kürt kadını; Osmanlı’dan günümüze .................. 54-60
p Göçün kadınlaşması ve Avrupa’da kadınlar ...... 62-72
AVRUPA MERKEZ BÜRO:
p Kadınların hak eşitliği ve demokrasi mücadelesi ...73-93
Weseler Str 93 47169
Duisburg/Almanya p Kadın çalışmasında geriliğimizin nedenleri ...... 94-104
Tel: 0049 203 40 60 958 p Cinsiyetçi politikalardan cinsiyet politikalarına ..105-113
Faks: 0049 203 40 60 959 p Herkesin ötekisi LGBTT bireyler .................. 114-120
Yürüdükleri yol yolumuz,
adları savaş andımız
“Meral Yakar, Suna Yıldırım, Nurhayat Teke,
Elif Ataklı, Fecire Yıldırım, Hatice Dilek, Kumriye
Cihan, Gülseren Ağgül, Elif Külekçi, Gazel Meral,
Besime Doğan, Barbara Anna Kistler, Hatice
Dilek, Leyla Karakoç, Ayfer Celep, Münire Sağdıç,
Sırma Boyoğlu, Nilüfer Atav, Perihan Çolak, Ka-
mile Öztürk, Bahar Yıldız, Kader Özgül Kılıç, Hu-
riye Çıtak, Zeynep Kahraman, Meral Kahraman,
Yıldız Ayrıç, Yıldız Çiçek, Özlem Sürgeç, Dilek
Konuk, Nurgül Bölükbaş, Nurgüzel Yaşar, Zöhre
Dersim, Fehiman Bozgurt, Emel Kılınç, Sevda Yıl-
dız, Nergiz Gülmez, Dilek Polat, Mehtap Kara, Na-
ciye Büyük, Çiğdem Yılmaz vd. ölümsüzleşen kadın
yoldaşların anısına…”

Onlar 38 yıllık mücadele tarihimizde ezilenle- feminist yazarların dışında soruna dair söz söyleyen
rin kurtuluşu için kimi son mermilerine kadar ça- yok denecek kadar azdır. Marksist kaynakların dev-
tışarak kimi bedenini siper ederek, kimi şehirde, rimci kadın önderlerin sayılı kitaplarıyla sınırlı
kimi gerillada bin bir emekle yürünecek yolu oluşu, yeni bilgilerin üretilememiş olması konuyla
adımlamaya başladılar ve bu yolda hiç tereddütsüz ilgili devrimci ve komünistlerin yaklaşımı hakkında
verdiler canlarını... da ipucu veriyor. Bu gerçek bizi yeni bir görevle
daha yüz yüze bırakmıştır; Kadının mücadele ta-
“Kadının kölelik tarihi daha rihini yazma görevi…
yazılmamıştır. Özgürlük tarihi ise Bu çalışma hem böyle bir amaca hizmet etmesi
yazılmayı bekliyor.” hem de kadın sorununa genel anlamda nasıl bakıl-
Bir alanda çalışma yürütüleceği zaman öncelikle ması gerektiği üzerine bir yaklaşım oluşturma
o alana dair kapsamlı bir araştırma, inceleme yap- amacıyla hazırlandı. Çalışmanın bizler açısından
mak gerekir. Sorunun bugüne kadar hangi evreler- yeni oluşu belli yetersizlikleri ve yetmezlikleri de
den geçtiğini, ne tip kazanımlar elde edildiğini, nasıl barındırmasını kaçınılmaz kılmıştır. Bu anlamıyla
sonuçlar çıkarıldığını bilmek, yürütülecek çalışma- çalışma, hem anlama hem katkı sunma hem de
larda da belirleyici olacaktır. Ancak yaşadığımız eksilikleri giderme yaklaşımıyla okunmalı ve tartı-
coğrafyada kadınların tarihini incelemek, iğneyle şılmalıdır.
kuyu kazmaya benziyor. Sınıf mücadeleleri ile dolu Proletaryanın öğretmeni Lenin yoldaş; “…
tarihte, kadınlar da erkeklerle birlikte yer almala- Bütün kurtuluş hareketlerinin deneyiminden bili-
rına rağmen iş yazılı hale getirmeye geldiğinde yoruz ki, bir devrimin başarısı, kadınların ona
erkek egemen anlayış kadınları yok saymıştır. hangi ölçüde katıldığına bağlıdır” (Kadın Sorunu
Resmi tarih daha çok erkeklerin yaptıklarına yer Üzerine, Marks, Engels, Lenin, Stalin, Komintern
vermiş, kadınlar bu tarihte neredeyse görünmez kı- ve Clara Zetkin, İnter Yayınları, sf. 42) der. Kitlesiz
lınmıştır. İlerici ve devrimci çevreler açısından da devrim hayali görmüyorsak eğer, o büyük alt üst
2
oluşu gerçekleştirmek için ezilen yığınları örgütle- gelişmesiyle ve ilk sınıf baskısı da dişi cinsin
mekten başka şansımızın olmadığını da biliyoruz erkek cins tarafından baskı altına alınmasıyla
demektir. Yani kitlesiz parti, kitlesiz devrim, kitle- düşümdeştir” biçiminde ifade etmektedir. Top-
siz savaş olmayacağı konusunda bilincimiz açık, ba- lumsal süreçlerin gelişiminde sınıfları tartışırken
kışımız net demektir. gerek Bebel gerekse de Engels ilk ezilen kesim ola-
Kitleler tanımı ve vurgusundaki amaç ise belli rak kadını işaret etmektedir.
bir grup, sayı olmadığına göre kapitalist-emperya- Kadının yüzyıllardır değişmeyen bu konumu
list sistem içinde sömürülen, baskı altında tutulan, özellikle de evdeki köleliği, yaşamın her alanında
varlığı inkâr edilen bütün kesimlerden söz ediyoruz kendini gösteren bir “değişmez” olarak var olagel-
demektir. “Ezilenin ezileni” olarak tanımlanan ka- miştir. Kadının köle olma konumu sadece ev yaşa-
dınlar da bu yığın içinde oldukça önemli bir yer tut- mında değil, çalışma ve sosyal alanın tümü
maktadır. Bizler açısından açık olarak ifade açısından geçerlidir. Patronlar için ucuz iş gücü kay-
edilmese de örgütlü bünyemiz ve yakın çevremiz nağı olan kadın emeği daha fazla sömürülür, hakları
açısından çözümü devrime havale edilen, önemsen- daha fazla gasp edilir. Yine patronlar için “tasarruf
meyen bu önemli kitle gücüne ustalar devrimin ka- etmek” söz konusu olduğunda işsizlik kâbusuyla ilk
derini belirleyici önemde yaklaşıyor. Mao yoldaş: karşılaşanlar kadınlar olur.
“Bütün kadınlar ülkenin her yanında ayağa kalktı- Üretime katılma şansına sahip kadın, ağır sö-
ğında o gün Çin devriminin zafer günü olacaktır” mürü koşullarında güvencesiz, geleceksiz çalıştırı-
(Kızıl Çin’de Kadınlar Göğün Yarısı, Akademi Ya- lır. Ülkemizde “merdiven altı” olarak tanımlanan
yınları, sf. 12) diyerek tıpkı Lenin gibi proletaryanın küçük işletmelerde çalıştırılmak için ilk tercih edi-
başarısını diğer bir dizi önemli nokta ile birlikte ka- lenler kadınlardır. En temel kazanılmış hakların
dının ayağa kalkmasına ve örgütlenmesine bağlıyor. hiçbirinin olmadığı ve ağırlıkta taşeron firmaların
Bu gerçeğin bizdeki yansımasına baktığımızda elinde olan bu atölyelerde çalıştırılan kadınların en
ise ne yazık ki, tarihimizde ’90’lı yıllarda devrimci küçük hak arama girişimi ise işlerine son vermekle
örgütlerle ortak yürütülen Emekçi Kadınlar Birliği sonuçlanmaktadır.
ve daha sonraki yıllarda demokratik alan çalışma- Ülkemizde milyonlarca kadın hiçbir sosyal gü-
sının dışında teorik ve pratik anlamda bir etkisi- vencesi olmadan kayıt dışı, örgütsüz ve ucuz işgücü
nin olmadığını görüyoruz. 8 Mart’tan 8 Mart’a olma özelliğine sahip olarak dizginsiz sömürülüyor.
hatırladığımız kadın sorununu, kadın mücadele- Ailesine “ekonomik katkı” sunma zorunluluğu ka-
sini maalesef 9 Mart’ta unutuyoruz! Daha “esaslı”, dınların bu çalışma koşullarına daha kolay razı ol-
daha “acil” çözüm bekleyen sorunlar, kadın so- masına neden oluyor. Kadınlar sadece bu küçük
runu gibi “tali” bir sorunun rafa kalkmasına işletmelerde değil, fabrikalarda, mevsimlik işçi sta-
neden olmaktadır çünkü. tüsüyle tarımsal alanda ve ev eksenli parça başı ça-
Eleştirdiğimiz, mahkûm ettiğimiz bu yaklaşım lışmada kısacası üretim alanlarının tümünde erkek
pratiğimizi de belirlemiştir. Yetmezliğimizin bu bo- işçilerden daha fazla sömürülür. Onun iş gücü her
yutunun farkında olmak iradi müdahaleyi getirecek zaman daha ucuza satın alınmıştır.
bir nitelik kazanmamıştır. Ne var ki kadınlar erkek işçilerden daha fazla sö-
mürülmelerine rağmen sendikalar başta olmak
Kadın sorunu ve kadınların üzere örgütlenme alanlarında hak ettikleri noktada
örgütlenmesinin önemi değiller. Oysa ki henüz yakın bir örnek olması bakı-
August Bebel, Kadın ve Sosyalizm adlı kitabında mından TEKEL işçilerinin direnişinde, kadın işçile-
kadının toplumların gelişim sürecindeki yerini ve rin oynadıkları rol, direngenlikleri ve 78 günlük
konumunu tartışırken şu saptamada bulunur: “Ka- direnişlerinden çıkardıkları sonuçlarla işçi kadın
dının ve işçinin konumunda ne kadar çok benzer- kimliğini ellerine aldıkça nasıl mücadele ettiklerini
likler bulunsa da, kadın, işçiden bir noktada ve nasıl kazandıklarını göstermişlerdir.
ileridedir: Kadın, köleleşen ilk insani yaratıktır. Tüm bu nedenlerden ötürü işçi sınıfının örgüt-
Kadın, köle olmadan önce köle olmuştur…” (Sf. 46, lenmesi mücadelesinden söz ettiğimiz yerde kadın
İnter Yayınları) işçilerin örgütlenme zorunluluğundan ayrıca söz
Bu yaklaşımı Engels; “Tarihte kendini göste- etmek durumundayız. Sınıfa yönelik geliştirilen sal-
ren ilk sınıf çatışması, erkekle kadın arasındaki dırılara karşı oluşturduğumuz mücadele hattında
uzlaşmaz karşıtlığın karı-koca evliliği içindeki hedef kitlemiz içinde bulunan milyonlarca kadının,

3
yaşadığı genel sorunların yanı sıra özgün sorunla- lan kadınların pratiğinden öğrenilecek zengin bir
rına yönelik özgün politikalar da üretebilmeliyiz. tarih var. Bunu yapabilmek için öncelikle Ulusal
Kadın sadece sınıfsal baskıya maruz kalmıyor. O, Hareket ve bağlamında da ulusal sorunu önemse-
ulusal baskıyı da en yoğun biçimde yaşıyor. Kürt mek durumundayız.
ulusunun imhası ve inkârı üzerine kurulu TC dev- Hareketi ve hareketin yarattıklarını küçümse-
leti, kuruluşuyla birlikte Kürt halkının her haklı baş- yen, kendi dışımızda gören ağırlıklı yaklaşım öğ-
kaldırısını katliamla, kıyımla bastırarak kendini var renmemizin önündeki en büyük engeldir. Ancak
etti. Emekçileri şovenizmle zehirleyerek Kürt ulusu- Kürt kadınının ifade ettiğimiz feodal değer yargıla-
nun varlığını inkâr etti, yok saydı. TC’nin kendisini rının yaşamdaki ağırlığını, belirleyiciliğini inceleyip
var ettiği koşullar zulmün dizginlerinden boşalma- öğrendiğimizde kadının mücadelesiyle yarattığı de-
sına neden oldu. Bu baskı ve zulüm kaçınılmaz olanı ğeri anlayabiliriz. Sınıfsal ve ulusal baskının yanı
yarattı, zulmün kol gezdiği bu coğrafya büyük dire- sıra bir de cinsel baskıya maruz kalıyor kadınlar.
nişler ve başkaldırıların da birinci adresi oldu. Dire- Toplumda ikinci cins olarak görülen kadınların
nişin rengi yaygınlaştıkça zulmün yöntemleri ve nefes alma alanları oldukça dar ve sınırlı. Çünkü bu
boyutu da arttı. dünya erkeğin evi, sokaklar, kentler, mahalleler
Kürt kadını devletin yürüttüğü bu imha ve kı- onun. Ve kanunlar da tam da bu zihniyete göre dü-
rımdan payına düşeni fazlasıyla aldı. Mücadelenin zenlenmiş ve belirlenmiş.
bastırılıp, teslim alınmasında bir dizi saldırının yanı Cinsel baskı ve şiddetin kendisini en bariz gös-
sıra kadın özel hedef olarak belirlendi. Tecavüz en terdiği yöntem taciz ve tecavüzdür ve bu saldırılarda
önemli savaş yöntemi olarak devreye sokuldu. da “suçlu” olan yine kadındır. Ülkemizin “namus”,
Kadın, ulusal baskının yanı sıra cinsel baskıyı da en “töre” cinayeti işlenmeyen tek bir köşesi yoktur. Te-
koyu biçimde yaşadı. Çocuklarının ya da eşinin mü- cavüze uğrayan kadın ya tecavüzcüsüyle evlendirilir
cadeleye katılmasının bedeli de kadına ödettirilmek ve ömür boyu bu işkenceyi yaşaması istenir ya da
istendi. Köy meydanlarında, işkence tezgâhlarında, ölüm fermanı imzalanır. Yine ensest ilişkilerin ör-
şehirlerde kadınlar sadece Kürt olarak değil, kadın nekleri gizlenemez bir yaygınlıkta yaşanmaktadır.
olarak da baskı altına alındı. Çocuk yaştaki “kadınlar” baba, ağabey ya da yakın
Urganı boynuna geçiren, katledildikten sonra akraba tecavüzüne maruz kalmaktadır yıllarca.
bedenleri çırılçıplak köy meydanlarında teşhir edi- Büyük bir çoğunluğu gizli kalan, açıklanamayan
len kadınlar mücadele etmeyi öğrendikten sonra öğ- taciz ve tecavüz saldırısıyla ilgili istatistikler oldukça
retti, gelişti, geliştirdi ve ulusal mücadelenin sadece sınırlı ve yetersizdir. Çoğu kadın “kirlenmiş” dam-
savaşçıları, destekçileri değil, önderleri konumuna gası yemekten, dışlanmaktan ve öldürülmekten
geldiler. Kurtuluşları için kendi ordularını ve savaş korktuğu için yaşadıklarını anlatmaz/anlatamaz.
gücünü yarattılar. Zilan, Beritan gibi sayısız kadın Örneğin eşinin tecavüzüne maruz kalan kadınların
öncü ve önder sembolleşti bu mücadelede… yaşadığı bu durum ne toplumda ne de yasalarda te-
Zorunlu göçle şehirlere taşınan yoksulluk ve cavüz olarak kabul edilir. Yine kocasından/sevgili-
yoksunluk yine en çok kadını etkiledi. Metropol- sinden, babasından ya da erkek kardeşinden sadece
lerde dilini konuşamayan, kültürünü yaşayamayan cinsel değil fiziki şiddete de maruz kalır kadınlar. Ve
kadın sosyal parçalanmalar yaşadı. Ucuz iş gücü ol- fiziki şiddet de tıpkı cinsel şiddet gibi kabul görmez.
manın yanında Kürt olmasından kaynaklı ayrıca Koca “hem döver hem de sever” yaklaşımı, kabul
ezildi ve aşağılandı. Cinsel taciz, tecavüz, gözaltında gören yaygın anlayıştır. Burjuva-feodal basına nere-
kaybedilmeler şehirlerde de peşini bırakmadı. Ev- deyse her gün onlarca örnek yansır. Aile içinde şid-
latlarını, eşlerini, kardeşlerini arayan kadınlarla dete maruz kalan kadın sığındığı devlet kapısında
doldu bir süre sonra meydanlar. Dün evinde köle da şiddet görür. Ya da aileyle barışması sağlanarak,
durumundaki kadın, yeni kimliğiyle hesap sorucu- kendisi için yaşanamaz olan yere geri gönderilir.
luğunu şehirlerde de gösteriyordu. Devlet tarafından sahiplenilen ve desteklenen
Bugün binlerce Kürt kadını Ulusal Hareket içeri- tüm bu şiddet çeşitlerinin böylesine yaygın oluşu ve
sinde sürdürüyor savaşımını. Kürt kadını ulusal kabul görüşü erkek egemen sistemin bir sonucudur.
kurtuluş mücadelesi ile buluştuğu oranda önemli Devlet yasa ve kanunları da dâhil olmak üzere tüm
değerler yarattı. Kendi zincirlerini, aile zincirlerini, toplumu erkek egemen zihniyetle şekillendirir.
aşiret zincirlerini kısacası feodal değer yargılarının Genel olarak vurguladığımız bu tablo aynı za-
tüm gerici zincirlerini kırarak bu mücadeleye katı- manda kadınları neden örgütlememiz, neden kadın

4
çalışması yürütmemiz gerektiğinin de cevabıdır. yana kazanmak zorundayız. Savaşımlarımız için,
Yine Lenin yoldaşın vurguladığı devrimin başarı hepsinden önemlisi de toplumun komünist özellikte
şansının kadınların katılım oranıyla olan ilişkisi, değişimi için gerçek bir yığın hareketi kadınsız ola-
“neden?” sorumuza verilecek temel cevaplardan bi- maz.” (Kadın ve Aile, Marks, Engels, Lenin, Sol Ya-
ridir. Yani nasıl ki işçi sınıfı olmadan devrim olmaz; yınları, sf. 256-257)
köylüler olmadan devrim olmaz, halk gençliği olma- Lenin, Rosa Luxemburg’a çıkarılacak bir kadın
dan devrim olmazsa kadınlar olmadan da devrim dergisinin hangi anlayış ve yaklaşıma sahip olması
olmaz. Bu anlamıyla da ne kadın sorununun çö- gerektiği üzerine tartışırken ifade ediyor bu görüş-
zümü devrime havale edilebilir ne de kadın müca- lerini. Biz de soruna yaklaşımda bu belirlemeleri
delesi ertelenebilir. Bugünden değişimine kendimize rehber almaktayız. Çünkü kadın müca-
başladığımız bir yaklaşım, kültür oluşturamadığı- delesi genel mücadele hattımızın bir parçasıdır.
mız her sorun gibi kadın sorununun da devrimle çö- Fakat pratiğimiz bu doğrulara ne kadar denk dü-
zümünü güçleştirmiş oluruz. şüyor sorusuna verilecek cevabımız ise denk düş-
Binlerce örgütsüz kadın, zulmün ve baskının her müyor olacaktır. Kuşkusuz ki mücadele tarihimiz
türüne maruz kalarak yaşıyor. Kendi kaderini eline kadın önder ve savaşçı yoldaşlarımızı yaratmış, sı-
alma cüreti zorbalıkla bastırılan kadına bu gücü ve- nırsız özveri ve emek veren şehit kadın yoldaşları-
recek olan bizleriz. Biz bilinci ne kadar geç götürür- mız olmuştur. Ancak bunların sayısındaki
sek, ne kadar çok ertelersek devrim mücadelesini de sınırlılık, bugün saflarımızdaki kadın yoldaşların
o oranda geciktirmiş olduğumuzun bilincinde olma- azlığı, doğrularımızı yaşama geçiremediğimizin,
lıyız. Çünkü ülkemiz ve dünya devrim deneyimleri bu konuda bir yaklaşımı oturtamadığımızın da bir
göstermiştir ki, kadınlar da tıpkı diğer ezilenler gibi göstergesidir.(...)
bilinçlendiklerinde, örgütlendiklerinde ve başkaldır- Ezilen yığınları bünyesinde toplayamayan, on-
dıklarında sadece katılımcı değil, öncülük ve önder- ları kucaklayamayan hareketin gelişim gösterme
lik eden olmuştur. Devrimin başarısı için şansı ve koşulu yoktur/olamaz da. Bu yüzden de bu
gösterdikleri cüret ve fedakârlığın sayısız örneği amaç için atılacak her adıma “daralan örgütlü yapı-
tarih sayfalarına yazılmıştır. mız” gerekçesiyle bakıp şüpheyle yaklaşmak yerine
sahiplenme ve büyütme çabası içinde olmalıyız.
Kadın sorununda bizdeki Bu konuda bizler açısından müdahale edilmesi
yaklaşımlar gereken birinci nokta soruna yabancılığımızın gi-
“Kılavuz, gerçek kadın kurtuluşunun yalnız ko- derilmesi ve faaliyetçilerin eğitilmesidir. Zira
münizm yoluyla olanaklı bulunduğunu kesinlikle bugün küçük de olsa adımları atılan kadın çalış-
dile getirmelidir. Kadının sosyal ve insanca ko- masına yaklaşımdaki zaaflar saflarımızdaki erkek
numu ile üretim araçlarının özel mülkiyeti ara- egemen zihniyetin yansımalarının, sorunun kü-
sında sıkı bağıntı çarpıcı biçimde belirtilmelidir. çümsenmesi, önemsenmemesi ve esasında da mü-
Böylece kadın hakları bezirgânlığına karşı sağlam, cadelenin ihtiyaçlarının kavranmaması biçimiyle
silip atılamayacak bir ayrım çizgisi çekilmiş olur. somutlanmaktadır.
Dolayısıyla kadın sorununu, toplumsal sorunun, Kadın çalışması denilince akla hemen neden fe-
işçi sorununun bir parçası olarak kavramanın, minizm antipatisi gelmektedir? Ya da neden kadın
bunu proleter sınıf savaşımıyla ve devrimle sımsıkı yoldaşların yürüttükleri çalışmalar uzaktan izlene-
belirtmenin temeli de sağlanmış olur. Komünist rek “bakalım nasıl yapıyorlar/yapacaklar?” diye dü-
kadın hareketinin kendisi yığın hareketi yalnız şünülmektedir. Yapılanları küçümseyip neden
proleterlerin değil, her türden sömürülmüşlerin ve kadın yoldaşlarımızı sınava tabi tutarız? Ya da
ezilmişlerin, kapitalizmin ya da egemenlik ilişkisi- neden “Kadın erkek el ele, demokratik devrime”
nin bütün kurbanlarının genel yığın hareketinin sloganını atarız? Eğer bu slogandan doğru sonuçlar
bir parçası olmalıdır. Proletaryanın sınıf savaşım- çıkarıp, doğru kavrıyorsak, kadın mücadelesini ve
ları ve onun tarihsel yapıtı komünist toplum için, kadın yoldaşlarımızı önemsemek durumundayız.
bu hareketin önemi de buradadır. Partide komü- Çünkü onlar, on yıllardır kendilerine öğretileni ve
nist enternasyonalde, devrimci kadınların seçkin “ezberi bozarak” saflara gelmiştir. Ancak ne var ki
bir bölümüne sahip olduğumuz için haklı olarak bizdeki yaklaşım, daha çok “saçı uzun aklı kısa”
övünebiliriz. Ama asıl önemli olan bu değildir. şeklindeki gerici tabirin “politik” bir biçime bürün-
Kentte ve köyde milyonlarca emekçi kadını bizden dürülerek kendisini dışa vurmasıdır. Yaşanmışlık-

5
tır; çalışma alanlarına kadın yoldaşlar sorumlu ola- mayı yadsıdığımız gibi bir sonuç çıkarılmamalıdır.
rak gittiğinde önce erkek yoldaşlarımıza kendini Tartışılan bu tarz bir sorun değildir çünkü…
kabul ettirmek zorundadır. Bu sıraladıklarımız erkek yoldaşlarımızın sorun
Bugün kadın sorunu, kadın mücadelesi deni- karşısındaki duruşlarına örnektir. Bir de benzer za-
lince akla ilk önce feministlerin gelmesi boşuna de- aflı yaklaşıma sahip kadın yoldaşlarımız vardır.
ğildir. Devrimci ve komünistlerin boş bıraktığı her Kadın yoldaşlarımız kendilerini kanıtlamak ve ispat
alanda kitlelerde bilinç bulanıklığı yaratan, onları etmek için erk-ek egemen zihniyete uygun davra-
gerçek çözümlerden uzaklaştıran böylesi akımların nırlar. Halkın makbul gördüğü “erkek gibi kadın”
çıkması, boşluğu onların doldurması kaçınılmazdır. övgüsü devrimci ve komünist saflarda da önemli
Bu noktada sorgulanması gereken feminizm değil oranda kabul gören bir yaklaşımdır. Edilgenliğini,
kendi yetmezliğimizdir. Feministlerin belli bir inisiyatifsizliğini kısacası ona öğretilen değerlerin
kadın kesimi üzerinde etkisi olduğu doğrudur. Sun- kişiliğinde yarattığı bu hastalıklardan sıyrılmanın
dukları kimi çözümler, çözüm için geliştirdikleri yolunu, değişip-dönüşmekte aramak yerine erk-ek
kimi adresler ilgi görmektedir, neden? Bu durum davranış ve yaklaşım göstererek aşmaya çalışan ka-
kadın sorununun taşıdığı ağırlık ve özgünlüğün dınların oranı az değildir. Edilgen kişiliğinin etra-
göstergesi olduğu kadar bizim bir çözüm adresi fına ördüğü bu zırh ise sorunu çözmek bir yana
olma etki ve gücünü yaratamadığımız içindir. Ve ne farklı zaafların oluşmasına neden olmaktadır.
yazık ki “tarih boşluk affetmiyor”. İşte bu yüzden Kadın çalışmasına erk-ek egemen anlayışla bakan
bugün attığımız ama yarını hedefleyen adımlarımız kadın yoldaşlarımızda ne gariptir ki bu çalışmalara
emek ve özveri ile büyütülmelidir. tıpkı kendini “aşmış” erkek gibi feminizm alarmı
Saflarımızda erkek egemen anlayış yaşamın vererek bakar, sorunun sınıfsal temelde yürütüle-
pek çok alanında kendini göstermektedir. Kadın cek mücadeleyle çözüleceği sloganı (daha doğrusu
yoldaşlarımızın sorumluluğu altında çalışmayı ezberi) “feminizm tehlikesi” karşısında sürekli yeni-
kabullenemeyen erkek yoldaşlarımızın sayısı hiç lenir, yinelenir.
de az değildir. Verilen görevleri yerine getir- Kitlelerin somut sorunlarını görmek, bu an-
meme, “iş” yavaşlatma, inisiyatifini tanımama, lamda ezilen kadınların somut sorunlarına vakıf
kendisi politikaya ilgi duymadığı hatta yayınları- olmak, öğrenmek ve incelemek ve bunlar doğrultu-
mızı takip etmediği halde onu politik sınava tabi sunda somut talep ve politikalar belirlemek gerek-
tutma yaklaşımları az değildir. Kendilerinin bu tiği doğrusu bu yaklaşımda yer bulmaz. Kadının
konudaki gerçekliğini görmeyen erkek yoldaşları- yaşadığı sorun sistem sorunu, tecavüz sistem so-
mız, erkek cinsi olmanın avantajını kullanır bas- runu, taciz sistem sorunu kısacası yaşanan her soru-
kın çıkabilmek için. nun sistem sorunu olduğu söylenerek özünde hiçbir
Kadın militanlar eylemlerde korunmaya muhtaç şey söylenmemiş olunur. Kitleleri somut sorunları
olanlardır! Onlar kılık kıyafetlerine dikkat etmesi etrafında örgütlemek, bu örgütlenme ihtiyacını kar-
gerekenlerdir! Onlar devrimci olabilirler, yoldaş şılayacak somut örgütlülükler yaratmak belirlemesi
olabilirler ama önce kadındırlar! Onlar yoldaş sev- bu yaklaşımlarda değerini ve hükmünü kaybeder.
gililerimizse eğer önce geleneksel kadınlık görevle- Bu anlamda değişmesi gereken sadece erkek-
rini yerine getirmeleri gerekir! ler değildir, aynı oranda kadınlar da eğitilmeli,
Mücadele ve yaşamın her alanında kendini ka- kalıba dökülmelidir.
nıtlamak zorunda olan kadınlarımızın sorunudur Son sözü Lenin yoldaşa bırakalım: “Sakin tey-
kadın sorunu. Erkekler örgütlendiklerinde, örgütlü zeler gibi mırıldanmak yok, savaşçı kadınlar ola-
yaşama dâhil olduklarında öğretilmiş feodal değer rak yüksek sesle, açık konuşmalı. …
yargılarını “aşıyorlar” çünkü. Bu yüzden kadın so- Savaşabildiğinizi gösterin! İlk planda elbette ki
runu onların sorunu değildir! Onlar faaliyet yürüt- düşmanla, ama gerekliyse, parti içinde de. Söz
tükleri alanlarda “kadın bir yoldaşa ihtiyaç varsa”, konusu olan büyük kadın yığınlarıdır. Rus parti-
alanda konumlandırılmasını talep ederler sadece. miz, onların kazanılmasına yardım eden bütün
Faaliyet alanlarında kadınları örgütlemek, onların öneri ve önlemleri destekleyecektir. Bu kitleler bi-
yaşadığı özgün sorunlara dair politika üretmek on- zimle birlikte olmazsa, o zaman karşı-devrimciler
ların görevi değildir! Bu vurgulardan genel an- onları bize karşı sürmeyi başarabilirler. Bunu
lamda kitlelerle ilişkilenmek, özel olarak da hep aklımızda tutmalıyız.” (Kadın Sorunu Üze-
kadınlarla ilişkilenmekte bu tarz avantajları kullan- rine, Marks vd., İnter Yayınları, sf. 328)

6
Kadın sorunundan
kadınların kurtuluşuna!
“Ortaklaşa şehvetin kurbanı ve hizmetçisi
olan kadın karşısındaki ilişkide, erkeğin içinde
kendisi için var olduğu sonsuz alçalma kendini
dile getirir; çünkü bu ilişkinin gizi kendi ikircik-
siz, kesin, açık, örtüsüz dışavurumunu erkek
kadın ilişkisinde ve doğal ve dolaysız cinsel iliş-
kinin kavranma biçiminde bulur.” (K. Marks
1844 El Yazmaları, Sol Yayınları, sf. 170)
“Hiçbir umudu olmayan ezilmişler, gizemli bir
sessizlik içindedirler. Değişikliğin kavranması,
olabilirliğin sınırları ötesinde kaldığı zaman hoş-
nutsuzluğu dile getirmek için hiçbir sözcük bulu-
namaz, bu nedenle de hoşnutsuzluğun var
olmadığı savunulur zaman zaman. Bu yanlış
inancın doğmasına yol açan şey, sessizliği ancak
bozulduğu anda ayırt edebilmemizdedir. Bozulan
sessizliğin sesi, daha önce işitmediklerimizi anla-
mamıza yol açar. Ne var ki bizim işitememiş ol-
mamız, sancının var olmadığını kanıtlamaz.
Devrimciler sessizliğin dilini can kulağı ile dinle-
melidirler. Kadınlar açısından özellikle önemlidir
bu nokta, çünkü biz çok uzun bir sessizlikten geli-
yoruz.”(Kadın Bilinci Erkek Dünyası, Shella
Rowbatham, Payel Yayınları, sf. 54)

İnsanlık tarihi aynı zamanda insanın insan- de; insan türünün yarısını oluşturan kadın cinsinin
laşma ve bu tarih içinde ortaya çıkan sınıf mücade- bin yılların “sessizliğinden” yükselip gelen ve ta-
leleri tarihidir. “Mülkiyet” olgusu ise sınıfları rihte insanın insan tarafından sömürüsünün ilkini
yarattığı gibi sınıflı toplumların ortaya çıkmasını, oluşturan kadının baskı altına alınması sorunudur.
eşitsizlikleri, ezen-ezilen çelişkisini de yaratmıştır. O halde, nedir kadın sorunu? Kim nasıl ele alı-
Ezen-ezilen, sömüren-sömürülen çelişkisinin ol- yor, adlandırıyor?
duğu yerde ise diyalektik materyalist bakış açısıyla
ele alınıp çözülmeyi bekleyen toplumsal sorun ya Kadın sorunu
da sorunlar vardır. Tıpkı ulusal sorun, kadın so- En yalın haliyle, kadın ve erkek cinsi arasındaki
runu vd. gibi. Bu sorunların her biri ayrı tarihsel, kadın aleyhine gerçekleşen, ezen ve ezilen çelişkisi-
toplumsal süreç ve koşulların ürünü olarak ortaya nin yarattığı bir sorundur. Tarihsel süreçteki ilk
çıkmıştır. Çözümleri de buna paralel farklı koşul ve ezen-ezilen çelişkisidir. Ve belli üretim ilişkilerinin
süreçler içinde olacaktır. ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamıyla tarih-
Bizlerin önünde duran ve yakıcılığını her geçen sel ve toplumsal bir sorundur da. Kadın sorunu-
gün daha fazla hissettiren, bu sorunlardan birisi nun, yani kadın cinsinin ikincil konuma

7
düşmesinin kökeni ilkel komünal toplumun son ev- erkeğin biriken servetini, kendi öz çocuklarına dev-
relerinde “fetihçi savaşçının kaçırdığı kadını özel retme isteği, ana soy zinciri yerine baba soy zinci-
mülkiyetine geçirdiği, kendisi için en mükemmel iş rini gerekli kılmıştı. Bu da babası belli çocukların
aracına, en önemli üretim aletine dönüştürdüğü, - doğması için kadının tamamen pranga altına alın-
gebelik ve emzirme döneminde koruma bahane- masını, aşağılanmasını, erkeğin keyif ve çocuk do-
siyle- ortak yaşama ilişkin kaygıları ve çevreyle ğurma aletine dönüştürülmesini getirdi.
ilişkileri tek başına üstlendiği zamana
rastlar.”(Kadın sorunu Üzerine Seçme Yazılar, Modern kadın sorunu
Clara Zetkin, İnter Yayınları, sf. 10) Temeli özel mülkiyetten de önce atılan kadın
Özel mülkiyetin ortaya çıkışı, kadının ekonomik sorunu, kadının bunca aşağılanması, ikincil ko-
ve toplumsal bağımlılığının temelini atarken sınıflı numa düşürülmesi, köleleştirilmesi ve hak yoksun-
toplum ilişkilerini de yaratmıştır. Her yeni sınıflı luğuna rağmen gerçek anlamdaki modern kadın
toplum ise ona kendi karakterini vererek devam et- sorunu kapitalizmin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
mesini sağlamış ve kendi ihtiyaçlarına göre biçim- Manüfaktür süreçle başlayıp buharlı makinenin
lendirmiştir. kullanıma başlanmasıyla ortaya çıkan sanayi dev-
“Tarihsel maddecilik tarihin akışına, tüm ta- rimi, yıkıma uğratılan, zorla köylerinden sürülen
rihsel olayları doğuran büyük itici gücü ve bu köylülerin, zanaatkârların fabrikalara, kitlesel üre-
olayların en son nedenlerini toplumun ekonomik time çekilmesiyle işçi sınıfını oluşturduğu gibi, bin-
gelişmesinde üretim ve alışveriş yollarının değiş- lerce kadını da kapalı ev iktisadından çekip,
mesinde, bunun sonucu olarak, toplumun sınıf- toplumsal üretime itmiştir. Tekniğin gelişmesiyle,
lara bölünmesinde, bu sınıfların birbirleriyle eskiden ihtiyaç duyulan güçlü kas kuvvetinin ye-
savaşmalarında bulan bir görüşle bakmaktır.” rine büyük ölçüde kadın ve çocuk emeği çekilmiş-
(…) “İlkel evreler dışında tüm geçmiş tarih, sınıf tir. Hem de en ağır koşullarda, karın tokluğuna
savaşlarının tarihidir; toplumdaki bu savaşan sı- dahi olmayan ücretlerle çalıştırılarak. Kapitalizm
nıflar her zaman üretim ve alışveriş yollarının – böylece kadının ev içi köleliğine ücretli köleliği de
kısaca zamanlarının ekonomik koşullarının- eklemiş oldu.
sonunda doğar; bir toplumun ekonomik yapısı, Clara Zetkin, kadının ikincil konumunun köke-
her zaman gerçek temeli oluşturur; hem yasal nini ortaya koyduktan sonra modern anlamda
hem siyasal kurumların, hem de o tarihsel evre- kadın sorununu şöyle açıklıyor: “Modern kadın so-
deki dinsel, felsefi ve öteki fikirlerin üst yapısını rununu ortaya çıkartan toplumsal altüst oluşları
sonunda bütünüyle ancak buradan yola çıkarak ilk kez kapitalist üretim tarzı meydana çıkardı;
açıklayabiliriz” (Engels’ten aktaran, Shulamith Fi- [bu toplumsal altüst oluşlar –ÇN] kapitalizm ön-
restone, Cinselliğin Diyalektiği) diyor Engels. cesi dönemde kadın kısmının büyük çoğunluğu-
Tarihsel materyalizm bize insanların üretim nun geçimi ve yaşam içeriği olan eski ev iktisadını
ilişkilerindeki durumunun, toplum içindeki duru- viraneye çevirdiler. Kadınların eski ev iktisadın-
munu da belirlediğini gösteriyor. Tarihsel süreçte daki faaliyetleriyle ilgili olarak elbette ki kadının
kadının durumuna baktığımızda; anaerkil süreç zamanımızdaki faaliyetleriyle ilgili kavramları,
diye de tanımlanan, ilkel komünal toplumda kadın, değersizlik ve küçüklük kavramlarını kullanama-
topluluğun yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için yız. Eski aile hala var olduğu sürece, kadın onun
geliştirilen üretimdeki fonksiyonu ve neslin üreti- içinde üretici faaliyet ile yaşam içeriğini bulu-
mini sağlayan doğurganlık özelliklerinden dolayı; yordu ve bu nedenle de, her ne kadar kendi birey-
daha etkin, saygın ve belirleyici bir konuma sahipti. selliğinin gelişmesine dar sınırlar çizilmişse de
Onun için bu süreçte bir kadın sorunundan bahse- toplumsal hak yoksunluğunun bilincine varmı-
dilemez. yordu.(…)
Üretim ilişkilerinin gelişmesi ve özel mülkiyetin Ama makineler, modern üretim tarzı; evde
ortaya çıkması, bunların erkeğin elinde toplan- kendi başına üretimin zemininin altını giderek
ması, kadının da adım adım konumunu kaybedip oydu ve o zaman binlerce değil, milyonlarca kadın
köleleşmesine neden oldu. Özel mülkiyetin geliş- için şu soru ortaya çıktı: Geçimimizi nereden sağ-
mesi “kadın cinsinin büyük tarihsel yenilgisi”ni ge- layacağız, ciddi bir yaşam içeriğini [uğraşını –
tirdi. Üretim araçlarını ve yönetimi elinde tutan ÇN] mizacımıza da uygun bir faaliyeti nerede

8
bulacağız? Milyonlar geçimini ve yaşam içeriğini lumun içinde bulunan toplumsal katmanların,
dışarıda toplum içinde bulmaya yöneltildiler. O grupların da ihtiyaçlarına, sınıfsal konumlarına pa-
zaman bilinçlerine çıktı ki; toplumsal hak yoksun- ralel farklı karakterlere bürünür.
luğu, onların kendi çıkarlarını korumasının karşı- Kadın sorunu, emekçi kadın açısından esas ola-
sına çıkmaktadır; ve o andan itibaren modern rak emek ve sermaye arasındaki toplumsal çelişki-
kadın sorunu ortaya çıktı…” (age, sf. 131-132-133) nin bir parçasıdır. Kadının, daha fazla kâr ve
Kölelik ve feodal sistemde egemen olan doğal sömürü için, ucuz işgücü olarak toplumsal üretime
iktisattı. Doğal iktisatta üreticiler işgücünü değil çekilmesi ve kadın emeğinin üretim içindeki öne-
yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilmek için emeği- mine paralel siyasal ve toplumsal hak yoksunluğu
nin ürününü satıyorlardı. Yani emeğinin ürününü arasındaki çelişkiden doğmaktadır. İşçi ve emekçi
bir başka ürünü almak (ihtiyacını karşılamak) için kadın, toplumsal hayatın her alanında çifte sömürü
satıyorlardı. Basit meta dolaşımının para-meta for- ve ezilmişliğe maruz kalmaktadır. Her ne kadar
mülü geçerliydi. Kapitalist sistemde ise üretici güç- toplumsal üretimin içine sürülse de, yine de ikinci
ler işgücünü satmaya başlıyor ve işçinin cins konumu devam eder. Ucuz işgücü olarak görü-
ödenmeyen emeğinin yarattığı artı-değer kapitalis- len kadın, erkekle aynı işi yapmasına rağmen aynı
tin zenginlik kaynağı, kapitalizmin temel ekonomik ücreti alamaz. Mesleki eğitim ve kalifikasyonun ye-
yasası oluyordu. Artık daha fazla kâr için üretim tersizliğinden, vasıfsız işlerde ya da yarı zamanlı,
hâkim kılınıyor, para-meta-para formülü yaşama sosyal güvencesiz ve iş güvenliğinden yoksun iş-
geçiriliyordu. lerde çalıştırılır. Ev içi köleliği ücretli kölelikle per-
Tüm sınıflı toplumlarda sömürenler, sömürü- çinlenirken sınıfsal sömürü de katmerlenmiş olur.
lenlerden artı-değer sızdırsa da, kapitalizmi var Emekçi kadın cinsel kimliğinden dolayı da çok
eden artı-değer üretimidir. Bir başka deyişle kapi- yönlü baskı ve saldırılara maruz kalır. İş yerinde,
talizm diğer sınıflı toplumlardan artı-değer fazla- sokakta, evinde cinsel taciz ve tecavüzlerle karşı
sıyla ayrılır. Kapitalizmde işçi de artı-değer karşıyadır. Kadın bedeni cinsel bir obje, alınıp satı-
sömürüsüyle ücretli köleye dönüştürülür. Kapita- lan bir meta olarak görülür. Aşağılanır, horlanır,
lizm, manüfaktür üretimden makinesel üretime ge- eksik olarak değerlendirilir. Evin dört duvarı ara-
çişle birlikte sanayi üretimi büyük işletmelerde sına hapsedilir. Burjuva-feodal sistemin kültürel,
yoğunlaştığı için işçinin ortak çalışmasını talep ahlaki değerleriyle çevrelenip, gelenek, görenek,
eder. Bu da emeğin toplumsallaştırılmasını sağla- töre, din, aile baskısıyla yaşamı cehenneme çevrilir,
maktadır. Emeğin toplumsallaşması ise üretici güç- yer yer katledilir.
lerin gelişmesi ve sınıf karşıtlarına karşı bilinçlenip Kadın bir de ezilen ulusa mensupsa, tüm bu sı-
örgütlenmesini getirir. nıfsal-cinsel sömürü ve baskıya, ulusal sömürü-
Kapalı iktisatla değersizleştirilen kadın emeği, baskı da eklenir. Böylece kadın üçlü sömürüye
kapitalist sistemde de erkek emeğine göre daha maruz kalmış olur. Dili, kimliği yasaklanır. Taciz-
ucuz görülüyordu. Modern kadın sorunu da genel tecavüz de dâhil, devletin onlarca zulmüne uğrar.
anlamdaki kadın sorunundan, kapitalistin eski ya- Tıpkı ülkemizde Kürt kadınlarının yaşadığı baskı
şamsal ihtiyaçlar ve tüketim için olan ev ekonomi- ve zulüm gibi…
sinden daha fazla artı-değer elde etmek için kitlesel Kısaca toplumda kadının, ekonomik, sosyal, hu-
olarak toplumsal üretime, fabrikalara çekmesiyle kuki, kültürel, psikolojik, cinsel vs. bir dizi noktada
ayrılır. Yine tıpkı işçi sınıfının daha fazla yoksullaş- yaşadığı baskı, sömürü ve ezilmişlikten kaynakla-
ması, sömürülmesi ve toplumsal üretimde birleşti- nan bir kadın sorunu mevcuttur. Bu sorunları, her
rilmesinin kendi kurtuluşu bilincini yarattığı, şeyden önce tarihsel-toplumsal kökenleri olan bir
geliştirdiği gibi kadının kurtuluşu bilincini yarat- demokrasi sorunudur aynı zamanda. Bundan do-
mış, bunun da işçi sınıfıyla kopmaz bir bağ içinde layı işçi-emekçi kadın sadece yasalarda değil, siya-
olduğunu göstermiştir. sal-toplumsal-ekonomik alanda da erkekle tam hak
eşitliği istemiyle, kendi sınıfıyla birlikte mülk sa-
Emekçi ve burjuva kadın için kadın hibi sınıflara karşı mücadele yürütür. Taleplerini
sorunu farklıdır proletaryanın talepleriyle bütünleştirir. Başta in-
Kadın sorunu her toplumsal süreçte o sınıflı sanca koşullarda ve emeğinin karşılığını alacağı ça-
toplumun ihtiyaçlarına göre şekillendiği gibi; top- lışma hakkı olmak üzere; eşit işe eşit ücret, kadın

9
organizmasına zararlı işlerde çalıştırılmamasını bir rol oynadığından, erkek egemen sistem tüm
içeren mesleki koruma yasaları, ev kadınlarının ve toplumsal süreçlerde yarattığı; kültür, ahlak, gele-
annelik yükünün toplumsallaştırılarak, kadının nek, din, aile, sözde “bilimsel araştırmalar” gibi
toplumsal üretime eşit katılım gibi talepleri savu- araçlarla, kadının ikinci cins oluşunun, “doğuştan”
nur/mücadelesini verir. ve “değişmez” olduğunu propaganda etmektedir.
Burjuva kadın hareketi ile emekçi kadın hareke- Kadının ezilmişliğinin tarihsel-toplumsal gelişi-
tinin çıkış temelleri aynı olsa da, sınıflı toplum mini gözlerden gizlemeye, sınıflar tarihini ve müca-
içinde bulundukları konum, dâhil oldukları sınıf ve delesini hafızalardan silmeye çalışmaktadır.
bunun sonucu olarak ortaya sürdükleri taleplerle Oysa köklü bir geçmişe sahip olan kadın so-
ayrışırlar. Burjuva kadınlar için kadın sorununun runu; bin yılların içinde derinleşerek büyüdüğü
niteliği, anlamı da buna göre olur. Her şeyden önce gibi yaşamın her anına nüfuz eder hale gelmiştir.
burjuva kadın özel mülkiyetin de sahibidir. Temel Tarihsel evrimin değişik aşamalarında ortaya çıkan
çelişkisi de mülk sahibi olarak erkekle aynı haklara tüm sorunlar, olgunlaşmasını tamamladıktan
sahip olamamasıdır. Onlar için kadın sorununun sonra, o tarihsel sürecin değişik aşamalarında ev-
esasını, erkeğin aile, devlet ve toplum içinde imti- rimlerle ya da yapılan devrimlerle gelişimini ta-
yazlı bir konuma sahip olması oluşturmaktadır. mamlar ve çözülür. Örneğin kapitalizmin
Aile, devlet ve toplum içinde erkeğin sahip olduğu doğuşunda önemli bir yere, role sahip olan burjuva
imtiyazlara kadının da sahip olmasını, eşitlenme- devrimlerin ilericilik misyonunu kaybetmesiyle
sini ister, bunun için mücadele yürütür. Sahip ol- miadını doldurması gibi… Ya da kapitalizmin pazar
duğu sınıfsal konumdan kaynaklı, talepleri sistem sorununun bir ürünü olarak ortaya çıkan ulusal so-
içi reformlarla sınırlıdır. Üstelik bu taleplerin, tüm runların, ulusal devrim veya sosyalist devrim
kadınların ortak talebi olduğunu savunur. Kadının içinde çözülmesi gibi…
ezilmişliğinin, hak yoksunluğunun kaynağı olarak Kadın sorunu ise çok daha geniş ve karmaşık
erkek egemen sistemi değil, erkek cinsini gördü- bir yapıya sahiptir. İlgilendiğimiz ya da yaşamın
ğünden; tüm sınıflardan kadınları erkek cinsine içindeki tüm toplumsal sorunların içerisinde kadın
karşı ortak mücadelede birleştirmeye çalışır. El- sorunu da barınmaktadır. Ve yaşanan her toplum-
bette proleter-emekçi kadın hareketi, burjuva sal sorunun içinde, farklı özgünlüklere de bürüne-
kadın hareketinin demokratik taleplerini benimser. bilmektedir. Elbette bu sorunların her birinin
Ancak bunları, sınıf mücadelesinin ve kadının köle- kendi içindeki çözümü, bağlantılı olduğu kadın so-
leştirilmesinin esas nedeni olan üretim araçları rununu da etkiliyor. Ancak tamamen çözemiyor.
üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılması mücadele- Mesela bir ulusun, ulusal sorununun çözülmesi
sinin bir parçası olarak görür. kadın üzerindeki ulusal baskıyı ortadan kaldıracak-
tır ama sınıfsal ve cinsel sömürüyü kaldıramaya-
Kadın sorunu yaşamın caktır. Zira kadın sorunu, özel mülkiyetin oluşumu
her alanında ve sınıflı toplumun doğuşuyla ortaya çıktığından,
Mülkün sahibi kapitalist-emperyalist sistem, çözümü de onu oluşturan etmenler ortadan kal-
kadın cinsi üzerindeki sömürü ve hâkimiyetini ile- kınca olacaktır.
lebet sürdürmek ister. Ancak, kadın hareketinin Kadın sorununun doğuşu, gelişimi ve nasıl çö-
doğuşu, kadınların mücadeleleri sonucunda, ka- züleceğini anlayabilmek için; onun, tarihsel top-
dınlar (özellikle de 20. yüzyılın son yarısında) dün- lumsal süreç içinde aldığı biçimleri incelemek
yanın birçok ülkesinde ciddi kazanımlar elde bugünümüze de ışık tutacaktır. Engels’in dediği
ettiler. Kâğıt üzerinde de olsa, bir dizi yasal haklar, gibi: “Çatışmayı doğuran olayların tarihsel sırala-
eşitlikler kazanıldı/sağlandı. Lakin bunlar da kadı- nışını incelememiz gerekir ki, böylece ortaya çıkan
nın yaşadığı baskı ve sömürüyü ortadan kaldır- koşullar içinde o çatışmayı ortadan kaldıracak
madı. Çünkü biliyoruz ki özel mülkiyetin olduğu yolları bulabilelim.” (age, Shulamith Firestone)
yerde gerçek anlamda eşitlik olamaz. Kâğıt üzerin-
deki eşitlik gerçek eşitliği sağlamaz, sömürüyü giz- İlkel komünal toplumda kadın
lemekten başka işe yaramaz. İnsanın hayvanlar âleminden ayrılışı, emeğin
Kadının ikincil konumu tüm sınıflı toplumları ortaya çıkışıyla başlamış, emeğin gelişimiyle insan-
besleyen, sınıflı toplumların sürekliliğini sağlayan laşılmıştır. İlk insanlar sürüler halinde yaşıyordu

10
ve önemli ölçüde doğaya bağımlıydılar. Beslenme Üretici güçlerin ve üretim aletlerinin gelişme-
ve savunma konusunda, insanın doğa karşısındaki siyle birlikte göçebe hayvancılık (çobanlık) ve daha
güçsüzlüğü gruplar halinde yaşamalarını, ortak gelişmiş yerleşik ziraat dönemi başladı. Bunların
üretim ve tüketimi zorunlu kılıyordu. İş ve sa- yavaş yavaş erkeğin elinde toplanmaya başlaması
vunma aletlerinin çok ilkel oluşu, bireysel yaşama- da analık hukukunu çözmeye başlamıştı. Hayvancı-
larını engelliyordu. Ortaklaşa elde edilen yiyecekler lık ve ziraatın gelişmesi ve ayrışmasıyla ilk büyük
ortaklaşa tüketiliyordu. Üretim ilişkilerinin temeli toplumsal işbölümü de gerçekleştirilmiş oluyordu.
ortak mülkiyetti. Elbette bu durum Marks’ın da Bu işbölümü emek üretkenliğini de geliştirdiğinden
ifade ettiği gibi “tecrit edilmiş bireyin zayıflığının artık kabileler kendi ihtiyaçlarının üzerinde ürün
bir sonucuydu, üretim araçlarının toplumsallaştı- elde etmeye başladılar. Çoban kabilelerin tarımsal
rılmasının değil.” ürünlere; ziraatla uğraşan kabilelerinse hayvansal
İlkel toplumda özel mülkiyet henüz oluşmamış ürünlere ihtiyaç duyuyor olması, değiş-tokuşun da
olduğundan, erkeğin konumu ile kadının konumu gelişmesine yol açtı. Yine hayvancılık ve ziraatın
arasında pek fark yoktu. Yani birinin diğerine üs- yanı sıra zanaatçılığın da ortaya çıkması değişimin
tünlüğü mevcut değildi. İnsanın insana bağımlılığı alanını da genişletmiş oldu.
söz konusu olmadığı için, eşitlik ve doğal daya- Üretim aletlerinin erkeğin elinde toplanmaya
nışma, grupları bir arada tutuyordu. Üretim aletle- başlaması ve özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla bir-
rinin gelişmeye başlamasıyla birlikte likte kadının tarihsel yenilgisi de başlamış oldu. A.
“kendiliğinden bitme” işbölümü doğdu. Yani cinsi- Kollontai, kadının etkin konumunu kaybetmesinin
yete ve yaşa göre işbölümü. Buna göre; hamile ve ve ataerkinin oluşumunun hayvancılıkla uğraşan
çocukları olan kadınlar geride bırakılırken, çocuk- kabilelerde daha hızlı geliştiğini belirtiyor. Bunun
suz kadınlar ve erkekler ava gidiyorlardı. Üretim da nedeninin, kadının annelik görevinden kay-
aletlerinin geliştiği oranda bu işbölümü yerleşti, naklı, genelde geride kalıp yakalanan sürüye bakıp
pekişti. Erkekler avcılıkta, kadınlar yiyecek bitkisel evcilleştirirken, esas zenginlik kaynağı olan sürüle-
otlar toplama ve ev idaresinde uzmanlaştılar. rin yakalanmasını erkeğin yapıyor olmasından kay-
Av tesadüflere bağlı olduğundan, toplayıcılık naklandığını belirtiyor… Sonuç itibariyle tarihsel
yapan kadın, klanın beslenmesinde daha etkin bir gelişim büyük kabileleri parçalayıp önce büyük ata-
rol oynuyordu. Erkekler ava-savaşa giderken geride erkil ailelere, sonra da küçük aile hücrelerine dön-
kalan kadınların da klanın korunmasını ve beslen- üştürmüş oldu.
mesini sağlaması gerekiyordu. Bu ihtiyaç, ilk sığı-
nağın kadınlar tarafından kurulmasını; ziraatın Bebel ve Engels’te insanlık tarihi ve
kadınlar tarafından deneme-yanılma yoluyla bu- ailenin gelişimi
lunmasını ve geliştirilmesini; ateşin sırrının kadın Bebel ve Engels insanlık tarihini Morgan’ın ça-
tarafından çözülmesini ve kontrol altına alınmasını lışmalarını takip ederek, yabanıllık, barbarlık ve
vb. sağlamıştı. Bunlara bir de kadının doğurganlık uygarlık olarak üç ana döneme ayırıyorlar. Bunlar-
özelliği eklenince kadının klan içinde neden etkin, dan ilk ikisi ilkel komünal toplum ve özel mülkiye-
saygın ve önder konuma sahip olduğu anlaşılacak- tin başlangıcını oluşturuyor. Kendi içlerinde ise
tır. Kadının etkin rolü kaynaklı akrabalık zinciri an- yaşam ve geçim araçlarının gelişimine göre alt-orta
nenin soyuna göre belirleniyordu. Bu sürece ve üst şeklinde üç aşamaya bölüyorlar. Son dönem
“anaerkil” süreç de denmektedir. olan uygarlıkla da sınıflı toplumun başladığını be-
İlkel toplumun doğaya karşı mücadelesinde en lirtiyorlar. İlkel komünal toplumun gelişiminin tam
büyük ilerlemeyi ateşin bulunması sağlamıştır. anlaşılması açısından Bebel ve Engels’i takip etme-
Ateşin bulunmasıyla insanların maddi yaşam ko- miz yerinde olacaktır. Buna göre:
şulları önemli ölçüde gelişmiştir. Yiyeceklerin pişi- Yabanıl ilk aşamasında; insanlar kısmen ağaçlar
rilmesiyle, yararlanabilecekleri besin maddeleri üzerinde yaşıyor, meyve ve köklerle besleniyordu.
çemberi de genişlemişti. Yine ateş üretim aletleri- Aynı zamanda konuşma dilinin de başladığı “insan
nin üretiminde ve geliştirilmesinde önemli rol oy- türünün çocukluk dönemidir.” … Yabanıllığın orta
namış, insanların soğuktan ve vahşi hayvanlardan aşamasında; ateşin bulunması ve kullanıma başla-
korunmasını sağlamıştı. Tüm bunların gelişiminde masıyla, beslenme için küçük hayvanların da tüke-
ateşi dizginleyen kadının rolü büyüktü. tilmeye başlandığı süreçtir. Taş devri adıyla da

11
bilinen bu dönem, yontulmuş ve cilasız taştan ilkel çocuklar arasında cinsel ilişkiyi yasaklıyor, kuşak-
silahların da yapılmaya başlandığı dönemdir… Ya- lara göre geliştirilen (tüm büyükanne ve büyükba-
banıllığın üst aşamasında; silahlar ok ve yay şek- balar birbirleriyle, onların çocukları kendi
linde geliştirilir. El dokumacılığı ve cilalı taştan aralarında, onların da çocukları olan torunlar kendi
aletler yapılmaya başlanır. Tüm bunların yardı- aralarında cinsel ilişki kurabiliyorlardı) evliliği ya-
mıyla daha fazla gıda sağlama olanağı olur. şama geçirdiler.
Barbarlığın alt aşaması ise çömlekçiliğin ortaya İkincisi, ortaklaşa (punaluenne) ailenin gelişi-
çıkışıyla başlar. Bu dönemin “belirleyici etkeni hay- midir. Bu aile biçiminde (anne-baba ve çocuklar
vanların evcilleştirilmesi ve yetiştirilmesi ile bitki arasındaki ilişkinin yasaklanmasından sonra) kar-
ekimidir.” (Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve deşler arası cinsel ilişki ve evlenme de yasaklan-
Devletin Kökeni, sf. 32) … Barbarlığın orta aşama- mıştı. Grup evliliği şeklinde olan kandaş ve
sında; Doğu’da ev hayvanlarının evcilleştirilmesi- ortaklaşa aile yabanıllık sürecine denk düşüyordu.
nin, Batı’da yapay sulama ile bitki ekiminin Ekonomik temeli ilkel komünist (ortaklaşa) ev ida-
yaygınlaştırılarak geliştirildiği görülür. Bu da ço- resiydi. Analık soy zinciri geçerliliğini koruyordu.
bancılık ve yerleşik hayatın başlamasını getirir… Üçüncü olarak iki başlı aile (la famille apparice)
Barbarlığın üst aşaması, demir cevherinin eritil- gelişiyor. Grup halindeki evliliklerin yasak ve sınır-
mesi ve harf yazısının bulunmasıyla başlar. Demir- lamalarla çemberi daraldıkça, pratik bakımdan ola-
den aletlerin kullanılmaya başlaması ve yazılı naksız hale gelmeye başlayınca yerini iki başlı
tarihin başlangıcının temelleri atılarak, uygarlığa aileye bırakmıştı. İki başlı aile; daha gevşek bağlarla
geçişin de zemini yaratılmış oldu. bağlanmış, istendiğinde, iki taraf açısından da yıkı-
Tüm bu gelişme aşamalarının içinde kadının oy- labilir olan karı-koca evliliğiydi. Başlangıçta halen
nadığı etkin ve öncü rolden kaynaklı saygın ve be- komünist (ortak) ev idaresi, analık hukuku ve kadı-
lirleyici bir konuma sahip olduğunun bir kez daha nın etkin konumu varlığını koruyordu. Çocuklar
altını çizelim. anaya ait sayılıyor ve miras da ana soyuna göre be-
Engels; “… materyalist anlayışa göre; tarihte lirleniyordu.
egemen etken, sonunda maddi yaşamın üretimi ve İki başlı aile, barbarlık sürecine denk düşü-
yeniden üretimidir. Ama bu üretim, ikili bir özlüğe yordu. Bu süreçte (barbarlık) hızla gelişen, hayvan-
(niteliğe –bn) sahiptir. Bir yandan yaşam araçla- ların evcilleştirilmesi, sürülerin yetiştirilmesi, artan
rının, beslenmeye, giyinmeye, barınmaya yara- ziraat ve yeni bir kol olan zanaatın oluşması yeni
yan nesnelerin ve bunların gerektirdiği aletlerin zenginlikleri yaratmıştı. Başlangıçta klana ait olan
üretimi; öbür yandan bizzat insanların üretimi, zenginlikler, özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla er-
türün üremesi. Belirli bir tarihsel dönem ve belirli keğin elinde toplanmaya başlamıştı. Bin yıllar bo-
bir ülkedeki insanların içinde yaşadıkları toplum- yunca kadının etkin ve saygın bir konum
sal kurumlar, bu iki türlü üretim tarafından, bir kazanmasını sağlayan ev içi üretim ve ekonomi,
yandan emeğin, diğer yandan da ailenin erişmiş artık üretkenliğini yitirmişti. Bu da kadının konu-
bulunduğu gelişme aşaması tarafından belirle- munu kaybetmesini, analık hukukunun çözülme-
nir…” (age, sf. 12) diyor. Bizim de ilkel toplumlarda sini getirmişti.
kadının konumunu daha iyi anlamamız açısından, İki başlı evlilikte artık çocuğun gerçek babası bi-
o dönemin evlilik ve aile şekillerine göz atmamız liniyordu. Ancak hala soy zinciri ve miras, analık
uygun olacaktır. hukukuna göre belirlendiğinden, erkeğin elinde
Komünal toplumda insanlar arasındaki ilk cin- toplanan zenginlikler kendi öz çocuğuna geçemi-
sel ilişkiler kuralsızdı. Bu da hiçbir zaman babanın yordu. Geçebilmesi için analık hukukunun yıkıl-
bilinmemesini, anneninse biliniyor olmasını getiri- ması gerekiyordu. Böylece analık hukukunun yerini
yordu. Ancak çocuklar tüm klanın sorumluluğunda babalık hukuku, ataerki aldı. (Engels, analık huku-
oluyordu. “…Ailenin ilkel tarih içinde gelişmesi, kundan babalık hukukuna geçişin barışçıl oldu-
başlangıçta bütün aşireti kapsayan ve içinde iki ğunu belirtiyor. Bebel ve Kollontai ise pek de
cins arasındaki evlilik ortaklığının hüküm sür- barışçıl bir geçiş olmadığını iktidar savaşlarının
düğü çevrenin durmadan daralmasına…” (age, sf. olduğunu belirtiyor ve Amazon kadın savaşlarını
57-58) dayanıyordu. Buna göre birinci evlilik ve aile buna örnek gösteriyorlar.)
şekli kandaş aileydi. Kandaş evlilik; anne-baba’larla Dördüncü evlilik çeşidi; tek eşli ailedir. Babaları

12
kesinlikle bilinen ve babanın mirasını devralacak toplumun sınıflara bölünmesini ve ilk sınıflı toplum
çocuklar yetiştirmek amacıyla, erkek egemenliği olan köleci sistemin doğmasını sağlamıştı.
üzerine kurulan bu aile biçimi, barbarlığın üst aşa- Köleci sistemde toplum, özgür vatandaşlar ve
masında çıkmış ancak uygarlığa (sınıflı topluma) köleler olarak bölünmüştü. Artık köle insan bile sa-
denk düşen aile biçimidir. İki başlı evlilikten farkı; yılmıyor, sahibine ait bir eşya olarak değerlendirili-
önceden taraflardan ikisinin de istemiyle çözülebi- yordu. En kaba işkence ve şiddet yöntemleri
lirliği yerine artık daha da sağlamlaştırılmış ve sa- kullanılarak çalıştırılıyor, emeğine el konuyordu.
dece erkeğin istemiyle çözülebilir olmasıdır. Tek Özgür vatandaşın sahip olduğu hiçbir hakka sahip
başlı evlilik, kadın cinsinin evlilikle boyunduruk al- değillerdi.
tına alınması anlamına gelmektedir. Engels, “Karı- Kadınların durumu ise –köle değilse dahi- köle-
koca evliliği, tarihe asla erkekle kadının karşılıklı lerden farksızdı. Sadece erkekler yurttaş olarak sa-
uzlaşması olarak girmez ve hele en yüksek ev- yılıyordu ve özgür yurttaşın haklarına da onlar
lenme biçimi olarak asla kabul edilemez. Tersine sahipti. Çünkü, kadının köleleştirilmesi, köleci sis-
bir cinsin öbürü tarafından uyruk altına alınması temden önce, klan içindeki iktisadi etkisini kaybe-
olarak bütün tarih öncesinin o zamana kadar bil- dince başlamıştı. “Kadının baskı altına alınması,
mediği, iki cins arasındaki bir çatışmanın açığa üretken çalışma erkeğin görevi olarak görülürken
vurması olarak ortaya çıkar…” (age, sf. 7) der. kadının ikinci derecede görevleri üstlenmesini ön-
Sonuç olarak; kadının önce iktisadi alanda, gören cinsiyetler arası bir işbölümünün sonu-
buna paralel aile içinde de adım adım konumunu cuydu. Bu işbölümü mükemmelleştiği ölçüde,
kaybetmesi, köleleşmesini getirmiştir. kadının bağımlılığı da arttı, sonunda köleliği bir
olgu oldu.” (A. Kollontai, Toplumsal Gelişmede Ka-
Köleci toplumda kadın dının Konumu, İnter Yayınları, sf. 34)
Tüm toplumsal süreçler bir önceki toplumsal Geçinme araçlarının gelişmesi ve bunların da
sürecin içinde filizlenir ve artık üretici güçlerle üre- erkeğin elinde toplanması; o zamana kadar kadının
tim ilişkileri arasındaki, çelişki uzlaşmaz boyuta ev- topluluk içindeki etkinliğini ve saygınlığını sağlayan
rilince, eskinin yerini yeni üretim ilişkileri alır. ev işleri ve ev iktisadı, artık erkeğin üretken emeği-
Toplumun ekonomik alt yapısının değişimine para- nin yanında, hesaba katılmıyor, küçük bir destek
lel üst yapı da değişir. Köleci toplum da, ilkel komü- olarak görülüyordu. Böylece üretken olmayan ev iş-
nal toplumun son evresi olan barbarlığın üst leri, kadının köleleşmesini, ev kölesi olmasını getir-
aşamasında oluşmaya başlamıştı. İlk köleleştirilen mişti. Kadının ev içi köleliğini, analık hukukunun
insan da kadın olmuştu. yerini babalık hukukunun alması, iki başlı evliliğin
İlk büyük toplumsal işbölümünün ve değiş-to- yerine tek eşli evliliğin geçmesi geliştirmiş, sınıflı
kuşun ortaya çıkması, özel mülkiyeti de pekiştir- toplumu ise süreklileştirmişti. Artık kadının doğa-
mişti. İlkel toplumdan köleci düzene geçişin altında daki eşit, özgür yaşantısı sona ermiş, üretken ça-
da bu gelişme yatıyordu. Zira üretici güçlerin büyü- lışma ve yaşamın dışında evin dört duvarı arasında
mesi, ziraat ve hayvancılığın gelişmesi, geçim için binlerce yıl sürecek hapisliği başlamıştı. Kadın, er-
gerekli olandan daha fazla ürün elde edilmesini keğin zevk ve çocuk doğurma aracına dönüştürülm-
sağlamıştı. Bu gelişme daha da fazla artı-ürün için üştü. Köle kadının durumu ise daha zor ve kötüydü.
artı-emeği zorunlu kılıyordu. Artı-emeği sağlamak Köle sahiplerince, tıpkı erkek köleler gibi kırbacın
için ise; savaşlarda tutsak düşen insanlar önceleri zulmüyle emeği sömürülürken kadın olarak bedeni
öldürülürken artık köle yapılarak çalıştırılmaya ve cinselliği de talan edilmekteydi.
başlanmıştı. Elbette kölelik ilk başlarda evcil bir ka- Köleci toplumun temel çelişkisi olan; kölelerle-
rakter taşıyordu ve üretimin temeli değildi. Ancak köle sahipleri arasındaki karşıtlık, devleti zorunlu
köle emeği kullanan işletmelerin zenginliklerinin kılmıştı. Eski centil örgütlenmelerin halkçı niteliği
hızla büyümesi ve servet eşitsizliklerinin hızla art- değişime uğrayarak halk üzerinde egemenlik kur-
ması daha fazla köle emeğini gerekli kılıyordu. Böy- manın ve komşu kabileleri yağmalamanın, ezmenin
lece zenginler, sadece esir düşmüş tutsakları değil, organlarına dönüştüler. Daha önceleri genslerin se-
yoksul-borçlanmış kendi kabile kardeşlerini de köle çilmiş, otorite sahibi olan ihtiyarları ve ordu önder-
yapmaya başladılar. Artık köle emeği eski üretimin leri, prens, kral, padişah vs. oldular. Silahlı birlikler,
yerini almış, evcil olmaktan çıkmıştı. Bu gelişme mahkemeler yani devlet iktidarı oluşturuldu. Mülk

13
ve köle sahibi sınıfın çıkarlarını savunmak için yok- kapalı iktisadında evin dört duvarı arasına mah-
sullaşmış kardeşlerini ve köleleri baskı altında tut- kûm edilmiş, erkeğin malı, eşyası olarak görülmeye
maya, ezmeye başladılar. devam ediyordu.
Sınıflı toplumun ilk devleti olan köleci devlet Feodalizmde toplum; toprak sahipleri, köylüler
köle sahiplerinin devletiydi. Ve köleci üretim ilişki- ve kent soyluları olmak üzere üç sınıfa ayrılıyordu.
lerinin gelişip, pekişmesinde önemli rol oynadı. Kadının durumu da ait olduğu sınıfa ve üretim için-
Aynı şekilde kadının bağımlılığının ve köleleştiril- deki rolüne göre farklılaşıyordu. Bunları ayrı ayrı
mesinin pekişmesinde de önemli rol oynadı. inceleyelim:
Büyük toprak sahiplerinde kadının durumuna
Feodalizmde kadın baktığımızda; toprak sahibinin malikânesi (çiftliği)
Miadını dolduran köle devletleri yıkılmaya baş- sahip olduğu geniş topraklar üzerine kuruluydu.
lamıştı. Artık köle sahipleri kitleler halinde köleleri Buralar ekonomik merkezleri oluşturuyor ve toprak
özgür bırakıyorlardı. Büyük çiftlikler küçük parsel- sahibinin ailesi, hizmetçileri ve himayesi altındaki
lerle bölünmeye ve bunlar belirli koşullar altında serf köylülerden oluşuyordu. Yaşam için gerekli her
ya özgür bırakılmış eski kölelere ya da toprak sa- şey burada üretiliyordu. Evin beyi olan erkek ge-
hibi için angarya çalışmak zorunda olan eski özgür nelde savaşçı vb. olarak dışarıda olduğundan, tüm
vatandaşlara bırakılmaya başlanmıştı. Bu yeni çift- malikânenin yönetimi, sevk ve idaresi, serflerden
çiler; köle değillerdi ama büyük toprak sahipleri- toplanan vergilerin denetlenmesi vs. toprak beyinin
nin toprağını işlettikleri için toprağa bağlı karısına kalıyordu.
sayılıyorlar ve toprakla birlikte satılabiliyorlardı. Üretimin örgütlenişindeki rolünden kaynaklı,
Bu yeni küçük üreticiler kolon olarak adlandırılı- egemen sınıfın kadını, hem erkeğin yararlandığı bir
yorlardı. Feodalizmin serflerinin öncülerini de bu dizi eğitim olanağından yararlanabiliyor hem de bu
kolonlar oluşturuyordu. rol, kadının topluluk içinde belli bir saygınlık ka-
Köleci düzen yıkılmış ancak arazilerin büyük zanmasını sağlıyordu. Ancak egemen kadının ör-
bölümü yine toprak sahiplerinin elinde kalmaya gütlenmedeki başarılarına rağmen, insan olarak
devam ediyordu. Sadece toprağın bir bölümü özgür konumu yine ikincil düzeydeydi. Yani kadın, koca-
köylülere pay edilmişti. Lakin köylüler bu bağım- nın malı olarak görülüyordu ve erkeğin kadın üze-
sızlıklarını uzun süre koruyamadılar. Yavaş yavaş rinde her türlü tasarruf hakkı vardı. Bu çelişkinin
köylünün küçük toprakları zengin köylülerin ve nedeni ise erkeğin dışarıda savaşlar ve yabancı
feodal beyin mülkiyetine dönüştü. Köylü de kendi mülkleri yağma ve talanla yarattığı zenginliklerin
toprağında serf oldu. Serf köylü köle değildi, kendi yanında emeğin (çalışmanın) değersiz görülmesin-
öz iktisadına sahipti. Ancak feodal beyin verdiği den kaynaklanıyordu… Feodalizmin çözülmeye
toprak üzerinde, toprak sahibi için yaptığı angarya başlamasıyla birlikte, doğal iktisadın yerini değişim
çalışması ya da aynî ve para biçiminde ödedikleri ticaretinin aldığı oranda, egemen kadının rolü ve
vergilerle neredeyse köleler kadar ağır sömürüye saygınlığı da geriledi.
maruz kalıyorlardı. Köylü kadının durumu: Feodalizmde sınıf-
Tarımın egemen olduğu feodalizmde doğal ikti- sal hiyerarşide en altta yoksul köylüler, serfler bulu-
sat yaşanıyordu. Toplumsal işbölümünün ve değişi- nuyordu. Köylü kadın ise tıpkı yoksul erkek köylü
min gelişmesiyle, geçmişten kalan şehirler gibi en ağır koşullarda çalışıyor, erkekle birlikte
canlandı. Zanaatın ve ticaretin merkezi haline dön- toprağı sürüyor, ürünü topluyor, hayvanlara bakı-
düler. Bu durumsa yavaş yavaş meta üretimini ge- yor, egemen sınıflarca sömürülüyor ve hiçbir hakkı
liştirdi ve artan değiş-tokuş pazarının bulunmuyordu. Ancak köylü kadının üzerindeki
genişlemesini sağladı. Toprak sahipleri pazar ilişki- baskı bununla da sınırlı değildi. Kadın ikili bir sö-
lerinin içine çekildi. mürü ve baskıya maruz kalıyordu. Bir taraftan -
Her şeyden önce, kadın özel mülkiyetin gelişme- erkek köylü gibi- toprak sahibi egemen sınıf
siyle ekonomik etkinliğini yitirmiş, sınıflı toplumla tarafından sömürülüyor, diğer taraftan da ev içinde
ev içi köleliği perçinlenmişti. Köleci sistem yıkılmış koca-baba baskısına uğruyordu. Feodal beye ba-
yerini feodalizm almıştı ancak kadının ev içi köleliği ğımlı olan erkek köylü, aile içinde kadına karşı
parçalanamamıştı. Toprak ve tüm geçim araçları “efendi”yi oynuyordu. Kadının hiçbir söz hakkı
yine erkeğin elindeydi. Ve yine kadın, feodalizmin yoktu, babanın-kocanın, yani evdeki ataerkinin

14
mutlak mülkü sayılıyordu. yüzyılda başlayıp 18. yüzyıla kadar süren bur-
Emek gücünün öneminden dolayı, kadına çocuk juva devrimlerine kadınlar da en aktif şekilde katıl-
doğuran bir araç gözüyle bakılıyor, bedeni ve cin- mışlardı. Örneğin Fransız, İngiliz, ABD burjuva
selliği tamamen pranga altına alınıyor, şiddet, din, devrimleri gibi birçok devrimde öncü rol üstlenmiş-
gelenek, töre baskısıyla kadın feodalizmin kalele- lerdi. Burjuva kadın hareketinin de, emekçi kadın
rine zincirlenmiş oluyordu. Köylü kadının, erkekle hareketinin de doğuşunda etkili olan, bu burjuva
birlikte toprağı işleyen, ürünü toplayan, yaşamı devrimlerin sonunda maalesef kadınlar yine yok sa-
üreten olmasına rağmen neden hiçbir söz hakkına yılmıştı. Burjuvazi kadınlara kişiliğinin ve insan
sahip olmadığı, ailede neden ikinci bir köleliği yaşı- haklarının kabulünü vaat etmişti. Ancak tarihte en
yor olduğu ise yine özel mülkiyetin sahibi olmama- büyük burjuva devrimi olarak kabul edilen Fransız
sıyla açıklanır. Feodal bey tarafından işletmek için Devrimi’nde bile, devrim sonrasında yayımlanan
köylüye dağıtılan toprak da kadına değil, erkeğe ve- “Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi” aslında, “Erkek
riliyordu. Yani küçük toprağın sahibi erkek olduğu Hakları Bildirgesi”ydi. “Giyotine gitme hakkı” olan
için aile içinde de egemen olan erkekti. kadının “kürsüye çıkma hakkı” yoktu. Kadınlar bu
Kentlerde zanaatkârlar ve tüccarlar yaşıyordu. vb. birçok demokratik haklarını çetin mücadeleler
Buralar pazar yerleri ve değişim merkezleriydi. sonucu 19. yüzyıl içinde kazanabilecekti.
Tüccarlar üretici çalışmanın içinde olmadığından
metaların alım-satımında elde ettikleri kârla yaşı- Kapitalizmde kadın
yorlardı. Tüccarlık erkeğin tekelinde geliştiğinden, Feodalizm son evresine ulaştığında, artan meta
tüccarlarda kadınlar bağımsız bir rol oynayamıyor, üretimi ve pazarların genişlemiş olması ticaretin
ev içinde harcadığı emeğe ise değer verilmiyordu. gereksinimlerini karşılamamaya başladı. “Zanaat-
Zanaatkârlarda kadın daha etkin bir konum- sal ve tarımsal üretimin artması ve kentle kır ara-
daydı ve bir dizi haklara sahipti. Zanaatkârlar kendi sındaki toplumsal işbölümünün gelişmesi, ülkenin
el emekleriyle yaşıyorlardı. Ve daha fazla ürün çıka- çeşitli bölgeleri arasındaki iktisadi bağların güç-
rabilmek ya da aldıkları siparişleri yetiştirebilmek lenmesine, ulusal pazarın oluşmasına yol açtı.
için evli değillerse çıkar alıyorlar, evli iseler de eş ve Ulusal pazarın oluşması, devlet iktidarının merke-
çocuklarından yardım alıyor, birlikte çalışıyorlardı. zileştirilmesinin ekonomik ön koşullarını yarattı.”
Hatta 12. ve 14. yüzyıllar arasında kadın emeğinin (SSCB- Ekonomi Politik Ders Kitabı 1) Zanaatçılı-
hâkim olduğu zanaatkârlık meslekleri vardı. Örne- ğın, artan meta ihtiyacını karşılayamaması yavaş
ğin “Ondördüncü yüzyılda, İngiltere’deki 500 lon- yavaş ücretli işçiliğin ve ev içi işin doğmasını ge-
canın 495’inde erkek kadar kadın üye bulunduğu tirdi. Üstelik ev içi iş, sadece zanaatçıları değil, köy-
hesaplanmıştır.” (Kollontai, age, sf. 71) Zanaatkâr lüleri de kapsayarak yaygınlaştı. Zanaatçı, ürettiği
kadının üretimdeki rolünden kaynaklı, toplumdaki ürünü aracısız pazara (sipariş sahibine) sunduğu
söz hakkı ve saygınlığı da daha fazlaydı. Elbette bu için elde edilen artı-değer kendisine kalıyordu. Ev
rol ataerkil gelenek ve değerleri yumuşatsa da özel işçiliğinde ise üretici, toptancı tüccardan sipariş alı-
mülkiyetin esas sahibi erkekler olduğundan ailede yordu ve artı-değer fazlası tüccara kalıyordu. Bu
ve yaşamın bütününde ataerkil anlayış egemendi. ise; ev işçiliği yapanların durumunu her geçen gün
Din ve töreler ataerkil sistemi besliyor, kadına uy- daha da kötüleştiriyor, daha fazla çalışmalarını ve
gulanan baskı ve şiddete meşruluk kazandırıyordu. zanaatçılardan daha ucuz ve çok miktarda iş yap-
Feodalizmdeki temel çelişki büyük toprak sahip- malarını getiriyordu.
leri ile yoksul köylülük arasındaydı. Feodalizm bo- Böylece birbiriyle bağlantılı olarak zanaatçıların
yunca süren köylü mücadeleleri; feodalizmin da durumu kötüleşiyordu. Ticaret sermayesinin ise
çözülmeye başladığı ve kapitalizmin ilkel birikim canlanmasını sağlıyordu. Ev işçiliği feodalizmden
süreciyle iç içe geçtiği son aşamasında daha da şid- manifaktür sürecine geçişin adımını oluşturmuş ve
detlendi. Büyük köylü ayaklanmaları yaşandı. Ken- kapitalizmin ilk gelişme aşaması olan basit kapita-
diliğindenci bir karakter taşıyan bu köylü list işbirliğinin de başlangıcını getirmişti. Ev işçiliği
ayaklanmalarının öncülüğünü ele geçiren burju- yapanların büyük bölümünü kadınlar oluşturu-
vazi, burjuva devrimlerle feodalizmin çöküşünü yordu. Ancak ev işçiliği kadının bu yönlü üretim-
hızlandırıp, serfliğin kaldırılmasını ve kapitalizmin deki yoğun ve ağır çalışma koşullarıyla birlikte
egemenliğini sağladı. aldığı role rağmen, ev işlerinin devamı olarak de-

15
ğerlendiriliyordu (21. yüzyılda, günümüzde dahi ev tim, emeğin toplumsallaşmasını, üretici güçlerin
işçiliği devam ettiği gibi aynı anlayışla ev işlerinin gelişmesini sağlarken beraberinde kapitalizmin
devamı olarak değerlendirilmeye de devam edili- “mezar kazıcısı” olan proletaryanın da doğmasına
yor). Bu da kadın emeğini değersizleştiriyor, ça- ve gelişmesine neden olmuştu.
lışma koşullarını daha da ağırlaştırıyor, ücretlerin
düşürülmesine sebep oluyordu. Toplumda ise geç- Modern kadın sorununun
mişte zanaatkâr kadının gördüğü saygıyı, ev işçisi ortaya çıkışı
kadının görmemesine neden oluyordu. Makinesel üretimle artan emek yoğunluğu, ka-
Küçük üreticinin ve zanaatkârın yıkıma uğratıl- pitalistin kârını sürekli büyütürken; işçinin –her ne
ması, bunların önce basit işbirliği şeklinde belli iş- kadar yeni üretim şekliyle işgücü süresinin kısaltı-
letmelerde toplanmasını ve emeğin üretkenliğinin labilmesinin zeminini de yaratmış olsa- yaşam
artırılmasını getirdi. Emeğin üretkenliğinin geliş- standartlarının iyileştirilmesi bir yana, daha da kö-
mesi ise manifaktür işletmelerin oluşturulmasını tüleştirilmesini, işgücü süresinin uzatılmasını, üc-
sağladı. Manifaktür işletmelerde geliştirilen işbö- retlerin düşürülmesini ve her an işsiz kalma
lümü şeklindeki örgütlenme, çalışma sürecini basit- tehdidini getirmişti.
leştirdi. Zanaatkârın karmaşık ve mesleki eğitim Makinesel üretim kadının durumunu ve konu-
gerektiren işi basitleşti ve mesleki eğitimden uzak munu da hem olumlu hem olumsuz anlamda, ciddi
kişilerin de yapabileceği, tekdüze bir işe dönüştü. olarak etkilemişti. Bir taraftan toplumsal üretime
Bu da emeği kalifiye olmayan ve yıkıma uğratılmış, çekerek kurtuluşunun ön koşulunu yaratmış, kade-
daha fazla kadın ve çocuk emeğinin, köyünden kaç- rini proletaryanın kaderine bağlamıştı. Diğer taraf-
mış veya sürülmüş yoksul köylülerin buralara çekil- tan da dizginsiz bir sömürüyle yaşam
mesini getirdi. standartlarının daha da kötüleşmesine neden ol-
Manüfaktür üretimin artması ve pazarların ge- muştu. Tıpkı modern işçi sorunu gibi gerçek an-
nişlemesiyle başlayıp, makinesel üretime geçişle lamda modern kadın sorununun oluşmasına neden
birlikte daha da artan, kapitalistin işgücü talebi ve olmuştu. Şimdi bu sorunun gelişim sürecine ve ka-
hammadde ihtiyacı için; oluşturulan merkezi devle- pitalizmde kadının daha fazla sömürülmesine ba-
tin korumalığında, feodal beyler ve büyük toprak kalım:
sahiplerince binlerce köylü topraklarından zorla çı- Feodalizmin çöküşü ve kapitalist ilişkilerin ge-
karılarak şehirlere sürülmüştü. Toprağından edilen lişmesine paralel, ev iktisadının altının boşalması,
köylü, şehirlerde işçi sınıfına dâhil olurken, toprak- binlerce kadının ev iktisadından koparılıp emek pa-
ları ve zenginlikleri elinde toplayan feodal toprak zarına sürülmesini getirmişti. Her ne kadar kadın-
beyleri de burjuvaziye dönüşmüşlerdi. lar kapitalizmin basit kapitalist işbirliği ve
Kapitalizmin gelişimin en önemli adımı olan bu- manifaktür sürecinde iş atölyelerine çekilmeye baş-
harlı makinenin icadı kol gücüyle çalışan manifak- lanmış olsalar da esas olarak sanayi devrimiyle ger-
türden makinesel üretime geçişi getirdi. Teknik bir çekleşen makinesel üretimle kitlesel olarak
devrim, sanayi devrimi olarak nitelendirilen maki- fabrikalara, atölyelere çekilmişti. Makine sanayi
nesel üretime geçişle; manifaktürler ücretli işçilerin meta üretimini artırıp, büyüyen ulusal pazarı dol-
sömürüsüne dayanan fabrikalara, büyük işletme- durdukça, kapitalist zenginleşiyor, köylü ve küçük
lere dönüştüler. Bu gelişme meta üretimindeki işi üreticiyi yıkıma uğratıyordu. Böylece kapitalist
kolaylaştırmış, bir metanın üretimi için gerekli ucuz işgücü ihtiyacını karşılarken, elinin altında
emek zamanını azaltmış, emeğin üretkenliğini ar- oluşturmuş olduğu yedek işsizler ordusunu da bu-
tırmıştı. Aynı şekilde daha fazla meta elde eden ka- lunduruyordu.
pitalistin kârını da büyütmüştü. Böylece üretim Kadınlar hem yıkıma uğratılmış köylü ve zana-
ilişkilerinin temeli değişmiş, işgücünün de metaya atkârlar olarak fabrikalara dolduruluyor hem de
dönüştürüldüğü ücretli sömürü hâkim kılınmıştı. makinesel üretimle, üretim sürecinin basitleşmesi
Artan meta üretimi ve ihtiyacı sürekli olarak daha ve kas gücünün yerini makinenin almış olmasından
fazla köylü ve küçük üreticinin yıkıma uğratılma- dolayı, kapitalistin büyük ölçüde erkek emeği ye-
sını, ücretli kölelere dâhil olmasını getirirken, top- rine, işgücü daha ucuz olan kadın ve çocuk emeğini
lumun da uzlaşmaz iki sınıfa; kapitalistler ve işçi tercih etmesinden dolayı fabrikalara çekiliyordu.
sınıfı olarak bölünmesini sağlamıştı. Modern üre- Kadının ucuz işgücü, bir nevi erkek işçilerin, işin-

