Professional Documents
Culture Documents
Temel Anestezi̇ El Ki̇tabi Ed Tör Prof. Dr. Yüksel Keç K Ed Tör Yardimcilari
Temel Anestezi̇ El Ki̇tabi Ed Tör Prof. Dr. Yüksel Keç K Ed Tör Yardimcilari
Temel Anestezi̇ El Ki̇tabi Ed Tör Prof. Dr. Yüksel Keç K Ed Tör Yardimcilari
ANESTEZİ
EL KİTABI
ED‹TÖR
PROF. DR. YÜKSEL KEÇ‹K
ED‹TÖR YARDIMCILARI
Değerli Meslekdaşlarım
Temel Anestezi kitabımızın yayımlanması üzerinden yaklaşık bir yıl geçti.
Sizlerden aldığımız olumlu geri bildirimler kitaba emek veren herkesi çok
mutlu etmiştir. Temel Anestezi kitabının projesine başlarken öngördüğü-
müz, meslekdaşlarımız için güvenilir bir başvuru kitabı olmasıydı. Ancak
özellikle mesleğe yeni başlayan hekimler için kolay taşınabilecek ve acil
durumlarda başvurulabilecek özet kitap niteliğinde olan “El Kitabının”
hazırlanması yine bu proje içinde yer almaktaydı. Sizlere yararlı olacağını
düşündüğümüz bu “El Kitabı”nı sunarak projemizin ikinci aşamasını
gerçekleştirmiş oluyoruz. Temel Anestezi El Kitabı’nın amacı doğrultu-
sunda bazı bölümler çıkartılmıştır. Pratik uygulamada daha fazla başvu-
rulacak bilgileri içeren bölümlere yer verilmiştir.
Bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen tüm yazarlara, editör yardımcısı
arkadaşlarıma ve basımı özenle gerçekleştiren “Güneş Tıp Kitabevleri”
mensuplarına şükranlarımı sunarım.
Meslekdaşlarıma yararlı olması dileğiyle.
17 - Eylül - 2012
Prof. Dr. YÜKSEL KEÇİK
v
YAZARLAR
Doç. Dr. Seda Banu Akıncı Prof. Dr. Mustafa Kemal Bayar
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anesteziyoloji ve Reanimasyon
Anabilim Dalı Anabilim Dalı
Yard. Doç. Dr. Filiz Alkaya Uzm. Dr. Özlem Selvi Can
Süleyman Demirel Üniversitesi Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Anesteziyoloji ve Reanimasyon
Reanimasyon Anabilim Dalı Anabilim Dalı
vii
viii YAZARLAR
YAZARLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ix
KISIM I
TEMEL BİLGİLER
BÖLÜM 1
SİNİR VE SOLUNUM SİSTEMİNİN KLİNİK ANATOMİSİ . . . . . . . . . . . 3
Dr. Tülin Şen, Dr. Ali Fırat Esmer, Dr. İbrahim Tekdemir
BÖLÜM 2
ANESTEZİ MAKİNASI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Dr. Altan Şahin
BÖLÜM 3
FARMAKOLOJİDE TEMEL PRENSİPLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 43
Dr. Bahar Kuvaki
BÖLÜM 4
İNHALASYON ANESTEZİKLERİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 55
Dr. Sibel Temur
BÖLÜM 5
OPİOİDLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 63
Dr. Hülya Teltik Başar
BÖLÜM 6
NONOPİOİD İNTRAVENÖZ ANESTEZİKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . 67
Dr. Özlem Selvi Can
BÖLÜM 7
LOKAL ANESTEZİKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 83
Dr. Alparslan Turan
BÖLÜM 8
KAS GEVŞETİCİLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 91
Dr. M. Murat Sayın
BÖLÜM 9
ANTİHİPERTANSİFLER, VAZODİLATATÖRLER,
DİÜRETİKLER VE STATİNLER. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 107
Dr. Necati Gökmen, Dr. Elvan Öçmen
BÖLÜM 10
ANTİARİTMİKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129
Dr. Leyla İyilikçi
xi
xii İÇİNDEKİLER
BÖLÜM 11
OTONOM SİNİR SİSTEMİ İLAÇLARI: ADRENERJİK
AGONİST VE ANTAGONİSTLERİ KOLİNERJİK
ANTİKOLİNERJİKLER VE ANTİKOLİNESTERAZLAR . . . . . . . . . . 137
Dr. Şule Akın
BÖLÜM 12
PSİKOTROP VE ANTİEPİLEPTİKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 147
Dr. Şükran Geze
BÖLÜM 13
ANTİKOAGÜLAN İLAÇLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 155
Dr. Selda Şen
BÖLÜM 14
NONSTEROİD ANTİİNFLAMATUAR İLAÇLAR (NSAİİ) . . . . . . . . . 165
Dr. Pakize Kırdemir
BÖLÜM 15
GASTROİNTESTİNAL SİSTEM İLAÇLARI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 173
Dr. Feray Gürsoy
BÖLÜM 16
VİTAMİNLER, BİTKİSEL İLAÇLAR VE ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . 177
Dr. Ayşe Ongun Özcan, Dr. Çetin Kaymak
BÖLÜM 17
KARDİYOVASKÜLER SİSTEM FİZYOLOJİSİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . 183
Dr. Suna Gören, Dr. Bülent Gören
BÖLÜM 18
SOLUNUM FİZYOLOJİSİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 201
Dr. Hüseyin Oğuzalp, Dr. Seda Banu Akıncı
BÖLÜM 19
AKCİĞER VOLÜM VE KAPASİTELERİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 203
Dr. Filiz Alkaya
BÖLÜM 20
SEREBRAL FİZYOLOJİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 213
Dr. Zerrin Özköse, Dr. Gökçen Emmez
BÖLÜM 21
HEPATİK SİSTEM FİZYOLOJİSİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 221
Dr. Mine Solak
BÖLÜM 22
RENAL FİZYOLOJİ VE ANESTEZİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 225
Dr. Lale Karabıyık, Dr. Gözde İnan
BÖLÜM 23
SİNİR-KAS KAVŞAĞI FİZYOLOJİSİ VE MONİTORİZASYONU . . . . 233
Dr. Şaban Yalçın
BÖLÜM 24
SIVI-ELEKTROLİT VE ASİT-BAZ FİZYOLOJİSİ. . . . . . . . . . . . . . . . 239
Dr. Murat Gündüz
İÇİNDEKİLER xiii
BÖLÜM 25
TERMOREGÜLASYON . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 245
Dr. Işıl Özkoçak Turan
BÖLÜM 26
YENİDOĞAN VE ÇOCUK FİZYOLOJİSİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 249
Dr. Selmin Ökesli
BÖLÜM 27
AĞRI; ANATOMİ VE NÖROFİZYOLOJİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 253
Dr. İbrahim Aşık
KISIM II
ÖZEL CERRAHİ UYGULAMALARDA ANESTEZİ
BÖLÜM 28
KARDİYAK CERRAHİ VE ANESTEZİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 257
Dr. Bahar Aydınlı, Dr. Çiğdem Yıldırım Güçlü, Dr. Aslı Dönmez
BÖLÜM 29
GÖĞÜS CERRAHİSİNDE ANESTEZİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 271
Dr. Sacide Demiralp, Dr. Başak Ceyda Meço
BÖLÜM 30
NÖROANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 285
Dr. Yüksel Keçik
BÖLÜM 31
UYANIK KRANİYOTOMİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 295
Dr. Dilek Yörükoğlu
BÖLÜM 32
PEDİATRİK ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 305
Dr. Menekşe Özçelik
BÖLÜM 33
GERİATRİK ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 317
Dr. Hasan Hepağuşlar
BÖLÜM 34
BÜYÜK DAMAR CERRAHİLERİNDE ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . 323
Dr. Tayfun Güler
BÖLÜM 35
OBSTETRİK VE JİNEKOLOJİK ANESTEZİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 365
Dr. Berrin Günaydın
BÖLÜM 36
ÜROGENİTAL SİSTEM CERRAHİSİNDE ANESTEZİ . . . . . . . . . . . 385
Dr. Yeşim Batislam
BÖLÜM 37
KULAK BURUN BOĞAZ CERRAHİSİNDE ANESTEZİ . . . . . . . . . . 395
Dr. Oya Özatamer, Dr. Sanem Çakar Turhan
xiv İÇİNDEKİLER
BÖLÜM 38
GÖZ CERRAHİSİNDE ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 399
Dr. Asutay Orak Göktuğ
BÖLÜM 39
ENDOKRİN CERRAHİSİNDE ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 413
Dr. Gönül Tezcan Keleş
BÖLÜM 40
PLASTİK CERRAHİDE ANESTEZİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 427
Dr. Saadet Özgen, Dr. Özgür Canbay
BÖLÜM 41
DİAEBETES MELLİTUS VE ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 435
Dr. Adnan Torgay
BÖLÜM 42
ORTOPEDİK CERRAHİDE ANESTEZİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 439
Dr. Suna Akın Takmaz
BÖLÜM 43
KALP HASTALARINDA NON-KARDİYAK
CERRAHİ ANESTEZİSİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 463
Dr. Çiğdem Evren Denker
BÖLÜM 44
TRAVMA VE YANIKTA ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 473