16
den olmasına ya da işgücü ücretlerinin düşürülme- nın artması, yüksek ölüm oranı ve sürekli işsizlik
sine sebep oluyordu. korkusu.” (age, sf. 1) Yine kadınların, kadın orga-
Bu da bir kısır döngü şeklinde sürekli kadın iş- nizmasına zararlı işlerde çalıştırılması, bir dizi sa-
gücünün değerinin daha da aşağılara çekilmesini, iş katlıkları ve rahatsızlıkları da getiriyordu.
ve yaşam standartlarının artan şekilde kötüleşme- Kapitalist üretim kadını evin dışına çıkarmıştı
sini getiriyordu. Buna rağmen yüzyılların ezilmişli- ancak evin içindeki köleliğini ve bağımlılığını orta-
ğini ve horlanmışlığını yaşayan, en temel insani dan kaldıramamıştı. Buna yeni bir halkayı, ücretli
haklardan yoksun, baskı altında bir itaati ve boyun köleliği eklemişti. Böylece kadın hem ev içinde hem
eğişi yaşamış, hak arayışı bilincinden de uzak olan de iş piyasasında kapitalist tarafından eziliyor, sö-
kadın, en olumsuz koşulları dahi kabul ediyordu. mürülüyordu. “Kadınlar meta üretimi alanına gi-
Kapitalizmle birlikte kadın, doğal iktisat süre- rerler ve tıpkı erkekler gibi meta olarak piyasada
cinde, üretimdeki ve bunun örgütlenişindeki –ait dolaşan maddeler üretir, böylece de erkek işçilerin
olduğu sınıfa göre değişen- önemine paralel elde kapitalist düzende yaşadıkları sömürüyü ve ya-
etmiş olduğu kısmi saygınlığı da kaybetmiş, emeği bancılaşmayı paylaşırlar. Bununla birlikte, kapi-
daha da değersizleştirilmişti. Neden kadının erkek talist düzendeki toplumsal işbölümü çerçevesinde,
işçiyle aynı işi yapıyor olmasına rağmen, emeği meta üreticilerine bakma görevi, büyük ölçüde ka-
daha değersiz ve ücreti düşüktü? dınlara verilmiştir; kadının evde çocuk doğurmak
Sınıflı toplumla köleleştirilen, insan yerine bile ve erkeklerle çocukları besleyip büyütmek için har-
konulmayan, sahibinin malı, eşyası gibi görülen ve cadığı emek, meta üretiminde ne kadar kadın
üzerinde tüm söz hakkı sahibine -yani erkeğe- ait emeği harcanabileceğini belirler.” (Rowbatham,
olan kadın, emek piyasasına sürüldüğünde aynı age, sf. 85) Kısaca merkezileşen devletler, ekono-
inanç ve geleneklerle, kadın emeğinin geri, değersiz mik alt yapısını, geliştirdiği üst yapıyla tamamlıyor;
olduğu iddialarıyla ucuz işgücü olarak sürülmüştü. askeri, polisi mahkemeleri, eğitim, din, aile vb. ku-
Buna bir de, tüm haklardan yoksun, evin dört du- rumları ve ideolojik saldırılarıyla ezilenleri baskı al-
varı arasında yaşayan kadının, emeğinin eğitimsiz tında tutuyordu. Kadının payına da, tıpkı diğer
oluşu ve kalifiye olmayışını da ekleyince; kadınlar sınıflı toplumlarda olduğu gibi devlet ve toplum-
çok daha kötü koşullarda ve erkeğin üçte biri ora- daki hak yoksunluğu, yasal, toplumsal eşitsizlik dü-
nında ücretlerle çalıştırılıyordu. Kadın emeği, üret- şüyordu.
tiği değer üzerinden değerlendirilmiyor, aile
bütçesine katkı, tasarruf ya da yan gelir olarak gö- Kapitalizm ve kadın bedeninin
rülüyordu. Bu da, kadın işgücünün ucuz olmasının metalaşması
gerekçelerinden biri yapılıyordu. Yine makinesel iş- Kapitalizm kadının işgücünü metalaştırdığı gibi,
gücünün ucuz olmasının gerekçelerinden biri yapı- bedenini, cinselliğini de metalaştırmıştı. Kadın be-
lıyordu. Yine makinesel üretimle, üretim sürecinin deninin metalaştırılıp pazara sunulmasının en
kolaylaşmış olmasından dolayı patron, işçiyi -kadın önemli araçlarından biri fuhuştur. Özel mülkiyetin
işçiyi de- makinenin bir uzantısı olarak görüyor, ürünü olan fuhuş, A. Bebel’in deyimi ile “burjuva
harcadığı emeği ise, küçük ve değersiz nitelendiri- toplumu için, aynı polis, düzenli ordu, kilise(den –
yor, ücretleri düşürüyordu. bn), işverenler gibi gerekli bir sosyal kurum”dan
Feodalizmin çözülmesi ve halkın yoksullaşması- başka bir şey değildir. Fuhuş, kapitalizmin yarattığı
nın hızlandığı oranda, kapitalist sömürü de büyü- açlık, yoksulluk, işsizlikle yani sosyal adaletsizliğin
yordu. Öyle ki sanayileşmenin ilk aşamalarında, büyümesine eşgüdümlü olarak artmaktadır. Bur-
özellikle de kadınlar ve çocuklar için kelimenin tam juva-kapitalist sistem sözde “fuhuşa karşı müca-
anlamıyla kuralsız, dizginsiz, vahşi bir sömürü söz dele” adı altında; ikiyüzlülükle onu besleyip, devlet
konusuydu. A. Kollontai 19. yüzyılın ilk yarısındaki güvencesiyle teşvik etmektedir. “Mücadele”yi de
fabrika işçisi kadınların durumunu şöyle özetliyor: beslendiği fuhuşa karşı değil, fuhuşa ittiği kadını
“Normal olarak 12 saatten çok süren bitmek bil- toplumun dışına iterek yürütmektedir.
mez bir işgünü, düşük ücret, iğrenç, sağlıksız Kapitalizm kadın ticaretiyle hem toplumun çü-
konut koşulları (insanlar tıpkı hayvanlar gibi bir rümesine, yozlaşmasına neden oluyor, en içten
araya tıkıştırılmış yaşıyorlardı), iş emniyeti ve sevgi ve birliktelik duygularının zehirlenmesini,
sosyal sigortanın olmaması, meslek hastalıkları- kadın bedeninin alınıp-satılan meta olduğu anlayı-

17
şını yerleştiriyor, insanı insana yabancılaştırıyor. için üretiyor, zenginliklerin küçük iktisadi birim -
Hem de zenginliklerini ve kârını artırdığı yeni bir aile- içinde birikmesini ve korunmasını sağlıyordu.
sektör haline dönüştürüyor. Kapitalist sistemin Gelişen kapitalist üretim, ev içinde üretilen yaşam-
kadın bedenini metalaştırması, elbette sadece fu- sal ihtiyaçların üretimini ailenin elinden aldı, ken-
huşla sınırlı değil. Basına, medyaya, reklamlara disine yeni bir kazanç kapısı yarattı. Bu da ailenin
baktığımızda öne çıkarılıp, pazarlananın kadın be- eski üretici, bağımsız bir ekonomik birim olma ro-
deni ve cinselliği olduğu görülmektedir. lünü kaybetmesini getirmişti.
Yıkıma uğrayan aile artık kendi ihtiyaçları için
Kapitalizm için ucuz kadın değil, toplumsal pazar -kapitalist- için üretir du-
emeğinin ve ailenin yeniden ruma getirilmişti. Böylece toplumun iktisadi birimi
üretilmesinin önemi olan büyük aile parçalanmış, yerine çekirdek aile
Kapitalist sistem, bir taraftan daha fazla kâr ve oluşturulmuştu. Elbette ailenin toplumsal iktisadi
sömürü için ucuz kadın emeğini pazara çekerken, birim olma özelliği sadece “bağımsız” üretim birimi
diğer taraftan da kriz, bunalım dönemlerinde ilk olmasından gelmiyordu -hatta kullanım nesneleri
kadınları işten çıkarır. Çünkü burjuva toplum dü- açısından tüketici bir birime dönüştürülmüştü-
zeni, kazanç sağlamayan kadını kazanç sağlamayan ama diğer ekonomik işlevleri devam ediyordu. Aynı
erkekten daha az tehlikeli görür. Kadın toplumsal şekilde aile içindeki eski toplumsal işbölümü ve rol-
üretime katılmasa da ev işleriyle uğraşır ve böylece ler de devam ediyordu. Kadından yine çocuk doğur-
“işsiz” sayılmazlar, oyalanırlar. Tepkileri, öfkeleri ması, iyi bir eş, anne ve ev içi köle olması
hem bundan dolayı bastırıldığından, hem de top- isteniyordu. Ancak şöyle bir fark oluşmuştu: Dün
lumsal yaşamın dışında tek tek evlerde güçleri bö- babanın mirasını devralması, soyunu sürdürmesi
lündüğünden, atomize bir konumda olduklarından, ve zenginliğini artıracak işgücü olması için kadının
sisteme yönelecek ciddi bir tehlike, toplumsal teh- babası belli çocuklar doğurması isteniyordu.
dit olarak görülmezler. Zira bunun bir de ailenin Bugün bunlar çok daha tali kalmışken, esasta
yeniden üretilmesi, yeni nesil ücretli kölelerin yetiş- kapitalist sistemi ayakta tutacak, ücretli kölelerin
tirilmesi ve kadının ücretsiz ev içi köleliğinin sağla- doğurulması ve yetiştirilmesi isteniyor. Yani aile
dığı kâr ve avantajları vardır. Bunun için sistem, işçi ve emekçi ezilen halkı değil, burjuvaziyi ayakta
kadının toplumsal rolünün, sürekli çocuk doğur- tutuyor. Burjuvazi için aile, insan emeğinin en ucuz
ması, evinin kadını olması ve ailesel sorumlulukları şekilde üretilmesini sağlayan mekanizmadır. Gele-
olduğu propagandasını yapar. Çünkü aile sistemin ceğin ücretli özgür kölelerinin bakımının sorumlu-
en temel kurumlarındandır ve ailenin dağılmasını, luğunu aileye yüklerken, aile aracılığı ile sınıflı
işlevsizleşmesini istemez. toplumu korumak için gerekli hiyerarşik ve otoriter
yapının, baskıcı ve tutucu ilişkilerini yerleştirir, di-
Öyleyse aile kurumunu biraz sipline eder, toplumsal işbölümünün ve sınıfsal ya-
daha yakından inceleyelim pının korunmasını ve kendisini üretmesini sağlar.
Kadının baskı altına alınmasının ve sınıflı top- Sosyo-ekonomik yapıya uygun erkek ve kadın rolle-
lumların en önemli sacayaklarından olan aile; üre- rini belirler, biçimlendirir ve bireylere benimsetir.
tim tarzlarının gelişimine, özel mülkiyetin aldığı Hâkim sınıfa ve devlete tabi olmanın içselleştiril-
biçimlere ve toplumsal gelişmelere paralel değişime mesini, sınıflı toplumun değer ve davranış biçimle-
uğramaktadır. Egemen sınıfın ihtiyaçlarına göre şe- rine, töre ve geleneklerine, din ve ahlakına göre,
killendirilmektedir. Mülkiyet ve aile birbirine sım- toplumun bireylerin şekillenmesini sağlar.
sıkı şekilde bağlı olduğundan, birinin sarsılması Ailenin iktisadi birim olma niteliğinin dışında,
diğerini de tehlikeye sokmaktadır. İşte bundan do- insanların duygusal tatminini de sağlayan bir rolü
layı burjuvazi can damarı olan aileyi korumak için vardır. Sınıflı toplumun daha fazla kâr ve sömürüsü
büyük bir özen göstermektedir. için insanların birbirine yabancılaştırıldığı, yozlaştı-
Kapitalizm, doğal iktisadın egemen olduğu kö- rıldığı, her şeyin alınıp-satılan, çıkar ilişkilerine da-
leci ve feodal büyük aileyi parçalayıp, bireylerini üc- yandırıldığı ve her geçen gün daha da fazla, insani
retli köleler olarak atölye ve fabrikalara çektiğinde, değerlerin öldürüldüğü bir ortamda; aile, insanla-
eski aile yapısının da altını oymaya başlamıştı. Eski rın kısıtlı da olsa, bu ilişkilerden uzaklaştığı, sevgiyi,
sistemde aile, sürekli kullanım nesnelerini kendisi dostluğu, emek ve paylaşımı bulabildiği ve bu yö-

18
nüyle kendisini güvende hissetmesini sağlayan bir tümü değildir. Sermaye kârsızlıktan ya da çok
işleve sahiptir. Egemen sistem, ailenin tam da bu düşük kârdan, doğanın boşluktan korktuğu gibi
yönünü kullanarak, aileyi kutsamaktadır. korkar. Uygun kârla sermaye cesur olur. Yüzde
Burjuva egemen sınıflar için, ucuz kadın emeği on kâr garantisiyle her yerde kullanılabilir;
de aile de vazgeçilmezdir. Ancak kadının iç pazara yüzde yirmi ile canlanır; yüzde ellide pozitif atıl-
çekilmesiyle, ailenin varlığını ve kadının aile için- gandır; yüzde yüz için tüm insani yasaları ayak-
deki işlevlerini sürdürebilmesi arasında da bir çe- ları altında çiğner; yüzde üç yüzde riskini
lişki vardır. Egemenler bir taraftan daha fazla kâr üstlenmeyeceği hiçbir suç yoktur, idam sehpası
ve sömürü için kadını toplumsal üretime çekerler. tehlikesini bile göze alır. Kavga ve gürültü kâr
Ama diğer taraftan, ekonomik bağımsızlığını kaza- getiriyorsa, onları cesaretlendirir.” diyor. (Kapi-
nan kadın bağımlılıktan ve kadına biçilen gelenek- tal, Cilt 1, aktaran Bebel, age) Dün de bugün de ka-
sel rollerden yavaş yavaş uzaklaştığı, bilinçlenmeye pitalist-emperyalist sistemin kârı için
başladığı için ailenin yaşam temelleri sarsılmaya yapmadığı/yapmayacağı, varlığını devam ettirebil-
başlar. Ailenin sarsılması ise egemenlerin mülkiye- mek için işlemeyeceği suç yoktur. Ancak hesaba
tinin de sarsılması demektir. Sınıfsız toplumda or- katmadığı, uyandırmış olduğu mezar kazıcısı olan
tadan kalkacak ailenin zayıf halkası da burasıdır. işçi sınıfı ve emekçi halkın büyüttüğü kurtuluş
Tam da bu çelişkiden dolayı egemenler bir taraftan umudu ve mücadelesidir. Buz kırılmıştır bir kere…
kadını ucuz işgücü olarak iş piyasasına çekerken, Onca zulmü, sömürüyü yaşayan, ikinci cins gö-
kriz vb. durumlarda ilk onları işten çıkarmaktadır. rülen kadınlar için de sanayi devrimiyle birlikte
Zira kadının toplumsal üretime katılması, evde buz kırılmıştır. Kadının toplumsal üretime çekil-
karşılıksız olarak yürüttüğü –çocuk ve yaşlıların ba- mesi, bedeniyle birlikte, bilincine de vurulan bin-
kımı, yemek, çamaşır vb. ev işlerinin yapılması ya lerce yıllık pranganın parçalanmasının ön
da ailenin diğer ihtiyaçlarının karşılanması gibi- koşulunu yaratmıştır. Tıpkı proletaryanın sınıf ol-
hizmetlerin aksamasına veya yeterince karşılana- duğunun ve kurtuluşunun, üretim araçları üzerin-
mamasına neden olmaktadır. Bunların aksaması deki özel mülkiyete son verip, kumandayı ele
ise gerekli olan işgücünün yeniden üretiminin de almasından geçtiğinin bilincine ulaşması gibi;
aksaması anlamına gelmektedir. Aksamaması için kadın proleterler de cins olarak, burjuva sistem ta-
kadının “toplumsal görev” adı altında karşılıksız rafından iki katı sömürüldüğünün ve kurtuluşu-
yaptığı bakım-eğitim ve hizmetleri nun erkek sınıfdaşlarıyla birlikte kendisini
egemenlerin/devletin sosyal hizmet olarak sunması köleleştiren mülk sahibi, sınıflı topluma karşı mü-
gerekir. Oysa devletin vatandaşa sunması gereken, cadeleden geçtiğinin bilincine ulaşmıştır.
sosyal hak ve hizmetlerin masrafı, egemenlerin ka-
dının ucuz işgücü üzerinden elde ettiği artı-değer- Kadın hareketinin doğuşu
den daha fazla olduğu için çözüm bu işleri kadının ve ayrışımı
omuzlarına yıkmakta bulunmaktadır. Üstelik top- Makinesel üretimle evden çıkarılıp, modern üc-
lumsallaştırılması ve kamu hizmeti olması gereken retli köleler olarak toplumsal üretime çekilen kadı-
sağlık, eğitim gibi görevler aileye (ailede de esasta nın kurtuluşunun ön koşulu yaratılırken, kadın
kadına) yüklenirken; işçi sınıfı ve emekçi halkın hareketinin doğuşunun da ön adımları atılmış oldu.
daha fazla hak ve sosyal hizmet beklentilerinin/mü- Üretim ilişkilerinin ve üretici güçlerin gelişmesine
cadelesinin önüne de set çekmeye çalışılmaktadır. paralel daha fazla kadın ev ekonomisinin çöküntü-
Kadının toplumsal üretimin dışında tutulması- lerinden; fabrikalara, üretim alanlarına akıyordu.
nın, egemen sınıf için diğer bir avantajı da; işçi ve Bu emekçi kadın kitleleri, üretimdeki rolüne rağ-
emekçilerin ücretlerinin düşürülmesinde tehdit un- men, toplumda eşit olmayan, ikincil konumunu, ya-
suru olarak kullandığı; ihtiyaç duyduğunda ucuz iş- şadığı baskı ve sömürüyü, politik ve toplumsal hak
gücü olarak emek pazarına çekebileceği, yedek yoksunluğunu sorgulamaya, buna karşı mücadele
işgücü/işsizler ordusunu oluşturuyor/büyütüyor ol- geliştirmeye başladı.
malarıdır. Erkek işçi ve emekçiler de kapitalizmin kölece
Marks, Quarterly Review’den yaptığı alıntıya sömürüsüne maruz kalıyorlardı. Ancak üretim iliş-
atfen; “Sermaye, kavga gürültüden kaçar, kor- kilerinin ve sınıf mücadelesinin gelişimine paralel,
kak karakterlidir. Bu çok doğru ama gerçeğin kâğıt üzerinde de olsa, erkek dünyasının kamusal

19
yaşama katılması ve politik hakları kabul edilmişti. ütopik sosyalist olan Robert Owen, Saint Simon,
Oysa kadının iktisadi önemi ile toplumsal yaşam- Fourier ve onların öğrencilerinin kötülüklerden
daki yeri ve siyasal hakları arasında ciddi bir çelişki kurtuluşun, eşitlik, özgürlük ve kardeşlikten oluşan
mevcuttu. İşte bu çelişki bir kadın hareketinin doğ- ideal toplum fikrinin kadınlara “karanlıkta bir
masına neden oldu. Proletaryanın ve burjuvazinin umut ışığı” yaktığını söylemektedir.
kadınlarının kurtuluş hareketinin temeli, her ne Clara Zetkin “(P)roleter kadınların kurtuluş ça-
kadar aynı -modern kapitalizmin çocuğu- olsa da, balarının ilk başlangıcına ilkeli, açık sosyalist,
Kollontai, kadın hareketinin başından beri, iki zıt sosyal-demokrat denilmez. Kadın hakları savunu-
akıma ayrıldığını belirtiyor: “Fraksiyonlardan biri cusu, ütopik, toplumsal-devrimci ve toplumsal re-
burjuva kadın hareketinin bayrağı altında örgüt- formist eğilim ve talepleri iç içe ve yan yana içinde
lenirken, diğeri işçi hareketinin bir parçasıdır” barındırmaktaydı. Ulusal ve her şeyden önce en-
(age, sf. 140) diyor. ternasyonal olarak sıkı bir örgütsel yapıdan yok-
Burjuva kadın hareketi, “hak eşitliği” talebi üze- sundu. İngiltere, Fransa, Almanya, Kuzey
rinden yükselmişti. Ve “kadın ve erkeğin, yasal ve Amerika Birleşik Devletlerinde ve diğer yerlerde
toplumsal eşitliği” sloganı altında gelişti. İşçi- kâh şu karakteristik özellikler, kâh daha çok eko-
emekçi kadın hareketi ise, “kadınların da toplumsal nomik, kâh politik şiarlar öne çıkıyordu. Genel
üretime katılması” ve “çalışma hakkı” talepleri üze- olarak bu konuda belirleyici olan, tek tek ülkelerin
rinden gelişmişti. “Çalışma özgürlüğü” sloganı al- verili tarihsel koşullarında kapitalist üretimin
tında yükselmişti. Zira kapitalizmin daha şafağında ilerleyen gelişmesi ve bunun burjuvazi ile prole-
feodalizmin yıkıntıları arasından, atölye ve manü- tarya arasındaki sınıf karşıtlığına, burjuva de-
faktür işletmelerine sürülen kadınların yoğunlu- mokrasisinin gerilemesine, proletaryanın
ğundan dolayı lonca örgütleri kadın emeğini, devrimci bir sınıf olarak mücadele gücü, bilgi ve
üretimde sınırlamaya ve kadını evine, ocağının ba- örgütlenmesindeki ilerlemesine olan etkisidir. Bu
şına göndermeye çalışmışlardı. tarihsel olgunlaşma sürecinin akışı içinde, özgür-
Bu da, kadının durumunun daha da kötüleşme- lük ve eşitlik talep eden proleter kadınlar arasında
sini, emeğinin değerinin düşmesini, işsizlik açlık kadın hakları savunucusu hava ve akımlar sınıf
çeken kadınların artmasını, buna paralel dilencilik mücadelesinin gereklerinin gerisinde kaldılar.
ve fuhuş yapan kadınların çoğalmasını getirmişti. Proleter kadınlar, sınıfın kurtuluş mücadelesinin
Temeli bu süreçte atılan “çalışma özgürlüğü” talebi; eşit hakka ve eşit değere sahip kadınların bilinçli
sanayi devrimiyle başlayıp gelişen kapitalizmin ya- ve özverili katılımı olmaksızın zaferle yürütüleme-
rattığı, kadın emeğinin değersiz ve ucuz işgücü ol- yeceği anlayışına vardılar”(age, sf. 10) diyerek
ması, eğitimli ve kalifiye olmaması, erkek işçilere proleter kadın hareketinin tarihsel gelişimini, sınıf
karşı rekabet unsuru olarak kullanılması, sistemin bilincine ulaşımını ve burjuva feminist kadın hare-
sacayağı olan aileyi ayakta tutmak için burjuvazi- ketiyle ayrımını ortaya koymaktadır.
nin ihtiyacına paralel kadını üretime ya da eve oca- Doğuşundan itibaren talepleriyle ayrışan bur-
ğın başına sürmesi… gibi çelişkilerle büyümüştü. juva ve emekçi kadın hareketi gelişimine paralel
Ve 19. yüzyılın yarısından itibaren işçi-emekçi ayrışım noktalarını daha da netleştirmiştir. Geli-
kadın hareketinin mücadelesi şu talepler etrafında nen aşamada, burjuva feminist kadın hareketi,
gelişmişti: “1- Erkek iş arkadaşlarıyla aynı koşul- kadın ve erkeğin tam yasal-toplumsal eşitliğinin
larda sendikalara girme hakkı, 2- Eşit işe eşit tüm kadınlar için aynı önemde olduğunu ve aynı
ücret, 3- Kadın emeğinin korunması, 4- Kapsamlı kurtuluşu sağlayacağını savunmaktadır. Böylece
analık koruması” (Kollontai, age) mülksüz olan proletarya ile özel mülkiyeti elinde
18. yüzyılın sonunda, kapitalist üretimin ge- bulunduran burjuvazi arasındaki sınıf karşıtlığını
lişme düzeyi ve kadının bu üretimde artan rolü so- görmemektedir. Bundan dolayı kadınların kurtu-
nucu ortaya çıkan kadın hareketinin ilk luşu için mücadeleyi erkeğin aile, devlet ve top-
başlangıcını, A. Kollontai Fransız burjuva devrimi lumdaki imtiyazlı ve hâkim konumuna karşı
ve Amerika’nın İngiliz vesayetinden kurtarıldığı mücadele ile sınırlamaktadır.
“1774-1783 arası devrim savaşından önceki dö- İşçi-emekçi kadın hareketi, köleliğinin nedeni
nemde” aramak gerektiğini belirtiyor. Yine C. Zet- olan özel mülkiyet sistemine son vermeden, kâğıt
kin ve A. Kollontai, kadın hareketinin doğuşunda üzerinde sağlanan “eşitliğin” gerçek anlamda eşit-

20
liği ve kurtuluşu getirmeyeceğinin bilinciyle kapi- memiş, kadınla erkeğin eşitliği sağlanamamış,
talist-emperyalist sisteme yönelirken, burjuva fe- kadın bağımlılıktan kurtarılamamış, en önemlisi de
minist kadın hareketi ise özel mülk iktidarını kapitalist-emperyalist sistemin vahşi sömürüsü
reformlardan geçirmeyi, kadının kurtuluşunu re- varlığını korumaya devam etmektedir. Bu, özel
formlarla sağlamayı hedeflemektedir. mülkiyet var olduğu müddetçe, burjuva düzen için-
Burjuva kadın hareketinin, aile devlet ve top- deki reform ve düzenlemelerin kadının kurtulu-
lumsal yaşamda erkek egemenliğine son vermek şunu sağlamak için yeterli olmadığını gösteren en
için ileri sürdüğü talepler: “Evliliğin kurulması, bi- açık kanıt oluyordu.
çimlendirilmesi ve sona erdirilmesinde eşit hak; Kendi içinde liberal, radikal, “sosyalist” vb.
kadın ve erkeğin çocuklar üzerinde söz hakkı; her akım ve gruplara ayrılan, burjuva feminist kadın
iki cinsiyet için bir tek cinsel ahlak; kadının kendi hareketi, talepleriyle, proletaryaya veya burjuva-
mülkiyeti, geliri ve kazancı üzerinde özgür kul- ziye yakınlığı ya da uzaklığıyla farklılıklar arz etse
lanma hakkı; meslek öğrenimi ve mesleki çalışma de özü itibariyle aynıdır. Ve özünde bir burjuva
özgürlüğünün garantilenmesi; toplumsal yaşa- hareketidir. C. Zetkin’in deyimi ile “(H)er iki aya-
mın tüm alanlarında kadına erkekle eşit hareket ğıyla burjuva toplum üzerinde durmakta ve onu
ve çalışma özgürlüğü hakkı; devlette ve onun or- ileriye atılan proletaryaya karşı
ganlarında tam politik eşitlik ve daha başka- savunmaktadır.” (age). Tüm kadınları, ezilmişlik-
ları”dır. (age) leri ve uğradıkları sömürünün esas kaynağı sınıflı
İşçi-emekçi kadın hareketi, burjuva kadın hare- toplum sistemine yöneltmek yerine, sorunu karşı
ketinin bu taleplerini reddetmez. Onaylayıp, kendi cinsle mücadeleye indirgemektedir.
içine alır. Ancak bunları nihai amaca giden yolda Hiç kuşkusuz bugün esas yönelinmesi gereken
bir basamak, bir araç, demokrasi mücadelesinin burjuva faşist erkek egemen sistem ve onun yöne-
bir parçası olarak görür. Aynı şekilde işçi-emekçi tim aracı olan devlettir. Bunun için bugün yapıl-
kadın hareketinin talepleri de, işçi sınıfının talep- ması gereken, öncelikle yönelinmesi ve
leri arasındadır. Proletarya, kadın hareketinin de, mücadelesinin geliştirilmesi şart olan emekçi ka-
ezilen, sömürülen, bağımlı tüm katmanların da ta- dınların daha fazla sınıf mücadelesine çekilmesi-
leplerini içine alır, burjuva sömürü sistemine karşı dir. Bunun en temel ön koşulu da kadınların
yürüttüğü iktidar mücadelesinin bir parçası olarak toplumsal üretime ve toplumsal yaşama katılma-
görür. Bundan dolayı tüm ezilenlerin nihai kurtu- sının sağlanmasıdır. Bunun araçlarının ve müca-
luşu proletaryanın kurtuluşuna bağlıdır. delesinin geliştirilmesidir. Elbette temel görevin
Kadın hareketi (başta da burjuva kadın hare- yanında, burjuva feminist, Troçkist, oportünist
keti), çeşitli aşamalardan geçti. Çetin ve uzun mü- akım ve kadın hareketlerine karşı ideolojik müca-
cadeleler yürüttü, bir dizi kazanımlar da elde etti. delenin asla elden bırakılmaması şartıyla.
Örneğin 19. yüzyılın altmışlı yıllarında başlatılan, Bugün II. Enternasyonal’le temelleri atılan ve
kadının seçme ve seçilme hakkı için mücadelesi III. Enternasyonal (Komintern)’le geliştirilen
Rusya’da Ekim Devrimi’yle başarıya ulaşırken; bu kadın sorununa uluslararası boyutta yaklaşım ve
haklar İngiltere, İsveç ve Almanya’da büyük Ekim verilen önemin ardından bu oluşumun da dağıl-
Devrimi’nin yaratmış olduğu baskının da etkisiyle masıyla birlikte bu konuda bir boşluk oluşmuş-
I. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında kazanıl- tur. Gelinen aşamada önümüzde duran
mıştı. Yine burjuva demokrasisinin beşiği sayılan görevlerden biri de, hem kendi ülkemizde emekçi
birçok ülkede ancak 20. yüzyılın yarısından sonra kadın hareketinin geliştirilmesi, hem de uluslar-
hatta son çeyreğinde (yüzyılı aşkın bir mücadele- arası dayanışmanın artırılmasıyla, yaşanan boş-
nin sonucunda) bu haklara ulaşılabildi. luğu doldurarak, kadınları kurtuluşa
Bugün her ülkenin sosyo-ekonomik yapısına, yaklaştırmak olmalıdır.
üretim ilişkilerinin ve üretici güçlerin gelişimine
paralel görece farklıklar olsa da esasta bütün dün- Yarı-sömürge, yarı-feodal
yada kadının yasal ve politik bir dizi hakkı kazanıl- ülkelerde kadın
mış durumdadır. Burjuva kadın hareketinin Sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesi
taleplerinin büyük bölümü kâğıt üzerinde olsa da emperyalizm aşamasında en yüksek derecesine ula-
elde edilmiştir. Ancak yine de kadın sorunu çözüle- şır. Bundan dolayı üretimin genişlemesi çok daha

21
büyük sermaye yatırımlarını, hammadde ihtiyacını diğer taraftan da kadını bir mal-eşya olarak gören
ve pazar sorununu yaratır. Kapitalizmin varlık ko- feodal üretim tarzının ve değer yargılarının boyun-
şullarından birisi; kendi ülkesinin halkını yoksul- duruğu altındadır.
laştırıp yıkıma uğratırken, kapitalist gelişimini Özellikle kırsal bölgelerde feodalizmin “kapalı”
henüz tamamlamamış ya da iktisaden daha geri ül- yapısı etkinlik kurarken, yıkıma uğramış, şehirlere
kelerin halklarını da savaşlarla, istilalarla sömürge- göç etmiş olanlar ise buraların gecekondu mahalle-
leştirmesi, talan ve yağma edip yıkıma lerini doldurmakta, açlık-sefalet içinde kapitalizmin
uğratmasıydı. Kapitalizmin tekel öncesi aşamasın- ücretli işçiliği ile tanışmaktadır. Bundan dolayı ka-
dan başlayarak, en yüksek aşaması olan tekelci ka- pitalist ülkelerle kıyaslandığında böyle ülkelerde
pitalizme/emperyalizme ulaştığında, kapitalizmin kadının işgücü pazarına katılımı daha düşüktür.
eski sömürgecilik anlayışına bir yenisi daha eklenir. Katılanlar da daha ziyade, en niteliksiz, en düşük
Bu anlayış, sözde bağımsız olan ama iktisadi ba- ücretli ve kötü koşullardaki; iş ve sosyal güvenlikten
kımdan yeterince gelişmemiş ülkelerin, sermaye ih- yoksun, asgari ücretin dahi altında, yarı zamanlı, ev
racı yoluyla iktisadi olarak egemenlik altına işlerinin devamı olarak görülen; parça başı ev ek-
alınması, yarı-sömürgeleştirilerek bağımlılaştırıl- senli işlerde ve ev hizmetleri (temizlikçilik vs.),
masıdır. Yarı-sömürgeler de kendi içinde; burjuva tarım işçiliği gibi işlerde çalışmaktadır. Feodal kül-
demokratik devrimini yapmış, kapitalist dönüşü- tür ve dinin de etkisiyle ev içi kölelik ise daha katı
münü tamamlamış ancak kapitalizmin tekelci aşa- biçimde yaşanmaktadır.
masına ulaşamadığı için emperyalizme Bu ülkelerde kadın henüz yasalar önündeki hak
bağımlılaşan yarı-sömürge/kapitalist ülkeler ile eşitliğini de tamamen kazanamamıştır ya da kulla-
burjuva demokratik devrimini yapamamış, emper- namamaktadır. Kadın, aileden, topluma, kamu alan
yalizmin boyunduruğuna alınmış, bağımsız endüs- ve kurumlarına kadar tüm yaşam alanlarında ataer-
triyel gelişimi dizginlenmiş, yarı-sömürge, kil zihniyet ve sistemle kuşatılmıştır. Ailenin reisi
yarı-feodal ülkeler olmak üzere ikiye ayrılır. erkektir, söz ve yetki de onundur. Kadın ikincil/ba-
Emperyalizm sömürge/yarı-sömürge, yarı-feo- ğımlı cins görülür. Yer yer insan olarak bile görül-
dal ülkeleri; daha fazla sömürü ve kâr elde edeceği mez; “eksik etek”tir, “yeri öküzden sonra gelen”dir,
pazar alanları, hammadde kaynakları, sermaye ya- “saçı uzun aklı kısa”dır. Tüm bunlar feodal gelenek,
tırım alanları ve ucuz işgücü rezervleri olarak görür. töre, ahlak, din gibi olgularla beslenir, büyütülür.
Bunu garantilemek için de bir taraftan borçlar, kre- Bu zihniyetin uyuşturucu, bağnaz yargılarıyla
dilerle bağımlılaştırıp sermaye yatırımlarıyla büyük kadının bedeni, cinselliği de pranga altına alınır.
kâr elde eder. Çıkarına göre, kapitalist ilişkilerle Erkeğin mülkü, zevk ve çocuk doğurma aracı olarak
feodal ilişkileri iç içe geçirir; yer yer feodal ilişkileri görülür. Başlık parası, namus cinayetleri, bekâret
çözerken, yer yer de bunları koruyarak daha fazla zorunluluğu, kimi ülkelerdeki kadın sünnetleri, dini
sömürü için yararlanır. Diğer taraftan iktisadın as- inanç bahanesiyle çarşaf, burka vs. vs. gibi onlarca
kerileştirilmesi ve savaşlara başvururken, ulusal çeşit yöntemle kadının bedeni ve cinselliği yasakla-
baskının ve ırk vb. ayrımcılıkların “duyulmamış öl- nır, egemenlik altına alınır. Kadına yönelik dayak-
çüde güçlenmesini beraberinde getirir.” Dünya nü- işkence, tecavüz ve katletmeye kadar varan
fusunun yarısını oluşturan ve devletin yönetim yöntemlerle mutlak itaat dayatılır. Kadın bir de ezi-
biçimi faşizm olan bu yarı-sömürge, yarı-feodal ül- len ulusa mensupsa tüm bunlara devletin ulus bas-
kelerin halklarının payına da; çok daha yoğun açlık, kısı, taciz-tecavüz, asimile etme gibi onlarca
yokluk, kıtlık, işsizlik, yıkım, faşizm ve kitlesel saldırısı daha eklenir.
ölümler vs. düşmektedir. Yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerdeki burjuva
Yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerdeki kadının feodal sistem kadına; faşizmin maskesi olan parla-
durumu çok daha kötüdür. Tüm halkın yaşadığı mentosunda -göstermelik de olsa- sözde söz ve
açlığın, yoksulluğun, işsizliğin en katmerlisini ya- karar hakkı tanırken, işçi-emekçi kadının en temel
şamakta, buna yoğun oranda fuhuş, taciz-tecavüz, insani haklarını dahi gasp etmektedir. Kadının ve
kadın ticareti gibi olgular da eklenmektedir. Kadın bir bütün işçi-köylü-emekçi halkın söz söyleme,
bir tarafta kapitalist-emperyalist sistemin kadını toplantı-gösteri ve örgütlenme hakları ve hak ara-
metalaştıran, ucuz işgücü gören ekonomik, kültü- yışları gibi en demokratik eylemlerine dahi taham-
rel vb. ilişkilerinin sömürüsü altında ezilirken, mül edememekte, şiddetle bastırmaktadır.

22
Bu ülkelerde burjuva demokratik devrim yapıla- mokratik haklar kazanılmamış olduğundan dolayı
mamış olduğundan burjuva demokrasisinin talep- proletaryanın omuzlarına kalmıştır. Proletaryanın
leri dahi esasta gerçekleşmemiştir. En temel eğitim, da talepleri arasındadır. Dolayısıyla kitle çalışması-
sağlık gibi haklara halk yeterince ulaşamamakta ve nın önemli bir ayağını da emekçi kadınlar, köylü
bunlar devlet güvencesinden yoksun ya da devlet- kadınlar, küçük burjuva kadınlar oluşturur.
ten çok az destek görmektedir. Kadınlar açısından
da özellikle 20. yüzyıl içinde kadın hareketlerinin Sosyalizmde kadın
birçok ülkede elde ettiği kazanımların ancak bir “Kapitalizmin tarihsel gelişme eğilimi, onun bir
kısmı elde edilebilmiş, yine elde edilenlerin de yandan üretici güçleri geliştirmesi ve üretimi top-
önemli bir bölümü kâğıt üzerinde olmaktan ileriye lumsallaştırması ve böylelikle sosyalizmin maddi
gidememiştir. ön koşullarını yaratması ve diğer yandan kapita-
İç içe geçen, çarpık ve eşitsiz bir şekilde gelişen lizmin boyunduruğundan kurtuluş için tüm emek-
burjuva-feodal üretim ilişkilerinin yansıması olarak çilerin devrimci mücadelesini örgütleyen ve ona
bu ülkelerde kadın sorunu da eşitsiz, çarpık ve önderlik eden proletaryanın şahsında kendi mezar
yoğun olarak yaşanmaktadır. Feodal alt ve üst yapı kazıcısını doğurmasıdır.” (SSCB- Ekonomi Politik
araçlarıyla kadın bir taraftan daha fazla eve kapatı- Ders Kitabı 1)
lıp, eş-anne-ev kadınlığı misyonu yüklenerek, Artı-değer sömürüsüne dayanan kapitalist-em-
medya ve iletişim araçları, din vb. ile beyni uyuştu- peryalist sistemin varlığı başlı başına bir çelişki ola-
rulup burjuva-feodal-arabesk karışımı yaşam ve gelmiştir. Varlığını devam ettirebilmek için sürekli
kültür empoze edilirken, diğer taraftan da feodaliz- uzlaşmaz çelişkiler üretir. Bu çelişkiler kendi içinde
min çözüldüğü oranda kadın daha fazla ucuz işgücü belli çatışmaların çözülmesini sağlasa da esasta
olarak emek piyasasına çekilmektedir. Böylelikle daha şiddetlendirir. Tıpkı insanın insanı sömürüsü
bir anlamda uyanmasının, örgütlenmesinin de ko- ve işçi-emekçi halk kitlelerinin emeğiyle yarattığı
şulları daha fazla yaratılmaktadır. Nitekim buna tüm toplumsal zenginliklere el koyması üzerinden
paralel kadının arayışları, çalışma hayatı ve top- yükselen kapitalist-emperyalist sistemin üretici
lumsal yaşamdaki eşitlik talepleri her geçen gün güçleri ve üretim ilişkilerini geliştirirken, sonunu
artış göstermektedir. getirecek olan sosyalizmin ön koşullarını da yarat-
Özü itibariyle demokrasi sorunu olan kadının ması gibi. Ya da pazar sorununu çözmek için ulusal
haktan yoksunluğu burjuva demokratik devrimini pazarları oluştururken, ulusal bilincin oluşmasını
yapmamış olan yarı-sömürge yarı-feodal ülkelerde da sağladığı ve ulusal kurtuluş mücadelelerinin de
aynı zamanda devrim sorunudur. Çok daha yakıcı zeminini yarattığı gibi… Sosyalizm, bu uzlaşmaz çe-
ve acil talepleri vardır. Bu talepler aynı zamanda lişkiler ve toplumsal çatışmalar üzerinden yükselir,
proletarya önderliğinde gerçekleşecek demokratik nihai hedef komünizme doğru ilerler.
devrimin talepleri arasındadır. Bu anlamıyla demo- Sosyalizm kapitalizmle taban tabana zıttır. Sos-
kratik devrimin çerçevesi hem oldukça geniştir hem yalizm, her şeyden önce insanın insan tarafından
de emekçi kadınların kaderini de kendisine bağla- sömürüsünün olmadığı bir toplum düzenidir. Bay-
maktadır. Yönünü nihai hedefe çeviren demokratik rağına, din, dil, ulus, cinsiyet farkı olmaksızın tüm
halk devrimi ancak kadınıyla erkeğiyle işçi-köylü- insanlığın kurtuluşunu yazmıştır. Bunu sağlamanın
emekçi halkın emperyalizme ve feodalizme yönel- ilk adımı, insanı sermayenin kölesi haline getiren
mesiyle başarıya ulaşıp, proletarya diktatörlüğü özel mülkiyete son vermesidir. Yani üretim araçları
altında sosyalizme ve komünizme ilerleyecektir. üzerindeki özel mülkiyete son verip, bunları üreten-
Yarı-feodal, yarı-sömürge ülkelerde kadınların lerin sahibi olduğu toplumsal mülkiyete dönüştür-
ezilmesi oldukça çeşitlidir, bir tarafta en geri feodal mekle işe başlar. Özel mülkiyetin koruyucusu olan
baskının altındayken diğer taraftan kapitalizmin devlet iktidarını komünizmde tamamen ortadan
metalaştırmasıyla da karşı karşıyadır. Bütün bun- kaldırmak üzere; sömürülen ezilen yığınların, işçi
lardan dolayı yarı-feodal, yarı-sömürge ülkelerde sınıfının elinde toplar. Elbette bunu, proletaryanın
kadın sorununda güncel talepler daha çok demok- öncü ve örgütlü gücü olan komünist parti önderli-
rasi eksenli ve tam hak eşitliği temelindedir. Eşitlik ğinde, proletarya diktatörlüğüyle yürütür.
istemi, burjuva bir özü olmasına, özel mülkiyeti he- Sosyalizm aynı zamanda devletin, sınıfların ol-
deflemediği için sınırlı olmasına karşın, burjuva de- madığı, insanın insan üzerindeki sömürüsünün ta-

23
mamen yok edildiği, kafa ve kol emeği arasındaki eşitlik ve demokrasi anlayışını yaşama geçirir. İlk
çelişkinin ortadan kaldırıldığı “herkese yeteneği görev olarak burjuva hukukunu çöpe atıp, kadın ve
kadar, herkese gereksinimi kadar” ilkesinin geçerli erkeğin, ezilen cins ve ulusların tam hak eşitliğini
olduğu komünizmin ön adımı, ilk evresidir. Adım yasalarla güvence altına alır. İkinci adım olarak özel
adım nihai hedefin taşlarını döşeyerek ilerler. Sos- mülkiyetin kaldırılması ve toplumsallaştırılmasını
yalist toplumda üretim, kâr için değil, halkın gerek- sağlar. Üçüncü adım olarak ise tüm bunların tam
sinimleri için yapıldığından, zenginliklerin de olarak yaşama geçirilip, kullanılabilmesi için ideo-
toplumun refahı için kullanıldığı planlı yönetimdir. lojik-politik mücadele yürütür.
Burjuvazi ikiyüzlülükle kulağa hoş gelen ama içi Sosyalizmde kadının durumuna gelince; sosya-
boş demokrasi ve eşitliği vaaz edip, vaatlerde bulu- lizm kadının öncelikle proleter, emekçi olarak kur-
nur. Gerçekte ise toplumsal eşitsizlikle, biçimsel tuluşunu güvence altına alır. Son olarak; kadın
eşitlik ve demokrasiyi birleştirerek halkı aldatmak açısından özel mülkiyetin doğuşuyla başlayıp, tüm
ister. Sosyalistler ise ezenlerle ezilenler, sömürülen- sınıflı toplumlarda mülkiyet ve sömürü biçimlerine
lerle sömürenler arasında eşitlik olmayacağını bilir. göre değişime uğrasa da özü aynı kalan ve sürekli
Stalin şöyle ifade ediyor: “Marksizm kişisel gereksi- katmerleşen toplumsal köleliğin, maddi zeminini
nimler ve yaşam tarzı alanında eşitlikçilik değil, ortadan kaldırarak, onu tam kurtuluşa götürecek
sınıfların kaldırılmasını anlar, yani: a) Bir kez ka- olan komünizmin önünü açar.
pitalistler devrildikten ve mülksüzleştirildikten Yazımız boyunca kadının ilk tarihsel “yenilgisi-
sonra, tüm emekçiler için sömürüden kurtuluşta nin”, adım adım toplumsal üretimden koparılması
eşitlik; b) Üretim araçları bir kez tüm toplumun ve mülkiyetin erkeğin elinde toplanmasıyla başladı-
mülkiyeti haline geldikten sonra herkes için üretim ğını ve buna paralel toplumsal yaşamdaki etkinliği-
araçları üzerinde özel mülkiyetin kaldırılmasında nin de kaybettirilerek önce ev içi köleye
eşitlik ve tüm emekçiler için topluma katkısına dönüştürüldüğünü, kapitalizmle buna ücretli köleli-
göre ödenme hakkında eşitlik (sosyalist toplum); ğin de eklendiğini anlattık. Kadının bağımlılığının
herkes için yeteneklerine göre çalışma yükümlülü- ve toplumdaki konumunun iktisadi önemine göre
ğünde eşitlik ve tüm emekçiler için gereksinimle- belirlendiğinin önemle altını çizdik.
rine göre alma hakkında eşitlik (komünist Sosyalizm tam da kadını bağımlılaştırıp köle-
toplum)… Marksist eşitlik anlayışı budur. Mark- leştiren bu zemini temizlemeye, ortadan kaldır-
sizm, başka bir eşitlik tanımamıştır ve tanımaz.” maya çalışır. Kadını vesayet altına alan tüm yasal
(Aktaran, Gül Özgür, Kadınların Kurtuluşu 2, Leni- düzenlemeleri yerle bir ederek, kadının erkekle
nizm Dizisi, 5. Defter: Tarım ve Köylü Soru- tam hak eşitliğini güvence altına alır. Yaş ve sağlık
nu’ndan, Dönüşüm Yayınları) olarak uygun olup, çalışabilir durumdaki herkese
Yine Lenin sosyalizm için demokrasinin ne an- getirilen çalışma zorunluluğu ile kadının da top-
lama geldiğini şu şekilde tanımlamıştır “Mülkte ve lumsal üretime katılmasını sağlar. Böylece kadının
akarda (kiraya verilerek gelir getiren mülk –bn) bağımlılığının en temel nedenlerinden biri olan
özel mülkiyet varken, insanlar birbirleriyle eşit de- üretimden kopukluğu giderilmiş, kadının ekono-
ğilken, kendi sermayesi olan efendi, oysa onun ya- mik bağımsızlığı ve kendi ayakları üzerinde dura-
nında çalışan başkaları onun ücretli-kölesi iken bilmesi sağlanmış olur.
var olan demokrasiye, böyle bir demokrasiye hiç Yine komünistler bilir ki; kadının yasal tam hak
değer vermiyoruz. Böyle bir demokrasi en ileri eşitliği ve toplumsal üretime katılması da tek ba-
devletlerde bile yalnızca köleliği gizledi. Biz sosya- şına kadını bağımlılıktan ve ezilmişlikten kurtar-
listler ancak demokrasi çalışanların ve ezilenlerin mak için yeterli değildir. Kadının en büyük
durumunu iyileştirdiği zaman ve sürece demokra- prangalarından olan ailenin de iktisadi birim ol-
sinin yandaşlarıyız. Sosyalizm bütün dünyada in- maktan çıkarılması, kadının ev köleliğine son ve-
sanların insanları her türlü sömürmesine karşı rilmesi gerekir. Bunun için sosyalizm, kadını eve
savaşımı görev edinmiştir. Sömürülenlere, haksız- bağlayan köreltici ev işlerinin ve çocukların bakımı
lığa uğrayanlara hizmet eden demokrasi bizim ve eğitimini kadınların omuzlarından alıp toplum-
için gerçekten anlamlıdır…” (Kadın ve Aile, Marks- sallaştırır. Tüm toplumun görevleri haline getirir.
Engels-Lenin, Sol Yayınları) Kadının biyolojik yapısından kaynaklı üstlen-
Sosyalizm tam da bu kavrayışla, Marksizm’in mek durumunda kaldığı annelik görevini kadına

24
yük olmaktan çıkarıp, toplumsal olarak üstlenilen sömürüyü iç içe geçiriyor, kadın üzerindeki baskı-
bir yükümlülük haline getirir. Ücretsiz doğumev- nın ve hak yoksunluğunun daha da katmerleşme-
leri, anne-bebek yurtları, anne-bebek sağlığını sini sağlıyordu. Yani kadının üzerinde çarlık
koruyacak, geliştirecek kurumlar, danışmanlıklar, iktidarının; din, gelenek vs. (feodal baskı) ve koca
kurslar vs. oluşturur. Kreşler, çocuk yuvaları ve baskısının boyunduruğu egemendi. Kadın evde üc-
yurtları açar, çocukların yetiştirilip eğitilmesini retsiz ev kölesi; tarımda toprak beyinin korkunç sö-
sosyalist devletin sorumlulukları arasına alır. mürüsü altında inliyor; fabrikada erkeğin aldığı
Yine kamu aşevleri, merkezi çamaşırhaneler ücretin 3/5’ü ücretle 16 saatlik işgünü ve en kötü,
kurup, yaygınlaştırarak ev işlerinin toplumsallaş- en ağır işlerde çalışıyordu. İkinci sınıf vatandaş ola-
masını ve kamu hizmeti haline dönüşmesini sağ- rak değerlendiriliyor, eğitim, sağlık, seçme-seçilme
lar. Konut ve barınma sorununu çözecek komün gibi hiçbir haktan yararlanamıyordu…
evleri oluşturur… Ekim Devrimi’yle birlikte eskinin kadın aleyhine
Ancak tüm bunlar da kadının toplumsal ya- olan tüm yasaları kaldırılıp, kadın ve erkeğin tam
şama katılması ve kendini var edebilmesi için ye- yasal hak eşitliği sağlandı. Dünyada hiçbir ülkede
terli değildir. Lenin yoldaşın da belirttiği gibi; henüz kabul edilmemişken kadının seçme ve se-
“Yasa önünde eşitlik, henüz yaşamda eşitlik değil- çilme hakkı tanındı. Ücretsiz sağlık ve eğitim hakkı
dir. Emekçi kadın yalnız yasa önünde değil, bila- verilmiş, yüzde 87’si okur-yazar olmayan kadınlara,
kis yaşamda da erkekle hak eşitliğini okuma kursları açılmıştı. Evlilik ve aile hukukunda
kazanmalıdır. Bu amaçla emekçi kadınların kadın lehine düzenlemeler yapılmış; kadın emeğini,
kamu kurumlarının yönetimine ve devletin yöne- anne ve çocuk sağlığını koruyan yasalar çıkarıl-
timine gittikçe daha güçlü katılmaları mıştı. Kadın, toplumsal üretime çekilmiş “eşit işe
zorunludur…”(Kadın Sorunu Üzerine, Marks vd., eşit ücret” ilkesi kabul edilmiş ve 8 saatlik işgünü
İnter Yayınları, sf. 60) uygulaması yaşama geçirilmişti. Kadını ocağa bağ-
Bu bilinçle sosyalist devlet (KP iktidarı) kadının layan ev işleri ve çocuk bakımı, eğitimi toplumsal-
toplumsal üretime ve toplumsal yaşama daha fazla laştırılmış, kamu mutfakları, ortak çamaşırhaneler,
katılımını sağlayacak araçlar, mekanizmalar ve ek çocuklar için kreşler, yuva ve yurtlar oluşturul-
teşvikler geliştirir. Fakat kadının kurtuluşunu sağ- muştu. Köylerde ise kolektif çiftlikler kurulmuştu…
layacak maddi koşullar oluşturulsa da onu tamam-
layacak olan halka; kadını baskı altına alan, bin Kadının kurtuluşu için, uzun bir yolu
yılların yarattığı kültür, yaşam biçimi, gelenekler, aşmak gerekiyor
erkek egemen zihniyet ve feodal-burjuva değer “… Kadının kurtuluşunun ilk koşulu, bütün
yargılarına karşı yürütülecek ideolojik mücadele ve kadın cinsinin yeniden toplumsal üretime dönme-
kadın-erkek tüm toplumun eğitilip, topluma ko- sidir ve bu koşul, tekil ailenin toplumun iktisadi bi-
münist yaşam kültürünün kazandırılmasıdır. rimi olarak ortadan kaldırılmasını gerektirir.”
Sosyalizmde kadının durumunu en zengin de- (Kadın Sorunu Üzerine, Marks vd., sf. 18)
neyimleriyle Ekim Devrimi sonrasındaki SSCB Engels’in bu ifadesinde en önemli yan, kadının
pratiği yansıtır. Ekim Devrimi’nin muazzam başa- kurtuluşunun sadece üretime çekilmekle olamaya-
rıları ve SSCB’deki işçi-emekçi kadınların elde et- cağı; “tekil ailenin toplumun iktisadi birimi olarak
tiği kazanımların büyük çoğunluğu aradan ortadan kaldırılması”nın zorunlu olduğu vurgusu-
yaklaşık yüz yıla yakın zaman geçmesine rağmen, dur. Kadının üretime çekilme oranının yüzde
bugün “en gelişmiş” diye nitelendirilen ülkelerde 80’lere ulaştığı kapitalist ülkeler olmasına rağmen,
dahi kazanılamamıştır. Bu hakların bir kısmı ise kadının kurtuluşunun sağlanamamasının, “evin
kadın hareketlerinin yürüttüğü uzun mücadeleler proletaryası” olarak kalmasının en önemli nedeni
sonucu, son elli-altmış yıllık zaman diliminde budur.
ancak elde edilebilmiştir. Örnek oluşturması bakı- Sosyalizm, tüm emekçi sınıflar için kurtuluşu
mından birkaç noktaya değinelim. temsil eden bir sistemdir. Günümüzde azınlığın
Devrim öncesinde Rusya’daki kadınlar ailede ve elinde toplanan üretim araçlarının, sosyalizmle bir-
toplumda tamamen haklardan yoksun durum- likte toplumsallaşacak olması kurtuluşun temelini
daydı. Sanayinin az gelişmesi ve yoğun bir köylü oluşturmaktadır. Üretim araçlarının toplumsallaş-
nüfusuna sahip olunması, feodal baskı ile kapitalist ması cinsiyet farkı gözetmeksizin; üretimin de tüke-

25
timin de kolektif olmasının yolunu açacaktır. Top- ve günlük iş süresinin 6 saate indirilmesi.
lumdaki eşitsizliklerin sonlanmasının temel koşul- Devrimle birlikte; evlilik ve aile hukukunda da
ları bunlardır. kadınların ataerkil kapitalist sistemdeki ezilmişlik-
Maddi zeminde eşit olmayanların, hukuksal ola- lerine son verecek yasaların çıkarılması, uygulama-
rak eşitliğini ilan etmek Lenin’in dediği gibi; “ya- ların denetlenmesi önemlidir. Sosyalizmde evlilik,
lancılıktır, ikiyüzlülüktür”. Özel mülkiyetin varlığı, günümüzde olduğu gibi zorla resmileştirilmesi ge-
miras kaygısı, sermayenin boyunduruğu… Bunlar reken bir işlem değildir. Bireylerin birlikteliklerini
kapitalist sistemde, kadınla erkeğin eşitliğini im- devlet kurumlarına onaylatıp-onaylatmamaları
kânsızlaştıran engellerdir. Sosyalizmin, cinsiyet far- kendilerine kalmalıdır.
kına izin vermeksizin, emekçi halkların Zaten üretim tarzındaki değişiklikleri düşündü-
kurtuluşunu sağlayabilecek olmasının temelinde bu ğümüzde, günümüzde resmi evliliği geleceği açısın-
engellerden kurtulmak yatmaktadır. dan garanti olarak gören kadının, sosyalizmde buna
Kadınların kurtuluşu mücadelesiyle ilgili Komü- ihtiyaç duymayacağını görürüz. Erkek açısından da
nist Enternasyonal, proletarya diktatörlüğünün resmi evliliğin, kadını “kendi mülküne alma, namu-
önüne şu görevleri koymaktadır: “Kadın ve erkeğin sundan sorumlu olma” güdüsüyle yapılmasının ze-
yasa önünde ve pratik yaşamda toplumsal eşitliği, mini ortadan kalkacaktır. Bu, kadının hem
evlilik ve aile hukukunun radikal biçimde değişti- ekonomik olarak bağımsızlığını kazanmasıyla, hem
rilmesi, analığın toplumsal fonksiyon olarak ka- de bilinç olarak kadının kendini küçük görmeyi aş-
bulü, anne ve bebeğin korunması, çocuk ve maya başlaması ve kendi bedeniyle ilgili tasarruf
gençlerin toplum tarafından bakılması ve eğitil- hakkına sahip olmasıyla ilgilidir.
mesinin gerçekleştirilmesine başlanması (kreşler, Sosyalizmde tüketim mallarının dağıtımı devlet
çocuk bahçeleri, çocuk yuvaları vb.), ev ekonomi- tarafından merkezi olarak planlanmaktadır. Ve her
sini yavaş yavaş rahatlatacak olan kuruluşların çalışan kendi adına bunları almaktadır. Yani kadı-
(kamu mutfak ve çamaşırhaneleri) oluşturulması; nın erkeğe muhtaç olmasının koşulları kalmayacak-
kadını köleleştiren ideoloji ve geleneklere karşı tır. Kadına aynı zamanda çocukların tüketim
planlı kültürel mücadele.” (Gül Özgür, Kadınların maddeleri de verilecektir. Kadınların ekonomik ola-
Kurtuluşu, Cilt 1, Dönüşüm Yay., sf. 120) rak yaşadığı zorluklar, çocuklara bakabilme kaygısı,
Komünist Enternasyonal’in bu belirlemesi, dev- günümüzde sevgi bitmiş olsa bile (ki sevmeden, sa-
rimden sonra yapılması gerekenlerin ne kadar bo- dece ekonomik nedenlerle yapılan evlilik sayısı çok-
yutlu olduğunu göstermektedir. Maddi koşullarda tur) evlilik ilişkisini zorunlu olarak devam
gerekli olan eşitlik oluşturulmaya çalışılmadan (- ettirmelerine neden olmaktadır.
oluşturulmadan-) en mükemmel yasa bile bir işe Sosyalizmde, boşanma işlemleri de ortadan kal-
yaramaz. Bu nedenle, devrimden sonra çalışmalar kacaktır. Evlilik sadece isteğe göre beyan edili-
birçok koldan yürümek zorundadır ve faaliyetlere yorsa, boşanma da karmaşık işlemlerden uzak,
devrimle birlikte başlanmalıdır. İlk anda yapılacak sadece beyana bağlı olacaktır. Sovyetlerde kadının
yasalar, yayımlanacak genelge veya yönetmelik- özgürlüğü ve eşitliği anlamında çok önemli olan bu
lerde neler olmalıdır? Bunlara bakalım: yasalar öncelikle çıkarılmıştır. Sosyalizmde, kadın-
- 16 veya 18 yaşına kadar, kız ve erkek tüm ço- ların ataerkil baskıdan kurtulmalarına yardımcı
cuklara zorunlu, genel ve mesleki eğitim; olacak bir diğer uygulama; “meşru” ve “gayri
- Belirli bir yaşa gelmiş tüm kadın ve erkeklere; meşru” çocuk tanımlamasının ortadan kalkması-
genel, eşit ve doğrudan oy kullanma hakkı; dır. Sovyetlerdeki önemli bir uygulama da devrim-
- Kadın sağlığına zararlı olan sanayinin bütün den hemen sonra kürtajın serbest hale
dallarında kadın işinin yasaklanması, kadınların getirilmesidir: “Kadının varlık koşulları güvence
hiç para kesintisine uğramadan; doğumdan önce ve altına alınmadığı sürece kürtajlar da olacaktır…
sonra işten ayrılma hakkı; Sovyet hükümeti kürtajların ancak Rusya’da
- Kadınların çalıştırıldığı bütün fabrika ve işyer- geniş bir annelik koruma kuruluşları ve diğer sos-
lerinde bebekler ve çocuklar için çocuk yuvalarının, yal kuruluşlar ağı kurduğumuz zaman son bula-
emzirme odalarının kurulması, emziren annelere cağının bilincindedir.” (Kollontai, age, sf. 222)
en uygun aralıklarla en az yarım saatlik paydos iz- Saydığımız bu koşullar Engels’in “bireysel cinsel
ninin verilmesi, annelerin çocuk yardımı almaları aşk” diye tanımladığı; kadın ve erkeğin hiçbir eko-

26
nomik kaygı, gelenek-töre korkusu, gelecek endi- mutlaklaştırıp, kadın fizyolojisinin-biyolojisinin öz-
şesi taşımadan yaşayacağı birlikteliklerin olmasını günlüklerini yok saymanın sonucu özellikle femi-
sağlayacaktır: “Üretim araçları toplumsal mülki- nist çizgide, doğum yapmaya karşı bir tutum
yete geçtikten sonra karı-koca ailesi, toplumun ik- oluşmuştur. Oysaki olması gereken doğasıyla
tisadi birimi olmaktan çıkar. Özel ev ekonomisi, uyumlu olarak kadının sevdiği ve istediği için çocuk
toplumsal bir sanayi haline dönüşür. Çocukların sahibi olması, ama bunun onu eve ve erkeğe bağla-
bakım ve eğitimi bir kamu işi olur; toplum meşru yan durumdan çıkarılmasıdır! Çocuğun yetişmesi-
ya da gayrı meşru, bütün çocukların bakımını üze- nin kamusal bir iş olarak ele alınmasıdır. Yani
rine alır. Kendini sevdiği erkeğe kayıtsız-şartsız “kadının sevgi ve annelik hakkı, onu erkeğe ekono-
vermekten bir genç kızı alıkoyan -ahlaki olduğu mik bağımlılığa sürüklememelidir.” (Clara Zet-
kadar da iktisadi- başlıca toplumsal neden, ‘sonra kin’den aktaran, Kadınların Kurtuluşu 1, sf. 71)
ne olacak’ kaygısı da, aynı biçimde ortadan kal- SSCB’de devrimden hemen sonra yasalar tama-
kar. Bu, cinsel ilişkilerde yavaş yavaş daha büyük men değiştirildi. O dönem birçok burjuva hüküme-
bir özgürlüğün yerleşmesi ve aynı zamanda, ba- tinin düşünemeyeceği yasalar getirildi. Sovyetlerde
kire kızların onuru ve bakire olmayanların onur- 1921 yılında kabul edilen kadınların istediği soyadı
suzluğu konusunda uzlaşmazlıktan daha uzak bir seçme hakkı, halen birçok ülkede geçerli değilken
kamuoyunun oluşması için, yeterli bir neden değil Türkiye’de ise ancak 2000’li yıllarda yani 80 yıl
midir?” (Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kö- sonra kabul edilmiştir. Sovyetlerin kadının özgür-
keni, İnter Yayınları, sf. 90-91) leşmesi ve eşitliği için attığı adımların ne kadar
Sosyalizmle birlikte, “aile” kavramı tekrar deği- büyük ve önemli olduğu ortadadır. Fakat tüm bun-
şime uğrayacak, yeni bir anlam ve içeriğe sahip ola- lara rağmen Lenin şunları söylemiştir:
caktır! Artık söz konusu olan üçüncü-dördüncü “… (A)lçakça yasalardan, bütün uygar ülke-
kişilerin dâhil olmadığı, kendi gelecekleri için lerde burjuvazinin ve kapitalizmin yüzkarası olan
büyük bir iç rahatlığıyla kararlar alan bireylerin iliş- sayısız kalıntıları bulunan yasalardan, sözcüğün
kileridir. Gerçek eşitlik ancak bu şekilde yakalana- en gerçek anlamında taş üstünde taş bırakmadık.
bilecektir. Ezilen cinsin özgürlüğü ve eşitliğini Bu alanda yaptıklarımızdan övünç duymak bin
sağlamanın birinci koşulu, kadının toplumsal üre- kez hakkımızdır. Ama toprağı eski burjuva yasala-
time çekilmesidir dedik. Bu konuyla ilgili yine rın ve kurumların molozlarından ne kadar çok te-
SSCB’de yapılan düzenlemelere bakalım: mizlediysek, bunun yalnızca toprağın işlenmek
SSCB’de devrimden sonra çıkarılan yasalarla 16 üzere düzlenmesi olduğunu, ama henüz toprağı iş-
ile 50 yaş arasındaki bütün erkekler genel çalışma lemenin kendisi olmadığını o kadar iyi anladık.”
yükümlülüğüne tabi tutulmuşken kadınlar için üst (Kadın Sorunu Üzerine, Marks vd., sf. 43-44)
sınır 40 olmuştur. Sağlıkları açısından çalışamaya- Lenin’in vurgusunun sebebi; kadınların sürekli
cak durumda olan kadın ve erkekler, genel çalışma tekrarlarıyla bıktırıcı, alıklaştırıcı ev işlerinden
yükümlülüğünden muaf tutulmuşlardır. Hamile henüz kurtulamamış olmalarıydı. Yukarıdaki ifade-
kadınlar doğumdan 8 hafta önce ve sonra her türlü lerine şöyle devam ediyor: “Kadın, bütün özgür-
işten muaf tutulmaktadır. leşme yasalarına karşın, eskisi gibi ev kölesi
Devrimin ilk yıllarında maddi olanaklar konu- olarak kalıyor, çünkü onu mutfağa ve çocuk oda-
sunda yaşanan zorluklar nedeniyle kreş, kamu mut- sına bağlayan ve onun yaratma gücünü düpedüz
fakları vb.lerinin yeterli sayıda olmaması çalışma barbarca üretken olmayan, bayağı, sinir törpüle-
yükümlülüğünde dikkate alınmıştır. 8 yaşından yici, köreltici, yıpratıcı bir çalışmayla boşa harca-
küçük bir çocuğa bakmak zorunda olan kadınlar tan ev ekonomisinin ayrıntılarıyla eziliyor,
genel çalışmaya katılmama hakkına sahiptir. Ayrıca bunalıyor, köreliyor, aşağılanıyor. Kadının gerçek
kentlerde 14, kırda 12 yaşından küçük çocukları özgürleşmesi, gerçek komünizm, ev ekonomisinin
olan bütün kadınlar, oturdukları yer dışında çalış- ayrıntılarına karşı ya da daha doğrusu, sosyalist
maktan muaf tutulmaktadır. Ayrıca kadınların fiz- büyük ekonomi için onun kökten değiştirilmesi uğ-
yolojileri düşünülerek, kural olarak hafif işlere runa (devlet çarkının başındaki proletaryanın yö-
verilmeleri gerektiği vurgulanmıştır. netiminde) yığın savaşımı nerede ve ne zaman
Görüldüğü gibi SSCB’de “anneliğin korunması” başlarsa, ancak orada ve o zaman başlayacaktır.”
temel bir tutum olmuştur. Kadın-erkek eşitliğini (sf. 44)

27
Kadının gerçek özgürleşmesi ne sadece biçimsel Burada Lenin’in kota talebinde bulunduğunu
eşitlikle (yasalar önünde) ne sadece toplumsal üre- görüyoruz. Kapitalist toplumda, ezilen cins olan ka-
time çekilmesiyle sağlanabilir. Bölümün başlarında dınların; eğitimde, toplumsal yaşamda, yönetimde
Engels’ten alıntıyla anlatmaya çalıştığımız gibi; vs. çok geri kaldığını biliyoruz.
“tekil ailenin toplumun iktisadi birimi olarak orta- Devrimden sonra, kadınların bu geri yanları
dan kaldırılması” da zorunluluktur. Kadının ev iş- yokmuş gibi davranmak, gerçeğe gözleri kapamak
lerinden kurtulmasının yolu, merkezi olacaktır. Bu nedenle, Lenin’in burada devlet dene-
çamaşırhaneler, kamu aşevleri, komün evleri, timi için önerdiği kotayı tüm alanlarda talep etmek
çocuk bakımevlerini ihtiyacı rahatlıkla karşılayacak şarttır. Kadınların, yönetime, devlet işlerine vs. çe-
oranda açmaktır. Bunların yapılmaması, sadece ka- kilmesinin ne kadar zor olduğunu SSCB pratiği bize
dınlara “dışarıda iş olanağı yaratılması” kadınların göstermektedir. 1917 yılında yapılan 6. Parti Kon-
kurtuluşu için adım atmamak demektir. Kapitalist gresinde kadınların oranı yüzde 5,7 iken 1952’de
sistemde yaşanan da budur; kadın toplumsal üre- yapılan 19. Parti Kongresinde bu oran sadece yüzde
time çekilmektedir. Fakat ev işleri, çocuk bakımı 12.3’tür. (Kadınların Kurtuluşu 1, sf. 160) 1947 yı-
kadının asli sorumluluğu olarak kalmaktadır. Tek lında bazı Birlik Cumhuriyetlerinin yerel Sovyetle-
ailelik ev idaresinin yerine komünal ev idaresi geç- rindeki kadın oranlarına bakalım: Belo-Rusya
mek zorundadır. Sosyalist devlet bunun koşullarını SSC’nde % 29.87, Gürcistan SSC’sinde % 30, Kaza-
yaratmakla yükümlüdür. Gerekli olan toplumsal kistan SSC’sinde % 33.81, Kırgızistan SSC’sinde %
kurumlar oluşturulmadıkça, kadınla erkeğin eşitliği 33.49, Azerbaycan SSC’sinde % 35.15. (age, sf. 188)
mümkün değildir! Bu verileri incelediğimizde; bir ilerleme yaşan-
“… (S)osyalist toplumun gerçek kuruluşu, mış olsa da 35 yıllık uğraş sonunda, kadınların poli-
ancak kadının tam hak eşitliğini sağladığımız ve tik yaşamda, yönetimde etkin hale geldiklerini
bu köreltici, üretken olmayan küçük işten kurtulan söylemek mümkün değildir. Elbette bunda devralı-
kadınla birlikte yeni işe geçtiğimizde başlayacak- nan eski yapının kalıntıları önem taşımaktadır.
tır. Bu bizi pek çok yıllar boyunca uğraştıracak bir Devralınan yapı başlangıç noktasını belirler. Ve bu
iştir…” (age, sf. 50) Rusya’da çok geri bir noktadır. 35 yıllık süre top-
lumsal değişimler için çok uzun değildir. 60 yıl ön-
“Her aşçı kadın, devleti cesinde SSCB’de kadınların yönetimlere girmesinde
yönetebilmeli” geldiği nokta şimdiki birçok ülkeden daha ileridir.
Sosyalizmle birlikte kadınlar açısından kolayla- Lenin, kadının gerçek özgürlüğü için ev işi ve
şacak bir diğer alan da politikayla uğraşmaktır. Ka- çocuk bakımı gibi kadını üretkenlikten uzaklaştı-
pitalist toplumda politika, belirli bir ekonomik ran, politikaya aktif katılımını engelleyen işlerin
gücü, eğitimi vs. gerektiriyordu. Bu durum politika- toplumsallaştırılmasının zorunluluk olduğunu her
nın erkek işi olmasını getiriyordu. Sosyalizmde po- fırsatta dile getirmiş ve Bolşevik Parti 1919’da bu
litika, emekçi sınıfların görevi olacaktır. Lenin, “her sorunu programına alarak şu şekilde formüle et-
aşçı kadın devleti yönetebilmeli” diyerek, kadınla- miştir: “Kendini kadınların biçimsel hak eşitliği ile
rın politikaya katılımının önemini ve sosyalizmde sınırlamayan parti, eski ev ekonomisinin yerine
kadınların etkin olmaları gerektiğinin vurgusunu komün evleri, kamu aşevleri, merkezi çamaşırha-
yapmaktadır. neler, çocuk yuvaları vs. geçirerek onları eski ev
Kadın toplumsal üretime çekilirken, aynı za- ekonomisinin maddi yüklerinden kurtarmayı
manda yönetici kademelerde bulunmasının önü amaçlamaktadır.”
açılmalıdır. Lenin’in, devlet denetimi ile ilgili olarak Kadının geleneksel görevi olarak görülen, onu
Stalin’e gönderdiği not bizce bu açıdan önemlidir: tamamıyla üretkenlikten uzaklaştıran ev içi işlerin
“Görüşümce aşağıdaki maddeler de denetim ka- toplumsallaştırılması yolunda ciddi adımlar atılmış
rarnamesine eklenmelidir: 1- İşçilerin katılımıyla olsa da 35 yıllık sosyalizm deneyiminde bu sorun
oluşan merkezi (ve yerel) organların kurulması. 2- tam anlamıyla çözülememiş ve bu işler esas olarak
Proleter nüfustan delegelerin sistematik katılımını, kadının sorumluluğunda kalmaya devam etmiştir.
ayrıca bu delegelerin üçte ikiye kadarının kadın Bu alandaki dönüşümlerin, uzun süreli mücadele
olması gerektiğini kanunen talep etmek.” (N. Po- içinde gerçekleşebileceği, sadece biçimsel yenilikle-
pova, Sosyalizm Diyarında Kadın, İnter Yay., sf. 34) rin yetmeyeceği pratikte de açığa çıkmıştır.

28
Mutlak eşitliğin yaşamda düşüncelerle mücadele etmek, değiştirmek çoğu
yeri yoktur! zaman pratikte alınan önlemlerden ve yasaların
Kapitalist sistemde kadınların eğitim seviyesi- değiştirilmesinden daha zordur. Lenin yoldaş
nin ve mesleki eğitimlerinin erkeklere göre daha şöyle diyor:
düşük olduğunu biliyoruz. Ayrıca kadınların yo- “Burjuvaziyi devirmekten çok daha zor, çok
ğunlaştığı belli başlı meslekler vardır: tekstil, öğ- daha somut, çok daha köktenci ve çok daha
retmenlik, hastabakıcılık vs. SSCB’de bu gerçekler önemli bir devrimin başlangıcındayız, çünkü bu
dikkate alınarak, ilk aşamada kadınlar yapabildik- zafer kişisel muhafazakârlıklar, gevşeklikler,
leri işlere, çoğu zaman ustalık gerektirmeyen işlere küçük burjuva egoizmi ve lanet kapitalizmin işçi
alındılar. Buna paralel kadınların normal ve mes- ve köylülere miras bıraktığı alışkanlıklar üzerinde
leki eğitim çalışmaları yoğunlaştırıldı. Eğitimde bir zafer olacaktır. Ancak bu zafer tam olarak ka-
ilerleme sağlandıkça, kapitalist ülkelerde akla dahi zanılınca yeni toplumsal disiplin, sosyalist disiplin
gelmeyecek olan ve erkek işi olarak görüldüğü için yaratılabilecektir; ancak o zaman kapitalizme
çalışılması yasaklanan birçok alanda kadınların dönüş imkânsızlaşacak ve komünizm gerçekten
çalışmaya başladığını görüyoruz. Çeşitli üretim yenilmez olacaktır.” (N. Popova, age, sf. 65)
sektörlerinde kotalar tespit edilmiştir. Kotalar hem Hem kadınlarda hem de erkeklerde eski top-
eğitim hem de üretim sürecinde geçerli olmuştur: lumsal yaşayışın etkileri uzun süre silinmeyecek-
“fabrika çırak okullarında ve kitlesel meslekler tir. Erkeğin, kadını kendi koruması-sorumluluğu
için çıraklık kurumlarında üretim kalifikasyo- altında gören, küçümseyen, yok sayan tutumu,
nuna tabi tutulan tüm öğrencilerin yüzde 50’sinin “siyasal-toplumsal yaşamdan ancak ben anlarım”
kadın olması” (age, sf. 62) direktifi verilmiştir. havası yok edilmek zorundadır. Erkek egemen dü-
Sosyalizmde “herkesten yeteneğine göre, her- şünceye göre şekillenen kadının da, erkeği yücelt-
kese emeği kadar” ilkesi geçerlidir. Bu ilkenin ka- mesi, kendini ve yaptığı işleri küçümsemesi,
dınlar açısından kabul edilebilir olması; ancak kendine güvensizliği, edilgenliği kırılmalıdır. Yani
kotaların ayrılması, pozitif ayrımcılık yapılmasıyla “eski efendi bakış açısı kurutulmalıdır.” Bunun
mümkündür. Kapitalist toplumda kadınların yete- için hem erkeğin hem kadının eğitimi şarttır.
neklerinin belli dallarda geliştirilmesi kadınların “Altyapı değişmişse süreç içerisinde düşünsel
fizyolojilerinden kaynaklı bazı dallarda erkekler yapıda, geleneklerde, kültürde değişim olacaktır
kadar çalışamayacak olmaları, ilk başlarda ev işleri ve sorun çözülecektir” demek sorunu kendiliğin-
sorumluluğunu kadının omuzlarından tamamıyla denciliğe bırakmak ve kaplumbağa adımlarından
alacak kurumların yetersiz olması gibi gerçekler bile daha yavaş hareket etmeyi veya belki de süre-
dikkate alınmalıdır. Mutlak eşitliğin, gerçek ya- cin gerisine dönmeyi kabullenmek demektir. Bu
şamda yeri yoktur! Sömürü koşullarının ortadan doğru bir tutum değildir. Erkek egemen bakış açı-
kaldırılmasından sonra, gerçek eşitlik bahsi geçen sıyla sistemli bir mücadele -hem KP içinde hem de
olguların görülmesini ve buna uygun bir planlama partisiz kitleler arasında- zorunluluktur. Bu mü-
yapılmasını gerekli kılmaktadır. Eşitlik adı altında, cadele de çok yönlü olacaktır; bir taraftan eği-
birçok açıdan geri bıraktırılan kadın gerçeğine göz- timde adımlar atılacak, diğer taraftan pratikte bu
leri kapamak adaletsizliktir, haksızlıktır, “ikiyüzlü- düşüncenin boy verdiği her örnekle mücadele edi-
lük ve palavracılıktır.” (Lenin) lecektir.
Lenin’in “komünisti birazcık kazı, altından
“Burjuvaziyi devirmekten çok daha bir filisten (beğeni yoksunu-bn) çıkar” (Kadın
zor” bir iş; erkek egemen Sorunu Üzerine, Marks vd., sf. 324) sözü genel
anlayışla mücadele olarak bilinmektedir. Bu söz hem günümüz açı-
Sosyalizmde, kadınların ev işlerinden kurtulup sından hem de gelecekte devrimden sonra önem
toplumsal üretime çekilmesine paralel uğraş veril- taşımaktadır. Devrimcileştiği için birden bire
mesi gereken (-zorunlu olan-) diğer bir alan; erkek egemen düşüncelerini attıklarını iddia
erkek egemen anlayışa karşı mücadeledir. Bin- edenlerin, bunu çok farklı yollarla devam ettirdi-
lerce yıllık yaşayışın oluşturduğu gelenekler, dü- ğini görüyoruz. Kadınların yetiştiriliş tarzından
şünme tarzı hem kadının, hem de erkeğin dolayı sahip oldukları edilgenlik, kendine güven-
ilerlemesinde en büyük engeldir. Bu kalıplaşmış sizlik gibi özellikleri anlamamak bile bu “filisten-

29
liğin” bir yansımasıdır. Clara Zetkin ile söyleşi- somut durumu değerlendirmeden, aradan geçen
sinde Lenin şunları söylüyor: bir asırlık zaman dilimindeki bilim ve teknolojinin
“ ‘Karı işi’nin ucundan tuttuklarında, kadının gelişim hızını hesaba katmadan; o dönem SSCB’de
birçok güçlüklerini ve yorgunluklarını nasıl azal- yapılamayan ya da modern revizyonizmin pratiği
tabileceklerini, hatta tümüyle giderebileceklerini, olan süreçleri sosyalizm olarak ilan edip, küçücük
erkeklerden -proleterlerden de- pek azı düşünebi- dünyalarından sosyalizmin başarısızlığını ispatla-
liyor. Ama hayır, bu, erkeğin dinlenmesini ve ra- maya çalışıyorlar. Oysa Lenin yoldaş bu tür saldırı-
hatını talep eden ‘erkek hak ve onuru’na aykırıdır. lara, daha o dönemde cevap veriyordu:
Kadının ev yaşamı, binlerce değersiz ayrıntı “Yüzyıllar boyunca devletler burjuva tipte inşa
içinde her gün kurban olmaktır. Erkeğin eski edilmişti; ve nihayet ilk defa devletin burjuva ol-
efendilik hakkı gizlice yaşaya gidiyor. Kadın kö- mayan bir biçimi keşfedildi. Belki bizim mekaniz-
lesi ise bunun öcünü -gene gizlice- nesnel olarak mamız kötü olabilir, ama deniliyor ki, ilk bulunan
alıyor. Kadının geri kalmışlığı, erkeğin devrimci buhar makinesi de kötüymüş, hatta bunun hiç ça-
ülküleri için anlayışsızlığı, erkeğin savaşım iste- lışıp çalışmadığı dahi bilinmiyor. Fakat önemli
ğini ve savaşım azmini kırıyor. Göze batmadan, olan bu değildir, önemli olan bu buluşun yapılmış
yavaş ama kesin bir şekilde kemiren ve aşındıran olmasıdır. İlk biçimi ile keşfedilen buhar makinesi
küçük haşerelere benziyorlar. İşçi yaşamını bili- işe yarasın yaramasın, bugün artık lokomotifimiz
rim, üstelik salt kitaplardan değil. Kadın kitleleri var. Bizim devlet mekanizmamız istediği kadar
arasındaki komünist çalışmamız, onlar arasın- kötü olsun, o artık yaratılmıştır, büyük tarihsel
daki siyasi çalışmamız, erkekler arasındaki eği- buluş gerçekleşmiştir, proleter tipte bir devlet ya-
tim çalışmasının büyük bir bölümünü içeriyor. ratılmıştır –ve bunun için bütün Avrupa, binlerce
Eski efendi bakış açısını en son, en ince köküne burjuva gazete, istediği kadar bizde ne kadar
kadar kurutmalıyız -partide ve kitleler içinde. kötü bir durumun, ne denli bir sefaletin olduğunu,
Emekçi kadınlar arasında parti faaliyeti yürü- emekçi halkın ne çileler çektiğini anlatsın- bütün
ten, teorik ve pratik olarak temelli bir eğitimden bunlara rağmen bütün dünyada işçiler kendile-
geçmiş kadın ve erkek yoldaşlardan oluşan bir rini Sovyet devletine yakın hissetmektedir.” (Ak-
kurmayın ivedilikle oluşturulması gibi, bu da po- taran, Kadınların Kurtuluşu 1)
litik görevimizdir.” (age, sf. 324-325) (abç) Sonuçta Lenin yoldaşın da belirttiği gibi, bir ilk
Devrimden sonra uzun bir dönem etkisini gös- yaşanıyordu. İlk defa bir sosyalist devlet inşa edil-
terecek “efendilik hakkı”na karşı aktif, bilinçli bir miş, Marksist teori pratiğe uygulanıyordu. Kadın-
mücadelenin gereği ortadadır. Kadınların özgür- ların kurtuluşu açısından da bugünden
leşmesi ve erkeklerle eşitliği gerçekleştiği oranda; bakıldığında eksik bulunan yönler, “şu adım da
sosyalist devrim zafere ulaşacaktır. Devrimin za- atılmalıydı” denen noktalar olabilir ama mesele bu
feri ve kadının özgürleşmesi arasındaki bağ doğru değildir. Önemli olan, orada yürünen istikamettir.
kurulmalı ve anlaşılmalıdır. Devrimci pratik eksik ve yanlışları gösterip, olması
Sonuç olarak; sosyalizmle birlikte kadının top- gerekene yönlendirir. Hiç kuşku yok ki SSCB’de de
lumsal üretime çekilmesi, tekil ev iktisadından sosyalizmin inşa süreci tamamlanabilseydi, atılan
kurtaracak toplumsal kuruluşların kurulması, ko- adımlar bilimsel sosyalizmin süzgecinden geçirilip,
talar-pozitif ayrımcılık vs. yoluyla yönetime aktif daha da büyütülecekti. Şimdi ise bu görev tüm
olarak katılımının sağlanması ve erkek egemen an- dünya devrimci ve komünistlerinin omuzlarına
layışa karşı sistemli-bilinçli bir mücadele için hem devredilmiştir.
erkeklerin hem de kadınların eğitimi zorunluluk- Stalin’in ölümünden sonra Sosyalist Ekim Dev-
tur. “Kadınlar olmadan devrim olmaz, devrim ol- rimi ihanete uğramış, SSCB’deki komünizm yürü-
madan kadınlar kurtulmaz” sloganını somut hale yüşü yaşanan geriye dönüşle aksamış da olsa; bu
getirmek için sistemli çalışmalara başlanması ve ne Ekim Devrimi’nin ne de sosyalizmin özünü ka-
devrim sonrası devam etmesi zorunluluktur. Yani, rartamaz, başarılarını gölgeleyemez. Ekim Devri-
sosyalizmde de kadın çalışması gereklidir. mi’nin ışıklı yolu bugün hala işçi sınıfı ve emekçi
Bugün birçok burjuva feminist, Troçkist ya da halka yol göstermeye devam ettiği gibi ezilen, sö-
oportünist hareket, Marksizm’e ve sosyalizme sal- mürülen, ikinci cins görülen işçi-emekçi kadın kit-
dırmak, karalamak için, o günün koşullarını, lelerine de umut olmaya devam ediyor.

30
Enternasyonal proletaryanın
deneyimleri
“Ortaklaşa şehvetin kurbanı ve hizmetçisi olan
kadın karşısındaki ilişkide, erkeğin içinde ken-
disi için var olduğu sonsuz alçalma kendini dile
getirir; çünkü bu ilişkinin gizi kendi ikirciksiz,
kesin, açık, örtüsüz dışavurumunu erkek kadın
ilişkisinde ve doğal ve dolaysız cinsel ilişkinin
kavranma biçiminde bulur.” (K. Marks 1844 El
Yazmaları, Sol Yayınları, sf. 170)
“Hiçbir umudu olmayan ezilmişler, gizemli bir
sessizlik içindedirler. Değişikliğin kavranması,
olabilirliğin sınırları ötesinde kaldığı zaman
hoşnutsuzluğu dile getirmek için hiçbir sözcük
bulunamaz, bu nedenle de hoşnutsuzluğun var
olmadığı savunulur zaman zaman. Bu yanlış
inancın doğmasına yol açan şey, sessizliği
ancak bozulduğu anda ayırt edebilmemizdedir.
Bozulan sessizliğin sesi, daha önce işitmedikle-
rimizi anlamamıza yol açar. Ne var ki bizim
işitememiş olmamız, sancının var olmadığını
kanıtlamaz. Devrimciler sessizliğin dilini can
kulağı ile dinlemelidirler. Kadınlar açısından
özellikle önemlidir bu nokta, çünkü biz çok
uzun bir sessizlikten geliyoruz.”(Kadın Bilinci
Erkek Dünyası, Shella Rowbatham, Payel Ya-
yınları, sf. 54)

İnsan türünün yarısını oluşturan kadınların, kurtuluş kavgasında da işçi-emekçi kadınlar böylesi
özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla birlikte boyunduruk bir tarihi bir belirleyiciliğe sahip olacaklardır.
altına alınışı ve sınıflı toplumların gelişimiyle bir- Stalin yoldaşın açıkça dile getirdiği gibi:
likte perçinlenip çeşitli biçimlere bürünen, ezilenin “Emekçi kadınlar, işçi ve köylü kadınlar, işçi sını-
de ezileni konumunun tarihsel, toplumsal gelişim fının büyük yedek kuvvetlerini teşkil ederler. Bu
ve aşamalarını gördük. Burjuva toplumun bağrında önemli yedek kuvvet nüfusun yarıdan çoğunu
filizlenen ezilenlerin kurtuluş umudu ve mücadelesi oluşturur. Kadın yedek kuvveti, işçi sınıfının ya-
bir gerçeği daha açığa çıkardı: nında mı, karşısında mı olacaktır? Proleter hare-
İnsanlığı, sınıfsız, sınırsız bir topluma, kurtuluşa ketin kaderi, proleter devriminin ve iktidarının
taşıyacak olan proletaryanın zaferi ancak erkek ve zaferi ya da yenilgisi buna bağlıdır. İşte bu yüz-
kadın işçi-emekçilerin ortak yürüyüşüyle sağlanabi- den proletaryanın ve onun en ileri müfrezesi olan
lir. Bugün toplumda en fazla baskıya sömürüye proletarya partisinin görevi kadınları, işçi ve
maruz kalan kadınlar, insanlık tarihi boyunca ezi- köylü kadınları, burjuvazinin etkisinden kurtar-
lenlerin tüm başkaldırı ve isyanlarında yerini almış, mak ve bunları proletaryanın bayrağı altında,
büyük roller oynamıştır. Bunun içindir ki; kadın politik olarak eğitmek ve örgütlemek için kesin
cinsi örgütlenip “politikaya çekilmeksizin yığınlar mücadele vermektir. (…)
politikaya katılamaz.”(Lenin) Proletaryanın son Fakat emekçi kadınlar sadece bir yedek güç
31
oluşturmazlar. Onlar, işçi sınıfının doğru politi- Zetkin tarafından 1896 Ekim’inde Gotha’da yapılan
kası sonucu, işçi sınıfının burjuvaziyle savaşacak Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin kongresinde
olan gerçek bir ordusu olabilirler ve olacaklardır. dile getirdiği; “1) Kadın işçi koruma yasasının ge-
Emekçi kadınların bu yedek gücünü, proletarya- nişletilmesi; 2) Fabrikalara kadın denetimcilerin
nın büyük ordusunun yanında çarpışan bir işçi ve yerleştirilmesi; 3) Aynı işe eşit ücret; 4) Kadına
köylü kadınlar ordusu haline getirmek. İşte işçi sı- tam politik eşitlik; 5) Kadının eşit eğitim ve serbest
nıfının kesin ikinci görevi” (Kadın Sorunu Üzerine, iş olanağı; 6) Kadının özel haklarında eşitlik.”
Marks vd. sf. 79-80) dir. (Clara Zetkin/Adanmış bir ömür/Luise Dorne-
Yine Lenin yoldaş kadın kitlelerinin tayin edici mann/1. Kitap/Ceylan Yay/118) şeklindeki talepler
öneminin proletarya diktatörlüğü altında dahi önce Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin talepleri
devam ettiğini şu cümlelerle açıklıyor: “… Prole- olarak kabul edilmişti.
tarya diktatörlüğü altında kadın talepleri, artık Bu talepler daha sonra da II. Enternasyonal’de
proletarya ile burjuvazi arasında bir mücadele kabul edildi. Yine de II. Enternasyonal’in kadın
nesnesi değildir; gerçekleştirildiğinde komünist hakları konusunda onayladığı olumlu kararlarına
düzenin yapı taşları olurlar. Bu, dışarıdaki kadın- rağmen teorisi ile pratiği arasında fark vardı. Ör-
lara, proletaryanın iktidarı ele geçirmesinin tayin neğin II. Enternasyonal’in Stuttgart Kongresi tüm
edici önemini gösteriyor. Aradaki fark keskin bir ülkelerin sosyal demokrat partilerine; kadınların
şekilde gösterilmelidir ki, kadın kitlelerini prole- evrensel seçim hakkı mücadelesini “genel proleter
taryanın devrimci mücadelesine kazanabilesiniz. seçim hakkı ve iktidar mücadelesinin önemli, vaz-
Kadın kitlelerinin açık, ilkesel bir kavrayış ve sıkı geçilmez bir parçası olarak kabul etmeleri ve uy-
örgütsel temelde gerçekleştirilmiş mobilizasyonu, gulamaları görevini” vermiş olsa da “kendisine
KP’lerin ve onların zaferlerinin can alıcı bir soru- üye örgütlerin İngiltere’de uygulanması mülk sa-
nudur.” (age, sf. 323) hiplerinin politik iktidarını ve böylece tüm yetiş-
Kadın kitlelerini kazanmanın bu hayati öne- kinlerin genel seçme hakkına karşı direnişi
mine rağmen, proleterler bunu ne kadar kavrıyor güçlendirecek olan, kısıtlı bir hanımlara seçme
ve gereklerini yerine getiriyor diye sormak gereki- hakkından yana olmalarına ses çıkarmamıştır.
yor. Cevabımız, elbette ki “hayır” olacaktır. Belçika’da ve daha sonra Avusturya’da büyük
Uluslararası proleter hareketin deneyimlerine seçim hakkı mücadelesi sırasında Sosyal Demo-
baktığımızda ilk defa sınıf mücadeleleri tarihi krat Parti’nin kadınlar için de evrensel seçim
içinde kadın sorununun bilimsel olarak tarihi top- hakkı talep etmemesine göz yummuştur.” (Kadın
lumsal temellerini diyalektik materyalist bakış açı- Sorunu Üzerine, Marks vd., sf. 265)
sıyla ortaya koyan Marks ve Engels olmuştur. I. Kadınlar arasında komünist kadın çalışması II.
Enternasyonal’de kadın çalışmasıyla bağlantılı ko- Enternasyonal’in 1914’te proletaryaya ihanetinden
nular da tartışılmıştı. Örneğin “işçi kadınlar da işçi sonra 1919’da kurulan III. Enternasyonal’ce devra-
sınıfına dâhil edilmeli midir?” gibi, bugün açısın- lınmış ve daha da geliştirilmiştir. Özellikle III. En-
dan bakıldığında oldukça geri gündemler dile gel- ternasyonal’in 3. Kongre’sinden sonra sorunun
mişti. Yine sağcı ve küçük burjuva kanadın önemi, özel çalışma yöntemleri ve araçlarının ge-
sunduğu; “Sanayide (iş ve kamu yaşamında) rekliliği düşüncesi geliştirilmiş, uluslararası dü-
kadın emeğinin sınırlandırılması” önerisi başta zeyde yaklaşımlar benimsenmiş ve Enternasyonal’e
Marks ve Engels olmak üzere sınıf bilinçli komü- bağlı örgütlerin önüne görev olarak konulmuş olsa
nistlerce mahkûm edilmiş ve I. Enternasyonal tara- da istenilen hedefe ulaşılamadığı, değişik ülkelerin
fından kadın emeğinin toplumsal zorunluluğu komünist partilerince önemine paralel tutumların
belirlenip, yasalarda kadının anne olarak işgücünü sergilenemediği bir gerçektir.
ve sağlığını koruyacak reformlar talep etmesi sağ-
lanmıştır. İnsanlık tarihi yazılırken kadınlar
Ancak komünist kadın çalışmasının temeli da vardı! Kadınlar Barikatlarda
esasta II. Enternasyonal’le atılmıştır. Başta C. Zet- Yerlerini Alıyor…
kin olmak üzere, A. Bebel, R. Lüksemburg gibi ko- Kadınların toplumsal kurtuluş mücadelelerine
münistlerin öncülüğünde gelişmişti. O gün aktif ve bilinçli katılımları esas olarak 1800’lerin
açısından en sistemli ve kapsamlı talepler olarak C. 2. yarısında gerçekleşmiştir. Ancak bu (sınıf) bi-

32
linçli katılımın “habercisi” 1789 Fransız Devri- lara, şu sözlerle sesleniyordu:
mi’dir. Bir burjuva demokratik devrim olan 1789 “Halk, onların gözü önünde ‘hak olmadan yü-
Fransız Devrimi; feodal düzeni yıkmaya dönüktü kümlülük, yükümlülük olmadan hak olamaz’ slo-
ve devrime önderlik eden burjuvazi de burada ile- ganıyla ayaklanmıştır. Biz emekten ve emeğin
rici bir rol oynamıştı. meyvelerinden yararlanmaktan yanayız. Sömü-
Ancak burjuvazi, sınıf karakteri gereği devrim- rücülere, patronlara ihtiyaç yok. Gerekli olan
den hemen sonra gerici rolünü üstlenmiş ve devri- emek ve herkes için refah, halkın öz yönetimidir.
min gerçek sahibi olan, devrim sürecine kitlesel Gerekli olan Komün’dür. Ya birlikte özgürce yaşa-
katılımları ile bunun gerçekleşmesinde esas rolü yıp çalışacağız, ya da savaşarak öleceğiz!” (Ateşi
oynayan kadınlı-erkekli yoksul yığınlar, kendileri Çalmak, Galina Serebryakova, Evrensel Yayınları,
açısından değişen hiçbir şeyin olmadığını, kısa sü- Cilt IV, sf. 263)
rede anlamışlardı. Özellikle de bir düzenin yıkıl- Kadınlar bu çağrıya uydular: “Kadınlar taburu
masında, toplumsal bir alt-üst oluşta ilk kez bir cesaret harikası yaratıyordu. Artık mevzileri
kitlesel ve ön saflarda bir katılımla yer alan kadın- korumak olanaksız hale geldiğinde, tabur birkaç
lar açısından devrim, eski pozisyonlarında hiçbir yüz metre geriye, Pigal Meydanı’na çekildi ve düş-
değişim yaratmamış, kadınların yasalarla da belir- manla yeniden çarpışmaya başladı. Böylece de bu
lenmiş olan ikinci cins konumu, devrimden sonra ölümcül savaşa yeni ivmeler kazandırmak ve bir
da korunmuştu. sonraki mevziye geçmek için barikattan barikata
Ancak durum erkek sınıfdaşları açısından da, geçiyordu.” (age, sf. 303) Ancak kadınların taburlar
yaşamlarında bir iyileşme yaratmamıştı. Barikat- halinde örgütlenerek, erkek sınıfdaşları ile birlikte
larda omuz omuza çarpışan kadın-erkek yoksullar ölümüne savundukları Komün yenilmişti.
üzerindeki sömürü, baskı, zulüm katmerleşerek Komün’ün 22 Mayıs 1871’deki yenilgisinin ar-
sürmüştü. Devrimin sloganı olan “eşitlik, özgürlük, dından, aynı yılın Eylül ayında, Londra’da toplanan
kardeşlik”, burjuvazi tarafından geçersiz kılınmıştı. Uluslararası İşçiler Birliği, bu yenilginin nedenle-
Bununla birlikte ezilenler bir kez sisteme karşı rini inceliyor ve yenilgiye ilişkin aldığı kararda
ayaklanmaya başlamışlardı ve tüm Avrupa’da “Proletaryanın, toplumsal devrimin zaferini sağ-
devam eden, hayli yükselmiş olan sınıf mücadele- lamanın ve sınıfların ortadan kaldırılması nihai
leri giderek toplumun daha geniş kesimini kucaklı- hedefini gerçekleştirmenin ancak siyasal bir par-
yordu. Fransa’da ise kadınlar barikatlara geri tide örgütlenerek mümkün olabileceği” tespitinde
dönmüşlerdi. Hem de sınıf bilinçleri daha da geliş- bulunuyordu. (age, sf. 378) Siyasal partiden kasıt
miş olarak. Avrupa’da Fransa, Almanya, İngiltere ise, sonraki yıllarda daha da net ortaya konacağı
gibi ülkelerde gerçekleşen 1848 devrimlerine de bu gibi; devrimci bir komünist partiydi.
gelişmiş bilinçle katılmışlardı. Sonraki yıllarda “Enternasyonal” adını alacak
Kadınların sınıf bilincindeki (dönemin) en üst olan “Uluslararası İşçiler Birliği”nin kurucuları ve
düzey gelişmesinin ifadesi ise (aynı tarihsel dö- önderleri olan Marks ve Engels, bir yandan dünya
nemde) hiç kuşkusuz Paris Komünü olmuştu. Ezi- işçi sınıfının ve ezilen emekçi yığınlarının kurtuluş
len işçi ve emekçilerin, ezen-sömüren sınıflara karşı manifestosu olan Marksizm kuramını teorik olarak
18 Mart 1871’de fitilini ateşledikleri ve 22 Mayıs’ta ileri taşırken, komünist partinin olmamasını Ko-
karşı-devrimin yüz binlerce kişiden oluşan güçle- mün’ün yenilgisinin başlıca nedenleri arasında
riyle Paris’e girmesiyle yenilgiye uğrayan Paris Ko- sayıp, bu partiyi kurma çabalarını da sürdürdüler.
münü, işçi sınıfının, kısa süreli de olsa ilk iktidar Bu çabalar çok sayıda kadın ve erkek devrimci ön-
deneyimiydi aynı zamanda. Ve bu deneyim, erkek- deri de ortaya çıkardı.
lerin olduğu kadar, kadınların da omzunda yüksel-
miş, Komün’ün düştüğü çatışmalarda da yine Ezilenlerin Sömürülenlerin
kadınlar barikatlarda adeta direniş destanları ya- Davasına Adanmış Bir Yaşam:
ratmıştı. Kadınlar, bu çatışmalarda, oluşturdukları Eleanor Marks
kadın taburlarıyla, birer cesaret abidesine dönüş- Dönemin öne çıkardığı kadın devrimci önder-
müşlerdi. Komün karşı-devrim tarafından kuşatıl- lerden biri de Marks’ın kızı Eleanor Marks’tı. Aile
dığında emekçi kadınların oluşturduğu “Kadın içinde “Tussy” olarak anılan Eleanor da, Marks ai-
Yurttaşlar Grubu”, Parislilere, özellikle de kadın- lesinin tüm üyeleri gibi Marks ve Engels’in kuramı-

33
nın en hararetli savunucularındandı. Ve sadece mahkûm etmiş, burjuva kadının “hak arama” mü-
teorideki üst düzey kavrayışıyla değil, pratikte ha- cadelesinin esasta, kendi sınıfı ile eşit sömürme
yata geçirme çabasıyla da. Ezilenlerin-sömürülen- haklarına sahip olma mücadelesinden öte bir şey
lerin davasına adanmışlığı, onu aynı zamanda bir olmadığını söylemişti. Kadın haklarından söz edip,
işçi sınıfı önderi yapmıştı. İşçi sınıfının örgütlülük- hemcinslerini sömürerek yaşamını sürdüren, bunu
leri sendikaların kuruluşuna önderlik ediyor, grev da ait olduğu sınıfın “doğal hakkı” olarak gören
vb. direnişlerde ön saflarda yer alıyor, sokak ey- burjuva kadının, oy, miras vb. eşit haklar için ver-
lemlerinde işçilerle omuz omuza çatışıyor, barikat- diği mücadelelerinde yine hemcinslerinin de dâhil
larda savaşıyordu: olduğu ezilen sınıflardan elde edilen sömürüden,
“İngiltere’de grevler giderek yaygınlaşıyordu. kendi sınıfının erkeği kadar eşit pay alma mücade-
İşçiler iş bırakarak, çok düşük olan ücretlerine lesi olduğuna vurgu yapıyordu.
zam almayı başarıyorlardı. Yazın, Eleanor’un yıl- Elbette ezilen sınıfın kadınının; egemen sınıfla-
larca yaşadığı ve horlananların bölgesi olarak bi- rın empoze ettiği erkek egemen zihniyet sonucu,
linen East-End semtindeki kibrit fabrikasının kendi sınıfının erkeği tarafından çok yönlü baskıyla
işçileri greve gittiler. İşçi temsilcileri ve greve ön- kuşatıldığına da değiniyor ve bu duruma karşı mü-
cülük eden sosyalistlerin fabrika sahibiyle görüş- cadele etme zorunluluğunun altını çiziyordu. Ancak
meleri devam ettiği sürece, Marks’ın kızı bir kale bu mücadelenin sınıf mücadelesinden kopuk olma-
gibi kuşatılmış olan bu küçük fabrikayı hiç terk et- ması gerektiğini de ısrarla vurgulamıştı.
medi. Bir süre sonra fabrika sahibi taviz vermek Eleanor Marks’ın “Kadın Sorunu” adlı bu kitabı,
zorunda kaldı ve işçilerin tamamı kadın olan fab- egemen sınıflar ve burjuva kadın hareketi safla-
rikada ücretler bir parça artırıldı. Bu başarı başka rında olduğu kadar, sınıf mücadelesi saflarında da
fabrikalardaki işçileri de yüreklendirdi. Dev bina- geniş yankı uyandıracak, kadın sorununa ilişkin
ların küçücük tuğlalardan yapıldığını kavramış ciddi bir tartışmayı da beraberinde getirecekti. Ama
olan Tussy, sıradan, göze görünmeyen bir iş olan bu tartışmalar, sonraki yıllarda daha fazla sayıda
günlük örgütlenme çalışmalarını asla ihmal etmi- kadın devrimci önderin ortaya çıkmasına ve bunla-
yordu. Bu muhteşem propagandacı ve gazeteci, rın kadın sorununu Marksist temelde ele alma ça-
tüm insanlığı ilgilendiren sorunları ve insanların balarına ışık tutacak, ciddi bir temel oluşturacaktı.
günlük bireysel kaygılarını kolayca kavrıyor ve en Clara Zetkin, Rosa Luksemburg, Aleksandra
basit sorunlarla en genel olanları ustalıkla birleş- Kollontai gibi kadın devrimcilerin günümüze kadar
tirebiliyordu.” (age, Cilt 5, sf. 232-233) gelen ve yol göstermeye devam eden mücadeleleri
Eleanor aynı dönemde en ağır koşullarda çalı- ve bu mücadeleler içinde bazılarının kadın soru-
şan liman işçilerinin grevine de önderlik ediyor, nuna özel önem vermelerinin ilk nüveleri işte böyle
grev komitelerine sekreter oluyor ve haftalar süren oluşmuş, Eleanor Marks, kadın sorununa Marksist
grev, liman işçilerinin zaferi ile sonuçlanıyordu. temeldeki ilk ciddi katkıyı gerçekleştirmişti.
Gaz işletmesi işçilerinin grevinde de öncü bir rol
oynayan Eleanor, bu grevin sürdüğü günlerde ilk Ekim Devrimi’nde Kadınların Rolü
Vasıfsız İşçiler Sendikasını da kuruyor ve sendika- Kadınlar kendi kurtuluşlarının toplumsal kur-
nın merkez komitesi üyesi olmuştu. Eleanor Marks tuluştan bağımsız ele alınamayacağını kavradıkça
(Aveling) kadın sorunuyla da yakından ilgilendi. (bilince çıkardıkça) toplumsal kurtuluş mücadele-
Onun bu ilgisinin boyutu en somut olarak, döne- lerine katılımları da aynı oranda arttı. İlk sosyalist
min kadın sorununa ilk Marksist bakış açısını geti- devrim olan Ekim Devrimi ise, kadınların köleleş-
ren “Kadın Sorunu” adlı kitabında dışa vuruyordu. tirilmelerine karşı sınıf bilinciyle donanmış, kitle-
Eşi Eduvard Aveling’in de katkılarıyla, esas olarak sel başkaldırısının en somut örneği niteliğindedir.
da kendi uğraşlarının ürünü olarak ortaya çıkan bu Çarlık Rusya’sında kadının yaşam koşulları çok
kitapta, kadın sorununu, sınıf sorunuyla iç içe, zordu. Kadın fabrika işçilerinin ve tarım emekçile-
enine boyuna tartışmaya açmıştı. rinin durumu özellikle çok daha kötüydü. Sanayi-
Kadın sorununun esas olarak ezilen sınıf kadını- leşmenin geliştiği birçok ülkede olduğu gibi
nın sorunu olduğunu, tarihsel ve sınıfsal kökenleri Rusya’da da artan makine kullanımı, fabrikalarda
ile ortaya koyuyor, kurtuluşu da bu eksende ele alı- büyük kas gücüne olan ihtiyacı azalttı. Bu durum
yordu. O dönem var olan burjuva kadın hareketini kadın ve çocuk emeği üzerinde yoğun bir sömü-

34
rüyü de beraberinde getirdi. Eski Rusya’da köylü dınlarından biri olan Nina Popova’nın devrimden
kadınların durumu da kentte çalışan kadından sonraki yıllarda yazdığı “Sosyalizm Diyarında
daha iyi değildi. Köylü kadının toprak sahibi olma Kadın” kitabında, Lenin’in sözleriyle şöyle aktarılı-
hakkı yoktu. Toprak ağası ve Kulak için, zorlu ko- yordu: “Aralık günlerinde 10 bin kişiyi bulan kala-
şullarda, uzun saatler boyu dinlenmeden çalışıyor, balık içinde bir kızıl bayrak taşıyan iki işçi kız,
evde ise hizmetçiden öte bir konumu bulunmu- Kazaklara doğru atılıp ‘öldürün bizi! Biz sağ kal-
yordu. Kadınların eğitim oranı (düzeyi) da yine dıkça bu bayrağı esir etmeyeceğiz’ diye bağırdık-
eski Rusya’da çok düşüktü. larında Moskova proletaryası bize, askeri
Kadınların bu kölelik koşulları, Rus toplumu- birlikleri ideolojik olarak ‘dönüştürme’ sanatı üze-
nun ilerici kesiminde protestolara ve kadın sorun- rine çok büyük dersler veriyordu. Ve Kazaklar ra-
ları üzerine yoğunlaşmaya yol açtı. Ancak, 19. yy hatsız oldular ve kalabalığın ‘Yaşasın Kazaklar’
başlarında iyice yoğunlaşan bu çabalar, kadının bağrışmaları arasında, dörtnala uzaklaştılar…”
bağımlılığının nedenlerini tam olarak ortaya koy- 19. yy’ın önde gelen Rus devrimci-demokratla-
maktan, kurtuluşu için izlenmesi gereken yolu rından Çernişevski, “Nasıl Yapmalı?” adlı roma-
göstermekten uzaktılar. Yol gösterme sorununu nındaki kahramanın ağzından şöyle demişti:
Marksizm çözecekti. Rusya’daki kadınlara kurtu- “Kadınlar doğuştan öylesine emin, güçlü ve etkili
luşun yolunu gösteren de, devrimci Marksist ze- beyin gücüne sahip ki. Eğer bu beyin gücü faal ol-
minde yükselen, Lenin önderliğindeki Bolşevik saydı, reddedilmeyip, öldürülmeseydi, insanlık
Parti oldu. Lenin daha başından itibaren, tüm öz- tarihi daha hızlı ilerlerdi.” Yine ünlü Rus yazar
gürlük hareketlerinin deneyimlerinin, bir devri- Maksim Gorki de aynı paraleldeki şu sözleri söylü-
min başarısının kadınların katılım derecesine yordu. “Hiç şüphe yok ki, eğer kadınlar gelişim-
bağlı olduğunu gösterdiğini söylüyordu. Ve böy- leri boyunca yanlış yönlendirilmeseydi, ilgi
lece Bolşevik Parti kadınları devrim saflarına kat- çemberleri yapay olarak daraltılmasaydı, görev-
mak için yoğun bir çaba gösterdi. Giderek artan leri metres, anne ve çocuk bakıcılığıyla sınırlan-
sayıda kadın, sınıf mücadelesine, toprak sahipleri- masaydı, geniş kamusal, kültürel ve politik
nin ve kapitalistlerin egemenliğini devirme müca- çalışmalardan uzak tutulmasaydı, kültür iki kat
delesine katıldı. daha hızlı ilerlerdi.”
Kadınlar daha devrim öncesi yıllarda, o dönem Rusya’daki kadınların beyin gücü, kuşandıkları
gerçekleştirilen grev vb. direnişlerde etkin rol oy- sınıf bilinci ile faal hale geldi. Bunun sonucu ka-
nadılar, birçoğuna önderlik ettiler. Ekim Dev- dınların Ekim Devrimi’ne kitlesel katılımlarla, ön
rimi’nin birçok kadın önderi de bu süreçte saflarda yer almalarında görüldü. Sosyalizmin
yetkinleşti. Krupskaya, Kollontai gibi öne çıkan inşa sürecinde, kamusal, kültürel, politik ve daha
isimlerin yanı sıra, çok sayıda kadın işçi, önce fab- birçok alanda oynadıkları etkin rol, gerçekten de
rikalarındaki grevlere önderlik ettiler, sonrasında insanlık tarihinin ilerleyişini de hızlandırdı, Çerni-
ise devrimin tüm cephelerindeki savaşa, ön saf- şevski ve Gorki’yi doğrularcasına…
larda yer alarak, katıldılar. Her biri çocuk denecek Ekim Devrimi’yle birlikte kadının kurtuluşu yo-
yaşta mücadeleye katılan fabrika işçisi kadınlar lunda, hem Rusya’da hem de o dönem SSCB’li pro-
olan, Klavdia Kirsanova, Klavdiç Nikolayeva, leterlerin öncü rol oynadığı III. Enternasyonal
Marta Yakovleva bu katılımın en somut birkaç ör- (Komintern)’de çok önemli adımlar atılmış, büyük
neğidir. Fabrika grevlerinde önemli rol oynayan, başarılar kazanılmıştı. Özellikle Çarlık Rusya’sın-
barikatlarda korkusuzca dövüşen, çocuk yaşlarda daki kadının durumunu ve dönemi itibariyle bur-
defalarca tutuklanan, sürgüne gönderilen bu ka- juva-kapitalist ülkelerdeki kadının, haktan yoksun
dınlar, Ekim Devrimi’nde önemli görevler üstlen- konumunu göz önüne getirdiğimizde Ekim Devrimi
menin yanı sıra, başka kadınları da mücadeleye ve sonrasında kadının kurtuluşu için atılan adımla-
katmak için, yoğun bir çaba içine girdiler. rın azımsanmayacak önemde olduğunu görürüz.
İşçi kadınların devrim mücadelesine katılımın- Devrimden önce yüzde 88.3’ünün okuryazar
daki artış, daha 1905 Şubat Devrimi döneminde dahi olmadığı, bir nevi kör ve sağır diye niteleyebi-
ortaya çıkmıştı. Kadınlar Rus kentlerinde gerçek- leceğimiz durumdaki kadın aleyhine olan eski tüm
leştirilen silahlı ayaklanmalarda da yer alıyorlardı yasalar kaldırılmış, yasal eşitlik sağlanmış, kadın-
artık. Bu katılım, yine Ekim Devrimi’nin öncü ka- ları koruyan yasalar çıkartılmış, kadını köleleşti-

35
ren çocuk bakımı ve ev işlerinin toplumsallaştırıl- sında ve kadınların da toplumsal üretime katılmala-
ması için kurumlar açılmış, büyük oranda kadının rında olduğunu söylemişlerdir. Ekim Devrimi son-
toplumsal üretime ve politik yaşama katılması sağ- rası sosyalist inşa döneminde bu konuda belli
lanabilmiştir. adımlar atılmıştır ancak yeterli olmamıştır. Komü-
Lenin yoldaş da C. Zetkin’den Proleter Kadın nist Partisi, çocuk yuvaları, çamaşırhaneler, kamu
Hareketi için yönergeler yazmasını istediği görüş- mutfakları kurulmasına öncülük ederken, diğer ta-
mede tam da bu noktada gerilik ve kavrayışsızlık- raftan da yüzyıllardır süregelen bu işleri kadının
lara dikkat çekmektedir: “Ama kendimizi “doğal görevi” olarak gören erkek egemen anlayış-
kandırmayalım. Ulusal seksiyonlarımız hala bu lara karşı da mücadele etmiştir. Çünkü yaklaşık 40
konuda doğru bir anlayışa sahip değiller. Komü- yıl süren sosyalizm deneyimi, kadının kurtuluşu
nist önderlik altında emekçi kadınların birlikte ha- açısından muazzam kazanımlar getirse de gerçek
reketini yaratma görevi karşısında bekle gör tavrı anlamda özgürlük ve eşitlik sağlanamamıştır.
içinde, uyuşuk bir tavır içindedirler. Böyle bir kitle
hareketini geliştirip yönetmenin, tüm parti faaliye- Faşizme Karşı Direnişte Kadınlar:
tinin önemli bir parçası, evet genel parti çalışması- Sovyet Kadınları
nın yarısı olduğunu kavramıyorlar. Onların güçlü Emperyalist-kapitalist sistem 1920’lerin sonla-
azimkâr bir komünist kadın hareketinin gerekliliği rına doğru derin bir krize girdi. “Büyük Buhran” de-
ve değerini arada bir kabul etmeleri, partinin sü- nilen bu dönem, özellikle de Avrupa’da faşizmi hızlı
rekli kaygısı ve yazışma yükümlülüğü olmaktan bir yükselişe geçirir. Egemen sınıflar krizlerinin
çok, lafta kalan platonik bir tavırdır. (ekonomik-politik) derinleştiği her dönemde ezilen-
Kadın kitleleri arasındaki ajitasyon ve propa- sömürülen yığınlar üzerindeki baskı ve zulmü en
ganda çalışması, onların uyandırılması ve dev- üst seviyelere çıkarırlar. Böylece kitlelerin sisteme
rimcileştirilmesi, ikinci bir şey, yalnızca kadın karşı kriz dönemlerinde daha da artan hoşnutsuz-
yoldaşların işi sayılıyor. Yalnızca onlarca, bu iş luklarının başkaldırıya dönüşmesini engellemek is-
neden daha çabuk ve sağlıklı ilerlemiyor diye suç- terler. Kitlelerin hedefini sistemden başka yöne
lama getiriliyor. Bu yanlıştır, temelli yanlıştır! çekme, yine bu süreçlerde artışa geçen yoksulluğun,
Gerçek ayrılıkçılık ve Fransızların söylediği gibi, sefaletin, işsizliğin nedenlerini, sistemden başka
kadın hakları savunuculuğu a rebours (tersine, yerlerde aramalarını sağlama hedefli politikalar da
tersi, ret) tersten kadın hakları bu dönemde yoğun olarak hayata geçirilir. Irkçı-
savunuculuğudur!” (age, sf. 323-324) şoven yükseliş koyu bir faşizme dönüşür.
Proleter kadın hareketinin en zengin deneyimle- İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler işte bu
rine sahip olan SSCB’de her ne kadar istenilen/ol- dönemde, bu amaçlarla, egemen sınıflar tarafından
ması gerekenin gerisinde olsa da kadınlar yukarıda işbaşına getirildiler. Hitler’in Nazi faşizmi kısa sü-
bahsettiğimiz şekilde çok daha geniş kitleler halinde rede hızlı bir yükseliş gösterdi. Batılı emperyalistle-
toplumsal üretime, toplumsal yaşama, politikaya, rin Hitler’i iş başına getirip, Nazi faşizminin önünü
Sovyet yönetici organlarına ve Proletarya Partisine açmalarının başlıca nedenlerinden biri, Hitler’in
çekilebilmiştir. Maalesef bu katılıma paralel olarak Sovyetler Birliği’ne saldırmasını sağlamaktı. Yani
partinin en üst yönetim organlarına yükselişi/çeki- komünizm düşmanlığıydı. Hitler (Nazi) faşizminin
lebilmesi yeterince sağlanamamış ve ciddi bir tezat- ari ırk ideolojisinin ülke içindeki hedefinde en (ya
lık arz etmiştir. Bolşevik Partinin 1912 yılındaki 6. da ilk) başta Yahudiler vardı. Hedef çok geçmeden
Konferansından 1952 yılındaki 19. Kongresine ka- genişleyerek, başta komünistler olmak üzere, Çin-
darki (40 yıllık) süreç, kadınların proleter partiye geneleri ve diğer Alman olmayan yığınları kapsa-
üye oranı ile MK’daki durumuna ilişkin önemli veri- maya başladı. Emek hareketi de faşizmin öncelikli
ler sunmaktadır: 1952 yılında üyelerin yüzde 22’si hedefleri arasındaydı.
kadın olan KP’nin maalesef en üst yönetici organın- Almanya içinde vahşi yöntemlerle başlatılan
daki temsili yüzde 1.6 olarak bulunuyor. (Yazar ki- soykırım harekâtı, Almanya’nın Polonya’ya saldır-
tabın başka sayfalarında yüzde 22’lik kadın üye ması ve birçok Avrupa ülkesini peş peşe işgal etme-
sayısının 1.318.968 olduğunu belirtiyor.) siyle, kendi sınırlarını aştı. Hitler’in hedefinde artık,
Marks ve Engels, kadının gerçek kurtuluşunun; Fransa da dâhil, Avrupa ülkelerinin neredeyse tümü
ev işi ve çocuk bakımı gibi işlerin toplumsallaşma- vardı. Ama Sovyetler Birliği, Hitler’in zafer kazan-

36
mak istediği en önemli hedefti. Ve Naziler 1941 yı- sine dönüşmüşlerdi. Kendini feda etme ruhu on-
lında Sovyetler’e saldırdı. larda en üst düzeydeydi. 16 yaşında bir fabrika işçi-
İşgal amaçlı bu saldırı çok önceden beri en ince siyken cepheye katılan Nadejda Vasiliyevna’nın
detayına kadar hesaplanmıştı. Nazi ideologları ve verdiği şu örnek de bu fedakârlığa en somut kanıtı
strateji uzmanları ayrıntılı planlar yapmıştı. Ancak oluşturuyor. Şöyle diyor Vasiliyevna: “(…) Bir maki-
hesaplayamadıkları bir şey vardı. O da insan yüreği- neli tüfek bölüğünde hastabakıcı olmayı başardım.
nin ve beyninin gücü idi. Karşılarında kadını ve er- Bölüğümüzün tamamı, bizim alayın bulunduğu
keği ile tek yumruk olmuş Sovyet halkı vardı. alanda hücuma geçti. Tan ağardığında geri çekil-
Dünyanın ilk sosyalist devrimini gerçekleştirmiş, dik. Tarafsız alandan bir inilti geliyordu. Ben o
hem devrim hem de sosyalizmin inşa sürecinde yöne doğru yöneldim. ‘Gitme ölürsün’ dedi asker-
büyük fedakârlıklara katlanmış, her bir değeri dişi- ler. Ama onları dinlemedim. Sürünerek gittim. Ya-
tırnağı ile yaratmış bir halktı bu. Ve bu halk Nazi- ralıyı buldum. Kollarından kemerime bağlayıp,
lere karşı anayurtlarını savunmak için, eşi benzeri onu sekiz saat boyunca sürüyerek canlı olarak ge-
görülmedik bir direniş sergiliyordu. tirdim…” (age, sf. 45)
Her şeyi hesaplayan Nazi uzmanları, bir anne- Ancak faşizmin kesin yenilgisinde en az erkekler
nin öz çocuğunun elbisesine bir mayın saklayabile- kadar payı olan Sovyet kadınları hem savaş sıra-
ceğini, bir babanın öz kızının yaşamını feda sında hem de savaş sonrasında, erkek egemen zih-
edebileceğini, kısacası insanların vatanını ve her- niyetin yansımaları ile de yüz yüze kaldılar. Savaşta
kesin yaşamını kurtarmak için en sevdiklerini gö- bir topçu alayının komutanı olarak görev yapan
zünü kırpmadan feda edebileceğini Ivan Arsentiyeviç Levitski’nin, kadının savaşın ön
hesaplayamamışlardı. Nazi işgaline karşı direnişte, cephesindeki yerini nasıl yadırgadığına dair yakla-
sayıları 1 milyona yaklaşan Sovyet kadını da, er- şımı Sovyetler Birliği’nde, sosyalizmin inşa süre-
keklerle eşit koşullarda yer aldı. cinde kadın sorununun nasıl hala bir “sorun” olarak
Onlar, keskin nişancı oldular, köprüler uçurdu- var olduğunu, henüz tam olarak çözülemediğini de
lar, iz sürdüler, topraklarına, vatanlarına ve çocuk- kanıtlıyor adeta. Levitski, kendisine bir kadın tabu-
larına vahşice saldıran düşmanı yok etmede ön runa komuta edeceği söylendiğinde ne düşündü-
saflarda yer aldılar. En vahşi işkencelerden geçiril- ğünü şu sözlerle aktarıyor:
diler, yakılarak, asılarak, kurşuna dizilerek katle- “Orduda kızların da görev aldıklarını biliyor-
dildiler. Savaştan yıllar sonra yapılan bir dum. Ama bunun ne anlama geldiği konusunda
röportajda, savaşa hemşire olarak katılan bir Sov- net bir fikrim yoktu. Biz muvazzaf subaylar, sava-
yet kadını, hem savaşın vahşetini hem de savaşa şın erkek işi olduğuna inandığımız için, kadınların,
katılan kadınların bu vahşetten paylarını nasıl al- bu ‘hoş cinsin’ askerlik yapmasından sakınırdık.
dıklarını şu sözlerle aktarıyor: Kadınları hemşire, bakıcı gibi görevlerde görmeye
“Hemşirelerimizden biri bir köyde esir alın- alışkındık. Birinci dünya savaşında ve daha sonra
mıştı. Yaklaşık bir gün sonra o köyü teslim aldık. iç savaşta oldukça başarılıydılar. Ama bu genç kız-
Onu, gözleri oyulmuş ve göğüsleri kesilmiş bir lar ağır silahların taşındığı uçaksavar topçu alay-
halde bulduk. Kazığa oturtulmuştu. Hava dona larında, taburlarında ne yapabilirdi?” (age)
çekmişti. Suratı bembeyazdı ve saçları bütünüyle Levitski’nin bu bakış açısı daha sonraki süreçte,
ağarmıştı… Henüz 19 yaşındaydı.” (Nazi İşgalinde kadınların “neler yapabileceğini” gördüğünde tabi
Sovyet Kadınları, sf. 129). Yine Nazi işgaline karşı ki değişiyor… Fakat savaşa katılan kadınlar, bu
Partizan savaşında yer alan Mariya Vasiliyevna Ylo- bakış açısıyla, savaştan sonra da baş etmek zorunda
ka’nın sözleri, kadınların bu savaşta ölümü nasıl kalıyorlar. Çoğu kadın savaştan döndükten sonra
yendiklerinin kanıtı oluyor: “Kuşatılmıştık. Çem- uzun yıllar boyu savaşa katıldıklarını gizlemek zo-
beri kıramayacağımızı anlayınca, hastabakıcı runda kalıyor. Toplumun azımsanmayacak kesi-
Daşa ile siperden çıktık ve ayağa kalktık. Esir minde savaşa katılan kadınlara “kötü kadın”
düşüp küçülmektense, ölmeyi yeğlemiştik. Yaralı- gözüyle bakılıyor. Onlar savaşa “erkeklerle ilişki
lar da böyle düşünüp ayağa kalkmışlardı…” (age) kurmak” için giden “hafif” kadınlar olarak görülü-
Yaşları henüz 15-16 idi savaşa katıldıklarında. yorlar. En büyük zorluğu evlenme konusunda yaşı-
Ancak, bu yaşı küçük, ama yüreği yaşından kat kat yorlar. Ya bu bakış açısı nedeniyle ya da erkekler
büyük kadınlar savaş boyunca birer cesaret abide- savaşta paylaştıkları eşit koşulları, evlilikte paylaş-

37
mak istemedikleri için, bu kadınların çoğu ya hiç ya Devrimden önce burjuva feodal baskının al-
da yıllar boyu evlenemiyor. Toplum içinde kendile- tında inleyen, insan yerine bile konulmayan, erke-
rini gizleyerek yaşıyorlar. ğin mülkü sayılan, “altın zambak”larla (Eski
Faşizme karşı direnişin kahraman kadınların- feodal Çin geleneklerinde ayakları erotik kabul
dan Valentina Pavlovna, çocuk yaşta gittiği ve yıl- edilen kadının fiziksel ve ekonomik bağımlılığının
larca savaştığı cepheden, ağır yaralı olarak, sakat simgesi olarak küçük yaşlardan itibaren parmak-
dönenlerden. Dönüşünde yaşadıklarını şöyle anla- ları aşağı kıvrılarak bezlerle sıkıca bağlanırdı.) sa-
tıyor: “On sekiz-yirmi yaşlarında cepheye gittik dece ayakları değil beyni, bilinci de bağlanan
ve yirmi-yirmi beş yaşlarında döndük… Cepheye kadınların toplumdaki hak yoksunluğu ve eşitsiz-
gittiğimizi kimseye söylememeye karar verdik. liği devrimden sonra ilk olarak yasalarda yapılan
Bu arada savaş arkadaşlarımızla ilişkimizi hiç hak eşitliği ile sonra da pratik yaşamdaki uygula-
koparmadık, sürekli yazıştık. Çok sonra toplantı- malarla giderilmeye çalışılmıştı.
lara çağrılmaya ve onurlandırılmaya başlandık. Proleter parti ve hak iktidarı tarafından kadın
Ama yine de sırrımızı saklıyor ve madalyaları- sorunları esasta üç cephede çözülmeye, mücade-
mızı takamıyorduk. Erkekler takıyordu. Bize ta- lesi yürütülmeye çalışılmıştı. Bunları Sino-Macar
mamen farklı gözlerle bakılırken, onlar fatihtiler, Dostluk Komünü kadrolarından Zhou Min-fu
kahramandılar ve savaşa uygun genç delikanlı- şöyle sıralıyor: “Birincisi ideolojik cephe. Kadın-
lardı.” (age, sf. 112) lara ve tabi erkeklere eğitim verdik. Kadının üre-
Faşizme karşı direnişte ön saflarda yer alan Sov- timde olmaması gerektiğini ifade eden eski
yet kadınlarının savaşta oynadıkları rolü yok sayan, düşünceye karşı savaştık, biz feodal düşünceye
onları, bunu gizlemek zorunda bırakan duruma karşı kavga verdik. İkinci cephe somut problem-
isyan da yine en başta onlardan (kadınlardan) geli- leri çözmekti. Örneğin kadınların yüz yüze kaldığı
yor. Savaşa uçaksavar nişancısı olarak katılan ev işinin pratik sorunlarını çözmeye çalıştık.
Nonna Aleksandrova Smirnova, o günlerin anılarını Üçüncü olarak, kadınların liderlikte rol aldıkla-
çocuklarına bırakmak için şu şiiri yazıyor: rından emin olmaya çalıştık. Yönetici yapılarda
“(…) kadınların bulunduğundan emin olduk. Bu öyle
Ve bugün barış içindeki sokaklarımızda önemliydi ki bu sayede kadınlara saygı duyul-
Gençliğimi anımsayarak yürürken malı, kadınlar lider olarak görülmeliydi. Bu
Geçmişin utangaç yeni yetmelerinin durum eşit bir duruşu artırdı. Ayrıca kadınlar bu
Bugünün görkemli kadınlarına kademelerde olmalılardı çünkü onlar kadınların
Dönüştüklerini görüyorum problemlerini biz erkeklerin anladığından daha
Ve onlara yalvarıyorum; iyi biliyordu.” (Janet Goldwasser, Stuart Dowty,
‘Alçak gönüllülüğü bırakın Kızıl Çin’de Kadınlar Göğün Yarısı, Akademi Ya-
Ve yınları, sf. 23)
Çocuklarınıza mutlaka şunu anlatın; Bu üç cephede de kısa sürede önemli başarılar
Bizler, kadınlar olmasaydı, elde edilmişti. Ancak hala erkek egemen anlayış,
1945’in ilkbaharı da olmazdı” (age, sf. 232) ön yargılar yaşamın içindeydi ve bilinçli ya da bi-
linçsiz uygun zemini bulduğunda kadının karşısına
Çin Halk Cumhuriyeti’nde dikiliyordu. Kadınların yaşamın ve partinin birçok
kadınların durumu alanındaki faaliyetine aktif katılımına rağmen, en
Demokratik devrimi gerçekleştiren Çin’deki du- geride oldukları cephe ne yazık ki yine yönetici or-
ruma gelince: yarı-feodal yapıdaki ülkedeki devrim ganlardaki konumu, oranıydı. Ancak o dönemin
mücadelesinde yerini alan kadınlar, eski gelenek- koşulları ve SBKP MK’sındaki kadın üye oranıyla
lere karşı mücadelede önemli başarılar elde etmiş- kıyasladığımızda da görece bir başarı, daha ileri bir
lerdi. Kadın kitlelerinin nasıl harekete adım olarak değerlendirebiliriz.
geçirilebildiğini anlamak için Çin Demokratik Halk
Devrimi’nden önce kurulan ve kurtarılmış bölge- Faşizme Karşı Gettolarda ve Batı Av-
lerde 20 milyondan fazla üyesi bulunan Tüm Çin rupa’da Direnen Kadınlar
Demokratik Kadın Federasyonu örneğine bakmak Faşizme karşı direnişte Sovyet kadınları büyük
gerekir. rol oynarken, Yahudi gettolarında ve Nazi işgali al-

38
tındaki Batı Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan dire- Hollanda: İşgale Karşı Direnen
nişlerde de, kadınlar aktif rol oynadılar. Kadınlar
Kadınlar, Nazi vahşetine karşı, Fransa’da, Yu- İşgal altındaki Hollanda’da da kadınlar aktif ola-
nanistan’da, Hollanda’da, Doğu Avrupa gettola- rak direnişe katıldılar. Daha çocuk denecek yaş-
rında, Yugoslavya’da (UKO) Ulusal Kurtuluş larda, düşmana karşı silah elde savaştılar. Truus ve
Ordusu saflarında, silah elde mücadele verdiler. Frerde Oversteegen de bu kadınlardan sadece ikisi.
Yugoslavya’da UKO saflarında Partizan olarak sa- Biri 15 diğeri 17 yaşında olan bu “küçük kadınlar”
vaşan 100 binden fazla kadın vardı. Bunların faşizmi ve buna karşı mücadelenin ne olduğunu (il-
dörtte biri şehit düşerken, yarıya yakını da yara- legal mücadelenin) ilk çocukluk yıllarından itibaren
landı. Yaralananların 3 bini sakat kaldı. Bu kadın- bilince çıkarmışlardı.
ların hepsi aynı zamanda Anti-Faşist Kadınlar Babalarından ayrı yaşayan anneleri bir komü-
Cephesi üyesiydi. Onlar savaş sırasında, telefon nistti. Anneleri onları daha beş yaşlarındayken anti-
santrallerini ve elektrik direklerini havaya uçuru- faşist eylemlere götürüyordu. Nazi faşizminden
yor, düşman subaylarını infaz ediyorlardı. kaçanları ya da illegal direnişçileri evlerinde saklı-
Doğu ve Batı Avrupa ülkelerindeki ve de getto- yordu. Onlara tüm Alman halkının Nazi olmadığını,
lardaki direnişe katılan kadınların, bu savaştaki Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht gibi devrimci-
cesaretine ve direngenliğine dair sayısız örnek lerin de bu halk içinden çıkabildiğini anlatıyordu.
bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını verecek Kızları silahlı direnişe katılacaklarını kendine açık-
olursak: ladıklarında ise şu öğüdü veriyordu: “Ne yaparsa-
Bir getto direnişçisi olan, 19 yaşındaki Vitka nız yapın, insan olduğunuzu asla unutmayın. Asla
Kempner, yer altı direniş örgütü üyesiydi. Get- ve kesinlikle düşmanın yöntemlerini kullanmamalı
to’dan gizlice dışarı çıkardığı bombayla, 8 Tem- ve siz de faşistler gibi davranmamalısınız.” (age)
muz 1942’de bir Alman ikmal trenini havaya Katıldıkları yer altı örgütünde cesaret ve kararlı-
uçurdu. Simon Persten henüz 12 yaşında bir kız lıklarını defalarca kanıtlayan Truus ve Fredie, özel
çocuğu iken aylarca Minsk gettosundan insanları bir suikast timinde görevlendirilirler. Timin üçüncü
gizli yollardan ormanlardaki Partizanlara gö- üyesi ise Hanni Schalf’dır. Truus, Fredie ve Han-
türdü. Tabancasını sürekli olarak mantosunun ni’den oluşan timin asli görevi Nazi özel harekât su-
gizli cebinde taşıyordu. Yakalandığında ne yapa- baylarını ve hainleri vurmaktı. Bu konuda
cağı sorulduğunda ise; “Korkmayın beni canlı ola- uzmanlaşmışlardı artık. Timin keskin nişancısı
rak ele geçiremeyecekler” diyordu. (Ingrid Strobl, Hanni idi. Arkadaşları “Ona hiçbir görev yeterince
Faşizme ve Nazi İşgaline Karşı Silahlı Direnişte tehlikeli gelmiyordu.” diye anlatıyorlar Hanni’yi.
Kadınlar, Belge Yayınları) Sayısız başarılı eylem gerçekleştirdiler. Eylemlerden
Getto ayaklanmalarında kadınların oynadığı birinde Hanni Nazilerin eline düşer. Uzunca za-
rol Nazi kasaplarının da dikkatinden kaçmıyordu. mandır “Kızıl Saçlı Kız” olarak aradıkları Hanni’ye
Bunlardan biri olan SS ve polis korgenerali Yur- günlerce işkence ederler. Nazi faşizminin yenilgisin-
gen Stroop, faşizmin yenilgisinden sonra kapatıl- den sadece günler öncesidir. Hanni 17 Nisan 1945’te
dığı hapishanede, aradan yıllar geçmesine kurşuna dizilmeye götürülür.
rağmen, koğuş arkadaşlarına şöyle diyordu: İlk kurşun onu yalnızca sıyırır geçer. Ve o “ben
“(…) bu kızlar insan değildi, belki tanrıça ya sizden daha iyi ateş ederim” diye haykırır cellâtları-
da şeytan, çoğunlukla iki elle de silah kullanabili- nın yüzüne. Kurşun yağmuru altında can verdiğinde
yorlardı. İnat ve dayanıklılıkla sonuna kadar sa- 23 yaşındadır. Truus ve Fredie savaştan sağ kurtu-
vaştılar.” (age) lurlar. Heykeltıraş olan Truus, sonraki yıllarda
SS’ler “bu kızlardan” öyle korkmuşlardı ki, gör- Hanni’nin dört metrelik bir heykelini yapar. Hanni
dükleri yerde hemen “gebertme” kararı aldılar. adına bir de film yapılır: “Kızıl Saçlı Kız”.
Çünkü ele geçirilen kadınlar önce masum bir şe-
kilde duruyor ve SS’ler yaklaşınca, gizlediği bom- Yunanistan: Faşizme ve İşgale Karşı
bayı tam ortalarına atarak birçoğunu öldürüyor Direnişte Kadınlar
ve\veya yaralıyorlardı. Bunun için de yakınlarına Ancak Batı Avrupa’daki direnişe katılan kadınlar
gitmeme ve “güvenli” bir uzaklıktan makineli ile da, faşizmin yenilgisindeki rollerinin neredeyse yok
öldürülmeleri emri verilmişti. (age) sayılması gerçeğiyle yüz yüze kaldılar. Bu kadınlar

39
ayrıca, batı emperyalizminin hüküm sürdüğü ülke- kencede sadece: “Ben Yunanlıyım. Yunanistan’da
lerde, komünist olmaktan kaynaklı da kovuşturma- yaşıyorum. Yunan halkına hizmet ediyorum” diyen
lara uğradılar. Hem kendileri, hem de erkek Electra’nın ağzından başka bir şey alamadı işkence-
yoldaşları. Savaştan ilk döndükleri dönemde ise, ciler. Alabilecekleri tek şey hayatıydı. Ve ancak
erkek yoldaşları kahramanlar olarak yüceltilirken, bunu yapabildiler.
onları tarihin karanlıklarına gömülmek bekliyordu. İşgalle birlikte, dönemin devrimci komünist
Yunanistan’da savaş faşizmin yenilgisinden güçleri öncülüğünde oluşturulan Ulusal Kurtuluş
sonra da sürdü. 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı baş- Cephesi’nde örgütlenen ve askeri örgütlenme ELAS
ladığında (Eylül 1939), Yunanistan faşist Metaxas saflarında savaşan kadınlı-erkekli Yunan halkı, işgal
rejimi ile yönetiliyordu. Metaxas, felsefesinin Hitler güçlerini geri püskürtmeyi başardı. İşgalciler çekil-
ve Mussolini ile aynı olduğunu söylese de, İtalya 28 diğinde, üstün silah gücü ve insan gücü, yoğun halk
Ekim 1940’ta Yunanistan’ı işgal etti. desteğine rağmen hükümeti devralmayan Ulusal
Yunanistan işgale hazırlıksız yakalanmıştı. Kurtuluş Cephesi ve ELAS’ın bu tarihi hatası, İngil-
Ancak Yunan halkının ulusal ayaklanma deneyimi tere güdümlü bir hükümetin işbaşına gelmesini-ge-
ve kararlılığı, İtalyan ordularını çekilmenin eşiğine tirilmesini de beraberinde getirdi.
getirdi. Yunanistan 6 Nisan 1941’de de, bu kez Nazi İşbirlikçiler ve işgale ortak olan Güvenlik Tabur-
işgaline uğradı. Ancak bu işgal de Yunan halkının ları, polis ve orduya dâhil edilmiş, ELAS’ın bunların
direnişine çarpacaktı. Bu direnişin her safhasında cezalandırılması ve Ulusal Orduya dâhil olma
ve tüm cephelerinde kadınlar da kararlılıkla ve kit- (ELAS’ın) talebi ise, tasfiye girişimi ile cevaplan-
lesel olarak yer aldılar. Yunan kadınlarının çok ön- mıştı. ELAS, 10 Aralık 1944’e kadar verilen güçle-
ceden beri iç ve dış baskılara karşı mücadelelerde rini terhis etme ültimatomunu, 4 Aralık’ta kitlesel
yer aldıkları zaten bilinmektedir. Bunun içindir ki, bir gösteri çağrısı ile cevapladı. On binler 4 Aralık’ta
faşizme karşı direnişin önemli bir kesimini kadınlar Syntagma Alanı’na aktı. Kitlenin üzerine ateş açtı-
oluşuyordu. Kadınlar bu savaşta gerilla oldular, tut- ran hükümet, sıkıyönetim ilan etti. İç savaş başla-
sak düştüler, vahşi işkencelerden geçirildiler, idam mıştı (1944-1949).
mangalarının önünde kurşuna dizildiler. Gerici faşist hükümet “anti-milliyetçi eylem”
Faşizme karşı direnişte önemli rol oynayan ka- içinde oldukları gerekçesiyle, ilerici, devrimci ve ko-
dınlardan biri de Electra Apustolou idi. Electra 1912 münistlere karşı, tam bir cadı avı başlatmıştı. Beyaz
yılında varlıklı bir ailenin kızı olarak doğmuş, ancak terör ülkenin dört bir yanına yayıldı. Devrimci güç-
zenginliğin eşitsiz dağılımını daha küçük yaşlarda ler bu saldırıları, kurdukları Demokratik Ordu ile
fark ederek sorgulamaya başlamıştı. Bu sorgulama cevapladılar. Binlerce insan beyaz teröre karşı silah-
onu Marks’ı, Engels’i, sosyalizmi ve devrimi öğren- lanarak dağlara çıktı ve Demokratik Ordu safla-
meye götürdü. rında savaştı. Hükümet güçleri yerleşim yerlerine
1925’de faşist askeri darbe gerçekleştiğinde 13 saldırıyor, köyleri yakıyor, yaşlı-çocuk-hamile kadın
yaşındaki Electra Yunan Komünist Gençlik Ör- demeden katlediyordu. Sayısız kadın iç savaşa De-
gütü’ne (OKNE) üye oldu. Ailenin baskısından kur- mokratik Ordu saflarında katıldı. Birçoğu ya vahşi
tulmak için 1930’da bir yoldaşı ile evlenerek, yöntemlerle katledildi ya da tutsak düştü.
faaliyetini daha aktif olarak sürdürmeye başladı. Tutsak edilenler yıllarca ıssız adalarda işkence
Kadın Fabrika İşçileri Hareketi’ne katılarak, işçi ka- altında tutuldular. Buradaki ağır koşullarda ya-
dınların örgütlenmesine önderlik etti. 1934’te şamlarını yitirdiler. Onların bu işkence kampla-
Paris’te yapılan, Paris Anti-Faşist Konferansı’na Yu- rında yaşadıklarını yazıp sakladıkları günlüklerden
nanlı kadınları temsilen katıldı. Faşist Metaxas re- bazıları, yıllar sonra ortaya çıktı. İşkence adaların-
jimi iş başına geldiğinde ilk tutuklananlar dan Trikeri’de yazılan günlüklerden birinde yer
arasındaydı. Averof Hapishanesi’nde kaldığı 2 yıl alan şu sözler, kadınların içinde bulundukları ko-
boyunca buradaki politik kadın tutsakların örgüt- şullarda dahi haklılıklarına olan inançlarını yitir-
lenmesine önderlik etti. mediklerini, kararlılıklarını, cesaretlerini nasıl
Hastalık nedeniyle serbest kaldıktan sonra da koruduklarını gösteriyor.
defalarca tutuklandı. Son tutuklanmasında firar “…Onların tophanelerinde, işkence ve cezalan-
etti. Yunanistan işgal edildiğinde ise, direnişi örgüt- dırmanın her biçimini tattık ve korkuya karşı ba-
lemeye koyuldu. Nazilerin eline esir düştüğünde, iş- ğışıklık kazandık. Her gün bizi yaşamaya ve

40
ölmeye mahkûm ettikleri sefaleti değiştirebilmek tüm dünya Filistin halkının mücadelesinden haber-
için reddetmek ve direnmekten başka seçeneğimiz dardı. Leyla bu eylemlerle birlikte, korkusuzluğun
olmadığı, çok açık bir şekilde ortaya çıkıyordu… ve cesaretin de simgesi olmuştu ezilen halkların gö-
Bizi oraya kapatmaya çalıştıkları ölçüde biz çem- zünde. Özellikle de, sisteme karşı öfkesi birikmiş
beri kırmak için mücadele ediyorduk. Üzerimizde olan sayısız kadının düşüncelerini devrimcileştir-
baskı kurdukları ve bizi kısıtladıkları ölçüde, öfke- mişti. Tüm devrimci kadınlar artık birer Leyla Halid
lerimiz ve nefretimiz büyüyordu… Hiçbir şey ol- olmak istiyordu…
madan yaşayacaktık. Bunlar da geçecekti, onları
unutmamalı, üstesinden gelmeliydik… Uzun bir Avrupa’da Devrimci Kadınlar
inatçı kadınlar sırası; her birimiz direnişin küçük Bu dönemde sadece emperyalizmin boyunduru-
bir kesimi, bütünün gerekli ve yok edilemez par- ğundan kurtulmak için mücadele eden ülke halkla-
çasıydık-biz muzafferdik… (age, sf. 138 -Trikeri rının kadınları değil, emperyalist metropollerde de
günlüklerinden) çok sayıda kadın devrimci mücadeleye, özellikle de
silahlı mücadeleye katılmıştı. Bu kadınların birçoğu
Filistin: Leyla Halid bu mücadelelere öncülük eden devrimci örgütlerin
2. Emperyalist Paylaşım Savaşı faşizmin yenil- ya kurucusuydu ya da merkezi önderliğinde yer alı-
gisi ile sonuçlansa da, bu ezenler ile ezilenler ara- yordu.
sındaki mücadelenin sona erdiği anlamına Örneğin Almanya’da RAF (Kızıl Ordu Fraksi-
gelmiyordu. Bilakis mücadele daha da şiddetlene- yonu)’ın kuruluşu, önemli ölçüde Ulrike Meinhof ve
rek sürdü ve sürüyor. Gudrun Enslin tarafından gerçekleşmişti. Her iki
Savaştan sonra, emperyalizmin öncü gücü olma devrimci kadın da, Alman emperyalizmine tutsak
pozisyonunu ele geçiren ABD emperyalizmi diğer düştükten sonra hücre tipi hapishanelerin ilk uygu-
batılı emperyalistlerle ittifak halinde, ezilen halk- lamalarının hayata geçirildiği hapishanelerde inti-
lara dönük saldırılara hız verdi. Çin’de 1949 yılında har süsü verilerek katledildiler.
Mao Zedung önderliğinde gerçekleşen devrim ise, Kuzey İrlanda’nın İngiliz emperyalizminden
emperyalistleri “komünizm tehdidi”ne karşı aldık- kurtuluşu için silahlı mücadele veren IRA’da da (İr-
ları önlemleri artırmaya itti. Bu önlemler kapsa- landa Kurtuluş Ordusu), kadınlar gerek yönetimde
mında çok sayıda ülkeye dönük gerçekleştirilen gerekse eylemlerde merkezi roller üstlendiler. Özel-
askeri-ekonomik-siyasal saldırılar dünyanın dört likle ’70’li ve ’80’li yıllar boyunca, gerçekleştirilen
bir yanında halk hareketlerinin yükselmesini de be- çok sayıda silahlı eylemde en önemli pozisyonlarda
raberinde getirdi. kadınlar vardı. Bu kadınlar tutsak düşüp, ömür
Bu yıllar aynı zamanda tüm dünyada devrim boyu hapis cezalarına çarptırıldıklarında, mücade-
rüzgarlarının estiği ’60’lı yıllardı. Kadınların dev- lelerini hapishanelerde de sürdürdüler. Aynı yıl-
rim mücadelesine en yoğun katıldığı dönemler de larda hapishanelerde siyasi tutsakların özel statüleri
bu dönemlerdi. Ulusal-sosyal kurtuluş mücadele- ellerinden alınmış, sivil giysi giyme ve çalışmama
leri olarak dışa vuran mücadeleler içinde çok sa- hakkı gibi ayrıcalıklar kaldırılmıştı. Tek tip elbise
yıda kadın devrimci de yer aldı. Bu kadınlar içinde dayatması da bu dönem başlatılmıştı.
halkının haklı mücadelesini dünyaya duyurmak IRA’nın hapishanelerde başlattığı eylem ve dire-
için o zamana kadar hiç gerçekleştirilmemiş ey- nişlere kadınlar da tutuldukları Armagh Hapisha-
lemlere imza atanlar oldu. Korkusuzlukları ve ce- nesi’nde yanıt oldular. Direniş açlık grevine
saretleri ile dünya devrimcilerine, özellikle de çevrildiğinde, IRA’nın o dönemde hapiste bulunan
kadınlara ilham oldular. Mariead Farrel, Margaret Nugent ve Nary Doyle
Bu kadınlardan biri de, dünyanın dikkatini Filis- gibi kadın önderleri de açlık grevine giren ilk ekipte
tin halkının Siyonist vahşete karşı verdiği mücade- yer aldılar. Tarih 1 Aralık 1980’di.
leye çekmek amacıyla, uçak kaçırma eylemi yapan Bu döneme denk gelen yıllarda, Batı Avrupa’da
ilk kadın devrimci olan Leyla Halid’di. Leyla Halid, etkin olan ve kadınların önemli roller oynadığı bir
1969 yılında, bir uçağı kaçırıp, yolcuları tahliye et- diğer devrimci örgüt ise, İtalya’daki Kızıl Tugay-
tikten sonra havaya uçurduğunda tüm dünyanın lar’dı. 1978 yılında İtalya eski başbakanı Aldo
dikkatini Filistin sorununa çekmişti. 1970’de ikinci Moro’yu kaçırarak infaz eden örgütün etkinliği bu
uçak kaçırma eylemini gerçekleştirdiğinde, artık eylemle birlikte artmıştı. Saflarında çok sayıda

41
kadın yer alıyor ve bu kadınlar en tehlikeli olarak da sürdü… (Jenny Hammond, Etiyopya Devri-
görülebilecek eylemlerde etkin rol oynuyordu. Kızıl minde Gerilla Kadınlar, Sun Yayıncılık)
Tugaylar, Avrupa’daki birçok örgütün aksine,
2000’li yıllarda da adından söz ettirmeyi sürdürdü. Latin Amerika: Diktatörlere Karşı İlk
Kadınlar yine ön saflardaydı ve birçoğu 2000’li yıl- Kadınlar Başkaldırdı
larda tutsak düştü. ’60’lı yıllardan başlayarak, Latin Amerika ülkele-
Karşı-devrim de hapishanelerde “intihar”, “şüp- rinin büyük bölümünde iktidarı ele geçiren askeri
heli ölüm”, adı altıında infaz geleneğini sürdürdü- faşist diktatörlüklere ilk başkaldıran arasında da ka-
sürdürüyor. İtalya’da bunun en son örneği, 2002 dınlar vardı. Emperyalist müdahaleler sonucu, Şili,
yılında tutuklanan Kızıl Tugaylar’ın kadın militanı Arjantin, Uruguay gibi ülkelerde işbaşına gelen/ge-
Blefari Melanzi’nin tutulduğu hapishanede Kasım tirilen faşist diktatörlükler, tüm toplumsal muhale-
2009’daki “şüpheli” ölümüdür. Tek kişilik hücrede fet üzerinde görülmedik bir vahşet ve baskı
tutulan Melanzi’nin “çarşafla kendini asarak intihar uyguladılar. Muhaliflerin, hatta muhalif olma po-
ettiği” iddia edilse de, bunun karşı-devrim tarafın- tansiyeli taşıyanların ya da böyle olabileceği düşü-
dan gerçekleştirilen bir infaz olduğu açıktı. Drana nülenlerin, aklın alamayacağı işkencelerden
Blefari Melanzi’nin katledilmesi doğal olarak bur- geçirilmesi ve de sayıları on binlerle ifade edilen
juva kamuoyunda geniş yankı bulmadı. Ancak biz- “kayıplar”, toplum üzerinde büyük bir korkunun
ler onu insanlık tarihinin yazılışına sunduğu hâkim olmasını da beraberinde getirmişti.
katkılarla anmayı sürdüreceğiz… İşte her türden şiddetin boyutlarının iyice art-
tığı, askeri faşist diktatörlüklerin kuş uçurtmadığı,
Etiyopya’da Kadın Devrimciler topluma derin bir umutsuzluk ve korkunun egemen
Kadınların ulusal-sosyal kurtuluş mücadelele- olduğu böylesi bir dönemde, salt kadınlardan olu-
rine katılımı, yarı-sömürge yarı-feodal ülkelerdeki şan örgütler ve bunların gerçekleştirdiği eylemler
kadınlara da özgürlüğün yolunu açtı. Afrika Boynu- bu yönetimlerin korkulu rüyası oldu. Kadınlar ol-
zu’nda yer alan Etiyopya’da ulusal-sosyal baskıya dukça zorlu bir savaşın içine girmişlerdi. İşkence
karşı ayaklanan Tigreliler, Tigre Halk Kurtuluş Cep- gördüler, tutuklandılar, kaybedildiler. Ancak onlar
hesi (TPLF) önderliğinde, 1975 yılında bir devrim mücadelelerini yılmadan sürdürdüler. Özellikle de
gerçekleştirdiler. kayıplara karşı verilen mücadele, kısa sürede tüm
Bu devrimin gerçekleşmesinde kadınlar önemli dünyada yankı buldu. Bu yankıyı uyandıran en
bir rol oynadı. Kadınlara “Hayvandan sadece daha başta da Arjantinli, Mayıs Meydanı (Plaza Del
az iyi davranılması” düşüncesinin hâkim olduğu Mayo) Anaları’nın mücadelesiydi. Onlar önce ço-
toplumda, kadınların mücadeleye katılımı elbette cuklarını, yakınlarını, sonra da onların düşüncele-
büyük zorluklarla gerçekleşti. Kadınları zorla evlen- rini savundular.
dirme yaşının 5’e kadar indiği, toprak sahibi olma Eylemin kadını nasıl özgürleştirdiğini de yine en
hakkı da dâhil, ekonomik-politik-sosyal hiçbir hak- güzel, onların şu sözleri ifade ediyor: “Sokaklara
larının bulunmadığı koşullarda, isyan etme cesare- çıktık ve sokaklar bize çok şey öğretti. Bize siyasi
tini göstermişti kadınlar. gücümüzü veren de bu oldu!”
Eritreli ilk kadın savaşçı olarak bilinen Marta Latin Amerika ülkelerinde verilen ulusal-sosyal
buradaki kadınların mücadeleye katılımında önemli kurtuluş mücadeleleri içinde de, adlarını burada sa-
bir rol oynadı. Bir fabrika işçisi olan Marta, ’70’li yamayacağımız sayıda kadın, ön saflarda yer aldılar,
yılların ilk yarısında, TPLF saflarında silahlı müca- ağır bedeller ödediler. Örneğin Nikaragua’daki San-
deleye katıldı ve mücadele ederken şehit düştü. dinist devrimde kadınlar çok önemli roller oynadı-
Marta, Tigre halkı arasında, özellikle de kadınlar lar. Ve en ağır bedelleri de yine onlar ödediler.
nezdinde bir efsaneye dönüştü. TPLF buradaki dev- Onların bu rolleri de görmezden gelinemedi ve
rim okullarından birine Marta Okulu adını verdi. “Sandino’nun Kızları” adlı kitapta da olduğu gibi,
Bu okul çok sayıda kadını hem kendi kurtuluşu hem yazılı tarihe de not düşüldü.
de ulusal-sosyal kurtuluş için eğitti. Tigreli kadınla-
rın, bir Tigre atasözünde dile getirilen: “Değnek al Nepal’de Kadınlar Halk Savaşı’yla
öküzün için, sopa al karın için” söylemini tersine Özgürleşiyor
çevirmek için verdikleri mücadele, sonraki yıllarda İnsanlık tarihi yazılmayı sürdürüyor. Kadınların

42
bu tarihin yazılışındaki rolleri giderek artıyor. Bu Rekha Sharm şöyle aktarıyor: “Kadınlar, kırsal böl-
rol beraberinde kadınların özgürleşmesini de getiri- gelerde ailelerinin, kaynanalarının ve eşlerinin
yor. Kadınların özgürleşmesinde belirleyici olan baskısına maruz kalıyorlar ve bazı kadınlar başlık
mücadelenin en yüksek olduğu yerler günümüzde, parası yüzünden öldürülüyor. Bu sorun Nepal’in
emperyalizme bağımlı, yarı-feodal, yarı-sömürge ül- her yerinde var. Hem şehirde hem de kırsalda.
kelerdir. Bunların başında ise Filipinler, Hindistan Hakim düşünce kadının eşine hizmet etmek ve
ve Nepal gibi Asya ülkeleri gelmektedir. çocuk doğurmak için var olduğu yönünde: ancak
Buralarda MLM partiler önderliğinde yürütü- bu işe yaradıkları düşünülüyor.” (age)
len Halk Savaşları, egemen sınıfların korkulu rü- Halk Savaşı’na katılan ve artık bir örgütçü olan
yası olmaya devam ediyor. Bu savaşlar, bunlar Nepalli devrimci bir kadın, kendisiyle yapılan gö-
içinde yer alan kadınları da (aktif ve yoğun bir ka- rüşmede, devrime katılma nedenini şöyle dile geti-
tılımla) aynı oranda özgürleştiriyor. Onlar özgür- riyor: “Neden devrimci olduğuma dair birçok
leştikçe mücadelelerin seyri de hızlanıyor. neden var. Birincisi, kız ve erkek çocuklar arasın-
Örneğin Nepal’de 1996’da başlayan Halk Sava- daki eşitsizlik, örneğin mülkiyet açısından bakıla-
şı’nın çok kısa sürede tüm ülkede etkin olmasında cak olursak, kızların böyle bir hakkı yoktur.
kadınların önemli bir payı vardır. Kadınlara, erkeklere kıyasla, kocaları ve aile fert-
Nepal’de monarşiye karşı Nepal Komünist Par- leri tarafından önem verilmiyor. Nepalli kadınlar
tisi (Maoist) öncülüğünde 13 Şubat 1996’da başlatı- feodal sistem tarafından eziliyor ve bazı kadınlar
lan Halk Savaşı yoksul, ezilmiş Nepal halkının kısa fahişelik yapmak için Hindistan’a gidiyor. Beni
sürede umudu oldu. Maoist Parti önderliğindeki devrimci olmaya iten esas neden kadınların ezil-
Halk Ordusu’na katılan geniş yığınlar arasında, ka- mesidir.” (age)
dınların sayısı da oldukça fazlaydı. Çünkü verilen Nepal’de Halk Savaşı başladıktan sonra, gide-
savaşın, aynı zamanda kadınların ezilmişliğine karşı rek daha fazla sayıda kadın Halk Ordusu’na ka-
verilen bir savaş olduğunu kavramışlardı. tıldı. Kadın gerillalar, savaşıyorlar, propaganda
Kadınlar bu savaş içinde kendi örgütlülüklerini yapıyorlar, aynı zamanda da toprağı işliyorlardı.
de yarattılar. Devrimin başlamasından 3 yıl sonra Halk ordusu içinde kısa sürede çok sayıda kadın
Nepal’e giderek, Halk Savaşını yakından gözlem- birlikleri oluşturuldu. Kadınlar ayrıca karma bir-
leme fırsatı bulan, Amerikalı devrimci kadın gaze- liklerde de, erkeklerle eşit koşullarda yer alarak sa-
teci Li Onesto, kadınların devrime katılımı vaştılar. Halk Savaşı’nın ilk 1.5 yılında 800 şehit
noktasında şunları yazıyor: “Kadınların ezilmişli- verildi. Bunların 100’ü kadındı.
ğine karşı verilen mücadele, bu halk savaşının Tüm yazı boyunca, kadınların insanlık yürüyü-
bütünlüklü bir parçasını oluşturuyor. 1996 yı- şünde en az erkekler kadar payları olduğunun altını
lında savaş başladığında, sanki bir cezaevinin ka- çizmeye çalıştık. Bunu da mümkün olduğunca
pısı açılmış ve binlerce kadın savaşta eşit somut örnekler üzerinden verme çabası güttük. Şu
düzeydeki yerlerini almak için acele ediyorlardı. çok açık ki, verilen örnekler, burada verilmeyen-
Bazıları bu uğurda babalarına ve erkek kardeşle- daha doğrusu verilemeyen örneklerin yanında, çok
rine karşı koymak zorunda kalmıştı. Bazıları ge- küçük bir kesimini oluşturmaktadır.
rici düşüncedeki eşlerini terk etmişlerdi. Bazıları Böyle de olsa, kadının insanlığın kurtuluşu mü-
kendi kaderlerine ilişkin karar verme yetkisini cadelesi içindeki etkin rolünün kimi zaman yok sa-
kendinde gören ailelerinden kaçmışlardı. Hepsi yılmasının kimi zaman ise küçültülmesinin, başta
de kadınları aşağı gören ve onlara düşüncelerinin bu mücadelede ağır bedeller ödeyen kadınlar olmak
hiçbir değeri olmadığı hissini veren, feodal gele- üzere, mücadeleye katılan kadınlara yapılan en
neklere karşı çıkmışlardı.” (Dünyanın Çatısındaki büyük haksızlık olduğu düşüncesiyle, bu haksızlığı
Kızıl Bayrak-Umut Yayımcılık) bir nebze de olsa gidermek istedik.
Bu satırlar, Nepalli kadınların devrime nasıl-ne- Unutulmasın ki, ezilenlerin tarih boyunca ezen-
leri göze alarak katıldıklarını, devrimin kendilerini ler karşısında kazandığı zaferler, kadınların katılımı
özgürleştireceğine ne kadar inandıklarını çok net olmadan, asla elde edilemezdi. Hele de devrim mü-
anlatıyor. Kadınların yüz yüze kaldıkları baskı, aşa- cadelesi, sınıfsız eşit bir toplum yaratma mücade-
ğılanma, dışlanmışlığı ise, Onesto’nun görüştüğü, lesi, göğün yarısını oluşturan kadınlar kavganın da
Tüm Nepal Kadınlar Birliği’nin (Devrimci) Başkanı yarısını oluşturmadığı sürece zafere ulaşamaz!

43
Günümüzde kadının durumu
“Ataerkil geleneğin tarihsel olarak ikinci-
leştirdiği ve güçsüz kıldığı kadınlar, neo-
liberal piyasa vahşeti için uygun bir
avlanma alanı oluşturmaktadır. Dün-
yada kadın ücretleriyle erkek ücretleri
arasında uçurum bulunmayan ülke yok-
tur. ÇUŞ (Çok Uluslu Şirketler)’lar örgüt-
süz ve itaatkâr kadın işgücünü boğaz
tokluğunun da altında ücretlerle ‘ter atöl-
yeleri’nde sömürmekte, yeraltındaki ikiz-
leri mafyalar her yıl on binlerce çocuk ve
kadını cinsel ya da emek istismarı ama-
cıyla kaçırarak pazarlamakta, kamu hiz-
metlerinin özelleştirme salvosuyla
daraltılması, sağlık, eğitim, konut, temiz
su vb. hizmetlerin bedellerinin durmaksı-
zın artırılması kadınların sırtına fazla-
dan yüklerin koşulmasına yol
açmaktadır.”