Dr. Pınar Zeyneloğlu
BÖLÜM 45
ORGAN TRANSPLANTASYONUNDA ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . 483
Dr. Hilmi Ömer Ayanoğlu
KISIM III
ÖZEL KONULAR
BÖLÜM 46
MONİTORİZASYON. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 509
Dr. Namık Özcan
BÖLÜM 47
ANESTEZİ ÖNCESİ HASTA DEĞERLENDİRMESİ
VE HAZIRLIK. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 525
Dr. S. Taner Balcıoğlu
BÖLÜM 48
ANESTEZİ SONRASI DERLENME VE SORUNLAR . . . . . . . . . . . . 541
Dr. Onur Özlü
BÖLÜM 49
SPİNAL, EPİDURAL VE KAUDAL ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . 561
Dr. Aysun Yılmazlar
BÖLÜM 50
PLEKSUS BLOKLARI VE ULTRASON UYGULAMASI . . . . . . . . . . 565
Dr. Yavuz Gürkan
İÇİNDEKİLER xv
BÖLÜM 51
İNTRAVENÖZ REJYONAL ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 583
Dr. Binnur Sarıhasan
BÖLÜM 52
KAN TRANSFÜZYONU VE KAN ÜRÜNLERİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . 585
Dr. Mustafa Kemal Bayar
BÖLÜM 53
ANESTEZİ HASTA POZİSYONLARI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 593
Dr. Ünase Büyükkocak
BÖLÜM 54
KARDİYOPULMONER RESÜSİTASYON . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 605
Dr. Neslihan Alkış, Dr. Menekşe Özçelik
BÖLÜM 55
ZOR HAVAYOLU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 641
Dr. Kamil Toker
BÖLÜM 56
AMELİYATHANE DIŞI ANESTEZİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 649
Dr. Çiğdem Yıldırım Güçlü
BÖLÜM 57
GÜNÜBİRLİK CERRAHİDE ANESTEZİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 655
Dr. Esra Mercanoğlu
BÖLÜM 58
YOĞUN BAKIM YAPILANMASI VE İLKELERİ . . . . . . . . . . . . . . . . . 659
Dr. Yalım Dikmen
BÖLÜM 59
PULMONER EMBOLİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 665
Dr. Mehmet Oral
BÖLÜM 60
MEKANİK VENTİLASYON . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 671
Dr. Necmettin Ünal
BÖLÜM 61
AKUT SOLUNUM YETMEZLİĞİ VE OKSİJEN TEDAVİSİ . . . . . . . . 687
Dr. Ş. Ferda Kahveci
BÖLÜM 62
AKUT AĞRILI HASTAYA YAKLAŞIM . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 695
Dr. Ö. Taylan Akkaya
BÖLÜM 63
KRONİK AĞRI TEDAVİSİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 701
Dr. Meltem Uyar, Dr. Can Eyigör
BÖLÜM 64
TRANSÖZOFAGEAL EKOKARDİYOGRAFİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 707
Dr. Ş. Türkan Kudsioğlu, Dr. Özcan Erdemli
xvi İÇİNDEKİLER
KISIM IV
EKLER
EK A
BÖLÜM 65
BRADİKARDİ VE TAŞİKARDİ ALGORİTMALARI . . . . . . . . . . . . . . 725
Dr. Demet Aydın
BÖLÜM 66
RESUSİTASYON ALGORİTMASI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 727
Dr. Neslihan Alkış
BÖLÜM 67
BEYİN ÖLÜMÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 729
Dr. Atilla Ramazanoğlu, Dr. Melike Cengiz, Dr. Murat Yılmaz
KISIM V
EKLER
EK B
ANESTEZİ PRATİĞİNDE SIK KULLANILAN
İLAÇLAR VE DOZLARI. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 731
Dr. Zekeriyya Alanoğlu, Dr. Çiğdem Yıldırım Güçlü
İNDEKS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 745
BÖLÜM
Dr. Tülin Şen, Dr. Ali Fırat Esmer, Dr. İbrahim Tekdemir
MEDULLA SPİNALİS
3
4 KISIM I: TEMEL BİLGİLER
tan ve cerebellum’dan gelen vücudun pozisyonu ile ilgili uyarıları taşıyarak kas
tonusunun ayarlanmasını dengenin korunmasını sağlayan tractus vestibulos-
pinalis, vücuttan gelen basınç ve temas duyularını taşıyan tractus spinotha-
lamicus anterior gibi yollar bulunur. Funiculus lateralis’de korteksden başla-
yarak iskelet kaslarının çok büyük bir çoğunluğunu kontrol eden ve bulbus’daki
decussatio pyramidum’da çapraz yapan tractus corticospinalis lateralis, ağrı
ve ısı duyularını taşıyan tractus spinothalamicus lateralis ve şuursuz derin
duyuları cerebellum’a taşıyan tractus spinocerebellaris anterior ve posterior
gibi yollar bulunur. Funiculus posterior’da ise gövdenin üst ve alt yarıların-
dan gelen şuurlu derin duyuyu taşıyan sırasıyla fasciculus cuneatus ve fasci-
culus gracilis yer almaktadır.
Periferik sinir sistemi medulla spinalis ile bağlantılı spinal sinirler, direkt ola-
rak beyin veya beyin sapı ile bağlantılı kranial sinirler ve otonom sinir siste-
minin bölümleri olmak üzere üç ana başlık altında incelenebilir. Periferik
sinirlerin çoğunluğu miyelinli sinir liflerinden oluşur. Spinal sinirler ve krani-
al sinirlerin büyük bir bölümü bu şekildedir. Miyelinsiz lifler özellikle otonom
sinir sisteminde preganglionik lifler olarak bulunurlar.
SPİNAL SİNİRLER
isimlendirilir. İkinci servikal spinal sinirin arka dalı atlas ile axis arasından
geçtikten sonra medial ve lateral dallarına ayrılır. N. occipitalis major olarak
isimlendirilen medial dalın motor ve sensitif lifleri bulunur. Sensitif lifler
başın arka kısmında vertex’e kadar olan kafa derisinin innervasyonundan
sorumludur.
Boyunun bir kısmının, gövdenin ve ekstremitelerin motor ve duyusal
innervasyonunun büyük bir bölümü spinal sinirlerin ramus anterior’ları tara-
fından sağlanır. Gövdenin innervasyonu segmental olarak torakal spinal
sinirlerden ayrı ayrı sağlanırken; boyun ve ekstremitelerin innervasyonunu
sağlayan spinal sinirlerin ramus anterior’ları servikal, brakial, lumbal ve sak-
ral sinir ağlarını (plexus) oluştururlar.
Plexus Cervicalis
İlk dört servikal spinal sinirin ön dallarının birleşmesiyle oluşan plexus cervi-
calis boyun kasları ve derisinin innervasyonunun yanı sıra diafragma’nın da
motor innervasyonunu sağlar. Plexus cervicalis, sternocleidomastoideus kası-
nın (SCM) derininde levator scapula ve orta skalen kasların yüzeyelinde yer-
leşmiştir.
[Plexus cervicalis’in yüzeyel deri dalları:]
Bu sinirler boyunda sensitif innervasyonu sağlayan C2-C4 spinal sinirlerin ön
dallarının oluşturduğu liflerdir. Çıkan (n. occipitalis minor ve n. auricularis
magnus), inen (n. supraclavicularis) ve transvers düzlemde ilerleyen (n. trans-
versus colli) dalları bulunur. N. occipitalis minor (C2), SCM’nin arka kenarı-
nın orta noktasından (punctum nervosum) dönerek yukarı doğru ilerler ve
kulak kepçesinin üst 1/3’lük bölümü, mastoid çıkıntı ve occipital bölge deri-
sinden duyu alan dallarına ayrılır. Bir diğer yukarı doğru çıkan dal olan n.
auricularis magnus (C2-3) plexus cervicalis’in en kalın kutanöz dalıdır. Tıpkı
n. occipitalis minor gibi SCM’nin arka orta bölümünde yüzeyelleştikten sonra
angulus mandibula’ya doğru ilerler. Kulak kepçesinin alt 2/3’lük bölümü,
mastoid çıkıntı ve massetter kası ile parotis bezinin üstünü örten derinin
innervasyonunu sağlar. N. transversus colli (C2-3) punctum nervosum’da
yüzeyelleştikten sonra platysma ve v. jugularis externa’nın derininde öne
doğru uzanır. N. supraclavicularis (C3-4), plexus cervicalis’in diğer deri
dallarının biraz daha aşağısında yüzeyelleşerek aşağı doğru uzanarak
clavicula’nın altındaki bölge derisinde dağılır.
[Plexus cervicalis’in derin dalları:]
Bu dallar rectus capitis anterior ve lateralis’ler, longus capitis ve cervicis gibi
vertebraların önünde yerleşmiş olan kasların motor innervasyonlarını sağlar-
lar. Bunun dışında levator scapula’nın innervasyonuna ve n. accessorius’un
yapısına katılarak SCM ve trapezius kaslarının motor innervasyonuna katkıda
bulunurlar.