Genel Olarak rında yaşamakta, yılda 30 milyonu aşkın


Yaklaşık 500 yıldır hüküm süren kapitalist insan, açlıktan yaşamını yitirmektedir.” (Libe-
sistemin, en üst aşaması olarak tanımlanan em- ralizm/Muhafazakârlık Kıskacında Kadın, S.
peryalizmin politikalarının tüm dünyayı yakıcı- Özbudun, C. Sarı, T. Demirer, Kaldıraç Yayın-
lığıyla etkisi altına aldığı bir dönemden ları, sf. 49)
geçiyoruz. Sınıflar, uluslar, cinsler arasındaki Gitgide derinleşen bu eşitsizlikten kadınlar
eşitsizlik en üst boyuta ulaşmış durumdadır: da kendi paylarına düşenleri fazlasıyla almakta-
“- Dünya nüfusunun en zengin yüzde 5’lik dır. Kapitalist sistemin sacayaklarından olan
dilimi, yeryüzündeki tüm mal varlığının erkek egemen anlayış, ezilenlerin en temel hak-
yüzde 86’sını, dünya pazarının yüzde 82’sini, larını yok sayarak sömürünün katmerleştirilip
dış yatırımların yüzde 68’ini elinde bulundur- kârın artırılmak istenmesi gibi nedenlerle,
maktadır. kadın, erkeklerle hiçbir ülkede hak eşitliğine
- Dünyanın en yoksul yüzde 20’lik kesimiyle ulaşamamakta, özel bir durum olan annelik için
karşılaştırıldığında en zengin yüzde 20’lik dili- gereken koşullar hazırlanmamaktadır.
min toplam gelirden elde ettiği pay, 1960’taki “Ataerkil geleneğin tarihsel olarak ikincileş-
30 kattan, 1990’larda 81 kata çıkmıştır. tirdiği ve güçsüz kıldığı kadınlar, neo-liberal
- Dünyanın en zengin üç şirketinden piyasa vahşeti için uygun bir avlanma alanı
(Exxon-Mobil, General Motors ve Ford) her bi- oluşturmaktadır. Dünyada kadın ücretleriyle
rinin geliri, G-7 ülkeleri dışındaki 191 ülkenin erkek ücretleri arasında uçurum bulunmayan
her birinden daha yüksektir. ülke yoktur. ÇUŞ (Çok Uluslu Şirketler)’lar ör-
- Ve biliniyor, dünya nüfusunun yarıya ya- gütsüz ve itaatkâr kadın işgücünü boğaz toklu-
kını yoksulluk, üçte bire yakını da açlık sını- ğunun da altında ücretlerle ‘ter atölyeleri’nde

44
sömürmekte, yeraltındaki ikizleri mafyalar her larına göre, Asya, Afrika ve Latin Amerika’da
yıl on binlerce çocuk ve kadını cinsel ya da kayıt dışı çalışanların % 70’i ila % 90’ını kadın-
emek istismarı amacıyla kaçırarak pazarla- lar oluşturmaktadır. (1. Eğitim-Sen Kadın Ku-
makta, kamu hizmetlerinin özelleştirme salvo- rultayı, sf. 56)
suyla daraltılması, sağlık, eğitim, konut, temiz Kadınların hep mücadelesini verdikleri “eşit
su vb. hizmetlerin bedellerinin durmaksızın ar- işe eşit ücret” dünyanın hiçbir ülkesinde ger-
tırılması kadınların sırtına fazladan yüklerin çekleşmiş değildir. 30 yıl önce “eşit işe eşit
koşulmasına yol açmaktadır. Paralı eğitim, kız ücret”i kabul eden AB ülkelerinde kadınlar er-
çocuklarının okuldan alınması demektir; sağ- keklere göre ortalama olarak yüzde 15 ile yüzde
lık hizmetlerinin ücretlerindeki artış, hem 30 arası düşük ücret alıyor. (09.04.2007,
kadın sağlığından feragat edilmesi, hem de ai- Dünya Gazetesi) Dünya genelinde ise bu fark
ledeki yaşlı ve hastaların bakımlarının kadın- daha da açılıyor; yüzde 20 ila 50 arası daha
ların sırtına yüklenmesi anlamına gelir; su, düşük ücret alınıyor. (08.03.2008, Dünya Ga-
elektrik, yakıt gibi hizmetlerin serbest piya- zetesi) Türkiye’de ise ücret ortalaması erkekte
saya terki, yoksul bütçelerin daha ucuz, ama 100 sayılırsa kadın 47 almaktadır!!
hemen kaçınılmaz olarak kadınlara yüklene- (15.03.2008, Cumhuriyet Gazetesi)
cek daha külfetli alternatiflere yönelmesini ge- İnsanlara özgürlük ve eşitlik vaat eden kapi-
tirecektir.” (age, sf. 49, 50, 51) talizmde, en gelişmiş olduğu ülkelerde dahi ka-
Dünyadaki yoksulların yüzde 70’ini oluştur- dının durumu erkekle eşitlenmemektedir.
maları nedeniyle kadınlar sistemin saldırıları Lenin’in yaklaşık 90 yıl önce yaptığı şu belirle-
karşısında en korunaksız kesimi oluşturmakta- meler olduğu gibi geçerliliğini korumaktadır:
dır. Her yıl yayımlanan onlarca istatistik bunu “Burjuva demokrasisi sözde eşitlik ve özgürlük
kanıtlamaktadır. Sovyetler Birliği’nin ve sonra- vaat eder. Gerçeklikte bir tek en ilerici cumhu-
sında Çin’in emekçi sınıflara sağladığı imkânlar riyet bile insan soyunun kadının yarısını, er-
dolayısıyla, özellikle 2. Emperyalist Paylaşım kekle tam yasal eşitliğe ve erkeğin vasiliğinden
Savaşı’nın ardından batılı gelişmiş ülkelerde ve baskısından özgürleşmeyi getirmedi. Bur-
“sosyal devlet” uygulamalarıyla; sosyal hizmet- juva demokrasisi özgürlük ve eşitlik üzerine
lerde belli adımlar atılmışsa da, 1980’den sonra kulağa hoş gelen sözler, tumturaklı sözcükler,
“neo-liberal” düzen adı altında bunların hepsi abartmalı vaatler ve gürültülü sloganlar de-
geri alınmaya başlamıştır. Sosyal haklarda yaşa- mokrasisidir; gerçekte ise bütün bunlarla ka-
nan her gerilemenin öncelikle kadınları vur- dının özgürlüksüzlüğü ve eşitsizliği,
ması, onların cinsiyetçi toplumsal rolleri yani çalışanların ve sömürülenlerin özgürlüksüz-
kadın olmaları nedeniyle onlara yüklenen so- lüğü ve eşitsizliği gizlenir.” (Kadın Sorunu Üze-
rumluluklar nedeniyledir. Kadınların genel ola- rine, Marks vd., sf. 55)
rak “ev kadını” olarak tanımlanması nedeniyle, Kapitalizm biçimsel eşitliği bile sağlayamaz!
dışarıdaki iş yaşamları geçici, gelir artırıcı vs. Yani yasalar önündeki eşitliği bile gerçekleştire-
olarak görülmektedir. mez. Dünyanın dört bir yanında kadınların ya-
Bu da kadınların birinci olarak sosyal güven- salar önünde tam hak eşitliği mücadelesini
liklerinin olmamasını, ikincisi sendika vb. hak vermeye devam ettiğini görüyoruz. Yukarıda
koruma örgütlülüklerinde çok fazla yer almaya verdiğimiz endeks, kadınların burjuva yönetim-
ihtiyaç duymamalarını getirmektedir. Kayıtdışı lere de giremediğini göstermektedir. Yani
çalışmada kadınların tercih edilme sebebi de kadın, kapitalizmde her alanda özel mülkiyetçi,
budur. Sigortanın yapılmadığı, sendikaların gir- erkek egemen anlayışın etkilerini yaşamaktadır.
mesinin yasak olduğu Serbest Ticaret ve Üretim Yarı-sömürge ülkelerde bu sorun daha katmerli
Bölgelerinde dünya genelinde çalışanların % bir şekilde yaşanmaktadır! Bahsettiğimiz eşit-
90’ı kadınlardır. (1. Eğitim-Sen Kadın Kurul- sizlikler sonucunda kadınlar uyuşturucu ve
tayı, Eğitim-Sen Yay, Mart 2005, sf. 53) Her fuhuş bataklığına kitlesel olarak çekilmekte,
dört kadından birinin çalıştığı Türkiye’de ise cinsel saldırılara, tecavüze, şiddete maruz kal-
100 çalışan kadının 75’i kayıt dışı çalışmaktadır. maktadır. Yarı-feodal ülkelerde bunlara töre-
(S. Özbudun vd., age, sf. 182) Yine ILO rakam- namus cinayetleri, zorla evlendirilme, sünnet

45
gibi birçok vahşi uygulama eşlik etmektedir. için savaşım. Sloganımız budur!
Kapitalizmde kadına yönelik şiddetin doruk Ezilen cins için özgürlük ve eşitlik!
noktasına ulaşmaktadır. “Gelişmişlik” farkı, şid- İşçiler için, emekçi köylüler için özgürlük ve
det olgusunda da kendisini göstermiyor. Dün- eşitlik!
yanın her tarafında kadınlar şiddete maruz Ezenlere karşı savaşım, kapitalistlere karşı
kalmaktadır: savaşım, vurgunculara, kulaklara karşı sava-
“- Bugün dünyada her üç kadından biri fi- şım!” (Kadın Sorunu Üzerine, Marks vd., sf. 57)
ziksel şiddet görüyor.
- Her yıl yaşları 5 ile 15 arasında değişen iki Ülkede Kadının Durumu
milyona yakın kız çocuğu fuhuşa zorlanıyor. Ülkemizde işçi ve emekçi sınıflar emperya-
- Dünyada her 6 dakikada bir kadına teca- lizm ve feodalizmin boyunduruğu altında inler-
vüz ediliyor. ken, ezilen emekçi halkımızın durumu her
- ABD’de her yıl 4 milyon kadın şiddete geçen gün daha da kötüleşmektedir. Kazanılmış
maruz kalıyor. olan örgütlenme ve sosyal güvenlik kapsamın-
- Güney Afrika’da her 90 saniyede bir ka- daki haklar, sürekli budanmaktadır. Açlık ve
dına tecavüze ediliyor. yoksulluk sınırının sürekli arttığı, açlar ve işsiz-
- Çin’de bir milyon kız çocuğu sadece kız ol- ler ordusunun hızla büyüdüğü, halkın günü
dukları için anne karnında öldürülüyor. kurtarma derdinden geleceğe umutla bakama-
- Irak’ta savaşın ilk aylarında yirmi bin ka- dığı yoksul işçi ve emekçi halkımız için bugün
dına tecavüz edildi. yeterince bilinçlenmemiş ve örgütsüz olmala-
- Her yıl iki milyon kadın uluslararası rına rağmen, devrim ihtiyacı ve zorunluluğu da
kadın ticaretinde kullanılıyor.” (Sibel Özbudun kendisini daha fazla hissettiriyor. Bu durum
vd., age, sf. 208) toplumsal tabakalaşmanın en alt sınırında bu-
Kadınların özel mülkiyetle birlikte yuvarlan- lunan, en fazla baskıya ve sömürüye maruz
dıkları bu dipsiz çukurdan gün ışığına çıkma- kalan, ezilenlerin de ezileni olan emekçi kadın-
ları, kendi başlarına verecekleri mücadeleyle lar için daha yakıcı bir ihtiyaç olarak kendisini
imkânsızdır. Pir Sultan’ın ifade ettiği gibi, dayatmaktadır.
“Bozuk düzende sağlam çark olmaz!” Eşitsizlik- Çünkü en geride olan kadınlardır. Açlığın,
ler sınıflı toplumun her alanında mevcuttur! yoksulluğun, işsizliğin de en büyük mağduru
Çünkü sınıflı toplumlar, sömürü üzerine, bir onlardır. Hem kendileri işsiz, ucuz işgücü olma,
avuç azınlığın halkın alınterinden, kanından- yarım zamanlı ve ev eksenli işlerde çalışmak zo-
canından elde ettiği servetlere sahip olması üze- runda kaldıkları -yarım zamanlı ve ev eksenli iş-
rine kuruludur. Sınıflı toplumlarda ezilenin lerde çalışanların yüzde 80’ini kadınlar
ezileni olan kadının kurtuluşu da diğer ezilen- oluşturuyor- iş güvenliğinden ve sosyal güven-
lerle birliktedir! Ve denklemi diğer tarafından ceden yoksun oldukları, iş yerlerinde ücretsiz
kurarsak ezilenlere önderlik iddiasındaki Ko- doğum izni, kreş ve emzirme odaları, süt hakkı -
münist Partiler de kadınlara ulaşmanın yolunu ücreti- gibi en temel hakları gasp edildiği için
bulmadan, bunun için özel bir çaba harcama- azgınca sömürülüyor hem de bir bütün işsizlik,
dan devrim mücadelesinde başarılı olamaya- açlık-yoksulluk oranlarının artması ve yaşam
caklarını görmek zorundalar. Bu bölümü Lenin standartlarının düşmesinin toplumda yarattığı
yoldaşın sözleriyle bitirelim: bunalım, cinnet ve şiddetin faturasını en fazla
“Kahrolsun bu yalan! Ezilen bir cinsiyet var onlar ödüyor. Tüm bunlara bir de kadın üzerin-
oldukça, ezilen bir sınıf var oldukça, serma- deki feodalizmin din, aile, gelenek, töre, erkek
yede, hisse senetlerinde özel mülkiyet var ol- egemen şovenizmi, taciz, tecavüz gibi saldırı ve
dukça, tahıl fazlalarıyla açları uşaklaştıran prangalarını da eklemek gerekir. Yine burjuva-
toklar var oldukça, herkes için özgürlükten ve feodal kültürün toplumda oluşturduğu yabancı-
eşitlikten söz eden yalancılar kahrolsun. Her- laşma ve yozlaşmayı en fazla yaşayan ve
kes için özgürlük değil, herkes için eşitlik değil, etkilenenler de kadınlardır.
tersine, ezenlere ve sömürülenlere karşı, ezme Tüm bunların yansımalarını örneklendire-
ve sömürme olanağının ortadan kaldırılması cek olursak; resmi rakamlara göre son 7 yılda

46
kadın cinayetleri yüzde 1.400 oranında artmış için 1.7 milyon olan tarlasında çalışan kadını da
durumda (10.04.2010, Günlük). Sadece 2005 kayıtlı çalışan olarak göstermiş ve kayıtlı çalışan
yılında töre, namus, kıskançlık vs. bahaneleriyle oranını 5.4 milyon olarak vermiştir. Geriye
198 kadın öldürülmüş. 2010’un ilk üç ayında kalan 3.6 milyon kadın ise işsiz statüsünde de-
ise; Ocak ayında 16; Şubat ayında 27; Mart’ta ğerlendirilmektedir. Bu varsayıma göre kadın
ise 20 kadın öldürülmüşken, Ocak ayında 28 işsizlik oranı % 40’tır. Oysa kendi tarlasında üc-
kadın (sadece tecavüze uğrayanlar bu sayıya retsiz aile işçisi olan kadınları dışında tutarsak
dâhil); Mart ayında ise 83 kadın ve çocuk taciz bu oran % 59’a çıkıyor. (05.07.2009 Cumhuri-
ve tecavüze uğramış. Yine Ocak’ta 14; Şubat’ta yet, Mustafa Sönmez)
ise 11 kadın ölümü ise polis kayıtlarına intihar Yine TÜİK’in Aralık 2008 verilerine göre
olarak geçmiş (11.04.2010, Günlük). Türkiye’de çalışan kadın nüfusunun % 58’i
Yani sadece üç ay içerisinde –resmi kayıtlara kayıt dışı çalışıyor. Bu oran erkeklerde % 38.
göre- 63 kadın bu gerici sistemin sonucu, erkek Çünkü kadınların ücretli bir işte sigortalı ola-
egemen zihniyet ve feodal değer yargılarının et- rak tam zamanlı çalışmalarının önündeki en
kisi/baskısıyla öldürülmüş durumda. 25 kadı- büyük engel, temel rollerinin “anne”, “eş” ve
nın ölümü ise –intihar ettiği söylenen- “ev kadını” olarak belirlenmesi, evi geçindiren
şüphelidir. Yine taciz-tecavüz olaylarının top- değil de “katkı sunan” olmasıdır. TÜRKON-
lumda korkutularak ya da utanılarak gizlendi- FED’in (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfede-
ğini ve resmi rakamların, gerçekte yaşananın rasyonu) Aralık 2007’de yayınladığı rapora
çok küçük bir bölümünü yansıttığını hatırlar- göre; Türkiye’de kadının iş gücüne katılımının
sak, yaşananların daha ürkütücü olduğu bir düşüklüğünün ekonomik sebepleri arasında
gerçek. Toplumda kadına yönelik fiziki, psikolo- birinci sırada “düşük ücret”, ikinci sırada “sos-
jik, cinsel şiddetin çok yoğun olduğu ve artan yal güvencesizlik” geliyor. Sosyal nedenlerinin
krizlerle birlikte sürekli çoğaldığını da biliyoruz. başında da “kadına yönelik cinsiyet ayrımcı-
Bugün “kadınların dörtte biri eşlerinin sözel lığı” geliyor.
şiddetine, yarıdan fazlası ise fiziksel, manevi Çalışan kadınların yarıdan fazlası hiçbir sos-
ve cinsel şiddetine maruz kalıyor” (Pınar İlkka- yal güvencesi olmayan, yoğun emek sömürüsü-
racan) ve her üç kadından biri şiddete uğruyor. nün yaşandığı, kayıt dışı işlerde çalışıyor.
Ülkemizde eğitim-öğretim her geçen gün Sigortalı çalışan kadınların durumu, görece
daha fazla planlı-paralı hale getirilirken işçi ve daha iyi gibi görünse de asgari ücretle en ağır
emekçi halkımızın çocuklarının elinden bu hak işlerde hiçbir hakları olmadan çalışmak zo-
da alınmış oluyor. Ancak bundan bile en çok kız runda kalıyorlar. Kadın işçilerin örgütlenme ta-
çocukları etkileniyor. Feodal kültürün evlattan lebiyle sürdürdükleri birçok direniş süreci de
dahi saymadığı “ele gidecek” olan kız çocuğu- fabrikalarda yaşanan yoğun sömürüyü bir kez
nun okula gönderilmesi ise tamamen gereksiz daha gözler önüne sermiştir. Tuvalete giriş çı-
görülüyor. 2010 yılı itibariyle sadece cinsiyetin- kışlarda kaç dakika kaldıklarının rapor edilmesi
den dolayı 89 bin 350 kız çocuğu zorunlu olan istenen; evlenmek için patronun iznini almak
ilköğretim hakkı için okula gönderilmemiş. El- zorunda kalan ve yine hamile kalmak için sıraya
bette bu rakamlara eğitim-öğretimi yarım bı- girmek zorunda bulunan Novamed’li kadınların
raktırılan kız çocukları dâhil değil. bu kölece koşulları kabul etmeyerek, sendikal
Kayıtlı ve kayıtsız çalışan kadınların işsiz örgütlenme talebiyle 448 gün sürdürdükleri di-
kadın oranlarına bakacak olursak; 35.5 milyon renişin etkileri yakın tarihimizde hala canlılı-
kadının yaşadığı Türkiye’de çalışabilir durumda ğını korumaktadır.
olan kadınların sayısının 21 milyon olduğunu Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülke-
görürüz. Bunun 12.2 milyonu “ev kadını” olarak mizde de kadınlar, iş gücünün büyük bölümünü
istihdam dışına itilmiştir. Yani çalışabilir du- oluşturmalarına rağmen (dünya iş gücü topla-
rumda olan kadınların yarıdan fazlasının mının % 45’ini kadınlar oluşturuyor) emekleri-
emeği, üretim dışında tutularak, ev içinde gö- nin çok küçük bir kısmı ekonomik alanda
rünmez hale gelmiştir. “çalışma” olarak kabul ediliyor. Gündelik ev iş-
TÜİK işsizlik rakamlarını düşük göstermek çiliği, tarım işçiliği, ev eksenli çalışma, çağrıya

47
dayalı çalışma alanlarındakilerin hemen hemen aile işletmeleri olarak çalışmaktadır. Bu atölye-
hepsi kadınlardır. lerde daha çok hem işletme sahibi ailelerin hem
Gündelik Ev İşçiliği: Özellikle büyük de komşu ailelerin kadınlarının emeği kullanı-
kentlerde göçle birlikte yaşanan ekonomik sı- lır.
kıntılar, kadınları eve ek gelir sağlayacak, vasıf Ev Eksenli Çalışma- “Dumansız fabri-
gerektirmeyen işler bulmaya yönlendirdi. Ev- kalar”: Kadınlar için ev eksenli, düzensiz ve
lerde yapılan temizlik işleri, çocuk-hasta-yaşlı parça başı çalışmanın tarihi, manifaktür üretim
bakımı ev işçiliğinde en sık rastlanan çalışma tarzına dayanır. Evde yapılan üretimle, işçiye
biçimleridir. Kadınların birçoğu genç yaşta baş- ödenecek sigorta primi, ulaşım, yemek, kreş
ladığı bu temizlik işlerinde hiçbir güvencesi ol- gibi masrafların olmaması, yine iş yerinde üre-
madan uzun yıllar meslek hastalıkları, iş tilmesi durumunda ödenmesi zorunlu elektrik,
kazaları vb. riskler altında çalışmaktadır. su, temizlik, vergi gibi giderlerin de olmaması,
Tarım İşçiliği ve Ücretsiz Aile İşçiliği: ev eksenli üretimi yaygınlaştıran temel neden-
Ülkemizde tarım hala, kadınların en yoğun ça- lerdendir. Birbirinden habersiz bu tarz, üretime
lıştığı alanların başında gelmektedir. Toplam katılan kadınların örgütlenmelerini de zorlaştır-
kadın istihdamı içinde tarımsal istihdam Kasım dığından ayrıca tercih edilir.
2008 verilerine göre % 45’dir. Tarımda çalışan Bugün iki grup ev eksenli çalışan bulunmak-
kadınların % 87.5’ini ise ücretsiz aile işçisi ola- tadır. Kendileri için üretim yapıp ürettiklerini
rak çalışan kadınlar oluşturuyor. (“Kadın de kendi adlarına pazara sunan bağımsız çalı-
Emeği ve İstihdam Girişimi” –KEİG-, Kasım şanlar ve başkaları adına belli bir ücret karşılı-
2009 raporu) ğında üretim yapan bağımlı ev eksenli
Evde harcadıkları emeğin yanında ağır iş çalışanlar. Her iki grup da işçi statüsünde de-
yükü altında tarımsal üretime katılan kadınla- ğerlendirilmiyor. Oysa İş Kanunu’nda iş sözleş-
rın % 98’i kayıt dışı çalışıyor. Daha çok T. Kür- mesinin oluşabilmesi için “bağımlı iş görme” ve
distanı’nda mevsimlik işçi olarak ailece “ücret” unsurlarının bulunması, ayrıca işçinin
çalışmaya giden işçiler, düşük ücretler, ağır ça- ücret karşılığında görmekle yükümlü olduğu işi
lışma koşulları yanında ayrıca ulusal baskıya da işverenin talimatları doğrultusunda yapması
maruz kalıyorlar. Ordu örneğinde olduğu gibi gerektiği düzenlenmiştir ki; bu düzenleme de
“terörist” muamelesi gören işçiler; barınma, işçinin “işverenin göstermiş olduğu yerde çalış-
sağlık, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını bile masını” gerekli kılmaktadır. Bu durumda ücret
karşılamakta zorlanıyorlar. Çalıştıkları tarlala- karşılığında başkaları için ona bağımlı olarak
rın yanında derme çatma çadırlarda tuvalet, mal ve hizmet üreten ev eksenli çalışanların,
banyo, mutfak, içme suyu gibi olanakların bu- işçi statüsünde değerlendirilmesi gerekir. Oysa
lunmadığı bu koşullarda kadınlar, tarlada çalış- bugün hem Genel Sağlık Sigortası’ndan hem de
manın yanında yemek pişirme, çamaşır, bulaşık İş Kanunu’ndan yararlanamamaktadırlar.
yıkama, çocuklara bakma gibi yükümlülükleri “Meğer bizim ne kadar dumansız fabrikala-
yerine getirmek zorundadır. rımız varmış. İnanın, fabrikalar kurmaya, bi-
Özellikle 2001 yılından itibaren tarımı tas- nalar yapmaya gerek yok. Yani yatırımlar
fiye politikaları, tarımsal üretim alanlarının ge- yapılmış, dumansız fabrikalar her evde varmış
rilemesine, bu da 2001-2007 yılları arasında zaten” diyor, mağazalarında kadın el emeği
çoğunluğu ücretsiz aile işçisi olmak üzere ta- ürünlerine yer vermeye karar veren bir firma
rımda çalışan 1.164 milyon kadının tarımsal is- yöneticisi. Elbette sıfır maliyete evlerde kadın-
tihdamın dışına itilmesine yol açmıştır. Bunun ların gün boyu ürettikleri ürünlerden elde ede-
sonucunda tarımdaki kadın işsizlik oranı % cekleri kâr düşünüldüğünde “dumansız
11’den % 19’a yükselmiştir. (KEİG, Nisan 2009 fabrikaların” artırılması anlaşılır bir şey. Evdeki
raporu) Kadınlar ayrıca tarım dışında imalat sa- günlük işleriyle iç içe yapılan bu üretim sonucu
nayi ve hizmet sektöründe ve küçük aile işlet- kadına çok düşük bir ücret ödenir. Birbirinden
melerinde kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Özellikle kopuk ve düzensiz yapılan bu çalışmalar, bera-
büyük şehirlerde konfeksiyon üretiminde yoğun berinde örgütsüzlüğü de getirdiği için emek sö-
şekilde kullanılan taşeron atölyeler, genellikle mürüsü diğer alanlara göre çok daha yoğundur.

48
Daha çok imalat sanayinde; hazır giyim, deri yapmakla sevgi paylaşımını birbirinden ayırmak
eşya, madeni eşya, gıda gibi kadının “geleneksel zordur. Ve bu işler neredeyse kadının bütün za-
rolleri” ile de örtüşen dallarda yapılan ev eksenli manını alır. Kadın çoğu zaman dışarıdaki yoğun
üretim, çoktan evleri iş yerine, evdeki herkesi de çalışma temposundan sonra evdeki geç saatlere
işçi haline getirmiş durumda. Örneğin tekstil kadar süren “gece mesaisi”nde çalışmak zo-
sektöründe üretimin önemli bir bölümü evlerde runda kalır. Hiçbir karşılığı olmayan bu işler
yapılıyor. Mahallelerde, evlerde, boncuk işleyen, köle emeğinden farksızdır ve hiçbir şekilde gö-
iplik temizleyen, etiket diken kadınlar, “aileye rülmez! Kadınların bu durumunu bir köleye
ek gelir” adı altında gün boyu çalışıyor. Krizle benzeten Lenin, üretken olmayan bu işler dola-
birlikte işsizliğin her geçen gün arttığı günü- yısıyla sürekli yıprandıklarını her fırsatta vurgu-
müzde kadınlar bu tür işlere çok daha fazla yö- lamıştır.
neliyor. “Sigorta olmasa da olur, aileye katkım Clara Zetkin, Lenin’in kadın sorunu üzerine
olsun yeter” anlayışıyla en kötü koşulları dahi düşüncelerini açıkladığı bir konuşmasında bu
kabul eden kadınlar, bu yüzden kriz dönemle- durumu şöyle ifade eder; “Lenin için belirleyici
rinde de erkek işçilere oranla daha fazla tercih anlamı olan, önde gelen bazı kadınların parlak
ediliyorlar. başarıları değil, en göze çarpmayanına kadar
Çağrıya Bağlı Çalışma: 2003 yılında milyonlarca kadının görünmeyen günlük işleri-
kabul edilen 4857 sayılı yeni İş Kanunuyla “çağ- dir. Çünkü Lenin, her zaman küçük ve en küçük
rıya bağlı çalışma” modeli yasalaştı. İşverenin şeyde, büyüğü, bütünü gören ve onu bütünle
çağrısı üzerine ve sadece asgari çalışma süresi- bağlantısı içinde vazgeçilmez değerli bir şey ola-
nin belirtildiği, azami sürenin belirtilmediği bir rak yücelten derin bir anlayışı benimsemişti.”
sözleşmeye bağlı olarak yapılan bu çalışmada da (Kadın ve Aile, Marks-Engels-Lenin, sf. 13)
en çok kadınlar yer alıyor. Buna göre kadın ya Kadınların evde harcadıkları karşılıksız eme-
da erkek işçi, evinde patrondan gelecek çağrıyı ğin piyasadan karşılanması durumunda ayrıca
bekliyor. Hiçbir şekilde tam zamanlı bir iş ola- bir bedel ödenmesi gereğinden yola çıkılarak ev
rak değerlendirilmediğinden iş bitince kişi yeni- içi emeğin ücretlendirilmesi tartışmaları da
den işsiz kalıyor! Hiçbir güvencesi olmayan bu gündemleştirilmiştir. 40 yıl öncesine dayanan
çalışma, işçilerin parçalanmasına da neden ol- ve esas olarak feminist yazar Dalla Costa tara-
duğu için kendilerine dayatılan bu koşullara fından öne sürülen bu tartışma beraberinde bir-
karşı örgütlenmeyi de zorlaştırmaktadır. çok tartışmayı da getirmiştir. Birincisi; bu ücreti
“Ev İçi Emek” ya da “Ev Köleliği”: Ka- kimin karşılayacağı, ikincisi; iş ve sevgi paylaşı-
dınların cinsiyete dayalı iş bölümü içerisinde ev mının nasıl ayrıştırılıp belirleneceğidir.
içinde harcadığı ve maddi olarak hiçbir karşılığı Birinci görüş; kadınların evde yaptıkları iş-
olmayan günlük ev işleri “görünmeyen emek” lerden birinci derecede kocası yararlandığı için
olarak da ifade ediliyor. Kadınların evde yaptık- kocasının bu ücreti ödemesi gerektiği yönünde.
ları yemek, temizlik, bulaşık, çamaşır vb. işler Oysa bu işlerden sadece kocası değil kendisi de
kadın doğasının gereği olarak ataerkil sistem ta- dâhil bütün ev ahalisi yararlandığına göre
rafından doğallaştırıldığından bu işler bir emek bunun ayrıştırılması, hesaplanması pek müm-
harcama olarak değil “davranış biçimi” olarak kün değildir. İkinci görüş; ev içi emek sonucu
görülür toplum tarafından. Bunun yanı sıra yeniden üretilen iş gücünün, işverenin maliye-
çocuk, hasta ve yaşlı bakımı gibi işler de ekono- tini düşürdüğü için kocanın çalıştığı iş yeri tara-
mik faaliyet olarak değerlendirilmez. Oysa evde fından ödenmesi gerektiği yönünde. Ancak
kadınların yaptığı bu işlerin birçoğu piyasadan bunu da erkeğin ücretine yapılacak zamdan
karşılanacak olsa çok ciddi boyutlarda bedel ayırt etmek güçleşeceği ve direk kadının eline
ödemek zorunda kalınacaktır. Avrupa’da yapı- geçmeyeceği için kadını yine bağımlılıktan kur-
lan bir araştırmaya göre ev içi faaliyetler, ulusal tarmayacaktır.
gelirin % 40’ını karşılamaktadır. (Petrol-İş Ev işlerine ücret ödenmesi talebi, her ne
Kadın Dergisi, Ağustos 2008) kadar bu işlerin kadınların işçiler olarak doğal-
Ev içinde harcanan emeğin belli bir süresi laşmasına karşı geliştirilmiş bir talep olsa da
yoktur. Bu yüzden de dinlenme ve çalışmayı, iş sonuç olarak kadını daha çok eve hapseden, top-

49
lumsal üretimden uzaklaştıran bir işlev oynama Fiziksel şiddet: Ocak 2009’da Başbakanlık
tehlikesini de barındırmaktadır. Yani kadının Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından
birincil görevinin anne ve eş olmasını daha pe- yayımlanan “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi
kiştirir. Ayrıca kadınların kurtuluşunu kendile- Şiddet” araştırmasına göre; ülke genelinde gö-
rine ait bir gelir elde etmeye indirgeyerek rüşülen 12.795 kadından yaşamının herhangi
sorunun kapsamını daha da darlaştırmaktadır. bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığı be-
Olması gereken, bu tip hizmetlerin devlet tara- lirlenen kadınların oranı yüzde 39’dur. Buna
fından karşılanmasıdır. Bu da yaşanılan sis- göre Türkiye’de her 10 kadından 4’ü eşi veya
temle doğrudan ilgilidir. birlikte olduğu kişiler tarafından fiziksel şiddete
maruz kalmaktadır.
Kadına Yönelik Şiddet Fiziksel şiddet, kadına yönelik uygulanan en
BM tarafından Eylül 1995’te Pekin’de düzen- yaygın şiddet biçimidir. Dayak, tokat atmak,
lenen 4. Dünya Kadın Konferansı Eylem Plat- itmek, tükürmek, tekmelemek, yaralamak, öl-
formu ve Pekin Deklarasyonu’nda; kadının dürmek ve bedene yönelik diğer şiddet biçimleri
fiziksel, psikolojik, cinsel olarak zarar görmesi fiziksel şiddet tanımına giriyor. Erkek, iktidarını
ve acı çekmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlan- ancak böyle sürdürür ve toplum içinde ancak
ması muhtemel olan, özgürlüğü kısıtlamayı he- kendini böyle kabul ettirir. Şiddeti onaylayan
defleyen hareketlerin tümü, kadına yönelik toplum ise neden olarak kadının davranışlarını
şiddet kapsamında ele alınmıştır. görür. Öyle ki yemeği yakmak, “cilveli” bir şe-
Kadına yönelik şiddetin toplumsal yaşam kilde saat sormak dahi şiddet gerekçesi olmuş-
içinde algılanışı, daha çok fiziksel şiddetle sınırlı tur! İşin en vahim yanı da şiddetin bazı kadınlar
kalmaktadır. Oysa BM’nin yaptığı şiddet tanı- tarafından da meşru sayılmasıdır. Geleneksel
mında da olduğu gibi başta fiziksel şiddet olmak kadın rollerine uygun olarak, kadına yönelik
üzere, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet de şiddet uygulamanın bir hak olduğu düşüncesi-
çok sık yaşanan şiddet türleridir. Her kadın, ya- nin dayatıldığı toplumsal yapıda bu durum el-
şamının bir kesitinde bu şiddet türlerinden bi- bette şaşırtıcı değildir.
rine ya da birkaçına birden maruz kalmaktadır. Psikolojik şiddet; Kadına uygulanan şid-
Ancak bunların tam olarak istatistiğini çıkar- det türlerinden biri de psikolojik, duygusal şid-
mak çok zordur. Zaten kayda geçenler de çok sı- dettir. Ülke genelinde kadınların yüzde 44’ü
nırlıdır. psikolojik şiddete maruz kalmaktadır (aynı
Neredeyse kadınların yarısının sırf cinsiye- araştırma). Kadının kişiliğini rencide eden, ira-
tinden dolayı fiziksel şiddete maruz kaldığı ül- desini yok sayan her türlü söz ve davranış, psi-
kemizde kadına yönelik şiddet, özel olarak kolojik şiddet tanımına girmektedir. Bu tür
irdelenmesi gereken bir konudur. Dünya gene- kadını aşağılayan söz ve davranışlar toplumda
linde yaşanan ekonomik krizle birlikte her şiddet olarak dahi algılanmaz. Genelde çalışan
geçen gün daha çok kadının şiddete maruz kal- kadınların çoğu psikolojik şiddet görür.
dığı bir gerçektir. Ekonomik şiddet; Toplum içinde şiddet
Kadına yönelik şiddetin asıl kaynağı, erkeğin olarak pek kabul görmese de kadınların yaşam-
kadın üzerindeki her türlü egemenliğini meşru larında önemli bir yer tutar ekonomik şiddet.
gören ataerkil sistemdir. Bizimki gibi ülkelerde Ekonomik şiddetin temeli, kadını erkeğe “ba-
özellikle kadınların çok daha fazla şiddete ğımlı” gören ve tüm hakların kullanımını erkeğe
maruz kalmasının nedeni feodal değerlerin hala veren anlayıştır. Çalışarak kazandığı paranın
geçerliliğini koruması, çözülememiş olmasıdır. kullanım hakkını bile Avrupa’da 20. yüzyılın ba-
Yine kadınlara şiddeti meşrulaştıran dinin sor- şında elde eden kadın, halen günümüzde fiilen
gulanmaması, erkek şiddetini “Kadınlar sizin bu hakka sahip değildir. Erkekle aynı işi yaptığı
tarlalarınızdır. Tarlalarınızı dilediğiniz gibi halde daha az ücret alması, çalışmasının sadece
ekin/sürün” (Kur’an II. Süre/223. Ayet) diyerek “aile bütçesine katkı” olarak görülmesi, krizde
kutsaması şiddetin boyutlarını daha da artır- ilk işten çıkarılan olması, ev içi emeğinin görün-
maktadır. Bu konuda pek çok örnek vermek mez kılınması, işyerinde cinsel kimliğinden do-
mümkündür. layı hak ettiği yere gelememesi, eğitim hakkının

50
kısıtlanması vb. yaşamın her alanında ekono- göremeyeceğine karar vererek “baba”nın tah-
mik şiddetle yüz yüzedir kadın. Yine bir meta liye edilmesini sağlamıştır.
olarak değerlendirildiğinden başlık parası, ber- Bunlar ensestin açığa çıktığı örneklerden yal-
del adı altında satılan kadındır. nızca ikisidir. Bir dizi örnekte, bu tip tecavüz ve
Cinsel şiddet; Yine aynı araştırmada evli saldırıların erkek çocuklarını da hedeflediğini
kadınların yüzde 15’inin evlilik içi cinsel şiddete belirtmek gerekir. Ensest, tüm dünyada “aile
maruz kaldığı belirlenmiştir. Cinsel veya fiziksel bütünlüğünü bozmamak” adına gizlenmektedir.
şiddet biçimlerinden en az birinin yaşanma yüz- Ensest ilişkilerin kesin rakamsal verilerini or-
desi ise yüzde 42’dir. Bu, cinsel şiddet esnasında taya çıkarmak çok zordur. Aile içinde gizli tutu-
fiziksel şiddetin de yaşandığını göstermektedir. lan cinsel istismar, daha çok psikolojik bir sorun
Evlilik içi cinsel şiddet, genellikle meşru görülür haline geldiğinde ve yardım istendiğinde açığa
toplum tarafından. Erkek bunu kendinde hak çıkabilmektedir. Bunun temel nedeni, arala-
olarak görürken kadın da cinselliği yerine geti- rında kan bağı olan kişilerin cinsel ilişkilerinin
rilmesi gereken bir “görev” olarak görür. Kadı- toplum tarafından da yasaklanmış, utanç verici
nın cinsel ilişkiyi yaşamak isteyip istememesi bir olay olarak görülmesidir. Bu da güvenilirliği,
gözetilmediğinden birçok kadın, eşi tarafından kutsallığı propaganda edilen aile kurumunun
taciz ve tecavüze uğrar, ancak çok azı bunu ifade özellikle de kadınlar açısından hiç de güvenilir
eder. Bu oranın yüzde 15’e çıkması, evlilik içi te- olmadığına bir başka kanıt oluşturmaktadır.
cavüzlerin çok azının görünür kılınmasındandır. Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre,
Haziran 2005’e kadar ülkemizde evlilik içi 2002’de 150 milyon kız ve 73 milyon erkek
tecavüz, suç olarak sayılmıyordu. Kadın örgütle- çocuk 18 yaşından önce cinsel istismara maruz
rinin mücadeleleri sonucunda Haziran 2005’te kalmıştır. Yine Türkiye’de kadına yönelik aile içi
yeniden düzenlenen TCK’da belli iyileştirmeler şiddet araştırmasında kadınların yüzde 7’si 15
yapıldı. Ancak bu kez de yasal boşluklar ve yaşından önce cinsel istismara maruz kalmış ve
erkek egemen zihniyet nedeniyle yine çoğun- saldırganların yüzde 69’u “tanıdık”tır. Ensest
lukla kadın lehine kararlar verilmiyor. Prof. ilişkiler üzerine bir araştırmada, kadın ve kız ço-
Sulhi Dönmezer’in şu sözleri bu zihniyetin en cuklarının yüzde 85’inin öz babası, yüzde
çarpıcı izahıdır: “Bu sorunlar aile içinde halle- 28’inin ise erkek kardeşi tarafından tecavüze
dilmeli. Özgürlükçüyüz diye evlilik içinde zorla uğradığı açıklanmıştır.
ırza geçmeyi suç sayarsanız iftiraların önü Bir diğer şiddet yöntemi de tecavüzdür. Te-
alınmaz”. Yine tecavüzle ilgili olarak da akıllara cavüz, hangi yaşta olursa olsun kadınların yaşa-
durgunluk veren şu açıklamayı yapıyor; “Teca- mının her döneminde karşılaşabileceği şiddet
vüzcüyle evlenmek fuhuşu önler!” türlerinin en ağırıdır. Ve çoğu zaman yaşanan
Cinsel ilişkiye zorlamak, cinsel taciz ve teca- psikolojik travma sonucu kadın, intihara kadar
vüz, istemediği biriyle evlendirmek, cinsel içe- sürüklenir. Feodal değer yargılarının hala çok
rikli sözlü taciz vb. cinsel şiddet kapsamındadır. güçlü olduğu ülkemizde kadın, çocukluğundan
Ensest ise “birbiriyle evli olanlar dışındaki aile itibaren cinselliğin namus olduğuna, namusunu
üyeleri arasında sözlü sözsüz, fiziksel, görsel korumaya göre şekillendirilmiştir.
her türlü erotik davranış” olarak tanımlanmak- Namusu bacak arasında gören bu anlayışa
tadır. Cinsel şiddet aile içinde kadına yönelik ol- göre de tecavüze uğradığında kirlenmişlik ve na-
duğu gibi özellikle kız çocuklarına yönelik cinsel musunu koruyamama duygusu ağır basar. Yaşa-
istismar da çok yaygındır. İşte birkaç örnek: dığı, yaşayacağı toplumsal baskının altında
Amasya’da 8 çocuklu 64 yaşında bir “baba” ezildiği için çoğu zaman gerçekleri açıklayamaz.
25 yaşındaki ortanca kızına 3 yıl boyunca teca- Bütün baskıları göğüsleyip tecavüzü açıkladı-
vüz etmiş, dünyaya gelen bebeği öldürerek ğında bu kez de kanıtlama işkencesiyle yüz yüze
bahçeye gömmüştür (18.07.2010). 12 yaşındaki kalır. Hatta çoğu zaman kadının tecavüze dave-
zihinsel engelli kız çocuğu B.E öz babasının tiye çıkardığı düşünülerek yine kendisi suçlu ilan
cinsel istismarına maruz kalmış, Adli Tıp Ku- edilir. “Tecavüzü engelleyecek şekilde karşı ko-
rumu, kızın olayın ahlaki kötülüğünü algılaya- yamadığı için tecavüzcünün değil kadının suçlu
madığı için psikolojik olarak da zarar bulunduğu” birçok yargı kararı bulunmaktadır!

51
Cinsel saldırı ve tecavüze çoğu zaman iş- Kadın cinayetleri; ülkemiz, kadın cinayet-
kence metodu olarak da başvurulur. Burada ka- leri listelerinde de ilk sıralarda yer almaktadır.
dının geri, zayıf yanlarına saldırılarak iradesi Adalet Bakanı Sadullah Ergin kadın cinayetleri-
teslim alınmak istenir. Amaç, kadının beynini, nin 2002’den 2009’a kadar yüzde 1.400 ora-
ruhunu, bedenini ele geçirmek, boyun eğdir- nında arttığını; 2002’de 66 kadın öldürülürken
mektir. Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze 2009’un sadece ilk 7 ayında bu sayının 913’e
Karşı Hukuki Yardım Projesi’nin raporuna göre çıktığını açıklamıştır. Kadın cinayetlerinin
1997 ile 2004 yılları arasında yapılan başvuru- büyük bir bölümü “namus” adı altında işlenen
larda, cinsel taciz ve tecavüzde bulunanların ba- cinayetlerdir. Bunlar en çok İstanbul, Ankara,
şında polislerin; ikinci sırada jandarma ve İzmir, Bursa, Diyarbakır, Antalya gibi nüfus yo-
askerin geldiği yer almaktadır. ğunluğu fazla ve yoğun göç alan büyük illerde
Yine rapora göre cinsel taciz ve tecavüze uğ- yaşanmıştır. Anılan dönemde, İstanbul’da 167,
rayanların başında Kürt kadınları gelmektedir. Ankara’da 144, İzmir’de 121, Diyarbakır’da 69,
Bunun nedeni elbette T. Kürdistanı’nda süren Bursa’da 58 ve Antalya’da 46 kadın “namus” adı
savaş olgusudur. Bu coğrafyada kadınlar savaş altında öldürülmüştür.
ganimeti gibi görüldüğünden Kürt kadınlarına Yani bu istatistiklerde de görüldüğü gibi
tecavüz de düşman güçlerinin mallarına el koy- namus cinayetleri bazı burjuva, ırkçı yazarların
makla eşdeğer görülmektedir. Tecavüzün bir iddia ettiği gibi sadece T. Kürdistanı’nda yaşan-
devlet politikası olarak uygulandığını itirafçı iş- mıyor. Radikal gazetesinde bir yazısı yayımla-
kenceci Sedat Caner fiili tecavüze rastlamadığını nan Gündüz Aktan şöyle diyor: “Nihayet batı
ama cop ve şişe ile tecavüzün “oldukça sık” baş- basını da töre cinayetlerinin aşiret düzeniyle il-
vurulan bir yöntem olduğunu söyleyerek bir kez gisi olduğunu, her iki olgunun da Güneydo-
daha kanıtlıyor. Bunun üzerine görüşleri sorulan ğu’ya mahsus bulunduğunu anlamaya başladı.
zamanın MDP genel başkanı ve kontrgerillacı Batılılar, daha önceleri töre cinayetlerinin,
General Turgut Sunalp da “Koç gibi delikanlıla- Türk halkının tümü tarafından işlendiğini sa-
rımız var, ne diye cop kullanalım?” diyerek bu- nıyordu… Güneydoğu dışında vuku bulan töre
lunduğu bir diğer itiraf da hatırlardadır. cinayetleri, ülkenin diğer yerlerine göçen Kürt-
Devlet eliyle desteklenen cinsel sömürünün lerin aşiret geleneklerini koruduğunu gösteri-
bir boyutu da birçok ülkede sektör haline getiri- yor. Aşiret yapısıysa sadece Kürtlerde var.”
len fuhuştur. Fuhuş, emperyalist-kapitalist sis- “Namus” cinayetlerinin ardında “töre”leri, töre-
temin en önemli gelir kaynaklarından biri lerin de aşiret yapısıyla ilgili olduğunu söyleyen
halindedir. Çoğunlukla kadın ve çocuk bedeni- Gündüz Aktan, batı illerinde yaşananlarda da
nin kullanıldığı, açılması devlet tarafından des- mutlaka Kürt kimliği arıyor!
teklenen fuhuş merkezlerinde, kadın ve Feodalizmin, geleneklerin, dinin etkisi elbette
çocukların uğradığı cinsel şiddetin boyutu çok bölgelere göre farklılık gösterir. Ancak bu
yüksektir. “namus” cinayetlerinin kökeninde ille de Kürt
Kısaca toparlamak gerekirse; kadın, doğu- kimliği aranmasını getirmemelidir. Zira kadınlar
mundan ölümüne kadar şiddetle yüz yüzedir. dünyanın her yerinde şiddete uğruyor; “namus”,
Şiddeti besleyen koşullar, çoğu zaman yoksul- “aşk”, “kıskançlık” adı altında öldürülüyor. Ne-
luk ve eğitimsizlikle açıklanır. Yoksulluk nede- deni, kadınları kendi mülkiyeti gibi gören erkek
niyle cinnet geçirip eşine, çocuklarına şiddet egemen sistemdir. Türkiye’nin her yerinde
uygulayan koca örnekleri gazetelerin üçüncü “namus”, “töre” adı altında her yıl yüzlerce kadın
sayfalarından hiç eksik olmaz. Yine tek başına öldürülüyor. Bunun Kürt coğrafyasında adına
eğitimsizlikle de açıklanamayacak kadar köklü “töre” dense de özü “namus” cinayetidir. Kadını
bir sorundur şiddet. Zira evliliklerin ilk üç yı- ikinci cins gören ve kendi malı olarak dilediğini
lında üniversiteli kadınların yüzde 73’ü fiziksel yapan erkek egemen anlayış, “töre” ve “gelenek”
şiddete uğramaktadır. Bu yüzden de eğitimsizli- adı altında darlaştırılamaz!
ğin asıl kaynağına yönelmek gerekiyor. Çünkü “Namus” cinayetlerinin devlet eliyle de des-
şiddeti besleyen asıl koşullar bu sistemin ta teklendiği, çoğu zaman ortak olunduğu, kadınla-
kendisidir! rın devlet kurumlarından taleplerinin bu

52
kurumlarca geri çevrildiği ya da şiddet gördü- maya gidenlerin de büyük oranı kadın!
ğünde sığındığı “devlet babası” tarafından kutsal Kürt coğrafyasında feodal değer yargıları, aşi-
aile mekânına yeniden yollanarak ölüm fermanı ret reisleri, aile meclisleri, yazılı olmayan yasalar
verildiği, mahkemelerde “haksız tahrik” adı al- kadınların yaşamını belirlemede hala temel et-
tında kadının suçlandığı ya da cinayet olmasına kendir. Burada emek sömürüsü dışında kadınlar
rağmen intihar ettiği iddia edilen yüzlerce örnek en çok cinsel sömürüyü yaşamaktadır. “Namus”
yaşanmıştır ve halen de yaşanmaktadır. bir anlamda toplumsal gericiliği, erkek egemen-
Burada da görüldüğü gibi, kadını erkeğin mül- liğini, erkeğin toplum üzerindeki tahakkümünü
kiyeti olarak eve kapatıp üzerinde hak iddia eden, kullanmada bir araç olarak kullanılmaktadır.
bu hakkını da namus adı altında “koruyan” anla- Kadın cinayetleri özellikle devlet tarafından
yış, “malını kullanma hakkı”nı kaybetmeyi de na- bilinçli olarak teşvik edilmektedir. Devletin rolü
mussuzluk olarak görmektedir. Oysa kadınlar erkek egemenliğini özellikle güçlendiren pozis-
kimsenin namusu değildir! Şu ifade, “namus” yonda durmasıdır. Birçok kadın cinayetinin ar-
kavramına iyi bir yanıt oluşturmaktadır: “İnsanlı- kasında korucuların olması, korucu-asker
ğın namusu kadında gizliyse bilinmelidir ki; ka- işbirliğinin olması tesadüf değildir. Gücünü sis-
dının da namusu özgürlüğünde gizlidir. O halde temden alan, sistemden beslenen gerici değer
kadın özgür değilse insanlık da namuslu değil- yargıları, kadına yönelik şiddette, cinayette, inti-
dir.” (Feride Alkan, 04.01.09 Günlük) hara sürüklemede doruk noktasına ulaşıyor. Bu
Yoksulluğun, sefaletin, işsizliğin ve ulusal bölgede kadın intiharlarının cinayetlerinin çok
baskının tüm yakıcılığıyla devam ettiği, bölgeler fazla olmasının en temel nedenlerinden biri de
arası gelişmişlik düzeyinin çok farklı olduğu T. bölgede süren savaştır.
Kürdistanı’nda kadınlar ve çocuklar çok yoğun Çünkü bu coğrafyada Kürt kadınlarının maruz
emek sömürüsüyle yüz yüze kalmaktadır. kaldığı taciz ve tecavüz bir savaş yöntemi olarak da
Tarihler 7 Şubat 2007’yi gösterdiğinde Urfa kullanılmaktadır. Bütün savaşlarda kadın faşistler
Ceylanpınar’da sabah saatlerinde bir kamyon ve gericiler tarafından savaş ganimeti olarak görü-
kasasına sıkış tıkış doldurulan üçü hamile 9 lür çünkü. Göçe zorlanarak yerinden yurdundan
kadın ve çocuk işçi ile 1 erkek işçi, Çırpı Deresi edilen, faili meçhul cinayetlerde eşi, kardeşi, ba-
üzerinde kamyonun devrilmesi sonucu suya gö- bası kaybedilen kadınlar, gözaltında işkencenin
müldü. Sigorta yapılacağı sözü verilmesine rağ- her türlüsüyle de tanışmışlardır. Askerlerin teca-
men hiçbirine sigorta yapılmamıştı. vüzü sonucu hamile kalmış, hamileyken öldürül-
Ceylanpınar’da kurulu olan TİGEM, Türkiye ve müş, uğradığı şiddetin son bulması için intihar
dünyanın en büyük çiftlikleri arasındaydı ve etmiş ya da “namusunu temizlemek” için intihara
Ceylanpınar halkının tek geçim kaynağıydı. zorlanmış yüzlerce Kürt kadını vardır. T. Kürdista-
Ancak günde 12 saatlik mesai ile çalışan kadın ve nı’nda birçok çağlayan, nehir, uçurum kadınlara
çocuklar, sadece 100 TL alabiliyordu! mezar olmuştur… Yine buralarda birçok kadının
Yukarıdaki örnek T. Kürdistanı’nda kadın ve yaşamı devlet tarafından el altından desteklenen
çocukların iliklerine kadar sömürüldüklerine ve fuhuş batağında yok edilmektedir. Kısacası burada
hayatlarının hiçbir değerinin olmadığına verile- kadın sınıfsal sömürüyü de, ulusal sömürüyü de,
cek örneklerden biri sadece. Bir araştırmaya cinsel sömürüyü de ayrı ayrı yaşamaktadır.
göre sadece “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde İHD Diyarbakır Şubesi’nin T. Kürdistanı ille-
12-14 yaş arasında 49 bin 294 kız çocuğu ve 38 rini kapsayan hak ihlalleri raporu bu durumun
bin 626 erkek çocuğu çeşitli sektörlerde çalışı- belgesi niteliğindedir. 2009 verilerine göre Kürt
yor.” (14.07.09, Evrensel). Tabi bunların çoğu coğrafyasında 21 kadın “namus” adı altında katle-
tarımda çalışıyor ve çoğu ücretsiz aile işçisi. Bu- dildi, 56 kadın intihar etti (Ya da ettirildi!), 17
rada kız çocukları ya okula hiç gitmiyor ya da ça- kadın intihara teşebbüs etti. 72 kadın şiddet, taciz
lıştıkları için sadece kışın gidebiliyorlar. Bunun ve tecavüze uğrarken 38 kadın ev içinde ve top-
dışında mevsimlik işçi olarak diğer illere çalış- lumsal alandaki şiddet nedeniyle yaşamını yitirdi…

53
Kürt kadını
Osmanlı’dan günümüze
“Ataerkil geleneğin tarihsel olarak ikinci-
leştirdiği ve güçsüz kıldığı kadınlar, neo-
liberal piyasa vahşeti için uygun bir
avlanma alanı oluşturmaktadır. Dün-
yada kadın ücretleriyle erkek ücretleri
arasında uçurum bulunmayan ülke yok-
tur. ÇUŞ (Çok Uluslu Şirketler)’lar örgüt-
süz ve itaatkâr kadın işgücünü boğaz
tokluğunun da altında ücretlerle ‘ter
atölyeleri’nde sömürmekte, yeraltındaki
ikizleri mafyalar her yıl on binlerce
çocuk ve kadını cinsel ya da emek istis-
marı amacıyla kaçırarak pazarlamakta,
kamu hizmetlerinin özelleştirme salvo-
suyla daraltılması, sağlık, eğitim, konut,
temiz su vb. hizmetlerin bedellerinin dur-
maksızın artırılması kadınların sırtına
fazladan yüklerin koşulmasına yol aç-
maktadır.”

Fransız Burjuva Devrimi’nin ardından tartı- Babaları, kardeşleri ya da eşleri gibi bir mek-
şılmaya başlanan ve kitleleri ardında yedekleyen tebe yollanmıyor, evlerine gelen özel öğretmen-
“ulus” kavramı, 19. yüzyıl boyunca birçok ulus lerden dil, enstrüman, “zarafet” gibi konularda
ve azınlığın yaşadığı topraklara sahip Osmanlı eğitim alıyorlardı. Aralarında toplantılar düzen-
Devleti’nin “baş belası” olmuştur. Osmanlı; her liyor, çeşitli dergiler de çıkarıyorlardı. “Orta
ne kadar bu kavram karşısında “ümmetçilik” sınıf” olarak tarif edilebilecek memur, esnaf vs.
(İslam alemini bir araya toplama), “Osmanlıcı- gibi meslek sahibi olan Kürt ailelerinden özel-
lık” (Osmanlı topraklarında yaşayan tüm ulusla- likle genç kadınların da takip ettiği bu dergi-
rın birleşmesi) gibi yöntemlerle durmaya çalışsa lerde genel konu Kürt milliyetçiliği idi.
da, ulusların parça parça yaşadıkları toprakları Kürt kadınının Ortadoğu coğrafyasındaki
alarak ayrılmasına engel olamamıştır. diğer ulustan kadınlara oranla daha “modern”
Bu dönemde yükselen milliyetçi hareketler- ve ailede daha sözü geçer konumda oldukları
den biri de kuşkusuz Kürt milliyetçiliğidir. Daha söylenir, ancak kısmi anlamda doğru olan bu
çok büyük şehirlerde yaşayan Kürt aşiretlerinin olgu daha çok Kürt “ulusunun üstünlüğü” şek-
ileri gelen eğitimli beylerinin önderlik ettiği linde aktarılırdı. Küçük bir çevrede etkili olan
Kürt milliyetçi hareketinde önemli bir noktada bu kadın hareketi, daha çok milliyetçiliği besle-
da elbette Kürt kadın hareketi bulunuyordu. Bu diği ve “ulusun devamlılığını” sağlayacak kadı-
kadınlar da bu beylerin eğitimli eşleri ve/veya nın “kutsallığını” kabullendiği ölçüde dönemin
kızları idi kuşkusuz. Bunlar Kürt ulusal bilinci “ileri görüşlü”, “Batı eğitimi almış” Kürt beyleri
üzerine tartışmalar yapmaya başlamıştı. tarafından da desteklenirdi. Ancak din adamları

54
ve bazı Kürt beyleri tarafından bu hareket hiç politikaları Türkiye sınırları içinde yaşayan tüm
hoş görülmez, yerilirdi. ulus ve etnik gruplar için uygulansa da, en
Mezopotamya coğrafyasında yaşayan emekçi büyük ve uzun süreli kıyım Kürt ulusuna yönelik
Kürt kadınının durumu ise biraz daha farklı idi. oluyordu. Şeyh Sait, Dersim, Ağrı ve onlarca
Aşiretsel bir yapıda ve göçebe halde yaşayan Kürt isyanı ile Kürt halkı, “yeni” devlete karşı
Kürt topluluklarında kadın için ne Anadolu ve ayaklanıyor ve bu isyanlar TC ordusu tarafından
Ortadoğu halkları gibi ne de büyükşehirlerdeki kanlı bir şekilde bastırılıyordu.
Kürtler gibi bir yaşam ve koşullar mevcuttu. Gö- Bu saldırılar sırasında Kürt kadını her savaş
çebeliğin getirdiği kolektif yaşama tarzı ve Kürt- ortamında tüm kadınlar gibi katledilmenin yanı
lerin Müslümanlıktan ziyade Yezidi, Süryani, sıra tecavüz, kaçırılma olaylarına maruz kaldı.
Keldani gibi inanışlara sahip olması, kadının Bu dönemde kadın aynı zamanda Kürt toplumu-
buradaki konumunu etkiliyor ve önemli kılı- nun asimile politikası için kullanılıyordu. Kimi-
yordu. Kadın, aile içinde belli konularda söz leri kaçırılıyor; Türk askerleri ile evlendiriliyor,
hakkına sahip olabilirdi. Göçebe yaşamın sağla- evlatlık veriliyor ve/veya cumhuriyet okulla-
mış olduğu kolektif çalışmada aktif bir şekilde rında “beyaz ölüme” mahkûm ediliyorlardı.
yer almasının bir getirisi olarak görülmelidir bu Tıpkı kendilerinden önce soykırıma maruz kalan
durum. Müslümanlığı kabul eden Kürt topluluk- Ermeni ve Rum hemcinsleri gibi…
ları olsa dahi göçebe yaşam tarzıyla Müslüman- Bu faşist politikalar daha yoğun olarak Kürt
lığın getirdiği yaşam tarzı birbirine uymadığı olmanın yanı sıra farklı bir inançta (Sünnilikten
için dinin kadın üzerindeki etkisi pek hissedil- başka Alevilik, Yezidilik vs.) olan kesimler üze-
miyordu. rinde uygulandı. Çünkü “Genç Cumhuriyet”, tek
O döneme ait Kürt kadın resimlerinden ve dilci tek dinci tek bayrakçı idi! Toplumsal kültü-
gezginlerin, çeşitli devlet ajanlarının gezintileri rün oluşmasında en etkili özne olan kadının ve
sonrası yazdıkları gözlemlerden de, Kürt kadı- kız çocuklarının da bu zihniyette yetişmesi,
nın çarşaf giymediği, peçe örtmediği, erkekler- TC’nin geleceğini garanti alması anlamına geli-
den kaçmadığı/saklanmadığı ve aşirette belli bir yordu.
yere sahip olduğu görülüyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tek parti olduğu
Kürt kadının savaşçı olduğu ve aşirete lider- dönemde genel olarak kanlı bir şekilde asimile
lik bile yaptığı söylenmektedir. Evet, bu doğru- edilmeye çalışılan Kürt toplumuna yaklaşım,
dur. Ancak tarihten verilen Kara Fatma vs. gibi çok partili iktidar döneminde değişen dünya ko-
örnekler Kürt toplumunun aslında istisnalarıdır. şulları nedeniyle de değişiyor, gelişiyordu. Yine
Her ne kadar Kürt ulusunun her sınıfındaki bu dönemde göçebe Kürt toplulukları, hem vergi
kadın için, dönemin koşullarına göre bu coğraf- vermelerini sağlamak hem de her isyan ettikle-
yada görece en özgür olduğu söylense de; bu rinde TC ordusunu zor duruma sokarak dağlara
Kürt kadınının erkekle eşit tutulduğu anlamına sığınmalarını engellemek amacıyla yerleşik ya-
gelmiyor. Tarihten verilen otoriter, güçlü aşiret şamaya zorlandılar.
reisi kadın portrelerini incelediğimizde ise, as- Şimdilerde AKP’nin temsil ettiği egemen kli-
lında bu kadınların kocasının ya da erkek çocu- ğin öncellerinden olan Demokrat Parti (DP) dö-
ğunun yerine vekâleten bulunduğunu neminde ise yerleşik yaşama geçmeye başlayan
görüyoruz. Ve elbette ki bu kadınların en önemli Kürt toplumu için daha çok gerici-dinci baskı-
özelliği “erkek gibi” kadın olmalarıdır. lar/politikalar uygulanıyordu. DP dönemi bo-
yunca Kürt halkının yaşadığı coğrafyaya
Cumhuriyet yıllarında Kürt kadını devletin paralı-kadrolu hacıları, hocaları, şeyh-
1. Emperyalist Paylaşım Savaşı öncesinde ve leri (şıxları) yollandı. Tek partili dönemin kanlı
savaş sırasında Osmanlı Devleti’nin hâkim ol- baskılarından bıkan halk ise “denize düşen yı-
duğu toprakları kana bulayan Türk milliyetçiliği, lana sarılır” misali DP’ye güveniyordu. Bu
önce Ermeni ve Rumları, sonra da Kürtleri kı- dönem bölgede dini yapılanmaların, tarikatların
yımdan geçiriyordu. Faşist Kemalist diktatörlü- temelleri atılıyordu.
ğün egemen olmaya başladığı cumhuriyetin tek Yerleşik hayata geçmenin en önemli sonucu,
partili döneminden itibaren bu kıyım ve asimile Kürt kadını için de, eve bağımlılığın artması olu-

55
yor; töre denilen olgunun özellikle İslam dininin miş ve partisini yani PKK’yi oluştururken de bu
kuralları ve feodalizminin ağır koşullarının bir- doğrultuda hareket ederek sosyalizmi benimse-
leşmesi ile kadının toplumdaki yeri daha da dü- diğini ilan etmişti. Ulusal Hareket’in kuruluşu
şürülüyor ve kadın canı bile alınabilir bir nesne esnasında parti yönetiminde kadınlar da yer
haline getiriyordu. “Namus” ve kadın özdeşleşti- aldı. Silahlı mücadele yöntemini benimseyen ve
rilerek, kadınlar eve daha çok kapatıldı ve ağır gerilla savaşı başlatan Ulusal Hareket, her ne
kısıtlamalarla karşı karşıya kaldılar. kadar sosyalizmi yavaş yavaş programından çı-
karsa da özellikle kadın hareketi noktasında çok
1970’li yıllar, devrimci harekette önemli deneyimler, pratikler sergiledi.
Kürt kadını Feodalizmin çok yoğun yaşandığı T. Kürdis-
’68 Kuşağı olarak adlandırılan, hem dünya tanı’nda yarattığı Zilanları, Semaları, Mizginleri
hem de Türkiye çapında özellikle gençliği etkisi ile kadını örgütlü bir güç haline getiren Ulusal
altına alan devrimci hareketten Kürt halkı da et- Hareket, Kürt kadınının salt örgütlenmesinin
kilenmişti. Özellikle Kürt gençlerinin zor da olsa değil, silahlanarak savaşmasının da önünü aça-
engelleri aşıp üniversiteleşme oranı artınca, bu- rak kadın ordusu kuracak kadar güçlendi. Ancak
ralardaki devrimci düşüncelerden etkilenmeleri Ulusal Hareket, niteliği gereği gerillada dahi
ve ilerici-gerici birçok örgütlenme ihtiyacı or- feodalizmin çelişkilerini yoğun şekilde yaşamak-
taya çıktı. Rîzgari, Ala Rîzgari, DDKD, KAWA, tadır.
KUK… bu örgütlenmelerden bazılarıdır. Kaldı ki Savaşmanın Kürt kadınına verdiği güven ve
bu tip örgütlenmelerin dışında bilinen devrimci evladını gerillaya gönderen Kürt anaların di-
gençlik örgütlerde de Kürt gençleri aktif olarak rençleri, acıları ve en önemlisi Ulusal Hareket’in
yer alıyorlardı. Kürt kadınına açtığı siyaset alanı bugünkü güçlü
Genç Kürt kadınlarının bu örgütlerdeki oranı Kürt kadın hareketlerini yaratmıştır. Her ne
oldukça düşüktür. Bu durum genel olarak dev- kadar ulusal hareketlerde kadın örgütlenmeleri
rimci hareketlerde –hangi ulustan, toplumdan kadın sorunun çözümünden ziyade Ulusal Hare-
olursa olsun- kadın oranının düşük olmasıyla il- ket’in politikaları ve çıkarları doğrultusunda ha-
gili olsa da, genç Kürt kadınlarında, feodalizmin reket etse de deneyimleri açısından dikkate
ağır koşulları altında ilkokula dahi gidemiyor değer ve örnek alınması gereken çalışmalardır.
oluşları, gidilse dahi çeşitli kişi veya yöntemler Çünkü Kürt kadını feodalizmi en yoğun yaşayan
üzerinden kadının üzerindeki baskının sürdü- ve mücadele etmesi, örgütlenmesi en zor olan
rülmesi de bu orandaki düşüklüğün sebeplerin- kesimlerdendir. Ulusal kurtuluş mücadelesi ger-
den biri oluyordu. çekten de Kürt kadınına yeni bir çehre kazandır-
Bu ve benzeri engelleri aşıp da örgütlenilse mıştır. Daha doğrusu Kürt kadını bu mücadele
dahi, toplumsal ayrımcılığın, kadına yönelik içinde kendini yenileyerek yeni bir çehreye
erkek egemen bakış açısının devrimci örgütlerde sahip olmuştur.
çeşitli biçimlerde varlığını sürdürmesi, kadının
örgütlenmesinde yaşanan engellerden biridir. Ulusal mücadelede
Ve elbette Kürt kadını da bu durumdan payını kadın hareketinin tarihi
almıştı. Ayrıca kadın sorunu dışında belli bir dö- PKK’nin ilk süreçlerinde kadın sorununa dair
neme kadar hiçbir devrimci örgütün Kürt ulusal bir yaklaşımı mevcut olmamasına rağmen yöne-
sorununa dair bir bilgisi ve tabii ki örgütlenme tici kadrosunda kadınlar da yer alıyordu. ’80
politikasının olmaması da genç Kürt kadınların- AFC’si ile baskı, gözaltı ve tutuklamaların en
daki örgütlenme oranının düşüklüğünde bir et- yoğun yaşandığı yerlerin çoğunluğunu Kürt il-
kendir. leri oluşturdu. (Diyarbakır, Urfa, Dersim…) Kürt
kadınları bu süreçte, çocuklarının peşini bırak-
Kürt Ulusal Hareket’inde mamak için, şimdiye kadar oldukça yabancı ol-
Kürt kadını dukları “kamusal alanlara” daha sık gidip
’80’li yıllarla birlikte “Apocular” adıyla Kürt gelmeye başlıyor, bu da Kürt kadınında belli de-
coğrafyasında etkili olmaya başlayan Kürt Ulu- ğişimlere yol açıyordu. Özellikle hapishane önle-
sal Hareketi; sınıfsal hareketten oldukça etkilen- rinde yaşanan hak gasplarına karşı birçok kadın

56
bir araya gelip, eylemler örgütlemeye başladı- şümü hem gerilla alanında hem de yerellerde
ğında ise her ne kadar “ana” imgesiyle ön plana topluma değişimi dayatıyordu. Özellikle Kürt
çıkmış olsa da Kürt kadını zincirlerini kırmaya kadının hem pratik hem de bilinç bakımından
başladı. Bu, Kürt kadınındaki “ana” vurgusu, öne çıkması Kürt toplumunu değişmeye itti.
daha sonraki yıllarda özellikle kayıp ve faili Tabi bu değişimler, hem Kürt kadın kitlelerin
meçhul eylemliliklerinde de ön plana çıktı. ulusal mücadeleye akın akın katılmasını berabe-
Bu yıllarda, darbeden diğer örgütler kadar rinde getiriyor hem de akın akın gelen Kürt
zarar görmeyen Ulusal Hareket, giderek kitlesel- kadın kitlesinin, kadın hareketi noktasında ör-
leşiyor ve silahlı mücadeleye adım atıyordu. gütlenmesindeki etkinliğini arttırıyordu. Ve bu
Kısa sürede yüzleri bulan gerillaya sahip olan dönemde sembolleşen militan Kürt kadın kim-
Ulusal Hareket’e, ulusal ve feodal baskının ağır- likleri öne çıktı/çıkarıldı: Beritan, Zilan, Sema…
lığına karşı mücadele etmeyi seçen genç Kürt 1993 yılı, Kürt kadının Ulusal Hareket içinde
kadınları da kitlesel olarak katıldılar. Bu durum, ordulaşmasının ilk adımlarının atıldığı yıldı.
hareket içinde kadın sorunu üzerine tartışmaları Özellikle 1992 yılındaki özel yönelimle Ulusal
da beraberinde getirdi. Tabi bu dönemde femi- Hareket’in üniversitelere yaptığı çağrı sonucu
nist hareketten ve devrimci örgütlerin kadın so- çok sayıda üniversiteli genç kadının gerillaya ka-
rununu tartışmaya, kadın örgütlülükleri tılımı, hem niceliksel hem de niteliksel artış sağ-
oluşturmaya başlamasından da etkilenildiğini ladı. YAJK (Yekitiya Azadiya Jinen
eklemek gerek. Bu tartışmalar sonucu PKK, Kurdistan-Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği) is-
1986 yılında gerçekleştirdiği 3. Kongresinde de- mindeki bu kadın ordusu, dünyada kadın hare-
rinlikli olarak kadın sorununu ele aldı ve incele- ketlerinde yaşanan ilk örnektir. 1995 yılında
meler yaptı. Kürt kadın hareketini incelerken yapılan 1. Kürdistan Ulusal Kadın Kongresi ile
silahlı mücadeledeki kadının konumu, esas be- de bu örgüt, şimdiye kadar bağlı olduğu
lirleyici durumdadır. Çünkü burada gelişen tar- ERNK’den ayrılıp, PKK önderliğine bağlı çalış-
tışmalar ve örgütlenmelerle paralel olarak malarını sürdürme kararı aldı. Bu karar, geril-
yerellerdeki kadın çalışmalar yürütülebiliyordu. lada hala erkek şoven yaklaşımların yoğun
Bunda en önemli etken, yok sayılan kadının si- olduğunu, kadın hareketine karşı engelleme gi-
lahlı mücadeleyle cinsiyeti ve kimliği ile var ol- rişimlerinde bulunulduğunu ve yapılan örgütsel
duğunu göstermesidir. müdahalelerle bu karşı çizgiye engel olunmaya
Kadın sorununa dair tartışmaların ve duyar- çalışıldığını göstermişti.
lılığın artmasının ardından, Kürt kadının işi Daha sonraki yıllarda yapılan kadın konfe-
daha zorlu olmuştur desek yanlış olmaz. Çünkü ransları, kongreleri ordulaşmanın örgütsel yapı
feodalizmin yoğun olduğu Kürt toplumunda ne ile bütünleşmesini sağlarken, 1999 yılının Mart
kadar mücadele içinde olursa olsun, gerillada ayına geldiğimizde Ulusal Hareket kadın sorunu
olsa dahi, erkekte bu değişimi sağlamak kolay üzerine bir adım daha atarak, dünyada az rastla-
olmuyordu. Kadını gerilla alanında da küçümse- nan bir örneği gerçekleştirdi ve bir kadın partisi
meyi sürdüren erkek şoven anlayışı, Kürt kadı- kuruldu. Adı, PJKK (Partiya Jinen Kalkeran
nına ulusal ve sınıfsal çelişkileri için mücadele Kurdistan) olan bu partinin ismi, bir yıl sonra,
edilmesi gerekenin kabaca yalnızca devlet olma- tüm kadınları kapsamadığı gerekçesiyle değişti-
dığını gösterdi. 3. Kongre ardından kadın hare- rilip PJA’ya (Partiya Jinen Azadi-Özgür Kadın
ketinde atılan ilk adım olan YJWK (Yekitiye Partisi)’ dönüştürüldü son olarak da PAJK (Par-
Jinen Welatparezen Kurdistan-Kürdistan Yurt- tiya Azadiya Jine Kurdistan)’da karar kılındı.
sever Kadınlar Birliği) isimli örgütlenmenin sür- Günümüzde ulusal mücadelede konfederal
dürülmesine engel olanın, gerilla içindeki örgütlenme düzeyine ulaşan kadın hareketinin
“geri-egemen erkek” anlayışı olduğu vurgusu, son örgütsel şeması şöyle: En üst örgütlenme
tüm Kürt kadın dergilerinde yerini alan bir eleş- KJB (Koma Jinen Bilind-Yüce Kadınlar Toplu-
tiriydi. Bu örgütlenme, aynı zamanda, kadınlar luğu), KJB’ye bağlı kadın partisi PAJK, YJA-
açısından da cinsini sevme ve örgütleme ihtiya- Star’lı meşru savunma komitesi, özgür kadın
cını açığa çıkardı. birlikleri (ki bu oluşumun içine DÖKH ve bün-
Ulusal Hareket içindeki kadının bu dönü- yesindeki Gökkuşağı, Selis kadın dernekleri de

57
giriyor), meclis örgütlenmeleri… rek kadın hareketi karşısında duran kadınları
Ulusal Hareketin 1996 yılından itibaren üze- örgütleyememenin sonucu olarak, mücadele
rinde çalışmalar yürüttüğü “Kadın Eksenli Kur- içinde ancak kadın olduğunu inkâr edercesine
tuluş İdeolojisi” her ne kadar kadına yönelik “erkekleşen” kadın kimliği… İkinci olarak da;
eksik olan tartışmalar, ideolojik perspektifler içindeki köle kadını yenemediği için önceden er-
barındırsa da dikkatle incelenmesi gerekiyor. keğe –yani güce- sığınan kadın anlayışıyla kadın
Çünkü bu “ideoloji” ile Ulusal Hareket, “cins çe- hareketine sığınan kadın kimliği… Her ikisi de
lişkisi”ni emek-sermaye çelişkisi yerine koyuyor. kadın sorununda esas meseleye inememenin ge-
Sorunun özünden kaçış denebilecek bu “ideo- tirdiği zorluklardır.
loji”nin oluşumu ile Ulusal Hareket’in son sü- Ulusal Hareketin en sık karşılaştığı sorunlar-
reçteki politikaları arasında paralellik vardır. dan biri de “geri-egemen erkek” anlayışının
Kadın hareketinin 1998 yılından itibaren çeşitli kadın hareketine karşı direnci oluyor! Kadın ha-
baskılar sonucu zaman zaman ara verse de çı- reketi bu yüzden kadın örgülerinin hepsini
kardığı yayınlar, bu mücadelenin gidişatı hak- kadın ve erkeği dönüştürme, hatta erkeği hizaya
kında en sağlıklı bilgilerin alınacağı kaynaklar getirme amaçlı olduğunu ilan ediyor.
olmuşlardır: Jiyan, Ji Bo Rizgariya Jinan, Sena, Kavramlar oluşturuluyor: Ulusal Hare-
Yaşamda Özgür Kadın, Özgür Kadının Sesi, ket, 3. kongresinde çeşitli kavramlar oluştura-
Roza, Jujin, Renge/Azadiya Heviya Jine. rak, kadın hareketinin temellerini atıyor. Bu
kavramlar daha sonraki yıllarda genişletilerek,
Ulusal hareketin geliştiriliyor. Kavramların oluşturulması, geli-
Kürt kadın politikaları şen bir kadın hareketinin kurumsallaşması açı-
Kadın ve kadın sorunu vardır!: Ulusal sından da önem taşımaktadır.
Hareketin kadın hareketinde ulaştığı düzey in- Köle-işbirlikçi kadın/erkek; mücadele içinde
celendiğinde zengin deneyimler elde edilebili- yer almasına rağmen, içindeki köle kadını/er-
yor. Mücadelenin ulusal anlamda olması belli keği yok edemeyen, dolayısıyla düşmanla işbir-
noktalarda kitleselleşmesinin nedeni sayılabilir- liği yaparak ihanet eden kadın. (Yalnız bu
ken, kadın meselesine yaklaşımındaki şu poli- kavramda şunu belirtelim; kölelik olgusu daha
tika kadın örgütlenmesindeki nitel ve nicel çok kadın için kullanılıyor.). Geri-bağımlı kadın;
boyutu açıklıyor: Kadın ve kadın sorunu vardır! erkek egemen toplumun biçimlendirdiği, ezilen
Belli anlamlarda kadın hareketi, ulusal mü- ancak güce tapmayı sürdüren kadın. Geri-ege-
cadele çıkarlarına göre kullanılıyor olsa da, özel- men erkek; erkek egemen toplumun biçimlen-
likle Kürdistan’da yaşanan feodalizmin dirdiği, ezilen ancak kendinden güçsüz kesimleri
boyunduruğunda yok sayılan kadının görülür –özellikle kadını- iktidar alanı olarak gören
kılınması ve kadının kendini mücadelenin öz- erkek anlamına geliyor. Özgür kadın/erkek; mü-
nesi olarak hissetmesini sağlaması en önemli cadele içinde yer alarak, özgürleşme çabası
politikasıdır. Bunun araçları yaratılmaya çalışıl- içinde olan kadın/erkek.
mıştır: adı kadın birliği olmuştur ya da kadın or- Sembolleşen/sembolleştirilen Kürt
dusu veya kadın partisi… Kadını mücadelede kadını: “…bizim için semboller de önemlidir.
özne kabul etmek ve bunun araçlarını somut şe- Özgürlük sembollerine ne kadar değer veri-
killerde oluşturmak önemlidir. lirse hatta ne kadar tapınılırsa (kişi, bn) o
Kadın örgütlenmelerinde karşılaşılan kadar yücelir.” Bunlar, Ulusal Hareket’in lideri
sıkıntılar: Kadın örgütlenmelerinin Kürt kadı- Abdullah Öcalan’ın 1996 yılında Dersim’de
nın inisiyatifini geliştirerek özne haline getir- yaptığı bombalı intihar sırasında şehit düşen
mesi kolay olmuyor elbet. Kürt kadın Zilan (Zeynep Kınacı) ile ilgili konuşmasındaki
hareketinin kendine dönük en önemli eleştirisi sözleri… Aslında bu sözler üzerinden bile ‘sem-
de bu konu üzerine oluyor. “Bağımlı kadın kişi- bol’ kavramının ulusal mücadele açısından
liği”nin henüz çözülememiş olmasının getirdiği önemini görmek mümkün. Ve kadının mücade-
bazı sıkıntıların yaşandığı belirtiliyor bu özeleş- lede özne olduğunu bu sembollerle daha yoğun
tirilerde. hissetmesi, taktiksel ve etkili bir politika olarak
Öncelikle; erkek egemen anlayıştan etkilene- işlev kazanıyor.

58
Kadın hareketinde de önemli dönüm nokta- mağduru… Çeşmeden her gün su taşıma, elde
ları militan Kürt kadın kimlikleri ile sembolleşti- çamaşır yıkama gibi çok daha yorucu, yıpratıcı
riliyor: Beritan (Gülnaz Karataş); kadının işlerde de çalışmak zorunda!
komutanlaşması, ordulaşması… Mücadelede ka- Mevcut eğitim sisteminin niteliği ve amacı
dının tavizsiz duruşunun sembolü. Zilan ve ortada ama bu çerçevede dahi edinilen kimi bil-
Sema Yüce; ordulaşmanın büyümesi, kadın par- giler olduğu yadsınamaz. T. Kürdistanı’nda
tileşmesinin önünün açılması… Sembolleştirilen hala binlerce kadın bundan da yoksun bırakıla-
kadın militanlar, ulusal mücadelenin duygusal rak “eğitimsizliğe” itiliyor. Kız çocukları, küçük
yönünü yoğunlaştırıyor ve bu da kadınları daha yaşlarda okuldan alınarak ya da hiç gönderil-
yoğun bir şekilde etkiliyor. meyerek erken yaşta evlendiriliyor. Kız çocuğu-
Tutsak Analarından Barış Annele- nun okuldan alınması genelde bölgenin
ri’ne… ’80 AFC’si sonrası hapishane kapıla- yoksulluğundan kaynaklansa da, imkânı olan
rında yaptıkları eylemlerle örgütlenmeye aileler için öncelik erkek çocuklara ait oluyor.
başlayan Kürt kadınının “ana” misyonu, Ulusal Bölge, TC sınırları içinde okuma-yazma oranı-
Hareket tarafından çok sık biçimde ön planda nın en düşük olduğu yer! Burada hemen bir pa-
tutulan ve politika üretilen alan olmuştur. ’90’lı rantez açalım: Eğitim yok derken, devletin
yıllarda artan faili meçhul cinayetler ve kayıplar asimile eğitim kampanyalarını yok saymıyoruz.
sonrası yine “analar” öndeydi. Cumartesi Anne- “Baba beni okula gönder”, “Kardelenler” gibi
leri oluşumunun çoğunluğunu oluşturan Kürt Kürt kız çocuklarını -yani yarının annelerini-
kadınları yine “ana” misyonuyla ön plandaydı- hedef alan asimile eğitim kampanyaları; devle-
lar. Ve ’90’lı yılların sonlarında gerilla ve tutsak tin bölgeyi bilinçli olarak eğitimsiz bıraktığı
aileleri tarafından “Barış Anneleri İnisiyatifi” ku- gerçeğini inkâr ederek, bölgenin asimilasyo-
ruldu. Kadın “ana” misyonuyla hep, “duygusal” nunu uzun vadeye yaymaktadır.
yönüyle de bazı zamanlarda ön planda tutuldu. Feodalizmin yoğun yaşandığı T. Kürdista-
“Barış” ve Kürt kadını: Ulusal Hareket’te nı’nda yine bu durum kadınları etkilemektedir.
en yoğun olarak uygulanan politikalardan biri de Bölgenin yaşam kurallarını belirlediği “töre” de-
hiç kuşkusuz “kadın eşittir barış” anlayışıdır. nilen kanun(!) kadını erkeğe ait ve üreme aleti
Her ne kadar gerilla alanında militanlığı ile ön bir nesne olarak tanımlıyor ve İslamiyet bu
plana çıksa da kadın, her daim “iyinin” temsili “kanun”u ciddi şekilde etkiliyor. Kürt kadınının
olarak gösterilmeye çalışılıyor. “Cennet anaların yaşam hakkını dahi elinden alma yetkisine sahip
ayakları altındadır” anlayışından pek farklı ol- töre ile kadın cinayetleri işleniyor ve kadın ne
mayan, kadını barış için öne çıkaran Ulusal Ha- kendi canına ne yaşamına ne de bedenine sahip
reket, bu şekilde kadın hareketinde esas soruna olabiliyor. Kadın cinayetlerinde, kadına yönelik
inemediğini bir kez daha gösteriyor ve kadın ha- her türlü şiddette öncelikli iller arasında Kürt il-
reketini kendi yönelimi doğrultusunda şekillen- leri yer alıyor.
diriyor. Bölgede Ulusal Hareket ile faşist TC ordusu
arasında yaşanan yoğun çatışmalar, asker ve
Kürt kadını kimliğinde jandarmanın etkisini artırıyor ve bu “etki”, Kürt
kadın sorunu kadını ile çocuğuna taciz, tecavüz olarak kendini
Bölgede yaşayan, genelde köylülüğü oluştu- gösteriyor. Bölgeden son zamanlarda sıkça
ran Kürt kadını, ırkçı-faşist TC’nin bölgeye uy- çıkan istismar ve tecavüz vakaları ve bunların
guladığı sosyo-ekonomik politikaların en yarısından fazlasının failinin asker, jandarma ya
öncelikli mağdurları arasında yer alıyor. Zaten da korucu olması bunu kanıtlıyor. Özelde ör-
ücretsiz aile işçiliği yapan, tarlada çalışan, hay- gütlü Kürt kadınına cinsel işkence yöntemleri de
vanları güden köylü Kürt kadını; bölgenin yok- uygulayan TC’nin bu yaklaşımı, bunun Kürt ka-
sullaştırılmasıyla kısıtlı imkânları nedeniyle dınını –daha doğrusu kadının “ait” olduğu Kürt
daha çok çalışmak zorunda kalıyor. Ayrıca yol, toplumunu- aşağılamak, hiçleştirmek için sis-
su, elektrik vs. imkânlardan hala yoksun olan temli bir politika olarak açığa çıkıyor. Onlarca
köylerde ve gecekondu-emekçi mahallerinde ya- askerin tecavüzüne uğrayan kadının askerlerin
şayan Kürt kadını bu sorunların da en büyük yargılandığı davasında herkesin tahliye olması,

59
çocuklarının gözü önünde asker ve devlet yetki- Yine de Kürt Ulusal Hareketi’nin Kürt kadı-
lilerin bulunduğu grupların istismarına uğra- nın örgütlenmesi konusunda değerli deneyimle-
ması… bunun örnekleridir. rini takip etmek, Kürt kadın örgütleri ile iletişim
Hem yoksulluğun hem de TC devletinin Kürt halinde olmak, pratikte birlikte iş yapmak bu de-
halkının bölgede yaşama hakkını kısıtlaması neyimlerin paylaşılmasını kolaylaştıracaktır.
nedeniyle büyükşehirlere yaşanan göçler de Özellikle son iki senedir Demokratik Özgür
Kürt kadının temel sorunlarından biridir. Yok- Kadın Hareketi tarafından düzenlenen kampan-
sul mahallelere ve yine Kürtlerin yoğun yaşa- yalar (Namusumuz özgürlüğümüzdür!, Özgürlük
dığı sokak, cadde gibi alanlara yerleşen Kürt mücadelesini yükseltelim, tecavüz kültürünü
aileler içinde en çok kadın, bu yeni dünyaya aşalım!) hem biçimsel hem de içerik anlamında
alışmakta zorluk çeker. Erkek çalışmak zorunda takip edilebilecek çalışmalardır.
olduğundan kısa sürede dil sorununu aşarken, Yine Kürt kadın hareketinin örgütsel işlev ve
kadın için bu pek de kolay olmaz! Sadece ken- biçimleri, oluşturulan kadın örgütlenmemizin
disi gibi Kürt kadınlarla bir araya gelebilen geliştirilmesi açısından fikir verici olabilir. Kürt
kadın, daha içine kapanık ve “ötekilerin” yani kadınına yönelik cinsiyetçi ve ırkçı saldırılara
Türklerin bulunduğu toplumdan uzak durur. karşı onlardan biri olarak, onlarla birlikte müca-
Çünkü ulusal kimliği onun toplumda daha fazla dele yürütmeli ve üniversitede, fabrikada, atöl-
hor görülmesine, dil konusunda yaşadığı sıkıntı yede, sokakta bunun yol-yöntem ve araçlarını
ise aşağılanmasına neden oluyor ve Kürt kadını oluşturmalıyız.
bunu pratikte de yaşıyor. Kürt kadınlarının yoğun olarak yaşadığı
TC’nin Kürt köylerini boşaltmasının ardın- emekçi semtlerde olmak, buralarda çalışma yü-
dan büyükşehirlere taşınan kadınların karşılaş- rütmek; evinden çıkması çok zor olan kadını,
tığı diğer bir sorunsa, yozlaşmadır. Özellikle “tek” dünyası haline getirilen evinden dışarı çı-
gençliğin içine düştüğü bu bataklık da kendini karabilmenin en önemli adımıdır. Kürt kadınına
kadın üzerinden yeniliyor ve sonuç olarak kadın yönelik okuma-yazma kursları, film gösterim-
yozlaşma saldırılarından ilk etkilenen kesim olu- leri, eğitim çalışmaları düzenlemek; evlerinden
yor. Kürt kadını aynı zamanda ucuz emek gücü- çıkıp da gelebilecekleri mekânlar yaratabilmek,
dür de! Yoksulluğu fazlasıyla yaşayan kadın, dil öğrenmek-öğretmek… Bunlar bizim için araç
“eve ek gelir olması” amacıyla her türlü işte her olabilecek etkinliklerdir.
türlü ücrete çalışabilir. Güvencesiz işçiler ara- Güvencesiz işçi olarak çalışan, eve parça başı
sında da bu yönüyle önemli bir yer teşkil ediyor. iş alan kadınlar arasında özel örgütlenmeler
oluşturmayı önümüze hedef olarak koymalıyız.
Kürt kadını ve örgütlenme Çünkü bugün güvencesiz işçilerin büyük bir kıs-
Evet, Kürt Ulusal Hareketi Kürt kadının ör- mını Kürt işçiler oluşturuyor ve bunun da
gütlenmesinde çok ileri bir noktada duruyor ola- önemli bir bölümü kadın…
bilir. Ancak Ulusal Hareket nasıl ulusal Genç Kürt kadınını örgütlemek için, özel bir
mücadele noktasında temel çelişkiyi sınıfsal politika gerekiyor. Üniversitelerde bunun zemini
yönden belirlemiyorsa, kadın sorunu noktasında görece daha fazladır. Kadının genel anlamda bir
da sınıfsal olarak değerlendirmiyor durumu. kendine güven sorunu vardır. Bu Kürt kadı-
Sonuç olarak da aşiretlerle feodal bağlarına nında, özelde de genç Kürt kadınında daha yo-
zarar gelmesini istemeyebiliyor! Ki bu durum ğundur. Çalışma yürüttüğümüz tüm
kadınlar açısından şunu getiriyor; kadına yöne- örgütlülüklerde, DKÖ’lerde genç Kürt kadınla-
lik aşiret yani feodal baskılara çözüm sunulmu- rına kendilerini rahat ifade edebilecekleri siyaset
yor, alternatif oluşturulmuyor. Ya da ucuz alanı sağlamak önemlidir. Çünkü özellikle Kürt
emeğin ve güvencesizliğin vazgeçilmez yedek or- kadınına yönelik çalışmalarımızda adımlarımızı
dusu olan Kürt kadının sınıfsal çelişkileri Ulusal hızlandıracak, şevklendirecek ve sağlamlaştıra-
Hareket tarafından pek görünür değil. cak olan gençlerdir.

60
Göçün kadınlaşması
ve Avrupa’da kadınlar

“Küreselleşme” politikalarıyla, hemen


tüm dünyada olduğu gibi Avrupa ülkele-
rinde de sosyal-devlet olgusunun artık ne-
redeyse kırıntıları kalmıştır. Gelir dağılımı
bozulmuş, yoksulluk artmıştır. Toplumsal
ve ekonomik alanda, uzun mücadeleler so-
nucu elde edilen hak ve kazanımlar yok
edilmiş, taşeron firmalar aracılığı ile işçi
sınıfı üzerindeki sömürü katmerleştirilir-
ken, örgütlülüğü de dumura uğratılmıştır.

a) Emekçi Kadınlar Kadınlara biçilen toplumsal rol nedeniyle, ya-


“Küreselleşme” politikalarıyla, hemen tüm şanan ülkelerin sosyo–ekonomik yapısından kay-
dünyada olduğu gibi Avrupa ülkelerinde de sos- naklı görece bazı farklılıkları olsa da, genelde
yal-devlet olgusunun artık neredeyse kırıntıları dünyanın her yerinde kadınlar ev ve iş hayatı ara-
kalmıştır. Gelir dağılımı bozulmuş, yoksulluk art- sında denge kurmak zorunda bırakılmaktadır.
mıştır. Toplumsal ve ekonomik alanda, uzun mü- Hiç şüphe yok ki ezilen işçi sınıfının kadınları bu
cadeleler sonucu elde edilen hak ve kazanımlar durumu daha yoğun bir şekilde yaşamaktadırlar.
yok edilmiş, taşeron firmalar aracılığı ile işçi sınıfı Bunun içindir ki kadınlar, kadınlık, annelik, eşlik
üzerindeki sömürü katmerleştirilirken, örgütlü- rolünün bir uzantısı gibi değerlendirilen öğret-
lüğü de dumura uğratılmıştır. menlik, hemşirelik, sekreterlik, terzilik, kuaförlük
Bu gelişmelere bağlı olarak, cinsiyetler arası gibi mesleklere daha fazla yönelirler. Veya yarım
ayrımcılık ve eşitsizlik de giderek büyürken, me- günlük, esnek zamanlı işlerde çalışırlar. Bu
talaştırılan kadın bedeni sermayenin pazarlama durum ise işsiz kaldıklarında veya emekliye ayrıl-
aracı halini almıştır. Kapitalist sermayenin her dıklarında yine çok düşük ücret almalarını, dola-
şeyi metalaştırdığı ve her şeye kâr mantığıyla yak- yısıyla çalışmalarına rağmen ekonomik
laştığı günümüz koşullarında, gerek kayıt dışı ve bağımlılıktan kurtulamamalarını beraberinde ge-
ucuz işlerde, gerekse reklâm, seks ve eğlence sek- tirmektedir.
töründe kadınlar alabildiğine sömürülmektedir. Kadın emeği, bir yandan kapitalist üretim iliş-
Fuhuş özendirilmekte, genelev ve eğlence sektö- kilerinde vasıfsız, ucuz emek gücü olarak sömürü-
ründen elde edilen vergiler, devlet bütçelerinin lürken, bir yandan da özel alan olarak kabul gören
önemli bir kesitini teşkil etmektedir. Bu tablo, son aile içinde, sistemin yeniden üretilmesine karşı-
iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik lıksız olarak hizmet etmektedir. Çalışma yaşa-
krizle daha da bozulmuştur. mında kadın emeği, toplumdaki cinsiyetçi iş

61
bölümüyle paralel olarak şekillenir. Yani, tüm şanan kısmî değişiklikler, kadınların sosyal ve eko-
ataerkil toplumlarda ikincil rollere mahkûm edi- nomik yaşamda giderek daha fazla rol oynamaya
len kadınlar, kapitalist toplum koşullarında da başlamalarını da beraberinde getirmiştir. Ancak,
toplumsal cinsiyet rolleriyle uyumlu bir “kadın iş- bu gelişmeye rağmen, uygun eğitim alabilmiş, belli
leri” tanımı yapılarak vasıfsız işlerde, ucuz işgücü bir deneyime sahip olan kadınlar dahi üst yönetim
olarak çalıştırılır. Annelik, eşlik kimlikleri her kademelerine ulaşmada ve kariyer yapmada, hala
zaman işçi kimliklerinden öncelikli olarak görül- erkeklerle aynı şansa sahip değildir.
düğünden, çalışma yaşamı içinde erkeklerle eşit Genel olarak baktığımızda Avrupa’da çalışan
şartlarda yer alabilmeleri mümkün olamazken, kadınların ancak % 10’unun orta ve alt kademe
terfi koşulları ve yönetici konumlara yükselmeleri yönetici olmalarına karşın, % 5’den daha az bir
her zaman için erkeklerden daha zordur. bölümü üst yönetimde yer alabilmektedir. Batı
Kamusal alanda kadın emeğini bu şekilde bi- Avrupa ve öteki gelişmiş ülkeler genelinde, ancak
çimlendiren ataerkil sistem, özel alanda da (aile kamu yönetimlerinde, özellikle sosyal işlerle uğra-
içinde) yeniden üretim işlerinin tümünü kadının şan bakanlıklarda üst düzeylerde, karar verme or-
üzerine yükleyerek sistemin yeniden üretimini ka- ganlarında yer alan kadınların oranı % 13,1
dının sırtından ucuza mal etmiş olur. Çünkü sü- olmaktadır. Çokça cinsler arası eşitlikten bahse-
rekli bir önceki nesilden devralarak evin içinde den Avrupa Parlamentosu’nda (AP), Meclisteki
kadının yaptığı yemek, temizlik gibi işlerle birlikte, üyelerin yalnızca yüzde 35’i kadındır. (EurActiv
çocukların bakımı ve yetiştirilmesi, her yeni çalı- araştırmaları) (Europäische Union Information
şan neslin yeniden üretilmesi ve karşılığı öden- Websäte–Avrupa Birliği Bilgi Sitesi) Avrupa ülke-
meksizin kapitalizmin hizmetine sokulması, lerinde parlamentolardaki kadın oranlarına ör-
hastaların, yaşlıların bakımı, kadın emeğinin ya- nekleri ise; İsveç % 45.3, Norveç % 37.9, Almanya
rattığı değerlerdir. Fakat kadınların evde harcadığı % 31.8, Yunanistan % 13, Fransa % 12.2, Macaris-
bu emek, emek olarak bile görülmez ve sorgulan- tan % 9.1 şeklinde sıralayabiliriz.
maz. Sanki kadının dünyaya geliş sebebiymiş gibi Kadınların çalıştıkları işlerin çoğunlukla geçici
doğallaştırılır ve görünmez kılınır, sistemin de- nitelikte ve düşük ücretli oluşu, çalışma alanında
vamlılığının koşulu olduğu görmezden gelinir. kadınların sayısının sınırlı kalmasına, işsiz ve
Diğer taraftan, kadının evde karşılığı ödenme- yoksul kadın sayısının hızla artmasına yol açmak-
yen emeği, piyasa içinde doğrudan dolaşıma sokul- tadır. Kadınların üretime katılmasının, “aile büt-
madığından da görünmezliğe mahkûmdur. Oysa çesine destek olmak için yapılan bir çalışma”
hizmet sektöründe harcanan aynı emek bir piyasa olduğu yolundaki yaygın kabulleniş ve kadına
değeri taşır. Bunun sebebi, evdeki kadın emeğinin toplumsal yaşamda biçilen rolden kaynaklı, ka-
sistem içinde artı-değer üretmemesi, yani üretken dınlar, ekonomik büyüme dönemlerinde gerek-
emek kapsamında olmaması; yalnızca bir kullanım sinme duyulan ama gerileme dönemlerinde bir
değeri yaratmasıdır. Evde yaşayan her bir birey, kenara itilen yedek bir işgücü ordusu oluşturmak-
tek tek kadının emeğinden bir çıkar sağlasa da, bu tadır. Bu ucuz ve yedek işgücü ordusu, işverenler
emeği piyasada dolaşıma sokamaz, bu emek üze- tarafından genelde erkek işçilerin ücretlerini aşa-
rinden bir sermaye biriktiremez. Fakat bu el konan ğılara çekmek için tehdit unsuru olarak da kulla-
emek üzerinden, kapitalistlerin ataerkil ilişkileri nılmaktadır. Bu durum, sınıf bilinci olmayan işçi
kullanarak bir kâr sağladığı, üretimini ucuza getir- sınıfı içinde kadın–erkek rekabetini artırarak, sı-
diği bir gerçekliktir. nıfın bölünmesine hizmet etmektedir ki egemen-
Artan işsizlik, yoksulluk ve işçi sınıfı ücretleri- lerin hedefi de zaten budur.
nin sürekli düşürülmesiyle birlikte, alım gücünün
giderek düşmesi, günümüzde ailenin bir kişinin ça- b) Göçmen kadınlar ve
lışmasıyla geçinmesini mümkün kılmamaktadır. göçün kadınlaşması
Bu durumun sonucu olarak da çalışan kadın sayısı Yirminci yüzyılın ikinci yarısının sonlarına
giderek artmaktadır. Diğer yandan, kapitalist üre- doğru, dünya genelinde göç hareketleri artmış,
timin kendi çıkarları doğrultusunda, ucuz emek çeşitlenmiş ve kadınlaşmıştır. Günümüzde ka-
olarak kadın emeğine olan ihtiyacı ve verilen mü- dınlar, dünya genelinde tüm göçmenlerin yakla-
cadeleler sonucu kadının geleneksel statüsünde ya- şık olarak yarısını oluşturmaktadır. Yine dünya

62
genelinde tüm mültecilerin ise % 80’ini kadınlar cinde, kadınlar işsizlik ve yoksulluk gibi dezavan-
oluşturuyor. tajları, erkeklere oranla daha fazla hissetmiş ve
1970’lerden itibaren dünya genelinde yaşanan sarsıntıyı daha derin yaşamışlardır. 1990’larda
sosyal ve ekonomik dönüşümler, Rus sosyal-em- Güneydoğu Asya ülkelerinde yaşanan ekonomik
peryalizminin çöküşü, izlenen “küreselleşme” po- kriz de, aynı şekilde kadınları daha fazla etkile-
litikaları, iç savaşlar, emperyalist saldırganlık miş, yoksul kadın oranı hızla yükselmiştir. Çöküş
savaşları vb. kadınların daha olumsuz olarak etki- ortamlarında yaşanan ekonomik ve sosyal buh-
lendiği yıkıcı süreçler yaratmış, göç akımları gide- ran, aile içi şiddetin ve boşanma oranlarının art-
rek kadınlaşmıştır. Kapitalizmin doğasındaki masına sebep olmuştur.
“daha fazla kâr” hırsının ortaya çıkarttığı ekono- Ayrıca, yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik
mik krizlerle derinleşen gelir adaletsizliği ve yok- krizlerin yarattığı iç savaşlarla birlikte, başta
sullaşma, özellikle de yarı-sömürge ülkelerin ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalist sal-
kadınlarını, ailelerini ayakta tutmak üzere iş dırganlık/işgal savaşları, göçleri tetikleyen en
bulup çalışabilecekleri ülkelere doğru göç etmek önemli faktörler olmuştur. Bu etkenler, kadınları,
zorunda bıraktı. Dünya genelinde göçmenlerin kendilerinin ve çocuklarının can güvenliğini ve
yarısını oluşturan kadın nüfusu özellikle ABD, geçimlerini sağlayabilecekleri, daha iyi bir hayat
Kanada ve AB ülkelerinde sürekli bir artma eği- yaşayabilecekleri ortamı aramaya yönlendirmiş,
limi içerisindedir. böylelikle kadın göçü kitlesel olarak yayılmıştır.
2005 yılı uluslararası göçmen verilerine (In- Bu süreçte çöküşle birlikte, Batı Avrupa ülkele-
ternational Migrant Stock) göre, dünya genelinde rinde, göç eden Rusyalı kadınların yoğunluğu ar-
göçmen kadınların sayısı yaklaşık olarak 94.5 mil- tarken, bazı Asya, Avrupa ve Ortadoğu
yon olup, genel göçmen kitlesinin yüzde 49.6’sını, ülkelerinde de Güneydoğu Asya kökenli kadınla-
Avrupa’da ise, yüzde 52.8’ini oluşturuyor. Bu ve- rın göçü yoğunlaşmıştır. Göç veren Asya ülkeleri-
riler kadının toplumsal üretim içerisinde artan nin hükümetleri de kadınların göç akımlarının
rolü bakımından bize somut bir fikir verdiği gibi, gelişmesinde aktif bir rol üstlenmektedir. Bu ka-
kapitalist sermaye tarafından ucuz iş gücü olarak dınların göç ettikleri ülkelerde istihdam olanağı
değerlendirilen göçmen kadınların, üretim içeri- bulabildikleri temel sektörler fuhuş ve ev hizmet-
sindeki etki gücünü de ortaya koyuyor. Bu verile- leridir. Bunun dışında, göçmen kadınların çok
rin resmi kayıtlı göçmen kitlesi olduğunu da ucuza ve en yoğun çalıştırıldıkları alan, tekstil
unutmamak gerekir. “Kâğıtsızlar” denilen, resmi sektörüdür.
kayıtlarda yer almayan kaçak göçmen kadınları Örneğin; Tayvan’da bir fabrikada 11–12 saat
da düşündüğümüzde bu rakamların en az ikiye çalışan genç bir göçmen kadının günlük ücreti
katlanacağı bir gerçekliktir. yaklaşık olarak 3.5 dolardır. Henüz 10–14 yaşında
Elimizdeki resmi verilere baktığımızda dahi olan yoksul ailelerin kızları, Asya’nın ve Güney
“küreselleşme” politikalarının sonucu olarak, göç- Amerika’nın bazı ülkelerine götürülüp günlük 3–
men kadın nüfusunda çok ciddi bir artış yaşandı- 4 dolara çalıştırılmaya zorlanmaktadır. Özellikle
ğını görebilmekteyiz. Kadın göçmenler özellikle henüz çocuk yaşta olan işçiler her türlü haklardan
Güneydoğu Asya’dan Filipinler, Tayland, Singa- yoksun olup, aşırı bir sömürü sistemi ile karşı
pur; Latin Amerika’dan Brezilya; eski Sovyetler karşıyadır. Çalıştırıldıkları ortamlarda şiddet,
Birliği sınırları içerisinden Ukrayna, Moldova; taciz ve tecavüz gibi insani değerlerle bağdaşma-
Balkanlar’dan Yunanistan, Bulgaristan, Doğu Av- yan davranışlar günlük yaşamın bir parçası haline
rupa’dan Romanya, Polonya gibi ülkelerden yo- gelmiştir. Başka kıtalara veya komşu ülkelere gö-
ğunluklu olarak dünyanın başka ülkelerine türülen kız çocuklarının veya genç kadınların ça-
yayılmışlardır. lışma süreleri sınırsız olup, bir köle gibi
Dışarıya göç veren bu ülkelerin bazıları, aynı kullanılmakta, yer yer para babalarına pazarlana-
zamanda göç alır durumdadır. Kadın göçmenlerin rak cinsel ilişkiye veya porno filmlerde rol almaya
çalıştırıldıkları alanlar, esas olarak, hizmet sek- zorlanmaktadır.
törü, ev hizmetçiliği ve seks ticareti olarak ön Son yıllarda özellikle Filipinler, Endonezya,
plana çıkmaktadır. 1980’lerin sonunda sosyal- Tayvan, Malezya gibi Doğu Asya ülkelerinden Ja-
emperyalizmin çözülüşüyle gelen yıkım süre- ponya, Güney Kore, ABD, Kanada, Suudi Arabis-

63
tan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere yon dolar olmak üzere her yıl 3,3 milyar dolarlık
çok sayıda göçmen kadın, farklı sektörlerde çalış- bir miktarı kendi ülkelerine göndermektedir.
tırılmaya gönderilmektedir. Örneğin 2005 yılı ve- Göç literatüründe kadın göçmen emeğinin
rilerine göre, Filipinler’de, günlük olarak her gün daha az vasıflı alanlara indirgenerek incelenmesi
3000 kadın komşu ülkelere gidip çalışmaktadır. ve beyin göçü literatüründe kadınların görünmez
2003’de Endonezya’da başka ülkeye gidip çalışan- olmaları, bununla birlikte kadınlaşan göç akımla-
ların yüzde 79’unu kadınlar oluşturmaktaydı. rındaki artışın işgücü piyasasındaki temel yansı-
1990’lı yıllarda Asya ülkelerinden Ortadoğu’ya masını fuhuş ve ev hizmetleri sektörlerinde
gelip, ev işlerinde çalışan kadınların sayısı bulduğu gerçeği reddedilemez. Özellikle eski
800.000 civarıyken, 2003 yılında bu oran 1.2 mil- “Doğu Bloku” ülkelerinden göç eden kadınların,
yona çıkmıştır (International Migrant Stock). çok önemli bir bölümünün yüksek eğitim düzey-
Yine 2005 yılı verilerine göre, Afrika’dan başka ül- leri ve meslek sahibi olmalarına rağmen, göç et-
kelere giden göçmelerin yüzde 47’si yani 8 milyonu tikleri ülkelerde profesyonel uzmanlıklarıyla
kadınlardan oluşuyor. Göçmen kadınların çok ilgilenilmemektedir. Daha çok eğitimli ve uzman
yönlü sömürülmeleri, en zor ve kalitesiz işlerde ça- kadınlar olarak her işi yapmaya hazır olmaları
lıştırılmaları, hemen her gün yoğunluklu olarak esas ilgilenilen yandır.
şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalmaları, hatta Göç etme arzusunda olan kadınlar için bir
kadının kendisini pazarlamaya zorlanması, öldü- çekim merkezi olan Avrupa ülkelerinde, eski
rülmeleri gibi nedenlerden dolayı, birçok uluslar- Doğu Bloku ve Doğu Asya ülkelerinden gelen göç-
arası kurum tarafından göçmen kadınlar men kadınlar, çoğunlukla getirildikleri aracı şir-
‘21.Yüzyılın Köleleri’ olarak adlandırılmaktadır. ketler tarafından meslekleriyle ilgili veya daha iyi
Asya Kalkınma Bankası verilerine göre, her yıl işlerde çalışacakları vaatleri ile kandırılmaktadır.
yaklaşık olarak 200.000 kadın ve kız çocuğu, Getirildikten sonra borçlandırılmış ve çoğunlukla
Hindistan’da ev işlerinde veya şehirlerdeki iş pasaportlarına da el konulmuş olduğundan, ken-
merkezlerinde çalıştırılmaya zorlanmaktadır. Kız dilerine sunulan işlerde koşulsuz çalışmak zo-
çocuklarının % 25’i, 8 yaşından küçük olup çok runda bırakılmaktadırlar. Ayrıca vasıfsızlık ve
önemli bir kesimi okuma yazma bilmemektedir. gidilen ülkenin diline yeterince hâkim olmamak,
Bankanın verilerine göre, Nepal kökenli genç ka- cinsiyete ve etnisiteye dayalı ayrımcılık da, “en
dınların yüzde 80’i, uluslararası kadın ticareti or- alttaki işlere” hapsolmalarına neden olmaktadır.
ganizasyonlarının denetiminde götürülüp Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Avrupa’da
pazarlanmaktadır. Güney Doğu Asya ülkelerinden da cinsiyete dayalı işbölümü nedeniyle genelde ev
gelişmiş veya gelişmekte olan kapitalist ülkelere hizmetleri halen kadın işi olarak görülmektedir.
giden 2.2 milyon göçmen kadının yaklaşık olarak Kadınların işgücüne artan katılımları; nüfusun
yarısı Filipinli’dir. Özellikle Japonya, Malezya, yaşlanması ve devletin sağlık ve bakım hizmetle-
Singapur, Hong Kong’da çalışan göçmen kadınla- rinden çekilmesi sonucunda, birçok gelişmiş ül-
rın aylık ücretleri ortalama olarak 300 dolarken, kede giderek bir hizmet sektörüne dönüşen ev ve
söz konusu ülkelerdeki yerli kadınların ücretleri bakım hizmetleri, büyük oranda göçmen kadınlar
ise 1500 dolara kadar çıkmaktadır. tarafından yerine getirilmeye başlanmıştır. Öte
En zorlu koşullarda en düşük ücretlerle çalış- yandan, 1990’lı yıllardan itibaren gelişen ve gide-
mak zorunda kalan Güney Doğu Asya kökenli rek ivme kazanan internet teknolojileriyle yayılan
göçmen kadınlar, bir taraftan ucuz iş gücü olarak “milenyum çağına özgü” cinsellik algısı ve seksin
çalışarak, göç ettikleri ülkelerin ekonomisinin kal- kolaylıkla ulaşılabilir, anında ve muhakkak tüke-
kınmasında katkı sahibi olurken, diğer taraftan, tilmesi gereken bir meta haline gelmesi, fuhuş
kendi ülkelerinin ekonomisine de önemli bir katkı sektörünün genişlemesine ve sektörde göçmen
sunmaktadır. Yapılan araştırmalar, bu göçmen kadınlara olan talebin artmasına neden olmuştur.
kadınların ülkelerindeki aile yakınlarına gönder- Bu sektörlerde çalışan göçmen kadınlar, kadın
dikleri yıllık para miktarının 3,3 milyar dolar ci- olmaktan, göçmen olmaktan, ülkede yasadışı bu-
varında olduğunu göstermektedir. Filipinli lunmaktan, yaptıkları işlerin niteliğinden ötürü
kadınlar 2,3 milyar dolar, Endonezyalı kadınlar aşağılanma ve çok yoğun sömürü altında yaşamak
700 milyon dolar, Malezyalı kadınlar ise 300 mil- zorunda kalma gibi sorunlarla karşı karşıyadır.

64
Bu kadınların göç ettikleri ülkelerde maruz kal- ve erkeklerin nüfus oranı birbirine eşitlenmeye
dıkları ayrımcılık, istismar ve her tür olumsuz ça- başladı. Göçün ilk yıllarında kadın göçmenlerin
lışma koşullarına karşı, çoğunlukla yasal statüden çalışma oranları, erkek göçmenlere göre nispeten
yoksun ve korunmasız olmaları, dile hâkim olma- düşük olmakla birlikte, özellikle 1980’li yıllardan
maları nedeniyle, kamusal alana çıkmaları, örgüt- sonra, kadın emeği daha üst boyutlarda ve çok
lenmeleri ve hak talebinde bulunmaları da son yönlü kullanılmaya başlandı.
derece zordur. Bunu belirleyen birkaç faktörü şöyle sıralaya-
Ancak örgütlenmenin önündeki bu engellere biliriz: Birincisi, belki de en önemlisi, kadınların
rağmen, bahsi geçen göçmen kadınların yoğun- ucuz işgücü olmaları, artı değerin arttırılmasında
laştıkları fuhuş ve ev hizmetleri sektörlerinde bu aktif rol almaları, çalışma alanlarındaki olumsuz-
sektörlerin çalışanları tarafından çeşitli örgütler luklara karşı daha sessiz kalmaları, esnek zamanlı
kurulmuştur. Örgütlenme örneklerine baktığı- çalışmaya uygun olmaları ve örgütlülük oranları-
mızda, kimilerinde göçmenlik temelinde, kimile- nın çok düşük olması. İkincisi, emperyalist-kapi-
rinde çalışılan sektöre göre, kimilerinde ise talist ülkelerde kadın nüfusundaki nispi azalma
sendikaların veya yasa dışı örgütlerin program ve ve yerli emekçi kadınların, ağır, pis işlerde ve var-
projelerinin kapsamında örgütlenme biçimleri diyalı çalışan bir kısım sektörlerde çalışmak iste-
karşımıza çıkabilmektedir. Bu örgütlerin yalnızca memeleri sonucunda, göçmen kadınların özellikle
sanal iletişim ağları üzerinden gerçekleştiği son hizmet sektörünün bazı alanlarında, ağır, pis ve
derece esnek biçimleri olabildiği gibi, faaliyetleri- vardiyalı işlerde yoğunluklu olarak çalıştırılması.
nin bir merkezce koordine edildiği örgütlenme şe- Üçüncüsü ise teknolojik gelişmenin etkisiyle kadı-
killeri de görülmektedir. nın üretim faaliyeti içerisindeki rolünün artmaya
başlaması.
c) Sözleşmeli işçi olarak gelen
göçmen kadınlar d) Türkiye ve T. Kürdistanı’ndan
İkinci Paylaşım Savaşı’nın yıkıntılarından göç eden kadınlar
sonra kendilerini yeniden yapılandıran Almanya, Avrupa’da özellikle Almanya başta olmak
Fransa, İngiltere, Hollanda, Belçika, vd. Avrupa üzere hemen bütün ülkelerde, Türkiye ve T. Kür-
ülkelerinin, ekonomilerini hızlı bir şekilde kalkın- distan’ından gelen göçmen kadınlar ön plana çık-
dırabilmek için, genç, dinamik ve ucuz iş gücüne maktadır. 1950–1973 yılları arasında, Türkiyeli
ihtiyaçları vardı. Bu ihtiyacı en iyi bir şekilde yarı- göçmen işçilerin yüzde 85’ini erkekler yüzde 15’ini
sömürge ülkelerden getirtilecek olan genç ve sağ- kadınlar oluşturuyordu. Yukarıda da belirttiğimiz
lıklı emek göçüyle sağlayabilirlerdi. 1960’lardan gibi; 1973’ün sonları itibariyle Almanya ve Fransa
itibaren Türkiye’nin de içinde olduğu birkaç ülke başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinde baş
ile yapılan anlaşmalar sonucunda, 1973’ün sonla- gösteren ekonomik kriz gerekçesiyle dış göç alı-
rına kadar Avrupa ülkelerine yoğun bir emek mına bir kısım sınırlamalar getirilmesinden
göçü yaşandı. sonra, aile birleşimleri yoluyla göçmen kadın sayı-
Bu süreçteki emek göçü içerisinde kadınlar sında çok ciddi bir artış yaşandı.
azınlıktaydı. Örneğin göç alan Avrupa ülkelerinde Daha önce gelen erkek göçmenler, eşini ve ço-
ilk yıllarda göçmen kadın nüfusu yüzde 10–15 ci- cuklarını yanına alarak, hem göçün sürekliliğini
varındaydı.(International Migrant Stock). Kasım sağladılar hem de göçmenlerin kalıcılaşmasında
1973 itibariyle başta Almanya olmak üzere, emek önemli bir rol oynadılar. Göçün insan psikolojisi
göçüne Avrupa sınırlarının kapatılmasından üzerinde yarattığı etkileri düşündüğümüzde, er-
sonra, özellikle çıkartılan ‘Aile Birleşim Yasası’ keklere göre çok daha fazla dezavantajlara sahip
göçmen kadın emeğinin yüksek oranda kullanıl- olan kadınların bu durumdan çok yönlü bir şe-
maya başlamasında rol oynadı. kilde olumsuz etkilendikleri tartışma götürmez.
Kısa sürede erkelerin eşlerini ve çocuklarını Ayrıca, 1980’de Türkiye’de Askeri Faşist Cun-
getirmeleri, yeni koşulların dayattığı zorunluluk tanın iktidara gelmesiyle halka ve bütün muhalif
sonucu kadınların üretim faaliyetinde daha aktif güçlere yönelik saldırıların yoğunlaşması ile 1984
olması, ailenin ekonomik sorunlarının çözümünü sonrası gelişen Kürt ulusunun özgürlük mücade-
üstlenmesi gibi faktörlerin etkisiyle göçmen kadın lesiyle yükselen savaş halinin etkisiyle, Türkiye ve

65
T. Kürdistan’ından Avrupa’ya yoğun bir mülteci kültürel farklılaşma, iş ve evlilik gibi geçirdikleri
göçünün baş göstermesi de, Türkiyeli göçmen farklı evreler, göçmen kadınların toplumsal etki
kadın nüfusunu artırdı. 1980-90 yılları arasında, gücünü çok ciddi oranda artırdı. Sosyal ve kültürel
Türkiye’den kaçarak sığınmacı olanların sayısı farklılaşma aynı zamanda klasik göçmen aile yapı-
579.510’dur (BMMYK- Birleşmiş Milletler Mülte- sında bir kırılmaya yol açtığı gibi iç çatışmayı da
ciler Yüksek Komiserliği- 1999 Akt: Sığınma derinleştirdi. Bu hiç şüphesiz ki sert ve çatışmalı
Hakkı ve Mülteciler 2001, sf. 66–67). sürecin bir tarafını genç göçmen kadınlar oluş-
2007 sonunda dünyada savaş ve zulüm gibi turdu.
nedenlerle zorla yerinden edilmiş insanların sayısı Göçmen kadınlar, Anadolu aile tipinin içe ka-
ise yaklaşık 67 milyon olarak verilmektedir. palı geleneksel yapısı ile doğup büyüdükleri ve
BMMYK sorumluluğu altında olan mültecilerin toplumsal yaşantısına adapte oldukları ülkelerin
sayısı 2006’da 9.9 milyon iken 2007’de 11.4 mil- sosyal değerleri arasında, yani iki farklı kültür
yona çıktı. Bu sayıya 4.6 milyon Filistinli mülteci arasında sıkışıp kaldılar. Birinci kuşak bakımın-
dâhil değildir. Mülteciler dışında yine aynı sebep- dan çok ciddi sorunlar oluşmadı. Çünkü klasik
lerle ülkelerinden ya da evlerinden ayrılmak zo- aile ilişkileri eksenli yürüyen bir yaşam tarzı ege-
runda kalan 26 milyon kişi ile BMMYK’nın mendi. Yetişme sürecinde olan ‘yeni’ kuşak, henüz
ilgilendiği insan sayısı 2007 sonunda 31.7 milyon- bu geleneksel yapıyı değiştirecek bir toplumsal
dur. Bunların yaklaşık % 50’si kadındır, 18 yaşın ilişki içinde değildi. Ancak daha sonraki kuşaklar
altındakilerin oranı ise % 44’dür. Göç türleri arasında önemli sosyo-psikolojik sorunlar gün-
içinde mülteci ve sığınmacıların hassas durumda deme geldi. Göçmen kökenli kuşaklar arasında
oldukları, başka bir yerde sığınak bulmaya çalış- oluşan ve bugün aslında fiili bir olgunluğa erişen
tıkları, belirsizlikler içinde insan hakları ihlalle- farklılaşma; çatışma, uzlaşma ve gelişme biçi-
rine en açık kesim olduklarını düşündüğümüzde, minde yükseldi…
tabii ki göçmen kadınların içinde de mülteci ka- Emek göçü, aile birleşimi veya siyasi mülteci
dınların durumu çok daha zordur. olarak Türkiye ve T. Kürdistan’ından gelen kadın-
Aile birleşimi yolu ile göç eden Türkiyeli kadın- lar, tamamen yabancı oldukları bir toplumsal kül-
ların, 1980’li yıllara kadar daha çok evde kalıp ço- türle karşılaşınca, ilk zamanlar kendilerini
cuklarına baktıklarını görmekteyiz. 1980’lerden koruma psikolojisiyle içe kapandılar. Ancak içe
sonra tek kişinin maaşıyla geçinmenin zorlaşması, kapanmayı en erken kıran kesimler de yine kadın-
ülkelerine temelli olarak dönmelerinin kolay kolay lar oldu. İkinci ve üçüncü nesli temsil eden kadın-
mümkün olamayacağını anlamaları ve ikinci ku- lar, toplumsal yaşama daha aktif katılmada
şağın da yetişmeye başlamasıyla, giderek ev içi ya- önemli başarılar gösterdiler. 13 AB ülkesinde ya-
şamdan koparak üretim faaliyetine katılmaya şayan göçmen kökenli nüfusun %47.1’i kadınlar-
başladılar. İlk yıllara baktığımızda, göçmen ve dan oluşmaktadır. Türkiyeli göçmen nüfusunun
mülteci kadınların yoğunluklu olarak kalifiye ol- yarısından fazlasının yaşadığı Almanya’da kadın-
mayan, ağır, pis, gürültülü ve vardiyalı işlerde çok lar, AB ülkelerindeki göçmen kadınların %
ucuza çalıştıklarını görmekteyiz. Elbette bu duru- 55.4’ünü temsil etmektedir.
mun en önemli nedenleri, yaşadıkları ülkenin di- Bugün Avrupa´da yaşayan 4,1 milyon Türkiye kö-
line hâkim olamamak, eğitimsiz ve genelde kenli göçmenin % 47’si kadınlardır. Avrupa’daki
örgütsüz olmaları, yasaları ve haklarını bilmeme- kadın nüfusun % 42’sini aile birleşimi ile gelenler,
leri idi. Bugün gelinen süreçte, Türkiyeli göçmen % 3’lük dilimi ise Almanya’ya doğrudan çalışma
ve mülteci kadınların durumunda önemli değişik- amaçlı gelen kadınlar oluşturuyor. Avrupa’da
likler yaşanmaktadır. dünyaya gelenlerin oranı ise % 55’dir. Kadınların
Anadolu kökenli göçmen kadının toplumsal sayısal olarak erkeklerle eşitlenmesi ve özellikle de
değişim sürecine girmesinde, Avrupa’nın değişik % 55’inin Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde doğ-
ülkelerinde doğmuş veya çok küçük yaşlarda Av- muş olması, adaptasyon sürecinde daha pozitif bir
rupa’ya gelmiş yeni genç kadın kuşağının yetiş- konum sağlamaktadır. Bu bakımdan göçmen ka-
meye başlamasının çok önemli bir rolü bulunuyor. dınların toplumsal yaşamın hemen her alanında
Doğup büyüdükleri ülkenin kültürüne ve yaşam aşamalı olarak etkinliklerinin artması tesadüfi bir
tarzına adapte olmuş genç kuşağın eğitim, sosyal- durum değildir.

66
Avrupa Birliği sınırları içerisinde, 1.3 milyon- sında, geçmişe göre önemli bir gelişme göster-
luk Türkiye kökenli çalışabilir nüfus mevcuttur. mekle birlikte, halen çok ciddi sorunlarla karşı
Çalışır durumdaki Türk ve Kürt kökenli göçmen karşıya olduklarını da belirtmek gerek. Göçmen
nüfusun yaklaşık olarak 429 binini kadınlar oluş- kadınlar, işsizlik, çocuk bakımı, geleneksel top-
turmaktadır. Çalışır nüfusun % 76.6’sı 12 AB ülke- lumsal değerlerin etkisi, genç kadınlarla aileler
sinde bulunuyor. Bunların % 33’ü yani 340 bini arasındaki kuşak ve kültürel farklılık, özellikle aile
yine kadınlardır. Bu veriler göçmenlerin hem üre- içi şiddet, ev işlerine bağlılık gibi birçok konuda
tim faaliyeti içerisinde yer aldıkları hem de toplu- önemli sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır.
mun başka alanlarında etkinlik göstermeye 1970’li yıllara kadar, “muhafazakâr” ailelerin
başladıklarını ortaya koymaktadır. Kadınların sos- önemli bir kesimi, birçok noktadaki korkuların-
yal yaşama katılmaları onların toplumsal alandaki dan kaynaklı (dinsel faktörler belirleyici olmakla
etkinliklerini ciddi oranda artırmaktadır. Hatta birlikte), çocuklarını anaokullarına ve kreşlere
birçok alanda erkeklerden çok daha etkili olmaya göndermezken bugün, ailelerin yaklaşık olarak
başladıkları gözlemleniyor. Kadınlar üzerine yapı- yüzde 75’i bu sorunu aşmış bulunuyor. Bu durum,
lan araştırmalar da bu verileri doğrulayacak nite- aynı zamanda kadınların hem sosyal yaşama, hem
liktedir. Türk ve Kürt “girişimciler” arasında % de üretime daha aktif katılmalarını sağlamaktadır.
24’lük pay kadınlara aittir. Ailelerde çocukların bakım sorumluluğunu üs-
Almanya’da 36 binin üzerinde Türkiyeli öğ- telenmede de belirgin bir gelişme gözlenmektedir.
renci üniversitelerde öğrenim görüyor. Yüzde 95’i Örneğin ailelerinde çocuk bakımını, anne ve baba-
Almanya’da doğmuş veya üniversite öncesi eğiti- nın her ikisi tarafından üslenenlerin oranı % 52
mini Almanya’da yapmış öğrencilerin yüzde olarak belirlenmiştir. Sadece annelerin çocuğa
44’ünü kızlar oluşturuyor. Ayrıca, Almanya’da bakma oranı % 43, babanın sorumluluğu üstlen-
1050 Türkiye kökenli avukat var ve bunların mesi gerektiğini söyleyenler ise % 3’tür. Önemli
yüzde 58’i kadın. Almanya federal ve eyalet parla- bir değişiklik olmakla birlikte halen kadının tek
mentosundaki 12 Türk milletvekilinin ise 8’i başına sorumluluğu ciddi oranda bulunuyor. Bu
kadın. Bu veriler Türk ve Kürt kökenli göçmen ka- durum aynı zamanda kadının üretim faaliyeti içe-
dınların Avrupa’nın sosyal yapısına adapte ol- risindeki durumuyla da ilişkilidir. Özellikle işsiz
maya başladıkları ve değişik sektörlerde veya kendi ev işleriyle ilgilenen kadınlarda doğal
ağırlıklarını hissettirdiklerini ortaya koymaktadır. olarak aile ve çocuk bakımı ön plâna çıkmaktadır.
Yüzde bakımından halen istenilenin çok gerisinde Bütün olumlu gelişmelere rağmen, ailelerde
olmakla birlikte, gelişme evrimleri açısından er- erkek ve kadın ilişkilerinde halen ciddi sorunların
keklere kıyasla çok daha hızlı geliştikleri ve ya- olduğu bir gerçekliktir. “Çocuk bakımını kim üs-
şamlarında 1. ve 2. kuşak kadınlara oranla lenmelidir” sorusuna verilen yanıtlarda yaş grup-
eşine/erkeğe daha az bağımlı oldukları, özellikle larına göre bir değişiklik görülüyor. Örneğin
ekonomik olarak kendilerini belli oranda finanse 30–44 yaş grubuna mensup kadınların yüzde
ettikleri görülüyor. 46’sı ev bakımı ve çocukların sorumluluğunun tek
Göçmen kadınların üretime katılma oranları başına kadınlara verilmesi gerektiğini belirtirken,
istenilen düzeyde olmasa da veriler gelişme eğili- genç kadınlarda bu oran yüzde 30 civarına düş-
mine işaret etmektedir. Geçmiş yıllarda, özellikle mektedir.
Türkiye kökenli göçmen kadınların ağırlıklı olarak Kadınların yüzde 40’ı ise aile içi sorumluluğun
çalıştıkları iş kolları imbis (büfe), otel, kahvehane, ortak/eşit düzeyde olması gerektiğini belirtmekte-
düğün salonu, çiçekçilik, elektronik eşya satımı, dir. 1980’li yıllara göre bu oranda ciddi bir azalma
pastane ve tatlıcılık, tekstil, kuaför, hemşirelik vb. olduğu saptanmıştır. Ancak erkeklerde bu oran,
idi. Bugün hala bu iş alanlarında çalışanların kadınlara göre daha farklıdır: Örneğin yüzde 30’u
oranı % 82 civarındadır. Oysa genç kadınlara bak- çocukların sorumluluklarının annelerde olduğunu
tığımızda, kamu hizmeti, bankacılık, adalet, söylerken, yüzde 63’ü de bunun her iki tarafta eşit
hukuk, tıp ve akademik alan gibi sektörlerde faali- olduğunu öne sürmektedir. Bu durum bize gele-
yet göstermeye başladıklarını görmekteyiz! neksel toplumsal şekillenişin, kadınlar tarafından
AB ülkelerinde yaşayan göçmen kadınların, daha zor kırıldığını göstermektedir.
kendi bağımsız kimliklerini ortaya koyma nokta- Türk ve Kürt kökenli göçmen kadınların en

67
önemli problemlerinden birisi de aile içi ilişki- tiğini düşünenler % 24 seviyesindedir. Göçmen
lerde ortaya çıkan sorunlardır. Bunlardan birincisi kadınlardaki değişim yeterli olmamakla birlikte
düşme eğilimi içinde olsa da, hala genç kadınların, geçmiş yıllara oranla kayda değer bir gelişme söz
anne ve babanın istediği biri ile evlenme zorunlu- konusudur. Bu aynı zamanda göçmen kadınların
luğunun devam etmesidir. Bu durum çoğu kez aile gelecekte sosyal yaşamın birçok alanında çok daha
içerisinde çok ciddi sorunlara yol açmaktadır. aktif ve belirleyici olacaklarını ortaya koymakta-
Diğer önemli bir nokta da aile içinde kadına yöne- dır. Verilere bakıldığında birçok dezavantaja rağ-
lik şiddetin ciddi oranlarda varlığını sürdürmesi- men, gelişme eğilimleri göçmen kökenli erkeklere
dir. Göçmen kadınların % 40’ı bu durumu oranlara çok daha hızlıdır.
kabullenmişken, tamamen karşı çıkanların oranı Nedir ki Avrupa’ya göç tarihinin 50. yılına yak-
% 30 olarak belirlenmiştir. laşıldığı ve artık 5. kuşağın yetişmeye başladığı
Yapılan araştırmalar aile içi şiddet nedeniyle günümüz sürecinde, göçmen kadınların durumla-
boşanma oranının ciddi oranda arttığını göster- rındaki bu gelişme hala yeterli düzeyde değildir.
mektedir. Aile içi şiddet tartışmasına ilişkin çar- Tabii ki bu durumu etkileyen birçok faktörün ol-
pıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Buna göre, duğu bir gerçekliktir. Ayrımcı yasalar, yükselen iş-
kadınların %76.4’ü aile içi şiddete karşı sert ted- sizlik, eğitimin özelleştirilerek paralı hale
birler alınması önerisini tamamıyla desteklerken, getirilmesi, sağlık sektöründeki kısıtlamalar,
kısmen destekleyenlerin oranı % 12’dir. Bu oran- bütün bunların sonucu olarak yükselen ırkçılık
lar erkekler arasında, % 77.9’u tamamen katılma vb.lerini sayabiliriz nedenler arasında. Kapitaliz-
ve % 14’lük kısmen katılma olarak görülüyor. Aile min doğasından kaynaklı aşırı kâr politikasının
içi kadına yönelik şiddet ailelerin önemli bir kesi- neden olduğu bu sonuçların, bu sistemde bir
minde güncel bir sorundur. bütün ortadan kalkması mümkün olmayacağı
Özellikle Türk ve Kürt kökenli göçmen aile- gibi, kadın sorununun çözüme ulaşması, yerli ve
lerde ‘aile içi şiddeti’ besleyen en önemli birkaç göçmen kadınlar arasındaki fırsat eşitsizliklerinin
faktör, dinsel etkiler, toplumsal gelenekler, kültü- de ortadan kalkması mümkün olmayacaktır.
rel farklılaşma, ekonomik bağımlılık vb. olarak sı- Çünkü mevcut bu durum egemenlerin çıkarlarına
ralanabilir. Kuşakların değişmesi, eğitim ve hizmet etmektedir.
öğretim alanında gelişme, sosyal yaşama aktif ola- (Araştırmada kullanılan kaynaklar: 1-
rak katılımların artması gibi faktörlerle, aile içi http://www.tinig.com/more-remittances-from-
şiddette belirli bir gerileme söz konusu olmakla women-emphasize-feminization-of-migration-
birlikte ciddiyetini hala korumaktadır. adb-study/An article by Jeremiah M. Opiniano;
Kadının toplumsal yaşamdaki ağırlığı arttıkça 2-www.ido-forum.org/turkiyeden-ve-dunyadan-
ilgilendiği sorunlar da doğal olarak farklılaşmak- olaylar/2010 97-almanyadaki-turk-kadini-yuk-
tadır. Aynı zamanda kadının kendisini var eden seliste–08–01–2007-a.html;3-) Avrupa’da Türk
temel özelliklere sahip çıkma bilincinde de önemli Kadını, Proje hazırlayıcıları Gülay Kızılocak,
bir gelişme yaşanmaktadır. Eğitim, ekonomi, ev Cem Şentür, Dr. Martina Sauer, TMA araştırma
yaşamının dışına çıkma istemi, sosyal yaşama yay. 2005.)
uyum vb. noktalardaki değişimler, çok açık olarak
görülmektedir. Örneğin, “kadın haklarının aile ve e) Çalışan göçmen kadınların aile
politikada daha güçlü kılınması gerektiği” yönün- yaşamında karşılaştıkları sorunlar
deki ifade, kadınların % 97’si tarafından onayla- Kadınların üretime katılmalarında kendi iş-
nırken, “kız çocuklarının meslek eğitimi almasının gücü özellikleri, ya da beceri ve yetenekleri dı-
önemli olduğu” yönündeki ifade % 90 ve “kadınla- şında, aile içi konumları, eşlerinin statüsü,
rın kişisel gelire sahip olmaları gerektiği”ne dair çocukların varlığı, aile içindeki güç dengeleri, kül-
ifade % 83 oranında onay almış bulunuyor. türel şekilleniş gibi birçok faktörün doğrudan veya
Modern kadın imajına dönük bu ifadelerin dolaylı etkileri rol oynar. Kuşkusuz çalışma ya-
karşısında geleneksel kadın imajına dönük ifade- şamı kadına ekonomik bağımsızlık, öz güven ve
lerden kadınlar için meslek eğitiminin gereksiz ol- toplumsal değer artışı başta olmak üzere pek çok
duğu görüşünü savunanlar yalnızca % 7 ve avantaj sağlamaktadır. Ancak diğer taraftan top-
kadınların öncelikle ev işleri ile ilgilenmesi gerek- lumsal rol dağılımının kadına yüklediği yükler ve

68
geleneksel değer yargılarının halen varlıklarını ko- aramaya itmektedir. Bu durumlarda en uygun
rumaları nedeniyle, çeşitli sorunları da berabe- olanı, varsa büyükanne veya yakın akraba olmak-
rinde getirmektedir. tadır. Bir diğer sorun çözücü yöntem ise; kadının
Nitekim günümüzde çalışma yaşamı ile aile çocukları büyüyene kadar iş hayatından çekilme-
yaşamı arasında kalan kadın, iki önemli rolünün sidir. Tabii ki bu durum da, kadının kariyerine
gereklerini tam anlamıyla yerine getirmeye çalı- sekte vurmakta, mesleğinde gelişimini engelle-
şırken, bir ikilemde kalmakta ve bunun aşırı rol mektedir.
yüklenmesine yol açtığı görülmektedir. Ayrıca, Vasıfsız işçi pozisyonundaki emekçi kadın için
çalışma yaşamına paralel olarak aile yaşamında çocuğun belli bir yaşa gelmesinden sonra tekrar
da evinin ikincil aktörü olarak görülen kadın, çalışabileceği yeni bir iş yeri bulamama riski yük-
daha çocukluk çağından itibaren aktif üretim sü- sektir. Özellikle de günümüz koşullarında! Dün-
recine yönelik değil, evinin kadını ve çocuklarının yanın her yerinde emekçi kadınların aile içinde ve
annesi rolünü üstlenmeye yönelik yetiştirilmekte- iş yaşamındaki bu sorunlar, Avrupa’ya gelince de
dir. Henüz bebeklikten başlayan bu şekilleniş, ka- değişmemektedir. Emekçi kadınların sorunları
dının tüm yaşamı boyunca da etkileyici olur. Avrupa’da da aynı şekilde varlığını korumaktadır.
Tarihler boyudur kadından öncelikle toplumsal Bu nedenle kadınlar dünyanın her yerinde ezilen-
rollerini üstlenmesi beklenmekte, çalışma ya- lerin ezileni pozisyonundadırlar.
şamı, özellikle de mesleki başarısı ve kariyeri Hiç şüphe yok ki bu sorunun çözümü için
ikinci planda kalmaktadır. Bu nedenle kadın çalı- emekçi kadınların ve kadın çalışması yürüten ku-
şanlar, çalışma yaşamı ile aile yaşamının gerektir- rumların sınıf bilinçli yoğun bir çalışma yürütmesi
diği rollerini yerine getirebilmek için yoğun bir gerekmektedir. Çocuk bakım sorumluluğunun ya-
uğraş vermektedir. salar düzeyinde anne ve baba arasında ortaklaştı-
Çalışan kadınların sayısında yaşanan artış, ka- rılması, kadının annelik haklarının korunması,
dının iş ve aile gibi iki farklı alandaki rolünün bir- anne ve babaya işlerindeki pozisyonunun koruna-
birini etkilemesine neden olmaktadır. Çalışan cağı bir şekilde ücretli izin düzenlemesinin yapıl-
kadın, ev/aile yaşamını iyi bir biçimde organize ması, 0–6 yaş arası çocuklar için devlet destekli,
edebilmek zorundadır. Bu açıdan kadın için, yapı- ücretsiz kreşlerin açılması, eşit işe eşit ücret,
lan iş ve çalışma koşulları aile yaşamını etkilediği kadın kurumlarının/örgütlerinin ve emekçi kadın-
gibi, aile yapısı ve sorumlulukları da kadını iş ya- ların, önemli talepleri arasında olmalıdır..
şamında erkekten daha fazla etkilemektedir.
Kadın ev dışında gelir getirici bir işte çalışsa da, f) Sorunlara yönelik çözüm öneri-
evde, cinsiyete dayalı iş bölümü büyük ölçüde var- leri ve örgütlenme perspektifi
lığını sürdürmektedir. Kadının bu ikili rolü (çalı- Türkiye’den gelen göçmen kadın kitlelerinin
şan kadın/ev kadını) genellikle birbirini olumsuz örgütlülük durumlarına baktığımızda, elli yıllık
etkilemektedir. göç tarihine ve yaşanan ciddi sorunlara rağmen,
Kadınların geleneksel olarak çocukların ve ev- göçmen kadın kitlelerinin önemli bir bölümünün
deki yaşlı veya hasta olan aile bireylerinin bakı- örgütsüz olduklarını görürüz. Hedef ve amaçları
mından sorumlu olmaları, çalışma yaşamlarının açısından farklılıklar arz eden örgütlenmelerin
önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Kadın- içerisinde bizim üzerinde durmak istediğimiz,
lar, iş taahhütlerini ve çalışma saatlerini, çocuğu- Türkiyeli demokratik kurum ve kuruluşlar içeri-
nun veya evdeki hastanın/yaşlının ihtiyaçlarını sindeki göçmen kadın örgütlenmeleri olacaktır.
karşılamak için azaltmak zorunda kalmaktadır. Avrupa özgülünde, göçmen kadın kitlelerini
Bu da iş piyasasındaki cinsiyetçi yapılanmayı pe- bağrında toplamış, geniş bir kadın potansiyeline
kiştirmektedir. hitap edebilen, yaygın örgütlenme ağları olan
Çalışan kadın, çocuk sahibi olmaya karar ver- sınıf perspektifli bir emekçi kadın örgütlenmesin-
meden önce çocuk bakımında kimin yardımcı ola- den bahsetmek ne yazık ki mümkün değildir.
cağını düşünmek zorundadır. Genel olarak iş Türkiyeli işçi ve emekçilerin kurdukları DKÖ içe-
yerlerine bağlı olan veya devletin açtığı kreş sayı- risinde, kollar, komisyon veya komite olarak ça-
larının yetersizliği, özel kurumların veya özel ba- lışmalarını sürdüren mevcut ilerici ve sınıf
kıcıların pahalı olması, anneyi başka çözümler perspektifli göçmen kadın örgütlenmeleri ise,

69
güçsüz, dar bir çeperde ve sınırlı bir kadın kitlesi kadar, toplumsal yaşamdan uzak tutulmuş ve ama
ile çalışmalarını yürütmektedir. özellikle de aile denilen gerici kurum aracılığı ile
Bu durumun nedenlerine yazımızın yukarı bö- zincirlenerek, edilenliği pekiştirilip, siyasi olarak
lümlerinin çeşitli kesitlerinde değindiğimiz için geri kalması için her türlü gerici yaptırımlar uygu-
tekrar girmeyeceğiz. Ancak kadın sorununun aynı lanmıştır. 21. yüzyılda kadınlar hala erkeğin ek-
zamanda erkeğin de sorunu ve bu durumun top- lentisi olarak görülmektedir.
lumsal sorunların bir parçası olduğu, bundan kay- Demokratik, ilerici, devrimci kurum ve kuru-
naklı hata ve eksiklerimizi bugünden görerek luşların içindeki aktivistler olarak kadına bakış
sorunun çözümü noktasında doğru adımlar açımız nedir? Bizler kadını nasıl görüyoruz, 21.
atmak, doğru politikalar üretmek zorunluluğu yüzyılda nasıl değerlendiriyoruz? Bu konuda üre-
artık görülmelidir. Aksi takdirde bu dar çemberin tilen doğru politikalar olsa da bu politikaların ne
aşılabilmesi ve hedeflerin yakalanabilmesi müm- kadarını pratiğe uygulayabiliyoruz? Özlemini duy-
kün değildir. duğumuz toplumun yeni insan tipini yaratma
Bu dar çeperi aşmak ve geniş kadın yığınlarını noktasında, kendimizi değiştirip–dönüştürme
kucaklamak için yeni politikalara, yeni açılımlara, noktasında ne kadar mücadeleciyiz? Dışımızdaki
kadınlar içinde çalışmaların farklı yöntem ve bi- gelişmelere müdahale edebilmek için, içimizi,
çimlerine, özel eğitim araçlarına, kurumlar için- kendimizin kadınlara bakışını iyi bir değerlendir-
deki erkek egemen kültürün değiştirilmesine artık meye tabi tutma zorunluluğumuz var.
ciddi şekilde kafa yormak zorunluluk olmaktadır. Gerçekte, saflarımızda önemli bir kadın po-
İlerici, devrimci, demokrat kurum ve kuruluşlar, tansiyeli söz konusudur. Ancak esas sorun bu
kadın örgütlenmesi noktasındaki çalışma tarzla- kurum ve kuruluşlar içinde yönetici, önder,
rını, kadınlar içinde çalışmaların yöntem ve biçim- kadro pozisyonunda kadınların yok denilecek
lerini ciddi olarak gözden geçirilmelidir. Klasik kadar azlığıdır. Sevk ve idare merkezlerinin üst-
komiteler oluşturmak, komitelerin önüne birkaç lerine doğru çıkıldığında kadınların sadece tem-
eğitim dizisi koymak ve senenin belli periyotla- sili düzeyde olduklarını görürüz (ki birçok
rında pratik etkinliklere yönelmekle bu faaliyetin alanda temsili düzeyde dahi yokturlar). Bu
ayakları üzerine dikilemeyeceği, geniş kadın kitle- kurum ve kuruluşlarda erkek egemen düşünce-
lerini kucaklayamayacağı hissedilir hale gelmiştir. nin yansısından kaynaklı, politikanın erkek işi
Örgütlenmenin kadınların ilgi odağı haline ge- olduğu anlayışı adeta kabullenilmiştir ve çok
tirilemediği, ev içi köleliğinden kurtulamadıkları fazla sorgulanmaz. Bu sorun içte aşılamadığı sü-
ve toplumsal yaşamda sınıf bilinçli bireyler olarak, rece dışarıdaki geniş kadın kitlelerine gerekli gü-
başta kendi sorunları olmak üzere gelişen toplum- venin verilemeyeceği bir gerçekliktir.
sal sorunlara karşı aktif tavır alabilen duyarlı bi- Egemenler, kendi ideolojileri doğrultusunda ve
reyler haline gelemedikleri sürece alan kendi varlıklarına hizmet edecek tarzda toplumun
genişlemeyecek, örgütlülük istenilen düzeye gele- kadın potansiyelini kendi bağırlarında örgütleme-
meyecektir. Kadının aktif, bilinçli ve istekli hale nin birçok yöntemini sunmaktadır. Nedir ki anla-
gelebilmesinin ön koşullarını mutlaka yaratmak şılabileceği gibi, bu örgütlenme biçimlerinin hepsi
zorundayız. Bu anlamda sorunun çözümüne iki ezilen sınıfın kadınının içinde yaşadığı durumun
yönüyle yaklaşmak gerekir. Birincisi, içimizdeki sür-git devamını sağlayacak türdendir. Zaten aksi
yanlış anlayışlara karşı nasıl bir mücadele yön- de sistemin doğasına aykırıdır.
temi uygulayacağımız, ikincisi ise; dışımızdaki Diğer yandan ezilenlerin–emekçilerin sınıf ek-
geniş kadın kitlelerine yönelik çalışma ve örgüt- senli örgütlenmeleri içerisinde olmazsa olmaz
leme biçimlerimizin nasıl olacağıdır. olan kadın emekçinin örgütlenmesinin, sınıf mü-
Her şeyden önce şuna vurgu yapmak gerekiyor cadelesindeki önemi yeterince kavranamamıştır.
ki, genel olarak toplumda ama demokratik–dev- İçteki yanlış anlayışların/şekillenişlerin, üzerine
rimci kurumlarda dahi kadınlar eşit üyeler olarak ciddi şekilde gidilememektedir. Kadınların öne çı-
görülmemektedir. Oysa kadınların, bilinçli ve is- kabilmeleri için, özel eğitime, sorunlarını aşmada
tekli birer mücadele öznesi olabilmeleri, tüm alan- yardıma, özgüvenlerini kazanabilmek için desteğe
larda aktif mücadele içinde olmalarını gerekli ve ihtiyaçları olduğu görmezden gelinmekte, bu so-
zorunlu kılmaktadır. Kadın, geçmişten günümüze runların üzerinde yeterince düşünülmemekte, ye-

70
terince ciddiye alınmamaktadır. Yüzyıllardır süre- toplumların eseri fiili eşitsizliklerin giderilmesi
gelen mevcut şekillenişin bir çırpıda değiştirile- için her alanda kadın lehine ayrımcılık gözetil-
meyeceği bir gerçekliktir. mesi; çocuk bakımı ve ev işlerinin kadını köleleş-
Tarihler boyudur sınıf mücadelesinde (müca- tirdiği gerçekliğini kabul ederek, aile yaşamında
delenin iniş çıkışlarıyla bağı içinde) devrimci/ko- tüm sorumlulukların ortak göğüslenmesi ve kadı-
münist örgütlenmelerin bu sorunu nın gerçek anlamda sosyal/siyasal yaşama yönlen-
aşamamalarından kaynaklıdır ki kadın örgütlen- dirilmesi; kadının tarihsel ezilmişliğinin yarattığı
mesi hep topallayarak yol almış, hiçbir zaman ol- fiili eşitsizliklerin tüm izleriyle silinmesinin, yeni
ması gereken düzeye ulaşamamıştır. Bu toplumun inşası ve yeni insanın biçimlenmesi eş-
başarısızlığın yukarıda saydıklarımızın dışında liğinde uzun bir tarihi döneme yayılacağının bilin-
kalan diğer önemli nedenleri ise; ciyle, kadını köleleştiren ve aşağılayan ideoloji ve
1. İlerici–devrimci kurumlar içerisindeki akti- geleneklere karşı sistematik bir mücadele yürüt-
vistlerin, kadını ve erkeği ile bu toplumsal kültürel mek gerekmektedir.
şekilleniş içindeki aile kavramını sorgulayarak, Kısacası, kurumlarımızda en tepeden en aşa-
yeni insan tipinin aile anlayışının parke taşlarını ğıya kadar, kadın sorunsalını doğru ve bilimsel
döşemeye çalışmak noktasındaki edilgenliği, tarzda kavrayarak doğru anlayışın geliştirilmesi
2. Buna bağlı olarak özel mülkiyet anlayışının için mücadele etmek ve bu kültürel değişimi sağ-
ve kadının da bunun bir parçası olarak görülmesi- lamak zorundayız ki kazanmaya çalıştığımız kitle-
nin inceltilmiş haliyle de olsa, hala sürgit devam lere güven aşılayabilelim. Bu durum kadın kitle
etmesi, çalışmasının kendi içimize dönük ayağını oluştu-
3. İlerici–devrimci kurum ve kuruluşlar içeri- rurken (ama büyük önem taşıdığını unutmaksı-
sindeki emekçi kadınların yüzyıllardır zorla kendi- zın) elbette kadın örgütlenmesinin dışarıya dönük
lerine kabul ettirilen edilgenlikten sıyrılmak için ayağını hangi yöntemlerle yükseltebileceğimizi de
yeterince çaba sarf etmemeleri veya bu çabanın tartışmak zorundayız.
içine girdiklerinde ödemeleri muhtemel olan be- Öncelikle bizi var eden zemini ve hedef kitle-
delleri göze alamayışları, mizi doğru belirlemek zorundayız ki çalışma yön-
4. Toplumda yaşandığı boyutta olmasa da, bu temimizi doğru inşa edebilelim. Hiç şüphe yok ki
kurumlar içerisinde de toplumsal şekillenişin yan- bizi var eden ve üzerinde yükselmemiz gereken
sıması olarak kadının erkekle eşit olamadığı zemin, Avrupa’da yaşayan göçmen emekçi kadın-
5. Kürsülerde ve yönetim kademelerinde sü- lardır ama bunların da başında gelen Türkiyeli
rekli erkek görüntüsünün sergilenmesinden kay- göçmen emekçi kadınlardır. Öyleyse hedefimiz
naklı kadın sorunsalının çözümü noktasında ne demokratik kitle örgütü mücadelesinde edilgen
yazık ki toplumdaki emekçi kadınlara yeterince durumda olan göçmen emekçi kadınların, aktif bir
güven verilememektedir. şekilde mücadeleye çekilmeleri olmak zorundadır.
Bu nedenle, kitlesel kadın örgütlenmesini sağ- Yazımızın yukarı bölümlerinde detaylarıyla ele
layabilmek için, ilerici–devrimci kurumlar olarak aldığımız gibi göçmen kadınların sorunları çok
kendi içimizdeki yanlış anlayışlara karşı savaş aç- yönlüdür. Anımsamak için kısaca maddeler ha-
mayı öncelikli görev olarak ele almak zorundayız. linde özetlersek;
İçinde yaşadığımız sistemi, buna bağlı olarak 1) Bırakıp geldikleri ülkeye ve oradaki yakınla-
onun yarattığı kültürel şekillenişten etkilenişi rına duydukları özlem.
artık kalkan olarak kullanmaktan vazgeçmek du- 2) Göç ettikleri ülkenin kültürüne yabancı ve
rumundayız. Çünkü özgür dünya yaratma idealleri diline yeterince hâkim olamamaktan dolayı kendi-
olanlar, içinde yaşadıkları sürece müdahale et- sini yeterince ifade edememek, yasaları bilmediği
mekle yükümlüdür. Sadece durum tespiti yap- için haklarının farkında olamamak.
makla yetinir, bunu yaşam tarzına 3) Bu durumun yarattığı yalnızlık ve savunma-
dönüştüremezsek sorunun çözümü mümkün ol- sızlık duygusundan kaynaklı sürekli bir korku ve
mayacaktır. güvensizlik içinde yaşamak.
Öyleyse, tüm alanlarda ve pratik yaşamda 4) Bunların sonucu olarak özgüven kaybı.
kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için, kararlı ve 5) Yaşadıkları ülkelerdeki sosyal, siyasal ve
sistematik bir mücadelenin başlatılması; sınıflı ekonomik sorunların, göçmen ve kadın olmaların-

71
dan kaynaklı onları iki kat daha fazla etkilemeleri, teşhir etmek, ulusların kendi kaderini tayin hak-
Bu sayılanlar başta gelen genel sorunlar ol- kını savunmak, onların eşitlik, bağımsızlık ve öz-
makla birlikte, üretim içinde yer alan kadınların gürlük mücadelelerini desteklemek.
bu sorunları daha kolay aşabildikleri bilinen bir 3) Gerici ve haksız savaşlar, soykırımlar ve
gerçekliktir. Bu nedenledir ki çalışan ile çalış- emekçi yığınlara, özel olarak da emekçi kadınlara
mayan kadınların sorunlarını ayrı ele almak zo- yönelik baskıları teşhir etmek.
rundayız. 4) Kadına yönelik her türden şiddete karşı
Buradan yola çıktığımızda; göçmen olarak ya- mücadele etmek ve farkındalığı yükseltmek.
şamanın yarattığı psikolojik etkilenmeler; yaşa- 5) Kadın sorunsalı güzergâhında reformist–
dığı ülkenin diline yeterince vakıf olamamasından feminist akımlara karşı ideolojik mücadele yü-
kaynaklı yasaların ve haklarının yeterince bilin- rütmek.
cinde olamaması; aile içinde şiddetin her türüne 6) Değişik milliyetlerden emekçi kadın kitlele-
daha fazla açık olması; Özgüven kaybı ve yine bu rinin ortak sorunları çerçevesinde mücadelenin
gerçeklikler ışığında, üretime katılabilmesinin ortaklaştırılmasına yönelik örgütlenecek çalışma-
önündeki engellerin çok daha yoğun olması, üre- larla enternasyonal alanda kadınların dayanışma-
time katılmayan göçmen kadınlar açısından göz sını ve mücadelesini yükseltmek.
önünde bulundurmamız ve önemle üzerinde dur- Yine üzerinde yoğunlaşılması gereken önemli
mamız gereken konulardır. Üretime katılan ka- bir konunun altını bir kez daha çizecek olursak,
dınlar açısından ise çalışmalarımızı bu çalışma alanının kadrolarının örgütlü gençlik
yoğunlaştırmamız gereken noktaları şöyle özetle- içinden yetiştirilmesidir. Her örgütlenme alanın-
yebiliriz: daki gençliğin enerji ve dinamizmine, isyankâr
1. Kadınların, üretimde bilinçli bir şekilde yer ruhuna belki de en fazla bu örgütlenme alanında
almalarının önemini kavramaya ve kavratmaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle devrimci kurumların
yönelik çalışmalar örgütlemek, gençlik örgütleri, çalışma programlarının içine
2. Göçmen kadınların emeklerini örgütlü bir kadın örgütlenmesinin sorunlarına ilişkin eğitim
güce dönüştürmelerinin önemini bilince çıkart- çalışmalarını mutlaka almalı ve bu alanın kadro-
mak ve sendikal mücadele içinde aktif bir şekilde larının kendi örgütlenme alanlarından çıkması
yer almalarını teşvik etmek. gerektiğinin bilinci ile hareket etmelidir. Unutul-
3. “Eşit işe eşit ücret” haklı talebini yaygınlaş- mamalıdır ki örgütlenme alanlarının en zoru
tırmak ve bu konudaki duyarlılığı yükseltmeye ça- olan kadın örgütlenmesini; eş, çocuk, ev bağım-
lışmak. lılığını yıkamamış, hala kendisi bağımlılıkların
4. Üretimde, ucuz ve yedek iş gücü olarak gö- esiri olan örgütsüz kadrolarla ileriye taşıyabil-
rülmelerine karşı aktif mücadele yürütmek. mek mümkün değildir.
5. Çocuklar için “ücretsiz kreş”, talebini yay- Dünyayı değiştirme cüretini kuşananlar olarak,
gınlaştırmak. ezilenlerin ve işçi sınıfının üzerindeki baskı ve kö-
6. Sosyal hakların kısıtlanmasına, işsizliğe, ya- lelik ilişkilerini doğuran esas faktörleri doğru kav-
bancı düşmanlığına, ırkçılığa, şovenizme, cinsiyet rayarak, cinslerin eşitsizliğinin nedenleri ile doğru
ayrımcılığına ve eğitimin özelleştirilmesine karşı bütünleştirebilirsek ve sosyalist toplumun insan
mücadeleyi yükseltmek, fırsat eşitliğini savunmak. modelinin inşasını bugünden başlatabilirsek soru-
Tüm bu saydığımız mücadele alanlarının yanı nun çözümü noktasında önemli adımlar atmış
sıra aşağıda sıralayacağımız konu başlıkları çerçe- oluruz. Bin yılların alışkanlıklarından bir çırpıda
vesindeki çalışmalar ise ideolojik-politik duruşu- sıyrılmanın kolay olduğunu düşünmüyoruz el-
muz ve enternasyonal görevlerimiz bakımından bette. Ama bunu başarmak için elimizde anahtar
önem arz etmektedir: olarak tarihsel materyalizmin bilimini, yürekleri-
1) Kadınlara yönelik özel eğitim çalışmalarına mizde cesareti, beyinlerimizde değişim isteğini yi-
ağırlık vermek, tirmediğimiz sürece başarıyı yakalama şansına
2) Dünyanın neresinde olursa olsun, ezilen her zaman sahibiz. Bu önemli nokta asla unutul-
halklar ve emekçiler üzerindeki her türden baskı, mamalıdır. Ve yine asla unutulmamalıdır ki ada-
zulüm ve sömürüye karşı çıkmak ve bu durumla- letsizlik ve eşitsizlikler, proletaryanın sınıf bilinçli
rın emekçi kadınlara yansımalarını her fırsatta mücadelesi ile ortadan kalkacaktır!

72
Kadınların hak eşitliği ve
demokrasi mücadelesi

“Kadınlar arasındaki komünist çalışma, tek


tek kadınların sorunu olmamalı, aksine herkesin
sorunu her ülkenin komünist partisinin, Komü-
nist Enternasyonal’in sorunu olmalıdır!” (Clara
Zetkin, Kadın Sorunu Üzerine, sf.148)

1) Genel Olarak yoksulluğa, işsizliğe, savaşlara vb. karşı verilen


Dünya işçi sınıfının mücadele yolunu aydınla- sınıf mücadelesi sürecinde, ortaya çıkan zorlu
tan ustaların; ezilen sınıfın kadınının hak eşitliği problemleri ve kapitalizmden sosyalizme geçişin
ve özgürlük mücadelesi, bu mücadelenin sınıf karmaşık sorunlarını alt etme gücüne, ancak sos-
mücadelesiyle nasıl bütünleştirileceği ve bu konu- yalist bilimin rehberliğinde sahip olabilirler. Aynı
nun önemi noktasında yazıp-çizdikleri, konfe- şekilde dünyada ezilen nüfusun yarısını oluşturan
ranslarda, toplantılarda, alanlarda yaptıkları emekçi kadınların eşitlik ve özgürlük mücadele-
konuşmalarda anlattıkları sayısız söylevler vardır. sine yön vermede, bu mücadele sürecinde karşıla-
Aynı şekilde sınıf mücadelesi tarihi sürecinde, şılan sorunların aşılmasında, hataların/
mücadeleye önderlik etmiş komünist-sosyalist ka- yanlışların doğruya evirilmesinde bize öncülük
dınların azımsanamayacak düzeyde yazıları/söy- eden yine sosyalist bilimin öğretisidir şüphesiz.
levleri de emekçi kadınların örgütlenmelerinin Marks ve Engels; işçi sınıfının, bütün eşitsiz-
nasıl olması gerektiği ve önemi noktasında bizlere liklerin ve sömürünün kaynağı olan sınıflı top-
ışık tutmakta ve yol göstermektedir. lumu ortadan kaldırarak, sınıfsız–sömürüsüz
Komünistler, devrimciler; sınıf mücadelesini toplumu inşa etmede, Proletarya Partisinin tarih-
yönlendirmede, bu eylem sürecinde düştükleri sel özel-görevini açıklayıp, gerekçelendirirken,
hatalardan gerekli dersleri çıkartarak doğru olanı Fourier’den aldıkları ilham ile bu tarihsel özel-gö-
inşa etmede ustaların eserlerinden yararlanırlar, reve kadının özgürleştirilmesini ve tam hak-eşitli-
sosyalist bilimi kendilerine kılavuz edinirler. Bu ğinin gerçekleştirilmesini de kattılar.
bilimin öğrettiklerini, içinde yaşanan koşullar ve Proletaryanın kendini özgürleştirebileceğini ve
anın gerçekliği ile bütünleştirip mücadeleyi doğru özgürleştirmesi gerektiğini ve bununla aynı za-
yöntemler üzerinde inşa etmeye çalışırlar. manda burjuva toplumun bütün gayri insani
Çünkü sömürüye, haksızlıklara, eşitsizliklere, yaşam koşullarının ortadan kalkacağını öğrettiler

73
Proletaryaya, yalnız erkeklerden oluşmayan bir emekçi kadınların örgütlenmesinin, onların eşit-
sınıf olduğu, kadının kurtuluşunun aynı zamanda lik mücadelesinin önemsenmesi ve bu mücadele-
genel kurtuluşun doğal ölçüsü olduğu düşüncesini nin sınıf mücadelesi ile nasıl bütünleştirilebileceği
kavramanın yolunu gösterdiler. vb. konularda, düşüncelerini ortaya koyarak,
Marks; “İnsan soyunun yarısını oluşturan emekçi kadınların mücadele yolunda ışık oldu.
kadın yığınları, mücadeleye çekilmeden, politik Alınan kararların hayat bulup bulmadığını sürekli
arenada yer almadan, işçi sınıfının kendi ülke- en yakından takip edendi.
sinde devrimini zaferle taçlandırması mümkün Lenin’in ölümünden sonra, Sovyetler’de sosya-
değildir. Bu çarpıcı gerçeği kavrayıp, bilince çı- lizmin inşası sürecinde yaşanan bir dizi ciddi so-
karamayan hiçbir devrimcinin ya da işçi sınıfı runa rağmen Stalin; kadınların annelik
partisinin toplumsal dönüşümlerde üzerine fonksiyonunu toplumsal fonksiyon olarak tanı-
düşen rolü, öncü rolünü yerine getirebilmesi de mıştır. Böylece kadını anne olarak koruyan ön-
imkânsızdır.” derken, sınıf mücadelesi içinde ka- lemlerin alınması, kadınların eğitimi ve üretime
dınların örgütlenmesinin önemine çok açık bir şe- katılmalarının önündeki engelleri, bir bütünüyle
kilde vurgu yapıyordu. olamasa da, sürecin sosyal ve ekonomik koşulları
Engels, 1884’te, ailenin ve kadının toplumsal düşünüldüğünde, hiç de azımsanmayacak boyutta
konumu ve gelişmesi sorununda önemli incele- ortadan kaldırmıştır. Bu süreçte bazı hatalara da
meler içeren Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin düşülmüş olmakla birlikte, ilk beş yıllık kalkınma
Kökeni adlı ünlü yapıtını ortaya koydu. Engels, bu planı içine kadınları da çekerek, onların eşit ve
yapıtında, “İnsanlık tarihinde, insanın insan ta- özgür yurttaşlar olabilmeleri için azımsanmaya-
rafından baskı altına alınması da ilk kez, kadın cak olanaklar yaratmıştır. Kadınların eğitimine
cinsinin, erkek tarafından baskı altına alınma- ağırlık vermiş, böylece o zamana kadar erkek işi
sıyla başlamıştır” dedi ve bunun temelini oluştu- olarak bilinen ve kabul edilen işler, (kadınların
ran noktanın ise, özel mülkiyetin ortaya çıkışı sağlıkları için zararlı olanlar hariç) kadınlar tara-
olduğunu belirledi. fından ilk kez yapılmaya başlanmıştır. Eşit eğitim
Böylece ailenin gelişmesini ilk olarak tarihsel olanağının yaratılmasının sonucunda, dünyada
materyalizmin görüşü açısından inceleyerek, ka- ilk traktör sürücüsü kadın, bomba taşıyan loko-
dının tarihte ortaya çıkan ezilmesinin/sömürül- motifleri kullanan ilk kadın makinist, ağır savaş
mesinin ekonomik temelini açıkladı. Emek gemilerini kullanan ilk kadın kaptan, ilk kadın
araçlarında özel mülkiyetin kaldırılmasını, kadı- diplomat, uzaya çıkan ilk kadın astronot Sovyet-
nın özgürleşmesinin ve hak-eşitliğinin gerçekleş- lerden çıkmıştır.
mesinin önkoşulu olarak ortaya koymayı başardı. Stalin; 17. Parti Kongresi’ne sunduğu “Merkez
Böylece Engels, cinslerin tam hak-eşitliğinin sağ- Komitesi Çalışma Raporu”nda, “SSCB’de Emekçi-
lanmasına ve yeni, sosyalist koşullara uygun, lerin Maddi Durumlarının ve Kültür Durumları-
içinde karşılıklı saygının ve sevginin erkek ile ka- nın İlerleyişi” bölümünde, kadınların eğitim ve
dının tam hak-eşitliğiyle organik olarak geliştiği örgütlenmesine verilen önemi ve sonuçlarını
bir aileye giden yolu gösterdi. şöyle açıklamaktaydı: “Yüreklendirici bir olay ve
Lenin, “Kent ve köydeki milyonlarca emekçi köyde kültürün ilerlemesinin bir işareti olarak,
kadını kendi tarafımıza, mücadelelerimize ve toplumsal örgütlenme işlerinde kolhoz üyesi ka-
özellikle de toplumun komünistçe dönüştürülme- dınların eylemlerinin gittikçe arttığını da belirt-
sine kazanmalıyız. Kadınlar olmaksızın hiçbir mek gerek. Bilindiği gibi; örneğin kolhoz
gerçek kitle hareketi olamaz!” derken yine başkanlığı yapan kadınların sayısı, bugün için,
emekçi kadınların sınıf mücadelesinin içinde ör- yaklaşık olarak 6000 kadardır; kolhoz yönetim
gütlenmesinin önemine vurgu yapmaktaydı. Genç üyeleri arasında 60.000’in üzerinde kadın sayıl-
Sovyetlerde Lenin, emekçi kadınlara yönelik çalış- maktadır; ekip başkanları 28.000, iş grupları
malarında, sohbetlerinde, söylevlerinde, yazıla- düzenleyicisi kadınlar 100.000; 9.000 kadın kol-
rında sürekli kadının tam hak eşitliğini hozlarda hayvan yetiştiriciliğini yönetmekle yü-
gerçekleştirmenin pratik yanına proletaryanın kümlüdürler; traktör sürücüsü kadınların sayısı
dikkatini çekti. Özellikle Inés Armand ve Clara 7.000’dir. Bu bilgilerin tam olmadıklarını söyle-
Zetkin ile yazışmalarında ve sohbetlerinde, mek gereksiz. Ama bu verilerdeki küçük bir şey

74
bile, köydeki büyük kültür atılımına yeterli bir bir sosyalist ülkenin kuruluşu için girişilen müca-
açıklıkla tanıklık edebilir. Bu olayın çok büyük delede bu kaynağı bulup çıkartmak gerekir.”
bir önemi vardır yoldaşlar. Bu önem, kadınların (Mao Zedung, Seçme Eserler Cilt 5, sf. 290)
ülkemiz nüfusunun yarısını oluşturmalarından, Böylece dünya proletaryasının yolunu aydınla-
koskoca bir iş ordusu meydana getirmelerinden, tan ustalar; sınıf bilinçli proleterlerin, komünist-
kadınların çocuklarımızı, yükselen kuşakları- lerin-devrimcilerin kadının eşitlik ve özgürlük
mızı, yani geleceğimizi eğitmeleri beklendiğin- mücadelesi konusundaki bakış açıları ile burjuva-
den dolayıdır. İşte bu yüzden biz bu koskoca zinin bakış açısının taban tabana zıt olduğunu or-
emekçiler ordusunun, bilgisizliğin karanlıkları taya koyarken, kadınların mücadelesinin
içinde ot gibi tepkisiz yaşamalarını kabul edeme- haklılığını ve bu haklı mücadelenin Marksist te-
yiz. İşte bu yüzden, emekçi kadınların büyüyen melde sınıf mücadelesi ile nasıl bütünleştirileceği-
toplumsal eylemini ve onların kültürümüzdeki nin de anahtarını veriyorlardı.
ilerlemelerin açık ve kesin bir belirtisi olarak yö- Dünya proletaryasının ustalarının çizdiği gü-
netim görevlerine yükselmelerini alkışlamalıyız.” zergâhtan yola çıktığımızda görüyoruz ki; kadın
(Leninizm’in Sorunları, Sol Yayınları, sf. 565) sorunu; toplumsal, siyasal ve kültürel boyutları
Kız çocuklarının dünyaya geldiği anda öldürül- içinde, cinsler arası bir eşitsizlik sorunu olarak
düğü veya evden dışarıya çıkmalarını engellemek yansıyor olsa bile, temelde bu sorunun ortaya çık-
için gelişme çağındaki kız çocuklarının ayakları- masına neden olan şey; sınıflar arası ilişki, çelişki
nın sıkı sıkı bağlanarak kadınların daha çocuk ve farklılıklardır. Sorunun ortaya çıkışından gü-
yaşta kötürümleştirildiği, dolayısıyla kadın cinsi- nümüze değin bu durum böyledir. Bir başka ifa-
nin hiçbir değerinin olmadığı feodalizmin en koyu deyle, kadının ezilmişliğinin, horlanmışlığının,
şekilde yaşandığı Çin’de, Mao; kadınların eşit ve ikinci sınıf insan görülmesinin temelinde, tü-
özgür bireyler olmasının önemi üzerinde yoğun- müyle sınıflı toplum gerçeği vardır.
laştı. “Siyasi otorite, klan otoritesi, dini otorite ve Artı-ürünün ortaya çıkması ve toplumsal işbö-
koca otoritesi tüm feodal–ataerkil ideoloji ve sis- lümünde erkeklerin denetiminde bulunan mülki-
temi temsil etmektedir ve bunlar Çin halkının, yet ilişkilerinin toplumsal yaşamı belirlemeye
özellikle köylülerin elini, kolunu bağlayan dört başlaması, erkek egemenliğinin gelişerek kadınla-
kalın zincirdir.” (Mao Zedung, Seçme Eserler Cilt rın emeğinin, bedeninin ve kimliğinin erkekler ta-
1, Kaynak Yayınları, sf. 49) diyerek, Çin halkının rafından denetlenmesinin yolunu açarken,
özgürleşmesinin önündeki engelleri sıraladıktan giderek sınıfları da ortaya çıkartmıştır. Bu neden-
sonra, diğer otoritelerle birlikte erkek otoritesinin ledir ki; sınıfların tarih sahnesine çıkışından, gü-
yıkılmasının, kadınların sınıf bilinçli bireyler ola- nümüzdeki kapitalist topluma değin sermayenin
rak örgütlenmelerinin ve Japon emperyalizmine sınıf egemenliği, tarihten günümüze sürmekte
karşı mücadeleye çekilmesinin önemi üzerine sa- olan kadın sorununun toplumsal kaynağı ve te-
yısız uyarılarda bulundu. melidir. Dolayısıyla sorunun çözümü de ancak
Mao, Parti’nin özel programında, gençlik ve buradan hareketle bulunabilir, doğru ve bilimsel
kadınlara ilişkin düşüncelerini şöyle açıklıyordu: bir temelde ortaya konabilir.
“Gençlerin, kadınların ve çocukların çıkarlarının Nihai çözüm, sorunu üreten toplumsal yapıya,
korunması, Genç öğrenci göçmenlere yardım bu yapıya damgasını vuran sınıfa karşı mücadele-
sağlanması, savaş çabalarına ve toplumsal geliş- den, bu sınıfın alt edilmesinden geçmektedir. Bu-
meye yararlı olacak, bütün çalışmalara eşit kat- radan baktığımızda, kendisi de toplumsal bir
kıda bulunmak için gençlerin ve kadınların sorun olan kadın sorunu, gerçekte genel toplum-
örgütlenmesine yardım edilmesi, evlenme özgür- sal sorunun özel bir parçasından başka bir şey de-
lüğü ve kadınlar ile erkekler arasında eşitliğin ğildir. Kadının kurtuluşu, insanlığın da kurtuluşu
sağlanması ve gençlerle çocuklara yararlı bir demek olan proletaryanın kurtuluşuyla kopmaz
eğitimin verilmesi;” (Mao Zedung, Seçme Eserler, bağlar içindedir. Kadının davasını proletaryanın
Cilt 3, sf. 296) “Çin Köylerinde Sosyalizmin İlerle- davasına bağlayan bu bilimsel gerçektir.
yişi” adlı makalesinde ise, kadınların örgütlenme- Soruna bu şekilde yaklaştığımızda, ortaya
sinin önemini şöyle vurguluyordu: “Çin’de çıkan sonuç, kadın sorununun her bir sınıftan ka-
kadınlar büyük bir insan gücü kaynağıdır. Büyük dınlar için anlamı ve kapsamı farklıdır. Dahası,

75
konum ve çıkarları karşıt sınıflar söz konusu ol- lüks araçla gelip gitmesi, her gün gayet şık ve ba-
duğunda, temelden farklı olduğudur. Ezilen cins kımlı olması, değişik elbise giymesi gibi ayrıntı-
olarak, her sınıftan ve katmandan kadınların, lara vurgu yaptıktan sonra, burjuva kadının
erkek karşısında ikinci sınıf insan statüsüne sahip durumunu, kendisi gibi yoksul kadınlarla kıyas-
olmaları, burjuva kadın hareketlerinin sorunu lar. Yine Meksika’da madenci ailelerin yaşadıkları
özünden uzaklaştırma, sınıflar mücadelesinin dı- izbe kulübeleri, eşi ölünce bir ay içinde bu kulübe-
şında ya da üzerinde bir sorun olarak sunma çaba leri boşaltmak zorunda kaldıklarını anlatır. Ve ye-
ve eylemlerine de neden olur. niden kadına dönerek, “Sinyora” der; “Siz ve ben
Ancak, sonuçta cins olarak erkek tarafından bu kadar farklıyken, kadın olmak dışında hiçbir
baskı altına alınan her bir kadın, ait olduğu sınıfın ortak yönümüz bulunmadığı halde, hangi ortak
kadına sunduğu koşullar içerisinde kadın soru- sorundan söz edebiliriz ki?”
nunu yaşar. Ezilen ve ezen sınıftan kadınlar, bu Domitila’nın da konuşmasında dikkat çek-
toplumsal gerçeklik içerisinde kadın sorununu meye çalıştığı gibi; kadın sorununun sınıf soru-
farklı biçimlerde yaşarlar. Aslında ezen sınıftan nundan/mücadelesinden koparılamayacağı çok
kadınların sahip oldukları ayrıcalıklar da, yine açıktır. Bu nedenle erkek egemen sistemin erkeğe
ezilen milyonlarca işçi, emekçi, ev emekçisi ve tanıdığı ayrıcalıklara; Lenin’in de ifadesiyle, “ev-
genç kadınların köleliği üzerinde yükselir. Örne- deki küçük burjuvaziye” karşı verilecek mücadele,
ğin ezilen sınıfın emekçi kadını 8 saat üretimde genel olarak proletaryanın burjuvaziye karşı yü-
çalışıp, eve döndüğünde ikinci mesaisi başlar. rüttüğü iktidar mücadelesi ile iç içe geçmek zo-
Evin temizliği ve düzeni, akşama sofraya konula- rundadır. Çünkü kadınların yüzyıllardır çifte
cak yemek, eşin ve çocukların elbiselerinin yıka- baskı ve sömürü altında ezilmelerinin nedeni,
nıp ütülenmesi, okuldan dönen çocuğun ev bütün toplumlardaki ezilen sınıfların sömürülme-
ödevleri, evdeki yaşlı ve hatta hasta anne- baba- lerinin, ezilmelerinin, horlanmalarının temeli
nın bakımı hepsi emekçi kadının yaptığı veya olan, özel mülkiyete dayanmaktadır... Bunun için-
ondan beklenen işlerdir. Üstelik tüm bu yapmak dir ki; kadın sorunu da tıpkı proletaryanın sorunu
zorunda olduğu işlerin hiçbir karşılığı da yoktur. gibi sınıflı toplumun bir ürünüdür. Sorunun si-
Oysa burjuva sınıfına ait kadın böyle midir? O yasi, ahlaki, kültürel boyutları olmakla birlikte,
çoğunlukla üretime katılmadığı gibi, evdeki yapıl- özünde demokrasi sorunudur ve doğası gereği
ması gereken işleri de küçük bir para karşılığında ekonomik bir sorundur.
emekçi kadına yaptırır. Onun tek sorunu erkek Kadın sorunu ve kadınların eşitlik ve özgürlük
cinsinin karşısında toplumsal eşitliği yakalayama- mücadelesine dair temel yaklaşım, ilkesel bir
mış olmasıdır. Burjuva kadını ile emekçi kadının sorun olarak kendini bu noktada somutlaştırır.
tek ortak yanı da zaten budur. Aslında bu sorunu Ancak, sorunun temeline yaklaşım ve çözüm öne-
dahi emekçi kadın gibi yaşamaz. Çünkü burjuva rilerini, ilkesel bir sorun olarak bilince çıkarmak
sınıfına mensup kadının, genellikle ekonomik öz- kadar, sorunun çözümüne ilişkin perspektife de,
gürlüğü olduğundan, eşiyle arasındaki herhangi sorunun çözümünün güncel, politik bir görev ola-
bir anlaşmazlık veya bir olumsuzlukta kapıyı rak görülmesi doğrusu damgasını vurmalıdır. Öz-
çekip gitme özgürlüğü de vardır. Ama emekçi cesi, kadın sorununa ve çözümüne sınıf
kadın, hele az da olsa ekonomik özgürlüğünü de perspektifiyle bakmak kadar, sorunu bugünün bir
sağlayamamışsa, yaşadığı her türlü olumsuzluğa sorunu olarak görmek, algılamak ve günün koşul-
rağmen eşikten dışarıya adımını atamaz ve soru- larına uygun özel yöntemlerle harekete geçmek
nunu kimseyle paylaşamaz. işin temelini oluşturur.
1980’de, Birleşmiş Milletlerin, Danimarka’nın
Kopenhag kentinde topladığı 2. Uluslar arası 2) Kadınların örgütlenmesinde özel
Kadın Konferansı’nda, yoksul bir madenci ailesin- yöntem ve araçlar
den olan Meksika delegasyonundan Domitila’nın “Tıpkı emekçilerin, aylakların örgütlenmiş
yaptığı konuşma, bu konuya yeterince açıklık ge- zorbalığında yaşayan köleleri oluşu gibi, kadın-
tirmektedir. Domitila, konuşmasında, Meksika lar da erkeklerin örgütlenmiş zorbalığının köle-
delegasyonundan burjuva sınıfına mensup kadına leridir.” (Eleanor Marks, Kadınlar, Direniş ve
seslenir. Günlerdir bu kadının toplantıya özel bir Devrim, sf. 101)