[N. phrenicus:]
N. phrenicus (C3-5) motor lifleri ile diafragma’nın motor innervasyonunu
sağlayan, sensitif lifleri ile de diafragmanın merkezi bölümünün yanı sıra
pleura ve perikard’dan da duyu alan plexus cervicalis’in en önemli dalıdır.
Anterior skalen kasın dış kenarında C3-5 spinal sinirlerin ön köklerinin bir-
leşmesiyle oluşan n. phrenicus aşağı doğru yoluna devam ederek kasın medi-
al kenarında subklavian arter ve venin arasından geçerek thoraks içerisine
girer. Bu sırada sağ tarafta soldan farklı olarak ductus thoracicus’u arkadan
BÖLÜM 1: SİNİR VE SOLUNUM SİSTEMİNİN KLİNİK ANATOMİSİ 7
çaprazlar. Thoraks içerisinde sağ tarafta ağırlıklı olarak büyük venler, sol
tarafta ise arterler ile komşuluk göstererek n. vagus’un ön tarafında mediasti-
nal pleura ve perikard arasında yoluna devam eder. Diafragma’yı sağ tarafta
genellikle v. cava inferior’un geçtiği delikten sol da ise perikardın diafragma
ile birleşim yerinin hemen dış tarafından geçerek motor liflerini verir.
Plexus Brachialis
Üst ekstremitelerin motor ve duyusal innervasyonunun neredeyse tamamını
sağlayan plexus brachialis, C5-T1 spinal sinirlerin ön köklerine C4 ve T2 den
gelen dalların katılması sonucunda, ön ve orta skalen kasların arasında oluşur.
Başlangıçta C5 ve C6’ya C4’den gelen dalların katılımıyla truncus superior,
C7’den çıkan lifler tek başına truncus medius, C8 ve T1’e T2’den gelen dalla-
rın katılımıyla da truncus inferior oluşur. Truncus’lar skalen kasların arasın-
dan geçtikten sonra, birinci kostanın dış kenarına kadar uzanıp burada ön ve
arka dallarına ayrılırlar. Truncus’ların ön ve arka dalları kendi aralarında
birleşerek fasciculus’ları oluştururlar. Bu fasciculus’ların isimlendirilmeleri
axiller arter ile olan pozisyonlarına göredir. Her üç truncus’un arka dalı axiller
arterin arkasında bir araya gelerek fasciculus posterior’u, truncus superior ve
medius’un ön dalları axiller arterin dış tarafında birleşerek fasciculus
lateralis’i, truncus inferior’un ön dalı tek baçına axiller arterin medialinde
fasciculus medialis’i oluşturur.
Plexus brachialis’den ayrılan sinirleri gruplara ayırarak seviye seviye ince-
lersek:
1. Direkt olarak plexus’un yapısına katılan spinal sinirlerden ayrılanlar:
• Skalen kaslara ve longus colli’ye giden musküler dallar
• N. phrenicus’un yapısına katılan bit dal
• Rhomboid kasları ve levator scapulae’yı innerve eden n. dorsalis
scapulae
• Serratus anterior’un innervasyonunu sağlayan n. thoracicus longus
2. Trunkuslardan ayrılanlar:
• M. subclavius’un innervasyonunu sağlayan ve n. phrenicus’a göndere-
bileceği dallar dolayısıyla klinik olarak önemli olabilen n. subclavius
• N. suprascapularis: Scapula’nın üst kenarındaki incisura scapula’nın
içerisinden geçer ve m. supraspinatus ve infraspinatus’un innervasyo-
nunu sağlar.
Her iki sinirde truncus superior’dan ayrılırlar.
3. Fasciculus medialis’den ayrılanlar:
• M. pectoralis major ve minor’un innervasyonuna katılan n. pectora-
lis medialis.
• Kolun iç bölümünün derisinden duyu alan n. cutaneus brachii
medialis.
• Ön kolun iç bölümünün derisinden duyu alan n. cutaneus antebrac-
hii medialis.
• Plexus terminalis’in terminal dallarından olan n. medianus’u oluştu-
ran dallardan biri olan radix medialis n. mediani
• Terminal dallardan biri olan n. ulnaris
4. Fasciculus lateralis’den ayrılanlar:
• M. pectoralis major’un innervasyonuna katılan n. pectoralis latera-
lis.
• Plexus terminalis’in terminal dallarından olan n. medianus’u oluştu-
ran dallardan biri olan radix lateralis n. mediani
• Terminal dallardan biri olan n. musculocutaneus
BÖLÜM
2 ANESTEZİ MAKİNASI
Gaz Kaynağı
Anestezi uygulamasında kullanılan başlıca gazlar; oksijen (O2), azot protoksit
(N2O) ve medikal havadır. Ayrıca anestezi uygulamasında helyum (He),
Heliox (He-O2), karbondioksit (CO2) ve azot (N2) gibi gazlar da kullanılabil-
mektedir. Ancak anestezi uygulamasında anestetik özelliği bulunmamasına
karşın mutlaka bulunması gereken ve güvenlik sistemlerinde de esas olarak
kontrol edilmesi gereken gaz O2’dir.
Bu gazlar kurumların tercihi, cihazların özellikleri ve hastanelerin kapasi-
telerine göre silindirler veya merkezi gaz sistemlerinden sağlanır.
31
32 KISIM I: TEMEL BİLGİLER
Silindirler
Silindirlerde anestetik gazlar sıvı veya yüksek basınçlı gaz halindedirler.
Silindire bağlı bir manometreden de bu basınç psig (pounds per square inch
gauge) ya da kPa (kilo Paskal) biriminde okunur. Ayrıca silindire takılan bir
regülatör de gaz silindirden çıkarken basıncının düşmesini sağlar. Dolu bir E
standart büyüklüğünde O2 silindiri 2200 psig basınçta 625 lt O2 içerir. Aynı
büyüklükte bir N2O silindiri ise 745 psig basınçta 1590 lt N2O içerir. Anestezi
cihazının çalışması için gerekli basınç ise 50 psig’dir. Silindire takılan regüla-
tör, silindir içinde yüksek basınçta bulunan gazların bu basınca indirgenme-
sinde kullanılır.
Anestezi makinasına direkt bağlı silindirler genellikle anestezi sistemine
acil durumlarda gaz girişine yardımcı olurlar. Merkezi sistemdeki gaz akımı
düştüğünde veya gelmediğinde sistemde gaz kaynağı olarak kullanılırlar.
Silindir volüm ve basınçları
Bir silindirin içindeki gazın standart ısı ve basınçtaki miktarı silindir volümü
olarak adlandırılır. Dolu bir silindirdeki gaz hacmi silindirin büyüklüğü ve
gazın tipine (sıvı ya da basınçlı gaz) göre değişir.
Basınçlı gaz içeren silindirlerde manometrede okunan gaz basıncı, silin-
dirin içindeki gaz miktarı hakkında fikir verir. O2, hava ve Heliox için silin-
dirdeki gaz miktarı eksildikçe manometredeki basınç ta düşer.
N2O ve CO2 silindirleri ise basınçlı gaz ve sıvıyı birlikte içerir. Dolu bir
N2O silindirindeki N2O’nun çoğu sıvı formdadır. Gaz kullanıldıkça sıvı form-
dan gaz forma geçiş olur. Bu süre içinde manometredeki basınç sabittir.
Bunda azalma başlaması tüm sıvı formun gaz haline geçip, gazında azalmaya
başladığının göstergesidir. Silindir basıncının tehlikeli derecede artmasını
önlemek için özellikle sıcak iklimli bölgelerde silindiri çok doldurmamak
gerekir. Basınç altında sıvılaşan gazlarda, gaz kısmın basıncı, sıvı kısım tüke-
ninceye kadar sabit kalır. Bu nedenle silindir içindeki gaz miktarı ancak silin-
dirin tartılması ile değerlendirilebilir. N2O, başlangıç miktarının ¼’üne indi-
ğinde tamamı gaz formdadır. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir başka nokta
da başlangıçta sıvı kısmın üzerinde sıkışmış halde bulunan gaz nedeniyle, gaz
akımı yüksek olmakta, sıvılaşmış kısım azaldıkça akım düşmektedir.
Silindir güvenliği
Silindirler periyodik olarak hidrolik olarak çalışma basınçlarının en az %50
üzerindeki basınçlarda test edilmeli ve test edilme zamanı silindir üzerinde
gösterilmelidir. Silindirlerin en zayıf yeri üst kısmındaki valvleridir. Ayrıca
silindirler yanıcı ve patlayıcı maddelerden, yağ ve lubrikanlardan uzak tutul-
malıdır .
Merkezi Gaz Sistemleri
Büyük hastanelerde merkezi gaz sistemleri, anestezi makinasının esas gaz
kaynaklarıdır. Sıvı gaz tankları ya da büyük silindirler merkezi sisteme gaz
sağlarlar. Büyük silindirler aynı anda 6-12 adet silindirden gaz verebilen bir
manifolda bağlıdır. Çoğunlukla 2 manifold kullanılarak, bir sistemde basınç
düştüğünde diğerinin devreye otomatik olarak girmesi sonucu basıncın
devamlılığı sağlanır.