76
Küçük-burjuva akım ve örgütlenmeler, ge- kendileri için güvenlik siboplarından biri haline
nelde, kadın çalışmasını, bütün kadın kitlesine getirmeye çalışmışlardır. Feminist örgütlenmeler
hitap eden demokratik bir çalışma alanı olarak bunların en önemli örnekleridir. Nitekim bu tarz
kabul ederler. Bu akımlar, tüm halk sınıf ve kat- örgütlenmelerin daha fazla sahnede oldukları dö-
manlarından kadınların, cins olarak erkekler tara- nemler, işçi, emekçilerin sınıf mücadelesinde ge-
fından ezilmişliklerini öne çıkartan ve bu olgunun rilemelerin yaşandığı, nitelikli demokratik
üzerinden yükselen bir faaliyeti, kadın çalışması- çalışma ve örgütlenmelerin olanaklarının iyice si-
nın ve örgütlenmesinin esası olarak görmektedir. likleştiği dönemlerdir.
Bu türden örgütlenmeler genelde emekçi kadın- Kadınların özel çelişkilerinin, düzen sınırları
lara hitap etmeyen, emekçi kadınların iki hatta üç içindeki farklı toplumsal biçimlenişini yadsımak
kez ezilmişliği doğrultusunda doğru mücadele ro- baştan sona yanlıştır. Ancak, bu örgütlenmelerin,
tasını belirlemekten uzak, sadece “cinsel sömü- program ve perspektiflerinin, kadının özgün so-
rüye hayır” döngüsü etrafında yükselmeye runlarının, ülkenin siyasal, sosyal yaşamından so-
çalışırlar. yutlanarak ele alınması, sınıfsal temellerinden ve
Marksistler ise, kadın sorununu, ezilen–sömü- tarihsel konumlanışlarından kopuk bir kadın-
rülen sınıfın demokrasi ve özgürleşme mücadele- erkek eşitliği demagojisinin temelleri üzerine
sinin önemli bir parçası olarak ele alır ve kadının oturtulması ve bu temelde bir kadın örgütlenmesi
bu mücadele sürecine ortak olabildiği, bilinçli-ör- de bir o kadar yanlıştır. Sürecin çarpık düşünce
gütlü kadın gücünü büyütülebildiği oranda, sını- kargaşası üzerinde biçimlenen, kadınları sınıf
fın sorunları ile doğru orantılı olarak, sorunun mücadelesi ekseninden uzaklaştıran/kopartan,
çözüme kavuşabileceğini savunur ve buna uygun sorununun çözümüne doğru perspektifler suna-
sosyalist kişiliğin bugünden yaratılmasının müca- mayan tartışmaların ötesinde, kadının devrim
delesini verirler. Kadınların eşitlik ve demokrasi için, devrimin kadın için olmasını sağlayacak ama
mücadelelerini sahiplenir, bu mücadeleye uygun kadının eşitlik ve demokrasi mücadelesinin ihti-
düşen perspektif doğrultusunda özgül örgütlenme yaçlarını da göz ardı etmeyecek doğru yol ve yön-
modellerini yaratmaya çalışırlar. temlerin bulunması, devrimci–komünistlerin
Ancak kadınların özgün sorunlarından kay- zorunlu görevidir.
naklı eşitlik ve demokrasi mücadelelerini sınıfın Burada bir kez daha Lenin’e başvuralım.
mücadelesinden bağımsız ele almaz ve kadınların “Ezenler ile ezilenlerin, sömürülenler ile sömü-
nihai kurtuluşunu sınıfın nihai kurtuluşundan ba- renlerin eşitliği olamaz, yoktur ve hiçbir zaman
ğımsız görmezler. Hedef kitleleri ise; işçi/emekçi, olmayacaktır. Erkeğin yasal ayrıcalıkları karşı-
ezilen sınıfın kadınlarıdır. Mücadeledeki şiarları sında kadın için özgürlük, sermayenin boyundu-
“Sınıfsal-Ulusal-Cinsel Sömürü ve Baskıya ruğundan kurtulmamış işçi için özgürlük,
Hayır!” olarak belirlenir ve doğal olarak, kapita- kapitalistin, çiftlik sahibinin ve tüccarın boyun-
lizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı veri- duruğundan kurtulmamış emekçi köylü için öz-
len sınıf mücadelesi, Marksist kadınların gürlük olmadığı sürece gerçek özgürlük olamaz,
mücadelelerinde siyasal kimliklerini belirler. Bu asla da olmayacaktır…” (Kadın ve Aile, Marks,
siyasal kimliğe uygun olarak, kadın sorunsalının Engels, Lenin)
esas nedeni olan (günümüzde) kapitalizme karşı İnsanlığın tarihsel evrimine baktığımızda, sı-
okun sivri ucunu yöneltmişken, diğer yandan nıfların doğumuna erkek egemenliği doğumunun
kendi örgütlülüğü içindeki erkek egemen anlayışa eşlik ettiğini, bu ikisinin aynı sürecin iki farklı bo-
karşı da mücadelelerini sürdürürler. Kadının eşit- yutu olarak ortaya çıktığını görürüz. İlki aynı evri-
lik-demokrasi mücadelesine olmazsa olmaz anla- min sınıf ilişkileri, ikincisi ise cins ilişkileri
yışıyla sahip çıkarlar. plânındaki yansımasıdır. Ne zaman ki mülkiyet,
Egemenler; kadınların özgün sorunlarına yö- sömürü, sınıflar ve devlet, bunları olumlayan ve
nelik talepleri doğrultusunda verdikleri mücade- meşrulaştıran ideoloji, kültür, değer yargıları,
leleri, bu konudaki çelişkilerini, baş kaldırışlarını dinsel inançlar vb. doğdu, işte o zaman kadın cin-
sürekli kendi sınıf çıkarları doğrultusunda kullan- sinin bin yıllara yayılan ve halen de sürmekte olan
mak istemiştir. Kadınların eşitlik ve özgürlük mü- ezilmişliği de başlamış oldu. Sınıfsal sömürü ve
cadelesini, sınıfsal özünden soyutlayarak, baskının tüm maddi ve manevi araçları kadın üze-

77
rindeki cinsel sömürü ve baskının da araçları ol- salar bazında kadın olmalarından kaynaklanan,
dular. O zamandan beri kadın ezilen bir cinstir, bir dizi sorun da yaşamaktadırlar. Örneğin; kadın-
toplum biçimlerindeki değişime bağlı olarak bu ların üretime katılmaları ekonomik özgürlüklerini
ezilmişliğin biçimi zaman içinde değişmiş fakat kısmen kazanmaları demek olurken, ucuz ve
özü süregelmiştir. yedek iş gücü olarak görülmelerinden ve toplum-
Bu nedenledir ki; Marksistler için genel ola- sal rollerden kaynaklı, ev köleliğinin sermaye kö-
rak, ezilen sınıfın, sınıf bilinçli örgütlenme çalış- leliği ile birleşmesi de demektir aynı zamanda.
masından soyutlanmış bir kadın çalışması Bu durum, sınıfsal ezilme ve sömürülmenin,
yoktur, olamaz. Marksistler, işçi, emekçi, ev cinsel konum üzerinden ayrıca katmerleşmesi,
emekçisi ve genç kadınlara yönelik örgütlenme yeni boyutlar kazanması da demektir. Bu nedenle-
çalışmasını, sınıfa yönelik, sınıf bilinçli genel ör- dir ki; ezilen sınıfın örgütlenme çalışması, aynı sı-
gütlenme çalışmasının önemli bir parçası, onun nıfın kadınının cinsel eşitsizlik ve ezilmişlikten
özgül ve zenginleştirici bir boyutu olarak ele alır- gelen özgül sorunları ile birleşmek, birleştirilmek
lar. Taşıdığı özgül karakteri göz ardı etmeksizin, zorundadır. Bu özgül sorunlar nedeniyle, emekçi
onu ezilen sınıfın örgütlenmesi çalışmasından kadınlar için özgün örgütlenmelerin yaratılması
bağımsız, onun dışında veya üzerinde bir örgüt- önem taşımaktadır.
lenme olarak ele almazlar. Her ne kadar modern sanayi, ev ekonomisinin
Hiç şüphe yok ki; devrimciler legal, illegal, yarı dört duvarını parçalayarak kadını kutsal kapının
legal çalışmaların tümünde sınıf mücadelesinin eşiği dışına çıkarmış olsa da; kadını, erkeğin bas-
önemini kavramış, nitelikleri olan kadınlar-erkek- kısı, sorumluluğu ve koruması altından çıkarta-
ler olarak örgütlenir ve mücadelelerini birlikte sür- mamıştır/çıkartmamıştır. Yasaların ve toplumsal
dürürler. Ancak örgütlendikleri alan, ortam sonuçta gerici değer yargıların yardımıyla sosyal, siyasal ve
sınıflı toplum içinde yer almaktadır. Sorunun sahibi kültürel yaşamın dışına itilen kadınların dünyası
olan kitlelere ulaşabilmek, çelişkilerin, sorunların bu kez iş, ev ve aileyle sınırlandırılmıştır. Bu sınır-
çözümü için, onların anlayabileceği dille onlarla bu- landırılmışlık, Lenin’in deyimi ile “kadını aptal-
luşabilmek, mevcut çelişkilerin çözümüne uygun laştıran, düşünce ve yeteneklerinin gelişmesini
yöntemler, genel perspektif ve programların yanı engelleyen” durumu oluşturur. Daha doğduğu
sıra özel planlar/özgün örgütlenmeler ister. Sınıf andan itibaren öğretilmeye başlanan kadınlık gö-
mücadelesini güçlendirecek olan bu özgün örgüt- revleri ve sorumlulukları, kadının bütün yaşamına
lenmenin, plân ve programların yaratılması ise özel da damgasını vurur. Ve yine Lenin’in de belirttiği
bir çalışma ve çaba gerektirir. Kadın sorunlarının gibi Erkeğin evi dünya iken, Kadının dünyası
çözümü, kadın örgütlülükleri, bu anlayış temelinde küçük evinden ibaret olur!
yorumlanmalıdır. Bu nedenledir ki; dört duvardan ibaret olan kü-
Kapitalist toplumda işçi ve emekçiler, kadını ve çücük dünyasının içinde giderek pasifleşen, edil-
erkeği ile genel anlamda sınıfsal baskıya neden genleşen kadınların; proletaryanın burjuvaziye
olan artı-değer sömürüsüne tâbi olup, bunun çok karşı yürüttüğü iktidar mücadelesine çekilmesi ol-
yönlü toplumsal sonuçları ile karşı karşıyadır. Sı- dukça zor olmaktadır. Nesnel bir durum olarak bu
nıfsal konum üzerinden yansıyan bu temel top- sorunun aşılması, toplumun yarısını oluşturan
lumsal sorun, aynı sınıfın kadın ve erkeklerini emekçi kadınlar arasında örgütlenme çalışmasının
birlikte kapsamaktadır. Bunun içindir ki; genel yürütülmesi, aynı zamanda kadınların gerçek öz-
sınıf çalışması, kadın-erkek tüm işçi sınıfının/ezi- gürlüğüne kavuşmasının temellerinden biri olan
lenlerin temel ve güncel sorunları, çıkarları ve ih- erkek egemenliğinin bütün türevlerine karşı müca-
tiyaçları eksenine oturur. deleyi de zorunlu kılmaktadır.
Bu tarz bir çalışma ezilen sınıfın tümüne yöne- Bu gerçeklik; kadının toplum ve aile içindeki
liktir, dolayısıyla aynı ölçüde ezilen sınıfın kadın- durumunun, kadın kitleleri arasındaki çalışmada
larını da kapsamakta, onları da etkin kılmayı ve dikkate alınmasını zorunlu kılar. Böylece proletar-
devrimcileştirmeyi hedeflemektedir. Ama kadın- yanın burjuvaziye karşı yürüttüğü iktidar mücade-
lar, bahsi geçen bu temel toplumsal sorunun yanı lesine katılması istenen bu hedef kitlenin, içinde
sıra günlük toplumsal yaşamda; kültür ve eğitim bulunduğu özgül duruma uygun örgütlenmeler ya-
alanında, aile ve ev ilişkileri içinde, üretimde, ya- ratılması zorunluluktur. Yine bu kitlenin hangi top-

78
lumsal koşullarda yaşadıkları ve hangi koşullar içe- kuşkusuz henüz çok ilkel ve gizli olan kölelik ilk
risinde sorunun ele alınması gerektiği de dikkate mülkiyettir ki, bu mülkiyet başkasının emek gü-
alınmalıdır. Çünkü burada emekçi kadın kitlelerin cünden özgürce yararlanma yetkisidir.” (Kadın
dünyasının; iş, eş, ev ve çocuklarla sınırlandırılmış ve Aile, Marks, Engels, Lenin)
olması, kutsal eşiğin dışına çıkmış ya da çıkarılmış Emekçi kadınların örgütlenmesi sorunu, yuka-
kadının hala “dünyasının evi” olmaya devam ettiği rıda açıklamaya çalıştığımız gibi; kadınların özgül
gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu yaşam biçimi, kadı- durumlarından kaynaklı, özel bir çabayı gerekti-
nın modern köleliğini yeniden üretirken, duygu ve ren özgün bir çalışma alanı olarak; sınıf mücade-
düşünce dünyasını da bu doğrultuda zapt eder. lesinin ortaya çıkışından günümüze değin
Nesnel koşulların oluşturduğu bu modern kadın komünist partilerinin sürekli gündeminde olmuş-
psikolojisi görmezden gelinemez. tur. Fakat gündemler içinde sürekli en sona atı-
Kadın cinsinin erkek egemen sistem tarafından lan/ertelenen, çözümüne yeterince çaba
toplumsal, siyasal ve kültürel yaşamın dışına itil- harcanmayan, (devrim süreçleri hariç) bir dizi
mesinin yarattığı özel psikolojiye dair Komünist yanlış yaklaşımların sonucu olarak, bir türlü aşıla-
Enternasyonal’in 4. Kongresi’nde yaptığı konuş- mayan veya ciddi bir yol kat edilemeyen bir sorun
mada, Clara Zetkin bu durumu şöyle ifade etmişti. olarak güncelliğini korumuştur.
“Geniş kadın kitlelerinin, bugün de özel toplum- Oysa “devrim olmadan kadının kurtulamaya-
sal koşullarda yaşadıkları ve çalıştıkları şeklin- cağı” gerçek olduğu kadar, “kadınlar katılmadan
deki tarihsel gerçeği geçiştiremeyiz. Kadın devrimin olmayacağı”nı da her devrimci, her ko-
cinsiyetinin toplumdaki özel konumunun, özel bir münist tereddütsüz kabul eder. Ama iş pratiğe
kadın psikolojisi yarattığı tarihi gerçeğini de ge- gelip dayandığında, emekçi kadınların örgütlen-
çiştiremeyiz. Doğa tarafından cinsiyet olarak ve- mesi gündemi salt 8 Mart’larda hatırlanır. Durum
rilenle, toplumsal kurumlar ve koşullar bu olunca, 8 Mart’ın dahi yeterince doğru kavra-
tarafından yaratılan, bir birine bağlanmaktadır. namadığı ortaya çıkmaktadır. Unutmamalıyız ki;
Nasıl ki somut yaşam koşullarından dolayı küçük kadın çalışmasını sınıf çalışmamızın organik bir
köylü kitlelerinin özel psikolojisini hesaba kat- parçası olarak kabul edebildiğimiz, bu çalışmayı
mak zorundaysak, aynı şekilde en geniş kadın bir takım takvimsel günlerle sınırlı değil, sistema-
kitlelerinin psikolojisini de hesaba katmak zorun- tik, sürekli, ısrarlı ve örgütlü bir şekilde gerçekleş-
dayız…” (Kadın Sorunu Üzerine, Marks vd., sf. 14) tirdiğimiz takdirde ancak 8 Mart’lar layığı ile
Kapitalist sistemin çifte baskı ve sömürüsü al- kutlanabilecektir.
tında kadın cinsinin sınırlanmış yaşamının, ka- Bir yıl boyunca kadınların bilinçli bireyler ola-
dında yarattığı özel psikolojinin bütün türevlerini rak örgütlenmesi, erkek egemen anlayışların sü-
yaşamın her alanında görebiliriz. Burada esas rekli üzerine gidilmesine özen gösterilmediği
olan, bu gerçeği bilince çıkarmak, sınıflı toplumla- takdirde, 8 Mart’larda, “haydi kadınlar sokağa”
rın erkeğe tanıdığı ayrıcalıklardan vazgeçmeyi bi- veya “bugün sizin gününüz, sorunlarınıza sahip
lebilmek ve işçi, emekçi, ev emekçisi ve genç çıkın!” demekle, kadınları sokaklara dökemeyece-
kadınların tıpkı erkekler gibi komünist partisinde ğimiz, onları bilinçlendiremeyeceğimiz, yüzyıllar-
eşit üyeler olarak örgütlenmesinin özel biçim ve dır çifte baskının altında yaşayanlara güven
araçlarını yaratmaktır. Ancak bu yöntemle yüzyıl- veremeyeceğimiz bir gerçekliktir. Yanı sıra; “Hak
ların köleliğine karşı, en geniş işçi-emekçi kadın verilmez alınır!” gerçeğinin arkasına saklanmak
kitlelerinin özgürlüğe giden yollarının taşlarını da yanlışların üzerini kapatamayacaktır/kapata-
döşeyebiliriz. Ancak bu yöntemle, insanlığın kur- mamaktadır. Marks kendisinden önceki filozofla-
tuluşu için bayraklaştırılmış sloganlar, birer aji- rın dünyayı tahlil etmekle yetindikleri ama
tasyon sloganı olmaktan çıkarak eylem sloganı kendisinin farkının bu tahlil sonucunda ortaya
haline gelirler. çıkan sorunların çözümü noktasında çaba sarf
etmek ve değiştirmeye çalışmak olduğunu söyler-
3) Kadın örgütlenmesi özgülündeki ken, kadın sorunsalı noktasında da bize ışık ol-
hatalı yaklaşımlar maktadır.
“Mülkiyetin çekirdeği ve ilk biçimi, kadının Komünistler, kurma mücadelesi verdikleri ya-
erkeğin kölesi olduğu ailede doğdu. Aile içindeki rının yeni toplumunun tüm ilişki ve değerlerini,

79
bugünden kendi bünyelerinde yaratıp, tüm top- işi olarak algılanmaktadır. Veya kurumlara gelen
luma taşıyabilecek tarzda bir örgütlenme oluştu- kadın potansiyeli hiç de azımsanmayacak boyutta
rabildikleri oranda sorunları çözebilecektir. Ancak olmasına rağmen, yukarıda belirlediğimiz neden-
insanın insanlaşması-özgürleşmesi sürecinin lerden dolayı öne çıkan, önderlik pozisyonunda
adımları, başlangıcı olan ve bunu geleceğe, tüm olan kadın çok azdır. Genelde siyasetin de
topluma da taşımak için mücadele edilen süreçte, mutfaklarındadırlar. İşte bu nedenlerden do-
mücadeleyi yürütenler, kendi iç devrimlerini ger- layıdır ki Clara Zetkin’in de üzerinde önemle dur-
çekleştiremedikleri sürece hedefe giden yol uzaya- duğu “emekçi kadının psikolojisi”ni iyi tanımak
caktır. Engels’in, “Kadını özgürleşememiş bir zorundayız.
toplumun özgürleşmesi mümkün değildir!” ve Fe- Öncelikle sınıflı toplumların tarih sahnesine çı-
uer’in “Kadının kurtuluşu, genel kurtuluşun kışından günümüze değin, kadın ve erkeğe biçilen
doğal ölçüsüdür!” doğru belirlemelerinin yansıt- rollerin kendi tercihleri olmadığı, erkekliğin ve ka-
tığı gibi; özgürleştirme mücadelesi içindeki kadın dınlığın egemenlerin çıkarlarına hizmet edecek
özgürleşemediği sürece erkeğin de özgürleşmesi tarzda topluma kabullendirildiği gerçeğini bilerek
mümkün olmayacaktır. başlarsak işe, sanırız meseleyi anlamamız daha
Dolayısıyla; mücadelenin içinde olup da kendi- rahat olacaktır. Ancak yöneldiğimiz kesim bin yıl-
leri özgürleşemeyen örgütlü bireylerin sorunları lardır erkek egemen zihniyetle, dinle, gelenekler-
söz konusu olduğu sürece, genel olarak toplumun görenekler ve gerici değer yargılarıyla kuşatılmış,
sorunlarının çözülemeyeceği ortadadır. Öyleyse, en çok baskı altında tutulmuş, eğitimsiz, geri bıra-
sorunun nedenlerini açığa çıkartabilmek ve doğru kılmış kadınlardır. Kadının bundan dolayı düzene
çözüm yöntemlerini üretebilmek için, devrimci, daha kuvvetli bağlarla bağlı olduğunu, bir çırpıda
komünist örgütlenmeler içerisinde kadınların ve zincirlerini kırmasını beklemenin ham hayalcilik
erkeklerin zaafları, eksik, hata ve yanlışlarını, sis- olacağını kabul etmek zorundayız.
temin en önemli dayanağı ve en küçük örgütlü bi- Bu nedenledir ki; kadın çalışması kendi içinde
rimi olan aileye yaklaşımlarını, her iki yönden de bir dizi zorluklar barındırmaktadır. Bunun için
irdelemeye çalışmalıyız. kadınlara yönelik çalışmada hem en uygun araç ve
21. yüzyılda yaşıyor olmamıza rağmen dünya- yöntemleri düşünebilmeli ve kullanabilmeli, hem
nın her yerinde hala namus kavramı kadın ile öz- de uzun soluklu ve zorlu bir mücadele olacağını
deşleşmekte (ülkenin sosyo ekonomik yapısına baştan görerek ısrarı asla elden bırakmamalıyız.
göre boyutları değişse de), dinsel inançlar kadın Aynı şekilde sınıflı toplumun erkeğe tanıdığı imti-
üzerinden yükselmekte, gelenek-görenek/örf ve yazlarla hak tanınan egemenlik anlayışını erkeğin
adetler kadın üzerinden yeniden ve yeniden üretil- de bir çırpıda yıkamayacağının bilincindeyiz. Bun-
mekte, kadının asli görevi Engels’in de belirttiği dan dolayı sınıf mücadelesi içindeki kadının du-
gibi ev köleliği olarak kabul görmektedir. Dahası rumu erkek yoldaşından çok daha zordur.
şu veya bu şekilde mücadele içinde olan kadın da, Sistemin geleneksel bağlarını, aile kurumunu,
erkek egemen sistemin kendilerine biçtiği bu top- toplumsal değer yargılarını parçalayarak, sistemin
lumsal rolle öyle bütünleşmiştir ki; kadının “ço- koşullandırdığı ilişkileri reddederek yeni bir ilişki-
cuklarına iyi bir anne, evde kusursuz bir hizmetçi işleyiş biçimi; yeni değer yargıları, ahlâk, kültür ve
ve eş, kısacası; yuvanın bir dişi kuşa ait olduğu” yeni bir ideoloji (devrimci-sosyalist ideoloji) ile
beyinlerine kazınmıştır. şekillenen bir örgütlenmenin içine gelerek müca-
Sınıf mücadelesinin gereksinimleri daha çok dele eden kadın; hiç şüphe yok ki bilinç düzeyi ge-
bu asli görevin dışında kalan zamana göre ayar- liştikçe özgürleşecektir. Ancak; kendisine
lanmaktadır. Ev işlerinin devrimciler arasında yüzyıllardır öğretilen ve içselleştirilen geleneksel
dahi kadının asli işi olarak kabul edilmesinden do- kadınlık rolünden, ikinci sınıf insan rolünden
layıdır ki; çoğunlukla kadın, erkeğin ev işlerinde çıkıp özgürleşmeye çalışırken, bir dizi sorun ve en-
kendisine “yardım” etmediğinden yakınır veya gellerle karşılaşmaktadır.
erkek “yardım” ettiğini söyleyerek kendini savu- Sınıf mücadelesinin içinden geçtiği süreçle de
nur. Yani ortak yaşanan mekânın düzeni ve işleri- bağlantılı olarak, (çünkü özellikle mücadelenin ge-
nin orayı paylaşan herkesin sorumluluğunda rilediği süreçlerde devrimci ahlak ve kültürün ge-
olması gerekmesine rağmen, özel olarak kadının rilediği, devrimci ilişkilerin giderek laçkalaştığı bir

80
gerçekliktir) devrimci ilişki ve işleyişin, sosyalist lenmesi/özgürleşmesi noktasında bir dizi yanlış-
değerlerin, ahlâkın, kültürün, adalet anlayışının lara da kapı aralar. Kadın; içinde yaşadığı duru-
hâkim olmadığı veya yeterince oturtulamadığı ör- mun nedeni olarak sistemi değil, en yakınındaki
gütlenme alanlarında, kadın örgütlenmesine ba- erkeği (eşi, babası, erkek kardeşi, yoldaşı vb.) gör-
kıştaki çarpıklığın bir sonucudur çıkan sorunlar. meye başlar. Çünkü yanındaki erkek devrimci ol-
Devrimci ilişki ve işleyişin yeterince hayata ge- duğundan, onun toplum içindeki erkeklerden
çirilemediği bir ortamda, sistemin mevcut ilişki- farklı olması gerektiği beklentisindedir.
leri, değer yargıları, kültürü içinde gelişen Yaşadığı kırılmanın sonucunda çözümü; kâh
toplumsal sürecin çelişki ve çatışkıları devrimci küçük burjuva anlayışa saplanarak feminist yakla-
saflara taşınır. Devrimci saflara taşınan sistemin şımda arar, kâh kendi kurtuluşunu erkeğe havale
bu duygu-düşünce-güdü ve davranışlarının, dev- eder. “Böyle gelmiş, böyle gider, kadının kaderinin
rimci tarzda dönüştürülüp değiştirilememesi, ya- değişmesi mümkün değil!” anlayışı ile teslimiyet
şamın her alanında karşılaşılabilecek bayrağını çekerek, devrimci olmayan yaşam tarzı-
çarpıklık-eksiklik ve yanlışlıklara neden olur. Böy- nın bir parçası olur, devrime olan inancını yitirir
lece sistemin ilişki ve işleyişi, kültürü; biraz incel- ve saflardan uzaklaşır. Bu yaklaşımların hiçbiri
tilmiş/terbiye edilmiş haliyle de olsa, kendini devrimci olmadığı gibi, devrimci saflarda yaşanan
sürdürecek zemini mevcut örgütlenme içinde sorunları da derinleştirmektedir. Kendisi özgürle-
bulur ve sistemin bireyler üzerinde yaratmış ol- şememiş bir bireyin; bu sorunu çözmede, dev-
duğu yabancılaşmanın kendini en açık ifade ettiği rimci olan ilişkilerin hayat bulmasının ve gerçek
ahlaki değerlerin aşınması olan; yozlaşma-kir- anlamda özgürleşmenin önünde engeller yarattığı
lenme-çürüme olarak devrimci yapılar içinde var- da bir gerçekliktir.
lığını sürdürür. Görüldüğü gibi toplumsal şekillenişin yarattığı
Bu olumsuzluk, insanın kendi kimliğine, ger- kadının bir kimlik sorunu vardır. Bu şekillenişin
çek anlamda devrimci kimliğine özgü duygu ve kendisine biçtiği rolle ama kendi doğasındaki dev-
düşüncelere de sahip olmasını engeller. Dahası rimci dinamizmle mücadele saflarına gelen kadın,
kendisi olmaktan çıkarır, kimliksiz bir kişiliğe bü- kendini sınıfsal, siyasal, sosyal, cinsel olarak yeni
ründürür. Özne olamayan kimliksiz bir kişilik, bir tanıma süreci içine girer ve özgür temelde
artık bir nesne konumuna düşer ve böyle bir birey, kendi gerçekliğiyle buluşmaya çalışır. Bu tanımla-
araştırmadan, sorgulamadan, düşünmeden yaşa- mayı genel hatlarıyla devrimci mücadele içinde
yan, sadece verilen görevi yapmakla yükümlü bir öğrenmeye başlar. Ancak bu öğrenme, her zaman
kişilik haline gelir. Böyle olduğunda, devrimci ör- sağlıklı gelişmez. Siyasal bilincin geriliğinden de
gütlerde de çarpık şekillenmiş, devrimcileşeme- kaynaklı, “kimliğini bulma” sürecinde dönem
miş-özgürleşememiş insanların varlığı dönem sistemin kadına empoze ettiklerinin etkisi
kaçınılmazdır. altında kalır.
Kadını ikinci sınıf gören toplumsal şekilleniş İçinde yaşadığı durumun aşılmasını, erkeğe
ile örgüt içine gelen kadın ilk günden itibaren öz- göre biçimlenen mevcut statükonun yıkılması, er-
gürleşme mücadelesi vermeye çalışır. Ancak, keğe olan bağımlılığın kırılması olarak adlandırır.
örgüt içinde varlığını sürdüren devrimci olmayan Zira bu sürece kadar düşüncelerinde-duygula-
ilişkiler, kadının toplumsal şekillenişi ile bütünle- rında-davranışlarında erkeğe-erkekliğe bağımlı
şince, kendisini devrimcileştirme noktasında ver- bir şekillenme söz konusudur. Bu nedenle kimlik
diği mücadelede atıl duruma düşer ve objektif kazanmada ilk düşünülen bu bağımlılığın kırıl-
olarak örgüt içinde kadına yönelik statükoyu ka- ması ve kendi kimliğiyle ayakları üzerinde dura-
bullenmiş olur. Böylece kadın, siyasi bir örgüt- bilmesidir. Doğrudur da! Ancak bu bağımlılığın
lenme içinde olmasına, kitlesel etkinliklerde yerini kırılması çok zor olur ya da birçok çarpıklığı bera-
almasına rağmen, kendisini politik olarak gelişti- berinde doğurur. Kendi kimliğine yabancılaşmış,
remeyen, toplumsal şekillenişteki geleneksel ro- sürekli erkeğin kimliği/gölgesi altında yaşayarak
lünü sürdüren, özgürleşebileceği noktasındaki toplumda kendisine yer edinmeye, kimlik kazan-
tüm ümitlerini yitirmiş bir birey olarak varlığını maya çalışan kadın; hemcinsine de yabancılaşır.
sürdürmeye devam eder. Bu durum kaçınılmaz Devrimci saflarda sıklıkla görülen, bir kadının bir
olarak, sınıf mücadelesi içerisinde kadının örgüt- başka kadının inisiyatifi altında çalışmak isteme-

81
mesi, kendisinden daha ileri pozisyonda olan ka- cinsine yabancılaşmasını daha da derinleştire-
dını çekememesi, kıskanması, bu yabancılaşma- cektir.
nın ürünüdür. Oysa kadının tarihi, kadın dinamizminin yap-
Kendi kimliğini kazanma sürecinde yaşanan tığı işlerde, örgütlenmelerde ve kendi mücadele-
bir başka yanlış; erkeğin “bir bütün olarak” redde- sinde kazandığı başarı örnekleriyle doludur.
dilmesidir. Herkesin bildiği gibi bu yolun çıktığı Çünkü yüzyılların oluşturduğu erkek egemen sis-
yer ise; küçük burjuva anlamda bir “özgürlük” tem tarafından, çift yönlü sömürüye ve baskıya
olur ki; bu yöntemin de devrimci olduğu söylene- maruz kalan kadın, bu ezilmişlik ve sömürülmüş-
mez. Kadın, politikleştiği, siyasal bilincini yüksel- lükten kurtulabilmek için, kurtuluşunu-özgürleş-
tebildiği oranda, kimliğini kazanacak ve mesini gördüğü yerde, davasına mücadelesine
özgürleşecektir. Kimliğini mevcut gerçekliği içinde daha fazla sarılmakta ve sahiplenmektedir. Kadın,
tanıyıp-kabullendiği takdirde, kendinde devrimi doğasında bulunan birçok olumlu özellikleri (sa-
daha çabuk gerçekleştirecek, özgürleşme-özgür- hiplenme duygusu, özveri, cesaret, üslup-hitap,
leştirme mücadelesinde önemli adımlar atarak ka- duygu yumuşaklığı-incelik), devrimci yaşamın her
zanımlar elde edecektir. alanına, anına katabildiği oranda bu yaşam daha
Devrimci saflarda kadının kimliğini araması da zenginleşir, güzelleşir.
sürecinde çok sık yaşanan bir başka engel ise sis- Ne var ki, devrimci mücadele içine giren ka-
temin erkeğe biçtiği rolün özgürleşme olduğu yan- dınların, “özgürlük” kavramını yeterince kavraya-
lışına düşerek, kendi kimliğinden sıyrılıp erkeğin madan, özgürleşmenin nasıl olacağını
kimliğine, erkeğin rolüne bürünerek özgürleşece- anlayamadan, örgütlenme = özgürlük yanılsama-
ğini düşünmesidir. Kendi özgünlüğünü, kendi cin- sına girmesi, doğru tarzda kendi toplumsal şekil-
sinin özelliklerini bir kenara bırakarak, “erkeğe lenişi ile yüzleşerek bir devrimcileşme sürecine
benzeme” temelinde, “erkekleşmiş kadın kafası” gir(e)memesinden kaynaklıdır. Oysa özgürlük, tek
ile olaylara ve olgulara yaklaşım, kaba bir tarza başına sistemin dayattığı mevcut ilişkileri reddet-
dönüşür. Düşüncede, duyguda, davranışta kaba mek ve mücadele zemininde yer almak ya da dev-
bir pratikçi olur. Kendi cinsine de erkekten daha rimci saflarda elde ettiği “hareket alanında oluşan
kaba yaklaşır, onu beğenmez, küçümser. Hele de kısmî rahatlık” değildir. Bu girişim, olsa olsa öz-
özel olarak kadın çalışması için harcanan enerji gürleşmeye atılan ilk adımdır ancak.
ona göre çok gereksizdir. Özgürlük, “zorunlulukların bilinciyle hareket
Bu örgütlenme/çalışma alanına yaklaşımı/ba- etmeyi gerektirir”, ilkelerle belirlenmiş bir yaşamı
kışı birçok erkekten çok daha fazla erkekçedir. zorunlu kılar. İdeolojik, politik, örgütsel bilincin
Çünkü ona göre “O özgürleşmiştir, isterse her bireyde yükselmesi ve netleşmesiyle kazanılan öz-
kadın da özgürleşebilir. Ama kadınlar hayatla- gürlük; bir bütün olarak güç olmak ve gücünü ör-
rından memnun olduklarından değişmek istemi- gütleyebilmektir. Bunun için de kendine, kendi
yordur. Öyleyse neden boşuna enerjisini cinsinin gücüne inanarak, başarıyı ve gelişimi
harcasın ki!” Oysa bu düşüncenin devrimcilikten kendinde, kendi cinsinde görmek ve bunu örgütle-
– yaratıcılıktan - özgürleşmeden uzak olduğu bir yebilmek, bunun araç ve yöntemlerini yaratabil-
gerçekliktir. Bir kadın olarak bu anlayışla ne duy- mek, böylece devrimci saflardaki devrimci
gusunu, ne de düşüncesini devrimci tarzda örgüt- olmayan ilişki ve yöntemlere karşı da bayrak aça-
leyebilir. Toplumsal özgürlük sağlanamadan, bilmektir. Kısacası özgürlük, Clara Zetkin’in de-
bireyin bir bütün özgürleşmesinin mümkün olma- diği gibi; “Ben düşüncelerimle ve fikirlerimle
dığını görmezden gelmektedir. Özgürlük kavra- buradayım, kişileri, olayları ve gelişmeleri kendi
mında çarpıklık söz konusudur. düşüncelerim ve fikirlerimle değerlendiriyorum!”
Kadının tarihsel ve sınıfsal gerçeğinin bir diyebilmektir. Unutmamalıyız ki; örgütlendikçe
ürünü olarak belirlediğimiz tiplemeler, ilişki ve özgürleşecek, özgürleştikçe örgütleneceğiz!
işleyişin devrimci olmadığı noktalarda, var olan
statükoları parçalama konusunda hep atıl ve geri 4) Öğretilmiş kadınlık ve öğretilmiş
duracaktır. Böylece devrimci saflarda, devrimci erkeklikle mücadele
olmayan sapma ve yaklaşımların yeşerip güçlen- “Aile içinde erkek, burjuvadır; kadın prole-
mesine zemin oluşacaktır. Bu durum kendine ve tarya rolünü oynar (…) Kadınların kurtuluşunun

82
ilk koşulu, bütün kadın cinsinin yeniden toplum- yüzeysel çerçevenin çok çok ötesinde, güçlü top-
sal üretime dönmesidir ve bu koşul, karı-koca ai- lumsal temellere ve sınıfsal mantığa dayalı bir
lesinin toplumun iktisadi birimi olarak ortadan mücadeledir. Her şeyden önce bu mücadele, bur-
kaldırılmasını gerektirir.” (Engels, Ailenin, Dev- juva kadının biçimsel hak eşitliği arayışından te-
letin ve Özel Mülkiyetin Kökeni) melden farklı olarak, proleter ve emekçi kadının
“Tarihsel bir dönem içindeki değişim, kadı- çifte ezilmişliğe karşı sınıfsal mücadelesidir.
nın özgürlüğüne doğru ilerleyişiyle belirlenebi- Bu bağlamda kadın çalışmasının yalnızca dev-
lir. Çünkü burada kadının erkeğe, yani zayıfın rimci kadınlar tarafından sürdürülecek, yalnızca
güçlüye ya da insanın vahşete ilişkisi apaçıktır. kadınlara yönelik bir müdahale olduğu yönündeki
Kadının erkeğin egemenliğinden kurtuluş dere- önyargıyı da kırmak zorundayız. Sınıf çalışması
cesi, özgürlüğün en doğal ölçütüdür.” (Marks, içerisinde ilerici, devrimci erkekler arasında da,
Kutsal Aile) evdeki kadının üzerinde baskı kuran, eşini ev içi
Emekçi kadının, üzerindeki çifte baskıyı yık- köle olarak gören, hatta şiddet uygulayanların
mak için verdiği mücadele, eksik, hatalı, yanlış azımsanmayacak boyutta olduğu bilinen bir ger-
yaklaşımların da etkisiyle, genelde devrimci er- çekliktir. Diğer taraftan, kadının mücadeleye eşi-
kekler tarafından, “sorunun kaynağı olarak erke- nin onayı ve iradesiyle katıldığına veya
ğin görüldüğü ya da bir takım geleneksel değer uzaklaştığına da tanık olmuşuzdur.
yargılarına karşı yürütülen basit hatta boşa Bu tabloyu değiştirecek olan, yalnızca kadının
enerji harcanan bir mücadele” olarak algılanmak- bilinçlenmesi, üzerindeki çifte baskı zincirini kır-
tadır. Bu nedenledir ki; kadın örgütlenmesi çalış- maya çalışması, tavır alması değildir tek başına. Bu
ması yürüten kadınlar için, aynı devrimci örgüt nedenledir ki devrimciler/komünistler, devrimci
içindeki birçok erkeğin ilk yaptığı tanımlama ge- erkekleri de kapsayan “Toplumsal hayatın tüm
nelde “feminist”tir. Bir diğer kesim ise; “Sorunun alanlarında kadın-erkek eşitliği!” bilincini oluştura-
kökeni sınıfsaldır. Öyleyse kadının kurtuluşu cak etkili bir müdahaleyi örgüt içi eğitim gündem-
devrimle olacaktır! Bugün yapılacak bir şey yok, lerine konu etmek zorundadır. Çünkü devrimci
herkes parti saflarında örgütlenmelidir!” şek- saflarda erkek egemen anlayışın küçümsenemeye-
linde yaklaşmaktadır. cek boyutta varlığını sürdürüyor olması, mücadele
Sorunun böyle algılanılmasına birinci tarzdaki edilmesi gereken yanlış yaklaşımların, kültürel şe-
yaklaşımda feminizm fobisinin (bu konuda yeterli killenişin en önemli boyutlarından birisidir.
bilgi sahibi olunmamasının, feminizmin tek ba- Devrimci/komünist saflardaki erkekler, mevcut
şına erkek düşmanlığı olarak algılanılmasının da sömürü düzeninin, kadına yönelik her türlü baskı
payını düşünürsek) etkileri vardır. İkinci yanlış ve sömürüsüne karşı çıkan, alternatif olarak her in-
yaklaşımın kökeninde yatan ise hiç şüphe yok ki sanın, insanca yaşama hakkı olduğuna inanan, ge-
sol hastalıktan muzdarip olmaktır: “Proleter lecek için güzel bir dünya yaratmak isteyen ve
Kadın hareketi, yalnız biçimsel bir eşitlik için sa- bunu vaat eden bir ideolojinin savunucuları olarak,
vaşımı değil, kadının ekonomik ve sosyal eşitliği gönüllü devrim mücadelesi içinde yer almış kişiler-
için savaşımı da birincil görev edinmiştir. Kadı- dir. Kısacası bu düzeni yıkıp, yerine insanı insan
nın toplumsal üretken işe katılmasını sağlamak, olarak gören ve değer veren yeni bir düzen kur-
onu ev köleliğinden kurtarmak, mutfağın ve ço- maya soyunmuş kişilerdir. Bu nedenledir ki; insa-
cukların odasının, sonsuz ve yalnız, köreltici ve nın insan üzerindeki sömürü ve zulmüne, insanı
küçültücü bağımlılığından kurtarmak – birinci insanlığından utandıran her türden çirkinliğe baş-
görev budur.” (Lenin, Sovyetlerde 1917 Ekim kaldırmış bu erkeklerin yakını olan kadınlara (an-
devriminden sonra bir 8 Mart konuşmasından) nesi, eşi, kızı, kız-kardeşi) yaklaşımları, toplumdaki
Böylece sınıf mücadelesini yönlendirmeye ve sıradan erkekten çok farklı olmak zorundadır.
örgütlemeye çalışan devrimci/komünist örgütlen- Hiç şüphe yok ki, her devrimci, toplumda ya-
meler içerisinde bu mücadele alanı genelde saptı- şanan haksızlıkların, sömürünün, baskının karşı-
rıldı veya daraltılıp alabildiğine güdükleştirildi. sında toplumsal bir muhalefet yaratabilmek,
Böyle olunca, yıllardır devrimci saflarda kadın ça- dahası, sosyalist ideolojinin hayat bulabilmesi ve
lışması, genelde ilgisizlikle, hatta küçümsemeyle sınıfsız, sömürüsüz toplum hedefine bir an önce
karşılandı. Oysa emekçi kadının mücadelesi, bu ulaşabilmek için güçlü bir örgütlenme yaratmak

83
gerektiğini ve bu doğrultuda örgütlenmenin taşı- şekillenişin yanı sıra, bu sorumluluğu kadının tek
dığı büyük önemi çok iyi bilir. Bunu bildikleri başına üstleniyor olması” değil midir? Yaşadığı-
içindir ki bıkıp usanmadan, katlandıkları bir sürü mız toplumda gelişen politik ve toplumsal olay-
fedakârlık ve özverinin yanı sıra bitmeyen bir lara, her insan kendi dünya görüşü çerçevesinde
enerji ile koşuşturup dururlar. Örgütlenme içine ve siyasal şekillenişinin el verdiği ölçüde ilgi
yeni bir insanı katabilmek için gerektiğinde ona duyar. İlgisiz kalabilen insan sayısı oldukça azdır.
aylarca bazı şeyler anlatmaya çalışır, kapısını Bütün mesele bu ilgi noktasını bulmak ve buna
aşındırırlar. yüklenerek gelişmeyi sağlamaktır.
Ama nedir ki aynı devrimci erkekler, evlerin- Devrim mücadelesinde yer almış bulunan er-
deki en yakınları olan kadınlara (annesi, eşi, kızı kekler genellikle evin dışındadır. Bu durumda evin
veya kız kardeşi) yaklaşımlarında çoğu zaman dı- bütün ezici yükü, çocukların sorumluluğu kadının
şarıdaki sıradan erkekten çok da farklı değildir. omuzlarında kalmaktadır. Bu kadın, bir de üretime
Örneğin; bu eşlerin, kızların, kız kardeşlerin ör- katılıyorsa, uyumaya bile zamanı kalmazken, ken-
gütlenme içinde yerleri nerededir? Bekârlığında disine ne kadar zaman ayırabilir? Veya kendisini
devrimci mücadele içinde aktif faaliyet yürüten bir nasıl geliştirebilir? Oysa kolektif alan olan evin so-
genç kadın, evlendikten sonra (evlendiği kişi de runlarının ortak çözülmesi halinde kadının da ken-
devrimci olmasına rağmen) çoğunlukla neden du- disini geliştirmesi için ayırabileceği zamanı
rağanlaşır? Siyasal-politik olarak gerilemesinin olacaktır. O da haberleri dinleyebilecek, gündemle
nedenleri nelerdir? ilgilenecek, kitap ve dergi okuyabilecektir. Hatta
Ne yazık ki, birçok devrimci erkeğin en yakın- devrimci erkek evin içinde kadına göre bir adım
ları olan aynı evi paylaştıkları kadınlar, çoğun- “ileride” olduğuna göre, bunun koşullarını yarat-
lukla kurumlara gidip-gelen kişiler olmaktan mak onun görevi olarak da kabul edilmelidir.
öteye adım atamamaktalar. En fazlası, yürüyüş- “Kadınları kamusal hizmete, milise, siyasal
lere, toplantılara, seminerlere, gecelere katılırlar. alana sokmadan, onları köreltici ev ve mutfak
Bir toplantı veya seminerde daha ziyade mutfakta ortamından çekip çıkarmadan, gerçek özgürlük
çalışırlar, etkinliğin sağlıklı geçmesi için organize güvence altına alınamaz, sosyalizm tamamen bir
ile uğraşırlar ama söz hakkı alıp konuşan, görüş yana, demokrasi bile kurulamaz” diyen Lenin’in
belirten, olumsuzluklara tavır takınan, seminerleri sözleri çok açık bir şekilde, kadının ev içindeki
veren ne yazık ki çok az sayıda kadın vardır. zincirlerle köleleştirilmesinin, toplumsal kurtulu-
Yazının yukarı bölümlerinde devrimci saflar- şun önünde en büyük engellerden biri olduğunu
daki kadınları incelerken, onların bu konulardaki vurgulamaktadır.
zaaf ve hatalarını açmaya çalıştık. Ama bu sorun Kadınları mücadeleye çekebilmek ve aktif gö-
tek başına bu gerçeklikle açıklanamaz. Genel ör- revler yüklenecek insanlar olarak yetişmeleri ve
gütsel sorunların tartışıldığı toplantılarda, kongre- gelişmelerini sağlayabilmek için yeterli duyarlılı-
lerde, kadın örgütlenmesinin sorunlarının ğın ve çabanın gösterilmediği ortadadır. Kimi kez
tartışılması gündeme geldiğinde, bu konuya par- “kadınların durumlarından memnun olduklarını,
mak basılmaya çalışıldığında, erkek yoldaşlar; içinde yaşadıkları durumlarını değiştirmek iste-
“kadınların ekonomist olduklarından, evdeki iş- mediklerini” söyleyen, hatta “bizim evde erkek so-
lerle gereğinden fazla zaman öldürdüklerinden, runu var” diye soğuk “espriler” yapmaya
başka şeylerin onları ilgilendirmediğinden, dev- çalışanlar da çıkmaktadır. Bu konuda her dev-
rim mücadelesine ve hatta dünyada olup biten rimci erkek kendisini samimi olarak süzgeçten ge-
olaylara karşı ilgisiz kaldıklarından, hatta çirmek zorundadır. Bu düzeni yıkıp yerine yeni ve
dönem dönem kendi faaliyetini bile engellemeye güzel bir dünya kurmaya soyunmuş insanların
çalıştıklarından” şikâyetçi olurlar. kadın sorununa aynı titizlikle yaklaştıkları söyle-
Bu devrimci erkeklere, “Sınıf mücadelesi ka- nebilir mi? Genelde kadın sorunu ve bunun dev-
dınları ilgilendirmiyorsa, neden derneklere, ey- rim ile olan direkt bağlantısına yeterince kafa
lemlere, etkinliklere geliyorlar, sadece vakit yorup kavramaya çalışıldığını kim iddia edebilir?
geçirmek için mi acaba?” diye sormak gerekmez Hiçbir insan köleliği gönüllü olarak kabul
mi? Kadının ev işlerine fazla zaman ayırmak zo- etmez. Nasıl ki erkekler iş yerindeki patrona olan
runda kalmasının nedeni “ona yıllardır öğretilen köleliklerinden (emeklerinin karşılığında belli bir

84
ücret de alıyor olmalarına rağmen) memnun de- lik süresince kaç erkek, çocuklarla ilgilenip kadı-
ğilseler, kadınlar da hiçbir ekonomik karşılığı ol- nın konuya adapte olmasına yardımcı olabiliyor.
mayan ev köleliğinden memnun olamazlar. Fakat Veya mutfağa giren kadına kaç erkek, “yoldaş sen
onlara biçilen toplumsal şekillenişin de etkisiyle toplantıya/seminere/eyleme katıl, mutfakta biz
bu kölelikten kendilerini kurtarabilecek alternatifi çalışacağız” diyebiliyor? “Senelerdir derneğe
görmekte zorluk çekiyorlar. Ve aynı kadınların, bi- gidip gelen kadın”, evini derneğe taşımışsa ve
linç düzeylerinin geri olmasından da kaynaklı, ev- buna sessiz kalınıyorsa, perspektif sunulmuyorsa
deki eşiyle arasındaki bu devrimci olmayan ilişki o kadın kendisini dernek yollarında veya mutfa-
sonucunda, zamanla -bırakın bu kadınların saf- ğında elbet geliştiremez.
lara katılmasını- devrime olan inançları sarsılıyor. Kadının mutfak ve çocuk odasından kurtulma-
“Devrim de olsa kadınlar kurtulamaz” deyip, sının onu özgürleştireceğine inananlardan değiliz
mücadeleye sırtlarını dönebiliyorlar. Oysa dev- elbet! Ancak, madem bir sorunun var olduğunu
rimci erkeklerin, aynı çatı altında birlikte yaşadık- kabul ediyoruz, öyleyse elbirliği ile bu sorunu as-
ları kadınları, onlara en yakın bireyler gariye indirebilmek için birlikte çareler aramak
olmalarından ve birçok şeyi birlikte paylaşmak zorundayız. Kadının ev köleliğindeki ezici yükünü
durumunda olmalarından kaynaklı, mücadeleye hafifletmek, onun eğitimine yardımcı olmak, sınıf
kazanmaları gerekmez mi? Devrimci erkeğe olan mücadelesini örgütleyebilmek için kitle çalışması
yakınlıklarından dolayı daha kolay ve daha çabuk yürüten devrimci erkeğin görevi değil midir?
etkilenmeleri ve gelişmeleri gerekmiyor mu? Mücadele ve örgütlenmelere, dünya nüfusu-
Unutulmamalıdır ki kişi yanınızda değilse karşı- nun yarısını oluşturan kadınların çok az sayıda
nızdadır. Bu durumda kadının devrimci erkeğin katılmalarının nedeni sadece toplumsal koşulları
faaliyetlerini engellemeye çalışmasından daha ve engelleri aşamamaları mıdır, bunda erkek ege-
doğal ne olabilir ki? men anlayışın etkileri yok mudur? Hele geleceğin
Çünkü bu birliktelik içerisinde her iki eşin umudu olan çocuklarımızın eğitiminde büyük rol
dünyalarının farklı olmasından kaynaklı, her iki- oynayanların kadınlar olduklarını hesaba katar-
sinin birbirinden beklentilerinin farklı olması sak, onların örgütlenmesinin önemi bir kat daha
kaçınılmazdır. Sonuçta her ikisi de bir diğerine artmış olmaz mı? Erkek yoldaşlarımızın kaçı,
kendisini kabullendirmeye çalışmaktadır. Bu du- kadın sorununda kendisini gözden geçirdiğinde,
rumda erkek davasından vazgeçebiliyor ya da en üzerine düşeni yaptığını söyleyebilecektir? Yöne-
azından daha geri pozisyonlara çekiliyor; ya bir- tici konumdaki kadınların az olmasının tek ne-
liktelik dağılıyor ya da her iki taraf birbirinden deni, onların toplumsal şekillenişleri olarak kabul
kopuk kendi hayatlarını sürdürmeye devam edi- edilebilir mi? Devrimciler bu durumu değiştirmek
yorlar. zorunda değiller mi?
Böylesi bir birlikteliğin devrimci bir nitelik ta- Kaç devrimci erkek, kadının denetim ve so-
şıdığını söyleyebilmek mümkün müdür? Böyle bir rumluluğu altında çalışma yapmayı, hiçbir kom-
birliktelikte sevinçlerin, mutlulukların, taşınan plekse girmeden, onu küçümsemeden, gerçekten
kaygıların, üzüntülerin ortak olabilmesi, yürekle- yürekten benimseyebiliyor? Tartışma toplantıla-
rin aynı duygular için çarpabilmesi mümkün rında kadın sorununun tartışıldığı gündemde,
müdür? Bu birliktelik mekanik bir beraberlikten “yine mi kadınlar” deyip salonun terk edilmesi,
öteye gidebilir mi? Mekanik bir beraberlikte ağız aralarda fısıldanma uğultularının yükselmesi, yüz-
dolusu mutluluktan bahsedebilir miyiz? lerdeki alaycı edalar, salonun ciddiyetinin birden
Kadın sorunu tartışıldığında; “... Ben onun öz- bozulması, hep birlikte yaşanan bu soruna duyu-
gürlüğünü kısıtlamıyorum, derneğe/etkinliğe lan “ilginin” göstergesi değil midir?
gitmek istediğinde engellemiyorum. Veya bir Toplumdaki gerici feodal değer yargılarına,
toplantı, seminer olduğunda ‘sen otur, ben gide- devrimci ve komünist örgütlerin aktivistleri yö-
yim’ demiyorum. Aksine her zaman birlikte gidi- nünden sıkı sıkıya bağlılık hala sürerken “feoda-
yoruz.” Hatta “... Senelerdir derneğe/kuruma lizme ve her türden gericiliğe karşı mücadele”
gidip geliyor ama hala bir şeyler kavramış değil” sloganının gerçekten özümsendiği söylenebilir
şeklindeki kadınlara yönelik suçlamalarla günah mi? Oğlunun kız arkadaşını mutluluk ile karşılar-
çıkartılmaya çalışılmaktadır. Peki toplantı/etkin- ken, kızının erkek arkadaşının olması bir dizi

85
olaya sebebiyet verebiliyorsa, halâ erkek çocuk- Bu kanayan yarayı elbirliği ile sarmaya çalışmanın
lara sünnet düğünleri yapabiliyorsak, “kız is- zamanı çoktan gelmiştir...
teme”ye gidebiliyorsak, kızımız ak gelinliği ile
büyük bir “şerefle” evimizden çıkarken beline 5) Marksist kadın örgütlenmeleri ile
kırmızı kuşağı bağlayabiliyorsak, onu kınasıyla feministler arasındaki farklar
ak-pak “el oğluna devretmeyi” içimize sindirebi- “Marks, bugünkü toplumdaki sınıf çelişkileri-
liyorsak, sormazlar mı “feodalizme ve her türden nin ve onların köklerinin derinlemesine, basiretli
gericiliğe karşı mücadele” nasıl veriliyor diye? bir tahlilini yaparak, O, çeşitli sınıflardan kadın-
Tabii ki burada verilecek cevap hazır: “Bunlar ları birbirinden ayıran aşılmaz çıkar kardeşliğini
toplumun gelenekleri, biz de toplumun dışında de ortaya çıkarmıştır. Burjuva ‘bayanları’ ile
kalamayız!” Peki, devrimcilerin, halkın ilerici proleter ‘kadınları’ sözüm ona birleştirici bir
kültürel değerlerini sahiplenip, geri–feodal kül- bağla kuşatan büyük bir ‘kız kardeşlik gönüldeş-
türel değerleri değiştirip–dönüştürmek gibi bir liği’ materyalist tarih anlayışının havası içinde,
görevi yok mudur? Aksi takdirde yeni toplumun tıpkı parlak sabun köpükleri gibi sönüp gitmiştir.
yeni insan tipi nasıl yetişebilecektir? Marks, proleter ve burjuva kadın hareketi ara-
Devrimci erkekler arasındaki şakalarda veya sındaki bağı kesip atan kılıcı dökmüş ve onu kul-
tartışmalarda, ağızlardan gelişi güzel çıkan söz- lanmayı öğretmiştir ama O, aynı zamanda
cüklerde, erkek egemen anlayış kendisini bir kez birincisini (proleter kadın hareketini) kopmaz bi-
daha yansıtmaktadır. Devrimciler arasında eşe çimde sosyalist işçi hareketiyle birleştiren, prole-
“avrat” diye hitap edilmesine, kaba-saba konuş- taryanın devrimci sınıf mücadelesine bağlayan
malarla veya ağızlardan “farkında olmadan” çıkan anlayış zincirini de yaratmıştır.”(Clara Zetkin,
küfürlerde kadınların aşağılanmasına az mı tanık Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar, sf. 153)
olunur? Ancak işin garip ve kötü yanı, bu olayın Yazımızın yukarı bölümlerinde feminizme
kadınıyla–erkeğiyle hoş görülür, kanıksanır hale ilişkin yer yer bazı vurgular yaptıysak da; konuyu
gelmiş olması, alttaki mantığın çoğunlukla mah- biraz daha derinlemesine tartışmakta yarar oldu-
kûm edilmemesidir. Kadınları aşağılayan kaba- ğunu düşünüyoruz. 18.yy. ikinci yarısı ve 19.yy
saba konuşmaların, ağızlardan çıkan küfürlerin ilk yarısında, Fransa ve Almanya’daki devrimler,
karşısında birbirini uyarma gereksinimi bile du- İngiltere’deki siyasal ve toplumsal mücadeleler
yulmamaktadır. ve Birleşik Amerika’da siyah köleliğinin ortadan
Ekim Devrimi sonrasında Lenin’in, kadın so- kaldırılması için, sanayileşmiş Kuzeyin feodal
rununun çözümü noktasında aldığı önlemlerden Güney ile yürüttüğü savaşlara, kadınlara hak
bir tanesi de bu türden kaba saba konuşmaları ve eşitliği isteyen kadın gruplarının ortaya çıkması
küfürleri yasaklaması olmuştur. Yasağa uymayan- eşlik etmiştir.
lar para cezasına çarptırılmaktaydı. Belki de; Feminizm, bir kadın hakları hareketi olarak,
“Deve misali, neremiz doğru ki? İş buraya gelene 18. yy. ortalarında Amerika’da Abigail Adams
kadar daha bir sürü sorun var” diye düşünülebilir. Smith ve Mercy Warren; 18. yy.’ın ikinci yarısında
Ama unutulmamalıdır ki, Lenin’in de belirttiği ise Fransa’da Olympe de Gouges ve İngiltere’de
gibi, en zor mücadele alışkanlıklara karşı verilen Mary Wollstonecraft önderliğinde gelişti. Ameri-
mücadeledir. Ve devrimciler sosyalist toplum kül- ka’da Abigail ve arkadaşları “kadınların politik
türünün halk içindeki bugünkü temsilcileridir. haklarının tanınması ve seçme-seçilme hakkı”
Dolayısıyla oturmalarından kalkmalarına, aile için mücadele başlatmıştı. Olympe, Fransız dev-
ilişkilerinden kitle ilişkilerine, konuşmalarından rimi sonrasında, “Kadına giyotine gitme hakkı
hareketlerine, çocuklarına verdikleri eğitime ve tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olma-
her hallerine dikkat etmek yükümlülüğündedirler. lıdır!” (Feminizm, Andree Michel, Kadın Çevresi
Kitleler, devrimcileri/komünistleri sürekli mercek Yayınları, sf. 81) diyerek kadınların politik hakla-
altında tutarlar ve buna ciddi ölçüde olumsuzluk rının tanınması için çetin bir mücadele yürütür-
yükleyeceklerini hiçbir biçimde unutmazlar. Bir ken, Wollstonecraft, İngiltere’de kadının eğitimde
cinsin mutluluğu ya da mutsuzluğu mutlaka diğe- hak eşitliğini talep ediyordu.
rini de etkileyeceğine göre, sorun her iki cinsin so- Sanayi devriminin sonrasında kadın emeğine
runudur. Çözümü de hepimizin görevi olmalıdır. ihtiyaç duyan kapitalizm, kadını kutsal eşiğinin dı-

86
şına çıkartınca, bu durum kadının omuzlarındaki * Toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadına
yükü çok ağırlaştırmıştı ama aynı zamanda aydın- erkekle eşit hareket ve çalışma özgürlüğü-hakkı
lanmasını da beraberinde getirmişti. Hiç şüphe * Devlette ve onun organlarında tam politik
yok ki; Adams, Olympe ve daha birçok kadın hak- eşitlik vb. haklar.
ları savunucularının 18. yy. ortalarından sonra or- Kadın hakları savunucularının taleplerinin,
taya çıkışlarının esas zeminini, emekçi kadınların kadın emekçiler ve proleterler için de değerli ol-
daha iyi çalışma şartları için çok önceleri başlat- duğu ve özellikle onlar için de, kadın cinsiyetinin
tıkları mücadeleler yaratmıştı. eşit değer ve eşit haklarının ilkesel kabulünün
Ancak modern feminizmi ilk kez sistematik ola- önemi yadsınamaz. Ne var ki burjuva toplumunda
rak açıklayan en önemli isim Mary Wollstonec- emekçi kadın üzerindeki sınıf köleliğinin sürme-
raft’tı (1755–1797), Modern feminizmin başlangıç sinden kaynaklı, kadınların cinsiyet köleliğinin
döneminde yayınladığı “Kadınların Haklarını Ko- hafifletilmesi veya kaldırılması için reformlar, ka-
ruma” (1791) isimli eseri “Feminist özgürlük bildir- nayan yaraya sadece küçük bir pansuman işlevi
gesi” olarak kabul edilmiştir. Bu kitap, erkeklerin görmektedir.
özgürlük talepleriyle geleneklere karşı açtığı savaşı, Ama bu duruma rağmen, burjuva kadın hare-
kadınların da yapabileceği mesajını veriyordu. ketinin bu talepleri, emekçi kadınların da taleple-
Mary kitabında, “Özgürlük talebinde bulunmamak ridir. Bu talepler doğrultusunda dönem dönem
kadını onursuz kılacaktır” demekteydi. birlikte de hareket ederler. Ancak emekçi kadınlar
18. yy.’ın ikinci yarısında ortaya çıkan feminist bu taleplerin yerine getirilmesini, amaca giden
hareket 19. yy. başlarında ilk meyvelerini vermeye yolda, mücadeleye, erkek sınıf kardeşleriyle eşit
başladı. Aydınlanma Avrupa’sının getirdiği silahlarla donanarak girebilmek için bir araç, yü-
olumlu hava ile beraber evrensel oy verme hakkı rünen zorlu yolda bir nefeslenme durağı olarak
talebi gelişti ve kadınlar da kendileri adına oy görürler.
verme, hükümet ve hukuk oluşturma süreçlerine Çünkü örneğin; “kadının kendi mülkiyeti, ge-
katılma haklarını talep etmeye başladılar. Ancak liri ve kazancı üzerinde özgürce kullanma hakkı”,
burjuva kadın hareketi, kadınların kurtuluşu için emeğinden başka hiçbir mülkü olmayan emekçi
girişimlerini, erkeğin aile, devlet ve toplumdaki kadın için ne ifade edebilir ki? Bu nedenledir ki;
imtiyaz ve hâkimiyetine karşı mücadele ile sınırla- burjuva kadın hareketinin elde ettiği haklar, ge-
maktaydı. Bu sınırlama, burjuva kadın hareketi- nelde ağırlıklı olarak, mülk sahibi, egemen ve sö-
nin uluslararası alandaki karakteristik belirtisiydi. mürücü sınıfların ekonomik gücü olan kadınlarına
Bu durum, kadın hakları savunucularının, kadının yaramaktadır. Ama yine burjuva kadın hareketi-
kurtuluşu sorununu, toplumsal bağları içinde kav- nin talepleri içinde olan “toplumsal yaşamın tüm
ramadıklarının ve daha çok burjuva kadınlarının alanlarında kadına erkekle eşit hareket ve ça-
çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerinin gös- lışma özgürlüğü hakkı” hiç şüphe yok ki emekçi
tergesidir. kadının daha rahat hareket edebilmesini sağlaya-
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olma caktır ama sorunlarının köklü çözümü değildir…
mücadelesi, uzun zaman burjuva toplumu çerçe- Burjuva kadın hareketi içinde bazı gruplar, (ör-
vesi içerisinde, eşitlenebilme talepleri olarak şekil- neğin Fransa ve Almanya’da) kadınların, erkekle-
lendi. Burjuva kadın hareketi olarak feminizm, rin imtiyazlı haklarına karşı verdikleri eşitlik
erkeğin, kadın üzerindeki egemenliğini kırmak mücadelesinin yanı sıra, işçi kadınların yaşam ko-
için şu talepleri ileri sürmekteydi. şullarının düzeltilmesi için de taleplerde bulundu-
* Kadın ve erkeğin çocuklar üzerinde eşit söz lar. Ama soruna hiçbir zaman proleter sınıf bakışı
hakkı açısıyla yaklaşamadılar. Aksine, bu “zavallı kız
* Evliliğin kurulması, biçimlendirilmesi ve kardeşlere” yukarıdan yardım etme şeklinde ol-
sona erdirilmesinde eşit hak muştur. Ama onların örgütlenerek kendi sorunları
* Her iki cins için bir tek cinsel ahlâk için mücadele etmelerini istemek, onları mücade-
* Kadının kendi mülkiyeti, geliri ve kazancı leye çağırmak hiç akıllarına gelmemiştir.
üzerinde özgürce kullanma hakkı Bu nedenledir ki emekçi kadınlar ile burjuva
* Kadının meslek öğrenimi ve mesleki çalışma kadınların mücadele amaç, hedef ve yöntemleri
özgürlüğünün garantilenmesi çok farklı idi. Burjuva kadın hareketi, olguların,

87
olayların nedenleri ile değil sadece sonuçları ile il- “enternasyonal kız kardeşlik” üzerine söyledikleri
gileniyordu ve hedeflerinin özünü erkeklerle hak şenlik türkülerini ve yanıp tutuştukları “barış sev-
eşitliği teşkil ediyordu. Bu nedenle de, kadın hak- gilerini” çabuk unuttular. Bütün ülkelerin burjuva
ları için olan savaşımlarını, emekçi kadınların sa- kadın örgütlerinin ezici çoğunluğu, kendi emperya-
vaşımlarıyla genelde bütünleştirememekteydiler. list hükümetlerine yaranmak için dört yılı aşkın sü-
Örneğin, ilk yıllarda çalışma hakkı talebiyle so- reyle savaş çığırtkanlığı yaptılar. Sosyalist kadınlar
kağa çıkan emekçi kadınlar, burjuva kadın hare- emperyalist savaşa karşı, “savaşa karşı savaş”
ketinden farklı taleplerle eylem yapıyor, grevler kampanyaları düzenlerken; burjuva kadın örgüt-
örgütlüyordu. O süreçteki emekçi kadınların ta- leri, “anavatan savunması” adı altında, orduya-sa-
lepleri; vaşa alınmamalarını protesto ediyor ve üniforma
* Erkek arkadaşlarıyla aynı koşullarda sendi- dikmek için askeri dikimevleri ve silah fabrikala-
kalara girme hakkı, rında çalışma hakkını dillendiriyordu.
* Eşit işe eşit ücret, Paylaşım savaşı sonrasında, Avrupa’yı sarsan
* Kadın emeğinin korunması, Ekim Devrimi’nin de baskısı altında, burjuvazi
* Kapsamlı analık koruması vb. idi. bazı alanlarda ödün vermek zorunda kaldı. Sov-
Burjuva kadın hareketi ise; kadınların ezici ço- yetler’de kadın hakları ve kadınların yaşamlarının
ğunluğunun kendisini ezen, sömüren sınıfa karşı iyileştirilmesi noktasında gerçekleştirilen ileri
yürüttüğü mücadeleyi genelde sahiplenmiyordu. adımlar, kısa bir süre içinde kapitalist ülkeler ta-
Çünkü “sınıfa karşı sınıf” mücadelesi ilkesel ola- rafından da kısmi olarak uygulanmaya başlandı.
rak reddedilmekteydi. Onlar sadece kadın cinsiye- Örneğin İngiltere, İsveç ve Almanya kadınlara oy
tini, erkek cinsinin çıkarları doğrultusunda zincire hakkını ve devlet işlerine katılma olanağını tanıdı.
vuran burjuva düzenini yasal ve toplumsal bağla- Evlilik ve miras hukuku, kadınların çıkarlarını gü-
rın çözülmesiyle reformdan geçirmeyi amaçla- vence altına alacak şekilde tekrar gözden geçirildi:
maktadır. Hatta önemli bir bölümü proletaryanın “Bu kadar ileri gidildi ama bir adım öteye
iktidar mücadelesine, katı bir düşmanlıkla yakla- daha değil. Feministlerin kadın sorununun çö-
şabilmektedir. Tüm bu gerçekliklerden baktığı- zümü için esas olarak gördükleri ve bu yüzden de
mızda, burjuva kadın hareketi bütün kadınların uğruna çetin bir kavga yürüttükleri taleplerin
çıkarlarının temsilcisi değildir, olamaz da! çoğu, bu gelişme sonucunda burjuva toplumu ta-
Ancak tüm bunlara rağmen, kapitalizmin ser- rafından ödün olarak verildi. Bu durum, soru-
best rekabetçi döneminde ortaya çıkan burjuva nun, basit biçimsel hak eşitliği formülüyle
kadın hareketi olarak feminizm, ortaya çıktığı dö- çözülemeyeceğini, aksine tüm meselenin çok
nemde, tıpkı temsil ettiği burjuva sınıfı gibi ilerici daha karmaşık olduğunu açıkça göstermektedir.
ve demokratik bir muhteva taşıyordu. İnsan top- Birçok burjuva–kapitalist ülkede kadın, şimdi
lulukları arasındaki eşitsizliğin temel kaynağı olan yasalar düzeyinde erkeklerle aynı politik haklara
sınıf farklılıklarını dikkate almadığından, tıpkı sahiptir. Çalışma hakkını her yerde mücadele ile
bağrından çıktığı ve o zamanlar ilerici olan burju- elde etti. Bunun dışında kadınlar bütün uluslarda
vazinin gericileşmesi gibi, süreç içerisinde onunla yüksek öğrenim olanağına sahiptir. Erkekle-
birlikte gericileşti. Örneğin, bu durum kendisini kadın, anne–baba ile çocuklar arasındaki ilişki,
özellikle, “işçi kadınların yasal korunmaları ve şimdi kadının gerçekten de önemli haklar elde et-
seçim hakkı” talebinin süreç içerisinde, “bayanla- tiği şekilde düzenlenmiş durumdadır. Yine de
rın seçim hakkı”na dönüşen şekliyle göstermekte- “kadın sorunu” denilen sorun, kadının durumu
dir. Burjuva kadın hareketinin gericileşmesi ve çözülmüş değildir. Kapitalizm ve burjuva dikta-
“kadın hakları” adı altında, egemen sınıf olan tek- törlüğünde hakların biçimsel olarak tanınması,
elci burjuvazinin çıkarlarını savunmasının bir gerçekte onu kendi ailesi için bir hizmetçi olarak
başka örneğini ve belki de en yalın halini, 1. Em- yaşamaktan, burjuva toplumunun önyargıları ve
peryalist Paylaşım Savaşı sırasında görürüz: gelenekleri tarafından horlanmaktan, erkeğe ba-
Sözde bütün kadınların kardeşliğini, kadın- ğımlılıktan ve son olarak ki; bu tayin edicidir,
erkek tüm insanların eşitliğini savunan burjuva kapitalistler tarafından sömürülmekten koruma-
kadın hareketleri, emperyalizmin pazar kavgası uğ- maktadır.” (A. Kollontai, Toplumsal Gelişmede
runa emekçi halkları birbirine boğazlattığı süreçte, Kadının Konumu )

88
Feminizmin tarihsel gelişimini kısaca incele- cektir. Fakat proletarya kapitalizmi yıkıp, sınıfsız
dikten sonra, bugün geldiği aşamaya da kısa bi- toplum için gereken koşulları hazırlamadıkça, ka-
çimde değinelim. Feminizmi bir akım olarak dınların gerçek kurtuluşu mümkün değildir.
değerlendirirsek, liberal, radikal ve sosyalist femi- Karl Marks ve Frederich Engels, “Komünist
nist diye üç ana akıma ayırabiliriz... Ama bu üç Partisi Manifestosu”nda, kadın sorununu ve aileyi
ana akım altında farklı gruplara ayrıldığını da bilimsel bir tarzda inceler. Engels’in, “Ailenin,
hemen ekleyelim. Örneğin ülkemiz özgülünde, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni” isimli eseri,
“Atatürkçü”, “İslamcı”, “Anarşist” feministler vb. “Manifesto”daki tespitleri derinleştirir ve gelişti-
olarak ayrıldıkları farklı akımlar söz konusudur. rirken, kadının erkeğin kölesi haline getirilişinin
Bütün bunları tek tek bu yazımızda incelemek ye- nedenlerini temellendirir ve bu durumun sınıfla-
rine, hepsinin ortak yönünü belirlemekle yetine- rın ortaya çıkış sürecine tekabül ettiğini birçok
ceğiz. Feminist akımların kendi içlerinde elbet bulguya dayanarak açıklar. Marks, “Kapital”de,
belli siyasal farklılıklar olsa da sonuçta bütün fe- sorunu bir başka açıdan ele alarak, kadın emeği-
minist akımlar; “Cinsel Sömürüye Hayır!” sloga- nin yayılması ve sermaye tarafından sömürülme-
nını çalışmalarının merkezine oturturlar. sinde kapitalist üretim sisteminin yoğunlaşma
Marksist ideolojiyi referans alan emekçi kadın ör- sürecinin rolüne dikkat çeker.
gütlerinin mücadelelerindeki merkezi slogan ise Bu bağlamda kadın sorunu, yalnızca sınıf mü-
“Sınıfsal, Ulusal , Cinsel Sömürüye ve Baskıya cadelesinin salt pratik bir parçası değil, aynı za-
Hayır!” olarak şekillenmiştir. manda proleter kurtuluş mücadelesinin de teorik
Yazımızın konuyla ilgili bölümünün tarihsel ve pratik bir parçası olarak kabul edilmelidir. Do-
sürecindeki anlatımımızda görüldüğü gibi; femi- layısıyla bir kez daha altını kalın bir şekilde çize-
nizm genel olarak tüm ezilen insanların kurtuluşu rek belirtelim ki proletarya ve burjuvazinin
yerine, kadın cinsinin kurtuluşunu ön plana çıkar- kadınlarının kurtuluş mücadelesinin temeli aynı-
tan, cins ayrımına dayalı bir perspektif ve örgüt- dır: “Kadının eski, aile içindeki ev ekonomisi faa-
lenme modeli ortaya koymaktadır. Marksist liyetinin, kapitalist üretim tarzı tarafından yok
yaklaşımla hareket edenler ise mücadele perspek- edilmesi.” Ne var ki bu durumun ötesinde, kapita-
tifi ve örgütlenme modelinde yoğunlaştığı hedef list toplumda kadınlar arasındaki sınıf çelişkisi be-
kitlesi emekçi kadınlar olmakla birlikte; kapita- lirleyicidir. Bu nedenledir ki emekçi kadınların
lizme, emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı kurtuluş mücadelesi ezilen sınıfın mücadelesin-
siyasal bir duruş sergilenmeye, tüm ezilenlerin, den bağımsız ele alınamaz.
işçi ve emekçilerin mücadeleleri sahiplenilmeye ve Bu duruma rağmen, emekçi kadınlar, demo-
kadının kurtuluşunun, işçi sınıfının, ezilen toplu- kratik talepleri için mücadeleyi de elden bırak-
mun kurtuluşundan bağımsız olmadığı savunul- mazlar. Çünkü bu kazanımları, amaca giden
maya çalışılmaktadır. yolda, mücadeleye, erkek sınıf kardeşleriyle eşit
İdeolojik gıdasını Marksizm’den alan emekçi silahlarla donanarak girebilmek için bir araç, yü-
kadın örgütlenmeleri, emekçi kadınlara yönelik rünen zorlu yolda bir nefeslenme durağı, toplu-
perspektifinde; kadınların ezilmesinin toplumun mun yarısını oluşturan kadınların
sınıflara bölünmesi kadar eskiye dayanmasından demokratik–insanî hakları olarak görürler. Bu de-
dolayı, onun bir bütün olarak ortadan kalkmasını mokratik talepler doğrultusunda feministlerle
da, sınıfların ortadan kalkmasına, yani sosyalist eylem birliklerine de girerler. Ama emekçi kadın-
devrime bağlar. Sosyalist devrimin gerçekleşme- ların mücadele rotasını şaşırtmaya çalışarak, on-
sinden sonra uzunca bir süre bu sorun ile uğraşıl- ları burjuvazinin kucağına çekmeye çalışan
mak zorunda kalacağının bilinciyle kitlesini feminizme karşı, ideolojik mücadeleyi de elden bı-
şekillendirir. Erkekle kadın arasında gerçek insani rakmazlar.
ilişkilerin kurulması için, gereken toplumsal ko-
şulların yaratılmasıyla, bugünün çıkar ilişkilerinin 6) Ne yapmalı?
insani ilişkilere dönüştürülmesinden sonra, sınıf- Kadınlar arasında komünist faaliyetin özel
sal barbarlığın psikolojik mirasının üstesinden de olarak örgütlenmesine ilişkin Uluslararası Komü-
nihai olarak gelinecektir ve bütün diğer sorunlar nist Hareket (UKH)’in deneyimleri oldukça öğre-
gibi kadın sorunu da tarihin çöplüğüne gömüle- ticidir. Bu konuda olumlu, pozitif örneklerin yanı

89
sıra erkek egemen anlayışın ve pratiğin uç örnek- Enternasyonal’in 3. Kongresi’nde, “Kadın Hareke-
leri de çeşitli komünist partiler şahsında yaşan- tine İlişkin Rapor”da Clara Zetkin, Komünist En-
mıştır. Tarihsel süreç içerisinde, dönemin ternasyonal Yürütme Kurulu’nun (KEYK)
komünist önderlerinin, parti içerisinde en kaba- kadınlar arasında komünist çalışma yürütme gör-
sından, en inceltilmişine erkek egemenliğinin evine dair yaptığı bilgilendirmede, öncelikle tek
bütün görüngülerine karşı yürüttüğü mücadeleyi tek ülkelerde, yaşanan tüm zorluklara rağmen, ko-
öğrenmek ve bilince çıkarmak, kadınların eşitlik münist kadın hareketinde sağlanan gelişmenin se-
ve özgürlük yürüyüşünün komünist parti içinde vincini delegelerle paylaşır.
örgütlenmesine yaklaşımdaki yanlışlarla mücade- Hemen sonrasında, birçok ülkede komünist
lede özel bir yer tutar. kadın hareketinin kaydettiği kazanımların/adım-
UKH ve Türkiye Devrimci Hareketi’nin tari- ların, birçok komünist parti üyeleri tarafından
hinde, her ne kadar teorik olarak emekçi kadın nasıl engellenmeye çalışıldığını anlatır. Komünist
kitleleri arasında parti faaliyetinin özel olarak ör- partilerin, komünist kadın hareketinin gelişimine
gütlenmesi gerektiği kabul edilse, bu konuda belli dair ayak diremelerinin nedeni olarak, Clara Zet-
çabalar verilse de pratikte kaba ya da inceltilmiş kin; “Kadınlar, devrimci mücadelelere bilinçli,
biçimlerde erkek egemen bakış açısının hâkimiye- hedef şaşmaz biçimde, emin adımlarla, feda-
tine dair örnekler fazlasıyla mevcuttur. Bu duru- kârca katılmadıkları sürece ne proletarya iç sa-
mun farkında olarak özel tedbirler alma ihtiyacı vaşla egemenliği kazanır, ne de kendi
duyan Komünist Enternasyonal’de ve bazı komü- diktatörlüğünü kurduktan sonra komünist toplu-
nist partilerde bu faaliyetin özel olarak örgüt- mun inşasına başlayabilir.” (age, sf. 84) gerçeğini
lenme araçlarının yaratılması, tüzüksel zorunluluk anlayamadıklarına dikkat çeker.
haline getirilmiştir. Aynı Kongre’deki “Kadınlar arasında yürütü-
Örneğin SBKP’nin 8. Konferansında kabul edi- lecek komünist çalışmanın biçimleri ve yöntemle-
len tüzük maddesinde, emekçi kadın kitleleri ara- rine ilişkin karar tasarısı”nda şöyle
sında faaliyetin özel olarak örgütlenmesine ilişkin denilmekteydi. “En geniş emekçi kadın kitleleri-
şöyle denilmektedir. “Parti çalışmasının özel bi- nin komünizm bayrağı altında toparlanması ve
çimleri için özel kollar yaratılır. (ulusal sorunlar eğitilmesi için komünist partilere üye yapılması
için, kadınlar arasında çalışma için, gençlik ve bu amaca ulaşmak için 3. Enternasyonal’e
içinde çalışma vs. için) Bu kollar Parti komiteleri dâhil olan tüm partilerin görevi, en alttakinden
düzeyinde oluşturulur ve doğrudan onlara tabi- en üsttekine kadar tüm organ ve kurumlarında
dir. Bu kolların örgütlenme şeması, merkez ko- kadın kurulları kurmaktır.” (age, sf. 110) Bu
mitesi tarafından onaylanan özel yönergelerle karar, Enternasyonal’e üye olan tüm komünist
tespit edilir.” (Gül Özgür, Kadınların Kurtuluşu, partilerinin önüne konulan görevdi. Ancak alınan
Cilt 1, sf. 221 ve Cilt 2, sf. 16) bu karara rağmen, daha sonraki süreçlerde birçok
Mart 1919’da Moskova’da gerçekleştirilen 3. komünist partinin bu kararları uygulamadığı ya
Enternasyonal’in Kuruluş Kongresi, soruna dair da salt görevi yerine getirmiş olmak için “memur
belirlenen bazı genel doğruların yanı sıra, kadın ve anlayışı” tarzında küçük bazı adımlar attıkları
erkek proleterlerin ortak mücadelesinin altını çiz- açığa çıkmıştır.
diği ve oy birliği ile aldığı kararda şunlara yer Komünist partilerin, Enternasyonal’in belirle-
verir. “Komünist Enternasyonal Kongresi, gerek diği bu görevi yerine getirmemelerinin esas ne-
kendisi tarafından konulan görevlerin başarısı deni kadın örgütlenmesinin önemini yeterince
ve gerekse de dünya proletaryasının nihai başa- kavrayamamak/özümseyememek, ama en önem-
rısı ve kapitalist düzenin tümden ortadan kaldı- lisi de erkek egemen anlayışın kırılmaması ol-
rılmasının, işçi sınıfından kadın ve erkeklerin makla birlikte, bu gerici tutumlarına teorik kılıf
birbirine sıkı sıkıya bağlı, ortaklaşa mücadeleleri oluşturma, haklı gösterme çabaları da dikkatten
ile güvence edilebileceğini tespit eder.” (Kadın So- kaçmaz. Komünist Enternasyonalin 3. Kongre-
runu Üzerine, sf. 81). si’nde, “Kadınlar Hareketine İlişkin” sunduğu ra-
Bu karardan hareketle bütün komünist partile- porda, Clara Zetkin; “… Görüşümce, eğer her
rin önüne kadınlar arası faaliyetin özel olarak ör- ülkenin komünist partisi erkekleri devrime yön-
gütlenmesi görevini koyar. Komünist lendirmede olduğu gibi, aynı enerjiyle, proletar-

90
yanın vereceği meydan savaşları için kadınları sına neden olacak kesimdir. Sistemin en örgütlü
da kendine çekmez, devrimci eğitimden geçir- çekirdek birimi olan aile içinde kadın, anne olma
mezse, bu, devrime ve devrim için kitlelerin hare- ve ailesini koruma içgüdüsüyle onları sürekli de-
kete geçirilmesine muazzam zarar verecektir. netim altında tutmaya çalışır. Toplumsal mücade-
Kadınları da bilinçli üyeler olarak devrime kat- lenin içerisindeki eşinin, çocuklarının
mak ve eğitmek için çaba göstermeyen tüm yol- karşılaşabileceği tehlikelerden korktuğu için, “sa-
daşları, devrimin bilinçli baltalayıcıları olarak vunulan düşüncelerin güzel birer hayal olduğunu
adlandırıyorum!” der. ama gerçekleşmesinin mümkün olmadığını” sü-
3. Enternasyonal’in, “kadınlar arasında komü- rekli tekrarlayarak onların önünde engel teşkil
nist faaliyetin özel olarak örgütlenmesi” kararına eder. Veya en iyi şartlarda “tamam yap ama fazla
rağmen, komünist partilerin bu karara uymaması ileri gitme” diye her evden çıkışlarında bin bir
veya çeşitli gerekçelerle yeterince çaba harcamamış soru ile denetim altında tutmaya çalışır.
olmalarının, ayak diremelerinin ortaya çıkardığı Hatta aktif devrimci bir örgütlenme–örgüt-
sonuçlardan dolayı bu eleştiriyi yapıyordu Clara. leme faaliyeti içerisinde olmadıkları sürece, kimi
Çünkü özel mülkiyet üzerinden yükselen kadın cin- eylem ve etkinliklere katılmaları, demokratik kitle
sinin köleliğinin ortadan kalkması sorunu; ezilen derneklerine gitmeleri de genelde bu durumu faz-
sınıfın kadın ve erkeklerinin ortak meselesidir. Ezi- laca değiştirmez. Dolayısıyla, kadın kitlelerinin;
lenlerin ezenlere karşı yürütecekleri iktidar sava- “bağımsızlık, demokrasi ve sınıfsız, sömürüsüz
şımı her iki cinsin ortak mücadelesiyle güçlenecek, toplum yaratma mücadelesi” konusunda, sistemin
dolayısıyla gerçek anlamda özgürleşmeleri de ideolojik bombardımanının etkilerini kıracak, po-
ancak ortak mücadele içinde olacaktır. Nedir ki sı- litik bir eğitime ve pratik deneyime çok daha fazla
nıflı toplumların erkek cinsine tanıdığı ayrıcalıklar ihtiyaçları vardır. Toplumsal şekilleniş ve kadının
ve kadın cinsine verdiği edilgen şekilleniş, her iki eğitimde geri bıraktırılmışlığı, feodal gelenek ve
cinsin de ayaklarına pranga vurup, gerçek anlamda göreneklerin, gerici değer yargılarının, egemenler
özgürleşmelerini engellemektedir. Doğal olarak bu tarafından topluma sürekli pompalanması nede-
durum, ezen sınıfların iktidarını güçlendiren bir niyle; kadınları örgütleme çalışmalarında, toplu-
katkıya dönüşmektedir. mun diğer kesimlerine göre çok daha fazla
Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin engeller ve sorunlarla karşı karşıya kalınır.
uluslararası tarihinde, sorunu güncel politik bir Politika, genelde erkek işi olarak kabul edil-
görev olarak gören başta 3. Enternasyonal gelmek mektedir. Bu düşünce, toplumsal şekillenişin bir
üzere, bazı komünist partiler olmasına rağmen, sonucu olarak, kadın kitlesi içerisinde, ağırlıklı bir
erkek egemen anlayışın inceltilmiş haliyle hareket yer tutar. Derneklere, etkinliklere, eylemlere katıl-
eden komünist partiler çoğunluktadır. Bu tarihten malarına rağmen, politik olarak kendisini ileriye
öğrenmek, negatif örneklerden dersler çıkartarak, taşıyan kadın sayısının azınlıkta olmasının neden-
pozitif örnekleri büyütmek, bugün de varlığını lerinden birisi de bu düşüncenin yer etmiş olması-
sürdüren yanlışlara karşı mücadelemizi güçlendi- dır. Daha çok bu alanlarda da mutfaklardadırlar.
recektir. Soruna ve çözümüne dair yaklaşımdaki Bu anlayışın yıkılması, kadınların özel ve büyük
belirlenecek doğru politikalar, kuşkusuz, kadınla- bir çabasını gerektirdiği için, kadınlar özel eğitil-
rın eşitlik ve özgürlük mücadelesinin ve genel ola- meli ve örgütlenmelidir.
rak tüm ezilenlerin-proletaryanın burjuvaziye Diğer yandan işçi, kamu emekçisi, ev kadınla-
karşı yürüttüğü iktidar savaşının büyütülmesi ya rının sorunları ve talepleri, henüz emeğin özgür-
da zayıf kalmasında belirleyici olacaktır. leşmesi mücadelesinin, sınıfın bir talebi olarak
çok da gündeme gelmemektedir. Çünkü kadınla-
7) Kadın örgütlenmesinde çalışma rın sorunları ve talepleri hala yeterince sınıfın so-
tarzı ve yönelimimiz nasıl olmalı? runu ve talebi olarak görülememekte, aksine
Toplumsal konumlarından kaynaklı, sistemin bunlar, kadınların kendilerinin aşması gereken
ideolojik saldırısına en açık kesim olan kadınlar, sorunlar ve onların görevleri olarak kabul edil-
bir de ahlaki, geleneksel, dinsel önyargı ve etkileri mektedir. Bu durumun böyle olmasında, elbet
kıracak sınıf bilincine sahip olamadığında, bu et- sınıf mücadelesinin henüz sığ sularda yüzüyor ol-
kilenmeyi en fazla yayacak, yaşamda somutlaşma- ması önemli bir faktörken, buna bağlı olarak da

91
devrimci örgütler içerisinde kadın sorunun, kadın üretimdeki yerinden bağımsız ele alınamaz.
örgütlülüğü ve mücadelesinin öneminin yeterince Bu nedenle kadın örgütlenmesinin yer aldığı
netlik kazanamamış olmasıdır. platform ve eylemin çıkış noktasını, “kadın cinsi-
Bu durumun değişmesinin tek yolu, devrimci nin hak eşitliği ve ezilen cins olma ile bağı içinde,
kurumların en üstten en alta kadar tüm yapılan- emekçi kadın sorunları” oluşturur. Ancak, kadın
malarında, bu sorunu sadece takvimsel günlerde örgütünün, kadınların maruz kaldıkları hak gasp-
değil, sürekli gündemlerinde tutarak, kendi içle- larının ve eşitsizliğin gerçek kaynağı olan sisteme,
rinde farkındalığı yükseltmesinden geçmektedir. kapitalizme karşı bir duruş sergilemeksizin, ona
Mevcut sorunun sınıf sorunun önemli bir parçası karşı bir mücadele vermeksizin, gerçek anlamda
olarak görülmesini sağlamak, kendi bünyelerinde bir hak eşitliği mücadelesi yürütmesi mümkün de-
güçlü bir kadın örgütlenmesi ağı oluşturma çaba- ğildir. Öyleyse; kadın örgütlenmesinin şekillenişi,
sını ciddi bir şekilde vermek için, başta bu çalışma sınıf mücadelesinin seyri içinde, kadın çalışması-
alanının aktivistleri olmak üzere, tüm kadroların nın ve emekçi kadınların eylemlerinin yönünü be-
özel eğitime tabi tutulması gerekmektedir. lirleyen ve somut görevlerini ortaya koyan bir
tarzda olmalıdır.
a) Kadın örgütlenmesinin hangi Kadının “kadın” olmasından kaynaklı yaşadığı
kitleler üzerinden yükseleceği haksızlıklar ve eşitsizlik, sınıfsal bir karakter taşı-
Öncelikle belirtelim ki içinde yaşadığımız top- dığı için, ona karşı mücadele de, esasta, cinsel
lumda hiçbir örgütlenme, bağımsız ve tarafsız de- eşitsizliği sınıfsal eşitsizlikle bütünleştiren düzene
ğildir. Her örgütlenme mutlaka, doğrudan ya da yönelmek zorundadır. Bu açıdan, kadının kadın
dolaylı bir şekilde ya egemen sınıfın çıkarlarına ya olmasından kaynaklanan eşitsizlik sorunları, sını-
da işçi/emekçilerin, ezilen/sömürülenlerin kurtu- fın sorunları ve talepleriyle, özgürlük ve demok-
luş mücadelesine hizmet eden bir işlev görür. rasi mücadelesiyle birleştirilmelidir. Bu çalışma
Kadın örgütlenmesi de bu çerçevenin dışında yer tarzı, aynı zamanda istikrarı ve sürekliliği sağlaya-
alamaz. Yaşanan sorunların nedenlerini niçinle- caktır. Örneğin; kadınlara yönelik şiddete karşı
rini irdelemeksizin, hedefine erkeği oturtan, sa- verilen mücadelenin ajitasyonu ve propagandası-
dece kadın hakları ile uğraşan ve sadece “cinsel nın içeriğinde; sistemin ve ona bağlı olarak da
sömürüye hayır” sloganı perspektifiyle hareket devletlerin rolü, kadına yükledikleri misyon mut-
eden bir kadın örgütlenmesi, Marksist kadınların laka yer almalıdır. Sistemin kadını nasıl metalaş-
örgütlenme anlayışı elbet olamaz. tırdığı, kadın emeğini nasıl hiçleştirdiği, haklarını
Kadın sorunu, toplumsal şekillenişin kadına nasıl gasp ettiği ve kadını nasıl eşitsizliğe mahkûm
biçtiği misyondan kaynaklı, toplumun tüm kadın ettiği anlatılmalıdır.
nüfusunu kapsayan bir sorun olarak ortaya çık- Bunlar anlatılmaksızın, kadınların maruz kal-
masına rağmen, aslen ezilen sınıfın kadınını iki dıkları şiddetin kökeninde yatan gerçekler, siste-
kat daha fazla ezen, sömüren bir eşitsizlik olarak min/egemenlerin ve onların politikalarının teşhiri
gerçekleşir. Böylece toplumun yarısını oluşturan yapılamaz ve doğru bir mücadele rotası çizilemez.
kadın cinsinin sorunu, emekçi kadının sorunu ola- Sosyalist toplumda kadının toplumsal konumu,
rak ortaya çıkar. Dolayısıyla komünistlerin yarat- kendi haklarına nasıl sahip çıkması gerektiği, sınıf
ması gereken kadın örgütlenmesinin öznesi, mücadelesinde yer almasının önemi anlatılmaksı-
emekçi kadınlar olacaktır. zın kadının maruz kaldığı şiddete karşı mücade-
Diğer yandan, günümüz özgülünde kadının lesi sınıfın mücadelesi ile bütünleştirilemez. Tüm
eşitliğinin ve özgürlüğünün önündeki gerçek bu saydıklarımız açığa çıkartılmadan, kadına yö-
engel, kapitalist özel mülkiyete dayalı düzen ve ye- nelik şiddete karşı gerçek anlamda mücadele edi-
niden ürettiği ilişkiler bütünüdür. O halde, kadın lemez, toplumsal duyarlılık sağlanamaz. Kadınlar,
örgütlenmesinin mücadele rotasının ibresi, tek bir yandan yaşam koşullarının düzelmesi için aktif
başına erkek egemenliğine karşı bir hareket değil, mücadeleye katılırken ve erkek egemen anlayışa
onu köleleştiren düzene karşı, aynı şekilde onu karşı da mücadelesini sürdürürken, diğer yandan
düzene bağlayan tüm ezici ve gerici bağlara karşı sorunlarının asıl çözümünün erkek sınıf kardeşle-
yönelmelidir. Kadının mücadelesi, sınıf çıkarların- riyle birleşerek, sisteme karşı verilecek mücadele-
dan, sınıf mücadelesinden ve kadının toplumdaki- den geçtiğinin bilincine varmalıdır.

92
b) Güçlü bir kadın örgütlenmesi mundan kaynaklanan ikincil bir sömürü ve baskı
yaratmak mekanizması olan cins ayrımcılığına karşı eşitlik,
Proletarya Partisi, kendi bünyesinde kadın so- eşit işe eşit ücret, kreş vb. talepler konusunda mü-
rununu bilince çıkartabilmek için, konuyu tüm ör- cadele için kadın grupları, komiteleri, komisyon-
gütlenme alanlarının gündemine koyarak, ları oluşturulmalıdır. İşçi sınıfının güncel
tartıştırarak kadrolarını bir eğitim sürecinden ge- sorunlarını emekçi kadının talepleri ile birleştir-
çirmelidir. Bu durumun sağlanabilmesi, kadın so- mek, kadın örgütlenmesinin yükseleceği temel
rununu sadece takvimsel günlerde tartışılan bir zemin olmalıdır. Bunun için de şiarı “sınıfsal, ulu-
konu olmaktan çıkartıp, sürekli gündemde tutu- sal sömürüye ve cinsel baskıya hayır!” olmalıdır.
lan, aktivistlerinin farkındalığı yükseltilmiş ve kit- Örneğin, emekçi mahallerinde gerçekleştiril-
leler içerisinde düzenli çalışma yürütülen bir mesi düşünülen bir örgütlenme için, öncelikle ka-
örgütlenme alanına dönüştürecektir. dınların en acil talepleri tespit edilmelidir. Bu
Gençliğin dinamizmi ve atılganlığı bütün ör- talepler üzerinden başlatılacak bir çalışma içeri-
gütlenme alanlarında olduğu gibi, bu alan için de sinde kadın gruplarının oluşturulması, bu örgüt-
önem taşımaktadır. Kadın sorunu, kadının ana lenmenin, bu alandaki kadınların fikirleri,
rahmine düştüğü günden başlayıp, yaşamının tüm ihtiyaçları, çabaları üzerinden yerel kadın örgütle-
evresini kapsayan toplumsal bir sorun olmasına rine dönüştürülmesi, bu örgütlerin mahalledeki ev
rağmen, sorunun özü yeterince kavranamadığın- kadını, işçi, kamu emekçisi, emekli tüm kadınları
dan dolayıdır ki mücadele içerisindeki genç kadın- bu gündem etrafında ortaklaştırmasına özen gös-
lar, kadın örgütlenmesi içerisinde çalışmaya çok termek gerekir.
sıcak bakmamaktadır. Bu nedenle gençlik içeri- Çalışma yürütülen alandaki kadınların ekono-
sinde bu soruna yönelik farkındalığı yükseltmek, mik durumu, yaşam tarzı, ilişkileri, feodal bağları,
çalışma yürütebilecek genç kadın kadroları açığa siyasal tercihleri, öncelikli ihtiyaçları, sorunlarına
çıkartıp, onların özel olarak eğitilmesine önem sahip çıkış düzeyi ve örgütlü kadroların kapasitesi
vermek zorunluluk olarak görülmelidir. gözetilerek, güce ve ihtiyaca uygun, devrimci,
Örgütlenmenin birçok yöntemi olabileceği gibi somut adımlar atılmalıdır. Çalışma yaptığımız
en sağlıklı ve demokratik örgütlenme tarzı aşağı- alanlarda böyle örgütler kurmak, günlük-istikrarlı
dan yukarıya doğru merkezileşmedir. Kadın çalış- politik bir faaliyeti zorunlu kılar. Emekçi kadın ör-
ması yürüten kadroların fabrikalarda, gütü, mutlaka belli birimlerde kurulan örgütlere
işyerlerinde, emekçi mahallelerinde, okullarda dayanmalıdır. Birim temelli çalışmaya, kadın
kadın kitlelerini kendi somut talepleri etrafında grupları üzerinden yükselmeye özel dikkat göste-
birleştirip, demokratik kitle derneklerinde, sendi- rilmelidir. Ancak her alanda birden aynı gelişme-
kalarda, semtlerde, komitelerde örgütlemesiyle nin sağlanması mümkün olmayacağına göre,
ilmek ilmek örülecek bir sürecin sonucu ve top- önceliğin kadın örgütlenmesi çalışması yürütebi-
lamı olarak ortaya çıkacak ve aşağıdan yukarıya lecek kadroların olduğu alanlara verilmesi gerekir.
doğru merkezileşecektir. Bu alanlarda güç topladıkça diğer alanlara yayıl-
Bu çalışma toplumdaki kadınların kendi üre- maya çalışmak doğru olandır.
tim ve yaşam alanlarındaki katılımı ve örgütlen- Bir kitle örgütünün merkezileşmesi, her zaman
mesi üzerinden yükselmelidir. Kadın çalışması kitlelerin hareketlenme derecesi ve yerel örgütlen-
yürüten kadrolar; kendi çalıştıkları fabrika veya menin gelişmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Örgü-
kamu işyerlerindeki sendikal-mesleki örgütlerde, tün merkezileşmesinin amacı, tabanda
yaşadıkları semtlerde örgütlenme yaratmaları için örgütlenmiş olan kitlelerin irade ve eylemini bir-
teşvik edilmeli ve eğitilmelidir. Bu örgütlenmeler leştirmekten başka bir şey değildir. O halde, mer-
içerisindeki kadın işçi ve emekçilere özel politika kezi kadın örgütü; işyerlerinde, mahallelerde,
ve etkinliklerle ulaşmak için, yöntemler politik ve fabrika havzalarında, semtlerde kurulmuş ve gide-
kültürel açıdan zenginleştirilmelidir. Genel emek rek ilçelerde ve illerde merkezileşmiş örgütlerin
sömürüsünün yanı sıra, kadının toplumsal konu- bütünü olacaktır.

93
Kadın çalışmasında
geriliğimizin nedenleri

Kadının tam hak eşitliğinin ve kurtuluşunun


proletaryanın kurtuluş mücadelesiyle birbirine
bağlı olduğunu reddetmiyoruz. Ya da proletarya
partisinin içinde kadın ve erkeklerin eşit hak ve
yükümlülüklere sahip olmasını/olduğunu da red-
detmiyoruz. Ancak teorinin pratikle bütünleştiril-
mediği yerde, özün kavranılamadığı gerçekliği
söz konusudur.

Birçok araştırma ve “resmi” istatistiklerle sabit ğiliz. Elbette anlayış olarak bunları savunmuyoruz.
olduğu üzere toplumsal ve ekonomik piramitte en Kadının tam hak eşitliğinin ve kurtuluşunun
altta olduğu için, devrimci mücadeleye de en proletaryanın kurtuluş mücadelesiyle birbirine
yakın olan bunca emekçi kadın acı çekiyor, ezili- bağlı olduğunu reddetmiyoruz. Ya da proletarya
yor ve sömürülüyorken biz onlara elimizi yete- partisinin içinde kadın ve erkeklerin eşit hak ve yü-
rince uzatıyor muyuz? Uzatmıyor/uzatamıyorsak, kümlülüklere sahip olmasını/olduğunu da reddet-
emekçi kadınları proleter sınıf mücadelesine çe- miyoruz. Ancak teorinin pratikle
kemiyorsak soruna yaklaşımımızda, bir yetersiz- bütünleştirilmediği yerde, özün kavranılamadığı
lik, problem olduğu açıktır. Lenin yoldaşın dediği gerçekliği söz konusudur. Ya da bir şeylerin yapıl-
gibi “kendimizi kandırmayalım”! İşçi sınıfı ve ması/yapılıyor olması durumu. Açık olan şudur ki;
emekçi halkın bir parçası olan kadın kitleleri ka- bizim ulaşamadığımız, proletaryanın kendi kurtu-
zanılmadan, devrimin kazanılmayacağını hala ye- luşunun da ön koşulu olan, iktidarını yaratma mü-
terince kavramış değiliz. cadelesine çekemediğimiz emekçi kadın kitlelerini
Hala kadının yaşadığı cins baskısı ne kadar burjuva-feodal sistem kendi iktidarını sağlamlaş-
kaba, açık ve yoğunsa, bu cins baskısının sınıf bas- tırmak için dayanak olarak kullanıyor.
kısı ve sömürüsüyle de o denli özdeşleştiğini gör- C. Zetkin yoldaşın dediği gibi; “Kadın ve erkek
müyoruz. Hala emekçi kadın kitleleri arasında yoldaşlar, ‘tam insan hayatına’ derhal ve basiretle
yürütülecek çalışmanın sınıf mücadelesinin bir el atalım! Onun neresine el atarsak atalım, kapi-
parçası, onun tamamlayıcısı olduğunu yeterince talist sömürü tarafından belirlendiği, onun yazılı
anlamış değiliz. Kadının köleleşmesiyle başlayan ve yazılı olmayan yasalarına tabi olduğundan do-
ve bin yılların yarattığı ezilmişliği ve bunun oluş- layı, her yeri yük ve yoksulluk doludur. Dolayı-
turduğu özel durumları, özgün psikolojilerini anla- sıyla kadınlar arasındaki ajitasyonumuzu,
yabilmiş, acılarını içimizde hissedip, onlara aydınlatma çabalarımızı ve eylemlerimizi başla-
ulaşmanın özel yol ve yöntemlerini geliştirmiş de- tacağımız adeta bitmez tükenmez bir dizi daya-
94
nak noktası vardır… Çalışmamız kadınlara, yal- bölümü doğal olarak kendiliğinden gelişen grev ve
nızca emekçi, sömürülen kitlelerin devrimci sınıf işçi eylemliliklerinin içinde yerlerini almaya başla-
mücadelesinin bu acıları azaltacağını ve nihaye- mışlardı. Fakat bu oran oldukça az sayılır. Zira ka-
tinde durduracağını göstermelidir…” (Kadın So- dınların toplumsal üretime katılımı erkeklere göre
runu Üzerine, Marks vd. , sf. 292) oldukça geriydi/hala da geridir. Toplumsal üretime
katılanların çok büyük bir bölümü sanayi üreti-
Politik mücadelede kadın sorunu minde –fabrika ve atölyelerde- yer alırken; büyük
Ülkemizde kadın hareketinin gelişimi ve bu- bölümü ise hizmet sektöründe ya da güçlerinin da-
nunla bağlantılı olarak Proletarya Partisi’nin kadın ğınık olduğu ev eksenli işlerde çalışmaktaydılar.
sorununa yaklaşımını biraz daha ayrıntılandırma- Nitekim günümüzde de bu gerçeklik kendi
mız yerinde olacaktır. Öncelikle ifade etmek gere- içinde kısmi farklılıklar barındırsa da esas olarak
kir ki, modern sanayinin ürünü olan kadın korunuyor. Bunun bir dizi nedeni mevcuttur. En
hareketi, ülkemizin kapitalist gelişimini tamamla- başında da ataerkil aile yapısı ve bu yapı içindeki
yamamış olmasından dolayı Avrupa’nın kapitalist- cinsiyetçi işbölümü gereği kadının eş-anne-/ev ka-
emperyalist ülkelerindeki gibi gelişememiştir. dını olarak görülmesi geliyordu. Yine feodal değer
Başta Fransız devrimi olmak üzere, Avrupa’da geli- yargıları ve din faktörü de kadını eve hapseden
şen burjuva demokratik devrimlerin ve burjuva önemli bir etkendi. Tüm bunlardan ve benzeri ne-
kadın hareketinin de etkisiyle, Osmanlı’da II. Meş- denlerden dolayı o dönem henüz, işçi-emekçi sını-
rutiyet öncesi cılız bir burjuva kadın hareketi geliş- fının içindeki hak arama mücadelesinin dışında,
mişti. Tıpkı o dönemin diğer burjuva kadın daha fazla ezildiğinin ve sömürüldüğünün bilincine
hareketleri gibi Osmanlı’daki kadın hareketi de eği- ulaşan ve bunun kavgasını yürütebilen emekçi
tim ve çalışma özgürlüğü, ailede eşitlik ve kadının kadın hareketinin oluştuğundan söz edemeyiz.
seçme-seçilme hakkının tanınmasını dillendiri- Kadınların toplumda daha fazla baskı ve kadın
yordu. Ancak Cumhuriyet’in kurulmasından sonra, olmalarından dolayı ek, özgün sorunlar, sömürüye
bu ilericilik misyonunu da yitirmiş, Kemalist dev- maruz kalmaları, onlara bu gerçeklikleri üzerinden
rime yedeklenmişti. özel yol ve yöntemlerle yaklaşmamızı zorunlu kıl-
Cumhuriyet öncesi ve sonrası, bildiğimiz an- maktadır. Konuya dair MLM’lerin ele alışına baktı-
lamda Avrupa’da gelişen kadın hareketleri gibi kit- ğımızda ise bugün de dâhil olmak üzere maalesef
lesel bir emekçi kadın hareketinden söz etmek pek bu pratiğin uzağında bir yerde durduğumuz görü-
mümkün değil. Zira kadın nüfusunun büyük bir lüyor. Özellikle 1980’lere kadar kadın sorununa
bölümü köylerde ve tarımda istihdam ediliyordu. ilişkin ciddi bir yaklaşımın, ele alışın olmadığını
Ancak bunlar ücretli işçiler değil, (çok azı ücretli görüyoruz. 1980’lerin ilerleyen yıllarında ise, kadın
tarım işçisi) daha ziyade boğaz tokluğuna emekleri sorununun diğer devrimci örgütlerle beraber daha
sömürülen kadınlardı. Bugün bile çalışan kadın fazla gündemleştirilmesi, soruna dair yaklaşım be-
nüfusunun yüzde 80’i tarım sektöründe bulunu- lirlenmeye çalışılması söz konusudur.
yor. (Türkiye’de Kadın Olmak, Sibel Özbudun) Kadın sorununun, devrimci hareketin günde-
Özellikle 1940-50’lerden sonra bir taraftan yı- mine girmesinin bir dizi nedeni mevcuttu. 12
kıma uğrayan köylülerin şehirlere doğru göçü, şe- Eylül darbesiyle devrimci ve demokrat tüm mu-
hirlerin kenar –gecekondu- mahallelerini doldurup halif güçler, gözaltına alınmış, işkencelerden ge-
fabrika ve atölyelere akmalarını sağlarken; bunla- çirilmiş, zindanlara doldurulmuş, sindirilerek
rın içinde sınırlı biçimde kadınlar da yerlerini alı- baskı altına alınmış, ülkenin üzerine ölü toprağı
yordu. Ancak bu göçler kapitalizmin birikim serpilmişti. Özellikle ‘80’lerin ortasından sonra,
sürecindeki köylülerin yıkıma uğratılması sürecin- bastırılan işçi ve emekçi kitleleri yeniden canlan-
den farklıydı. Hem kitlesel değildi, hem de yarı-sö- maya, ülkenin üzerindeki ölü toprağı kaldırıl-
mürge, yarı-feodal yapıdaki ülkenin emperyalizme maya başlanmıştı. Her geçen gün üretime ve
göbekten bağımlılığı kapitalist üretim ilişkilerinin toplumsal yaşama daha fazla katılmaya başlayan
özgürce gelişimini engellediğinden kırla bağlantılı emekçi kadınların bilinç düzeyi de gelişen sınıf
tam proleterleşmeyen cılız bir işçi sınıfı hareketi- mücadelesine paralel artıyordu.
nin oluşmasını sağlamıştı. Kadınlar artık yaşadıkları sömürüyü, toplum-
Toplumsal üretime dâhil olan kadınların büyük daki haktan yoksun konumlarını daha fazla sor-

95
gulamaya, tepki duymaya ve buna karşı mücade- meyecek ve özü itibariyle burjuva ideolojisine
leyi geliştirmeye başlamışlardı. Aynı şekilde dev- sahip feminist hareketin gelişmesi tercih edilendi.
rimci mücadele içindeki, devrimci ve komünist Ve bir şekilde feminist hareketin, erkek düşmanlı-
kadınlar da 12 Eylül faşizminin zulmünü, işkence- ğına indirgedikleri kadın sorununa yaklaşımları
lerini, zindanlarını yaşamışlar ve bunlar içeri- gündemdeki yerini koruyordu.
sinde örülen direnişi tıpkı erkek devrimciler gibi Önemli bir gelişme de Kürt kadın hareketinin
omuzlamışlar, kavganın en ön saflarında yerlerini oluşumuydu. Süreç içerisinde savaş ve direnişe
almışlardı. Ancak buna rağmen erkeklerle aynı bağlı olarak daha da gelişip güçlenen, mücadelede
yerlerde bulunamıyorlardı. geride kalmayan, sadece destekçi olmak istemeyen,
Sadece toplumda değil, devrimci saflarda dahi eşit hak ve söz sahibi olmayı talep eden Kürt ka-
yaşanan erkek egemen anlayışları, örgüt ve müca- dını, tabuların yıkılmasında önemli başarılara imza
delenin içinde durdukları yeri, devrimci ve komü- attı, Kürt kadın hareketini şekillendirdi. Bugün
nist partilerin yetmezliklerini ve yetersizliklerini başta feministler olmak üzere, kadın mücadelesini
sorgulamaya, tepkilerini dillendirmeye başladılar. hareketini belli oranda etkileyen Kürt Kadın Hare-
Bu dönem yeni yeni gelişen feministler öncülü- keti’nin, ülkedeki en örgütlü ve etkin kadın faaliyeti
ğündeki kadın hareketi de dünya ve ülke ölçeğinde haline ulaştığı bir gerçek.
ilgi uyandırıyor, farklı bir zeminde olsa da soru- Tüm bu saydığımız etkenler, TDH’nin günde-
nun özgünlüğüne dikkat çekmiş oluyordu. Nite- mine daha fazla kadın sorununu, buna dair bir
kim ‘70’lerin ve’ 80’lerin devrimci saflarında olan yaklaşım belirlemeyi ve feminizme karşı mücade-
birçok kadın militan Marksist teoriyi yeterince leyi sokuyordu. Nitekim 90’lara doğru TDH için-
kavrayamamanın ve örgütlerdeki erkek egemen deki birçok yapıda kadın kolları, komiteleri gibi
anlayışa yönelik tepkinin de etkisiyle feminizme yapılanmalar oluşturulmaya başlandı. Proletarya
doğru kaydılar. Partisi açısından bakıldığında ise ciddi ve köklü bir
1960-1970’lerde dünyada (özellikle de Avru- ele alış/yaklaşımın belirlenmediği görülmektedir.
pa’da) gelişen 2. dalga feminist hareketin etkisi, ül- MLM ideolojinin kadın sorununa teorik düz-
kemiz coğrafyasını 1980’lerden sonra sarmaya lemdeki yaklaşımını yeterince bilmediğimiz ve kav-
başladı. Öncülüğünü ‘80’lerden önce sol çevrelerde ramadığımız açık. Nitekim bugüne ulaşan
bulunmuş, Marksist örgütlenme yapısı ve hiyerar- kapsamlı bir kadın çalışmamız olmadığı gibi, eski
şisine karşı olan ve belli bir entelektüel birikim yayınlarımıza baktığımızda, kadın sorununa dair
edinmiş bir grup kadının oluşturduğu feminist ha- yazıların oldukça yüzeysel genel söylemleri ve so-
reket gelişim gösterdi. Bunlar diyalektik materya- runun çözümü noktasında, yakalanan birkaç slo-
list bakış açısını kavrayamadıkları gibi, ülke ganı aşmadığını görüyoruz. Bu nadir örneklerde
gerçekliğinden uzak bir şekilde tipik batıdaki şekil- emekçi kadınların sorun ve ihtiyaçları üzerinden
lenişiyle kopyaladıkları feminist teoriyi benimsi- gelişen somut taleplerden ziyade feminist hareke-
yor, yarım yamalak ve çarpık Marksist “bilgileriyle” tin taleplerinden etkilenildiği ve çözüm olarak “ka-
saldırı hedeflerine, geçmişte içinden çıkmış olduk- dının politikaya katılması” şiarıyla bitirildiği
ları TDH’ni oturtuyorlardı. görülmektedir.
Feminist hareket, 1986’da kadına yönelik da- Elbette bizler kadının politikaya katılmasını sa-
yağa karşı “Bağır herkes duysun” gibi kampanyalar vunur ve bunun mücadelesini yürütürüz. Ancak
ve geniş kadın kitlelerini kapsayan yürüyüşlerle, bundan da önce ve kadının politikaya katılmasının
yine 1989’da “Cinsel tacize hayır”, “Mor iğne” gibi da ön adımını oluşturan; kadını eve hapseden
kampanyalarla belli bir ilgi yarattı. Sınıfsal içerik- prangalarından kurtulmasının, kendi ayakları üze-
ten uzak bu durum karşısında burjuva medyanın rinde durabilmesinin mücadelesini yürütürüz/yü-
tutumu sansür ya da görmezlik değil belli bir sem- rütmeliyiz. Ustaların eserlerine, Ekim ve Çin
patiyle duyurma olarak kendini gösterdi. Çünkü devrimleri pratiklerine baktığımızda, kadını kurtu-
özellikle ‘90’lara doğru devrimci muhalefet de ge- luşa götürecek yolda, kırılması gereken ilk halka-
lişmeye, canlanmaya başlamıştı. Bundan dolayı nın; -kadının köleleştirilmesinin de oradan
devrimci muhalefetin güçlenmesine alternatif ola- koparılmasıyla başladığı- toplumsal üretime ve ya-
rak, örgütlü mekanizması bulunmayan ve buna şama çekilmesiyle olacağı vurgulanıyor.
karşı olan, talepleri düzen içi reformdan ileri git- Hem her fırsatta döne döne kadının toplum

96
içindeki konumunun, ekonomik ilişkilerde aldığı her aracın amaca uygun hale getirilmesi demektir.
role göre belirlendiği gerçeğini söylüyoruz hem de Kadın çalışması da böyle değerlendirilmek zo-
politika üretirken bu gerçeği unutuyoruz. Kadının runda. Ve unutulmamalı ki kadın çalışmasını
açlığı, yoksulluğu ve çalışma hakkını gündemleştir- ihmal edenler esasta sınıf mücadelesine zarar veri-
mek yerine; henüz ayakları üzerinde duramayan, yorlar. Tıpkı C. Zetkin’in dediği gibi; “… Kadınları
kendisine güvensiz kadın için, soyut anlam taşıyan da bilinçli üyeler olarak devrime katmak ve eğit-
“kadın politikaya katılmalı” şiarıyla yetiniyoruz. mek için çaba göstermeyen tüm yoldaşları, devri-
Oysa politikaya katılmak için önce toplumsal min bilinçli baltalayıcıları olarak
üretime ve yaşama katılmanın mücadelesi yürütül- adlandırıyorum.”(age, sf. 87)
mek durumunda. Ve işte kadını ancak bu mücade- Dünya devrimler tarihinin bize gösterdiği bir
lenin içerisinde ekonomik ve sosyal haklarını gerçek; emekçi kadın kitlelerinin kazanılması, ör-
kazanma mücadelesine çekebiliriz. Politikleşmesini gütlenmesi, eğitilmesi ve geliştirilmesi, devrimden
ve aktifleşmesini sağlayarak demokrasi mücadele- önce devrimin garantisi, devrimden sonra da pro-
sinin öznesi haline getirebiliriz. Bizimki gibi feodal letarya iktidarının güvenliği için zorunludur. Aksi
değer yargılarının ağırlıkta olduğu yarı-feodal ülke- takdirde geride olan ileride olanı da geriye çekecek,
lerde bu çok daha önemli. müdahalede aktif olmasına zorluk çıkaracaktır. Ka-
Sorunun diğer ayağını da, insanın bilmediği, dınların mücadelenin gerisinde kalmaları, sadece
kavramadığı şeylerin üzerine gidip çözmesi yerine, kendileri ile sınırlı olmayacak, devrim için hayati
ondan kaçması misali, MLM’ler de Marksizm’in önem teşkil edecektir.
kadın sorununa yaklaşımını yeterince kavramadı- O halde kadın kitleleri arasında kadın çalışma-
ğından ya da en kaba görüntülerini algıladığından sının nasıl olması gerektiği, onları sınıf mücadele-
yokmuş gibi davranarak, bir nevi gerçeklikten kaç- sine nasıl çekeceğimiz ve örgütlenme şeklinin nasıl
ması oluşturmaktadır. Buna en somut örnek Prole- olacağı üzerinde duralım. Bunun için özel araçlara
tarya Partisi 1. Konferansında parti tüzüğünde gerek var mıdır? Varsa bunlar nasıl olacak ve so-
kabul edilen “Marksist Leninist Kadınlar Birliği nuçları neler getirir sorularıyla başlayabiliriz.
(MLKB)”nin 3. Konferansta “cins ayrımcılığına Lenin yoldaş, C. Zetkin’le yaptığı görüşmesinde
neden oluyor” gerekçesiyle kaldırılmasıdır: “Parti “Ne olursa olsun, açık teorik temele sahip güçlü
tüzüğümüzün 8. Bölümünde yer alan ‘…kadın ör- bir uluslararası kadın hareketi yaratmalıyız…
gütlenmesi’ ile ilgili hüküm kaldırılmalıdır; çünkü Marksist teori olmadan iyi pratik olmaz, bu açık.
bu cins ayrımı getiriyor. Kadınlar, gençlik, ordu Bu sorunda da biz komünistlere en büyük ilkesel
ve parti içinde örgütlenmelidirler.” (Komünist sayı arılık gerekli.” (age, sf. 302)
13, sf. 81’den aktaran H. Yeşil, Kadın Sorunu Üze- Proletarya Partisi açısından da kadın sorununa
rine Yazılar, Dönüşüm Yayınları, sf. 218) yaklaşım konusunda “açık teorik temele sahip”
Marksist perspektif ve ona uygun mücadele araçla-
Komünist kadın ve kadın rıdır gerekli olan. Elbette bunu yaratmanın yolu,
kitlelerinin kazanılması uluslararası komünist hareketin deneyimlerinin in-
Kadın erkek ayrımcılığına karşı çıkarken, işe celenip, irdelenmesi, bunlardan gerekli ders ve de-
öncelikle onun toplumda –tıpkı diğer ırk, milliyet neyimlerin çıkarılmasından geçiyor. Marksist
vb. ayrımcılıklar gibi- var olduğunu ve tüm canlılığı hareketin deneyimlerinin öğrenilmesi, kavranıl-
ve yakıcılığıyla yaşandığını görmek, kabul etmekle ması, karanlıkla el yordamıyla yürümemizi engelle-
başlanmalıdır. Bunun kabul edilmesi demekse ko- yeceği gibi, yeni yeni “keşiflere” gereksinimimizi de
münistler açısından; nasıl giderileceği sorununu ortadan kaldıracaktır. Biz de nasıl bir kadın çalış-
gündeme getirir. Aksi yaklaşımsa sorunun üzerinin ması ve örgütlenmesi yaratmalıyız sorusunun çer-
örtülmesine neden olur. Kadının toplumda yaşa- çevesini belirleyebilmek için öncelikle komünist
dığı baskı, sömürü ve ikinci konumu ortada olma- ustalara ve Komünist Enternasyonal kararlarına
sına rağmen onların kazanılmasının devrimimiz başvuracağız.
için önemi kavranamıyorsa, aslında sınıf mücade- Lenin yoldaş C. Zetkin yoldaştan “Kadınlar
lesinin önemi kavranamıyor demektir. arasında komünist çalışma için yönergeler” yaz-
Sınıf mücadelesinin kavranması demekse; onu masını istediği görüşmesinde, yönergelerin içeriği-
geliştirecek, proletaryayı nihai kurtuluşa götürecek nin nasıl olması gerektiğine, komünist kadın

97
hareketinin yaratılmasının gerektiğine ve bunun tasyon komitesi ya da ülke kadınlar sekretaryası
proletaryanın sınıf savaşımları ve komünizm için bulunur. Bunun görevleri şunlardır:
önemine vurgu yapıp “kent ve köydeki milyon- a) Bölge ve yerel kadın ajitasyon komiteleri
larca emekçi kadını” mücadeleye kazanmanın öne- ile sürekli ve düzenli ilişkiler sürdürmek, bun-
mine değindikten sonra, komünist kadınların larla ülke parti yönetimi arasındaki en sıkı bağı
kolektifteki yerinin neresi olduğunu açıklıyor: “Ör- sağlamak.
gütlenme ile ilgili olan şeyler ideolojik anlayışları- b) Tek tek bölge kadın komitelerinin çalış-
mızdan çıkar: komünist kadınların ayrı birlikleri ması sonucu ortaya çıkan verileri toplamak ve
yoktur. Komünist kadınların yeri tıpkı komünist bu verileri kendi deneyimleri ve önerileri ile
erkeğin olduğu gibi, kolektifte üyeliktir. Eşit yü- karşılıklı olarak onlara dağıtmak. (Görevler sı-
kümlülükler ve haklarla. Bu konuda hiçbir görüş ralanmaya devam ediyor ancak hepsini almayı
ayrılığı olamaz” diyerek komünist kolektif içinde gerekli görmedik-bn)”
ya da komünist kadınların ayrı örgütlenmesi konu- Clara Zetkin’in Komintern’in ikinci kongresine
suna da açıklık getirmiş oluyor. sunulmak için hazırladığı bu yönergeler, kongre-
Lenin, geniş kadın kitlelerine ulaşmak, uyandır- deki zaman darlığı nedeniyle karara bağlanamaz-
mak ve onları eğitmek için partinin, kadın komite- ken, bu görev “Komünist Enternasyonal Yürütme
lerine, kollarına vs. yani özel organlara ihtiyaç Komitesi”ne (KEYK) bırakılır. KEYK tarafından
olduğunun altını çiziyor. Bizim de -kolektifte- sıkça 1920’de “Komünist Partilerin Kadınlar arasındaki
karşılaştığımız “feminizm korkusu”nun, tam ter- Çalışma Yöntem ve Biçimleri” olarak belirlenir.
sine feminizm olmadığını “pratik, devrimci amaca Komintern III. Kongresinde karar altına alınan
uygunluk” olduğunu belirtiyor. “Kadınlar arasında çalışmanın yöntem ve biçim-
C. Zetkin’in bahsi geçen “Komünist kadın ha- leri” tüm ülkelerin komünist partilerinin önüne
reketi için yönergeler”de, kadın çalışması için görev olarak konur. Buna göre;
örgütlenme modeline dair ileri sürdüğü esaslar “Komünist Enternasyonal III. Kongresi, parti
şunlardır: içinde sendikalar özel ayrı kadın birliklerinin
“1- Bir ülkenin Komünist Partisi içindeki ka- oluşturulmasına ya da daha başka özel kadın ör-
dınlar özel birimlerde birleştirilmemeli, tersine gütlerine kesinlikle karşı olduğunu belirtir, buna
eşit hak ve yükümlülüklere sahip üyeler olarak rağmen ama Komünist Partileri tarafından ka-
yerel parti örgütlerine sokulmalı ve bütün parti dınlar arasında özel çalışma yöntemlerinin ger-
organlarındaki ve parti kurumlarındaki ortak ça- çekliğini kabul eder ve bu nedenle bütün komünist
lışmaya çekilmelidir. Komünist Partisi ama, ka- partiler içinde bu çalışmanın yürütülmesi için özel
dınları ajitatif olarak kucaklamak, örgütlü olarak organlar yaratılmasının amaca uygun olduğunu
kendi saflarında tutmak ve eğitmek için özel ön- tespit eder: Buna da kongreye aşağıdaki şu fikir-
lemler alır ve özel kurumlar oluşturur. Bütün bun- ler yol göstermektedir:
lar, kadının ruhsal-töresel özellikleri, tarihsel b) Kadının eskiden beri toplumsal yaşamdan
olarak belirlenmiş geriliği ve daha hala evdeki ça- uzak tutulmasıyla ve aileye zincirlenmiş olma-
lışması dolayısıyla sık sık aldığı özel konumu he- sıyla açıklanan, kadın kitlelerinin edilgenliğinin
saplanarak (ele alınmalıdır –çn) ve siyasi geriliğinin tespit edilmesi gerektiği,
2- Her yerel parti örgütünde, erkek yoldaşla- c) Doğanın kadına yüklediği özel fonksiyonla-
rın da yer alabileceği bir kadın ajitasyon komitesi rın (annelik) ve bundan kaynaklanan özgünlükle-
vardır. (Zetkin maddenin devamında bu komite- rin, genelin çıkarı için kadının sıhhatinin ve
nin görevlerini sıralıyor- bn) gücünün daha çok korunmasını gerektirdiği. Bu
3- Partinin her bölge yönetiminde, bir bölge düşünceden yola çıkarak Kongre, kadınlar ara-
kadın ajitasyon komitesi bulunur. Bunun görevi sında çalışmanın yürütülmesi için özel organlar
bütün bölgenin yerel kadın ajitasyon komitelerini yaratılmasının amaca uygun olduğunu tespit
görevlerinin yerine getirilmesinde teşvik etmek ve eder. Böylesi organlar Partinin Merkez Komite-
enerjik olarak desteklemektir. (Devamında mad- sinden şehir semt komitesine veya yöre parti ko-
deler halinde komitenin çerçevesini ve birbirle- mitesine kadar bütün parti komitelerinde
riyle ilişkilerini sıralıyor.) örgütlenmesi gereken seksiyonlar ve komisyon-
4- Ülke parti yönetiminde bir ülke kadın aji- lardır. Bu karar, Komünist Enternasyonal men-

98
subu tüm partiler için bağlayıcıdır. Komünist En- mitesi tarafından atanır ya da genel parti kon-
ternasyonal III. Kongresi, bu seksiyonlar ve ko- gresi tarafından seçilir. Tüm komisyonların ka-
misyonların görevlerinin şunlardan oluştuğuna rarları ve tasarrufları ilgili parti komitesi
dikkat çeker: tarafından onaylanmalıdır.” (age, sf. 140)
1) Geniş kadın kitlelerini komünizm ruhuyla Komintern üçüncü kongresinden bir yıl sonra
eğitmek ve komünist partisi saflarına sokmak, yapılan dördüncü kongresinde; C. Zetkin, karar al-
2) Kadının toplumsal konumuyla bağlantılı tına alınan “kadınlar arasında çalışma” konu-
olan önyargılara karşı mücadele etmek ve erkek sunda yanlış anlamalar ile “kadınların arasında
ve kadın işçilerde her iki cinsiyetten proletaryanın komünist çalışmanın ne olduğuna ve ulusal seksi-
çıkarlarının ortak olduğu bilincini güçlendirmek. yonların ve Enternasyonal’in organlarına hangi
3) İşçi kadınların iradesini kuvvetlendirmek, görevlerin düştüğüne dair yanlış anlamaların…”
onları kapitalist ülkelerde iç savaşın bütün biçim olumsuz etkisinden bahseder. Ve komünist kadın
ve çeşitleri içine çekmek, kadınları kitle eylemle- hareketini şu şekilde tanımlar:
rine ve kapitalist sömürüye (evsizlik, pahalılık, iş- “Bu, kadınlar arasında ikili bir amaç doğrultu-
sizlik, çocukların sefaleti) karşı mücadeleye sunda planlı komünist çalışmadır: Birincisi komü-
çekerek uyandırmak, Sovyet cumhuriyetlerinde nist düşüncelerle dolu olan kadınları Komünist
ise aynı hedefe kadınları komünist iktisat ve Enternasyonal’in tek tek ulusal örgütlerine ideolo-
yaşam tarzının kuruluşuna çekerek varmak. jik ve örgütsel bakımdan sıkı bir şekilde çekmek ve
4) Hak eşitliğiyle ve bir anne olarak kadın ko- orada faaliyete geçirmek, bu seksiyonların tüm
runması ile doğrudan ilgili sorunları ortaya yaşantısının ve dokusunun bilinçli birlikte çalışan-
atmak, partinin ve (Sovyet ülkelerinde) yasal or- ları ve taşıyıcıları yapmak; ikincisi, henüz komü-
ganların dikkatini bu sorunlara yöneltmek. nist düşüncelerle dolu olmayan kadınları bu
5) Geleneğin, burjuva alışkanlıkların ve dinin seksiyonlara kazanmak, onları proletaryanın ey-
gücüne karşı planlı bir mücadele vermek ve bu lemlerine ve mücadelelerine çekmek…”
yolla cinsiyetler arasında, emekçi insanlığın fiziki Devamında bu çalışma için gerekli olan özel or-
ve ahlaki sağlamlaşmasını güvenceleyecek du- ganlara ve Komünist Partisinin bütünlüklü çalış-
rumda olan daha sağlıklı ve daha armonik ilişki- masına ihtiyaç olduğuna değinir; “Kadınlar
ler yaratmak. Parti komiteleri komisyonların arasındaki komünist çalışmanın tek tek partilerin
çalışmalarını dolaysız yönetmek zorundadır ve yaşantısıyla ideolojik ve organik olarak bütün
onlardan sorumludur. Her komisyonun tepe nok- sağlamlığıyla bağlanmasında, bu işi yürütebilmek
tasında bir komite üyesi bulunmalıdır. Olanaklar için özel organlara ihtiyacımız var. Elbette! Ka-
ölçüsünde birden fazla komünist bu komisyonların dınlar arasındaki komünist çalışma kadınların so-
üyesi olmalıdır…” (age, sf. 225-226) runu olmamalı, aksine herkesin sorunu, her
Aynı kongrede yine KP’nin ve bu komisyonların ülkenin komünist partisinin, Komünist Enternas-
“Sovyet ülkesinde”, “kapitalist ülkelerde” ve “eko- yonal’in sorunu olmalıdır. Eğer bu amaca ulaş-
nomik bakımdan geri kalmış ülkelerde (doğuda)”, mak istiyorsak, bu durumda kadınlar arasındaki
kadınlar arasında çalışma ve görevleri ortaya konu- komünist çalışmayı bütünlüklü ve planlı olarak
lur. Yapılacak ajitasyon ve propaganda biçimleri ve yürütecek, yönlendirecek ve bu amaca yönelik ola-
bu komisyonların yapısı belirlenir: “Kadın ajitas- rak tutacak organlar –bu organlar kadın sekre-
yon komisyonları her yöre parti komitesinde, her terliği, Kadın Şubesi ya da herhangi bir şey olarak
semt (bölge) parti komitesinde kurulur. Komis- adlandırılsa da- gereklidir.” (age, sf. 141-142-143)
yonların üye sayısı her ülkenin gereksinimlerine
göre belirlenir…” (age, sf. 138) der ve ilerleyen bö- Önümüzde duran güncel görevler
lümlerde Merkez Komitesi ile ilişkisini belirler: Devrimin tüm sorunları gibi kadın sorununu da
“Merkez Komitesi Kadın Seksiyonu Yöneticisi, Proletarya Partisi, gündemine alıp üzerinde ciddi-
Merkez Komitenin üyesi değilse, o zaman seksi- yetle yoğunlaşmak ve kadınlar arasında çalışmanın
yonla ilgili tüm sorunlarda karar alma yetkisi araçları olan özel organ geliştirmek durumundadır.
olan oyla, diğer sorunlarda ise danışma oyu ile, Parti bu sorunu daha somut politikalarla merkezi
Merkez Komitesinin tüm oturumlarına katılma düzeyde ele almalı ve kurumsallaştırmayı hedefle-
hakkı vardır. Komisyon başkanı Parti Merkez Ko- meli/ bunun için gerekli adımlarını atmalıdır. Ön-

99
celikli olarak devrim programını oluştururken; Kendi tarihimize ve dünya devrimleri sürecine
bunun içerisinde somut olarak kadın sorununa iliş- baktığımızda; devrimci mücadeleye giren kadın-
kin de program-talepler yerini almalıdır. Tıpkı dev- ların oranı az olmakla birlikte, devrimci saflara
rimin diğer sorunlarında da olması gerektiği gibi, katıldıktan sonra mücadele içinde daha fedakar,
kadın sorununa dair de MLM güzergâhtaki teorik daha kararlı ve daha sıkı tutundukları bir gerçek-
donanımı sağlanmalıdır. Bu elbette bir anda oluş- tir. Bu gerçeği, yeri geldiğinde, biraz da propa-
mayacaktır. Uzun süreli, sürekli ve planlı bir eğitim ganda içerikli sıkça dile getiriyoruz. Evet,
ve müdahalelerin ürünü olacaktır. kadınların mücadeleye erkeklerden daha sıkı sa-
Lakin ilk elden –bu donanımın da önemli bir rıldığı doğrudur. Çünkü hiçbir şeyi olmayanın
adımı olacak- kapsamlı bir çalışma yapılarak; kaybedecek bir şeyi de olamaz. Toplumun içinde
Marksizm’in kadın sorununa yaklaşımı; Kürt Ulu- ezilen, horlanan, insan yerine bile konulmayan,
sal Hareketinin çalışmaları; burjuva feminist, Troç- bir “hiç” olarak görülen kadının kaybedeceği bir
kist ve reformist algıların soruna bakışı ve eleştirel şey yokken; mücadeleye girdiğinde artık bir şeyi
değerlendirilmesi; ülkede sosyo-ekonomik yapı olmuştur. Onun için ona daha sıkı sarılıyor.
içinde kadının durumu, konumu, pratik sorunları Ancak bu sarılış, var olanla, elde ettiğiyle ye-
ve üretilmesi gereken çözüm yöntemleri; başta tinme, onu koruma şeklinde oluyor. Pratiğin
Kürt kadınları olmak üzere ezilen ulus ve milliyet- tüm yükünü kaygısızca omuzlarken; ileriye
lerden kadınların yaşadığı çifte zulüm vs.’yi incele- çıkma, siyasal olarak gelişme, devrimin-partinin
yip araştıracak; MLM teoriyle sentezleyerek ülke sorunlarına vakıf olma, kafa yorma, politika ge-
gerçekliğinde işçi-emekçi kadının sorunlarını ve ta- liştirme yönü ve çabası zayıf kalıyor. Kendini ye-
leplerini yorumlayıp, güncele ve devrim sonrasına nileyememe, ileri taşıyamama süreç içinde
dair somut politikalar üretip, program önerisi su- aşınmayı da getiriyor. Bu da kadının kendine gü-
nacak özel bir çalışma birimi oluşturulmalıdır. vensizliğini, edilgenliğini büyütmekte, yer yer
Bu birim ve oluşturulması gereken kadın komis- kopmalara, yer yer ise mevcut durumun kanık-
yonlarının bileşenleri ağırlıklı olarak kadın yoldaş- sanmasına götürüyor.
lardan oluşturulsa da erkek yoldaşlardaki kadın Elbette kadının mücadele içinde geri oluşu-
sorununu ve kadın çalışmasını dışında gören anla- nun, siyasete ilgisinin eksik olmasının, edilgenli-
yışlara müdahale etmek, eğitim haline dönüştür- ğinin ve kendine güvensizliğinin, tarihsel,
mek için, çalışma içerisinde erkek yoldaşlar da yer toplumsal, psikolojik bir dizi nedeni, kökeni var.
almalıdır. Proletarya Partisi’nin önüne, kapsamlı Ancak bu durum için tarihsel-toplumsal bir olgu-
bir inceleme araştırma ve teorik donanım hedefi nun sonucu deyip geçemeyiz. Bunu aşma yönün-
koyması elbette bugünden atılması gereken adım- deki kolektifin geri tutumunu da görmek,
ların atılmayacağı anlamına gelmemelidir. sorgulamak ve müdahale etmek durumundayız.
Bugün komünistlerin önünde, kadın çalışması Bugün kolektif, işçi emekçi kadın kitlelerinin ya-
konusunda ikili bir görev bulunmaktadır. Bu görev şadığı onca çifte sömürüye ve baskıya rağmen on-
hem örgütlü kadınları geliştirmek, ileriye taşımak lara neden ulaşamadığını sorgulamalıdır! Ancak
için mekanizmalar geliştirmek ve erkek ve kadın aynı zamanda saflarındaki kadın yoldaşları neden
yoldaşları sürekli olarak eğitime tabi tutmak, hem geliştirip ilerletmediğini de sorgulamalıdır!
de geniş işçi-emekçi kadın kitlelerini bilinçlendirip Kolektif bünyemize baktığımızda ve kendi ger-
kazanmak ve sınıf mücadelesine kanalize etmektir. çekliği içinde değerlendirdiğimizde, azımsanma-
Her iki görev de vazgeçilmez ve birbirini besle- yacak sayıda, onlarca yıllık deneyime sahip olan
yen bir niteliğe sahiptir. İnsanlığın yarısını oluştu- kadın yoldaşlarımız var. Ve bunlar pratiğin
ran kadınlar kazanılmadan devrimin içinde, birçok siyasetin kadrolarının üstlendiği –
kazanılamayacağı gibi; halk kitlelerinden kadınla- ya da daha fazlasını- düzeyde görev ve sorumlu-
rın kazanılması, sınıf mücadelesine sevk edilebil- luklar üstlenip yerine getiriyorlar. Elbette kendi
mesi için de MLM öncü kadınların yaratılması gerçekliğimiz ve kriterimiz üzerinden baktığı-
gerekmektedir. Bundan dolayıdır ki, bugün ilk mızda bu kadınlar siyasal olarak yeterince geliş-
adım olarak, sınıf mücadelesi içindeki kadınların miyor, yerinde sayıyor, kendini tekrar ediyor
geliştirilmesi, kitlelere önderlik yapabilecek pozis- diyebiliriz. Sonuçta kolektifi bir piramide benze-
yona getirilmesi gerekiyor. tirsek kadın yoldaşların büyük bölümü alta yakın

100
geniş halkalarda kümelenmişler, ileriye çıkamıyor Kolektif, MLM kadının yaratılması mücadele-
ya da çok zor çıkıyorlar. sini, sadece kadın yoldaşların harcaması gereken
Peki MLM’ler bu gerçekliği görmüyor mu? İşte çabaya ya da sorumlu yoldaşların “iyi niyetli” deste-
tam da burada Proletarya Partisi bu yoldaşların ğine havale edemez/etmemelidir. Kolektifin
niye gelişemediğini, ilerleyemediğini; kendini geliş- kadro/üye ve militanlarını geliştirip MLM ideolo-
tiremediğini ve geliştirmek için ne kadar çaba sarf jiyi kavratıp, MLM kimliğe büründürme görevi var-
ettiğini sorgulamak durumunda. Tam da burada dır. Bu görevi yerine getirirken, kadın üye ve
eşit olmayanlara mutlak eşit haklar tanınırsa eşit- militanların toplumdan gelen eşitsiz konumu da
sizliği ince bir ayrıntısına kadar devam ettirmiş ol- hesaba katılmalı. Onlar için iki kat çaba sarf edecek
duğunu görmek zorunda. Tam da burada ele alışlar, yöntemler geliştirmek, özel eğitim çalış-
mücadeleye aynı koşullarda ve aynı zamanda başla- maları yürütmek durumundadır.
yan kadın ve erkek yoldaşlardan erkek olan ilerle- Kolektif içinde kadın ve erkek yoldaşların eşit
yip giderken, kadının geride kalmasının nedenleri konuma gelebilmesi, kadın yoldaşların kolektifin
bilinmeli. Kadının erkeğe yetişmesi için ek teşvik- içinde ilerleyip, yönetici pozisyonlara ulaşabilmesi
lere, desteğe ihtiyacı olduğu görülmeli. Bilmeli ki için, ek teşviklerle desteklenmeleri, pozitif ayrımcı-
birlikte yola çıkanlardan biri geride kalıyorsa o yol- lık uygulanması, hatta kota sistemine başvurulması
culuk aksar… gerekmektedir. Ve bu uygulamalar kolektifin tüzü-
Kadın yoldaşlar örgütlülük içinde erkekle aynı ğünde, “kadın aleyhinde burjuva-feodal toplumdan
hak ve yükümlülüklere sahip olsa da içinden gel- miras kalan eşitsizliğin giderilmesi ve kadın erkek
diği burjuva-feodal toplumda erkekle eşit olma- eşitliğinin sağlanabilmesi için kolektifin kadın le-
dığı, geride olduğu için, Proletarya Partisi içine hine pozitif ayrımcılık ve kota sistemini savun-
girdiğinde de aslında bir adım geriden başlamış duğu” yönlü ibarelerle garanti altına alınmalıdır.
oluyor. Siyasete, teoriye ilgisizliğinin, kolektifin Kolektif içinde kadının teşvik edilip desteklen-
sorunlarına yeterince kafa yorup politika ürete- mesi konusunda ÇKP tüzüğünde “Bir birimin içeri-
meyişinin, kolektifte ilerleyip yönetici konuma ge- sinde aynı niteliklere sahip kadın ve erkek bir
lemeyişinin, mücadelede yeterince söz sahibi arada çalışıyorsa sorumluluğu kadın yoldaşlara
olamayışının da kökenleri toplumdaki eşitsiz ko- vermeli, onlar öne çıkarılmalıdır” (Yeni Demok-
numa dayanmaktadır. rasi Dergisi, s. 9, Mart-Nisan 1988) denilmektedir.
Toplumda kadının, toplumsal üretimden ve Kolektifimiz de bu anlayışı; pratikte uygulaması
toplumsal yaşamdan soyutlanması ya da bunların tartışmalı olsa da savunuyor. Yer yer yaşama geçir-
içinde daha az ve geride yer alışı, ikinci cins-insan meye de çalışıyor. Ancak bu çabalar sorunumuzu
görülmesi, yaşam alanının daraltılması, onun dü- çözmekte çok yetersiz kaldığı gibi, sorunun özünün
şünsel gücünün gelişmesine de set vurmakta. So- kavranmadığı gerçeğini de ortadan kaldırmıyor.
yutlama yeteneğinin daha az gelişmesine neden Çünkü bizim açımızdan esas sorun “aynı niteliklere
olmakta. Yine eğitim ve toplumsal üretimin içinde sahip kadın ve erkek” yoldaşlardan görev için kadı-
olma olanaklarından yeterince yararlanama- nın tercih edilmesi ya da edilmemesi değil. Kuşku-
ması/yararlanamamış olması, objektif olarak onun suz önemli bir adım, ama esas olması gereken,
kendini disipline etme ve yönetme becerisini ka- kadın yoldaşların geliştirilip ilerletilerek bu görev-
zanmasını zayıflatmakta, erkek yoldaşlardan bir leri üstlenebilecek pozisyona getirilmesidir. Kadı-
adım geriden başlamasını getirmekte. nın siyasi, ideolojik, politik gelişimi sağlandığında
Yeterince soyutlama yapamayan kadın doğal örgütsel gelişimi, görevler üstlenmesi zaten bunu
olarak teoriyi algılamakta zorlanmaktadır. Bu da takip edecektir.
teoriye ilgisizliğe ve pratiğe yönelmeye götürmekte. Biliyoruz ki, politik olarak gelişim olmadan kit-
Aynı durum “savaşçı” alanı için de söz konusudur. lelere önderlik yapılamaz. Kolektifte kota anlayışını
Gerillada da kadın yoldaşlar araziyi ve askeri koşul- savunurken de; elbette salt kota doldurmak için ka-
ları daha geç ve zor kavramakta/öğrenmekte. dının yönetici organlara çekilmesinden söz etmiyo-
Erkek yoldaşların kadın yoldaşlardan daha hızlı öğ- ruz. Ancak kadınlara yönelik kota gibi somut bir
renmesi onların üstün olmasından değil, kadının hedefin, kolektifin önüne konulması, zorunlu ola-
toplumdaki yalıtılmışlığının ve soyutlama yönünü rak kadın üye ve militanların geliştirilmesi, niteli-
yeterince geliştirememiş olmasındandır. ğin yükseltilmesi, çaba ve adımların atılmasının

101
daha yakıcı hissedilmesini sağlayacaktır. Pozitif ay- naklı bu durumu açıktan reddetmese de genelde
rımcılık ve kota sisteminde amaç; ideolojik-politik kadınlardan talimat almayı, onların sorumlulu-
eğitimin yetersiz kaldığı yerde örgütsel ve idari ted- ğunda faaliyet yürütmeyi içine sindiremiyor. Yer
birlerin alınmasıdır. yer bunu sekteye uğratacak tutumlara, kadın yol-
SSCB ve ÇKP’nin pratiklerine baktığımızda ka- daşların inisiyatifini kıracak yaklaşımlara başvu-
dınlara yönelik kota ve teşvikler; eğitimde, üre- rulduğu bir gerçek. Kadın-erkek eşitliğinin
timde, politikada, sendikada, yerel ve bölgesel bilinçlerde yaratılabilmesi için tüm kadın ve erkek
yönetim organlarında, komünlerde vs. birçok yoldaşlar bütünlüklü eğitimden geçirilmeli, kolek-
alanda uygulanmıştır. Kota uygulaması, sadece tif içindeki erkek egemen şovenizmiyle özel olarak
Proletarya Partisi içinde uygulanmamıştır. Ancak mücadele edilmeli.
parti içinde uygulanması da tamamen reddedilme-
miş, kapılar açık bırakılmıştır. Örneğin Zinoyvey Kadın kitlelerin kazanılması
1924 yılındaki RKP(B) Merkez Komitesi’nin Mos- Kolektifimizin kadın çalışması konusunda
kova fonksiyonerleri ve işletme temsilcileri ile yapı- önünde duran ikili görevin, ikinci ayağını oluşturan
lan toplantıda: geniş kadın kitlelerin kazanılması sorunu bugün
“Şimdi çokça Sovyetlerin yeniden canlandırıl- bütün yakıcılığı ile kendini hissettirmektedir. En
ması üzerine konuşuyoruz. Sovyetlerin faaliyetle- önemli sorunlardan birisi; bu kadın kitlelerin ör-
rinde ilgili bölgede ilgili köyde hangi ölçüde bir gütlenmesine nereden başlanacağıdır. Bu sorunun
canlanma olduğunun en iyi ölçüsü, işçi köylü ka- cevabını C. Zetkin yoldaştan alarak başlayalım:
dınların hangi çapta Sovyetler içindeki pratik faa- “Kadın kitlelerin siyasi ve toplumsal kayıtsızlığı ve
liyetlere çekildiğini gösteren rakamdır. Birçokları geriliği ile birlikte kapitalizmin sağlam bir daya-
kadınlara bir kararla Sovyet ve devlet organla- nağını yerinden oynatmak için, KP’nin kadınlar
rında belli bir oran garantilemenin gerekliliğini arasında işe başlayacağı o Arşimet noktası neresi-
söylüyorlar. En kötü durumda bu araca da baş- dir? Kadın ve erkek yoldaşlar, bana öyle geliyor
vurmak zorunda kalacağız. Ama böyle bir tedbir ki, bu sorunun cevabı kendi içindedir. Çökmekte
arzu edilir değildir: Gönüllü örgütlenme çok daha olan, mezarın önünde duran kapitalizmin tarihte
büyük bir öz etkinlik sağlar. Bu nedenle bu amaca emekçi kadın kitleleri için yaratmış olduğu du-
böyle bir karar olmadan ulaşmak zorundasınız. rumlara bakınız ve bu sorunun cevabını bulacak-
Yönetici kadın işçiler, ilk planda, görevlerinin sınız. İşe başlamak için bir değil, pek çok,
anlamını kavramak için epeyce zihinsel çalışma sayılamayacak kadar çok nokta var. Ön planda,
yapmak zorunda kalacaklardır. Ama kapıların kadınlar için de, evet tam da emekçi kitlelerin ka-
size ne kadar istenmeyerek açıldığını gördüğü- dınları için işsizlik sorunu duruyor.” (Kadın So-
müzden, şunu da eklemek zorundayız: Sadece ka- runu Üzerine, Marks vd., sf. 285)
fayla değil, biraz da dirsekle çalışmak “Kadın ve erkek yoldaşlar, bu durumda, komü-
zorundasınız. Siz kendinize biraz yer açmak zorun- nist kadın hareketimizin saflarımız dışında olan
dasınız! Erkekler kendiliğinden size yer açmıyorsa kadınların gönüllerini fethetme uğrundaki müca-
eğer, o zaman onları dirsekle itmek mubahtır” (Ka- delesini –güzel ve temiz bir şekilde 1.2.3.4. vs. diye
dınların Kurtuluşu 1, sf. 162) demektedir. noktalara ayrılmış- şematik bir şekilde ele alına-
Kolektifte kadın sorununun diğer bir ayağını da cak ve allem-kallem edilecek bir reform progra-
erkek yoldaşlar ve erkek egemen anlayışları oluş- mına indirgememeliyiz. Hayır, tüm sıkıntı ve
turmakta. Nasıl ki kadın yoldaşlar toplumdan ezi- acıları göz önünde bulundurmalı ve onları propa-
len psikolojisiyle geliyorsa; erkek yoldaşlar da ganda ve eylemimizin çıkış noktası yapmalıyız.
erkek egemen psikolojiyle geliyorlar. Elbette sorun Emekçi kadınlar her nerede zahmet ve acı çeki-
kolektifte, toplumda yaşandığı gibi kaba hallerde yorsa, biz komünist kadınlar orada onlara bu zah-
kendini göstermiyor. Ama niyetten bağımsız, eski metin ve acının nedenlerini gösteren ve onun
alışkanlıkların, erkek egemen anlayışların atılma- karanlık sefaletinden ışıklı geleceğe götüren biri-
sına karşı “gizli” bir direniş yaşanıyor. cik yolu gösteren aydınlatıcı sözle onların yanında
Örneğin hep yönlendirmeye, karar vermeye olmalıyız: sömürülen ve ezilenlerin kapitalizme
alışmış olan erkek, üzerine sorumlu olarak bir karşı ve komünizm için devrimci sınıf mücadelesi.”
kadın yoldaş verildiğinde, örgütsel işleyişten kay- (age, sf. 293-294)

102
Yarı-sömürge, yarı-feodal yapıdaki ülkemizde iç lanması, eşit işe eşit ücret talebi, hamile kadınların
içe girmiş üretim ilişkileri ve üst yapı araçlarının işten çıkarılmasına son verilmesi, ücretli doğum
çarpıklığı, kadının durumunu da karmaşıklaştırı- izni ve annelere emzirme yardımı (ücreti), fabrika
yor, daha fazla “acı çekmesine” neden oluyor. Bir ve işletmelerde çocuklar için kreş, çocuk yuvaları-
tarafta fabrikalarda, atölyelerde, tarımda hızla geli- nın ve odalarının açılması gibi hak ve talepler kadı-
şen “ucuz” kadın emeği, diğer tarafta ücretsiz ev içi nın toplumdaki eşitsizliği ve özgünlüğünden
kölelik. Sürekli büyüyen ekonomik krizler ve esnek kaynaklanan taleplerdir. Yine feodal değer yargıla-
üretimin yarattığı taşeronlaştırma, sosyal güvence- rının, dinin baskısına, kadına yönelik taciz ve teca-
den yoksunluk ve meslek hastalıkları. Özellikle vüz, şiddet vs.ye karşı mücadele… Tüm bunlar
‘90’lı yıllarla hız kazanan zorunlu göçler sonucu şe- kadının cinsiyetinden dolayı yaşadığı sorunlar.
hirlerin kenar semtlerinde oluşan yolsuz, susuz, alt Bunları özgün olanla, genel olanla bütünleştirip
yapısız kondularda bunların cefasını çeken, şehir ve sınıf mücadelesinin kanalına akıtmalıyız.
köy arasında bocalayan, yıkımı yaşayan, buraların Diğer taraftan kadının yasal hak eşitliği kağıt
diline-kültürüne yabancı Kürt kadınları… üzerinde kazanılmış olsa dahi evin köreltici işlerin-
Kırlarda ve kondularda feodal değer yargıları- den koparıp toplumsal üretime katılmasını sağla-
nın cenderesinde inleyen kadınlar. Yer yer burjuva madan, ev işleri ve çocuk bakımının, eğitimin
demokrasinin “hakları”nı elde etmiş, öte yandan toplumsallaştırılması sağlanmadan gerçek eşitliğin
insan olarak bile sayılmayan, töre-“namus”, berdel olmayacağını biliyoruz. Bunun koşullarının ise
vb. adı altında mal gibi alınıp satılan, dayak, iş- ancak halk iktidarı kurulduktan sonra ve sosya-
kence, taciz, tecavüz ve katliamlara kurban giden lizmle yaratılabileceği gerçeğini de biliyoruz. Ancak
kadınlar. Açlık, yoksulluk, işsizlik, eğitim ve sağlık “bunlar devrimin çözeceği sorunlar” deyip “bilin-
hizmetlerinden yoksunluk vb. vb. mez” bir tarihe erteleyemeyiz. Gelecek bugünden
İşçi, köylü, emekçi kadınlar, bir değil iç içe geç- kurulmalı, bunun mücadelesi için de halk kitleleri
miş birçok sorunu bir arada yaşıyorlar. Yaşamın eğitilmeli, demokrasi kültürü geliştirilmeli. Bütün-
her alanında acı çekiyorlar. Biz de bu acıların başla- lüklü çözemesek de, kitlelere devrimin neler getire-
dığı yerden çalışmaya başlamalıyız. Taleplerimiz ceğini somutta göstermeliyiz. Emekçi kadın
acıların kaynağına yönelmeli, acıları yaşayanları o çalışması içinde ajitasyon propagandanın ilerisine
kaynağa, sisteme yöneltmeli ve aynı zamanda acı- geçebilen somut politikalar belirleyip programlar
ları hafifletmeyi, dindirmeyi hedeflemeli. Acılar bu oluşturmalıyız. İlk adım olan kolektif içinde kadın
kadar çok, çeşitli ve karmaşık bir yapıya sahip ki, komisyonları oluşturulduktan sonra; demokratik
bizim de her birine ulaşmak için ayrı yöntemler ve kadın çalışmasını kurumsallaştırmalı ve dernekleş-
araçlar geliştirmemizi zorunlu kılıyor. tirme hedefini önümüze koymalıyız.
Bugün açısından işçi ve emekçi kadınların ta- Kadın kitleleri arasında çalışma için öncelikle
leplerini (aynı zamanda bizim de taleplerimiz), hedef kitlemiz elbette ki işçi-emekçi kadınlardır.
güncel olanlar ve ancak devrimde nihai hedefte çö- Onlara ulaşmak için fabrikalarda, atölyelerde, tar-
zülebilecekler olarak belirlemeliyiz. Bunlar da lalarda vs. çalışma yürütmeli, onları kendi öz örgüt-
kendi içinde tüm ezilen işçi sınıfının ortak talepleri lülükleri olan sendika, kooperatif çalışmalarına
ve emekçi kadınların özgünlüğünden kaynaklanan çekmeli, oralarda bilinçlendirip örgütlemeye çalış-
talepler olarak ayrılacaklardır. [Elbette kadınların malıyız. Es geçemeyeceğimiz bir kesimi de, feodal
özgünlüğünden kaynaklanan talepler de proletar- yapının etkisiyle ve ülke kadın nüfusunun yüzde
yanın talepleridir. Ancak özgün olanın görülmesi, 70-80’ini oluşturan, en bilinçsiz, en örgütsüz du-
açığa çıkarılması, onlar için özgün araçları ve aji- rumda bulunan, ev işçiliği yapan ve “ev içi köle”
tasyon yöntemlerini gerekli kılmaktadır.] diye de tanımlanan kadınlar oluşturuyor.
Örneğin insanca yaşam, çalışma ve iş güvenliği, Bu kadınlara da demokratik kadın çalışması ile
sosyal güvence, ücretsiz eğitim ve sağlık hakkı, gidilmeli ve toplumsal üretime-yaşama katılma,
konut hakkı, sendikal mücadele ve örgütlenme vb. kendi ayakları üzerinde durabilme bilincini oluş-
haklar kadın-erkek tüm işçi sınıfı ve emekçi halkın turmak hedeflenmeli. Onların kendi sorunlarından
ortak sorunları ve talepleridir. Kadınları toplumsal yola çıkarak, ilgilerini çekecek kampanyalar, prog-
üretime daha fazla çekebilmek için fabrika ve işlet- ramlar, etkinlikler örgütlemeliyiz. Örneğin kadının
melerde kadınlara yönelik teşvik ve kotaların uygu- toplumsal üretime katılımını etkileyen en önemli

103
unsurlar; okur-yazar olmaması, düşük eğitim al- sında hepimiz birlikte çalıştık. Devamlı okunan
ması, mesleki eğitimden uzak olması ve emeğinin ‘üç makale’yi okuduk, özellikle ‘İnsana hizmet et’
kalifiye görülmemesidir. Yoksul emekçi semt ve adlı olanı. Öğrendik ki hepimizin işi yüksek ya
mahallelerinde bunların giderilmesi ya da azaltıl- da düşük olmasına bakmaksızın insana hizmet
masını hedefleyen kurslar açabilir ya da açılmasına ediyor. Ayrıca Kültür Devriminde, sınıf mücade-
öncülük edebiliriz. lesi ve iki çizgi arasındaki mücadele hakkında ol-
Yine kadını evin dört duvarı arasından kurtara- dukça şey öğrendik.” (Çin’de Kadınlar Göğün
cak, kolektif güç ve iradesini açığa çıkaracak üretim Yarısı, sf. 27)
atölyeleri oluşturulabilir. Ayrıca kadının en büyük Birçok yoldaşımızda var olan, birkaç defa gidil-
prangalarından olan çocuk bakımı ve yetiştirilmesi- diği takdirde hemen kitlelerin kazanılacağı beklen-
nin toplumsallaştırılmasının adımları bugünden tilerine ve tabi bunun olmadığı görüldüğünde de
atılmalı. Faaliyet yürüttüğümüz emekçi semt-ma- yaşanan hayal kırıklığına müdahale etmeliyiz. Kit-
hallerinde çocuklar için örgütlemesinin ve sorum- lelerin bilinçlendirilip kazanılmasının uzun erimli
luluğunun kolektif olacağı kreş-yuva, biraz büyük bir mücadele gerektirdiği kesin. Kadın kitleleri ara-
çocuklar için de içerisinde kültürel ve sportif etkin- sında çalışma yürütürken de onları kısa sürede dev-
liklerin yapılabileceği yurtlar-birimler oluşturabili- rimin politik özneleri haline getiremeyeceğimizi,
riz. Bunları kendilerinin oluşturması ya da yerel bilinçlenmenin ve güvenin adım adım oluştuğunu
yönetimlerin olanak sağlamasını zorlamak için kit- bilince çıkarmalıyız. Kadın kitleler ve onların gün-
leler bilinçlendirilerek bu ihtiyaçların mücadelesi cel sorunları içinde filizlenmeyen, kitlelerden
yürütülebilir. kopuk ve birkaç basın açıklamasını geçmeyen de-
Tüm bunların bugünkü objektif koşullarımız ve mokratik kadın çalışmasını mahkum etmeliyiz.
subjektif gücümüz hesaba katıldığında gerçekleş- Ancak onların içinde ve sorunları etrafında somut
mesi çok güç, hatta hayal gibi gelebilir. Ama imkân- talepler ve politikalarla kitleselleştirebiliriz.
sız da değil. Ne yapacağımız ve ne için yapmamız Emekçi kadın kitleleri arasında çalışma ve aji-
gerektiği konusunda hedefimiz net olursa, küçük tasyon-propagandanın en önemli ayaklarından bi-
adımlarla başlayıp kitlelerin gücünü, iradesini açığa risini de kadın dergisinin çıkarılması
çıkartabilir, adımlarımızı büyütebiliriz. Tüm dev- oluşturacaktır. En kısa zamanda hazırlıklarına baş-
rim pratiklerine baktığımızda bu tür çalışmaların lanarak, önümüzdeki süreçte MLM teorik perspek-
kitlelerin gücü üzerinden yükselen küçük adımlarla tifine sahip, kadın kitle yayın organı çıkarılmalı.
başladığını görüyoruz. Örneğin T. Kürdistanı’nda Kolektifimizde ve yoldaşlarımızda, sınırlı şekilde de
Kürt kadın hareketinin bu yönlü önemli çalışmala- olsa kadın çalışmasına yönelinmiş olmasının da et-
rının ve adımlarının olduğunu biliyoruz. Bunlar da kisiyle kadın kitle yayın organı çıkarabilecek asgari
ayrıca incelenip örnekler alınabilir. altyapıya da sahip olduğumuz görülüyor. Doğru ve
Yine devrimci hareketin deneyimleri incelendi- daha işlevli olan, kadınların her kesimine kendi so-
ğinde de buna benzer araçlarla işçi-emekçi kadın runları üzerinde yoğunlaşan çeşitli ajitasyon-pro-
kitlelerine nasıl ulaşıldığının, harekete geçildiğinin paganda ile yani yayınla gitmektir.
çokça örneklerini görebiliriz. Örneğin Çin’de dev- Ancak bugünkü koşullarımız ve subjektif güç
rim sırasında (1953’te) 7 kadının bir makas ve bir üzerinden bakıldığında çok çeşitli yayın çıkarabil-
top kumaşla başladığı üretim faaliyetinin 240 işçi- memizin zemini yoktur. Bunun için halihazırda ilk
nin çalıştığı Kızıl Bayrak İşleme Fabrikası’na dö- elden ileri kitleyi hedefleyen ve tüm emekçi-işçi
nüşmesi gibi birçok örneğe tanık oluyoruz. Kızıl kadın kitlelerini, hatta erkek emekçi kitlelerini de
Bayrak İşleme Fabrikası’nın emektar işçilerinden kucaklayan bir yayın olmalı. Devrim yapan ülkele-
Yan-Gou-Zen üretimle birlikte bilinç düzeylerinin rin pratiklerine baktığımızda kitlelere ulaşmak için
de geliştiğini şöyle aktarıyor: çok çeşitli kitle iletişim araçlarının geliştirildiğini
“İşe ilk başladığımızda ideolojik düzeyimiz görüyoruz. Örneğin Rusya’da Ekim Devrimi’nden
çok yüksek değildi. Pek çoğumuz sadece para ka- sonra kadınlar için; kolektifli kadınlara “Marksist
zanmak için çalışıyorduk. Büyük İleri Sıçrayış kadın”, işçi kadınlar için “İşçi kadın”, köylü kadınlar
sırasında (1958) anladık ki işimiz sosyalizmi için “Köylü kadın” ve toplumsal üretim dışında kal-
inşa etmenin önemli bir parçasıydı. Ancak bunu mış, ev kadınları vb. nitelikteki daha geri kadın kit-
tanı olarak kavramamıştık. Kültür Devrimi sıra- leleri için de “Delege kadın” adlı dergiler çıkarılıyor.

104
Cinsiyetçi politikalardan
cinsiyet politikalarına
“Şüphesiz Marks hiçbir zaman ‘başlı başına’ ve
bir ‘sorun olarak’ kadın sorunuyla uğraşmamıştır.
Buna rağmen o, yeri doldurulamaz bir şey, kadının
tam hakka sahip olma mücadelesinde en önemli olan
şeyi yapmıştır. Materyalist tarih anlayışıyla o bize
kadın sorunu hakkında hazır reçete değil ama çok
daha iyi bir şeyi, onu incelemek ve kavramak için
doğru, emin yöntemi verdi. Kadın sorunu genel tarih-
sel gelişmenin akışı içinde, genel toplumsal bağlantı-
lar ışığında onun tarihsel olarak koşullanmışlığını ve
haklılığını açıkça kavramayı, onun harekete geçirici
ve taşıyıcı güçlerini bilmeyi, onun yöneldiği hedefleri,
ortaya çıkan sorunların çözümünün ancak hangi ko-
şullar altında bulunabileceğini bilmeyi materyalist
tarih görüşü olanaklı kılmıştır.”