Kabul gören standartlara göre O2 borularındaki basınç 45-55 psig olmalı-
dır. Gaz bu basınçla hastanenin her yerine ulaşır. Bu basınç uygun boru kalın-
lığında (yaklaşık 40mm), 1500 l/dak akım sağlayabilmekte ve bu akım 500m
uzaklığa kadar sadece %5 basınç azalması ile ulaşabilmektedir.
BÖLÜM 2: ANESTEZİ MAKİNASI 33
Güvenlik
Güvenlik sistemleri, sisteme yanlış gaz bağlanmasını engellemeye yönelik
önlemleri içerir. Bunlar:
• Renk kodları
• Pin index
• Diameter index
Pin İndeks Sistemi (PISS): Bir silindirin anestezi makinası ile yanlış bağ-
lanmasını önlemek amacıyla geliştirilmiş bir güvenlik sistemidir. Makinanın
bağlantı borusundaki 2 adet pinin, silindir çıkış valvindeki deliklere karşılıklı
gelmesi prensibine dayanır. Eğer karşılıklı gelmiyorsa bağlantı yapılamaz.
ANESTEZİ MAKİNASI
Basınç Regülatörleri
Bir anestezi cihazında gaz akımının düşük ve sabit bir basınçta kontrollü ola-
rak verilmesi gerekir. Yüksek basınçlı silindirlerden anestezi cihazına sabit gaz
akımını sağlamak için basınç regülatörleri kullanılır. Merkezi sistemden sabit
basınçla gelen gazlarda ise herhangi bir regülatöre gereksinim yoktur.
Manometreler
Anestezi cihazında iki yerde bulunurlar. Birincisi cihazın gaz girişindedir. Bu,
silindir ya da boru hattından makinaya ulaşan gaz basıncını gösterir. İkincisi
ise hastaya ulaşan sistemdedir. Hastanın havayolu basıncını gösterir.
Akımölçerler (Flowmetreler)
Geleneksel anestezi cihazlarında en sık kullanılan flowmetreler cam tüp rota-
metrelerdir. Bunlar, çapı yukarı çıktıkça kalınlaşan, içindeki bobin veya küre
ile üzerinde gaz akımını gösteren skala bulunan cam birer tüptür (Thorpe
tüpü). Gaz akımı tüpün içinde gerçekleşir. Akım arttıkça indikatör yükselir.
Akımölçerde gaz akımı üç faktöre bağlıdır:
• Tüpte bobin veya kürenin bulunduğu bölgenin çapı
• Bobin veya kürenin meydana getirdiği darlığın ardındaki basınç farklılığı
• Gazın fiziksel özellikleri (viskosite, dansite)
BÖLÜM 2: ANESTEZİ MAKİNASI 35
Her gaz için özgün akımölçerler vardır. Bunlar birbirine paralel olarak
bağlıdır ve ortak bir manifolddan makinayı terk eder. Gazların konsantrasyon
ve total akımı makinanın kontrol ve ölçüm sistemi ile ayarlanır.
Akımölçerlerde indikatör olarak bobin veya küre kullanılabilir. Bobinlerin
üst ucundan, kürelerin ise ekvatorundan gaz akımı okunur.
VAPORİZATÖRLER
3 FARMAKOLOJİDE
TEMEL PRENSİPLER
İlaç, tıpta kullanılan ve biyolojik etkinliği olan saf bir kimyasal maddeyi ya da
ona eşdeğer olan bitkisel veya hayvansal kaynaklı, standard miktarda aktif
madde içeren bir karışımı ifade eder. Bir ilaç vücutta bazı etkiler oluşturur,
yani ilacın organizma üzerine etkileri vardır. Bu etkiler çeşitli mekanizmalarla
ortaya çıkar ve farmakodinamik işlevler olarak adlandırılır. Bir ilaç vücuda
girdiği zaman, vücut hemen ilaç üzerinde çalışmaya başlar: alınım, dağılım,
metabolizma (biyotransformasyon) ve eliminasyon. Bunlar farmakokinetik
işlevlerdir.
FARMAKODİNAMİK
Çoğu ilaç, vücudun kontrol sistemleri üzerinden etki eder ve genelde hücre-
lerin özelleşmiş bölgelerine bağlanarak onun fonksiyonunu değiştirir ve dola-
yısıyla o hücrenin fizyolojik veya patolojik sistemdeki katkısını etkiler. Bu tip
ilaçların yapısı çok özelliklidir ve kimyasal yapılarındaki en küçük bir değişik-
lik etkinliğini önemli oranda değiştirir.
Etki Mekanizmları
İlaç etki mekanizmalarına genel olarak bakıldığında, çoğunlukla hücre
membranında spesifik reseptörler üzerinden veya daha az oranda başka sis-
temler üzerinden etkili oldukları görülmektedir. Kimyasal ve fizik özellikleri
nedeniyle organizma üzerinde spesifik veya spesifik olmayan etkileri vardır.
Spesifik etkiler, maddenin kimyasal yapısı ile yakın ilişkilidir ve reseptörler
üzerinden etkileşim sonucu ortaya çıkarlar. Spesifik olmayan etkiler, kimyasal
yapıdan çok, biyolojik membranlarda çözünürlük gibi fizik özellikleri ile
yakın ilişkilidirler. İlaçların biyolojik yapılara olan spesifik veya spesifik olma-
yan etkileri hücresel ve moleküler düzeyde karakteristik değişikliklere neden
olur. Bu düzeyde ise ilaç etkileri belli başlı reaksiyon örnekleriyle ortaya çıkar.
Bunlar:
• İyon kanallarının açılması veya bloke edilmesi
• Membranlardaki taşıma sistemlerinin etkilenmesi
• Enzimlerin aktive veya inhibe edilmesi
• Biyosentezin değiştirilmesi
[Reseptörler]
Reseptörler veya reseptör proteinleri kompleks moleküllerdir, maddelerin
seçici olarak bağlanmalarına izin verirler (ligand) ve bunlarla etkileşime girer-
43
44 KISIM I: TEMEL BİLGİLER
Doz-Yanıt İlişkileri
Bir ilacın istenilen niteleyici etkilerinin ortaya çıkması için önemli unsurlar:
intrinsik aktivite, afinite, doz-yanıt eğrisi, efektif doz ve terapötik aralıktır. Bir
maddenin intrinsik aktivitesi onun maksimal etkisini belirler, afinite ise
bunun oluşması için gerekli dozu ifade eder. Aynı etki için aynı doz gerektiren
iki ilaca eşit etkinlikte oldukları (equipotent) söylenebilir.
Bir ilacın dozuna veya konsantrasyonuna bağlı gelişen etki, doz-yanıt
eğrisini oluşturur. Uygulanan bir ilaç dozu ile onun etkisi genelde lineer değil-
dir, yani dozun iki katına çıkarılması yanıtı da iki katına çıkarmaz. Daha çok
sigmoid bir eğri söz konusudur. Bu eğrinin analizi sırasında önemli olan bazı
noktalar vardır:
• Eşik doz, yani etkinin ortaya çıktığı en düşük (minimum) doz (afiniteyi
belirler).
• Ulaşılabilecek en fazla (maksimum) etki (intrinsik aktivite).
• Eğrinin yükselme eğimi (etkinin başladığı ve maksimum etkiye ulaştığı
doz aralığının ifadesidir).
[Potens ve etkinlik]
Potens, bir ilacın miktarına göre etkinliğidir. Örn. Bir A ilacının ağırlığına
göre etkisi, B ilacına göre daha fazlaysa, A ilacı B ilacına göre daha potenttir.
Farmakolojik etkinlik ilacın (agonistin) bir reseptöre bağlanmasının oluştur-
duğu yanıtın gücü ile ilgilidir. Klinisyenler terapötik etkinlik yönüyle ilgilenir-
ler ve şu şekilde tanımlarlar: “Terapötik etkinlik, bir ilacın etki oluşturması ve
maksimum etkiyi de kapsamasıdır”. Örn bir A ilacı ile, B ilacının daha fazla
verilmesiyle de oluşturulamayan terapötik etki elde edilebilir. Bu durumda A
ilacının terapötik etkinliği daha yüksektir. Terapötik etkinliklerdeki farklılık-
lar klinik öneme sahiptir
46 KISIM I: TEMEL BİLGİLER
FARMAKOKİNETİK
Dr. Bahar Aydınlı, Dr. Çiğdem Yıldırım Güçlü, Dr. Aslı Dönmez
HAZIRLIK VE MONİTÖRİZASYON
Premedikasyon
Kalp cerrahisi geçirecek hastada anksiyetenin giderilmesi ve sedasyonun sağ-
lanması, hem hasta konforunun iyileştirilmesi hem de anestezi indüksiyonu
ve endotrakeal entübasyonun istenmeyen etkilerinin en aza indirilmesi açı-
sından esastır. Bu amaçla kullanılan ajanlar standart premedikasyonda kulla-
nılan ajanlardan farklı olmamakla birlikte özellikle ejeksiyon fraksiyonu (EF)
düşük olan hastalarda dikkatli olunmalıdır. Premedikasyonda kullanılan ilaç-
lar Tablo 2’de görülmektedir.