Düşünme, tartışma, soru sorma, sorgulama; alı- Yöntem… Sorun onu kullanmakta!
şılmış ya da dikte edilmiş kalıplar dışında düşünme “Şüphesiz Marks hiçbir zaman ‘başlı başına’ ve
gibi olumlu özelliklere büyük oranda uzak olan bir bir ‘sorun olarak’ kadın sorunuyla uğraşmamıştır.
toplumda yaşıyoruz. Bu toplum içinden çıkan dev- Buna rağmen o, yeri doldurulamaz bir şey, kadının
rimci ve komünistler ise tüm bunlara karşın var ol- tam hakka sahip olma mücadelesinde en önemli
dukları halde, kimi zaman bunlardan tam olarak olan şeyi yapmıştır. Materyalist tarih anlayışıyla o
kopamamış, bir şekliyle bunları politika üretmeye de bize kadın sorunu hakkında hazır reçete değil ama
taşımışlardır. Açıktır ki bu gericiliktir. Bu düşünüş ve çok daha iyi bir şeyi, onu incelemek ve kavramak
politika üretme tarzı ileriye değil geriye götürür. Ve için doğru, emin yöntemi verdi. Kadın sorunu genel
götürüyor da… Yaklaşım böyle olunca bir arpa boyu tarihsel gelişmenin akışı içinde, genel toplumsal
bile yol alamadığımız konulardan biri, hatta diyebili- bağlantılar ışığında onun tarihsel olarak koşullan-
riz ki birincisi “kadın sorunu”dur. mışlığını ve haklılığını açıkça kavramayı, onun ha-
Şimdi, tüm peşin fikirleri, kalıpları bir yana bıra- rekete geçirici ve taşıyıcı güçlerini bilmeyi, onun
kalım. En başta bizim “kadın sorunu”yla sorunumuz yöneldiği hedefleri, ortaya çıkan sorunların çözü-
var. Yani soruna yaklaşımla, olguya yaklaşımla… münün ancak hangi koşullar altında bulunabilece-
Tüm bildiklerimizi (bildiğimizi sandıklarımızı) yeni- ğini bilmeyi materyalist tarih görüşü olanaklı
den şekillendirmeliyiz. Tarihimiz boyunca üzerinde kılmıştır” diyor C. Zetkin, bir makalesinde.
hiçbir zaman ciddi ve sürekliliği sağlanmış bir teorik, Kadın sorunu bağlamındaki yaklaşımlarımıza
politik ve pratik hat oluşturmadığımız bir konuda baktığımızda genel teorik ve politik, pratik bir hat
hangi “doğru fikirlerimiz”den bahsedebiliriz? oluşturmaya, bunun için de kapsamlı bir araştırma
Evet, ustalardan bize kalan fazla bir kalıp yok! Ka- ve inceleme yapmaya ve bunlarla eşzamanlı olarak
lıba ihtiyacımız da yok aslında. “Kadın sorunu”nun pratiklere girişmeye acilen ihtiyaç olduğu görülüyor.
farkında olunmaması, gerekli önemin verilmemesi- Öyleyse temel sorunumuz şu: Nereden başlamalıyız?
nin nedeni bu “yoksunluk” değil; bizlerin gerçeklere Bunun cevabını biraz önce aktardığımız alıntıda
yaklaşımındaki sorunlu yanlardır. İhtiyacımız olan C. Zetkin vermiş bulunuyor. “Kadın sorunu”nda ciddi
en önemli şeyi ustalar bize zaten bırakmışlardır: bir yol kat edebilmek; koşullarımıza uygun MLM
105
bakışı oluşturmak ve hâkim hale getirebilmek; so- Bu araştırma-incelemeler
runu kökeniyle, evrimiyle günümüzdeki halleriyle an- neleri içermelidir?
lamak; doğru çözüm, örgütlenme modelleri, Belirli bir ortak bakış, asgari bir düzey yaratılması
perspektif geliştirebilmek için ihtiyacımız olan ilk şey için bir okuma programı çıkarılmalıdır. Bilimsel sos-
yöntemdir. Diyalektik ve tarihsel materyalizmi yalizm, felsefe, politik ekonomi ve ulusal sorun konu-
“kadın sorunu”na incelikle uyarlayabilmeliyiz. Kadın larında herkesin okuması gereken temel kitapları
özgürlük mücadelesinde elle tutulur, somut ve sürek- içeren listelerin oluşturulduğu gibi aynı şekilde
lilik arz eden, doğru teorik, politik ve pratik hat oluş- “kadın sorunu” için de asgari, temel bir çalışma için
turabilmemizin ilk koşulu diyalektik ve tarihsel ve herkesin okuması gereken bir liste oluşturulmalı-
materyalizme hâkim olmaktır. dır. Tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız: “Kadın ol-
Doğru yöntem oluşturulamadığında yapılan onca madan devrim olmaz, devrim olmadan kadın
çalışma, emek, zaman uzun vadede boşa gitmiş ola- kurtulmaz”.
cak; çeşitli sapmaları beraberinde getirecektir. Şu İşte bu kadar hayati bir konuda saflarımızdaki bir
anda var olan kara tablomuzun kaynağı da budur: tek yoldaşımızın bile tamamen kör, tamamen vur-
Kadın sorununun yok sayılması, konuya gerekli öne- dumduymaz, tümden bilgisiz olmasını asla kabul
min verilmemesi, bu çalışmalarla ilgili dolaylı ya da edemeyiz/etmemeliyiz. Oysa yaşananlar tam tersi:
açıktan açığa engelleyici, dalga geçen, konuyla ilgile- Kırsaldaki kitle faaliyetlerinde köylü kadınlarla diya-
nen yoldaşların çaba ve emeği-düşünceleri ile alay logun yiyecek ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı kal-
ederek motivasyon, şevk ve morallerini bozmaya çalı- dığı, politik sohbetlerin ve sadece evin erkeği ile (yine
şan, yıkıcı, kaba ve kör cahil erkek-şovenist burjuva- erkekler tarafından) yapıldığı, köylü kadınların en sık
feodal yaklaşımların varlığı ve boyutu, diyalektik ve yaşadığı sorunların (örneğin şiddet, aşırı iş yükü,
tarihsel materyalizme uzaklıkla doğru orantılıdır. okutulmama, zorla-küçük yaşta evlendirilme vb.)
Bundan ötürü, başta tüm yöneticiler ve kadın ça- müdahale ve yaptırım, bilinçlendirme konusu olma-
lışmaları yürüten yoldaşlar olmak üzere, bütün yapı sını geçelim, ortamda söz konusu bile edilmediği;
içerisinde “kadın sorunu”nun bir devrim sorunu ol- sendikalarda, semtlerde vb. emekçi kadınların yok
duğu, tüm emekçilerin sorunu, sınıf mücadelesinin sayıldığı, onlara özgü talep ve sorunların gündemleş-
temel ayaklarından biri olduğu, sorunun komünistle- tirilmediği, onlara hitap eden araç, yöntem ve dilin
rin sorunu olduğu bilinci/farkındalığı yaratılması için oluşturulması vb.ni geçelim bunların akıllara dahi
temel bir yöntem/diyalektik-tarihsel materyalizm in- gelmediği; bildiri, yayın vs. dağıtımı yapılırken kadın-
celemesi-çalışması yapılmalıdır mutlaka. Ortak lara ulaşmanın özel çabasına girmeyi geçelim orada-
bakış, sağlıklı politikalar için buna ihtiyaç var. karşısında, gözünün önünde duran emekçi kadına dil
Kadın kurtuluşu mücadelesindeki algılayış, kavra- ucuyla da olsa “alır mısınız?” demeyi bile düşünme-
yış sorunlarını gidermek, doğru perspektif oluştura- yen; A/P yaparken kadınları (her faaliyet alanında)
bilmek için ilk önemli nokta yöntemdir dedik. İkinci yok sayan; iğneli bir şekilde “kadın çalışması yapın
önemli nokta ise elbette; kadın sorunu ile ilgili araş- da görelim”, “siz mi yapacaksınız?” vs. diye dalga
tırma ve inceleme yapma gerekliliğidir. Olguyu derin- geçen, çalışmalara taş koyan ve benzeri tutumlar is-
lemesine ve çok yönlü kavramak, dolayısıyla doğru tisna değildir!
fikirler ve pratikler ortaya koyarak değiştirmek, iler- Bu sakat anlayışlara karşı mücadele etmek, asgari
leme kaydetmek için konuya-soruna hâkim olmak bir bilinç oluşturmak olmazsa olmazdır. Evet, gerçek
zorundayız. Genel geçer ve ezbere fikirlerle, kulaktan anlamında söylüyoruz: olmazsa olmaz! Bu tür
dolma ve yüzeysel bilgilerle yol alamayız. okuma, inceleme-araştırma çalışmaları, bahsini etti-
Derinleşmek zorundayız. Bunun için de yoğun ve ğimiz sorunlu yaklaşımlara karşı mücadelede ve on-
sürekli, yani kesintisiz bir çalışma içine girmek gere- ları düzeltmede kullanılacak yöntemlerden biridir.
kiyor. En uzak durduğumuz konu olan kadının kur- Ayrıca şunu da belirtelim; konu ile yeni tanışanlara
tuluşu mücadelesi ile ilgili donanımımızı kolaylık olması için liste konu başlıklarına ayrılmalı
sağlamlaştırmalıyız. Bu, kolektif yapılmalıdır elbette. ve her başlığın altında da öncelik-sonralık sırasına
Yoksa tek tek kimi (ve sadece kadın) yoldaşların do- göre kaynaklar (yazarları ve yayınevleri ile birlikte)
nanımlı olması ile sorunumuzu çözemeyiz. Tabii ki sıralanmalı. Aynı şekilde “kadın sorunu” ile ilgili
mutlaka konu üzerinde uzmanlaşmış yoldaşlar yetiş- daha derin inceleme ve araştırma yapmak zorunda
tirmeliyiz, bu ayrı. olanlar ise çok daha detaylı bir okuma listesi çıkarıl-

106
malı; bunlar mutlaka okunmalı ve tartışılmalıdır. aynı zamanda belge derleme ve belge oluşturma ça-
Bunlar önem sırasına göre şöyle olabilir: lışmaları olacaktır. Yine yürütülen çalışmalar ve araş-
1) İlk ve acil olarak komünist önderlerin eserleri tırma-inceleme, tartışmalar bölgeler yaratmaya da
ve enternasyonal komünist hareketin belgeleri ince- yönelmeli; böylece merkezi, ortak fikir-görüşler ha-
lenmeli. Yani Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao, C. line gelmeleri hem de yarınlara kalmaları sağlanmalı.
Zetkin, R. Lüksemburg, A. Kollontai, A. Bebel, N. Bu belge oluşturma çalışması şu şekilde olabilir:
Krupskaya ile Komintern, SBKP, ÇKP’nin eser ve bel- 1) Konuyla ilgili kaynak-belge araştırması yapıla-
geleri. rak bunların Türkçe ve Kürtçe’ye kazandırılması.
2) Değişik ülkelerin KP’lerinin, devrimci ve Ulusal Artık basılmayan iyi kitapların basım hakkının alınıp
Hareketlerin deneyimlerini irdeleyen eserler yeniden basılması.
3) “Kadın Sorunu”nun tarihi, evrimi (insanlığın 2) Tarihimiz boyunca hem konu ile ilgili tüm ma-
oluşumundan günümüze) teryallerin; tartışmalar, örgütlenme çalışmaları, ra-
4) Sosyalizmde kadın porlar, bildiriler, afişler, makaleler, haberler, eylem
5) Ülkemizde kadın (Osmanlı’dan günümüze) ve etkinlikler vs.den tutalım da resim, dia vb. görsel
6) Kadın psikolojisi materyallere kadar akla gelecek var olan her belge-
7) Erkek şovenizmi materyal tarih sırasına göre arşivlenmeli. Bir “kadın
8) Feminizm (dünyada ve ülkemizde doğuşu ve kurtuluş mücadelemizin hafızası”nı oluşturmalıyız,
gelişimi, feminizme karşı ideolojik mücadele, dene- yaptıklarımız, derlediklerimizle.
yimlerinden yararlanma, birlikte hareket etme ola- 3) Kadınlarla ilgili tüm film, kısa film, belgesel, fo-
nakları) toğraf gibi görsel materyallerin toplanıp arşivlen-
9) Ülkemizdeki devrimci ve reformist çevrelerin, mesi. Ayrıca özellikle kadın direnişleri mücadeleleri,
özellikle de Kürt Ulusal Hareketinin yaklaşım ve de- değişik emekçi kadın grupları (örneğin sendikalı,
neyimleri (ideolojik mücadele ve birliktelik olanak- işçi-memur, öğrenci, ev emekçisi, göçmen vs. yani
ları) faaliyetlerin doğrultusuna göre) ile ilgili kısa film,
10) Toplumsal cinsiyet rolleri ve bunların saflar- belgesel, fotoğraf sergisi-albümü, sinevizyon vb. ma-
daki yansıyışları/yaşanışları: Saflardaki kadın ve teryallerin bizzat kadın çalışmaları çerçevesinde ve
erkek modellerinin, kişiliklerinin çözümlenmesi ve profesyonelce çekilmesi.
olumsuz özelliklerle mücadele, bunları değiştirme şe- 4) Kadınlarla ilgili şiir, şarkı, tiyatro eserlerinin
killeri/yöntemleri (cins bilinci oluşturma). [Bu konu toplanması.
ile ilgili belgeler sınırlı olarak dergi makaleleri ve bazı 5) Kadın sorunu kapsamında tüm kitap ve dergi-
kitapların aralarına serpiştirilmiş durumda. Bu konu lerin arşivlenmesi (ileride kütüphane şeklini de alabi-
ile ilgili belgeler tartışmalar ile oluşturulabilir esasta. lecek biçimde)
Yeni belge yaratılmasının gerektiği konulardan biri, 6) Ölümsüzleşen tüm kadın yoldaşların ve tanın-
belki de birincisi budur.] mış örnek komünist ve devrimci kadınların hayatla-
11) Kadın önderler başta olmak üzere, dünyada ve rını anlatan albüm ve kitaplar hazırlanması.
ülkemizdeki komünist, devrimci ve ilerici kadınlar ile 7) Bir internet sitesi oluşturulmalıdır. Orada, (tabi
bilim, sanat, matematik, spor vb. alanlarda öne başka şeyler yanında) yukarıda saydığımız 6 madde-
çıkan, örnek alınacak kadınların hayatı ve mücadele- deki materyaller ile daha önce bahsettiğimiz ince-
lerini anlatan eserler leme-araştırma kaynak listesine ve bu listede yer
12) Emek/çalışma, ev işleri, sendikalar, medya, alan, özellikle 1. maddedeki temel MLM eserler
din, hukuk, şiddet, evlilik, aile, namus, töre, eğitim, olmak üzere, kitap ve belgelere yer verilmelidir. Bah-
sağlık, annelik, eril dil, fuhuş, politika-politikleşme, sedilen yazılı, görsel ve işitsel eserlerin tümü, siteyi
aşk, cinsellik vb. konuları kadın, kadın sorunu ile ziyaret edenlerce kolayca indirilebilir, kopya edilebi-
bağlantılı olarak ele alan eserler lir biçimde tasarlanmalı ve ziyaretçileri buna teşvik
Elbette ki bu başlıklar da zenginleştirilebilir ve sı- edici mesajlar ve hatta kopyalama işleminin nasıl ya-
ralaması değiştirilebilir şeylerdir. Konu başlıkları in- pılacağını açıklayan kısa uyarılar yer almalı.
celendiğinde anlaşılacaktır ki, bunların hepsiyle ilgili 8) MLM temel eserler ve benzeri öncelikli mater-
yeterli materyal, kaynak yok; bazıları ile ilgili ise bazı yaller CD şekline getirilerek dağıtımı yapılmalı, bun-
kısa dergi makaleleri dışında bir çalışma da bulmak ları kitlelere ulaşmada etkin araçlardan biri olarak
mümkün değil. Bu da demek oluyor ki; bu çalışmalar kullanmaya çaba harcanmalıdır. Çünkü bilinen bir

107
gerçek ki görsel ve işitsel araçlara ilgi daha fazladır. leri yoktur. Komünist kadınların yeri, tıpkı komü-
Ayrıca bugün ülkemizde bilgisayar pek çok evde var- nist erkeğin olduğu gibi Partide üyeliktir. Eşit yü-
dır veya eş-dost, internet cafe aracılığıyla kolayca ula- kümlülükler ve haklarla. Bu konuda hiçbir görüş
şılabilecek bir alettir; dolayısıyla CD, internet sitesi ayrılığı olamaz. Ancak gerçeklere gözlerimizi kapa-
vb. araçların önemi, etkisi, geniş kitlelere (hele de yamayız. Parti, özel görevi en geniş kadın kitlelerini
eve, aileye, erkeğe bağlı olduğundan ulaşılması, ileti- uyandırmak, onları partiye bağlamak ve sürekli
şime geçilmesi daha da zor olan emekçi kadınlara) olarak onun etkisinde tutmak olan çalışma grupla-
ulaşabilme olanağı vb. açılardan, 100 yıl kadar önce rına, komisyonlara, komitelere, kollara ya da başka
Lenin’in yayınlar için söylediği değerdedir. nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, organlara sahip
9) Ve tabii ki hazırlanan kitap, broşür, albüm, olmalıdır. Bunun için tabi ki bu kadın kitleleri ara-
film, CD, internet sitesi gibi tüm materyallerin sık sık sında tamamıyla sistematik bir çalışma yapmamız
ve bolca tanıtımı yapılmalı; erişim-iletişim adresi, te- gerekiyor. Uyanan kadınları eğitmemiz ve KP’nin
lefonu, faksı, site adresinin duyuruları yapılmalı. önderliği altında proleter sınıf mücadeleleri için ka-
zanmamız ve silahlandırmamız gerekiyor. Burada
Örgütlemeye dair yalnızca fabrikada ya da ev ocağının başında bulu-
Şu ana kadar sorunu doğru olarak kavramak ve nan proleter kadınları düşünmüyorum. Burada
çözümler, araçlar geliştirmek, üretmek için sırasıyla aynı zamanda küçük köylü kadınları, çeşitli kat-
en temel iki nokta üzerinde durduk: manların küçük-burjuva kadınları da aklımda.
- Yönteme/diyalektik ve tarihsel materyalizme Onlar da hepsi kapitalizmin kurbanlarıdırlar ve sa-
hâkim olmak vaştan beri de daha çok öyledirler. Bu kadın yığın-
- Kadın özgürlük mücadelesinin sorunlarına larının apolitik, asosyal, geri kalmış ruhu,
hâkim olmak faaliyetlerinin dar alanı, tüm yaşam tarzları birer
Kuşku yok ki, bu çalışma ve tartışmaları yürüttük- olgudur. Bunları göz önünde bulundurmamak ap-
leri sırada, meseleye önyargılarla, ezbere dayalı fikir- tallık hem de büyük aptallık olur. Onlar arasında
lerle yaklaşmayan her bir yoldaş; sıkça ve yeri çalışma yapmak için özel organlar, özel ajitasyon
geldiğinde her konuda eleştirilen “sorgulamayan-dü- yöntemleri ve örgüt biçimlerine ihtiyacımız var. Bu
şünmeyen-cahil devrimci”(!) modelini aşmış, aşmaya feminizm değildir, bu pratik, devrimci amaca uy-
çalışan her yoldaş, şu sonuca varacaktır: Emekçi ka- gunluktur.”
dınları örgütlemek için özel örgütler oluşturmak zo- Lenin’den yaptığımız bu alıntılara, söylemek iste-
runluluktur. diğimizi çok iyi anlattıkları için yer verdik. Ancak ya-
Bu fikir, kuşkusuz pek çok yoldaşımızın tüylerini zıyı uzun uzun alıntılara boğmak istemediğimizden,
diken diken ediyor. Etsin! Onlar hemencecik “femi- konuyla ilgili olarak “Kadın sorunu üzerine seçme ya-
nizm” damgasını basmakta bir sakınca görmüyorlar. zılar” ve “Kadın sorunu üzerine” adlı (ikisi de İnter
Erkek şovenizminden ve subjektivizmden beslenen Yayınlarından) derleme kitapların, özellikle de Lenin,
bu sorunlu yaklaşımlar, kadın özgürlük mücadele- C. Zetkin ve Komintern’in konuya dair makale ve bel-
mizin ve aynı zamanda bu yazımızın da hedeflerin- gelerinin incelenmesini, tekrar tekrar incelenmesini
den biridir. Aynı yoldaşlarımız Lenin’i de bu kadar ısrarla öneriyoruz.
rahat ve sorumsuzca “feminist” diye tanımlayıp red- Lenin, emekçi kadınları örgütlemeye dönük özel
dederler mi bilinmez ama bakın Lenin neler diyor organların gerekliliğini olgulara dayandırıyor. Yazı-
bu konuda: mızın en başında her şeyden önce diyalektik ve tarih-
“… Neden hiçbir yerde –hatta bizde, Sovyet Rus- sel materyalizme ısrarla vurgu yapmamızın nedeni,
ya’da bile- partide erkek kadar kadın yok? Sendikal olguların doğru kavranması ve onlardan doğru so-
olarak örgütlü kadın işçilerin sayısı neden bu kadar nuçlar çıkarılması içindir. Birincil meselemiz somut
az? Bu olgular insanı düşündürüyor. Geniş kadın koşulların somut tahlilidir. Dikkatimizi buna yoğun-
kitleleri arasındaki çalışmamız için vazgeçilmez laştırmalıyız. Tüm ilişki ve çelişkilerin; dolayısıyla
olan özel organların reddedilmesi, Komünist İşçi cinsler arası çelişkinin temeli iktisadidir. Anaerkil dö-
Partisindeki sevgili yoldaşlarımızın çok ilkeli, çok nemde de ataerkil dönemde de bu formlara biçimini
radikal görüşlerinin uzantısıdır…” veren iktisattır.
“Örgütlenme ile ilgili olan şeyler, ideolojik anla- Konudan biraz uzaklaşmayı göze alarak burada
yışımızdan çıkar. Komünist kadınların ayrı birlik- bir parantez açma zorunluluğu duyuyoruz: Anaer-

108
kil ile ataerkil kavramları, ilkinde “ana”nın/kadı- kalkmasıyla, cinsiyetler arası tam hak eşitliği, kadı-
nın, ikincisinde de “ata”nın/erkeğin “erk” olduğu nın özgürlüğü sağlanacaktır.
bu iki formun birbirinin tersyüz edilmiş halleri ol- Bu demek oluyor ki “ezen cins-ezilen cins” sorunu
duğu; o dönem erk olan cinsiyetin diğer dönemde ile “ezen sınıf-ezilen sınıf” sorununun kökeni de çö-
yer değiştirmesi dışında bu dönemlerin birbirine zümü de birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. “Kadın so-
denk olduğu vb. bir yanılsama doğuran kavramlar- runu”ndan bahsederken aslında iki yönden
dır. Altı bahsettiğimiz şekilde doldurulmasa bile bahsediyoruz: sınıf ve cinsiyet. Cinsiyeti ne olursa
“anaerkil” ve “ataerkil” kavramsallaştırması ve bu olsun ezilen ile ezen sınıf mensuplarının çıkarları asla
kavramların kullanılması aslında eril bir zihni- ortak değildir; uzlaşmazdır. Şu şekilde de ifade edebi-
yeti/dili ifade ediyor. liriz: Ezilen sınıflardan kadın ve erkeklerin sınıf çı-
Dil-kavramlar ideolojiktir. Kadının erkek üzerin- karları ortaktır ve tersi. Bu nedenle, mesela işçi Güler
deki, tamamen doğal ve kesinlikle zora dayanmayan ile Güler Sabancı’nın hiçbir ortak yanı, ortak sorunu
anaerki ile kadın üzerinde mutlak bir hâkimiyet, yoktur. Tüm kadınlar (feministlerin deyimiyle) “kız
baskı, şiddet, sömürüye dayanan ataerki arasında – kardeş” değildir.
ikisinin dışında- hiçbir ortak yan yoktur. Aradaki bu “Kadın sorunu” isimlendirme itibariyle tüm ka-
zıtlığa rağmen söz konusu kavramlaştırma “aynı”lık dınları kapsayan bir ifade olsa da bizim asıl bahsetti-
fikri yaratarak, bu bilinç bulanıklığını yansıttığı gibi ğimiz (ama kesinlikle sadece değil) emekçi
başkaca bilinç bulanıklıklarına da yol açabiliyor. Do- kadınlardır. Egemen sınıfa mensup kadınlar, cinsiyet
layısıyla, meselenin özünü daha iyi yansıtan kavram- olarak aynı sınıfın erkekleri tarafından sömürülüyor
lar kullanmak, bulmak için –ve genel olarak da eril olsalar da, onlar asla kadınların kurtuluşundan yana
dil sorunu- bu nokta tartışılmalı. Biz şimdi aynı kav- değillerdir; aksine bunun tamamen karşısındadır.
ramları kullanmaya devam edeceğiz. Çünkü onların sahip olduğu “nimetler” kadın ve
Parantezi kapatmadan önce son bir noktaya da erkek emekçilerin alınterlerinin gasp edilmesi ile elde
dikkat çekelim. Bu toplumsal süreçlerin kaynaklarını edilmiştir. Dolayısıyla kendi var olma zeminlerini
göremeyip, olguya idealistçe baktıkları için tersten hem de kendi elleriyle yok etmelerinin imkânsızlığı
okuyanlar da var. “Kadının barışçıl bir doğası ol- (istisnalar hariç) bir yana; tarihte çokça örneği de gö-
duğu”, “kadın ruhunun birleştirici, sevecen, pozitif rüldüğü gibi buna karşı pek güçlü ayak diremişler ve
olduğu” veya “erkeklerde şiddet vs. kadınlarda uysal- hatta kadın emekçileri de bu yöne sevk ederek önder-
lık, uyumluluk vb. genlerinin yoğun olduğu” gibi lik etmişlerdir onlara.
sözde sosyal, psikolojik, bilimsel söylemler ile ya Nihayetinde kadınların durumunu belirleyen şey
kadın cinsiyetçiliği yapılmakta ya da mevcut toplum- sınıf aidiyetleridir. Kadın sorununa “erkeklerin ka-
sal cinsiyet kalıplarının tamamen bilimsel, ölümsüz, dınlara düşmanlığı” ve “kadınların ortak çıkarları” te-
değişmez/değiştirilemez olduğu öne sürülerek erkek melinde değil, sınıfsal temelde bakıyoruz! Üretim
cinsiyetçiliği meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu araçlarının özel mülkiyetten kurtarılıp toplumsallaş-
sorunlu yaklaşımlarla mücadelenin kadın özgürlük tırılması gerçekleşmeden kadının kurtuluşu olası de-
mücadelemizde ideolojik mücadelenin yönlerinden ğildir. “Devrim olmadan kadın kurtulmaz.” [Çokça
biri olgunu hatırlatalım. kafa karışıklığı ve yanlış anlama, yorumlama nede-
Kaldığımız yerden devam edelim: Artık ürünün niyle hemen kısaca da olsa belirtelim ki; Demokratik
oluşması ile kolektif olan üretim araçları özel mül- Halk Devrimi ve Sosyalist Devrim, kadın kurtuluşu-
kiyete dönüştüğünden sınıfları, bunun daha önce- nun objektif zeminini sağlar, yoksa kendisini değil.
sinde ise bu artık ürünü yaratan erkeğin iktisadi Buna ileride değineceğiz.]
faaliyeti olduğundan erkek egemenliği, anaerkil Emekçi kadın ve erkeklerin iktisadi konum ve
ilkel komünal toplumun yerini almıştır. Üretim durumları, pozisyonları aynıdır. Bu nedenle toplum-
araçlarının özel mülk haline gelmesi ve bunların sal amaç ve buna ulaşmak için gerekli araç ve yön-
erkek elinde toplanması cinsiyet çelişkisini üretmiş; temleri de… Nedenleri değil sadece sonuçları
bugüne kadar devam eden erkeğin kadın üzerindeki gördüğü, meseleye idealist yaklaştığı için feminizm
egemenliğini, kadının ezilen/ikinci cins konumuna (pek çok çeşidi olmakla beraber), esasta, kadının er-
indirilmesini getirmiştir. Bu nedenle, “kadın so- keğe, erkek egemenliğine karşı mücadelesi ve re-
runu”nun ortaya çıkmasına neden olan şeyin, üre- formlar, yasal düzenlemeler ile tam hak eşitliğine
tim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ortadan sahip olacağını, özgür olacağını savunmaktadır. Böy-

109
lece sınıf mücadelesini yok saymakla kalmayıp onu aralarındaki farkı görememek, geri olanı ileriye
zayıflatan, tamamen karşısında duran teori ve pra- çekmek için çaba harcamayarak emekçilerin yarı-
tikleri nedeniyle gericidir. Son tahlilde karşı devrime sını gözden çıkarmak; kadının özgün durumunu
hizmet eder, karşı devrimcidir! Bunları niye anlat- yok saymak; işte bunlar “eşitlikçilik”, “emekçilerin
tık? Feminizmle aramızda kalın çizgiler olduğunu ve birliği” türünden güzel sözlerle süslenmiş cinsiyet-
meseleye sınıfsal, devrimci açıdan baktığımızı vurgu- çiliğin ta kendisidir; erkek şovenizminin maskeli,
lamak için. makyajlı halidir.
Kadınlar beş bin yıldır erkek egemenliğinin esa- Neden mi emekçi kadınları örgütlemek için özel
reti altındadır. Bu durum özel bir ruhsal yapı ve kişi- örgütlere ihtiyaç var? Özel durum sorunları kalıp-
lik özellikleri, yüzlerce çeşit özel engel ve koşullar larla değil özel yöntem ve örgütlerle çözüldüğü için!
yaratmıştır. Emekçi kadınlar erkek sınıfdaşlarıyla Özel gençlik örgütlenmesine neden gerek varsa, o
eşit ve aynı değildir. Erkeklerden farklı olan, özel, nedenle! Sendikal örgütlenmeye neden gerek varsa,
özgül sorunları vardır. Bunlar olgulardır. Olguları o nedenle! Vs. vs. Mesele bu kadar açık, anlaşılır ve
göz önünde bulundurmazlık edemeyiz. de mantıklıdır aslında. Ve apaçık olan bir diğer şey
Buraya kadar sözünü ettiklerimizin, tümünden ise, bu örgüt biçimlerini reddetmenin erkek şove-
çıkacak sonuç ise şudur: Devrimi gerçekleştirmek nizmi olduğudur!
için emekçi kadınları örgütlemeye özel önem verme- Bizde ise, örneğin Lenin’in “vazgeçilmez” diye ta-
liyiz; bunun için ise özgün koşul ve psikolojilerini göz nımladığı bu organları değil yaratmak, tartışmak bile
önüne alarak, özel örgütler oluşturmalıyız. Bunları zor. Komünistlerce yüz yıl kadar önce çok kesin ve
yapmaksızın geniş kadın kitlelerini kazanmamız; ha- çok açıkça ilan edildiği biçimde temellendirilen bu
liyle sınıf mücadelesini kazanmamız mümkün değil. organların gerekliliği üzerine yapılan tartışmaların
Bundan ötürü, olguları doğru kavrayan, tutarlı her belgeleri, çok değerli deneyim ve bilgilere dayanan
komünist, emekçi kadınları örgütlemek için önemli miraslarımızdır. Ancak bizim yüz yıl öncesi-
örgüt/organ oluşturma fikrini benimser, benimseye- nin de gerisinde olmakta ısrar etmemiz, mirasları-
cektir. Ezbere, kalıp akıl yürütmelerle değil olgularla mızdan yararlanmayı ret etmemiz, gerçekten çok acı.
hareket edenler, bu organların oluşturulmasının “fe- Tüm bu gerçeklere rağmen, sözünü ettiğimiz organ-
minizm değil, pratik, devrimci amaca uygunluk” ol- ları oluşturmamak, kendi ayağımıza kurşun sıkmak
duğunu kolayca kavrayacaklardır. demektir… Aslında bu da tam doğru değil. Çünkü ya-
Ancak çoğunlukla bu ve benzeri öneriler “cinsi- ralı ayakla ağır-aksak, geç ve zor da olsa hedefe
yetçilik”, “ezilenler arasında cinsiyet ayrımı yaparak ulaşma olasılığı vardır. Doğrusu, biz kurşunu kafa-
sınıf mücadelesini zayıflatmak”, “feminizm” ve ben- mıza sıkıyoruz: Farkında mıyız, devrimi feda ediyo-
zeri suçlamalarla karşılanıyor. Fakat biraz önce de ruz! “Kadın olmadan devrim olmaz”!
ortaya koymaya çalıştık ki, bunun, feminizmle, sınıfı
bölmekle, hedef kaydırmakla hiç mi hiç ilgisi yoktur Cinsiyet sorunu
ve olamaz. Öte yandan bu tür suçlamaları yapanları Buraya kadar bahsettiğimiz esasta meselenin sa-
ise biz çok daha ağır bir şekilde suçluyoruz/suçlama- dece sınıfsal yönünü içeriyor. Ancak, bu yalnızca bir
lıyız: materyalist olmamakla, gerçekleri görmemekle yönüdür. En başlarda da belirttiğimiz gibi, kadın so-
ve cinsiyetçilikle… rununu (emekçi sınıftan kadınlar açısından) tartıştı-
Emekçi kadınları örgütlemeye dönük özel organ- ğımızda iki noktadan bahsediyoruz: sınıf ve cinsiyet
ların talep edilmesi, oluşturulması cinsiyetçilik değil- sorunu. Kadın sorunu sadece bir sınıf sorunu değil-
dir, emekçi sınıfları bölmez. Kadının ezilmişliği, dir. Hatta henüz sınıflar ortaya çıkmadan, bir sınıfın
cinsiyetçilik beş bin yıllık bir geçmişe sahip. Tamı ta- diğer üzerinde baskısı ve egemenliği, sömürüsü oluş-
mına beş-bin-yıl! Demek oluyor ki bu tür örgütler madan önce, cinsel baskı oluşmuş; kadın cinsi erkek
cinsiyetçiliği yaratmak şöyle dursun, zaten var olan cinsi tarafından baskı altına alınmıştır. “Kadın so-
cinsiyetçiliği ortadan kaldırmayan, sınıfı bölmek bir runu” adı üstünde, esasta bir cins sorunudur. Kadın
yana zaten erkek cinsiyetçiliği ile bölünmüş sınıfı bir- cinsinin erkek cins tarafından baskı ve sömürüye
leştirmeye ve böylece emekçi erkek ve kadınları aynı maruz kalması sorunudur.
hedefe, devirim ve sosyalizm mücadelesine yönlen- “Çifte baskı ve sömürü”nün birisi sınıfsal baskı ve
dirmeye hizmet etmektedir. sömürüdür, diğer cinsel. Egemen sınıflara mensup
Tersine, eşit olmayanları eşitmiş gibi ele almak, kadınlar “çifte” değil ama cinsel baskı ve sömürü al-

110
tındadırlar. Cinsel baskı, ezilme, tüm sınıflardan ka- KP’de, sendikalarda… kadınların sayısının azlığına
dınları, yani bir bütün kadın cinsini kapsar. dikkat çekiyor ve sosyalist toplumda bile özel kadın
Erkek egemenliği, egemen sınıfların çıkarlarına organlarının gerekliliğini ısrarla savunuyor; bu ol-
uygundur. Çünkü onlar toplumu bölerek, daha kolay guyu dayanak göstererek. Yine mesela SB’de meslek
yöneteceklerini bilirler. Bu nedenle sürekli olarak ka- grupları açısından cinsiyet dağılımına dair istatistik-
dının ikinci cinsliğini üretir, erkek egemenliğini ler de bu sorunu doğrulayan veriler sunuyor.
korur ve güçlendirirler. Proletaryanın çıkarları ise Biz ise “kadın sorunu devrimle çözülür” ve ben-
bunun tam tersini gerektirir. Tek devrimci sınıf olan zeri argümanlarla indirgemeci ve dolayısıyla yanlış,
proletarya her türlü baskı ve sömürüye, her tür eşit- ertelemeci yaklaşımlar sergiliyor, böylece erkek şove-
sizliğe karşıdır, birleştiricidir. Erkek egemenliği, pro- nizmini enikonu besliyoruz da. Mantıki düşünen her-
leter ideolojiyle bağdaşmaz. Aksine, Demokratik kes kavrar ki, çifte sömürü çifte mücadele gerektirir:
Halk İktidarı ve Sosyalizm mücadelesini baltalar, za- Burjuva-feodal sisteme karşı ve erkek egemenliğine
yıflatır. karşı mücadele! Bunlardan sadece birini savunmak
Ancak emekçiler ve tabi proleterler arasında (ya da söylemde olmasa da pratikte sadece birini yap-
erkek egemenliği, kadın köleliği vardır. İşte mücade- mak) sapmadır. Sadece burjuva-feodal sisteme karşı
lemizin bir yönünü de bu oluşturuyor. Bu noktayı ke- mücadeleyi savunmak erkek şovenizmidir; sadece
sinlikle atlamamalı; tersine, ısrarla üzerinde durmak erkek egemenliğine karşı mücadeleyi savunmak ise
zorundayız. Emekçi kadınların kurtuluşu yalnızca feminizmdir. Ve biri diğerinden kesinlikle daha iyi
burjuva-feodal düzene karşı mücadele ile değil, aynı değildir! Kadınların kurtuluşu cinsel ve sınıfsal sö-
zamanda erkek egemenliğine karşı mücadele ile sağ- mürü ve baskıya karşı mücadele etmek ile mümkün-
lanacaktır. “Sınıf çıkarları”, “sınıfsal yaklaşım” vb. ba- dür. Ve bunun ikinci bir olasılığı, seçeneği yoktur.
hanelerle kadın köleliliğine, erkek şovenizmine karşı Emekçi kadınlar erkek sınıfdaşları tarafından da
verilmesi gereken mücadeleleri yok saymak, engelle- eziliyor, sömürülüyor, baskı altına alınıyorlar. Cinsel
mek en ilkel erkek şovenizminin ta kendisidir, gerici- baskıyı emekçi kadınlara yalnızca egemen sınıflar uy-
liktir. Kadınların kurtuluşu ile emekçi sınıfların gulamıyor. Kadının ikinci cinsliği yalnız egemen sı-
kurtuluşu birbirine zıt değil, birbirini zorunlu kılan nıflara ve onların erkeklerine “yaramıyor”. Emekçi
olgulardır. erkeklerin bunda bir “çıkarı” yok mu? Emekçi erkek-
Daha önce kısaca değinmiştik, kadın cinsinin öz- ler masum mu? Erkek egemenliğini erkekler değil de
gürleşmesini devrimler, tek başlarına sağlamaz. başkaları mı uyguluyor? “Ezen cins” tanımına emekçi
Bunu anlamak için, örneğin Sovyetler Birliği’nde ka- erkekleri de katıyoruz tabi ki. Emekçi kadınlarla er-
dınların durumuna bir göz atmak yeterlidir. Sosya- keklerin sınıf çıkarları ortaktır; ama (fiiliyatta) cins
lizmde, kadınlar o güne kadar dünyada eşi çıkarları değil.
görülmemiş derecede yasal ve fiili hak ve özgürlük- Engels “aile içinde erkek burjuvadır, kadın prole-
lere kavuşmuşlardır. Bu bir gerçek. Ama diğer ve ko- taryayı temsil eder” diyor. Emekçi kadınları “ezilenin
numuz açısından yakıcı olan diğer bir gerçek ise de ezileni” diye tanımlarız. Açık ve inkâr edilemeye-
bunun tam değil nispi bir düzelme olduğudur. Sosya- cek bir gerçektir ki, ezilenin ezene, “proletarya”nın
lizmde de erkek egemenliği ortadan kalkmamıştı. Ka- “burjuvazi” ye karşı mücadelesi meşru ve zorunludur.
dının ikinci cinsliği, erkek egemenliği devam Erkeğin kadın üzerindeki egemenliğini yok etmek,
ediyordu. gerçek ve tam bir eşitlik sağlamak, o egemenliğe karşı
Konudan fazla uzaklaşmamak için sadece kısaca savaşmayı şart koşar. Durum bu kadar açıktır.
dikkat çekmekle yetinelim; evlilikle ilgili yasalar; ka- TV, gazete, internet haberlerinden takip ediyor ve
dını o zamanki koşullarda şu veya bu oranda ama hatta bizzat tanık oluyoruz; her gün her yaştan en az
mutlaka toplumsal-siyasal yaşamdan koparan anne- 2-3 kadın cinayete kurban gidiyor; yüzlercesi teca-
liğin, çok çocuk doğurmanın özendirilmesi, teşvik vüze, binlercesi tacize uğruyor, çok çok daha fazlası
edilmesi, ödüllendirilmesi gibi ele alışlar, politikalar dövülüyor, işkence görüyor. Ancak bunlar sadece
sosyalizmde, daha doğrusu Sovyetler Birliği’nde yansıyanlar. Eminiz ki rastgele bir sokaktan geçelim,
“kadın özgürlüğü-erkek egemenliği” açısından tartı- sağımızda solumuzda uzanan neredeyse tüm evlerde,
şılması gerekli, önemli verilerdir kanaatindeyiz. Le- işyerleri, okullar, kurumlarda ve o sokakta kadınlar
nin’den yaptığımız alıntılar tekrar hatırlansın: bir şekliyle erkek şiddetine, dayağına, hakaretine,
Özellikle ilk alıntıda, Lenin, Sovyetler Birliği’nde bile aşağılanmasına, psikolojik saldırı ve baskısına maruz

111
kalıyorlar. O evlerin hemen hepsinde resmi ya da Somut politika ve faaliyet
gayrı resmi tecavüzün mağduru oluyorlar. Dışarıdan Öte yandan inceleyebildiğimiz kadarıyla, ülke-
“sıcak aile ortamı” gibi görünen hanelerin içinde ka- mizde ve dünyada ulusal kurtuluş, devrimci, komü-
dınlar cehennem sıcağında yanıyorlar; pek çoğu iş- nist hareketler olsun ya da hatta karşı-devrimci
kencehane, hapishanedir kadınlara. odaklar olsun, kadın sorununa-kadınlara başlı ba-
Kadınlar saat sordukları, boşanmak istedikleri, şına eğildiklerinde elde ettikleri kitleselleşme ve ba-
dar giysi giydikleri, telefonuna mesaj geldiği, âşık ol- şarılardan da bunun önemli bir faktör olduğunu
duğu, çocuğunun velayetini aldığı, izinsiz bir yere git- görüyoruz. İşte tam da burada geniş kadın kitleleri
tiği, tecavüze uğradığı (yani bizzat mağdur olduğu için neden çekim merkezi olamadığımızı, çevre-çe-
durumlarda) vb. gerekçelerle diri diri toprağa gömü- perde neden bu kadar az kadın olduğunu kendimize
lüyor, onlarca bıçak darbesi ve kurşunla katlediliyor, sormalıyız.
vücutları onlarca parçaya doğranıyor, “intihar edi- Biz ne yapıyoruz? Handiyse her evde, sokakta,
yor”, “kayboluyor”, kulağı-burnu kesiliyor, hastanelik fabrikada, okulda, sendikada, köyde kadınlar bas-
ediliyor, sakatlanıyor… Ve bunlardan çok daha fazla kıya, şiddete maruz kalırken, ilişkide bulunduğumuz
olup da görünmeyenlere; asla kapanmayan korkunç kitlelerle bu sorunu tartışıyor muyuz, onların dikka-
ruhsal yaralara, kişilik sakatlanmalarına, psikolojik tini bu soruna çekiyor muyuz? İlişkide bulunulan kişi
hastalıklara boğuluyorlar. Evet, bunların hepsi ve çok genellikle erkektir ve evdeki (işyerindeki, okuldaki,
daha fazlası şimdi, şu anda, biz bunları yazarken, siz sendikadaki, dernekteki vs.) kadınların (ve ailedeki
bunları okurken olmaya devam ediyor. çocukların) sorunları, onların birbiriyle ilişkileri, ora-
Kadının erkekten bağımsız olarak düşünme, lardaki erkek despotluğunun neredeyse sözü bile
davranma, tercih etme, yapma haklarını engelleye- edilmez. Hatta oralarda kadına dönük baskıların
rek onun en başta insan olma hakkını elinden alan; erkek tarafından uygulandığı bilindiği halde bilmez-
hayatını, sağlığını, kişiliğini, onurunu, özgüvenini, likten, görmezlikten gelinir. Müdahale edilmez.
öz saygısını yok eden; kelimenin tam anlamıyla ka- Bu tür tanıklıklar ve bilgilere rağmen, bir devrim-
dını nesneleştiren, cinsellik, çocuk doğurma, ev işi cinin gıkını bile çıkarmaması, durumu değiştirmeye
yapma nesnesi olarak çok yönlü kullanışlı robot de- çalışmaması gerçekten dehşet vericidir. Erkek kan
recesine indiren kimdir; fiili olarak bunları yapan, kardeşliğidir. Ailesindeki, çevresindeki kadınlara şid-
uygulayan kim? det ve baskının bin bir çeşidini uygulayan erkektir.
Şunlar: Köylü Mehmet amca, işçi Ahmet, öğrenci Bu ve benzeri olaylara müdahale etmeyen, faaliyetle-
Murat, esnaf Hüseyin, memur Muhsin vd. Emekçi er- rinde kadın sorununu-erkek egemenliğini işlemeyen,
keklerin emekçi kadınları ezmesi de asla haklı/meşru kadınlara ayrıca bir ilgi göstermeyen faaliyetçiler de
değildir. Kadınların, cinsiyetleri gerekçesiyle ezilme- genellikle erkektir. Erkek egemenliğine ve kadının
lerine, özel baskılara; toplumumuzdaki bu en yoğun, ikinci cinsliğine karşı bilinçlendirme, aydınlatma,
en yaygın ve en dehşet verici sömürü ve baskı türüne müdahale ve mücadele bilinci verme, konulara du-
karşı mücadele etmek tutarlı devrimci ve komünistle- yarlılık oluşturma, bu doğrultuda yönetme-yönlen-
rin önde gelen görevlerinden biridir, bizce. Çünkü dirme-örgütleme yapmayan, proje-politika
her türlü zulme ve baskıya karşı koymak en önce, in- üretmeyen yöneticiler, onlar da erkektir.
sani bir tutumdur. “Mehmet amca”nın çok fazla suçu yok. Çünkü o,
Emekçi kadınların bu derece yoğun, yaygın ve içine doğduğu erkek egemen burjuva-feodal sistem
derin yaşadıkları cins sorunlarına ve bunları uygula- tarafından kendine empoze edilen cins kalıpları doğ-
yanlara karşı tutumsuz kalmak ya da yeterli ve siste- rultusunda düşünmeye ve davranmaya koşullandırıl-
matik, kolektif bir tutum geliştirmemek yalnızca mıştır. Mevcut toplumsal cinsiyet rollerini
emekçi kitlelerin yarısını gözden çıkarmak demek sorgulayacak bilince sahip değildir genelde. Ona doğ-
değil, aynı zamanda bu suçlara ortak olmaktır. Onlar ruyu gösterecek önderlere denk gelmediği sürece,
elbette bizim tutarlılığımızı söylediklerimizde değil içine doğduğu gerçekliği olduğu gibi benimsemek dı-
yaptıklarımızla test ediyorlar, edecekler. Erkek ege- şında farklı bir olasılık da yok çoğunlukla. İşte bu-
menliği altında acı çeken kadınlar, kendileri için hiçbir rada komünistlerin, devrimcilerin konu ile ilgili
şey vaat etmeyen, kendilerini görmezden gelen, so- misyonunu tartışmak gerekir.
runlarına somut çözümler getirmeyen ve hatta hatır- Emekçi kadınların özgün sorun ve taleplerini, bir
lanmadıkları bir yerde pek tabiidir ki olmayacaklardır. bütün olarak emekçi kitlelerin gündemine sokmalı-

112
yız. Erkek egemenliği ve kadın kitlelerinin sorun ve araç ve yöntemler, üsluplar belirlenmeli somut olarak.
talepleri sürekli bir eğitim ve mücadele konusu ol- Kadın çalışmaları, emekçi kadınların salt katı-
malıdır. Yani köylüler, işçiler, memurlar, esnaflar, lımcı, salt alıcı oldukları, pasif pozisyonunun dışına
öğrenciler, işsizler… arasında; okul, sendika, dernek, çıkmalıdır. Esasta onları tartıştırıp fikirlerini alan,
kültür-sanat, semt vb. tüm alanların işleyeceği temel düşünsel ve fiili olarak aktif katılımını yaratan, onla-
konulardan biri olmalı bunlar. Buralarda ilişkide bu- rın genel olarak inisiyatifini, öz güvenini geliştiren;
lunulan kitlelere dönük bilinçlendirme, eğitme, kısacası özne olmalarını sağlayan yöntem/tarz geliş-
uyandırma, uyarma, mücadeleye çekme faaliyeti şek- tirilmeli. Bu şekilde, kendi içlerinde öncü-örgütleyici
linde ele alınmalıdır. kadınların çıkması da sağlanmış olacaktır. Özellikle
Kısacası, bu çalışmalar kadın faaliyetiyle, kadın belirtmeliyiz ki, tüm bu ve benzeri çalışmalar, genel
faaliyetçilerle ve emekçi kadınlara dönük olmakla sı- emekçi sınıfları hedeflemekle beraber, ebette ağırlık
nırlandırılmamalıdır kesinlikle. Üstelik bu, sadece noktaları, devrimin öncü gücü proletarya ile temel
birebir ilişkide olunan kitlelerle de sınırlı kalmamalı, güç köylülük arasında yürütülmelidir.
A/P araçları en etkin ve en yaygın şekilde kullanıla- Son olarak yapılması gereken bunların tam tersi-
rak en geniş kitleye ulaşılmaya çabalanmalıdır. Tabii dir. Konu ile ilgili şu önerileri sıralayabiliriz:
ki bu araçlarda kullanılan dil, görsellik, ilgi çekicilik, * Sorunun önderlik düzeyinde ele alınması.
mesela bildiri ise uzunluğu, harf karakteri ve büyük- * Saflarda kadın sorununa dair genel aydınlatma,
lüğü gibi ince noktalara da özenle kafa yorulmalı; bilinçlendirme kampanyaları yapılması.
sağlayabileceği en güçlü etkiyi sağlayacak özellik- * Erkek şovenizmine karşı sürekli ve kararlı bir
lerde yapılmaya çalışılmalıdır. mücadele geliştirilmesi.
8 Mart, 25 Kasım, 1 Mayıs çalışmaları, bu tarih- * Cins bilincinin oluşturulması. Öğretilmiş kadın-
lere endekslenmemeli. Sınıf ve kadın kurtuluş müca- lık ve erkekliğin sorgulanması, tartışılması, bu değer-
delesi açısından önemli tarihi değeri olan bu lerden kopuşu sağlayacak sürekli bir eğitim ve
günlerde sembolleşen sorun ve istemler, emekçi ka- mücadele konusu olarak ele alınması.
dınların 365 gününün, 24 saatinin sorun ve istemle- * Saflarda kadın yoldaşların olumsuz eşitsizliği-
ridir. Bu nedenle sınıfa cins bilinci verme, kadın nin giderilmesi için kota ve olumlu ayrımcılık politi-
kitlelere sınıf bilinci taşıma vesilesi olacak bu tarihi kalarının merkezi düzeyde oluşturulması ve
günler, “biz bize” ve son zamanlara sıkıştırılmışlıktan uygulanması.
kurtarılmalı; geniş zamana yayılan ve geniş erkek ve * Kota, olumlu ayrımcılık nihayetinde sonuçlara
kadın emekçi kitlelere ulaşan bir çalışma tarzıyla on- müdahaledir, bir bakıma biçime dönük bir değişim-
ları eğitme, duyarlı kılma, örgütlemenin etkin aracı dir. Bu nedenle kesinlikle tek başına yeterli değildir.
haline getirilmeli. Bunlarla beraber ve çok daha önemli olarak kadınla-
Kadınlara yönelik her çeşit sınıfsal ve cinsel saldı- rın toplum içinde yetiştirilme biçimlerinin şekillen-
rıları içeren güncel gelişmelere dair, konuyu gün- dirdiği özgün kişilik özellikleri ve özgün psikolojileri
demleştirmek duyarlılık yaratmak amacıyla refleks vardır, bunlar göz önünde bulundurularak, kadının
eylemler gerçekleştirme inisiyatifi geliştirilmeli, bir dezavantajlı durumuna müdahale etmek, kadınları
tarz olarak oturtulmalı. Ancak şunu da özellikle be- gerçekten eşit düzeye getirmek, aktif, özne olmalarını
lirtelim ki, protestocu zihniyet; İstanbul/Taksim/Ga- sağlamak amacıyla kesinlikle kadın kadro politikası
latasaray; basın açıklaması, “biz bize” darlığı da oluşturulmalı. Bu olmadan, ne emekçi kadınlar ara-
aşılmalıdır. sındaki çalışmalarımızdan ciddi sonuçlar alabiliriz ne
Tüm alanlarda A/P ve örgütlenme çalışmalarında de saflarımızdaki kadınların nitelik ve niceciğini artı-
kadın olgusu, kadının özgün durumu göz önüne alına- rabiliriz.
rak özgün A/P ve politikalar şeklinde uyarlanmalı. * Kadınlara karşı geliştirilen kaba erkek şovenist
Sıkça kitlelerden bahsediyoruz; kitleler kadın ve er- yaklaşımların mutlaka hukuki bir karşılığı olmalı; bu
keklerden oluşuyor. Kadınların özgünlükleri her ça- türden pratikler cezalandırılmalıdır. Bu, genel eğiti-
lışma alanında ortaya konulmalı, analiz edilmeli ve min de bir parçasıdır.
çalışmalar kadınlara da hitap eder şekilde organize * Dil düşüncenin yansımasıdır, ideolojiktir. Genel
edilmeli. Örneğin semt çalışmalarını tartışırken, orga- eğitimlerde eril dilin terk edilmesine dönük eğitim ve
nize ederken, hedefler belirlerken semtteki kadınlara mücadele geliştirilmelidir. Erkek egemen dil, üslup
da özellikle etki etmeyi hedefleyen özgün politika, terk edilmelidir.

113
Herkesin ötekisi LGBTT bireyler
limi, kimliği ve tercihi gerekçe gösterilerek, ci-
nayete varan nefret saldırılarını örgütleyen
tek-tipçi düzen karşısında yalnızlığa mahkum
edildi ve yok sayıldı. Bu yaklaşımın temelinde
sahip olunan homofobik anlayışlar yatar.
Homofobi, sınıflı toplumda düzen tarafın-
dan yaratılan burjuva ahlakın erkek egemen
cinsiyetçi, insanın cinsiyetini yalnızca kadın-
erkek üzerinden kurgulayan ve diğer cinsel
oluşumları yok sayan anti-bilimsel ve hatta
anti-Marksist olan heteroseksist anlayışının
bir sonucu olarak ortaya çıkan hastalıklı bir
durumdur aslında. Hayatımızın her alanında,
devletin tüm ideolojik, politik, askeri kurumla-
rıyla her gün her an yeniden ürettiği homofo-
Toplumsal cinsiyet, kadın ve erkeğin doğmadan biyle her yerde karşılaşmak mümkündür. Yaşamı
yaşamları boyunca nasıl yaşayacaklarından nerede, sarıp sarmalayan bu homofobi hastalığı, LGBTT
nasıl hareket etmeleri gerektiğine kadar rolleri, (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transeksüel, Travesti) bi-
“görev ve sorumlulukları” belirler. Kız çocuğu reyleri açısından daha çok yaşamsal bir kaygı ve teh-
pembe gibi “yumuşak” renklere ve bebek, misafir dit haline gelir.
ağırlama takımı gibi toplumsal cinsiyetine uygun Cinsel kimliklerini ifade etmeye başladıkları
oyuncaklara boğulur ve kadın olma provaları yapar! andan itibaren aile-toplum-devlet üçgeninde hakları,
Erkek ise mavi gibi “sert” renkler ve silah, araba, yaşamları ve hatta canları tehlikelerle kuşatılan
sapan gibi oyuncaklar arasında büyür, oyuncakların LGBTT bireyler, zorla toplumsal cinsiyet kalıplarına
kendilerini ve gerçeklerini kullanabildiği oranda “er- döndürülmeye, orada sıkıştırılmaya çalışılır.
kekleşir”! vb. Aile, çocuğunun bir hastalığa kapıldığını düşüne-
Erkek egemen/heteroseksist/homofobik sömü- rek, daha doğrusu bunun bir hastalık olduğunu te-
rücü sistemin kurumları tarafından oluşturulan ve menni ederek psikiyatriste götürür, zorla
toplumun en küçük hücresine kadar sinen toplum- evlendirmeye ya da dini/ahlaki normları dayatarak
sal cinsiyetin, en çok etkilediği kesimlerin başında ikna etmeye çalışır. Tabii bu iyi ihtimaller... Siste-
eşcinseller gelir. min en küçük birimi olan ailenin bu duruma verdiği
Toplum ve sistem tarafından çok uzun süreler tepkiler bu “iyi ihtimaller”in daha da dışına çıkarak,
görmezden gelinen eşcinsellik, daha sonrasında cin- cinsel kimliğini açıklayan kişiye şiddet uygulamaya
sel yönelim ve cinsel kimlikleri nedeniyle nefret sal- ve hatta o kişiyi öldürmeye kadar varabilir. (Son ola-
dırılarının hedefi haline getirildi. Birtakım düzen rak geçtiğimiz yıl, Ahmet Yıldız isimli bir gey, cinsel
temsilcisi ve en son Kadın ve Aileden Sorumlu Dev- kimliği nedeniyle babası tarafından sokak ortasında
let Bakanı Aliye Kavaf’ın geçen yıl Mart ayında yap- kurşunlanarak öldürüldü.)
tığı bir açıklamada söylediği gibi, halk bu toplumda LGBTT bireyler, cinsel kimliklerini açıkladıkla-
eşcinselliğin olmadığına inandırıldı. Çünkü eşcinsel- rında toplumdan daha kapsamlı bir baskıya maruz
lik, batıdan gelen kötü bir alışkanlık, tedavi edilmesi kalırlar. Fiziki, sözlü, taciz-tecavüz gibi cinsel saldı-
gereken bir hastalık, bir günah, cinsel sapkınlık ola- rılara uğrar, yakınları, dostları, komşuları, tanıdık-
rak sunuldu önümüze! Hatta toplumun en ilericileri ları tarafından dışlanarak ilişkiler kesilir, çalıştığı
olan devrimci-demokrat kesim ve hareketler tara- yerlerde cinsel kimlikleri bahane edilerek ya da
fından dahi yok sayılan, burjuvazinin yozlaşmışlığı “genel ahlaka aykırı davrandığı” söylenerek işten çı-
ya da “en iyi ihtimalle” üstüne daha sonra düşünüle- karılır, hiçbir işe alınmayarak fuhuş sektörüne itilir
cek, şu an ilgilenilemeyecek/aciliyeti olmayan(!) bir ve nefret cinayetine kurban gider.
konudur. Bu arada on binlerce insan, cinsel yöne- Bu baskı ve ayrımcılık yapanlar cephesinde, bu
114
işi en “örgütlü” yapan devlettir elbette. LGBTT birey- - Eşcinsellik, bir hastalık mıdır?
leri, “genel ahlaka aykırı davranışlar sergileme”, LGBT bireylere, cinsel yönelim ve kimliklerini
“kaldırım işgali” gibi söylemlerle “Kabahatler Ka- açıkladıkları itibaren en başta aileleri, daha sonra da
nunu” kapsamında her fırsatta gözaltına alır, kara- bu halka genişleyerek toplumun tümü tarafından ko-
kolda işkence uygular, aşağılar, cinsel taciz, nulan ilk teşhis genellikle “hastalıklı” olur. Eşcinsel-
tecavüzde bulunur, tutuklar, derneklerini sudan ge- ler; toplumun hastalıklı, kimlik bunalımı yaşayan,
rekçelerle kapatır. psikolojik rahatsızlıkları olan ve “bilimsel” olarak da
Açıkça sormak gerekiyor; acaba zulüm ve baskı hormonları “anormal” olan bireyleri ilan ediliverirler.
menzilindeki devrimciler olarak, ötekileştirdiğimiz Bu yüzden de hem aile hem toplum hem de devlet ta-
baskı ve ayrımcılığa uğrayan LGBTT bireyler kar- rafından “tedavi” ettirilmeye çalışılırlar.
şısında kendimizi nasıl konumlandırıyoruz? Uzun Doğadaki insanı heteroseksüel cinsel kimlikler-
yıllar boyunca “tarafsız kaldığımız”, “sessizliğimizi den ibaret gören ve geri kalan kimlikleri inkar eden
koruduğumuz” bu konuda tartışma açmak, ezilen- bu anlayış, her ne kadar “bilimsel” olduğu iddia edi-
lerin safında olduğunu söyleyen bizler için ne len materyallerle süslense de bu anlayışın, diyalektik
kadar elzem? materyalizme ve doğadaki yaşam çeşitliliğine aykırı-
dır. Ayrıca şöyle bir “bilimsel” açıklama da mevcut-
- Eşcinsellik, cinsel sapkınlık mıdır? tur. Doğada 1500’den fazla tür hayvanda eşcinsel
Bir insanın hayatını nasıl yaşayacağına, kişiliği ilişkilere rastlanmaktadır. (Ama insan hayvandan
başta olmak üzere onun bir parçası olan cinsel kimli- üstün bir canlıdır, gibi bir argümanla bu veriye bile
ğine nasıl bir bedende hayat vereceğine ancak kendisi karşı çıkılabilir. Ancak bu argümanın insanı doğadan
karar verebilir. Ama içinde yaşadığımız sistemde bu üstün tutan idealizmden beslendiğini bilmek gere-
var oluş, devletin düzenlemelerine tabidir. Yani “sı- kir.) O zaman bu veriden şöyle bir sonuca varabiliriz:
nırlarımız” sistem tarafından çizilir ve toplum en Doğada var olan heteroseksüel kimlikler ne kadar do-
küçük yapı taşı olan aileden başlanarak bu “sınır- ğalsa, ne kadar “normal”se, eşcinsellik de o kadar
larda” yaşamaya zorlanır, böyle şekillenir. Sistemin doğal ve “normal”dir!
çizdiği “sınırlardan” biri de cinsiyetlerin yalnızca he- Diyelim ki bu veriyi reddettik, duymadık/duy-
teroseksüel kimliklerden ibaret olduğudur. Hetero- mazlıktan geldik. Peki doğanın ve doğanın bir par-
seksüel kimlikler dışındakiler ise “sapkın” olarak çası olan insanın sabit, belirlenmiş ve değişmez
yaftalanır ve şiddetle dışlanır. Ki bu, çoğu zaman “bi- kurallara sahip olduğu iddiası ile yola çıkmak ne
limsel” maskeler altında yapılır. kadar diyalektik materyalizme uyan bir anlayış ola-
Eşcinsellerin, LGBT cinsel yönelim ve kimliklere bilir? Açıkça söylemek gerekirse bu anlaşıyın, bir
sahip olmasını “sapkınlık” yani “yoldan çıkma” ola- yaratıcının var olduğu ve dünyayı belirli kurallar
rak değerlendirmek, şu soruyu ister istemez akıllara çerçevesinde yarattığını düşünen inançtan özde bir
getiriyor: Hangi yoldan çıkma ve sapma? Daha önce farkı olmadığı ortadadır!
yalnızca heteroseksüel kimliklerin varlığını kabul Dolayısıyla eşcinselliğin, LGBT cinsel kimlikleri-
eden homofobik yaklaşımın aslında tek tipçi burjuva- nin hastalık olduğuna inanmak, sistemin kendi ya-
feodal ideolojiye ait olduğunu belirtmiştik. Dolayı- rattığı anti bilimselliği benimsemek ve tek-tipçi
sıyla bahsedilen burjuva-feodal ideolojinin sınırlarını anlayışa düşmek demektir. Biz devrimciler açısın-
ve çerçevesini belirlediği “yol”dan “sapma”, yani “cin- dan bu kabul edilemez bir durumdur, çünkü bunu
sel sapkınlık” iddiası olsa olsa bu kalıplara sığmayan kabullenmek karşı mücadele verdiğimiz sistemin
dünyada yalnızca heteroseksüel kimliklerin olmadığı minderinde bu konuda kaçak dövüşmek ve ona tes-
gerçeğini inkar ve imha saldırısının bir parçasıdır. lim olmaktır. Ki şunu da açıkça belirtmeliyiz, siste-
Eşcinsellik, cinsel sapkınlık değildir. Cinsiyet- min “bilimsel argümanları” ile
ten, cinselliğe kadar bütün kuralları belirleyerek araştırıp-sorgulamadan hareket etmek devrimci ha-
toplumu yalan ve çarpıtmalarla dolu bir düzenekle reketin düşünce tembelliğinin bir sonucudur!
baskı altına alan bir sistemden bahsediyor ve buna
karşı mücadele ediyorsak, sistemin eşcinsellere - Eşcinsellik, kapitalist sistemin bir so-
karşı argüman olarak kullandığı “cinsel sapkınlık” nucu mudur?
kavramına da yadsımayla yaklaşmalı ve sistemin Solda genel olarak yaygın bir anlayış da eşcinselli-
penceresinden insanın çok çeşitlilik arz eden doğa- ğin, kapitalizmin halkı yozlaştırma politikasının bir
sını seyretmemeliyiz! sonucu olarak ortaya çıkan, insanın kendi doğasına

115
yabancılaşmasının bir sonucu olduğudur. İnanılmaz Sormak gerekir; bahsi geçen “ahlak” kimin ah-
derecede “cehalet”le malul olan bu iddianın ortaya lakıdır? Bu “ahlak”ın sınırları hangi sınıf tarafın-
atılmasının iki nedeni olabilir ancak. dan belirlenmiştir? Ve devrimcilerin bu
Eşcinselliğin kapitalizmin bir sonucu olarak or- “ahlaksızlık” kavramını kullanarak, ezilenleri cinsel
taya çıktığı ya da yaygınlaştığı iddiasını ortaya atabil- yönelimi ve kimliği nedeniyle damgalaması ile dev-
mek için eşcinselliğin tarihi ya da tarihin kendisini letin kadın ve yine LGBTT bireylere “genel ahlaka
bilmiyor olmak gerekir. Kaldı ki sol hareketin, dev- aykırılık” kavramını kullanarak düşmanca davran-
rimcilerin tarihi incelememiş olması ya da bu konuda ması arasında ne fark vardır?
bu kadar “cahil” kalması ne anlaşılır ne de hoşgörüle- LGBTT bireylerin sahip olmamakla suçlandık-
bilir bir durumdur. ları “ahlak”, sınıfsal bir kavramdır aslında ve içinde
Eşcinselliğin kapitalizm sonucu ortaya çıktığını ya yaşadığımız burjuva-faodal sistemde de olsa olsa
da yaygınlaştığını iddia etmek, “uygarlık” tarihi ola- egemen sınıflara ait ve özel mülkiyetin izlerini taşı-
rak lanse edilen sınıflı toplumlar tarihinden bihaber yan bir kavram olabilir. Yani bahsi geçen “ahlak”
olmak demektir. (Ki eşcinsellik, sınıflı toplum tari- kavramı, egemenlerin halkın emeğini gasp ederek
hinden daha önceki dönemlerde dahi var olan bir elde ettiği servetinden çok küçük bir parça ayırıp
durum!) Helenlerden, Mısır tarihinden, Antik Yunan onlarca öğrenciye burs vermesine tezahüratlar
tarihinden yaygın olarak günümüze kalan ve “en ger- yapıp alkış tutar, ancak söz konusu halktan bir
çek aşk iki erkek arasında yaşanandır” söylemi ile insan olduğunda ise aç kalıp ekmek çalması duru-
özdeşleşen eşcinsellik hikayelerini hiç duymamış munda dahi eline kelepçe vurduracak derecede
olmak demektir. Lut kavminin eşcinsel ilişkiler yü- utanç verici bulur. Açıkçası böylesi bir “ahlak” kav-
zünden tanrı ve Nuh’un gazabına uğradığını bilme- ramı ile yapılan değerlendirme ne kadar devrimci-
mek demektir. Hadi bunları geçtik, yakın tarihte ve dir... Buna siz karar verin!
yakın coğrafyada yaşanmış Osmanlı’da oldukça yay- Ahlak konusuna gelmişken, söz konusu ahlaki
gın olan eşcinselliğe dair hiçbir şey öğrenmemiş değerler olduğunda devrimcilerin “bu halkın ahlaki
olmak demektir. “Oğlancılık”, “sevicilik” gibi kavram- değerleri ama, ne kadar geri olursa da olsun halka
ları hiç duymamak demektir. “Cahilliğin” bu kadarı ait bir değer. Ve halk henüz böylesi bir durumu kal-
da fazla değil mi?! dıramaz” gibi yorumların arkasına sığınması olsa
Bu “cahillik” birinci neden. Diğer neden ise gerçe- olsa acizlik olur. Halkın kuyruğuna takılma olur.
ğin çarpıtılmış olması. Ki bu durum devrimciler açı- Bunun adı burjuvaziden kopamama olur. Kaldı ki
sından “cahillik”ten daha acınası bir durum devrimcilerin var olan olumsuz durumu kabullen-
demektir. Eşcinselliğin kapitalizm ile ortaya çıktığı ya memesi, değiştirmek için çaba sarfetmesi gerekir.
da yaygınlaştığı söyleminin ortaya atılma sebebi ger- Devrimciler, halkın geri yanları ile uzlaşmaz, aksine
çeğin çarpıtılması ise eğer, ortada büyük bir sorun onları değiştirip dönüştürmeye çalışır.
vardır. Çünkü eşcinselliğin doğada var olan bir Ahlak konusunda toplumuzda bir ikiyüzlülüğün
durum olduğu gerçeğini çarpıtmak ve bunu yoz kül- varlığı da inkar edilemez bir gerçekliktir. Her ne
tür ve ahlaksızlık olarak açıklamak, homofobi hastalı- kadar sistemin yarattığı bir kurallar bütünü olarak
ğına iyice ve derinlemesine yakalandığını gösterir. toplumun genine işlense de bu ahlak kavramı, so-
Eşcinsellik, kapitalist sistemin bir sonucu değil- nuçta bunu yaşama geçiren yine halk, yine eşcinsel-
dir. Eşcinsellik, sınıflı toplumlar tarihinden daha liğin “ahlaksızlık” olduğunu iddia eden halktan
önce de vardı, sınıflı tarihler boyunca varlığını sür- insanlardır. Sonuçta bu var olan ahlak kavramı, bir
dürdü ve komünist sistem kurulduğunda da varlığını patronun “metres tutmasını” ayıplamaz ama bir
sürdürecektir. Eşcinsellere, LGBTT bireylere göz ka- genç kadının sevdiğiyle kaçmasını bağışlamaz ve ka-
pamakla, kulak tıkamakla, ağız tutmakla bu gerçek- dını katleder. Yine bu ahlak kavramı, fuhuşu lanet-
lik, yok sayılamaz. Bunu yapmak gerçeği inkar ler ama aile içinde yaşanan cinsel istismarı gizler
etmektir. Unutmamak gerekir ki, bu dünyada en dev- veya görmezden gelir.
rimci olan her zaman için en gerçeklerdir! Sözün kısası eşcinsellik, ahlaksızlık değildir.
Çünkü sistem tarafından yalnızca cinselliğe indirge-
- Eşcinsellik, ahlaksızlık mı? nen bir ahlaka sahip toplumda, “halk böyle söylüyor,
Söz konusu LGBTT bireyler olduğu zaman kulla- halk böyle istiyor” diyerek, ezilen ve ötekileştirilenin
nılan en yaygın argümanlardan biri de eşcinselliğin de ötekileştirdiği LGBTT bireyleri yok saymak ve mü-
ne kadar “ahlaksız” bir olgu olduğudur. cadelelerini görmezden gelmek demek, karşı müca-

116
dele verilen erkek egemen/heteroseksist/homofobik dığı ayrımcılığın bir parçası olarak işten atılma ve
sömürücü sistemden kopamamış olmak anlamına işe alınmama sorunlarına değinmiştik. LGBTT bi-
gelir. Ki bu da, “devrimci ahlaka” sığmayan bir reyleri, cinsel kimliği nedeniyle “genel ahlaka ay-
durum olur! kırı davranışlar sergilemek”, “iş arkadaşlarını
rahatsız etmek”, “yetersiz olmak” gibi ayrımcılığı
- Eşcinsellik bir tercih ya da pekiştiren söylemlerle ya da “sen bu işe uygun bir
özenti hali mi? eleman değilsin”, “benim eşcinsellerle kişisel bir
Toplum tarafından her ne kadar görmezden ge- sorunum yok, ama koşulları biliyorsun”, “işi bece-
linse ve inkar edilse de eşcinsellik ne bir hastalık, ne remiyorsun” gibi bahanelerle çok sık bir şekilde iş-
bir ahlaksızlık ne de bir sapkınlıktır! Eşcinsellik, he- lerinden atılabiliyorlar. Ki bir eşcinselin, kimliğini
teroseksüellik gibi cinsel yönelim ve kimliktir! Hor- açıklamasının ya da kimliğinin belli olmasının ar-
monal bozukluk ya da anormallik değil, doğal ve dından yeni bir iş bulması ya da ilk kez bir yere
normal bir durumdur. başvursa dahi iş bulması oldukça zor bir olasılık...
Eşcinselliğin bir tercih meselesi olduğu üzerine Eşcinsel örgütlerin hazırladıkları verilere göre iş
çok çeşitli tartışmalar mevcut. LGBT hareketler genel arayan LGBTT bireylerin % 95.7’si(1), yani nere-
olarak eşcinselliğin cinsel tercih olarak tariflenme- deyse tamamı sorun yaşıyor.
sine karşı çıkıyor, bu durumun cinsel yönelim ya da Şimdi bir sorgulama yapmak lazım. LGBTT birey-
cinsel kimlik olduğunu ve bu yüzden de böyle adlan- ler, cinsel kimlikleri nedeniyle işlerinden atılıyor ve
dırılması gerektiğini vurguluyorlar. Ancak bir kesim bir iş de bulamıyorlarsa ne yapmalılar? Fuhuşa karşı
de eşcinselliğin, cinsel tercih de olabileceği konu- mücadele eden, en azından fuhuşun yok edilmesi ge-
sunda tartışma yürütüyor. rektiğini düşünen biz devrimcilerin bu konuda bir al-
Bizim açımızdan eşcinselliğin tercih olup olma- ternatifimiz var mı?
ması önemli değildir. Eşcinselliğin cinsel yönelim ve Kesinlikle fuhuşu, eşcinseller için kurtuluş yolu
kimlik meselesi olduğunu kabul ediyor ve hatta eş- olarak görmüyor ve göstermiyoruz. Yalnızca somutta
cinselliğin tercih meselesine haline getirilmesi duru- var olan bir gerçekliğe işaret ediyoruz. LGBTT birey-
mun da dahi “bu yoz bir anlayıştır, ahlaka aykırıdır” lerin, fuhuş sektörüne itilmesi durumunda, devrimci-
gibi anlayışların homofobik olduğunu biliyor ve bun- lerin, LGBTT bireyleri bu sektöre iten sistemi
dan kaçınmak gerektiğinin altını çiziyoruz. görmezden gelip, bu sistemin mağduru olan eşcinsel-
Gelelim LGBTT bireylerin “Batı özentiliği sonucu” leri hedef almamız ne kadar devrimci adalete sığar?
eşcinsel oldukları ve eşcinselliği özendirdikleri iddia- “Bu insanlar artı değerden yüksek miktarda pay
sına. Batıda, doğuda ya da kuzeyde, güneyde homo- almak için seks işçiliği yapmıyor. Yaşayabilmek için
fobik yaklaşımlarda öyle çok fark yok. (İstinai yapıyorlar. Fuhuşun öznesi sömürücü sistemdir. İlla
örnekler dışında...) Yani eşcinsellere yönelik ayrımcı- bireysel suçlu arayanlar, parayla seks satın alan er-
lık ve baskı her yerde hemen hemen aynı. Durum keği suçlasın. Kadınlar da fuhuşun nesnesi konu-
böyleyken ve dünyada da ülkemizde de sistem tüm mundadır.” (Erol Zavar-Mahmut Soner, Bir
kurumları ile eşcinselliğin ahlaksızlık/ sapkınlık/ Yabancılaşma Biçimi Olarak Homofobi ve Sol)
günah olduğu vs. argümanlarını yayarken insanlar
neden bu duruma özensin? Biraz önyargılardan sıyrı- LGBTT bireylerin kadın
lıp, mantıklı düşünüldüğünde açık bir şekilde görüle- sorunundaki yeri
cektir ki eşcinsellik özenme ya da özendirilme Toplumsal cinsiyet, eşcinseller ve kadınların
koşulları olmayan bir durumdur. maruz kaldığı ayrımcılık, baskı ve kötü muame-
leye maruz kalmalarında rol oynayan başat konu-
- Eşcinsellik, fuhuşu lardan biridir.
teşvik eder mi? Kadını, erkek egemenliği altında baskı ve ayrımcı-
Eşcinsellik, LGBTT bireyler ve devrimcilerin bu lığa mahkum eden burjuva-feodal sistemin, cinsiyet-
konu karşısındaki konumlanışı söz konusu oldu- lere biçtiği sınırlar da bu bakış açısı ile
ğunda tartışılan en can alıcı meselelerden biri de oluşturulmuştur. Eşcinselliğin kendisi, yüzyıllardır
LGBTT bireylerin hemen hepsinin fuhuş sektöründe kadın ve erkeğe biçilen rollere aykırıdır. Toplumsal
yer aldığı ve fuhuşu özendirdikleri, dolayısıyla “tu- olarak beynimize kodlanan ezbere aykırı bir durum-
kaka” oldukları iddiasıdır. dur eşcinsellik. Bu yüzden de kadın sorununda karşı
Yazımızın başında da eşcinsellerin maruz kal- mücadele verilmesi elzem olan toplumsal cinsiyetçi-

117
lik meselesi, LGBTT bireyler ve mücadelesi açısından mücadelesinde ön saflarda yer alan transeksüel
da önemli bir konudur. Demet Demir, “Bu ülkede erkekler birinci sınıf, ka-
LGBTT bireylerin görünür olma/hak alma müca- dınlar ikinci sınıf, LGBT bireyleri üçüncü sınıf insan
deleleri ve var oldukları kabul ettirme çabaları, top- konumundalar” diyerek eşcinsel kimliklere yönelik
lumsal cinsiyet kavramını çatırdatan bir noktadadır. toplumsal yaklaşımı özetliyor ve ekliyor; “Türkiye’de
Çünkü LGBTT bireylerin var ve görünür olması top- de travesti ve transeksüellerin daha çok ezilmişliği
lumun kurulu düzenini ve toplumsal cinsiyetin temel var gay ve lezbiyenlere göre. Daha fazla dışlanıyor
argümanlarından olan anne-baba-çocuktan oluşan ve şiddete maruz kalıyorlar. %99’umuz seks işçiliği
“kutsal aile” kavramını tehdit eder! yapan ve kendilerine başka hiçbir olanak verilme-
Özel mülkiyetin temel taşı olan toplumun bu ku- yen bir ülkede yaşayan transeksüeller,
rulu düzeni ve “kutsal aile”ye tehdit oluşturan eşcin- travestileriz!”
selliğin, sistem tarafından yok sayılması, baskı ve LGBTT bireyler içerisinde dahi yaşanan bu ayrım-
ayrımcılığa maruz bırakılması, demokratik mücadele cılığın beslendiği kaynak, tek-tipçi homofobik yakla-
alanlarının dahi ellerinden alınması/kısıtlanması şımdır. Çünkü heteroseksüel kimlikler dışındaki
“normal” (elbette ki bu “normallik” devrimciler tara- cinsel yönelim ve kimlikleri görmek/duymak/konuş-
fından kabul edilebilir bir durum teşkil etmez ve sis- mak istemeyen egemen sistem, lezbiyen ve geyler öz-
tem karşıtı mücadelede önemli bir noktadır) iken; gülünde cinsel kimliklerin istenirse
devrimcilerin bu “tehdit” karşısındaki duruşları ne saklanabileceğinin farkındadır. Yani bir lezbiyen, cin-
olmalı? Halkın “değerleri”, halkın “ahlakı” denilerek, sel kimliğini kadın bedeni görüntüsü altınada kolay-
eşcinselleri ve mücadelelerini yok sayma/ayrımcılık lıkla saklayabilir, gizlice yaşayabilir. (Keza geyler ve
yapma konusunda sistemle aynı duruş mu sergile- biseksüeller için de aynı durum geçerli...) Cinsel kim-
meli? Yoksa devrimcilik misyonunu yerine getirerek, liğini topluma yansıtmayabilir ve toplumu, görmek/
eşcinsellere yönelik sistemin saldırılarına karşı bir- duymak/konuşmak istemedikleri hakkında rahatsız
likte mücadele mi yürütmeli? etmeyebilir. Ancak söz konusu transeksüeller ya da
Sorumuzun oldukça “yönlendirici” olduğu açık- travestiler (TT) olduğunda işin rengi değişir. Çünkü
tır. Ancak şunu ifade etmek gerekir ki sistemle aynı cinsel kimlikleri, erkek egemen/homofobik sistemin
duruşu sergilemek, açıkça bu erkek egemen/homo- belirlediğinin zaten dışında olan TT’ler, dış görünüş-
fobik sömürü düzeninden kopuş sağlanamadığını leri ile de cinsel kimliklerini açıkça ortaya koyarlar.
gösterir. Bu konuda devrimcilerin oldukça sorun ya- Ki bu “cesaret”, sistemin tüm aygıtları ile nefret saldı-
şadığı açıktır. Eşcinsel olduğu için mücadelesi kü- rılarını örgütlemesine neden olur ve TT’ler lezbiyen,
çümsenen ve eğer bir kurumda mücadele gey ve biseksüel kimliklere oranla daha fazla taciz-te-
yürütüyorsa devrimci kurumdan dahi uzaklaştırıla- cavüz, cinayet, linç, hakaret, aşağılama, ayrımcılık
bilen örnekler mevcuttur. gibi saldırılara maruz kalırlar.
Eşcinsellik ve kadın sorunun yaşadığı ortak so- LGBTT bireyler içinde de erkek egemen/homofo-
runlardan bir diğeri de bu cinsel kimliklerin erkek bik sömürücü sistemin kadına bakış açısını yansıtan
egemenliği/homofobik anlayış tarafından salt cinsel- baskı ve ayrımcılık söz konusudur. LGBTT ilişkiler
liğe indirgenmesidir. Kadını cinsel meta olarak gören içinde heteroseksüel kadın-erkek toplumsal rolleri-
ve pazarlayan anlayış, aynı durumu eşcinseller için nin benzerinin inşa edilmesi bunlardan biri iken he-
de geçerli kılmaktadır. Bu cinsel kimlikleri “cinsel- teroseksüel kimlik dışında bir cinsel yönelimi olan
liğe” sığdıran anlayış, bu yüzden kadın ve eşcinsellere kadınların daha fazla yok sayılması, erkek egemen
her türlü baskı, şiddet ve ayrımcılığı reva görürler! yaklaşımın diğer bir sonucudur.
“Ahlak” kavramı aracılığıyla bu baskı ve ayrımcılığı GBTT cinsel kimliklerini taşıyan erkek bireyler de
derinleştirir. Dolayısıyla hem heteroseksüel kadın toplumda her ne kadar baskı ve ayrımcılığa uğrasa da
hem de LGBTT bireylerin cinsel kimlik ve özgür- daha fazla görünürdürler. Sistemin çarpık tarihinde
leşme mücadelerini yok saymaya, küçümsemeye, dahi gey, biseksüel, transeksüel hikayeleri, olayları
buna engel olamıyorsa bastırmaya, yok etmeye, yine anlatılır. Ancak söz konusu kadınların heteroseksüel
de engel olamıyorsa sisteme, kendisine kanalize/en- kimlikler dışında bir cinsel yönelime sahip olunca
tegre etmeye çalışır. sus-pus olunur. Bunun ne tarihte ne LGBTT ne femi-
nist ne de devrimci mücadele için de sözü edilmez,
Ayrımcılık içinde ayrımcılık... yok sayılır. (Burada bir parantez açalım: LGBTT mü-
Yıllarca hem sol harekette hem de LGBTT kimlik cadele içinde elbette ki diğerlerine oranla kıyaslana-

118
mayacak bir var olma mücadelesi vardır. Ancak vur- halinde olduğumuz tüm kitlenin eğitimi için araçlar
gulamak istediğimiz, bu alanda dahi kadının görü- geliştirmeliyiz. Aksi halde gerçek çürüme, homofobik
nürlüğü yeterli değildir!) yaralarımızdan türeyecektir.
En başta eşcinselliğin değil, homofobinin bir has-
Eşcinsellik değil, homofobi talık olduğunu görmekle başlayabiliriz işe... Ardından
hastalıktır! bu yazı ile adımını attığımız araştırma-incelemeleri-
Nefret suçları ve homofobiye karşı mücadele çok mizi geliştirmeli, çoğaltmalıyız. Kadına bakış açımız-
boyutlu yapısı nedeniyle, hukuk, medya, eğitim başta daki erillikle mücadelemize bağlı olarak bu duruma
olmak üzere toplumsal bütün yapıların sorgulanması paralel artacak ya da azalacak olan homofobiye karşı
ve yeniden yapılandırılması ile doğrudan ilişkilidir. önyargılarımızdan arınarak, bu konuda bilinçlenme
Dolayısıyla bu mücadeleyi sadece homofobinin he- ve bilinçlendirme çalışmaları yapmalıyız.
defi halindeki LGBTT bireylerin sorunu olarak görü- Bunların yanında ve bu çabayla birlikte atılacak
lemez; herkes için yaşanabilir dünya isteğini dile diğer bir ciddi adım toplumda görünür olmaya çalı-
getiren ve varlık nedenini bu isteğe dayandıran her şan ve demokratik mücadele veren LGBTT haklarını
türden politik iradenin öncelikli hedefi ve sorumlu- savunan kurumlarla ortak mücadele alanları yarata-
luğu olmak zorundadır bu konu. Homofobinin neden bilmektir. LGBTT bireylerin yalnızca kendi kimlik
olduğu LGBTT bireylerine yönelik nefret suçlarına mücadelelerine sıkışmak istemedikleri, birçok ku-
karşı mücadeleyi, burjuva-feodal sisteme karşı müca- rumla ortak iş yapmaya ve ülke gündemine dahil ol-
delemizin bir parçası olarak benimsemek önemlidir. maya çalıştıkları aşikardır. Bizim de bu çaba ve
Çünkü bu saldırılar, bu ayrımcılık yalnızca LGBTT bi- adımlar karşısında adımlarımızı ve perspektiflerimizi
reyler üzerinde değil, genel olarak toplum üzerinde geliştirmemiz gerekiyor.
sistemin tahakkümünü artırma ve halkı sindirme/tek Unutmayalım ki burjuva-feodal sisteme karşı ve-
tipleştirme konusunda çok daha etkili sonuçlara yol receğimiz mücadele salt bizim değil, bu sistem tara-
açar. Aynı zamanda en ağır sonuçlara yol açan insan fından ezilen tüm kesimlerin mücadelelerinde yer
hakları ihlallerinden biri olarak nefret suçları mağ- aldığımız, yer verdiğimiz ortaklaştırdığımız/ortak-
durların yaşadığı açık fiziksel zararların dışında fizik- laştığımız oranda etkilidir. Söz konusu toplumun
sel zarar görme korkusuna ilişkin artan hassasiyet ve yok sayılan, görünmez kesimleri ise en çok bizim on-
kalıcı stres gibi olumsuz psikolojik sonuçlar doğurur. ları görmemiz, en başta varlığını bizim kabul etme-
Bunun halk üzerinde yaratacağı etkinin büyüklüğü- miz ve bunu bir “lutüf” olarak değil, yaşamın bir
nün farkında olmak gerek! gerçeğine sahip çıkmak adına yapmalıyız. Ezilen ke-
Devrimcilerin sistemden kopuş sağladığına dair simler arasında birbirine karşı yaşanan ayrımcılık ve
başlıca kriteri olan“özel mülkiyet” ve yansımaları kar- baskının tüm şekilleri karşısında biz devrimcilerin
şısında duruşudur. Kimse anadan doğma devrimci, ayrımcılık yapan bir misyon yüklemesi kabul edilebi-
komünist değildir/olamaz. Devrimcileşmek bir süreç lir değildir. Bizim misyonumuz bu ayrımcılığa karşı
işidir. Önemli olan bu süreç içerisinde yalnız teoride da mücadele etmektir.
değil, pratikte de burjuva-feodal sisteme karşı bir
duruş ve mücadele geliştirebilmektir. Bunun kıstasla- Son olarak Lambdaİstanbul tarafından 2010 yı-
rından biri sömürücü, erkek egemen, homofobik iz- lında, İstanbul’da yaşayan bir grup eşcinsel içinde
lere karşı mücadele etmektir. Bu konuda en devrimci yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkardığı bir-
örnek, SSCB’de yaşanmıştır. SSCB, henüz yıl 1922 kaç istatistik örneği verelim:
iken, eşcinsel evlilikleri suç olmaktan çıkararak ta-
rihte bir ilke imza atmıştır.(1) (Kimi kaynaklarda bu Çalışma hayatında karşılaşılan olum-
tarih 1918 diye geçmektedir.) suz durumların yüzdeleri
Bunun için öncelikle gerçekliğimizle yüzleşmeli, - İşten atılacağı düşüncesiyle işten ayrılmak; %
farkında olsak da olmasak da etkili bir şekilde yaygın- 42,2
laştırdığımız homofobiyi ürettiğimizi kabul etmeli, - İşten atılmak; % 30
ama bu kabullenişi burjuva-feodal sistemin topluma - Terfinin engellenmesi; % 28,9
enjekte ettiği bir hastalık olan homofobi prangamızı - İstifaya zorlanmak; 24,4
kırmak için bir ön adım olarak görmeli, buna karşı
mücadele yöntemleri geliştirmeli, homofobi ile he- İş arama süreçlerinde karşılaşılan
saplaşmalı ve başta kendimiz olmak üzere iletişim olumsuz durumların yüzdeleri

119
- İş bulamadığı için fuhuş sektörüne girmek zo- karşılaşanların uygulayan toplumsal grup-
runda kalacağını düşünmek; % 89,9 lara göre yüzdeleri:
- Zaten işe alınmayacağını düşünerek iş başvu- - Polis, asker, güvenlik görevlisi vs. (Gözaltı sü-
rusu yapmaktan vazgeçmek; % 69 reci hariç); % 75
- Kimliği nedeniyle işe alınmamak; % 57,8 - Toplu taşıma şoförleri; % 73,3
- Tanımadığı kişiler; 66,4
Öğrenim hayatında karşılaşılan olumsuz - Hizmet alınan kişiler (garson, bakkal, manav
durumların yüzdeleri vb.); % 56,9
- Devam etmek istediği halde eğitimi yarım ka- - Özel sektör (banka, sigorta, otel vb.); % 25
lanlar; % 34,7 - Diğer devlet/belediye memurları; % 20
- Okul değiştirmek zorunda kalanlar; % 7,8 - Adliye görevlileri (avukat, hakim, savcı, katip
vb.); % 20
Fiziksel şiddetle karşılaşanların uygula- - Öğretmenler, okul idaresi; % 13,8
yan gruplara göre yüzdeleri:
- Polis, asker, güvenlik görevlisi vs. (Gözaltı sü- Gözaltında karşılaşılan şiddet türlerine
reci hariç); % 90,5 göre yüzdeler
- Tanımadığı kişiler; % 79,3 - Alay, aşağılama, küfür, hakaret; % 97,1
- Fuhuşu satın alan kişi; % 73,3 - Polisin su, yemek getirmek, tuvalete çıkmak
- Toplu taşıma şoförleri; % 38,8 gibi konularda hizmet vermeyi reddetmesi; % 93,3
- Hizmet alınan kişiler (garson, bakkal, manav - Fiziksel şiddet; % 89,4
vb.); % 22,4 - Tutanak tutulmaması, 86,5
- Baba; 19,8 - Tutanaklara zorla imza attırılması veya boş
kağıt imzalattırılması; % 83,7
Alay, aşağılama, hakaret, küfür gibi sos- - Tehdit, şantaj; % 82,7
yal şiddet türleriyle karşılaşanların uygu- - Cinsel şiddet; % 77,9
layan toplumsal gruplara göre yüzdeleri:
- Polis, asker, güvenlik görevlisi vs. (Gözaltı sü- Bu istatistiklere, LGBTT bireylerin % 95,7’sinin
reci hariç); % 92,2 çalışma yaşamları ya da iş ararken olumsuz tepki-
- Tanımadığı kişiler; % 89,7 lerle karşılaştığı, % 79,3’ünün sigortasının dahi olma-
- Fuhuşu satın alan kişi; % 69,8 dığı, % 55,2’sinin sağlık kuruluşlarında olumsuz
- Toplu taşıma şoförleri; % 56,0 durumlarla karşılaştığı ve % 80,2’sinin polise rüşvet
- Hizmet alınan kişiler (garson, bakkal, manav vermek zorunda kaldığı gibi konuları da ekleyebiliriz.
vb.); % 48,3
- Komşular, mahalleli; % 44,8 (1) Sovyet Rusya’nın Dışişleri Bakanlığı görevini
- Okul arkadaşları; % 31,9 12 yıl boyunca yürüten Georgiy Çiçerin açık kimlikli
- Akraba çevresi; % 28,4 bir eşcinseldi ve kendisi Dışişleri Halk Komiserliği
görevine seçildiğinde yıl 1918’di. Komünist Parti’de
Cinsel şiddetle karşılaşanların uygula- yaptığı eşcinsel özgürlüğü temalı konuşmalarıyla bi-
yan toplumsal gruplara göre yüzdeleri: linen Inesse Armand, Moskova Sovyet’inde yöneti-
- Tanımadığı kişiler; % 78,4 ciydi ve Sovyetler Birliği, Alman faşizminin iktidarı
- Polis, asker, güvenlik görevlisi vs. (Gözaltı sü- almasıyla kapattığı eşcinsel haklarının ve homo-
reci hariç); % 70,7 fobinin tartışıldığı Berlin merkezli Cinsellik Bilimi
- Fuhuşu satın alan kişi; % 56,9 Enstitüsü’ne ilk delegesini yolladığında yıl 1920’ydi.
- Toplu taşıma şoförleri; % 53,4
- Komşular, mahalleli; % 29,3 Kaynaklar:
- Hizmet alınan kişiler (garson, bakkal, manav -İt İti Isırmaz, Lambdaİstanbul
vb.); % 25,9 -Adaletin “LGBT” Hali, LGBTT Hakları Platform
- Okul arkadaşları; % 17,2 -Dikkat Aile Var!, 18. İstanbul Onur Haftası
- Akraba çevresi; % 12,9 Kitabı
-Hevjin fanzin 3,4
Hizmet vermeyi reddetme yaklaşımıyla -www.kaosgl.com

120

You might also like