Monitörizasyon:
Bu hastalarda eşlik eden sistemik hastalıklar, cerrahi sırasında gelişebilecek
hemodinamik değişiklikler ve özellikli cerrahi uygulamalar nedeniyle uygun
ve yeterli monitörizasyonun yapılması esastır.
257
258 KISIM II: ÖZEL CERRAHİ UYGULAMALARDA ANESTEZİ
Tablo 1: EUROSCORE
Tanımlama Skor
ANESTEZİ İNDÜKSİYONU
GİRİŞ
PREOPERATİF DEĞERLENDİRME
271
272 KISIM II: ÖZEL CERRAHİ UYGULAMALARDA ANESTEZİ
Hazırlık
Preoperatif hazırlık aşamasında sigaranın kesilmesi, infeksiyonların tedavisi,
inspiratuvar kasların fizyoterapi ile çalıştırılması ve beslenme durumunun
optimize edilmesi önemlidir. Perioperatif dönem işlem öncesi detaylı bir
şekilde planlanmalıdır (kas-koruyucu cerrahi, minimal invaziv seçeneklerin
değerlendirilmesi ve rejyonel analjezi gibi). Yine peroperatif hazırlık aşama-
sında postoperatif dönemin planlanması da çok önemlidir (solunum egzersis-
leri, ağrı tedavisi gibi).
Sigara tüketiminin durdurulması ile en uygun koşulların iki-üç ay içinde
sağlandığı düşünülmektedir.
Toraks cerrahisi geçiren hastada anesteziye ve cerrahi işleme bağlı olarak
akciğer hacimlerinde azalma ve atelektaziler postoperatif pulmoner kompli-
kasyonların başlangıç noktasıdır. Bunların önlenmesinde profilaktik akciğer
genişletici manevralar önerilmektedir. Bu amaçla uygulanan teknikler insen-
tiv spirometri, derin nefes egzersizleri, solunum fizyoterapisi, erken mobili-
zasyon ve CPAP olarak sıralanabilir.
Bunlara ilave olarak preoperatif dönemde hastaların hidrasyon ve beslen-
me parametrelerinin de optimize edilmesi önerilmektedir. Yeterli hidrasyon
ile sekresyonların vizkozitesinin azaltılarak atılımının kolaylaştırıması ve
274 KISIM II: ÖZEL CERRAHİ UYGULAMALARDA ANESTEZİ
İNTRAOPERATİF DÖNEM
Monitörizasyon
Temel monitörizasyon EKG, kan basıncı, SaO2, et CO2 ve anestezik ajanların
analizini içerir. Ek monitörizasyon seçimi hastanın preoperatif dönem değer-
lendirmesine göre, her hastaya özgün olarak planlanmalıdır.
Büyük damarlara basi ihtimali veya ciddi intravasküler şiftlerin beklendi-
ği durumlarda ve sik arter kan gazı takibi gereken olgularda invaziv arteriyel
kan basıncı monitörizasyonu uygulanmalıdır. Bunların yanı sıra, eşlik eden
kardiyak hastalıkların varlığında da invaziv kan basıncı monitörizasyonuna
gerek duyulabilir.
Santral venöz basınç; hastanın intravasküler volüm durumunu, venöz
tonusunu ve sağ kalp fonksiyonlarını gösteren bir parametredir. Özellikle
pnömonektomi planlanan olgularda bu parametrelerin takibi önemlidir.
Ayrıca, hızlı sıvı ve kan transfüzyonlarının veya inotrop ajanların gerekli ola-
cağı düşünülen olgularda santral kateterizasyona ihtiyaç duyulmaktadır.
Majör özefagus cerrahilerinde gerek intraoperatif sıvı resüsitasyonu için gerek
ise postoperatif dönemde hastanın belli bir süre parenteral yoldan beslenmesi
için santral yol gerekebilmektedir.
Transözefageal ekokardiyografi (TEE) ventriküler, valvüler ve kalp duvarı
fonksiyonların intraoperatif değerlendirilmesinde önemli role sahiptir.
TEE’nin en sık kullanım alanı akciğer nakilleridir.
30 NÖROANESTEZİ
Nöroanestezi, kapsadığı hasta grubu, hasta grubunun çok geniş olması, hasta-
larda meydana gelen patofizyolojik değişiklikler, anestezi ile oluşturulan siste-
mik etkiler itibariyle özellik arzetmektedir.
285
286 KISIM II: ÖZEL CERRAHİ UYGULAMALARDA ANESTEZİ
Tablo 2: Anestezik ilaçların beyin kan akımı (BKA), beyinde oksijen meta-
bolizma hızı (BO2MH) ve kafaiçi basıncı (KİB) üzerine etkileri.Etkiler beyin
kompliyansı,KİB, anestezik ilaç konsantrasyonu, ilaçların farklı kombinas-
yonları, PaCO2 ve beyin perfüzyon basıncına (BPB) göre değişiklik göste-
rebilir
NÖROANESTEZİDE POZİSYONLAR
Yüz üstü pozisyon: Orta hat yerleşimli posterior fossa tümörlerinde tercih
edilebilecek bir pozisyondur.
Bu pozisyon bazı sorunlar yaratır ;
- Vücut ağırlığının karın duvarına yüklenmesi sonucu diyafram hareketleri-
nin sınırlanması
Sırt üstü pozisyon: En sık kullanılan pozisyondur. Hastanın sırt üstü bütü-
nüyle düz yatması yerine uzun süreli ekstansiyonun sakıncalarını gidermek
için boyun, kalça ve dizlerin hafif fleksiyonda tutulması uygundur. Bu pozis-
yonda kolun abdüksiyonu 90 dereceden fazla olmamalı ve önkol pronasyonda
tutulmamalıdır. (sinir hasarlarını önlemek için) Baldırlar üzerine bası derin
ven trombozu eğilimini arttıracağından varis çorabı veya elastik bandaj uygu-
laması yapılmalı, dizlerin ve ayak bileklerinin altına destekler yerleştirilmelidir.
Anestezi
Anevrizma cerrahisi için uygulanacak anestezik yöntem;
- Anevrizmanın transmural basınç gradientini korumalı
- Yeterli serebral perfüzyon basıncı ve oksijen sunumunu sağlamalı
- Hızlı ve büyük orandaki KİB değişikliklerine yol açmamalı
- En az beyin sertliğinde en iyi cerrahi görüşü sağlamalı
- Hızlı derlenmeye olanak vermelidir.
Premedikasyon anksiyetesi olan hastalarda hipertansiyonu önlemek için
kullanılabilir fakat nörolojik değerlendirmeyi engelleyebileceği için rutin
uygulanmayabilir. İndüksiyon sırasında tüm anestezik ilaçlar kullanılabilmek-
le birlikte önemli olan yumuşak şekilde, ciddi basınç değişimi olmaksızın
entübasyon işleminin gerçekleştirilmesidir. İdamede ağrılı uyaranlara yanıt-
sızlığı sağlayacak şekilde intravenöz veya inhalasyon ajanları ile sağlanır.
İntrakraniyal basınç artışı kliniği kötüleştirsede hızla düzeltilmesi transmural
basıncı yükselteceğinden yeniden kanamaya yol açabilir. Sıvı replasmanı
anevrizma kliplenmeden önce normovolemik, kliplendikten sonra ise hafif
hipervolemi olacak şekilde yapılmalıdır. Hipokapni serebral kan akımı azal-
ması ile ilk dönemde faydalı gibi görünsede ilerleyen dönemde serebral per-
füzyonu bozacağından kaçınılmalıdır.
İNTRAKRANİYAL ANEVRİZMALARIN
ENDOVASKÜLER TEDAVİSİ
Bu yöntem uygun endikasyon ile cerrahi girişime iyi bir alternatif olabilmek-
tedir. Genellikle elektif koşullarda uygulanan işlem için anesteziyolog anevriz-
ma için uygun anestezi yöntemini uygulayarak, postop erken derlenmeyi
sağlamalıdır.
HİPOTERMİ
46 MONİTORİZASYON
KARDİYOVASKÜLER MONİTORİZASYON
Stetoskopi
Stetoskop tıp pratiğine 1800’lerin başında girse de, cerrahi sırasında kardiyo-
vasküler monitorizasyon amacıyla kullanılmaya başlanması yüzyıl kadar
sonra olmuştur. Bu tarihten yıllar sonra prekordiyal ya da ösofagial steteskop,
anestezi altındaki hastaların dolaşımlarının ve solunumlarının değerlendiril-
mesini rutin hale dönüşmüştür.
Nabız Monitorizasyonu
Kalp hızı ile nabız arasındaki ayırım, kalp kasının depolarizasyonu ve sistolik
kasılmanın periferik arterlerde palpe edilebilir pulsasyon oluşturup oluştura-
mamasında yatar. Pulse deficit (nabız açığı), nabzın kalp hızından düşük
olduğu durumları tanımlar. Bu durum; atriyal fibrilasyon, diyastolde kalp
dolumunun azaldığı kısa R-R mesafeli durumlar ve nabzın hissedilemediği
durumlarda gözlenir. Pulse deficitin en ileri örneği; elektromekanik disosiyas-
yon ve nabızsız elektriksel aktivitedir.
Birçok monitör nabız ve kalp hızını ayrı ayrı gösterir. Kalp hızı EKG’den
hesaplanırken nabzın kaynağı sıklıkla pulse oksimetrenin pletismograf trase-
sidir. Periferik arteryel tıkanıklıklarda ve şiddetli vazokonstriksiyon varlığın-
da pletismograf sinyalinin kalitesi düşer. Nabız ayrıca invaziv kan basıncı
trasesinden ölçülebileceği gibi, non-invaziv kan basıncı ölçümü sırasında
oluşan osilasyonlardan da ölçülebilir. Nabız ve kalp hızı monitorizasyonu
birbirini tamamlar.
509
510 KISIM III: ÖZEL KONULAR
manşonlu, invaziv olmayan cihazlar kullanılır. Direkt metodda ise bir girişim
ile arter içine bir kanül yerleştirilir ve basınç monitöre aktarılır. Klinik pratik-
te değişik tekniklerle ölçülmüş kan basınçları birbirlerinden belirgin farklılık-
lar gösterir.
Arteryel Kan Basıncının İndirekt Ölçümü
[Manuel Aralıklı Teknikler]
İdeal manşon boyu humerus boyunun %80’i kadar, genişliği ise humerus
çevresinin en az %140’ı kadar olmalıdır. Manşon bağlanmadan önce tamamen
boşaltılmalı, şişen balon kısmı tam arter üzerine gelecek şekilde fazla sıkma-
dan bağlanmalıdır. Hastaya göre büyük manşonlar, hastaya küçük manşonlar-
dan daha az hata ile ölçüme imkan verirler. Küçük seçilmiş manşonlarla kan
basıncı olduğundan daha yüksek ölçülür. Manşonun söndürülme hızı ilk
Korotkoff sesinin duyulabilmesi için yavaş olmalıdır.
[Otomatik Aralıklı Teknikler]
Otomatik sistemlerin en büyük avantajı sık ve eşit aralıklarla kan basıncını
ölçmeleri ve bu süre içerisinde kullanıcıya diğer görevleri yapması için imkan
tanımalarıdır. Birçok otomatik noninvaziv kan basıncı ölçüm cihazı 1876’da
Marey tarafından tanımlanan osilometrik metodu kullanır. Bu metodda arter-
yel pulsasyonun peak yaptığı değer ortalama arter basıncını verir. Sistolik ve
diyastolik kan basınçları ise bu değere göre hesaplanır. Sistolik ve diyastolik kan
basıncı ölçümleri ortalama arter basıncı ölçümünden daha az güvenilirdir.
Otomatik aralıklı noninvaziv kan basıncı ölçümü için ayrıca dopler, foto-
osilometri, arter duvar hareketleri gibi metodlar da kullanılabilir.
Noninvaziv kan basıncı ölçümünün yapıldığı kolda dolaşım bozukluğu,
nöropati, travma varllığı, irregüler kardiyak ritim olan, antikoagulasyon ya da
trombolitik tedavi alan hastalarda uzun süre ile sık yapılan ölçümler kompli-
kasyonlara neden olabilir. Ağrı, peteşi ve ekimozlar, ekstremite ödemi, venöz
staz, tromboflebit, periferik nöropati, kompartman sendromu olası kompli-
kasyonlar arasındadır.
Arteryel Kan Basıncının Direkt Ölçümü
Kan basıncının arter kanülasyonu ve dalga formu ile direkt ölçümü; maliyeti-
nin yüksek olması, kendine has komplikasyonların bulunması, ölçüm düzene-
ğinin gerekmesi ve sonuçların değerlendirilmesi için bilgi ve tecrübeye gerek
olmasına rağmen halen referans standart olarak kabul edilmektedir. Direkt
arteryal kan basıncı ölçümü; anlık kan basıncı takibinin gerekli olduğu ciddi
kardiyovasküler hastalık veya hemodinamik instabilitenin olduğu hastalarda
ve ani kardiyovasküler değişikliklere, ciddi kan kayıplarına, sıvı şiftlerine
neden olan cerrahi girişimlerde endikedir. Direkt arteryel basınç monitorizas-
yonun en önemli avantajı kan basıncı değişikliklerinin indirekt metodlara
göre çok daha erken farkedilmesidir. Arteryel kan basıncı monitorizasyonu
sık kan örneğinin alındığı ve baypas cerrahisi gibi noninvaziv metodların
kullanılamadığı durumlarda da endikedir.
[Direkt Arteryel Basınç Monitorizasyonunun Komplikasyonları]
İnvaziv arter monitorizasyonunun komplikasyon oranları çok düşüktür.
Örneğin uzun süreli radiyal arter kanülasyonuna bağlı distal iskemi riski
%0.1’den azdır. Özellikle damar hastalıkları, trombositoz, şok, yüksek doz
vazopressör kullanımında, uzun süreli kanülasyon ve enfeksiyon varlığında
bu risk artar. Daha az sıklıkla olmasına karşın, fistül ve anevrizma oluşumu,
BÖLÜM 46: MONİTORİZASYON 511
hematom, embolizasyon, enfeksiyon ve sepsis, periferik nöropati komplikas-
yon olarak gözlenebilir. Diğer bir grup komplikasyon da basınç monitorizas-
yonu düzeneğinin düzgün kurulamaması, kalibrasyonun düzgün yapılmama-
sı, cihazların doğru okuma yapamaması veya sonuçların doğru değerlendiril-
memesine bağlıdır.
[Direkt Kan Basıncı Ölçümünün Teknik Yönleri]
Direkt arteryel kan basıncı ölçümü için kullanılan basınç sinyali, arter katete-
rinden, sistemi oluşturan setlerden, üçlü musluklardan, yıkama sisteminden,
basıncı sinyale çeviren transducerden, monitördeki amplifikasyondan etkile-
nir. Dalga formu underdamped olup kan basıncını olduğundan yüksek, over-
damped olup olduğundan düşük ölçebilir. Her iki durumda da ortalama arter
basıncı bu durumdan minimum etkilenir. Underdamped durumda dalga
formuna fizyolojik olmayan, parazite benzer dalgalar eklenir. Overdamped
durumunda ise dalga küntleşir, sistolik diyastolik farkı azalır ve detaylar (dik-
rotik çentik) kaybolur.
Kan basıncı ölçümüne başlamadan önce transdüser atmosfere açılıp sıfır-
lanmalıdır. Transducer seviyesi, genellikle aort kavsine göre hesaplanır.
Bunun için supin yatan hastada transducer orta aksiller çizgi veya sternum
seviyesine hizalanır.
Arteryel Basınç Dalgaları
Normal bir arteriyel basınç dalgası, sistolik yükselme, sistolik tepe, sistolik
düşme, dikrotik çentik, diyastolik azalma ve diyastol sonu basınç parçalarından
oluşur (Şekil 1). Dikrotik çentik aort kapağının kapanması ile oluşur. Sistolik
tepe, sistolik basınç değerini, diyastol sonu basıncı ise diyastol değerini verir.
Ortalama arter basıncı, monitöre göre değişmekle birlikte en kaba haliyle
diyastolik basıncın, nabız basıncının üçte biri ile toplanması ile elde edilir. Aort
kavsi ile kıyaslandığında, periferik arterlerdeki basınç dalgasında, sistolik yük-
selme dikleşir, sistolik tepe basıncı artar, dikrotik çentik ve diyastol sonu basınç
değerleri azalır. Böylelikle periferik arterlerde yüksek sistolik, düşük diyastolik
basınç ölçümünden dolayı, nabız basıncı artmış görülür. Tüm bu değişikliklere
Şekil 1: Normal arteriyal kan basıncı dalga formu. 1: sistolik yükselme, 2: sistolik tepe
basıncı, 3: sistolik düşme, 4: dikrotik çentik, 5: diyastolik düşme, 6: diyastol sonu
basıncı.
512 KISIM III: ÖZEL KONULAR
rağmen aorttaki ortalama arter basıncı radyal arterdeki ortalama arter basın-
cından hafif yüksektir. Santralden perifere doğru olan bu değişiklikler, yaş,
fizyolojik, patolojik ve farmakolojik birçok faktörden etkilenirler.
Emboli, ateroskleroz, arter diseksiyonu gibi periferik arterleri etkileyen
patolojik durumların varlığında, arteryel kan basıncı monitorizasyonu nor-
mal olan arter tarafından yapılmalıdır. Klinikte pratik olarak, periferik nabız-
lar palpe edilmeli ve nabız basınçları arasında fark varsa nabzın en iyi hisse-
dildiği ve nabız basıncının en yüksek olduğu arter kanüle edilmelidir.
Vazopressörlerin kullanıldığı şoktaki kritik hastalarda femoral arterdeki
sistolik basınç, radyal artere göre 50 mm Hg bile yüksek olabilir.
Arteryel basınç dalgaları bize patolojik durumlar hakkında da bilgi verir.
Aort stenozunda, atım hacmi azalır, nabız basıncı azalır, arteryel basınç dalga-
sı sistolde geç pik yapar (pulsus tardus) ve amplitidü küçülür (pulsus parvus).
Dikrotik çentik kaybolur. Basınç dalgası overdamped olmuş sistemi andırır.
Aort regurjitasyonunda, basınç dalgası hızlı yükselir, nabız basıncı art-
mıştır. Diyastol sırasında kanın sol ventriküle geri dönüşüne bağlı olarak
diyastolik basınç düşer. Çok artmış atım hacmine bağlı olarak iki tane sistolik
pik dalgası gözlenebilir. Bu dalgaların biri sistol diğeri kanın geri dönüşüne
bağlı olarak oluşur.
Hipertrofik kardiyomyopatide, sistolik tepenin ardından bir kubbe şek-
linde iki tepeli bir dalga formu görülür.
Genellikle ileri derece aort stenozuna bağlı olarak gelişen ciddi sol vent-
rikül sistolik disfonksiyonunda, yüksek ve düşük nabız basınçlı dalgalar birbi-
rini takip eder (pulsus alternans). Bigeminal ritimde aynı basınç dalgasını
oluşturur ancak pulsus alternansta ritim düzenlidir.
Pulsus paradoksusta inspirasyon sırasında sistolik basınçta 10-12 mm
Hg’lık düşüşler olur. Pulsus paradoksus kardiyak tamponatın klasik bulgusu-
dur. Havayolu tıkanıklığı, dispne, bronkospazm gibi intratorasik basınçta
büyük dalgalanmalara neden olan durumlarda da pulsus paradoksus görüle-
bilir. Ancak kalp tamponatında inspirasyon sırasında nabız basıncı azalırken,
zorlu inspirasyon sırasında nabız basıncında önemli değişiklik olmaz.
Sıvı Tedavisine Cevabın Belirlenmesinde Arteryel Basınç
Dalgalarının Kullanılması
İnspirasyon ve ekspirasyon sırasında sistemik arteryel basıçta siklik değişik-
likler olur. Bu değişiklikler ölçülebilir ve sistolik basınç varyasyonu (SPV)
olarak ifade edilir. Sistolik arter basıncı, inspirasyon sırasında artar, ekspiras-
yon sırasında ise azalır, SPV bu iki durum arasındaki farkı ifade eder. Mekanik
ventilasyon altındaki bir hastada SPV 7-10 mmHg arasında değişiklik gösterir
(Şekil 2). Klinikte hipovoleminin SPV de dramatik artışlara neden olduğu
Şekil 2: Sistolik basınç varyasyonu (SPV). 1: apneik, bazal sistolik kan basıncı, 2: Δ
Yükselme: pozitif basınçlı inspirasyon sırasında sistolik kan basıncı, 3: Δ Düşme:
ekspirasyon sırasında sistolik kan basıncı. Normal şartlarda sistolik varyasyon 10
mmHg’yı geçmez.
BÖLÜM 46: MONİTORİZASYON 513
hem insan hem de hayvan çalışmalarında gösterilmiştir. Kardiyak önyükün
belirlenmesinde dinamik bir indikatör olan SPV, statik belirleyiciler olan
santral venöz basınç ve pulmoner arter wedge basıncından daha değerli bilgi-
ler sağlar, hangi hastanın sıvı replasmanından fayda göreceğini gösterir.
Sıvıya cevabı gösteren bir başka dinamik gösterge de nabız basınç değiş-
kenliğidir (pulse pressure variation), (PPV). PPV, solunum siklusu boyunca
arteryel nabız basıncındaki maksimum değişikliğin maksimum ve minimum
nabız basınçlarının ortalamasına bölünmesi ile elde edilir (Şekil 3). PPV nor-
malde %13’ü aşmamalıdır.
Bu parametrelere benzer olarak atım hacmi değişkenliği de (Stroke
Volume Variation), (SVV) sıvı tedavisne cevabı belirlemede etkilidir. Normal
değeri olan %10’un üzerindeki değerler sıvı replasmanı ile hemodinamik
cevap alınacağının göstergesidir.
Şekil 3: Nabız basınç varyasyonu (PPV). PPmax: Maksimum nabız basıncı, PPmin:
minimum nabız basıncı.
BÖLÜM
a. Fizik Muayene
Anestezi alması planlanan tüm hastalara vital bulguların da kaydedildiği
ayrıntılı bir fizik muayene yapılmalıdır. Fizik muayene hastanın sağlık duru-
munun belirlenmesi ve oluşabilecek anestezi komplikasyonlarının tespit
edilmesi açısından önemlidir. Hastanın fizik durumunun değerlendirilmesi
525
526 KISIM III: ÖZEL KONULAR
Tiromental Uzaklık: Larenksin önünde kalan bölgeyi ifade eder. Baş ekstan-
siyonda iken, çene ucu ile tiroid kıkırdağın en çıkıntılı kısmı arasındaki uzak-
lıktır. Larengoskopi sırasında larengeal ve farengeal eksenlerin çakışması açı-
BÖLÜM 47: ANESTEZİ ÖNCESİ HASTA DEĞERLENDİRMESİ VE HAZIRLIK 527
sından önemlidir. Kısa ise eksenler arasındaki açıyı düzleştirmek güç olacak-
tır. Cetvel veya parmaklarla ölçülebilir. 6 cm ve daha kısa ise entübasyon
güçlüğü olabilir.
< 6 cm zor entübasyon
6-6,5 cm şüpheli entübasyon
6,5 cm kolay entübasyon
b. Hikaye
Uyanık ve koopere hastalarda kendisinden, diğer durumlarda yakınlarından
alınabilir. Hikaye alınması sırasında belirli bir sırayla gidilmesi, zamanla bu
sıraya alışılmasını ve hikayenin daha hızlı ve tam olarak alınabilmesini sağlar.
İyi bir tıbbi hikaye alınması; soruların açık olmasına, cevapların dikkatle din-
lenmesine, gözleme ve alınan bilgilerin düzenli bir şekilde birleştirilmesine
bağlıdır. Sorular hastanın kafasını karıştırmadan, klinik olarak anlam taşıyacak
şekilde sorulmalıdır. Özellikle sorulması gereken konular şöyle sıralanabilir.
c. Yaş
Hastanın yaşı hem anesteziye yanıt, hem de belirli yaşlardaki hastaların, özel-
likle küçük çocuk ve yaşlıların spesifik özellikleri ve hastalıkları açısından
önemlidir. Çocukların anatomik ve fizyolojik özellikleri, özellikle birinci yaş
grubunda bazı sistemlerin tam fonksiyon yapamaması anestezi riskini artırır.
Çocuklar entübasyon güçlüğü, solunum obstrüksiyonu acısından dikkatle
incelenmelidir. Yaşlı hastalar ise spesifik özellikleri yönünden riski yüksek
hastalar arasına girerler. Yaşam koşullarının giderek düzelmesine bağlı olarak,
ileri yaştaki hastaların operasyon ve anestezi sorunlarıyla daha çok karşılaşıl-
maktadır. Yaşlıların anestezisi sırasında, kardiyovasküler ve solunum sistemi
komplikasyonları, kompanzasyonlarının sınırlı olmasına bağlı olarak iki misli
yüksek oranda görülmektedir. Bu nedenle preoperatif değerlendirmede bu
risk faktörünün üzerinde daha çok durulması gerekmektedir.
d. Yandaş Hastalıklar
Girişim öncesinde sorgulama sırasında hastanın dahili problemlerinin belir-
lenmesi, ilgili bölümlerden konsültasyon istenmesini ve hastanın perioperatif
döneme en optimum şekilde hazırlanmasını sağlar. Eşlik eden hastalıkların
değerlendirilmesi hastanın riskinin belirlenmesinde de önem taşımaktadır.
Konjenital kalp hastası çocuklarda intrakardiyak patoloji tüm detayları ile
ortaya konmalıdır. Konjenital kalp hastalığı olup herhangi bir girişim yapıla-
cak çocuklarda bakteriyal endokardit önlenmesi için antibiotik profilaksisi
önerilmelidir.
Bakteriyel endokardit anbiyotik profilaksisi, her ne kadar prospektif bir
çalışma ile faydası ispatlanmış olmasa da, birçok ülke için standard ve rutin
bir uygulamadır. Enfektif endokardit patogenezinde ilk olay, anormal endotel
yüzeyinde küçük enfekte olmayan bir trombusun oluşumudur. Dolaşımdaki
geçici bir bakteriyemi ile enfekte olan hastada gerçekleşen bakteriyel prolife-
rasyon, kalp kapaklarında vejetasyon formasyonuna yol açmaktadır.
528 KISIM III: ÖZEL KONULAR
f. Şişmanlık
Şişmanlık hem anesteziyi hem cerrahiyi güçleştiren bir faktördür. Hava yolu-
nun açık tutulması, pozisyon verilmesi, adale gevşekliğinin sağlanması, damar
yolunun açılmasında güçlükle karşılaşılabilir. Hipoventilasyon, amfizem, arte-
rioskleroz, diabet gibi hastalıklar sıklıkla eklenmiş olabilir. Sadece kardiovas-
küler sistem değil, solunum sisteminde de fizyopatolojik değişiklikler bekle-
nir. Akciğer kapasitesi ve rezidüel volüm önemli oranda azalmıştır.
İntraabdominal basıncın artması, diafragmanın yukarı itilmesi, torakal yağ
dokusunun akciğerlere baskı yapması sonucu fonksiyonel rezidüel kapasitede
azalmaya yol açar. İntraabdominal basıncın artmış olması aynı zamanda
regürjitasyon, özafajit ve asit aspirasyonu gibi komplikasyonları yönünden de
riski artırmaktadır. Ventilasyon/perfüzyon bozukluğu sonucu Pa02 azalır.
Akciğer kompliansının azalması, solunum işini ve oksijen tüketimini 2-3 kat
artırır. Anestezikler için bir depo oluşturan yağ dokusu, şişmanlarda aneste-
ziklerin fazla miktarda tutulmasına da neden olmaktadır
g. Zayıflık
Hastanın genel görünümü ve beslenme durumu önemlidir. Aşırı zayıf, hızlı
kilo kaybetmiş hastalar anesteziklere duyarlı olabilir. Postoperatif komplikas-
yonları arttırır. Bu nedenle, preoperatif dönemde hastaların en az 15 gün süre
ile parenteral ya da enteral beslenme ile malnütrisyonun tedavisi önerilmek-
tedir.
BÖLÜM 47: ANESTEZİ ÖNCESİ HASTA DEĞERLENDİRMESİ VE HAZIRLIK 529
h. Sigara
Sigaranın solunum sistemi üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle anestezi
sırasında ve sonrasında komplikasyonlar artmaktadır, ideal koşullarda sigara-
ya bağlı risklerin azaltılması için cerrahinin en az sekiz hafta öncesinde bıra-
kılması tavsiye edilmektedir. 24 saat önce kesilmesi bile, karboksihemoglobin
seviyesinin düşmesini sağlar. Özellikle torasik cerrahi uygulanacak hastaların
sigarayı bırakması sağlanmalıdır. Sigara içimi, solunum fonksiyonunu ve alve-
oler makrofajları bloke eder, sekresyonu artırır, oksijen transport kapasitesini
düşürür, immun mekanizmayı inhibe eder. Sonuç olarak fonksiyonel rezidüel
kapasite, komplians, akım hızı, difüzyon kapasitesi ve sürfaktanlarda azalma,
ventilasyon/perfüzyon oranında bozulma ile kronik obstrüktif akciğer hasta-
lığı gelişir. Sigaranın bu olumsuz etkilerine anestezi ve cerrahinin de etkileri
eklendiğinde postoperatif komplikasyon riski daha da artmaktadır.
ı. Alkol
Alkol alışkanlığı karaciğer fonksiyonlarını bozabileceği gibi anestezik gazlara
duyarlılığı azaltabilir. Kardiyomiyopati, hepatit, karaciğer bozukluğu nedeni
ile hemorajik problemler, postoperatif deliryum tremens görülme olasılığı
fazladır. Beynin hipoksiye olan toleransı da kısıtlanmıştır. Midenin boşalma-
sının gecikmesine bağlı olarak özofagus sfinkter tonusunun azalması ve aspi-
rasyon riski de oldukça yüksektir. Ayrıca bu hastalarda birçok organ fonksi-
yon bozukluğu olabileceği de unutulmamalıdır. Kronik alkoliklerde anestezi
indüksiyonu uzun, akut alkol zehirlenmelerinde ise santral sinir sistemi dep-
resyonu nedeniyle anestezik madde gereksinimi azalmış olabilir.
i. Laboratuvar İncelemeleri
Preoperatif laboratuvar incelemeleri, hastada o zamana kadar farkedilmemiş
hastalıkların ortaya çıkarılması, operatuvar ve postoperatuvar dönemlerde
yapılacak diğer incelemeler için kontrol değeri taşıması açısından önemlidir.
Ayrıntılı bir hikaye ve fizik muayene ile bir anormallik bulunmadıkça preope-
ratif testlerin yararsız olduğu şeklinde son yıllarda beliren görüşler, ancak
düzenli sağlık kontrolleri yapılan ve sağlık bilincinin üst düzeyde olduğu
ülkeler için geçerli olabilir. Düzenli sağlık kontrolü altındaki hastalarda yeni-
den laboratuvar testlerini yenilemenin masrafı arttıracağı düşünülmektedir.
Bizde olduğu gibi, düzenli sağlık kontrolü yaptırmayan toplumlarda hiç
olmazsa anestezi öncesi yapılan bir incelemenin yararlı olacağı savunulmak-
tadır. Bazı basit cerrahi girişimler için standartlar konmaya çalışılmış olması-
na rağmen kesin bir liste verilmesi olanaksızdır. Hiçbir sağlık problemi düşü-
nülmeyen preoperatif laboratuvar testlerinin rutin yapılmadığı çocuklar, pre-
operatif rutin testlerin yapıldığı hastalarla karşılaştırıldığında, anestezi tekni-
ği, komplikasyonlar, hastanede kalış süresi, cerrahinin ertelenmesi açısından
farklı bulunmamıştır. Anestezi alacak her çocukta ise, kan ve idrar tetkikleri
yaptırılması önerilir. Rutin akciğer filmi konusunda tereddütler olup, sadece
endikasyon olduğunda çektirilmesini önerenler vardır. Anestezi verilecek her
hastada rutin kan ve idrar tetkikleri, akciğer filmi, 40 yaşın üstünde EKG
yaptırılması yaygın olarak uygulanmaktadır.
Orta cerrahi girişimlerde ve yaşlı hastalarda hemoglobin, hematokrit,
tam kan sayımı, pıhtılaşma, protrombin zamanlan, idrar miktarı, yoğunluk,
kan elektrolitleri, üre, şeker, protein, kan gazları
Büyük girişimlerde; endokrinolojik testler, kardiak debi, solunum fonk-
siyon testleri, kalp kateterizasyonu ve ileri radyolojik testler gerekebilir.
BÖLÜM
541
542 KISIM III: ÖZEL KONULAR
ASDÜ’NE Kabul
Anestezist hastanın anamnezini, medikal durumu, anestezi ve cerrahi işlemi
ile ilgili bilgileri, ASDÜ’nde görevli hemşireye iletir. Monitorize edilmesi gere-
kenler, hastanın oksijenasyonu (puls oksimetre), ventilasyonu ( solunum
sayısı, hava yolunun açıklığı, kapnografi), ve dolaşımıdır (sistemik kan basın-
cı, kalp hızı, EKG). Hastanın gözlem raporuna vital bulguları ile medikal
durumu ile ilgili gerekli bilgiler kaydedilir. Vital bulgular ilk 15 dakika her 5
dakikada bir, daha sonra 15 dakika ara ile kayıd edilmelidir.
Taburculuk Kriterleri
ASDÜ’den taburculuk için zorunlu minimum kalış süresi gerekmemektedir,
kalış süresini hastanın durumu belirler. Hastalar solunum depresyonu ve
kardiyak depresyon riskleri tamamen ortadan kalkana kadar ve mental
durumları düzelene kadar takip edilmelidir. Hemodinamik parametreler,
hastanın kendi referans değerlerine dönmelidir.
Bazı hastalar için uygulanması gerekse de, idrar yapabilmek veya saydam
sıvıları bulantı ve kusma olmadan içebilmek, ASDÜ’den taburculuk için rutin
protokolün bir bölümü değildir.
Taburculuk Kriterleri
1. Hasta uyanık ve oryante olmalıdır. Mental durumu başlangıçta normal
olmayan hastalarda ise anestezi öncesi duruma dönmelidir.
544 KISIM III: ÖZEL KONULAR
Aktivite
Sözlü emir ile dört ekstermitesini hareket ettirebiliyor 2
Sözlü emir ile iki ekstermitesini hareket ettirebiliyor 1
Sözlü emir ile ekstermitelerini hareket ettiremiyor 0
Solunum
Derin nefes alabiliyor ve rahat öksürüyor 2
Dispne 1
Apne 0
Dolaşım
Sistemik kan basıncı anestezi öncesi değerin %20 2
Sistemik kan basıncı anestezi öncesi değerin %20-%49 1
Sitemik kan basıncı anestezi öncesi değerin %50 0
Şuur
Tamamen uyanık 2
Uyandırılabilir 1
Yanıt yok 0
Oksijen saturasyonu (Puls oksimetri)
Oda havası solurken >%92
Saturasyonun >%90 olması için oksijen desteğinin gerekmesi
Oksijen desteği ile <%90
Toplam 10
SOLUNUM PROBLEMLERİ
66 RESUSİTASYON ALGORİTMASI
Cevapsız mı?
Solumuyor ve nadiren iç çekiyor
KPR 30:2
Defibrilatör/Monitör’e bağla
Kesintileri en aza indir
Ritmi
değerlendir
Spontan dolaşımın
1 Şok
geri dönüşü
727